Tip:
Highlight text to annotate it
X
"DiVX Planet" ORTAK ÇEVİRİSİDİR.
ER RYAN'I KURTARMAK
Baba?
6 HAZİRAN 1944
D-YEŞİL BÖLGE,
OMAHA SAHİLİ
Rampalara! 30 saniyeniz var!
Tanrı yardımcınız olsun!
İskele grubu, hazır ol!
Sancak grubu, hazır ol!
Hızlı davranın
ve şu havan yuvalarını temizleyin!
Birbiriniz arasında
mesafe bırakacaksınız.
Bir arada beş asker, iyi bir hedeftir,
bir asker için ise sadece mermi israfı yaparlar.
Silahlarınızı kumdan uzak tutun!
Emirlere harfiyen uyun!
Sahilde görüşürüz!
İlk hedef havan yuvaları!
Kenarlardan atlayın!
İskele ve sancaktan atlayın!
Haydi!
Şimdi ne halt edeceğiz, Komutanım?
Yüzbaşı Miller!
Yüzbaşı Miller!
Yüzbaşı Miller!
Çavuş Horvath!
Adamlarını sahilden uzaklaştır!
Haydi!
Tamam mı beyler,
kıçımdan ayrılmayın ve beni takip edin!
Komutanım, toplanma noktası neresi?
Burası dışında her yer!
Deniz kenarındaki sete!
Deniz kenarındaki sete gidin!
Komutanım, ben kalıyorum!
Sahili boşaltın,
arkadan gelenlere yol açılsın!
Burası, Tanrımıza kavuşmamıza
engel olan tek yer!
Bu sahilin her santimi
görüş alanında.
Burada kalırsanız
Tanrınıza kavuşursunuz!
Anne!
Anne! Anne!
- Hangi birliktensiniz?
- 104ncü Sıhhiye Taburu, Komutanım!
Sahra ameliyatları
yapmak için buradayız!
Şu ıvır zıvırlardan kurtulup...
...birer silah kapın ve beni izleyin.
- Vuruldum!
- Briggs!
Götürün beni buradan!
Böğrümden vuruldum, Tanrım!
Sıhhiye!
Donanma Sahil Taburu, Komutanım!
Tanklara yol açmak için
bu engelleri kaldırmak zorundayım.
Zırhlı araçların hepsi
kanalda suyun dibini boyladı!
Emirler, Komutanım! Başka bir yere
gidin, biz burayı temizleyeceğiz!
Haydi, Briggs!
Sıhhiye!
Devam edin, kımıldayın!
Devam, devam edin!
Muhabere destek!
Hiçbir zırhlı sahile çıkamadı.
Sahilde hiç amfibik tankımız yok.
D-1 henüz temiz değil.
Burada komutan kim?
Sizsiniz, Efendim!
- Çavuş Horvath?
- Emredin!
Bulunduğumuz yeri
teyit edebilir misin?
Tam olmamız gereken yerdeyiz,
ama kimse yerinde değil!
Zaten kimse
olması gereken yerde değil ki!
Muhabere destek!
Öncü çıkarma birlikleri etkisiz!
Sahil kontrolümüzde değil!
Tekrar ediyorum,
sahil kontrolümüzde değil!
Herkes birbirine karıştı, Efendim!
Elimizde, F, A ve G
bölüklerinden geriye kalanlar ve...
...Donanma Tanıtımdan birkaç kişi
ve bir de çıkarma subayı var.
Muhabere destek!
Muhabere destek!
Amfibik Merkez!
Amfibik Merkez!
- Reiben emrinizde, Komutanım!
- Başka kim var?
- Bir tek, Jackson!
- Mellish burada!
Caparzo burada!
DeForest biraz geride,
Wade ile birlikte!
DeForest öyle kötü yaralanmış ki,
Wade'e göre havada 500 km uçmuş!
Wade durumunun ümitsiz
olduğunu söylüyor.
- Yardım edebileceğin birinin yanına git!
- Gidelim!
O tabur doktoru, Efendim!
- Şunun dikkatini çekin!
- Wade!
- Yere yatın!
- Wade! Wade!
- Çok riskli, doktor!
- Çok riskli!
- Wade!
- Pekâla, alın onu sahilden!
Tamamdır! Kanamayı durdurduk!
Kanamayı durdurduk!
Hassiktir!
Hassiktir! Orospu çocuğu,
bir şans versene!
- Orospu çocukları, puştlar!
- Yapma!
Wade, benim, Mellish!
Wade!
Gidelim buradan!
- Gidelim! Gidelim!
- Lanet olsun!
Hepsi bu mu?
İçimizden sağ kalanların hepsi bu kadar mı?
Fena halde dağılmış durumdayız.
Ama etrafta kesin bizden birileri vardır.
Yeterli değil, yeterli değil!
D-1 görev bölgesinin tahliye noktası
sağdaki şu yarın orası olmalı.
- Yoksa soldaki miydi? Hay lanet!
- Hayır, Vierville batımıza düşüyor.
- Burası D-1 bölgesi.
- Bizi öldürüyorlar!
Buraya sıfır ihtimalle geldiysek
bu hiç âdil değil!
Silahları ve mühimmatı toplayın.
Silahları ve mühimmatı toplayın!
Çekin şunları kumdan!
Reiben! Hey, Reiben! Reiben!
Reiben, otomatik tüfeğin nerede?
Kanalın dibinde, Çavuş!
Kahpe, beni de yanına çekecekti.
Başka bir tane bul o zaman!
Anti-mayınlar!
Anti-mayın torpidolarını getirin!
- İstihkâmcılar geliyor.
- El bombaları! El bombaları!
Ulaştırın şunları buraya!
Anti-mayınlar ön safa!
Anti-mayınlar ön safa!
Kaldırın kafaları,
torpidolar geliyor.
Haydi, haydi!
Jackson burada, Komutanım!
Aman Tanrım, çok acıyor!
- Bir tane daha, bir tane daha ver!
- Yardım edin!
Aman Tanrım, çok acıyor!
Ölüyorum!
Tanrım!
Tanrım, tanrım!
Yerleştirin, çabuk!
Göndermeye devam edin!
Tanrım!
- Haydi!
- Seni şanslı it!
-Devam edin! Devam edin!
-Aldın mı?
Ölmeyeceksin, ölmeyeceksin.
Durumun kötü değil.
Bakma, bakma.
Bakma dedim!
Torpidolar!
Yer açın şu çakılların arasından!
- Patlayıcı çukurda!
- Patlayıcı çukurda!
Patlayıcı çukurda!
Patlayıcı çukurda!
Savaşmaya başlıyoruz!
Buradan çıkıp...
...ileride yine tam siper!
- Biraz daha morfin ver!
- Tamam, devam edelim!
Buna da morfin!
Aynısından!
Öncelikli durum!
Ölmüş!
Orosp...
- Buraya yanaş.
- Kahretsin, kıpırdıyamıyorum.
- Mellish, kasaturanı ver.
- Emredersiniz!
İki MG-42, iki havan topu,
mesafe, ileri 20, soldan 30 metre.
Lanet tanklarımız sahilden destek
verebilseydi, ne güzel şurada siper imkânı az...
...ama hedefi iyi gören bir yer vardı!
- Kendimiz yaracağız!
Neyi bekliyoruz?
Başka yolu yok, bunları safdışı etmeliyiz.
Reiben, Mellish!
Artık biraz savaşalım!
Ne bulursanız siper alıp,
makinalı yuvasına ateş yağdırın.
Davis, DeBernardo,
Young, Vall, hazır olun!
Destek ateşi!
Gidin, gidin, gidin!
Lanet herifler tam bir idam mangası!
Herkesi buradan sağ salim çıkarmanın
tek yolu bu.
Short, Payton, McDonald, Parles!
Sıra sizde.
Gözlerimizi bağlamak için neden
biraz bez dağıtmıyorsunuz, Yüzbaşım?
Altı üstü öleceğiz!
Destek ateşi!
Gidin, gidin, gidin!
- Haydi, haydi, haydi!
- Yürüsene be!
- Jackson!
- Emredin, komutanım!
- Oradaki şarapnel çukurunu görüyor musun?
- Evet, Komutanım.
Makinalıya karşı
tam siper almanı sağlayabilir gibi!
Gir oraya
ve mermi nasıl sıkılır göster!
Emrimi bekle!
Koş!
Yüzbaşım, annen bu yaptığını görse,
hayal kırıklığına uğrardı.
Annem sensin sanıyordum!
Tanrım, beni yalnız bırakma!
Tanrım, günahlarımla
seni gücendirdiğim için bağışla beni!
Tanrım, seni gücendiren
bu günahlardan iğreniyorum.
Duy sesimi Tanrım!
Kuvvetimin kaynağı!
Bana yardım etmekte acele et!
D-1 çıkışı buradan!
Şimdi savaşıyoruz işte!
Yürüyün, haydi!
Reiben!
- At Çavuş, fırlat şunu!
- Reiben!
Haydi, Doyle!
Çavuş!
Alev makinesi!
Doyle, kızart şunları!
Ateş etmeyin!
Bırakın yansınlar!
Ateşkes! Ateşkes!
Yeter! Kesin artık!
Ateşkes!
Şekerkamışı, burası Tatlı Charlie üç!
Tekrar ediyorum, D-1 bölgesi temizlendi.
Buldozerleri gönderin.
Kanatlardaki kuvvetlerimle
birleşmek üzere bekliyorum. Tamam!
Ne?
Ne?
Üzgünüm,
ne söylediğini anlayamıyorum!
Ne söyledi?
Ne söyledi?
"Bak, akşam yemeği için
ellerimi yıkadım."
- Hey, Fish!
- Evet?
Şuna bak.
Bir "Hitler Gençliği" bıçağı!
Şimdi ise Yahudi ekmek bıçağı oldu,
değil mi?
Ne manzara ama!
Evet öyle...
...ne manzara ama!
S. RYAN
"Sayın Bay Brian Boyd..."
"...oğlunuz Albert'in ölümü hakkında..."
"-...şüphesiz tam bilgi almışsınızdır.
-Sayın Bayan Jensen..."
"Askerî birliğimiz,
kaybını ziyadesiyle hissetmektedir."
"İyi bir askerdi ve
yaptığımız işe çok inanıyordu."
"Bu savaşın en önemli
operasyonlarından birine..."
"...katılmış olduğumuz,
artık bir sır değildir."
"Al, bizi bir arada tutan kişiydi."
"Gönüllü olarak ortaya ilk çıkan
hep o olmuş ve..."
"Üzerinden, 4,000'den fazla
birliğimizin geçtiği bir açıklığa gelmiştik."
"Kocanız, ölüm kalım kabilinden
vazifeler üstlenen..."
"...bir savaş birliğinde görev yapıyordu."
"Hepimiz hatırasını
kalbimizde taşıyoruz."
"Lee ve onun gibilerin kaybı
başlı başına bir felaket olup..."
"Ölümünün hangi şartlar altında
gerçekleştiğini..."
"...öğrenme isteğinizi
tamamiyle anlıyorum."
-Albay, bilmeniz gereken bir şey var.
-Evet?
Bu iki adam Normandiya'da ölmüş.
Bu, Omaha Sahili'nde...
"Sean Ryan."
...bu, Utah'da!
"Peter Ryan."
Bu da, geçen hafta
Yeni Gine'de öldü!
"Daniel Ryan."
Bu üç adam kardeş, efendim.
Annelerinin bugün öğleden sonra...
...üç ayrı telgraf alacağını
henüz öğrendim.
Hepsi bu kadar değil.
Dördüncü bir kardeş daha var, en küçükleri.
Çıkarmadan bir gece önce
101nci Hava İndirme ile atlamış.
Normandiya'da bir yerde.
Nerede olduğunu bilmiyoruz.
- Hayatta mı?
- Bilmiyoruz!
Benimle gelin!
Kahretsin!
Dördü de 29ncu Tümende
aynı bölüktelermiş...
...ama Sullivan kardeşler,
Juneau'da öldükten sonra onları ayırmışız.
Dördüncü kardeş James
ile iletişim kuruldu mu hiç?
Hayır, Efendim! Kıyıdan 25 kilometre
içeride, Neuville yakınlarında atlamış...
- ...ama o bölge hâlâ Almanların kontrolünde.
- Mac, nereye atlamış olduğunu...
...bilebilmenin bir yolu yok.
General, gelen ilk raporlara göre,
101nci Tümen cehenneme saçılmış ve yok olmuş!
Normandiya'nın her tarafında
hatalı atlayışlar oldu.
Şimdi er Ryan'ın atlayıştan
sağ kurtulduğunu farzetsek bile...
...herhangi bir yerde olabilir.
İşin doğrusu, muhtemelen bir çatışmada ölmüştür.
Ve açıkçası, Efendim,
ilerleme hattı boyunca...
...Alman takviye birlikleri
kaynayan bir bölgeye...
...herhangi bir kurtarma ekibi
gönderirsek, onlar da "Çatışmada öldü" olurlar!
Elimde bir mektup var...
...çok uzun zaman önce,
Bixby adında Bostonlu bir hanıma yazılmış.
Bu dayanılmaz duyguyu
benimle paylaşın!
"Sevgili Hanımefendi..."
"Şahsıma sunulan,
Savunma Bakanlığı'na ait dosyalardan birinde..."
"...Massachusetts "Savaş Koordinasyon
Şubesi"nce yazılmış bir rapordan..."
"...savaş alanında şerefli
bir şekilde ölen beş evladımızın..."
"...annesi olduğunuzu öğrendim."
"Böyle büyük bir kaybın
kederini dindirmek adına..."
"...sarf edeceğim kelimelerin,
ne kadar aciz ve nâfile olacağını biliyorum."
"Ancak kendimi, teselliyi, uğruna
canlarını verdikleri vatanın..."
"...onlara duyduğu şükranda
bulabileceğinizi söylemekten alıkoyamıyorum."
"Tanrı'ya, kaybınızın acısını
dindirmesi ve sizi, kaybettiğiniz..."
"...sevdiklerinizin aziz hatırasıyla
başbaşa bırakması için dua ediyorum."
"Özgürlük uğruna
yapmış olduğunuz..."
"...bu büyük fedakârlığın karşılığı
olan o muhteşem gurur, şahsınıza aittir."
"En içten saygılarımla."
"Abraham Lincoln."
O çocuk hayatta.
Onu bulması için
birilerini göndereceğiz.
Ve onu, ne pahasına olursa olsun
oradan çekip alacağız.
- Emredersiniz, Komutanım!
- Emredersiniz, Komutanım!
OMAHA SAHİLİ
ÇIKARMANIN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ
- Miller, C Bölüğü!
- Buyrun, yüzbaşım.
O yüzer-gezer tankları
saat 6'ya kadar sahile indiremezsek...
...koca bir Tümen,
Carentan'da pantolonları indirip...
...domalmış bir vaziyette
sıkışıp kalmış olacak!
Pekâlâ,
beni haberdar edin o zaman.
C Bölüğünün, biz zırhlı destek
gönderene dek, Vierville'de tutunmalarını sağlayın!
Emredersiniz, Komutanım!
Haberci!
Hava İndirme'nin, şimdiye kadar bizlere
açık bir koridor kazandırması gerekiyordu.
Ama onlar bunun yerine paraşütçüleri
yanlış yere atıp, rüzgarın insafına bıraktılar!
- Durumunuz nedir?
- Dördüncü kesim emniyet altına alındı.
Geri çekilen 88'liklerin peşine düştük.
Burada, burada ve burada.
4 yüzer-gezer tankımızı
ve birkaç reomuzu vurmuşlardı.
Bu iki mayın tarlasının aslında
tek ve büyük bir alan olduğunu anladık.
Ortasından geçmeye çalışırken,
karma mayınlardan oluşmuş...
...çok yoğun bir alan olduğu
çıktı ortaya.
Yukarıdan tetikli 44'lük "Zıplayan Betty"ler,
dedektörlerimizin bir türlü...
...algılayamadığı '42 model
"Bacak Koparan"lar! Ne ararsanız vardı!
Buradaki yola, mantar biçimindeki
'43 model anti-tankları döşemişler.
Tanklarımıza yönelik sanırım.
Buradan, şu köyün kenarına kadar uzanıyor.
Böylece onları işaretledik
ve istihkâmcılara haber verdik.
Direnç durumu?
Daha fazla destek alacaklarını
bekliyorduk, efendim.
"Hans von Luck Savaş Gurubu"na
dahil olan 346ncı Piyade Alayı'na bağlı...
...bir bölük çıktı karşımıza,
topçu desteğinden yoksun ve zayıf düşmüşlerdi.
Çarpışmanın sonucunda
23 kişiyi esir aldık...
...ve 29ncu Tümen'in
inzibatlarına teslim ettik.
Ya bizim zayiatımız?
Şey, raporlara göre...
...35 ölü,
iki katı kadar da yaralı var.
Almanlar, o 88'lik topları
vermemek için bayağı direndiler.
Bu zor bir görevdi.
Bu yüzden size verildi.
Evet, komutanım!
John!
- Seni bekleyen zor bir görev daha var.
- Emredin, komutanım!
Bu emir, direk yukarıdan geldi.
"Halkla İlişkiler" ile ilgili bir görev için
sen ve ben bir manga alıp Neuville'e gidiyoruz.
Nasıl yani,
bir mangaya mı kumanda edeceksiniz?
101nci Hava İndirme Tümeni'nden bir erin,
3 kardeşi savaşta ölmüş, bulunup eve gönderilecek.
Neuville, ne alâka peki?
Hava İndirme bazı paraşütçüleri yanlış
yere bırakmış sanırım, oralarda bir yerlerde olmalı.
Bu lanet savaşın tam göbeğinde,
belirli bir eri bulmak kolay olmayacak.
Saman yığınında
iğne aramak gibi bir şey.
Bizim bölük ne olacak?
Döküntülerden seçme yapacağız,
geri kalan da B bölüğüne katılacak!
Tanrı aşkına,
bölüğünü elinden mi aldılar?
Benim değildi ki! Ordunun bölüğü,
en azından ben öyle biliyorum!
Browning otomatiği Reiben'a ver.
Ayrıca, Jackson, Wade, Beasley ve Caparzo'yu al.
-Beasley öldü.
-Peki, o zaman Mellish'i al.
- Elimizde Fransızca bilen biri var mı?
- Bildiğim kadarıyla yok.
- Talbot'a ne oldu?
- Bu sabah öldü.
Pekâlâ, bu durumda
başka bir tercüman bulmaya çalışacağım.
Taburun
sahildeki araç parkında toplanın.
Emredersiniz!
- Tamam, beni dinleyin.
- Ne var? - Ne yapıyoruz?
Kıçına pamuk tıkılmış olarak, bayrağa
sarılmış bir tabutla eve gidiyorsun, Caparzo!
- Ukala göt! Şimdi iyi dinleyin!
- Sen de götünde bir şey olmasından hoşlanıyorsun!
- Ne?
- Götünden zevk aldığını söyledim!
- Dikkat!
- Rahat!
Onbaşı Timothy E.Upham'ı
arıyorum.
Upham benim, efendim.
Öğrendiğime göre
Almanca ve Fransızca konuşuyormuşsun.
Evet, Komutanım!
- Aksanın nasıl?
- Fransızca'da hafif bir aksanım var.
Almancam ise gayet düzgün,
biraz Bavyera şivem var, Efendim.
Çok güzel! Benim emrime atandın.
Teçhizatını topla...
...Neuville adında bir yere gidiyoruz.
- Emredersiniz!
- Bu ne zaman güncellendi?
- Bu sabah, 08:30'da, efendim.
- Şey, Komutanım...
- Bunlar güneydeki iki yol ayırımı...
...Neuville'de Almanlar var!
- Bildiğim kadarıyla öyle, Onbaşı.
Komutanım,
Neuville Alman kaynıyor!
- Senin için sorun mu bu?
- Hayır, Efendim!
Hiçbir çatışmada bulunmadığımı
dikkate almanızı önermek istemiştim, Komutanım!
Harita çizer ve tercümanlık yaparım.
Bundan başka...
Fransızca ve Almanca konuşan
birisine ihtiyacım var.
- Evet, Komutanım!
- İki tercümanım da öldü.
Komutanım, ancak ben
temel eğitimden beri elime hiç silah almadım.
Temel eğitimde hiç atış yaptın mı?
- Evet, Komutanım!
- O zaman, git teçhizatını topla!
Efendim, daktilomu...
Daktilomu getirebilir miyim, Efendim?
Emredersiniz!
Sağolun!
- Birinden hatıra mı?
- Hayır, Komutanım!
Acele etme, Onbaşı!
Bardağa dolu tarafından
bakmalısın, Onbaşı.
İlk olarak,
şunları taşıman gerekmiyor!
- Ona ihtiyacın olacak!
- Olacak mı efendim? Peki, Efendim!
Hey, kafanın dağılmasını mı istiyorsun,
küçük züppe?
Bir daha sakın o fare
pençelerinle dokunma bana.
Yürüyüş düzeninden ayrılma!
Sadece nereli olduğunu merak etmiştim.
- Caparzo, değil mi?
- Defol git, Onbaşı!
Anladım!
Ve bir şey daha, Yüzbaşı'ya her selam verişinde,
onu Almanlar için bir hedef haline getiriyorsun.
- Üzgünüm.
- Bize bir iyilik yap da, bunu bir daha yapma.
Özellikle ben onun yakınlarındayken.
Anladın mı?
- Anladım.
- Onbaşı, kitabın ne hakkında?
- Hey, tüfeğine sahip çık!
- Affedersin!
Aslında, savaş sırasında askerler
arasında gelişen kardeşlik bağıyla ilgili.
Kardeşlik bağı mı?
Kardeşlik bağı hakkında ne biliyorsun?
Herifi duydun mu, Fish?
Neden Yüzbaşı'ya,
nereli olduğunu sormuyorsun?
Evet, sor Yüzbaşı'ya! Hakkında
bilmek istediğin herşeyi anlatır sana!
İçinizde bana bu işin matematiksel
açıklamasını yapacak biri var mı?
Yani, bir adamı kurtarmak için,
sekiz kişinin hayatını riske atmanın mantığı nerede?
20 derece dönelim!
Bunu cevaplamak isteyen var mı?
Reiben, zavallı herifin annesini
bir düşünsene.
Doktor, benim de bir annem var, tamam mı?
Yani, senin de var, Çavuş'un da var.
Bahse girerim,
Yüzbaşı'nın bile bir annesi vardır.
Tamam, belki Yüzbaşı'nın yoktur,
ama diğerlerimizin annesi var.
Görevimiz emirleri sorgulamak değil,
canımız pahasına da olsa, yerine getirmektir.
Sen şimdi
ne demek istedin bakalım, Onbaşı?
"Hepimiz ölmeliyiz. "
Bu mu?
Upham asker olarak
görevlerimizden bahsediyor.
- Evet, Komutanım!
- Hepimiz emir alıyoruz ve uymak zorundayız...
...ve bu gerçek, anneleriniz de
dahil olmak üzere her şeyin üzerindedir.
Evet, Efendim!
Sağolun, Efendim.
Görevin *** olduğu
düşünülse bile mi, efendim?
Bilhassa görevin
*** olduğu düşünülse bile!
- *** nedir?
- Almanca bir şey.
Hiç duymamıştım!
Komutanım!
Benim bu konuda bir görüşüm var.
Elbette, takımla paylaş!
Benim bakış açıma göre,
efendim, bu görev aslında...
...değerli askeri kaynakların
yanlış tahsisinden başka bir şey değil.
Devam et!
Bana öyle geliyor ki, Efendim,
Tanrı beni mükemmel bir savaş aleti...
...olarak yaratarak,
bana doğuştan bir yetenek vermiş!
Reiben, kulaklarını dört aç!
Maksat yakınmaksa, işte böyle yapılır!
Sen devam et, Jackson!
Bununla kastettiğim, Efendim,
eğer Tanrı beni bu dürbünlü tüfekle...
...Adolf Hitler'e 1,5 km.lik bir alan
içerisinde, net bir görüş açısına sahip...
...herhangi bir yere koysaydı, efendim:
"Çantaları toplayın, çocuklar!
Savaş bitti, gidiyoruz!"
- Haklı!
- İşte bu dâhice, taşralı!
Peki, Yüzbaşı, ya siz?
Yani, siz hiç sızlanmaz mısınız?
Size sızlanmam, Reiben.
Ben bir yüzbaşıyım.
Komuta zinciri diye bir şey var.
Sızlanmak üstlere olur, astlara değil!
Hep üst makama! Siz bana, ben de
üstüme sızlanırım ve bu öyle devam edip gider.
Ne şahsınıza sızlanırım, ne de önünüzde!
Bunu bir komando olarak bilmen gerekirdi.
Özür dilerim efendim ama
diyelim ki, yüzbaşı değilsiniz...
...ya da ben binbaşıyım.
O zaman ne söylerdiniz?
O durumda derdim ki:
"Bence bu mükemmel bir görev, Komutanım."
"Son derece değerli
bir gayesi olduğu için, Komutanım..."
"...gösterebileceğim ün üstün
gayreti hak ediyor, Komutanım!"
"Ayrıca, Er James Ryan'ın annesinin
çektiği acıyı yürekten paylaşıyorum."
"Acısını dindirmek için de,
hem kendi hayatımı, hem de adamlarımınkini..."
"...özellikle de seninkini, Reiben,
seve seve ortaya koymaya hazırım."
- İyiydi!
- Âşığım ona!
- Gökgürültüsü!
- Şimşek!
Upham, şuraya geç.
Reiben, siz dördünüz ilerleyin.
Yürü, yürü, yürü!
- Sizi görünce rahatladık!
- Çavuş Hill, kurtarma ekibi geldi!
Kaç kişisiniz?
Sadece sekiz kişiyiz.
Size yardıma gelmedik. Üzgünüm!
"Size yardıma gelmedik" mi?
Ne demek istiyorsunuz, efendim?
- Bir asker için buradayız, adı Ryan.
- Kim?
- Ryan mı? Ne için?
- Burada mı?
Bilmiyorum, belki kasabanın
öbür tarafındaki karma birliktedir.
Oraya gitmek zor. Almanlar
birkaç saat önce tam ortamızı bombalayıp...
...bizi ikiye böldüler.
Adı ne demiştiniz?
Ryan, James Ryan.
101nci Hava İndirme ile buraya atlamış.
- Goldman, bana bir haberci gönder!
- Haberci!
Haydi gelin!
Jonsey, bize de bir yer açın!
Doğu tarafından açılan
yoğun ateş bizi durdurdu.
Almanlar, gün boyunca
alaylardan takviye getirip durdular.
Caddelerde neredeyse
45 dakikadır çıt çıkmıyor.
Alman bombardımanının çoğu
artık batıya doğru yöneldi.
Hoparlörden konuşan kim?
Dagwood Düsseldorf! Komşumuz
olan canayakın propaganda subayımız!
Özgürlük anıtı paramparça oldu.
"Özgürlük anıtı paramparça oldu!"
Endişe verici bir durum!
Soldan ikinciyi al!
Babanı, benim Haham'ım
sünnet etti, pislik herif!
Siper alın!
Fırla!
-Lanet olası *** hayvanlar!
-Çök be!
Doğrudan temas halinde olmadığımızı
biliyorlar. Habercileri seçiyorlar.
Peki ona neden böyle
ateş edip duruyorlar?
Haberci nefes aldığı sürece,
mesajları taşımaya devam edecektir.
- Aynı şeyi biz de yapıyoruz.
- Hayır, yapmayız!
- Wade! Hazırlanın, gidiyorsunuz!
- Emredersiniz, Komutanım!
- Boyd!
- Haydi!
Tekrar dene. Yüzbaşı Hamill'e
ulaşabilirsen, geldiğimizi bildir.
-Neuville'nin geri kalanı ne durumda?
-Melek 44!
Önümüzdeki caddenin her iki
tarafında bir hayli penceresi olan...
...iki katlı binalar var. Sonra sol tarafında
siper imkânı olan bir meydan geliyor.
Gösterin bana.
Çavuş, burada kalın!
Emredersiniz!
Pekâlâ, yaylım ateşinden
uzak durup, binaları kullanalım!
Sol taraftan kıvrılarak koşun,
vurun kaçın! İkisi sizin, ikisi benim!
-Hastings, Goldman, öne doğru!
-Gidelim!
Reiben, Caparzo!
Uymanız gereken kurallar şunlar:
Köşelerde eğilip doğrularak
kısa koşular yapın!
Sıkı mücadele olacak.
Yakın temasa hazır olun.
Şimdi gidin!
Upham, Çavuş Horvath'ın yanından ayrılma!
Tam burada! İç çamaşırı gibi
saracağım onu, Yüzbaşım!
Yanımdan ayrılma!
Bloğun sonundan sola dönün.
Orası meydana açılan kapı!
Güzel!
Reiben, Yüzbaşı nereli?
O işi çözebilirsen,
bize hoş bir ödül kazandırmış olursun.
En son 300 papel diye duydum!
Bölükte bu konuda havuz oluşturuldu.
5 papele katılırsın.
Sakin ol, dostum,
sakin ol!
Köşeyi dönünce karşımızda olacaklar.
O kapılarda siper alın!
Birileri onun nereli olduğunu,
ne iş yaptığını biliyor olmalı!
Kasserine Geçidi'nden beri yanındayım.
En ufak bir ipucu bile bulamadım!
Ayak bileklerim beni öldürüyor.
Savaş bitmeden bir tekerlekli
sandalyeye ihtiyacım olacak.
Tamam geldik!
Tanrım!
Bileklerim, kocakarı bileklerine döndü!
Yaşlı bir... Tanrım!
Reiben, peki, okula nerede
gittiğini de mi bilmiyorsunuz?
Akademili değil! Subay adayı okulunda,
ölmüş Amerikalı askerlerin uzuvlarından toplama!
İnsan detaylara önem vermeli.
Nereli olduğunu ve ne iş yaptığını tam
olarak biliyorum, çünkü detayları önemsiyorum.
Hey, Upham! Dikkatli ol da,
boktan palavralara basarak, kayıp düşme!
- Şimdi!
- Gökgürültüsü!
Parola "Gökgürültüsü", şifreyi söyleyin,
yoksa ateş açacağız!
Buraya gel, çabuk!
Upham, söyle kendilerini göstersinler.
Almanların nerede olduğunu
biliyorlar mı, sor!
- Ne diyor?
- Çocuklarla ilgili bir şeyler.
Çocuklar mı?
- Çocukları yanımıza almamızı istiyorlar.
- Hayır, hayır! Çocukları alamayız.
Çocukları alamayız. Olmaz!
Çocukların bizimle güvende
olacağını düşünüyorlar.
Güvende olmayacaklar!
Kafayı mı yedin? Yüzbaşı'yı dinle!
Bizimle güvende
olacaklarına inanıyorlar, Efendim!
Caparzo!
Bırak o çocuğu!
Sorun yok, her şey yolunda!
Caparzo, bırak şu küçük kızı!
Caparzo, o çocuğu hemen bırak!
- Upham, "Sorun yok" nasıl söylenir?
- Bırakamam, yeğenimi anımsatıyor, Efendim!
Caparzo, o çocuğu hemen geri bırak!
Yüzbaşım, en azından onu bir sonraki
kasabaya bırakalım, mâkul olan bu.
Mâkul olanı yapmak için burada değiliz!
Emirleri uygulamak için buradayız!
Çavuş, geri götür
şu lanet olası çocuğu!
- Siper alın!
- Siper alın!
Lanet olsun!
Nereden ateş edildi?
Biz silah sesini duymadan
o yerdeydi zaten!
Ben olsam,
oradan ateş ediyor olurdum.
Görmedim.
400 metre, Yüzbaşım,
belki daha az.
Ben olsam maceraya kalkmazdım, beyler!
Bu nişancı yetenekli biri!
Jacqueline!
Annenle babana geri götüreceğim seni.
Lütfen ağlama, yapma!
Carpy!
- Yüzbaşım!
- Dayan, Caparzo!
Kalkmama yardım edin!
Yürüyebilirim, yürüyebilirim!
Caparzo, kıpırdama!
İki tık çevir, rüzgar solda.
Fish!
Yüzbaşım, bulunduğunuz yerden onu
görebiliyor musunuz? Durumu nasıl?
Wade, sakın kımıldama!
Neresinden vurulmuş, yüzbaşım?
- Yüzbaşım, onu görebiliyor musunuz?
- Yerinde kal!
Lanet olsun, yat yere!
Senin derdin ne, ha?
Vurulursan sana bakacağımı mı
sanıyorsun?
Fish, buraya gel!
Carpy, başını aşağıda tut.
Başını aşağıda tut!
Yüce Tanrım, sana güveniyorum.
Beni mahçup etme!
Düşmanımın beni yenmesine
izin verme!
Kopyasını çıkar,
kopyasını çıkar ve benim adıma gönder.
Carpy, kendin gönderirsin!
Yerine koy şunu!
- Kan...
- Görüyorum, Carpy.
Onu, onu babama yazmıştım.
Kana bulandı, Fish!
Hakladık onu, yerinden kalkma!
- Ne kadar kötü?
- Göğsünden vurulmuş, akciğerine girmiş olabilir.
Jacqueline!
O 30 kalibreyi sokağın yukarısına al.
- Tekmil!
- Yere yatın!
Çocukları neden yanımıza
alamayacağımızın nedeni bu işte!
Çavuş Horvath,
mühimmat kontrolü yap.
Upham, mataralar!
Doldur onları!
- Çavuş Hill!
- Emredin komutanım?
Adamlarını topla. Meydanın
kuzeybatı köşesinde pozisyon alacağız.
- Jackson! Mellish!
- Emredin!
Kuleyi kontrol edip,
hemen buraya dönün.
Hemen dedim! Gitsenize!
Kahrolası Ryan!
"Gökgürültüsü!"
"Şimşek!"
İçeri gelin.
Selam millet.
Yüzbaşı Hamill'i arıyoruz.
Meydanın karşısında
bir yerlerde olmalı.
Sessizce gidin.
Keskin nişancılara dikkat!
Otur!
Haydi Jimmy yaylan,
Yüzbaşı Hamill'i bul...
...ve buraya getir.
- Ne, oradan mı?
Ben nereden bileyim?
Gidip, bir bakar mısın, lütfen!
Teşekkürler, seni gerizekâlı!
Pekâlâ beyler,
burada bir süre dinlenelim.
Ben de şu lanet olası
otostopçuyu botumdan atayım!
- İndirin silahları! İndirin silahları!
- İndirin silahları! Şimdi!
İndirin!
- Ateş ederim!
- İndir,indir,indir silahını!
Yere koyun hepsini!
Eller yukarı!
Teslim olun, yoksa ateş ederiz!
Kendinizi gösterin!
Kahretsin, kahretsin!
Yukarısı temiz!
Aşağısı temiz!
Bu sana ömür boyu yeter!
Öyle umalım!
Fred Hamill,
101nci Hava İndirme'den Öncü Birliği!
John Miller,
2nci Komando Taburu.
Sağolun!
Buraya, Er James Ryan
adında birini bulmak için geldik.
Birliğinizden biriymiş.
Nerede olduğu hakkında bilginiz olabilir mi?
Buraya gelen yolda durum nasıldı?
Manzaralı!
Mühimmatımızın çoğunu harcadık.
Aman, adamlarımdan biri bile
bunu duymasın!
Teğmen! O roketatarı
yolun sağına doğru yeniden mevzilendir.
- Emredersiniz, komutanım!
- Birileri de Ryan'ı buraya getirsin!
Ryan! Ryan!
Öne çık, ortaya gel.
Ryan!
Geliyor bizim delikanlı!
Salağın teki olduğunu
söylemiştim.
- Er Ryan, emredin komutanım!
- Rahat!
2nci Komando Taburu'ndan
Yüzbaşı Miller, seninle konuşmak istiyor.
Şöyle gel.
Çök!
Asker, korkarım ki
bazı kötü haberlerim var.
Bunu söylemenin
kolay bir yolu yok, ancak...
...şöyle diyeyim.
Kardeşlerin öldü.
Seni götürmek için
emir aldık...
...çünkü eve dönüyorsun.
Aman Tanrım!
Kardeşlerim ölmüş!
Eve döndüğümde
onları balığa götürecektim.
Çok üzgünüm, James.
Ne kadar üzüldüğümü anlatamam.
Nasıl ölmüşler?
Çatışmada öldüler.
Olamaz!
Olamaz!
Kardeşlerim daha ilkokuldalar.
- Sen, James Ryan'sın değil mi?
- Evet!
Iowa'dan James Francis Ryan?
Minnesota'dan James
Frederick Ryan.
Bu, kardeşlerim iyi
anlamına mı geliyor?
Evet, eminim iyilerdir!
İyi olduklarından emin misiniz?
Bizim aradığımız, başka bir Ryan.
Büyük bir karışıklık oldu!
Nereden biliyorsunuz?
Nasıl emin olabiliyorsunuz?
Ya karışıklık başkaysa,
ya o Ryan'ın kardeşleri iyi de, benimkiler...
Teğmen!
Verdiğimiz sıkıntı için özür dilerim.
Ayrılmadan önce mektup yazmıştım.
Eve gitmeliyim.
Hemen eve gitmeliyim.
- Eve gitmek istiyorum.
- Sakin ol.
- Bizim Ryan'ımız hangi cehennemde?
- Ne bileyim!
Komutanınızla irtibatınız var mı?
- Hiç anlamı yok!
- Sizin Ryan hangi birlikte?
- 506'ya bağlı B Bölüğü.
- Bacağı kırık olan şu asker, o da 506'dan.
- Evet, adı Charlie sanırım.
- Sanıyorsun yani?
Ryan mı? Bilmiyorum!
Yavaş!
İnme noktanız neresiydi?
- Vierville'in içi.
- Vierville mi?
Peki, nasıl oldu da
kendini burada buldun?
Hiç sormayın, komutanım!
C-47'ye uçaksavar ateşi açılmıştı.
Pilot, oradan kurtulmaya çalışırken
ne yapacağını şaşırdı, her tarafa döndü.
Daha çok paraşütçüler isabet aldı.
Ortalık karıştı, ben de kendimi burada buldum.
Sonra, benim gruptan tek kişiyi
bile göremedim. Allah bilir neredeler!
B Bölüğündekiler, gevezelik yaparken
atlama noktalarından bahsettiler mi hiç?
Hayır Efendim, ancak B Bölüğü'nün
toplanma noktasının bizimle aynı olduğunu biliyorum.
Göster bana!
Adamlarım tükendi. Üç saat dinlenip,
hava karardıktan sonra hareket edeceğiz.
Kasabada, 3 yıldızlı otel
gibi bir şey kalmış olabilir mi?
Şöyle, temiz çarşafları, yumuşak
yastıkları ve oda servisi olan bir yer yani!
- Hoş, rahat bir kiliseye ne dersin?
- Kabul ediyoruz!
Neler duydunuz?
Parçalar birbirine eklendiğinde tablo ne?
Sahili kontrol altına aldık ama sorun
şu ki, Monty, Caen'e ilerlemek için acele etmiyor.
- O hazır olmadan birliği oradan çekemem!
- Yani?
- O herifi fazla şişiriyorlar!
- Bir şey diyemem!
Saint-Lô'yu alabilmek
için Caen'i almak gerek.
- Valognes için de Saint-Lô'yu almak gerek.
- Cherbourg için de Valognes!
- Cherbourg'dan sonra Paris.
- Paris'i alırsan da, Berlin!
Sonra da bizi eve götürecek
o koca gemi!
Burada kesinlikle işimize yarardınız
ama yaptığınız işi anlıyorum.
- Anlıyor musun?
- Evet!
Benim de iki kardeşim var.
- İyi şanslar!
- Teşekkürler!
Ciddiyim!
Onu bulup evine gönderin.
Elinin nesi var?
Bilmiyorum.
Bizi Portsmouth'da gemiye
bindirdiklerinde başladı. Gelip gidiyor.
Yeni bir görev talebinde
bulunabilirsiniz.
Görünüşe göre, bu iş
artık size uygun değil gibi.
Ne var?
- Ne var?
- Yok bir şey.
Anzio'da sürekli amuda kalkarak...
...ellerinin üstünde yürürken,
"Uçan Trapezci"nin...
...şarkısını söyleyen çocuğun
adı neydi?
- Vecchio!
- Vecchio?
Evet Vecchio!
Ne çatlaktı ama!
Adı bilinsin diye herkesin ceketine
işeyerek "V" harfi yapardı, hatırladınız mı?
Zafer için!
Boyu çok kısaydı.
Cüceydi.
Nasıl komando olabilmişti ki?
Bir seferinde ellerinin üzerinde
yürürken ayağından vurulmuştu, değil mi?
Ellerinin üstünde
daha hızlı yürüyordu!
Ellerinin üstünde
daha hızlı koşuyordu!
Vecchio, evet!
Caparzo!
İnsan bazen...
...verdiği bir emir sonucunda
adamlarından biri öldüğünde...
...bu sayede iki veya
üçünün, ya da onlarcasının...
...hayatını kurtardığını düşünerek
kendini avutuyor.
Belki de yüzlercesinin.
Komutam altında kaç
kişi öldü biliyor musun?
- Kaç kişi?
- 94.
Ama bu hesaba göre, bunun on katı
adamın hayatını kurtarmış oluyorum, değil mi?
Hatta belki 20 katının, değil mi?
20 misli adamın hayatını!
İşte bu kadar basit.
Böylece insanın...
...adamlarının hayatıyla
görevi arasında seçim yapmak için...
...bir bahanesi oluyor.
Bu sefer görevin
tek bir adam olduğunu saymazsak!
Ryan buna değse iyi eder!
Eve döndüğünde, herhangi bir
hastalığın tedavisini bulsa...
...veya uzun süre dayanan
bir ampul filan icat etse, iyi eder!
Çünkü işin aslı, on tane Ryan'a,
bir tane Vecchio veya Caparzo'yu değişmezdim.
Haklısınız!
Bak, yine başladı.
Efendim, iyi misiniz?
Bak,
iki saat sonra yola çıkacağız...
...neden biraz kestirmiyorsun?
Anlamıyorum, bunu nasıl beceriyor.
- Neyi?
- Bu şekilde uyumayı. Baksanıza.
Adam gözlerini
kapatır kapatmaz uyuyor.
- Vicdanı rahat.
- Evet, hani derler ya:
"Bizim yanımızdaki Tanrı ise,
onların yanındaki kim?"
"Tanrı bizimleyse,
kim durur karşımızda?"
Ben ne diyorum?
Uykuya dalmanın sırrı,
uyanık kalmaya çalışmakta gizlidir.
- O nasıl oluyormuş?
- Annem stajyer doktorken...
...geceleri sabaha kadar çalışır
ve gündüzleri uyurdu.
Bu yüzden bir şeyleri konuşmak için
en uygun vakit, eve geldiği zamanlardı.
Ben de yatağa uzanır ve mümkün
olduğu kadar uyanık kalmaya çalışırdım...
...ama hiç işe yaramazdı.
Çünkü ne kadar uyanık kalmaya
çalışsam, o kadar çabuk uyurdum.
Bizim evde laflamak,
zamana tâbi değildi.
Annem eve gelir, beni uyandırır
ve gün ağarana kadar kafamı şişirirdi.
Durmadan konuşur,
yorulmak nedir bilmezdi.
Belki de sadece o saatlerde
fırsat bulabiliyordu.
İşin tuhaf yanı ise,
bazen eve erken gelirdi...
...ve ben uyuyormuş gibi yapardım.
- Kim? Annen mi?
- Evet!
Kapının eşiğinden öylece bana bakardı...
...ve ben gözlerimi kapalı tutardım.
Biliyorum aslında,
eve erken geldiğinde...
...günümün nasıl geçtiğini
merak eder...
...ve sadece
benimle konuşmak isterdi.
Ve ben yine de yerimden kıpırdamaz,
uyuyormuş gibi yapmaya devam ederdim.
Neden öyle yaptığımı da bilmiyorum.
Birkaç saatimiz kaldı.
Sesinizi kesin ve uyuyun.
Yüzbaşım?
Efendim?
Onbaşı?
Nasıl gidiyor?
İyi misin?
Evet. Sanırım tüm bunlar benim için
iyi oldu, efendim.
Gerçekten mi?
Nasıl yani?
"Savaş, duygularımızı terbiye eder,
iradeyi harekete geçirir..."
"... bünyeyi kusursuz bir şekle
dönüştürür..."
"... ve insana yakın çarpışma..."
"... ve ciddi durumlarda kendisini
tartma olanağı sağlar."
Galiba bu, Emerson'un
iyimser olma hakkındaki felsefesi.
Emerson'u bilir misiniz, Efendim?
Biraz bilirim.
Nerelisiniz, Yüzbaşım?
Savaştan önce ne yapardınız?
Havuzda ne kadar para birikti?
300 civarında sanırım, Efendim.
Pekâlâ, 500 olduğunda...
...sana cevapları veririm,
sonra da parayı kırışırız. Ne dersin?
Eğer bu konuda böyle
düşünüyorsanız, Efendim...
...komutanız altında biri olarak, miktar
1.000 olana kadar beklemeyi önermek görevimdir.
Ya o kadar uzun yaşamazsak?
- 500 iyi mi?
- Evet, 500 iyidir.
- Peki, Efendim.
- Tamam!
- Haydi biraz uyu, Onbaşı.
- Peki, Efendim.
Kimde sülfamid tozu var?
Sıhhiye! Arkadaşımın kanaması var!
Sargı bezi gerek!
- Wade!
- Emredin, Komutanım!
- Bak bakalım, ne yapabilirsin?
- Emredersiniz!
Dayanın çocuklar.
Fazla uzun sürmez.
- Burada durum nasıl?
- Fena değil!
- Evet!
- İyi sayılır. Endişelenme.
Doktor geldi!
Endişelenmeyin çocuklar.
29ncu Piyade Tümeni, düşmanı yararak
geliyor. Yakında burada olurlar.
Çakmaktaşı,
kimsede çakmaktaşı var mı?
Yüzbaşım!
Hey, Yüzbaşım!
Asker, bilgi mi vereceksin?
Evet, ben, Teğmen DeWindt, Yüzbaşım.
327nci Planör Piyadelerini taşıyan...
...99ncu Asker Nakliye Filosundanım.
Oradaki planör benim,
pilotu bendim.
-Asker, şuradakinin koluyla ilgilen!
-22 adam öldü.
Şuraya düştük, ben çizik bile
almadım, 2nci pilotun kafası koptu.
Birlik nerede?
Bu insanlar kim?
Bizimle birlikte gelenler,
Efendim...
...daha ilk gece yola çıktılar.
Onları bir daha hiç görmedim.
Bu arada diğerleri parça parça
birer, ikişer, altışar olarak gelmeye başladı.
Sonra subayın biri çıka geldi,
o adamlardan karma bir birlik oluşturdu...
...ve belaya dalmak üzere
yola çıktı, Efendim.
Biz, James Ryan adında
bir asker arıyoruz.
-101nci Tümen'in 506'daki B bölüğünden.
-Size söyledim, Efendim...
...o kadar çok adam gidip geliyor ki!
- Upham!
- Emredin, Komutanım!
- Şu takımı kontrol et...
...bak bakalım Ryan aralarında mı?
- Emredersiniz!
Reiben!
Şuradaki bacağı koklayıver.
Bak bakalım küflü peynir gibi mi kokuyor?
Evet?
- Eller başların üzerine!
- Yahudi!
- Yahudi!
- Yürümeye devam edin!
- Yürümeye devam edin!
- Yahudi!
Ben Yahudiyim, biliyor musunuz?
Yahudi!
Ne kadar uğraştıysam nafile,
onu yerinden kıpırdatamadım.
Bana bir vinç gerek.
- Bir general!
- Evet!
Bu adam Tuğgeneral Amend,
101nci Hava İndirme'nin ikinci komutanı.
Gerizekâlı dahinin biri
parlak bir fikir vermiş...
...ve Generali aşağıdaki
uçaksavar ateşinden korumak için...
...planörün tabanına
kaynakla çekil plakalar monte etmişler.
Ama ne yazık ki planör, uçaktan
bırakılana kadar, benim bundan haberim olmadı.
Bir yük trenini uçurmaya
çalışmak gibi şeydi, anladınız mı?
Planör haddinden fazla ağırdı
ve denge unsuru diye bir şey kalmamıştı.
Onu düz tutmaya çalışırken,
az daha iki kolumu birden kırıyordum.
Ve bizi bıraktıklarında doğru açıyı
yakalamak ve irtifa kazanmak için...
...elimden geleni yaptım, ancak
planörün dengesi bozulmuştu bir kere.
Lanet olası bir meteor
gibi hızla aşağıya indik...
... ve böylece buraya düştük.
Diğer planörler rahatça kondular
durumları fena değildi.
Sadece biz, biz,
kahretsin, biz çok ağırdık!
Düştüğümüz yerde
çimenlik alan ıslak ve kaygandı...
...arazi aşağıya doğru meyilliydi...
...ve sonuçta 22 adam öldü.
- Ve bunların hepsi bir general için, ha?
- Bir tek adam için!
Her cephede,
bu türden çok olay oluyor.
***!
- ***!
- ***!
***!
İşte bu konuda haklısınız!
Almanca sözlükte ***'ı aradım,
ama öyle bir kelime yok.
-Upham!
-Emredin!
Orada başka paraşüt birlikleri de var.
Ryan aralarında olabilir mi, git bir bak!
Emredersiniz!
Bunlara kontrol etmek
isteyebilirsiniz belki.
Ölenlerin künyeleri.
Saymak istemeyeceğim
kadar çok var.
Bir çok adamın üzerini
örtmek zorunda kalmıştım, Efendim.
Jackson!
Şunlara bir bakın!
Emredersiniz!
Ben yardım ederim.
Ne dersin, bu küçük fare
bunların içinde olabilir mi?
- İçindeyse, bulacağım!
- Bul şu piçi!
- Bütün paramı koyarım ki, hâlâ hayatta!
- Önce ben bulacağım, 10 papel!
- Bakalım kimler varmış burada!
- Avanak herifler, hiç şansınız yok!
- Şimdi bu çaylak burada mı, değil mi?
- Bakmaya devam et, konuşma!
Pekâlâ, işte geliyor,
Gary Lanico.
Ben Rubino. Mike Cessacchio.
Hepsi de makarnacı bunların!
- Yapma, yine mi!
- Wee Willie Winkie, arkadaşındır mutlaka!
Önce biz bulmalıyız!
- Nerede bu piç?
- Jackson, karıştırma şunları, tamam mı?
Baktıkların önünde dursun!
Hangisine baktığımızı nereden bileceğiz?
Neden çeneni kapatmıyorsun, Reiben?
- Herkes sakin olsun.
- Bugün huysuzluğun üzerinde, ha?
- Sanırım bir talihlimiz var!
- Neden bahsediyorsun?
Ryan!
- Ryan mı? Mellish şuna bir bak.
- Biliyor musun? Sen bir dâhisin, harbi öylesin!
"R-I-E-N-N-E"
Bu "Rienne" ve bir Fransız adı,
tamam mı, aradaki farkı anlayabiliyor musun?
- Ne fark eder ki?
- Üçü ne geçer?
Bende bir bok yok!
Hepsi farklı New York isimleri!
- Yardım gerekiyor mu, Lubeck?
- Bende fûl var.
Yedim seni!
Bende Floş Royal var.
Künyelerime bakıyordun.
Hile yapıyorsun!
Yardım gerekiyor mu, Lubeck?
Lanet şeyi okuyabiliyor musun?
Aman Tanrım!
Şu zavallı hergeleye bakın!
- Sanırım bunlar kurşun geçirmez değiller.
- Bence de, değiller.
Kulaklarının arasındaki şeyden
hiç hoşlanmıyorum.
Sizin gibilerin bacaklarının
arasındaki şeye benziyor da ondan!
- Şimdi hakkını vermeliyiz ama!
- Hiç fena değildi, Jackson!
- Bende üç var!
- Siz burada ne bok yediğinizi sanıyorsunuz?
Bütün lanet paraşütçüler
sizi izliyor. Poker fişi değil bunlar!
- Tamam, tamam!
- Koyun onları torbaya!
Bunların içinde yok!
Belki de birkaç çift farklı
gruplara ayrılmalı...
...ve ormanlık alanda Hansel ile Gretel
misali gezinip, adını çağırmalıyız.
Er ya da geç nasılsa
bizi duymak zorunda. Ryan!
Bunu yapmak biraz zor olabilir,
Yüzbaşım!
Belki de yerli halk onu görmüştür.
Ryan! Ryan'ı tanıyan var mı?
101nci Hava İndirme'den Ryan!
Ryan adında birini tanıyor musunuz?
Iowa'dan Er James Ryan?
Ryan diye birini tanıyan var mı?
James Ryan!
Hey Joe! Mandelsohn, C bölüğünden
Ryan diye birisi ile takılmıyor muydu?
- Evet, sanırım öyleydi.
- Getir onu buraya o zaman, olur mu?
- Er Ryan'ı tanıyor musun?
- Yüksek sesle konuşmanız gerekiyor, efendim.
İyi duyamıyorum, Efendim.
Bir gelip, bir gidiyor.
Bir Alman el bombası,
tam kafamın yanında patladı!
Anlaşıldı, anlaşıldı.
Er Ryan'ı tanıyor musun?
Kim?
- Er Ryan? James Ryan?
- Jimmy Ryan?
James!
James Francis Ryan!
Hayır, hayır, hayır!
James Francis Ryan!
Peki tamam, bana bir kalem verin.
Yazacak bir şey, yazacak bir şey verin!
Çabuk, çabuk!
Bir kalem!
Küçük bir tane var, Efendim!
Yaz dediklerimi!
James Francis Ryan,
soru işareti...
...Iowa, soru işareti.
Onu tanıyor musun?
Onu tanıyor mu?
Mesajı oku. Bak!
Evet!
Onu elbette tanıyorum, Efendim.
Nerede olduğunu biliyor mu?
Evet, evet, iniş bölgesini
30 km kadar ıskalayıp...
...Bumville ya da her neyse,
lanet bir yerin yakınına indik.
O, ben ve diğer birkaç kişi buraya,
toplanma noktasına geliyorduk.
Daha sonra karşımıza bir Albay çıktı.
Adam topluyordu, Ramelle'e götürecekti.
- Ramelle mi?
- Köprüyü korumak için.
- Bu onu son görüşümdü, efendim.
- İyi, iyi! Sağ ol!
Teşekkür ederim! Yaz oraya!
Oku, oku ve teşekkürler!
- Bir şey değil!
- Etrafıma toplanın.
Sağol, Teğmen!
Ramelle!
Biz buradayız, şurada.
Ramelle...
...Merderet nehrinin üzerinde,
hemen güneybatımızda.
Bahsetmiş olduğu köprü hakkında
bir şeyler biliyor musunuz, Yüzbaşı?
Evet!
Hedef her zaman Cherbourg'dı.
Elimize derin bir deniz limanı
geçirmedikçe Paris'e ulaşamayız.
Rommel bunu biliyor...
...bu yüzden zırhlılarını...
...Merderet üzerinden geçirip
bir yerlerde pozisyon alarak...
...çıkarma birliklerimizi, Cherbourg'a doğru
sağa dönerken kanatlardan vurmak istiyor.
Bu da, nehrin üzerine sağlam bir köprüsü
olan her kasabayı altın değerinde kılıyor.
Gidelim!
Yüzbaşım!
Bu da ne be?
Bir radar istasyonu.
Kullanılmıyor durumda olmalı.
İstasyonun altındaki *** torbasıyla
siperlenmiş sığınakta bir hareket var gibi.
- Gördün mü?
- Evet, ben de öyle tahmin ediyorum.
Nedir?
Makinalı, büyük bir ihtimalle MG-42.
- Tanrım! Şu adamları haklayan o mu?
- Belki içlerinden biri bizim çocuktur.
Hayır, armaları 82nci Hava İndirme
Tümeni'ne ait. Şansınıza küsün!
Siz, diğer kızlar,
ne kadar hızlısınız bilemem...
...ama bana kalırsa
yolu şu taraftan uzatıp...
...herifler buradan geçtiğimizi anlamadan
hızlı bir şekilde etraflarından dolanalım.
Evet Yüzbaşım, kısacası,
neden bu şeyin etrafından geçip gitmiyoruz.
Söylediklerini duydum.
Ama etrafından dolaşamayız.
Bu konuda Reiben'leyim, efendim.
88'likleri geride bıraktık.
Hava Kuvvetleri için!
Hava Kuvvetleri, bir makinalı tüfek
için cephane harcamaz.
Şey, Yüzbaşım, yine de bunu es geçip,
kendi görevimize devam edebiliriz.
Yani, bu bizim görevimiz değil,
öyle değil mi, Efendim?
Yapmak istediğiniz bu mu?
Böylece bırakalım, onlar da bizden sonra
geçecek ilk bölüğü tuzağa düşürsünler, öyle mi?
Hayır, Efendim. Söylediğim şey bu değil.
Basitçe diyorum ki...
...amacımızın yanında gereksiz
bir risk gibi görünüyor, efendim!
Amacımız savaşı kazanmaktır!
Efendim, ben sadece, şey,
içimde kötü bir his var.
Kendini en son
hangi konuda iyi hissettin?
Pekâlâ! Yoğun koruma ateşi
altında üç kişi fırlayacak.
Mellish, sen sağ tarafa gidiyorsun.
Ben ortadan çıkacağım.
Soldan kim gidecek?
Soldan kim gidecek?
Ben giderim.
Sol tarafı ben alırım.
Pekâlâ.
Upham, Jackson ile tüfekleri değiştirin.
- Sen geriden yavaş yavaş geliyorsun.
- Emredersiniz!
Şarjör değiştirmek zorunda bırakana
kadar onları baskı altında tutup ilerleyeceğiz.
El bombası menzilinden
onu haklayabiliriz diye düşünüyorum.
- Belki de ortayı ben almalıyım, Efendim.
- O süratinle mi? Hiç sanmıyorum.
Belki de soldan gitmeliyim, Efendim!
Belki de çeneni kapamalısın!
Reiben, destek ateşi sende.
Bütün teçhizatınız,
elinizin ulaşabileceği yerde olsun...
...hedefe koşacak olanlar
ilave el bombası alsın.
Tepe temiz!
Dört kişi yerde ve ölü.
Upham,
teçhizatları al ve buraya gel!
Suya ve fazladan
sargı bezine ihtiyacımız var.
Yedek takım kutusundaki
morfini getir!
Yedek tıbbi takım kutusundaki
morfini getir!
- Hassiktir be!
- Sulfamid tozu getirin.
- Ayaklarımı kaldırın.
- Daha fazla sulfamid, Mellish.
İyileşeceksin, Doktor!
Bir şeyin yok.
Hastane gemisiyle eve döneceksin.
- Daha fazla sulfamid!
- Ayaklarımı kaldırın.
- Ayaklarımı kaldırın.
- Hallediyorum, hallediyorum.
İyileşeceksin, Wade.
- Upham, mataranı ver!
- Bastırın!
- Haydi, haydi!
- Tam şuraya bastırın!
İyileşeceksin.
- Vuruldum mu?
- Nasıl görünüyor?
- Bana biraz daha morfin verin.
- Nasıl görünüyor?
- Nasıl görünüyor?
- İyileşeceksin.
Morfin veriyorum şimdi.
İşte geliyor.
Omurgamdan mı vuruldum?
Omurgamdan mı vuruldum?
- Kaldırın. Yavaş, yavaş, yavaş.
- Biraz basınç.
Sorun yok, Doktor!
İyisin.
Wade, kurşun sırtında
önemsiz bir yerden çıkmış.
Delik ne kadar büyük?
Bir meşe palamudu kadar.
Tamam, yatırın tekrar!
Biraz daha bastırın.
Biraz bastırın.
Biraz daha bastırın.
Biraz daha bastırın!
Orada diğerlerinden daha kötü
kanayan bir yer var mı?
Tam burası. Burası.
Elini üzerine koyacağım.
Tam üzerine koyacağım.
İşte orası, tamam mı?
Tanrım, karaciğerim!
Tanrım, karaciğerim!
Ne yapmamız gerektiğini söyle.
Seni nasıl iyileştireceğimizi söyle.
Ne yapabiliriz, Wade?
Ne yapmamız gerektiğini söyle.
Kahretsin!
Biraz, biraz morfin işime yarardı!
- Fazlası zararlı, verelim mi, Efendim?
- Verin!
- Haklı!
- Verin morfini!
Versene morfini!
- Ölmek istemiyorum.
- Wade, tamam işte...
...işte geliyor.
- Wade, Wade!
Bir tane daha ver!
Anne!
Anne!
Eve gitmek istiyorum!
Eve gitmek istiyorum!
Anne, anne, anne, anne, an...
Orospu ço...
- Reiben, tut onu!
- Reiben, dur!
Lütfen, lütfen yapmayın,
teslim oluyorum!
Bağışlayıcı Tanrım, kutsa beni!
Yanına geliyorum!
Henüz değil!
Önce Wade'i defin için hazırlasın,
sonra da mezar çukurunu kazsın.
Aynı şey, aşağıdaki
paraşütçüler için de geçerli!
Soyun şunu, istihbaratın işine
yarayacak bir şey var mı bakın!
Sor şu puşta,
Wade'i o mu vurmuş?
Sorsana!
- Ne fark eder ki!
- Çok şey fark eder!
- Makinelinin başında sen mi vardın?
- Hayır, o ben değildim, ben ateş etmedim!
Kes şu Latinceyi,
pislik akıyor ağzından!
Jackson, vurulmuşsun.
Kahretsin!
- Sadece sıyırmış olmalı.
- Git yaranı temizlet ve pansuman yaptır.
Sonra Çavuş'la birlikte
çevreyi kolaçan edin!
Lütfen beni öldürmeyin!
Lütfen öldürmeyin, teslim oldum işte!
- "Lütfen ateş etmeyin." diyor
- Ne söylediği umurumda değil, Upham!
Komutanım! Komutanım,
onu öldürmelerine izin mi vereceksiniz?
Bu doğru değil!
Ona, cesetleri gömmesinde
yardım edebilirsin.
Neler oluyor böyle?
Amerikan sigarası!
Severim Amerikan sigarasını!
"Buharlı Gemi Willie".
Evet ya,
"Buharlı Gemi Willie"!
Evet, Buharlı Gemi Willie.
Amerikalı!
Henüz işim bitmedi!
Daha derine inmem lâzım,
yeterince derin değil!
- Henüz bitirmediğini söylüyor.
- Evet, sen öyle san! Yürü!
- Hayır!
- Evet!
Hayır, daha bitirmedim!
Lütfen, ben Amerika'yı severim.
"Çok şatafatlı", "Çocuk oyuncağı",
"Haydi uçurtma uçur", "Kedi dilini yedi"!
Fasulye yığını!
Betty Boop! Ne kâse ama!
Betty Grable! Güzel bacaklar!
"Söyleyin, görebiliyor musunuz?"
"Söyleyin, görebiliyor musunuz?
Söyleyin..."
Kahrolsun Hitler!
Kahrolsun Hitler!
Sıhhiyeci arkadaşınız için üzgünüm
ama savaş bu, öyle değil mi?
Efendim, Wade için
üzgün olduğunu söylüyor.
Wade için üzgün
olduğunu söylüyor, Efendim.
Yüzbaşım!
Yüzbaşım, bu doğru değil!
Bunu biliyorsunuz.
O bir savaş esiri.
Teslim oldu.
Teslim oldu, Komutanım!
Ona...
...şu yönde 1,000 adım gitmesini söyle.
Sonra gözündeki bağı çözüp önüne çıkan
ilk Müttefik devriyesine teslim olabilir.
Şaka yapıyor olmalısınız.
Gitmesine izin mi vereceğiz?
O bir savaş esiri, Reiben.
Yanımızda götüremeyiz.
Bizimkiler onu er ya da geç bulur.
Tabii önce kendi birlikleri bulup,
tekrar üstümüze salmazsa.
Yüzbaşım,
az önce düşmanı salıverdiniz.
- Bu tam bir saçmalık.
- Bunda haklısınız işte!
Saçmalık mı?
Saçmalık demek?
Bir esiri vurmak,
lanet olası kurallara aykırıdır!
Lanet olası kurallar,
yeni arkadaşınla birlikte siktir olup gitti.
Ama yapılması gereken en mâkul şey,
buydu galiba, değil mi Yüzbaşım?
Teçhizatını toparla, gidiyoruz.
Onu duydun.
Kuşan teçhizatını!
- Yüzbaşı sana bir emir verdi.
- Duydum!
Makineli yuvasını almamız için de
emir vermişti. Sonuç harika, değil mi, Çavuş?
Çizmeyi aşıyorsun asker!
Evet Efendim, bu makineli yuvasını ele
geçirmek önemli bir emirdi ama...
...bu yüzden bir adamımızı kaybettik.
İşte bu nedenle umuyorum ki,
Ryan'ın annesi, küçük Jimmy'sinin hayatının...
...iki adamımızın hayatından biraz
daha önemli olduğunu bilmekten mutludur!
Ama henüz onu bulamadık.
Bulduk mu? Bulduk mu?
- Uzak dur benden!
- Reiben, kalk!
Teçhizatını topla ve yerine geç!
Benim bu görevle işim kalmadı.
Sakın bir daha Yüzbaşı'ya sırtını dönme!
Şimdi sıraya geç, Reiben!
Hayır! Gerekirse hayatımın geri kalanını
askeri cezaevinde geçiririm ama burada işim bitti.
- Bir daha söylemeyeceğim, asker!
- Yüzbaşım!
Saçmalık bu!
- Yerine geç!
- Beni Ryan yüzünden mi vuracaksın?
- Hayır, sevmediğim için vuracağım.
- Gitmek istiyorsa bırakın gitsin!
Buna izin mi vereceksiniz?
Yüzbaşım! Görmüyor musunuz?
Yüzbaşım! Efendim!
Ryan öldü, Efendim.
- Palavraya bak!
- Efendim, olay var...
Yüzbaşım, benim altıncı hissim
çok kuvvetlidir, içimde hissediyorum bunu!
O orospu çocuğunu öldürmüyoruz
ama sen beni vuracaksın, öyle mi?
O senden daha iyi biriydi.
Peki ne duruyorsun Çavuş?
Sık bacağıma da eve gönder beni!
- O lanet koca ağzından vuracağım seni!
- Elinden geleni ardına koyma o zaman!
- Hiç susmuyorsun!
- Çeksene tetiği!
Yüzbaşım, lütfen!
Havuzdaki para ne kadar oldu?
- Korkak orospu çocuğunun tekisin!
- Bekliyorum, sıksana Çavuş!
Hakkımda girdiğiniz iddiada
şu ana kadar biriken para nedir?
Ne kadar birikti?
Ne kadar, 300 Dolar mı, 300 mü?
Ben öğretmenim!
Pennsylvania'nın Addley
kasabasındaki bir okulda...
...İngilizce komposizyon
dersi veriyorum.
Son 11 yıldır Thomas Alva
Edison Lisesi'ndeydim.
İlkbaharda okulun beyzbol
takımının koçluğunu yapardım.
Vay anasını işe bak!
Yaşadığım yerde,
insanlara ne iş yaptığımı söylediğimde...
...şunu düşünürlerdi:
"Eh, belli oluyor!"
Ama burada, büyük...
...büyük bir muamma oldu.
Sanırım biraz değişmiş olmalıyım.
Bazen merak ediyorum,
bu kadar çok değiştiysem...
...yanına döndüğümde,
ki dönebilirsem, beni tanır mı acaba?
Ve ona bugün...
...gibi günleri nasıl anlatırım!
Ryan'a gelince...
...Ryan hakkında hiçbir şey bilmiyorum,
umurumda da değil.
Adam benim için bir şey ifade etmiyor.
Sadece bir isim!
Ancak Ramelle'e gidip,
onu bularak, sağ salim evine ulaştırmam...
...bana karımın yanına dönmemi
sağlayacaksa...
...o zaman benim görevim budur!
Ayrılmak mı istiyorsun?
Bizi bırakıp, gidip savaşa
katılmak mı istiyorsun?
Peki!
Git öyleyse,
sana mâni olmam...
...hatta evraklarını bile hazırlarım.
Biliyorum, hissediyorum, öldürdüğüm
her adam, beni evimden biraz daha uzaklaştırıyor.
"Akıp giden günlerin..."
"...bıraktığı anılarla."
"Yalnızlığımın tenhalığında..."
"...dalga geçtin unutulmaz anılarımla."
"Umutsuzluğa hapis ruhumla,
oturuyorum..."
"...kimsecikler yok,
ne acı bir durum!"
"Oturmuş dalıyorum,
kasvet sarmış her yanı..."
"...biliyorum yakındır,
kaçıracağım aklımı!"
Paletli araç!
Siper alın!
Ateş eden kim?
Ateş eden kim?
Sol yanlarından sarmaya hazır olun!
Sol kanada dikkat!
Gözünüzü ayırmayın!
Öldüklerinden emin olun.
101nci Hava İndirme!
Çıkıyoruz!
İkinci SS'lere bağlı
keşif birliğindendi.
Bir araştırma aracı bekliyorduk,
büyük ihtimalle oydu.
Yüzbaşı Miller,
2nci Komando Taburu, C Bölüğü.
Onbaşı Henderson,
501nci Tümen, E Bölüğü!
- Ryan, 506ncı Alay, 1nci Bölük.
- F.C. Toynbe, 506ncı Alay, 3ncü Bölük.
James Francis Ryan?
Evet, Efendim.
Nasıl tahmin ettiniz?
Görünüşe göre
sizi bayağı hırpalamışlar
Evet, Komutanım!
Kısmi bir çatışmaydı.
Bir anda ortaya çıkıp,
88'liklerle anamızı bellediler.
İmdat çağrımızla ilgilenmezseniz,
şikayet dilekçesi yazarım.
Seni suçlayamam.
Başınızdaki komutan kim?
Bir Yüzbaşı Jennings vardı, Efendim ama...
...şu anda elimizde
tek bir onbaşı var.
Peki siz hangi görevle buralardasınız?
Onun için buradayız,
Ryan için!
Benim için mi, Efendim?
Sen,
Iowa'dan James Francis Ryan mısın?
Evet, Efendim! Peyton, Iowa.
Doğru ama...
...konu nedir?
Kardeşlerin çatışmada
hayatlarını kaybettiler.
Hangi, hangileri?
Hepsi!
Doğrulandı mı?
Evet, korkarım öyle.
Üstesinden gelmek için biraz zamana
ihtiyacın olabilir. Gitmek istediğin bir yer varsa...
Mevzu neymiş?
- Ryan kardeşlerini kaybetmiş.
- Hangisini?
Hepsini!
O kadar yolu,
bana bunu söylemek için mi geldiniz?
Eve gidiyorsun.
Seni geri götürmek için emir aldık.
Beni geri götürmek mi?
Onbaşı Henderson...
...personel sayınızı azalttığım
için üzgünüm ama emir emirdir.
Buradaki sıkıntınızı hafifletecek yönde
herhangi bir haber var mı?
Böyle birşey söylemek imkansız.
Güneyde neler olup bittiğini bilmiyoruz.
Benim de aldığım emirler var, Efendim!
Bunların içinde, görevimi terkedip gitmem yok!
Seni anlıyorum ama
bu durum biraz farklı.
Farklı olduğunu düşünmüyorum,
Efendim!
Amerika Genelkurmay Başkanı
farklı olduğunu söylüyor.
Efendim, ne pahasına olursa olsun
bu köprüyü tutmamız emredildi.
82nci Hava Tümeni'ne bağlı uçaklarımız
Merderet boyunca ikisi hariç her köprüyü yok etti.
Biri, Valognes'teki köprü,
biri de bu.
Almanlara bırakacak olursak, tutunma
noktamız kalmaz ve mevzi değiştirmek zorunda kalırız.
Asker, birliğin kalmak istiyor, bu ayrı
bir konu ama senin için parti sona erdi.
Efendim, takviye kuvvetleri
gelene kadar ayrılamam...
- Teçhizatını toplamak için üç dakikan var.
- Efendim, peki ya onlar? Yani...
Hey, pislik!
Seni bulmaya çalışırken
zaten iki adamımız öldü, tamam mı?
- Efendim?
- Doğru!
İsimleri neydi?
Irwin Wade ve Adrian Caparzo.
Wade ve...?
Caparzo!
Bu hiç mantıklı değil, komutanım!
Gitmeyi hak eden, neden ben oluyorum ki?
Neden bu adamlardan biri değil?
Onlar da benim kadar çok savaştı!
Katlanmış bir başka
Amerikan Bayrağı gönderdiklerinde...
...annene böyle mi desinler?
Ona, beni bulduğunuzda...
...bu köprüde görev yaptığımı, yanımda
geri kalan diğer kardeşlerimin olduğunu...
...ve onları terk etmemin
asla mümkün olmadığını söyleyin.
Sanırım anlayacaktır.
Bana bu köprüyü terk ettirecek bir güç yok!
Şimdi ne yapacağız?
Çavuş,
burada garip bir çizgiyi geçtik.
Dünyamız gerçeküstüne ulaşmak için
bir tur daha attı!
Orası kesin,
ancak konu havada asılı kaldı.
Bilmiyorum.
Sen ne düşünüyorsun?
Ne düşündüğümü
bilmek isteyeceğinizi sanmıyorum!
Hayır, Mike, isterim.
Bir yanım, çocuk haklı diyor.
Eve dönmeyi hak edecek ne yaptı ki?
Burada kalmak istiyorsa, kalsın.
Onu bırakıp eve dönelim.
Evet!
Ama diğer yanım da şöyle diyor...
"Ya bir mucize olur da,
burada kalır ve çıkmayı başarırsak?"
Bir gün geriye bakabilir ve
"Er Ryan'ı kurtarmak..."
"...bu korkunç, lanet bok çukurunun
içinden çekip çıkarabilinecek..."
"...en temiz karardı."
diyebiliriz.
Düşündüklerim bunlardı, Efendim.
Sizin de dediğiniz gibi, Yüzbaşım...
...bunu yaparsak...
...hepimiz, eve dönme hakkını
kazanmış oluyoruz.
Ah be kardeşim!
Elimizdekiler bunlar!
2 adet 30 kalibrelik makineli,
17 el bombası...
...11 Hawkins mayını...
...sekiz mermisi kalmış, iki bazuka...
...ve muhtelif hafif silahlar.
60'lık bir havanımız vardı
ama bir şarapnel parçası tahrip etti.
Tankların önüne katıp sürdüklerinde
biz de onları tükürük bombardımanına tutarız!
Olacağı da o zaten!
- Ne düşünüyorsunuz, Komutanım?
- Bilmiyorum!
Kanatlardan hızla hareket
etmeye çalışacaklarını düşünüyorum.
Tabii biz onları bu binaların
arasındaki ana caddede...
...molozların darboğaz yarattığı
bölümlere çekmedikçe!
- Hareket kabiliyetlerini yok ederek mi?
- O 60 tonluk...
...tankı bir barikata çevirebilirsek,
kanatlarda savaşma şansımız olabilir.
-Doğru, efendim, bu onları dağıtabilir.
-Olabildiğince sert vurup, köprüye geri çekilelim.
Bir makineli hareketli olsun, diğeri de
yukarıdan tepelerine kötü haber olarak yağsın!
Ana fikir de bu!
Jackson!
Bak bakalım, mümkünse
çan kulesine çıkmanı istiyorum.
- Emredersiniz!
- Gerekliyse, yanına bir iki arkadaş verebilirim.
Olur, Komutanım,
bir arkadaşın zararı olmaz.
30 kalibrelik bir tüfek
ve 1.000 mermi desek?
Parker, sana iş çıktı!
Evet, pek de kötü bir fikir değil, Yüzbaşım.
Bütün mesele, tankın ana yoldan...
...çıkmasını sağlayarak, bu caddeye
sokup, çalışmaz hale sokmak değil, değil mi?
Mesele,
bunu nasıl yapmayı planladığınız!
Parker haklı. Hava İndirme'den
değerli dostumuzun da dediği gibi...
...elimizde sadece
tükürük bombaları var!
Bu işi yapmaya kalkarsak, tankı
buraya nasıl sokup, sonra da tahrip edeceğiz.
Tazıya kovalayacak
bir tavşan vereceğiz!
Tankı paletlerinden vurabiliriz.
Evet, ama neyle?
Yapışkan bomba kullanabiliriz.
Yapışkan bomba mı, Efendim?
Komutanım, bunu siz mi uydurdunuz?
Hayır, sahra talimatnamesinde var.
İstiyorsanız bakın.
Görünüşe göre,
yanımızda talimatname yok, Efendim...
...belki siz bizi aydınlatabilirsiniz.
Pekâlâ, patlayıcılarınız var, değil mi?
Biraz TNT ya da B tipi patlayıcı?
Evet, elimde köprüyü iki kez havaya
uçurabilecek kadar döşenmiş B tipi var.
İyi, birazını bizimle
paylaşırsın o zaman!
Sıradan bir asker
çorabını alırsın...
...taşıyabildiği kadar
B tipi ile doldurursun...
...basit bir fünye uydurursun...
...sonra hepsini gres
yağıyla sıvarsın...
...böylece attığında yapışır,
yani yapışması gerekir!
Yapıştığı için de,
adı "Yapışkan Bomba" olur.
Tankın paletlerini vurmak için daha iyi
bir yol bilen varsa, dikkatle dinliyorum.
Şu işe bakın ya,
şimdi de çoraplarımızı teslim edeceğiz!
Çek yukarı!
Pekâlâ, ateş açacağımız alanı seçelim...
...çan kulesi ile çarpaz ateşe alırız.
Peki, tam görüş açısının
dörtte üçlük bölümü bende.
- Yavaş!
- Tuttum!
İşte mayınlar!
Elimizden gelenin
en iyisini yapabilmek için...
...makinelileri berbat noktalarda
mevzilendirmemeliyiz.
Bu mevzinin adı...
...Alamo olsun!
Bizi buraya kadar püskürtürlerse,
son kalan adam köprüyü havaya uçurur.
O fünye,
30 saniye geri sayıma ayarlı...
...bu yüzden herkese, "Sona kalıp, o fünyeyi
ateşlerseniz, bir an evvel toz olsanız iyi olur..."
"...yoksa uzun ömürlü olamazsınız."
diye uyarıda bulunsanız iyi olur.
Yüzbaşım?
Bütün bu düzenin içinde
benim yerim neresi?
En fazla iki adım ötem!
Ve bu konu pazarlığa açık değil!
Cephane alacağım.
Yürü!
- Hey, Upham!
- Efendim?
Beni dinle, tamam mı?
Dinliyor musun?
-Evet!
-Peki!
Deli danalar gibi koşturup, yer
kaybedecek, gerektiğinde geri çekileceğiz...
...bu nedenle herkese cephane servisi
yapmaya hâzır ve nâzır olmalısın, yoksa işimiz biter!
- Ne demek olduğunu anlıyor musun?
- Hâzır ve nâzır!
- Sen iyi misin?
- Evet!
İngiltere'de gemilere binerken,
herkese kartonlarla sigara dağıtıyorlardı.
Ve ben de,
"Hayır, teşekkürler, içmiyorum." demiştim!
Sigara içmem!
- Garip bir durum, değil mi?
- İnanılmaz!
Bilinen bütün tariflerin ötesinde
bir iğrençlik değil mi?
Evet, bu konuda haklısın!
***!
- Evet, şey...
- Gerçek bir gösteri olacağa benziyor.
- Evet!
- Tamam!
Sakin ol!
***!
Şarkıyı söyleyen kim, Efendim?
Edith Piaf.
Neden bu kadar hüzünlü peki?
Sevgilisi terk etmiş...
...fakat nereye giderse gitsin,
sevgilisinin yüzü hâlâ gözünün önünde.
Yeterince açıklıyor.
"Hayatın kendisi bile
sadece seni temsil ediyor."
"Bazen kollarında
olduğumu hayal ediyorum."
Hangi bölümdü o?
Bu kısmı daha önce de söyledi.
- Nakarat bölümü o!
- Nakarat!
"Ve kulağıma fısıldıyor..."
"... ve gözlerimi kapatıp,
hayallere daldıran şeyler söylüyorsun. "
"Ve ben bunu
fevkalade buluyorum."
-Bak, Upham, şey...
-Evet?
...doğruyu söylemem gerekirse,
sen beni garip bir şekilde etkiliyorsun ve...
"Fevkalade."
Gerçekten hüzünlü bir şarkı.
Şarkının başlangıcında, şöyle diyor:
"Ve bir gün bırakıp gittin."
"Beni terkedip gittiğin
o günden beri çaresizim."
"Gökyüzünde sen varsın,
yeryüzünde sen varsın."
Lütfen, Upham! Şarkılar böyle devam ederse,
Almanların beni vurmasına gerek kalmayacak.
Bileklerimi kendim keseceğim!
Sen tuhaf bir herifsin, Upham.
Özür dilerim.
Edith Piaf öyle söylüyor.
Bu şarkı bana neyi hatırlatıyor,
biliyor musun? Bayan Rachel Troubowitz'i...
...ve acemi birliğine
katılacağım gün söylediklerini.
Ne dedi,
"Bana dokunma?" mı?
Hayır, Bayan Troubowitz,
âmirimizin karısıydı.
Bir şeyler denemek için
annemin mağazasına gelirdi.
Rahatlıkla 100 beden
sütyen giydiğini anlamak mümkündü.
- 100 beden mi?
- Memeleri felaket büyüktü yani!
- Kocaman memeler!
- Ben onu 90 beden giymeye ikna ettim.
Böylece soyunma odasına girdik.
İkizlerini o ipek kurdelalı...
...dantelli sütyenin içine
sıkıştırmaya çalışıyordu.
Görüntü mükemmeldi,
çünkü memeler sütyenden taşıyordu.
- Sütyen gerçekten dar mı gelmişti?
- Hayır ya, çok güzeldi!
Ve tabii aletimin Özgürlük Anıtı
gibi dikildiğini farketti...
...ve bana dedi ki: "Richard, sakin ol."
Sonra ekledi: "Oraya gittiğinde..."
"...seni üzecek ya da
korkutacak bir şey görürsen..."
"... gözlerini kapatıp bunları
hayal etmeni istiyorum, anladın mı?"
Ben de,
"Olur, Hanımefendi" demiştim!
İyi misiniz, Efendim?
Evet, tempo tutmaya çalışıyorum.
Öğretmen olduğunuz doğru mu?
Evet!
O işi, hiç beceremem herhalde.
Hele kardeşlerimle beraber
öğretmenlerimize yaptıklarımızdan sonra!
Olacak iş değil!
Senin gibi binlerce
çocuk yetiştirdim ben.
Kardeşlerimin yüzlerini
gözümün önüne getiremiyorum.
Deneyip duruyorum ama göremiyorum.
Size de böyle şeyler olduğu olur mu?
Diğer şart ve durumları da
düşünmelisin.
Bunun anlamı nedir?
Sadece yüzlerini değil,
onların da içinde olduğu belirli şeyleri düşün.
Mesela, birlikte yaptığınız şeyleri.
Evi düşündüğümde,
belirli şeyleri düşünürüm.
Arka bahçedeki hamağı
düşünürüm...
...veya karımın eski eldivenlerimi
takıp, gülleri budamasını.
Bir gece, kardeşlerimden ikisi geldi ve
gecenin bir yarısı beni uyandırdı.
Benim için bir sürprizleri
olduğunu söylediler.
Beni alıp,
ahırın çatısına çıkardılar ve...
...en büyük kardeşim, Dan...
...Alice Jardine ile oradaydı.
Kuru bir ağaçtan burun üstü düşen
ve düşerken de her dalın sıyırdığı...
...bir kızı gözünüzün önüne getirin.
Dan, kızın gömleğini sıyırmış,
sıra sütyene gelmişti ki...
...Sean aniden, haykırdı:
"Danny, daha çok gençsin!
Bunu yapma!"
Alice Jardine onu duydu ve çığlık attı...
...ve atlayıp ahırdan koşarak kaçtı,
ama gömleği hâlâ kafasının üzerindeydi.
Doğruca gidip bir duvara çaptı
ve nakavt oldu!
Dan öyle kızmıştı ki...
...bizi kovalamaya başladı ama
aynı zamanda da Alice yerde baygın yatıyordu.
Onu uyandırmalıydı. Böylece,
bir bacağından tutup onu sürüklemeye başladı.
Diğer eline de bir kürek almış
Sean'a vurmaya çalışıyordu.
Ve Sean dedi ki, "Neden bana vurmaya
çalışıyorsun? Az önce sana iyilik ettim."
Bu Dan'i daha çok kızdırdı.
Ve küreği sallamaya başladı.
Kürek elinden fırladı ve gidip
bir gaz lambasına çarparak patlattı.
Bu olay yüzünden neredeyse
bütün ahır kül olacaktı.
İşte buydu, bu son anımız!
Ertesi gün Dan Acemi eğitimi için gitti.
Dördümüzün de birlikte olduğu
son geceydi.
Üzerinden neredeyse
iki sene geçti.
Vay be!
Karınızdan ve o güllerden
bahsetmek ister misiniz?
Hayır!
O bölümü kendime saklıyorum.
Düşman doğudan geliyor!
İki adet Tiger tankı görmüş...
...iki tane de Panzer.
Piyadeler...
...50 küsur!
Dağılın!
Ne yapacağınızı biliyorsunuz!
- Reiben, sen Tavşan'a atla!
- Emredersiniz! Upham, bizi koru.
Mellish ve Henderson,
şarjörler takılı, emniyetler açık!
Herkes cephanesini kontrol etsin!
İyi şanslar, Reiben!
Şansa ihtiyacım yok, Çavuş!
Ben zaten şanslı doğmuşum!
-Her beşte biri, izli mermi mi olacak?
-Evet!
Unutma, izli mermiler iki yönlü çalışır!
Kilit ayarını da kontrol ettik mi
hazır olması lâzım.
Upham! Göreyim seni!
- Onbaşı Upham?
- Emredin!
Burada 30 kalibrelik
makineli tüfeğimiz yok.
Bunlar, Bay Mellish'e ya da
çan kulesindeki Bay Jackson'a gerekli.
Upham! Jackson'da yeterince var,
Mellish'e götür.
Bir ton piyade var.
Yemi yutup yutmadıklarından da emin değilim.
O yediğinden biraz daha var mı?
Panzerler yemi yutmadı!
Piyadeler sol tarafa doğru
ilerliyorlar.
Yarım paletli
yaklaşık 20 askerle beraber geçti.
Mellish! Henderson!
Yer değiştirin!
Şimdi yapacaksan yap, ateşle şunu!
Sen!
Ateşle!
Sağ kanatta 30 piyade!
Oraya gidin, bir delik bulun
ve onları durdurun! Yer değiştirin!
Upham!
Burası temiz!
Almanlar!
Sağ kanat!
Yere Yatın! Yere Yatın!
Upham! 30 kalibrelik mermi!
Acele et!
Ve Yüzbaşı'yı bul.
Bu kanat çökmek üzere!
Dönüyor!
Hâlâ aktif!
Hayır, hayır, Ryan!
Yere Yat! Yere Yat!
Ryan!
Ryan!
- Kalk üstümden!
- Ryan, iyi misin?
- Kalk üstümden!
- Ben de iyiyim Yüzbaşım, sağolun!
El bombası! Çıkın tanka!
Kapaktan içeri sallayın!
El bombası!
20 milimetrelik!
20 milimetrelik geliyor!
Nişancı, 20 millimetrelik geliyor!
Hakla şunu!
Aşağıdaki ağır silah, siperlenmiş.
Vuramadım!
Panzer var! Kımılda, Parker!
Hedef, aşağıda saat sekiz yönünde!
- Kahretsin!
- Tanrım, bana güç ver.
Çabuk, yer değiştirelim!
Haydi!
Upham!
Siper al! Siper al!
30 kalibrelik mermilerim bitti.
Ellerime savaşmayı öğreten...
...parmaklarıma dövüş yeteneği veren,
Tanrı adına!
Erdemim ve sığınağım adına!
Kudretlim ve yaratıcım adına!
Koruyucum olan,
güvendiğim Tanrı adına!
Parker, yere yat!
- Yüzbaşım, bu 20 milimetrelik bizi bitirecek!
- Bir şekilde onu sarmayı denemeliyiz.
İyi bir nokta bulup indireyim şunu!
Gönder bombayı!
Sıçtık!
Upham! Upham!
Upham, cephane getir ulan!
Yavaş olun!
- Tüfek tıkandı!
- 30'luk mermi var mı?
Bende yok!
Upham? Upham?
Reiben!
Reiben!
Mermim bitti!
Fişeklik lâzım, kimsede var mı?
Hiç yok, hiç şansın yok!
Bırak bitirelim şu işi!
Duralım! Dur!
Dinle beni! Dur, dur!
Hayır, hayır, hayır!
Böylesi daha kolay. Göreceksin bak,
birazdan bütün acıların son bulacak.
Kahretsin!
Orospu çocuğu!
Orospu çocuğu!
- Emirlerinizi bekliyoruz!
- Sağ ve sol kanatları kapayın!
Sağ tarafa saldırmak için
hazır olun, emirlerimi bekleyin!
Geriye!
Evet, böyle!
Sağ tarafa, sağ tarafa!
- Mermim bitti!
- Şu 60 kalibreler!
- Onları havan borusu olmadan kullanabiliriz.
- Nasıl?
Kurma telini attır
geril ve fırlat!
Tanksavar!
Alamo'ya gidiyoruz.
Alamo! Alamo!
Onu biz hallederiz!
Siz geri çekilin!
- Hemen peşimizden gelin!
- İşimiz biter bitmez geliriz!
Yer değiştirelim!
Reiben!
Doldur!
Tamam, gönder!
Köprüyü patlatıyoruz! Çıkın oradan!
Köprüyü boşaltın!
Çavuş!
- Mike, iyi misin?
- Biraz rüzgârda kalmışım da!
Burayı boşaltın!
Kendinizi koruyun! Köprüyü uçuracağız!
Haydi, haydi!
Tiger tank bölüğü köprüden geçiyor!
İşte oradalar!
200 metre ileride, saat 11 yönünde.
Yüzbaşı!
Mike!
Mike!
Yüzbaşım, hangi cehenneme gidiyorsun?
Yüzbaşım, buraya dön!
Eller yukarı, silahlarınızı bırakın!
Silahları bırakın!
Eller yukarı!
Silahları bırakın!
- Eller yukarı!
- Ben bu askeri tanıyorum!
- Bu adamı tanıyorum!
- Kapa çeneni!
Upham!
Gidin buradan!
Defolun!
Dayan, Yüzbaşım.
Sıhhiye!
Sıhhiye!
Sıhhiye var mı?
Bunlar, tanksavar uçakları, Efendim.
P-51'ler.
Omuzlarımızdaki melekler!
Ne dediniz, Efendim?
James...
...bunu hak et...
...hak et!
"Çok değerli Hanımefendi..."
"Büyük bir mutluluk içinde yazdığım
bu mektupla, bilginize sunarım ki..."
"...oğlunuz, Er James Ryan,
bu satırlar yazılırken, sapasağlam olarak..."
"...Avrupa'daki savaş alanından
ayrılarak eve doğru yolculuğuna başlamıştır."
"Cepheden gelen raporlar göstermektedir ki,
Dünya'yı zorbalık ve baskıdan..."
"...kurtarma amacıyla sürdürülen
ve ailenize büyük acılar yaşatan bu savaşta..."
"...James, görevini
büyük bir cesaretle yerine getirmiş..."
"...hatta kardeşlerinin
acı ölümünü öğrendikten sonra bile..."
"...büyük bir metanet ve
kararlılıkla görevine devam etmiştir."
"Savaş Bakanlığı'nın, ordumuza
bağlı bütün kadın ve erkeklerin..."
"...ve minnettar bir ulusun duygularına,
büyük bir mutlulukla tercüman olarak..."
"...oğlunuz James'le beraber, uzun,
sağlıklı ve mutlu bir ömür diliyorum."
"Bu elim savaş sırasında
büyük kayıplara uğramış olan şahsınız ve..."
"...diğer binlerce Amerikalı ailenin
acısını, hiçbir şey, hatta savaştan..."
"...sağ salim dönmekte olan
bir oğul bile dindiremez."
"İnsan hayatını tehlikeye atma, kayıp
ve keder gibi duygularla boğuştuğum uzun ve..."
"...karanlık gecelerde bana güç veren
bazı dizeleri sizinle paylaşmak istiyor..."
"...ve alıntı yapıyorum:"
"Tanrı'ya, kaybınızın acısını
dindirmesi ve sizi, kaybettiğiniz..."
"...sevdiklerinizin aziz hatırasıyla
başbaşa bırakması için dua ediyorum."
"Özgürlük uğruna yapmış olduğunuz
bu büyük fedakârlığın karşılığı olan..."
"...o muhteşem gurur,
şahsınıza aittir."
"Abraham Lincoln. "
"En içten saygılarımla."
"George C. Marshall,
Genel Kurmay Başkanı."
Bugün,
ailem de benimle beraber.
Benimle gelmek istediler.
Dürüst olmam gerekirse, buraya tekrar
geldiğimde ne hissedeceğimden, emin değildim.
Bana o gün, o köprüde
söylediklerin, hiç aklımdan çıkmıyor.
Hayatımı, elimden geldiğince
düzgün bir şekilde yaşamaya çalıştım.
Umarım sana lâyık olabilmişimdir.
Umarım ki,
en azından senin gözünde...
...benim için yapmış olduğun
her şeyi hak etmişimdir.
James?
"Yüzbaşı John H. Miller. "
- Yararlı bir hayat sürdürdüğümü söyle!
- Ne?
Bana, iyi bir adam olduğumu söyle!
Öylesin!
"DivxPlanet" ortak çevirisidir.
Çevirmenler:
NeOttoman, Zephyros,
razor_tr, Aybike, sacit...
...gollum_27, Albus,
alpercingir, KatenginWinslet, pross...
...alatrka, Halbarad,
Kuban, kırıkkanatlar, bond...
...shirak, *engel*,
Charliezy, GunsLinGer, oberst...
...doctor_jivago, Shamo,
Navyblue, HE-MAN, Clint Eastwood...
...No_oNe, kristin kreuk,
captainfuture, SilverShadow, oezel.