Tip:
Highlight text to annotate it
X
Gran Torino
Çevirmen: m1r4culous
(Nam-ı diğer Hiro)
31/01/2009
İyi seyirler dilerim...
Başın sağ olsun Walt.
Dorothy çok güzel bir kadındı.
Geldiğin için teşekkürler, Al.
Gözlükler, testisler,
cüzdan ve saat adına.
İhtiyar nasıl da bakıyor Ashley'e.
Annemin cenazesinde bile
düzeltemiyor şu bakışlarını.
Ne bekliyorsun ki?
Babam hâlâ ellilerde yaşıyor.
Torununun biraz daha
uygun giyinmesini bekliyor.
Tabii, senin çocukların
Timberwolves forması giyiyor.
Eminim babam
bunu onaylıyordur.
Demek istediğim, babamı hayal
kırıklığına uğratmayacak bir şey olmadığı.
Kaçınılmaz bir şey.
Bu yüzden Şükran Günü
kutlamayı bıraktık.
Tekne motoru,
bozuk kuş banyosu...
...her zaman bir şey oldu.
Ne yapacağız onunla?
Eski mahallede başını belaya
sokmaz değil mi?
Neden sizin
yanınıza taşınmıyor?
Biz Katolikler için ölüm
acı-tatlı bir olaydır.
Getirdiği cefayla acı.
Kurtuluşla tatlı.
Merhuma ve ailesine
getirdiği cefa ile acı.
Kurtuluşun beklediğini
bilenler için tatlı.
Ve kimileri sorabilir,
ölüm nedir?
Son mudur?
Yoksa başlangıç mı?
Ve yaşam nedir?
Yaşam dediğimiz şey nedir?
Tüm bu sorular böyle
zamanlarda canınızı sıkabilir...
...ve bu yüzden yüzünüzü
Tanrı'ya dönersiniz...
Tanrım.
...çünkü Tanrı şefkatlidir.
- O babam mı?
- Hayır, o Walt dede.
E bölüğü,
2 Mart 1952.
- Kore mi?
- Kore nerede ki?
Törenden sonra
geldiler değil mi?
Evet, herhalde
jambon olacağını duydular.
Ben aşağıya inip
birkaç sandalye alayım.
- Ben getirebilirim baba--
- Hayır, şimdi ihtiyacımız var...
...gelecek hafta değil.
Süper, bir tane madalya
buldum. Şuna bakın.
Daha ne kadar kalmamız gerek?
Bu taşrada telefonum
çekmiyor ve çok sıkıldım.
Ashley, tatlım.
Deden Walt'a yardım etsene.
- Ben mi?
- Evet, sen.
Walt dede, bu dört sandalye
için yardıma ihtiyacın var mı?
Hayır, muhtemelen tırnaklarını
daha yeni ojelemişsindir.
Baban beni delirtiyor.
- Neden yolladınız ki beni oraya?
- Tamam tatlım birazdan gideceğiz.
Hadi gidelim.
Tanrım, bir eve
kaç tane sıçan sığar ki?
Dede, bu antika
arabayı ne zaman aldın?
1972.
Senin böyle eski süper
bir araban olduğunu bilmiyordum.
Evet, sen doğmadan
önce de buradaydı.
Peki onunla ne yapacaksın, mesela...
...ölünce?
Sonra çalışma odandaki
süper kanepeyi ne yapacaksın?
Çünkü gelecek sene
üniversiteye başlıyorum...
...ve bence yurt odamda
süper dururdu ve hiç mobilyam yok.
Tanrım.
- Sen de kimsin?
- Merhaba, ben Tao.
Ne istiyorsun?
- Hemen yandaki evde oturuyorum.
- Söyle artık.
- Ben--
- Ne istediğini söyle.
Buji kablonuz var mı?
Amcamın arabası eski--
Hayır, buji kablomuz yok.
Biraz saygın olsun çük kafa,
yas tutuyoruz burada.
Nasılsın Walt?
Bay Kowalski.
- Efendim?
- Bay Kowalski, benim adım bu.
Tabii, Bay Kowalski.
Son aylarında karınız ve
ben oldukça yakındık.
Ölümünden sonra size
göz kulak olmamı istedi.
Ona tüm cemaatime
göz kulak olurum dedim...
...ama özellikle size bakmam
için bana söz verdirdi.
Karıma gösterdiğiniz incelik
için teşekkür ederim.
Söyleyeceğinizi
söylediğinize göre...
...neden gidip diğer koyunlarınızla
meşgul olmuyorsunuz?
Tamam mı?
Dorothy, günah çıkarmaya
gitmenizi özellikle istedi.
Son gittiğiniz zamanı
hatırlamadığını söyledi.
- Öyle mi?
- Öyle.
Kiliseyi o kadar da
önemsemediğimi itiraf ediyorum.
Gitmemin tek sebebi oydu.
Ve papaz okulundan
yeni çıkmış bir yeniyetmeye de...
...günah çıkarma niyetimin
olmadığını da itiraf ediyorum.
Keşke yardım edebilseydim baba,
ama çocukları eve götürmeliyim.
- Yoruldular.
- Tamam, hadi gidin.
- Sonra ararım.
- Tamam.
Amerikan malı
alsanız ölür müsünüz?
Kamyonete nasıl
baktığını gördünüz mü?
Tanrım! Sürekli Japon arabası,
Japon arabası deyip duruyor.
Annemin cenazesinde bile.
- En azından bu sefer bir şey demedi.
- Demesine gerek yok ki.
Ne bekliyordun Mitch? Adam
yıllarca Ford fabrikasında çalıştı.
Bu benim hatam mı?
Sakin ol. Sür, tamam mı?
Çocuklar, radyoyu açayım mı?
İyi müzik dinlemek istiyor musunuz?
Lanet barbarlar.
Kalbim kırıldı.
Kızımın başka bir koca
bulmasını istiyorum.
Yeniden evlenirse
evin bir erkeği olur.
Ya Tao? Evin erkeği
orada işte.
Baksana ona,
bulaşıkları yıkıyor.
Ablası ne derse onu yapıyor.
Nasıl evin erkeği olabilir ki?
Biraz sabırlı ol, büyüdü mü,
evin erkeği olacaktır.
İmkanı yok.
Bugün kutsaldır
çünkü bir çocuk doğdu.
Bu çocuğe beslemesi için
yemek veriyorum.
Bu çocuğun vücudunu
koruması için giysi veriyorum.
Bu çocuk bir anne ve
bir baba ile kutsanmıştır.
Ve çocuğun ruhu...
...artık başıboş dolaşma
ve eve dön.
Eve dön ruh,
eve dön.
İyi bir hayat
yaşa ve yaşlan.
Tanrım.
Eğer bahçesini görseydi,
Polarski mezarında dönerdi.
Bu lanet Çinliler niye
taşındı ki mahalleye?
Yaşlı beyaz adam
niye orada dikiliyor?
Tüm Amerikalılar
taşındı bu mahalleden.
Sen niye defolmadın?
Neden çekip gitmedin
seni aptal ihtiyar?
Tamamen sağır falan mı oldun?
Selam Walt.
Ben senin arkadaşın değilim.
Neden bana Walt deyip duruyorsun?
Özür dilerim, Bay Kowalski.
- Bugün ne satmaya geldin, peder?
- Hiçbir şey.
Bir uğrayıp bakayım dedim.
Bir süredir kilisede göremiyorum seni.
Şimdi iyi dileklerini sundun,
neden yola koyulmuyorsun?
Gerçekten konuşmak
istiyorum, Bay Kowalski.
Bu zaman diliminde değil evlat.
Neden?
- Benimle bir sorununuz mu var,
Bay Kowalski? - Bilmek istemezsin.
Hayır, istiyorum.
Bence sen, batıl inançları olan yaşlı
kadınların ellerini tutmak isteyip...
...onlara sonsuzluğu vaat eden,
fazla eğitim görmüş...
...27 yaşındaki bir bakiresin.
Oğlan mısın, kız mısın anlayamıyorum.
Çinito! Eğer pembe giyseydin, seni
becerirdim ve benim kaltağım olurdun.
Ne okuyorsun
aptal pirinç sapı?
Öyle yürümeye devam et.
- Seninle konuşurken bana bak.
- Her yerde lanet Asyalılar var adamım.
Lanet domuzlar.
Şuna bak adamım.
- Oradaki benim kuzenim.
- Senin kuzenin olduğuna emin misin?
- Tabii ki, o benim kuzenim.
- Birisiyle takılıyor mu?
- Hayır, yalnız takılıyor adamım.
- Yalnız mı takılıyor?
Oraya gidelim de onunla
ne işleri varmış bakalım.
Ben de seninkileri seviyorum.
Sana bulaşıyorlar mı?
Sana bulaşıyorlar mı?
Bunu şimdi halledebiliriz.
Siktirin gidin buradan.
Evet!
Sizi lanet Asyalılar!
Gidelim!
Tao, hadi adamım,
arabaya atla.
Adamım, arabaya atla.
O pank Meksikalılar sana
bulaşıyorlar mıydı?
Senin kıçını kurtardık adamım.
Hadi adamım,
atla arabaya.
Arabaya atla adamım, hadi.
Takıl bizimle adamım.
Senin kıçını kurtardık!
Hadi.
- Hadi Tao, adamım.
- Siktir et onu adamım. Hadi gidelim.
- Hadi Spider.
- Boş ver.
Boş ver adamım,
siktir et onu.
Yarın, seni göreceğim.
- Küçük kızlar gibi olma.
- Yarın.
Hadi gidelim adamım.
Silahımız var adamım.
Hadi gidelim buradan.
Silahı da alalım.
Korkak!
Tao!
Naber?
Naber, Tao?
N'apıyorsun küçük adam?
Neden kadın işleri yapıyorsun?
Ne istiyorsun?
Ne? Gelip küçük kuzenimizle
konuşamaz mıyız?
Seninle konuşmak istemiyor.
- Ben buradayım değil mi?
- Spider, o da kim?
- Naber?
- Spider mi?
Sana biraz önce
öyle mi seslendi, Fong?
- Spider?
- Spider'ın nesi var?
Ne arıyorsun burada?
Hem sen kaç yaşındasın?
- Zihnen, senden çok daha büyüğüm.
- Ne?
Hepiniz aptalsınız.
Ben içeri giriyorum.
Sue!
Gel de kardeşine
yardım et.
Git başımdan, aptal.
Bizimle takılacak mısın
adamım, hadi?
- Atla arabaya.
- Takıl bizimle.
Seni koruyacak birisine ihtiyacın var.
Kuzenin de bu yüzden burada.
Bak adamım. Oradaydım,
yaptım ve gördüm.
Eskiden herkes beni
dövmek isterdi adamım...
...fakat şimdi, kimse
bana bulaşmak istemiyor.
- Hadi adamım, gidelim.
- Biz kuzeniz değil mi?
- Hadi.
- Bizler kuzeniz değil mi?
Biz aileyiz.
Bak, ben Spider'in kardeşiysem,
o da benim kardeşim.
Hadi.
At şu pisliği.
- O kadın işi adamım.
- Hadi ellerini kirletelim.
Ne yapmam gerekiyor?
Spider yandaki yaşlı
adamın dehşet bir arabası var diyor.
Elimizde demiştim sana.
Hadi.
- Güzel.
- Küçük kuzenim adam oluyor.
Kıyak araba.
1972 model Gran Torino,
yatık arka kaporta.
- Kobra jet motoru.
- Adamım, hâlâ şahane durumda.
Şahane durumda adamım.
Bende var bir tane.
Bir Meksikalı, bir Yahudi ve
zenci bir bara girer.
Barmen bunlara
bakar ve şöyle der:
Siktirin gidin buradan!
Demek cemaatim kilise
yerine burada toplanıyor.
- Selam, peder J.
- Selam Mel, selam Darrel.
- Selam peder.
- Merhaba, Walt.
Seni buraya hangi rüzgâr
attı peder. Et piyangosu mu?
Hayır, sadece Walt ile konuşmaya
geldim, eğer sorun yoksa.
Lanet olsun, peder.
İnatçısın değil mi?
Karınıza söz verdim.
Tamam, hadi içki alalım.
Ben bir Pabst ve bir duble
Jack alayım ve o ne istiyorsa.
- Diyet kola. - Hadi oradan.
Burası bar. İç bir şeyler.
- Cin-tonik alayım.
- İşte böyle!
Ne istiyorsun?
Karınıza, sizi günah çıkarmaya
götürme sözü verdim.
- Neden yapacaksın ki bunu?
- Çok ısrar etti.
Zorladı beni.
Tutamayacağın sözleri vermeye
heveslisin, değil mi peder?
- Başka bir şey hakkında konuşalım.
- Ne?
Ölüm ve yaşamdan.
Ölüm ve yaşam. Sen ne
bilirsin ki ölüm ve yaşam hakkında?
Çok fazla bildiğimi düşünüyorum.
Ben bir rahibim.
Kalkıyorsun ve ölüm ve yaşam
hakkında vaaz veriyorsun...
...fakat tek bildiğin ruhban
okulunda öğrendiklerin.
Direk "Yeni Başlayanlar
İçin Vaaz" el kitabından.
Bunu bilemem. Bence--
Ölüm acı-tatlıdır.
Getirdiği cefayla acı,
getirdiği kurtuluşla tatlı.
Ölüm ve yaşam hakkında
bildiğin bu ve bu çok zavallıca.
Siz ne biliyorsunuz Bay Kowalski?
Çok şey biliyorum.
Yaklaşık üç yıl Kore'deydim.
Teşekkürler.
Adam vurduk.
Süngüledik, 17 yaşındakileri
küreklerle öldürdük.
Öleceğim güne kadar
hatırlayacağım bunları.
Korkunç şeyler, fakat birlikte
yaşamam gereken şeyler.
Ve yaşam?
Ben...
...savaştan sağ çıktım...
...evlendim ve aile kurdum.
Görünüşe göre ölüm hakkında
yaşamdan daha çok şey biliyorsun.
Belki öyle peder.
Belki de öyle.
Orospu çocuğu.
- Adamım, arabaya atla.
- Tao, n'apıyorsun, arabaya atla!
- Hadi Tao.
- Hadi adamım gidelim, atla!
Siktir adamım, atla!
Alo?
Günaydın baba,
bir numaralı oğlun Mitch.
Günaydın mı? Öğleden sonra 1 oldu.
Sabah değil artık.
Tamam.
Öğleden sonra o zaman.
- Ne istiyorsun?
- Ne?
Ben mi? Hiçbir şey.
Yani, ne isteyebilirim ki?
Bilmem. Karın, annenin
mücevherlerini bitirdi bile.
Hayır baba. Sadece
nasıl olduğuna öğrenmek için aradım.
Eski mahallede
yeni bir şey var mı?
- Hayır.
- Harika. İşler tıkırında o zaman.
- Evet.
- İyi, iyi o zaman.
- Baba.
- Evet.
Fabrikadaki şu Lion biletleri
olan adamla görüşüyorsun değil mi?
Baba?
Ne kadar tatlı değil mi?
Hadi.
Naber?
- Burada ne arıyorsun adamım?
- Hiçbir şey.
- Kendi işimize bakıyoruz.
- Sadece takılıyoruz.
Siz burada ne arıyorsunuz?
Ne?
Buraya sadece küçük kuzenimle
takılmaya gelemez miyim?
- Senin için iyi bir haberim var.
- Gerçekten mi, neymiş?
- Sadece erkek muhabbeti için.
- Hiç sanmıyorum.
- Nedenmiş?
Hadi adamım, sana
bir şans daha vereceğiz.
- Gitme Tao.
- Sen kendi işine bak be kız.
- Hadi gidelim.
- Gel.
Bu da ne böyle?
- Kalk.
- Bahçemden çıkın.
Dinle ihtiyar, bana
bulaşmak istemezsin.
Beni duydun mu?
Bahçemden çıkın dedim.
Deli misin?
Git evine.
Tabii, yüzüne bir delik
açıp sonra eve gideceğim...
...ve bebekler gibi uyuyacağım.
Bundan emin olabilirsin.
Kore'de sizin gibi hergelelerden
1,5 metre istifler...
...*** torbası yerine kullanırdık.
Tamam.
Arkanı kollasan iyi edersin.
Teşekkürler.
Bahçemden çıkın.
Bu da ne böyle?
Hayır, hayır, hayır.
Daha fazla istemiyorum.
Orada durun.
Neden siz insanlar
beni yalnız bırakamıyorsunuz?
Bahçene dikmen için
biraz taze soğan getirdik.
- İstemiyorum.
- Çok yıllıktır. Her sene çıkar.
Neden bana tüm bu
çöpleri getiriyorsunuz ki?
Çünkü...
...çünkü Tao'yu kurtardın.
Kimseyi kurtarmadım.
Birkaç pisliği bahçemden
uzak tuttum o kadar.
- Mahalle için bir kahramansın.
- Ben kahraman değilim.
Çok kötü. Öyle olduğunu düşünüyorlar
ve bu yüzden sana hediyeler getiriyorlar.
- Lütfen kabul et.
- Hepsi yanılıyor.
- Sadece yalnız kalmak istiyorum.
- Bekle!
Bu annem Vu, ben Sue ve
bu da kardeşim Tao.
- Şurada yaşıyoruz.
- Ee?
Tao bir şey söylemek istiyor.
- Üzgünüm.
- Ne için?
Arabanı çalmaya çalıştığım için.
Sana bir şey söyleyeyim evlat.
Mülküme bir kez daha
ayak basarsan, işin biter.
Merhabalar Walt.
Söyledim sana, günah
çıkarmaya gelmeyeceğim.
Neden polisi aramadın?
Ne?
Bazı Hmong çeteleriyle
çalışıyorum ve...
...onlardan mahallede
olay yaşandığını duydum.
Neden polisi aramadın?
İşin aslı, gelsinler
diye dua ettim ama...
...kimse cevap vermedi.
- Aklından ne geçiyordu?
Birisi ölebilirdi. Burada ölüm
ve yaşamdan bahsediyoruz.
İşler ters gittiğinde,
çabuk harekete geçmen gerekir.
Biz Kore'deyken, çığlık atan binlerce
pislik bizim topraklarımıza gelirken...
...polisi çağırmadık. Harekete geçtik.
- Kore'de değiliz, Bay Kowalski.
Ölüm ve yaşam hakkında
konuştuklarımızı düşünüyordum.
Dedikleriniz hakkında.
Sizi bırakmayacak korkunç
şeyler ve yapmak zorunda kaldığınız...
...korkunç şeyler hakkında.
Bu yükün birazını atmak size
yardımcı olacaktır.
Savaş sırasında
yapılan şeyler berbattır.
Öldürme emri almak...
...kendini korumak için öldürmek,
başkalarını korumak için öldürmek.
Doğru söylüyorsun, bunlar
hakkında hiçbir şey bilmiyorum...
...fakat bağışlamayı biliyorum...
...ve günahlarını itiraf eden,
suçlarını kabul eden...
...ve yüklerinden kurtulan
birçok adam gördüm.
Senden daha güçlü adamlar!
Savaşta dehşet verici şeyler
yapmaya zorlanan...
...ama şimdi huzur
bulan adamlar.
Hakkını vermek
lazım peder...
...bu sefer dolu gelmişsin.
- Teşekkürler!
- Ve bir şey hakkında haklısın.
Benden daha güçlü olan
ve kurtuluşa eren adamlar var.
Şükrüne koyayım.
- Fakat bir şey hakkında yanılıyorsun.
- Neymiş o Bay Kowalski?
Bir adamı en çok kovalayan şeyler
emredilmeden yaptıklarıdır.
İşte, sonunda
adama benzedin.
Saçını daha sık kestirmelisin,
seni adi orospu çocuğu.
Hâlâ burada
olmana şaşırıyorum.
Hep geberirsin de buraya işini
bilen biri gelir diye ümit ettim.
Onun yerinde hâlâ etrafta dolaşıyorsun,
seni amına koduğumun pis İtalyanı.
- Borcun 10 dolar, Walt.
- Tanrı aşkına, 10 dolar mı, Martin?
Yarı Yahudi falan mısın?
Sürekli zam yapıp duruyorsun.
Son beş yıldır 10 dolardı,
seni kartlaşmış, hergele Pollack.
- Üstü kalsın.
- 3 haftaya görüşürüz, ibne herif.
Önce ben seni
görmezsem, bok torbası.
Bana uyar.
Şuna bak.
Sıkı kalçalı kız, gel buraya.
Merhaba diyemiyor musun?
Yoksa durup altına mı edeceksin.
- Sen adam mısın şimdi?
- Sorun yok adamım.
Benim mahallemde
ne arıyorsun, oğlan?
Hiçbir şey, sadece CD almak için
köşedeki dükkana gidiyorduk.
Süper, değil mi kardeş?
- Sana kardeş dedi.
- Hadi, süper değil mi kardeş?
- Süper.
- Kapa çeneni.
Bana bir kez daha kardeş
dersen, ağzına sıçarım.
- Evet amına koduğum.
- Ne sikime geldin buraya?
Bu küçük
hediyeyi mi getirdin yoksa?
Tatlı doğuluyu. Endişelenme,
ona iyi bakarım.
- Siktir git buradan.
- Siktir git lan!
Yanında da orospusu varmış.
Orada kal.
Harika.
Asyalı fetişi olan bir pislik daha.
Tanrım, geçmedi mi artık bunlar?
Adın ne kız?
Adım mı?
Gelsene buraya.
Adım "Geçen her kadına sarkanların
kabalıklarını alıp bir taraflarına sokan."
Adım bu işte.
Kiminle konuştuğunu
sanıyorsun sen?
Kim gibi görünüyor?
Kendini komik
sanıyorsun değil mi?
- Adamım, kız zorlu.
- N'oldu? Vuracak mısın bana?
Bu olayı tamamlardı herhalde.
Orospunun tasmasını
iyi tutmam gerek.
Geçir boynuna bir zincir
ve asıl asılabildiğin kadar.
- Direk basmakalıp sözlüğünden.
- Evet.
Aynı cümle içinde hem
orospu hem kaltak de bana.
Bu kaltak deli adamım.
- Onu böyle seviyorum.
- Al şu kaltağı.
Ne zaman vazgeçmen
gerektiğini bilmiyorsun değil mi kız?
Sana dersini vereyim.
Bırakın! Bırakın beni!
Geç oraya bakayım.
Neye bakıyorsun ihtiyar?
Siz zenciler
ne yapıyorsunuz?
Zenciler mi?
Hâlâ izin veriyorken buradan
gitsen iyi olur pis beyaz.
Gitsen iyi olur.
Ne sanıyor kendini?
Arada sırada, bulaşmaman
gereken birisiyle karşılaştığını...
...fark ettin mi?
İşte o benim.
Delisin sen.
Git buradan adamım.
Neden biz senin
kırışmış götüne tekmeyi...
...basmadan buradan
topuklamıyorsun.
Nesi var bunun?
- Bu orospu çocuğu delirmiş!
- O da ne? Ne?
Kamyonete bin.
- Deli herif.
- Nesi var bunun adamım?
- Babalık hadi.
- Kapayın çenenizi!
Hiç dinlemiyorsunuz değil mi?
- Kamyonete bin.
- Kamyonete bin kız.
- Bırak onu ihtiyar.
- Kapa çeneni korkak.
O kardeş
saçmalığı da neydi?
Kahraman falan
olmaya çalışıyorsun.
Bunlar senin kardeşin
olmak istememekle haklılar.
Şimdi kaldır o soluk
götünü de, topukla.
Kendinize iyi bakın.
Sen de.
İşte bu.
Neden bir şey yapmadın?
Nasıl adamsın sen?
Siktir.
Eğer o tabancayı senin yüzüne
dayasaydı sen de kalırdın öyle.
Ne yapıyorsun
sen, Tanrı aşkına?
Kendini öldürtmeye mi
çalışıyorsun?
Siz Asyalı kızların
zeki olduğunu sanıyordum.
Öyle bir yerde dolanmak, cenaze
ilanlarına çıkmanın en kısa yoludur.
Biliyorum, biliyorum.
Sakin ol.
Ya yanındaki o
şapşala ne demeli.
Erkek arkadaşın falan mıydı?
- Öyle gibi. Adı Trey.
- Onunla çıkmamalısın.
Kendi insanlarında çıkmalısın.
Diğer Hummonglarla.
Hmong mu demek istedin?
- Hmong, Hummong değil.
- Her neyse.
Hummong,
yani Hmong nedir ki?
Çok aydınlandın biliyor musun?
Hmong, bir yerin değil,
bir halkın ismidir.
Benim halkım, Laos, Tayland
ve Çin'in değişik yerlerinden gelir.
Benim mahalleme nasıl düştünüz?
Neden orada kalmadınız?
Vietnam'la ilgili.
Sizin tarafınızdaydık ve
Amerika yenilince...
...komünistler diğer
Hmongları öldürmeye başladı.
Biz de buraya geldik.
Nasıl ortabatıya geldiniz bilmiyorum.
Yılın 6 ayı yerde kar var.
Ne yani? Orman halkı
donmuş tundrada mı yaşamak istedi?
Tepe halkı. Biz tepe halkıyız.
Orman halkı değil.
Evet, neyse ne.
Lüteriyenleri suçla.
Bizi buraya onlar getirdi.
Herkes Lüteriyenleri suçluyor.
Soğuk, aptalları dışarıda
tutar sanıyorsun.
Bıraktığın için sağ ol.
Aslında var ya,
sen fena değilsin.
Peki ya ahmak kardeşine ne demeli?
Geri zekâlı falan mı?
Aslında Tao çok zekidir.
Sadece gideceği yönü bilmiyor.
- Zavallı kurbağa.
- Aslında yaygın bir şey.
Hmong kızları daha
kolay uyum sağlıyor.
Kızlar üniversiteye giderken
erkekler hapse giriyor.
O yaşlı karı
benden nefret ediyor.
Bugün doğum
günün, Daisy.
Bu sene iki yoldan
birisini seçmelisin.
İkinci şanslar çıkacak yoluna.
Sıra dışı olaylar
hayal kırıklıklarıyla sonuçlanacak.
Şanslı numaralarınız:
84, 23, 11, 78 ve 99.
Zırvaya bak.
Evet.
Bu zamane
çocukları nasıl böyle?
Pekâlâ.
- Size yardım edeyim.
- Teşekkürler.
Bak sen şu işe?
Bak şu işe, Daisy?
- O biraz ağır yalnız.
- Sorun değil.
- Evet Karen. Ver onu hadi.
- İşte.
- Bu ne?
- Tutmaç.
Böylece yukarıdaki
şeylere ulaşabiliyorsun.
İşleri çok kolaylaştırıyor.
Bu da benden.
Bir telefon.
Kör değilim.
Düşündüm ki, düşündük ki,
oldukça işine yarar.
Teşekkürler Karen.
İşleri kolaylaştırmanın
yanlış bir tarafı yok.
Karen haklı baba.
Hayatın boyunca çok çalıştın.
Biraz ağırdan almanın
zamanı gelmiştir belki de?
Ve bir şey daha baba,
tabutuna çivi çakmayı bırak artık.
Evi düşünüyorduk.
Annem öldüğünden beri,
burayı çekip çevirmek zorlaştı.
Temizlemeyi saymıyorum bile.
Ve burada yapayalnızsın...
Evet, çok iyi yerler var.
Bahçeyi düzeltmek ve...
...kar küremek zorunda
olmadığın topluluklar.
Senin gibi aktif
fakat yalnız insanların...
...ve yaşıtlarının yanında
olmanın iyi yanları var.
Evet baba. Bir göz at.
Birkaç broşür getirdik.
Bu yerler hiç de düşündüğün
gibi değil. Çok harika yerler.
Evet, çok güzeller.
Gerçekten çok iyiler.
Gerçekten.
Birinci kalite barınaklar.
- Otelde yaşamak gibi aslında.
- Çok güzeller.
- Gerçekten.
- Evet.
Her şeyin icabına bakıyorlar.
Temizliyorlar. Çok iyiler.
Yeni ayakkabı alabileceğin,
çok güzel mağazaları var.
İnanılmazlar, gerçekten.
İyi vakit geçirirsin,
golf oynarsın belki.
Başka insanlarla tanışırsın.
Mendebur herif! Doğum
gününde bizi kapı dışarı etti.
Bunun kötü bir fikir
olduğunu söylemiştim sana.
- Haklıydın. - Kimsenin yardım
etmesine izin vermiyor.
Denedik ama.
Kes artık, olur mu?
Kimse denemediniz diyemez.
Nesi varsa onun?
Yapmamalıydık.
Josh ve Ashley ile
evde kalmalıydık.
En azından onlar
buraya gelmeyecek kadar akıllı.
O lanet olasıcalar
bizden daha iyiler.
Anneyi özledik,
değil mi Daisy?
Selam Walt!
Ne yapıyorsun?
Mangal yapıyoruz.
Gelmek ister misin?
- Sence?
- Tonlarca yemek var.
- Elini köpeğime sürme yeter.
- Endişelenme. Biz sadece kedi yiyoruz.
- Gerçekten mi?
- Hayır, şaka yapıyorum aptal.
- Hadi, onur konuğum olursun.
- Hayır, burada iyiyim.
- Hassiktir.
- Peki, ne yedin bugün?
Bir parça kek ve
kurutulmuş et.
Gel ve bir şeyler ye.
Biramız da var.
Aslında...
...tek başıma içmektense
yabancılarla da bira içebilirim.
Doğum günüm ne de olsa.
- Gerçekten mi? Mutlu yıllar Wally!
- Bana Wally deme.
- Biraların arasında Pabst yok.
- Şöyle derler, "Hmong'dayken--
N'aptım şimdi? Kime baksam
kafalarını öne indiriyorlar.
- Ne diyor?
- Evimize hoş geldin diyor.
- Hayır, demiyor.
- Evet, demiyor.
- Benden nefret ediyor.
- Evet senden nefret ediyor.
Tamam.
Ne? Hem siz balık kafalılar
neye bakıyorsunuz öyle?
Bence öteki odaya
geçelim. İzninizle.
Bu evdeki insanlar
çok gelenekçidir.
1- Sakın bir Hmong'un
kafasına dokunma.
Çocukların bile. Hmong'lar ruhun
kafada olduğuna inanırlar.
O yüzden yapma.
- Aptalca ama tamam.
Ve birçoğu bir insanla göz
teması kurmayı çok kaba bulur.
Bu yüzden sen onlara bakınca
kafalarını aşağı indiriyorlar.
Başka?
Bazı Hmong'lara bağırdığında
gülümser veya sırıtır.
Kültürel bir şey.
Utanmayı ve güvensizliği gösterir,
sana gerçekten gülmezler.
Delisiniz siz.
Fakat yemekler...
...güzel görünüyor ve güzel kokuyor.
- Ne sandın? Hmong yemeği.
Ben birkaç saniye
sonra dönerim.
- İşte burada.
- Teşekkürler. İnsanlara...
...bakmaktan bahsettin ama o
bana bakıp durdu.
O Kor Khue.
Lor ailesinin şamanı.
- Ne o? Cinci falan mı?
- Onun gibi bir şey.
- Boeki Boo.
- Komik adamsın Wally.
Kor Khue'nin ilgisini çekmişsin.
Yaptığını duymuş.
Seni okumak istiyor.
Ona izin vermemek çok büyük
kabalık olur. Büyük bir onurdur.
- Evet, tabi. Benim için sorun yok.
- Pekâlâ, otur bakalım.
İnsanlar sana saygı duymuyorlar.
Yüzüne bile bakmak istemiyorlar.
Yaşadığın hayatta,
yemeğin tadı tuzu yok.
Hayatın seni yıpratıyor.
Hata yapmışsın ve geçmiş
hayatın yaptığın bir hatadan ibaret.
Hayatından memnun değilsin.
Hayatında hiç mutluluk yok.
Huzur bulamamışsın gibi.
İyi misin?
Evet, iyiyim.
İyiyim, iyiyim.
Tanrım! Bu yabancılarla kendi şımarık
ailemden daha çok ortak noktam var.
Tanrım!
Mutlu yıllar!
- İyi misin?
- Evet, iyiyim.
- Kan gelmişti.
- Dilimi ısırdım sadece.
Bir şey yok.
Hadi aşağıya inip
şu güzel yemekten yiyelim.
Açlıktan ölüyorum.
Tamam.
Siz hanımlar harikasınız.
Bu yemek gerçekten iyi.
- Hadi seni obur!
- N'oldu?
- Hadi gidelim.
- Sebep?
- Milleti tanımak için.
- Burada da tanıyabiliriz.
Hayır. Bana, beni
yalnız bırakma demiştin.
Çok teşekkür ederim.
Şimdi gitmeliyim.
Geleceğim.
Yemeklerime dokunmayın.
- Bak bak, burada kim varmış.
- Gran Torinomu çalan çocuk.
- Kardeşim Tao.
- Denedi en azından, kurbağa.
Sallanıyordu ama
şimdi mis gibi oldu.
Bu da ne?
Pirinç likörü.
Denesene.
Pekâlâ.
Arkadaşlarımla burada
ne aradığını merak ediyoruz?
İyi soru.
Burada ne arıyorum?
- Ben Walt.
- Selam Walt. Ben Wa Xam.
- Wa Yam?
- Hayır. Wa Xam.
- Wa Xam, tamamdır.
- Ee, ne yaparsın?
- Bir şeyleri tamir ederim. Böyle
şeyler işte. - Ne gibi?
Oradaki kurutucuyu
tamir ettim bak.
Lavaboyu tamir ettim.
Yaşlı Merry teyzeyi reçete
yazdırmak için doktora götürdüm.
Onu da tamir ettirdim.
Daha bozulmamış kapıyı bile
tamir ettim.
Komiksin.
Bana her şey dediler
ama komik dememişlerdi.
- Şimdi gitmeliyim. Keyfine bak.
- Tamam, Yam Yam. Görüşürüz.
Hadi adamım.
Rahatla, çük kafa.
Seni vurmayacağım.
Sen olsaydım ben de
kafamı yere indirirdim.
Seni ilk gördüğümde işe yaramaz
biri olduğunu anlamıştım.
Kadınlarla aran,
hırsızlığından daha kötü, kurbağa.
- Adım Tao.
- Ne?
Kurbağa değil, Tao.
Adım Tao.
Oradaki kızla şansını
berbat ediyorsun.
Senin gibi bir kurbağa
umrumda değil zaten.
Neden bahsettiğini bilmiyorsun.
Yanılıyorsun sünnetsiz.
Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorum.
Dünyadaki en tatlı
insan olmayabilirim...
...fakat dünyadaki
en güzel kadınla evlendim.
Çabalamam gerekti.
Açıkçası, başıma gelen en iyi şeydi.
Fakat sen...
...Klik Klak, Ding ***
ve Charlie Chan'in...
...bayan adı-bilmem-ne ile
gitmesine izin veriyorsun.
Senden hoşlanıyor,
nedenini bilmesem de.
Kim?
Yam Yam!
Mor süveterli kız. Tüm gün
sana bakıp durdu, aptal.
- Wa Xam mı?
- Evet, Yam Yam. Evet.
İyi kız, çok çekici.
Konuştum onunla...
...fakat sen onun "Komedi Üçlüsü"yle
gitmesine izin verdin.
Ve neden biliyor musun?
Çünkü sen koca
şişman bir korkaksın.
Gitmeliyim.
İyi günler, korkak.
Yeter, yeter.
Tamam, koyun onları şuraya.
Hayır, hayır.
Yeter, yeter.
Yeter artık, lütfen--
Daha önce de getirdiğiniz
tavuk köftesinden mi bu?
Pekâlâ.
Sürekli kurutulmuş et
yemekten iyidir.
Neler oluyor?
- Neler oluyor?
- Tao kendini affettirmek için geldi.
- Senin için çalışacak.
- Hayır, çalışmayacak.
Benim için çalışmayacak.
Annem, ailemizin onuruna leke sürdü,
şimdi borcunu ödemesi gerek diyor.
- Yarın sabah başlayacak.
- Ne yarın ne de başka zaman olmaz.
Onun mülküme
girmesini bile istemiyorum.
Bunu hallettik sanıyordum.
Annem için
kabul etmen çok önemli...
...ve reddedersen
annemi aşağılamış olursun.
Neden suçu benim üstüme atıyorsunuz?
Arabamı çalmaya çalışan oydu...
...ve birden
kötü adam ben oluyorum.
Bak, ailem çok gelenekseldir...
...ve eğer Tao'nun borcunu ödemesine
izin vermezsen çok üzülürler.
Eğer istemiyorsa,
gidelim o zaman.
Kapa çeneni!
Evet, kapa çeneni.
Pekâlâ, yarın, yarın.
Teşekkürler.
İsa, Yusuf ve Meryem.
Bu Hmong'lar da yapışıyorlar adama.
Vay hergele!
Geleceğini düşünmemiştim.
Pekâlâ, nede iyisin?
- Ne gibi?
- Ben de onu soruyorum.
Benim için çalışacaksan,
nede iyi olduğunu bilmem gerek.
- Neler yapabileceğini bilmeliyim.
- Bilmem.
Ben de aşağı yukarı
böyle diyeceğini bekliyordum.
Oradaki ağacı gördün mü?
Git oraya ve kuşları say.
- Kuşları saymamı mı istiyorsun?
- Evet, saymayı biliyorsun değil mi?
Siz Asyalıların matematikte
iyi olması lazım, değil mi?
- Evet, saymayı biliyorum.
- Güzel.
Bir, iki...
Ne yapmamı istersin?
Boyanın kurumasını mı izleyeyim...
...ya da geçen
bulutları mı sayayım?
Dalga geçme benimle, çocuk.
Çalmaya çalışan ben değildim,
unutma bunu.
Durma.
Beni aşağılaman ya da ırkçı
sözler söylemen umrumda değil.
Neden biliyor musun? Katlanabilirim.
- Tabii ki katlanacaksın...
...çünkü cesaretin yok çocuk.
Mecburen buradayım. Neden bana
işe yarayacağım bir şey bulmuyorsun?
Senin aksine, ben işe yaramaz değilim.
İşlerimi kendim hallediyorum.
Bu pislikler ama diğer yandan,
dayanamıyorum.
Ne kadar daha yanımdasın?
Kurbağa, ne kadar dedim?
Gelecek cumaya kadar.
Tamam. Garajdan
merdiveni al.
Çatıyla işin bitince,
oluğu da yerine çivile.
Son üç yıldır ona
bakmaktan yoruldum.
Evet, aynen kardeşim.
Merhaba.
Dedem diyor ki,
Tao'ya bizim verandanın...
...altındaki kocaman eşek arısı
kovanını temizletebilir misin?
Eşek arısı kovanı mı?
Bu çok kötü.
Sanırım öğle yemeğinden
sonra halledebiliriz.
Tanrım!
Kes şunu artık.
Bugün son günüm.
Benim için başka neyin var?
Bugün dinlen.
Yeterince çalıştın.
Kurbağa!
Yok bir şey.
Boş ver.
Kowski?
Kowski?
Kowski?
Bay Kowalski?
Günaydın.
Sonuçlarınıza baktım ve
bence en iyisi tüm testlere başlayalım.
Böylece tüm sorunlarınız
hakkında bilgi sahibi oluruz.
Özür dilerim, her zamanki doktorum
Dr. Felmon'a ne oldu?
Dr. Felmon üç yıl
önce emekli oldu.
Onun yerine ben atandım.
Adım Dr. Chang.
- Walt dede arıyor.
- Açsana.
- Sen konuş onunla!
- Mitch.
- Burada faturaları yazıyorum.
- Onunla sen konuş, senin baban.
Selam baba.
Selam Mitch.
Benim, baban.
Evet, biliyorum.
Ne var ne yok?
Hiçbir şey, hiçbir şey aslında.
Nasıl gidiyor?
İyiyim.
Karen ve çocuklar nasıl peki?
İyi, herkes çok iyi baba. İyiyiz.
Tamam. İşin nasıl?
Meşgul.
Evet, sanırım--
Aslında, meşgulden bahsetmişken,
yapmam gereken çok iş var baba...
...yani eğer çok
önemli bir şey değilse--
Hayır, hiç de değil.
Bu hafta sonu arasana.
Tabii ki.
Seninle konuşmak güzeldi.
Aradığın için sağ ol.
Teşekkürler.
Bu çocuğun şansı bile yok.
Musluklar hakkında ne bilirsin?
Çok şey bilirim, çocuk.
Hem de çok.
- Tanrım. Pete aşkına.
- N'oldu?
Burası yüz derece falan herhalde.
Vantilatörü çalıştır.
Burası dökülüyor.
Tüm bu aletleri nerden buldun?
- Neden bahsediyorsun?
- Tüm bu alet edevatı diyorum.
Bir hırsızı şaşırtabilir ama...
...bunları satın aldım.
Hepsini kendi paramla.
Tabi, tabi. Onu kastetmedim.
Burada çok fazla şey var diyorum.
Buradaki her aletin bir amacı,
yaptığı bir iş vardır.
Hepsi gerekli olduğu yerde kullanılır.
- Tamam, peki bu ne o zaman?
- O delgi.
- Ya şu?
Kerpeten.
Yan keski,
onun mala olduğunu biliyorsun.
Orada bahçe makası var
ve şu da testere.
O da çekiç.
Beni kandıramazsın çocuk.
Pekâlâ, çıkar baklayı.
Sadece... tüm bunları
almaya param yetmez.
Sanırım, senin gibi
kalın kafalı biri bile...
...bunları toplamanın
elli yıl sürdüğünü anlayabilir.
- Evet, fakat--
- Pekâlâ, bak. İşte.
Buradaki üç alet senindir.
Bu pas çözücü, kerpeten
ve biraz koli bandı.
İşini bilen
herhangi bir adam...
...evdeki işlerin yarısını
sadece bu üç şeyle halledebilir.
Başka bir şeye ihtiyacın olursa,
ödünç alırsın olur biter.
Tamam, süper.
- Hassiktir.
- Bu da ne?
Hiçbir şey.
Ne?
Hiçbir şey öyle mi?
Biraz önce öksürüğünden kan geldi.
Bu hiç de iyi değil.
Bir doktora görünmelisin.
Bak...
...oradakiler,
geçen gece bahçeme gelenler.
- Kim onlar? - Sadece bir çete.
Birkaç çete üyesi Hmong.
Ben de öyle düşünmüştüm.
Burada ne işleri var?
Beni de aralarına alacaklardı.
Kabul sınavımda başarısız olduğumda...
...kızdılar biraz.
Korkaksın işte. Böyle
adamlarla takılmak istiyorsun.
Kabul sınavın neydi peki?
Gran Torinom mu?
Bak sen şu işe!
Kurbağa.
İşin var mı?
İşte.
Olay şu.
Yukarıyı ben alıyorum, çünkü
orası daha ağır. Oradan çekeceğim...
...ve sen de aşağıda durup iteceksin.
Her basamakta bana yardım edeceksin.
- Böyle işte. - O zaman yukarıyı
benim almama izin ver.
Hayır, hayır,
yukarısı bende.
Hayır, yukarıyı ben alıyorum.
Bayağı ağır görünüyor.
Bak, ben sakat değilim.
Yukarıyı ben alıyorum.
Yukarıyı almama izin vermezsen,
yardım etmem. Ben eve gidiyorum.
- Dinle beni çük kafa.
- Hayır, sen beni dinle ihtiyar!
Buradayım çünkü
yardıma ihtiyacın var.
Yani, ya yukarıyı alırım
ya da giderim.
Pekâlâ, sen yukarıyı al,
ben de iteyim.
O küçük kız ellerinden
kaydırıp da beni ezme.
Aklıma sokma şimdi.
Bu şey bir ton çeker.
Saat gibi çalışır ama.
Artık bunun gibisini yapmıyorlar.
- Ee, ne yapacaksın onunla?
- Satarım herhalde.
- Ne kadara?
- 60 kağıt.
Bodrumda öyle
durmasından sıkıldım artık.
Neden sordun?
Dondurucu mu arıyorsun?
- Bizimkinin işi bitti gibi.
- Tamam, 25 kağıda senindir.
25 mi?
Biraz önce 60 dedin.
Biliyorum, ilan parası
bana kalacak.
Hadi, sizin eve kadar götürelim.
- Biraz ironik değil mi?
- Ne?
Kurbağanın senden çalmaya
çalıştığı arabayı yıkaması.
Evet, eğer bir yeri atlarsa,
tekrar yıkar ama.
Ona böyle göz kulak
olman çok iyi.
Hayatında örnek
alacağı kimse yok.
- Ben örnek alınacak birisi değilim.
- Fakat iyi adamsın Wally.
- Keşke babamız biraz senin gibi
olsaydı. - Bana Wally deyip durma.
Hayır, ciddiyim. Bize çok
yüklenirdi. Çok geleneksel...
...ve gerçekten eski kafalıydı.
- Ben de eski kafalıyım.
Evet, fakat sen Amerikalısın.
Bu ne anlama
geliyor şimdi?
- Onu seviyorsun değil mi?
- Şaka mı yapıyorsun?
Arabamı çalmaya çalıştı.
Ve sen de onunla zaman
geçirip, tamir etmeyi öğretiyorsun.
Piç kuzenlerimizden kurtardın.
Ağzından çıkanı
kulağın duysun bayan.
- Ve iyi bir adamsın.
- İyi bir adam değilim.
Bir tane daha bira ver,
ejderha hanım. Bu bitti.
Hmong'lar bahçıvanlığı
kadın işi olarak görürler.
Bu yüzden seni sürekli
bahçede görüyorum herhalde.
- Ayrıca biz Hu-Mong'da değiliz.
- Komik.
Bırakmalısın onu.
- Senin için kötü. - Öyle mi?
Çete üyesi olmak da kötü, bok torbası.
Biraz önce
ne dediğimi duymadın mı?
Öksürüğünden kan
geldiğini gördüm. Bırakmalısın.
Hem o arma da ne?
Antik izcilik arman mı?
1. süvari alayı.
1951'den beri bende.
İleride ne yapmayı
düşünüyorsun çocuk?
Bilmem, ticaret
yaparım diyordum.
Ticaret öyle mi? En büyük
oğlum ticaret işinde.
İşleri iyi mi?
Evet tabii.
Çalma izni var.
Ben 50 yıl Ford fabrikasında çalıştım,
o ise gitmiş Japon arabası satıyor.
- Araba mı yaptın yani?
- Evet.
1972'de bu Gran Torino'ya
direksiyon milini taktım.
Gerçekten ihtiyarsın.
Süper!
Ticarete atılmak
istiyorsun demek?
Okula gitmeyi
düşünüyor musun peki?
- Fakat okul için para lazım.
- Belki de bir iş bulmalısın.
Hayatının geri kalanında oturup
bahçemi malçlamayacaksın herhalde.
- Bana ödeme yaparsın belki.
- Tabii, çok komik.
- Nasıl bir işe girebilirim ki?
- Evet haklısın. Kimse seni işe almaz.
Bak, sadece
şaka yapıyorum çü...yani...
İş bulabilirsin
Her yerde iş bulabilirsin.
Neresi mesela?
- İnşaat işine ne dersin?
- Ben mi?
- Evet.
- İnşaat?
- Evet.
- Alzaymır'ın falan mı var senin?
Hayır, şantiyede iş bul.
Tanıdıklarım var.
Tabii, biraz ayarlamalar
yapıp seni adam etmem lazım.
- Beni adam etmek mi?
- Evet.
Ve ayrıca bayan Yam Yam'la da
çıkman gerek bence.
Kendine iyilik et biraz.
Cevherini çıkart ortaya.
Şimdi sadece erkeklerin
nasıl konuştuğunu öğrenmelisin.
Şimdi Martin ve benim
atışmalarımızı dinle sadece.
- İyi misin? Hazır mısın?
- Evet.
Girelim bakalım.
Mükemmel.
Bir Pollack ve bir de çekik gözlü.
Nasılsın Martin,
seni deli ibne İtalyan?
Walt, adi şerefsiz,
senin geleceğini anlamalıydım...
...günüm çok iyi geçiyordu.
- Ne yaptın?
Kör bir adamın
parasını mı aldın?
Para üstünü mü yanlış verdin?
- Bu Japon da kim?
Yan evde oturan korkak bir çocuk.
Onu adam etmeye çalışıyorum biraz.
Gördün mü çocuk? İşte bir erkek
diğeriyle böyle konuşur.
- Öyle mi?
- Kulağında pislik mi var senin?
Şimdi çık dışarı, geri gel
ve adam gibi konuş.
Gerçek bir adam gibi.
Hadi. Çık dışarı!
Şimdi geri gel.
Üzgünüm bunun için.
Sorun değil.
N'aber ihtiyar
ibne İtalyan?
Kafanı uçurmadan dükkanımdan
çık seni lanet saksocu.
Tanrım.
Lanet olsun!
Sakin ol. Ne yapıyorsun?
Aklını mı kaçırdın?
Öyle dedin.
Erkek adam öyle konuşur dedin.
Bir adamın dükkânına girip
aşağılamazsın. Yapmazsın öyle.
Ya yabancı birisiyle
karşılaşırsan ne olacak?
Yanlış konuşursan
o aptal kafanı uçuracaktır.
- Ne demeliydim peki?
- Selam veya merhaba ile başla mesela.
Evet, içeri gir ve:
"Efendim, eğer müsaitseniz
saçımı kestirmek istiyorum" de.
Evet, kibar ol ama
yalakalık yapma.
Aslında biraz önce çıktığın
inşaat işinden bahsedebilirsin...
...ve arabandaki kız arkadaşın
hakkında sızlanabilirsin.
Orospu çocuğu,
frenleri yeni tamir ettirdim...
...ve o orospu çocukları
beni soyup soğana çevirdi.
Direk girdi götüme.
Adama küfür etme. Sadece
odada olmayan kişilerden bahset.
Bovling gecesinde sana fazla mesai
yaptıran patronun hakkında sızlan.
Tabii, benim ihtiyar bakkal
günü geçmiş kuponları...
...almadı diye
2 saat çemkiriyor...
...ve maç başladığında da hiç
konuşmuyoruz diye ağlamaya başlıyor.
Gördün mü? Şimdi dışarı çık,
içeri gel ve konuş onunla.
Roket bilimi değil ki
bu Tanrı aşkına.
Evet ama ne işim, ne arabam,
ne de kız arkadaşım var.
Tanrım, şansım varken
kafasını uçurmalıydım.
Belki de, şimdi arkanı
dönüp dışarı çıkmanı...
...geri gelmeni ve
işe, kız arkadaşa, geleceğe...
...ve hiçbir şeye sahip
olmayışın hakkında konuşma.
Sadece dön ve git.
Efendim, eğer meşgul değilseniz
saçımı kesebilir misiniz?
Seni ihtiyar orospu çocuğu
ibne İtalyan berber.
Adamım, inşaat işinde
diğer elemanlardan ne çekiyorum.
Siktir.
- Her şey tamam değil mi?
- Evet, evet.
Bana evetleme. Sadece: "Evet efendim,
elimden geleni yapacağım" de.
- Tamam, elimden geleni yapacağım.
- Çünkü ben birisine kefil olduğumda...
...bu onlara söz
verdiğim anlamına gelir.
Beni utandırmanı istemem.
Hayır, ben iyiyim.
Hevesliyim.
Hemen yayılma.
Direk gözlerinin
içine bak...
...ve bir adam el sıkışından
çok şey anlayabilir.
- Bunu arka cebine koy.
- Süper.
Batırma bunu.
Kennedy, seni
saf ayyaş İrlandalı, nasılsın?
- Kötüyüm ama kim dinler ki?
- Ben değil, orası kesin.
Keyfine bak Walt,
seni aptal Pollack.
Tamam, bu sana
bahsettiğim çocuk.
Tao, bu Tim Kennedy,
bu işte bir numaradır.
Elimizde ne var Walt?
İnşaat işinden anlıyor
ve zeki çocuktur.
Neye ihtiyacın
olursa yapar.
- Emin misin?
- Evet.
- İngilizce biliyor musun?
- Evet, efendim.
- Burada mı doğdun?
- Öyle.
Seni buraya Walt getirdi
herhalde. Araban var mı?
Şu an yok. Şimdilik
otobüsle idare edeceğim.
Otobüs mü? Tanrım!
Araban yok mu yani?
Kapak contası çatladı ve
mağazadaki lanet olası ibneler...
...2100 dolar istedi.
Geçenlerde Tahoe'imin
şanzımanını değiştirttim...
...orospu çocukları beni
3200 dolar kadar soydular.
- Lanet hırsızlar. Doğru değil bu.
- Bunda haklısın.
Pazartesi gel, sana
yapacak iş ayarlayalım.
Teşekkürler Bay Kennedy.
- Tim de, senin adın neydi?
- Tao.
T, tamamdır.
Bana borçlandın Walt.
Noel'de sana
meyveli kek alırız.
Meyveli keki siktir et.
Gran Torino'nun anahtarlarını
bırakmaya ne dersin?
- Neden herkes benim
arabamı istiyor? - Şaşırmadım.
Sen ne bilirsin ki?
Pekâlâ, hadi gidelim, çük kafa.
Mick de burada
kendini tatmin etsin.
Ne yapıyoruz?
Ne yapmak istersin? Aletlerini pirinç
torbasında mı taşıyacaksın?
İşte.
Bunlardan biri işine yarar...
...buna da ihtiyacın olacak.
Bunların hiçbirini karşılayamam.
Ben karşılarım.
İlk maaşınla geri ödersin.
- Süper. - Böyle bir şeye de
ihtiyacımız olacak.
Bu tam aradığım
şey, alet kemeri.
İşte.
Sızlanmıyorum ama aletlere de
ihtiyacım olmayacak mı?
Aletlerim var ama sana
alet kemerimi ödünç vermem.
Giderken aletleri alabilirsin.
- Bunlar için minnettarım.
- Lafını bile etme.
Hayır, gerçekten.
Teşekkürler.
N'aber ev oğlanı?
N'apıyorsun?
- N'aber adamım?
- Neyin var pank?
- Küçük kuzenimi kontrol ediyorum.
- Evet adamım.
Küçük kuzenim.
Bu da ne?
- Nerden geliyorsun adamım?
- İşten eve gidiyorum.
Bundan anlamazsınız biliyorum.
- Demek işe girdiğin doğruymuş.
- Rahat bırakamıyor musunuz beni?
Ne?
Korktu değil mi?
- Bunları kim aldı sana? Baban mı?
- Ne istiyorsunuz benden?
- Baban mı aldı sana bunları?
- Aletlerimden çekin elinizi.
- Bu siktiğim şeyler de ne?
- Neden beni utandırıyorsun?
- Ellerinizi çekin eşyalarımdan!
- Bu iş büyük adamım.
- Ver onu bana.
- Hadi, onlar benim.
Sigara mı istiyorsun?
Siktir.
Bırakın beni.
Ver onu.
Ver onu bana.
Aradığım ifade ne?
Evet, "Kurtarma suratı"
Selam.
Selam.
Gitmeliyim.
Birkaç gündür görmüyorum
seni. Nerelerdeydin?
Meşguldüm.
Meşgul öyle mi?
- Ne oldu sana?
- Endişelenme.
Ne demek endişelenme.
Lanet yüzüne bak.
Endişelenme dedim.
Senin sorunun değil.
Ne zaman?
Birkaç gün önce işten
çıktıktan sonra yakaladılar.
Korkaklar.
Elimden geleni yaptım...
...fakat senin
birkaç aletini kırdılar.
- Yenilerini alırım.
- Aletleri takma kafana.
Kuzenin nerede oturuyor?
Hayır, Walt.
Sorun değil.
- Bir şey yapmanı istemiyorum.
- Tabii.
Fazladan alete ihtiyacın
olursa haber ver.
- Çatı çekici işime yarardı.
- İyi, garajıma git ve al.
Burası son durak olmalı.
Anlaşma şu. Tao'dan uzak
duracaksınız, anladınız mı?
Arkadaşlarına Tao'dan
uzak durmalarını söyle.
Eğer seni dinlemezlerse,
çok kötü olacak.
Bu kadar, anladın mı?
Bunu evet olarak alıyorum
çünkü eğer buraya bir daha...
...gelmek zorunda kalırsam
işler çirkinleşecek.
Yolumdan çekil.
Köpeğini nasıl istersin?
Yani bifteğini demek istedim.
- Komik. - Sadece kedi
yediğimizi söylemiştim.
Seni daha önce
böyle görmemiştim.
İyi hissediyorum. Güzel
bayanlar, güzel yemekler var.
- Ve Tao.
- Tao bile canımı sıkmıyor.
- İyi vakit geçiriyorsun.
- Evet.
Ve hiç bitmeyecek.
Eline n'oldu?
Duşta kayıp düştüm.
Önemli bir şey değil.
Bak Yam Yam, eğer o yapmazsa
ben çıkma teklif edeceğim sana.
Wa Xam, dinleme onu.
O bir beyaz şeytandır.
Evet, ben beyaz şeytanım.
Çok isterdim Walt ama
bunda seni yendi.
Gerçekten mi? Hadi oradan!
Yemek ve sinema falan mı?
Evet, otobüsle gidecekler.
Hayır, otobüse binemezsiniz.
Daha klas bir şeye ihtiyacınız var.
Ne gibi?
Limuzin mi kiralayayım?
Ona ne dersin?
- Gran Torino mu?
- Evet.
- Gran Torino'yu mu vereceksin?
- Evet, Gran Torino'yu vereceğim.
Gerçekten mi?
Evet, gerçekten.
Herkes iyi mi?
Tao!
Sorun yok, sorun yok.
Nine nerede?
Sue nerede?
- Sue nerede?
- Teyzemlere gitmişti.
- Teyzenlere mi? Emin misin?
- Evet.
Telefonu kap
ve ara onu hemen.
Sue.
Bunun olacağını biliyordum.
Burada ne işim var?
Belki arkadaşları aradı ve
o da planlarını değiştirdi.
Evet.
Savaşta çok fazla arkadaş
kaybettik ama buna katlanırsın.
Üzülebilirsin.
Bay Kowalski?
İyi misiniz?
Evet, iyiyim.
Polis sonunda gitti.
Kimse konuşmuyor.
Hmong'lar hakkında bir şey,
ağızlarını kapalı tutuyorlar.
Evet, fark ettim.
Biliyorsun, o çete
etrafta olduğu sürece...
...Tao ve Sue bu dünyada
huzur bulamayacaklar.
Onlar gidene kadar.
Sonsuza dek.
Ne demek istiyorsun?
Ne demek
istediğimi biliyorsun.
Sue'yu hastaneye götürdüm.
Çok korkmuş.
- Hepsi korkmuş.
- Evet.
Özellikle Tao.
Şimdi dışarıda oturmuş...
...senin kapına bakıyor.
Ne beklediğini
biliyorsunuz, Bay Kowalski.
Sen ne yapardın?
- Tao ne yapmalı? - Siz olsaydım
yapacağım şeyi biliyorum...
...ya da en azından yapmanız
gerektiğini düşündüğünüz şeyi.
Gerçekten mi?
Tao olsaydım,
sanırım intikam isterdim.
Seninle omuz omuza verip
onları öldürmek isterdim.
- Ve sen?
- Ben mi ne yapardım?
Buraya gelip sizinle
konuşurdum sanırım.
Bu insanlara yakın
olduğunuzu biliyorum...
...fakat bu beni de
kızdırıyor, Bay Kowalski.
- Bira ister misin?
- Bir tane iyi giderdi.
Sandıkta biraz var,
orada, tam arkanda.
Lanet olsun.
- Adil değil.
- Hiçbir şey adil değil, peder.
Ne yapacaksınız Bay Kowalski?
Bana Walt de.
Pekâlâ.
Ne yapacaksın Walt?
Bilmiyorum...
...fakat bir şeyler
düşünürüm.
Ne olursa olsun,
fırsatları bile olmayacak.
Ne yapıyorsun?
Düşünüyorum.
Düşünüyor musun?
Düşünme zamanı geçti.
Şimdi bu ibnelerin
amına koyma zamanı.
Bunu duymak istemiyorsun biliyorum
ama şimdi sakin olma zamanı.
Sakin mi?
Sakin olmamı mı istiyorsun?
Sakin olmalıyız yoksa
hata yaparız.
Bu işte geri adım
atmamız gerek.
Hayır, beni hayal kırıklığını
uğratma Walt. Bari sen yapma.
Bu iş bugün sona erecek.
Otur.
- Oturmak istemiyorum.
- Otur dedim!
Şimdi beni dinle.
Bunu çok iyi planlamalıyız.
Hata yapma lüksümüz yok.
Bu iş için doğru adam
olduğumu biliyorsun.
Şimdi eve gidip sakin olmanı ve
saat 4'te buraya gelmeni istiyorum...
...ve yapılması gereken yapılacak.
- Ben şimdi, hemen gidelim derim.
Ve sonra? Kuzenlerini ve diğer
ibneleri mi öldüreceğiz?
Bay Sert birden
kana mı susadı.
Bunun hakkında
hiç bir şey bilmiyorsun.
Şimdi eve git.
Sakinleş ve saat 4'te buraya gel.
Tamam mı?
Tamam.
Biliyorum, biliyorum.
Rahat ver be.
İlk defa evin içinde
sigara içiyorum.
Biraz keyif çatmama
izin ver, tamam mı kızım?
Hepsi tamam.
10 Amerikan doları.
Sanırım senin
o pis İtalyan ellerin...
...usturayla tıraş edecek
kadar sabit değildir.
Usturayla mı?
Saha önce hiç usturayla
tıraş etmemi istememiştin.
Biliyorum ama
hep merak etmişimdir.
- Tabii çok meşgul değilsen.
- Hayır, sadece havlu ısıtayım.
İşte 20 dolar.
Üstü kalsın.
Şah damarımı kesme diye.
Evet efendim, aşağı yukarı 1 saat
sürer. Kolları kısaltacağız biraz.
Omuzları da.
Üzerime oturan
bir takımım olmamıştı.
Evet efendim.
Çok iyi görünüyor.
Sizin için ne yapabilirim
Bay Kowalski?
Günah çıkarmak için geldim.
- Yüce Tanrım, ne yaptınız?
- Hiçbir şey, sakin ol.
- Neyin peşindesiniz? - Günah
çıkaracak mısın çıkarmayacak mısın?
En son günah çıkarmanızdan
bu yana ne kadar geçti?
Çok.
- Günahlarımı bağışla peder.
- Ne günah işledin, evladım?
1968'de fabrikanın Noel partisinde
Betty Jablonski'yi öptüm.
Dorothy diğer eşlerle birlikte
yan odadaydı.
Birden oldu.
Evet, devam et.
Bir tekne ve motor satışından
900 dolar kâr yaptım.
Vergilerimi ödemedim ve
bu da çalmakla aynı şey.
Evet, tamam.
Son olarak...
...2 oğluma da
hiç yakın olmadım.
Onları tanımıyorum.
Nasıl oldu bilmiyorum.
- Bu kadar mı?
- Bu kadar.
Hayatımın çoğunda beni
rahatsız eden şeyler bunlar.
10 kere "Yüce Meryem" ve
5 kere de "Babalarımız" de.
Tanrı seni sevsin, bağışlasın ve
tüm günahlarından arındırsın.
Baba, oğul ve
kutsal ruh adına.
Teşekkürler peder.
Sue'ya olanların
intikamını mi alacaksın?
Bugün o eve gideceğim Bay Kowalski.
- Öyle mi?
- Öyle.
Ve siz planınızın
aptallığını görene dek her gün.
- Meşgulüm, gitmem gerek.
- Huzur bulun.
Ben huzurluyum zaten.
Tanrım.
Hangisi benim?
- Daha önce silah ateşledin mi?
- Hayır.
Koy onu yerine.
Sana göstermek
istediğim bir şey var.
Ne?
1952'de çekiklerin makineli
tüfeklerini patlatmaya yollandık.
Canımıza okudular. Oradan
bir tek ben çıkabildim.
Bunun için bana gümüş
yıldız verdiler. İşte.
Senin olmasını istiyorum.
Neden?
Çünkü o gece tehlikeli
olduğunu bile bile gittik.
Bu gece de öyle olabilir.
- Her zaman geri dönmeme
ihtimali vardır. - Tabii ki.
Oraya gidip
canlarına okuyacağız.
Tabi, bu aptalca. Bu tam da
onların beklediği tepki.
Kapa şunu da gel.
- Kaç tane?
- Kaç tane ne?
Kore'de kaç kişi öldürdün?
- 13, belki daha fazla.
- Adam öldürmek nasıl bir şeydi?
Bilmek istemezsin.
Şimdi kapat şunu.
Walt! Walt!
Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
- Sakinleş, oradan çıkamazsın.
- Çıkar beni hemen!
Çıkar beni. Çıkarsana beni,
seni öldüreceğim!
Kapa çeneni!
Adam öldürmenin nasıl bir şey
olduğunu mu öğrenmek istiyorsun?
Berbat bir şey.
Daha kötüsü ise, sadece teslim
olmak isteyen birkaç zavallı...
...çocuğu öldürdüğün için
cesaret madalyası almandır.
Evet, senin gibi
korkmuş çocuklar.
Biraz önce eline aldığın tüfekle
onları tam kafalarından vurdum.
Bir gün olsun aklımdan çıkmadı.
Kendine bunu yapmak istemezsin.
Ben ellerimi kana
buladım, kirlendim.
Bu yüzden bu gece
tek başıma gidiyorum.
Walt, çıkar beni buradan
hemen, çıkar beni!
Bak, o kadar yol gelmişsin.
Arkadaşım olduğun için
gurur duyuyorum ama...
...önünde seni bekleyen
koca bir hayat var.
Fakat ben, ben unumu
eledim, eleğimi astım.
Bu yüzden bu gece
tek başıma gidiyorum.
Hayır, bekle.
Walt! Walt!
Köpeğime göz kulak
olmanı istiyorum.
Evet, ben de seni seviyorum.
Evet, o da ihtiyar.
Adı Daisy.
- Alo
- Ben Walt.
Anahtar verandadaki porselen
kaplumbağanın altında.
İçeri gir. Kardeşin
bodrumda. Gitmeliyim.
Üzgünüm peder,
gitmeliyiz.
Size söylüyorum, eğer
burada kalmazsak katliam olacak.
Saatlerdir buradayız.
Bir birimi tek bir
yere sabitleyemeyiz.
Kalmanız için yalvarıyorum.
Komiser yardımcısından haber aldım,
gidiyoruz buradan.
- Ben kalıyorum.
- Hayır, kalmıyorsunuz.
Bizimle gelip bizimle ayrılmanız
konusunda özel emir aldık.
Kafanıza dikkat edin.
Sue, buradayım, buradayım.
Aç hemen şu kilidi.
Bensiz gitti.
Smokie'ye bensiz gitti.
Tao!
Burada hiç pislik var mı?
- Geleceğini beklemiyordum.
- Kapa çeneni pislik.
Senin gibi küçük çüklü
birine söyleyecek şeyim yok.
Tabi, tabi. Erkek
arkadaşına arka çık.
Çünkü ya o ya da sen kendi
ailesinden birine tecavüz etti.
Kendi kanınızdan birine Tanrı aşkına.
Hadi durmayın da minyatür
kovboylar gibi çekin silahlarınızı.
Hadi durmayın.
Tao nerede?
O korkak gelmeyecek mi?
Tao'yu boş ver şimdi.
Tao'nun senin için
bir saniyesi bile yok.
Kim diyor?
Sen mi?
Ne halt edeceksin, ihtiyar?
Ne yapacaksın orospu?
- Sabırsızız herhalde değil mi?
- Kapa çeneni.
Sen kapa çeneni!
- Ateşiniz var mı?
- Ne?
Hayır.
Ben...benim ateşim var...
"Yüce Meryem,
sen fazilet dolu"
Evet efendim.
- Ne oldu?
- Geride durun.
- O benim arkadaşım.
- Geride dur dedim.
Duydun mu?
Geride dur.
- Ne oldu?
- Geride dur.
O benim arkadaşım.
Lütfen. Çok önemli.
Çakmağını eline aldı
ve onu vurdular.
Üzerinde silah bile yoktu.
Bu sefer görgü
tanıkları da var.
Uzun süre hapiste olacaklar.
- Memur Chang! Bu insanları geride tut.
- Geride durun. Tamam mı?
Siktirin gidin buradan!
Walt Kowalski bir keresinde
bana yaşam ve ölüm hakkında...
...hiçbir şey
bilmediğimi söylemişti.
Çünkü ben, batıl inançları olan yaşlı
kadınların ellerini tutmak isteyip...
...onlara sonsuzluğu vaat eden,
fazla eğitim görmüş...
...27 yaşındaki bir bakireydim.
Walt'ın gördüğünü söyleme
konusunda hiçbir sıkıntısı yoktu...
...fakat haklıydı da.
Walt'u tanıyana kadar yaşam ve ölüm
hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
Ama öğrendim.
Ve Dorothy'nin böyle
isteyeceğini düşünerek...
...evimi kiliseye bırakıyorum.
Bu da bizi son maddeye getiriyor
ve lütfen dilin kusuruna bakmayın.
Bay Kowalski'nin vasiyetinde
ne yazıyorsa aynen okuyorum.
Ve 1972 model
Gran Torinomu...
...arkadaşım...
...Tao Vang Lor'a bırakıyorum.
O pis Meksikalılar gibi
tavanını kestirmemen...
...üzerine pespaye köylüler
gibi aptalca alevler koydurmaman...
...ve diğer çük kafalılardan
gördüğün gibi...
...arkasına ibne işi spoyler
taktırmaman koşuluyla.
Berbat görünüyor.
Bunların herhangi birini yapmaktan
kendini alıkoyarsan, senindir.
Çevirmen: m1r4culous
(Nam-ı diğer Hiro)