Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviren: pirate
Buradaki mavi şortlu
aygırı tanıyor musunuz?
Üniversiteden mezun olduğum yaz.
Baba, sende iyi kas varmış.
Hâlâ daha var.
Nerede?
Şu an kış uykusundalar.
Kim o kız?
Annen.
Hayır, yanında duran genç.
Annen.
Peki niye artık
annem bikini giymiyor?
Kıçı büyük diye mi?
Evet. Sanırım.
Ne? Hayır.
Kim demiş annenin kıçı büyük diye?
Annem dedi.
Lafların incitiyor, Gunnar.
Tatlım. Acele etsek iyi olur.
Fred ve Grace'le buluşmamız lazım.
Farkındayım, farkındayım.
Uğraşıyorum.
Daha ne kadar işin var?
45 dakika.
Çocuklara bakarsan, daha az.
Hayır, 45 dakika iyi.
Ve bu fotoğraf da ben lisedeyken.
Şaka yapıyorum. Şaka. Hadi.
Pekâlâ, hadi. Banyo zamanı.
Sırt ovalayıp temizlenme zamanı.
Seninle Cumartesi geceleri
çıkmayı özlemişim.
Çocuklar olmadan haftanın altı gecesi
dışarı çıkma programı istiyorum.
Bence haftanın bir gecesi
dışarı çıkmak iyi olurdu...
- ...sadece sen ve ben.
- Şaka mı yapıyorsun sen?
- Ne oldu?
- Az önce kızın kıçına baktın.
- Kim baktı?
- Sen baktın. Ayıp bir şey.
- Ne, sence farkına vardı mı?
- Farkına varan benim.
Tamam, tamam.
Kafam karışık biraz, kusura bakma.
Çocuklar, hadi. Geç kaldık.
- Selam.
- Selam.
- Selam, Rick.
- Nasılsın?
- Sorun ne?
- Bir şey yok.
Grace, sana bir şey sorayım.
Fred senin yanındayken
başka kadınlara hiç bakıyor mu?
Hayır, hayır. Fred öyle huysuz değildir.
İyi çocuktur.
Hadi gidip Dr. Lucy'ye
merhaba diyelim.
- Gidip bira alalım.
- Olur.
- Selam.
- Selam.
- Tebrikler.
- Sağ ol, sağ ol.
Ödül kazanan ilk arkadaşımıza.
Kes şunu.
Ben bunu hakketmiyorum.
- Evet, hakkediyorsun. Hakkediyorsun.
- Hadi ama.
- Tüm bunlar beni mahcup ediyor.
- Yapma böyle.
Ne bu amatörlük böyle?
Başka kıza bakarken
nasıl olur da karına yakalanırsın?
Kız yürüyordu ve ben de
yarım saniyeliğine kıza bakıverdim.
- İki bira, lütfen.
- Hemen geliyor.
Hey, Quagmire, kıza bakmak için
önünden geçip gitmesini beklemezsin.
Onu beş metre öteden belirlersin
ve sonra da görüş alanından geçmesini beklersin.
- Ne demek istiyorsun?
- Anlamadın mı?
Baktığın tarafa kız kıçını götürürse,
görmen işten bile değil.
Baktığın yer.
Senin hava sahan.
- Ne yapabilirsin ki?
- Kesinlikle.
- Senin lafın mı?
- Hayır.
- Kimin?
- Coakley'in.
- Coakley? O demiş.
- Selam, çocuklar.
Selam, genç bayan.
İçin, çocuklar.
Başlatalım partiyi.
- Evet.
- Vavv!
Belli ki boşanma sürecindeki
biriyle muhabbet etmek istiyor.
Öyle. Aman be.
Biliyor musun boşananların nesini severim?
Sekse bayılırlar.
- Doğru mu bu?
- Bilmem.
- Öyle olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor.
- Doğru olduğunu düşünmek hoşuna gider tabi.
Aman Tanrım.
Kızı süzen şu dangalaklara baksanıza.
Görünmez olduklarını mı sanıyorlar?
Fred'in huysuz biri olmadığını
söylemiştin diye hatırlıyorum.
Öylece yanımda dikiliyordu.
Bildiğimi bilmesine izin veremezdim.
İşin tüm esprisi kaçar.
Aman Tanrım, aptalca davranıp,
arkasına bakıyor...
...ve kızın geçmesini bekliyor...
...ve böylece kıçına bakmak elinde değilmiş
gibi anlaşılacak sanıyor. Ne gülünç bir şey.
Müthiş bir fikir duymak ister misin?
Neden ben bakıcıyı evine bırakırken,
sen de yukarı çıkıp...
...kışkırtıcı bir şeyler giymiyorsun?
İstiyorum, tatlım.
Gerçekten istiyorum.
Ama gece yarısını geçti
ve çocukları erken uyandırmam lazım.
Hayır, çocukları ben uyandırırım.
Onları ben parka götürürüm.
Finn'in doğum günü partisine götürürüm.
Sen sadece yataktan çıkma...
...ve sana sergilemek üzere
olduğum gösteriden...
...bazı akrobatik hareketleri
yeniden yap.
Tamam. Varım.
Geldiler!
Kusura bakmayın.
Uyuyamadı.
Minik canavarla nasıldı bu gece?
Mükemmel.
Gunnar çok şirin.
Sanki minik bir maymun.
Hep üzerime tırmanmak istiyor.
Hmm.
Pekâlâ, geldik.
İyi geceler. Sağ ol.
Bay Mills, sizden bir şey isteyebilir miyim?
Evet, iste bakalım.
Düşünüyordum da...
Bana bira alabilir misiniz?
Sana ne...?
Yaşın kaç senin?
Haftaya 21 olacağım.
- Vavv. Büyükmüşsün. Mutlu yıllar.
- Evet.
Peki alabilir misiniz?
Biliyorsun, kanunlar çok açık.
Bence başına bela alabilirsin.
Yapmayın, üniversiteye giden bir gencim.
Üniversitedeyken sarhoş olmuşsunuzdur.
- Şey...
- Ayrıca bu keyfi bir uygulama.
20 yaşında olmak, oy verebilmek
ve *** izlemek için yeterken...
- ...bir bira almak için çok genç sayılmasının
mantığı nedir? - Gerçekten mi?
20 yaşında olmak yeter mi...?
- Oy için mi?
- Hayır. Diğer şey için.
*** izlemek için mi? Evet. O filmlerdeki
kızların yarısı benim yaşımda.
Yani 40 yaşlarındaki kadınların şu garip
fetiş olaylarını yapmıyorlarsa eğer.
Bakın, size söz veriyorum,
kimse farkına varmayacak.
Benimle aşağı nehirde buluşun.
Biraz müzik dinler, birkaç bira içeriz.
Oh...
Kımıldamayın!
Yaşça küçük birine
alkol vermekten tutuklusunuz.
Mills, kovuldun!
Evi, arabaları ve aylığının yarısını
karına veriyorum.
Benimle o koridorda yürümeni
istemiyorum. Annemi aldattın sen!
Seni düğünümde istemiyorum.
Annemi aldattın sen!
Çık dışarı.
Ne?
Yani kusura bakma,
bunu yapamam.
Niye?
Çünkü uygun olmaz,
Paige.
Ne bu, erginlik sesiniz mi?
"Bu uygun olmaz, Paige."
- Yapmayın böyle, bu...
- Olmaz, Paige.
Aklından ne geçiyor?
Evli bir adamım. Çocuklarım var.
Sence nehir kenarında bir kız öğrenciyle
başbaşa içki içmemi hoş karşılayacaklar mı?
Başbaşa demedim. Sevgilim
ve ev arkadaşları da orada.
Pekâlâ, en iyisi sen içeri git.
İyi geceler, Paige.
Uff.
- Siz ne düşünüyordunuz?
- Tabanları yağla, Paige.
Tanrı'ya şükür, hâlâ uyanıksın.
Sessiz ol. Gunnar yeni uykuya daldı.
Tamam. Parmak uçlarında gidelim.
Çok sessiz ol ama aynı
zamanda da azgın.
Tamam.
Korkuyorum.
- Bu gece sizinle uyuyabilir miyim?
- Off.
- Babası?
- Hayır, kesinlikle olmaz.
Baba, lafların acıtıyor.
- Eee...
- Hadi ama, kız korkmuş.
- Onunla yata...
- Ne? Sen ciddi misin?
Bak, mesele sadece onun beni
seksten alıkoyması değil.
Kızımın her gece uyumak için birine
ihtiyaç duyması hoşuma gitmiyor.
Üniversiteye gittiğinde
bu hiç de iyi olmaz.
En azında biriniz
bana masal okuyabilir mi?
Tamam, hızlı bir masal.
Zıpla.
Bu "laf acıtması" tabirini de
nereden buldun?
- Nereden öğrendin?
- Annemden.
- Annenden mi?
- Hı-hı.
Annen her zaman doğru değildir.
Babamda ne vardı biliyor musun?
Kemer. Evet. İşte bu acıtıyor.
"Şaşılacak bir şey
ama planımız işe yaradı.
Sakız, kapının çarpmasına engel oldu ve bir daha
hiç "Kapıyı çarpma" lafını duymadık.
Son."
- İşte bu. Güzel görünüyorsun, baba.
- İyi.
Pekâlâ, bu son atkuyruğundu.
Yatma zamanın geldi.
Bana kocaman bir öpücük ver.
Muah. Muah.
- Seni seviyorum, Emma.
- Ben seni daha çok.
Hayır, ben daha çok seviyorum.
Tatlım? Tatlım?
Tatlım?
Olamaz. Olamaz.
Ben kazandım.
Hadi.
Kaydıraklara gidelim, Gunnar.
Buradaki Allah vergilerinin farkında mısın?
Biliyorum.
Baksana şu kıç büfesine.
Gençlik zamanımızın
geri geldiğini düşün.
- Yapacağımız tahribatı düşünebiliyor musun?
- Yapma, lan.
Off, lan. Off.
- Dün gece performans sergiledin mi?
- Hayır.
Yaklaştım ama eve geldiğimde
çocuklar uyanıktı.
- Ya sen, şansın yaver gitti mi?
- Hayır.
Yani, öyle böyle.
Eve gitiğimde Grace tükenmiş haldeydi,
ben de gizlice arabaya girdim
ve malı çıkardım.
Nesin sen, Kara Şimşek mi?
Diğer erkekler gibi sen de neden
banyoda yapmıyorsun?
Grace'e mi yakalanayım?
Asla olmaz. Bu riski alamam.
Ayrıyeten arabalar beni azdırıyor.
Bekaretimi kaybettiğim yer de oraydı.
Ben de gittim, koltuğu geriye
yasladım ve müziği açtım.
Çok hoştu.
Sana söylemedikleri şeylerden
biri de bu, değil mi?
Ne?
Evlendikten sonra dahi
mastürbasyon yapacak olmanı.
Bunun sadece gençliğe
ait bir şey olduğunu sanırdım.
Evet, böyle olacağını bilmezdim.
Gitmem lazım.
Çocukları bir doğum günü partisine
bırakmam lazım.
Sonrasında bir kahve
içmek ister misin?
Tamam. Çocuklar, hadi!
İyi misin sen?
Evet.
Dün 17. delikteyken
boynumu burktum.
250. delikte bitirdim. Susuzluğumu
gidermem lazımdı. Tüm sıvımı tüketmiştim.
- Dün oynadığını bilmiyordum.
- Evet.
Domuz-Kafa ve ben McGillicuddy'de
"Golden Tee" oynadık ve müthişti.
Doğru, gerilmen lazım.
Çünkü langırt gibi bir şey de bile...
...belimi incittim ben...
Aman Tanrım.
- Ne vereyim size?
- Küçük kahve.
Tabi.
Lütfen kıçın güzel olmasın.
Lütfen kıçın güzel olmasın.
Lütfen kıçın güzel...
Yapma ya.
- Bu çok tuhaf.
- Biliyorum.
Birkaç araştırma yaptım.
Kız Avustralyalı.
- Elbette öyledir. Beni buraya getirme.
- Bir aydır burada. Ne?
- Geliyor. Geliyor.
- Pekâlâ. Sağ olun.
- Merhaba.
- Selam.
Buzlu kahve ve bir de
Splenda, doğru mu?
Evet, evet.
Arkadaşınız için?
Aynısı.
- İki Splenda.
- Tamam.
- Çok hoş.
- Klik. Klik. Klik.
Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
Kıça şaplak dağarcığım için
zihinsel fotoğraflar çekiyorum.
Fred, yapma, dostum.
Size yardım lazım.
Hayır. Bizimle ilgileniyor
zaten. Sağ ol.
Soru olarak söylemedim.
Çocuk haklı.
- Yapmayın, beyler, durun biraz.
- Merhaba, Ed. Orada olduğunu görmedim.
Çünkü gözünüzle kızı beceriyordunuz.
- Hayır.
- Hayır.
Evli adamlarsınız.
Kız sizin yarı yaşınızda.
Biraz büyüseniz nasıl olur?
Ne dersiniz buna?
Bu haftasonu, yeni eve taşınmamızı
sizinle bir partiyle kutlayacağız.
Ne?
Önümüzdeki Cumartesi öğleden sonra
yeni evimizde.
Sonunda taşındık.
Ufak bir gece eğlencesi yapacağız.
Hmm.
- Önümüzdeki Cumartesi... Biraz zor olur.
- Evet, meşgulüz.
Çoktan eşlerinize
davetiye gönderildi.
- Harika.
- Sabırsızlanıyorum.
O zaman kadar.
Hadi, tokuştur yumrukları.
Tokuştur.
- Kendinize iyi bakın, beyler.
- Oldu.
Hoşça kal, Ed.
Ben ona tokuşturacağım,
anladın mı ne dediğimi?
- İyi adam.
- Hoş adam.
- Sen açacaksın, Rick.
- Biliyorum.
Üç 9'luk diyorum.
Gösterişsiz ama böylesini
tercih ediyorum.
Coakley nerede?
Neden gelmedi?
Coakley Arizona'da Hawaii Tropic
bölgelerinde hazır bulunuyor.
- Tabii ya. Tabii ya.
- Dört 9'luk.
Coakley'in yerine koyun kendinizi.
Adam bekar, paralı.
Kızlar ona bayılıyor.
Kimseye hesap vermek zorunda değil.
- Beş 3'lük.
- Size bir şey sorayım.
Bir hafta boyunca Hawaiili bir kızla
beraber olmak için...
...kaç para verirdiniz?
İstediğinizle beraber olabilirsiniz.
Kız hamile kalmayacak.
- Hastalık yok.
- Tecavüz endişesi olmayacak.
Ondan bunu hiç duymayacaksınız.
Ve karınızın bundan haberi olmayacak.
Karımın bundan haberi
olmayacağını nereden bileyim?
Bu bir oyun.
- Bunun mümkün olup olmayacağını söylüyorum.
- Bu bir senaryo.
Sanki ben bir cinim ve bunu
yerine getiriyormuşum gibi.
- Anlıyorum. Cin. Evet.
- Sağ ol. Sağ ol.
Bu dileği sana bahşedebilirim
ve hiç yaşanmamış gibi yapabilirim.
Biliyor musun? Söyleyeceğim.
250 Amerikan doları
ödemek isterdim.
Seni pinti herif.
Bu bir yatırım, dostum.
İçindeki zehri at, anladın mı?
Karının duygularını koru.
- Ben daha ileri gidiyorum. Beş bin.
- Ohh!
- Beş bin mi?
- Beş bin, yavrum.
Ve biliyorum ki Hogwarts
daha fazla öderdi.
- Merhaba, çocuklar. Selam.
- Bu yüzden kravat takıyor.
- Merhaba, Maggie.
- Nasıl gidiyor?
Eniştem Flats'i hatırlıyor musun?
- Memnun oldum.
- Seni gördüğüme memnun oldum.
- Kim kazanıyor?
- Aha.
Tüm ganimet oradaki adamda.
Ne?
Bana bir iyilik yapıp Grace'e harcanabilir
bir gelirim olduğunu söylemesen olur mu?
Aksi halde beni
ya alışverişe götürür...
...ya da konserde
Kathy Griffin'i görmeye.
- Evet.
- Pekâlâ.
Çocuklar ne yaptı?
Gunnar ve Emma bayağı bir geç yattılar
ama o kadar da fena değillerdi.
- Peki ya bebek?
- Bebek mi? Ses seda yok.
- Hep onu dinliyordum.
- Aha.
- Evet.
- Pekâlâ.
- Peki, iyi geceler.
- Muah.
- İyi eğlenceler.
- Tamam.
- O kaç? Dört 7'li. İyi mi?
- Şaka yapıyor.
Belki. Belki de yapmıyorum.
Görüşürüz.
Hey, cin, sikimi oynatabilir misin?
Ooh, canım benim.
Aptal baban telsizleri karıştırmış.
Tüm gece bu çenesi
düşükleri mi dinliyordun?
Sana bir soru, Frederick, bayım.
En güzel kadınlardan biriyle,
erotik zevklerle dolu bir haftasonu...
...geçirmek için ne kadar verirdin?
- Altı bin.
Vadesiz hesabımdan para çekmenin
bir yolunu bulmam lazım.
- Cinin bir yardımı olur mu?
- İşini hallederim.
Sadece banka kodunu mu vereyim?
Benim için 7500 yazın.
Domuz-Kafa, hadi be.
Sende 7500 dolar yok ki.
Hey, efendi ol.
Tamam, Rickster.
Aklındaki miktar ne?
- Bilmiyorum.
- Hadi ama. Aklında bir miktar olmalı.
- Bilmiyorum.
- İstediğin kızı seçebilirsin.
İstediğin her şeyi yapabilirsin.
Karının bunda hiç haberi olmaz.
Tamamen zararsız.
Bir defalığına. Ne öderdin?
- Cidden bilmiyorum.
- Yaklaşık olarak, lütfen.
Harika bir karım var...
...ve bu yüzden onun duygularını
incitecek hiçbir şey yapmak istemiyorum.
O yüzden asıl soru şu olmalı...
...ne ödemezdim?
İşte bu yüzden
bu adam şapka giyiyor.
Bu ev bayağı bir değerli olmalı,
öyle değil mi?
Kaynanalar.
Karaborsada kaça gidiyorlar?
Belki de 50 dolara.
Fred altı bin mi dedi?
Tanrım, ne sevimsiz adam.
"Kathy Griffin'le Bir Akşam" bileti
için bile 60 dolar harcamayacak...
...ama gidip cin gibi davranan
birine altı bin dolar mı verecek?
- Daha komiğini duymak ister misin?
- Evet.
Domuz-Kafa McCormick 7500 dedi.
- Vavv.
- Ne?
İyi tarafından bakarsak,
bizi aldatmıyorlar, öyle değil mi?
Yine de onları izlemek
eğlenceli olurdu.
Fred'in yüzünde solunum
maskesi varken,
yanında uyanan o kızın yüzündeki
ifadeyi görmek isterdim.
Dalga mı geçiyorsun?
O maskeli, tüplü...
- ...şeylerden mi takıyor?
- Evet, rezil bir şey.
İlgi çekici.
Her uyandığımda,
sanki uçak düşüyormuş gibi oluyor.
Aldatsalardı, daha iyi olmaz mıydı
diye merak ediyorum bazen.
Hemencecik hallolurdu.
Darılmaktan daha iyidir mi
demek istiyorsun?
Diyorum ki, belki de birazcık özgürlük
hem onlar hem de sizin için iyi gelir.
Ona açık çek vermeyi
hiç düşündün mü?
- Açık ne?
- Açık çek. Bir hafta evlilik dışı yaşam.
Hayır.
Dur bir dakika. Onları bırakalım da
aldatsınlar mı diyorsun?
Diyorum ki, onlara bir hafta
evlilik dışı yaşamalarını söyleyin.
Bakın, birçok evli erkeğin bekarlık
günlerinden kalan bulanık anıları vardır...
...ve eğer bu anılar sizin için değilse,
diğer kadınlarla beraber olabilirler...
...diye inanmaya başlarlar.
Fred'in tarifi.
Fred böyle düşünüyor çünkü tüm gün
boyunca iri göğüsler görüyor...
...ve herhangi birini sıkmadan
eve gelmeyi beceriyor...
...ve kapıya geldiğinde onu bir
kahraman gibi karşılamam gerekiyor.
Belki de onları dışarı salıp, olacakları
ortaya çıkarmanın tam zamanı.
- Ne?
- Buna tepki teorisi denir.
Psikolojide bir prensip vardır:
Eğer birine bir şeyi yapamayacağını
sürekli söylerseniz,
her zamankinden daha fazla
yapmak isterler.
Bunun aksine, eğer tabuyu yıkarsanız,
saplantıları da yıkmış olursunuz.
Benim bir fikrim var, doktor.
Neden kocana açık çek verip
sonra da bize sonuçlarını söylemiyorsun?
Ben verdim.
Sen bize Charlie'nin başka kadınla
yatmasına izin verdiğini mi söylüyorsun?
Bunu söylemiyorum. Ben ona
seçme özgürlüğü verdim.
Eee?
Evliliğimiz her zamankinden daha iyi.
Pekâlâ.
Ben hallederim. Bak.
Bak, bak, bak.
- Vavv, şuraya bakın.
- Çok güzel, değil mi?
- Merhaba.
- İşte, malikânenin sahibi.
Prius'ı görüyor musunuz?
Hepimiz yeşil renkteyiz.
Görebiliyorum.
Hadi. Herkes bir arada!
- Büyük gezi başlamak üzere!
- Hadi!
Ben buna karargâh diyorum.
Ve o duvarın arkası da harekat odası.
30 metrekarelik nemlendirici.
Odadaki nem ne yüzde 70'in üzerine çıkar,
ne de yüzde 71'in altına iner.
İnanılmaz.
Nasıl da bunları düşünmüş?
Sağ ol, Mandy.
Elektrik gider de, ana jeneratör...
...devreye girmezse diye
yedek jeneratör ilave ettim.
Kesinlikle destansı, Ed.
Kim Küba purosu ister?
Dur hele, Eddie. Önce ben kendi
karargâhımı göstermek istiyorum.
- Gelin, gelin.
- Hadi, herkes yukarıya.
Hey, Larry,
sana puro vereyim. Hadi.
"Bak ne kadar malım var" partilerine
dayanamıyorum. Çok iğrenç oluyorlar.
Full donanımlı Honda Odyssey'i aldığımda
etrafta hiç övünmedim, değil mi?
Öyle böyle. İki saat bana şehrin etrafında
araba sürdürdün, hatırladın mı?
Minivanda film izlemek
hoşuna gidiyor sanmıştım.
- Sen hiç minivanda film izlemedin ki.
- Hayır.
Peki kayığını arabanın üzerine
bağlamak zorunda mıydın?
Evet. Evet. Araba
touring versiyonu idi.
Buzdolabı, derin dondurucu.
Yerler Fransız kireçtaşından
ve tezgâh da Brezilya granitinden.
Burası benim cennetim.
Üzerindeki fiyat etiketinden sonra
bırak da cennet olsun.
Gördün mü, bu yüzden teröristler
bizden nefret ediyorlar.
Brezilya granitine bayılırım.
Niye benim Brezilya granitim yok?
Hatırlarsan, yakın zamanda iki tane yüklü
harcama yapmak zorunda kalmıştık. Hatırladın mı?
Beyler, şuna bakın.
Tatlım, onu gösterme onlara.
Çatlak olduğumuzu sanacaklar.
Canım, beni engelleme.
- Bu da neyin nesi?
- Girin içeri, buna bayılacaksınız.
Bizimkiler nerede?
Gizli ajan işleri gibi.
Sanırım güvenlik odası
biraz aşırıya kaçmış.
Ed, bunların ufaklarıyla
güvende olamayacağımızı düşündü.
Çok iyi bir babasın.
Hayır, katılmıyorum.
İşte Edi ile Büdü.
Çocukları olmayan kim minivan alır ki?
Sigorta oyununu
anlamıyorsun, değil mi?
- Beni aydınlat.
- Sigorta satmak için birinin...
...garaj yoluna arabayı çektiğinde,
sence kimi görmeyi tercih ederler?
Üstü açık Sebring'i olan
bir salağı mı...
...yoksa minivanı olan
bir aile babasını mı?
Herkes nerede?
Kimse yok mu?
- Beyler, buradayız!
- Sizi duyamazlar.
Oda ses geçirmez.
Ayrıca kurşun geçirmez. Curt Schilling de
buradaydı çünkü tanıyorum onu.
Hmm.
Sanırım yukarı çıkmış olmalılar.
Baksana şuna.
- Minik Ed'e acıyorum.
- Mm-hm.
Amiral Bok Herif gibi görünmek
istiyorsan neyse...
...ama bunu çocuğuna da yapmak
zorunda mısın? Baksana şu küçüğe:
Korkunç.
Çocuğu Thurston Howell'a benzetmiş.
Harekât odasına geldiğin için
sağ ol, eski ahbap.
Bu arada, karımın vajinasının neminin yüzde 71'in
üstüne hiç çıkmadığından bahsettim mi?
- Bunu kapatalım isterseniz.
- Hayatta olmaz.
Ana jeneratör çalışmıyorken
saksafon çektiğinde...
...elektrikler giderse ne olur?
Bu yüzden Britney'in kıçına
yerleştirdiğimiz yedek jeneratörümüz var.
- İşte başlıyoruz.
- Güzel gösteri.
- Kıçında mı?
- Tam içinde.
Çubuk için yer var mı orada?
Çubuğu biraz döndürmemiz lazım.
Ancak bu şekilde çubuğu oynatmak
için biraz yer açılır!
Kesinlikle.
O kıça her şey sıkıştırılabilir.
İngiliz aksanın bir harika!
Sağ ol.
Yerleştirmeden bahsetmişken...
...Mandy'deki parlak
takımlara ne diyorsun?
Öyle ya da tişörtlerini
Baby Gap'ten alıyor.
- Şu sahte göğüs sevdasını hiç anlamıyorum.
- Nesini anlamıyorsun?
Memeleri şöyle biraz büyükçe
istiyorum, Britney'inki gibi.
Britney'inki mi?
O kadar da büyük değiller.
Onları elleyip düdüklemek...
...ve her tarafını
mıncıklamak istiyorum.
Tamam. Pekâlâ.
Peki ya sarkık göğüsler ile
geniş ağızlı vajinalar arasındaki...
...bağa ne dersin?
İşte tamam.
Alta bakıyorsun,
"Hey, ben Geniş Ağızlı Vajina Billy."
# Yakınlarda bir ev
# Geniş ağızlı vajinaların
Garipsendiği bir yer
- # Hiçbir şeyin iyi olmadığı
- Shh, shh, shh.
# Kamışının da girmediği
Ne dediğimi anlıyorsun.
Rahat ol. Bizi duyamazlar.
Rezil insanlarsınız! Rezil!
Çok üzüntü verici, beyler.
Çok üzüntü verici.
Gözleme külahında çikolatalı
bisküvi isteyen var mı?
Geniş ağızlı vajinalar mı?
Bunun komik olduğunu mu sandın?
Hayır.
Cidden mi? O bunu söylediğinde
sırtlanlar gibi gülüyordun.
Açıkçası Fred'e bozuldum.
Nahoş bir şeydi.
Sizin derdiniz nedir?
Tamamen sekse kafayı takmışsınız.
Tatlım, kafayı takmak
çok sert bir kelime.
Öyle mi? Bu sabah bilgisayarda
SikYiyiciler.com sayfasını açık bırakmışsın.
Hava durumunu o siteden öğreniyorum.
Beni tam olarak rahatsız eden
şeyi biliyor musun?
Kafayı taktığın şeyler
senin için hiçbir şey ifade etmiyor.
Rick, bekaretini kaybettiğin
ayı bile söyleyemiyorsun bana.
Ben sana benimkini kaybettiğim tarihi
tam günü ve saatiyle söyleyebilirim.
Tatlım. bakirelik erkekler
için farklıdır.
Mesele şu ki, ben de seksten hoşlanıyorum.
Benim için de önemi var.
Ama bu demek değil ki her adama
içine düşecekmiş gibi bakıyorum.
Bazen dikkatimi başka kadınlar
çekiyor. Kusura bakma.
Bazen mi?
Sen varken araba sürmek, azgın bir
kocakafayla beraber olmak gibi bir şey.
Kadınlar dikkatimi çekiyor. Tümü çekiyor.
Peki nedenini biliyor musun?
- Çünkü erkekler azgındırlar.
- Yapma ya. Hadi oradan.
Doğru bu. Bu iş böyle.
Düşündüğün şekilde değil. Lanet gibi
bir şey. Önleyemediğin bir şey.
Evlendiğimizde bunu biteceğini sanmıştım
ama bitmedi. Orada öylece duruyor.
Sana açık çek veriyorum.
- Açık ne?
- Bir hafta evlilik dışı yaşam.
Mahkemede ayrılmak gibi bir şey mi bu?
Hakikaten abartıyorsun.
Hayır, bu bir ayrılma değil,
bir açık çek.
İstediğin her şeyi yapabilirsin.
Onu içinden at.
Dur bir saniye, sen ciddi misin?
Rick, bu benim istediğim bir şey...
Bence buna ihtiyacın var.
Bence bizim buna ihtiyacımız var.
Hop, hop, hop.
Bu bir evet-hayır teklifi değil,
tartışma da değil.
Yarın sabah çocukları
ailemin evine götüreceğim.
Önümüzdeki Pazar geri döneceğiz.
Harika. Peki ben ne yapacağım?
Her ne istersen.
Ben şunu bilirim,
evlilik dışı yaşayacağın bir haftan var.
Bu verandayı yeni eklediler.
Nehrin kenarında
yürüme yolu da var.
Ama ayrıca yakın zamanda
bisiklet yolu...
- Merhaba.
- Ne işin var burada?
Ofisi aradım, senin bu civarda
olduğunu söylediler. Güzel yer.
Bu benim arkadaşım Fred. Fred,
Harold ve Marcy Goldberg'e merhaba de.
- Long Island'dan taşındılar.
- İyi şanslar. Nasılsınız?
Kartımı vereyim. Ev, araba,
hayat sigortasına ihtiyacınız olursa diye.
- Şehirdeki güvenilir yerlerden biri.
- Sigortamız var.
Bunu ta düşüp ölene kadar söylerler.
Dur sana bir tane vereyim.
Sanmıyorum ki kimse düşüp ölsün.
Yine de sağ ol, Fred.
Eğer eve tekrardan
bakmak isterseniz,
sorularınızı cevaplamak için
ben burada olacağım.
Sağ olun. Evet.
Sen ne yapıyorsun, lan?
İyi şanslar mı? Hadi be oradan.
- Kusura bakma. Telefona cevap vermiyordun.
- Hayır. Çalışıyorum.
Dün gece başına gelen
sıkıntıları bilmek istiyorum.
- Biliyor musun Grace bana ne yaptırdı?
- Ne?
Oraya götürüp özür diletti.
Eve döndüğünde...
...Maggie sana sıkıntı yaşattı mı?
- Gibi.
- Öyle mi?
Ne oldu?
Açık çek verdi.
Açık ne?
Bir hafta evlilik dışı
yaşam gibi bir şey.
Evet, öyledir.
- Ben ciddiyim.
- Siktir lan.
Doğru bu.
Çocukları da alıp Pazar'a kadar
ailesinin sahildeki evine gidecek.
Dur hele, anlamadım. Ne...?
Gösteri için kağıt şerit alıp kutlasana.
- Nasıl hissedeceğimi bilmiyorum.
- Ne hakkında?
Açık çek. Ben...
Doğru olmayan bir şeyler var.
Maggie'nin beyin tümörü falan
olduğunu mu düşünüyorsun?
Hayır, hayır. Karın, senin aldatmana
tamam dedi diye, gerçekten de tamam mı?
Bir yanım diyor ki:
"Onu bu kerteye getirmek için
bayağı zorlamış olmalıyım."
Bu kadar çılgın bir şeyi denemek
istemesi evlilik için iyi mi?
Kesinlikle.
Karılarımızın tüm rüyaları gerçek olurken
bizimkilerin olmaması seni hiç rahatsız etmiyor mu?
Bir bak Maggie'ye.
O evcilik oynardı.
Sen ona ev aldın.
O oyuncak fırınla oynardı.
Sen Viking marka gerçek fırın aldın.
Anne olmak isterdi,
sen onu anne yaptın.
- GE.
- GE ne?
Fırının markası GE.
Önemli değil,
satmaya çalışmıyorsun.
Kendine bir bak, sen hayallerini yaşamıyorsun.
Çarkıfeleği de çevirmiyorsun.
Karın hayallerini yaşıyor,
ve şimdi bu kadın, bu azize kadın...
...sana kendi hayallerini
yaşama fırsatı veriyor.
Şimdi göreceksin, bu mesele
Maggie'yi yiyip bitirecek.
İtiraf etmeliyim, bunu kabul ettiği için
Rick'e olan hürmetimi kaybettim.
- Bu aslında onun tercihi değildi.
- Mm-hm.
Bu, karısının isteği, Fred.
Evet. Evet, iyi düşünmüşsün.
Biliyor musun,
belki de sen haklısın.
Belki de bu, yapılması
yenilikçi ve hoş bir şey.
Dediğim şey bu değildi.
Ben dedim ki...
Sana açık çek vermiyorum.
O yüzden zırvalamayı kes.
Ne?
Neden açık çeke ihtiyacım olsun ki?
Sen varsın!
Bu gece olmaz.
Çok şiştim ve krampım tuttu.
Lanet olsun.
Çöpü atmayı unutmuşum.
Pekâlâ, bayan.
Sizin diyorsanız, onu alabilirsiniz.
Sağ olun, polis bey.
- Hapse mi gidecek?
- Çok sağ olun.
Nasıl bir hıyar kendi ön bahçesinde
mastürbasyon yapar?
Açık çek aldım.
Ne? Nasıl?
Nasıl olduğu önemli değil.
Aldım işte.
Buna inanabiliyor musun?
Açık çek aldım.
Seninki ne zaman başlıyor?
24 dakika önce başladı.
Cape'e gidip
Maggie'ye katılacak.
Sadece sen ve ben, ahbap,
önümüzdeki 6 gün.
Açık çek partneri olmamız
ne kadar kolay oldu, farkında mısın?
Evet. Ne demezsin.
Sadece ben değil.
Gary, Domuz-Kafa ve Flats de olacak.
Hepsi bizimle geliyor.
Şaka mı yapıyorsun?
Onlar da mı açık çek aldı?
- Yok, yok. Sadece izleyecekler.
- Neyi izleyecekler?
Bizim yavrulara dolanmamızı.
Bu iyi, bu iyi. Üniversite basketbolunda
nasıl üstün olduğumuzu hatırlıyor musun?
Evet, son sene.
Ama tribünde birkaç taraftarımızın
olduğu maçta daha da iyi oynadık.
- Gösteri atları gibiyiz, öyle değil mi?
- Evet, hayata döndük!
Gitmeliyiz buradan,
vakit kaybediyoruz.
- Dur bilgisayarımı kapatayım.
- Kapat bilgisayarını.
- Resepsiyonisti becermeye çalışacağım.
- Hayır, hayır! Fred. Fred.
Ofisi temiz bırakalım.
Sokaklara inene kadar bekle.
Klas hareket.
1. GÜN
Burası ölü.
Comfy Nite Oteli'ndeki adam buranın 9:30'a
kadar canlı olmadığını söylemişti.
Pekâlâ.
Neden otelde kalıyorsunuz ki?
Yapma, Flats, öyle kalkıp da
modelleri kaldığım yere götüremem.
Sonunda beni takip
etmeye başlarlarsa?
Rick'in evinde de bir sürü
aile fotoğrafı var...
...ve çocukların resimleri de
buzdolabının üzerinde.
Yavrular için hiç de
afrodizyak olmaz bunlar.
Malı kaldırmaz.
Hey, yavrular demişken,
kimi gözünüze kestirdiniz?
Hadi, önce kimi düdükleyeceksiniz?
Hey. Şu ikisine ne dersiniz?
Neden gidip onlara çakmıyorsunuz?
Belki de şu garson. Birinin
onu düdüklemesi lazım.
Beyler, sakin olmaya çalışın.
Biliyorsunuz, dolu dolu
bir haftamız var, o yüzden...
Halledeceğiz, halledeceğiz.
Azgın kadınlarla buluşmak için Applebee'nin
en iyi yer olduğundan emin misiniz?
Sen ne düşünüyordun,
Olive Garden'ı mı?
Ne istiyorsunuz,
taş gibi mi yoksa çelimsiz kadın mı?
Dur hele, dur. Coakley nerede?
- Olduğu yerde olmalıydık.
- Evet. İzlanda'da o.
Niye? Ne işi var orada?
Ne sanıyorsun? İzlanda dünyanın
en güzel kadınlarına sahip.
Evet. Björk.
Pekâlâ, bakın. Şimdiden itibaren
taşın altına elimi sokuyorum.
Güzel kadınlar arıyorsunuz, değil mi?
Anında kadın düşüreceğiniz
bir yer biliyorum!
Tamam mı? Ne Applebee.
Ne de Olive Garden.
Gidelim, beyler.
- Beni takip edin, beyler.
- İyi. Tamam. Sevdim bunu.
Planı olan bir adam.
Pekâlâ. Nereye gidiyoruz?
Chili'ye.
Durun, durun, durun.
Yavruları düdüklemeden önce
mideme biraz et göndermem lazım.
Burada bulacağın etden daha iyisini
başka yerde bulamazsın.
Doğru. Doğru.
Bakın, önümüzde uzun bir gece var.
Neden gidip karnımızı doyurmuyoruz?
Peki, şimdi nereye?
- Rick?
- Hmm?
- Flats'e cevap ver.
- Soru ne?
Gecenin geri kalanında
ne yapacağız?
- Biriyle yatacağız, değil mi?
- Evet.
Plan bu mu? Evet.
Eve gidip sıçmam lazım.
Şimdi mi?
Buradakine niye gitmiyorsun?
Sonrasında banyo yapmam
icap edecek.
Hadi, beyler! Pekâlâ, dinleyin.
Kalkın gece kulübüne gidelim.
Kadınların memelerine bakarız,
puro içeriz.
- Bu da zihnimizin açılmasına yardım eder.
- Daha iyi bir fikrim var.
Derim ki onu kurdelayla bağlayalım
ve yatağa yatıralım.
Uzun bir hafta olacak.
Kendimizi düzene sokmamız lazım.
Ne? Saat daha 9:15.
Hayır, Rico'ya katılıyorum.
Ufaklığı bağlıyorum.
Yapmayın ya!
Beyler, beyler, sakin olun.
Fırtına öncesi sessizlik bu.
Doğru, doğru. Bu gece
güç kazanacağız ve yarın da...
...karaya çıkacağız.
2. GÜN
Bu tatil yeri
Comfy Nite Oteli'ne on basar.
- Neden burada kalmıyorsunuz?
- Çok tuzlu.
Ayrıca eğer golfün parasını ödersen, havuzu
dahil buranın her yerine girebilirsin.
- Aha!
- Fena değilmiş, değil mi?
Anneler, kızlarınıza sahip olun.
Köpekleri saldılar.
Baylar, bakın elimde ne var.
Onlar ne?
Esrarla karışık...
- ...çikolatalı kek.
- Vavv.
- Ne?
- Yaz tatilinde falan değiliz.
- Nereden buldun onları?
- Ofisimi temizleyen adamdan.
- Hadi, kim alacak?
- Ihhh...
Hayır.
Hadi sizi geri kafalılar.
İçtiğiniz zamanki gibi değil.
Bunu yediğinizde, daha yumuşak
tadı var. Sizi daha rahat hissettiriyor.
- Çikolatalı mı?
- Evet.
Biliyor musun, Rick?
Yaz tatilindeyiz.
Açık çekiniz var.
Bunu yaşamanız lazım.
Havuzdaki bayanlarla muhabbet
etmenize yardımcı olabilir.
- Doğru.
- Senin açık çekin bile yok.
Eee? Ben de sizin
yerinize yaşayabilirim.
Bunu gerçekten yapıyorsan,
bizim yerimize olmaz, Domuz-Kafa.
Düş yakamdan. Şu pastanın
tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Neyse ne.
Sanki oyunum daha
kötüye mi gidecek.
Hadi.
Al şunu.
Pekâlâ, ver şunlardan bir tane.
Biraz cıvık.
75 DAKİKA SONRA...
Acele edin!
Ne tür sabun kulanıyorsun?
- Duşta mı?
- Evet.
Sizin derdiniz ne?
- Dove.
- Dove'u severim.
Derini fazla kurutmuyor.
- Buraya atın!
- Buraya atın.
Buna dokun.
- Çok yumuşak.
- Evet.
Hay Allah, çok yumuşak.
Hey, Domuz-Kafa, buraya gel.
Rick'in tenini hissetmen lazım,
ne kadar yumuşak olduğunu hisset.
Domuz-Kıçı, iyi misin sen?
Ne yapıyor o?
Sırt ağrısı var.
- O değil. O.
- Hayır, harikaydılar.
- Sence annen tarifi verir mi?
- Gary! Ne yapıyorsun?
Ofisimi temizleyen
adamla konuşuyorum!
Çok yediğimizi söylüyor!
Herbirimiz o çikolatalı kekten
sadece bir çeyrek yiyebilirmişiz.
Ne?
Bakın bu, size göstermek zorunda kaldığım
üçüncü bayrak, dördün de kıyısındasınız.
Buraya gelmek zorunda kalırsam,
işiniz biter.
Affedersin, meseleyi halledeceğiz.
Görüşürüz, Jorge.
22 DAKİKA SONRA...
Onu en son nerede görmüştün?
Çimenli yolların birinde. Sopayı aldım,
salladım, etrafıma baktım, gitmiş.
- Ortadan yok oldu.
- Evet.
Lan, golf arabam nerede?
- Hiç komik değil.
- Fred, kes şunu.
Beyler, sıçmam lazım.
Bekle bizi biraz.
Bence çalındı.
- Kim golf arabasını çalacak?
- Suçlular.
- Belki de şu an havaya kaldırıyorlardır.
- Gary, paranoyaklaşıyorsun.
- Bunu söyleyeceğim. Sana hatırlatacağım bunu.
- Bunlar ne yapıyor?
Onu 11. delikte görmüştüm.
En son o zaman görmüştüm.
- Altıncı delikteyiz.
- Çıkıyorlar.
Beş delik mi atlamışız?
Çocuklarım nerede?
Peçetesi olan var mı?
Yapma, lan!
Joy Luck Kulübü bizi atacak.
Kimse bunu önemsemiyor mu?
- Görevli mi bu?
- Bir şey dememiz mi lazım?
Polisler! Koşun! Atıcılar!
- Hızlan, hızlan!
- Hızlanamıyorum! Kökledim gazı!
Ağaçların içinden geç!
Hadi!
Hadi! Hadi!
Acele edin!
Acele edin!
Hadi! Hadi! Hadi!
Hadi!
Ed. Britney.
Klonlar.
3. GÜN
- Atış!
- Hey, hakem! O biçim maçı kaçırıyorsun!
Hadi, bağırın. Hadi.
Hadi, Gerry.
Koş, koş, koş!
İçeride!
Kocalarımızın her yerde birilerinin
peşinden gittiğini bile bile...
...nasıl bu kadar sakin
olduğunu anlamıyorum.
Shh, sessiz ol.
Sakin ol.
Ben şöyle düşünüyorum:
Rick ve Fred, kapıyı tırmalayan
iki evcil kedi.
Çıkmalarına ilk izin verdiğinde...
...korkudan öylece kalakalırlar
ve kendilerini eve atarlar.
İyi ama biz burada kedilerden değil
köpeklerden bahsediyoruz.
Seçme şansım var mı?
Bilmiyorum. Neden mevcut
durumu korumuyoruz?
Bu kadar aşırı bir şey yapacak
kadar mı işler kötü?
Benim için öyleydi.
Geçen hafta Lucy'nin ödülü için
gittiğimiz günü hatırlıyor musun?
- Evet.
- O gece Rick ve ben şey yapacaktık...
- ...bilirsin işte.
- Evet.
Merak etmeye başladım, seks yaparken
onun düşündüğü kişi kim olacak?
Dikkatle baktığı o kız mı olacak...
...yoksa o gün işte tanıştığı bir kız mı
ya da Bayan Frankinopoulos mi?
Ya da onların en iyi yanlarını bir araya
getirdiği bir Frankinopoulos canavarı mı?
- Odaya geldiğinde...
- Ne?
Uykudaymışım gibi yaptım.
Şaka yapıyorsun...
Bunu daha önce hiç yapmadın mı?
Ben bunu her zaman yapıyorum.
- Cidden mi?
- Evet.
Bence kadınlar olarak gece 10
ile sabah 6 arası işimiz...
...her şeyi numaradan yapmaktır.
- Bilmem.
- Merhaba.
Ben Gerry. Bizi desteklemeye
geldiğiniz için sağ olun.
Evet. Çok eğlendik.
Yürü Falmouth!
Sağ olun.
Sizi orada o çocuklarla otururken
gördük. Bakıcı falan mısınız?
Hayır. Onlar benim çocuklarım.
Onun çocukları.
Çocuk sahibi olacak kadar
yaşlı değilim.
Hadi. Çocuklar, hadi.
Toparlanın.
- Neyim ben, köleniz mi?
- Görüşürüz.
Kendi toplarınızı ve sopalarınızı alın!
Kaldırın kıçınızı!
- Sağ ol, Eddie.
- Merhaba, baba.
Maggie, Grace.
Rick Coleman, golf arkadaşım.
- Kendisi koç.
- Hey. Selam.
Umarım bu palyaçolar
sizi rahatsız etmemişlerdir.
- Hayır, hoşlardı.
- Şirin çocuklar.
Oyuncuların pansiyonuna bira içmeye
gidiyoruz. Katılmaz mısınız?
- Evet.
- Hayır. Çocukları eve götürmemiz lazım.
Gidin. Gidin eğlenin.
Hafta boyunca dışarı çıkmadınız.
Annen ve ben çocuklara bakarız.
Paige bizimle. Sorun olmaz.
- Bilmem ki. Planlamıyorduk...
- Hadi. Eğlenceli olacak.
Havuzda suya karın üstü dalış yarışması
yapacağız. Siz de hakem olabilirsiniz.
Geliyoruz.
Harika. Burayı temizleyeyim,
siz de beni takip edin.
- Harika.
- Gidip çocukları alayım.
- Sen ne yapıyorsun?
- Ne?
O adamlar hâlâ üniversitede.
Ve unutmadıysan, biz evliyiz.
Kiminle? Çünkü biliyor musun?
En son baktığımda...
...Rick ve Fred'in evlilik dışı
bir haftaları vardı...
...ve bir daha hatırlat bana,
biz kiminle evliyiz?
Bir bira öldürmez bizi.
İşte benim kızım.
Hadi, neden biraz eğlenmeyelim ki?
Allah bilir bizimkiler hayatlarını yaşıyorlardır.
Hangisini tercih ederdiniz? Bir adamla ilişkiye
girmeyi mi yoksa saksafon çektirmeyi mi?
Bir tanesini seçmeniz lazım
yoksa tüm aileniz ölür. Kural bu.
- Ne kadar süre ilişkiye girerdin?
- On dakika.
- Dille mi?
- Elbette.
Ne kadar süre
saksafon çektirirdin?
- Yedi dakika.
- Yedi mi?
Yedi dakika sürmez.
Hileli bir soru çünkü açıkçası
saksafon çektirmek kötü bir şey...
- ...ama bilmem ki.
- Ohh.
Onunla ilişkiye girmek
daha samimi, değil mi?
Ne iş yapıyor,
sırf meraktan?
Pekâlâ. Bu çok saçma.
Ben gidiyorum, beyler.
Yavruları tavlamanızı izlemek istiyordum,
sik muhabbeti yapmanızı değil.
Hop, hop. Kara Şimşek, çek ayağını
gazdan. Bu işler zaman alır.
Flats haklı. Bu üçüncü gün.
Bır kızla konuşmadınız bile.
Bu doğru değil.
Gary'nin kekleri sağ olsun,
geçen gece Judy ile
bayağı konuştuk.
Ben de gidiyorum, beyler.
Sonra görüşürüz.
Yola koyulsanız iyi olur.
Tanrı aşkına,
en azından birkaç değişiklik yapın.
Belki de kızları arayıp
eve gelmelerini isteyebiliriz.
Dur bir saniye,
vaz geçmek mi istiyorsun?
Fred, yapma. 15 sene önceki
bekar adamlar değiliz.
Biz değiştik.
Hayır. Hayır, sen değiştin.
Tek kendini düşünüyorsun.
Umurumda değil. Yoruldum.
Eve gitmek istiyorum.
- Karımı ve çocuklarımı özledim.
- Hayır.
Hayır, hayır.
Sana bir şeyi izah edeyim.
Eğer Maggie ve Grace, kendi çabamızla
biriyle yatamadığımızı öğrenirlerse,
yatmak için onlara ihtiyacımız
olduğunu düşünmeye başlarlar.
Bu durumun, evlerimizdeki güç dengesini
ne hale getireceğinin farkında mısın?
Evet.
Sadece diyelim ki
biz birileriyle takıldık.
Diyemem. Grace yalan söylediğimi anlar.
Ne zaman yalan söylesem anlıyor.
Ve hiç unutmaz.
Bir kere numaradan yalama yaparken yakalandım
ve yıllarca dilinden düşürmedi.
- Numaradan yalama ne?
- Aşağılara doğru inerken...
...ve dilini kullanmak istemediğinde,
parmaklarını kullanırsın ve dilini şapırdatırsın.
- Numaradan yalama.
- Anladım.
- Masaj salonuna gitsek?
- Olmaz. Bu, vaz geçmek demektir.
Anlamıyorsun, öyle değil mi?
Açık çek sayesinde bir şeyler
yaptığımızı gösteremezsek,
o zaman hiçbir şeyin
anlamı kalmaz.
Sadece senin ve benim için değil,
tüm insanlık için.
Hadi gidelim buradan.
Nerede olmamız gerektiğini biliyorum.
İşte başlıyoruz.
Kask da neyin nesi?
Kızlar motosiklete bayılırlar. Hadi.
Selam, millet.
Stella Bass Grubu.
Kendinizi bulmanız için buradayız.
Önce Willie'yi istiyoruz.
O ne?
Öğleden sonra internete girdim, başlangıç
için birkaç tavlama cümlesi buldum.
"İrlandalı olmalısınız çünkü size
baktığımda penisim Dublin oluyor."
Biliyor musun? Sahte tavlama laflarına
ihtiyacımız olacağını sanmıyorum.
Bence kendi doğal
halimiz olabiliriz.
- Harika. Nasıl yapacağını biliyorsan eğer.
- Elbette.
Ver kaskı bana.
Ama şimdi işsiz olan
bir sürü insan var.
Sıkıntılara hazır ol.
Merhaba.
- Merhaba.
- Selam.
Selam.
Uygunsuz oldu. Kendimi ortaokuldaki
girişken biri gibi hissettim.
Söyleyeceğin şeyi
bilmediğin zamanki.
Siz İrlandalı mısınız,
olur ya hani?
- Hayır.
- Gerçekten mi?
Bunu duyduğuma çok şaşırdım...
...çünkü size baktığımda,
benim malafat duble oluyor.
Hayır, hayır.
Penisinin Dublin olduğunu söylüyor.
İrlanda'daki şehir gibi.
Duble oluyor.
Kutup ayısı kaç kilo, biliyor musunuz?
Hayır, ne kadar?
Buzu kıracak kadar.
Selam, ben Fred Searing. Nasılsınız?
Avustralya öpücüğü
denemeye ne dersiniz?
Fransız öpücüğüne benzer,
aşağıda olduğunu saymazsak.
Affedersiniz? Sizce bu peçeteler
kloroform mu kokuyor?
Şaka yapıyorum. Ben Fred Searing.
Bir içki ısmarlayabilir miyim?
Sanki bu bardaki herkesi eşek tepmiş.
İnanılmaz bir şey.
Hey. Hey, hey, moralini yüksek tut.
Kimse bunun kolay olduğunu söylemedi.
Üniversitede bile bulana kadar
50 red yiyorduk.
Ya, ya.
Sarhoş olduğunda
o kadar koymuyordu.
Bunu yapmamız lazım.
Sarhoş olmamız lazım.
- Haklısın, çok resmiyiz.
- Biliyorum.
Bırakalım yaratıcı
içecekler aksın.
Bırakalım ruhumuz
yüzeye çıksın.
İşte o zaman
en çekici oluruz.
Bana hayır mı diyorsunuz?
Bana hayır mı diyorsunuz? Yo, yo.
Döndürelim!
Ben size hayır diyorum!
- Hadi, gidelim. Gitme zamanı.
- Siktir git!
Sence senin bokun yüzmez mi?
Size bir şey söyleyeyim. Bir tipide hiçbirinizi
göğüslerinizden becermezdim.
- Hadi, lütfen.
- Hayır!
- Şansınız vardı ama kullanamadınız!
- Hadi.
- Hoşça kalın!
- Bu gecenin adamı sensin.
Hey! Betsy Ross!
O bayrağa bir direk lazım mı?
Sorun nedir? Daha fazla
büyüyemiyor musun, seni orospu?
4. GÜN
5. GÜN
- Selam.
- Selam. Siparişinizi alabilir miyim?
Ne alacağımdan pek emin değilim.
Hmm.
Off...
Siparişimi onun almasının
mahzuru var mı?
Niye?
Bilirsin işte, çünkü...
Çünkü o...
Daha önce de
siparişimi o almıştı ve...
Siparişimi hatırlayacaktır
ve işler biraz karmaşık bir hâl alır...
...o yüzden bence
işlemi hızlandırabilir.
Eğer bir sıkıntı olmayacaksa.
Yardımın lazım. Leigh?
Eşsiz barmenlik yeteneğiniz
talep edildi.
Merhaba.
- Selam.
- Ne vereyim size?
Buzlu kahve ve iki Splenda.
- 2 dolar.
- Hoş müzik.
Kendiniz mi seçiyorsunuz
yoksa ortak yayın mı?
Ben seçiyorum. Snow Patrol.
Evet. Güzel film müziği.
Oldukça güzel film.
Bir şey söyleyeyim, Cuba Gooding
kara hiç uyum göstermiyor, değil mi?
Sen Kar Köpekleri'nden
bahsediyorsun, bebe filmi.
Bu ise Snow Patrol, grup.
Bahşiş için sağ ol.
Şaka yapıyordum.
- Hayır, yapmıyordun.
- Evet, yapıyordum.
- Çok ciddiydin.
- Şakaydı.
Bir saniye.
Alo?
Buyur.
İki Splendalı buzlu kahven,
bayım.
Niye gülüyorsun?
Sence burası timsahla kuşatılmış bir hendek mi?
Kimse oraya gelip sana ulaşamaz mı?
Tüm bu "ben içerideyim,
herkese büyüklük taslarım,
bu aptal banliyölü çocuğu
makaraya alalım...
...çünkü ben tezgâhın arkasında güvendeyim"
tripleri sana pahalıya patlar.
Başka bir şey daha.
O boktan yenilikçi kısa film için...
...ailenin parasını harcadığında
senin bir işe ihtiyacın olacak.
Ve bil bakalım. İşe alanlar,
benim gibi adamlardır.
Benim gibi adamlar senin gibi serserileri
işe almazlar. Anlaşıldı mı?
Kendine çekidüzen ver.
İyi günler, bayım.
Orada antrenman yapıyorum.
Gerçekten mi? Burada mı?
Ben antrenmanı evde yapıyorum
ama dışarılarda yapma düşüncem var.
Oturarak mı çalışıyorsun?
Aslında hayır. Her gün işten sonra
hamster tekerleğinde koşuyorum.
Demode hamster tekerleği.
Ben de onda koşuyorum.
Harvard'a gittin mi peki?
Evet. Bir keresinde
parti için gitmiştim.
Aslında Harvard Sağlık Hizmetleri idi.
Sağlık sigortam için bir sürü test
yaptırmak amacıyla gitmek zorundaydım.
Değişken zamanlı hayat sigortan için.
Ölüm yardımı için tekrardan başvurduğunda--
Çok da önemli değil.
Bu şey çok hoş görünüyor.
Bunu sevdim. "Hayatını değiş."
Harika bir yer.
Aslında bir bar var orada.
Her antrenmandan sonra bir bira alıyorum.
- Bar mı?
- İyi alışkanlık.
Kulağa hoş geliyor.
Katılmaya karar verirsen, Leigh'in gönderdiğini
söyle ki ben de iki ay bedava kazanayım.
Evet. Hayhay, Leigh.
Eyvallah.
Amerika'da B-Y-E.
Ya da Avustralya'da
her ne diyorlarsa.
Kusura bakmayın..
Selam. Merhaba.
Selam, Britney.
- Fred.
- Merhaba.
Sana da merhaba Alli--
- Buraya gel.
- Her neyse.
Bay Searing? Başka gün seçmiştiniz.
Burada elbise yok.
Biliyorum. Ne kadar harika bir iş
çıkardığınızı söylemek için gelmiştim.
Her zamanki gibi.
Kolanın miktarı tam ayarında.
Sağ olun.
Ben çıkıyorum.
Şehrin öbür tarafında 10 dakika içinde
bir toplantım var, o yüzden acele etmeliyim.
- Pekâlâ.
- Seni gördüğüme sevindim.
Fırsatın olursa,
lütfen Ed'in yumruğunu tokuştur.
Pekâlâ. Hoşça kalın.
Yapma bunu. Çok--
Tamam. Hoşça kal.
Selam.
Masaj mı istiyorsunuz?
- Evet, evet.
- Formu doldurun.
Hayır, hayır.
Kağıt işlerini tercih etmem.
Formu doldurun. Şirket politikası.
Açık söylemek gerekirse,
yazılı hiçbir şeyi tercih etmem.
Ufaklık. Bas git.
Formu doldurmazsanız,
nereden bileyim ne istediğinizi?
Bunu size hemen söylerim.
Söylerim bunu.
- Ne bekliyorsunuz?!
- Hey.
Şu ana kadar çok da
rahatlatıcı olmadı.
Tamam, buraya gel.
Masaj sonrası muamele alıp
bir poşet çayla bitirebilir miyim?
Tamam. Ama önce
yöneticiye danışmamız lazım.
Olamaz.
...muamele... poşet çay...
- Yanlış duymuş. Hayır.
- Formu doldurmalısınız.
Ben sürtme dedim, emme değil.
Çay poşetleri de--
Sen kızıştırdın.
Onları suya sokuyorsun, ısıtıyorsun
ve basınç uyguluyorsun--
Ben sizin masaj hakkında bildiğinizden
daha fazla nasıl bilebilirim?
- Bir şey ifade etmez.
- Fena yakalandın.
Affedersin. Aman Tanrım.
Affedersin.
Leigh?
Selam, güzel kız.
Selam!
Hey, Clyde. Bu benim arkadaşım...
- Rick.
- Rick.
Katılmak istiyor.
Harika.
- Şimdi sizi kaydederim.
- Tamam.
- Pekâlâ. Sonra görüşürüz.
- Tamam.
Leigh, antrenmandan sonra
bir bira içer miyiz?
Hayır.
İki tane alırız.
Tam bir saat sonra
benimle burada buluş.
Tamam. Kendine iyi davran.
Ahh.
Yardım edin!
Bacaklarımı hissetmiyorum!
Kaslarımı hissetmiyorum!
Hassiktir!
- Kaydınız mı, bayım?
- Hayır, sadece ....
Sanırım jakuzide fazla kaldım.
Vücudum sanki pelte gibi.
İyileşeceksiniz.
Birkaç derin nefes alın.
Bana havlu getir.
Hayır, hayır. Bana bir iyilik yap.
İrlandalı, bu adamla yer değiş.
Neden?
6. GÜN
- Yine onunla mı çıkacaksın?
- Komik değil.
Zavallı çocuk zar zor kazandığı
parayı bana harcıyor. Acıdım.
Yani hoş bir şey
ama gerçekten acıdım.
Memnun olmalısın. 38 yaşındasın
ve üniversiteli gençler peşinde koşuyor.
32 olduğumu sanıyor.
Ne var? Bak, ben-- yanlış bir izlenim
verdiysem, kendimi kötü hissederim.
Hayır, yanlış bir izlenim
vermedin ona.
"Sevgili Grace, final maçımız bu gece.
Lütfen benim mekânda buluşalım ve sonrasında
hayatımın en iyi yazına kadeh kaldırırız.
Saygılarımla, Gerald Ahem."
Numara 11.
Sağ ol abarttığın için.
Bunu kabul edemem.
Gidip onun aklını
başına getirmem lazım.
Biliyor musun en çok neyi özledim?
Neyi?
Kemiği.
- Kemiği mi?
- Evet.
Bir kızın külotunu ilk defa
indirdiğin anda, onun seni...
...durdurup durdurmayacağını
bilmezsin.
Ondan sonra o küçücük
leğen kemiğiyle dürterek...
...sana yardımcı olur
ve senin önünü açar.
Sessizce yelken açma.
Özledim bunu.
- Hoş bir an.
- Evet.
Erkek cinsini hayal kırıklığına uğrattık,
farkında mısın?
Belki de haklıydın.
Bu işin yakasını bırakmalıydık...
...ve kızlardan eve gelmelerini istemeliydik.
- Hayır!
Ben açık çeki istiyorum,
tamam mı?
İlk başta emin değildim
ama şimdi o rüyayı istiyorum.
Artık o rüyayı
hatırlamıyorum bile.
Ne olduğunu sana anlatayım.
Bir görev anlayışı zorunluluğu yüzünden
değil de saf bir arzudan dolayı...
...gerçekten benimle
olmak isteyen...
...biriyle beraber olmanın...
...nasıl hissettirdiğini
hatırlamak istiyorum.
Tüm bu kemik muhabbeti yüzünden
canım McDoanld's çekti.
- Hazır mısın?
- Evet.
Alo?
Evet. Evet.
Tamam.
Pekâlâ. Orada görüşürüz.
Kimdi o?
Cennetten bir melek.
Coakley şehre dönmüş.
- Ne?
- Evet.
Takılmak ve vuruşmak istiyor.
Mikrodalganın eritme
tuşuna basın, beyler.
Derin dondurucu devri bitti.
Coakley.
Mmm.
Pekâlâ beyler, sıra sizde şimdi.
Ne?
Hemen başında onları tavlamalısınız.
Yarım saat sonra sizi kimse sallamaz.
Oradaki kızla konuşsak olur mu?
Zamanını boşa harcama, dostum.
Niye?
Kız işkolik.
Beş dakikaya kadar gidecek.
- Ne diyorsun sen?
- Eline bak.
Karpal tünel sendromu.
Kalsa bile,
onu istemezdin.
Sana eliyle muamele yapar ama kurtulmak
için hidrolik makasa ihtiyacın olur.
Aha gidiyor.
Harikasın.
Hey. Hey.
- Şuradaki uzun sarışın. Evet.
- Hmm.
Unut onu. İllüzyon o.
Etrafı tıknazlarla dolu.
Tıknaz mı?
8 numara kadının etrafı daha az
çekici kadınlarla çevrilirse,
- bu onu 10 numara gösterir.
- Ne diyorsun sen? Zaten 10 numara.
Beni güldürüyorsun, Freddie.
Hadi, şunu dene.
Tamam.
- Ne bu?
- Şimdi diğerlerini görmezden gel.
- Ne gördüğünü söyle bana.
- Ne--?
Şimdi buna bak, dostum.
Seksi.
Doğru.
- Değil.
- Aman Tanrım.
Seksi.
Değil.
- Hassiktir!
- Ha-ha-ha.
Müthiş bir şey.
Akıl Oyunları'ndaki adam gibisin.
Merhaba, Bay Mills.
Merhaba! Paige!
Cape'de olduğunu sanıyordum.
Kaynınız haftasonu için çocukları aldı,
ben de eve erken geldim.
- İyi.
- Bugün 21'ine bastım.
Yetişkinim şimdi.
- Doğum günün kutlu olsun.
- Sağ olun.
Kutlamaya mı çıktın?
Evet, beni kuzenim getirdi
ve halam da VIP listesinde.
Oradaki benim halam Meg.
45 yaşında ve sanki benim
yaşımdaymış gibi partilere katılıyor.
- Vavv!
- Vavv.
Eee, Rick, evlilik dışı
haftan nasıl gidiyor?
Sana Rick dememde sakınca var mı?
Şu an resmi olarak yetişkinim.
Hayır tabii ki.
Ama ne dedin az önce?
Şu açık çek olayını sormuştum.
Dün gece Putneylerin çocuğuna baktım.
Bay Putney'in bundan
bahsettiğini duydum.
Gary kime--
Bundan kime bahsediyordu?
- Barbeküdeki herkese.
- Ne?
Sanmıyorum ki kötü anlamda
bahsetmiş olsun.
Her yerde çocuklarının resmi olan
evine kızları getireceğine...
...Compy Nite Oteli'nde kalman
bence hoş bir şey.
Teşekkür ederim.
- Ne vereyim size?
- Üç tekila alabilir miyim, lütfen?
Bu arada, sanırım bir özür
borcum var sana.
Geçen hafta beni eve getirdiğinde
sana o şekilde çıkışmamalıydım.
Hayır, hayır. Saçmalama.
Sadece yanlış bir anlaşılma oldu.
Hayır, öyle olmadı.
Sana yavşadığımı
düşündüysen eğer,
belki de yavşadığım içindir.
- Elli yedi dolar.
- Ne? Sen dalga mı geçiyorsun?
Biraz yüksek sanki.
Buradakiler sadece çocuk. Bu paraları
nasıl ödediklerini anlamıyorum.
- Paige, gitsem iyi olacak.
- Ne? Nereye gidiyorsun?
Paige, sen çocuklarımın bakıcısısın.
Doğum günün kutlu olsun.
Ama Meg halam seninle
tanışmak istiyor.
- Pekâlâ.
- Evet! Kusacak haldeyim.
- Vavv.
- İçkiler aksın.
- Aah!
- Evet!
Oradaki kız sana bakıyor.
Hangisi? Ne? Guguk Kuşu'ndaki
Chief'e benzeyen mi?
Hayır, hayır.
Onun yanında oturan.
Evet..
Çok hassas.
Sigarayı yeni bırakmış.
Nereden biliyorsun?
Çünkü orada sigara içenlerden
gözünü alamıyor.
Onların, arkadaşları olmadığını
nereden biliyorsun?
- Yapma, Coakley.
- Dudakları titremeseydi...
...ve tırnaklarını yemeseydi,
belki inandırıcı olabilirdi.
Ve şu çanta. Kulübe getirmek için
biraz büyük bir çanta.
Subway sandviçi için
boş yere ihtiyacı yoksa tabi.
- Kadının sigarayı bırakmış.
- Doğru.
Gergin, aç.
Peki bu ne demeye geliyor?
Bu kadının ağzına bir şey lazım.
İşte benim adamım! Hadi!
- Şimdi mi?
- Şimdi. Evren seni çağırıyor.
- Bence şimdi gitmem gerekmiyor.
- Hadi.
Burası gece kaça kadar
açık kalıyor?
Öff.
Selam, güzel kız.
Selam.
Ne işin var burada?
Rahatlıyorum.
Ben de.
Rahatlayıp dağıtıyorum.
Ne oldu dün sana?
Bir bira içeceğimizi sanmıştım.
Evet. Eee...
Eklem yerlerim tutuldu ve zamanın
nasıl geçtiğini anlamadım.
Burası senin oyun alanın mı?
Müthiş bir enerji var sanki.
Hayır, aslında daha önce
buraya hiç gelmedim.
Bir arkadaşım burada DJ'lik yapıyor,
geleceğime söz vermiştim.
Bu adam senin
erkek arkadaşın falan mı?
Hayır, hayır.
Bir ara takıldık,
sadece birazcık.
Birazcık derken?
***.
İyi. Güzel.
Şaka yapıyorum.
Bir gece beni öptü. Ben de onu.
Büyük bir hataydı.
Yüzük neyin nesi?
Şey, ben--
Hiç açık çek duydun mu?
Buranın patronu gibi davranma
vakti geldi!
Uzun ve zayıf adamlar
avlumun içindeydiler.
Garip olan şu.
Hiçbirinden korkmadım.
Onlarla gitmek isteyip istemediğimi
sorduklarında, "Elbette" dedim.
Ve o an içeri girdim.
Aman Tanrım. Çok cesursun.
Ben onlardan hiçbirine
tırmanmazdım.
Fred, sen hiç tek başına
UFO'ya girdin mi?
Biri şu an gelse,
girerdim elbette.
Evli misin yani?
Evet. Saklamaya çalışmıyordum.
Yani, bilirsin işte.
Hayır, ben sandım ki karın ölmüş
ve sen de onu saygıdan dolayı takıyorsun.
Hayır. Hâlâ daha
bir şeylerle uğraşıyor.
İyi misin? Durmadan
nabzını kontrol ediyorsun.
Evet, biraz göğüs ağrım var
ama acısına dayanıyorum.
Uff.
- Evet.
- Mide ekşimesi mi?
Hayır, daha çok sanki atardamarlardaki
kapakçıkların aşırı büyümesi.
Selam, Maggie. Ben Isabel.
Bugün evi temizlemeye gittim
ama ne kimse vardı...
...ne de bu hafta yataklara
biri yatmıştı,
o yüzden sadece camları temizledim
ve erkenden ayrıldım.
Umarım kusura bakmazsın.
Hoşça kal.
Selam.
Ne işin var burada?
Sezon sonunu kutlamak için bana
yardım edersin diye düşünmüştüm.
Mmm...
Gece yemek için
bir şeyler getirdim.
Tamam. Gir içeri.
Ne yapıyorsun, lan? Hadi.
Rüyalarındaki kızı bulmuşsun,
şimdi götür otele ve icabına bak.
Pek ortak yönümüz yok.
Onunla konuşamadım bile.
Onunla konuşmak mı? Fred, ne istiyorsun sen,
mektup arkadaşı mı yoksa yatak arkadaşı mı?
Sadece bir kere denedim.
Sanırım daha iyisini yapabilirim.
Vegas'taki kaybedenlerin hepsi
daha iyisini yapabileceğini sanıyor.
Biliyor musun kazananlar ne yapar?
Kalktıkları anda masadan giderler.
Benimle eve geleceğini
nereden bileyim?
Seninle eve gelir.
Kız tanga giyiyor, lan.
Nereden biliyorsun?
Salladım.
Coakley.
Siktir et. Tamam, al.
Bunları Rick'e ver.
Otele dönmek için taksi tutarım.
- Freddie.
- Ne var?
Büyüdüğünü görmek
benim için bir onur.
Partiyi benim evde yapalım.
Bir kız getir ya da gelme.
Ne?
Hey. Güzelim gelmiş.
İçeri gir.
Ben de kokteyl yapıyordum.
Bugünkü final maçını kaybettik
ama tur vuruşunu ben yaptım.
Bu iyi işte.
Millet nerede?
Hepsi partiye gitti.
İçeri gir.
Gerry, kalamam.
Ne?
Her şey yolunda mı?
Evet. Her şey yolunda.
Bak, bunu kabul edemem.
Neden?
Çünkü ben evli bir kadınım, Gerry,
bunu biliyorsun.
Sana rahatsızlık verdiysem,
gerçekten özür dilerim, Grace.
Mesele şu ki...
...senden hoşlanıyorum.
Ben de senden, Gerry.
Bana da rahatsızlık vermedin.
Dur hele, sen ciddi misin?
Apandisitin mi var?
Midem gurulduyor
ve sancılarım var.
Seni hastaneye götürmeliydim.
Hayır, iyi olurum. Muhtemelen
bu salak yama yüzündendir.
Sigarayı bıraktım ve--
Sanırım alerjim var
ve midemi bulandırıyor--
Ayrıca kulüpte
bayağı br içki içtim.
Kusacak mısın?
Hayır, yapamıyorum.
Al, al. Al.
Her ihtimale karşı al.
Hiç kusamayan
insanlardan biriyim.
Keşke kusabilseydim.
Faydası olurdu.
Sanırım daha iyi hissediyorum.
Bu aksırığın faydası oldu.
Nereye gitmek istiyorsa götür.
Buyur.
Ama numaranı almadım ki!
- Yardımcı olabilir miyim?
- Sen Rick olmalısın.
Devam et.
Selam, adım Meg. Paige'in halası.
Evlilik kervanına katılmadan önce,
içimden atmam gereken...
...bir sürü şey var sanırım.
Ben şu her şeyi bir kere denemek
isteyen insanlardan biriyim.
Ve iyi şeyleri iki kere.
Yunuslarla yüzmek gibi.
- Evet. Dalai Lama'yla tanışmak isterdim.
- Herhalde.
- Bungee jumping.
- Onu zaten yapmıştım.
- Hava dalışı.
- Hint Okyanusu'nda çıplak yüzmek.
Evli bir adamla yatmak.
Yani eski yapılacaklar
listesindekilerden biri olsaydı,
üzerini çizmene yardım ederdim.
Evli bir adamla yatmanın.
Ne demiştin, Hint Okyanusu'mu?
- Yuva yıkan biri olmak istemem, Rick.
- Hayır, hayır, hayır.
Benim dediğim de bu.
Açık çekim var.
Vicdanın rahat olarak bunu yapabilirsin.
Seni ikna etmeye çalışmıyorum.
Bunlar mevcut durumun gerçekleri.
Burası sesli olmaya başladı. Gidebileceğimiz
daha sessiz bir yer var mı?
Coakley'ın yukarıdaki oyun odası.
Sessizdir.
- Uzay gibi.
- Leigh!
- Leigh.
- Şu salak adam.
Brent, ne işin var burada?
Yaşlı adam davet etti beni.
Tüm kulübü davet etti.
Bu gecenin ne kadar
önemli olduğunu biliyordun!
Tüm ailem oradaydı!
Bir şey için gelmişlerdi!
Ne sikime bakıyorsun?
Bu gece herkes geldi ve kaldı,
sen hariç!
Bu çok saygısızca!
Tamam, sakin ol.
Hayır! Seninle yalnız
konuşmak istiyorum. Yalnız.
Hemen dönerim.
- Selam.
- Selam.
İki ayağını bir pabuca
koyduğum için üzgünüm.
Sen çok seksisin
ve ben buna dayanamıyorum.
Mesele değil.
Her şey yolunda mı?
Evet. Evet.
Hayır, her şey
yolunda değil.
Hmm...
Sen harika birisin, Gerry.
Ama burada olanlar...
Bir daha asla olmaz.
Tamam mı?
Biliyorum tüm bunlardan sonra
anlaması zordur...
Ama ben gerçekten
kocamı seviyorum.
Ve gerçekte,
sen ve ben, burada...
...biraz önce olduğundan
daha fazlası olamaz.
Evet. Biliyorum.
Öyle mi?
Evet.
Evet, hayır. Yani...
Bak, gücenme ama gerçeği kabul
edelim. Sen benden çok büyüksün.
Kötü anlamda söylemedim.
Çıkmaya başlayacağımızı falan
hiç düşünmemiştim.
Nasıl görünürdük,
düşünebiliyor musun?
Hugh Hefner
ve kız arkadaşı gibi.
- Sen Hef olurdun.
- Tamam. Anladım.
Benim gitmem lazım. Bizim--
20 dakika içinde takım toplantımız var.
Bir gelenek.
Belki de gitmesem,
hiç hoş olmaz--
Tamam, açıklamana gerek yok.
Tamam.
Gerçekten, her şey için
çok sağ ol.
Sekste harikasın.
Eminim kocanın senin yatağında
yatmamasının bir sebebi vardır.
Belki de bir yerlere
geziye gitmiştir.
Gidemez. Bu hafta iki evin emanet belgesinin
süresi bitiyor. Şehirde olması lazım.
Belki de evdeydi ama sensiz
o yatakta yatmaya dayanamadı,
o yüzden kanepede
eziyet çekmiştir...
...ve tüm kadınlara orada çakmıştır.
Al, aç.
Sen--
- Fena değil.
- Evet.
Grace niye gecikti?
Çocuğun kalbini kırmaya gitti.
En azından onu
can kulağıyla dinleyebilir.
- Şerefe.
- Şerefe.
Umarım seni izledim diye
kusuruma bakmazsın.
Paige senin nerede
kaldığını söyledi.
Lütfen ama. Hiç de değil. Hayır.
Bir arkadaş olması iyi bir şey.
Ona karşı çok iyiymişsin.
İyi çocuktur. İyi çocuktur ve çocuklar
için yapabileceğimi yaparım.
Bana her şeyi anlattı ve itiraf
etmeliyim ki çok etkilendim.
Hmm?
Yani, sana iki kere yavşamış
ve her ikisinde de hafifçe azarlamışsın.
Bana mı yavşamış?
Rick, yeter bu kadar centilmenlik.
Yapma böyle. Paige sana vurulmuş
ama sen ondan faydalanmamışsın.
Bu çok hoş bir şey.
Özellikle karından izinli
olduğundan bu yana.
Evet.
Bu hoşuma gitti, Rick.
Kuralların var.
Evet.
Ve sözün, senin için her şeydir.
Mm.
- Bu resmi seviyorum.
- Evet. Evet.
- Evet. Harika bir gündü.
- Öyleydi.
Herkes o düğünde
harika vakit geçirdi.
Herkes ama.
Nedimelerin birinin
peşinden çok koştum.
Evet, hatırlıyorum.
Büyük ve sarkık göğüsleri olan
çok hoş bir kızdı.
Merhaba?
Adı neydi, lan?
- Jenny. Evet.
- Jenny.
Kız kardeşim, Jenny.
Güzel kızdı. Gerçekten hoş.
- Nasıl şimdi?
- İyi.
Harika.
- Hâlâ evli.
- Öyle mi? Harika. Buna sevindim.
Sanki sorunları varmış gibiydi.
- Selam.
- Selam.
İşte buradasın.
Evet. Gittiğini sanıyordum.
Hayır. Dedim sana, onunla
sakince konuşmak zorundaydım.
Onu eve gönderdim.
Durumu şu an iyi.
Hoş ve sessiz
bir yer seçmişsin.
Evet. Evet, burası sessiz.
Aslında çok sessiz.
Neredeyse son raddesi.
Ben kopuyorum.
Gerçekten mi?
İyi misin sen?
Evet, iyiyim.
Kulağımda yazın küf sporlarından
kalan bir gıdıklanma var--
Dikkatli olmalısın çünkü gırtlağına
geliyorlar. Ama hayır, hayır ....
Sorumluluklarım var.
Vavv.
Rahatla.
Çok düşünmemeye çalış.
Hayatının geri kalanında
karınla olursun.
Bu gece bana sahip olabilirsin.
Affedersin.
Bunu yapamam.
Bunu yapamam, affedersin.
Karın sana izin
falan vermedi, değil mi?
Hayır. Hayır, verdi.
Sen aşırı güzel ve seksisin...
...ve vücudumdaki her bir hücre
şu an bana çok sinirli.
Ellerimde ayaklanma var.
Titriyorum sanki.
Ama burayı görüyor musun?
Tam bu nokta.
Üniversitede Maggie'yle ilk yattığımda
tam burada uykuya dalmıştı...
...ve bolca ağzının suyu aktı...
...ama beni hiç rahatsız etmedi.
Kendimi iyi hissettim aslında.
Şunu aklımdan geçirdim,
"Bu kızla evlenmek istiyorum."
Sonra da evlendim.
Ufak bir ihtimaldi.
Mucize bir şekilde gerçekleşti.
Ve sonra çocuklarımız oldu.
Emma, Gunnar ve Mac.
Ve onların yeri bu nokta.
Ufakken tam burada uyudular.
Sabahın 4'ü olduğunda
kafalarını tutarsın...
...çünkü minik boyunları çok--
Birbirimizi tanımaya
başladığımız yer işte burası.
Ne kadar güzel olduğun
çok da önemli değil...
Eve gitmem lazım.
Eve gitmek istiyorum.
Senin kesinlikle
aklından zorun var.
Muhtemelen de hayatın boyunca
pişman olacaksın...
...ama biliyor musun?
Sen iyi birisin.
Eve götürmemi ister misin?
Hayır. Saat daha 2:30.
Partiye geri döneceğim.
Tamam.
Kendine iyi davran.
Amerika'da B-Y-E.
Alo?
Alo?
- Adınız Fred Searing mi?
- Hayır.
Ben Massachusetts Eyalet
Polisi Frioli.
Hayır, ben arkadaşıyım.
Onun telefonunu açtım. Bir sorun mu var?
Evet, Rick. Daha çok dil.
Aman Tanrım.
Ohh.
Daha çok dil. Daha çok dil.
İşte burada. Hey.
Ne işin var burada?
Ne sanıyorsun?
Halamı arıyorum.
Halan burada mı kalıyor?
Beraber takıldığınızı biliyorum.
Ne? Paige, neden
bahsettiğini anlamıyorum.
Kötü bir zamanlama.
Gitmem lazım.
Arabasını parkta gördüm.
Burada olduğunu biliyorum.
Pekâlâ, Paige. Bu kadar yeter.
Karın sana sadık değil diye...
...ailemi becermek
zorunda değilsin.
Ne?
Vavv.
Demek birilerinin beysbol
koçundan haberi yok.
Alfabeden başla, Rick! Aah!
Fred, seninle konuşmam lazım.
Fred? Seni Rick sanıyordum.
Hayır, Rick benim.
- Ne?
- Lütfen hemen hüküm verme.
Aman Tanrım. Aman Tanrım.
Ne dediler? Grace iyileşecek mi?
Araba kazası geçirdiğini
ve hastaneye götürdüklerini söylediler.
Daha fazlasını söyleyemezlerdi
çünkü ben sen değilim.
- Pekâlâ. Sakin ol.
- Bu benim hatam.
Tanrı beni cezalandırıyor çünkü ben
dünyanın en kötü kocasıyım.
Hayır, değilsin. Yapma böyle.
Evet, öyleyim. Kötüydüm, Rick.
Gerçekten kötüydüm.
- İkimiz de kötüydük.
- Senin bakıcının halasını öptüm.
O kadar da kötü değil.
- Vajinasından.
- Off.
- Hayır, hayır! Hayır. Off.
- Hey!
Ne lan bu?
Hayır, hayır! Hayır!
Ne yapmamı istersin,
Splendalı çocuk?
Gerzek, bu benim arabam!
- Senin araban mı?
- Evet!
Affedersin, bilmiyordum.
Hey! Hey!
Sence umurumda mı, şişko?
Niye ben şişkoyum?
Sakin ol, tamam mı?
Sakin ol.
Hayır! Sen sakin ol!
Kulübüme gelip
kızı aldıktan sonra...
...paçayı kurtarabileceğini mi
sanıyorsun?
Hayır. Bu gece değil. ahbap.
Ama niye gerçek Rick'le
seks yapmaya çalıştın? O benimdi.
- Ihh.
- Bok kurtarırsın!
Paçayı kurtaramayacaksın!
- Hiçbir zaman!
- Hey! Hey!
Brent?
Anne?
- Ne işin var burada senin?
- Dur, dur, dur. Meg hala senin annen mi?
Adını nereden biliyor?
- Şey--
- Biz-- Şey yaptık--
Ne? Olamaz, olamaz.
Hayır.
Hayır. Şey mi diyorsunuz bana...
...bu, haftada 40 saat çalışan adam
benim kızımı aldı...
...ve bu gevşek göt herif de...
...annemi mi?
Hayır, hayır!
Annenle seks yapmadım.
- Tek yaptığım şey numaradan yalama. Tamam mı?
- Bu doğru.
- Bu kadar yeter. Siz ikiniz öldünüz.
- Silahı var!
- Hayır!
- Ne?
- Nereden buldun onu?
- Büyükbabamın dolabından!
Hayır! Brent!
Aman Tanrım. Aman Tanrım.
Koş, koş, koş.
Koş, koş, koş. Eğil.
Sizi korkutuyor muyum, göt herifler?
Mermilerini saydın mı?
- Mermilerini mi?
- Evet!
Hayır. Mermilerini saymadım.
Buraya gel.
Nişancı düştü. Gidelim!
- Sür, sür. Bas gaza. Bas gaza.
- Gidiyorum.
- Çekil üzerimden, anne.
- Brent, kes şunu.
Hayatta olmaz!
Neydi bu be?
Sür, sür.
- Arkadan geliyor.
- N'aber, göt herifler?
Direksiyonu kır!
Direksiyonu kır!
Tamam. Gitmiş. Sür. Sür.
Sallayıp atmışsın.
Buna inanamıyorum.
Maggienin ilişkisi varmış.
Ne?
Sen ona boş yere
açık çek vermedin.
Dürüstçe söyle.
Ne yapmaya çalışıyordun?
Bilmiyorum.
Sanki...
...artık beni fark etmiyormuş gibiydi.
Ve tekrardan istenmeyi
hissetmek istedim.
Gerçek şu ki, bunu gerçekten
başaracağını hiç düşünmemiştim.
Aman Tanrım.
Ne?
Bu açık çek.
Onun için değilmiş.
Benim içinmiş.
Benim açık çekim var.
Onun niye olmasın ki?
O güzel bir kadın.
Ne tür bir adam, kocası bir hafta
ondan ayrı olan...
...güzel bir kadınla
birlikte olmak istemez ki?
Hadi! Hangi hastanenin
santrali olmaz ki?
Fred! Fred, saat sabahın 4'ü.
Her zaman görmediğin bir şey.
Onu kanıksayamadım.
Maggie'yi kanıksayamadım.
Kusacakmış gibiyim.
Harika.
- Pekâlâ, kenara çek.
- Hayatta olmaz. Onları atlatabilirim.
Hayır, atlatamazsın!
Bununla olmaz.
İzle beni.
- Şimdi iki tane oldular.
- Umurumda değil!
- Grace'e varana kadar durmayacağım.
- Sen deli misin?
Evet, deliyim!
Karıma deliyim!
Neler oluyor?!
Aah! Brent, bu acıttı!
- Hey!
- Ne yapıyorsun sen?
Beni dinleyin, baylar.
Her şeyi açıklaya--
Dur!
Aah! Aah! Hayır!
Hayır, hayır. Tamam! Ahh!
Grace'in bana ihtiyacı var!
- Sakin ol, ahbap.
- Sakin olmayacağım!
Pekâlâ, bakın. Durmadım çünkü dışarıda,
bizi öldürmek isteyen bir çatlak var!
Karım kaza geçirdi ve onun
iyi olup olmadığını görmek istiyorum!
Çünkü o kadın benim hayatım!
Grace Searing kocası mı o?
Evet! Evet, benim.
İyi mi o?
Lütfen. Lütfen, bana
iyi olacağını söyleyin.
Zorla nefes alıyor.
Aman Tanrım.
Yaşayacak mı?
Evet. Durumu iyi.
Sadece burnunu kırmış.
Gazlı bez koymak
durumunda kaldık.
Yaklaşık bir hafta
ağızdan nefes alacak.
Ama neticede, diyebilirim ki
çok şanslı bir adamsın.
Çok yaşa, doktor.
Seni geberteceğim! Buraya gel!
Neler olduğunu anlamadık
çünkü camdan girdi.
Orası daha önceden kırılmıştı...
...oradaki delikleri açtığında.
Rick! Rick! İyileşecek!
- Durumu iyi mi?
- İyi.
Hey, Anderson...
...bu adamlar temiz.
O çatlak, memur Leska'yı
yumruklamadan önce bunlara saldırmış.
Her neyse, elleri kelepçeli.
Paçayı sıyırdın.
Sağ ol.
Buna inanabiliyor musun?
İkinci bir şans elde ettim.
Fred, git oraya ve o kadına sahip çık.
Ona sahip olduğun için şanslısın.
Tamam. Pekâlâ, sağ ol.
Onun heykelini yaptır.
Bulabileceğin en büyüğünü.
Bekle! Rick, Rick, Rick.
Maggie'yle iyi şanslar.
Aman Tanrım.
Aman Tanrım!
Tanrım.
Tanrım. Zavallı şey.
Bekle bir saniye.
Rick geldi şimdi.
Grace araba kazası geçirmiş.
Evet, biliyorum.
Ama durumu iyi.
Fred orada.
Peki gitmene izin veriyorlar mı?
Tamam.
Buraya geliyorsun. Harika.
Ben de seni seviyorum.
Beni çok korkuttu.
Evet.
Selam.
Ne işin var burada?
25 Mart 1989.
Ne?
Bekaretimi kaybettiğim gün.
25 Mart 1989.
Yaklaşık 22:30.
Sen ne diyorsun?
Biz çıkıyorduk o zamanlar.
Biliyorum. Sen benim ilkimdin.
Ve sonuncusuydun.
Ve aradaki her şey sendin.
Gerçekten mi?
Gerçekten.
Bu yüzden mi
o gece ağlıyordun?
Ağlamıyordum, sanmıyorum.
Ben--?
Sonuncusu muyum?
Sen teksin.
Sonsuza dek.
Dışarıdaki kimin arabası?
Babamın arkadaşının.
Beysbol oyuncusu.
Dün gece geldi.
Biraz şarap içti.
Oynaktı biraz,
o yüzden taksiyle evine gönderdim.
Oynağı tarif et.
Kaygılanma. Sen de
benim sonuncumsun.
Ama ilkim olduğunu söyleyemem.
Lafların gerçekten acıtıyor.
7. GÜN
Sabahın 1'inde ne diye
araba sürüyordun?
Biraz üzgündüm...
...ve dikkat etmemiştim,
sanırım kuma girmiş olmalıyım...
...ve sonrasında da
güm diye geçirdim.
Grace.
Çok üzgünüm.
- Ne için?
- Ne için?
Tüm bunları sana yaşattığım için.
Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum, Fred.
Senin hatan değil.
- Evet, benim.
- Hayır.
Hepsi benim hatam.
Tüm bunlara sebep olan benim.
- Her birine.
- "Azgın yaşlı adam"?
Hayır. Hayır, ben değilim.
Hayır, Rick'i kastediyor.
- Ohh.
- Evet. Evet.
Bu hafta olanlar hakkında
konuşmamız lazım.
Grace, hayır, hayır.
Bunu yapmak zorunda mıyız?
Evet, zorundayız.
Pekâlâ, bak. Bu hafta olanların
hiçbir önemi yok. Tamam mı?
Çünkü seni seviyorum, sadece seni.
Geri kalan hayatta sana bir
kraliçeymişsin gibi davranacağım.
Tamam mı? Bu sene
fantezi futbolu bırakacağım.
İlk takımı seçmiş olsam da.
Ve Master Cleanse programını uygulayabiliriz,
arnavutbiberi ve diğerleriyle.
Bir daha kar küremek zorunda olmayacaksın.
Bunu ben yapacağım, tamam mı?
Kol ağrısına elveda. Ben yapacağım.
Ama lütfen,
sana yalvarıyorum,
bu hafta olanları
konuşmasak olur mu?
- Hmm...
- Lütfen.
Anlaştık.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Sağ ol.
Sağ ol.
Aman Tanrım.
Seni seviyorum, Grace.
- Ben de seni seivyorum, Fred.
- Aman Tanrım.
Sonunda benimle "Kathy Griffin'le
Bir Akşam"a gelecek misin yani?
Dün gece, DJ'in annesini
numaradan yaladım.
Miley Cyrus'dan bahsedelim.
Kimin striptizci direği var?
Evet.
Fred, bu inanılmaz.
Neymiş o?
Kathy Griffin'in benzerini
nereden buldun?
Hayır, hayır.
Kathy Griffin o.
Çocuk Ödülleri,
sevildiği yer orasıydı.
İzleyiciler arasındaki babaların
hepsi alkışladılar.
Gerçekten mi?
Olsa iyi olur. Buraya getirmem
bana 275 dolara maloldu.
Artı otobüs parası.
Kathy Griffin keyifli biri, değil mi?
Onları hiç bu kadar
mutlu görmemiştim.
- Onlar kim, canım?
- Maggie ve Grace.
Belki ben de sana
bir açık çek vermeliydim.
Müthişti.
Sağ ol. Sonunda *** büyüklüğü saplantısı
olmayan bir kadınla tanışmak hoş bir şey.
Teşekkür ederim.
- Bu ne lan?
- Kocam!
Neden karımla berabersin?
- Açık çekim var. Açık çekim var.
- Silahı var!
Aah!
Aman Tanrım.
Ya polisler beni sorguya çekerse?
Ben güçsüzüm.
Affedersin?
Torunumu gördün mü?
Ahbap, buraya bak.
Müthiş bir şeydi.
Her şeyi gördük.
Bu bir ırkçı fişleme!
Avukatımla konuşmak istiyorum!
Peki ne düşünüyorsun?
Evet. Bir deneriz.
Neden olmasın?
Çeviren: pirate
Ne var?
Affedersiniz.
Ne yapıyorsunuz?
Düşündüğünüz gibi değil.
Yemin ederim.
Numaradan muamele yapıyordum.
Numaradan ne?
Numaradan muamele.
Adamın altına inerken,
ağzını kullanmıyorsun,
onun yerine elini kullanıyorsun ve sonra da
şapırdatma sesleri çıkarıyorsun.
Hmm.
Tamam. İyi geceler.
- Sağ olun. Hoşça kalın.
- İyi geceler.
- Hoş insanlar, değil mi?
- Evet.
Nefessiz kalıyorsun, Stephen.
Ve, motor.
Hassiktir.
İyi iş, ahbap.
Filminde sana iyi şanslar.
Külotumu değişmem lazım.