Tip:
Highlight text to annotate it
X
AltYazı : Levent-Bülent
Sizlere William Wallace'ı anlatacağım.
İngiliz tarihçiler benim bir yalancı
olduğumu söyleyecekler,
ama tarih, kahramanları asanlar tarafından yazılıyor.
İskoç kralı arkasında bir varis
bırakmadan ölmüştü,
ve İngiltere kralı,
acımasız ve dinsiz Edward Longshanks,
kendini İskoç kralı ilan etti.
İskoç soyluları taht için onunla
ve birbirleriyle savaştılar.
Longshanks soyluları ateşkes görüşmeleri
için davet etti--
silahsız olarak.
Köyün çiftçilerinden biri,
Malcolm Wallace'dı,
kendi topraklarına sahip bir yerli.
İki oğlu vardı--
John ve William.
Sana orada kalmanı söylemiştim.
Şey, işlerimi bitirdim.
Nereye gidiyorsunuz?
MacAndrews'e.
Toplantı bittikten sonra
bizi ziyaret etmesi gerekiyordu.
- Ben de gelebilir miyim?
- Hayır, eve git.
Ama gelmek istiyorum.
Eve gitmezsen dayağı yersin.
Eve git, William.
MacAndrews!
MacAndrews!
Aman Tanrım.
Sakin ol!
William!
William!
William, sakin ol.
Sakin ol.
Korkma.
William.
Ve ben karşı saldırıya geçelim derim!
Onlarla savaşamayız!
Bu intihar olur!
Wallace haklı!
Onlarla savaşalım!
Savaşmak isteyen bütün onurlu insanlar
o toplantıdaydı.
Bir orduyla başa çıkamayız.
50 çiftçiyle olmaz.
Onları yenmemiz gerekmiyor,
sadece savaşacağız.
Şimdi, kim benim yanımda?
Seninleyim, Wallace.
Tamam, tamam.
Hazırlanın.
Nereye gittiğini sanıyorsun?
Seninle geliyorum.
Demek benimle geliyorsun, öyle mi?
Peki ne yapacaksın?
Yardım edeceğim.
Gerçekten iyi bir yardımcı olurdun,
ama burada kalmanı
ve ben yokken
buraya göz-kulak olmanı istiyorum.
Savaşabilirim.
Biliyorum.
Savaşabileceğini biliyorum.
Ama bizi büyük yapan aklımızdır.
Yarın görüşürüz.
İngilizler.
Yere yat.
Baban ve abin burada olmadığı için,
bizi öldürüp, köyü yakacaklar.
Herşey bize bağlı, Hamish.
Baba?
Baba?
William!
Buraya gel, delikanlı.
William.
Ben senin amcanım.
Argyle.
Annene benziyorsun.
Bu gece burada kalacağız.
Yarın benimle birlikte eve geleceksin.
Buradan gitmek istemiyorum.
Babanın da ölmesini istemiyordun, değil mi?
Ama öldü.
Rahip şiirsel kutsamasını yaptı mı?
'Tanrı ruhunu alıp kutsasın'?
Latince konuştu.
Latince bilmiyor musun?
Sanırım bu halletmemiz gereken
birşey, değil mi?
Tanrı ruhunu alıp kutsasın.
Tanrının ışığı üzerine olsun.
Tanrı günahlarını bağışlasın
ve sana huzur versin.
Kalbin özgür.
Onu izleyecek kadar cesur ol.
Ne yapıyorlar?
Kendilerince veda ediyorlar--
yasaklanmış çalgılarla, yasaklanmış
melodiler çalıyorlar.
Babamız öldürüldüğünde, baban ve ben de
aynı şeyleri hissetmiştik.
Önce, bunu kullanmayı...
öğren.
Sonra da ben sana bunu kullanmayı...
öğreteceğim.
Yıllar sonra,
İngiltere kralı Edward Longshanks,
kendisini tahta götürecek olan
büyük oğlunu evlendirdi.
Ve oğluna gelin olarak,
rakibi olan Fransa kralının
kızını seçti.
Yaygın bir söylentiye göre,
prensesin gebe kalma işini,
Longshanks'in bizzat
halletmesi gerekiyordu.
Muhtemelen onun düşüncesi de
bu yöndeydi.
İskoçya...benim topraklarım.
Fransızlar güçlü olanın
ayaklarına kapanırlar,
ama kendi adamızın tamamını bile
kontrol edemezken
bizim güçlü olduğumuza nasıl inanırlar ki?
Oğlum nerede?
Bağışlayın, lordum.
Benden onun yerine vekalet etmemi istedi.
Ben onu istedim,
ve o seni gönderdi.
Gideyim mi, lordum?
Eğer ben öldükten sonra kraliçesinin
hükmetmesini istiyorsa,
kal ve nasıl olduğunu öğren.
Lütfen.
Soylular.
Soylular İskoçya'nın anahtarı.
Bizim soylularımızın kuzeydeki
topraklarının bir kısmını al,
onların soylularına buradan,
İngiltere'den toprak ver,
ve onları bize karşı koyamayacak
kadar açgözlü yap.
Ama efendim, soylularımız onları
istemeyeceklerdir.
Yeni topraklar yeni vergi demektir,
ve onlardan zaten Fransa'daki savaştan
dolayı vergi alındı.
Öyle mi?
Öyle mi?
İskoçya'nın problemi
İskoçlarla dolu olması.
Belki de eski bir geleneği
uygulamanın vakti gelmiştir.
Soylulara büyük haklar vermek.
İlk gece.
Soylularımız yönettikleri topraklarda evlenen
her kızla,
ilk geceyi geçirme
hakkına sahip olacak.
Eğer onları oradan atamıyorsak, kendi soyumuzu arttırırız.
Bu, tam da İskoçya için istediğimiz lordları
satın almamızı sağlar,
vergi alsakta, almasakta, değil mi?
Mükemmel bir fikir, efendim.
Öyle mi?
Edinburgh'de İskoç soylularının konseyi toplandı.
Bunların arasında İskoç tahtına
en yakın soylu olan
Bruce kontu 17. Robert da vardı.
Duyduğuma göre Longshanks soylulara
büyük haklar tanımış.
Açıkça buradaki taraftarlarını arttırmak
için alınmış bir karar.
Babam bu karara
tarafsız kalarak
Longshanks'in güvenini kazanabileceğimize
inanıyor.
Bilgece bir düşünce.
Bu arada baban nasıl?
Konseyde göremedik.
Fransa'daki işleri onu oldukça meşgul ediyor.
Ama selamlarını gönderdi,
ve benim tüm Bruce'ları temsil
ettiğimi söyledi,
ve İskoçya'yıda.
İşte başlıyoruz.
Kayanı düşürdün.
Erkeklik testi.
Sen kazandın.
Savaşçılık testi diyelim, o zaman.
İngilizler silahlarla talim
yapmamıza izin vermezler,
onun için biz de taşlarla yapıyoruz.
Bir asker koluyla test edilmez.
İş burada.
Hayır. Burada.
Hamish?
Sıra sende, oğlum.
Göster ona.
Haydi, Hamish!
Benim oğlum!
İyi bir atıştı.
Evet. Evet, öyleydi.
Zor bir durumda bunu yapıp
yapamayacağını merak ediyorum.
Yani--
Yani savaşta mesela.
Bu atışla bir insanı vurabilir miydin?
Seni bir solucan gibi ezebilirdim.
Öyle mi?
Öyle.
Peki, yap o zaman.
Beni bir solucan gibi ezmesini
görmek istiyor musunuz?
Haydi yap bakalım.
Hareket edersin.
Etmeyeceğim.
Tamam.
Hareket edecek.
Haydi, Hamish.
Haydi artık.
Tebrikler!
İyi gösteriydi, genç Wallace.
İyi misin?
Biraz sallanıyor gibisin.
Bu taş işini hatırlamalıydım.
Evet, hatırlamalıydın.
Kalk ayağa, koca yığın.
Seni tekrar görmek çok güzel.
Öyle. Hoş geldin.
Ah, başım.
Hareket etmeliydin.
William...
benimle dans eder misin?
Tabii ki.
Bana verilen hakları duyurmaya geldim.
Bu toprakların lordu olarak,
evliliğinin ilk gecesinde
gelini yatağıma alarak
bu evliliği kutsayacağım.
Tanrı adına,
böyle birşeyi yapamazsın.
Bu benim soyluluk hakkım.
İyi akşamlar, efendim.
Ah, genç Wallace.
Çok hoş bir akşam, değil mi?
Evet, öyle.
Acaba kızınızla biraz görüşebilir miyim?
Hangi konuda görüşmek istiyorsun?
Şey, eee...
Murron, benimle böyle güzel bir akşamda
gezintiye çıkmak ister misin?
Böyle bir akşamda mı?
Sen aklını kaçırmışsın.
Güzel bir İskoçya havası, hanımefendi.
Yağmur dümdüz yağıyor.
Şey, belki biraz yan olabilir.
Seninle gelemez.
En azından, şimdi gelemez.
Şimdi gelemez.
- Şimdi gelemez mi?
- Sonra görüşürüz.
Hava çok güzel.
Yağmur çiseliyor sadece.
Ne dediğimi duymadınız mı?
Murron! Buraya-- Oh.
Sana çekmiş.
Bunca yıldan sonra beni
nasıl tanıyabildin?
Aslında, tanıyamadım.
Seni bana gülümserken gördüm,
ve kim olduğunu bilmiyordum.
Buna üzüldüm.
Ben tanımıştım.
Yabancılarla yağmurda gezme
alışkanlığın mı var?
Senin gitmeni sağlamanın en iyi yolu buydu.
Şey, bir daha böyle bir teklifi edecek
cesareti bulabilirsem,
sana önce yazılı bir mesaj göndereceğim.
Pek bir işe yaramazdı.
Ben okuma-yazma bilmiyorum.
Bilmiyor musun?
Hayır.
Şey, bu...
halletmemiz gereken bir mesele,
değil mi?
Bana okumayı mı öğreteceksin?
Eğer istersen.
Hangi dilde?
Şov yapıyorsun.
Doğru.
Hala etkilenmedin mi?
Hayır. Niye etkilenecekmişim?
Evet.
Çünkü her gün seni düşündüm.
Amuda kalk, o zaman etkilenirim.
Eteğim açılır, ama deneyeceğim.
Tanrım, hiç görgü öğrenmemişsin.
Fransızlar ve Romalılar'ın daha kötü görgüleri var.
Roma'ya mı gittin?
Evet. Argyle hacca gittim.
Nasıl bir yerdi?
Senin güzeliğine yaklaşamıyordu bile.
Bu ne demek?
Güzel.
Ama ben buraya aidim.
Murron?
Gir içeri.
Efendim, biliyorum dün gece Murron'u
geziye davet etmem biraz garipti,
ama sizi temin ederim--
MacClannough'un kızı için gelmedik.
Seni bir toplantıya davet
etmek için geldim.
Nasıl bir toplantı?
Gizli olanlardan.
Toplantıların zaman kaybı, Campbell.
Baban bir savaşçı ve bir vatanseverdi.
Babamın ne olduğunu biliyorum.
Çiftçilik yapmak için döndüm
ve Tanrı'nın izniyle,
bir aile için.
Eğer barış içinde yaşayabilirsem,
yaşayacağım.
Gidelim.
Beladan uzak kalmak istediğini mi söylüyorsun?
Eğer bunu kanıtlayabilirsen,
kızımla ilişkinize izin verebilirim.
Ama kanıtlayana kadar,
cevabım hayır.
Hayır mı?
Hayır, Wallace. Hayır.
Kanıtlamadım mı zaten?
Hayır.
Hayır mı??
Elbette, bir çiftlikle uğraşmak çok zor,
ama oğullarım gelince bu değişecek.
Yani oğulların mı var?
Şey, şimdilik yok, ama bu konuda
bana yardım edebileceğini ummuştum.
Yani seninle evlenmemi istiyorsun,
öyle mi?
Şey, biraz ani oldu
ama, olur.
Şimdi sen buna evlenme
teklifi mi diyorsun?
Seni seviyorum.
Her zaman sevdim.
Seninle evlenmek istiyorum.
Bu 'evet' mi demekti?
Evet, 'evet' demekti.
Öyle mi?
Çabuk olsak iyi olur.
Bizi bekliyor olmalı.
Bekle.
Ne yapıyorsun?
Bu ne?
Göreceksin.
Peder.
Seni tüm yaşamım boyunca seveceğim,
senden başka kimseyi sevmeyeceğim.
Ve ben de seni,
senden başka kimseyi,
sonsuza kadar.
Seni tekrar ne zaman göreceğim?
Bu gece?
Olmaz.
Neden?
Babam şüphelenmeye başladı.
Şüpheleniyor, öyle mi?
Bununla bir ilgisi yoktur muhakkak.
Ne zaman? Ne zaman? Ne zaman?
Bu gece.
Bu gece.
Hoş görünüyor, Sergeant.
Nereye gidiyorsun, güzelim?
Ağır görünüyor.
İzin ver yardım edeyim.
Hayır. Gerek yok.
Onu çalmayacağım.
Bana kızımı hatırlatıyorsun.
Merhaba, güzelim.
Sustur onu, Smythe.
Seni fahişe!
İyi misin?
İyi misin?
Gel haydi.
İyi misin?
İyi misin?
Ata binebilir misin?
Evet.
Gel buraya,
lanet herif!
Alarm ver!
İmdat!
Benimle korulukta buluş.
Git!
Kaçıyorlar!
Arka tarafa!
Yakalayın onu!
Haydi!
Murron?
Murron!
Burada bulunan herkes
yasaları uygularken
fazla baskıcı ve sıkı olmamak için
ne kadar zorluklarla uğraştığımı biliyor,
ve buna rağmen,
barış ve harmoni içinde
bir-arada yaşamayı öğrenemedik mi?
Ve iyi niyetime
yasaları çiğneyerek karşılık veriyorsunuz!
Peki, bana çok az seçenek bıraktınız.
Kralın askerlerine yapılan saldırı...
kralın kendisine yapılmış bir saldırıdır.
Şimdi...
bırakın isyancı bize gelsin.
Efendim!
Orada.
Onbaşı.
Kuleye okçu yerleştirin, şimdi!
Kıpırdama.
Seni aptal çocuk!
Baba,
nasılsın?
Macaulish.
Macaulish! Macaulish!
Wallace! Wallace! Wallace!
Ne bekliyorsun, çocuk?
Al. Sen yap.
Ben onu tutacağım.
Al. Sen yap.
Ben onu tutacağım.
Yaranın üstüne dök.
Kaliteli bir viskiyi boşa harcadık sanırım.
Kusuruma bakmayın.
Tutun onu.
Tutun onu.
Tutun.
Şimdi bırakın.
Özür dilerim.
Özür dilerim.
Bu seni sabaha kadar uyutur, çocuk.
Birileri geliyor.
Silah başına!
Birileri geliyor.
MacGregors--
diğer klandan.
Olanları duyduk.
Biz olmadan eğlenebileceğinizi
düşünmenizi istemiyoruz.
Evinize dönün.
Bir kısmımız bu işe bulaştı.
Bundan kurtulamayız.
Ama siz kurtulabilirsiniz.
Evinize dönün.
Kaledeki İngiliz garnizonu gelip
bize saldırınca
evlerimiz olmayacak.
Ve bunu yapacaklar.
Hoş geldiniz.
Devriyeler dönüyor, lordum!
Haberler nasıl?
Lanark'a 100 asker yollamıştım.
Her an dönebilirler!
Giysileri böyle miydi?
Aslına bakarsan,
50 kişiydiler.
İşini çabuk bitir.
Beni hatırladın mı?
Ona asla zarar vermedim.
O benim hakkımdı.
Hakkın mı?
Ben de buraya bir kocanın
hakkı için geldim!
Ben William Wallace'ım.
Geri kalanlarınız serbest bırakılacak.
İngiltere'ye dönün ve onlara
İskoçya'nın kızlarının ve erkeklerinin
artık size ait olmadığını söyleyin.
Onlara İskoçya'nın özgür olduğunu söyleyin.
Yakın.
İskoç isyancılar garnizonlarımdan birini
yerle bir edip,
lordunu katletmişler.
Duydum.
Wallace denen adam bir haydut,
başka bir şey değil.
Ve sen bu haydutla nasıl
başa çıkacaksın?
Sıradan bir hırsız gibi.
Yerel yargıç onu tutuklasın
ve cezalandırsın.
Bizi yalnız bırakın.
Wallace yerel yargıcı öldürüp
şehrin kontrolünü ele geçirmiş.
Ayağa kalk.
Ayağa kalk.
Yarın sabah,
haklarımızı sağlamlaştırmak için
Fransa'ya gideceğim,
ve seni bu küçük isyanı bastırman
için burada bırakıyorum.
Anlaşıldı mı?
Bir gün,
kral olacaksın.
En azındandan kral rolü yapmaya çalış.
Uzak dur benden!
Savaş konseyimi toplayın.
Umarım kocanız iskoçya'ya gider
ve Wallace'la karşılaşır...
o zaman dul kalırsınız.
Oradalar!
Peşlerinden gidin.
Karşı koymanız faydasız.
Sayınız az ve tuzağa düştünüz.
Şimdi, geri kalanınız nerede?
Wallace nerede?
Baba?
Oh, içeri gir.
İçeri gir.
Bir isyan başladı.
Kimin komutasında?
Bir yerli...
ismi William Wallace.
Sen bu isyanı benimseyeceksin.
Kuzeydeki topraklarımızda
onlara destek ver.
Ben güney topraklarımızda
onlara karşı konulması emrini verip
İngilizler'in desteğini alacağım.
Otur.
Bir süre burada kal.
Şu Wallace...
şovalye bile değil,
ama tutkuyla savaşıyor,
ve taraftar topluyor.
Ve sen de harekete geçip onun gibi
savaşmak istiyorsun, öyle mi?
Ben de isterdim.
Belki de artık zamanıdır.
Şimdi...
canlı kalma zamanıdır.
Sen 17. Robert Bruce'sun.
Senden önceki 16'sı herekete
geçmedikleri için
sen bu mevkidesin.
Soyluları bir toplanyıta çağır.
Onlar sadece konuşuyorlar.
Doğrusu da bu.
İskoçya'da, İngiltere'deki soylular kadar
zenginler,
biz de öyleyiz.
Sen ona hayransın,
şu William Wallace'a.
Uzlaşılmaz adamlar
hayranlık uyandırırlar.
Cesareti var.
Bu bir köpekte de var.
Ama bir adamı soylu yapan
uzlaşma yeteneğidir.
Ve şunu anla--
Edward Longshanks İngiliz
tahtına oturmuş
en zalim kraldır,
ve biz de onun kadar zalim
olmadığımız sürece,
ne İskoçya ne de biz kalırız.
Soylularımıza kulak ver.
Akıllarındakini bilmek
tahtın anahtarıdır.
Bekle. Bekle.
Bak.
Şunu dışarı çıkaralım,
bunu da biraz sola.
Devam et.
Kral döndüğü zaman,
onları bu yeni elbiseleriyle gömecek.
İskoçya kaosta.
Kocan kuzeye gizlice bir ordu gönderiyor.
Bunu nereden öğrendin?
Dün gece Savaş Konseyi'nin
bir üyesiyle beraberdim.
Yatakta böyle sırları açıklamaması gerekir.
Evet, haklısınız.
İngiliz erkekleri dillerini nasıl
kullanacaklarını bilmiyorlar.
Şu İskoç isyancı...Wallace.
Bir kadının intikamını almak
için dövüşüyormuş, öyle mi?
Neredeyse unutuyordum.
Onu yakalamak isteyen bir yargıç,
gizli bir sevgilisi olduğunu öğrenmiş.
Bu yüzden kızın boğazını kesip
Wallace'ı savaşa zorlamak istemiş...
ve o da savaşmış.
Onun kaybettiği aşkına olan
tutkusunu bilenler,
onu yakalamak için,
babasıyla abisinin mezarlarını
talan ettikten sonra,
sevgilisinin mezarında pusu kurmuşlar.
Kurulan pusuyu aşmış
ve sevgilisinin vücudunu gizli bir yere götürmüş.
Aşk budur, değil mi?
Aşk mı?
Bunu bilemem.
Biliyorsunuz...
sonunda,
Longshanks
tüm kuzey ordusunu
üstümüze gönderecek.
Ağır süvariler,
zırhlı atlar--
yeri sallıyorlar.
Bizi ezip geçecekler.
Argyle amca bu konudan bahsederdi,
hiçbir ordunun zırhlı süvariler
karşısında tutunamadığını anlatırdı.
Öyleyse ne yapacağız?
Vur, kaç, saklan,
dağlarda.
Mızraklar yapacağız.
Yüzlerce.
Uzun mızraklar--
bir adamın iki katı kadar.
O uzunlukta mı?
Tamam.
Bazı adamlar diğerlerinden
daha uzunlar.
Annen yine benimle ilgili
hikayeler anlatmış sana.
Gönüllüler geliyor!
William Wallace,
senin için savaşmak ve
ölmek için geldik.
Ayağa kalk.
Ben papa değilim.
İsmim Faudron.
Kılıcım senindir.
Sana bunu getirdim.
Onları kontrol ettik.
Sana bunu getirdim.
Karım senin için yaptı.
Teşekkür ederim.
Bu mu? Bu William Wallace olamaz.
Ben bu adamdan daha çekiciyim.
Öyle olsun, Baba.
Ona soracağım.
Eğer kellemi senin için risk edersem,
İngilizleri öldürme şansım olacak mı?
Baban bir hayalet mi,
yoksa Tanrı'yla mı konuşuyorsun?
Dengini bulmak için,
bir İrlandalı Tanrı'yla konuşur.
Tanrı konuyu değiştirmeyin diyor.
Sadece şu lanet soruya cevap verin.
Diline hakim ol.
Kaçık İrlandalı.
Hançeri aramadan geçirecek kadar
akıllıyım, yaşlı adam.
O benim arkadaşım,
İrlandalı.
Ve sorunun cevabı evet.
Benim için savaşırsan,
İngilizleri öldürmen gerekir.
Harika!
Stephen ismim.
Adamda en çok aranılan adamım,
tabii şu anda adamda değilim.
Kader.
Adan mı?
İrlanda mı demek istiyorsun?
Evet. O benim adam.
Sen delisin.
O zaman doğru yere gelmişim.
Tanrı beni senin arkanı kollamak
için göndermedi mi?
Ondan hoşlanmamıştım zaten.
Kafadan çatlaktı.
William!
Koşarak bu tarafa gelenler var!
Merhaba.
Stirling'e doğru bir İngiliz ordusu yaklaşıyor.
Soylular toplandı mı?
Robert Bruce
ve diğerlerinin çoğu
savaşa katılmayacaklar,
ama Dağlı'ların
savaşa katılacaklarına dair
söylentiler var.
Yüzlerce, hatta binlercesi.
Savaş için hazır mısınız?
Haberler nedir?
Sayımız çok az,
en azından bire-üç.
Kaç atlı?
300. Belki de daha fazla.
300 ağır süvari mi?
Uzlaşmalıyız.
Komutanları kim?
Kırmızı çizgili bir elbisesi var mıydı?
Evet, vardı.
Uzlaşma şansımız hala var.
Ne hakkında konuşuyorlar?
Duyamıyorum, ama pek iyi
bir şeye benzemiyor.
Soylular görüşecekler.
Anlaşırlarsa,
eve gideriz.
Anlaşamazlarsa,
savaşırız.
Hiç şansımız yok.
Çok fazlalar.
Buraya onlar daha fazla toprak
kazansınlar diye savaşmaya gelmedim.
Bu olursa onlar için
çalışmam gerekecek.
Bunu ben de istemiyorum.
Tamam, beyler!
Ben bu piçler için ölmeyeceğim.
Evlerimize dönelim!
Durun!
Kaçmayın!
Uzlaşmaya varana kadar bekleyin!
William Wallace.
Olamaz.
Yeterince uzun değil.
Tanrı bunun çok çekici bir
savaş olduğunu söylüyor.
En hoş insanları buraya toplamış.
Selam vermeyecek misin?
Bu savaş alanına geldiğiniz için,
sizlere teşekkür ederim.
Bu bizim ordumuz.
Katılmak için,
saygı göstermen gerekir.
Ben İskoçya'ya saygı gösteririm,
ve eğer bu sizin ordunuzsa...
niye gidiyor?
Buraya onlar için savaşmaya gelmedik!
Eve dönün!
İngilizler çok fazla.
İskoçya'nın çocukları...
Ben William Wallace'ım.
William Wallace
2 metre boyundadır.
Evet. Bunu duymuştum.
Yüzlerce adam öldürmüştür,
ve eğer burada olsaydı,
gözlerinden çıkan ateş toplarıyla
İngilizleri kül ederdi.
Ben William Wallace'ım...
ve ülkemin ordusunu görüyorum,
zorbalığa meydan okuyan.
Özgür insanlar gibi savaşmaya geldiniz.
Ve gerçekten özgürsünüz de.
Bu özgürlüğünüzle ne yapacaksınız?
Savaşacak mısınız?
- Hayır!
- Hayır!
Bunlara karşı mı?
Hayır!
Kaçacak ve yaşayacağız.
Evet.
Savaşırsanız, belki ölürsünüz.
Kaçarsanız, yaşarsınız...
en azından bir süre.
Ve bugünden yıllarca sonra,
yatağınızda ölürken,
bugünden-o güne kadar ki tüm günlerinizi,
buraya tekrar gelebilme
şansı için...
...buraya tekrar gelip düşmanlarımıza
yaşamlarımızı alabileceklerini,
ama özgürlüğümüzü asla alamayacaklarını
söylemek için feda etmez miydiniz?
Alba gu bra!
Bana biraz fazla iyimser
gibi göründüler.
Belki de savaşmak istiyorlardır.
Öngörünüz doğru olabilir, lordum
ama, buna rağmen,
bence kralın vaatlerini
onlara sunmalıyız.
Kralın vaatleri mi?
Onlara asla uymaz.
Lordum, bence--
Tamam.
Onlara önerileri ilet.
Gidip onlarla konuşalım mı?
Bırakın ben konuşayım.
Anlaştık.
Güzel konuşmaydı.
Şimdi ne yapıyoruz?
Yapmamız gerekeni.
Nereye gidiyorsun?
Bir savaş ayarlayacağım.
Bunları boşu-boşuna giymedik.
Mornay, Lochlan, Craig.
İşte kralın istekleri--
Ordunuzu geri çekin...
ve o da size Yorkshire'dan topraklar verecek,
ek olarak miras
bırakabileceğiniz bir mevki,
ona yıllık--
ona yıllık vergi vereceksiniz--
Sana bir önerim var.
Cheltham, bu William Wallace.
Krala yıllık vergi vereceksiniz--
Sana bir önerim var dedim.
Ateşkes önerisini red mi ediyorsun?
Onun kralından gelen ateşkesi mi?
Elbette.
İşte İskoçya'nın önerileri--
Bayraklarınızı indirin ve
doğruca İngiltere'ye dönün.
Yolda gördüğünüz her evde durup,
100 yıldır yaptığınız hırsızlıklar,
işlediğiniz cinayetler ve tecavüzler için
sizi affetmelerini isteyin.
Bunu yap, ve adamların yaşasın.
Yapmazsan, hepiniz bugün ölürsünüz.
Birşey yapamazsınız.
Ağır süvarileriniz yok.
İki yüzyıldır,
hiçbir ordu--
*
Henüz bitirmedim!
Gitmenize izin vermeden önce,
komutanınız buraya gelecek ve
ordusunun önünde,
başını bacaklarının arasına alıp,
kendi poposunu öpecek.
Her zamankinden daha az içten
davrandığını söylemeliyim.
Dediklerimi yapmak için hazır olun.
İşaretimle birlikte,
arkamızdan dolanıp,
onları kuşatın.
Gücümüzü bölmemeliyiz.
Dediğimi yapın, ve bırakın
İngilizler bunu görsün.
Kaçtığımızı sanacaklar.
Okçularını halledin.
Sizinle alanın ortasında buluşuruz.
Tamam.
Haydi.
Aşağılık herif.
Wallece'ın kalbini bir tepside istiyorum.
Okçular.
Okçular! Okçular!
Okçular!
Okçular, ileri!
Piç herifler!
Bırakın!
Tanrı beni bu karmaşadan
kurtarabileceğini söyledi,
ama senin oyulacağından emin.
Hazır!
Bırak!
Bak. Tüm atlı İskoçlar kaçıyor.
Süvarilerimiz onları çimen gibi ezecek.
Atlıları gönderin.
Hepsi saldırsın.
Yerinizde kalın!
Bekleyin!
Bekleyin!
Bekleyin!
Bekleyin!
Şimdi!
Piyadeleri gönder.
Onlara öncülük et!
Aah!
Geri çekilin!
Aah!
Alçaklar!
Tamam.
Aah!
Aah!
Wallace! Wallace!
Sizi şovalye ilan ediyorum,
Sör William Wallace.
Sör William,
Tanrı'nın huzurunda,
seni ve yardımcılarını,
İskoçya'nın koruyucuları
ilan ediyoruz.
Ayağa kalk ve kendini tanıt.
Politik görüşünün ne olduğunu
bilen var mı?
Hayır, ama halk üzerindeki etkisi
tüm dengeleri alt-üst edebilir.
Balliollar onun poposunu öpecekler
ve biz de öyle yapmalıyız.
Sir William.
Sir William...
seni ve komutanlarını
Balliol ***ı adına selamlıyor
ve hakkımız olan liderliği almamız için
sizi, bize destek olmaya
davet ediyoruz.
Balliol ***ı'na lanet olsun!
Onların hepsi
Longshanks'ın adamları!
Beyler.
Beyler.
Şimdi bir kral
seçmenin zamanı geldi.
Yani yasal hakkımızı
kabul mü edeceksiniz?
Yasalara uymayanlar sizlersiniz--
Bunların hepsi yalan--
Hayır.
Yalan değil.
Bu belgelere uyulmasını
talep ediyorum!
Onları siz yazdınız!
Baylar, lütfen!
Baylar!
Lütfen, baylar!
Durun! Sör William,
nereye gidiyorsunuz?
İngilizleri yendik,
ama geri gelecekler
çünkü siz birlik olmuyorsunuz.
Ne yapacaksın?
İngiltere'yi istila edip,
İngilizleri kendi topraklarında yeneceğim.
Ha ha ha İstila etmek mi?
Bu imkansız.
Neden?
Niçin İmkansız?
Longsahnks'in masasındaki kırıntılarla
o kadar meşgulsünüz ki
size Tanrı tarafından verilen
daha iyi yaşama
hakkını unutmuşsunuz.
Sizinle benim aramda
bir fark var.
Siz bu ülkenin insanlarının
sizin için varolduklarını düşünüyorsunuz.
Bense, bizim bu insanları
özgür kılmak için varolduğumuzu
düşünüyorum,
ve bunu sağlamak için gidiyorum.
Bekle!
Söylediklerine saygı duyuyorum,
ama unutma bu adamların
toprakları ve kaleleri var.
Bunlar, risk etmek için çok fazla.
Savaş alanında yaralanan herhangi biri--
daha mı az şeyi risk ediyor?
Hayır..
ama tepeden tırnağa,
bu ülke kendini kaybetmiş.
Soyluları İngilizlerle
işbirliği içinde.
Klanları birbirleriyle
savaş halinde.
Öyle.
Eğer sınırın iki tarafından da
düşman edinirsen,
sonun ölüm olur.
Hepimizin sonu ölümdür.
Sorulması gereken nasıl ve neden
olduğudur.
Ben de senin istediğini istiyorum,
ama soylulara ihtiyacımız var.
Öyle mi?
Evet.
Soylular.
Söyle bana, soylu olmak
ne demek?
Ünvanın sana ülkemizin tahtında
hak iddia etme şansı veriyor,
ama insanlar,
ünvanların peşinden gitmezler,
cesaretin peşinden giderler.
Şimdi, insanlarımız seni tanıyor.
Soylularda-halkta--
sana saygı duyuyor,
ve eğer sen onlara özgürlük için
önderlik edersen...
seni takip edeceklerdir.
Ve ben de öyle.
Lanet olsun!
Yumuşak prens kuzenim
bana gönderecek askeri olmadığını söylüyor
ve Kuzey İngiltere'deki tüm şehirler
yardım için yalvarıyorlar.
Yaklaşıyorlar!
- Hangi şehre?
- Buraya, lordum.
İçeriye erzak depolayın!
Surlardaki nöbetçileri iki katına çıkarın!
Kapıları kapatın! Şimdi!
Hyah!
Erzakları içeri getirin!
Efendim, eğer şimdi ayrılırsanız
sizi buradan çıkarabiliriz.
Amcama Kuzey İngiltere'nin
en büyük şehrini kaybettiğimi söyleyemem.
Gelin!
Krala yol verin!
Senin hatan değil.
Stand up to him!
Ona karşı koy!
Ona karşı koyacağım ve fazlasını yapacağım.
Kuzeyden gelen haberler nasıl?
Yeni birşey yok,
Majesteleri.
Olanları çabucak öğrenmek için
atlılar gönderdik.
Fransa'da bir söylenti duydum,
hani şu senin gelecekteki krallığını
genişletmek için gittiğim yerde.
Söylenti, oğlum,
tüm kuzey ordumuzun yokedildiği...
ve senin birşey yapmadığın yönünde.
B-ben asker alımı için emir verdim.
Toplandılar ve harekete hazırlar.
Afedersiniz efendim, ama York'tan
çok acil bir mesaj var.
Gel.
Çıkın.
Sağ olun, efendim.
Eee, W-Wallace York'u
yerle-bir etmiş.
Ne?
Wallace York'u yerle-bir etmiş.
Uh
Oh.
Efendim...
sizin öz yeğeniniz.
Ne çeşit bir canavar
böyle birşey yapabilir?
Eğer York'u yerle-bir ettiyse...
İngiltere'nin içlerini istila edebilir.
Onu durdurmalıyız!
Benimle sanki nasihata
ihtiyacım varmış gibi konuşan
bu adam da kim?
Phillip'i baş danışmanım
olarak atadım.
Nitelikli mi?
Savaş sanatı ve askeri taktikler konularında
uzmanım, efendim.
Öyle mi?
Peki söyle bana...
bana ne gibi tavsiyeler verebilirsin
eee, şu anki
durum hakkında?
Aah!
Ateşkes önermeli...
ve onu satın almalıyım.
Ama ona kim gidecek?
Ben gidemem.
Eğer o katilin kılıcının
altına girersem,
sepetteki benim başım olabilir.
Ve benim nazik
oğlum da olmaz.
Onu görmeleri,
tüm ülkeyi istila etmeleri için
onları daha da cesaretlendirir.
Öyleyse kimi gönderebilirim?
Kimi gönderebilirim?
Rüya görüyorum.
Evet, öyle.
Ve uyanmalısın.
Uh...
Uyanmak istemiyorum.
Burada seninle kalmak istiyorum.
Ben de öyle...
ama şimdi uyanmalısın.
Uyan, William.
Uyan.
William, uyan
uyan.
William
Kraliyet maiyetinden biri geliyor!
Ateşkes bayrakları taşıyorlar!
Ve Longshanks'in armasını
taşıyorlar!
Ben Galler prensesiyim.
Buraya kralın vekili
ve otoritesinin sahibi
olarak geldim.
Ne yapmak için?
Kralın önerilerini konuşmak için.
Bir kadınla konuşur musunuz?
Anlıyorum ki, kısa süre önce size
şovalyelik ünvanı verilmiş.
Bana hiçbir şey verilmedi.
Tanrı insanları birşey yapar.
Tanrı sizi barışçıl şehirlerin
yağmalayıcısı mı yaptı?
Sizi kralın yeğenini ve
kocamın kuzenini öldüren
biri mi yaptı?
York, ülkeme yapılan her saldırının
başlangıç noktasıydı
ve o soylu kuzen masum
İskoçları şehrin duvarlarına asmıştı
hatta kadınları ve çocukları bile.
Longshanks en son bir İskoç
şehrini aldığında
daha kötüsünü yapmıştı.
Kralınızın yüzüne karşı sorun.
Sorun ona.
Bakalım gözleri doğruluk konusunda
sizi ikna edebilecek mi?
Hamilton, bizi yalnız bırak.
Leydim--
Çık. Hemen.
Daha sade konuşalım.
İngiltereyi istila ettiniz
ama kaynak ve desteklerinizden
bu kadar uzakta
fethinizi tamamlayamazsınız.
Kral barış istiyor.
Longshanks barış mı istiyor?
Bana kendi söyledi.
Yemin ederim.
Sizin geri çekilmenizi istiyor.
Karşılığında, size bir ünvan, toprak
ve size bizzat vereceğim
bu sandık dolusu altını veriyor.
Toprak ve ünvan...
altın...
beni soylu mu yapacak?
Barış bu şekilde yapılır.
Köleler bu şekilde yapılır!
Longshanks en son barıştan bahsettiğinde
ben bir çocuktum,
onun kölesi olmayacak
birçok İskoç soylusu
onun tarafından katledildi,
bir ateşkes bayrağı altında
onları bir ağılda astı.
Çok küçüktüm
ama Longshanks'in barış konusundaki
düşüncelerini hatırlıyorum.
Anlıyorum ki çok acı çekmişsiniz.
Kadınına...olanları biliyorum.
O benim karımdı.
Gizlice evlendik
çünkü onu bir İngiliz lorduyla
paylaşmak istemiyordum.
Onu öldürdüler...
bana ulaşmak için.
Bu konuda hiç konuşmamıştım.
Sana niye anlattığımı bilmiyorum
ama...
sende onun gücünü görüyorum.
Bir gün,
kraliçe olacaksın...
gözlerini açmalısın.
Kralına William Wallace'ın
boyunduruk altına girmeyeceğini söyle...
ve ben yaşadığım sürece
İskoçya'da girmeyecek.
Ah, Oğlumun vefalı karısı dönmüş
dinsiz tarafından öldürülmemiş.
Rüşvetimizi kabul etti mi?
Hayır, etmedi.
Öyleyse neden bekliyor?
Habercilerim onun ilerlemediğini söylüyorlar.
York'ta sizi bekliyor.
Eğer onunla yüzleşecek
kadar erkek olursanız
başka şehirlere saldırmayacağını söyledi.
Öyle mi söyledi?
Galli okçuları onların
farkedemeyeceği kadar
uzağa yerleştirin.
Fransa'dan gelen
ordumuzun ana gücü
buraya indirilecek
Edinburgh'ün kuzeyine.
İrlandalılardan oluşturduğumuz
birlik güneybatıdan...
buraya gelecek.
Galli okçular? Fransa'dan askerler?
İrlandalı birlikler?
Onlara bugün haber
verseniz bile
toparlanmaları haftalar alır.
Eşini yollamadan önce onlara haber vermiştim.
Öyleyse küçük hilemiz başarıya ulaştı.
Teşekkür ederim.
Ve bu sonradan görme,
benim
York'a varmamı beklerken
benim güçlerim onun arkasından dolanıp
Edinburgh'e ulaşmış olacaklar.
Sen bu, eee,
Wallace'la kişisel olarak konuştun.
Söyle bana...
nasıl bir adam?
Akılsız bir barbar.
Sizin gibi bir kral değil,
lordum.
Nakış işlerine dönebilirsin.
Emredersiniz lordum.
Parayı geri getirdin
tabii ki.
Hayır. Parayı bu savaştan
zarar gören
çocuklar için dağıttım.
Bir kadın gönderirsen
olacağı budur.
Affedin beni, efendim.
Düşündüm ki, cömertliğiniz
yönettiğiniz insanlara
sizin ne kadar büyük
olduğunuzu gösterir.
Ahem.
Büyüklüğüm, Wallace İskoçya'ya dönüp
ülkesini yanmış olarak bulduğunda
daha iyi anlaşılacaktır.
William!
Yaklaşan atlılar var!
Prensesin kişisel eskortu.
Evet.
Etkilemiş olmalısın.
Öyle.
Çadırda o kadar kaldığını düşünmemiştim.
Matmazel.
Hanımımdan bir mesaj getirdim.
Merci.
Doğruymuş! İngiliz gemileri
güneyden geliyorlar!
Galliler hakkında bir bilgim yok
ama İrlandalılar karaya çıkarıldılar!
İnanmam için bunu görmem lazımdı.
İrlandalılar neden İngilizlerin
safındalar?
Ben onlar hakkında endişelenmezdim.
Sana daha önceden söylemedim mi?
Orası benim adam.
Hamish, doğru Edinburgh'e git
ve konseyi topla.
Emret.
Tamam.
Hup!
Hyah!
Senin adan, öyle mi?
Benim adam!
Müzakere mi istiyorsun?
Hayır,lütfen beyler!
Lords,
Craig haklı!
Bu defa tek seçeneğimiz
müzakere yapmak.
Edinburgh'ün yerle-bir olduğunu görmek--
Ordum uzun süredir yollarda
hatırladığım kadarıyla,
ve hala yapmamız gereken
hazırlıklar var
onun için çok kısa konuşacağım.
Toplayabileceğiniz her askere
ihtiyacımız var--
özel korumalarınız,
hatta sizler--
ve bunlara hemen ihtiyacımız var.
Üzerimize bu kadar büyük
bir ordu gelirken
başka seçenekleri de konuşmanın zamanıdır.
Başka seçenekler mi?
Kuyruğunuzu kısıp kaçmadan önce
en azından
oraya gidip Longshanks'le
daha iyi bir anlaşma
yapmak istemez misiniz?
Sir William--
- Bu orduyu yenemeyiz!
- Yenebiliriz!
Ve yeneceğiz!
Stirling'de kazandık...
ve siz yine laf kalabalığı yapıyorsunuz!
York'ta kazandık,
ve siz bizi desteklemediniz.
Eğer şimdi de bizimle olmuyorsanız
korkaksınız demektir.
Ve eğer sizler İskoçsanız
ben bundan utanıyorum.
Lütfen, Sör William
biraz konuşalım.
Rica ediyorum.
Şimdi,hiç kimsenin düşleyemediği
kadar başarılar kazandın
ama bu durumda savaşmak
cesaret değil, öfkedir.
Bu öfkenin çok ötesinde.
Bana yardım et.
Tanrı adına, kendinize yardım edin!
Şimdi bizim şansımız. Şimdi.
Eğer birleşirsek kazanabiliriz.
Eğer kazanırsak daha önce hiç sahip
olmadığımız bir şeye sahip olacağız--
kendimize ait bir ülke.
Sen uygun lidersin.
Ve içinde bir güç var,
bunu görüyorum.
Birleş bizimle.
Bizimle birleş!
Klanları birleştir.
Tamam.
Güzel.
Bu şekilde olmamalı.
Kendin söyledin--
soylular Wallace'ı desteklemeyecekler.
Bu durumda, malup olanla bir olmanın
bize ne faydası olacak?
Ona söz verdim.
Zor olduğunu biliyorum.
Bir lider olmak.
Ama, oğlum... oğlum...
bana bak.
Ben kral olamam.
Sen, yalnızca sen İskoçya'yı
yönetebilirsin.
Sana söylediğim şeyi yapmalısın.
Benim için değil
kendin için değil
ülken için.
Yol açın beyler.
Buradan.
Yol açın beyler.
Buradan--
Bruce gelmeyecek William.
Gelecek.
Mornay ve Lochlan
geldiler.
Bruce'da gelecek.
Hoş bir...toplantı.
Sen de öyle düşünmüyor musun?
Okçular hazır efendim.
Okçular değil.
Habercilerim onların okçularının millerce
uzakta olduğunu bildirdiler
ve bizim için tehlike değiller.
Oklar pahalı.
İrlandalıları kullanın.
Ölüm para etmez.
Ve piyadelerle süvarileri de gönderin.
Piyadeler!
Piyadeler!
Süvariler!
Süvariler!
Süvariler!
Süvariler!
İleri!
İleri!
Ah, bu sabah seni gördüğüme sevindim!
İrlandalılar.
Bizimle olduğunuz için mutluyuz.
Şunu izleyin.
Mornay? Lochlan?
Mornay'in İskoçya'daki topraklarını iki katına çıkardım
ve topraklarını İngiltere'ye
birleştirdim.
Lochan daha azına döndü.
Okçular.
Afedersiniz efendim.
Kendi askerlerimizi de vurmuş olmayacak mıyız?
Evet...
ama aynı zamanda onlarınkini de vuracağız.
Rezervlerimiz var.
Saldırın.
Okçular!
Okçular... ileri!
Bırakın!
Bırakın!
Destek birliklerini gönderin.
Geri kalanları gönderin!
Bana Wallace'ı getirin.
Canlı, mümkünse.
Ölü...o da olur.
Bize zaferin haberini gönderin.
Gidelim mi?
Kralı koru.
Kalk!
Kalk!
Ayağa!
Kalk!
Onu buradan götür!
Git!
Ölüyorum.
Beni bırak.
Hayır.
Yaşayacaksın.
Özgür olacak kadar uzun yaşadım.
Seninle gurur duyuyorum.
Ben mutlu bir adamım.
Çürüyen benim
ama senin yüzün benimkinden
daha kötü görünüyor.
Oğlum...
İngilizlerle birleşmeliydik
burada egemen olmak için.
Sen bunu başardın.
Aileni korudun
topraklarını genişlettin.
Bir süre sonra, İskoçya'da tüm
gücü ele geçireceksin.
Topraklar, ünvanlar,
adamlar--hiçbir şey.
- Hiçbir şey mi?
Hiçbir şeye sahip değilim.
Adamlar benim için savaşıyorlar...
çünkü savaşmazlarsa,
onları topraklarımdan atarım
ve eşleriyle çocuklarını
açlıktan öldürürüm.
Falkirk'te toprağı kanlarıyla
kızıla boyayan adamlar...
onlar William Wallace için savaşıyorlardı
ve o da benim hiçbir zaman
sahip olmadığım birşey için savaşıyor.
Ve ben ihanet ederek bunu
onun elinden aldım
ve bunu savaş alanında
onun yüzünde gördüm
ve bu yüreğimi parçalıyor!
Tüm insanlar ihanet ederler,
hepsi kalplerini kaybederler.
Ben kalpsiz olmak istemiyorum!
Ben inanmak istiyorum...
onun gibi.
Bir daha asla yanlış tarafta
olmayacağım.
Hayır!
İşte orada!
Peşinden gidin!
Lord Craig,
Mornay hakkında anlatılanlar doğru mu?
Evet. Wallace atıyla yatak odasına girmiş
ve onu öldürmüş.
Şimdi eskisinden daha büyük
bir sorun oldu.
Ve bir sonrakinin kim olacağı
belli değil.
Belki sen.
Belki de ben.
Farketmez.
Ben ciddiyim, Robert.
Ben de öyle!
Tanrım! Lanet olsun!
Binayı arayın!
Lochlan.
William Wallace
50 adam öldürmüş.
50'sini bir vuruşta öldürmüş.
100 adamı...
kendi kılıcıyla.
Onları ikiye ayırmış....
Musa'nın Kızıl Deniz'i
ayırdığı gibi.
Efsanesi yayılıyor.
Öncekinden daha kötü
olacak.
Her İskoç kasabasından
yeni gönüllüler topluyor
ve yeterli sayıya ulaştıklarında--
Onlar koyun!
Sadece koyun!
Çobanlarını halledersek,
kolayca dağılırlar.
Tamam.
En iyi suikastçılarından oluşan
bir grup topla
ve bir buluşma ayarla.
Lordum, Wallece pusuları
hissetme özelliğiyle ünlüdür.
Eğer Lord Hamilton'ın bana
söyledikleri doğruysa
gelecekteki kraliçemizle
araları iyiymiş.
Ona güvenecektir.
Onun iyi bir amaçla
oraya gittiğini
sanmasını sağlayacağız.
Lordum, prenses rehin alınabilir
veya yaşamı tehlikeye girebilir.
Bundan en çok
oğlum mutlu olur.
Ama, aslında
eğer öldürülürse
Fransa kralını İskoçlara karşı
iyi bir müttefik olarak
yanımızda buluruz.
Görüyorsun, bir kral olarak
her durumda çıkarına
en uygun olanı bulmalısın.
Bu William Wallace, eminim.
Kılıcını bıraktı.
Hazır olun.
Aah!
Leydim....
Mesajınızı aldım.
Oh.
İkinci defadır
beni tehlikeye karşı uyarıyorsunuz.
Neden?
Gelecek ay kuzeyden gemilerle
malzemeler gelecek--
erzak ve silah.
Hayır, dur.
Bana neden yardım ediyorsun?
Neden yardım ediyorsun?
Bana bu şekilde baktığın için.
Tam herşeyi kaybettiğimizi
düşünmüşken
soylu kurtarıcılarımız geldiler.
Kukuletalarını çıkarın.
Sör William, bir toplantı
ayarlamak için geldik.
Peki, konu ne?
Hepiniz Longshanks'e bağlılık
yemini ettiniz.
Bir yalancıya verilen söz
söz değildir.
Hepimiz sana bağlılık yemini
etmeye hazırız.
Öyleyse konsey halkın önünde
yemin etsin.
Yapamayız. Bazıları senin yaşadığına
pek inanmıyorlar.
Bazıları da senin onlara, Mornay'in
ücretini vereceğini düşünüyorlar.
Bu yüzden seni Edinburgh'e davet ediyoruz.
Bizimle iki gün sonra buluş.
Bizi affet,
ve bizde senin önderliğinde birleşelim.
İskoçya tek yumruk olacak.
Tek mi?
Yani siz ve biz demek istiyorsun.
Hayır.
Bunu demek istiyorum.
Bu Robert Bruce'un teminatı.
Bunun tuzak olduğunu biliyorsun.
Söyle ona.
Eğer Bruce seni öldürmek isteseydi
bunu Falkirk'te yapardı.
Doğru.
Biliyorum. Gördüm.
Onu bir kenara ayıralım.
Ya diğerleri?
Hepsi dönek!
Bir pisliğin rengi üzerinde
bile anlaşma sağlayamazlar!
Bu bir tuzak.
Kör müsün?
Bak.
Denemek zorundayız.
Bunu tek başımıza yapamayız.
Soylularla birleşmek tek ümidimiz.
Eğer bu şansı kullanmazsak
ne olacağını biliyorsun, değil mi?
- Ne?
Hiçbir şey.
Bir şehit olmak istemiyorum.
Ben de öyle.
Yaşamak istiyorum.
Bir ev ve çocuklar ve
barış istiyorum.
- Öyle mi?
- Evet, öyle.
Tanrı'ya bunlar için dua ettim.
Ama eğer özgür değilsen,
bunlar hiçbir şeydir.
Bu bir rüya, William.
Rüya mı?
Rüya...
Peki öyleyse, biz bunca zamandır ne yapıyoruz?
Biz bu rüyayı yaşadık.
Senin rüyan özgürlük hakkında değil.
Murron hakkında.
Senin rüyan, bir kahraman olmak,
Çünkü onun seni izlediğini düşünüyorsun.
Beni izlediğini düşünmüyorum.
Beni izlediğini biliyorum.
Ve baban da seni izliyor.
Ohh!
Ah.
Tanrım.
Kalk.
Elini ver.
Seninle geleyim mi?
Hayır. Yalnız gideceğim.
Sonra görüşürüz.
Tamam.
Umarım çok sonra olmaz.
Gelmeyecek.
Gelecek.
Biliyorum gelecek.
Lordum,
o geliyor!
Hayır.
Sen karışma Robert!
Aah!
Yalan söyledin! Yalan söyledin!
Bruce'a zarar vermeyin!
Bu şekilde anlaşmıştık!
Baba!
Seni çürüyen alçak!
Neden? Neden?
Longshanks Wallace'ı istiyordu.
Soylularımız da öyle.
Tahtının bedeli buydu.
Geber!
Ölmeni istiyorum!
Kısa bir süre sonra öleceğim
ve sen kral olacaksın.
Senden gelen hiçbir şeyi istemiyorum.
Sen insan değilsin!
Sen babam değilsin.
Sen benim oğlumsun
ve her zaman için benim düşüncemi biliyordun.
Beni aldattın.
Sen aldatılmana izin verdin.
İçten-içe, her zaman ne olması
gerektiğini biliyordun.
Bu sayede, nefret etmenin
ne demek olduğunu öğrendin.
Şimdi kral olmak için hazırsın.
Nefretim ölecek...
...seninle birlikte.
William Wallace,
vatanına ihanetle suçlanıyorsun.
Kime karşı?
Kralına karşı.
Söyleyeceğin birşey var mı?
Hayatım boyunca hiçbir zaman...
ona bağlılık yemini etmedim.
Bu önemli değil.
O senin kralın.
İtiraf et ve ölümün çabuk olsun.
Reddet ve acıyla temizlen.
İtiraf ediyor musun?
İtiraf ediyor musun?
Öyleyse yarın
arındırılacaksın.
Efendim.
Mahkumu göreceğim.
Kraldan emir aldık--
Kral bir ay içinde ölecek.
Oğlu da bir zavallı.
Krallığı kim yönetecek sanıyorsun?
- Şimdi şu kapıyı aç.
- Majesteleri.
Haydi pislik.
Ayağa kalk.
Kes şunu!
Dışarı çık.
Sana çık dedim!
Leydim.
Efendim buraya...
kralın merhametini kazanmak için,
itiraf edip
krala bağlılık yemini etmeniz için
size yalvarmaya geldim.
Benim ülkeme de merhamet
edecek mi?
Merhamet çabuk ölümdür,
belki de bir kulede yaşamak.
Zaman içinde ne olacağını
kim bilebilir...
eğer yaşarsanız?
Eğer bağlılık yemini edersem
zaten ölmüş olurum.
Öleceksiniz.
Çok korkunç bir biçimde.
Herkes ölür.
Ama herkes gerçekten yaşamaz.
Bunu için.
Acınızı azaltacaktır.
Hayır. Zihnimi uyuşturur.
Zihnim açık olmalı.
Eğer hissizleşirsem,
veya çığlık atarsam
Longshanks beni yenmiş olur.
İşkence göreceğinizi düşünmeye
dayanamıyorum.
İç.
Tamam.
William Wallace'ın hayatı için
yalvarmaya geldim.
Ona tutuldun, öyle değil mi?
Ona saygı duyuyorum.
En azından
iyi bir düşmandı.
Merhamet edin
yüce kral
ve insanlarınızın
saygısını kazanın.
Şu anda bile...
merhamet duygunuz yok.
Ve sen...
Senin için, bu kelime
aşk kadar yabancı.
Konuşma gücünü kaybetmeden önce
tek tesellisinin
Wallace ölene kadar yaşamak
olduğunu söyledi.
Görüyorsun ya...
ölüm hepimize geliyor.
Ama sana gelmeden önce
şunu bil--
Soyun seninle birlikte tükeniyor.
Senin soyundan olmayan bir çocuğu taşıyorum.
Yemin ediyorum,
oğlun tahtta uzun süre oturamayacak.
Çok korkuyorum.
Onurlu bir şekilde ölmem için...
bana güç ver.
İşte geliyor!
Şimdi, vatan hainliğinin
korkunç bedelini gör!
Şimdi diz çök.
Kralına bağlılığını bildir
ve merhameti için yalvar.
Ve bunu al.
İp!
Gerin onu!
İşte böyle!
Gerin onu!
Şerefsiz! Şerefsiz!
Güzeldi...değil mi ?
Dizlerinin üzerinde doğrul,
pelerinimdeki kraliyet armasını öp,
ve daha fazla acı çekme.
Askı!
Ahh.
Yeter mi?
Ohh.
Bundan hemen kurtulabilirsin.
Huzur.
Sadece söyle.
Bağır-- merhamet.
Merhamet!
- Merhamet!
- Merhamet!
Bağır.
- Merhamet!
- Merhamet!
Haydi söyle--
merhamet.
- Merhamet!
- Merhamet!
Merhamet, William.
Merhamet.
Tanrım, söyle şunu.
Mahkum bir şey söylemek istiyor.
- Merhamet!
- Merhamet!
Merhamet!
Özgürlük!
İdamdan sonra,
William Wallace'ın vücudu
parçalara ayrıldı.
Başı Londra Köprüsü'ne kondu,
kolları ve bacakları
Britanya'nın dört-bir yanına gönderildi,
bir uyarı olarak.
Bu, Longshanks'in planladığı etkiyi yapmadı.
Ve ben-- Robert Bruce--
İngiliz kralının ordusuna
vergimi ödemek
ve krallığımı onaylatmak için
buraya geldim.
Umarım bu sabah poponu yıkamışsındır.
Birazdan bir kral tarafından öpülecek.
Gel. Bitirelim şu işi.
Dur!
Wallace'la birlikte savaştınız!
Şimdi de benimle birlikte savaşın.
Oh...
Aah!
Wallace! Wallace!
Wallace!
Wallace!
Wallace!
Wallace!
1314 yılında,
İskoç vatanseverleri,
az sayıda ve aç olarak,
Bannockburn'e saldırdılar.
Savaşçı ozanlar gibi savaştılar
İskoçyalı gibi savaştılar...
ve özgürlüklerini kazandılar.