Tip:
Highlight text to annotate it
X
Steps.
Neden? Siyah olduğum için mi?
Evet, aynen öyle.
On saniye kaldı.
Bire oyna. Bire oyna.
Kurt, kurt, buraya.
Pas ver.
Oyuna sok.
Panya açık, Lenny.
Panya açık.
Ayağı çizgideydi.
Öncelikle, zaferimizi kutlamak için
bize göl evlerini açan...
...Earnshaw ailesine
teşekkür etmek istiyorum.
Ferdinando Beşlisi.
Bomba gibiler.
Sarhoş musun, baba?
Evet.
Çocukların yaptığı sayıları kutlamaya
geldik, senin kadehlerini değil.
Neyse, bugün yaptığınız şeyden
bahsetmek istiyorum.
Maçı, sizden hep istediğim
gibi oynadınız.
Bütün gücünüzü o sahada
ortaya koydunuz.
Böylece bitiş düdüğü çaldığında...
...şampiyon sizdiniz.
Bana bir söz vermenizi istiyorum.
Hayatı da, tıpkı bugün
o maçı oynadığınız gibi oynayın.
Böylece son düdük çalıp da
hayat bittiğinde...
...hiç pişmanlık duymazsınız.
Koça içelim.
Siz benim ilk şampiyonlarımsınız.
İlk şampiyonlarım.
Birbirinizden kopmayın.
30 YIL SONRA
BEVERLY HILLS, KALİFORNİYA
Öldür.
Ben Hollywood'un en büyük
menajeriyim. Az önce beni kızdırdın.
Brad Pitt'i filminden çekeceğim.
Julia Roberts'ı da filminden
çekeceğim. Umurumda değil, Sandy.
Aynen öyle, geri adım atsan iyi olur.
Teşekkür ederim.
İyi 4 Temmuzlar.
Ben de seni seviyorum.
N'aber çocuklar? Hey?
Greggie. Keithie.
Merdivenler ve Paraşütler
diye bir oyun duydunuz mu hiç?
Çok iyi oyundur.
Ben çocukken oynardım.
Size bir topaç veriyorlar.
Çeviriyorsunuz. Merdiven gelirse
merdivenden çıkıyorsunuz.
Paraşüt gelirse merdivenden kayıp
baştan başlıyorsunuz.
Sonra ne oluyor? Kazanana
ergen sutyeni mi veriyorlar?
Evet baba, saçmasapan bir oyun bu.
Hayır, bu harika bir oyundu.
Kışın arkadaşlarımla
bütün gün oynardık.
Bodruma iner,
sıcak çikolata içerdik.
Ben de sıcak çikolata isterim.
Hey, Rita.
Rita.
Mesaj atsana.
Çamaşır yıkıyor.
Baba, dün Spielberg'lerin evindeydik.
150 ekran televizyonları var.
Biz de alabilir miyiz?
E. T.'yi çektiğin zaman alacağım.
Merhamet dile.
Buradaki amaç ne? Anlamadım.
Bir gemidesin. Elektrikli testereyle
insanların kafasını kesiyorsun.
Ya da onları boğabilirsin.
Boğabiliyor musun?
Tamam, şimdi anladım.
Nine atıldı.
200 puan.
Biri telefona bakabilir mi?
Boğazım için de papatya çayı
alabilirim.
Dadıya mesaj atmayı bırakır mısın?
Bir çocuğun dadısına mesaj atması
ne kadar iğrenç biliyor musun?
Koridorda yürü yeter.
Neden? Sen herkese mesaj atıyorsun.
Sizin mesajlarınızın parasını vermek
için işim gereği mesaj atıyorum ben.
Her şeyi getirdim patron.
Telefondaki kimdi, Rita?
Özür dilerim Bay Feder. Bilmiyorum.
Becky açtı.
- Tamam. Bunlar için sağ ol.
- Aman Tanrım. Rita.
Godiva değil bu.
Beni zehirlemeye mi çalışıyorsun?
Tanrım, siz yine mesaj çekin.
Böyle bir şeyi
bir daha duymak bile istemiyorum.
Neler oluyor orada?
Aman Tanrım.
İsteyerek olmadı. Kazara oldu.
O önemli değil. Sen iyi misin?
Ne halt ediyordun?
Yönbulu kullanmaya çalışıyordum.
Yönbul mu? O da ne?
Arabadaki yönbul. Soru soruyorsun.
Yön bulma cihazı demek istiyorsun,
aptal.
Keithie, sakin ol.
Birisi aradı.
Arkadaşın Koç Buzzer
cennete gitmiş dedi.
Onu ziyaret edesin diye yönbul
istasyonundan cenneti arıyordum.
Hay aksi.
Kim o arkadaşın, baba?
Koç Buzzer, babanın hayatında
çok özel bir yeri olan bir insan.
Korkunç bir şey.
Hadi sen git
sıcak çikolata falan iç.
Bir şeyin yok, değil mi?
Tatlım, tatlım,
kardeşine sıçratıyorsun.
Eric, hayatım.
Annen arıyor.
Tanrım. Eric.
İyi misin?
Donna.
Aman Tanrım, Bean.
Bean, ördekten çıkma.
Ördekten çıkma. Ne oluyor?
Hayatım.
Merhaba anne.
Merhaba anne.
Merhaba anne.
Cenazede görüşürüz. Tamam.
Bir sorun mu var?
Bir şey yok,
sonra konuşuruz.
Hey, hey.
"Yaz Mevsimleri" programında
gördüğümüz kabak risottoyu yaptım.
Çok kötü, anne.
Tadı hayvan leşi gibi.
Deanne, benimle nasıl
konuştuklarını duyuyor musun?
Bir şeyler söyle.
Çocuklar, babanızın, bu evi
geçindirmek, bize her gün...
...üç öğün yemek vermek için
çok çalıştığını biliyorsunuz
Alo?
Ayrıca...
...pizza getirdim.
Öyle olsun. Tamam.
Pizzanızı yiyin. Pizzanızı yiyin.
Kalbimi kırdın.
Kalbimi kırdın.
Yine muayyen günü anlaşılan.
Tanrım, bu çok kötü, kanka.
Cenazeyle kim ilgileniyor?
Yeğeni mi?
O da mahvolmuştur.
Hala eskisi gibi seksi mi?
Beni sinirlendirme, Marcus.
Ne?
Olur da cenazeye gelemezsem...
...polise, katilin Applebee's'teki
Arlene olduğunu söylersin.
Aradığın için teşekkürler.
Orada görüşürüz.
Hoşça kal.
Koç ölmüş.
Cenazesi bu Cuma günü.
Tek başıma dayanabileceğimi
sanmıyorum.
Benimle gelir misin?
Tabii ki.
Katarakt ameliyatımı ertelerim.
Çok özel bir kadınsın sen.
Şimdi sana huzurlu bir
rahatlama sağlayacağım.
Pekala millet,
normal davranmaya çalışalım.
Güneş gözlüğünün nesi var?
Bana şey demelerini istemiyorum.
Hollywood.
Şuna da bakın.
Kurt McKenzie.
Ve bütün McKenzie ***ı.
Gel bakalım buraya.
- Deanne, harika görünüyorsun.
- Öyle mi?
Eşim şurada. Gidip bir selam ver.
Çocuklar.
Kıçın hala büyüyor.
Orada küçük bir Kardashian var.
Sen de biraz Michael Vick'i
andırıyorsun. O da bulimik olsaydı.
Merhaba, Roxanne.
Beni hatırlar mısın bilmiyorum
ama düğününe gelmiştim.
Bütün gece masa dansı yapan
bendim. Deanne McKenzie.
Tabii ki.
- Deanne, merhaba.
- Merhaba. Görüştüğümüze sevindim.
Tanrım, ışıldıyorsun.
Hamilelik sana çok yakışmış.
Bu da nereden çıktı şimdi?
Dalga geçiyorum.
Tanrım, yüzünün halini görecektin.
Küçük Lenny Feder.
Ronzoni Ana biraz büyümüş değil mi?
Şu yakışıklı et dilimine bak.
Ve büyük bir başarı.
Gel bakalım, anacığına bir öpücük ver.
Bir yanak alabilir miyim?
Aldım, aldım.
Şapka gözüme girdi ama olsun.
Şu senin damat nasıl?
Ev kocası olmuş diye duydum.
Kızım faturaları ödemek için
bütün gün kıçını yırtarken...
...bu sersem bütün evde oturup
temizlik yapıyor.
Kafasına pervane geçirmiş
Idi Amin'e benzerken...
...benimle nasıl böyle konuşursun
bilmiyorum.
Ne güzel, bu şekilde...
Roxanne, annemle tanıştırayım.
Merhaba Ronzoni Ana. Çok memnun
oldum. Ben Küçük Lenny'nin eşiyim.
Ne kadar da ateşli
bir hatun bulmuşsun böyle, Lenny.
Evet. Harikadır.
Eminim.
Telefonu kapatmanı
söylemedim mi, Greg?
Evet ama masaj terapistim arıyor.
Ne?
Hayır, cep telefonu yok.
Cep telefonu yok mu?
Ben gidiyorum o zaman.
Higgie.
Cenaze için kim hazır?
Özür dilerim, ölüm beni
biraz tuhaflaştırıyor.
N'aber, McKenzie?
Ellerin hala yumuşacık.
Hala Palmolive mi kullanıyorsun?
N'aber Lenny?
Kanka, hani sen spora başlayacaktın?
Ne demek bu şimdi?
Şişkosun demek.
Hayır. Hayır.
Bu iyi oldu. Hep sizi temsil etmek
istemişimdir. 3. Olsen ikizleri misiniz?
Fazla uzatma.
Bunlar senin çocukların mı?
Bu kız kim?
Dadı değil, değil mi?
Hayır, Çin'den bir arkadaşımız.
Öyle mi? O siteye ben de girdim.
Hayır, hayır, hayır.
Öğrenci değişimi dolayısıyla
eşimin eve getirdiği bir öğrenci.
Karın kızlardan mı hoşlanıyor?
Harika.
Hollywood.
Şansı her zaman yaver gider.
Değişim programıyla gelmiş
bir öğrenci sadece.
Merhaba.
Lamonsoff.
Cadillac'a mı biniyorsun?
Öyle.
Sen de bayağı büyümüşsün.
B-cup mı oldun?
Kulaklar güzelmiş.
NFL'i de çekiyor mu bunlar?
Cadillac güzelmiş. Bahçe gereçleri
ve kokain mi satıyorsun?
Yapma, Branchville Bahçe Gereçleri'nin
ortağıyım ben.
Patron artık benim, bebek.
Senin adına sevindim, Eric.
- Bu sefer anneni getirmene sevindim.
- İyi espri.
Bir Kartal oyuncusuyla el sıkışmak gibi
bir şey bu. Görüşürüz.
Aman Tanrım.
SS Melodrama'dan Kaptan Caring bu.
Bu seferkini büyük oynayacak.
"Merhaba"ya dikkat.
Merhaba.
Merhaba.
Berbat bit durum, değil mi?
Biliyorum, rezil bir şey.
Seni gördüğüme sevindim.
Buzzer şimdi cennetteki takımları
yönetiyor.
Orası kesin.
Wilt var, Tüfek Pete var, Dr. J.
Dr. J hala hayatta.
O tipler yani.
Evet, evet.
Seni iyi gördüm.
Elvis sanki Oompa-Loompa olmuş,
tam karşımda durmuş.
Saygısızlık olmasın diye
cenazelerde espri yapmıyorum.
Ama sen bu şekilde teselli buluyorsan
bence sakıncası yok.
Çok hoşsun. Sağ ol.
Parmak yersen sakıncası olur mu?
Merhaba, Roxanne.
Sana hep sözünü ettiğim
Rob'u hatırlıyor musun?
Tabii.
19 yaşına kadar
ergen olamayan çocuk.
Bu aramızda sırdı.
Bu da annen olmalı.
Eşim.
Özür dilerim.
Merhaba. Ben Gloria.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Tasarımlarınız çok güzel.
Teşekkür ederim, teşekkür ederim.
- Ben de eşarplarını sevdim.
- Teşekkür ederim.
Sonra beni onlarla bağlayacak.
Şaka yapmıyor.
İğrenç.
O diller çok uzundu.
İçeride görüşürüz.
Merhaba çocuklar.
Şuraya oturalım mı?
Buraya otur. Ben Lenny'ye
bir selam verip geleyim.
Merhaba, Lenny.
Nasıl gidiyor?
Küçük bir kuştan duydum...
...bizim için Earnshaw göl evini
bir hafta sonu için kiralamışsın.
Bir rüya gerçek oluyor.
Bütün hafta sonu
kiralamak zorundaydık...
...ama bütün hafta sonu
kalamayacağız...
...çünkü Roxanne'in moda defilesi için
yarın Milan'a gidiyoruz.
Tanrım, ne yazık.
Ama Milan'da çok eğlenirsiniz.
J Lo ve Marc Anthony
geçen yaz orada tatil yapmıştı.
Como Gölü'nün önündeki caddede
George Clooney'nin villası var.
Çok fazla magazin okuyorum.
Ne yaparsın?
Hadi ama. Özür dilerim.
Bundan bahsetmemden
nefret ediyor.
Geri çekiliyoruz.
Biraz utandı da.
Ayrıca Tom Cruise da
orada evlendi.
- Söylediğin iyi oldu.
- Neyi?
Neden bütün hafta sonu,
kiraladığını anlamıyorum.
Tatil olduğu için bütün
hafta sonunun parasını ödüyorsun.
Bir geceliğine kiralamıyorlar.
Yani sen kasvetli Milan'dayken
arkadaşların keyiflerine bakacak.
Çok iyisin.
Biz iyiyiz.
Para ikimizin, değil mi?
Evet, senin paran, onun parası,
benim param.
Bütün paraları
bir yığın yapıp dağıtalım.
Güzel bir şapka.
Odadaki ölüm havasını vurguluyor.
Affedersin, çok gerginim.
Cenazelerde bir tuhaf olurum.
İşte orada, Joe Hollywood.
Bay Büyük Oyuncular Menajeri.
Hulk Hogan'ı da temsil ediyor mudur?
İmkansız.
Öyleyse o kadar büyük değil.
Bu arada, soran olursa,
Rita değişim programı öğrencisi.
Andre.
Hesap makinenin
üzerine oturdum galiba.
Akvaryuma ne olduğunu
şimdi anladım.
Koç Robert "Buzzer" Ferdinando
profesyonel bir gözetimciydi.
Özverisini tarif etmek için
ne güzel bir kelime.
Gerçekten gözetirdi.
Robert zamanının
azaldığını anladığında...
...onu anması için özellikle birinin
birkaç kelime etmesini istedi.
O yüzden şimdi Lenny Feder'in
kürsüye çıkmasını istiyorum.
Özür dilerim, hiç hazırlanmadım.
Koçun benden...
...bunu istemesinden
gurur duydum ama...
Ayrıca koçla yıllardır görüşmediğim
için de çok kötü hissediyorum.
Hep onu ziyarete gelmemi isterdi.
Bense hep işlere gömülmüştüm.
Şimdi bundan pişmanım.
1978 St. Mark takımı...
...koçun şampiyon yaptığı
tek takımdı...
...ve bizdeki yeteneğe
bakacak olursak...
...çok etkileyici bir iş çıkarmıştı.
İster inanın ister inanmayın...
...Robbie ve Marcus 1978'de
şimdikinden de kısaydı.
Onlarda sende hiç olmayan
bir yetenek vardı.
Pas vermeyi biliyorlardı.
Birinin Kentucy Fried Chicken'ı
pas vermeyi öğrenmesi gerekiyor.
Şaka yapıyorum.
Şaka yapıyorum.
Hayatımızda önemli yer tutan
bir şeye veda ediyoruz. Hepimiz.
Sen bu odadaki herkesi etkiledin.
Umarım biz de seninki gibi
bir hayat süreriz.
Hayat son düdüğünü çaldığında
pişmanlık duymadan.
Şimdi sessizce başımızı eğelim.
Hemen senden sonra bitmeliydi.
Delilik bu.
Evet.
Tek dizinin üstüne çökeceğine
beş dolar.
Kabul.
Büyür müsünüz biraz?
Şuna da bakın.
Bize o kadar kızma, Robbie.
Rob'un hatunu için ne düşünüyoruz?
Mutlu muyuz, yoksa...
St. Pauli büyükanne mi?
Fena gibi görünmüyor.
Hoş bir kadın.
Benim peruklu halim falan gibi.
Evet, aynen.
Ben Franklin o anahtarlı uçurtmayı
uçururken...
...anahtar Gloria'nın evininmiş.
Çok iyi espriydi.
Ama sanki Rob'un ona aşıkmış
gibi bir hali var.
İlk üç karısına da aşıktı o.
Aldatan, döven, yiyen.
Onun sorunu, hemen aşırı aşık olması.
Sonra bir gün bir uyanıyor
ve her şey çirkinleşiyor.
Kahve, Bay Feder?
Hayır, hayır. Gerek yok.
Yani, teşekkür ederim.
Bana kahve vermek istemen
gerçekten çok hoş.
Sen iç, kilisede ders çalışırken.
Ama kahve istediğinizi mesaj attınız.
Kahve içip ders çalışmanı
istediğimi söyledim.
Kilisede ders çalış yani.
Hadi. Sorun yok, Rita
Anne, süt istiyorum.
Tabii meleğim, gel.
Sana biraz vereyim.
Ağır ol, hayatım.
O kadar güçlü çekme
yoksa yine karnın ağrır.
Oğlunuz çok şirin.
Kaç yaşında?
48 aylık.
4 yaşında yani.
Evet.
Geçen yıl durdurmaya çalıştık
ama çok seviyor...
...biz de hayır demeyi sevmiyoruz.
Tatlım.
Çatal kullanır mısın lütfen?
Hayır.
Hayır, hayır, hayır.
Notu almamış galiba.
Hey, o yeri bana bırak.
Cadillac'a saygın olsun.
Kumbaranı da getirmen hoş olmuş.
- Şuna bak.
- Hadi.
Rob'un arabası da
Oompa-Loompa'ymış.
Kenarlara dikkat edin.
Şirinmiş.
Bir gecelik idare ederim.
Öyle mi? İdare edebilecek misin?
Baba, o makine ne işe yarıyor?
Bizi güvelerden kurtarıyor, hayatım.
Onları nereye götürüyor?
- Cehenneme.
- Öyle söyleme, Higgins.
Özür dilerim.
Cehenneme değil, Meksika'ya.
Hayır, onlara elektrik veriyor.
Böylece güveler
elektriksel olarak uyuyor.
Elektrikle idam mı ediyor?
- Hayır, hayır, hayır.
- Ama baba, ölüyorlar.
- Onları öldürüyor.
- Hayır.
Baba, hayır.
Hayır, hayır, öldürmüyor.
Tamam mı? Şunu ayarlayayım.
Bir şey olmuyor, yemin ederim.
Bak. Şuna bak şimdi.
Hala uyuyor.
Öldü, baba.
Bahçe salıncağı.
Bu hafta sonu
ne yapacağımı biliyorum.
Şimdi öldü.
1978'e hoş geldiniz, millet.
Göl evi.
Hiçbir şey değişmemiş. İnanılmaz.
Bu kadar büyük olduğunu
hatırlamıyordum.
İşte benim mutfağım. İşte bu.
Lütfen. Bu kadar mutfak geyiği yeter.
Neden bu kadar kötüsün?
Bunu biz de yapabilirdik.
Bir org.
Aman Tanrım, şu mutfağa bakın.
Bu kadar yeter.
Hiç değilse dalga geçemez misin?
Doğayla bütünleşme kampları gibi.
Lost'un bir bölümü gibi sanki.
Hayatım, o kadar güçlü basma.
Ama ben böyle çalmayı seviyorum.
Tamam, tamam.
Pekala, kim hangi odayı alıyor?
Aslında kimin hangi odayı alacağını
planlamıştım ben.
Su yatağı olan odayı Gloria ve
kendim için almayı seçtim.
Bu gece sırtüstü yüzeceksin.
Ben de sizinle yüzmeye
gelmek istiyorum.
Hayatım, gerçekten yüzmeye
gitmiyoruz. Benim kastettiğim...
Hayır, neyi kastettiğini
bilmesine gerek yok.
Ben bile neyi kastettiğini bilmiyorum.
Ben biliyorum.
Neyse, oda seçmeye dönelim biz.
Rob, bize evi gezdirir misin?
Tabii gezdiririm. Gloria
sadece dostça davranmak istedi.
Ben tuvalete yakın bir yer istiyorum.
Neden büyükanne yüzmeye gidiyor da
ben gitmiyorum?
Gidelim, gidelim.
Pekala, işte en büyük oda.
Ana yatak odası.
Bence bu odayı Lenny almalı.
- Hayır, hayır.
- Evet, bence de.
Tatlım, tatlım. Yapma.
Çocuklar alsın.
Tam çocukların bir arada olması için
bir zaman. Çocukluklarını yaşarlar.
Hadi paylaşın.
Ana yatak odasını paylaşın.
Çocuklar kazandı.
Öyle değil mi?
- Güzel.
- Güzel.
Baba?
Televizyonun arkasına bağlı
bu büyük kutu ne?
Televizyonun geri kalanı.
Eskiden düz ekranlar yoktu.
Tam taş devrinden kalma yani.
Evet, acayip.
Ben, ısıtmalı oda istiyorum.
Yaz ayındayız. Hava zaten 35 derece.
Yine başladı.
Bende bunyon var.
Bende de yara lapası var.
Darı ve otlardan kendim yaptım.
Mısır desene.
Darı dediği mısır oluyor.
Ama daha gizemli bir hava
kattığı için darı diyor.
Ben "darı" demesini daha çok sevdim.
- "Darı."
- "Darı."
- "Darı."
- "Darı."
Muhteşem bir şey, tamam mı?
Darı-sı başına.
Bir kumaşa yayıp biraz
nemlendiriyor ve ısıtıyorum.
Sonra da cerahatli bölgeye
koyuyorum.
Tamam.
Benim cerahatli bölgem
biraz büyük ama.
Anne, Fil Adam'ın ayakkabında
yaşadığını bilmiyordum.
İnsan böyle bir şeyle
aynı çatı altında...
...olduğu bile bile nasıl uyur?
Haddini aşıyorsun, kadın.
Bu labra-kanişin nesi var? Stephen
Hawking falan gibi ses çıkartıyor.
Kıvırcık, ses telleri alındı onun.
Bir komşudan şikayet geldi.
Ya ses tellerini alacaktık
ya da uyutacaktık.
Yanlış seçim.
Hadi ama, o da aileden.
Eve hırsız girdiğini ve bunu
duyduğunu düşünsene. Korkup kaçar.
"Evin içinde hindinin ne işi var?"
Bu arada, Lamonsoff, oğlun.
O meme olayı ne öyle?
Biraz fazla büyük değil mi?
Yakında neredeyse sakalı çıkacak.
Evet, gerçek bıyığının üzerinde
süt bıyığı olacak. Pek hoş durmaz.
Çocuk 10 yaşında
bisiklete biniyor...
...annesi sepette,
çocuk da böyle.
- Hadi.
- Dur. Ben yaparım.
Testere pedikürü.
50 puan.
Şu anda neden içerdeler ki zaten?
Neden çıkıp gölün ya da
ormanın tadını çıkartmıyorlar?
Ben günün her saatinde
dışarıdaydım.
Biz öyleydik. Hiç eve girmezdik.
Bütün kafalar güvertede.
Bak, her yere kan fışkırıyor.
Artık dayanamayacağım.
Kolunu kes.
Şimdi babalık taslayacak.
Şuna bak.
Baba! Yapma, baba.
Rekorumu kırmıştım.
Bu kadar. Bir daha video oyunu yok,
cep telefonu yok, mesaj atmak yok.
Burada olduğumuz sürece
dışarı çıkıp oyun oynayacaksınız.
Ne yapacağız peki?
Normal çocuklar gibi oyun oynayın.
Hadi, kımıldayın. Becky nerede?
Gidelim tatlım. İlk göçmenler
nasıl takılırmış göstereyim.
Greg, biz çocukken baban hep
en uçuk şeyleri yapmamızı söylerdi.
Doğru.
Evet, bir keresinde
banyo perdelerini söküp...
...alışveriş arabasına takmış
ve yelken açmıştık.
Dümeni nasıl yaptınız?
Yapmadık.
Nasıl durdunuz peki?
Bir şeylere çarparak.
En eğlenceli kısmı da oydu
Birbirimize nasıl da şişe roketi atardık.
Karşındaki kör etmek istediğin için
hep suratına nişan alırdın.
Hayır, bu kadarı biraz fazla.
Hayır, biliyorum.
Çocuklar, bunu sakın yapmayın.
Hatta silin,
yeniden başlatın.
Tamam, en iyisi ağaç kalesi yapalım.
Ben başlarım.
Rob yıllarca ağaç kalesinde yaşadı.
Neden?
Babam patenlerimi elimden almıştı.
Olamaz, Vietnam hatırası.
Bir dakika. Dalga mı geçiyorsunuz?
Ne?
Güzel.
Ağaçta halat.
Bu ne demek biliyorsunuz?
Kendimizi mi asacağız?
Deli misin?
Bir ip ve bir göl görünce biraz çılgınlık
yapmak istemiyor musun?
Ben istiyorum...
Ben...
Buldum, şunu versene.
Onlara göstereyim.
- Lammy, evet.
- Evet, bebek.
Kanka, taşın üstüne çık.
İyice geriye çekmelisin.
Geriye çek.
Hadi, bebek.
Ders başlamıştır.
Çift takla görmek isteyen?
Çok yüksek.
- Şimdi bırak.
- Bu bir hataydı.
Bırakamıyorum. Çok korkuyorum.
Muhteşem oldu.
Tanrım. Bacağım kırıldı.
Tanrım, kemiğim çıktı.
Yardım edin.
Sopaydı. Kandırdım.
Çok iyi.
Baba, o kuş yaralanmış.
Aman Tanrım.
Bir ayakkabı kutusu getireyim.
Gel hadi.
Gerçekten de o kuşun
üzerine mi düştün?
Emin değilim.
Bir cikleme ve sonra da kırılma sesi
duydum ama herhangi bir şey olabilir.
Tamam.
Keith. Otur. Otur.
Baba, yanında oturmak istiyorum.
Baban tam burada
arkadaşlarının yanında olacak.
Lisede kafayı bulduğumuz geceler
buraya geldiğimizi hatırlıyor musun?
Kafayı bulmak ne demek?
Çok iyi, Higgie.
Kafayı bulmak...
...siz çok fazla
dondurma istediğinizde...
...olduğu gibi bir şeydir.
- Kafayı bulmak istiyorum.
- Ben de.
Hayatımın her günü
kafayı bulmak istiyorum.
Ben çikolatayla bulmak istiyorum.
Hayır, kafayı bulmanıza gerek yok.
Pekala millet,
şu işi kolaylaştırayım.
17 hamburger
ve 17 patates kızartması.
Bunlar benim için.
Siz ne yiyorsunuz?
Lamonsoff.
Bu herkesin siparişi.
Hesabı buradan al.
Bunu yapmana gerek yok.
Ben hamburger yemeyeceğim.
Ben biftek ve "calzone" istiyorum.
Ama kenarına marinara sosu da koyun
Ve mısır. Koçanlı olabilir
ya da sizde nasıl varsa.
- Elektrikli sandalyeye mi gidiyorsun?
- Ne?
Hayır, şaka yapıyordu VIII. Henry.
İki kişilik yiyor,
kendisi ve cerahatı.
Ama anne, burada bunyon halka
yapmıyorlarmış.
Çok iyiydi, Lenny.
Ne içersiniz?
Ben ödüyorum dedim diye
çok kasmayın olur mu?
Şaka yaptım.
Herkes istediğini içebilir.
Ben başlıyorum. Bana bir kola.
Donna'yı biliyorum, gazoz içer,
değil mi tatlım?
Bean süt ister tabii.
Ben kurabiye istiyorum.
Kurabiye ve MILF.
MILF mi?
Çok teşekkürler Higgins.
Sakin olur musun?
Şunu içeri tık, tatlım.
Ben su istiyorum. Voss olsun.
Ne?
Voss işte. O yoksa Fiji olsun.
Ne varsa ondan olur.
Bizde musluktan çıkma var.
Hortumdan falan mı?
Musluk suyu.
O hangi ülkeden?
Tanrım, suyu getir işte.
Sudan yeteri kadar bahsettik.
Ben gidip Voss getire...
Sen otur Rita. Menüyü çalış sen.
Büyük sınavın yaklaşıyor.
Pardon, ne dedin?
Kasabadaki en iyi hamburgeri
yaptıklarını söylüyor.
Öyle mi? Sen ne zaman
Çince öğrendin?
Çince bir yemek programını
seyrederken biraz kaptım.
Harika. Konuşmalara daha az pişirmeye
biraz daha fazla dikkat etseydin.
Lafı koydu.
Fena ezildin.
Senin de ayağın kötü.
Cevap verdi.
Anne, onun sütünden de içebilir miyim?
İşte orada.
Joe Hollywood.
O kim? Dickie Bailey mi?
Aman Tanrım.
Uzun zamandır görüşmüyorduk.
Nasılsın?
O maçta hakem hatası vardı.
Hangi maçtan bahsediyorsun,
bizim maçtan mı?
Hani biz çocukken ki,
30 yıl önceki maç mı?
Son atış.
Ayağın çizgideydi. Sayılmamalıydı.
Bilmiyorum, ben öyle hatırlamıyorum.
Bütün Saçma Beşler
toplandınız herhalde.
Evet. Çocuklar da burada.
Çocuklar mı?
Bence sahayı tek tur bile
koşamazlar artık.
Sen de. Birkaç kilo mu aldın ne?
12 yaşımdan beri mi?
Evet, sanırım.
Üzerime nasıl gelebileceğini
bilmiyorsun, değil mi?
Rövanş maçı yapalım.
Basketbolda mı? Sende pek
formda gibi görünmüyorsun.
Kanepeden kalkma yarışması
olabilir belki ama...
Her zaman, her yerde.
Şaka yapıyordum.
Bunu yapmak istemiyorum.
Bir daha şehre geldiğinde çocuğun
için bol bol Boss suyu getirteceğim.
Tamam.
Susuz kalmasını istemem.
İyi, tamam. Laf aramızda
o Voss suyu. "V" harfiyle.
Tamam.
Yarın duygusal bir gün olacak.
Buzzer'ın küllerini serpeceğiz.
Aman Tanrım.
Koç, küllerini McIntyre Adası'da
serpmemizi istedi.
Çok güzel bir tören planladım.
Lenny, yarın sen de serpebilecek
misin? Kaçta gidiyorsunuz?
- Bu da nereden çıktı?
- Ne gitmesi?
Söylemeyi unuttum çocuklar.
Yarın sabah gitmemiz lazım.
Göl evinden ayrılıyor musun?
Gidemezsin. Yarın tören var.
Lenny dalga geçiyor, millet.
Hayır, geçmiyor.
Şaka mı bu?
Orada olmak istiyorum. Hepimiz
istiyoruz ama Milan'a gitmeliyim.
Milan mı? İtalya mı?
Ne varmış Milan'da?
Çok önemli. Roxanne'in sonbahar
koleksiyonu çıkıyor.
Moda haftası.
Four Seasons'da üç gece, bebek.
Havuz kenarında yumurtalı köfte.
Her odada PS3.
Üstelik İtalyan televizyonunda
meme de gösteriyorlar.
Ben İtalya'ya gidiyorum.
Hayır, hepimiz... Size söylemedim
ama muhtemelen İtalya'ya gideceğiz.
Sürprizi bozduğun için teşekkürler.
Lenny, sensiz olmaz.
Evet, hadi ama.
Roxanne bugünlük gelmemize bir şey
demedi ama bu onun için önemli.
Roxanne sensiz gitse,
sen sonra yetişsen?
Hayır, ben ve karım bir ekibiz.
Her şeyi birlikte yaparız.
Geçen yıl Milan için
Becky'nin müsameresini kaçırdık.
Roxanne.
Roxanne.
Kafayı bulacağız sanıyordum.
Tatlım, ne yapsaydım,
yalan mı söyleseydim?
Ne dediğin değil,
nasıl dediğin önemli.
Ben iş delisi
duygusuz bir kadın değilim.
Beni o şekilde göstermene
izin vermeyeceğim.
Milan'da akşam yemeğini es geçip...
...külleri serpeceğiz...
...ve Pazar sabahı
erkenden ayrılacağız.
Lamonsoff, saat sabahın beşi.
Artık köpeği öldürür müsün?
Düşünmüyor değilim.
Hadi bakalım. Minik kuş geliyor, millet.
Hey, günaydın.
Günaydın. Hadi, git masadan al.
Nasıl gidiyor?
Burada pis bir şeyler kokuyor.
Gloria'yla ben herkese
kahvaltı hazırlıyoruz.
Hiçbir şeyi 45 dereceden fazla
ısıtmayan dehidratör kullanıyoruz.
- Gözleme mi bunlar?
- Okyanus gözlemesi.
Gri bunlar. Sanki filin ayağından
kesmişsin gibi.
- Ben bunu yemem.
- Sağlıklı ama.
- Ne bu?
- Ne mi?
Kabuk mu?
Suyu çekilmiş muz.
Normal muza ne oldu?
Soyarsın, yersin.
Çocuklar bayılacak.
Hem bütün gün bozulmuyor.
- İncecik kesiyorsun.
- Bununla ne yapıldığını anladım.
Belki de haklısın. Faydalıdır.
- Amacı bu mu?
- Öyle de yapılabilinir sanırım.
İşlenmiş yiyecekle
dayak yemektense...
...kurutulmuşu tercih ederim.
İşlenmiş yiyecek.
Dalga geçiyorum.
Zengin olduğu için insanlara
vurabileceğini sanıyorsun.
Öyle sanmıyorum. Öyle deme.
Hadi ama.
Günaydın.
Hayatım, kuş nasıl?
O-la-la.
O ayakkabıları nereden buldun?
Christian Louboutin onlar.
Aşırı giyindiğimi biliyorum.
Ama Milan için hazırlanmıştım
göl için değil.
Meşe palamudundan yapıldı.
Kanka, ben bunlardan yemem.
Normal yiyecek yok mu hiç?
Size yumurta beyazından omlet
yapayım mı Bay Feder?
Fen dersinde bunu mu
öğreniyorsunuz?
Omlet yapmayı mı?
Neyse, gerek yok.
Kendi odanda çalışabilirsin.
Büyük sınavın yaklaştığını biliyorum.
Bence Lenny'nin gözünü korkuttun
hayatım.
Sana bir hediyem var.
Domuz pastırması.
- Ziyafet çek.
- Domuz pastırması.
İşi biliyor.
İşi biliyor. İşi biliyor. İşi biliyor.
Neyse ki işi biliyor.
Pekala, tamam.
Ne yapıyorsun?
Pişiriyorum.
Burada olmaz. O ölü hayvanın eti
vejetaryen yiyeceğine yaklaşamaz.
Katil.
İyi. Ne yapacağım peki?
Buldum.
Özür dilerim kanka.
Kıvırcık.
Çok ayıp.
Aptal köpek.
Benden kalan makarnalı fasulyeyi
yedi herhalde.
Evet anne, eminim öyle olmuştur.
Öyle oldu.
Biz de köpek alalım.
Biz manda alalım.
Higgins, ne yapıyorsun?
Kendi evimde de pantolon giymem
seninkinde de giymeyeceğim.
Erkek kıçı mıydı o?
Şuna bak sen.
İşte budur, kanka.
Tamam, taşı at.
Kaydır.
Ağaca at.
Göle at.
Kardeşine at.
Kendi kafana vur.
Bir şey yap işte.
Hadi.
Greggie, neden böyle giyindin?
Jiminy Cricket'le mi takılıyorsun?
Milan'a gidecektik ya.
Ona göre hazırlanmıştım.
Şunları şort yap o zaman.
- Sonra basket oynayacağız.
- Benden pas.
Son yenilginin rövanşını
almak istemiyor musun?
O dört yıl önceydi.
Tek istediğim Milan'a uçup
taze yapılmış gelato yemek.
Ah.
Baban böyle bir şeye
nasıl karşılık verirdi?
Elinin tersiyle yanağıma vururdu
ve herhalde kulağımı kanatırdı.
Sırf "gelato" dedim diye babam beni
merdivenden aşağıya atardı.
- Yeni bir ocak almışsın.
- Evet.
Harika. Hilliard bana soya peynirli
Üzüm-Ceviz yapmaya çalışıyordu.
Bunu ye.
- Bu şeyi temizledin, değil mi?
- Evet, bu şeyi temizledim.
- Bunu al.
- Çok teşekkürler.
Bu arada, McIntyre Adası yakın değil.
Yiyebildiğiniz kadar yiyin.
Uzunca süre kürek çekeceğiz.
Bunu temizlememişsin.
Hadi ama, niyetin ne senin? Cidden.
Nefesinin büyükannenin dolabı gibi
kokmasını istemez misin?
Robbie için biraz yavaşlayın.
Bana tur bindireceksiniz.
Güzel.
McIntyre Adasına gitmeye saygı
gösterin. 12 yaşından beri gitmiyoruz.
İlk defa o zaman bir memeye
dokundum.
Biliyorum. Tracy Thornhill.
- Evet.
- Kesinlikle.
Biraz düzdü ama hayranı olmuştum.
Hatunlar hakkında tek düşündüğün
bu mu senin, Higgins?
Sakin ol, kızlarımız var bizim.
Hepiniz düşünüyorsunuz.
Tek fark, ben bir şeyler yapıyorum.
Bu doğru değil.
Tamam, doğru.
En büyük fantezim ne
biliyor musunuz?
Gofret.
Gofret mi?
Son kan şekeri testim kötü çıkınca
Sally tatlıyı kesti.
Sen bir yetişkinsin.
Bununla nasıl başa çıkıyorsun?
Gizli zulam var. Aptal değilim ya.
Ciddiyim. Hepsinden var.
Aklınıza ne gelirse.
Çamaşır sepetinin dibinde,
kıyafetlerimin altına saklıyorum.
Terli çoraplarımın kokusu
çikolatanın kokusunu saklıyor.
İç çamaşırlarının görünümü de
çikolata lekesini saklıyordur.
Biraz durun çocuklar. Çişim geldi.
- Hayır, geldik zaten.
- Çişim geldi.
Hadi ama, üç kere işedin zaten.
Herhalde artık sadece sızıyordur.
Bir sus, konsantre olmaya çalışıyorum.
Çişini yapıyorsun,
sınava girmiyorsun.
İşiyor musun, dizel kamyon mu durdu?
O nasıl ses?
Sepetin dibini dinleyin.
Bence Mors alfabesiyle
mesaj iletiyor.
Yaşlanıyorum. Stop.
İşeyemiyorum. Stop.
Kuşkonmaz gibi kokuyor. Stop.
Hiç yememiş olsam bile. Stop.
İyi haberse, şu kızlar
ona merhaba diyecek.
- Merhaba kızlar.
- Nasılsınız bayanlar?
- İğrenç görünüyor.
- Sen de gördün mü?
Hepsi öyle değil, hanımlar.
O şeye 130 kilo aldırmışsın.
Hadi ama.
Harika karışık kaset
yapmışsın, Robbie.
- Evet.
- Çocuklar, ben de bir şeyler getirdim.
Yapma be.
Evet, o file. Şampiyonluk maçından.
- Bakayım şuna.
- Koçta kalmalı diye düşündüm.
Robbie, bunu çömleğe koymalısın.
Harika.
- "Ayağın çizgideydi."
- Bailey.
Koç bu saçmalıkları duysaydı
ne derdi acaba?
Ona tekmeyi basmadığımız için
bize tekmeyi basardı.
- Evet.
- Ya da eski usul yaparız.
Eric bizim için onları döver.
Evet, yapmalıyım.
Hayatımda sekiz saniyelik
dövüşme hakkı kaldı.
Onu da gaspa uğrarsam diye
saklıyorum.
Biri hamburgercinin önünde
önümü kesmeye kalkarsa falan.
İşte sepetimin dibi.
Daha fazla oyalanamayız, çocuklar.
Tavuğunu daha yeni ısırdı.
İyi, tamam.
Yapıyor muyuz? Tamam.
Yapalım.
Biliyor musunuz,
bence koç şu anda bizimle.
Bence şu anda kül olarak
yanımızda olmaktan gurur duyuyordur.
Zamanında anne ve babamızdan
saklandığımız bu adada...
...şimdi de eşimizden
ve çocuklarımızdan saklanırken.
Evet doğru.
Elveda sana...
...dostum.
İyi tavsiyeler veren...
...düdük sesi çıkartan.
Rob, hadi ama.
Evliliklerimi gerçekten batırdım.
Hepsini.
Benim suçumdu.
Sebat edemedim.
Biliyorum. Kendi kızlarımı...
...neredeyse hiç tanımıyorum.
- Buzzer olsa beni çok kınardı.
- Hayır, kınamazdı.
Hadi ama.
Kızlarınla aranı düzeltmek için
daha çok zamanın olacak.
Döndüğünde onları ararsın.
Aslında, 20 dakika sonra
burada olacaklar.
Ne?
Bir parça tavuk alabilirim.
Hayır, koçlu ellerle olmaz.
Tamam, aldın.
Kovayı bitirebilirsin.
Ben yine de yiyeceğim.
Rahatsız bir durum ama karnım aç.
Lamonsoff.
Dandik araba.
Ne?
Merhaba, baba.
Ben mi?
Ne?
Böyle bir şey öyle bir şeyden...
...nasıl çıkar?
Yüzde 95'i annesinden geçmiş olmalı.
Aşağı doğru yuvarlıyorum.
Merhaba, Jasmine.
Bu nasıl mümkün olabilir?
Olamaz. Elvis saçları
kızın burnuna geliyor.
Kız ne yapacağını bilemedi.
Çok tatlı.
Bu senin araban mı?
Bu hurdayı benimki verdi.
Issız bir yerde kalırsam ve beni...
...ayılar yerse umurunda olmaz.
Seninki mi?
Evet. Sevgilim. 47 yaşında.
Kendi yaşıtlarımdan
hoşlanmak isterdim...
...ama beni terk eden babamı
arıyorum ben.
Vay anam.
Ne demek bu?
Bilmiyorum ama uygun geldi.
O araba hiç çalışmaz umarım.
Pek sanmam.
Bujilerini söktüm.
Güzel.
Hepimiz aynı anda bakıyoruz.
Bari sıraya girelim.
Lamonsoff, biz ikimiz
üç yönüne bakacağız.
McKenzie sen kıza bak
ama çok uzun değil, tamam mı?
Tamam. İyi plan.
Ve değiş.
Değiş.
Değiş.
Değiş.
Ve değiş.
Ne yapıyoruz biz?
Hepimiz saat üç yönüne mi
bakıyoruz?
Evet. Kalçalara dönelim.
Jasmine, bu Gloria.
Gloria, bu da Jasmine.
Büyükanne Gloria imdada yetişti.
Bakayım.
Hayatım.
Contayı gevşetmişsin.
İyi olmadı.
Vay canına.
Çok ani oldu.
Araba sahnesini iğrenç bulduysanız...
...bir de su yatağından gelen
sesleri duyacaktınız.
Balık için kavga eden
iki ayı gibiydi.
Çok şey oldu.
En azından bir şeyler elde ediyor.
Deanne hamile olduğunu
öğrendiğinden beri tık yok.
Evet. Öyle olur.
Hamileyken sevişebilir misin
yoksa bebeğe bir şey olur mu?
McKenzie yapabilir çünkü bebek
şeker verdiklerini sanır.
Çok iyiydi.
Hayır, Snickers.
Biraz daha büyük.
Aziz Patrick gününde şansım
yaver gitti ama yarı yarıya uyuyordu.
Yarı yarıya derken, uyuyordu yani.
Sızmıştı. Derin uykuda.
Bunu yapmakta bir şey yok.
Onun için sorun yok.
Uyanık olmamayı tercih ederdi.
Kızınla buluşman nasıl gitti?
Tuhaf.
Bir çocuğun ilk 20 yılı
sandığımdan daha önemliymiş galiba.
Bedeli hep çocuklar öder.
Çocuklar öder.
- Onlar öder.
- Onlar öder.
- Her zaman onlar öder.
- Ama darıyla öderler.
Sizinle takılmak çok zevkliydi.
- Hayır, konuşuyorduk.
- Yapma. Hadi ama.
Ailevi sorunlarımın sizi eğlendirmesine
memnun oldum.
Onu neşelendirelim. Eskiden Robbie'yi
nasıl eğlendirirdik?
Ok ruletiyle mi?
Durun, durun.
Bunu gerçekten yaptık mı?
Yaptığımız en aptalca şeydi.
En deliceydi.
- Gerzekçe.
- Eşekçe.
Pekala baylar.
Bunu yaptığımıza inanamıyorum.
Lenny'nin her seferinde bize aptalca
şeyler yaptırmasına nasıl izin veriyoruz
Kuralları unutmayın. Çemberde
en uzun süre kalan kazanır.
- O kısmı sevmedim.
- En uzun süre kalan.
Tamam çocuklar. Başlıyoruz.
Bir. İki.
Bunu neden yapıyoruz?
Başla.
Dur.
- Göremiyorum.
- Nerede?
- Güneşte kaybettim.
- Kaybettim.
Kıvırcık.
Şampiyon benim.
Hepinizi yendim.
Hadi, hadi. Hızlı. Daha hızlı. Çabuk.
Kımıldatıyorsun. Sallıyorsun.
Elim. Elim.
Elin için mi mızıldanıyorsun?
Benim ayağıma ok girdi.
- Sakin, sakin.
- Sakin ol.
Neler oluyor?
- Bir Kızılderili Rob'a saldırdı.
- Evet, sonra da kaçtı.
- Ne?
- Kızılderili mi saldırdı?
Baba, ne oldu?
Amber. Gelmene çok sevindim.
Bu, benim kızım Amber, millet.
Bir tane daha mı var?
- Kanka, çak bakalım.
- Hayır olmaz. Karım geliyor.
- Aman Tanrım.
- Tanrım, bana buna sen baktırdın.
Bu beni öldürecek.
Bridget, buraya gel. Baba yaralanmış.
- Bir tane daha mı?
- Evet.
Hey.
- Hey.
- DNA.
- Şimdi anlıyorum.
- Rob hem annesi hem babası.
Bu oldu işte.
Susun.
Ayak, ok, neden?
Çekip çıkarmamız lazım bence.
Ben yaparım.
Benim fikrimdi. Önce ben dedim.
Kimse ellemesin. Kimse dokunmasın.
Bir şeyin kalmayacak.
Tek gereken
darı lapasını biraz sürüp...
Kes sesini.
O lapa bir işe yaramıyor.
Hiç yaramadı. Deli misin nesin?
Şuna biraz alkol dökün.
Senin bunu iyi bilmen lazım.
İçki yasağı zamanında doğmuşsun.
İşte uyandığı an.
Sandığımdan da ağır oldu.
Uyandı, çatırdattı, gönderdi.
Şu dağınıklığa bak.
Şu dağınıklığa bak. Ben...
Affedersin.
Prenses Rita, öylece oturacak mısın
bana yardım edecek misin?
Bay Feder final sınavına
hazırlanmamı söyledi.
Ne finali?
Siz söyleyin. Bana kitap verip duruyor.
Neyse. İtalya için adaptörleri
bavula koydun mu?
Evet, Los Angeles'ta koydum.
Güzel. Şimdi ellerini sil.
Bu kağıtların hepsini güzelce
topla, tamam mı?
Sakın bozulmasınlar.
Alo.
Merhaba. Ben Roxanne Feder.
Ailemin...
Düştü. Düştü.
Bir dakika hayatım. Telefondayım.
Dişim düştü.
Harika, hayatım. Yastığının altına koy,
ben sonra 1 dolar koyarım.
Ne?
Becky, telefondayım.
1 dolar koyacağım.
Neden ki?
Diş perisi yok mu?
Bunu yaptığıma inanamıyorum.
Lenny, kızımın yüzünün halini
görmeliydin.
Neyim var benim?
O kadar uğraşmama rağmen
hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.
Hata yaptın. Ebeveynler hata yapar.
Ben de Greg'e bebeklerin
anne kakasından çıktığını söylemiştim.
O da kardeş çıksın diye
tuvalete bakıp durmuştu.
Hiç komik değil.
Hatırlattım sadece.
Şimdi duyuyor musun? Tamam.
Sanki onun...
Ya şimdi? Şimdi duyuyor musun?
Sanki onun çocukluğunu
mahvetmiş gibiyim.
Nasıl olsa öğrenecekti.
Bir gün, ama bugün değil.
- Şimdi duyuyor musun?
- Bu harika bir şey.
Orada mısın?
Cep telefonu yok demedim mi ben?
Anlaştık sandım.
- Ne?
- Ne oldu, baba?
Telden telefon mu o?
Evet, Charlotte öğretti.
Çok hoş, değil mi?
Bir de Becky'ninkine bak.
Bak baba. Bekleyen fincanım var.
Seni sonra ararım.
Sünger Bob'la konuşuyorum.
Hindi miydi o?
Andre, beni duyabiliyor musun?
Çok net. Sen beni?
Evet.
Bunun en güzel yanı,
duşta bir fincan bırakırsak...
...yarın Jasmine yıkanırken duyabiliriz.
- Ne?
- Aman Tanrım.
Şunu alabilir miyim?
Dinleyin, çocuklar.
Telefon şirketinden bir rica geldi.
Fincan telefonları bütün
yatak odalarına kurabilir misiniz?
Teşekkürler. Hadi bakalım.
Çabuk. Çabuk.
Çabuk dedim. Hadi.
Evet, diş perisi hep ben oldum.
Hayır. Bean'lerde diş perisi
Bean'in annesi olmuş.
Bizim aileye ben bakıyorum.
Bean'a söyleme, olur mu?
Becky, seni çok, çok, çok seviyorum.
Özür dilerim, hayatım.
- Hadi, bana bir servete maloluyorsun.
- Hayır, önce sen kapat.
Hadi. Fincan faturası çok gelecek.
Ok yarana darı koyman çok hoş oldu.
Bu ne böyle? Gloria mı gülüyor?
O uyanıştan sonra
hala burada mı?
Onu hemen affetti.
Sen benim özel kadınımsın.
Sen de benim
tek ayağı darı kaplı sevgilimsin.
Hadi artık, uyuyalım.
Yarın Milan'a gidiyoruz.
Uçuş uzun sürecek.
Dinlenelim biraz.
Biri şu hindiyi öldürsün.
Azdırıyor mu bu beni?
Evet.
Biz gittikten sonra da
onu besleyeceğine söz ver.
Söz.
Anne, o benim sütüm.
Bean, kuşlarla bile paylaşmayı
öğrenmeliyiz.
Ama sütünü bitirecek.
Bu iyi.
Tanrım, çok zevkli.
Üç kere sektirdim.
Donna, denemek ister misin?
Olur ama sporla hiç aram yoktur.
Önemli değil. Al.
- Böyle tut.
- Böyle mi?
Biraz eğil ve fırlat.
Gerisini taş halleder.
- Güzel.
- Sektirdim.
- Aferin Donna.
- Bravo!
Siz taş sektirmeyi biliyor musunuz
Bayan Feder?
Dalga mı geçiyorsun?
Benden iyisi yoktur.
Ver şunu.
Şimdi seyret.
Tanrım, bebeğim iyi misin?
Evet anne. Biraz eğlendiğini
gördüğüme sevindim.
Bavullarınızı arabaya taşıyayım,
Bay Feder.
O benim valizim değil, senin kitapların.
Kendi eşyalarını taşıman
gerçekten çok hoş.
İyisin. Hadi.
Hadi ama. Şimdi mi?
Gidiyor musunuz?
Evet, gitmeliyim.
Havaalanına gitmek için
yardım lazım mı?
Küçük bir sorunumuz var.
Ne? Ne oldu?
Taş sektirmeyi unutmuşum.
Tekrar hatırlamak için
birkaç gün gerekiyor.
Yani...
...kalsak daha iyi olur.
Dalga mı geçiyorsun?
Sahi mi anne?
Gitmiyor muyuz?
Kıyafetlerimi giyen, açlıktan kemikleri
çıkmış mankenleri görmem gerekmez.
Evet, bunu görmek varken
mankenleri ne yapasın?
İşte.
Milan'da bunu bulamazsın.
Sen.
Sen.
Bugün ne yapmak istersin?
Ne olursa.
Bilmem. Sen söyle.
12 yaşındayken güneşli, havada
en çok ne yapmayı severdin?
Onu yapamam.
Belki su parkına giderdim.
Öyleyse ne bekliyoruz?
- Cidden mi?
- Arabaya doluşun, millet.
Dalga mı geçiyorsun?
- Ben üzerimi çıkartmam.
- Ben de çıkartmam.
Harcıyorsun.
Affedersin.
Önemli değil.
Aslında o kadar da kötü değil.
Bayanlar Günü
Çocuklara bakarsın, değil mi?
Yetki sende.
Büyüğüm geldi.
Biraz bekle, oğlum.
Merhaba baba.
Merhaba. Nerelerdeydiniz?
Mayo getirmemiştik, Marcus
bizim için almaya gitti.
Yaramaz ve Uslu
diye bir dükkandan aldık.
Marcus sadece orasının
açık olduğunu söyledi.
Tek açık yer mi?
Yaz ortasında mayo için mi?
Benimkini "Dur ve Al"dan aldık.
Bunu sevdim işte.
Su kaydırağına gidelim.
Su kaydırağı.
Ne güzel bir gün.
- Bugün kızlar günü.
- Biliyorum.
Çok sıcak.
Tanrım.
Gerçekten mayo mu giyeceğiz?
Hadi kızlar, burada kimseyi
tanımıyoruz. Ne fark eder?
Haklısın, ne fark eder?
Bütün yaz karın kası çalıştım.
Tamam.
Nasıl buldunuz?
Hatunda iş var.
Bastır D. Bastır D.
Hadi Sally, sıra sende.
Çıkart
Hayır, ben biraz üşüyorum.
Gloria, ya sen?
Benim mayom yok
ama çıplak durabilirim.
Biri gördüklerinden memnun oldu.
- Baba, sıra hiç ilerlemiyor.
- Biliyorum.
Biliyorum.
Anne sütü istiyorum.
Biliyorum oğlum ama...
Çocuk anne sütü istiyor. Versene.
Anne sütü. Anne sütü.
Hayır. Hayır dedim.
Artık anne sütü yok, tamam mı?
Süt istiyorsan
normal süt içersin.
- Baksana ufaklık.
- Hey.
Sakın başlama. Al sana bir dolar.
Git hadi. Git hadi.
Al. Sütü kutusundan iç.
Annem ister mi bilmiyorum.
İç işte şunu. Baban gibi iç.
Bak göstereyim.
Tamam.
Babasının oğluyum.
İşte.
Artık göğüs sütü yok.
Eğlence çıktı.
Kızlar, Bay Buz Hamağı'na
daha yakından bakmak için...
...buraya nasıl çekebiliriz?
Çocuk emzirmenin iki büyük
faydası var.
Benimkini yürürlüğe sokuyorum.
Sally.
Vay canına.
İşte budur, kızlar.
Aman Tanrım.
- Şemsiye direğiyle çalış.
- Biraz daha çalış.
Aman Tanrım.
- Kesinlikle işe yarıyor.
- Bu işi beceriyorsun.
Aman Tanrım.
Beğendi.
Nasıl kasıldığına bak.
Hayır, devam et.
Arka kapı mekiğine bineceğiz.
Sırayı atlıyoruz.
Bir yerini incitme.
Hadi, hadi, hadi.
Baba, oraya gitmemize
izin var mı?
Kesinlikle yok
ama yine de gideceğiz.
Babanız bunu zamanında
keşfetmişti.
Merdivenden çıkın.
Burası karanlık.
Elimi tut istersen.
Korkuyorum.
Gel buraya. Gel buraya.
O salağa kanma.
Ondan uzak dur.
Ne demek istiyorsun?
O eşcinsel, değil mi?
Hayır, sadece öyle görünüyor.
O bir dahi.
Git, git, git.
Tamam, sırada kim var?
Sırada kim var?
Tam zamanı. Charlotte.
Önce sen.
Hadi bakalım.
Sırada kim var? Hadi.
Bu tarafa mı geliyor?
Doğruca bize geliyor.
İyi oldu.
Ne olursa olsun sakın osurmayın.
N'aber hanımlar?
Buralardan mısınız?
Ben Saskatchetoon'luyum. Kanada'da.
Siz Amerikalı hanımlar
Saskatchetoon'a gittiniz mi hiç?
Gösterip vermezler.
Sesi dışında her şeyi hormonluydu.
Hadi, hadi, hadi.
Sıradaki.
Sırada kim var?
Siz demin burada değil miydiniz?
Hayır, herhalde karıştırdın.
Hiç sanmam çünkü siz hayatımda
gördüğüm en ateşli yavrularsınız.
- Hey!
- Ne?
- Onlar benim kızım.
- Tabii.
Onun olduğu kesin.
O da senin kadar çirkin.
- Hey!
- Sırada kim var?
Baba, hadi çabuk ol.
Korsan İskelesine gitmek istiyorum.
Bir saniye tatlım. Bugün bütün
kaydıraklara bineceğiz.
Çok eğleneceğiz.
Çişini mi yapıyorsun?
Yapmıyorum.
Havuza bir madde atıyorlar.
Sidik maviye dönüşüyor.
Hayır, o sadece
kocakarı masalı tatlım.
Aman Tanrım.
Beni küçük düşürüyorsun.
Anne. Anne.
Resim çektirmek ister misin?
Tamam, biraz daha geri.
Geriye.
Geriye.
İŞKENCE YOLU
TEHLİKE
UYARILDINIZ
Pek emin değilim baba.
Biraz dik gibi.
Evet, hatırladığımdan
daha dikmiş.
Başka bir tanesine gidelim.
- Ben de hoşlanmadım. Hadi.
- Hadi kanka, gidiyoruz.
Çocuk iyi ki korktu da
atlamak zorunda kalmadın, değil mi?
Senin yerine yapacak birini tutsana
Bay Richie Rich.
İyi fikir.
Merhaba Wiley, nasılsın?
- Çekilin şapşallar. Bana bırakın.
- Tamam oğlum.
Hasta la vista, ödlek.
Şuna bakın.
Hadi evlat.
İyiydi. Çok iyiydi.
Tamam, ben de istiyorum.
Şuna bakın. Şuna bakın.
- Ne oldu burada?
- Aferin oğlum. Aferin Greggie.
Geri geri öyle mi? Şuna bakın.
Geri geri bebek.
Sıra sende, Hollywood.
Bende mi? Geri geriyi
nasıl geçersin ki?
Nasıl indiğine dikkat edin.
Yine ikinci oldun galiba, Bailey.
- Lafı duydun mu? İkinciymiş.
- İkinci.
Git orada ayağından asıl.
Göster şu aptallara.
Ayağımdan mı?
Evet.
Güvenli mi?
Ne fark eder?
Sen bir hayvansın. Sen bir hayvansın.
Ben bir hayvanım.
Wiley.
Sen neden yapmıyorsun?
Benim çocuklarım var.
Evet, Wiley.
Wiley, Wiley, Wiley, Wiley!
Wiley, Wiley, Wiley!
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Wiley, Wiley!
Ben bir hayvanım.
Ben bir hayvanım.
Evet.
Ayağımı çıkartamıyorum.
İşte böyle yapılır, oğlum.
Bunu yapabilirsin.
- Güzel. İşte oldu.
- Nefis. Çak bakalım.
Roxanne, şuna bak.
Beni tamamen unuttu bile.
Tipik erkek.
Senden her şeyini aldıktan sonra
seni bir inekle değiştirirler.
Şimdi bunlarla
ne yapacağımı bilmiyorum.
Ben biliyorum.
Şunu gördün mü, kanka.
Eski potalı atışı yaptım.
Panya açık. Bir yere geç.
Nişan al.
Evet. Baban bu atışta
ellide elli yapar.
Sahi mi? Wii'de
potalı atış hiç işe yaramaz.
Öyleyse o Wii'yi iade edip
paranı geri almalısın.
Tim Duncan bu atışla
en az 100 maç kazandırmıştır.
Tatlım, seyrediyor musun?
Bebeğim, bu çok seksiydi.
Buraya gelir misin?
Sana bir şey göstereceğim.
- Hadi bebek.
- Çabuk, çabuk.
Bunu ne yapacaksın?
Şu kareyi görüyor musun?
Tam sağ üst köşesi.
Merhaba.
Odaklan. Odaklan.
Bırak şimdi onu.
Lamonsoff, odaklan.
Tanrım, sapığa bak.
Beni kesiyor.
Kesmiyordu. Bilmiyorum.
Pekala, hadi. Devam et.
Devam edin. Eller havada.
Dalga mı geçiyorsun?
Saygı.
Normal kıyafetler giydiğinde
ne kadar yakıştığını gördün mü?
- Merhaba anne.
- Merhaba bebeğim.
Sen neden basketbol oynamıyorsun?
Çünkü bende...
Buyon var, biliyorum.
Kurt nerede?
Hadi, korktun mu?
Neyin var senin?
Yapma.
Birinin başı dertte.
Durum iyi görünmüyor.
Aynı şeyi yapıyorum.
Herkesin ilk içkisini ben içtim.
İkincileri siz için.
Hadi.
Hayır, hiç kimse içmiyor.
Çocuklarımız burada, sersem.
Sabah uyanmamız lazım.
Tamam biz de zarlı bira oynarız.
Biralar kimde?
- Sadece bir bira içeceğim.
- Ben de kahve içeceğim.
- Ben sadece bunu içeceğim.
- Şerefe.
Ben emziriyorum. İçki içemem.
Ben sadece Metamucil içeceğim.
Neyiniz var sizin?
Eskiden buraya gelip eğlenirdik,
kafayı bulurduk.
Ezikler.
Merak etme, bir gün sen de büyürsün.
Doğru kızla tanışman gerekiyor.
Ablam tam sana göre.
Ne?
Tıbben kör sayılıyor
ama şekilleri görebiliyor.
Roxanne, Lenny'le nasıl tanıştınız?
Güzel bir soru.
Bu koca şişko, alınma lütfen...
...senin gibi güzel bir
senyoritayla tanıştı?
Çalıştığım mağazaya gelmişti.
Ona yardım ettim.
Bir elbiseyi denememi istedi.
Şu eski elbise deneme numarası.
Olayı çaktım. Çok kurnazca, bacım.
Evet, beni kandırdı. Sonra da
bir sutyen denememi istedi.
Yardım etmeye çalışıyordum.
Aynen.
Ondan biraz hoşlanmıştım.
İyi bir gündü.
Aman Tanrım. Suyum geliyor.
- Aman Tanrım.
- Bebek geliyor.
- Tanrım.
- Ciddi misin?
Evet.
Seni gidi.
Aman Tanrım.
Kandırdım. Kandırdım.
Tamam.
Şaka yaptım.
Aman Tanrım. Bu Bob...
Bu şarkıyı biliyor musunuz?
En güzel şarkı.
En güzel şarkı.
Bu şarkı beni azdırıyor.
Ben de öyle düşünüyordum
ama artık değil.
O başarı bana ait.
Sevişmeli şarkı listemde
yer alıyor çünkü.
Hanımları dans pistine alalım.
Benimki tam burada.
Hadi hayatım.
- Gerçekten iyi fikirdi.
- Hadi, hep beraber.
Evet, dans edin siz.
- Uzun zaman oldu.
- Bayağı uzun zaman.
Dans etmeyi
ne kadar sevdiğini biliyorum.
Beni bilirsin, tam bir Shabba Doo'yum.
Şu güzelliğe bak.
Seksi Deanne.
Adını Deyonce yapmalısın.
Tanrım.
Nihayet seksi olduğumu
düşünüyor demek.
Hari-kalça karımla dans etmekten
zevk alamaz mıyım?
Evet. Olabilecek en beyaz şarkıya.
Evet, bu benim duyduğum
en beyaz şarkı.
Lenny, bizi buraya getirmekte
haklıydın.
Burası çok özel bir yer.
Değil mi?
Burada hiçbir şey olmuyor.
Bunu sevdim.
Roxanne, ben burada 25 kadar kızla
öpüştüm.
Senin 26 numara olmanı istiyorum.
Sonuncusu ben olacaksam.
Orası garanti.
Ben de azdım.
Ne yapıyorsun? Aptal.
Lamonsoff. Ne yapıyorsun?
- Şunu diyeyim, manyaktı.
- Ne?
Sally az önce bana saldırdı.
Hiç olmağı kadar manyaktı.
Ben de aynı şeyi
kendi kadınıma yaptım.
Sahi mi?
Saskatchetoon neresi?
Evet. Ben de bilmiyorum.
- Neyim ben?
- Gösterip vermeyen.
- Sen nerelisin?
- Saskatchetoon.
Şuna bak.
- Neyim ben?
- Gösterip vermeyen.
- Sen nerelisin?
- Saskatchetoon.
Higgins'i ne yapacaksın?
Evet. Bu beni de sinirlendiriyor.
Bekar ve sorumluluğun olmadan
sızıp bedelini ödemezlik edemezsin.
Bu yüzden acı çekmelisin.
Evet.
Tatlım.
Yine kanepede uyumuşsun.
Odana gitmelisin.
Yaramaz.
Hayır.
Marcus, kuş iyileşti.
Marcus.
Seninle konuşmak istiyor.
Marcus, bu havuzun gördüğü
en iyi cankurtaran olacaksın.
Nefesini tut, tatlım.
Nefesini tut, hayatım.
Kim o?
Annemin sevgilisi.
Sana dokunan o mu?
Ağlıyor. Ağlıyor.
- Tamam, sessiz ol.
- Merhaba, anne.
- Bir şey yok. Bir şey yok.
- Anne?
- Tamam bebeğim. Tamam bir tanem.
- Anne?
Seni yukarı taşıyacağım, tatlım.
- Evet, yukarı çık.
- Git pijamalarını giy.
Bu şekilde olmaz.
Aklına esen yerde uyuyamazsın.
Odana git.
- Uyu hadi.
- Odana git.
- Ne yapıyorsun?
- Gel buraya.
Burası dolap değil.
Burası senin odan.
Tamam mı? Ayrıca tuvaletin.
Burada işeyebilirsin.
Çişimi yapıyorum.
Herkese mutlu 4 Temmuz'lar.
Bugün kuşun da bağımsızlık günü.
O yüzden dua edin.
- Kurtuldu, baba.
- İşte oldu.
- Hoşça kal, kuş.
- Uçuyor.
İleride veteriner olacak.
İnanılmaz bir kız.
Çok seksi bu. Ne dedin?
Galiba şöyle dedi:
Milan.
Dükkandaki çocuklar
sürekli olarak...
...basket maçının rövanşından
bahsedip duruyor.
Formaları hazırlattığımız iyi olmuş.
Başka içki yok.
Gerçekten dolapta mı uyudun, ayyaş?
Galiba.
Hayır.
Tanrım. Higgins.
- İğrenç bir şey bu.
- Hödük.
Sarışın bir kızla ilgili
çok seksi bir rüya gördüm.
Rüyaydı herhalde.
- Çok hoş. Çok klas.
- İğrençsin.
Sapık.
Bu yumurtalar en iyi
marinara sosuyla gider.
Lenny'nin telefonu.
Alo?
Tamam, başlıyoruz.
Üç geldi.
Bir, iki, üç. Merdiven.
Şimdiden komedi gibi.
Zengin giderek zenginleşiyor.
Schniggly burada.
Robbie, ne olduğunu anlat.
Umursamıyor.
- Söyle ona.
- Ne diyorsunuz? Neyi söylesin?
- Gloria ve ben bebek düşünüyoruz.
- Aman ne harika!
Vay canına. Harika.
En iyisi de, daha fazla iz kalamaz.
İyi espriydi.
Bir de, Gloria ve bebek
alt bezini paylaşabilir.
Bu çok çirkin oldu.
O anlamaz.
Bağlı olduğu bir ilişkisi yok.
Anlayamaz çünkü ilişkisini
yürütemiyor. Ben deniyorum.
Bakın.
Çıktığım bütün kızlar karısından 70-80
yaş daha küçük diye kıskanıyor.
Elinde değil, öyle değil mi?
Son çıktığım kız sarışın, uzun boylu
ve seksiydi. Senin tipin değil.
Ben ve sarışın başladık...
...yatağı sallıyoruz...
Yatağı sallamak mı?
Ne demek ki bu?
Bilmem. Ben sadece
yatağı ıslatmayı biliyorum.
Sonra tam en iyi kısma geldik.
Duvardaki resim yerinden düştü.
Kızın tam alnına çarptı.
Kafası kesildi.
Kesildi ama ben durmadım.
İki aspirin attım.
Frizbi yakalayan köpek gibi kaptı.
Yorgunum.
Marcus, horlaman yüzünden
bütün gece uyuyamadım.
Öldün sen. Gel buraya.
Gel buraya!
O benim kızım.
Seni dost sandım.
Rahat bırak beni. Git darını iç.
Bu sefer ödeyeceksin.
Pislik herif, sana
nazik olmayı öğreteceğim.
- Ölü kaplumbağa.
- Pis domuz.
- Robbie, Robbie, bekle.
- Sapığın teki o.
Dur. Dur.
Ayrılın artık. Tanrım.
- Pekala. Tamam.
- Sakin olun.
Kanka. Kanka, sorun nedir?
Evet. Oklu ayak.
- Gel bebeğim.
- Neden kavga ediyorsunuz?
Cüce güreşini özlemişim.
Bunu nasıl yaparsın? O benim kızım.
- Neyi?
- Onunla yatak sallamayı.
Sana böyle bir şey yapar mıyım?
Yapsan yapsan
bir tek sen yaparsın.
- Simpson'ın annesiyle yatmıştın.
- Doğru.
Onu tanımıyordum bile. Senin
arkadaşındı. Ben tanımıyordum.
Ayrıca o aletimi kaptı. Anlatmıştım.
- O, onun kızı. Farklı bir durum.
- Ben ve o mu?
Biraz pas vermiş olabilirim ama sırf
senin ilgini çekmek için.
- Ya horlama nesi?
- Ben de duydum.
Hayır. İkisine de mi?
Üç oda öteden duyduk.
Öyleyse o değil.
Marcus senin kızınla yatmaz
Sebebi kızının seksi...
Anladınız işte.
Başına ne oldu peki?
Pijamalarımı değiştirirken...
...pencereden sapığın teki
bakıyormuş gibi geldi.
Panjuru kapatmaya çalışırken
kayıp kafama düştü.
Evet.
O senin kızın.
Onunla asla yatmam.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
Jasmine de benimle asla yatmaz
çünkü ben benim.
Lenny gibi hayatımı bir düzene
sokamadığım için üzgünüm.
Lenny gibi düzene sokamamış.
Lütfen.
Telefonunu ben açtım, ikiyüzlü.
Asistanın aramıştı.
Milan uçağını iptal edip
etmediğini sordum.
Daha buraya gelmeden
ettiğini söyledi.
Öyle mi dedi?
Neden öyle dedi ki?
Uydurdu mu yani?
Uydurdu demiyorum.
Bence, kendisi doğru olduğuna
inanıyordur.
Bana numara yapma, Lenny.
Herkesi ve her şeyi
idare etmeyi bırakıp...
...sorumluluk almaya başla.
Sorumluluk alacağım. Haklısın.
Milan'a gitmek yerine normal insanlarla
takılmanın iyi geleceğini düşündüm.
Biz mi normaliz?
Sana söylemeye korktum.
Sır olması daha iyiydi.
Her evlilikte sırlar vardır.
Benimki, seni sevdiğim.
Seni çok seviyorum.
Çocuklarımız çatlak, küstah
ve şımarık büyüyor.
- Bir dadımız var.
- Demek dadıymış.
Hayır, hayır. O dadı değil.
Tabii ki dadı.
Yalanı ne zaman bırakacak?
Hemen bundan sonra.
O daha çok au-pair.
Gerçek bir dadı değil.
Lenny.
Tamam, bu kadar.
Yalanlar bitti.
Bir daha sana yalan söylemeyeceğim.
Yemin ederim.
Seni seviyorum.
Erkekler yalan söyler.
Ellerinde değil.
Kurt de deli gibi yalan söylüyor.
Neyi yalan söylüyormuşum?
Lütfen. Dadı.
Ne olmuş dadıya?
Ondan hoşlanıyorsun.
Dadıdan hoşlanmıyorum.
Ben evli bir erkeğim. Nokta.
Ama bir kadının "Şu nerede? Şunu
aldın mı?" şeklinde cereyan etmeyen...
...sohbetinden hoşlandım mı?
Evet.
Ne? Benimle de
sohbet edebilirsin.
Ne zaman?
Sen hep çalışıyorsun.
Eve geldiğinde de
hep yorgun oluyorsun.
Bana dokunmuyorsun,
hatta bakmıyorsun bile.
Yaşlı karılar gibi konuştu.
Deanne, dediğim gibi
Umberto Denunzio'yla evlenmeliydin.
Onunla devam etseydim
şimdi sen hamile olurdun, anne.
Haklısın sanırım.
Araya girerdim.
Teşekkür ederim.
Belki de seni fazla cepte
görüyorumdur, özür dilerim.
Bundan sonra her Perşembe
yemeğe çıkmaya ne dersin?
Hayır. Perşembe günü benim dizim var.
Başka herhangi bir gece olur.
Madem herkes dürüst,
biz de dürüst olmalıyız.
Ben aslında bir bahçe gereçleri
şirketinin ortağı değilim.
Artık orada çalışmıyorum bile.
Nisan ayında çıkarıldım.
Ama bir Cadillac kiraladım.
Sizin bilmenizi istemediğimden
zengin olmuş gibi davrandım.
Lamonsoff.
Bizden bir şey saklamak zorunda
değilsin. Çok üzüldüm.
Madem herkes içindekileri
dökmeye başladı...
...sıra bende.
Peruk takıyorum.
Hadi canım.
Bir itirafım var.
Ben aslında erkeğim.
Hayır.
Ben demiştim.
Ciddi misin?
Hayır, dalga geçiyorum. Şaka yaptım.
Ama inandığınız için
biraz incindim doğrusu.
- Biz öylesine...
- Bence sen çok kadınsısın.
Neyse. Haddim olmadığını
biliyorum ama...
...sonuçta burada en büyüğünüz benim.
Evet doğru.
Şakalar ve iğnelemeler haricinde
burada gerçek sevgi görüyorum.
Sevgiyle birlikte düşmanlık gelir.
Önceki gün Rob'un bana
laf çarpması gibi.
Korkutucuydu.
Hepiniz benim sakin olduğumu
düşündünüz. Ama ya içten?
Ama içimden...
..."Gloria Noonan, sakın ona...
...küçük adam kompleksi olan pörtlek
gözlü bir sosyopat olduğunu söyleme.
Saçının ona hiç yakışmadığını
söyleme" diyordum.
Bunu sevdim.
"Ya da Jones kardeşlerin
eşcinsel olanına benzediğine."
Ne demek istediğini anladılar.
"Ya da cüce Filipinli Fonzie'ye
benzediğini." Bunları demedim.
En çok bunu sevdim.
Hey.
Peruk.
Hayat bazen zor olabilir.
Engebeler olabilir.
Ailen ve çocuklarınla...
...işler planladığın gibi olmayabilir.
Ama işin ilginç yanı bu zaten.
Hayatta, ilk sahne
her zaman heyecanlıdır.
İkinci sahnede...
...derinlik kazanmaya başlar.
Derinliği anladığını neden söylemedin?
Bunu bir tek sen biliyordun.
Size anlatmaya çalıştım.
Çok güzeldi hayatım. Çok güzeldi.
Grup sarılması.
Tamam, pozisyon alın.
Bilmiyorum, bana saçma geliyor.
Eğlenceli olacak. Hadi,
bütün sabah bunu şişirmeye çalıştım.
Bir şey olmayacaktır.
Olmayacaktır mı?
Evet.
Hazır mısınız?
Başla.
Tekrar yapalım.
Bu bir iyilik değil.
Bu, benim için bir yatırım.
Araba yıkama merkezi. Üstelik
yakınlarda başka yok. Altın madeni.
Paranı almak istemiyorum.
Paramı almıyorsun.
Paramla para kazanıyorsun.
Ben de girmek istiyorum.
Celtics'in sahibini tanıyorum.
Onları ayarlayabilirim.
Hepsi de Bentley ve Ferrari
kullanıyor.
Celtics'in sahibini nereden tanıyorsun?
Kızının izci kampının lideri benim.
Kızının kurabiye rozeti almasını
istiyorsa, bizimle anlaşır.
- Sizi seviyorum, çocuklar.
- Bu işi sevdim.
Eğlenmeye hazır mısınız?
Evet. Bas gaza.
Tamam.
Hadi, hadi.
Daha yüksek olmalı.
Bunu gerçekten yapmak
istiyor musun, Bailey?
Benim takıma karşı senin takım.
Tanrım, şuna bak.
Sizinkiler formda kalmışsınız.
Robideaux, seni gördüğüme sevindim.
Lenny.
Bana bakıyorsan, anlamıyorum.
Çocuklar, biz sadece karpuz yiyip
gevşemek istiyoruz, sakıncası yoksa.
Sakıncası var.
Bu sefer kaçamayacaksınız.
Adalet yerini bulsun diye
Wiley yoğun bakımdan tüydü.
Oynamaya başlasan iyi olur, Feder.
Wiley. O top gol olmuş muydu?
Bunu ilk defa duydum da sanki.
Tamam. Affedersin.
Üst raftan bir şey alayım mı?
Bunu da çok duydum.
Dickie, ciddiyim. Bırak da ailelerimizle
vakit geçirelim. Dinlenmek istiyoruz.
Bizden korkuyorlar.
Mesele bu.
Maça başlamadan
topu yemenizden korkuyoruz.
Aynı Higgins. Ağzı laf yapar
ama iş yapmaya geldi mi...
Gerisini unuttum.
Aynen.
Rob'un ayağı sakat.
Oynayamazsın, değil mi kanka?
Buzzer burada olsaydı
denememi isterdi.
Hepimizin denemesini isterdi.
William Shatner taklidi miydi o?
Pekala, oynayalım o zaman.
Başlar.
21'de biter.
Hadi. Hadi.
Çocuklar. Bakın.
Burada büyüyen diğer
siyah çocuk değil mi bu?
Hayır. Bu kasabada siyah çocuk
benim, diğer siyah çocuk sensin.
Hayır. Bu kasabada
siyah çocuk benim.
Beyazlar, dükkanlarına girdiğimi
gördüklerinde korkarlar.
Öyle mi? Beyazlar, dükkanlarına
girdiğimi gördüklerinde kaçarlar.
Tabii, tabii. Bunlar benim beyazlarım.
Git kendininkileri bul.
Deli herif.
Balına atış.
Savunma, savunma.
Suratına.
Çocuklar. 78 taktiği.
Göster bakalım kendini.
Ne dedin?
Hey Y?
M-C-A nerede?
Bu ses ne böyle?
Baykuşlar sevişiyor sanki.
Robideaux, dikkat.
- Ne yapıyorsun?
- Özür dilerim. Sayı oldu mu?
Senin yüzünden biram döküldü.
Hayatım, neden her şey
seninle ilgili olmalı?
Neden bu kadar
hıyar olmak zorundasın?
Bunu al. Evet, orası.
Daha fazla yapamayacağım.
Nefes bile alamıyorum.
İkinci çeyrekten beri
bacaklarımı hissetmiyorum.
Sakatlandı numarası yapalım mı?
- Olur.
- Tamam.
Tanrım.
Devam edemem.
Diskim kaydı.
Tatlım.
- Kaydı işte.
- İşi bitti galiba. Benim de.
Saçmalıyoruz biz.
Biri kalp krizi geçirecek.
Ne yapıyorsunuz?
Bu kadar mı?
Darth Vader, gidelim. Otur.
Lütfen hayatım.
Virgilio'daki şekerden mi bu?
Kızının şekerini mi
aldın gerçekten?
Virgilio'dan bu.
Üzerime gelme.
Boğulma, baba.
Oğullarımızı da katalım işin içine?
- Kabul.
- Greggie.
Ben mi?
Hadi bebeğim. Yapabilirsin.
Hey, Bailey.
Biri şu Hollywood çocuğu için
çömleğe Boss suyu doldurtsun.
Voss suyu. V ile.
Göbeğine dokunabilir miyim?
Bebekleri ve tekmelerini severim.
Tabii, olur.
Teşekkür ederim.
O bebeğim değil, göğsüm.
Bunları da severim.
Kimseye zarar gelmedi.
Tamam, başlayın. Hadi.
16-16. Yarım saha 2'ye 2. Hadi.
Bu sefer ayaklarını
çizgiden uzak tut, lütfen.
Berabere. Berabere. İyi atış.
Berabere, çocuklar.
- Artık berabere değil.
- Tamam evlat. Tamam.
19-16 öndeyiz.
Hadi evlat. O kadarcık.
- Hadi oğlum.
- Evet Greg. Tut onu. Tut onu.
Nasıl oynandığını biliyorsun.
Hollywood'a 3 sayı yağıyor.
Ayağı çizgideydi. Ayağı çizgideydi.
Üç sayı yağmıyor.
- İki sayı serpiştiriyor.
- Önemli değil. Önemli değil. İyi atış.
Üç sayı değildi. Ayağı çizgideydi.
Atan kazanır. Hadi.
Hadi.
İşte böyle, dostum.
Onu oyun dışı bırak.
Tamam, tamam, tamam.
Onu oyun dışı bırak.
Faul. Faul.
At, Lenny.
Panya açık, baba.
Bu atışı hiç kaçırmaz.
Hollywood'un sonu.
Hollywood'un sonu.
Hollywood'un sonu.
Affedersin baba.
Onları gelecek sene yeneriz.
Los Angeles'a gidince
sol el çalışacağım.
- Aferin oğlum. Gel. Seni seviyorum.
- Ben de seni seviyorum.
Muhteşemdin.
Başardık. Aferin.
Hey, Lenny.
Hani hiç potalı atış kaçırmazdın?
Evet. Ben sadece...
...Bailey'nin kazanmanın nasıl bir şey
olduğunu...
...Feder'ın da kaybetmeyi
öğrenmesini istedim.
İyiydi.
Seninle gurur duyuyorum.
Şunlara bak.
- Lenny. Dostum.
- Evet?
Maçı kaybettiğin için
üzgün olduğunu biliyorum.
Sarhoş musun sen?
Hayır. Evet.
Tamam.
Bizi bir tek konuda yenemezler.
Neymiş o?
Ok ruletinde.
Bu oyunda iyiyiz. Katılıyorum.
- Pekala millet.
- Ne yapıyorsun?
En son kalan kazanır.
Becky.
Kaçın. Yine mi?
Kaçılın.
Çekilin yoldan.
Yardım eder misiniz? Beni de alın.
Cidden, beni burada mı
bırakacaksınız?
Hayır.
Yine biz kazandık.