Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Yusuf KABADAYI
[Gabriel]
İyi seyirler.
Öldüğüne inanamıyorum.
Zelda? Gitme vakti.
- Cehennemde çürü, dangalak herif.
- Sana söylüyor olmalı.
- İyi şanslar Tommy.
- Sağ ol J.J.
- Gitme Tommy. Seni seviyorum.
- Yine, sana diyor.
Tommy, Christy'yi unutma.
Geri çekil!
En fazla buraya kadar gelebilirim.
Sen gelmiyorsan, ben de gitmiyorum.
Selam dostum.
Nerede bu lanet kardeşim?
Seni almak için geç mi kaldı?
Bu çocuk her şeye geç kalıyor.
Her şeye.
Adam hayatı boyunca bir şeyi
erken yaptı.
Kaçış arabasıyla kaçtı.
Kardeşim öyle biri değil.
Tam bir aziz.
Burada olmamasına şaşırdım.
Onlardan biri mi?
Kardeşim her zaman geç kalır.
Bu adam,
kendi cenazesine bile geç kalır.
Sana söylüyorum, geç, geç...
...işte geldi.
Selam, Chooch.
Selam.
Ne zamandır orada beklediğimi
biliyor musun?
Tommy, çok kötüydü.
- İki buçuk saat güneşin altında
beklemek, kötüydü. - Geciktim, tamam mı?
İşemek için benzin istasyonunda durdum.
Adamların silahı vardı.
Bu şimdi mi oldu?
Beni öldüreceklerini düşündüm.
Üzgünüm geç kaldım.
Sen iyi misin?
Bu konuda konuşmak istemiyorum.
Ben...
- Seni gördüğüme çok sevindim.
- Evet ben de.
Dışarıda olmak güzel.
- Salak herif.
- Bunu nasıl yapacağını nerede öğrendin?
Araba parkında.
Tamam, bak. Geç kalmadım tamam mı?
İşemek için benzin istasyonunda
durmadım. Sadece...
...Cooper'ın maçındaydım.
Futbol.
Nasıl yaptı? Yani, nasıl oynadı?
Cooper'ı orta sahada oynatıyorlar.
Onun asıl istediği kanat oyuncusu olmak.
Bilirsin, Emily Janison şu harika
az yağlı çıtır keklerden getirdi...
...ve biz eğlenirken zaman akıp gitmiş.
Evet, bir hapishanenin önünde...
...üç koca saat beklemenin ne demek
olduğunu bilirim.
Sen kardeşimsin. Seni seviyorum,
bu yüzden yalan söyledim.
Sadece herkesin
mutlu olmasını istiyorum.
Cankurtaran yeleği ister misin?
Senin için kırmızı bir tane var.
Dinle Vik. Sadece eve gitmek,
duş almak...
...yaşadığım bu stres ve tansiyondan
elimden geldiğince kurtulmak istiyorum.
- Çok şey mi istiyorum?
- Tik tak?
Bunun hiç yardımı olmuyor, Vik.
Vik!
- Kahretsin, Vik.
- Ne?
- Eve hoş geldin.
- Ed burada olacak mı?
O benim kocam ve bu da onun evi.
Hayır, demek istediğim burada
kalmama izin veriyor mu?
Elbette. Niye bunu sordun ki?
Çünkü benden nefret ediyor, Vik.
Annem her zaman ne derdi?
"Nefret Hitler içindir."
Hadi ama. Ayakların üzerinde
durana kadar bizimle kalıyorsun.
Gidelim. Grammy bozuluyor.
Sonunda çıktığım için
heyecanlı değil mi?
Yani.
Yani mi? Yani mi?
Vik. Yani ne?
Tom, ona tam olarak hapishanede
olduğunu söylemedik.
Kalbi var. Çok endişelendik.
Kalbini biliyorum.
Peki üç yıldır neredeydim ben?
Fransa'dan evine hoş geldin!
Gel.
- Merhaba Tom.
- Selam Ed.
Seni özledim.
Coop. Seni görmek güzel dostum.
Alex?
Cooper, Alex, amcanıza söyleyecek
bir şeyiniz yok muydu?
- Ne?
- Merhaba, Tommy Amca.
- Merhabalar Tommy Amca.
- Sağ olun. Bu gerçekten çok hoş.
Encino'ya hoş geldin.
- Encino'ya hoş geldin.
- Tamam.
Gidebilir miyiz, anne?
Çocukların nesi var?
Biraz gerginler, Tom.
Fransa'ya gerçekten giden biriyle
hiç vakit geçirmediler.
Evet, Tommy'miz oldukça uluslararası.
Notre Tom.
Neşeli biri.
- Hayır. - Büyükanne CDlerden
Fransızca öğreniyordu.
- Pour trois ans.
- "Üç yıl boyunca."
- Tout pour cette jour.
- "Hepsi bugün için."
Kulaklık takmıyor, bu yüzden
ben de oldukça iyiyim.
Fransızcan çok iyi.
- Ou sont tes valises?
- Ne?
Çantalarının nerede olduğunu
bilmek istiyor.
Evet, Tom. Fransa'dan o küçük kutu
dışında bir şey getirmiş olmalısın.
- Fransa.
- Gigi'yi izliyorduk. Fransa'yı seçtim.
Kalbi? Onu üzemezdim.
Bir kez olsun birini üzsen.
Arabanı alıyorum.
Köfte yiyeceğiz. Altı buçukta.
Yemek yemek için bu kadar zaman
beklemek istemiyorum.
Birazdan gelir. Nazik davran.
Tamam, peki.
Onu yerine koy.
Hangi cehennemde?
Yemek yemek istiyorum.
Eddie'nin biraz kömüre ihtiyacı var.
Muhtemelen eskiden Christy ile gittikleri
o terk edilmiş tren yoluna gitmiştir.
- Onu hiç sordu mu?
- Hayır.
Umarım sormaz. Belki de oraya gitmek
ona iyi gelecektir.
Sevdiği çoğu yer
fazla değişmediği için mutluyum.
Bu değişti. Geçen bahar o köprüyü
tekrar kullanmaya başladılar.
- Yemekten sonra Justin'lere
gidebilir miyim? - Ödevin ne olacak?
Matematiği bitirdim. Biraz fen kaldı,
ama onu sonra da yapabilirim.
Alex daha az ekmek, daha fazla yemek.
- Anne, sevmediğimi biliyorsun.
- Biliyorum, ama...
Mükemmel. Bunu eve götürelim.
Garip.
Tommy'nin uyku bozukluğu var, bir de...
İzin ver. Gördüğünüz gibi çocuklar...
...bir yıldan fazla süre Fransa'da zaman
harcayan çoğu insan yemek konusunda...
...oldukça korumacı olabiliyor ve çoğu
zaman onu sarıp kendi...
- Odalarına.
- ...odalarına götüyorlar.
Nasıl ya da nerede istersen öyle ye.
Hayır. Ne var biliyor musunuz?
Niye burada yemiyorum ki?
- Haklısın. Ne için bekliyorum ki?
- Fransızca konuşmak, Tom...
...oraya yakın zamanda dönmeyi
düşünüyor musun?
- Ne demek istiyorsun?
- İstatiksel olarak konuşursak...
...Fransa'ya giden insanlar
geri döndüklerinde...
...çoğu zaman tekrar
Fransa'ya dönüyorlar.
Birini mi bekliyoruz?
Sen bekle. Ben giderim.
- Güzel.
- Tommy! Tommy!
Ben gidip bir bakayım.
Bir dakika izin verin.
- Hemen döneceğim. - Defol git buradan
kendini beğenmiş, beş paralık...
- Her zaman olduğu gibi yakışıklı, Viki.
- Kardeşimden uzak dur, hamamböceği!
- Bok arabası. Büyük adamsın, sert çocuk!
- Arabamı tekmeleme!
Evet.
- Ben de bundan bahsediyorum.
- Ceza alıp hapishaneye gitmesine izin verdin.
Kel kafalı azgın kocan nasıl?
- Arabanı parçalamadan önce defol git!
- Tommy!
Büyükanne'nin ufak projesi.
Dinle, Vik. Kapıda konuştuğun
Gray'di değil mi?
- Çam kokusu sıktım. Hoşuna gitti mi?
- Viki. Viki, Gray'le baş edebilirim.
Onu bu evin etrafında istemiyorum,
senin etrafında da istemiyorum.
Dışarı çıktım. Mutluyum.
Aptalca bir şey yapmayacağım.
Seni tekrar kaybetmek istemiyorum.
Beni tekrar kaybetmeyeceksin.
Söz veriyorum.
Büyük ihtimalle yorgunsundur.
- İyi geceler.
- İyi geceler.
Burada olsaydın çok daha kolay olurdu.
Christy mi?
Evet. Onu özlüyorum.
Biliyorum, tatlım.
Berbat ve acı vericiydi.
Ama bu yepyeni bir dönem.
Dinle, muhtemelen gündeme gelmeyecektir
ama bilmelisin ki...
...Fransada'yken Louvre'da ikamet eden
biriyle nişanlandın.
Ne mutlu bana.
Fransız uzay programında
astronot olmak için...
...eğitim aldığından dolayı
seninle birlikte olamayan...
...Simone adında genç ve güzel
bir Parisli bayanla.
- Ne mutlu ona.
- Annem ve babam ona bayılırlardı.
Tabi yaşıyor olsalardı
ve o gerçek olsaydı.
İyi geceler.
33.Hat, Los Angeles şehir merkezi.
- Evlat.
- Evet?
- Şartlı tahliye departmanı nerede?
- Koridorun sonunda.
- Ne yaptın? - Böyle bir soruyu sana
sorsam ne hissederdin?
Gayet iyi.
Hiçbir şey yapmadım.
Kimin idrarı olduğunu sanıyorlar ki?
Thomas Zelda.
Seninle konuşmak güzeldi.
Dik dik baktığım için üzgünüm,
ama "şartlı tahliye memuru" denince...
...beklediğim tam olarak sen değilsin.
Buna tenezzül bile etme...
...çünkü hayalarını ezer ve onları sana
bir biberliğin içinde geri gönderirim.
Böylesi daha iyi.
- Merhaba anne.
- Selam, ahbap.
Beni alt kattaki kafeteryada bekle.
Tamam anne.
Thomas Zelda.
Pekâlâ, bir bakalım.
Etkileyici bir ıslahevi listesi,
birkaç tane araba hırsızlığı...
...askıya alınmış ve sonra büyük tatil...
...eyaletler arası dolandırıcılıktan ve
film korsancılığından hapishanede 36 ay.
Evet. Üç yıllığına taze mevye ve
sebzelerden vazgeçtim...
...böylece Çin'deki insanlar
Gerçek Sevgili'nin tadını çıkardı.
Oğlumu eve götürmek istiyorum,
bu yüzden lafı uzatmayalım.
Dediklerimi yapar, haftada bir buluşur ve
beladan uzak durursan hiçbir sorun yaşamayız.
Beladan uzak duracağım.
1222 Victory'ye git ve...
...Bay Geissman'ı gör.
Senin için bir iş ayarladım.
Bir işe ihtiyacım yok.
Babamın endüstriyel boya işi vardı
ve onu tekrar çalıştırmak istiyorum.
Ben de bir balerin olmak istiyorum.
Git.
Dinle. Büyük ihtimalle bunu milyonlarca
kez duymuşsundur...
...ama ben buraya gelen
diğer adamlar gibi değilim.
Hayatımı tamamen değiştireceğime %100 söz
veriyorum. Ve bunu nasıl yapacağımı biliyorum.
Eski bağlantılarına sahibim ve tıpkı onun
yaptığı gibi, evleri boyayarak işe başlayacağım.
En büyük başarı hikayen olmama izin ver.
Bunu yapabilirim.
Arr! Korsan Burger'e
hoş geldiniz, dostlar.
Tüm bu korsan olayını kavramalısın.
"R"yi iyice vurgula.
- Arr-r-r!
- Pekâlâ.
- Arr.
- Evet.
Seni arkada işe başlatacağız...
...bu yüzden şu yeleği alayım.
Birinci adım. Donmuş patatesleri
sepete boşalt.
Ama sakın, tekrar ediyorum
sakın yeşil ışık yanmadan...
...sepetleri yağın içine koyma.
- Peki sonra?
- Bu kadar.
İlk günden ona fritözü öğretiyor.
Denemek ister misin?
Yapabilir miyim?
Bu herif yanacak.
- Tıpkı senin yandığın gibi.
- Evet, evet.
Işık yeşile dönmüyor Denizci.
Evet. Onu fritöze koy...
...baloncukları izle.
Al, bir tane marul sana doğru geliyor.
Herkes bu kadar çabuk öğrenmiyor.
Şimdi de Birinci Lig atıcısı mı oldun?
- Evet, şu marulu at sen bana.
- İyi iş çıkarıyorsun.
Başlama gene.
Sakın, aklından bile geçirme.
Nerede bu? Yemek yemek istiyorum.
İşteki ilk günü. Belki de geç saate
kadar çalışacaktır.
Evet, muhtemelen milkshake makinesiyle
ilgili üst düzey bir toplantısı vardır.
Kazadan sonra on bir ay boyunca
kız kardeşinin altını değiştirdim.
Bir kere bile şikayet ettim mi?
Ona biraz şans ver.
Tamam. Peki.
Bekleyeceğiz.
Tanrı'm, şu bluzunun öne doğru
çıkmasına bayılıyorum.
29.Hat, Encino.
Elbette benim kardeşim Fransa'ya
asla gitmedi.
- Ne?
- Ne? Yok bir şey.
- Sanırım bir şey söyledin.
- Hayır, sadece pantolonunu beğendim.
- Kapat çeneni, seni incitmeyeceğiz!
- Nereye gidiyoruz?
Dizim!
Nereye gidiyoruz?
Bırakın beni! Nereye gidiyoruz?
Yürümeye devam et ve
çeneni kapat.
Hadi ama!
Çıkarın şu şeyi kafamdan.
Yavaş. Çıkarın şunu.
Bir şey... Ne...
Sürpriz!
- Tanrı'm, Gray!
- Şaşırdın mı?
- Şaşırmadın mı?
- Az daha altıma yapıyordum.
Ona yeni bir pantolon getirin.
Nasılsın? İyi görünüyorsun. Eve hoş geldin,
pislik herif. - Sağ ol dostum.
- Anlaşılan işlerin harika.
- Evet, ofisi görmelisin. Hadi.
Buradaki arabaları ayrıldığım kızlara
veriyorum. Teselli ikramiyesi.
J'ai faim.
Dur tahmin edeyim.
"Acıktım."
Burası da ofis. Nasıl?
- Aşırı, tıpkı sen gibi.
- Aşırı falan değil. Hoş.
Ne istersin? Biftek, ıstakoz, havyar,
peki ya Cindy? Kesinlikle.
- Saçını beğendim.
- Teşekkürler.
- Burada olmamalıyım, Gray. - Bunu
söyleyeceğini bildiğimden seni kaçırdım.
- Merhaba Tom. - Rahatla, birkaç saat
keyfine bak tamam mı?
Hem gidersen,
seni öldürmek zorunda kalırım.
Ne var biliyor musun? Birkaç dakikam var.
Belki şu sosislilerden alabilirim.
Biliyordum. Biliyordum!
Mitch, Mitch!
Sana söylemiştim.
Ona bir sosisli getir, tamam mı?
Cindy'yi de hazırla. Yarın onu
öğle yemeğine götürecek.
- Özlendin dostum. Gerçekten özlendin.
- Oldukça iyi iş çıkarmışsın.
Çin'de altı milyar göz var.
Bir şeyler izlemek zorundalar.
Hay aksi.
Rahatlamaya gideceğim.
Gelmek ister misin?
Sabunu ayağınla almayı öğrensen
iyi edersin, kaltak.
Tekrar hoş geldin.
Hiç sanmıyorum.
Pekâlâ.
Affedersin. Şu San Francisco'daki
Çinli herifler...
...bana çok para kazandırıyorlar,
ama tam bir baş belasılar.
Gerçekten öyleler.
Sağ ol tatlım.
Beni yüzüstü bırakmadığın için kiliseye
gidip mum yakarak...
...Tanrı'ya şükretmediğim bir pazar
günü bile olmadı.
Başka bir deyişle, sağ ol Tommy.
Kadeh kaldıralım.
Sana kadeh kaldırıyorum, teşekkür ediyorum
ve seni geri istiyorum.
Çatlak kardeşinin ne dediği umrumda değil,
sana gerçekten iyi bakacağım.
- Sağlığına.
- Sağlığına.
- Sen aklını mı kaçırdın?
- Tanrı'm, Vik.
Bir gündür evdesin ve
o insanların yanına mi döndün?
Benimle gel.
- Karanlıkta oturarak ödümü kopardın.
- İyi.
- Ne diye azarlıyorsun? Yetişkin bir adamım.
- Dinle. Bu senin hayatın.
- Elbette benim hayatım.
- Eğer berbat etmek istiyorsan, sen bilirsin.
Nereye gidiyoruz?
Ne yapıyoruz?
Ne yapacaksın,
beni garaja mı kilitleyeceksin?
Babamın kamyoneti.
Onun ilk kamyoneti.
Cilalanana kadar bekleyecektim, ama...
...zaman olduğunu sanmıyorum.
Vik. Bu şey gıcır gıcır görünüyor.
Bunu aklından çıkarma, Tommy.
Gray'in kanına girmesine izin verme.
Babamın eski şirketini al ve onu tekrar
yenile. Bunu yapabilirsin.
Bunu yaptığına inanamıyorum.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Teşekkürler.
Her şey için sağ ol.
Keşke Christy burada olup tüm
bunları görebilseydi.
Onu geri getirebilseydim yapardım tamam mı?
Böylece istediğin her şeyi almış olurdun.
Christy bunu yapmanı isterdi. O bunu
yapmanı isterdi.
- Bu gece için üzgünüm.
- Biliyorum.
Yeni iç dekorasyon, yeni tekerlekler.
Her şey yepyeni. Harika görünüyor.
Edgar, hafifçe bastır.
- Hafifçe bastır. Çok yayma.
- Birdenbire uzman mı oldun?
Bir aptal bile bastırmakla yaymak
arasındaki farkı bilir.
Peki neden ben sadece üzerine
ufak bir parça koyamıyorum?
Şimdi bu, bulaştırmak.
- Bu işten nefret ediyorum.
- Hapishanede yaymaktan iyidir.
Sabıkalı mısınız? Gerçekten mi?
Asla tahmin etmezdim.
- Midye Çörekleriyle iyi iş çıkarmışsın, Tom.
Marifetli ellerin var. - Sağ olun, Kaptan.
Kıç güvertesinde ufak bir karışıklık var.
Tuvalet.
Öğle yemeği fazla gelmiş herhalde.
- Birisi kusmuş. Temizlemeni istiyorum.
- Siparişinizi alabilir miyim?
Bir tane Eşkiya Burger, Fırkateyn Kızartması ve
bir tane de Vanilyalı Gemiçırpması istiyorum.
Hay hay, dostum.
Hadi, Denizci Tom. Güverteyi temizle.
Denizci?
- Kıç güvertesi bu tarafta. Daha güzel
kokmuyor. - Bir dakika.
Denizci, bir emir verdiğimde senden
tüm dikkatini isterim.
Christy. Christy! Christy!
Ölmemiş.
O ölmemiş!
KIZ KARDEŞİMİ ÖLDÜR!
Doktor sorun olmadığını söylüyor.
Dolgu tam bünyesine göre olacak.
- Bana öldüğünü söylemiştin!
- Hoşça kalın.
- Ne oluyor?
- Her şey yolunda, arkadaşlar.
O gerçek bir korsan değil.
Benim erkek kardeşim.
Tatlım, her şey yolunda.
Arabasının patladığını söylemiştin!
Patladığını!
Odaya ihtiyacım var, Denise.
- Bay Ballandorf...
- Denise, odaya ihtiyacı var!
Kardeşimi hatırlarsın.
Merhaba Bay Ballandorf.
Nasılsınız?
Tamam. Sana bir şey söyleyeceğim
ama önce sakinleşmeni istiyorum.
- Tamam. Sakinim.
- Öncelikle...
...seni dünyadaki her şeyden
daha çok seviyorum.
Sen benim kardeşimsin
ve seni incinmiş görmek istemiyorum.
Bu benim için çok zor.
Al.
Şunu söyleyerek başlamak istiyorum ki...
...Christy'yi hiç sevmedim ve hiçbir zaman
senin için yeteri kadar iyi olduğunu düşünmedim.
İçeri girdikten altı ay sonra,
seni terk etti.
Mümkün değil.
Seni terk etti, Tommy. Önüne gelenle
yatmak istedi. Beş para etmez biri.
- Sana bittiğini söylemek istedi, ona
izin vermedim. - Neden?
Hapishanede olmanın zor geldiğini biliyordum.
Bunu daha da zorlaştırmasını istemedim.
- Bu olmuyor.
- Evet, oluyor.
Hayır, olmuyor.
- Bende yazdığı mektuplar var. Bana
bir sürü mektup yazdı. - O bendim.
- Pardon?
- Bunu yaptım çünkü seni seviyorum Tommy.
- Artık acı çektiğini görmek istemiyordum.
- Peki ya cinsel kısımlar?
Evet, o kısmı biraz iğrençti.
Kızdın, değil mi?
Bana neden onun öldüğünü söyledin?
Fritzi işten çıktı, ben de Ed için
çalışmaya başladım.
Çocuklar futbolla cidden ilgilenmeye
başladılar.
Pencereli odayı eklediğimiz yıldı,
hatırladın mı?
Mektup yazmakla da baş edemiyordum.
Bu yüzden onu öldürdüm.
Evet.
Muhtemelen gazı kapatmalısın.
Denizci Tom, hemen arabayı geri getir...
...yoksa güverteden atılacaksın!
- Bu "kovuldun" anlamına geliyor,
kara adamı. - Emredersiniz, Kaptan.
Kimsiniz?
Benim. Tommy.
Aman Tanrı'm.
- Şimdi Korsan Burger'de yedim. - Biliyorum,
orada çalışıyorum. Şartlı tahliyenin bir parçası.
Dinle, yoluna devam ettiğini biliyorum,
başkasına aşık olduğunu biliyorum ama...
Aman Tanrı'm.
Bunun olduğuna inanamıyorum.
Biliyorum. Benim...
- Sadece sana bunu söylemek istemiştim.
- Tamam.
Bir daha yapalım mı?
Bir daha mı?
Bir kez daha?
Öldüğünü sandım.
Gerçekten mi? Oldukça iyi yol
katettiğimi sanıyordum.
- Hayır. Viki bana öldüğünü söyledi.
- Ne?
Evet, ben hapishanedeyken bunun beni
koruyacağını düşünmüş.
Bu çok...
Biliyorsun, beni hiç sevmedi.
- Kafamda, ikimiz için milyonlarca
plan yapmıştım. - Tommy...
- Hayır. Evlilik, çocuklar, kendi boyama
işimi yürütmek. - Yavaşla, yavaşla, yavaşla.
Bunu bilmelisin.
Kardeşim öldüğünü söylediği halde...
...seni sevmekten asla vazgeçmedim.
- Baştan başlamak istiyorum. Ağırdan
almalıyız biliyorum. - Chris?
Kahretsin.
- Bu kim?
- Frank.
- Christy?
- Frank kim?
Frank. Frank benim erkek arkadaşım.
Gir şu banyona.
- Christy? Selam, yavrum.
- Merhaba, sevgilim.
- Burada ne yapıyorsun?
- İşe gidiyordum. Biraz azdım.
- Ben de hızlı bir kaçamak yapayım dedim.
- Bu, çok güzel.
Niye cevap vermedin? Cevap vermeyince
ne kadar tedirgin olduğumu biliyorsun.
Ben de tam duşa girmek üzereydim.
Sanırım suyun sesinden seni duymadım.
Şu apartman. Neden gidip bize
kahve almıyorsun.
- Beş dakika sonra seninleyim.
- Tamam.
- Tommy, kafam karışmıştı.
- Senin mi kafan karıştı?
- İzlemek istiyorum.
- Yüce İsa!
Bu hoşuma gider.
Bir dakika sonra seninleyim.
Tamam.
- Git, git, git. Pencereden dışarı.
- Bekle. Pencere mi?
Benimle başka bir erkeği yakalarsa
onu öldüreceğini söylemişti.
Tommy...
Bu ne?
Bu...
...Maui için aldığım ufak bir sürpriz.
Tamam.
33.Hat, Los Angeles şehir merkezi.
Pazartesileri saat dörtte burada
olduğunu sanıyordum.
Sen kimsin, Yağmur Adam mı?
Her şeyi hatırlayan bir kaçıkla ilgili
bir film. Unut gitsin.
Hiç birini öldürdün mü?
O konuyu düşünüyorum.
Komiksin.
Maç sayısını yaptım.
Bana oyun topunu verdiler.
Ne o, hokey mi?
Beysbol.
Gerçekten seninle konuşmamam gerekiyor.
O benimle konuşmadı.
Ben onunla konuşuyordum.
İçeri.
- Bir saat içinde çıkmazsam, polisi ara.
- Tamam.
Benim hatam. Polis sensin.
Bir buçuk gün oldu ve sen kovuldun.
Senin derdin ne?
Batırdım. Ama nedenlerim vardı.
Siz çocukların her zaman
nedenleri oluyor.
Öncelikle, ben "o adamlar"dan değilim,
bu yüzden lütfen bana "o adamlar" demeyi kes.
- İkinci olarak da...
- O adamları bana anlatma.
O adamlardan bir kariyer yaptım.
O adamlardan biriyle evlendim.
Yani o adamları iyi tanıyorsun.
Günün daha iyi bir kısmını...
...sana ikinci bir şans vermesi için
Korsan Burger'ın kaptanına yalvararak geçirdim.
Tanrı'm, gerçekten minnettarım.
Biliyorum. Babanın işini
yürütmek istiyorsun.
Bu kariyer günü değil, Bay Zelda.
- Hapishaneye geri dönmek mi istiyorsun?
- Hayır.
- Korsan Burger'e dönmek istiyor musun?
- Hayır.
Diyelim ki sadece bu iki seçeneğin var.
- Ne yapıyorsun?
- Fırkateyn Kızartmasını pişiriyorum.
Fırkateyn Kızartmasını 350 derecede
kızartıyorsun.
Hayır. Dost Patatesler 350 derecede
kızartılır, tıpkı Duble Ekmekli gibi.
Sen hiç Duble Ekmekli kızartmadın ki.
Bu pişmiş, ezik!
Bu gerçekten duygularımı incitti.
Peki ya sana "başarısız bir yankesiciyle bir
fahişenin evlilik dışı oğlu" desem nasıl?
Ne yani siz bu musunuz çocuklar?
Büyük patates münakaşası mı?
Sizin hiç hayaliniz yok mu ya da
hayatlarınızda yapmak istediğiniz bir şey?
Var, bilirsin...
...iyi bir hayat yaşamak,
hapse girmemek...
...belki bir aile kurmak, bunun gibi
şeyler işte.
Gerçekten dans etmeyi seviyorum.
Bunda iyiyim.
Denizci Tom, teslimat var.
Rotadan ayrılma, Denizci.
- 30 deniz milinin altında kal, Denizci.
- Tamam, tamam.
Aç şunu, Christy. Aç şunu.
Alo?
Benim, Tommy.
Seni görmem gerek.
Tommy, geçen gece bir hataydı.
Sen neden bahsediyorsun?
Üzgünüm. Şu anda gerçekten kafam
çok karışık.
- Konuşamam. Ailemin yanına gitmeliyim.
- Bekle bir dakika. Christy!
- Christy!
- Üzgünüm.
Arr!
Burada ne yapıyorsun?
- Sen burada ne yapıyorsun?
- Ben burada yaşıyorum.
Biliyorum. Sen Papadopolous'sun.
"Franklin, 413" yazıyor.
Ethan, buraya gel.
Bu babasının soyadı. Bunu seni buraya
getirmek için yaptı.
Bu yüzden bana nerede çalıştığını sordu.
O zaman araba satıcısı için çalışmıyor
olmam iyi bir şey.
Burada bekle.
Ethan...
...hemen buraya gel.
Beşe kadar sayıyorum, genç adam.
Bir...
...iki...
Şapka da ne öyle?
...üç...
Bunu daha iyi mi takacağını düşünüyorsun?
Nasıl istersen.
...dört...
Evet. İşe yarıyor.
"Sonuçlar" kelimesinin anlamını
hatırlıyor musun?
- Hatırlıyorum.
- Hatırlıyorum.
İçeri girmişsin.
Evet. Bunu alman gerek.
Ne? Borcum ne kadar?
Ne diyeceğim. Çikolatalı Kek Ayaklanması
benim ikramım olsun.
Düz on üç diyelim.
Bu harçlığından kesiliyor.
Niye? Yemek yemeliyim.
Ethan, şapkayı nereden aldı?
Evlat, ben...
Onu nasıl aldı?
Zahmet verdiğim için üzgünüm.
Ne zahmeti.
Hepimiz için yeteri kadar var.
Toparlanmayı bitir.
Haftasonu için o kokmuş çöle gitmek
istemiyorum.
- Büyükannem mısır gibi kokuyor.
- Benimki de öyle.
- Tamam, yardımcı olur musun?
- Sadece söylüyorum.
Toplan.
Pazartesi görüşürüz.
Tamam. Biliyorsun, bu dairenin kesinlikle
boyanması gerekiyor.
Dekoratörümle konuşacağım.
- Benim odam mavi olabilir mi?
- Toplan.
Sadece söylüyorum, eğer boyama işim
çalışıyor olsaydı...
- Evet.
- İyi geceler, Bay Zelda.
Pazartesi görüşürüz.
Bekle bir saniye.
Bunu yanlış anlama çünkü sen iyi biri
gibi görünüyorsun.
Evet?
Eğer oğluma ümit vermezsen gerçekten
minnettar olurum.
Bir şeyler arıyor ve bunu
sende bulmasını istemiyorum.
Pazartesi görüşürüz.
Aç şunu. Aç şunu. Aç şunu.
Teşekkürler.
Ben bakarım.
Merhaba. Christy'yi görmeye gelmiştim.
Aman Tanrı'm. Bu harika.
- Parti ne için?
- Nişan partisi. Sana söylemediler mi?
- Hayır.
- Buna bayılacak.
Christy, korsanın geldi.
Aman Tanrı'm.
Müziğe ihtiyacın var mı,
yoksa kendininki mi var?
Küpe çiçeği içinde geldiklerini
kim bilebilirdi ki?
"Erkek arkadaşım" demiştin.
"Nişanlım" değil.
Seni üzmek istemedim.
Keşke birisi beni incitebilse,
birisi lanet gerçeği anlatsa!
- Özür dilerim.
- Bu adamla evlenemezsin. Peki ya biz?
"Biz" uzun zaman önceydi.
- "Biz" geçen geceydi.
- O sadece anlık bir şeydi.
Başım dönüyordu ve...
Frank'i seviyorum.
- Frank de kimin nesi?
- Frank Fabercini. Büyük Ekran Cini?
Harika biri. Bazen biraz güvenilmez oluyor
ama beni seviyor.
Ben seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum.
Sanırım bir parçam her zaman
seni sevecek.
Ama Tommy, üç yıldır hapishanedeydin.
Üç yıl. Şuna bak. Şuna bak.
Sen yokken, Frank bir iş kuruyordu ve o...
...Kuzey Vadisi'ndeki dört numaralı
Mitsubishi satış elemanı olacak.
Ne yapayım. Bir boyama işletmem var.
Gezegendeki en büyük işletme olabilir.
Mesele bu değil.
- Para için evleniyorsun.
- İstikbal için...
...gelecek için. Bir çocuk sahibi
olmak istiyorum.
Bu çok zor.
Eğer olaylar farklı olsaydı...
...muhtemelen seninle evleniyor olurdum.
Evet, evet.
İçeri dönmeliyim.
Bekle bir saniye, bekle, bekle.
Sadece hayatımı rayına oturtmak için bir
şans istiyorum. İstediğin erkek olabilirim.
Sanırım istediğim erkeğe
zaten sahibim.
Tommy, bekle. Bekle, bekle.
Bekle bir dakika.
Bana söz vermeni istiyorum.
Bana söz ver eğer...
...televizyon, DVD ya da yüksek teknoloji
ürünlerine ihtiyacın olursa bizi aracaksın.
Pes etmiyorum.
Christy'yi terk etme konusunda oldukça
fazla zaman düşündüm.
Ona bu kadar kafayı taktığım için
delirdiğimi düşünüyorsun, değil mi?
Hayır. Her ne kadar Christy ucuz bir
sürtük olsa da ve sen daha iyisini...
... hak etsen de, senin romantik biri olduğunu
ve hayallerine tutunduğunu düşünüyorum.
Al. Son kurabiye.
Pekâlâ. Bu biraz patavatsızcaydı.
Sadece onunla ne yaptığını anlamıyorum.
İyi biriyle birlikte olmalısın.
Sadece onun ihtiyaçlarını karşılayabilecek
birisini istiyor. Bunda bir sorun yok.
İşlerimi yoluna koymak için sadece biraz
zamana ihtiyacım var, tamam mı?
Kaç-kovala oynuyormuş gibi hissediyorum.
Ketçap mı?
İki kelime, "kaç-kovala."
Yani erken gelmesi mümkün değil.
Hayır, pazar gününe kadar çölde.
Neredeyse hallettim. Neredeyse hallettim.
Neredeyse...
Ne?
Nefesinin neden leş gibi koktuğunu
merak ediyor.
Hallettim. Demek ki gençliğim
tamamıyla boşa gitmemiş.
Pekâlâ. Hadi. Hadi, hadi.
Evlat! Evlat, evlat. Tamam!
- Bu duvarların oldukça fazla hazırlığa
ihtiyacı var. - Evet, öyle.
Pekâlâ. Dairenin duvarlarında iki kat
sıva var. Hadi şu süslemeleri parlatalım.
Yapacak işlerimiz var çocuklar.
Hadi bitirelim şu işi. Hadi.
Hadi.
Ufak çanak çömleklere dikkat edin.
Dikkat et. Tamam.
Çocuklar, o şamdanlara dikkat edin.
- Şamdanlar mı?
- Ben şamdan falan görmedim.
- Bunu nasıl kullanacağını biliyor musun?
- Evet.
Astarı almak için aşağı iniyorum.
- Bir süre seyredersem bana aldırma.
- İzleyebilirsin.
İyi. Çok iyi.
Boyayı mı döktün?
Ufak bir uyarıcıya ihtiyacın var gibi.
Onu yerine koy.
Bizi bunun bir parçası yaptığın için
sağ ol, Tommy.
Siz çocuklar bana bir iyilik yaptınız,
bunu unutmayacağım.
Lanet bir korsan olmaktan iyidir.
Sana bunu bir gün geri ödeyeceğim, Tom.
Büyük bir şekilde.
Ne gibi?
Nereden bileyim?
Daha şimdi aklıma geldi.
Aman Tanrı'm.
Boyanmışız.
Bir sır bilmek ister misin?
Elbette.
Bekaretimi bu kamyonette kaybetmiştim.
Aman Tanrı'm. Bu çok garip.
Ben de öyle.
Garipleşiyor.
Annem de öyle.
Demek öyle, daha da garipleşiyor.
- Angela.
- Sen ne düşünüyordun?
Aklını mı kaçırdın?
Sadece bu konuda ne kadar iyi olduğumu
bilmeni istiyordum.
Neyde? Yani, haneye tecavüz...
- ...seni tutuklattırabilirim.
- Mavi oda hoşuma gitti.
Tamam. Sadece arabaya dön.
Eğer bunu bir daha yaparsan
seni tutuklattırırım.
Senin şartlı tahliye memurun.
- Evet.
- Dairesine zorla girdin.
Evet.
Cesaretlisin.
Hadi, bin.
Sanırım beni kastediyor.
Tommy, sen kullan.
Arabayı beğendin değil mi?
Evet. Harika bir şey.
- Hadi. Bas şu gaza, bas. Korkma bu kadar.
- Tamam, tamam, tamam.
Hadi. Eğer bir polis görürsen, gazı kökle.
Sirenleri çalıştırmadan önce Meksika'da oluruz.
Bu golf arabası değil. Sür şunu.
Şartlı tahliyedeyim.
25 yerine 125 yapmak konusunda biraz
gerginsem kusuruma bakma.
- Tanrı'm, bu şey harika.
- İyi de yakıyor, değil mi?
- Bunu yapmayı seviyorsun, değil mi?
- Evet.
- Araba da hoşuna gitti.
- Bu arabayı seviyorum.
- İstiyor musun?
- Bunu bana yapma, Gray.
Tommy, seni geri istiyorum.
Geri dönmene ihtiyacım var.
Bu şeyi üst kademeye çıkarmak için
güvenebileceğim birine ihtiyacım var.
- Hapishaneden daha yeni çıktım.
- Peki işler senin için nasıl gidiyor?
Eğleniyor musun? Paran var mı?
İyi gecelek, değil mi?
Kimse ev boyayarak hapishaneye gitmiyor.
Hapse falan girmeyeceksin. Artık kayıt yapmak,
film ve video kasetler yok Tommy.
Asıl kaydı Çin'de internete yayarız.
Tamam mı? Kimse elini kirletmiyor bile.
Tommy, hapse giren ben olabilirdim.
Sendin. Tamam mı? Sana borçluyum.
Bırak sana bunu vereyim.
On iki milyon alıyoruz. Yarısı senin.
Altısı senin, altısı benim.
Bana bir iyilik yap. İstemeyi bırak.
- Üzgünüm geciktim.
- Başka bir sabıkalıyla mı görüşüyorsun?
Yani, aramızdaki şey bitti mi?
Ethan'ı kontrol etmek için eve uğradım.
Kulak ağrısı yüzünden bütün gece
ayaktaydı.
Çocuk iyi mi? Çocuğuna ya da onun kulağına
özel bir ilgi duyduğumdan değil.
Hayır, o iyi.
- Sağ ol.
- Güzel.
Gerçekten bunu ileri almalıyız.
İşe geç kalıyorum.
Benim işim fritözdeki soğan kalıntılarını
sıyırmak.
Gerçekten onları etkilemek istiyorum.
Sadece birkaç saniye sürecek.
Dün yaptığın şey akıl almaz derecede
aptalcaydı.
- Geçmişe bakıldığında, mümkün.
- Beni gerçekten kızdırdın.
Ama ne yapmaya çalıştığını biliyorum.
Bunu daha az aptalca yapmıyor,
daha anlaşılır kılıyor.
Gerçekten iyi bir boyacısın.
Teşekkür ederim. Ne değişti?
Ne demek istiyorsun?
Niye fikir değiştirdin?
Bilmiyorum. Küçük bir...
Küçük bir ses bana tekrar tekrar "Bu kadar
kızma. Bu kadar kızma." deyip durdu.
- Çocuk.
- Evet.
Sabıkalılarla çalışan tanıdığım
bir yargıçla konuştum.
Halledilmesi gereken bir boya işi varmış,
ben de ona senden bahsettim.
Ara onu.
- Unutma, hiçbir şey değişmedi.
- Hayır, ben...
Hayır. Gündüz işine devam ediyorsun
ve boş zamanlarında boyuyorsun.
Ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
Bunu batırmayacağını söyle.
Bunu batırmayacağım.
Benim Christy. Ne yapmanız gerektiğini
biliyorsunuz.
Christy, benim Tommy.
Asla pes etmem bilirsin.
İlk boyama işimi aldım. Nişanlandın
ama daha evlenmedin.
Bu delice gelebilir ama bunu bir şekilde
yoluna koyacağız.
Niye biliyor musun?
Niye biliyor musun, bebeğim?
Çünkü seni istiyorum. Duydun mu?
Seni istiyorum.
Tommy, fritözü temizlediğin için
oldukça neşeli görünüyorsun.
Bize başka bir boyama işi aldığım için.
Sanki içinde ölü biri var.
Bunu bilmelisin.
Aman Tanrı'm. Şuna bir bak.
Tommy, gel şuna bir bak.
Dostum. Ona vurmayı isterdim.
İsmini unutana kadar ona vurabilirim.
Onun adı Christy.
- O Christy mi?
- Belki de biraz terbiyesizlik ettik.
Her şeyi hallettim çok heyecanlıyım,
gelmek zorundaydım.
Pekâlâ.
Frank ile evlenmek zorundayım.
Evlenmeliyim.
Bunun çok içindeyim ve bir orkestra var.
Maui'ye gidiyoruz ve onu seviyorum.
Ama seni de seviyorum.
Ne?
İşte yapacağımız şu. Biraz farklı,
ama tek yolu bu.
Frank ile evleneceğim.
Ama sen ve ben istediğimiz zaman
görüşeceğiz.
- Ne?
- Sonuna kadar dinle.
Seyahat eder ve geç saatlere kadar çalışır.
İhtiyat Teşkilatı'nda. Biliyorum.
Bu yanlış. Hepimiz Katoliğiz. Ama sonunda,
hepimiz istediğimizi alacağız.
- Bunu yapmak istemiyorum.
- Hadi ama, tatlım. Bunu bir düşün.
Zaman içinde hoşlanacaksın.
Tanrı'm, şu an seninle sevişmek istiyorum.
Gerçekten seninle sevişmek istiyorum.
Ama ne yazık ki Frank ile düğün pastasının
tadına bakmaya gitmeliyim. Seni seviyorum.
Siparişiniz lütfen?
- Boşver onu.
- Aynı zamanda Frank Frabocini'yi de boşver.
Aklını mı kaybetmiş?
Kim aldatmayı planlarken
bir evliliğe girişir ki?
- En azından hangi kadın?
- Ona ne söyleyeceksin biliyor musun?
Ona, "Ya Frank'i terket ya da
bunu unut" diyeceksin.
Tes-li-mat.
Tommy. Çok arsız
bir kız arkadaşın var. Arr!
Köküme kadar sars beni.
Ben ne yapıyorum?
Zengin bir sevgilisi ve şimdi de
kocaman bir elması var.
Eğer akıllı olsaydım, eğer akıllı olsaydım
çekip giderdim.
Ne var biliyor musun?
Ne söylediği umrumda değil.
Hâlâ onu unutabilmiş değil.
Gerçekten bu adam için bir şey yapmak
istiyorum. Büyük bir şey.
Ne halt yapacaksın ki?
Nereden bileyim ki? Sadece bir jest.
Zavallı herif. Tüm hayatını tepetaklak
yapıyor.
Sence...
...beni de yapar mı?
Ne güzel. Sabıkalılar geldi.
Çiling! Çiling!
Yok artık!
Civciv çıkacak, kuş çıkacak!
Bir yargıç olmalıymışım.
Onların önünde yeteri kadar dikildin.
Dinleyin çocuklar. İçeri girelim,
duruma bir bakalım...
...saygılı olun ve bir profesyonel
gibi davranın.
Burada sadece oteller hakkında
bir dergi var.
Nasıl gidiyor, çocuklar?
İyi. Güzel ev, efendim.
Evet. Güzel ev.
Eğer evden atılırsam,
evi de yanımda götürürüm.
Öyle mi?
Daha önce tanıştık, değil mi?
Sanmıyorum.
Edgar.
Onu sar da işimize bakalım.
- Dostum, acıktım.
- Evet.
Bu hızda devam edersek,
öğleden önce buradan gitmiş oluruz.
Mükemmel.
- Aman Tanrı'm.
- Ne var? Fare mi?
Hayır. Kız kardeşim.
Ne yaptığına bakın.
Zelda ve Oğlu Boyama.
Thomas Zelda.
Bu çok güzel Tommy.
- Bu... - Tanrı'm, üzerinde bizim ismimiz de
olan bir tane yapar mı?
Büyük ihtimalle yarınki öğle yemeğinde.
- Tommy hanginizsiniz?
- Benim.
Teşekkürler. Merhaba.
İyi iş.
Beni kontrol mu ediyorsun?
Biraz. Ethan'ın yakınlarda maçı vardı
ve ben de gelip...
...nasıl gittiğine bakmanın kötü bir fikir
olmayacağını düşündüm.
- Aslına bakarsan gerçekten iyi gidiyor.
- Mükemmel.
Bunu duymak güzel. Yargıç nerede?
Bodrumda ufak parçalar halinde.
Fiyat konusunda biraz tartıştık,
ben de aşırı tepki gösterdim.
- Merhaba. Nasıl gidiyor?
- Üçte üç vurdum.
Bir basketbol oyuncusu için oldukça heyecanlı
olmalı. Tüm o üçlüler ve diğer şeyler.
Eğer gerçekten bir beysbol maçına gelseydin,
belki bir şeyler öğrenebilirdin.
Evet, bu kadarını istemek fazla olur
ama sağ ol. Meşgul biriyim, biliyorsun.
Tatlım, bize biraz müsade eder misin?
- Anne.
- Bir, iki...
- ...üç, dört.
- Bu gerçekten de etkileyici.
Sadece meraktan soruyorum,
beşe gelince ne oluyor?
Bilmek istemezsin.
Onu cesaretlendirmiyordum. Sadece
merhaba demek istedim.
Hayır, biliyorum.
Biliyorum ve buna minnettarım.
Çekici olmamak için elimden geleni
yapıyorum ama, bu kaybedilen bir savaş.
Yarın onun maçına gelmek ister misin?
Onu cesaretlendirecek bir şey
yapmak istemem.
Hayır, bence bir sorun yok. Sadece...
- Beysbol maçına gelmek ister misin?
- Dedin ki...
Hayır, sadece cevap ver.
- Cevap vereceğim. Sadece şeyi bilmek...
- Tamam, bir, iki...
Evet. Evet. Bu harika olur.
Çağırdığın için sağ ol.
Gördün mü?
- Tamam.
- Tamam.
- İşe geri döneyim.
- Tamam.
Evet. Evet. Bunu yapabilirim.
Yani amaç...
- ...topu yakalamak.
- Evet.
İyi iş!
- Koş, koş, koş, koş!
- Dışarıdasın!
Bu bir ikili oyun. Bu bir ikili oyun!
Çocuk iyi.
Bak, gösteriş yapıyor.
Sadece ben olduğumda, böyle değil.
Ama...
- Top oynayın!
- Yürüyün, Bulldoglar!
- Güzel.
- Güzel.
Ne zamandır sadece sen varsın?
- Bunu sadece beysbol ile ilgili tutsak
olur mu? - Elbette.
Bulldoglar!
Her zaman sadece ben vardım.
Ethan'ın babası dokuz yıl önce gitti,
o zamandan beri de sadece ben varım.
Hayır. Düzeltiyorum. Ethan'a hamile
kaldığım gece, ikimiz vardık.
Ama o zamandan beri sadece ben varım.
Onunla işte mi tanıştın?
Beysbol, doğru.
Ben pek takım oyuncusu değilim.
Kısa mesafe yarışlarını denedim.
Çoğu zaman başkalarının arabalarıyla.
- Evet, ben iyiyim.
- Oynayın!
Ethan'ın babası son derece seksi...
...ve son derece
çekici bir dolandırıcıydı.
Bana meleğim derdi.
Affedersin.
Hayır. Bunu bir çok kez söyledi,
ben de ona inandım.
Bir gün banka hesabımı boşalttı
ve arabamı alıp ortadan kayboldu.
Onu kurtarmak gibi bir fantezim vardı.
Ne aptalım.
- Birini önemsediğin için aptal olduğunu
düşünmüyorum. - Hayır, onu kastediyordum.
Resmin tamamına sahiptim
ama hiçbiri doğru değildi.
Kendimizi bir şeyleri yapmaya
ikna edebilmemiz gerçekten şaşırtıcı.
Hadi çocuklar. Bir sayı yapalım!
Birinci vuruş.
Hadi, Ethan! Odaklan.
İyi iş! Yürüyün, Bulldoglar.
Çok mu bağırdım?
- Evet.
- Tamam. Affedersin.
- Selam.
- Merhaba!
Bugün harikaydın, evlat.
- Futbolu sevmeye başlıyorum.
- Beysbol.
- Geldiğin için sağ ol.
- Bu çok eğlenceliydi.
- Çok eğlenceliydi. Beni çağırdığın
için sağ ol. - Evet. Harika.
- Pazartesi görüşecek miyiz?
- Evet.
Bekle bir dakika.
Maçta kendi hakkımda konuşurken...
...ben genelde özelimden bahsetmem.
Bunu uzun zamandır yapmamıştım.
Dinle. Bana bir açıklama borçlu değilsin.
Bunu sadece beysbolla ilgili tutalım.
Hayır, bir şey söylemek istiyorum.
Bu iş seni sertleştirir, tuğladan bir çok
duvar örmeni sağlar...
...ve bugün daha az sert olmak
iyi hissettirdi.
Bu yüzden, sağ ol. Sağ ol.
Günün nasıldı?
Harika. Dışarıda oturup ne yapıyorsun?
Rahatlıyorum.
Seni çağırması güzeldi.
- Evet, öyleydi.
- Şu Angela'yı sevdim.
Sevdiğini biliyorum.
İçeri girme. Yanıma otur.
Bira ister misin?
- Evet, önce bir işeyeyim.
- Açelyaların oraya işe.
Çocuklar yapıyor. Sanırım Büyükanne de
yapıyor. Sonra da gel otur.
Benimle dışarıda dur. Çok güzel bir gün.
- Küçük kardeşim.
- Pekâlâ.
Tamam. Pekâlâ. Ben sadece gidip...
Eve girmemi istememenin
bir sebebi mi var?
Saçmalama. Neden eve girmeni
istemeyeyim ki?
Yukarıda. Seni istiyor.
İsteyen sadece o değil.
Neler oluyor?
Viki!
- Hemen geliyorum.
- Viki!
- Ne oluyor?
- Hiçbir şey. O iyi. Sadece bayıldı.
- Bayıldı mı? - Evet. Görünüşe bakılırsa
kötü haberler almış.
- Vik? - Eve geldiğimde, Fransız Havayollarıyla
telefonda konuşuyordu.
Simone'nun fırlatılışını görmek için
hepimizi Paris'e götürecekti.
Senin nişanlın. Şu Fransız astronot.
- Vik, kahrolası Simone kim bilmiyorum!
- Hadi ama.
Tanrı'm, Tommy. MasterCard'ının son üç
hanesini okuyordu.
Onu durdurmak zorundaydım. Ona bugün
deneme kalkışı olduğunu...
- ...ve roketin patladığını söyledim.
- Kötü yakıt karışımı, hatalı kablo bağlantısı.
Simone kurtulamadı.
Nesiniz siz, deli falan mı?
Kurtulamadı mı?
- Evet.
- Var olmadı ki!
Grammy. Grammy, benim.
İyi misin? Çocuklar, ben hallederim
biraz izin verin.
Bayıldığını duydum. Sen iyi misin?
Zavallı Tommy'm. Çok üzgünüm.
İyi olacağım.
Tam bir facia. Tam bir kayıp.
Cesedini buraya getirecek misin?
Bir ceset var mı?
Je suis tres triste.
Ne söylüyorsun? O ne diyor?
"Çok üzgünüm."
Mon coeur. Mon coeur. La douleur.
"Kalbim. Kalbim. Acı."
Tanrı aşkına evlat! Hiç Fransızca
öğrenmedin mi?
Çok güzel!
- Siktir!
- Pardon?
- Edgar?
- Dilim için özür dilerim, hanımefendi...
...ama korkudan altıma ettim.
Bayan Pierce,
biz de bitirmek üzereydik.
- Çocuklar gerçekten harika
bir iş çıkardınız. - Buna minnettarım.
- Hepimiz minnettarız.
- Üst katı da boyamaya ne dersiniz?
- Bence harika olur.
- Mükemmel.
- Burayı tamamen bitirelim, sonra size
bir hesap çıkarırım. - Şahane. Teşekkürler.
- Evet.
- Evet!
Alo?
Angela. Benim, Tommy.
Kötü bir zamanda mı aradım?
Hayır. Merhaba. Hayır, biz de tam
doğum günü partisine gidiyorduk.
- O çocuğu sevmiyorum bile!
- Ne var ne yok?
Harika haberlerim var. Bayan Pierce
üst katı da boyamamızı istedi.
Bu harika.
İlk bilenin sen olmasını istedim.
Hoşça kal.
Arkadaşlar!
Fena değil. Sadece bir renk
değişikliği istiyor.
Bu duvarların hazırlanması lazım.
Gidip biraz astar alacağım.
Tommy, bizi bunun bir parçası
yaptığın için sağ ol.
Bizim gibi iki budala gerçek bir işte.
Hapisteki boyama dükkanında çalışmaktan iyidir.
- Rica ederim, dostum.
- Evet, bunu asla unutmayacağım Tommy.
Bir gün sana borcumu bir şey yaparak
ödeyeceğim. Büyük bir şey.
Sağ ol, Edgar. Şifonyeri taşıyarak
başlayabilirsin. Hemen döneceğim.
- Hadi.
- "Hadi" diyerek ne demek istiyorsun?
Geliyorum.
- Peki, bu büyük şey de ne?
- Ne büyük şeyi?
- Tommy için yapacak olduğun şu büyük şey.
- Ben nereden bileyim?
- Şimdiden sıkboğaz etmeye mi başladın?
- Ne yapacaksın demek istedim.
Ne kadar güzel dans ettiğini mi göstereceksin?
Onun için dans mı edeceksin, Edgar?
Ne var biliyor musun? Yaptığım her sikik
şeyi niye problem yapıyorsun?
Lanet mi?
Sikik. Evet, sikik.
Kahretsin.
Selam.
Selam. Burada ne yapıyorsun?
Eve gidiyordum, saat kaçta
çıktığını da biliyordum.
Seni izlediğim falan yok.
Neyse, sadece mola verdim ve sanırım...
Tamam, sanırım seni izliyorum.
İçeri gelmek ister misin?
Hayır. Ethan arabada.
Yapamam. Arabada uyuyakaldı.
Evet, evet. Sadece pencereyi arala
ve kapıyı kilitle.
Hayır. Sadece bir şey söylemek
için geldim...
- ...ve bunu şahsen söylemek istedim.
- Pekâlâ.
İşte buradayız ve işte.
Sen farklısın.
Ne kadar farklısın bilmiyorum,
ama öylesin.
Biliyorum, öylesin.
Seni sevdiğini biliyorum, bu çok önemli...
...ama o şimdiye kadar hiç senin gibi biri
için duygusal olarak böyle yanıp tutuşmadı.
Sana öyle demek istemedim.
Hayır, özür dilerim. Hayır, hayır,
"senin gibi biri" demek istemedim...
...çünkü sen senin gibi biri gibi
bir şey değilsin.
"Duygusal" doğru kelime mi ondan bile...
Doğru kelime "duygusal" mı ondan bile
emin değilim.
Şu anda, bunun doğru olduğundan bile...
Burada ne aradığımı bile bilmiyorum.
Ben...
Keşke bu her şeyi yoluna koysa.
Ben hâlâ...
Yarın akşam, yemeğe gelmek ister misin?
- Bunu yapmak istediğine emin misin?
- Hayır.
- Saat sekizde orada olurum.
- Mükemmel.
- Tamam.
- Harika.
- Bu gece çalışamam.
- Neden?
Çünkü bir randevum var.
Tatlım, kahvenin tadını güzelleştiren...
...şu sevdiğim şurubu bana getirir misin?
Teşekkürler, canım.
Soğuk bir akşamda çok iyi.
Ağustostayız.
Tamam, pekâlâ. Yardımı oluyor.
Oluyor işte.
Simone ve Tommy'ye olanlar için üzgünüm.
Anlamsız bir facia.
İki tane parçalanmış hayat.
Sen bu kadar güzelken,
sevmemek elde değil.
Nasıl görünüyorum?
Dışarı mı çıkıyorsun?
Matem terapisti, Grammy.
Matem terapistini görmeye gidiyor.
Matemim için.
Seni şerefsiz! Senin için her şeyimi riske
attım, karşılığını böyle mi veriyorsun?
Sen neden bahsediyorsun?
- Bana martaval okuma. Yüzük nerede?
- Ne yüzüğü?
Yargıç Pierce şimdi aradı. Karısının
yüzüğü gitmiş. Onu geri ver.
Onu ben almadım.
Harika. Gerçekten harika.
İnan bana, bunun benimle bir ilgili yok.
Tamam, sadece onu bu gece geri al Tommy
yoksa yargıç polisi arayacak.
Sana birkaç saat kazandırdım.
Sebebini Tanrı bilir.
Benimle bir ilgisi yok.
Bunu ben yapmadım.
Tam bir aptalım!
Bütün Peynirli Yarım-Ahtapot
siparişlerini iptal et.
Daha fazla yok. Hiç.
Tanrı'ya şükür buradasın.
O iki arkadaşın gittiler.
- Ne?
- Gemiyi terk ettiler. Üniformanı giy.
- Anlaşıldı.
- Bekle!
Korsan Burger'e hoş geldiniz.
Şiparişinizi alabilir miyim?
- Evet. Fırkateyn Kızartması.
- Harika bir seçim.
Selam, Rick.
Selam Tommy. Arayan Tommy.
Tommy, biz de senin aramanı bekliyorduk.
Dinle, senin için yapacağımız şu büyük
şeyi hatırlıyor musun?
- Biz mi? O benim...
- Edgar'ın senin için yapacağı şeyi?
Onu hallettik, dostum.
- Sadece yüzüğün nerede olduğunu söyle.
- Bekle, bekle, bekle.
- Yani daha onu almadın mı?
- Bana yüzüğün nerede olduğunu söyle.
Buna bayılacaksın.
Harika. Hadi. Hadi!
Onlardan sipariş vermeliyiz.
Tommy de kim? Neler oluyor?
Üzgünüm, tatlım. Bu çok karışık,
ama açıklayabilirim.
Tanrı'm. Şunun büyüklüğüne de bakın.
Bu o mu?
Ben hiçbir şey duymadım.
Burada mı? Burada mı?
O puşt burada mı?
Bana söylediğin şey bu mu?
- Şeref... Şerefsiz herif!
- Christy. Christy.
O yüzüğü geri almalıyım.
Tamam, durun, durun, durun.
Sakın. Hayır, hayır, sakın!
- Onu seviyorum.
- Ne?
- İkinizi de seviyorum.
- Evet ama, ben seni sevmiyorum.
Bu durumda sadece Frank'i seviyorum.
- Bu kadar yeter. Gel buraya.
- Hayır, dur, dur, dur.
- Peki ya yüzük?
- Çalıntı.
Umrumda değil. İhtişamlıydı.
- Bu kadar yeter. Gel buraya.
- Hayır, hayır.
- Dinle. Üzgünüm. Bunu yapmak istemedim.
- Sana vurmayacaktım.
Dürüst olmalıyım ki Frank,
bunu bilmemin bir yolu yoktu.
İyi bir nokta. Buz.
Ona biraz buz getir.
İşte, tam buraya. Sağ ol.
Veya donmuş sebze daha iyi olur.
Derin bir nefes almaya çalış. Derin bir
nefes al. Nefes al. Nefes al.
Bak, bezelyeleri onun hayalarının
üzerine koy.
- Pekâlâ, kafam çok karıştı.
- Hayır, kafan karışmadı. Bu adamı seviyorsun.
Ben sadece geçmişinden bir karmaşayım.
Frank, benimle ilgili endişelenmene gerek yok.
Hayatınızdan çıkıp gidiyorum.
Çünkü Christy, sana deli oluyor.
Christy?
Doğru. Bu doğru, Frank. Sadece
seni seviyorum. Bunu şimdi anlıyorum.
- Sevgilim.
- Dinleyin çocuklar.
Bölmekten nefret ediyorum
ama artık gitmeliyim.
Tommy?
Peki ya haftasonu olayı?
Hiç sanmıyorum ama yine de teşekkürler.
Angela.
Angela.
Onu geri aldım.
Tamam. Yargıcı arayacağım.
İyi geceler, Tommy.
Bekle bir dakika.
- Hayır, lütfen. Uzun bir gün oldu.
- Angela.
Bunun benimle bir ilgisi yoktu.
Bunu bilmeliydin.
Tamam. Sen değildin. Şimdi gitmeliyim.
Bekle bir saniye.
Şu iki aptalı kiraladım. Bu benim hatam.
Hepsi bu.
- Selam.
- Pekâlâ Ethan, yatağına dön.
Şimdi!
Tamam. Batırdım.
Özür dilerim. Gerçekten özür dilerim.
Sadece aramızdaki şeyin eskiden
olduğu gibi olmasını istiyorum.
Yapamam. Yapabilirim sandım. İstedim.
Ama yapamam.
- Neden yapamazsın? - Senin gibi
birisine azıcık bile olsa yaklaşamam.
Yüzük, o herifler.
Hayatında her zaman bela olacak
ve ben daha fazlasını istemiyorum.
- Zaten başımda yeteri kadar var.
- Bu doğru değil, Angela.
Lütfen, Tommy.
Eğer bize önem veriyorsan,
bizi rahat bırak.
Birileri özür dilediğinde, onları affetmemiz
gerektiğini sanıyordum.
- Bu farklı.
- Nasıl? Özür dilediğini söyledi.
Bir daha buraya gelmeyecek, değil mi?
Şu aptalca fikirlerin ve Tommy için
yapmak istediğin o...
...büyük şeyler hakkında sürekli
seninle alay ediyorum ya?
Evet. Evet, bazen gerçekten incitiyor.
Bu kez haklıydın.
O yüzüğü yürütmek şimdiye kadar yaptığın
en düşünceli şeydi.
Görüyorsun ya, ben sadece insanları
mutlu etmek istiyorum.
O ve Christy gerçekten mutlu olacaklar.
- Sence bizi düğüne davet ederler mi?
- Kuşkusuz.
Sağdıç olacağız.
Sana diyorum Edgar.
Tommy için yaptığın o şey...
...her şeyi onun lehine çevirecek.
Aracı yolun kenarına çek.
Onu geri getiriyordum. Böyle boktan
bir şeyi kim çalar ki?
Alo?
Sanırım biraz yardıma ihtiyacım var.
Zelda.
Çıkıp gidelim buradan.
Şartlı tahliye memuruma ne söylemeliyim?
Harbiden batırdım.
- Hiçbir şey söylemeyeceksin. Bu asla
olmadı. - Öyle mi?
Kayıt yok. Evrak yok. İz yok.
Nöbetçi polisin bana borcu var.
- Gerçekten mi?
- Gerçekten.
Adamım sen değil misin.
Sağ ol. Ciddiyim, sağ ol.
Bir de ben geri dönüyorum.
Cidden mi?
Evet, geri dönüyorum.
Tommy. Tommy, ayarlar ayarlamaz
San Francisco'ya gitmemiz gerekiyor.
Benim Çinli adamlarla tanışmanı istiyorum çünkü
yakın zamanda senin Çinli adamların olacaklar.
Al.
- Yüce İsa, Gray.
- Bu bir imza ikramiyesi.
Görüşürüz.
Döndüğüne sevindim.
O burada ne arıyor?
- Neredeydin?
- Biraz uyumalıyım.
Onunla ne yapıyordun?
Dinle, gerçekten boktan bir gece geçirdim
ve sadece yatağa gitmek istiyorum.
Onun için çalışıyorsun, değil mi?
Beyinsiz budala.
Tekrar hapishaneyi boylayacaksın.
Düşüncen için sağ ol,
ama ben ne yaptığımı biliyorum.
Eğer onunlaysan,
bu eve geri dönmeni istemiyorum.
Tamam. Tamam.
Merhaba, benim adım Ethan Papadopolous.
- Merhaba.
- Tommy evde mi?
Hayır, Tommy evde değil.
Yakında evde olur mu?
Bilmiyorum. Sanmıyorum.
Annen bunca yolu geldiğini biliyor mu?
Hayır. Lütfen ona söylemeyin.
Sadece Tommy ile konuşmak istemiştim.
Tamam. Ona geldiğini söylerim.
Hava kararmadan eve gidebilecek misin?
Evet.
Birkaç kez birlikte yolculuk edeceğiz...
...Çinli herifler seni tanıyınca da,
yolculuğu tek başına yapacaksın.
Kimi arıyorsun?
- Kız kardeşimi.
- Kız kardeşini mi?
Yapma. Tam bir budalasın.
Ne giydiğimi biliyorsun.
Buna bakmalıyım.
Tommy, neredesin?
Viki, sadece iyi olduğumu bilmeni
istediğim için aradım.
- Eve gel.
- Şu anda eve gelemem.
Birkaç günlüğüne iş için şehirden
ayrılıyorum. Döndüğümde seni arayacağım.
Şehri terk edemezsin.
Şartlı tahlileyi bozacaksın. Bunu yapma.
- Dinle, ne yaptığımı biliyorum tamam mı?
- Kuyruk numarası lütfen?
- 44 Tango Lima.
- Santa Monica Havaalanına hoş geldiniz.
Tommy, o adamla ne yapıyorsun?
Vik. Geri döner dönmez, seni...
Selam kardeşim. Benim Gray.
Nasılsın? Kel kafalı arsız kocan nasıl?
- Neyin var senin?
- Hadi ama. Neyim mi var?
Hadi!
Tommy, uçağa bindiğimiz zaman
bana bir pilot şapkası verecekler.
Hayır, hayır, hayır, gülme.
Gülme, gülme.
İyi hissetmemi sağlıyor.
Hayır, sadece seninle alay ediyorum.
Eğer bir pilot şapkası isteseydim, bana bir
tane verirlerdi. Bunu biliyorsun, değil mi?
Tommy!
Yüce İsa!
Vik, eve geri dönmelisin.
Ethan kayıp!
- Ne zamandan beri?
- Ethan da kim?
Angela senden hemen sonra aradı.
Dün gece eve gelmemiş.
Gitmeliyim. Gitmeliyim.
- Ne?
- O çocuğu bulmak zorundayım.
Tommy, bin şu uçağa. Hadi!
Dün sana bakmak için eve geldi.
Tommy, ben etrafta gezinmiyorum.
Uçağa bin yoksa işin biter.
- Onunla gitme. Dinle beni.
- Tommy, etrafta gezinmiyorum.
Git onu kayıp ilanlarında ara.
- Sen iyi misin?
- Evet.
- Hadi.
- Ben iyiyim.
- Hadi, gidelim.
- Tamam.
Affedersiniz.
Angela. Angela, bak. Beni burada istemediğini
biliyorum ama sadece yardım etmeye geldim.
- Onu bulabilmek için ne yapabilirim?
- Selam.
Oğlunu bulmak için.
Onu bulmuşsun. Endişelendim.
Çok endişelendim.
- Dün gece nereye gittin?
- Sizzler'a.
- Bir büfeye mi kaçıp gittin?
- Bekle, kimsenin kaçıp gittiği falan yok.
- Evden kaçıp sonra geri dönmedi mi?
- Hayır.
- Kardeşimi arayıp onun kaçtığını
söylemedin mi? - Hayır.
- Geciktim.
- Nişanlandın.
- Eğer onu geri getirebilseydim, yapardım.
- Seni terk etti, Tommy.
- Simone kurtulamadı.
- Mektup yazmakla da baş edemiyordum.
- Bu yüzden onu öldürdüm.
- Ethan kayıp!
Kız kardeşim.
Kız kardeşim...
...hastaneye yatırılmalı.
Viki Ethan'ın kaçtığını söyledi
böylece ben de buraya geri dönecektim.
Niye?
Niye mi? Belki çok fazla kepek yemiştir.
Çünkü o delinin teki.
Büyük bir ihtimalle de hapsedilmeli.
Endişelendim.
Güvende olduğun için sevindim.
Gitmeliyim. Seni rahatsız ettiğim
için üzgünüm.
Teşekkür ederim.
Eğer acele edersek Cooper'ın
maçına yetişebilirim.
- Gray ile gitmeyeceğini biliyordum.
- Öyle mi?
Nasıl bildiğimi öğrenmek istiyor musun?
Çünkü sen iyi birisin.
- Senden nefret ediyorum.
- Geçecektir.
Yukarı geri dönmeliyim.
Bunu da biliyordun, değil mi?
Köfte yemek için gelirler mi bir bak.
Seninle biraz konuşabilir miyim?
Dinle. Korktuğunu biliyorum, Angela.
Bir de...
Hapishaneye giren o adam değilim.
Dışarı çıkan adamım.
Bir...
Kötü bir adam Küçükler Ligi beysbol
maçına gitmez...
...ya da burada bir şeylerin yanlış
olduğunu düşündüğüm gibi hissetmez.
Senin hakkında hissettiklerimde
kötü bir şey yok.
Sen iyi birisin, Tom.
Belki de bu yüzden korkuyorum.
Viki, biz geldik.
Millet, Ethan ve Angela.
Merhaba. Ben Viki.
Burada olduğunuz için çok mutluyum.
- Ben de.
- Gelin, gelin. Sen.
- Köfte sever misin?
- Evet.
- Cooper.
- Ethan.
- Nasılsın? Ben Ed, Ethan. Memnun oldum.
- Merhaba.
- Merhaba. Ben Angela.
- Bu kızımız, Alex.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Merhaba. Tanıştığıma memnun oldum.
- Ben Cooper. Tanıştığıma memnun oldum.
- Merhaba, Cooper.
- Onu alabilirim.
- Harika.
- Bu da Büyükanne.
- Tanıştığımıza çok sevindim.
- Ben işime döneyim.
- Her şey halloldu.
Küçük beyaz bir yalanın nasıl
iyi olabileceğini gördün mü?
Sen Angela'sın.
Tommy için çok harika birisin.
Sen olmasaydın ne yapardı bilmiyorum.
Teşekkür ederim ama işin zor kısmını
o halletti.
Sen de annenle gurur duyuyor olmalısın.
Nasıl biri matem terapisti olmaya
karar verir bilmiyorum, ama teşekkürler.
Matem terapisti mi?
Bu kadar matem yeter. Matem falan.
Aman Tanrı'm diyorum, hadi yiyelim.
Beni başka birisiyle karıştıyor olmalısın.
Ben Tommy'nin şartlı tahliye memuruyum.
Ama...
Hapishaneden çıktıktan sonra
beni görmek zorundaydı.
Tommy hapishanede miydi?
DivxPlanet.Com