Tip:
Highlight text to annotate it
X
-Adın ne demiştin?
-Chrissy.
-Nereye gidiyoruz?
-Yüzmeye.
Yavaşla. Yavaşla biraz.
Sarhoş değilim. Yavaş ol.
Bekle. Geliyorum.
Geliyorum.
Gerçekten geliyorum.
Dur biraz.
Yüzebilirim.
Ama ne yürüyebiliyorum,
ne de üstümü çıkarabiliyorum.
Suya girsene.
Sakin ol. Sakin ol.
Yardım et!
Geliyorum.
Canım yanıyor!
Aman Tanrım!
Lütfen yardım et!
Eskiden burası bu kadar güneş almıyordu.
Evi sonbaharda satın aldık, şimdi yaz.
Biri köpekleri beslese.
pekala.
Çocukları görüyor musun?
Arka bahçede olmalılar.
Amity'de "arka bahce" diyorlar.
"Arka bahcede", "arbanın" "yanınde"ler...
-Oldu mu?
-New York aksanı gibi oldu.
Anne elimi kestim.
Büyük bir vampir kaptı beni.
Salıncakta oynuyordun, değil mi?
O salıncak tehlikeli. Oradan uzak dur.
Daha tamir etmedim.
Sanırım ölmeyeceksin.
-Bu gördüğüm en iyi şey olmasa da...
-Alo.
-Evet.
-Yüzmeye gidebilir miyim?
Önce şunu temizleyelim.
Normalde ne olur?
Yüzerler mi, sürüklenirler mi?
Oldukları yerde kalsınlar. 15-20 dakika içinde...
-çıkıyorum. Tamam mı?
-Kurulan bakalım. Yara bandı getir.
Gitmeliyim. Biri kaybolmuş.
Sezon daha başlamadı.
Henüz kimsecikler gelmedi.
Dinle, Şef...
-dikkatli ol.
-Bu kasabada mı?
Selam baba.
Bir dakika. Bana izin ver.
-Fincanımı geri isterim!
-Alacaksın.
Babana el salla. Güle güle.
AMITY ADASl'NA HOŞGELDİNİZ
Suya girdiğini gören olmamış mı?
Biri görmüş olabilir. Ben kendimden geçmişim.
-Yani seni bırakıp gitti mi?
-Hayır, efendim.
Boğulmuş olmalı.
Bakın, size haber verdim, değil mi?
-Burada mı oturuyorsun?
-Hartford'da.
Trinity Kolejine gidiyorum.
Ailem Greenwich'de.
-Ailen buralı mı?
-Ben adalıyım.
Babam emekli olunca buradan taşındılar.
-Adalı mısınız?
-Hayır. New York'luyum.
Yaz için mi buraya geldin?
Koş.
Dur.
Aman Tanrım!
Çok erken kalkmışsın. Şef burada mı?
-Şef, neyin peşindesin?
-Yeni dosyalama sisteminin işe yaraması için...
eski evrakları kaldırmalısın.
Yalnız işi bitmemiş olanlar kalsın.
Tamam Şef. Karate okulu hakkında
çok şikayet alıyoruz.
Dokuz yaşındaki öğrenciler...
çitlere karate yapıyorlarmış.
Şef Brody'nin ofisi. Adli Tabip.
OLASI ÖLÜM NEDENİ
KÖpEKBALlĞl SALDIRISI
İtfaiye Şefi seni istiyor...
Şehir meclisinin bugünkü
su etkinlikleri listesini...
istiyorum.
Hendricks!
"plaj Kapalı" tabelaları nerede?
Öyle tabelamız yok.
Dükkanımın önünde New Hampshire
plakalı bir kamyon var.
Form doldursun. Form doldurun yeter.
Bakın, çocuklar çitimi ne hale getirdi.
Sekiz, dokuz yaşında bunlar...
-Gözlük mü takıyorsunuz?
-Evet.
Sizi akşama ararım. Söz.
Bunlar Ağustos'ta işime yaramaz.
Yazlıkçılar buraya Haziran'da gelir.
Ismarladığım hiçbir şey yok burada.
Ne plaj şemsiyesi, ne şezlong,
ne de deniz topu.
Eğer hizmet alamayacaksam...
polly'den bir mesaj getirdim.
Avril Bay'den bir grup izci,
bir millik yüzme yarışı yapacakmış.
Onları arayamadım, orada telefon yok.
pekala. Haydi, buradan gidelim.
Şunları ofise götür ve
tabelaları hazırlamaya başla.
"plaj Kapalıdır. Yüzmek Yasaktır.
Amity polis Merkezi."
Yazıyı polly yazsın.
-Benim yazımın nesi var?
-polly yazsın dedim.
Şef Brody!
Onlar da ne?
Bu sabah Güney plajında
köpekbalığı saldırısı oldu.
Ölüm tehlikesi var. plajı kapatmak gerek.
Albert, hadi evlat. Kollarını kaldır.
Charlie, beni o çocuklara götürür müsün?
plajları kendi yetkine
dayanarak mı kapatacaksın?
-Başka hangi yetki gerekli ki?
-İdari emir ya da...
-meclis kararı gerekli.
-Usul böyle.
Ciddi bir şey olduğu konusunda
fazla aceleci davrandığını düşünüyoruz.
Buradaki ilk yazın.
Bu da ne demek oluyor?
Amity bir tatil kasabası.
Biz yazın para kazanırız.
Burada yüzemezlerse, Cod Burnunda,
Hamptons veya Long lsland plajlarında...
yüzmek isteyeceklerdir.
Bu onları meze yapacağız anlamına gelmez.
Ama buralarda daha önce
hiç bu tür sorunlarımız olmamıştı.
Bunu başka ne yapmış olabilir ki?
Tekne pervanesi mi?
Bence bu olabilir, bir tekne kazası olabilir.
Bana telefonda böyle dememiştin.
Yanılmışım.
Raporlarımızı düzeltmemiz gerekiyor.
-Bunda ısrarlı mısın?
-Israrlıyım.
Yazlıkçı bir kız yüzmeye gider, biraz fazla açılır.
-Yorulur, balıkçı teknesi geçiyordur...
-Bu daha önce de olmuştu.
Galiba insanların böyle şeylere
tepkisini pek kestiremiyorsun.
Kestirebiliyorum.
Sadece duyduklarıma göre hareket ettim.
Bu tamamen psikolojik.
"Barracuda" diye bağırırsan, herkes "Ne" der.
"Köpek balığı!" dersen...
Bağımsızlık Günü tatilinde panik yaşarız.
pekala. Artık geri dönebiliriz.
Deniz yatağını alıp tekrar suya gireceğim.
parmaklarına bakayım.
-Alex Kintner, bunlar bumburuşuk olmuş.
-Lütfen biraz daha kalayım.
-Sadece 10 dakika daha.
-Sağol.
Tek bilmek istediğim...
Sadece basit bir şeyi merak ediyorum:
Ben ne zaman adalı olacağım?
Asla Ellen, asla.
Burada doğmadıysan bir adalı olamazsın.
O kadar.
Onu rahatsız etme. Hemen geri gel.
Kasabada çok sorun var, biliyorum.
Ama ilgilenmeni istediğim birkaç şey var.
Birincisi, evimin önünde park edenler var...
park yasağı istiyorum.
Bunu halledebilirsin sanırım.
Bir dakika buraya gelir misin lütfen?
İyi misin?
Evet, iyiyim. İyiyim.
Eğer çocukların suya girmesi
seni endişelendiriyorsa...
burada, plajda da oynayabilirler.
Önemli değil. Bırak gitsinler.
Soğuk.
Hakkında her şeyi biliyoruz, Şef.
Hiç denize girmiyorsun.
Bu ne çirkin bir şapka, Harry.
Şef Brody, çok gerginsin.
Hadi. İşte böyle.
Tippet!
Gördün mü?
Kan!
Herkes dışarı!
Herkesi çıkarın!
Michael, sudan çık!
Alex!
ÖDÜL - KATİL KÖpEKBALlĞINI
YAKALAYlp ÖLDÜRENE 3.000 DOLAR
Buralarda köpek balığı olduğundan
bile emin değiliz.
Sizinle tartışacak değilim. Konuşmayacağım.
Bayan Kintner'le konuşmalıyım.
Bu iş bir yarışa dönüşüyor.
Sadece Gazette'ye değil,
kasaba dışındaki gazetelere de ilan veriyor.
Toplantı odasına gitmeyi öneriyorum,
orada daha rahat ederiz.
Kamu güvenliğinden ben sorumluyum.
O zaman yarın git ve
kimsenin yaralanmamasını sağla.
Önemsiz bir olay.
Olabildiğince örtbas edeceğim.
İlan, market reklamlarıyla birlikte
arka sayfada çıkacak.
Bu taraftan lütfen.
İçeri girin lütfen.
Böyle bir çıkış yapmaya gerek var mı?
Olaya farklı bakıyorum ve
buradaki pek çok kişi de aynı kanıda.
Sadece ben değil, benim motelim var.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Sessizlik lütfen.
Sessiz olalım lütfen.
Özel bir sorusu olan var mı?
Köpekbalığı üstüne konan ödül
nakit mi çek mi?
Bence hiç komik değil.
Bunu hiç komik bulmuyorum.
pekala, pekala.
Bu, siz balıkçılarla Bayan Kintner
arasındaki özel bir mesele.
Martin, lütfen...
Şef Brody.
Sizlere şimdilik ne planladığımızı
anlatmak istiyorum.
plajlar ne olacak Şef?
Bir an önce memur sayısını artıracağız.
Ayrıca köpekbalığı gözcüleri
kullanmaya çalışacağız.
plajları kapatacak mısınız?
Evet, kapatacağız.
Okyanus Enstitüsü'nden uzmanlar getirteceğiz.
Sadece 24 saat.
Ben buna onay vermedim.
Sadece 24 saat.
24 saat üç hafta gibidir.
Hepiniz beni tanırsınız.
Nasıl geçindiğimi bilirsiniz.
Sizin için onu yakalayacağım.
Kolay olmayacak. Zorlu bir av.
Bu iş gölde balık tutmaya benzemez.
Bu köpek balığı adamı tek lokmada yutar.
Lime lime eder, götürür.
Elimizi çabuk tutmalıyız.
İşlerinizin bozulmaması için turistlerin
geri gelmesini sağlamalıyız.
Ama bu pek hoş bir iş olmayacak.
Bence kellemin değeri
3.000 dolardan fazla eder.
Onu 3.000 dolara bulurum, ama yakalayıp
öldürmek için 10.000 dolar isterim.
Karar vermelisiniz.
Hayatta kalıp ödemekle...
ucuz kurtulur, kışı refah içinde geçirirsiniz.
Gönüllü istemiyorum. Ortak istemiyorum.
Bu adada bir sürü kaptan var.
10.000 dolar sadece benim için.
Karşılığında başı, kuyruğu,
tamamı sizin olacak.
Sağolun, Bay Quint.
Bunu dikkate alacağız.
Belediye Başkanı, Şef...
Bayanlar baylar...
YÜZMEK YASAK, TEHLİKELİ BÖLGE
pLAJ KApALI
Amity polis Merkezi'nin emri
SİNİR SİSTEMİ
KÖpEKBALlĞININ TİTREŞİM ALGILAYICISI
DÜZENSİZ İTKİLER
TEHDİT ALTINDAKİ BALIK
Tanrım, beni korkuttun.
Köpekbalıklarının kaç yaşında
olduğu bilinmiyor.
2.000 yıldır mı, 3.000 yıldır mı
yeryüzü üstündeler, bilinmiyor.
Yeter. Bu gece uyuyamayacaksın.
Hadi. Gel.
Sağol.
Sarhoş olup dağıtmaya ne dersin?
Tabii ya.
Mikey hediyesini çok sevdi.
Nerede?
İçinde oturuyor.
Aman Tanrım.
pekala, Michael, sandaldan çık.
Mendireğe bağlı, sandalda oturuyorum.
Ben de ona yardım ediyorum.
-Çık o sandaldan.
-Selam baba.
Biraz daha kalabilir miyim?
-Yarın doğum günü.
-Okyanusta olmasını istemiyorum.
Okyanusta değil ki. Sandalın içinde.
Suya girecek değil.
Dün olanlardan sonra bir daha
suya gireceğini sanmam.
Böyle söyleme.
Böyle olmasını istemediğimi biliyorsun.
Kendi başına denize açılmadan önce...
denizcilik kurallarını öğrensin istiyorum.
Michael, babanı duymadın mı?
Hemen sudan çık!
Yoruldum. Biri bizi ihbar etmeden bırakalım.
Şef adanın öbür yanında oturuyor.
Doğru mu gidiyorum?
Kürek çekmeye devam et.
Bir şeyler yakalasak iyi olur,
bu karımın bayramlık rostosu.
Merak etme. 3.000 dolarla
istediğin kadar rosto alabilirsin.
Gel de al bakalım.
Akıntı sürüklüyor.
Eve gidemez miyiz?
Yakaladı.
Git, git.
Charlie, beni dinle.
Sakın arkana bakma. Yüz, Charlie. Yüz.
Hadi Charlie, bana doğru yüz! Devam et.
-Çıkamıyorum.
-Elini ver, Charlie.
-İmdat!
-Ayağını sudan çıkar!
Artık eve gidebilir miyiz?
AMITY LİMANI - LİMAN MÜDÜRÜ
Denherder ve Charlie soluk soluğa oturup...
koca et parçasına ne olduğunu Charlie'nin
karısına nasıl anlatacaklarını düşünmüşler.
Bu komik değil. Hiç de komik değil.
Bn. Kintner Avcılık ve Balıkçılık'a
ilan vermeliydi.
Ulusal Söylenti daha uygun olurdu.
Tamam, durun. Kesin. Durun dedim!
-Merhaba.
-Merhaba, delikanlı. Nasılsın?
Umarım o çatlaklarla gitmeyeceksindir.
Weetock teknesi önce çıkmalı.
Sen çıkmalısın, aksi halde o hiç çıkamaz.
Yelken açma, rüzgar yok.
Teknede kürek var mı?
Memur Bey, bir saniye. Bir saniye bekleyin.
O tekneye kaç kişi alacaksınız?
Ne kadar emniyetliyse.
-Evet, ama bu güvenli değil.
-Dikkat et, bu dinamit.
-Bununla nereye gidiyorsunuz?
-Tekneye.
-Şu adamları tekneden indirmeye yardım edin.
-Tabii.
Baylar, Memur Bey tekneye
fazla geldiğinizi söyledi.
Haydi, git buradan.
-Sen gitmiyorsun ki. Sana ne?
-Acaba...
buralarda iyi bir restoran ya da otel var mı?
Evet, dümdüz git.
Hepsi ölecek.
Beni dinle. Dışarıda yol kapama işaretleri var.
Bize yardım edecek birilerini bulmalısın.
Evet, şu yol kapama işaretlerini
otobana yerleştir.
Çünkü burada baş edebileceğimizden
fazla insan var.
Ne yapıyorsun?
Bunlar senin insanların. Konuş onlarla.
Hiç de değil. Yabancılar da var.
park yerindeki plakaları görüyor musun?
Connecticut, Rhode lsland, New Jersey...
Burada tek başımayım. Hani destek gelecekti?
4 Temmuz'dan önce gelmez.
Şu teknenin içindekileri tanıyor musunuz?
Hiçbiri limandan canlı çıkamayacak.
Aynı şeyi söylüyorum. Adlarını biliyorsun.
Git konuş şu soytarılarla.
-Herkesin keyfi yerinde gibi.
-Bir de bana sor. Seni sonra ararım.
Acaba Şef Brody'yi nasıl bulabilirim?
Siz kimsiniz?
Matt Hooper.
Okyanus Enstitüsünden geliyorum.
Hay Allah. Siz çağırdığımız adamsınız.
Brody benim.
-Memnun oldum.
-Ben de.
Biliyorum, çok işiniz var ama...
İlk kurbandan geriye kalanları
görsem iyi olacak.
Hani şu kumsaldaki kız...
-Biraz sabredebilecek misiniz?
-Tabii.
Şu sersemleri kayalıklardan
çıkarıncaya dek bekleyin.
Çok eğlenceli olacak.
Analarından doğduklarına pişman olacaklar...
Hele kayalara bir bindirsinler de...
Git buradan, Allahın cezası budala!
Senin neyin var?
Bizi batırmak mı istiyorsun, çılgın herif?
Bu adamlar ne yapıyor?
-Ne yapıyor bunlar?
-Yem atıyorlar.
-Neden?
-Köpekbalığının peşindeler.
3.000 doların dörtte biri ne eder?
Bay Hooper'a kazayı gösterelim.
Kurbanın adı Christine Watkins, kadın, beyaz...
-İşte elimizdeki bu.
-Tekne kazası olması mümkün.
Kurbanın boyu ve ağırlığı ancak
kalan parçalara bakarak tahmin edilebilir.
Beden göğsün ortasından kopmuş.
pek organ kalmamış.
Bir bardak su alabilir miyim?
Sağ kol dirseğin üstünden kopmuş,
üst kaslarda...
büyük ölçüde doku kaybı var.
Çok teşekkürler.
Kemik kısmen meydana çıkmış.
Bu bir tekne kazası değil.
-Sahil Güvenliğe haber verdiniz mi?
-Hayır. Sadece yerel kayıtlara geçti.
Sol kol, baş, omuzlar ve
kaburganın bir kısmı yerinde.
Burada sigara içmeyin. Teşekkürler.
İşte olan bu.
Büyük bir squalus,
belki de bir longimanus veya...
isurus glaucus yapmış olabilir.
Doku kaybı, daha detaylı
bir analize izin vermiyor...
ancak, saldıran squalus bu sularda bulunan...
normal bir squalus'tan daha büyük olmalı.
Bir tekneye binip kontrol etmediniz mi?
Bu bir tekne kazası değil.
Ne pervane, ne de mercan resifi değildi.
Karındeşen Jack de değildi.
Bir köpekbalığıydı.
Ap ve Upl ajanslarına,
devlet telgraf servisine haber verin.
Bakalım Boston bunu haber yapacak mı?
New York'tan Dave Axelrod'u bul
bana bir borcu olduğunu hatırlat.
Balıkla birlikte herkesin çıkmasını istiyorum.
Çocuklar, biraz toparlanabilir miyiz?
Gazete için resim çekmek istiyorum.
-Bunu Ben Gardner mı yakaladı?
-Hayır. Biz yakaladık.
-Bu harika.
-Güzel değil mi?
Gazete için resim çekmeliyim. Çekilin lütfen.
Sadece balığı yakalayanlar olsun. Açılın biraz.
Bu adamın balıkla resmini çekmek istiyorum.
Gazete için resim istiyorum.
Tabelayı da alabilir miyiz?
Delikanlı, biraz çekilir misin?
Hazırız.
-Şunu alabilir misin, lütfen?
-Nasıl oldu?
Larry, buna inanamayacaksın.
-Bu ne tür bir köpek balığı?
-Bilmiyorum.
-Galiba bir mako.
-Gırtlağı amma da geniş.
-Evet ama türü ne?
-Kaplan köpekbalığı.
Bir ne?
Rahatlayabiliriz.
-Ben bol bol resim çekiyor mu?
-Hiç şüphen olmasın.
Çene yarıçapı da ne demek oluyor?
O lanet kafanı içeri sok da
insan yiyor muymuş anla.
Bu o köpekbalığı olmayabilir diyorum, o kadar.
Matt ile tanışmanızı istiyorum.
Bu Belediye Başkanımız Larry Vaughn.
-Matt Okyanus Enstitüsünden geliyor.
-Memnun oldum.
Bu sularda her çeşit köpekbalığı bulunur.
Çekiçbalığı, dikburun, camgöz, mako...
Bu sersemlerin doğru köpekbalığını
yakalamış olması...
-Burada bundan başkası yok.
-...ihtimali 100'de 1'dir.
Bu köpek balığı değil demiyorum.
Büyük ihtimalle öyle, Martin.
İnsan yer. Bu sularda çok nadiren bulunur.
Ne var ki bu hayvanın çene yarıçapı...
kurbandaki yaralardan farklı.
Emin olmak istiyorum. Bunu sen de istiyorsun.
Hepimiz emin olmak istiyoruz. Tamam mı?
Yapacağım şey çok basit.
Bu hayvanın sindirim sistemi çok yavaş çalışır.
Karnını açalım. Son 24 saatte yediği her şey...
hala orada olmalı. O zaman emin olabiliriz.
Bunu anlamanın tek yolu bu.
Bakın çocuklar, makul olalım.
Yarım yamalak bir otopsinin...
ne yeri ne de zamanı.
Burada durup balığın karnının deşilmesini...
ve küçük Kintner'in parçalarının
iskeleye saçılmasını seyredecek değilim.
Az önce öğrendiğime göre...
geçen hafta burada bir kız ölmüş.
Ve siz bunu biliyordunuz.
Burada bir köpek balığı olduğunu biliyordunuz.
Tehlikeli olduğunu biliyordunuz.
Ama yine de
insanların yüzmesine izin verdiniz.
Her şeyi biliyordunuz...
ama yine de oğlum öldü.
Yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
Oğlum öldü.
Bunu bilmenizi istedim.
Üzgünüm Martin. Yanılıyor.
Hayır, yanılmıyor.
pekala, çocuklar...
adayı kokutmadan önce şu lanet şeyi keselim.
Harve, yarın Carl ile birlikte
bunu alıp suya atarsınız.
Buraya gel.
Bir öpücük ver.
Neden?
Çünkü buna ihtiyacım var.
Git buradan.
Kapı açıktı. İçeri girebilir miyim?
Ben Matt Hooper.
Selam. Ben Ellen Brody.
Eşiniz evde mi? Onunla konuşmak istiyordum.
Evet, ben de öyle.
Kahve ister misiniz?
Şarap. Ne hoş.
Günün nasıl geçti?
Harika.
Kırmızı da beyaz da var.
Yemekte ne olduğunu bilmiyordum.
Çok hoş.
Bunu yiyen var mı?
Kocam köpekbalıkçı olduğunuzu söyledi.
Kusura bakmayın. Böyle dendiğini
hiç duymamıştım. Ama evet, doğru.
Onları severim.
-Sever misiniz?
-Evet, severim.
12 yaşındayken babamın verdiği sandalla
Cod Burnunda balığa çıkardım.
Bir gün oltaya yem olarak balık attım...
ve 1metre 40 santimlik
yavru bir köpekbalığı çektim.
Hemen sandalı kemirmeye başladı.
Küreğimi, oltaları ve oturduğum minderi yedi.
İçten takma motoru, dıştan takmaya benzetti.
Korkudan ölüyordum, kıyıya yüzdüm.
Kumsala vardığımda...
arkamı döndüm ve sandalımın
parçalandığını gördüm.
O zamandan beri, köpekbalıklarını incelerim...
o yüzden de yarın enstitüye gidip...
burada hala bir köpekbalığı
sorunu yaşadığınızı söyleyeceğim.
-Onlara neden bunu söylemen gerekiyor?
-Üzgünüm, düşünmüştüm ki...
Köpekbalığı yakalandı demiştin.
Haberlerde duydum.
Burundaki istasyondan söylediler.
Bir tane yakaladılar, ama onu yakalamadılar.
Chrissy Watkins'i öldüren o değil.
Büyük ihtimalle o küçük çocuğu
öldüren de o değil.
Bunu kanıtlamak için onu kesmek istedim...
İçmeden önce beklersen... Neyse, vazgeçtim.
Yarın ben gidince buradaki
tek aklı başında kişi sen olacaksın.
Nereye gidiyorsunuz?
Aurora'ya gidiyorum.
-Aurora mı? O da nedir?
-Köpek balığı tutkunları için bir gemi.
Sadece araştırma. Denizde 18 ay.
Martin teknelerden nefret eder.
Martin denizden nefret eder.
Feribota bindiğimizde Martin arabada oturur.
Sanırım çocukluğundan kalma bir şey.
Klinik bir adı da var, neydi?
Boğulmak.
İnsanların kıyıdan 3 metre uzakta,
1metre derinlikte...
köpekbalığı saldırısına uğradığı doğru mu?
İnsanlar tatile gidip,
yüzmeye başlamadan önce...
yani köpek balıkları ne kaçırdıklarını
fark etmeden önce...
olan saldırıların çoğunun
rapor edilmediği doğru mu?
Doğru.
Şu tek başına yüzen
köpekbalığına ne deniyordu?
-Yalnız gezen...
-Evet...
Şimdi bu...
besin kaynakları tükenene dek...
-bir bölgede dolaşıp duruyor. Öyle mi?
-Buna bölge benimseme diyoruz.
Bu benim de katıldığım bir teori.
O halde neden bir içki daha içip
o köpekbalığını kesmeye gitmiyoruz?
Bunu yapabilir misin?
Her şeyi yapabilirim. Ben polis Şefiyim.
Sindirim yolundan başlıyoruz...
sindirim sistemini açıyoruz.
-Tam düşündüğüm gibi.
-Ne?
Gulf Stream'den, güneyden geliyor.
Bir araba falan yutmuş olamaz ya?
Kaplan köpekbalıkları
çöp tenekesi gibi her şeyi yutar.
Biri bunu nehre atmış olmalı.
İşte bu kadar.
plajı kapatmam gerekiyor,
Belediye Başkanını arayayım.
Daha büyük bir sorunun var.
Orada hala kocaman bir balık var...
ağzı şu büyüklükte olan bir balık.
Bunu sabaha kadar nasıl kanıtlayabiliriz?
O bir yalnız gezense ve
bölge benimseme teorisi doğruysa...
onu Scott Burnu ile Güney plajı
arasında bulabiliriz.
-Nereye gidiyorsun?
-Onu bulmaya. O gece beslenir.
-Suda mı?
-Onu karada bulacak değiliz ya.
Tekneyle açılacak kadar sarhoş değilim.
-Evet, öylesin.
-Hayır, değilim.
-Bunu yapamam.
-Yapabilirsin.
New York'daki suç oranı canına okur.
O kadar sorun vardır ki,
asla bir işe yaramadığını düşünürsün.
Şiddet, soygun, gasp...
Çocuklar evden çıkamaz.
Onları okula bırakmak gerekir.
Ama Amity'de, bir kişi bile fark edilir.
25 yıldır bu kasabada ne ateş edildi
ne de cinayet işlendi.
Sahi mi? Kraker ister misin?
Neredeyiz?
Onun beslenme bölgesindeyiz.
Şuradan gece şovunu bulabilir misin?
Hayır, bu kapalı devre televizyon.
Başta ve kıçta sualtı kameraları var.
Bunu kim ödüyor? Hükümet mi? Enstitü mü?
Bu malzemeler epey para eder.
-Aslında çoğunu kendim ödedim.
-Şaka ediyorsun...
-Zengin misin?
-Evet.
Ne kadar?
Beni mi yoksa bütün ailemi mi soruyorsun?
Saçma. Köpekbalığı gözleyesin
diye sana para mı veriyorlar?
Sudan nefret eden birinin
adada yaşaması da saçma.
Ancak denizden bakınca ada
olduğunu anlıyorsun.
İşte bu mantıklı.
Bu ne işe yarar?
Bu bir balık dedektörü.
Bir uskumru sürüsü falan olmalı.
Bir dakika.
-Orada başka bir şey daha var.
-Ne var?
100 metre kadar güney-güneybatıda.
-Bu Ben Gardner'in teknesi.
-Onu tanır mısın?
Hasar görmüş. Elbette tanırım. Balıkçıdır.
Ne olmuş acaba?
Gidip teknenin gövdesini incelemeliyim.
Bekle. Neden tekneyi çekmiyoruz?
Çekeceğiz. Sadece bir şeye bakmak istiyorum.
Işıkları açık tut.
Hadi çekelim.
Endişelenme Martin. Bir şey olmaz.
Sen gidince ne yapmam gerekiyor?
Hiçbir şey. Kesinlikle hiçbir şey.
Aletlere sakın dokunma.
İki dakikada dönerim.
Bu bir büyük beyaz köpekbalığı.
Her uzman bunun katil türlerden
olduğunu bilir.
Bir büyük beyaz köpekbalığı
Amity Adası çevresine dadandı.
Yiyecek bulduğu sürece burada beslenecek.
Yapabileceklerinin sınırı yok.
Şimdiye dek üç vaka oldu.
Bir haftada iki kişi öldü. Yine olacaktır.
Bu 1916'da Jersey plajında da olmuştu.
-Beş kişi ölmüştü.
-Bir haftada.
Ona yüzücülerden söz et.
Yüzen birinin çırpınışları ve hareketleri...
köpekbalığını çeker. Buna mani olamazsın.
Bağımsızlık Günü'nde plajları açmak...
akşam yemeğine davetiye
çıkarmak demek olur!
Oradaki tekneden bir kadeh
büyüklüğünde bir diş çıkardım.
Bir beyaz köpekbalığı dişiydi.
Gardner'in teknesini dişlemiş.
Tekneyi çektik. Görmeliydin.
Nerede o diş? Sen gördün mü Brody?
Ben görmedim.
-Gelirken düşürdü.
-Bir kazaya uğradım.
Şu köpek balığının adı ne demiştin?
Bu bir carcharodon carcharias.
Bir büyük beyaz.
Diş sizde değil, öyle mi?
Yazlıkçılar sayesinde para kazanıyoruz.
Bu sorunu çözmezseniz, yaz maz kalmayacak.
plajları kapayıp köpekbalığını
öldürecek birini tutmalıyız!
Sahil Güvenliğe bildirmeliyiz.
Köpekbalığı Araştırma Grubunu aramalısınız.
Bütün limanı çevirmek gerek.
İkinizin de sorunu anladığını sanmıyorum.
Sorun dönüp dolaşıp kıçınızı ısırıncaya dek...
durumu görmezden geleceğinizi biliyorum.
Bir dakika. Yapacak iki şey var.
Ya bu hayvanı öldürürsünüz,
ya da beslenmesini engellersiniz.
plajları kapamamız gerek.
Hastalıklı vandalizm.
Bu halka sunulan hizmet mesajını
kasten baltalamaktır.
O boya meraklısı piç kurularını yakalayıp...
-ayaklarından asmalı.
-İşte bu. Hoşçakal.
Köpekbalığına yem olmaya meraklı
biriyle tartışarak vakit kaybedecek değilim.
Bunu yapma.
Karşımızda kusursuz bir makine var,
tam bir öğütücü.
Bir evrim harikası.
Bu makinenin tek yaptığı yüzmek...
yemek ve küçük köpek balıkları üretmek.
Hepsi bu.
Şimdi, şuna yakından iyice bir bakın.
-Orantılar doğru.
-Bunu kanıtlamaya can atıyorsun.
Adın National Geographic'te çıksın istiyorsun.
Larry, eğer bugünden çaba gösterirsek,
Ağustos'u kurtarabiliriz.
Ağustos mu? Tanrı aşkına, yarın 4 Temmuz.
Yarın iş yapacağız.
Bu en iyi sezonumuz olacak.
plajlar için endişeleniyorsan,
onları güvenli kılmak için gerekeni yap.
Ama o plajlar bu hafta sonu açık kalacak.
Kaç adam göndereceğini bilmek istiyorum.
Brisbane'e gitmem gerekmiyor...
burada bir büyük beyaz köpekbalığı var.
Yüzme alanını gözleyecek adamlar istiyoruz.
Silahı ya da teknesi olan herkes yardım etsin.
pazartesi mi!
Federal polis Şefi Feldman orada mı?
Asker tıraşlı, kısa boylu olan.
Santral, adada telefon yok mu?
Beni bağlayabilir misiniz, lütfen?
Ben Brody, beni duyuyor musun?
Anakaradaki TV istasyonundan geldiler.
pekala. Onunla sonra ilgilenirim.
Brody'den Scutbucket'a, lütfen cevap ver.
Brody'den Daisy'ye, cevap ver?
Muhteşem Ritm, beni duyuyor musun?
Cevap ver Hooper. Ne görüyorsun?
Burada bir şey yok Martin.
Sonarda da bir şey yok.
Amity Adası, uzun zamandan beri
temiz havası, temiz denizi...
güzelim kumsalları ile tanınmaktadır.
Ancak son günlerde...
bu güzel tatil beldesinin ufuklarında
bir bulut belirmeye başladı.
Katil köpekbalığı şeklinde bir bulut.
-Selam Larry.
-Neden denizde değilsin?
Az önce güneş kremi sürdüm, biraz beklemek...
Kimse denize girmiyor.
Lütfen, suya gir.
Bir iyilik yapsanıza.
Sandalı alıp lagüne gidin.
Lagün yaşlı kadınlar için.
Bunu biliyorum, ama hatırım için yap.
-pekala.
-Sağol.
Sean'ı buldum.
Michael, bekle!
Michael, artık senden hoşlanmıyorum.
Daisy, ben Hendricks.
Bir şey var mı? Bir gölge görür gibi oldum.
Yanlış alarm. Yansıma olmalı.
Sevinerek tekrar etmek isterim ki,
birkaç kişiyi yaraladığı...
sanılan büyük bir yırtıcı hayvan
yakalanıp öldürülmüştür.
Görüyorsunuz, güzel bir gün.
plajlar açık, herkes harika vakit geçiriyor.
Bildiğiniz gibi "Amity"
"dostluk" anlamına geliyor.
Tanrım!
Tanrım! Yüzgeç! Köpekbalığı! 350'de!
Martin, onları hemen sudan çıkar.
Düdük yok! Düdük çalmayın!
Lütfen herkes sudan çıksın.
Herkes sudan çıksın.
Cevap ver, lütfen. 0rada neler oluyor?
Beni o zorladı. Yapmamı o söyledi.
Lütfen, geri çekilin. Lütfen. Hava alsınlar.
Martin, sadece bir şakaymış.
Çocuklar kartondan yüzgeç yapmış.
Herkes iyi mi?
Herkes sağ salim sudan çıktı mı?
Köpekbalığı! Bir köpekbalığı!
-Lagüne doğru gidiyor! Köpekbalığı haliçte!
-Şimdi ne olacak?
Michael lagünde.
Biri bir şeyler yapsın! Lagünde!
-Acele et. Yap şunu.
-Yapamıyorum.
Yelkeni kaldırın. Çabuk.
Siz iyi misiniz?
Gölde!
Biri bir silah alıp vursun!
Kimsede silah yok mu?
-Öldü mü?
-Hayır, ölmedi. Şokta.
Doktor bir şeyi yok diyor. Hafif bir şok.
Sabaha eve dönebilir.
-Nasılmış koca oğlum?
-İyiyim.
Bu gece beni özleyecek misin?
TV izleyebilirsin.
-Evden bir şey ister misin?
-Arabalarımı.
-Ya dondurma?
-Kahveli.
Onu eve götürmek ister misin?
New York'a mı?
Hayır. Buradaki eve.
Üzgünüm, gerçekten üzgünüm.
Kalemin var mı, Larry?
Evet, kalem.
İyi becerdiğin bir şey yapacaksın.
Birine ödeme yapabilmem için
bu belgeyi imzalayacaksın.
-Bunu yapabileceğimden...
-Köpekbalığını öldürsün diye Quint'i tutacağım.
-Ağustos?
-Ne?
Sen neden söz ediyorsun?
Yaz bitti. Köpekbalığı Kenti Belediye Reisisin.
Bu insanlar plajı açık tutmak istediğini sanıyor.
Ben kasabanın iyiliği için uğraşıyorum.
Kasabanın iyiliği için uğraşıyorsun.
O yüzden doğru olanı yapacaksın.
O yüzden bunu imzalayacaksın,
biz de adama istediğini ödeyebileceğiz.
Benim çocuklarım da o plajdaydı.
İmzala Larry.
10.000 dolar.
-Yakalayamasam da her gün için 200 dolar.
-Pekala.
Belediye Başkanı beni sıkıştırmayı bıraksın.
Tamamdır.
Bir kasa kayısı likörü,
öğle yemekleri de sizden.
İki kasa olsun, yemeğini kendin al.
Şampanya, kaz ciğeri ezmesi, İran havyarı...
renkli TV'yi de unutmayın.
Şunu deneyin. Kendim yaptım. Çok iyidir.
Teşekkürler.
Çarpık bacaklı kadınların yüzüşüne.
Affedersiniz Şef.
Artık 60 yaşından genç,
sıkı birileri bulunmuyor.
Hepsi 35 yıl önce ölmüş.
Sakın içme.
Sana yardımcı lazım.
-Bu Matt Hooper.
-Biliyorum.
-Üç kez Trans-pasifik'e katıldım.
-pasifist?
-Okyanus Enstitüsünden geliyor.
-Ve Amerika Kupası seçmelerine katıldım.
Bay Hooper, ben tekne veya
yelken yarışlarından söz etmiyorum.
Ekmeğini kazanmaktan,
köpekbalığı avcılığından söz ediyorum.
Ben de küçük köpekbalıkları
tutmaktan söz etmiyorum.
Bir büyük beyaz yakalamaktan söz ediyorum.
Büyük domuz mu dedin?
Bana bir kısaltma düğümü atın.
Kaptanlık sınavını vereli çok oldu.
Ne kadar kısa olacağını söylemediniz.
Bu nasıl?
Ellerini uzat.
Köpekbalığı ha?
5.000 dolarlık bir ağın,
içinde de 2.000 dolarlık balığın var.
Derken Bay Beyaz gelir, ağla işi bittiğinde...
ağ elişi dersinde kesilen kağıt bebeklere döner.
Elleriniz şehirli eli, Bay Hooper.
Hayatınız boyunca para saymışsınız.
Bu işçi sınıfı kahramanlıklarına karnım tok.
Bunu teknede yapmayacaksınız,
değil mi Bay Quint?
Belki de yalnız gitmeliyim.
Bu benim ekibim. Benim seferim.
Evet, sizin seferiniz, sizin ekibiniz.
Ama benim gemim.
Siz benim gemimdesiniz...
İkinci kaptan, süvari, kılavuz benim...
kaptan da benim.
Onu safra olarak alırım, Şef.
Anlaştık.
Kuyruk halatı, halat yuvası, M-1, kerpeten...
numune şişeleri, işaret kalemi, uyarı ışıkları...
ısı ölçer, zıpkın, hafif makineli...
Nesiniz siz? Bir tür astronot mu?
İndirin şu malzemeyi ve sıkıca bağlayın.
Ulu Tanrım!
Çocukluğumda her bacaksız
zıpkıncı veya kılıçbalığı avcısı olmak isterdi.
Ne var orada?
Seyyar duş mu, maymun kafesi mi?
-Köpekbalığına karşı kafes.
-Efendim?
Kafesin içine gireceksin?
Kafes suya inecek?
Sen suya gireceksin? Suda köpekbalığı var.
Bizim köpekbalığı.
"Elveda size, güzel İspanyol kadınları
"Elveda size İspanyalı kadınlar
"Boston'a dönme emri aldık
"Bir daha göremeyeceğiz sizi"
-Bulantı haplarını aldın mı?
-Evet.
Siyah çoraplarının arasına yedek
gözlük koydum...
burun damlan, çinko oksit
ve Blistex ilk yardım çantasında.
Günümüzün kadınları bir şey beceremiyor.
Genç kızların kafası büyükannelerinin
yarısı kadar çalışmıyor.
Bu Quint olmalı.
Renkli bir kişilik, değil mi?
Beni korkutuyor.
-Küçük odadaki şömineyi kullanma.
-Çocuklara ne diyeceğim?
Balığa çıktığımı söyle.
Kes artık, Şef. Günışığı ziyan oluyor.
Ön: pruva. Arka: pupa.
Öğrensen iyi olur evlat...
yoksa seni yandaki yuvarlak
pencereden atarım.
Bu izci kampı değil.
Lastik çizmelerini giy.
"Mary Lee yatıyor burada,
Ölmüştü 103 yaşında
"15 yıl bekaretini korudu,
bu, kasabada bir rekordu"
pekala Komiser, emniyet kemerini bağla.
Köpekbalığı görürsen yutkun Hooper.
periskop yukarı. Torpidoları hazırlayın.
Hanım nasıl, Şef?
Dışarı çıkmandan hoşlanmıyorlarsa,
içeri girmene bayılacaklardır.
Yemlemeye devam! Daha beş milimiz var.
-Tekneyi kim kullanıyor?
-Hiç kimse. Akıntı sürüklüyor.
Bir keresinde Montauk açıklarında 5 metrelik
bir tane yakalamıştım.
Onu yorup yukarı çıkarmak için iki tane attım.
Bugünlerde bu çocuklar her şeyi çıkarıveriyor.
Radar, sonar, elektrikli diş fırçası.
Ulu Tanrım.
İyisi mi bir işaret dubası daha getir.
Kahretsin, Martin!
Bu basınçlı hava.
-Bu hangi düğümdü?
-Yanlış ipi çektin.
Bu tüplerle oynamaya gelmez, havaya uçarlar.
Evet, buraya bir sürü pahalı alet getirmişsin.
O lanet köpekbalığı bunlarla
ne yapacak bilmem.
Herhalde yer.
Sallanan koltuk yediklerini bile gördüm.
Bir dahaki sefere hangi ipi
çekeceğini sor, tamam mı?
Küçük yılanbalığı mağaradan çıkar...
deliğe yüzer...
delikten çıkar, tekrar mağaraya girer.
pek iyi değil, ha?
Hiçbir şey kolay değildir. Bir kez daha.
Oldu işte.
-Ne?
-Arkama geç.
Hooper, tekneyi döndür.
Amma çok misina çekiyor.
Kepçeyi kovadan çıkar. Makarayı ıslat.
Döndür!
Eğ kafanı. Dönüyoruz. Yine arkama geç.
Artık su istemiyorum.
Beni boğmanı istemiyorum.
Hooper, seni sersem, sancağa!
Görmüyor musun?
Hooper, boşa al.
Şimdi nereye gitti?
Beni kandıramaz.
Ne diye çekiyor bu?
Haydi, dene.
Çok mu akıllı yoksa çok mu salak
anlayamadım, Şef.
Aşağı indi.
Teknenin altına geçti. Galiba teknenin altında.
Evet, bu çok kolay.
Bu balığın kafası çalışıyor.
Teknenin altına geçti.
Tekneyi düz tut. Kocaman bir şey yakaladım.
Sanmam.
Şef, eldivenlerini giy.
İkiniz de eldivenlerinizi giyin.
Kaçmaya hazırlanıyor.
Quint, bırak.
Laboratuvarda iyi olabilirsin,
ama burada sadece safrasın.
Eve kadar sırt üstü yüzmek istemiyorsan,
aşağı in.
Beni dinlemek istemiyorsan dinleme.
-Bu köpekbalığı değil.
-Tel göründü!
Çöz beni.
-Diğer tarafa geç.
-Torik ya da kılıç bu.
AI şu kamışı.
-Şef'e yardım etsene.
-pekala!
Ya kılıçbalığı ya da vatoz...
ama kesinlikle avlanacak bir balık.
Oynanacak balık ha?
Bu piyano telini kılıçbalığı veya
vatoz mu ısırdı?
Bana işimi öğretme.
-Köprüye geri dön.
-Quint bu hiçbir şey kanıtlamıyor.
Bir tek şey kanıtlıyor.
Siz zengin kolej çocuklarının
hata yaptığınızı kabullenecek kadar...
eğitim almadığınızı kanıtlıyor.
Sorun nedir? İğneler ve misinalar mı?
Bir tane kaybedersin, bir tane daha hazırlarsın.
12 dakika güney-güneydoğu, hemen.
Tam yol ileri.
Emredersiniz efendim.
Onları yüzeye çekiyorum Şef.
Sonra da onları şişliyorum.
Onları yayın balığı gibi toplayacağım.
Tam yol ileri.
Bu muameleye daha fazla katlanamayacağım.
Başın kanıyor. İlk yardım orada.
Yine yemleme yapar mısın?
Biraz da Hooper yapsın.
Hooper tekneyi sürüyor Şef.
Kendinle oynamayı bırak Hooper.
Yavaşla istersen.
Onu duydun. Yavaşla.
Yavaşla.
Yavaşlarım. Gel de biraz da sen yemle.
Daha büyük bir tekne lazım.
Motoru kapa.
-Bu 6 metrelik.
-7,5.
3 ton çeker.
Daha büyük bir tekne gerekecek.
Kolları sıvayalım.
Bununla nasıl başa çıkacağız?
Ön tarafa gel, Martin. Sana ihtiyacım var.
Tekneyi döndürüp duruyor.
Amity Burnu Feneri'nden 0rca'ya.
Amity'den 0rca'ya.
Cevap ver 0rca.
-Orca, cevap ver.
-Burada Bayan Brody var.
Onu ver.
-Hadi Martin! Kımılda!
-Oraya gitmem!
Bidonların ötesine git. Daha öteye git.
-Daha öteye.
-Neden?
-Öteye git.
-Ama neden?
pruvanın oraya gidecek misin?
-Ne?
-pruvaya gidecek misin?
Önümde kerteriz alacak bir şeye ihtiyacım var.
Önmüş, yok ya!
Kocanız iyi. Balık tutuyor.
Akşam yemeğinde balık var. Geç kalmayız.
Henüz bir şey görmedik. Tamam.
-Orada durmam!
-Yalvarırım dur!
Lanet olsun!
Buraya gel, buraya gel, hayatım!
Köprüye git, tekneyi dümdüz ilerlet.
-Hayatımda hiç tekne kullanmadım.
-Sadece elimi izle, tekneyi düz tut.
Bu ipin ucunu ilk bidona bağla.
O domuzu tam kafasından vurmak istiyorum.
pruvadan çekil.
-Acele etsene.
-Sıra sende, Quint.
Hooper, neredesin?
Elini çabuk tut, bağla.
Bize doğru geliyor! Sakın çuvallama.
Beni bekleme.
Hadi, Hooper. Hadi. Acele et. Bağla.
Şimdi. Şimdi.
Öldür onu!
Şimdi!
Vursana!
Tamam.
Ne yapıyordun sen?
Tam kafasına isabet ettiremedim.
Bakalım bidonun onu yukarı çekmesi
ne kadar sürecek.
Bir bidon daha çöz. Yine dönüyorum.
Şimdi ne yapacağız? Bırakıyor muyuz?
Bir bidon sapladık bile.
Onu tekrar buluncaya kadar kalacağız.
Telsizle daha büyük bir tekne isteyebiliriz.
Onu dert etme Şef.
İzi kalmayacak.
Kalıcı bir şey görmek ister misin?
Kalıcı bir şey hissetmek ister misin?
Elini kepimin altına sok.
Şu küçük şişliği hissediyor musun?
Knocko Nolans, Aziz paddy Günü, Boston.
Bende daha iyisi var.
Müren balığı.
Dalgıç elbisemin üstünden ısırdı.
Onu bilmem ama ben bir
bilek güreşi yarışına girmiştim...
San Fransisko'da bir barda...
Şunu görüyor musun?
Daha uzatamıyorum. Neden, biliyor musun?
Çünkü yarı finallerde...
üçüncü karımın ölümünü kutlarken...
iriyarı bir Çinli kolumu büküverdi.
Şuna bak.
Boğa köpekbalığı.
Örnek toplarken çiziverdi beni.
Bu tam sana göre.
Bu bir testere. Gördün mü?
Testerenin kuyruğu.
-Testere mi?
-Bir tür köpekbalığı.
-Bacağının şerefine içelim mi?
-Seninkinin şerefine içeceğim.
Bacaklarımızın şerefine içelim.
Bende alası var. Hemen burada. Bekle.
İşte, ne görüyorsun?
Süveterin var.
İşte burada. Mary Ellen Moffit.
Kalbimi fena kırmıştı.
Bu nedir?
-Hangisi?
-Şuradaki. Kolundaki.
Bir dövme. Kazıttım.
Sakın söyleme. Sakın söyleme, "Anne".
Neydi?
Amerikan gemisi lndianapolis.
Indianapolis'te miydin?
Ne oldu?
Japon denizaltısı bordasına
iki torpido sapladı Şef.
Tinian adasından Leyte'ye dönüyordum...
kısa süre önce Hiroşima'ya
bombayı götürmüştük.
1.100 kişi suya döküldü.
Koca gemi 12 dakikada battı.
İlk köpekbalığını yarım saat sonra gördüm.
4 metrelik bir kaplan.
Suda bunu nasıl anlarsın, biliyor musun?
Yüzgeçten kuyruğa bakarak anlarsın.
Ama biz bilmiyorduk.
Bombalama görevimiz o kadar gizliydi ki...
tehlike sinyali bile gönderilmedi.
Bir hafta boyunca kaybolduğumuzu
bile bildirmediler.
İlk ışıklarla birlikte, köpekbalıkları geldi...
gruplar halinde duruyorduk.
Hani şu takvimlerde resmedilen
savaşlardaki gibi...
mesela Waterloo Savaşı gibi.
plan şuydu, köpekbalığı birimize yaklaşınca...
o suyu dalgalandıracak, bağırıp çağıracaktı.
Köpekbalığı bazen çekip giderdi...
ama bazen de gitmezdi.
Bazen dosdoğru sana bakar...
gözlerinin ta içine bakar.
Köpekbalığının gözleri...
cansızdır.
Oyuncak bebeklerinki gibi karadır gözleri.
Sana doğru geldiğinde, canlı gibi görünmez...
ta ki seni ısırıncaya dek.
O küçük kara gözlerin akı çıkar...
sonra o korkunç tiz çığlığı duyarsın.
Okyanus kızıla boyanır...
Çırpınmaya, bağırmaya rağmen, hepsi üşüşür.
Adamı parça parça ederler.
O ilk sabahın sonunda...
100 adam kaybettik.
Kaç köpekbalığı vardı bilmiyorum, belki 1.000.
Kaç adam gitti bilmem,
saatte ortalama altı tane olmalı.
perşembe sabahı bir arkadaşıma rastladım.
Cleveland'dan Herbie Robinson.
Beyzbolcu, lostromonun arkadaşı.
Uyuyor sandım.
Onu uyandırmak için uzandım.
Topaç gibi suya batıp çıkıyordu.
Baş aşağı.
Göğsünün altından ısırıp koparmışlardı.
Beşinci gün öğleyin
bir Lockheed Ventura uçağı bizi gördü.
Aşağıdan uçuyordu, bizi gördü.
Genç bir pilottu.
Bay Hooper'dan gençti. Bizi gördü...
alçaldı, ve üç saat sonra...
kocaman bir pBY inip bizi toplamaya başladı.
İşte en çok o zaman korktum.
Sıramı beklerken.
Bir daha asla can yeleği takmam.
Sudaki 1.100 kişiden...
316'sı kurtuldu.
Gerisi köpekbalıklarına yem oldu.
29 Temmuz 1945.
Her neyse, biz bombayı götürmüştük.
Bu nedir?
Bu bir balina.
"Elveda size, güzel İspanyol kadınları
"Elveda size, İspanyalı kadınlar"
"Bana evin yolunu göster
"Yorgunum ve uyumak istiyorum
"Bir saat önce bir tek attım
"Hemen başıma vurdu
"Nerede olursam olayım
"Karada ya da denizde
"Bana evin yolunu göster
"Yorgunum ve uyumak istiyorum
"Bir saat önce bir tek attım
"Hemen başıma vurdu
"Nerede olursam olayım
"Karada ya da denizde
"Hep şarkımı duyarsın..."
Motorları çalıştır.
Tam gaz!
Ateşi söndür, olur mu?
-pompala.
-Tamam.
-Herkes güverteye.
-Işığı yedi.
-Muhteşem.
-Affedersin.
Quint, ne yapıyorsun? Vaktini boşa harcama.
Nesi var bunun?
Hooper, dümene geç.
Brody, izle şunu. Gözün onda olsun.
İyi misin?
İyi misin?
Dümeni sola kır.
Sol elini indir.
Yapamıyorum. Sadece birkaç santim iniyor.
Enjektörlerin hepsi yakıttaki
tuzlu su yüzünden çizildi.
Mil yuvası bükülmüş, sesinden anlaşılıyor.
Sola kırmayı dene. Daha sola.
Güzel. Şimdi bir kere daha.
İşte orada.
Ne dersin Şef?
Bidon orada, kıç tarafta.
Varilin altında olmalı. Kancayı al.
Eğer yeterince yaklaşamazsak...
-yanımda onu öldürecek bir şeyler var.
-Onu kışkırtmak istiyorum. Hadi.
Uzaklaşmaya başladığında o ipi bırak,
yoksa ellerinden olursun.
Eklemlerinden kopmuş parmaklar gördüm.
Deniz onlarla dolu.
Bana ver bir dakika.
İpe asıl, yoksa bize dolanacak.
Motoru çalıştır.
-Nereye gidiyorsun?
-Telefon edeceğim.
Alo, SOS, Orca. Sahil Güvenlik mi?
Orca'dan Sahil Güvenlik'e.
Beni duyuyor musun?
Sahil Güvenlik, burası Orca. Beni...
Affedersin, Şef.
Bu harika. Harika. Ne olacak şimdi?
Tam tımarhaneliksin, Quint. Biliyor musun?
-Tımarhaneliksin!
-Çocuklar.
Galiba öğle yemeği için geri geldi.
Bana bir bidon daha bağla.
Takip et.
Tam yol ileri. Hemen yanısıra gidelim.
Bu hızda devam edemem, buna dayanmaz.
Beş derece iskeleye.
Tamam, öyle kal.
Şimdi beş derece iskeleye.
Öyle kal.
-Hızlı balık.
-Elimi izle.
Elimi izlediğinden emin ol. Beni izle.
Şimdi ona bak. Sancağa.
Yakala onu.
Keskin bir sol yap.
Onu izle.
Sağa.
Buna inanamıyorum.
İki bidona rağmen aşağı iniyor.
Bu inanılmaz.
-Yine çıktılar.
-Şimdi ne olacak?
Neden bizi açığa sürükleyeceğine,
biz onu kıyıya çekmiyoruz?
Birkaç sırık al.
Şimdi bekle, çevresinden dolaşıyoruz.
Sancağa. Yavaşça.
Şimdi arkasından dolaşacağım.
Onu gözleyin, çocuklar.
pekala, beyler, yakalayın şunları.
Şimdi ipleri koçboynuzlarına bağlayın.
Brody, ipin sendeki ucunu da bağla.
Evet, şimdi kendi kendine düğümlenir.
Halatı boşla, Brody.
İpten uzak durun.
Dikkat et. Uzak dur.
Koçboynuzlarından uzak durun.
Doldurulmuş hayvan satan bir dostum var.
Ona ne getirdiğimi görünce yüreğine inecek.
Geri yol ileri.
Tanrım, bu da. İkisi de gidiyor.
-İpi yiyor.
-Bize doğru geliyor.
Hadi Quint. Çabuk ol!
Yolumdan çekil.
Şuna bak.
Çöz şunu. Kıç aynalığını çekiyor.
Çabuk ol.
Yapamıyorum. Kaçmaya çalışıyor.
Çeksene orospu çocuğu!
Haydi. Çek.
Mümkün değil!
Tekne kırılıyor! Kes şunu!
Ellerine dikkat et!
Çabuk kes. Tutamıyorum!
Üç bidonla aşağıda kalamaz.
Üç bidonla olmaz.
Ya biz ne olacağız?
Önündeki dolaptan pompayı al, olur mu?
Batacak mıyız?
Bidonlara dikkat et. pompala Şef.
İnmeye başladı.
Üç bidonla inemez. Üç taneyle olmaz.
Hiç böylesini görmüş müydün?
Hayır.
peşimizde. Buna inanmıyorum.
Onu sığ sulara çekeceğim.
Sığ sulara çekeceğim ve onu boğacağım.
-Yaklaşıyoruz, Brody.
-Şükürler olsun!
-Hiç böyle bir büyük beyaz gördün mü?
-Hayır.
Ne kadar gitmemiz gerekiyor?
O kadar zorlama.
-Lanet olsun.
-Kes sesini. Yerine dön.
Sıkı tutun.
"Elveda size, güzel İspanyol kadınları
"Elveda size, İspanyalı kadınlar
"Boston'a dönme emri aldık"
Seni sersem, mil yatağını yaktın.
pekala, tekneyi durdur. Durdur tekneyi.
Şu senin malzemeler ne işe yarıyordu?
Sanırım ona 20 cc zehir şırınga edebilirim.
Tabii yeterince yaklaşabilirsem.
Bu küçücük iğneyi mi saplayacaksın?
Hayır, bunu yapamam.
Onu kafese yaklaştırabilirsem,
ağzından verebilirim.
-Kafesi parçalar.
-Daha iyi bir fikrin var mı?
Yavaş ol.
Geliyor.
Ağzım kurudu.
Aşağıda olduğum sürece
onu uzak tutmaya çalış.
Tamam, hazırım.
Onu yukarı çek. Yukarı çek artık!
Çek. Çek.
Hadi, Quint, onu içeri al.
Kırılıyor.
Bir şekilde çek!
Oldu mu?
Geliyor.
Daha yavaş.
Tüpü göster bana.
Havaya uç!
Gülümse, lanet olası!
Quint?
Hayır.
Şunlarla gidebilir miyiz dersin?
Bugün günlerden ne?
Çarşamba. Sanırım Salı.
Galiba akıntı yardım ediyor.
Ayak çırpmaya devam et.
Denizden nefret ederdim.
Nedenini anlayabiliyorum.