Tip:
Highlight text to annotate it
X
GECE TRENİ
Çeviri: Beşir Sözer
Bekleyin.
Bekleyin.
Bekleyin.
İyi bir gece değil
sanırım, tren kalkıyor.
Biletin var mı?
Biletin.
İngilizce biliyor musun?
İngilizce?
Tamam, sonra bakarım.
Hareket etmemiz gerek.
Fırtına gittikçe şiddetlenecek,
tamam mı?
Tamam, Walter. Hareket edelim.
Merhaba... mutlu yıllar.
Bunu Moskova'dan aldım...
bunu üreten aynı insanlar
silah da üretiyor.
Sana bir iyilik yapayım, al şunu.
Dikkat et, kafayı çekmeyesin.
Kim yeniyor?
Sıcak bir yer ister misin?
Bilet için borcum ne kadar?
Zaten ödendi... iki saat önce.
Nerden olduğunu söylemedi,
uyuştururcunun etkisinden uçuyordu.
Evet
Pekala, bayım
biletin parasını ödeme vaktin geldi.
Ne kadar utangaçmış.
Hiç kimse, trenime ücretsiz
binemez.
Lanet olsun.
Belki kalp krizi geçirmiştir.
Ne?
Öldüğünü mü söylüyorsun?
Nabzı atmıyor.
Belki soğuktan şoka girmiştir.
Bak...
az önce çok ilaç aldı.
Votkayla tepkisel
etkileşime girmiştir.
Siyanür olduğunu mu düşünüyorsun?
Secnuk...
Siyanür aniden öldürür.
Secnuk, kırmızı...
eğer çok alırsan kanın
akışını durdurur...
ve oksijenin beyne gitmesini
engeller.
Uyuduğunu sanırsın ama
asla uynamazsın.
Alkol bu süreci hızlandırır.
Bir dakika, hangi ilacı
aldığını nerden bilebilirdim?
Ona içmesini teklif etmedim...
Nereye gidiyorsun?
Telsiz radyodan sonraki
istasyona haber vereceğim.
İstemiyorsanız bir cesetle
seyehat edersiniz.
Mutlu yıllar.
Hala yaşıyor.
Sadece bir refleks.
Kıçımın refleksi, adam şimşek
gibi fırladı.
Ölmüş.
Daha önce okumuştum...
bunun anlamı...
Ölüm seni gözetliyor...
Burada bir şey var,
Ne olduğunu bilmiyorum.
Tuhaf bir şey.
Onu yerine koy, senin değil.
Hey, ne dediğimi duydun mu?
Evet
Yanında bir ölü var
ve sen kitap mı okuyorsun?
Ne yapıyorsun?
Görevli dokunmamanı söyledi.
Nedir o? Ne görüyorsun?
Harry, istasyona haber ver.
Hayır, dur.
Arkadaki vagona gelmelisin.
Kıçına tekmeye yemeden önce
git yerine otur.
İnan bana.
Git, kendin bak.
Bayan.
Bayan.
Bunu sahipleneceğini...
İçine bakar mısın?
Gerçek mi?
Evet.
Işığın nasıl yansıdığını görüyor musun?
Hiçbir şey bunu taklit edemez.
Bana gerçek ile sahteyi ayırdetmemi
öğreten bir amcam var.
Ve şuan burada olsaydı, bunun ne kadar
değerli olup olmadığını sorardım.
Sence ne kadar?
Şunu söyleyeyim en az beş.
Bin mi?
-Milyon.
-Milyon mu?
Evet.
Paha biçilmez bir fiyatı var.
Bunu ben de denedim,
kapalı.
Çekiç ya da buna benzer
bir şey var mı?
Belki işe yarar.
Bir dakika bekle,
ne yapıyorsun?
Daha ölüm tutanağı hazırlayacağım.
Bir şey yapmadan önce bunu düşünmeliyiz
sonra pişman olabiliriz.
Artık çalıntı mal
değil tamam...
kabul ediyorum, belki yarısını
alabiliriz,
kalan yarısını hayır kurumuna
veririz.
Peki çocuk bakım derneğine ne dersin?
İyi bir dernek.
Şu an önümüzde yüklü
miktarda para duruyor.
Bu senin için anlam ifade etmiyor mu?
Milyonlarca.
Birisi bunu duyarsa ne olacak?
Bunun hesabını kim verecek?
Önümüzde uzun bir yol var.
Benim değil.
Bu trenden sen ve o ineceksiniz,
ben değil.
O zaman, işi bırakırsın.
Emekli olursun.
Karın var mı?
Belki daha sıcak iklimlerde
yaşamayı seviyordur.
Bunun yardı mı olmadan da
eşime bakabilirim,
Peki başkaları öldüğünü
öğrenirse?
Ne demek istiyorsunuz, bayan?
Ölüm tutanağı hazırlanmazsa
kimse onun öldüğünü bilmez.
Zaten bilet alamadı, onun burda
olduğunu bilen yok.
Hiç kimse onun trende olduğunu
bilemez.
Ama bu tren benim trenim.
Ne yapmamı bekliyorsunuz,
klozetin içine saklamayı mı?
Bir saniye.
Maple Creek'e gidiyoruz,değil mi?
Oraya varmadan önce ne kadar
zamanımız var?
Yirmi dokuz dakika, on altı saniye.
Saniyeleri de mi hesaplıyorsun?
Bu trendeki herşeyi çok
iyi bilirim.
-Bu bir nehir.
-Tirgen Nehri.
-Bu sapaktan geçmemize daha ne kadar var?
- On dokuz dakika.
Hava donduracak kadar soğuk mu?
Sanırım.
Fırtına şiddetli mi?
Sanırım öyle, neden?
Cesedi atacağımız yer burası.
Hızlıca atınca savrulacak ve trenle
bir bağlantısı kalmayacak,
Muhtemelen soğuk hava
nedeniyle üzeri buzla kaplanacak
Miles, belki de söylediği
doğrudur.
Sen makinistsin,
sadece işini yap.
Bütün ilaçları içti, bütün
bildiğimiz bu.
Ben doğrudan yanayım.
Sonraki durakta bundan kurtulalım.
Bu yüzden soran olursa hepimiz
birbirime yabancıyız hiç karşılaşmadık.
Bu işe ortak olmayacağım.
Miles...
Beni takip et yoksa o adamın yerine
seni atarım.
On bir yıllık satış hayatımda
nihayet bir makinisti
emekliliğine ayrılması için
ikna edebildim.
İşimde kötü olduğumu mu
ima ediyorsun?
Belki de tekrar konuşmayı
denemelisin.
Evet, öyle...
Şu an arıyordur.
Ne yaptığından nasıl
emin olabilirsin?
Başka ne yapıyor olabilir ki?
Ne?
Yalan söylediğini mi düşünüyorsun?
O kutuyu kendisi için mi saklıyor?
Burada kal.
Buraya giriş ve çıkışın
tek yolu...
benim anahtarımdır.
Rioja sen engelli yolcular için
kullanılan tekerlekli sandalyeyi al.
İşte şimdi başlıyoruz.
Nehire atarken kimsenin görmemesi
için içine koyabileceğimiz bir şey lazım.
Yük vagonunda bavullar var.
Yük vagonu buraya uzak mı?
Trenin ön kısmında.
Kimseye farkettirmeden
götürmeliyiz.
Ben milleti oyalamaya gidiyorum.
Bunu nasıl yapacaksın?
Eğlendirerek...
Ben bir satış elemanıyım.
Güzel bir oyun.
Yenmene çok az kaldı.
Savunma gardını düşürmeden
etkileyici bir hamle yapamazsın, tamam mı?
Merak etme,
sana da yardım edeceğim.
Seyahat sigortanız mı var mı?
Çalıştığım şirket özel olarak
tur düzenliyor, kendiniz bakın...
Tıbbı harcamalar,
hastane masraflarını karşılama...
araba kazaları, meydana gelen
kazara ölümler...
Ne?
Marquesas Adası mı?
Evet, evet, sever misiniz?
Güney Pasifik'de.
Size göstereyim...
Japonya burada...
Volkanik lavlardan oluşan
adanın sınırı boyunca,
gidiyorsunuz.
İçerideki ahmakları nasıl
atlattığımı gördünüz mü?
Bir pazarlamacı olarak
ne yaptığımı gördünüz mü?
Sıradaki vagonu kontrol et
içeride bir bayan var.
Merak etme, Miles,
ben çok sevimli bir konuşmacıyım...
Endişelenme tatlım
herşey kontrolüm altında.
Biliyor musun, işimde olduğum sürece
çok iyi doğaçlama yaparım.
Bu yüzden mi trende çok içtin?
Hadi ama, geçeceğimiz
noktayı kaçıracağız.
Rahat ol, kontrolüm altında.
Hadi.
Kapı kilitli...
İşte bu kadar.
Aferin sana evlat.
Nasılsınız bayan? Nasıl gidiyor?
Aramızda kalsın, karnımda
biriken gazdan dolayı kıvranıyordum...
Gece yarısı oldu
daha yemeğimi yemedim.
Tanrım...
Vagonumda ne yapıyorsunuz?
Sanırım biraz şekerleme
yapmak istedi.
Ölü gibi görünüyor.
Korkarım alkolü fazla kaçırdı.
Ben bu yüzden ikinci
kocam Alfred'den ayrıldım.
Haftanın yedini günü
durmadan içerdi.
Poochie, Poochie.
Durun.
Poochie, zavallı adamı rahat bırak.
Vagonunuzu değiştirmemi
ister misiniz?
Poochie'nin sezgi yeteneği çok iyidir
sanırım adamdan hoşlanmadı.
Bana Miles diyebilirsiniz.
Ne kadar zamanımız var?
On bir dakika.
En büyüğü bu.
Miles?
Daha büyük bir bavulun
olduğunu söyle.
Yok.
Ne?
Yok
Yok mu?
İçine koyabileceğimiz
birşey olduğunu söyledin.
Bu yüzden onu buraya getirdik.
Arkada bavulların olduğunu
söyledim...
Belki başka bir yere taşımışlardır...
Trenin saniye zamanlamasını biliyorsun...
ama bavulların nerede olduklarını
bilmiyorsun.
Cesetleri saklamak
işimin bir parçası değil.
Rezalet bir durum.
Lanet olsun.
Üzgünüm.
Üzgünüm.
Yeni planımız, yeni planımız.
Sonraki istasyona vardığımızda,
Cesedi ben indireceğim.
Tamam m?
Evet...evet.
Onu omuzuma koyacağım,
sarhoş numarası yaparım.
Cesette benim sarhoş arkadaşım
onu eve götürüyorum.
Afedersiniz.
Burası sadece personeller için.
Gözlüğümü temizlemek için
mendil arıyorum.
Mendil mi?
Gözlüklerim kirlendi.
Teşekkürler.
Hey...eğer o geri dönmezse,
İşimize koyulmayacak mıyız?
Onu Rioja'nın vagonuna götürelim.
Ne?
BU çılgınlığı unutun, herşeyi...
Bunu erteleyemem.
Bekle, ne yapıyorsun?
Parçalara ayıracağım.
Çabuk olacak...
Köprüye varmamıza
yedi dakika var.
Tamam mı.
Dur.
Soru nedir, Miles?
Sorun mu?
Bütün yapacağım bu.
Adamı yılbaşı hindisi gibi
keseceksin.
Son dönemde otopsi
eğitim aldım.
Tam olarak nereyi keseceğimi
biliyorum...
You're not thinking clearly.
Akıllıca düşünmüyorsun.
Benim aklım zaten normal çalışmaz.
Bıçağı elinden bırak.
Bu kasap baltası.
Vagonuna geri döneceğiz.
Yetkileleri arayacağım
çoktan karar verdim bile.
Buna katılıyor musun?
Bunu onaylayamayız...
Evet, onaylayabiliriz.
Tamam...
Onaylama yok, demokrasi yok.
Bu yüzden, balta, satır bıçak o şeye
her ne bok diyorsan yere indir,
lanet olası yerine git otur
ve kitabını oku.
Tamam, Miles.
Yetkili sensin.
Üzgünüm Miles.
Plana devam etmeye karar verdik,
senin planın değil, seninki de değil.
Benim planım.
Böyle devam etmek zorundayız.
Şu andan itibaren polisi arayamazsın,
Artık kalp krizi geçiren
bir adam görüntüsü yok.
Köprüden geçmemize,
çok az bir zaman kaldı,
Ellerini ve ayaklarını kesip,
bavulun içine koyacağız.
Sanırım bu mesleğinin ne kadar
garip olduğunu gösteriyor
büyük bir olasılıkla
piskopat olacak.
Delinin teki, ama...
doğru olan şeyi yapıyor,
polisi arayamayız, bu durumu
onlara açıklayamayız.
Köşeye sıkıştık.
Aslında Roija'yı sonraki istasyonda
bırakırsak iyi olur.
Cesedi gömecek iyi bir yer buluruz.
Akıl sağlığının yerinde
olduğunu sanmıyorum.
Senin aklın yerinde mi?
- Ne?
Aklın yerinde mi?
Tabiki...
Hayatımda çok kötü şeyler
gördüm...
ama böylesini görmedim.
O kutunun içine bakınca
herşey değişti.
Evet, bir sürü paradan
bahsediyoruz.
Ben para göremedim...
İçine baktığım zaman...
Hissettim...
Neyi?
Farklı bir şey.
Hey...
İstasyonda ben indireceğim onu.
Ne?
Evine, ailenin yanına git,
İçkini yanına al, biraz çerez de götür
hediyelerini hazırla.
Miles?
Milesgörevden çekildi, artık
yetkili benim.
Neredeyse köprüye vardık.
Körüyü unut...
Başka bir fikrim var.
En büyük payı sen al,
en adili bu,
çünkü büyük bir riskin altına
girmek üzereyim.
İnanıyorum ki ikimiz de
aynı risk altındayız,
Onu trenden aşağı atacağız.
Ne yapacaksın, eğer karşı gelirsem
beni de küçük parçalara mı ayıracaksın?
Köprüye üç dakika kaldı.
Neye başladıysak bitirelim artık.
Köprü nerede, geçtik mi?
Henüz göremiyorum.
Bu çok saçma...
İçeri girin, içeri girin.
Köprü nerede kaldı, Miles?
İlerde yaklaşıyoruz.
Şimdi.
Hadi yüklen.
Hadi.
Atalım artık bunu.
Başardık mı?
Saklanın.
Miles?
Miles, Neredesin?
Kimse seni duymaz.
Hadi, nefesini boşa harcama,
hiç kimse seni duyamaz.
Burada donacağız.
Hayır, donmayacağız...
Burada bekle döneceğim.
Ne yapıyorsun?
Senin için döneceğim, burada kal.
Delirdin mi?
Burada ne yapıyorsun?
Anahtarları çaldım...
sizin için buraya geldim.
Anahtarları ver.
Git koltuğunda otur.
Sen de.
Ben bunları mutfağa götüreyim.
Ben götürürüm.
Ver bana.
Koltuğuna geri dön.
Uyumana geri dön tatlım.
Sadece yakında en uygun hasteneye
kaldıralacağını bilmeni istedim.
Evet
Kendine ait bir odan ve iyi bir
doktorun olacak...
Yaşlı Asyalı'nın ne dediğini
kafana takma.
Ne?
Ben iyiyim, sadece yorugunum
neden sordun?
Tatlım, merak etme.
Benim neden bir sorunum olsun ki?
Böyle şeyler düşünme.
Sanırım yaptıklarımdan dolayı
benim deli olduğumu düşünüyorsun.
Hepimizin kendini
kaybettiği zamanlar olur.
Miles, polise bir rapor hazırlayacak
yanılmıyorsam.
Bak, moralimi bozacak şeyler
söylemek zorunda değilsin, tamam mı?
Ben bir satış elemanıyım,
unuttun mu?
Boktan şeyler uğruna bir adamın
kafasını kesemem.
Bunun o olayla ilgisi yok,
Ben iyi biriyim.
Ben kötü biri değilimI'm not a bad person.
Biliyorum, sorun değil.
Tamam.
Biliyor musun?
Kurtarmaya çalıştın.
Deli olsan bile en azından
çaba sarfettin.
Bana çekiç getirdiğini söyle.
Özel kaplamalı.
Tamam, geri çekilin.
Daha sert.
Daha sert vuruyorum.
Bu kalıp çok sağlam.
Hadi.
Bir çizik bile yok.
Bana ver.
Mutlu yıllar.
İstasyona yaklaşıyoruz.
Bunu sonra açmalıyız.
Burası benim durağım, ailem
beni istasyonda bekliyor.
Tamam, bana adresini ver
mail yoluyla da çekini gönder.
Hiç kimse bunu almayacak.
Tamam mı?
Kutu burada kalıyorsa,
ben de kalıyorum.
İstasyonda bekleyen
anne ve babana ne olacak?
Bu benim sorunum.
Sen ne yapıyorsun?
Kimse bu olanları görmemeli
bu vagonu kapatıyorum.
Beni, onunla mı kitleyeceksin,
Bunu yapmandaki amacın nedir?
Mantığım.
Ailene ne söyleyeceksin?
Hiçbir şey.
Sen kızının nerede olduğunu
merak etmez misin?
Umursamıyorum.
Tıp fakülteme dönmeyeceğim.
Peki, bundan sonra
nereye gideceksin?
Uzak bir yere.
Evet, bunu daha önce duydum.
Sigarayı bırakmamış mıydın?
Evet, derdin olmadığı zaman
bırakmalısın.
Miles, yük vagonunun kapısı açıktı.
Ardına kadar açıktı.
Unut bunu.
Anahtarlarını al.
Boruları kontrol etmemi
ister misin?
Bu tren yıllara meydan okudu,
sadece içeri git dinlen.
Sen iyi misin, Miles?
Evet, buradan gidelim.
Yıl başı sabahında eşimi
görmek istiyorum.
Hey, nereye gideceğini
biliyor musun?
Marquesas Adasın'na,
Güney Pasifik'dec
Paul Gauguin'in son
yıllarını yaşadığı bir yer.
Fransız bir ressam
tanıyor musun?
Adını duymuştum.
Eşini ve çocuklarını terketti...
yorucu bir hayat... medeniyetten
tamamen uzak.
Etkileyici.
Evet.
İstiyorsan benimle gelebilirsin
Tekrar içmek için mi?
Hayır, hayır... tadını kaçırmayız
ufak bir yudum, anladın mı?
Ne olduğunu biliyorsun?
Gerçekten terfiye ihtiyacım var.
Bilirsin işte...
aileye bakmanın ne kadar zor olduğunu.
Bu işi bırakmalısın.
Ne?
Bir eşin ve çocuğun varken
bu trende çalışamazsın
Okuluna geri dön.
Uçakların bilgisayarı ile
ilgili bir şeyler öğren geleceğini kurtar.
Ne demek istiyorsun,
terfi etmeyecek miyim?
Bu tren çok eski
hatıra olarak kalacak.
Ama ben makinist olmak istiyorum.
-Benim gibi olmak istemezsin.
- İstiyorum.
Sen sağır mısın?
Benim gibi olmayacaksın.
Bu trende çalışmayacaksın, asla.
Ne diyorsun?
Yeni bir başlangıca ne dersin?
Teşekkür ederim ben zaten hayatımdan
bıkmışım, hayallerini başkalarına sakla.
Ne demek istediğimi
anladın mı?
Afedersiniz, bilet alacaktım,
ama gişe kapalı.
Sonra ödersiniz.
Hayır, adamım
hemen ödeyebilirim.
Söyler misiniz
bu trende içki içiyor musunuz?
Sadece tatil
günlerinde.
O zaman en iyi rom içeceğini arkadaki
vagona getirilmesini istiyorum.
Lütfen üstü kalsın.
Mutlu yıllar.
Arkadaki vagon kapalı.
Orada bir arkadaşımla
buluşmayı düşünüyordum.
Adı Bay Cairo, önceki
istasyonda bindi.
Hangi bölüme geçtiğini
biliyor musunuz?
Hayır.
Yani bunun anlamı hangi bölüme
geçtiğini bilmiyor musun?
Bunun anlamı bu trende, bu tarife
uyan hiç kiimseyi görmedim.
Yani hiç kimse bir mesaj ya da
bir şey bırakmadı mı? Adım Bay Gutman.
Hayır.
Peki, kendim bulacağım.
Hadi Miles, nerede kaldın?
Miles, bu adam bir
arkadaşını arıyor
ufak bir adamı.
Ford Broke'daki şapkalı
adama ne oldu?
Bütün ilaçları içmişti...
Kimseye baktınız mı?
Bu tren senin mi?
Evet, yani hayır...demek istediğim
alıcıyı görmeyince geri indi.
Geri mi indi?
Ne zaman? Ben bunu görmedim.
İstasyondan ayrılmadan önce bilet parasını
ödemeyeceğini söyledi ve indi.
Neden bunu daha önce söylemedin?
Ne zamandan beri?
Benim hatamdı,
özürdilerim.
Lanet olsun.
Arkadaşını arayıp nerede olduğunu
sordun mu?
Onu bir daha hiç görmedim,
bana ihanet etti,
ona yardım edemem.
Telefon numaran yok mu?
Frankie, mutfaktaki
dağınıklığı toparla.
Başka birşey var mı bayım?
Bir şeye ihtiyacınız olursa
ben buralardayım.
Miles, mutlu yıllar.
Size de mutlu yıllar.
Poochie kahvaltısını bekliyor,
Ona bir kaç parça yiyecek vereceğim.
Sanırım, İsa'nın doğum günü anısına
şerefe kadeh kaldırmak iyi olurdu.
Bak Poochie senin için özellikle
hazırlanmış
Ne kadar şanslısın.
Nerede?
Onu bana ver...
ya da buradaki herkesin beynini
patlatırım.
Anahtarlarımı alabilirsin.
Sakın bana oyun oynanamaya kalkışma.
- Hayır, bayım...
Baynimin dağılmasını istemiyorum.
Onu ambardan çıkarmam gerekiyor.
Yürü.
Hepiniz...
Tamam, tamam.
Dur.
Sıcak mı?
Etrafı sıcak mı?
Hayır.
Onu koltuğun üzerine koy.
Trenin burada olduğunu başka
kim biliyor?
Kimse, hiç kimse bilmiyor.
Benim rekatçimi takip mi
ediyordun?
O bu trenin içindeydi ve
kendi hayatından endişe ediyordu.
Onu tanımıyoruz, bütün ilaçlarını
votkayla içti.
Doğruyu söylüyor.
Evet, ilaçları
votka ile aldı.
Geri çekil.
Onu alamayacaksın,
o bize ait.
Büyük bir hata
yapıyorsunuz, onu almalıyım.
Buradan defolup git.
Anlamıyorsun, diğerleri de var
ben yalnız değilim.
Hangi diğerleri...kimler?
Tefeciler, rekabetçiler, düşmanlar...
Hepsi birbirine ihanet
ediyor. Birlik olabiliriz.
Dünyanın her yerinde bu kutu hakkında
dolaşanbir söylenti var.
Hayatınız tehlikede.
Lütfen buradan git.
Kutunun içine bakan herkes,
gündoğumundan önce ölür...
istisnasız.
Bana bak, eğer buradan
gitmezsen seni ben öldüreceğim.
En kötü ölüm, insan oğlunun
ruhunun yozlaşmasıdır,
Eğer ölmek istemiyorsanız
onu yok etmelisinz.
Nasıl açılacağını biliyorum,
ben de anahtar var.
Onu açıp, sonra yok edeceğim.
Tamam, o zaman al ve yok et.
Tek istediğimiz kutunun
içindeki mücevherler.
Mücevherler mi?
- Evet.
Gördüğün şey bu muydu?
- Evet.
Ne kadar klasik.
Miles, telsize bak.
Miles tekrarlıyorum.
Kendimi...kendimi savundum.
Bizi öldüremeye çalışıyordu.
Nefs-i mudafa yaptım çünkü
beni öldürmeye kalktı.
Hiç kimse buna inanmayacak.
Kimse buna inanmayacak.
Bu sefer daha hızlı olmalıyız.
Kendimi savundum,
canımı korudum.
Önümüzde başka bir nehir
var mı?
Miles, neredesin?
G-20 durumu.
Anladın mı? G-20 durumu.
G-20 ne demek oluyor?
Programda olmayan durak.
Neden güzergahta olmayan
durakta duralım?
Tanrm!
Ön tarafa git, treni durdur
ve yatak odasındaki ikinci kapıyı aç.
Neyden bahsediyorsun?
Şafak sökerken, yozlaşan
ruhlarımız ölecek.
Sadece bizi korkutmaya
çalışıyordu.
Evet, iyi bir iş çıkardı.
Daha önce böyle lanet bir
elmas görmedim.
Elmas mı?
Kana bulanmış bir elmas mı?
Daha önce yeşil elmas
adını duydum.
Bu elmaslar, beyaz elmaslar.
Hayır, benim gördüğüm
bu değildi.
Bunlar nasıl elmas olmaz?
Çok güzel ve görkemli
görünüyorlardı.
Polislerin buraya gelip olanları
görmelerini istemiyorsan gelip yardım et.
Balık tutan bir kaç kişi,
köprünün altında
bavul görmüşler,
çarpa anında açılmış...
cesetin parçaları her yere
saçılmış.
Kollar, ayaklar... ve kafa.
Bu nasıl olabilir?
Miles, Yolcu listesini
görmem gerekiyor.
Tamam, burada bekle.
Nereye gidiyorsun?
Kimse uyumuyor, değil mi?
Butün gece uyanıklardı.
Eşyalarımı neden buraya
koyuyorsun?
Yukarı çık.
Ne?
- Yukarı çık şimdi.
Teklifin daha geçerli mi?
- Ne?
Marquesas Adası, sen ve ben.
Bu votkayı kim içti?
Miles'a daha fazla inanamayız.
Bundan sonra sen ve ben
devam edeceğiz.
Ne yapacağız?
İçere olan tuhaf şeyleri gördük.
Daha kötüsünü istiyor musun?
- Hayır, ben sadece...
Sadece ne?
Burada neler olduğunu
anlamaya çalışıyorum,
kafam çok karışık.
Kafan karışık olmak zorunda değilsin.
Rahat ol, yetkili benim.
Tamam mı?
Durumu nasıl düzelteceksin?
Miles'i suçlamayı mı düşünüyorsun?
Birileri suçu üstlenmek zorunda.
Bunu nasıl yapacağız?
Bana ne zaman güveneceksin?
Nedenmiş?
Nedenini biliyorsun.
Sabahtan bu yana
hiç bir yolcu
bu trene binmedi.
Bayan?
Ben dedektif Malville.
Bu kompartımanın kilitli
yada boş olması gerek miyor mu?
Ben çok yorgundum...
Bir cinayetin işlendiğini düşündüğünüz
için mi treni durdurdunuz?
Adınız nedir?
Chloe White.
Yolcu listesinde Maple Creek'te
inmen gerektiği yazıyor.
Evet öyle
Durağı mı kaçırdım?
Ailem çıldırmıştır.
Annem bana kek
yapıyordu.
Deli olacak.
Burada hep yalnız mıydınız?
Elbette.
Size ait olmayan bir yatakta
her zaman çıplak mı yatarsınız?
Yatakla sorunum yok.
Kırışık elbiselerimi giymek istemedim.
Sorgulara, diğer odalarda
devam edeceğiz.
Sorgulama mı?
İki dakika içinde elbiselerinizi
giymeniz gerekiyor.
Peter Dobbs iki saat önce bu trene
bindi kimse öyle birini görmedi mi?
Genellikle alkollüyümdür
bütün yüzleri hafızamda tutamıyorum.
Sen bütün yüzleri tanırsın
değil mi Poochie?
Benim vagona bir adam gelip uyudu
ve Miles ona eşlik etti...
Çok içkili olduğunu söylemişti.
Gerçekten çok içkiliydi.
Ufak bir içki şişesi vardı.
Eski bir bavul gördünüz mü?
Trende bavullu bir adam gördünüz mü?
Uyamaya gitmeden önce
trenin ön kısmında gördüm.
Yük vagonuna gittiğimde,
kapı tamamen açıktı,
Şimdi Peter
Dobbs kayıp mı?
Belki kapıyı açıp cesetli
bavulu atan oydu.
O halde Peter Dobbs
trende değilse, nerede bu adam?
Marquesas Adası,
Onun gitmek istediği ada buydu.
Doğru.
Kimse var mı?
Neler oluyor?
Miles, Nightingale'e varana kadar
trende kalacağım.
Tren istasyonuna gelince
janıt bulana kadar her şeye el koyacağım,
Miles, sızıntı var.
Kayışı, şerite koyuyorum.
Çıkarın beni buradan.
Hey, ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
Nefes alamıyorum.
Nefes alamıyorum.
Nefes alamıyorum...
Yük vagonuna gitmen gerekiyor...
bütün valizleri al ve onları
yatak odasına getir.
Bütün valizleri mi?
İki ceset için.
Bir dakika.
O öldü mü?
Kapalı bir yerde kalırsan nefes almadan
ne kadar dayanabilirsin ki?
Sadece biz biliyoruz.
Yapma Miles, bu mükemmel bir plan.
Onlar başkasının cesedini arıyor...
bizimk nin değil
Daha fazla çıkmaza girmek
istemiyorum artık.
Eşini görmek istiyor musun?
Acınacak bir haldesin,
biliyorsun, değil mi?
Sen git valizleri getir.
Şimdi.
Geri çekil, dostum...
Çekil.
Diz çök.
Açıklayabiliririm, herşeyi
açıklayabilirim.
Sana diz çök dedim.
Hayır...
Evet, Miles.
Şimdi iki yerine, üç
cesedimiz oldu.
Adam haklıydı,
Kutu bizi yoketmeden önce,
biz onu yok etmeliyiz.
gün doğumuna kadar
ondan kurtulmalıyız...
Kapağı aç.
Almışlar.
Çekil.
Nerede bu?
Nereye koydun?
Belki geri gelir.
Arka vagon kapalı.
Frankie nerede?
Nereye koydun? Onu sen mi aldın?
Ne demek istediğini bilmiyorum.
Onu aldığını biliyorum, ingiliz
anahtarı ile açarken gördüm.
Miles...
Nereye koydun?
Artık benim.
Altın serveti benim.
Altın mı?
Kilitli kaldım.
Gördüğün şey gerçek değil.
Evet hakılısın.
Sahte altın...
Bu yüzden mi cesedi trenden attıp.
polise yalan söyledin.
Herşeyi yanlış anlıyorsun.
Altın yok, elmas yok
yakut ya da mücevher yok...
Hiçbir şey yok.
- Neden önemsiyorsun?
Bunun için hayatını mahvetme
inan bana.
Sana inanmak mı?
Şaka mı yapıyorsun?
Sana bir bebeğimin olduğunu
ve yardıma ihtiyacım olduğunu söyledim,
Ama sen ne dedin?
Kendine daha iyi bir iş bul.
Siktir git!
Bu senin oğlunla ilgili bir
mesele değil evlat.
O kutunun içine baktığında...
Bir daha bana evlat deme ve
oğlumu ağzına alma.
Senin gibi bir moruktan
akıl alacak değilim.
Sen ezik birisin
Ölmekte olan eşinin hastane masraflarını
karşılayabilirsin.
Ben senin gibi değilim,
Ailemi daha şartlarda...
Ondan uzak dur.
Hemen treni durdur.
Şimdi
Lanet treni durdur.
Durduramam.
Treni altmış saniye içinde durdur
yoksa seni...
Acil durum freni, diğer vagonda.
Yalan söyleme.
-Doğrusu bu.
Doğru söylüyor.
Kapa çeneni.
Lanet olası treni durdur.
Lütfen yardım et.
Frankie?
Buradan gitmeliyiz, hemen.
Hadi.
Miles, burada ne arıyorsun?
Sessiz olmalıyız yoksa
ikimizi de öldürürler.
Miles... şaka yapıyorsun.
- Sessiz ol,
yoksa öldürüleceğiz.
Bütün bu olanlar, doğru
kimsenin buna kalkışmaması gerekirdi.
Efsane gerçek...
Birileri ölmek zorunda.
Bunu araştıran bir kaç
kişin başına geldi,
diğerlerinin kafasına takıldı.
Aynı şeyler iki defa oldu.
Merak etme seni öldüreceğim,
İçine bakmasan bile, tamam mı?
Çok uygundu.
Nedir bu?
Nereden geldi?
Bunu kim arıyordu?
Bay Gutman adında biri.
Dedi ki: Her kim içine bakarsa
gündoğumuna kadar ölecek.
Herkese söylediği şey bu.
Ben içine baktım.
Ne yapıyorsun?
Onu yok edeceğim,
başka ne yapabilirim ki?
Bay Gutman bunu açacak
bir anahtarın olduğunu söyledi,
açılmadan, yok edilemez.
Musluktan uzaklaş.
Adamın vagonun içinde uyuyor,
anahtar burada bir yerlerde olmalı.
Bunu yok etmek istemiyor musun?
Ateş etme, benim teknisyenim.
Burada ne arıyorsun?
Telsiz çalışmıyor, herşey kontrolden
çıktı...
treni durduramıyoruz.
Allaha emanet gidiyor.
Büroyu ara.
Radyo çalışmıyor, telefon yok.
Bunu yapmamız gerek
onu yok etmemiz lazımt.
Bu tarafa geçin.
Geri kalan vagonları trenden
ayırmalıyız.
Ama bunu hemen şimdi yapmalıyız.
Merhaba, Miles.
Herkes bunu bilmedir ki,
birini vuracağın zaman en hayati
organından vurmalısın.
Başından.
O şey birbirimizi öldürmemizi istiyor.
Neden onun kazanmasına izin verelim?
Muhtemelen seni öldürecek,
beni değil.
Yıllardır onu arayıp bulmak isteyen benim.
Gerçekten onu isteyen tek kişi benim.
Beni o kurşundan kimin
koruduğunu sanıyorsun?
Beni seviyor.
Beni seviyor
Ben de onu seviyorum.
Hadi, elimi tut.
Elimi tut.
Hadi.
Hadi.
Elimi tut.
Elimi tut.
Elimi tut...
Seni alt ettim.
Yapma, hayır.
Hayır!
Çeviri: Beşir Sözer