Tip:
Highlight text to annotate it
X
BLITZ (2011)
Merhaba baylar.
Siktir git moruk.
Aynen öyle seni yaşlı budala.
Yoksa beynini parçalarım.
Cüzdanını ver lanet olası.
Bu beyin adı...
...hurley. Hurling adında bir
İrlanda oyununda kullanılır.
Hokeyle kıyım arasında bir şeydir.
Seni lanet--
İsmimi o lanet yüzüne kazımamam için
bana bir neden ver!
Dur, dur.
Öldür onu!
Halı bıçağı mı o?
Tanrım. Haftalardır
bundan bir tane arıyordum.
Ama bu halı sürekli dönüyor.
Size bir tavsiye kızlar.
Yanlış adamla kavga ediyor
bile olsanız...
...en azından doğru silahı alın.
Çeviri: Emre Öztiryaki.
İyi seyirler dilerim.
Masum Gençler Hurley Manyağı
Tarafından Saldırıya Uğradı.
Harold Dunlop Özel Haberi
Hurley Manyağı: Saldırıya Polis Bağlantısı.
Bahaneler!
Güneydoğu Londra Karakolu Kızışıyor.
Komiser, içinizdeki şiddet
arzusunu bir kez daha...
...anlatmanızı istiyorum.
Onu söndürmeniz konusunda
ısrar etmek durumundayım.
Söndürmezsem ne yaparsın?
Tutuklar mısın?
Durumunuzun vahametinin
farkında olduğunuzu sanmıyorum.
Güzel kalemmiş.
Komiser?
Güzel kalemmiş dedim.
Senin hakkında bayağı fikir veriyor.
Öyle mi?
Anlat lütfen.
Parmaklarının arasında erkeğe özgü
bir sembol tutmayı seviyorsun.
Komiser Brant,
geçen sene...
...Emniyet Amiri'nin ofisine
dinleme cihazı yerleştirmekle...
...bilardo salonunda adamın birini
bayılana kadar dövmekle suçlandınız.
Ve daha geçen hafta
masum üç gence...
...hokey sopasıyla saldırdınız.
Devam edeyim mi?
Raporum, birliğinizde kalıp kalmamanız
konusunda önemli bir etken olacaktır.
Komiser Brant,
oturun.
Olay şu ki Doktor...
...bu, yapabileceğim tek iş
ve eğer kovulursam...
...eminim ki gerçekten umursamaz
bir şey yapabilirim.
Merhaba.
Biraz zamanın var mı?
Evet. Ne oldu?
Bilmiyorum.
Uyuşturucu grubunun içindeki iki yıllık
gizli görev yardımcı olur sandım ama...
Bilmiyorum.
Belki geçmişim bana engel oldu ya da...
Komiserlik sınavından kaldım.
İlk seferinde herkes kalır.
Sen kaldın mı?
Rehabilitasyondan çıkalı daha
birkaç ay oldu. Kendine biraz zaman ver.
Falls, gidip kantinden
bir halta benzemeyen çaylardan al.
Kanunun Yanlış Eli
Gazetelerde yazılan her şeye
inanmak istemezsiniz efendim.
Karakol şu anda
böyle bir şeyi kaldıramaz.
Daha fazla kötü reklam yapma
lüksümüz yok.
Caddede yürürken...
...halı bıçağı taşıyan üç herife
rastladığınızı hayal edin.
Hayır, halıcı değiller ama.
Cüzdanının peşindeler.
Hatta belki de...
...güneydoğudaki en yüksek tutuklama
oranına istinaden verdikleri o altın saatin.
Hatta sıçanlardan biri, kibarca
adını yüzüne kazımayı öneriyor.
Şimdi siz, gazetelerde göründüğünden daha
farklı bir kavgaya tutuşacağınız için...
...endişe duyar mıydınız?
Sadece şu olaylar dinene kadar
çok göze batma.
İşler hareketli.
Al şunu Daniel.
Buna dayanabileceğimi sanmıyorum.
Atlatacaksın.
Geçecek.
Cenaze törenine gitmeli miydim sence?
Hayır.
Böyle daha iyi.
Sizin için hazırız Baş Komiser Roberts.
Hadi.
Çiçekleri kim getirdi?
Streatham'daki dükkanın sahibinin
bana bir iyilik borcu vardı.
Meyve ve sebzelerle
temiz bir hayat yaşıyor.
Zamanı geldi.
Diyecek son bir şeylerin var mı Gov?
Seni özleyeceğiz.
Coats and Hammond,
elinizden geldiğince çabuk gidin.
Hadi seni götürelim sarhoş herif.
Fiona nerede?
Ne?
Kül kabı Brant.
Kül kabı hangi cehennemde?
Biri araklamış olmalı.
Şu adamlardan biri olmalı.
Alıp kaçmışlardır.
Dedektife ihtiyacımız var.
Nasılsınız?
Sikeyim seni domuz.
Brant, orada mısın?
Brant!
Ne?
Hemen Smithfield'a
gitmen gerek Brant.
Polis memuru vurulmuş.
Herkese ihtiyacımız var...
...ve sakın lanet gazetecilerle
konuşmaya gitme.
Efendim?
Sana kemik atıyorum işte Brant!
Polis memurunun adı Sandra Bates.
Hayır, olamaz.
Saldırgan silahlı ve tehlikeli.
Ne kıyafet ama.
Evet, sen de
boktan görünüyorsun.
Baş komiseri teselli ediyordum.
Eşi vefat etti.
Evet, duydum.
Sandra'yı tanırdım.
Polis Akademesi'ni birlikte okumuştuk.
Brant.
Bir şey var mıymış?
Efendim, bir görgü tanığı var.
Ne? Bana niye söylenmedi?
Son yarım saattir
size söylemeye çalışıyorum.
İfadesini al.
Ölü polis memurunun...
...Camberwell'den 26 yaşındaki
Sandra Bates olduğu belirlendi.
Birliğinde övgüyle bahsedilen
polis memuruna...
...yakın mesafeden ateş edilmiş...
...ve vefat etmiştir.
Ve şimdi
Washington muhabirimizden...
Adın Tony'ydi, değil mi?
Anthony.
Sen de Brant'sin, değil mi?
Beni tanıyor musun?
Kim tanımıyor ki?
Geçen sene Camberwell bilardo salonunda...
...çatlağın teki levyeyle gelip
birkaç kişiye saldırdığında...
...ortaya çıktın ve
adamı haşat ettin.
Bu da bana senin bir kahraman
olduğunu düşündürtüyor.
Koltuklarım kabardı.
İsimleri var mı?
Bu Posh.
Bu da Becks.
Posh ve Becks mi?
Öyle.
Şimdi neler olduğunu
tekrar anlat.
Not almayacak mısın?
Kalem taşıyan birine mi
benziyorum?
Günaydın.
Ben Porter Nash.
Emniyet Amiri Brown, dolap konusunu
sizinle konuşmamı istedi.
Porter Nash
Erkekleri Emer
Eşinin ölümünden dolayı...
...Baş Komiser Roberts
izine ayrıldı.
Bu yüzden Komiser Porter Nash'i...
...vekil baş komiser...
...ve birliğin geçici
yetkilisi olarak terfi ettiriyorum.
Efendim?
Evet?
Kendimizden birini terfi ettirmemiz
gerekmez miydi?
Şimdi beyler.
Zaten...
...medyanın tüm dikkatinin
üzerimizde olduğunu hatırlatmama gerek yok.
Komiser Nash buraya, tanınmış
Batı Londra şubesinden geliyor.
Bana öyle geliyor ki kendisi,
ilkel kalmış güneydoğu birimimize...
...biraz profesyonellik öğretebilir.
İçeri geliyorum.
Boktan görünüyorsun.
Şu kapüşonu çıkar.
Başım dertte.
Bira falan var mı?
Olmadığını biliyorsun.
Otur.
Anlat.
Ben, Macky ve Bowes şey yapıyorduk.
Ne?
Bela mı arıyordunuz?
Sanırım birini öldürdük.
Jokeyin birini.
Pardon, hintli birini.
Adam kımıldamıyordu.
Tamam.
Pekâlâ, araştıracağım.
Teşekkür ederim--
Kapa çeneni.
Daha bitirmedim.
Eğer adam öldüyse,
bundan böyle tek başına kalırsın.
Tamam mı? Hatta gidip
bizzat seni ihbar ederim.
Şimdi eve git ve
seni aramamı bekle.
Seçim zamanı John.
Eğer yaşarsa...
...ya o gruptan çıkarsın
ya da buraya gelmeyi bırakırsın, anladın mı?
Evet.
Evet ne?
Evet efendim.
Brant, konuşabilir miyiz?
Ufak bir şey konuşmam gerek.
Senin için ne yapabilirim?
Senden bir iyilik isteyeceğim.
Arkadaşımın birinin başı dertte.
Onu kurtarmam gerek.
Birlikte olduğun biri mi?
Ne?
Hayır, öyle bir şey değil.
Daha çocuk.
Baş komiser biri var.
Bayağı eski bir arkadaşım.
Brixton'da birlikte çalışmıştık.
O sana yardım edebilir.
İsmi?
Stokes. Craig Stokes.
Teşekkür ederim.
Bana borçlusun.
Harold Dunlop.
Gazetedeki haberlerini okudum.
Şu polis cinayetiyle ilgili
bildiğim bir şeyler var.
Pekâlâ. Bekle.
Tamam. Öt bakalım.
Biraz kibar ol anasını satayım.
Sana bilgi vermeyi teklif ediyorum
ama bir merhaba bile demiyorsun.
Tanıştığımıza çok memnun oldum.
Bu nasıl?
Alaycılık seziyorum.
Belki de polis listemi temizleyince
gazetecilere başlarım.
Dinle dostum.
Yanlış bir başlangıç yaptık, ne dersin?
Tekrar başlayalım.
Adın nedir?
Tanrım. Bu göreve
uygun musun bilemiyorum.
Ne görevi?
Polis cinayetlerini bildirme görevi.
Besin zincirinde yerin neresi?
Yukarılarda mısın?
Suç bürosunda kadrolu yazarım.
Seni ünlü yapabilirim.
Merhaba Copper!
Beni hatırladın mı?
Bişi mi istemiştiniz?
Bir şey.
Ne?
Bişi değil, bir şey.
En azından düzgün bir şekilde
konuşabilmen gerek.
Kayıp mı oldun dostum, ha?
Sana bir sorum var.
Sana amcık deseydim...
...ne yapardın?
Hangisini tercih edersin?
Yedi mi sekiz mi?
Sekiz.
Sekiz o hâlde.
Bir saniye. Ne?
Sekiz ne?
Öldürülecek sekiz polis daha.
Hoşça kal.
Ne--
Bir fincan çay ve bisküvi.
Gösterdiğin kadar
kötü biri misin?
Hakkında konuşulduğu gibi
biri misin?
Brant, eğer bir sorun varsa,
bunu bilmem gerek.
Bir sorun var tabii.
Siktiğimin hasta ruhlu bir herifi
polisleri öldürüyor...
...ve bu daha sadece başlangıç.
Ben bizi kastetmiştim.
Ne demeye çalıştığını biliyorum.
Sorun mu? Beni tuvaletlerde bile
takip etmediğin sürece sorun falan yok.
Üstteki adam olamamışım.
Aman ne büyük mesela.
Benim için daha az
evrak işi demek.
Bir şey yok efendim.
Bir eşleşme bulmaya bak.
Emredersiniz.
Şimdilik benim için açık bırak.
Sağını kullan ve
solunu yukarı kaldır.
Hay amına koyayım.
Yine mi sen yahu.
Bana bir isim verene kadar
gelmeye devam edeceğim.
Sağ elini yukarıda tut.
Her seferinde diyorum...
...sol elin yukarıdayken
açık veriyorsun.
Hayır, o değil.
Evet, lütfen.
Bu bayağı önemli.
Sorgulama için
bölgeyi genişletmemi ister misiniz?
Harika, evet.
Güzel fikir.
Balistik raporuna göre silah,
9 mm ve yarı otomatik.
Sig mi Glock mu?
Adli tıbba gidiyorum.
Hayır mı?
Lanet olsun, bilmiyorum.
Bilmiyorum!
Geçtiğimiz birkaç ay içinde...
...9 milimetre yarı otomatik
tabanca sattığın...
...her serserinin ismini istiyorum.
Her seferinde sırtı dönük.
Tesadüf değil.
Kameraların nerede olduğunu biliyor.
Beni tekrar buraya getirtip...
...aynı aptal cevapları almak zorunda
bırakma, olur mu?
Bir şey öğrenirsem
seni ararım.
İsim, adres ve posta kodu
istiyorum amına koyayım.
Komiserim, şuna
bakabilir misiniz?
İkinci memurun olayından
hiçbir görüntü elde edemiyoruz.
Bir şeyler olmalı.
Bakmaya devam edin.
Emredersiniz.
İstediğim şeyi biliyorsun.
O yüzden dökül.
Önce ödeme istiyorum.
Aklında ne var?
Ciddi...
Ciddi miktarda para.
Ciddi miktarda para, ha?
Fırsatı kullanıyorsun, ha?
Evet.
Açgözlü fırsatçı seni.
Tavuklardaki beyin bile yok sende,
öyle değil mi?
İçinde gerçek İrlandalı kanı
olduğundan bile şüphe ediyorum Radnor.
Benim yabani bir karakterim var ve Kelt'im.
Beni tahmin edilemez yapıyor bunlar.
Diz kapağını İrlandalıların
bulduğunu biliyor musun?
Kötü bir şeydir.
Ellerinden geldiği kadar
onarırlar...
...ama yine de hep topallarsın.
Bu nasıl?
Fırsatçı Radnor.
Emeklilik planlarına uyuyor mu bu?
Buraya bir brandi Paul.
Bir de büyük İskoç viskisi.
Yapacağımız şey şu.
Güzel, sert bir içki içeceğiz.
Sinirlerimiz yatışacak.
Hadi Rad.
Adama parasını ver.
Ben brandi içmem.
Üstü kalsın.
Tamam, anlat bakalım.
Peacock Spor Salonu'nda bir herif var.
Polis köpeğini ateşe vermiş.
YouTube'dan baktım. Biri niye
yaptığını sordu. O da şu cevabı verdi:
"Antrenman."
Bu kadar mı?
Gerçekten, adam kaçığın teki.
Eğer bunu söyleyen
her serseriyi içeri tıksaydık...
...götümüze kadar
şüpheli dolu olurdu.
Adı ne?
Bilmi-- Bilmi--
Bilmiyorum.
Ama benim için öğrenebilecek
bir adamla buluşacağım.
Zahmet etme. Spor salonuna giderim.
İşletmeciyle konuşurum.
Ama şimdi--
Bir şeyler almayacak mıyım?
Cipslerimin kalanını sana bıraktım ya
doyumsuz herif.
Daha ne istiyorsun ki?
Anasını satayım.
Dalga mı geçiyorsun ya?
Paramın üstünü alabilir miyim lütfen?
Amına koyayım, yürüyemiyorum.
Gösterdiğin kadar
kötü biri misin?
Rahatsız etmiyorum ya?
Hayır, ben de tam yemek yiyordum.
- Gir içeri.
- Devam et. Tex Mex, ha?
Bu da neyin nesi?
Hare Krishna yemeği mi?
Biraz et yesen iyi olur.
Büyük sulu bir biftek.
Kanının akmasını sağlar.
Gençlerin bu tarz durumlar için...
...kullandığı bir kelime var.
Minimalist.
Benim düşündüğüm kelime
utangaçtı.
Bir içki alabilir miyim peki?
Orada.
Kendin alabilirsin.
Tanrım, niye evde kaldığına
şaşmamalı.
Sen ne alırsın?
Su içiyorum, teşekkürler.
Niye geldiğini sorabilir miyim?
Tavsiyene ihtiyacım var.
Yastıkları ısıran biri olman
umurumda değil.
Kendilerine sakladıkları sürece...
...insanların ne yaptıkları
umurumda değil.
Sana saygı duyuyorum.
Çok kişiye duymam.
Sorun ne?
Kaybediyorum.
Hangi açıdan?
Kendimi kaybediyorum.
Çok sık değil,
ama endişe edecek kadar da az değil.
Konuşmak, yemek yemek
istemiyorum.
Yataktan çıkmak için bile
büyük bir efor sarf ediyorum.
Öylece duvarlara bakıyorum.
Hiçbir şey yapmıyorum.
Hiçbir şey.
Tükeniyorsun.
Ne?
Beynin eriyor gibi.
Birkaç gün daha
hiçbir şey yapmazsın...
...ama sonra geri gelmeye başlarsın.
Bayağı emin konuşuyorsun.
Evet, eminim.
Ben de o yoldan geçtim.
Sen mi?
Evet. Mikrodalgayı bile
zar zor çalıştırıyordum.
Mahvolmuş durumdaydım.
Holland Park'ta bir sübyancı
bulmuştuk.
Çocukları arabasına götürüyordu.
Kim olduğunu biliyorduk ama
suçüstü yapamamıştık.
Çocuklar onu teşhis edemeyecek
kadar sarsıntıya uğramışlardı.
Televizyon endüstrisinden ünlü biriydi.
Büyük bağlantıları vardı.
Karakoldakiler...
...beni onunla eşit
görüyorlardı...
...çünkü geydim.
Kondomlara boşalır,
dolabıma bırakırlardı.
Arabamı çizerlerdi,
benzin deposuna şeker koyarlardı.
Her zamanki zırvalıklar.
Çok büyük baskı altındaydım.
*** kullanıyordum,
kahvaltıda shot atıyordum...
...günde iki paket sigara içiyordum.
En son siktir et gitsin dedim.
Meseleyi kendi başıma
hallederim diye düşündüm.
Sabahın 4'ünde
sübyancının evine girdim...
...ve patlayana kadar
beysbol sopasıyla...
...adamın taşaklarına vurdum.
Bu olaydan sonra izin aldım.
İçim içimi yedi.
Buraya geldim,
perdeleri kapattım...
...telefonun fişini çektim,
sadece saklandım.
Beni kovacaklarını düşünerek
işe geri döndüm...
...ama buraya transfer ettiler.
Serseri.
Günaydın.
Kahvaltı ister misin?
Kahve, iki şeker.
Benimle yolunu yaptın mı?
Kendimi tuttum.
Kimi aradığımıza dair
bir fikrin var mı?
Psikopatın teki.
Çalışırken ıslık çalıyor.
Dün Peacock Spor Salonu'na gittim.
Nunhead'deki bir herifin ismini aldım.
Gitmeye değer mi?
Seninle gelmemi ister misin?
Tabii.
Yarım saat sonra orada buluşuruz.
Bir de, diğer şey. İyi bir polis
olduğunu söylemiştim. Ciddiydim.
Teşekkür ederim.
Bir geye göre iyi yani.
Yerime başkasını atamışsın.
İzindeydin.
Geri döndüm.
Komiser Roberts,
eşinizi kaybetmek kolay bir şey değildir.
Siz kaybettiniz mi?
Hayır.
Erken emeklilik desem
ne düşünürsün?
Sizi özleriz derim, efendim.
Sizi başka kim özler,
biliyor musunuz?
Olga. Her çarşamba görüştüğünüz
250 poundluk telekız.
Eşiniz squash oynadığınızı sanıyor.
Gerçi bir bakıma oynuyorsunuz.
Geri döndüm diye tören istemiyorum.
Ofis de istemiyorum.
Sadece çalışmak istiyorum.
Ne bekliyorsun öyleyse?
Siktir Roberts.
Git birkaç dava çöz.
Siktir.
Polis!
Açın!
Barry Weiss?
Benim.
İçeri gelebilir miyiz?
İzniniz var mı?
Postada, geliyor.
Bir şey ister misiniz?
Bir fincan çaya ne dersiniz?
Seni tanıyorum.
Tanışmış olsaydık
eminim hatırlardım.
Onun ne olduğunu biliyor musun?
Michael Jackson'ın boku.
Paha biçilemez.
EBay'den aldım.
Aradığınız şey nedir?
Belki yardımcı olabilirim.
Ne iş yapıyorsunuz Bay Weiss?
Şu anlık işsizim.
Köpekleri ateşe vermekten
hoşlanıyorsun, değil mi?
Videonu gördüm.
YouTube'da, değil mi?
Kaldırılmadan önce 9.000'den
fazla tıklanmıştı.
Yükleyen bendim, evet
ama olaya dahil değilim.
Hayır, şaka yapıyorum.
Hayvanları severim.
Peki ya polisler Barry?
Onları da seviyor musun?
"Şükürler Olsun" derim.
"Mavi elbiseli insanlar için
şükürler olsun."
Seni şimdi çıkardım Barry.
Sen o bilardo salonundaki herifsin.
Gördüğüm kadarıyla ayaklanmışsın.
Hadi Nash.
Gidelim buradan.
Bütün bunlar da neyin nesiydi?
Onunla bir yıl önce papaz olmuştuk.
Hastanelik etmiştim.
Liberal güneydoğuya hoş geldin.
Sonuca varacaktır.
Gözümüzü üzerinden
ayırmayalım.
Sadece bekleyip görün.
Tamam mı?
Bekleyin ve görün.
Sen neye bakıyorsun,
lanet sapık?
Siktir.
Weiss. Güzel.
B. Weiss, P-23...
Weymouth Otoparkı.
Alçak herif.
Kimsiniz?
Uydu görevlisi.
Alıcınız için geldim.
Sorun nedir?
Faturayı daha yeni ödedim.
Tuhaf...
...çünkü fatura sensin.
Sen her zaman gelen çocuk değil--
İkinci soru. "Roaming in the Gloaming"
adlı eser, hangi İskoç--
B! B! B.
A. Jack Milroy
B. Andy Stewart
ya da C. Sir Harry Lauder?
B.
Hadisene salak herif, B.
Evet.
Güzel.
Cerinem Point'de yangın var.
16. katta, üçüncü polisi bulacaksınız.
Yeni bir yöntem kullandım.
Yeni bir yöntem mi?
Daha açık olabilir misin?
Adamı çekiçle haşat ettim.
Yeteri kadar açık oldu mu?
Adamı çekiçle haşat ettim.
Evet.
Yeteri kadar açık oldu mu?
Lanet olsun.
Söylemeyi unuttum.
Benim bir ismim var.
İsim mi?
Yankı mı yapıyorsun?
Söylediklerimi tekrar etmeyi kes.
Tepemi attırıyor.
Özür dilerim.
"Blitz".
"Blitzkrieg"in Blitz'i.
Yazdın mı?
Evet. Güzelmiş.
Evet.
Siktir.
Komiserim,
bunu görmeniz gerek.
Akşam baskısı.
Blitz Tekrar Saldırdı
Alçaklar!
Hangi cehennemdeydin?
Söyleyemem.
Söyleyemem de ne demek?
Yaptıklarım için hesap veremem.
Doğru oldu mu?
Bir başka polis memurunun
öldürüldüğünü biliyor musun?
Baş Komiser Roberts.
Ne?
Katilin hedefleri bu karakoldan.
Çekiçle Roberts'ı öldürmüş,
sonra da daireyi ateşe vermiş.
The Post'ta adı Dunlop olan
gazetecinin...
...biriyle konuşmuş.
Tüm ayrıntıları vermiş.
Dunlop mu diyorsun?
Evet. Harold Dunlop.
Telefonunu dinlemek için...
...bir ekip yolladım.
Tüm aramalarını izleyeceğiz.
Tanıyor musun?
Tanıyorum.
The Post'tan Harold Dunlop'um ben.
Hey! Uzak dur!
Pekâlâ! Pekâlâ!
Lanet olsun!
Bu da neyin nesiydi?
Söylemiştim, onu tanıyorum.
Alçak herif gazeteye
resmimi koydu.
Tık.
Merhaba. Merhaba.
Alo? Dunlop.
Harold Dunlop mu?
Evet. Evet.
Şu Harold Dunlop?
Suç bürosu muhabiri?
Bana bir lattè alır mısın?
Evet. Kimsiniz?
Bay Dunlop,
Blitz'i yakalamak ister misiniz?
Evet, çok isterim.
Bu kadar mı? Belki de yeteri kadar
açık konuşamadım Bay Dunlop.
Polis katilinin adını biliyorum.
Sanırım bundan daha iyi bir
cevap bulmanız gerekecek.
O manyağı adalete teslim etmek
bir onurdur.
Evet. Evet.
O zaman böyle bir onur için...
...ne kadar para ödeyebileceğini
bir düşünmen gerek.
Yapmayın Bay Dunlop.
Sadece vatandaşlık görevini yerine getiren
biri olduğumu düşünmediniz ya?
Ne kadar istiyorsun?
50 bin. Nakit.
Karşılığında Blitz'in ismini...
...ve ekstraları alacaksın.
Ekstralar mı?
Ekstralar da ne demek?
Değerli muhtelif eşyalar Bay Dunlop.
50 binimi alınca öğreneceksiniz.
Bu siktiğimin evreninin
efendisiyim ben.
Merhaba.
Merhaba.
Yangın, cesedin etrafındaki
hemen hemen her şeyi yok etmiş.
Bunu banyoda bulduk.
Alevler oraya ulaşmamış.
Ama ısı ya da su, dna ve
parmak izi kalıntılarına zarar vermiş.
Korkarım öyle.
Peacock Spor Salonu.
Evet, öyle görünüyor.
Benim, Brant. Baş Komiser Roberts...
...Peacock Spor Salonu'nun
üyesi miymiş bir bak.
Ne yapıyorsun sen?
Ben arayana kadar
evde kal demiştim.
Ama aramadın.
Evet. Hâlâ çözüyorum.
Uğraşıyorum.
Sadece eve git.
Baş Komiser Stokes?
Sen Falls olmalısın.
Evet.
Ne alırsın?
Çay lütfen, efendim.
Sadece çay.
"Efendim" olaylarına gerek yok.
Craig demen yeterli.
İki çay ve kızartılmış ekmek!
Geliyor canım!
Pekâlâ. Bay Azziz'in
saldırısına karışan...
...iki çocuk bulduk.
Ama ben sanıyordum ki o öl--
Ölmüş müydü?
Şaşılacak bir şekilde hayır.
Bir bakalım.
John Wells,
Metal olarak biliniyor.
Bu çocuk hakkında mı
konuşmak istemiştiniz?
Evet.
Nedir o?
Muhbir mi?
Evet.
Ben de ona göz kulak
olmaya çalışıyorum.
Teşekkür ederim.
Pisliğin teki.
Haydut.
O sadece bir çocuk.
Hepsinin altında
o sadece korkmuş bir çocuk.
Yapabileceğiniz bir şey var mı?
Her şey ortadan kaldırılabilir.
Kaldıracak mısınız peki?
Bu akşam bir içki içelim.
Bu kadar mı?
Roberts ve Peacock Spor Salonu.
Üyesi değilmiş.
Elbette.
Bir dakikan var mı?
Evet.
Şu şeyi çalıştırabilir misin?
Brant, dinozor gibisin.
Kendi mikrodalganı
çalıştırabilmene şaşırıyorum açıkçası.
Kadının işi bu.
Aynı klavyeyle yazma gibi.
Pekâlâ.
Ne arıyorsun?
Barry Weiss.
Belfront Towers'da.
Peacock Spor Salonu'ndan atılmış.
Bu adam
beladan hiç uzak duramamış.
Adamın tutuklanma sayısı, tavladığın
kadın memur sayısından daha fazla.
Öyle biri olmadığımı biliyorsun.
Evet.
Ufak bir şey gibi görünüyor.
Ne düşünüyorsun?
Hayır, büyük bir şey yok.
Henüz yok.
Paramı hazırladın mı?
Evet. Birkaç yeri
aramam gerekti.
Weymouth Caddesi otoparkından
beni al.
Dur şöyle.
Tamam.
Tamam. Sakin. Al.
Tanrım.
Tık.
Sana bahsettiğim ekstralar bunlar.
Sanırım doğru kelime ödül.
Ve bunların kime ait olduğunu
biliyorsun, öyle mi?
Evet.
Tamam, ben sana
benimkileri gösterdim.
Belki şimdi biraz da
senin getirdiklerine bakabiliriz.
Pekâlâ.
Ne?
50 bin değil bu.
Tabii ki 50 bin.
50 bin olmasına imkân yok.
En son ne zaman
50 bin gördün?
Bana güvenmiyor musun?
Say o zaman.
500 pound gibi duruyor.
Git say o zaman.
Tek tek sayacağım.
İyi yaparsın.
Kendine de yeni bir takım al.
50, 50, 50, 50, 50.
Sen ne kadar dahi bir insansın.
İsmini henüz söylemedim.
Rahat ol.
Sana zarar vermeyeceğim.
Sadece polisler.
Unuttun mu?
Beni nasıl buldun?
Adresini Peacock Spor Salonu'ndan aldım...
...ve çöpünü karıştırdım.
Otopark fişi buldum.
Çok etkileyici.
İsmini söylemedim.
İsmini söylemedim.
Ama bana yardımcı olman lâzım.
İsmini söylemedim.
Biraz zor bir durum bu.
İsmini söylemedim.
Hayır, hayır, hayır.
Bir duble İrlandalı.
Olmaz dostum.
Kapalıyım.
Kulaklarını iyi aç. Bunu sadece bir kez
söyleyeceğim. Ben senin dostun değilim.
Ve senden içki istediğimde
"Buz da ister misiniz efendim?" diyeceksin.
Şimdi baştan başlayalım.
Bir duble İrlandalı.
Buz da ister misiniz efendim?
Saçmalama.
Kim buz ister?
5 pound efendim.
Dediğin gibi...
...kapalısın.
Tuvalete gitti.
Geri dönmeyince...
...endişelendim.
Düştüğünü sandım.
Düştü zaten.
Sonra ne oldu?
İçeri gittim herhalde.
Onu buldum.
Ama elinizi çabuk da tutmadınız,
değil mi Bay Dunlop?
Bardaki adam tuvalette
10 dakika kaldığınızı söyledi.
Sizi George Michael hayranı
bir çift sanmış.
Parayı arıyordum.
Parayı mı?
Gazetenin parasını.
Özel haber için
ona para ödüyorduk.
Tanrı aşkına.
İnsanların öldürüldüğünü...
...size hatırlatabilir miyim
Bay Dunlop?
Öyle mi?
Evet. İnsanlar,
aileler ve çocuklar.
Araba vardı. Evet.
Tanrım, unuttum.
Evet. Araba.
İçinde neler olduğuna inanamayacaksınız.
Nerede bu araba?
Weymouth Street Otoparkı..
Siyah bir Jaguar.
23. Bölüm.
Polis koruması alacak mıyım?
Tabii.
Gözümüz üzerinde olacak.
Öldürülen kişi
bu olsaydı keşke.
Şimdi ne olacak?
Cinayet davası.
Geçen bir ayın diskini istiyorum.
Diskler dolu.
Diskler dolu da ne demek?
6 haftadır kayıtta değiller.
Boş yer kalmadı.
Pazartesi gelip düzeltecekler.
İnanmıyorum.
Kameralar açık.
Tamamen psikolojik.
Umurunda bile değil,
değil mi?
Rezilce.
Yediğin şey de öyle.
Merhaba.
Güzel görünüyorsun.
Teşekkürler.
Paltonu alayım mı?
Olur.
Teşekkür ederim.
Otur.
Sessizleştin.
Seni dinlemek hoşuma gidiyor.
Her şey yolunda mı?
Bunu yapmanın
daha kolay bir yolu olmalı.
Siktir Brant.
Yemek pişirmek, temizlemek ya da
birlikte olmak dışında...
...biz bayanlara ihtiyaç duymak
nasıl hissettiriyor?
Weiss'i tutuklayan memurları
bulmak için bir yol arıyordum.
İlkini buldum.
Bayan Polis Memuru Sandra Bates.
Dalga geçiyorsun.
Gerçekten hoş vakit geçirdim.
Evet.
Seni ararım.
Ne zaman?
Ne zaman arayacaksın?
Yarın.
Bak ne diyeceğim?
Bu yaza ne dersin.
Pikniğe gideriz.
Bu işin nasıl yürüdüğünü
bilmediğimi mi sanıyorsun?
Erkek "Seni ararım" der.
Kadın bekler ve umut eder.
Kız telefonu elinden düşürmez.
Adam da bu sırada düşünür ki;
"Yarın ararım...
...bir ara ararım, Pazartesi ararım.
Fark etmez. Kesin konuşmamıştım zaten."
Fark eder.
Bayağı eder.
Yarın.
Seni yarın arayacağım.
Hayır, siktir git.
Hey!
Tanrım.
Bak kimi bulduk.
Lanet olsun.
Bu Roberts.
Ve Falls.
Lanet olsun.
Nasıl bu kadar aptal olabildim?
Dairesine hemen
silahlı bir müdahale ekibi yolla.
Kod 19.
Hadi Falls.
Geliyoruz.
Lanet olsun.
Aptalım.
Aptalım.
Aman Tanrım.
Bu da ne?
Bu da ne?
Olamaz.
Doktorlar sakinleştirici verdi.
Bir süre uyuyacak.
Saldırganı görebilmiş mi?
Kesin olarak söyleyebildiği tek şey
iri ve beyaz olduğu.
İri ve beyaz.
Different Strokes'taki
siyahi çocuk değil yani.
Barry Weiss yaptı.
Onu tanıyorum.
Kızın içkisini alman doğru mu?
Fark etmeyecektir.
İster misin?
Evet.
O iyi mi?
Kimsiniz?
Baş Komiser
Craig Stokes.
Birinin öldürüldüğünü duydum.
Falls değil.
Polis katili
onu öldürmeyi denemiş.
Çocuğun biri atlamış,
kapüşonlu biri.
Biletini kesmiş o da.
Falls ile bu akşam birlikte miydiniz?
Evet. Birlikte bir şeyler içtik
ve onu eve bıraktım.
Yani onu olayların
ortasına bıraktın.
Kapıya kadar ona eşlik etmek
aklına gelmedi mi?
Ne centilmen ama.
Taksi!
Beni Bayswater'a götürebilir misin?
Sana pahalıya patlar dostum.
Selam MFÖ'nün M'si.
Sence Bayswater'ın...
...hemen şu köşede olduğunu sanan
aptalın birine benziyor muyum?
Hey, dur burada.
Dur burada dostum.
Burası.
Dean Court.
Tamam mı?
Evet, tamam.
Al bakalım.
Üstü kalsın.
1,000 pound.
İşte ikinci soru. Blair Castle'ın
posta kodunu istiyoruz.
Kaçınız Blair Castle'ı
ziyaret etti bilmem.
Öldü mü?
Dazlak olan mı?
Evet.
Onunla olayınız ne?
Senin için hayatını riske attı.
Onu 12 yaşından beri tanırım.
Kapı komşumuzdu.
Rehabilitasyondan çıktığımda etrafımdaki
tanımak istediğim tek insan oydu.
Bana çay yaptı.
Bilmiyorum. Ona...
...yardım edebileceğimi sandım.
Aman Tanrım.
Brant.
Kesinlikle sıvıştı.
Bir şey buldun mu?
Suçlayıcı bir şey yok, hayır.
Eskiden yakışıklı bir çocukmuş.
Weiss’i açıklayalım.
Karar senin.
En azından ifşa etmiş oluruz.
Polis bugün, Blitz kişisiyle
alakalı sorgulamak istedikleri...
...bir şüphelinin fotoğrafını yayınladı.
Evet!
Onu tanıyorum.
Taksime binmişti.
Psikopatın tekiydi.
Uzun zamandır görüşemedik.
Merhaba.
Hayat nasıl gidiyor?
Krallar gibi. Jack,
bu dedektif Brant.
Merhaba dostum.
Adamımız nerede?
7 nolu oda.
Hadi, hadi, hadi.
Siktir!
Harekete geçmiş.
Gidelim.
Great Western Road'da onu bulduk.
Harrow Road'a gidiyor.
Önünü keselim.
Westway'in batısına kaçıyor.
Paddington'a yöneldi.
Şüpheli, Paddington'ın kuzeyindeki...
...tren garına girdi.
Brant hâlâ peşinde.
Tüm ekipler;
Paddington'ın kuzeyindeki...
...tren garına.
Brant'in müdahale
etmesine izin vermeyin.
Tekrarlıyorum, Brant'in
müdahale etmesine izin vermeyin.
Bu da neyin nesi?
Bırak Brant.
Brant, sakin ol.
Yakaladık.
Bırak--
Lanet olsun!
Şu pisliği götürün buradan.
Sakinleş.
Sakinleş.
Götürün!
Hemen!
Onu yakaladık.
Onu yakaladık, tamam mı?
Yakaladık.
Metropolitan Polis Departmanı,
üç polis memurunun...
...acımasızca öldürüldüğü
Blitz cinayetlerinin baş şüphelisi...
...Barry Weiss’in
Batı Londra'daki nefes kesen...
...kovalamacanın ardından
Paddington Tren Garı'nda...
...tutuklandığını
onayladı.
Polis, konuyla ilgili
daha fazla bilgi vermiyor.
Sadece plak satıyorsunuz, ha?
Bunu kaydedeceğiz,
tamam mı Barry?
Bir avukat
ve sandviç istiyorum.
Ha bir de Facebook durumumu
güncellemek istiyorum.
Tam olarak 48 saatiniz var.
Bu süre zarfında ya müvekkilimi
suçlarsınız ya da serbest bırakırsınız.
Bir de başka bir sandviç istiyor.
Ekmeğin bayat olduğunu söylüyor.
Weiss delinin teki olabilir
ama aptal değil.
İzlerini kapatmış.
Roberts'ın evindeki yangın
sahip olabileceğimiz herhangi...
...hukukî bir delili yok etti.
Spor Salonu bağlantısı bile çok zayıf.
Başka?
Jaguar'ın kendisine
ait olduğunu kabul ediyor.
En az 6 aydır
otoparkta duruyormuş.
Herhangi biri arabaya girmiş olabilir.
CCTV sistemi yok.
Köpekleri olan adamla konuştum,
ilk cinayeti gören adam.
Şimdi adamı
teşhis edemediğini söylüyor.
O da korkuyor. Wellesley'deki
barmen için de aynı şey geçerli.
Otelde bir şey bulamadınız mı?
Hiçbir şey yok.
Peki ya adli tıp?
Ekipler uğraştı
ama yok.
Elimizdekilere bakılacak olursa
yarın bize gülerek buradan çıkacak.
Sağlam bir şeye ihtiyacımız var.
Bir şeyler düşünsek iyi olacak.
Yoksa katil elini kolunu
sallaya sallaya burayı terk edecek.
Şimdilik alabileceği tek şey kefalet.
Nasılsın bebeğim?
Evet. Evet, hayır.
Buralarda değildim...
...ama artık döndüm.
Partime gelmek ister misin?
Evet, eski zamanlardaki gibi.
Beni de halledebilir misin?
Güzel.
Nedir bu?
Moonshine.
İrlandalı moonshine.
Bu şey yasa dışı değil mi?
Umarım öyledir.
Bu zehiri içiyorsun, sonra da
niye kontrolü kaybettiğini merak ediyorsun.
Kontrolü kaybettiğim için
içiyorum zaten bu zehiri.
Şerefe.
Şerefe.
Diyelim ki hiçbir şeyi kanıtlayamadık.
Diyelim ki Barry Weiss kurtuldu.
Ne demeye çalışıyorsun?
Zamanında bana sübyancının tekinden
bahsetmiştin.
O alçak herifi normal yollarla
haklayamadın...
...bu yüzden de işi
kendi başına hallettin.
Bunu anlatırken
uykuda olduğunu sanıyordum.
Bu konuşmayı sürdürmeyeceğim.
Gittiği yeri sevmedim.
Son birkaç gün senin için
oldukça yoğun geçti Barry.
Polis arabasına bindin.
Gazetede resmin çıktı.
Kariyerin öne çıktı.
Eğer akıllı olsaydın Barry...
...ki değilsin, biliyorum...
...yaptığın şeyi
itiraf ederdin.
Çünkü burada, dışarıda olduğundan
daha güvendesin, ben söyleyeyim.
Öldürülen polisler...
...arkadaşların mıydı?
Görüyorsun ya...
Bunun neyle alakalı olduğunu
biliyorum Barry.
O adamlar sana ne yaptı Barry?
Tabii ki biliyordun.
Nasıl tepki verdin?
Siktir git.
Onlar "tutuklanmaya direnme"
diyorlar.
Ben ise aptallık diyorum.
Seni utandırdığımı biliyorum.
O zamandan beri
bunu içine attın...
...büyüttün ve saçtın.
Kafana takmaman gerekirdi.
Aslında...
...seni görene kadar olayı hatırlamadım.
Düşünmedim bile.
Çok ufak bir olaydı,
aklımdan çıkmıştı.
Karakolda güvenlik kamerasının görüntülerini
izlediğimizde hepimiz güldük.
Hepimiz.
Ama aptalcaydı.
Komiser Brant'ten
sana hediye.
Olay şu ki Barry...
...sen bir hiçsin.
Kimse önemsemiyor.
Kimsenin umurunda değilsin.
Ha bir diğer şey.
Sen, Blitz.
O ne lan öyle?
Velveleye vermek istemem ama...
...ciddi şeyler oluyor.
Dinliyorum.
Bir polis, satıcının tekini soymuş.
Ne?
Görünüşe göre mallara
ilgi duyuyorlar dostum.
Bu satıcı önemli biridir.
Ona bulaşırsan "zor adam" olur,
bir kadına karşı bile.
Dur bir saniye.
Geriye sar.
Kadın bir polis mi
satıcının tekini mi soymuş?
Evet, bayan.
Peki bu polisin adını biliyor musun?
Evet. Falls.
Brant. Benim, Stokes.
Dinle, yardımın gerekli.
Sanırım kız içeride.
Partiye davetsiz geliyorsun dostum.
"Partiye davetsiz geliyorsun" ha?
Seni lanet-- Çıkar şunu buradan!
Gel buraya.
Benden hoşlandın mı?
Eğer hoşlandıysan--
Şu zırvalara da bak.
Eğer hoşlandıysan
birlikte parti verebiliriz.
Ne yapıyorsun?
Gitmek istemiyorum!
Geri çekil.
Beni öldürecek!
Beni öldürecek!
Hayır! Beni öldürecek!
Hayır!
Beni öldürecek!
Bunlar ne?
Yatıştırıcılar.
Seni sakinleştirecektir.
Duş o görevi gördü.
İç şunları Falls.
İşleri berbat ettim,
değil mi?
Gizli görevdeyken bile...
...keşin teki gibi davranan
bir polis olduğumda.
Ama aslında
polis gibi davranan bir keşim.
Bu, yanına kâr kalacak,
değil mi?
Eğer kendimizi bile koruyamıyorsak
ne anlamı var ki Brant?
Ne anlamı var?
Basın dışarıda mı?
Evet, korkarım öyle. Ön kapının önünde
kalabalık toplanmış durumda.
Ama eğer istersen
başka bir kapıdan da çıkabiliriz.
Hayatta olmaz!
Umarım hepsi içindedir.
Aklında bir şey mi var Barry?
Sanırım seninle
başka bir gün görüşeceğiz.
Sabırsızlanıyorum.
Endişelenmeyin.
Onu takip ediyoruz.
Beladan uzak tutacağız onu.
Yerimizi aldık.
Dairesine giriyor.
Brant hâlâ burada mı?
Hayır. Hayır, o gitti.
Bu öğleden sonra Roberts'ın
cenazesi var.
Güneydoğudaki tüm polisler
orada olacak.
Sen hariç.
Ölmüş olanlar ve yaşayanlar
İsa ile birlikte...
...övgülerini sonsuza dek
söylemek için...
...tüm göz yaşlarının silindiği...
...ve bizi tekrar
bir aile olarak birleştiren...
...krallığından yararlansınlar.
Amin.
Sonsuz istirahat
bahşedilsin ona Tanrım...
...ve ebedi ışığın
onun üzerinde parlasın.
Bağışlayıcıların en büyüğü,
kardeşimizi...
...senin ellerine
güvenle ve umutla emanet ediyoruz.
İmanla ölen herkes...
...bir gün onunla yaşasın.
In nomine Patris,
Filii et Spiritu Sancti. Amin.
Sevgili Bruce Roberts,
bedenini toprağa veriyoruz.
Toprak Ana,
Ulu Ana...
Toprağın Babası.
Size sevgili Bruce Roberts'ın
bedenini veriyoruz.
Gözleri bize bir daha
asla selam veremeyecek.
Dünyaya dönemeyecek.
Bu dünyadaki varlığı
artık bitti.
Öteki dünyadaki varlığı ise
bedenini toprak olmaya bırakarak...
...diğer dünyanın kapısından geçti.
Bedeni çiçekleri büyütsün...
...kemikleri ağaçlara kök olsun.
Hadi.
Son durum nedir?
Weiss bütün gün
dairesinden çıkmadı.
Siktir.
Brant!
Arkanı dön, seni ibne!
Beynini patlatırken
suratını görmek istiyorum.
Ne?
Beni kandırdığını mı sandın?
Mümkünatı yok.
Senin oyununa ayak uyduruyordum.
Hadi ama Barry.
Ne yapacaksın?
Polis mi çağıracaksın?
Siktiğimin aptal domuzu.
Bu olay gazetelerde çıkana kadar bekle.
Seni dava edeceğim.
Seni de.
Tüm sikik domuzları edeceğim.
Milyonlar kazanacağım.
Siktiğimin...
Brant?
Siktir.
Beni öldüremezsin.
Ben Blitz'im.
Şu polis katilinden mi söz ediyorsun?
Sen olamazsın Barry.
Seni suçlu çıkarmaya çalıştık
ama masumdun.
Tek bildiğimiz şey; üniformalı insanlara
karşı bir şeyi olduğu...
...aynı senin giydiğin üniforma gibi.
Aynı bunun gibi bir silah kullandı.
Kafama sıkmadığı için şanslıyım.
İçimden bir ses bu davanın
çözümlenememiş olarak kalacağını söylüyor.
Burada sigara içmemelisin.
Ne yapacaksın?
Vuracak mısın?
Ofisten şimdi çıktım hayatım.
Evet, 7'de evde olacağım.
Ben de seni seviyorum Amanda.
İşte burada.
İşte Brecky.
Siktir.
Afiyet olsun.
Defolun! Gidin!
Çeviri: Emre Öztiryaki.
http://twitter.com/EmreOztiryaki