Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Zero Cool
İyi Seyirler
Kristof Kolomb yolunu kaybedip
Amerika'yı keşfetti.
Her neyse...
o benim kahramanım.
Küçük gemisini engin okyanusta
yiğitçe muhafaza etti.
Ve Kolomb gününde
okula gitmiyoruz.
Teşekkürler, Heather.
Ronnie?
Sen de bize kahramanından bahset.
HACHİKO
Bir Köpeğin Hikayesi
Ne yazıyor?
Hachiko, büyükbabamın köpeğiydi.
Herkes ona
gizemli köpek Hachi derdi.
Çünkü, kimse
nereden geldiğini bilmiyordu.
Belki bir köpek barınağından kaçmıştı.
Belki de uzaklarda bir
yerde, arabanın birinden düşmüştü.
Florida ya da
New Jersey gibi bir yerde.
Nasıl olduğunun önemi yok,
Hachi kaybolmuştu.
Ne olduğunun önemi yok.
Uzun zaman önce,
büyükbabamın yaşadığı yerde,
bir tren istasyonunda,
Hachi bir anda karşısına çıktı.
Onların hikayesi de
işte böyle başladı.
Altı gün mü?
Çok fazla.
Evet, harikayım.
Hayır, hayır, yürüyeceğim.
Tamam, ben de seni seviyorum.
Görüşürüz.
Ahbap, yolunu mu kaybettin?
Gel bakalım.
Kaybolmuş gibisin, ahbap.
Sana bakan biri olmalı.
Peronda gezinen birini buldum.
- Peronda mı?
- Evet, peronda.
İyi bir şey bulmuşsunuz gibi.
Evet öyle. Pekala...
Orada kırılmış bir kutu var.
Kimin olduğunu bilmiyorum, ama...
...mutlaka birinindir.
- Evet, kesin öyledir.
- Sen göz kulak olursun.
Ama... olmaz, yapamam.
- Ne?
- Yapamam, Profesör.
Buralarda gezinir.
Bu tür köpekler dışarıda bırakılmaz...
Elbette öyle.
Bunu biliyorum, kiminse geri gelebilir.
Siz alın. Biri sorarsa,
sizde olduğunu söylerim.
Mutlaka biri gelecektir.
Anlamıyorsunuz. Biri gelmezse
bütün gece burada kalacak,
kimse gelmezse...
gece boyunca bakarım...
...ama sabah, barınağa
teslim ederim.
Nereye gittiğini biliyor musun?
Benimle geliyorsun.
Sıcacık bir ev, bir sürü arkadaş.
Nasıl?
Ne?
Evet, seveceksin.
Buraya yat bakalım.
Buraya, tamam mı?
Evet, işte böyle.
Kalkma. Yat.
Tamam. Burada kal.
Merhaba, yakışıklı.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Nasıldı?
- Harika.
- Beni özledin mi?
- Biraz, peki ya sen?
Bilmem, düşünmem lazım.
Sana bir sürprizim var.
Evet, aslında benim de sana
küçük bir sürprizim var.
Hadi, zamanı boşa harcamayalım.
Bence de harcamayalım.
Bir şey duydun mu?
Herhalde ağacın dalı
pencereye falan çarpıyordur.
- Tamam, her şey yolunda.
- Parker!
- Anlaşmıştık!
- Biliyorum, biliyorum...
- Bunu unuttun mu?
- Hiç bir şeyi unutmadım.
Onu istasyonda buldum,
kaybolmuştu.
Carl onu barınağa
vermek istiyordu, ben de düşündüm ki..
Köpek yavrusunu eve getirip
beni ikna etmeyi düşündün, değil mi?
Hayır, hayır,
onu öylece bırakmak istemedim.
Yarın sabah nerede bulduysam
oraya götüreceğim, tamam mı?
Söz veriyorum, bunu yapacağım.
İşte, Lucas'ın eşyaları buradaymış.
Evet, evet.
Tamam, gidiyoruz, atla bakalım.
Bak, burada ilginç şeyler varmış.
Isıtır, anladın mı?
Bu güzelmiş.
Sevdin mi?
Lucas'ın favorisiydi.
Bak, suyunda burada.
Söyleyecek çok şeyin var, değil mi?
Tamam, ahbap.
Fena değil, ha?
İyi geceler ahbap.
O köpeğin bir eve ihtiyacı var.
Sadece parmaklarını yaladı,
ısırmadı bile.
Ufaklık, ufaklık!
Ufaklık, hadi ama.
İşte bu, harika!
İyi çocuk!
Baba, onu sevdim.
Bir ismi var mı?
Evet var.
"Geçici Ziyaretçi"
Onu rahat bırakın, zaten Lucas
olmayınca bu ev çok boş geliyordu.
Annene sormalısın.
Anne!
Evet?
Lütfen buraya gelir misin?
Müziğini oldukça tatlı buldu.
Gerçekten mi? Ne kadar iyi bir köpek!
Ve onu bırakmam gerekiyor.
Kıvırma yok.
Ve sen... onu teşvik etme.
Etmiyordum.
Aynen öyle.
Baba, ondan
dışarı çıkabilir, bunu al.
Evet, bu daha iyi.
- Hoşuma gitti.
- Güvenli.
Hazır mısın, evlat?
Artık gidebiliriz,
bunu beğendim.
Dün gece
Michael'la görüştün mü?
Evet, yıldız kaymalarını
izlemeye gittik.
Güzel, değil mi?
Çok romantik.
Evet, çok.
Acaba siz...
Yardımcı olabilir miyim?
Bu ufaklığı dün istasyonda buldum,
sahibi bulunana kadar bakamaz mısınız?
Bakmak mı? Burası misafirhane değil,
köpek barınağı ahbap.
Onu buldum sadece,
ne yapacağım?
Bir bakayım.
Şirinmiş,
yeni bir sahip bulabilirim, ama...
Bana iki hafta verin.
İki hafta mı?
Evet, yerimiz yok.
Affedersiniz.
Sizi önümüzdeki hafta ararım,
tamam, hoşça kal.
- Selam, Mary Anne.
- Nasıl gidiyor, Parker?
Harika. Aslında,
sana bir şey sormak istiyorum.
Elbette, istediğini sorabilirsin.
Şuna bak!
Minik yaramaz, merhaba.
Muhteşem!
Nereden geldin sen?
Dün onu istasyonda buldum...
bilmiyorum, kaybolmuş gibiydi.
Gerçekten mi? Çok şirin!
- Bunu asmak istiyorum.
- Tamam, iyi.
- Pencereye mi?
- Farketmez, nereye istersen.
Parker, bu köpek yavrusu olağanüstü!
Onu ister misin?
Ne, ben mi alayım?
Güzel bir köpek yavrusu.
Ne dersin, Antonio?
Yeni oda arkadaşı.
Hayır, Antonio!
Tamam, tamam.
Günaydın, Profesör.
Jess.
Tek şeker, 2 porsiyon krema...
Nasılsınız?
Karşılığında bir arkadaş istemez misin?
Mesela bir köpek.
Nakiti tercih ederim.
Büyüyünce
iyi bir bekçi köpeği olur.
Hot dog'lar için bekçi köpeği mi?
Hiç sanmıyorum.
Ben de sanmıyorum.
Bu zamanda
kim bir köpek almak ister ki?
Yani, onu besleyeceksin,
yürüyüşe çıkartacaksın, yıkayacaksın...
Onun için de
bir şeyler alabilir miyim?
Tabii ki.
Biraz daha alın.
Tamamdır, sağ ol, Jess.
Sağlıcakla.
- Bir haber var mı?
- Hayır, ne arayan var ne soran.
Kimse yok mu?
Tuhaf, gerçekten tuhaf.
Tutar mısın?
Kate... yardımcı olması
için hazırladı, asabilir misin?
Hadi ama.
Olur, asarım.
Duyarlı birisin.
Biliyorum, biliyorum.
Sırt çantasından
gerçekten hoşlanmış gibi.
Profesör trene
köpekle binemezsiniz.
- Köpekle binilmiyor.
- Aynen öyle.
Tamam kesin, bir dakika,
bir şey söyleyeceğim.
İlk bölümdeki tekrarı atla
ve sözlerle birlikte girin.
Tamam mı?
Daha iyi.
Bir parça daha hızlı çalmalısın.
Ve söz kısmı geldikten sonra...
Derin bir nefes almaları lazım.
Merhaba.
Bu harika.
Ufaklığı da oynatalım mı?
- Pekala, tekrar yapalım.
- Evet, en baştan.
Kutusundan çıkan tek şey bu.
"Yamanashi", görünen kadarıyla.
- Nedir bu?
- Japonya'da bir yer.
- Sıradışı bir köpek, Parker.
- Kesinlikle.
Bu bir Akita,
Akita... böyle derler.
- Özel bir cins.
- Öyle mi?
- Nedir o?
- Hachi.
- Ne?
- Japonca 8 demektir, şanslı rakam.
Öyle mi?
İyi şans, çok hoş.
Hachi...
Hachi güzel bir isim, sence?
Belli ki, sekizinci yavru olarak doğdu.
Sekizin mistik bir anlamı vardır,
cennete uzanıp, toprağa düşendir.
Ne düşünüyorsun?
Onu ister misin?
Ben mi? Hayır.
O seçimini yapmış gibi görünüyor.
Ne anlamda?
O artık senin sorumluluğunda,
benim değil.
Bu bir sorun yaratır mı?
Belki, sen onu bulmadın...
o seni buldu.
Kim bilir?
Bu nedenle, takma kafana.
Dediğine göre Akita,
savaş ve avlanma için yetiştirilirmiş.
Bir anlamda, asil bir cins.
Ken, onun görkemli evini
nerede bulabileceğini de söyledi mi?
Bir sürü yere afişi astım.
Birisi Hachi'ye sahip çıkacaktır.
Hachi de kim?
Bu... tasmasında asılıydı, bir sembol.
Ona isim mi verdin?
- Hayır, ben...
- Onu bırakmak istemiyorsun.
- Hayır, ben...
- İstiyor musun?
Onu bırakmak istemiyorum, sadece...
Kendin itiraf ettin...
bizim gitmemizi mi istiyorsun?
Öyle bir şey demedim.
Hachi?
Nereye gittin?
Hayır.
Tanrım... Parker, aylardır
uğraştığım zor bir çalışmaydı!
Üzgünüm, üzgünüm.
Bütün gece dışarıda kalacak Parker.
Buraya giremez, beni duydun mu?
Seni duydum.
Şimdi hallediyorum.
- Aylardır bununla uğraşıyordum!
- İnan bana, üzgünüm.
Bu iş sadece benim için değil,
tüm şehir için önemli!
Benim için de öyle.
Dört aydır bu
model üzerinde çalışıyorum.
Yaptığın çalışmaları beğeniyorum.
Belli oluyor, içine ediyorsun!
Kate, bu doğru değil.
Bana sakin ol deme!
Hachi.
Hadi ufaklık, hadi.
İşte böyle, içeri gidiyoruz.
Ve seni onlara kabul ettireceğim.
Tamamdır.
Pekala, işte buldum seni.
Evet.
Bak burada ne var.
Soyun 4000 yıldan
daha eskiye dayanıyormuş.
Doğru mu?
Başka neler varmış?
Bu nasıl?
Yazdıklarına göre
insanlara son derece yakınmışsın.
Bunu biliyor muydun?
Bana söyleyebilirsin.
Biliyorsun, evet,
tabii ki biliyorsun, o biliyor.
Her şeyi kapatalım.
Şimdi senin için
bir yer bulmalıyız.
Şurası fena görünmüyor, ha?
Tamam.
Burada kal, tamam mı?
Orada kal. Yat.
Tamam,
seninle biraz oturabilirim.
Yakala!
Affedersin.
Rahatsız etmek istememiştim.
- Ben de yukarı geliyordum.
- Evet, elbette.
Sadece bir geceliğine, tamam mı?
İyi çocuk.
Burada kal, her şey yolunda.
İnanamıyorum.
O bir "Yankees" hayranı.
Olamaz.
- Evet, aynen öyle.
- Gerçekten mi?
Eğlenceli olacak.
Hachi, seninle
bir oyun oynayacağız.
Bu bir top. Top.
Atacağım, sen de onu bana
geri getireceksin, tamam mı?
Evet, hazır mısın?
Hadi, koş yakala.
Hayır, hayır, hayır, topu.
Hachi, Hachi! Hayır.
Hachi!
Atacağım, ve getireceksin,
tamam mı? Hadi.
Getir.
Hachi, hayır, topu al!
Hachi, buraya!
Hadi, gel!
Hadi, al, al.
Hachi, Hachi!
Hadi, bu top, al.
Hadi ama, yapabilirsin,
yapabileceğini biliyorum.
Onlara çok acımasız davranıyorsun.
Köpeğin başı dertte,
ve babam da iyilik yapmak istiyor.
İşte, gördün mü?
Anne.
Top, top, top!
Topu almalısın.
Bak böyle.
Onu kaybettik.
Alo?
Afişte mi gördünüz?
Köpek sahibi misiniz?
Hayır, henüz arayan olmadı.
Emin ellerde olsun istiyoruz.
Ama numaranızı bırakırsanız,
kocam daha sonra sizi arayacaktır.
Bir saniye, kalem arıyorum.
Alo.
Köpek yavrusu verilmiş.
Evet, çok üzgünüm.
Hayır hayır, Hachi!
Pekala, hadi oraya götür.
Götür.
Hayır, gelemezsin. Olmaz.
Ben işe gidiyorum.
Akşam döndüğümde görüşürüz.
Hoşça kal.
Günaydın, Profesör.
Geciktiniz.
Buyrun hazır.
Tek şeker, iki porsiyon krema.
Trenin kalkması için 3 dakika
tüm yolcularımız lütfen yerlerine geçsinler.
Pardon, pardon.
Hachi!
Ne yapıyorsun burada?
Ne yapıyorsun? Ne?
Eve git, tamam mı? Git.
Evet, biliyorum, yapma.
Eve git, hadi. Ben trene
binmeliyim, yürü, yürü.
Tamam, hadi,
gel bakalım. Hadi.
Profesör.
Treni bekletmemi ister misiniz?
Yapabilir misin?
30 saniye.
Sağ ol.
Eve,git! Tamam mı?
Git! Eve git.
Chuck, treni biraz
bekleteceğiz, tamam mı?
Eve git! Yürü, yürü!
Eve dön!
İşte eğitim bu, değil mi?
İyi çocuk!
Profesör...
- Beklettiğin için sağ ol.
- Emin misiniz? - Evet, eminim.
Tamam, gidiyoruz, yürü.
Belki bir taksi çağırmalısınız.
Hayır, eve yürürüm, sağ ol.
Tanrım.
Parker?
İşe gitmemiş miydin sen?
- Gitmiştim.
- Öyleyse neden bahçeyi kazıyorsun?
Treni kaçırdım.
Söyleme, ne diyeceğini biliyorum.
Üstünü kirleteceksin,
bunu ben hallederim, sonraki treni yakala.
Tamam, teşekkürler.
Ve sen...
Buradan ayrılma.
- Ayrılmayacak.
- Akşama görüşürüz. Hoşça kal.
Keyfine bak.
Al bakalım.
Tamam, bir tane daha vereceğim.
Bir tane, başka yok.
Yavaş, yavaş.
İyi mi?
Tatlı mı?
Tamam, tamam...
bu sonuncu artık.
Al, çiğne.
Akıllı Hachi.
Tamam,
bu beni son ikna edişin.
Hepsini al.
Bu harika, herkes harikaydı.
Sizinle gurur duyuyorum.
- Nihayet.
- Tekrardan sonra bitirin.
- Ve geç kaldığım için affet, tamam mı?
- Sorun değil.
- Ceza yok mu?
- Hayır, vermeyeceğiz.
O zaman teşekkürler.
Hachi!
Burada ne arıyorsun?
Şeker de ister misiniz?
- Chuck.
- İyi şanslar.
Hachi!
Ne yapıyorsun burada?
Tren istasyonu.
Evet bayan, 7:30'da trenimiz var.
- Tüm gün burada mıydı?
- Hayır, 2 dakika önce geldi ve oraya oturdu.
Dalga mı geçiyorsun?
Kate'le mi geldi?
Ben görmedim.
Pekala.
O zaman eve gidiyoruz.
Aynı saatte.
Hadi, hadi oğlum.
Anne!
Evet, hayatım.
Buradayım.
Merhaba!
- Cips getirdim.
- Harika.
Bayan Wilson, memnun oldum.
Michael, ben de!
Bana Kate diyebilirsin.
Tamam.
Lezzetli görünüyor.
Bunları babama götürür müsün?
- Emin misin?
- Evet, arka bahçedeydi.
Tamam, ızgara orada mıydı?
Evet, orada.
Tanıştığımıza memnun oldun.
Ben de.
- Keseyim mi?
- Evet, ufak ufak, hayatım.
Küçüklüğümden beri
gitar çalmak istiyordum.
Öyle mi?
Evet, dokuz veya on yaşlarındaydım.
Ama kardeşim parmaklarımı
arabanın kapısına sıkıştırdı.
Ben de bırakmak zorunda kaldım.
Bilmiyorum, belki tekrar başlarım,
müziği çok severim.
Ve kim çalarsa çalsın
hepsine büyük saygı duyarım.
Michael, kızımı seviyor musun?
Evet, efendim.
Seviyorum.
Güzel, zor günlerinizde de bunu unutma.
Elbette.
Hachi bu Michael.
Michael, Hachi.
Memnun oldum.
Hachi, yakalamaca oynar mısın?
Evet? Tamam, hazır mısın?
Yakala!
Git, getir onu buraya!
Hachi! Koş arkasından!
Hadi, topu getir!
Michael, topu istiyorsan gidip
kendin almalısın, Hachi getirmez.
Kafasına silah
dayasan da getirmez.
Michael, iyi misin?
- Her şey yolunda.
- Aşkım, sen iyi misin?
- Devam edin.
- İyi olduğuna emin misin?
Acımadı, sorun yok.
Ben topu alıp geleyim.
Tamam.
Ben iyiyim, bakın.
- Ayağın burkulmadı değil mi?
- Bensiz oynayamazsın.
Tamam, tamam.
Topu yarım metre uzağa
atacağım sen de getireceksin, tamam mı?
O kadar atarsam getirir misin?
Getirmez misin?
Öldüm.
Getirmek mi?
Evet. Geri getirmesi
için topu atıyorum ama getirmiyor.
Akita'dan değil, Parker.
Getirmeye karşı bir şeyleri mi var?
Hayır, ama top peşinde
koşturacak bir cins istiyorsan, buluruz.
Hayır, Hachi iyi,
memnunum.
İyi. Çünkü, Akita istemediği bir
şeyin peşinden koşmak istemiyor.
Peki ya ne isterler?
Trene geliyor, çünkü seninle
arasında özel bir bağ var.
Ve sonra, "Dostum, topu getir!"
Bunu neden yapsın?
Eğlence için olabilir.
Belki kurabiye için.
Aslında, benim
mutlu olmam için yapabilir.
Onları satın alamazsın,
onlar Japon, Amerikan değil.
Evet, bütün hepsi saçmalık.
Topu getirmesini istiyorsan...
onun için özel bir nedeni olmalı.
Ona sorarım.
Hayır, hayır,
Hachi, buraya gel.
Sen gelemezsin, üzgünüm.
Gelemezsin. Hadi.
Burada kal.
Pekala, gidelim.
Hadi gidelim.
Hachi, hachi,
buraya gel, buraya gel.
Gidelim, buraya gel, hadi.
- Günaydın, Milton.
- Günaydın.
Seni gördüğüme sevindim.
- Selam Myra.
- Günaydın, Parker.
Güneşten mi kaçıyorsun?
Önce yola bak.
- Günaydın, Profesör.
- Günaydın, Parker!
Hala söz geçiremiyor musun?
Hayır, hayır,
onu ben getirdim.
Buraya gel evlat.
Artık eve dönebilirsin, eve.
Beni anlıyor musun?
Akşam görüşürüz,
hadi şimdi hemen eve.
Akıllı çocuk.
- İyi günler, Carl.
- Size de, Profesör.
Hachi.
Al bakalım.
Milton'a söyleme, tamam mı?
Hachi.
Tamam, tamam,
bu kadar yeter.
Pekala, hadi eve gidelim.
Hadi, hadi.
Her gün beni beklerken "Ne kadar iyiyim"
diye düşünüyorsundur kesin.
Hachi!
Hadi, gidelim, gidelim.
Daha şampanya!
Şampanya getirin.
Ben... Bilmiyorum.
Belki mutfaktadır.
Düğünümüzde
bile kimse bizi takmıyor.
Erkek, kız, erkek, kız.
Karı seviyorsun, ha?
Gel yürüyüşe çıkalım,
sen ve ben.
Sadece ikimiz.
Bir şeyler söyle.
Hachi!
Bu harika oldu, Jake.
Teşekkürler.
Kate! Hachi'yi gördün mü?
İstasyonda değildi.
Hayır, sabahtan beri görmedim...
buraya gel.
Ona bir bak.
Gözlerinde gizlenmiş 30 yıl.
Güzel, değil mi?
Evet, öyle.
- Programın gerisindeyim.
- Yakalarsın.
Şovun başladığını hayal et.
Genç bir şarkıcı
La Bohème söylemektedir.
Bir sürü dansçı tabii ki. Sonra, rock,
rap, hip-hop, jazz ve... HAMLET!
Her şey bittiğinde bütün konuklar
şovu ayakta alkışlamaktadır.
Belediye başkanı seni bulur, yanına
çağırır ve yaptıkların için teşekkür eder.
Nasıl?
Evet.
Hoşuma gitti.
Hachi!
Buraya gel oğlum!
Hachi?
Hachi.
Burada ne yapıyorsun?
Pekala.
Geride dur, otur,
Hachi, sakin.
Hadi, hadi, git.
Yürü, yürü, defol git!
Kaç, kaç, kaç!
Parker!
Bir kokarca
tarafından saldırıya uğradık.
Bize katılmak ister misin?
Hayır, ben gitsem iyi olacak.
Tamam.
Gece pencereleri açın.
Gerçekten hala kokuyor muyuz?
Sanırım öyle.
Anne!
Merhaba, hayatım!
Ne oldu?
Sana bir şey söylemem gerek.
Tahmin et.
Ne?
Pekala, sıkı dur.
Bende bir farklılık görüyor musun?
Olamaz.
Evet!
Bu harika hayatım!
Bu harika bir haber!
Hemen büyükanneni aramalıyım!
Babam nerede?
Her zamanki yerinde.
Baba!
Baba!
Ne yapıyorsun?
Bu tam vücut masajı,
her şey kitapta var, gördün mü?
Yakında büyükbaba oluyorsun.
Kaslarının altına
doğru ovalamam lazım...
Baba, baba!
Yakında bir bebeğim olacak.
Hamileyim.
Sen...
Tanrım.
Gerçekten mi?
Evet.
Bir bebeğin mi olacak?
Büyükbaba olacağım.
Cate, buna inanamıyorum!
Merhaba, hayatım.
- Anne.
- Üzgünüm, geciktim.
Bunlar ne?
Sana yararı dokunacak bir kaç ürün.
Taze sebze, ahududu,
kısrak sütlü pide, tahıllar...
Hamileyken, baban bana
sürekli ançüezli, acı biberli pizza getirirdi.
Beni yerken görmeliydin.
25 yılda neler
yaşadığıma inanabiliyor musun?
Biz daha uzun süredir birlikteyiz.
Babamın bana ilk hoşça kal
dediğini hatırlıyorum, arabayla dönmüştü,
işlerden çok sıkıldığı için
kaçıp seni görmeye gelmişti.
Pencereden onu izlediğini hatırlıyorum.
Ona sarılmak için
kapıdan koşarak çıkmıştın.
- Telaş yapıyorum.
- Biliyorum.
Am ben hep
daha fazla düşünürdüm.
Evet, kesinlikle.
Hiç kimse gibi.
- Böyle yapman gerekmiyor.
- Yapmayacağım.
Tamam.
Hachi! buraya gel,
Hachi, buraya gel!
Her zaman
orada onu mu bekliyor?
Baksana.
Hadi, eve gidelim.
Eve gidiyoruz.
Merhaba, Profesör.
İyi akşamlar, Parker!
İyi akşamlar, Mary Anne.
Bir köpeğe bunları nasıl öğrettin?
Her gün gelmesi şaşırtıcı.
Parker!
Parker!
Muhteşem görünüyorsun.
Kusursuz biri değilim.
Teşekkür ederim.
Başka bir arzunuz var mı,
hanımefendi?
Yerine göre olabilir.
Her şey.
Her şey mi?
Evet.
Her şey.
Çok uzun zamandır beraberiz.
Sana en son ne zaman
teşekkür ettiğimi bile hatırlamıyorum.
Seni çok seviyorum.
Ben de seni.
İlginç.
Özellikle de köpek ya da kokarca
gibi kokmadığın zamanlarda.
Ama bu sık sık olmuyor.
Öyle mi?
Sen öyle san.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni seviyorum.
Pekala, Hachi, hadi!
Hachi, hadi!
Hadi ama, Hachi, sorunun ne?
Ne var?
Buraya gel! Gel.
Sorun ne söyle bakalım.
Ters giden bir şey mi var?
İyi görünüyorsun.
Neler oluyor?
İyi misin?
Pekala, şimdi iyi misin? Hadi.
Nesi var?
Bilmiyorum.
Hachi, karar ver.
İşe gitmeliyim. Hadi dostum.
Ben gidiyorum.
- Gelmiyor. Seni seviyorum tatlım.
- Ben de seni. Akşama görüşürüz.
Son şansın.
Hoşça kal!
- Selam, Mary Anne.
- Sana da Jess. Nasılsın?
- Sana kahve ve çörek getirdim.
- Teşekkürler.
Hachi nerede?
Hachi!
İşte geldi.
Seni gördüğüme sevindim.
Topunu mu getirdin?
Topu nereden bulmuşlar?
Oynamak ister misin?
Bak burada.
Hazır mısın?
Koş.
Git yakala, yakala.
Harika, şimdi bana getir!
İşte bu!
Ben de bunu istiyordum.
Hadi tekrar, daha uzağa.
Bırakmak yok.
Tamam, git yakala, git.
İyi çocuk.
Evet, işte böyle!
Geri getir. Gel, gel.
Nasılda akıllı!
İyi çocuk! Sen çok akıllısın!
Bunu gördün mü?
Topu atttım, ve getirdi!
İlk defa getirdi! Harbiden getirdi!
Evet, tebrikler.
Sağ ol.
İyi çocuk!
Tamam, ben işe gidiyorum.
Topunu al.
İlk defa.
İlk defa!
Durun, bekleyin, Profesör!
Size hemen bir kahve yapacağım!
Pekala.
Üzgünüm, geciktirdim.
Ne yaptığını gördün mü?
Topunu atıyorum ve getiriyor.
Görmemişsindir.
Topunu al.
Benim almamı mı istiyorsun?
Yapamam, işe gitmeliyim.
Bunu yanıma alıyorum, tamam mı?
Hazır.
- Sağ ol.
- Bir şey değil.
- Saat 5'te görüşürüz.
- Ben yerimde olacağım.
Eve, Hachi!
Eve dön!
Tamam, gel buraya.
Gel buraya, bana gel.
Tamam, tamam.
5'te görüşürüz, tamam mı?
Akıllı oğlum, eve dön şimdi.
Artık daha iyi şeyler var mı?
Pekala, hatırlarsınız, size
John Philip Suso'dan bahsetmiştim?
Yüzyılın başlarında yaşadı.
Çok ünlü biriydi,
ama bilinen büyük bir kaydı yoktu.
Müziğin kaydedilmesine izin vermezdi.
Her şey Thomas Edison'un
yeni icadıyla başladı... Fonograf.
Ama, yasak Edison'u durdurmadı ve gizlice
geçit töreninde çaldığı marşı kaydetti.
Bu ilk korsan
kayıt olarak tarihe geçti.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Suso haklı mıydı?
Peki şimdi? Belki bugün
bazı şeyler yeterli geliyor,
...sahnede cd-player'ı fişe
takıyorsunuz ve... bu kadar.
Bilmiyorum.
Sizden oldukça yaşlıyım, ama müziğin
içinde özel bir şeyler olduğuna inanıyorum.
Hayat kaydedilebilir, ama kalp yazılamaz.
Kolaya kaçmak doğamızda var.
Efendim.
Nesi var?
Kalp krizi gibi görünüyor.
Hoş geldin Hachi.
Nasılsın?
Merhaba, Hachi!
Yarın görüşürüz, Hachi.
İyi geceler, Hachi.
Dostum.
Eve gitmeye hazır mısın?
Evet mi?
Merhaba Hachi.
Nasılsın?
Bunu nasıl yapıyorsun?
Üzgünüm.
Andy!
Gitme zamanı hayatım.
Burada kal, tamam mı?
Döneceğiz.
Ruh artık bedenden öte değil dedim.
Ve beden artık ruh değil.
Ve kimse, Tanrı bile, hiçbirimizden
yüce değil.
Baktığım her yerde
Tanrı'yı duyuyor ve görüyorum.
Benim için kusursuz birinin
var olduğuna inanmıyorum.
Tanrı'yı kadın ve erkeklerin yüzlerinde ve
aynadaki yansımamda görüyorum.
Sokaklarda, her birinde imzası bulunan,
Tanrı'dan gelen mektuplar buluyorum.
Ama bırakın oldukları yerde kalsınlar.
Çünkü ben nereye gidersem
gideyim aynı mesajı ileteceğim.
Sonsuza dek.
Artık beklemene gerek yok.
O geri gelmeyecek.
Pekala, Hachi.
Sen ne yapacağını daha iyi bilirsin.
Hadi, dostum, hadi.
Gidelim.
Hadi, gel.
Hadi, Hachi, gel hadi.
Artık bizimle kalacaksın, gidelim.
Gitme vakti,
Ronnie bizi bekliyor.
Hadi, Hachi, atla bakalım.
İşte bu iyi çocuk.
Aferin, Hachi.
Ne haber, hergeleler?
Andy?
Hachi!
Andy!
Ne oldu hayatım?
Hachi! Hachi, geri dön!
Hachi! Hadi ama.
Bir ziyaretçiniz var gibi.
Selam dostum, yeni eve
hoşgeldine mi geldin?
Üst kattan başlıyoruz,
hemen hemen her şey hazır.
Bodrum katına bir şeyler yapabilir miyiz?
Kiler uzun süredir hazır.
Çörekle beraber çikolata ister misin?
Hayır, çikolata sevmiyorum.
Hachi, burada ne arıyorsun?
Şuna bak...
Yerine gidiyor.
- Uzaklardadır sanıyordum.
- Ben de öyle.
- Muhtemelen açtır.
- Yumuşak kalpli birisin, Jess.
Hachi! Hot dog ister misin?
Al, ye, hot dog.
Belki verdiğin şeyi beğenmemiştir.
Lezzetlidir. Bunu Jess hazırladı,
seversin.
Nereden geldi o buraya?
Bir anda çıkıverdi.
Hadi evlat, ye.
Dikkatli ol, Hachi.
Onun hot dogları senden bile yaşlıdır.
Hayır, dinleme onu, boşver.
Hachi!
Tanrım.
Merhaba!
Seni için çok endişelendim.
Sana ihtiyacım var.
Onun yanındaki de kim?
Profesörün kızı.
Muhtemelen onlarla birlikte yaşıyor.
Hachi de kaçmış mı?
Sanırım öyle.
Hadi eve gidelim.
Onu yalnız bıraksanıza!
Sessiz ol, onların sorunu.
- Hadi.
- Hadi dostum.
Çok teşekkürler.
Teşekkürler.
Böylesi daha iyi.
Bana kahve ver.
Jess, hadi, bana bir kahve ver.
Ben de onu düşünüyorum.
Hem de her gün.
Hachi, seni sevdiğimizi biliyorsun
ve bizimle kalmanı istiyoruz.
Gitmek istersen de...
İyi ol.
Tamam mı?
Hoşça kal, Hachi.
İyi günler, Hachi.
Hachi! Al bakalım.
Ama Myra'ya söyleme, tamam mı?
İyi geceler, Hachi.
- Günaydın, Jess.
- Selam, ne istersin?
- Sanırım büyük bir hot dog ve iki çörek.
- Güzel.
Dikkatli ol, sıcaktır.
Lucky, buraya gel!
Hadi, tatlım.
Lucky!
Affedersiniz efendim.
Şu köpek...
Evet?
Herkes onun farklı olduğunu söylüyor?
Sizi niye ilgilendiriyor?
Üzgünüm,
ben Teddy Barnes, gazeteciyim.
Yolculardan onun
hakkında bir sürü şey duydum.
Bilmiyorum ama,
belki iyi bir hikaye çıkabilir.
Ben Boliens, Carl Boliens.
B- o- l- i- e- n- s.
- "H" yok.
- Anladım.
Onu buldum ve güvenilir
ellere teslim ettim.
Öyle mi?
Peki Carl...
Nerede yaşıyor?
Pekala... Kimse tam olarak
nereden geldiğini bilmiyor.
- Onu hiç takip etmedin mi?
- Hayır, etmedim.
Her zaman istediği gibi davranır.
Fotoğraf çekebilir miyim?
Gazete için.
Elbette, sorun değil.
Hachi, sorun yok, değil mi?
Teşekkür ederim, bu çok iyi.
İlk olarak, tek çeksem?
Köpek olmadan mı?
Tamam. Otur bakalım.
Hayır, yani...
Tamam, anladım, elbette.
Memnun olurum, çok naziksiniz.
Tamam, şimdi beraber alayım.
Evet böyle iyi.
Oraya bak, kafanı çevirme.
Gülümse... Harika.
"Sadık köpek ölen
sahibinin dönmesini bekliyor."
Hachi.
Sana para göndermişler,
yiyecek bir şeyler alınsın diye.
Ben de sana
yiyecek bir şeyler alıverdim.
Bu hafta, bu üçüncü.
Bir şey istersen, bankam açık.
Sakın seni beslemediğimi söyleme.
Hachi'yi seviyorlar.
Bak, hoş değil mi?
Merhaba Hachi.
- Bu parayla ne yapacaksın?
- Ben onun bakıcısıyım.
Ne demişler bak.
Hachi. Merhaba.
Nasılsın?
Al bakalım, Hachi.
Bu senin için.
Acıkmış, ha?
Evet, öyle görünüyor.
Çok soğuk, değil mi?
Ben Jess,
aperatif standım şurada.
Ken-Fyuts Esi,
Profesör Wilson'un arkadaşıyım.
Profesörün arkadaşı mısınız?
Tek şeker, iki porsiyon krema.
Makaleyi okudunuz mu?
Okudum.
İsmimi gördünüz mü?
Evet, gördüm. Bu...
İki kere.
Masraflara ben de
yardımcı olabilir miyim?
Hayır, paraya gerek yok.
Hasta falan olursa?
Tedavisi için.
Toplarız. Yolcular, satıcılar.
Hepimiz onu seviyoruz, ilgileniriz.
Burası artık Hachi'nin evi oldu.
Her gün, aynı saatte, aynı yerine gelir.
Her gün.
Ona iyi bakabilir misiniz?
Ona mı?
Elbette.
Gitmeliyim.
Hot doglar beni bekliyor.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Ben de.
Çok teşekkürler.
Yıllar oldu değil mi?
Bazen, gece uyandığımda,
Parker'ı düşünürüm.
O iyi bir arkadaştı.
Nasıl hissettiğini anlıyorum.
Arkadaşım Parker
asla eve dönmeyecek, Hachi.
Ama Hachi burada
beklemek istiyorsa, Hachi beklemeli.
Onu beklemek istiyorsun, değil mi?
Uzun bir ömrün var, Hachi.
Pekala beyefendi,
şimdi yemek zamanı. İyi çocuk.
Biraz daha ister misin?
Al bakalım.
Bunu da al, son parça.
Lezzetli, değil mi?
Her zamankinden mi?
Neden hiç tavuk
kanadı satmıyorsun?
Bu...
Hardal?
Bayan Wilson?
Sizi görmek güzel.
Merhaba.
Profesörün karısı, değil mi?
Bugün
- Venedik Taciri -
Parker Wilson
- İyi bir koca ve baba -
Kate.
Ken?
Uzun zaman oldu.
Evet, öyle.
10 yıl.
Buna inanabiliyor musun?
Selam Hachi.
İyi günler, Hachi.
Şekerli kahve, ve hot dog
üstünde hardal yok. Ketçap olabilir.
Burası en iyisidir.
Hachi?
Hachi.
Yaşlı dostum,
hala bekliyor musun?
İyi çocuk.
Sarıl bana.
Sonraki tren gelene kadar
seninle bekleyebilir miyim?
Sağ ol.
Sağ ol.
Hachi.
Minicikmiş.
Hoşuna mı gitti?
Evet.
Bak şuna.
Bu benim.
Bunu hatırlıyorum.
Resmin çekildiği günü hatırlıyorum.
Çok tatlıymış.
Bunlar düğünden.
Evet, burada.
Büyükbabam Hachi'yi nerede buldu?
Aslında, Hachi
büyükbabanı buldu.
Nasıl?
Bir gece büyükbaban
trenle eve dönüyordu.
Trenden indi ve
peronda yürürken...
Uyan.
Oğlum.
Hadi, gidelim.
Hadi koş!
Hachi!
Oğlum!
Büyükbabamı hiç hatırlamıyorum,
ben çok küçükken öldü.
Ama, o ve Hachi hakkında çok şey duydum,
sanırım onu tanıyabiliyorum.
Onlardan değer vermeyi ve sadakati
öğrendim, sevdiklerimi asla unutmamayı.
Kısacası, Hachi sonsuza
kadar benim kahramanım.
Baksana seni
gördüğüne nasılda sevindi.
Gezelim mi?
Hadi, Hachi, gidelim.
Asıl Hachi 1923 yılında
Odate, Japonya'da doğdu.
Sahibi Tokyo Üniversitesi Profesörü
Dr. Eisaburo Ueno, Mayıs 1925'te öldü.
Hachi, Shibui istasyonuna
döndü ve onu orada 9 yıl bekledi.
Hachi, Mart 1934'te öldü.
Bugün Hachi'nin bronz heykeli Shibui
istasyonunun önünde hala onu beklemektedir.
Çeviri: Zero Cool
Tüm Hayvan Severler İçin
ZeroCool@turkcealtyazi.org