Tip:
Highlight text to annotate it
X
İmdat!
Eddie!
- Ne...
- Eddie, uyan!
Sakın kıpırdama.
Beni dinle!
Sakın öne doğru eğilme.
- Bu ne böyle?
- Hayır!
Merhaba.
Sizinle bir oyun oynayalım.
Kafanızdaki düzenekler...
...başkalarına vurduğunuz
zincirlerin bir sembolü.
Maddi durumlarını bile bile...
...ödeyebileceklerinden çok fazlasını
alarak insanları kayıtsızca sömürdünüz.
Avcı oldunuz...
...ama bugün avın ta
kendisi sizsiniz.
- Ve talep ettiğim kadar kan
dökeceksiniz. - Hepsi senin suçun.
Özgürlük yolunuzu açacak
şey önünüzdeki terazi.
Ne var ki kilidi yalnız
biriniz açabilecek.
Kilidi açacak anahtar ise
fedakârlık olacak. Et fedakârlığı.
Gereken miktarda eti teraziye
sunarken elinizi çabuk tutun...
...çünkü 60 saniyelik kronometre
sıfırı gösterdiğinde...
...kafatasınızı delmek için
harekete geçecek olan düzenekten...
...sadece etinden en çok fedakârlık
etmiş olan kurtulacak.
Hayatta kalmak için hanginiz
daha çok et sunacak?
Karar sizin.
Senin yüzünden
ölmeyeceğim kaltak!
Çeviri;
Emre Bekman
Soruyorum size
Özel Ajan Strahm...
...bana güvenmeyi öğrenebildiniz mi?
Çünkü öğrenmediyseniz,
adınız bir daha duyulmayacak.
Cesedinizi kimse bulamayacak.
Ve benim namım
üstünüze yapışacak.
Seçiminizi yapın.
Selam bebeğim.
Güzel.
Bak, çok üzgünüm.
Akşam yemeğe gelemeyeceğim.
Gene mesai yapmak zorundayım.
Avukatla toplantım var, muhtemelen
akşama kadar sürer.
Doğum günün olduğunu biliyorum,
bunu telafi edeceğim. Söz.
Seni seviyorum.
- Ne diyorduk?
- Yazılı ifaden diyorduk.
Merak etme Debbie. Beş para etmez
bir avukat bizi sıkıştırıyor diye...
...istemediğim şeyler
söyleyecek değilim.
Bundan şüphem yok. Ama sen çuvallarsan
şirketin baş avukatı olarak...
....kabak benim başıma patlar.
O yüzden ifadeni hazırlasak?
- Tanrı aşkına.
- Bay Harold Abbot'ı hatırlıyor musun?
William, 1. hatta
Casey Patterson arıyor.
Mesajını al Addy.
Onu bu hafta ararım. Bir ara...
Devam et.
Karşı tarafın avukatı Bay Abbot'u
sorarsa ne cevap vereceksin?
Membership and Claims'in
Kıdemli Başkan Yardımcısı olarak...
...her poliçeyi incelemekten
sorumlu olduğumu söyleyeceğim.
Hatta başvurusunu konuşurken Bay Abbot
şu an oturduğun yerde oturuyordu.
Anlamıyorum.
10 yıldır bu sigorta
şirketine ödeme yapıyorum.
Biliyorum Harold, ama ne yazık ki
talebini tekrar incelediğimizde...
...eski bir hastalığından
bahsetmemiş olduğunu gördük.
Ne hastalığı?
Öyle bir şey yok.
Çenendeki bir kisti aldırmak
için ağızdan ameliyat olmuşsun.
Saçmalık. Ben kalp hastasıyım.
Bunun 30 yıl önce olduğum ameliyatla...
...ne alakası var?
- Herhangi bir oral operasyon...
...yara dokusu bırakır.
Bu, dişeti hastalığına...
...diş eti hastalığı da kalp
hastalığına sebebiyet verebilir.
Biliyor musunuz?
Siz canisiniz.
Lanet olası bir canisiniz.
Buraya 10 yıl boyunca sadece
nezle olmama rağmen para ödedim.
Şimdi ağır hastayım ama
sigortamı karşılamayacak mısınız?
- Benim bir ailem var!
- Kurallar böyle Harold.
Üzgünüm, ama buna
sebep kendi yaptıkların.
Ölüm fermanımı imzaladınız.
Kim karşılayacak şimdi masrafları?
Beni öldürdünüz.
Benim de ailem var. O yüzden
bu çıkışını anlayabiliyorum.
Ama adamın
yalan bilgi verdiği açık.
- Yavaş ol Will.
- Ne?
Sence bunu bilerek mi yaptı?
Benim işim onun maksadını
göz önüne almak değil...
...bilgilerinin doğruluğunu
kontrol etmek.
Herkes bizi kötü sanıyor. Kimse
hiçbir şey olmadan yardım ettiğimiz...
...insanlardan bahsetmiyor. Hayır
kurumlarına bağışladığımız milyonlardan...
...ya da destek sağladığımız kliniklerden.
- Kısa cevap Will. Kısa cevap.
Tarihteki en ünlü seri katillerden
John Kramer'in mal varlığı dağıtıldı.
Çoğu emlâk holdinglerinde olan...
Bir soru daha:
Başvurudaki hatayı kim buldu?
Dog Pen.
Ekip olarak çalışırlar.
Başvuruda bir tutarsızlık varsa
bu altısının gözünden kaçmaz.
- Efendim, toplantı odasında bekliyorlar.
- Çok güzel.
İşler nasıl gidiyor millet?
Bir müşterinin başvurusunda iki hata
buldum. Adam resmen ofisinde yaşıyor.
Bu bile böyleyse
kim bilir daha ne sorunları vardır.
- Terminatör yeniden saldırıyor.
- Birkaç saate dönerim.
N'aber Hank?
Hayatta kalmak için hanginiz
daha çok et sunacak?
- Karar sizin.
- Senin yüzünden ölmeyeceğim kaltak!
Alo.
Geliyorum.
- Neler oluyor?
- Federaller olayı devraldı.
Hemen sizi istiyorlar.
Erickson!
Senin masandan kalktığını
hiç görmemiştim.
Jigsaw'un cinayet mahallinde
parmak izleri bulununca çıkarım.
Gel bak.
Teraziden doğru
göstergeyi de aldık.
- Kimliği saptandı mı?
- Evet.
Parmak izleri Ajan Strahm'ın.
O ve Perez'in, Jigsaw'un
hedefi olduğunu öğrendiğimde...
...daha dikkatli olmalıydım ama
bunun olacağını tahmin etmemiştim.
- Peter Strahm'dan beklemezdim.
- Bu hepimiz için şok oldu.
Evet.
Ama...
...senin de bilmen gereken
bir şey bulduk.
Beni takip et.
Lindsey.
Dedektif Hoffman.
Perez?
Karar bana aitti Dedektif. Jigsaw'un
tek başına çalışmadığını biliyordum...
...ona yardım edeni bulana kadar
hayatını riske atamazdım.
- Ve bana öldüğünü söyledin.
- Kime güveneceğimi bilmiyordum.
Başka ne saklıyorsun benden?
Ajan Strahm'ın emlâk dolandırıcılığına
karışan 5 kişiyi tanıdığını biliyoruz.
Erickson'ın bulduğu
tuzaktaki kurbanlar.
- Nerden biliyorsun? - Yangından sonra
onları Strahm ve ben soruşturmuştuk.
Kundaklamaydı.
Beşi de sorumluydu...
...ama tek tanığımız kayıplara karışınca
ortada hiçbir suçlama kalmadı.
Strahm paçayı kurtarmalarını yediremeyip
hepsini birbirlerine doğrattı.
- Yani kendi adaletini mi sağlıyordu?
- Artık ne dersen. Ama onu bulmalıyız.
Beraber çalışmak istiyoruz.
Perez'in yaşadığını benden saklıyor
bir de benimle çalışmak mı istiyorsunuz?
Bak, tam bilgi alışverişi
öneriyoruz Dedektif.
Şu andan itibaren biz ne biliyorsak
sen de bileceksin. Makul mü?
Dedektif Hoffman.
Biraz konuşabilir miyiz?
Pamela Jenkins,
Jigsaw sansayonunun mimarı.
- Gerçekleri yazıyorum Dedektif.
- Öyle mi yapıyorsun?
John Kramer: Katliamın Bilmecesi.
Açıklama vermek isterseniz
dinlemekten mutluluk duyarım.
İyi bir hikâye için gerçekleri
çarpıtıyorsun. Sorumsuzca bir hareket.
Müsaadenle.
Sana iyi kavramalar.
John Kramer hakkında sandığınızdan
çok şey biliyorum.
- Hiç sanmam. - Kramer karısına
vasiyetinin olduğu bir kutu bıraktı.
- Haberiniz var mı?
- Belki var, belki yok.
- Sen nerden biliyorsun?
- Veraset mahkemesinden.
Bakman gereken yeri bilirsen
açık kayıtlarda bulabilirsin.
- Peki. İstediğin nedir?
- Jill Tuck.
Beni ona ulaştırın, ben de
sansasyonu azaltayım.
Sahi mi?
Bakarız.
Oraya nasıl götürüldüğümü
bilmiyorum.
Gözlerimi açtığımda...
- Bunu bana o yaptı.
- Kim yaptı?
Jigsaw.
Kolunu kendin kesmedin mi?
Ben kestim.
Evet.
- Ama yapmama o zorladı.
- Neden peki?
Çünkü Eddie ile ikimizin
yaptıkları yanlıştı.
İnsanların hayatlarını
mahvediyorduk.
Dersimizi almamızı istedi.
Aldın mı peki?
Halime bak!
Lanet koluma bak!
Bundan ne ders alacakmışım?
Kolumun haline bak!
Ne ders alayım?
Halime bak!
- Selam Gideon.
- Güzel isim hayatım.
İşte burdayız.
Mutlu aile portresi.
Seni çok seviyoruz evlat.
Çabuk gel.
Bu videoyu izliyorsan Jill
ben dünyayı terk etmişim demektir.
Sana bir kutu bırakıyorum.
İçindekiler büyük
önem taşıyan şeyler.
Evde yokum lütfen
mesajınızı bırakın.
Bayan Tuck, gene ben
Pamela Jenkins.
Kocanız hakkında birkaç
şey sormak istiyordum.
Size bir kahve ısmarlayayım. Elimde
John Kramer ile ilgili ilginç şeyler var.
Orda mısın Dedektif?
Bu kaydı dinlediğinde oyunun
bittiğini düşüneceksin.
Kontrolün sende olduğunu
sanıyorsun, değil mi?
Sınanmadan yürüyüp
gidebileceğini mi sandın?
Şuna bakın.
Bunlar önceki kurbanlardan
çıkarılan Jigsaw parçaları.
Bu da son kurbandan alınan parça.
- Tamamlanmış gibi görünüyor.
- Biz de öyle düşünüyoruz.
Kesilme izleri bunun testere
ağızlı bir bıçakla yapıldığını gösteriyor.
Yani?
Eski kurbanlarda mükemmele yakın
cerrahi kalitede kesikler vardı.
Demek ki Strahm, John Kramer'dan
farklı bir bıçak kullandı.
Olabilir ama bu ilgimizi çekti, biz de
karşılaştırmak için dosyalara baktık.
Aynı bıçak bir kurbanda
daha kullanılmış.
O kurban Seth Baxter'mış.
- Kız kardeşini öldüren adam.
- Yani fotoğraflara bakarak farklı...
...bir bıçak kullanıldığını
anlayabiliyor muyuz?
Hayır, ama ben anlarım.
O cesedi inceleyen bendim.
Jigsaw'ın bütün
kurbanlarını inceledim.
Tebrikler.
Son kurbanın kaydı kayıp, o yüzden
Seth Baxter'ın kaydını inceliyoruz.
Neden?
Cesetten parçayı başka biri kestiyse
kaydı da başka biri doldurmuş olabilir.
- Strahm mı?
- Evet, belki de.
Strahm'ın videodaki sesi
kesin kanıtımız olur.
Bu sayede halka onun adını
açıklayabiliriz.
Jane, Jane.
Tamam, sakin olun.
Seni bu kadar erken
görmeyi beklemiyordum.
Planlar değişti.
Oyun bu gece başlıyor.
- Neden? - Çünkü birileri
olmaması gereken kutudan haberdar.
- Kim?
- Orası seni ilgilendirmez.
Şunu bil yeter: Bundan sonra
oyunu ben kontrol edeceğim.
John böyle istemedi.
Zarfları bana ver.
Rica etmiyorum.
Al.
Hepsi bu mu?
- Evet.
- Şu andan itibaren yalnız çalışacağım.
Biliyorum. Ben sadece John'un
son arzusunu gerçekleştiriyorum.
John öldü.
Ve işi de nerdeyse bitti.
- Bu kim?
- Yarım kalmış bir iş.
İşim bittiğinde bir
daha birbirimizi görmeyeceğiz.
Metadon sadece bir maske.
İyileştirmez yalnızca hissizleştirir.
Ben daha iyi bir
yol buldum.
Bu insanlar seni incitmeye
ve hayal kırıklığına uğratmaya...
...devam edecek.
Onlar bağımlı John.
İyileşmeleri zaman alır.
Belki de bağımlılık insanın
doğasında olan bir şeydir.
Peki ya hergün buraya
gelip seni kullanan onca insan Jill.
Fırsat kolluyorlar.
Hapis cezasından kaçıyorlar.
İlaçların etkisi altında tutuluyorlar.
Bu mu tedavi dediğin?
- O kadar basit değil.
- Bağımlılık basit bir şey değil. Jill!
Uyan artık!
Bu insanların mahvettikleri hayatlara
zerre kadar saygıları yok.
Ancak ölümle
burun buruna gelirsen...
...hayatın değerini anlarsın.
Benim yöntemim bu.
İşte sana somut örneği.
- Amanda?
- Merhaba Jill.
Jill, bir keresinde bana onun
umutsuz vaka olduğunu söylemiştin.
Ama işte karşında.
Temiz ve sağlıklı.
- Artık hayatının değerini çok daha
iyi biliyor. - İşe yarıyor.
Gerçekten.
O bana yardım etti.
Peki John.
Polis bile John Kramer, nam-ı diğer
Jigsaw'ın öldüğünü duyurdu.
Ama bu hafta canice sonuçlanan "oyun"
adı verilen bir vakaya daha rastlanıldı.
Kurbanların hiçbirinin John Kramer
ile herhangi bir bağlantısı bulunamadı.
Jigsaw adlı katil ölmüş olabilir
ama cinayetler devam ediyor.
Kahretsin.
Hank, burada mısın?
Kıpırdama.
Lanet olsun!
Kahretsin!
Yardım getireceğim.
Nerenden vuruldun?
Nefes alabiliyor musun?
- Merhaba William.
- Tanrım.
Muhtemelen birbirimizi bir daha
ne zaman göreceğimizi merak ediyordun.
- İşte o gün geldi.
- Hayır!
Senin olasılık formülün yıllarca
başkalarının kaderini tayin etti.
Sağlıklı olan sigortadan yararlanırken
hasta olan haksız şekilde reddedildi.
Ne var ki formülün insanın yaşama
arzusunu dikkate almıyor.
Ölümün nefesi hissedilince, yaşamak
isteyenle yaşaması gereken tamamen...
...farklı iki kavram haline gelir.
Bugün senin poliçen sınanacak.
Kol ve bacaklarında dört kemer ve
tamamlaman gereken dört sınavın var.
Yapamazsan kol ve bacaklarındaki
kemerler patlayacak.
İyi izle.
Sınavları geçmek ve bu kaderi
engellemek için 60 dakikan var.
Süren başladı.
Oyunda yalnız değilsin. Tıpkı insanları
sevdiklerinden ayırırken olduğu gibi.
Kronometre sıfırı gösterdiğinde sona
ulaşamazsan sen de aileni göremeyeceksin.
Anne?
Anne!
Uyan anne!
Anne?
Nerdeyiz?
Bilmiyorum.
- Neresi burası?
- Bilmiyorum.
Şuraya bak.
Aman Tanrım.
İşte ilk sınavın.
Sağlık durumun ve askeri geçmişin
başarma şansını arttırıyor.
Ne var ki rakibin için aynı
şey geçerli değil.
52 yaşındaki bu adam, kalp ve yüksek
tansiyon hastası olmasına rağmen...
...sigara içmeye ısrarla devam etti.
Bu, hayatın nimetlerinin
değerini bilmediğinin bir kanıtı.
Oyunun tek bir basit
elemana dayanıyor. Hava.
Oyun başladığında
her nefes alışın...
...mengeneyi, vücudunu parçalamaya
bir adım daha yaklaştıracak.
Kurtuluş yolu diğerinin
başarısızlığından geçiyor.
Öyleyse soruyorum size, ölümle
yüzleşmede kim hayatta kalacak?
Yaşa veya öl William.
Seçimini yap.
- Siktir git!
- Bu herif de kim böyle?
Nefesini tut!
Lanet olsun!
Tanrım!
Hadi!
Hadi!
Siktir!
Lütfen yardım edin!
Lütfen!
İmdat!
Biri bize yardım etsin!
Lütfen!
Lütfen!
Yardım edin!
Kimse yok mu?
"Yaşa - Öl" mü?
Bu da ne?
Şu şeye bağlı.
- HF, nedir o?
- Hidroflorik asit.
Bu şey insan vücudunu
saniyeler içinde eritir.
- Ne yapacağız?
- Ne mi yapacağız?
Yaşamayı seçiyorsun, değil mi?
Peki ya kronometre?
Bir anlama geliyor olmalı.
Hiçbir fikrim yok. Burada
ne işimiz var onu da bilmiyorum.
Baban yüzünden buradayız.
Aradığın şey; 545, 4. Sokak
Daire No: 413.
- Bayan Jenkins.
- Lütfen, çok kısa sürecek.
- Birbirimize yardımcı olabiliriz.
- Ne cüretle kapıma gelebiliyorsun?
Görmek isteyeceğiniz bir şey buldum.
Buyurun.
- Bunu nerden buldun?
- John'un öldüğü yerdeydi.
- Bir şey ifade ediyor mu?
- Hayır.
Güle güle Bayan Jenkins.
Aklınıza bir şey gelir belki.
Bu partiye sponsor
olduğun için sağ ol William.
Kliniğin ne kadar minnettar
olduğunu biliyorum.
- John Kramer.
- William Easton.
- Kramer. Jill'in eşi, değil mi?
- Evet. - Memnun oldum.
Ben de memnun oldum.
- Aynı işi yapıyor sayılırız John.
- Öyle mi? Neden öyle dedin?
Sen de insanların davranışlarını
tahmin etmeye çalışıyorsun, ben de.
İnsanlar sigorta için
bize geldiklerinde...
...her kişinin başarı olasılığını
analiz etmemiz gerekiyor.
- Nasıl yapıyorsunuz?
- Bir formülle.
Aslında oldukça karışık.
Aylık ödeme bölünüp,
ortalama yaşam süresiyle çarpılıyor.
Hastalık olasığı çıkarılınca
sonuç pozitifse sigortayı karşılıyoruz.
- Formülü kim geliştirdi?
- Bendeniz.
Yani bir açıdan, kimin yaşayıp kimin
öleceğine sen karar veriyorsun.
Hayır, ben kimin sağlıklı ve uzun bir
hayat sürme potansiyeli olduğuna...
...karar veriyorum.
Ama en önemli insani unsurlardan
birini denkleme bile katmamışsın.
- Neymiş o?
- Yaşama arzusu.
Ölümü hissetmediği sürece, kimsenin
hayatta kalmak için gerekli niteliklere...
...sahip olup olmadığını
söyleyemezsin.
Al
Onları
Siktir ordan!
Lanet olsun.
Merhaba Williams.
Arkamdaki platformda
iki iş arkadaşın bulunuyor.
Biri evrak görevlin.
Herhangi bir yakını olmayan
sağlıklı bir erkek.
Diğeri ailesinde şeker hastalığı
bulunan orta yaşlı bir kadın.
Senin formülüne göre sekreterin
daha yaşlı ve zayıf olduğu için...
...yaşamayı daha az hak ediyor.
Ama onun ardından
üzülecek bir ailesi var.
Hâlbuki Allen'ın hayata veda edişi
sadece geçici bir üzüntü yaratacaktır.
Bu odadan sadece biri sağ çıkacak.
Kararı verecek olan da sensin.
Birini kurtarmak için diğerini
bırakman gerekecek.
Gördüğün gibi, kanları eline
bulaşacak insanların karşısında...
...böyle bir karar vermek
hiç kolay değil.
Oyun başlasın!
Dur!
Hayır, hayır!
Hayır! Bunu yapmayacağım.
Bunu yapmayacağım.
Yardım et!
Bu bir iş!
Benim yaptığım seçimler
böyle değil ki!
Yapmayacağım!
Bunu yapmayacağım!
Yapmayacağım dedim!
- Kes şunu!
- Lütfen. Yardım et!
Üzgünüm.
Teşekkürler.
Teşekkürler!
Buradan çıkmanın bir
yolunu bul Addy.
Benim gitmem gerek.
Dikkatli ol.
Asidi parmaklıklara döksek?
Aynı etkiyi göstermez mi?
Nasıl dökeceğiz peki?
Elimizle mi?
Nereye bakıyorsun sen?
Merak ediyorum.
Ayna...
Neyi?
Aynanın arkasında kim var?
Ne istiyorsun?
Bunu neden yapıyorsun?
Biri bana yardım etsin!
Lütfen, yardım edin!
Merhaba Pamela.
Gerçekleri çarpıtarak hayatımı yazdın.
Çıkarın için mesajımı kötüye kullandın.
Hoffman.
Ben Erickson.
Seth Baxter kaydını bulduk.
Öyle mi?
Ama seninle konuşmak istediğimiz
başka bir konu var.
- Neymiş o?
- Yüz yüze konuşsak daha iyi.
- Acil bir durum.
- Hemen geliyorum.
Timothy'nin bağlandığı alet
en sevdiğimdir.
Ona İşkence Yatağı
adını koydum.
Son dakika aksiliği mi?
Yüzüne gözüne bulaştırır demedim mi?
Dişli oranını değiştirirsen
artan sürtünmeyi dengelemek için...
...dişli yağını da değiştirmen gerekir.
Belki de sadece
ayak işlerine bakmalısın.
Yağlamak için
buna ihtiyacın olacak.
- Bir dahaki sefere beraber bakacağız.
- Daha ne kadar "bir dahaki sefer" olacak?
Ne kadar gerekirse.
O bir insan.
Acımasızlık hissini
seviyor musun Mark?
Eğri oturup doğru konuşalım.
Acı çekmesini sen de benim kadar istiyorsun.
- Senin sınavın ne zaman Dedektif?
- İhtiyacım yok.
- Öyle mi?
- Öyle.
Çünkü ben senin gibi
hayatımı garantiye almadım.
Hâlâ ayaklarını yerde sürüyorsun.
Hayat hakkında ne bilirsin ki?
Bana alışsan iyi edersin.
Çünkü hiçbir yere gitmiyorum.
Bundan emin misin?
Vakit dar.
İyi misin?
Dr. Denlon'ı hastaneden
alma vakti geldi.
Tamam.
Seni geri götüreyim.
Git.
Elini çabuk tut.
- Niye geldin?
- John.
Lütfen dur artık.
- Yapma bunu.
- Sana söz veriyorum...
...bütün bunlar bittiğinde...
...sana bir çıkış yolu
sağlamış olacağım.
Şimdi bitmesini istiyorum.
Sana bir şey vereceğim.
Ne için bu?
Zamanı gelince...
...ne için olduğunu göreceksin.
"Son karar"
- Senle konuşmaya geldim Will çünkü...
...kanserim için oldukça umut
vaadeden bir tedavi keşfettim.
Ama bütün sigorta taleplerim...
...hep reddedildi.
Ben de gelip sana açıklarsam...
...durumu tersine
döndürebilirsin dedim.
Elbette konuşabiliriz John.
Buyur.
Norveç'te bir doktor...
...gen tedavisinde %30 ila 40
arası bir başarı oranına sahip.
İntihar geni dediği genleri kanserli
hücrelerin üstüne salıyor.
Sonra pasif durumdaki
bir zehir vücuda...
Evet, bahsettiğin
terapiyi biliyorum.
Evet.
Yeni bir test başlıyor.
Doktor yeni hastalar arıyor.
- Benim uygun bir aday olduğumu
düşünüyor. - John.
Hekimin Dr. Gordon senin...
...uygun bir aday olduğunu düşünseydi
bunu kendi takip ederdi.
Dr. Gordon bir uzman.
Uzmanlığından para kazanıyor.
Bunları düşünmez. Ne zaman orada
olsam eli kapı kolundan düşmüyor.
Seninle açık konuşacağım. Yaşına ve
hastalığının ilerleme hızına bakarsak...
...bu durumunda uygulanabilir değil.
- Dur hele. Uygulanabilir olmayan ne?
Kimin matematiksel denklemine
göre uygulanabilir değil?
Kurallar böyle John.
Kurallar böyle.
Etkili olmadığına inanılan bir tedaviyi
aramak için sistemin dışına çıkarsan...
...poliçende ihlale sebep olursun
ve sigortadan hepten kesilirsin.
Üzgünüm.
Uzak Doğu'da insanların doktorlara
sağlıklıyken para ödediğini biliyor muydun?
Hastayken ödeme yapmak
zorunda değiller.
Yani aslında istedikleri
şey için para ödüyorlar.
İstemedikleri şey için değil.
Burada her şey tam tersi.
Siyasetçiler papağan gibi
sürekli aynı şeyi tekrarlıyor.
Sağlık kararları doktor ve hastaları
tarafından verilmelidir.
Hükümet tarafından değil. Artık
biliyorum ki kararları ne doktorlar...
...ne hastalar ne de
hükümetler veriyor.
Kararı lanet olası
sigorta şirketleri veriyor.
Pirana.
John...
Lütfen. Bunu yaparsan
bir başına kalırsın...
...ve bir sonraki maliyetle
boğuşursun.
Bana paradan bahsetme.
Param var.
Bu prensip meselesi.
Anlarsın ya Will.
Tartışma konusu olan...
...benim hayatım.
Hatırladın mı?
- Peki ya Jill? Sen ölünce ona kim
bakacak? - O benim sorunum.
Senin kanserin habis ve
operasyonla geçmeyecek düzeyde.
Ağzının laf yapmasını da sağlıyor.
Tedavi işe yarasa bile hastalığın
gene ortaya çıkacaktır.
- Bu sonu olmayan bir yol.
- İşte bu sağlam laftı.
Hatta ustaca bile denilebilir.
Son hükmünü yaşayanların
vereceğini sanıyorsun.
Çünkü ölüler ruhunun üstünde
hiçbir hak iddia etmeyecek.
Ama belki de yanılıyorsun.
Merhaba William.
Kurallarındaki
kusurları gördün.
Ama görmediğin şey,
ölümle yüz yüze...
...geldiklerinde insanların
zorlayabileceği sınırlar.
- Firmanın avukatı.
- Debbie!
Odayı 90 saniye içinde aşamazsa
göğüs kafesine bağlı düzenek...
...ateşlenip beynini delecek.
Bir şey yok.
Her şey yoluna girecek!
Odayı geçerken
tehlikelerle de karşılaşacak.
Bunu başarabilmesi için
ona yardım etmelisin.
Kurtulmasını sağlayacak
anahtara sahip olan kişi sensin.
Bakalım ölümle burun burunayken, hayatta
kalma hünerlerini gösterebilecek mi?
Oyun başlasın.
Beni dinle.
- Bu ne böyle?
- Beni dinle. Debbie.
Çıkar beni buradan!
Beni dinle!
Debbie!
Çok çabuk bir şekilde şu
labirenti geçmelisin.
Hadi yürü!
Şimdi!
Hadi!
Başarabilirsin.
Devam etmelisin.
Will, bu delilik.
Hadi. Başaracaksın.
Yürü, başarabilirsin!
"Onu rahatlat"
- Bekle! Yardım edebilirim!
Debbie. Dur orada!
Bir daha yap.
İşe yaradı!
Bir daha yap. İşe yarıyor!
İşe yarıyor!
- Hazır mısın?
- Evet!
Yürü!
Devam et!
Durma!
Devam et, devam et!
Yürü, yürü!
Gidemem. Bu bir tuzak.
Yol yok.
Bu bir tuzak.
Gidemiyorum!
Hayır.
Sonda bir merdiven var!
Oraya git.
Sana yardım edeceğim!
Hazır mısın?
Yürü!
Hadi Debbie, devam et!
Hadi!
Hadi, nerdeyse oldu!
Nerdeyse vardın!
Çabuk, çabuk!
Bir anahtar ara.
Anahtar olması gerek.
Ara dedim!
- Ne bekliyorsun?
- İçinde.
- Ne?
- Anahtar içinde!
Tamam.
Dur.
Ne yapıyorsun sen?
Ben alırım!
Ben alabilirim!
Tanrım, hayır!
Merhaba Pamela.
Bugün fedâkarlığın anlamını
öğrenecek ve...
...başkalarını haksız şekilde incitmenin
sonuçlarıyla yüzleşeceksin.
Siktir git!
"Bas ve gör"
Orada biri var.
Bizi izliyorlar.
Neden?
Bunu bize neden yapıyorlar?
Nasıl tepki vereceğimizi görmek için.
Hangi kararı vereceğimizi
görmek istiyorlar.
- Çekiyorum.
- Yapma! Ne işe yaradığını bilmiyoruz.
Çok riskli.
Lanet olsun!
Merhaba.
- Geldiğin için sağ ol.
- Ne buldunuz?
- Strahm'ın parmak izinde bir anormallik.
- Ne? - Gel bak.
İnsan parmak izi temas ettiği süreye
göre ardında yağlı bir kalıntı bırakır.
- Kirlenmeye oldukça yatkındır.
- Sorun nedir?
Halometan R-12 izleri bulduk.
Yani Freon.
R-12'nin üretimi 1994'te durdu.
Yani olay yerinde...
...bulduğumuz atık ya ordaydı ya da
onu Strahm tesise getirdi.
O yerin terk edilmeden önce
ne olarak kullanıldığını araştırıyoruz.
İzninizle.
Seth Baxter kaydından
bir şey çıktı mı?
Aslında evet. Bir şey
yakalamış olabiliriz.
Kasedi bulduğumuzda oldukça kötü
durumdaydı. Ama doğrulamayı başardık.
Ses kasıtlı olarak bozulmuş ama
John Kramer'ın sesiyle eşleşmiyor.
An itibariyle inceleniyor.
- Nasıl?
- Esas sesi bulmak için...
...kaydı çözmeye çalışıyoruz.
Şu an teknik ekiple konuşuyor.
Bir şeyi mi bekliyorsun?
Saatini kurmuşsun.
Siz aramadan önce evet.
Tamamdır.
Somut kanıtımızı bulduk.
Laboratuar başka merkezde. Hadi.
Geliyorsun, değil mi?
Elbette.
Hey, kim var orda!
- Bay Easton, siz misiniz?
- Evet. Shelby?
Yanında kim var?
Altımız da buradayız efendim.
Neler oluyor?
- İçeride ne var?
- Göremiyorum, çok karanlık.
- O ses ne?
- Bilmiyorum, bir şeye zincirli haldeyiz.
- Dönmeye başladı.
- Çıkarın bizi buradan!
Lütfen. Bizi çıkarın
buradan Bay Easton!
Yardım edin Bay Easton.
- Bay Easton... - Lütfen.
- Çıkarın bizi buradan!
Bay Easton, nedir bu böyle?
Bir oyun.
- Ne?
- Siz neden bahsediyorsunuz?
Merhaba William.
Karşında en önemli
altı çalışanın duruyor.
Poliçelerde hataları bulan altı kişi.
Hata saptadıkları
başvuruların üçte ikisi...
...ya reddedildi ya da
hesapsızca sonlandırıldı.
Şimdi sen "analizlerini" onlara
uygulayacak...
...ve hatalarını bulmaya çalışacaksın.
Atlı karıncada 6 koltuk.
Ama sadece ikisi kurtulacak.
Hayatta kalacak olan iki kişiyi
belirlemek yine senin işin.
Unutma: Monte edilmiş silah 6 kurşun
bitene kadar ateş etmeye devam edecek.
Eğer tarafından bir karar çıkmazsa,
6'sı da can verecek.
Ölümünü ertelemek
istediğin kişi için...
...önündeki butonlara
aynı anda basman gerekiyor.
Lakin bunu yaparak kendinden de
fedakârlıklar etmiş olacaksın.
İkisi yaşar, dördü ölür.
Eline bulaşacak kan
kararının sembolü olacak.
Bay Easton, kendinize gelin.
Hadi!
Bizi buradan çıkarmalısınız!
Bana bakın!
Benim yaşamam gerek!
Lanet olsun!
Tanrım!
Lütfen!
Bay Easton, lütfen!
Bay Easton! Lütfen.
Ne dediyse yapın!
Yapın şunu!
Lütfen!
Basın şunlara!
Bay Easton!
Hep en güçsüz kadar
güçlüyüzdür dersiniz.
- Ben en güçlüsüyüm! Ölmeme izin vermeyin!
- Siktir oradan! Ben sağlıklıyım!
Benim iki çocuğum var.
Onları tanıyorsun Will.
Lütfen, bensiz nasıl yaşarlar?
Bana ihtiyaçları var.
Teşekkürler. Teşekkürler.
Neden o? Onu doğru düzgün
tanımıyorsunuz bile Bay Easton.
Ailem hasta! Bana ihtiyaçları var.
Benden başka kimseleri yok.
Pis yalancı! Seni sevmiyorlar.
Evden kovulmuşsun.
- Ne? Bu doğru değil.
- Konuşurken duydum. Yanında oturuyorum!
- Ben hamileyim. Hamileyim!
- Hayır, değil. Yalan söylüyor.
- Yalan söylüyor Bay Easton!
- Hayır, doğru!
Hamileyim.
Lütfen! Lütfen!
Lanet olsun!
Basın şuna!
Basın!
- Hamileyim, basın!
- Yalan söylüyor!
Hayır! Hayır!
Hayır!
- Lanet olsun!
- Beni kurtarın! Diğerleri yalancı!
Lütfen beni kurtarın!
Bay Easton, ailem zengin!
Size ne isterseniz verirler!
Onlarla yıllardır
görüşmüyorsun!
- Dave!
- Kapa çeneni!
Tanrım! Bay Easton.
Lütfen!
Bay Easton, hadi!
Beni dinleyin Bay Easton.
Ben sizin tarafınızdayım.
Ve size yardım edebilirim.
- Ama bu sürtüğe güvenemezsiniz!
- Ne? Siktir git!
Yalan söylüyor!
Hayatı yalan! Ona inanmayın!
Hep yalanla yaşadı, öyle de devam edecek.
Bunu biliyorsunuz!
Benim, Josh.
Ne olmuş sana?
Ne özelliğin var?
Sen benden
farklı mısın sanki?
Lütfen beni seç! Lütfen!
Kurtar beni!
Lanet olsun!
Demek öyle ha?
Yolun sonu!
- Orospu çocuğu!
- Kes şunu...
Seni iradesiz, kılıbık...
...orospu çocuğu!
Demek bu işler böyle!
Kaltağın tek bir sözüyle
her şeyi bitirdin.
Bak ne diyeceğim William!
Senin iş politikan...
...bir saçmalık.
Baştan aşağı saçmalık!
Dinliyor musun orospu çocuğu?
Senin için her şeyi yaptım.
Yüzüme bak!
Beni öldürürken
yüzüme bak!
Tanrım...
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Nasıl gidiyor?
İyi.
İşte.
Bunu kim yapmışsa oldukça gelişmiş
ses filtreleme cihazları ile çalışmış.
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Şansımıza bizim de bildiğimiz
bazı yöntemler var.
Algoritmasını ters düz edip
gerçek sesini ortaya çıkarabilirim.
Duyalım bakalım.
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Sen iyi misin?
Kafan meşgul gibi sanki.
Kayıttan çıkacak sonucu
bekliyorum.
Hâlâ kafamda şekillendiremediğim
birkaç şey var.
Strahm'ı buna iten şeyin
ne olduğunu anlamıyorum mesela.
5 yıl boyunca ortağımdı.
Sadece biraz asabi bir tipti.
Hiçbir psikotik davranışına
şahit olmadım.
Bir insan kendini gizlemekte iyiyse
bunu kimse fark edemez.
...hissediyorsun.
Duydun mu?
Bitmek üzere.
Hadi ama, ben de bir şey
çıkacak sanıyordum.
Öyle ama kin tutan biri
olduğu aklıma gelmezdi.
Bilirsin.
Her şey ortada.
- Yerine oturmayan bir şey var.
- Dinleyin, son haline yaklaştım.
Bir alternatif daha var.
Diyelim ki Strahm,
Seth Baxter'ı seni...
...Jigsaw'ın suç ortağı
göstermek amacıyla öldürdü.
Peki.
Burada da oturmayan bir şey var.
Strahm'ın parmak izi analizinde...
...kalıntılarda bulunan
ürik asit seviyesi...
...aktif epidural metabolizmasıyla
tutarsız çıktı.
Yani?
Yanisi, Strahm son kurbanının üstünde
parmak izi bıraktıktan önce ölmüş.
İşte oldu.
Şu an kendini çaresiz
hissediyorsun.
Beni başka kim biliyor?
Kim biliyor dedim.
Herkes.
Yalan.
Yalan söylüyorsun!
Görmek isteyeceğiniz bir şey buldum.
John'un öldüğü yerdeydi.
Bir şey ifade ediyor mu?
- Ne yapıyorsun?
- Tanktan mümkün olduğunca uzakta dur.
- Ne olacağını bilmiyoruz.
- Elim kolum bağlı oturmayacağım.
Bir karar vermek zorundayız.
Anlamıyor musun?
Ailen.
Peki.
Yap o zaman.
Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum.
Geri çekil.
Hayır.
Ne olacağını bilmiyorsun.
3'te çekeceğim.
Hayır, hayır.
1.
2.
3!
Ne oldu?
Bu şey çalışmıyor!
Lanet şey çalışmıyor bile!
Lanet olsun!
Sanırım neden
çalışmadığını biliyorum.
Bana alışsan iyi edersin.
Çünkü hiçbir yere gitmiyorum.
Bundan emin misin?
Amanda seni yüzüstü bırakacak.
Göreceğiz.
Amanda. Jill'in çocuğu
kaybettiği gece sen Cecil'leydin.
- Ne yapıyorsun sen? Gidelim!
- Bilemiyorum...
Ne demek bilemiyorum...
Kaç lanet olası.
Yürü, yürü!
Çekil önümden.
Çocuklarını öldürdün.
Bunu ikimiz de biliyoruz.
O yüzden dediğimi yap.
Lynn Denlon'ı öldür.
Yoksa John'a yaptığını anlatırım.
O özgür kalmayı hak etmiyor.
Amanda, Lynn sandığından
daha önemli.
Başardım.
Başardım.
Başardım!
Başaramazsan bir
daha aileni göremezsin.
- Burada ne arıyorsunuz?
- Will!
Pamela.
Evet.
Doğum günün olduğunu biliyorum,
bunu telafi edeceğim. Söz.
İşini kız kardeşine tercih mi ediyorsun?
Senin tek ailen benim.
- İyi misin?
- Evet.
Onu bırak!
Başardım. Geçtim.
Senin kurallarına göre oynadım.
Bırak hemen onu!
Orospu çocuğu!
Ölüm fermanımı imzaladınız.
Kim karşılayacak şimdi masrafları?
Beni öldürdünüz.
Hadi gidelim.
Babamın ölümüne
sebep olan adam.
Merhaba Tara.
Seni ve oğlunu bu tip bir olaya
bulaştırdığım için özür diliyorum.
Ama seni temin ederim ki
bunun bir sebebi var.
O adam sevdiği birini kurtarmak için
birçok fedakârlıkta bulundu.
Ne var ki kocanın hayatını kurtarma
fırsatı verildiğinde bu seçimi yapmadı.
Şimdi de senin eline bir
hayat kurtarma fırsatı geçti.
Bu adama hayatına devam etme
fırsatı mı vereceksin...
...yoksa onun kocana yaptığı gibi
ölüm fermanını mı imzalayacaksın?
Yaşa ya da öl.
Karar senin.
Bu benim oyunum değil.
Sana bir kutu bırakıyorum.
İçindekiler büyük
önem taşıyan şeyler.
Bayan Tuck, kutuda ne var?
Lütfen.
Lütfen beni affet!
Merhamet et, lütfen!
Kocam acı çekerken
o merhamet gösterdi mi?
John sana 5 zarf bıraktı.
Altıncısı benim içindi.
John'un son arzusu bu.
- Başka seçeneği yoktu!
- Her zaman bir seçeneği vardı!
Bunu yapmamın tek sebebi...
...bana çektirdiklerini
affedemiyor olmam.
Bunu yapıyorum çünkü...
...başkalarına da yaptığın şeyler
için seni affetmek bana düşmez.
Lütfen yapma.
- Başka birini daha öldüremeyeceksin.
- Lütfen.
Yalvarırım.
Lütfen.
Yapamam.
Onu öldüremem.
- Ben yaparım.
- Hayır, Brent.
Babamı öldürdün onun bunun çocuğu!
Cehennem azabını
yaşa bakalım.
Oyun bitti.
-John Kramer.
-William Easton.
Memnun oldum.
- Kurallar böyle Harold.
- Ölüm fermanımı imzaladınız.
Yani bir açıdan, kimin yaşayıp kimin
öleceğine siz karar veriyorsunuz.
Hayır!
Kurallarımız böyle John.
Kurallar böyle.
Son hükmünü yaşayanların
vereceğini sanıyorsun.
Çünkü ölüler ruhunun üstünde
hiçbir hak iddia etmeyecek.
Ama belki de yanılıyorsun.
Senin sınavın ne zaman Dedektif?
- Benim ihtiyacım yok.
- Öyle mi?
Neden burada olduğunu
biliyorsun, değil mi?
Hayatta kalmak için gerekli şeylere
sahip olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
Kontrolün sende olduğunu
sanıyorsun, değil mi?
Sınanmadan yürüyüp
gidebileceğini mi sandın?
Acımasızlık hissini
seviyor musun Mark?
Ben sadece John'un
son arzusunu gerçekleştiriyorum.
Bir şans ister misin?
Sana o şansı vereceğim.
Çeviri; Emre Bekman
**Videoyu sonuna kadar izleyin**
Sakın...
Sakın...
Sakın, seni kurtaran kişiye güvenme.
Seni kurtaran kişiye güvenme.