Tip:
Highlight text to annotate it
X
Bana verdiğin söz,
hep aklında olsun.
Hiç kimsenin veya hiçbir şeyin
seni ezmesine izin verme.
KUZEY FLORIDA
Pekâlâ!
İhtiyaç molası, 45 dakika.
Hadi, millet.
Acele etmemiz gerek.
14.45'te hareket ediyoruz.
Dakikası dakikasına. Gecikemeyiz.
Sıcak yemek ve tuvaletler içeride.
Pekâlâ, şey, arka tarafta
bir pencere var...
...sandviç alabilmeniz için.
Ayrıca dışarıdaki tuvaletleri de
temiz kullanmanızı öneririm.
Carolina kırlarında bu iş için
çalılardan uygununu bulamazsınız.
Bayım.
Yardımcı olabilir miyim, bayım?
Evet, bayım.
Seattle mı?
Kiminle gidiyorsunuz?
Hiç kimseyle. Tekim.
Olmaz, 5600 kilometre boyunca...
...tek başına yolculuk eden kör
bir zencinin sorumluluğunu alamam.
Ben... ben... ben bu biletin
parasını ödedim, yani...
...beni Seattle'a götürmek
zorundasın.
Bana uyanıklık etme, oğlum.
Herhalükarda, bayım,
ben bu hakkı kazanmışım.
Gözlerimi Omaha Sahili'nde
bırakmış olabilirim...
...ama Sam Amca'dan yardım
dilenmiyorum.
Seattle'da beni bekleyen bir iş var.
Normandiya'da mıydın sen?
Sahile asker taşıyorduk.
Direkt bir darbe aldık.
Özür dilerim, evlat.
Sana bizzat ben göz kulak olacağım.
Hadi.
Arkada bir yere otur.
Ne zaman...
...yalnızlık çekersen...
Ne zaman...
...efkarlanırsan...
Ne zaman...
...keder çökerse...
...bana olan aşkın gerçektir.
Ne zaman...
...düşünürsen beni...
Til...
...ne halt ettiğini sanıyorsun sen?
Billy, hindi gibi kabarma hemen.
Bu koca oğlanla, O.C. At Clarkfield'de
tanıştım ve inan...
...şahane caz piyanosu çalıyor.
İsterse kıçıyla çaydanlık
sesi çıkarsın.
Burada işi yok.
Bayım.
Vay canına,
sen kör müsün?
Evet, bayım.
Yedi yaşımdan beri.
Öyleyse çıkmana yardım edeyim.
Bu bir taşra orkestrası.
Biz caz çalmıyoruz.
Ah, evet, anlıyorum.
Taşra müziğini severim.
Peki, devam et.
Söyle bakalım.
Taşra müziğinin nesini seviyorsun?
Ben... ben öykülerini seviyorum.
Ah, bilirsiniz,
âşık olmak hakkında...
...ve aşkın sizi deli divane edişi...
...bir de, dünyanın omuzlarınızdaki
o acımasız yükü.
Bu... bu, kendinizi
küçücük hissettirir.
Ruhunuzu Tanrıya teslim etmek
istersiniz.
En iyisi de budur.
Kıçınız O'na ait.
Evlat, kör olduğundan
emin misin?
Son bıraktığımda, öyleydim.
Peki. Katılın.
Billy,
bence azınlıkta kaldın.
Til, en ufak bir bela çıkarsa...
...senin kör zenci kendini
dışarıda bulur.
Lanet olsun!
İşte.
Birinin ödünü patlatmadan önce...
...ona bir gözlük takmak
zorundayım.
Seattle, Washington, millet.
Kuzeye gidecekler,
burada otobüs değiştirsin:..
...Bellingham'a, Mount Vernon'a...
...Vancouver, Kanada'ya.
Ah, bu, Diz. Zismisi.
Evet.
Ama tersten okunuşu nedir?
Ah... ah... ah, hadi, ahbap.
Neden bana zor bir şey
sormuyorsun?
"İsimsiz."
Söyle, babacık,
sen hangi aleti çalıyorsun?
Ah, piyano.
Florida, Tampa'dan biraz önce
geldim.
Ben ve ortağım,
Gossie McGee, buraya geldik...
...anlarsın ya,
tarzımızı geliştirmek istiyoruz.
Köprüyü geçene dek,
ayıya dayı de. Çaktın mı?
Bak, ne diyeceğim?
Neden seni içeri almama
izin vermiyorsun?
Anlarsın ya,
etrafı gösteririm.
- Olur mu? Evet.
- Kusursuz bir beyefendi.
Burası, benim evim gibidir.
Peki senin adın ne?
Ray Robinson.
Ben de, Quincy Jones.
Quincy Jones.
Hey, Gerry!
Bu, benim dostum, Ray.
Buraya arkadaşı, Gossie McGee'yi
görmeye gelmiş.
Ben de düşündüm ki,
ona içeriye sokup...
Beni uğraştırma, Q.
O girebilir, ama sen değil.
Siz yaşını doldurmamış çocukları
içeri aldığım için, muavin tepeme biniyor.
Defol buradan, Q.
- Görmüyor musun..?
- Defol buradan, Q.
- Kör o! Onu içeri sokmam gerek.
- Defol.
- Göt cazcı.
- Ne?
Hey, Ray Robinson,
seni ne zaman dinleyeceğim, bebek?
Ah, ama bu sana pahalıya
malolabilir.
Hoş geldiniz, sizi gidi hoş cazcılar
ve güzel caz tutkunları.
Karma-cazcıların ve modern insanların
müzikli şapkalarını çıkarıp astığı...
...yere geldiniz.
Öyleyse yakına sokulun...
...çünkü bu gece,
Sallanan İskemle'de Yetenek Gecesi.
Alkışlar, Danseden Al için!
Gossie, buraya geldiğinden beri,
garson kızlarımdan biriyle düşüp kalkıyor.
Ortağının kör bir 'Bama çocuğu
olduğunu hiç söylememişti bana.
Marlene,
Demur'lar şimdi aradı.
Thurmond hastaymış.
Peki ya Sassy?
Patlak lastik.
Peki, 'Bama. Neden şuraya çıkıp bana
neyin var neyin yok göstermiyorsun?
İyi de, ben... ben şu anda kendimi
göstermeye pek hazır değilim, bu gece...
Görüp göreceğin tek sınav bu,
seni tembel.
Yani ya oraya çıkarsın, ya da sen ve Gossie
kıçınıza baka baka Güney'e geri dönersiniz.
Al. Biraz bundan çek.
Tütün değil bu, ahbap.
Değil, içinde tut,
seni sakinleştirir.
Pekâlâ, Oberon.
Çık şuraya da, onu takdim et.
Emredersiniz, efendim.
Peki, 'Bama. Gidelim.
Evet.
Şimdi, sizin için özel bir şeyim var,
bez bebekler.
Oberon'un dev yıldırımından
bahsetmiyorum.
O başka bir gösteri.
Şimdi size biraz taze kan
sunuyoruz.
Evet, Florida otobüsünden
daha yeni indi...
...karşınızda
Ray "Bana Şekerim Deme" Robinson!
Geceniz nasıl geçiyor?
Seninkinden iyi!
Gevşe, Ray. Gevşe.
Anladım.
Ah, ah, ne dinlemek istersiniz?
Biraz Nat King Cole'a ne dersin?
Hepiniz Nat King Cole sever misiniz?
Bir gün batıya gitmek istersen...
'Bama fena değil.
Evet, bence götümüzü kurtardı.
Ray orada ne halt ettiğini sanıyor?
Senin adına sınavdan geçiyor,
Gossie.
O, bensiz işe yaramaz.
Sen ve 'Bama, burada, İskemle'de
bir haftaya ne dersiniz?
İyi bir bas gitarist biliyorum.
İyi bir caz üçlüsü, doğru menajerle
büyük iş yapabilir.
Menajer mi?
Hadi ama, Gossie,
bu kadar dar kafalı olma.
Biliyorsun,
almak için vermen gerekir.
Peki tam olarak ne vermem gerekiyor?
Yüzde 25.
Ama size başka işler de
buluyor olacağım.
Pekâlâ, sonraki soru:
Ne alacağım?
Ne istiyorsun?
Lider olarak çifte ücret,
ilaveten yüzde 10.
Peki ya 'Bama?
Neredeyse bir ot yaprağı kadar
yeşildir o.
Onu idare edebilirim.
Flagstaff, Arizona...
Evet, yeşil.
Kingman, Barstow...
Öyleyse, Gossie,
'Bama'ya otel bulmak için...
...endişelenmene gerek yok.
Benim evimde zıbarabilir.
Hey, siz hiç değişmiyorsunuz.
Şikayetler altmış altıya...
Ray, yatağa geri dönecek misin?
Su içiyorum.
Görüyorum,
ama anne daha doymadı.
İlk kez seyirci karşısındalar...
...alkışlar McSon Üçlüsü için!
Şahin maymunu
gezdiriyordu havada...
Maymun sanıyordu ki,
her şey meydanda...
Ray, ne zaman çıkacaksın?
Bir dakika sonra.
Anne sana biraz daha böğürtlenli turta
getirdi, bebeğim.
Lanet olsun.
- TÜM YERLER SATILMIŞTIR
- Doğrul artık, uç hadi...
Yavaş, baba, tepen atmasın...
4 TEMMUZ PARTİSİNDE,
GÖZDEMİZ McSON'LAR HUZURUNUZDA
ŞÜKRAN GÜNÜNE DEK UZATILMIŞTIR
Marlene,
eğer bizi turneye yollayacaksan...
...günde 5 dolardan
fazlasına ihtiyacımız olacaktır.
Nasıl oluyor da, hiçbir işten
paramızı alamıyoruz?
Çünkü siz, erkekler,
kazandığınız her şeyi harcarsınız.
Kulüp, çekleri bana gönderiyor,
ben de böylece bankaya yatırabiliyorum.
Kendi çeklerimi
görmek istiyorum ben, hepsi bu.
Sen görmüyorsun, Ray.
Sen körsün, bebeğim.
Yoksa unuttun mu?
Yoksa tek başına dışarı çıkıp,
neler yapabileceğini görmek mi istersin?
Ray!
Hey, Marlene, Ray nerede?
Arkadaki yatak odasında.
Ayaklarınızı da silin.
Ray, ah, altı-dokuz, neredesin?
Altı-dokuz. Altı-dokuz.
Lionel Hampton biraz önce benden
onunla turneye çıkmamı istedi, ahbap!
Lionel Hampton, ahbap!
İstemiştir tabii.
O zaman niye hâlâ buradasın?
Düşünsene: Karısı, o beni
turne otobüsünden attı.
Traş olmaya başladığın zaman geri gel,
dedi. İnanabiliyor musun buna?
Ah... ah, Yedi-sıfır, bana bir iyilik yapıp,
ahbap, şu bavulu kapatabilir misin?
Sorun ne? İki elin var.
Kendin kapatabilirsin.
İki ayağım da var.
Kapatabilecek misin?
Kapatırım.
Affedersiniz, bayım!
Of, geç kalacağız.
Kendi evim olmalı, Gossie.
Neden? Yani,
şu anda kira ödemiyorsun.
Ama cehennemde gibiyim.
Ah, yapma, Ray.
Neden iyi bir şeyin içine edeceksin?
Sadece diyorum ki, Marlene'e
boruyu döşemeye devam edersen...
...seninle her iddiaya girerim,
hepimizi zengin edecek.
Hey, bayım, affedersiniz!
Doğrul artık, uç hadi...
Doğrul artık, öyle kal...
Doğrul artık, uç hadi...
Yavaş, baba...
Tepen atmasın...
Yakima Valley'deki
başarılı turnelerinden...
...yeni döndüler,
McSon Üçlüsü!
Yine tam burada olacaklar...
...aynı saatte, aynı yerde,
önümüzdeki hafta.
Hey, bebek, Kral'ın kendi çıkardığından
daha çok Nat gibi çıkıyor sesin.
Adın ne senin?
Ray Robinson.
Ray Robinson mı?
Ben, Jack Lauderdale,
Swing Time Plakçılık.
Ah, hey... hey, hey, Jack!
Nasıl gidiyor, ahbap?
- İyi.
- Ah, iyi.
Birlikte bir plak yapmamıza ne dersin?
Ah, evet, evet.
Evet ya! Yapalım.
Size yardım edebilir miyim?
Sanmıyorum.
Sadece biraz iş konuşuyoruz.
Öyleyse benimle konuşmanız gerek,
çünkü ben onun menajeriyim.
Rüzgar nereye sürüklerse.
Buraya sürüklüyor.
Jack Lauderdale,
Swing Time Plakçılık.
- Marlene Andres.
- Marlene mi?
- Gossie McGee.
- Gossie McGee.
Harikaydın, bebeğim.
Biz şurada Bay Lauderdale
ile konuşacağız.
Hadi, Jack. Dinliyorum.
Geliyorum, ah,
onunla konuşmaya.
Efsanevi bir iş yapıyorsun!
Evet, ahbap.
Eh, bak, hadi onunla şu plağı
konuşalım.
Hey, hayır, hayır,
o işi Marlene'e bırakacağız.
Söyle de, Oberon
sana bir taksi çağırsın, tamam mı?
Harikaydın, Ray.
Goss!
Hey, babacık,
bir sigaralık ister misin?
Elime bir miktar geçti,
gemiden taze indi.
Temiz ve tohumsuz.
Demek böyle oluyor, ha?
Onlar iş konuşurken,
sen beni uçuruyorsun.
Sana rol yapan ben değilim, ahbap.
Oberon, dinle...
Bil ki, üzerinde oyun çevirenler
Marlene ile Gossie, Ray.
Ne?
Çaldığın ilk gece pastayı bölüştüler.
Kafadan yüzde 35.
İlaveten lider olarak
Gossie'nin çifte ücreti.
Lider mi?
Biri orkestraya liderlik ediyorsa...
...o lider benim.
Kapalı gişeyi unutsunlar.
Bak ne diyeceğim?
Ben... ben...
ben kendi yoluma gideceğim.
Sana kim iş ayarlayacak?
Marlene senin elini kolunu bağladı.
Ve altın yumurtlayan kazından
vazgeçmeyecektir.
Doğrul artık, uç hadi...
Yavaş, baba, tepen atmasın...
Hey, Ray Robinson, sen müthişsin.
Hadi, yine iyisin.
Çak bakalım.
Bu da ne?
Jack'in kartı.
Oteldeki numarasını aldım.
Yapma, Q.
O kadar da karmaşık değil.
Hadi şimdi bir daha çalalım.
Bu bir si bemol, do 7'li gamı,
aşağıdan sırala...
...ve dönünce sonunda
üçleyerek bitir.
Evet, zenci!
Evet, işte bu.
Ray, karanlıkta yemek pişirmen
konusunda sana ne demiştim ben?
Evi yakmaya mı çalışıyorsun?
Bir düşün, Marlene. Eh... eh...
neden ışık gereksin ki bana?
Evet, ama yemek yapman da gerekmiyor.
Sana Oscar'dan yemek getirdik.
İyi, git, paranı geri al.
Benim burada kızarmış tavuğum var.
Hadi, Yedi-sıfır,
bak bakalım tadına.
Evet! Tam zamanında.
Hey, bu, evde pişti,
alsana.
Hmmm, hayır, teşekkür ederim.
Bu tavuk bir harika ha.
Sadece biraz sıcak sos lazım,
o zaman mükemmel olur.
Evet. Jack Lauderdale'in
söyleyecek nesi varmış bakalım?
Ah, çıkıp gidene kadar
dakikaları saydım.
Ciğeri beş para etmez
bir dolandırıcı o.
Ah, anlıyorum.
Evet, şimdi 'Aç kapıyı, Richard'ın
niye Swing Time'ın tek hiti olduğu...
...anlaşılıyor,
bir fıkra plağıydı o.
Ah... ah... ah,
ya benimle plak yapmak istemesi?
Ah, seninle plak yapacak,
nakliye ücretini ödersek.
Yalancıyı kazırsan,
altından hırsız çıkar.
Bu ne demek oluyor?
Bu.
Anlarsın ya, bu gece
Jack Lauderdale'i gördüm...
...o da bana plağım için
500 dolar avans verdi.
Bir de dedi ki, beni Lowell Fulson'la
turneye gönderecekmiş...
...ve senin ödediğinin üç katını
ödeyecekmiş.
Yalana bak!
Hey, kör bir adamı turneye
göndermesi imkansız. Bunu bir düşün.
Yani, senin... senin gözetime
ihtiyacın var.
Ve onun sana benim baktığım gibi
bakacak zamanı yok.
Yaptığın bu muydu, Gossie?
Bana göz kulak olmak mı?
Bu yüzden mi benim aldığımın
iki katını alıyorsun?
Kim söyledi bunu sana?
Ama doğru, değil mi?
Siz, ikiniz, buraya geldiğimden beri
bana oyun oynuyorsunuz.
- Ray, bebeğim, dinle...
- Sizi dinlemeyeceğim!
Ray, ben... ben seninle bu konuyu
konuşmayı düşünüyordum.
Niye konuşmuyorsun o zaman?
Şey, bak, Ray, Ray,
aptalca bir şey yapmayalım.
Kör olabilirim,
ama aptal değilim!
Q., yukarıdan çantamı getir.
- Ne?
- Getir şunu!
- N... hemen mi?
- Hemen.
Ray, ahbap, birlikte çok şey yaşadık.
Ray, dur bir dakika.
Her şeyi açıklayabilirim.
Ne yapıyorsun, bir düşün.
Ray, Ray, bak,
büyük bir hata yapıyorsun.
O soytarı tutamayacağı sözler
saçıyor ağzından.
Onun peşinden gittiğin için
aptal olmalısın.
Ray, Ray,
yeni bir anlaşma yaparız!
Seni nasıl mutlu ederse!
Anlaşma şu:
Artık boruyu sen döşeyebilirsin.
Bu merdivenlerden tek başına inersen,
boynunu kırarsın. Tutun.
Ah, ahbap.
Ray, seni hiç böyle bir şey yaparken
görmemiştim, ahbap. Hiç.
Bu bir şey sayılmaz,
Yedi-sıfır.
Mızıkçılık yapma, Ray.
George, beni ebeleyemezsin.
Hadi.
Aretha!
Hadi, George.
Aretha Robinson,
sen aklını mı kaçırdın?
Eula, bütün çamaşır sepetlerini benimle
bölüşmeye söz vermiştin, adil ve eşit!
Eh, bölüştüm!
Bok bölüştün!
Beyazlardan başka alıyorsun,
bana başka ödüyorsun.
Şimdi bunları kim yıkayacak?
Sen yıkayabilirsin.
Bana hemen paramı öde!
Tamam, sana iki dolarcığını
veriyorum.
Ama sakın benden daha fazla
iş beklemeye kalkma!
Senden tüm gerekeni aldım.
Ray ve George, hadi!
Doğru.
Benim bölgemden defolun...
...bir daha da asla
geri dönmeyin!
Okuma yazmayı
çok iyi öğrenmeniz gerek...
...böylece asla bunun gibi insanlar için
çalışmak zorunda kalmazsınız.
Yalancıyı kazırsan,
altından hırsız çıkar.
Anladınız mı?
Evet, Anne.
Kokla şunu, Ray.
Başarıyı kokla.
L.A.'deyiz, ahbap...
...zencilerin kanatlarını açmak için
geldikleri yerdeyiz.
An... anlarsın ya, ahbap,
kulaklarımın beni aldatmadığını biliyorum.
Bu, Art Tatum mı?
Kesinlikle o, bebek.
Tanışmak ister misin?
Ben... ben onunla tanışamam.
A... Art Tatum, en büyüktür.
Şimdi, Ray, isminle ilgili
konuşmalıyız, ahbap: Robinson.
Şeker Ray, Robinson
markasını her yerine diktirmişti.
Bu durumda, ben göbek adın
Charles'ı kullanalım diyorum.
Yani, Ray Charles.
Beni nasıl çağırdığın
umurumda değil, ahbap...
...plağın üzerinde ismim
olduğu sürece.
Ama bunu kutlayacağız.
Hey, ne var ne çok, Jack?
Ah, Tanrım.
Çak bakalım.
N'aber, bebek?
Nasıl gidiyor?
Lowell Fulson,
yeni piyanistinle tanış: Ray Charles.
Ray Charles, kör sansasyon.
Ooo! Lanet olsun!
Bunu albüm kapağında kullanacağım.
Asıl sansasyon o.
Ben... ben müziğinize bayılıyorum,
Bay Fulson.
Ah, adam ağzının tadını biliyor.
Hey, ayrıca adam daha önce
bir grupla...
...turneye çıkmamıştı,
yani artık sana emanet.
Öz kardeşim o benim.
Ray.
Ben hemen döneceğim.
Tamam.
Evet, soldakini sen kaptın.
Bana bak,
bırak konuşmayı ben yapayım.
Oraya girme.
Annemin ne dediğini biliyorsun.
Eve git
ve anneme bir şey söyleme.
Git, George.
George, defol buradan!
Hey, evlat,
seni kim içeri bıraktı?
Sen Aretha'nın oğlu olmalısın, ha?
Evet, bayım.
Ray Charles Robinson.
Seni buralarda gizli gizli
gezinirken görüyordum.
Piyanoyu seviyorsun, ha?
Hadi, çalmayı öğrenmek
ister misin?
Gel hadi buraya.
Nasıl çalındığını göstereyim sana.
Hadi.
Çalmayı öğreteceğim sana.
Ne yapıyoruz,
sana üç nota öğretiyoruz, tamam mı?
Bu ilk nota, tam burası.
Çal bakalım.
Bu da ikinci nota,
işte burası.
Çal bakalım.
Bu, üçüncü nota.
Şimdi, şöyle çalınıyor.
Dinle.
İyi dinle şimdi.
Çal bakalım.
Güzel!
Diğer notaları dene.
CHITLIN' TURU
- CHITLIN' TURU
- Her uğradığımız kulüpte...
...orkestra provası
senin sorumluluğunda.
Bunlar birkaç yayık kıçlı piçtir...
...yani kabuk dökmediklerinden
emin olman gerekiyor.
Hazır ve gösteriye başlamak üzere
giyinmiş olmanız lazım.
Mesela, Lowell, başlamadan önce
biraz kestirmekten hoşlanır.
Onun canı çıkmak isteyene kadar,
sen kendi bildiğini yaparsın.
Lowell çalarken de,
orkestrayı canlı tutarsın.
Ah... ah, bir şey soracağım.
Ne?
Jack sana tek çaldığımda
para almam gerektiğini söyledi mi?
İşini yaparsan, paranı alacaksın.
Bebek, hadi in...
Baban göbeğinde şehrin...
Hadi in...
Baban göbeğinde şehrin...
Fathead adını nasıl aldın hakikaten?
Bana neden mi Fathead diyorlar?
Yok, duymak istemezsiniz.
Ama şunu gerçekten
bilmek istiyorum.
Siz güzel genç hanımlar arasında,
gecenin bu saatinde...
...nerede iyi biftek bulabileceğimizi
bilen biri var mı?
Yani iri, kalın ve leziz bir şey mi?
Ah, evet, aynen öyle.
Fathead, çocuklarla
nereye gidiyorsunuz, ahbap?
Kör bir cazcıya bakıcılık
yapamam ben.
Ah, üzgünüm, Ray...
...ama, ah, yasalara göre
bir taksiye ancak altı kişi binebiliyor.
Hadi, hanımlar, çıkalım buradan.
Her gün...
Her gün efkarlıyım...
Her gün, her gün...
Öde borcunu, bebek!
Evet, tamamdır.
12 yaşımdan beri,
barbut oynuyorum ben.
Sakın beyaz bir kadının mezarı
üzerinde barbut oynamayın.
Neden?
Uğursuzluktur.
Uğursuzluk ve bela, millet...
Ben de payımı aldım...
Bu, otobüse geç kaldığın için.
Wilbur,
sen aşağılık bir pisliksin...
Çekilsen iyi olur.
Ah, Bay Bir Dolarlık Hesap.
5, 10, 15, 20...
Şimdi, baştan saymak ister misin?
Pekâlâ, lanet olası.
284, 285...
Dinle, ahbap, ben lanet olası
açgözlü bir köpek değilim.
Kimse benim için meraklanmaz...
Ağlayan kimsem, kimsem yok benim.
Fathead, aç biraz. Aç biraz.
Bir işemem lazım.
Hey, ne yapıyorsun, ahbap?
Kapat kapıyı, Et!
Hey, Ray, biz bir süre
burada, içeride olacağız.
Kadınların helasını kullan,
şu tarafta, sağında.
Kadınların helasını kullanmak
istemiyorum.
O tarafta.
Ah, Tanrım!
Hey, Ray, iyi misin?
Evet, suya basıp kaydım galiba.
Patlak bir boru var.
Her yeri su basmış.
Görüyor musun?
Hadi başlayalım, ahbap.
Kapat kapıyı.
Pekâlâ,
oyun oynamayı bırak, Ray.
Biz bir süre içeride olacağız.
Hadi git artık!
Nerelisin, Ray?
Kuzey Florida.
Ah, Kuzey Florida çocuğu.
Ailen hâlâ orada mı?
Hayır.
Peki.
Hey, ah,
sorduğum için affedersin...
...ama bir bastonun
ya da köpeğin olmadan...
...nasıl bu kadar rahat dolaşıyorsun?
Sen bastonsuz ya da köpeksiz
nasıl rahat dolaşıyorsun?
Özür dilerim.
Burnumu sokmak istememiştim.
Kulaklarım,
gözlerim olmak zorunda, ahbap. Bu...
Her şeyin farklı bir sesi vardır.
Sırf bu yüzden sert topuklu
ayakkabı giyiyorum...
...böylece adımlarımın duvardan gelen
yankılarını duyabiliyorum.
Mesela açık bir kapıdan geçtiğimde,
ses değişiyor.
Vay. Çok hoş.
Bilirsin, kendi başına gezinebilmek için,
çok çabuk öğrenmek zorundasındır.
Evet.
Biliyor musun, savaş sırasında,
hızlı öğrenmem gereken...
...çok şey olmuştu,
yoksa burada olmazdım.
O kadar çok ölüm görmek,
hiç de doğal bir şey değil.
Evet, ölümü görmek, doğal değildir.
Çocuklar,
o imbiğin etrafından uzaklaşın.
Ne demiştim ben size?
Hadi, ebele beni.
O ateşten uzak durun
ve temizlenin.
Akşam yemeği birazdan hazır olur.
Beni duyuyor musun, Ray?
Ebeledim seni.
Ebeledim seni.
Hayır, ebeleyemedin.
Iskaladın beni.
Mızıkçılık yapma, Ray.
Peki, ebeledin beni.
Ama ben de seni ebeledim.
Ben artık oynamıyorum.
Kız çocuğu!
Hadi, Ray.
Gel, yüzelim.
Annemin çamaşır leğeninde yüzelim.
Ray, hadi, Ray,
oyna benimle.
Annem seni görmeden
aşağı insen iyi edersin.
Ben bir devim!
Ne dev ama.
Hadi, George.
Bu oyunu sevmedim.
Hiç de komik değil.
Çocuklar, biraz tarla bezelyesiyle
pilav pişiriyorum.
Bir de, dünden kalma
şu tütsülenmiş mısırlar var.
Ve eğer gerçekten uslu olursanız,
iki parça şeftali turtası da verebilirim.
Ray, size eve girmenizi
söylememiş miydim?
Aman Tanrım, hayır!
Aretha'nın oğlu bu!
Nefes al, bebeğim, nefes al.
Hadi nefes al, bebeğim, nefes al.
Tükür!
Tükür, lütfen!
Annen için nefes al, hadi.
Hadi, George.
Neden hiçbir şey yapmadın?
Neden bana seslenmedin?
Yardım et bize, Tanrım!
Tanrı onu evine aldı bile.
Pekâlâ.
Yemek ve çiş durağı.
Aç şunu.
Yemek, sıcak.
45 dakikanız var.
Bir atı bile yiyebilirim.
Neresi?
Burnunun dikine git.
İşte şurası.
Wilbur.
Ne?
45 dakika yeterli bir zaman değil.
Bize daha fazlası lazım, Jack.
Yemek için olmadığı sürece,
lazım değil.
Şimdi eğer başka işleriniz varsa,
seçiminizi yapın...
...çünkü bu otobüs vaktinde kalkacak.
Hadi,
Mercedes'in arkada bir tuvaleti var.
Ve sen,
sen kokudan bulursun.
Jeff.
Efendim?
Ah, içeri gitmeme
yardım eder misin?
Kesinlikle, Ray.
Selam, Mercedes.
Selam, bebek. Umarım içeri girmeden
ayaklarını silmişsindir.
- Yine başladın. Yapma.
- Sen şunu alabilirsin.
Tuvalet şurada,
tam önünde.
Tamam.
Hemen geliyorum.
Sana bir tabak ayarlamamı ister misin?
Ah, hayır, ben... ben böyle iyiyim.
Peki.
Tatlı patates turtasıdır o.
Uuu, hadi başlayalım, ahbap.
Uzun bir otobüs yolculuğuydu,
değil mi?
Ah, hadi, ahbap.
Hey, ahbap!
Hela büyük binada.
Helanın yerini biliyorum.
Siz ne yapıyorsunuz?
Kendine bir iyilik yap da, git.
Gitmeye hazır olduğum zaman,
giderim.
Hadi, Fathead,
katılmak istiyorum.
Ot değil bu, Ray.
Karılar gibi burundan
da çekmiyoruz.
Beyaz bu.
Beyaz, kıçını geçersiz ve hükümsüz kılar.
O yüzden hemen buradan defol, ahbap.
Geçersiz ve hükümsüz,
tıpkı hayatım gibi.
Beni alıp eve götürür.
Bak, bütün gece beklemeyeceğim.
Kahretsin,
bu onun cenazesi, ahbap.
Ray, hadi gidip
yiyecek bir şeyler alalım.
Tadına bakmadan gitmem.
Ray, ne yapacaksın, ahbap?
Tren kalkıyor, kardeşim.
Ben buna karışmak istemiyorum.
- Seni uyardım, Ray.
- Hadi, ahbap.
Uyarıldım.
Otur, Ray. Tam orası.
Seni ufak bir yolculuğa çıkaracağım.
Ama bir bedeli olacak.
Hiç paran var mı?
Bu yeter mi?
Yeter.
Nerede kaldın?
Diğer salaklar nerede?
Hadi, soğumadan getir!
Ufak bir acı hissedeceksin.
Senden vazgeçmeyeceğim, oğlum.
Hissediyor musun, bebek?
Bırak götürsün seni.
Seksten bile iyidir.
Seksten iyisi yoktur.
Yürüyeceğiz...
...şehrin caddelerinde...
...caddelerde...
...sevdiklerimizin...
...yürüdüğü...
Kıyısında...
...o nehrin...
...o nehrin...
...buluşup...
...ayrılmayacağız...
Duam...
Duam...
Özgür ol artık...
Duam sana, Tanrım...
...ölmüşlerimizin...
...yanında...
...yanında...
Kıyısında...
...o nehrin...
...buluşup...
...ayrılmayacağız...
DOKUZ AY SONRA
Ray, hadi, Dr. McLeod'dan aldığım
şu merhemi süreyim.
Hayır, onu sevmiyorum.
Batıyor.
Gel buraya, çocuk.
Tam bir dolar ödedim buna.
İşe yarar umarım.
Doktorun söylediği gibi
kafanı kaldır bakalım.
Bu, daha iyi hissetmeni sağlayacak.
Ray, hadi içeri, yemeğe.
Gözlerini ovuşturmayı da kes.
Ray, sana bin dereden su getirmeyeceğim.
Kör oluyorsun.
Doktor yapabileceği bir şey olmadığını
söylüyor, yani iş başa düştü.
Evet, efendim, biliyorum, ama...
Kes.
Hemen kes şunu.
Gözyaşları için vaktimiz yok.
Kimse sana acımayacak...
...sırf kör oluyorsun diye.
Şimdi sil gözlerini.
Peki, efendim.
Tamam, her şeyi nasıl yapacağını
sana sadece birer kere göstereceğim.
İki kere üstüste başaramazsan,
sana yardım edeceğim.
Ama üçüncüde, tek başınasın...
...çünkü hayat da böyle.
Pekâlâ,
ayağa kalk şimdi.
Unutma, kör oluyorsun,
ama aptal değilsin.
Kaç basamak vardı, hatırlıyor musun?
Dört.
Güzel. Hafızanı nasıl kullanacağını
öğrenmek zorunda olacaksın.
Şimdi dön.
Ellerini uzatmanı istiyorum...
...ve onları gözlerin gibi kullanarak
kapıyı bulmanı.
Güzel.
Çok güzel, bebeğim.
RAY CHARLES Söylüyor
ELİNİ TUTAYIM, BEBEK
Selam.
Elini tutayım, bebek...
Sana anlatana dek...
Elini...
...tutayım, bebek...
İnanıyorum ki...
Şu salak iyi ki bir plak yaptı,
gören orkestranın yıldızı sanır.
Ama adam boş değil, değil mi?
Plağı listelere bile giremez.
En iyi hâlâ sensin.
Bilmelisin ki...
...âşığım...
O kadar iyi değildi.
Sende bir tuhaflık var.
- Hayır, ahbap, iyi o. İyidir o.
- Boşver şimdi onu.
Ray'e bakın.
Şunu görüyor musunuz?
Bileğine dokunuyor,
çünkü bu şekilde...
...onun güzel görünüp görünmediğini
anlayabileceğini sanıyor.
Biliyor musun,
bütün gece gözüm üzerindeydi.
Ah, bu sefer tutturdu.
Azıcık şöhret, Geçersiz ve Hükümsüz'e
neler yapıyor, görüyor musunuz?
Aranızda şu sarı elbiseli hoş
görünüşlü kızı gören var mı?
Şu adamı duydunuz mu?
Biri uyur, biri kaybeder.
Ücretinden keseceğiz, ahbap.
Otobüs yolculuğundan
2 dolar eder bu.
Yanımda ol benim, bebek...
Evet...
Bilmelisin ki...
Aşkımız gizli değil...
Hayır, hayır...
Pekâlâ, sıradaki?
Çok ayıp, Jimmy.
Bunun hepsini kolunun içine
boşaltıvereceksin.
Paramla ne yapacağımı
sen söyleyemezsin bana.
Pekâlâ, hadi. Yaklaş.
1 dolarlık sansasyon.
Saymaya devam etmek ister misin?
Senin sorunun nedir, oğlum?
50 dolar senin için yeterince iyi değil mi?
Orada 50 dolar yok.
Saymaya devam et.
Plağın satmadığı için,
yardım istiyorsun galiba.
Alın şunu sırtımdan!
Ayrılın! Ayrılın!
Neler oluyor burada?
Kör sansasyon, ona ödemeye çalıştığım
parayı beğenmiyor!
Beni kandırıyor! Bırakıyorum!
Ah, seni yalancı orospu çocuğu!
Gözleri gören kimseyle dövüşme!
Dinle, ben bu mankafaya bekar karı
aramak için etrafta dolaşmayacağım artık!
Burada 50 dolar var, Ray.
Gördün mü, sersem?
Kapa çeneni, Wilbur! Ray, şu andan itibaren
senin ödemeni bizzat ben yapacağım.
Bıktım artık bundan!
Jack'e sana yeni birini
bulmasını söylerim!
Emin misin, ahbap?
Dışarısı soğuk.
Beni merak etme,
kendime bakabilirim.
Ray! Ray!
Lanet olsun, Wilbur!
Bırak, gitsin!
Ne yapacağız şimdi?
"Musa'nın ölümünden sonra,
Tanrı, Yeşu'yla konuştu ve dedi ki:.."
"...Musa kulum öldü."
"Öyleyse artık ortaya çık.
Ürdün'e git."
"Korkma..."
"...çünkü Tanrı, Efendi'ndir
ve seninledir."
Bay Charles?
Kim o?
Bay Charles,
benim adım, Ahmet Ertegün.
Biraz zamanınızı alabilir miyim?
Ne istiyorsun, ahbap?
Ayindeyim.
Özür dilerim.
Daha sonra geleyim.
Geldin artık.
Ne istiyorsun?
Şirketim, Atlantic Plakçılık,
kontratınızı...
...Swing Time'dan aldı.
Akıbetiniz hakkında
konuşmak istiyordum.
Dur bakalım. Bana caz yapma.
Ben satılık değilim.
Oturabilir miyim?
Bakın, Bay Charles...
...Jack Lauderdale kendini,
tabiri caizse...
...biraz haddini aşmış buldu...
...ve bazı sanatçılarını
gözden çıkarmak zorunda kaldı.
İsminiz geçince,
sizinle çalışma fırsatına...
...balıklama atladım.
Büyük bir hayranınızım.
Peki ya başka bir şirkete
gitmek istersem?
Şu anda bana plak başına
yedi sent ödemeye gönüllü...
...bir herif var.
Sen ödeyebilir misin?
Ahbap, ben sana plak başına
15 sent ödemeye hazırdım...
...ama o yedi sent ödediğine göre,
artık bunu alamazsın.
Tüm yapabileceğim,
sana plak başına beş sent vadedip...
...plak başına beş sent ödemek.
Peni düşünürseniz,
Bay Charles, peni alırsınız.
Dolar düşünün...
...dolar kazanın.
Biliyor musun, ben... ben konuyu
toparlama şeklini beğendim, ahbap.
Bak, ne diyeceğim?
Omlet,
seninle anlaştık.
- Ahmet.
- Ahmet.
Nasıl bir isim bu böyle?
Ben, Türk'üm.
Biliyor musun?
Jack Lauderdale'in talihsizliği,
bana şans getirdi galiba.
Atlantic Plakçılık'ın Swing Time'dan
daha büyük olduğunu biliyordum.
Siz, beyler, iyi müzik yapıyorsunuz.
Atlantic'i beğeniyorum.
Demek beni faka bastırdın.
Ama anlasana, bir gözüm daima,
siz, şehirli çocukların üzerinde olmalı.
Bizim oralarda,
buna "taşralı avanak" deriz.
Hey, ahbap, bu Türkçe değil.
Canımı görmeye gittim...
...dün gece on gibi...
Dedi, git, şeker baba...
...hep üstümde gözleri...
Ne düşünüyorsunuz?
Ahbap, kimse bir Nat King Cole
daha istemez.
O öyle uyur...
Geceyarısı...
...yalnız buldu beni...
...ve çok mutsuz...
...mutsuz biri...
Ahmet,
bu tıpkı Charles Brown gibi.
Peki, onunla konuşacağım.
Pekâlâ, çocuklar, kestik.
Kestik, çocuklar.
Çocuklar!
Orkestra beş dakika dinlenebilir.
Başaramadı.
Ya özgün bir tarzın olur,
ya da hiçbir şeyin.
Ahmet,
nasıl buldun bunu?
Ray, sana bir şey söylemek istiyorum,
ama yanlış anlamanı istemiyorum.
Doğru anlat öyleyse.
Sende özel bir şey sezdiğim için
seninle anlaşmıştım...
...Nat Cole ya da Charles Brown
gibi çaldığın için değil.
Yaptığımı beğendiğini sanıyordum.
Biz... biz sesinin tınısını seviyoruz...
...hünerini seviyoruz,
enerjini...
Ama müziğimi değil.
Yapma, ahbap,
ben öyle demedim.
Ahmet, benim yaptığım bu, ahbap.
Hayatımı kazanmam gerek.
Herkes ister bunu.
Başka yolunu bilmiyorum.
Bulmana yardım etmemiz gerekiyor.
Bak, hızı biraz değiştirmeyi
deneyelim, olur mu?
Armonik piyanoyu bilir misin?
Dalga mı geçiyorsun, ahbap? Bana piyano
çalmayı öğreten adam, armonik piyanistti.
Peki, bir şarkım var.
Adı, Çalkala.
Çalkala.
Şık bir ad. Kim yazmış?
Ben yazdım.
Ah, sen yazdın.
Evet.
Peki, söyle bana, ahbap.
- Söyleyeyim mi?
- Evet.
Sözleri okuyamayacağıma göre.
Peki.
Evet, sol anahtarında.
Tamam. Sol anahtarı.
Hıı-hı.
Evet.
Evet, ama biraz Pete Johnson gibi.
Pete Johnson.
Evet, evet, işte bu.
Beğendin mi?
Başlıyoruz. İki, üç, dört.
Parti yapabilirsin çukurda...
Orkestra atlıyor, insanlar da...
Çalkalıyorlar...
Çalkalıyorlar...
Çalkalıyorlar...
Herkes çalkalıyor...
Pekâlâ, güzel.
Burada ben giriyorum.
Orkestra çalar, dokuzdan ona...
Herkes doyacak bu heyecana...
Çalkalayarak...
Ah, çalkalayarak...
Çalkalıyorlar...
Herkes çalkalıyor...
Şu yüzüklü kıza bir bak hele...
Nasıl da sallıyor öyle...
Çalkala...
İşte bak çalkalıyor...
Ah, çalkala...
Durma, hadi sen de çalkala...
İşte şimdi oldu!
Tamamdır, oradakiler.
Ne diyorsun, Ahmet?
Müthiş, Ray!
İnanılmaz!
Kim o?
Ray, yeni ortağım Jerry'yle
tanışmanı istiyorum.
Bay Ray Charles,
Jerry Wexler.
Selam.
Merak etme, Ray.
Geride durup, izleyeceğim ben...
...plak nasıl yapılır, öğreneceğim.
Huşu içindeyim.
Bunu beklemiyordum.
Lokomotif bir parça bu, ahbap!
Öyleyse,
bu seni çıldırtacak, ahbap.
Çalkala adlı yeni plağı dinliyoruz...
...Atlantic Plak sanatçısı,
Ray Charles söylüyor.
Kendisi de burada,
KCOH stüdyolarında, canlı yayında.
Peki, Ray, kendi müziğini yapmadığın
zamanlarda, ne dinliyorsun?
Biliyor musun, King Bee, aslına bakarsan,
dinî müziği gerçekten çok seviyorum.
En sevdiğim gruplardan biri de,
buradan, Houston'dan:..
...Cecil Shaw Şarkıcıları.
Duydunuz: Ray Charles, Houston'ın incisi,
Cecil Shaw'u destekliyor.
Bütün Pazar günü,
dinî müzik çalacağız...
...ama şimdi, Ray Charles'tan...
...biraz daha 'Çalkala' dinleyelim.
K.B., 1. hat.
King Bee?
Evet, burada.
Cecil Shaw Şarkıcıları'ndan,
Bayan Della Antwine.
Alo, Bayan Antwine.
'İsa Benim Çobanımdır'da
tenoru söylemiştiniz, değil mi?
Evet.
Beni nasıl ayırt ettiniz?
Aslında, ben...
ben sizin gördüğünüzü duyarım.
Pencerenin dışındaki şu sinek kuşu gibi
mesela.
Ben duyamıyorum onu.
Dinlemeniz gerekir.
Evet.
Evet.
Evet, duyabiliyorsunuz.
Duydunuz mu?
Neyi?
Kalbi bir an için tekledi.
Ah, plağımı beğendiniz mi?
King Bee'nin çaldığını.
Çok hoştu.
Diğerlerinden farklı.
Sizin müziğinizi çok dinledim.
O da çok hoş muydu?
Bakın, Bayan Antwine,
eğer plağı beğenmediyseniz...
...bana bin dereden su getirmenize gerek yok.
Yani annem de getirmemişti.
Müziğinizden zevk almadığım
için değil.
Sadece sanki daha önce duymuşum
gibi geldi.
Hâlâ gerçek Ray Charles'ın neye
benzediğini merak ediyorum.
Ray Charles mı? O da kim?
Siz de bilmiyorsanız,
o bir hiç demektir.
Ha?
Özür dilerim.
Çenemi kapalı tutmalıydım.
Ah, hayır, hayır.
O zaman siz, siz olmazdınız.
Biliyor musunuz, bunu daha önce
hiç duymamış değilim.
Galiba sadece, ah, hiç gerçekten
dinlememiştim, hepsi bu.
Kimse bu kadar tatlı
söylememişti herhalde.
Biliyor musunuz,
Bayan Della Bea Antwine?
Siz gerçek bir taşra kızısınız.
Bunu biliyor muydunuz?
Evet.
Siz nereden anladınız?
Sipariş veriş biçiminizden anladım.
"Mısır ekmeğimin yanına
pekmez alayım."
Siz çiftlikte mi büyümüştünüz?
Annem, Florida'da bir süre
ortakçılık yapmıştı.
Hâlâ orada mı?
Tanrı günahlarını affetsin,
ben okula giderken, vefat etti.
Ray, üzüldüm.
Hiç tamamen sağlıklı olmamıştı.
Ölesiye çalışırdı, zavallı.
Çünkü kimseye muhtaç olmamı
istemiyordu.
Beraber okula gittiğim çocuklar...
...sepet ve hasır örgüsü yapıyorlardı.
Ama sen yapmadın.
Yeteneğin sayesinde.
Kulaklarım sayesinde.
Bak, ben hemen hemen herkesi
taklit edebilirim...
...ve ben... ben... ben... ben
bu şekilde çok iyi geçinebilirim.
Ama, eğer tarzımı değiştirirsem...
...ve insanlar bunu beğenmezse...
...yani, elimde ne kalır o zaman?
Yani, eğer körseniz,
Bayan Antwine...
...pek fazla seçeneğiniz olmuyor.
Bana dünyanın bütün seçenekleri
sizinmiş gibi geliyor.
Tanrı, size istediğiniz
herkesin sesini...
...taklit etme yeteneği vermiş,
kendinizinkini bile.
Geldik.
Yaşadığım yer, burası.
Sizce vaiz beni içeri alır mıydı?
Yani, ah, ben bir günahkarım,
ama biraz dua etmem gerek.
Karısı erkek arkadaş
getirmemden hoşlanmıyor.
Hadi, ona burada kurtarılması
gereken bir ruh olduğunu söyleyin.
Biliyor musunuz, Bayan Antwine,
beni gerçekten düşündürüyorsunuz.
Ne hakkında?
Hayatım hakkında.
Müziğim hakkında.
Her şey hakkında.
Ray, sen... sence
biraz hızlı hareket etmiyor muyuz?
Dinle, ben...
ben New York'a gideceğim...
...bir iki haftalığına,
ama geri döndüğümde...
...istediğin kadar ağırdan alabilirsin.
Peki, Bay Charles.
Peki, Bayan Antwine.
İki hafta sonra görüşürüz.
Hey, dur bakalım.
Sana bir taksi çağırayım.
Ezberledim. Üç blok yukarı...
...ikinciden sola, ilk sokaktan sağa.
On beş dev adımı...
...ve işte Crystal White Oteli'ndeyim.
Merhaba.
'Çalkala', bizim için olumlu
bir adımdı, Ray.
İlerleme kaydediyoruz.
Ah, yapma, Ahmet.
Bak, sen bana iyi davrandın.
Ama ben, siz, beylere,
daha hiçbir hit sunmadım.
Atlantic Plakçılık,
bana iyi davranıyor...
...ama özel bir şey yapmamı
istiyorsanız...
...kendi orkestrama ihtiyacım olacak.
Ah, ahbap. İşe bir orkestra karıştırmak
büyük meblağlara malolur, Ray.
Yani, Joe Morris bile zor dayanıyor.
Orkestrasının hit rekoru varken hem de.
Ama Ahmet, dinle,
ben, Joe Morris değilim.
Ahbap, peniyi düşünürsem,
peni alacağımı bana sen söylemiştin.
Ben doları düşünüyorum,
ahbap.
Ruth Brown, Georgia'ya
bir turne almış.
Orkestraya ihtiyacı var.
Ben... ben üstlenirim.
Onun için plan çıkarabilirim,
ben... ben yedek olabilirim...
...ayrıca açılışını da yapabilirim.
Peki.
Ama maddi olarak,
sen sorumlu olacaksın.
Yolunda gitmesini sağlamak
zorunda olacaksın, Ray.
Evet, evet, ne gerekiyorsa
yapacağım, bebek.
Evet.
Ray!
Bayan Antwine, iki hafta doldu.
Üç hafta oldu.
Peki vaiz nerede?
Ya karısı?
Pazartesiye kadar Dallas'talar.
Hey, şükürler ola!
Della Bea.
Bal arısı gibi, değil mi?
Sana Bea diyebilir miyim?
Evet, bu hoşuma gider.
Hayatımda gerçekten
güvendiğim yalnız iki cazcı var.
Jeff Brown var,
turne komiserim olacak...
...Fathead Newman, tenorcum...
...şimdi de sen.
Ama bana bir iyilik yapman gerekecek.
Bea, bana her zaman
doğruyu söylemelisin.
Ah, evet.
Tıpkı daha önce yaptığın gibi.
Sırf körüm diye,
sakın benim için üzülme.
Hayran olduğum birine
nasıl acıyabilirim ki?
Senin için bir şey çalabilir miyim?
- Şimdi mi?
- Evet.
Hayır, Ray.
Evet, hemen.
Hemen şimdi. Ben...
Ray!
Tam orada.
Buldun onu.
Tamam.
Evet, evet,
bu işimi görür.
Sen çalmaya devam et.
Ben şu perdeleri kapatacağım.
Peki.
Komşuların içeri bakmasını istemem.
Ve...
Bir kadın buldum...
...kasabada...
Bana uygun...
Evet...
Bir kadın buldum...
...kasabada...
Ray.
Bana uygun...
Evet...
Ray!
Para bile verir...
Ray. Ray, bu
kutsal şeylere aykırı.
...gerekirse...
Ne... ne?
Bu dinî bir şarkı.
Ne olduğunu biliyorum.
Ben yazdım.
Yani, kendi sesimi bulmamı
bana sen söylemiştin.
İşte, Bea, bu o.
Ama di... dinî... dinî müziği
buna dönüştürmek, doğru değil.
Neye? Bu...
bu şeytan müziği mi?
Günahkar müzik mi? Sence...
Sence ben günahkar mıyım, Bea?
Bak, ben hayatım boyunca...
...dinî müzik ve blues çaldım.
Ben, buyum.
Ve eğer kendime özgü olanı yapacaksam,
ben... ben doğal olmak zorundayım, değil mi?
Sana olan duygularımı
şarkıya döküyorum.
Seni nasıl sevdiğimi.
Bundan daha doğal ne olabilir?
Ha, Bea?
Söyle bana.
Seninle benden daha doğal.
Ray.
Bir kadın buldum...
...kasabada...
...bana uygun...
Evet...
Yani hapı yuttuk,
turne tarihlerini iptal ediyoruz.
Ama Ray'e ne söyleyeceğiz?
Ona gerçeği söylemek zorundayız:..
...Ruth Brown, hamile,
yani turne yok.
LaVern Baker'a ne dersin?
Turneyi LaVern Baker'a yaptır.
Onun plağı yok.
Ortada tanıtacak bir şey yok.
Sen ve Jesse oraya çıkıp,
bir çift şarkı yazarsanız...
...onu stüdyoya sokarız.
Bunu yapmak bir ay sürer...
Ne yapacağız?
Bir şey yapmamız lazım.
Ray yeni bir orkestra kurdu bile.
Nasıl oldu da, bu kadar hızlı
kurabildi o orkestrayı?
Patron! Patron, geldiler.
Hadi. Toplanalım da,
onlara gösterelim.
...Ray'e söyle bunu.
Ah, Ray'e bunu benim
söylememi mi istiyorsun?
Neden ben?
Çünkü Ruth Brown, senin fikrindi.
Ruth Brown, iyi bir fikir; Ruth Brown,
iyi bir fikirdi, hâlâ da iyi bir fikir.
Şşş!
...bana uygun...
Evet...
Bir kadın buldum...
...kasabada...
...bana uygun...
Evet...
Para bile verir...
...gerekirse...
Evet, o tam bir...
...dost gibidir...
Bir kadın buldum...
Ahmet.
Evet.
Bunun plağını yapmalıyız.
Evet.
Evet...
Duyuyor musun, New York?
Müzik, muazzam!
Ama bu plakta yalnız yedi cazcı var.
Bu, yeni Ray Charles, bebek...
...ve etrafta onun gibisi yok!
Ve onu ilk defa Moondog Şov'da
dinledin!
Tam benlik...
Evet...
Para bile verir...
Shaw Ajans, Chitlin' Turu için
en iyi organizatördür...
...bu benim düşüncem.
Milt Shaw, Ray Charles ile tanışın.
Ray, Lowell Fulson'ı
organize ederken...
...dikkatimi kör bir piyaniste ilk çeken...
...Milt'in babası Billy'ydi.
Ray Charles.
Yeteneğinize inancımız sonsuz.
Ray Charles işinde
biz de yer almak istiyoruz.
Şimdiden size 10 şehirlik
bir turne ayarladık...
...Roy Milton'ın
Solid Sender'larıyla beraber...
Ah, Roy Milton, onu severim.
...ve Egzotik Kıvrak Dansçı,
Tangula'yla.
Muhteşemdir o.
Ray,
sana söylemem gerekiyor...
...biz çok büyük bir şey yakaladığını
düşünüyoruz.
Daha önce kimse R&B ile dinî müziği
birleştirmemişti.
'Bir Kadın Buldum',
çok büyük bir başarı.
Bir takipçi düşünmeye başlasan
iyi olur, dostum. Hem de hemen.
Biliyor musun, kulağa hoş geliyor bu.
Texas'a gitmem gerekiyor...
...birkaç işi yoluna koyup,
hemen dönerim.
İyi, ama elinizi çabuk tutun.
Satmaya, satmaya, satmaya hazırım ben.
Be... be... beni Tangula'nın
önüne yerleştirdiğin sürece.
Della, bekle!
Dur da, makinamı alayım.
Bir fotoğraf çekeyim.
Siz, siz, orada kalın! Ray!
Della, bir fotoğraf çekeyim!
Hadi. Bir fotoğraf, Della!
Hadi ama.
Dikkatli ol, Ray.
Bunlar son özgür adımların, ahbap.
Açma o kapıyı.
Ray, onu eşikten kucağında
geçirmen gerekiyor.
Sağa, Ray!
Sağa, şimdi!
Ray, yardım ister misin?
Ne yaptığından emin misin?
Kadının evini bilir...
Şimdi, o evdedir...
Bir kadın buldum...
Ray.
Ray.
Girebilir miyim?
B... b... bekle.
Neler oluyor, Ray?
Aç şu kapıyı.
Neden bana kapını kilitliyorsun, Ray?
Biliyorsun, ev küçük.
Biraz mahremiyetimiz de olmalı.
Ah, bize gereken, birazcık daha yer.
Anlarsın ya, bir aile olduğumuz zaman,
bize biraz boş alan gerekecek.
İyi de, Bea, biliyorsun ki, yılın büyük
bölümü ben zaten yollarda olacağım.
Ray.
Sadece, ya iyi bir baba olamazsam
diye düşünüyordum?
Benim babam,
hiç ortalarda görünmezdi.
Üç ayrı ailesi vardı.
Ama senin...
...bir tane olacak,
şu andan itibaren.
Şu an mı?
Eh, ne düşünüyorsun?
Tüm bildiğim, işte bu.
Biliyorum...
Çok şükür,
seviyorum onu...
Şu an ona telefon edip...
...ben yapayalnızım desem...
...birden dörde sayana kadar...
...bulurum...
...kapımda...
Kesin şunu!
Hepiniz aklınızı kaçırmışsınız!
Kesin şu saçmalığı!
Sizin kurtarılmanız gerek!
Daha fazla dayanamıyorum.
Kesin şunu!
Dayanamıyorum!
- Durun.
- Hey, dur bir dakika, ahbap.
Çek ellerini üzerimden!
Bu, doğru değil!
Bırak da, insanlar müziği dinlesin.
Hepiniz burada oturup,
bu şeytanı dinliyorsunuz!
Paranızı Şeytan'a veriyorsunuz,
yaptığınız bu.
Durun,
b... bir sorununuz mu var?
Evet, bir sorunum var!
Bu söylediğin dinî şarkı!
Tanrının müziğini sekse uyarlıyorsun.
Tanrının sırtından para kazanıyorsun!
Siz de gülmeyin bana!
Hepiniz işin içindesiniz!
Hepiniz dümdüz cehenneme gideceksiniz!
Haklı.
Bob, gidemezsin, yapma.
Hayır,
bu yaptığımız yanlış.
Bütün hepsi yanlış.
Tamam. Tamam.
Bırak... bırakın gitsin.
İnandığınız şeye inanmaya
hakkınız var.
Sen tek başına cehenneme gidebilirsin!
Patron, gösteriyi iptal etmek
ister misin?
Ah, hayır.
Gösteriyi iptal etmeyeceğim.
Ama yarına kadar bana bir barici bul.
Şimdi kalabalığa sormak istiyorum:..
...Eğer hepiniz çalmaya devam etmemi
istiyorsanız, hep birlikte "Amin" deyin.
Amin!
Bir de hazır başlamışken,
bana şarkı söyleyebilen...
...kilise eğitimli bir kız bul...
...ama tavrı kilisevari olmasın.
Tamam.
Hadi bakalım, millet.
Devam edin, işte başladık...
Hadi ama.
Size o kızı anlatayım...
Bebeğimdir benim,
hem de komşum...
Ray, saatini aldın mı?
Evet.
Güzel. Pekâlâ, bebeğim,
mavi gömleklerin en üstte...
...pantolonlar ortada, beyaz
gömlekler de en dipte.
Gözlüklerin burada.
İşte hazırsın.
Bea.
Neden gelmiyorsun,
neden bizimle turneye gelmiyorsun?
Hâlime baksana, bebeğim,
turnede ne yapardım ben?
Ne yapmanı söylersem onu yapardın,
tüm yapacağın bu.
Hem zaten orkestra için
bir kadın sesi bulmaya çalışıyordum.
O sahnede nasıl bocalayacağımı
gözlerinin önüne getiremiyor musun...
...o, ev kadar büyük sahnede?
İyi de, ben seni gözümün önüne
getiremem, biliyorsun.
Ama ne yapabileceğimi
iyi biliyorum.
Hadi ama.
Bitiremeyeceğin işe başlama.
Jeff bekliyor.
Biliyorsun ki,
seninle turneye gelemem...
...bebeğin karnımdayken.
Traş takımını getireceğim.
Ah, Bea,
ben... ben aldım onu.
Bea, bek... bekle.
Bea, onu ben alayım.
Bunu ne zamandır benden saklıyorsun?
Ray!
Ben senin karınım!
Bea, ben... ben seni görmek için
sabırsızlanıyordum.
Onu orkestraya bırakmayı
unutmuşum, hepsi bu.
Bırak...
bırak onu bana.
Ah, sadece biraz ilaç bu,
o kadar, bebeğim.
Bu kimseye ilaç olmaz, Ray.
Kendine yalan söyleme.
Bunu satıyor filan değilim, bebeğim.
Sadece biraz haz almak için
kullanıyorum.
Zehir haz vermez, Ray.
Öldürür.
Onu hemen bırakman gerekiyor.
Hiçbir lanet olası şeyi
yapmam gerekmiyor!
Peki ya ben? Ya bebeğin?
Bea.
Buna yeni başlamış değilim.
Bunun müziğimi ya da seni tehlikeye
atacağını düşünseydim...
...veya şu bebek için gerekseydi...
...anında bırakırdım.
Ama gerekmeyeceğini biliyorum.
Nereden biliyorsun, Ray?
Nereden... Nereden biliyorsun bunu?
Biliyor musun? Yüzün morarana
kadar konuşabilirsin...
...hiç fark etmez.
Bırakmayacağım.
O zaman seninle geliyorum.
Hayır, hayır.
İyi de, Ray,
şimdi dedin ki...
Hayır. Hayır.
Biliyorsun, Bea.
Ben... bence aynen dediğin gibi.
Bence de turne seninle bebek için
uygun yer değil.
Yani bana ne diyorsun, Ray?
Söylediğim şu ki,
eve döndüğümde...
...umarım seni burada,
evimde bulurum.
Evinde mi?
Jeff, gel, şu bavulu al.
Peki, Ray.
Selam, Della Bea.
İyi misin sen?
Gözyaşları...
...gözlerimde...
...başlayınca...
...anlamaya...
Yeterli,
teşekkür ederim.
Nasıl görünüyor?
Çok güzel.
Kahverengi cilt.
Yaşlarımda boğulacağım...
Evet, evet.
Ah, ah, evet, harika.
Sesini gerçekten beğendim.
Ah, adın neydi senin, canım?
Ah, Mary Ann.
Mary Ann Fisher.
Mary Ann Fisher.
Ah, Mary Ann,
senden bir aşk şarkısını...
...dinî şarkı duygusuyla söylemeni
istesem, ne hissederdin?
İyi de, dinî müziğin bütün konusu
aşktır zaten, değil mi?
Ah, evet.
Kendini bir günahkar gibi
hissetmene sebep olur muydu?
Bakın, Bay Charles, Tanrıyı severim,
Tanrı da beni sever.
Ama ikiyüzlü değilim.
Hey. Biliyor musun?
Beni kandırmak zordur...
...ama Yüce Tanrıyı kandırmak
imkansızdır, değil mi?
Neden bu şarkı üzerinde
biraz çalışmıyoruz?
Olur.
Patron, gitmek zorundayız.
Sen devam et. Bir dakikaya
kadar sana katılırım.
Gerçekten de içindeki...
içindeki canlılığı hissediyorum.
Patron, emin misin?
Gidelim.
Gözyaşları...
...gözlerimde...
...başlayınca...
...anlamaya...
Çok ağladım...
...gittin gideli...
Yaşlarımda...
...boğulacağım...
Büyüleyicisin.
Sen de, bebeğim.
Ah, gel, yanıma otur.
Peki ne düşünüyorsun?
Ray, telefon.
Not bıraksın.
Della Bea.
Lanet olsun.
Ah, meşgul olduğumu söyle.
Yapma, ahbap,
Bea'ye yalan söylemeyeceğim.
Karın mı?
Kapa çeneni.
Ben... ben birazdan geliyorum.
Bu ıvır zıvırı kurcalama, tamam mı?
Seni sadece hasta eder.
Bütün el ve ayak parmakları yerinde mi?
Evet, yerinde.
Peki o, ah...
Peki o görebiliyor mu?
Evet.
Onu kucağına almak ister misin?
Hayır, alamam.
Yapma, Ray.
Nasıl tutmam gerektiğini bilmiyorum.
Buraya bunun için geldin.
Bu elinle başını tut.
Tamam. İşte oldu.
Bu, senin baban.
Evet.
Bir somun ekmek kadar bile değil.
Teşekkür ederim.
O, benden sana bir hediye değil, Ray.
O, senin oğlun.
Bil ki, ikinize de iyi bakacağım.
Bunu biliyorsun, değil mi?
Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum, Ray.
Ama söylemem gereken bir şey var.
Sen bir müzisyensin, biliyorum,
çalışan bir müzisyen...
...ama bir daha sakın
turneyi yuvamıza getirme.
Seninle çocuklarımız için
yaptığım yuvaya.
Bea, ben... ben bunu
yapmayacağıma söz veriyorum.
Sa... sadece bazı şeyler var...
Hayır. Daha fazla konuşma.
Ben aptal değilim.
Bil ki, her zaman seveceğim
tek kadın sensin.
Anne! Anne, yardım et!
Anne, yardım et!
Anne, yardım et, lütfen!
Sana ihtiyacım var!
Anne, yardım et!
Anne!
Seni de duyuyorum, Anne.
Tam şuradasın.
Evet, evet, buradayım.
Neden ağlıyorsun, Anne?
Mutluyum çünkü.
Selam, Jeff Amca geldi!
Makinamı da getirdim!
Sarah! Sarah!
İçeri gel.
Çiçeği tam şuraya, arkalarına koy.
Pekâlâ, kocaman gülücük, millet.
Kocaman gülücük.
Merhaba, Mary Ann...
Yine çok güzelsin...
Merhaba...
Yine çok güzelsin...
Merhaba, Mary Ann...
Seni hep sevebilirim...
Ah, Mary Ann...
Bilmiyor musun, bebek..?
Merhaba...
Bilmiyor musun, bebek..?
Bilmiyor musun..?
...seni seviyorum...
Selam, Junior.
Hadi, Ray, oğlanı eve götürelim de,
bir şeyler yiyebilsin.
Sevdiğin kurabiyelerden yapmıştım.
Ah, Mary Ann...
Bu gece bana gelsen..?
Patron, şu gürültülü hız tuzaklarını
aşarak gitmeye çalışıyoruz...
...biraz gecikeceğiz.
Evet, hız sınırını aşma.
Tamam.
Neden Memphis'teki şu yere
gitmiyoruz, ha?
Kendimize ait bir yerimiz olabilirdi.
Bebeğim, Houston'dan ayrılmayacağım.
Bahse girerim,
o bunu yapmıyordur.
Ah, bebeğim, dur.
Hemen gelin güvey olma,
tamam mı?
Ailemi terk etmeyeceğim.
Tamam, bebeğim, tamam.
Kızmana gerek yok.
Gösteride bana yapacak daha çok
iş vermemize ne dersin, ha?
Bir soloya ne dersin?
Hiç vazgeçmiyorsun, değil mi?
Bak, biraz reklam yapmak için
New York'a gideceğim.
Bir hafta izin al ve burada kalıp,
biraz malzeme topla...
...döndüğümde, bunu konuşabiliriz.
Peki. Peki.
Peki.
Ah, biliyor musun,
New York'u seviyorum, ahbap.
Burada sanki herkes kendi müziğini
yapıyormuş gibi.
Bunu sevdiler.
Ray, sevdiler seni.
Billboard'a kapak olacağız.
Biliyor musun, hazır buradayken bir seans
yapmak istiyorum. Yarın nasıl olur?
Ne, orkestrayı da mı getirdin?
- Evet. Orkestrayı da getirdim.
- Kaldırım var.
Mary Ann dışındaki herkesi,
çünkü farklı bir fona ihtiyacım var.
Ne diyorum biliyor musun,
sürekli kafamın içinde duyuyorum bunu...
...bir erkekle üç kadının dansı gibi bir şey.
Eğlenceli geliyor.
İzleyebilir miyim?
Seslerin dansı bu, Ahmet.
Ak... Aklından ne geçiyor?
Üç tane Mary Ann mi mesela?
Ah, hayır, hayır, hayır.
O çok düz.
Benim istediğim daha...
daha ham bir şey.
Kurabiyeler.
Kurabiyeler nasıl olur?
Evet... evet, Kurabiyeler çok tatlı.
İstemezsen, bulaşmazsın...
- İstemezsen, bulaşmazsın...
- 'IKE ile ***, SİZDEN YANA!'
...belaya...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
Kadınımı rahat bırak benim...
Çapkın herifin tekisin...
Şehrin tüm kadınları senin...
Ama eğer benim kızıma yılışırsan...
...iki seksen uzatırım...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
İstemiyorsun...
Evet...
İstemezsen, bulaşmazsın...
Yüce İsa, adam coştu, ha?
Belki bu kızlarla da anlaşabiliriz.
Ray'i biraz tanıyorsam,
hiç şansımız yok derim.
Rahat bırak...
Rahat bırak...
...o kadını...
...o kadını...
Duydun mu..?
Bırak kadını...
Rahat bırak...
...o kadını...
Bırak kadınımı...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
İstemezsen, bulaşmazsın...
...belaya...
Kadınımı rahat bırak...
O kadını...
Bırak kadınımı...
Daha iyisi olamazdı, Ray.
Evet, biliyor musun,
bunu bayılıyorum!
Aynen bu şekilde çıkaracağız bunu.
Biliyor musunuz, ben daha önce hiç
tek denemede plak kaydetmemiştim!
Siz, Kurabiyeler, çok tatlısınız.
Kendiliğinden olduğunda, bebeğim,
yani, olduğunu hissedersin.
Ne demek istediğini anlıyorum.
Bu gece, bu stüdyoda tir tir titredim.
Çünkü yakıt parasını ödememişler.
Hepinize bir sorum var:..
...Benimle turneye çıkmaya ne dersiniz?
Dur... dur. Bize, şey,
bize ne kadar ödeyeceksin?
Bilirsiniz,
bu konuyla Ahmet ilgileniyor.
Ah, nasıl yani,
o seni dinlemiyor mu?
Evet, dinliyor tabii.
Bakın, bu konuda endişelenmeyin.
Kardeşiniz Ray hepinizi korur.
Ama, annem bana kendi
kendimi korumayı öğretti, tatlım.
Annen burada mı?
Hayır, değil,
ama ben hepimiz adına konuşuyorum.
Hayır, hiç de değil.
Peki, 'Herkes Adına Konuşan',
haftada, ah, şey, 20 dolar nasıl?
- Haftada 20 dolar iyi.
- 40 dolar alırız. Adambaşı.
Adambaşı 40 dolar mı?
Beni duydun.
Hayır, hayır, hayır.
Ah, 25 dolara ne dersin?
30 dolar alırız.
Donumu kaptırmadan evet desem
iyi olacak galiba.
Haftada 30 dolar!
Ah, anlaştık mı?
Ah! Evet.
- Ah! Margie, değil mi?
- Evet.
Şimdi, bak, Margie,
şu andan itibaren, siz kızlara...
..."Ray'inkiler" diyeceğiz.
Ray'inkiler mi?
Bu "Ray'inkiyle" ilgilenmek
zorundayız demek mi oluyor?
Ah, Tanrım!
Ben sizinle ne yapacağım?
Eminim bir şey bulursun.
Haftada 30 dolar!
Ray'inkiler olacağız!
Fathead, hadi,
senin için saat tutuyorum.
Hadi, Bob, geç kaldın.
Pekâlâ, tamam, Jeff.
Dinleyin.
Bundan böyle, ah, dörtlü
armoni söyleyeceğiz.
Ethel, senin ah, ah, altoyu
söylemeni istiyorum.
Margie, sen tenoru söyle. Pat,
sopranoyu, Mary Ann de, bası.
Ben bas değilim ki.
Sopranoyum.
Bası ben söylerim.
Yani, geldiğimiz yerde,
her şeyi söyleyebilirdik biz.
Şarkı söylemekten bahsediyoruz,
şekerim, domuzlara seslenmekten değil.
Ne?
Ah, burası soğudu.
Sen kime domuz diyorsun?
Mısırın koçanı kime yeterse...
Sen çeneni kapatsan iyi olur,
yoksa...
Durun bir dakika!
Sen de kes şunu!
Hey, hey, hey!
Ne diye gıdaklıyorsunuz?
Mary Ann, canım, sana özel bir şey
yazmıştım: Bir solo.
Solo mu?
Evet. G... gel buraya da, sana çalayım.
Sen nasıl adamsın..?
Niye sevdim seni..?
Sen nasıl adamsın..?
Evet...
Sen artık sevmezken...
Ethel!
Ethel! Gel de, Ray'in aldığı
şu yeni piyanoya bir bak.
O, bir... bir... bir... Wurlitzer.
Bir ne?
Bunu mutlaka görmelisin.
Böylesi görülmedi.
Bebeğim, içkini senin için tutuyorum.
Onu çalma.
Ah, o... o başka bir şey
çalmamı istiyor.
Sen nasıl adamsın..?
Anlayamıyorum...
Sen nasıl adamsın..?
Evet...
Ne kadar uğraşsam...
Burada korkunç şeyler oluyor, beyler!
İşte bir araba.
Bu bir araba!
Kahrolası bir Sosismobil'e benziyor!
Şuna bak!
Hadi, bir tur atalım!
Patron ben olduğuma göre, benim
kullanmama izin vermek zorundasınız.
Bir yere çarpma, Ray.
Sen nasıl adamsın..?
Hep yalnız bıraktın...
Ooo! İyi misin?
Evet.
Hangi odadasın?
69.
Ooo, tatlım,
sen çok edepsizsin.
Sende sevdiğim şey bu işte.
Hayır, cidden, hangi odadasın?
Ah, 626'dayım.
624.
Evet.
Bebeğim, odana gidene kadar
bekleyemeyeceğim!
İşte, 626. Burası.
Anahtar nerede?
Onu almak zorundasın.
Onu bulmak zorunda mıyım?
Bu, o mu?
Olabilirdi.
Pantolonunu açmayacağım daha.
Seni içeri sokana kadar sabret.
Bayan Mary Ann Fisher,
bayanlar ve baylar.
Cici çantada ne olduğunu
görene dek sabret.
Cici çanta mı?
Seni aya uçuracak, bebek.
Elini alayım, Ray.
İşte üç tane.
Bunlar senin.
Dostum olduğunu sanıyordum, Fathead.
Ağırlık, az.
Başlatma şimdi, Ray.
Ağırlık, az.
Az değil.
Uçmaya başladığında, ahbap,
normal davranmaya çalışırsan...
...o satıcılar kıçına şaplağı yapıştırır.
Yani, daha disiplinli olman gerekir.
Bak ne diyeceğim, ahbap?
Bu geceki uçuşumun içine etmeyeceğim...
...burada seninle oturup,
gereksiz yere tartışarak.
Bak, Fathead,
bir kaldır beni buradan.
Hadi, Fathead. Et.
Kendi bokunu kendin temizle,
o kadar çok biliyorsan.
Görüşürüz, Margie.
Güle güle, Fathead.
Lanet olsun.
Bu dünyada İsa'dan başka
hiçbir şey bedava değildir.
Hey, Margie.
Evet?
Ne istiyorsun?
Hey, bana bir iyilik yap da, canım, şu...
şunları benim için topla. Ben...
Beni buradan kaldırman da gerekecek.
Birazını denememe izin verirsen,
kaldırırım.
Kahretsin. Hayır, tatlım.
Küçük kızlara göre değil bu.
Ben küçük kız filan değilim!
Anlıyorum.
Ama şu var ki, bu şeyler...
...seni gitmek istemeyeceğin
yerlere götürürler.
Anlasana,
bunu seninle paylaşmak istiyorum.
Beni dinle!
Eğer bir daha uyuşturucu aldığını
duyarsam...
...işin biter, duydun mu?
İsa'ya inandığından daha çok
inan buna!
Böyle konuşma, Ray.
Ray!
Ray, her Tanrının gecesi
gösterini izliyorum.
Ve her gece yeni benim için.
Belki de senin için
yeni olduğundandır.
Sanki her bir kelimeyi yaşıyor...
...sonra da çılgın notalara
dönüştürüyorsun...
Ama benim kalbimi kırmadan da
rahat edemiyorsun.
Sen yeteneklisin, bebeğim.
Bunun parçası olmak istiyorum.
Sadece bunun parçası
olmak istiyorum.
İşte gece, sevgilim...
Gece gündüz...
...doğru zaman...
Gece gündüz...
...olur...
Gece gündüz...
...sevdiğinle geçen...
Gece gündüz...
Söyle bebeğim...
Gece gündüz...
Eve gelince, bebek...
Gece gündüz...
...elimi tut isterim...
Gece gündüz...
...hem de tüm gücünle...
Gece gündüz...
Çünkü gecedir...
Gece gündüz...
...hey, doğru zaman...
Gece gündüz...
...sevdiğinle geçirdiğin...
Gece gündüz...
Bak, ne düşünüyorum...
Gece gündüz...
Hey!
Sen söyle, Margie...
Gece gündüz...
Bebek...
Gece gündüz...
Bebek...
Gece gündüz...
Ah, bebek...
Gece gündüz...
Sevsem seni...
Gece gündüz...
Sadece seni...
Gece gündüz...
Sar beni...
Şuna bakın.
Nasıl sallıyor dizlerini, bakın.
Eroin krizinde gibi.
Çünkü gecedir...
O, kesinlikle bir müptela.
...ah, doğru zaman...
Evet, ama şu müziği dinleyin.
O, fevkalade.
Bir müptelaya
asla güvenemezsin, ahbap.
Ne yapmamı istiyorsun?
Dinle onu, ahbap.
Dinle, bebek...
Gece gündüz...
Bebek...
Gece gündüz...
Bebek...
Gece gündüz...
Ah, bebek...
Gece gündüz...
Mutlu yıllar!
Mutlu yıllar!
Mutlu yıllar, Ray!
Ne yapman gerektiğini
biliyorsun.
Derin bir nefes al.
Hadi yap.
Söndürdü mü?
Hem de hepsini.
Bence gecedir...
Gece gündüz...
Her gün doğru zamandır...
Gece gündüz...
Gece gündüz...
Bil ki...
Gece gündüz...
Biliyor musunuz, ben... ben size
çok teşekkür etmek istiyorum.
Lütfen, eh, bir kez de
Bayan Margie Hendricks'i alkışlayalım.
Çok teşekkür ederim,
iyi geceler.
Hey, saatin kaç olduğunu
görüyor musun?
Mesele nedir?
Mesele, kontratta.
Mesele bu.
Ray! Ray!
Daha 20 dakikan var.
Tamam,
ne yapmak istiyorsun?
Şu gerzek, bizi kontratın
her dakikasından sorumlu tutuyor.
Git... git, dadılık et ona.
Ben hallederim.
Tamamdır.
Biliyor musunuz,
birazcık daha yapacak işimiz varmış.
Bu defterdeki son şarkıydı, Ray.
Aslında, Fathead,
son şarkı diye bir şey yoktur.
Şimdi, orkestra, beni izleyin ve
yaptığımı yapıp, söylediğimi söyleyin.
İşte böyle yapacağız.
Hey, anne,
beni horgörme...
Gel, sev babanı
bütün gece...
Sorun yok...
Ooo, sorun yok...
Hey, hey, evet...
Yüzüklü kıza bak hele...
Ne güzel sallıyor öyle...
Ooo, sorun yok...
Hey, hey, evet...
İşte bahsettiğim şey bu.
Söyle annene,
babana...
Göndereceğim seni Arkansas'a...
Evet, bayan, yanlış bu...
Evet, yanlış bu...
Ne demiştim..?
Söyle, ne dedim..?
Söyle, ne dedim..?
Bunun plağını nereden alabilirim?
Bilmiyorum.
Henüz mevcut değil.
Ray'e plağını yapması
gerektiğini söylerim.
Hayır...
Sorun yok...
Bebek, sorun yok...
Bebek, sorun yok...
- Ah, sorun yok...
- Bebek, sorun yok...
Anne, sorun yok...
Bebek, sorun yok...
Sorun yok...
Hiç sorun yok...
Evet, işte bu.
Ah, bu, o.
Size söylüyorum işte,
bu görünenin ötesinde. Bu bir hit.
Olağanüstü, Ray.
Ama bununla ne halt edeceğiz?
Çok fazla uzun.
Her gece bunu çalıyoruz, ahbap,
mekanı yerle bir ediyoruz.
Yine söylüyorum,
garantili bu.
Tom, müziği kes!
Buraya gel.
Bebek, sorun yok...
Biliyor musun, Ray,
büyük ihtimalle haklısın.
Yani,
haklı olduğundan eminim.
Daha önce hiç böyle bir müzik
duymamıştım.
Ama nasıl olacak da,
bunu pazarlayacağız?
İkinci kıtayı kesip,
koroya bağlayabilirdik.
Ahbap, onu kesersen,
ben de seni ikiye bölerim.
Tamam, tamam, Ray.
Belki, eh,
iki parça yapabiliriz.
A Yüzü/B Yüzü
gibi bir şey.
Daha önce de yapılmıştı.
'Ne çıkar', doğru mu?
Evet.
Bu, m...müstehcen.
Çocuklar için
feci şekilde müstehcen.
Yapalım.
Evet, bebek! İşte hepinizi
bu yüzden seviyorum, ahbap.
Pekâlâ. Ne çıkar?
Atlantic, değil mi?
Atlantic!
Yazın piyasaya süreriz.
Daha az sansür olur,
okullar kapalı.
Çocuklar ipini koparmaya
hazır olur.
Ha, peki!
Tom, hadi şu balkabağını ikiye
bölebilir miyiz, bir bakalım.
Bana dehanın ne olduğunu göster.
Göstereyim, patron.
Evet, işte bu. Biri A yüzüne,
öbürü de B yüzüne.
Of, akıllara durgunluk verici bu.
Nasıl hissediyorsun, Ray?
Mükemmel, bebek.
- Ben uyuşturucudan bahsediyorum.
- Ne?
Belli olmaya başladı.
Durmadan kaşınıyorsun.
Kıpırdamadan oturamıyorsun.
Hey, ahbap,
hiç günlerimi kaçırdım mı?
Hayır, hiç kaçırmadın.
Tek seferde plak yapan kim, ha?
Ray, tanıdığım herkesten
daha iyi plak yapıyorsun...
...ama seninle bir iş adamı olarak
konuşmuyorum.
Hadi ama, dinle beni.
Senin için endişeleniyorum.
Dostun olarak söylüyorum,
ahbap, şaftın kayıyor.
"Şaftın kayıyor."
Biz taşralı çocuklarla
fazla takılıyorsun sen, ahbap.
Ah, bu konuda endişelenme, ahbap.
Sırtımdaki bu maymun, fazla şişmanlarsa...
...bir laternacı bulup,
onu da çalıştırırım, ahbap.
Bir daha...
Ray Charles'ın Seksî 'NE DEDİM'i
Şimdiye Kadarki En Güçlü Plağı
Chitlin' Turunda.
Down Beat onu, iki kişinin biri olarak
En İyi Erkek Caz Şarkıcılığına aday gösterdi.
Tabii, ama onu Philadelphia'da
tutmak istiyorsanız...
...daha büyük bir yer
bulacaksınız.
Beni iyi et...
Ne Dedim!
Ray Charles'ın "Ne Dedim"i R&B'de Çığır
Açıyor ve Pop Listelerinde Yükseliyor
İkinci sırayı unutun.
Ray Charles, ya günlük bin dolara
en başa yazılır, ya da anlaşma olmaz.
Beni iyi et, hey...
Mükemmel.
Beni çok hoş tut...
Beni çok hoş tut...
Beni çok hoş tut...
Beni çok hoş tut...
Bebek, tamamdır...
Bebek, tamamdır...
Ray, bu... bu konuda
bazı kaygılarım var.
Ben... ben L.A.'de kimseyi
tanımıyorum.
Bea, çocuklarımın Güney'de
büyümesini istemiyorum.
Ama biliyorsun, L.A. bir zencinin
kanatlarını açıp uçabileceği bir yer.
Ray, benim bütün ailem Texas'ta.
Bu yüzden, L.A.'e taşınıyoruz ya.
Bak ne diyeceğim, Jeff,
çocuklara söyle, gidebilirler...
...hatta hemen tatillerine
başlayabilirler.
Peki, patron.
Sizi içeri götürür götürmez, söylerim.
Beni iyi et...
Şu dev hindistan cevizi
ağacına bak!
O hindistan cevizi ağacı değil, Della.
O, bir palmiye ağacı.
Onlardan binlerce var.
Tamam.
İşte hayatının anahtarları,
yepyeni bir hayat.
Ah, Ray.
Ray, bu çok fazla.
Yemek odasını gördün mü?
Ama, bebeğim, daha Ekimdeyiz.
Ama biliyor musun,
erken kutlamak istedim...
...çünkü orkestra,
bayramlarda çalıyor olacak.
Sen inanılmazsın.
Hediyelerinize bakın.
Bebeğim, bak, Noel Baba
sana ne getirmiş.
Demek uslu durmuşsun.
Hadi, durma!
Noel erken geldi, bebeğim!
Hadi al onu.
- Ne almış?
- Gitar.
Babası gibi bir müzisyen.
Çalabiliyor musun?
Alo?
Başka nelerin var?
Bu ne?
Bu numarayı nereden buldun?
Sence nereden bulmuşumdur?
Bana Ray'i ver.
Ray, telefon.
Sen ilgilen, ahbap.
Ray, önemli.
Telefon.
He... hemen dönerim.
Tamam.
Kim?
Margie, ahbap.
Junior, gel... gel de, kardeşinin altını
değiştirmesi için annene yardım et.
Ben gitmek istemiyorum.
Burada kalıp,
hediyelerimi açmak istiyorum.
- Pekâlâ, hadi!
- Gitmek istemiyorum.
Umurumda değil.
İki kere söyletme bana. Gidelim.
- Alo.
- Selam, bebeğim.
Sürpriz! Sana sürpriz yapmak için
L.A.'ye geldim.
Sürpriz mi?
Sen aklını mı kaçırdın?
Karım ve çocuklarımla birlikteyim.
Ama turnede,
Bayan Ray Charles benim.
O, turnede.
Evet, ama, bebeğim, yapma,
bizim için her şeyi ayarladım.
Demin ne dediğimi duymadın mı, ha?
Ah, dur bir dakika, bebeğim, bak,
bir şişe Bols aldım ve...
Kes. Kes. Dinle, iki haftaya kadar
kayda giriyoruz, tamam mı?
Seninle o zaman görüşürüz.
- Dur bir dakika, Ray!
- Hoşça kal.
Ray!
Bir gün daha,
ama uzun sürmez...
Beni arayacaksın...
...ben olmayacağım...
İnandım ben...
İnandım, evet...
İnanıyorum artık...
İnandım...
Evet, inandım...
İnanıyorum ruhuma...
Sen benimle oynuyorsun...
İnanırım, inanırım...
Bekleyin, durun, durun.
Kes, kes, kes. Biliyorsunuz,
hepiniz biliyorsunuz ki, ses gitti.
Ne biliyor musunuz,
üçlü armoni kayboldu.
Yeniden başlayalım,
ah, en baştaki orkestralı bölümden.
İnanırım, inanırım...
Ooo, ortag!
Ah, bu da neydi?
Seveceğini biliyordum, Ray.
Bu, bir sekiz-kanal. Yeni aldık.
Her bölümü ayrı ayrı kaydedebiliriz.
Vay be! Biliyor musun,
bunu görmek için sabırsızlanıyorum.
Nedir gülünç olan?
Hiçbir şey, "ortag."
Margie, sarhoş. Jeff?
Eve gidip, sızmalısın.
Margie, hadi gel,
seni eve götüreyim.
Hayır! Ben ne zaman iyi ve tamamen
hazır hissedersem o zaman giderim!
Şu anda iyi ve tamamen hazır.
Neden beni kovmuyorsun,
amcık ağızlı!
Bana bir et parçasıymışım gibi
davranmayı öğretirim sana!
Susmayacağım!
- İçeri girmeliyiz?
- Hayır.
Hepsini dışarı çıkar,
hemen şimdi.
Gitmemi istiyorsanız,
kovmanız gerekecek!
Duyuyor musun, Jeff?
Hepsini çıkar buradan.
Kalpsiz piçin tekisin sen!
Bırak beni, Jeff!
Sen kalpsiz bir piçsin, Ray!
Gördünüz işte, benim kıçım tutuşsa,
üstüme tükürmez bile!
Çok doğru, tükürmezdim.
İndir beni, Jeff!
İndir beni! Lanet olsun!
Ayakkabını düşürdün.
Tamam, hadi,
işimize bakalım.
Tom, yapmanı istediğim şey şu.
Benim şarkımı alacağız, sonra da
armoni bölümlerini bitireceğiz.
Ah, armonileri nasıl yapacağız, Ray?
Kızları eve gönderdin.
Kızları ne yaptığımı biliyorum.
Sen bunu bana bırak.
Sen sadece şu sekiz-kanalı aç,
kızların bölümünü de ben yapacağım.
Ve gidip bir yerlerden,
bana bir "Ah, Johnny" kızı bulun.
Ah, bir dakika.
Bu, "Ah, Johnny" kızı da nedir?
Sanırım ben anladım.
Dün gece bir düş gördün...
...ve şöyle dedin...
...ah, Johnny..!
Öğrenince adım Ray...
İnandım sana şimdi...
İnandım...
Evet, inandım...
İnanıyorum artık...
İnandım...
Evet, inandım...
Seni tutana aşkolsun, Ray.
- Sana gecede 5000 dolarlık bir iş buldum.
- İSTEK ÜZERİNE, RAY CHARLES
Yüzde 15'lik de artış yapacaklar.
Prova 10 dakika sonra, beyler.
Hey, Jeff,
bana biraz sigara bulabilir misin?
Peki, patron.
Yüzde 15, ha?
Biliyorsun, Ray, Atlantic'le olan
kontratın dört aya kadar bitiyor.
Evet.
Evet, kontratı yenileyeceğim.
Ayrıcalıklarımı ikiye katlayacaklar.
O havuza geri atlamadan önce...
...etrafta başka neler olduğuna
bir bakardım ben olsam.
Dün ABC-Paramount ile
çok verimli bir sohbetim oldu.
ABC mi? Bunu yapmanı kim
söyledi sana, ha?
Hem biliyorsun, Atlantic bir aile şirketidir,
aynen Shaw Ajans gibi.
Ray, benim işim sana olabilecek
en iyi anlaşmayı sağlamak.
ABC, çok ilgileniyor.
Hayır.
Ne kadar ilgileniyor?
Üç yıl boyunca her yıl
50000 dolar avans nasıl?
Kendi plaklarını yapıyorsun.
Plak masraflarını düşüp, sana...
...yüzde 75 veriyorlar.
Ahmet'le Jerry,
bu gece uçakla geliyor...
...ben ABC ile her şeyi konuşana dek,
sen onları oyalar mısın?
Annem derdi ki,
insanlar konuşa konuşa anlaşır.
Hey, bu kadar formalite yeter.
Hadi, büroya geri dönelim, Ray.
Sana Ray dememin
bir sakıncası yoktur umarım.
Burada rahat olmanı istiyorum.
Çünkü sana bir şey söyleyeyim,
ABC'de her şey çok daha iyi olacak.
Amatör bir isimden daha büyüğüne geçmek...
...çok daha fazla plak satabilmek demektir...
...aynı zamanda da, hem beyaz, hem de zenci
olmak üzere daha geniş kitleleri çekmek tabii.
Evet, ama Bay Clark, biliyorsunuz,
uzun zamandır Atlantic'teyim ben...
...o adamlara bir şans vermek istiyorum,
yani en azından karşı teklif getirebilmeleri için.
Hııı-hı.
Ah, elbette, elbette.
Ama, ah,
becerebileceklerinden şüpheliyim.
Biz size burada son teknolojiyi
içeren bir anlaşma sunuyoruz.
Evet, biliyor musunuz, kendi plaklarımı yapmaya
başladığımdan beri merak ediyorum, acaba...
...ah, orijinallerim de benim olamaz mı?
Şey...
...Ray, daha... daha önce hiç
böyle bir şey yapmamıştık.
Hiçbir plak şirketi yapmadı.
Evet, sanırım Atlantic Plakçılık'tan ayrılmak
için, bunu istemek zorunda kalacağım.
Ahmet, bizim burada, Atlantic'te
bir aile olduğumuza inanıyor.
Ben de, burada, Atlantic'te
bir aile olduğumuza inanıyorum.
Belli ki, sen inanmıyorsun!
Ahmet hâlâ inanamıyor buna.
Ne demişti, biliyor musun, Ray?
Senin asla bize sırtını dönmeyeceğini
söylemişti.
Hem de Sam Clark gibi bir tefeci için!
Komik bu.
Sam Clark, tüzel bir salyangozdur...
...Earl Hines'la Art Tatum arasındaki
farkı bile bilmez!
Biz burada senin büyümeni
sağlıyoruz, Ray.
Ve kimse yeteneğinden prim yapmıyor,
tersine onu destekledik.
Bildiğini yapmana izin veriyoruz.
Lanet olsun!
Biz bundan daha iyisini hak ediyoruz.
Bakın, ne diyeceğim,
sakın burada yaptıklarınızı...
...takdir etmediğimi düşünmeyin, Jerry.
Ahmet, burada beraber yaptığımız
işlerden gurur duyuyorum.
Ama Atlantic, plaklarımdan çok iyi
paralar kazandı, öyle değil mi?
Evet, çok iyi kazanmıştık, Ray.
Bana... bana plak yapmanın iş olduğunu
ve mümkün olan en iyi iş anlaşmasını...
...bulmam gerektiğini öğretenler,
sizdiniz.
İşte, her doların 75 senti
ve kendi orijinallerime sahip olmak...
...çok çok iyi bir anlaşma.
Aynını verebilir misiniz?
Ray, seve seve verirdik,
ama veremeyiz.
Bu, Sinatra'nın yaptığından bile
daha iyi bir anlaşma.
Seninle gurur duyuyorum.
Öyle görünüyor ki, o çocuklar da
taşralı avanağın tadına varacaklar.
Evet.
Düzelecek, ahbap.
Siz, beyler,
her zaman en iyiyi bulursunuz.
Georgia...
Georgia...
Gün boyunca...
Gün boyunca...
Eski bir şarkı...
...Georgia'yı hatırlatır...
Georgia aklımda...
Yine Georgia...
Georgia...
Gel de dinle şu pisliği.
Hani ABC onu hiçbir şeye zorlamayacaktı?
Zorlamadı.
Bu, Ray'in fikriydi.
Yeni bir şey.
Biz neyiz peki, Jeff?
Eski bir şey mi?
Evet, ya biz?
Bizim de yememiz gerekiyor.
Başka kollar uzanmalıydı...
Başka gözler güler sevecen...
Rüyalarımda gördüm...
Sana çıkan bir yol...
NEWPORT CAZ FESTİVALİ
- NEWPORT CAZ FESTİVALİ
- Bu bir hit rekoru.
Bunun nesi yanlış?
Eleştirmenlere göre,
yarı yolda kalırmışsın.
Orkestra, koro,
Perry Como Şov, ahbap?
Müziği hissediyorsam,
gerçek demektir.
Hayır, değildir.
Ray Charles, bir satıcıdır.
Sallanan İskemle'deki
köklerini terk eden, kör Liberace.
Quincy Jones.
Bu iki adamın bir fotoğrafını
çekebilir miyiz?
- Altı-dokuz!
- Selam, evlat.
Baksana, ah,
bu röportaj bitmiştir.
İkinizle birden konuşmayı
çok isterdim, ahbap.
B... başka bir zaman.
Dur, bir bakayım sana.
Nasıl gidiyor, ahbap? İyi görünüyorsun.
Asıl ben sana bakayım.
Sen de iyi görünüyorsun.
Hakkımda söylediklerini
duyuyor musun?
Diyorlar ki ben... ben artık yapamazmışım.
Yarı yolda kalırmışım.
Öyleyse bir hit daha yap.
Bak sana bir şey söyleyeyim...
...her zaman en tepede kalmak
kolay bir şey değil, evlat.
Sen nereden geldin buraya?
Paris.
Bon jour.
Evet, ahbap.
Fransa, tam yaşanacak yer.
Evet, ahbap.
Ve bütün o çaldığın şeyler...
...ahbap, insanı...
insanı alıp götürüyor.
Biliyor musun,
birlikte bir plak filan yapmalıyız.
Yani, insanlar kesinlikle sever.
Festivalden sonra nereye gideceksin?
Ah, ben... ben D.C.'ye, Richmond'a,
ah, Virginia'ya, Georgia'ya gidiyorum.
Biliyor musun, bir kere plağı yaptın mı,
onu satmak zorundasın.
Güney'e mi, ahbap?
Bunu bir daha yapmayacağım.
Hey, yapma, evlat,
esas para orada, bebek.
Biliyor musun, Hamp'le birlikte
Seattle'dan ayrıldıktan sonra...
...oralara gittik, ahbap.
Kendimi bir hapishane hücresine
girmiş gibi hissettim.
Biliyorsun, siyah insan
Mississippi'de "hizmetçi"dir, Ray.
80 yaşında bile olsa.
Bir daha asla Jim Crow'lar için
çalmayacağım. Asla.
Madem böyle hissediyorsun, bebek.
Ben ciddiyim, Ray.
Ahbap, iyi bir şeyler yapmalıyız.
İyi de, biliyorsun,
ne... ne fark eder, ahbap?
Sen masanın üstüne benim için çok
daha fazla para bırakacaksın sadece.
Sana değer, ahbap.
Çalışmaya hazır mısın?
Ne için çalışmaya?
Gel buraya,
şunda bana yardım etmen lazım.
Percy bana yeni bir müzik gönderdi.
Hakkımda neler söylediklerini
biliyor musun?
Bir şeyleri yitirmişim,
yarı yolda kalmışım.
Aynı şeyi senin için de
söyleyebilirler.
Sen bu orkestranın ruhuydun.
Şimdi ne zaman ortalarda görünsen,
sadece sarhoş oluyorsun.
Kör müptelanın alkolik ruhu.
Ne muhteşem bir çift.
Neden buradan defolup gitmiyorsun?
Sarhoş değilim, Ray.
Hamileyim.
Evet, bu doğru.
Senin bebeğini taşıyorum.
Taşımıyorsun...
Sen... sen bunu yapamazsın.
Doktorla konuşmam gerekecek.
Ondan kurtulmalısın.
Tanrım!
Niye, ben senin o değerli Bea'n
olmadığım için mi?
Ben bu bebeği doğurabilecek
kadar iyi değil miyim?
Her gece benim yatağımda yatıyorsun.
Benim yatağımda!
Bu bebeği doğuracağım, Ray.
- Hayır! Hayır, Ray! Hayır!
- Hadi, hadi. Hadi, dinle.
Beni bir dinle.
Benim için önemli olduğunu
biliyorsun, bebeğim.
Sana bir şey olmasına izin vermem.
Her şeyi ben öderim.
Hayır!
Bu sana paradan daha fazlasına malolacak.
Onu terk etmeni istiyorum, Ray.
Gelip, bebeğimizin yanında ol.
Lanet olası aklını kaybettin sen.
Buna bulaşırken, kuralları biliyordun.
Ailemi terk etmeyeceğimi
eşek gibi biliyorsun.
Aileni terk etmek mi?
Sen kahrolası bir salaksın,
biliyor musun?
Uyuşturucu, müzik ve
benim aramda mekik dokurken...
...kahrolası aileni çoktan terk ettin sen!
İşin en acı tarafı da ne, biliyor musun,
Ray, sen bunun farkında bile değilsin.
Bak ne diyeceğim?
Bundan böyle, aramızda kesinkes
sadece iş olacak.
Evet, işte bu. İşte bu.
Bu öfkeyi koru.
Düş yola, Jack...
Ve artık geri dönme...
...dönme, dönme, dönme...
Düş yola, Jack
...ve artık geri dönme...
Haksızsın, düş yola, Jack...
Artık geri dönme...
...dönme, dönme, dönme...
Düş yola, Jack...
...ve artık geri dönme...
Ne dersin..?
Düş yola, Jack...
Ve artık geri dönme...
...dönme, dönme, dönme...
Düş yola, Jack...
Ve artık geri dönme...
Bak bebek, dinle bebek...
...bana böyle davranma...
Yine güçlenirim ben bir gün...
Boşver istersen, ben anlarım...
Yoksa eğer paran, adam değilsin...
Eğer öyle diyorsan...
...toplanıp gitmeliyim...
Doğru...
Düş yola, Jack...
Ve artık geri dönme...
...dönme, dönme, dönme...
Düş yola, Jack...
Ve artık geri dönme...
Ne dersin..?
Selam, Ray, ben Sam.
Duyuyor musun beni?
Ben, Sam!
Evet, hey, 'Düş Yola' bizim
ikinci bir numaramız.
Evet. ABC, bütün satış noktalarına
reklam verecek.
Evet, ah, Grammy adaylığın
için de tebrikler.
Hayır, hayır, hayır,
ben kazanacağını biliyorum.
Hey, sen iyi misin?
Ama hadi, bebek, mutlu ol.
İyi gidiyorsun.
Teşekkür ederim, Sam.
Bu beni gerçekten çok mutlu ediyor.
Ben de... Evet.
Jeff'in odasına uğrayıp,
yol paramı alırım.
Ray.
Margie, ayrılman gerekmiyor, bebeğim.
Hit plağında ben de varım.
Solo söyleyeceksem,
şimdi tam zamanıdır.
Evet, ben...
ben istemiyorum senin...
...senin solo yapmanı istemiyorum.
Ray, bir kez olsun,
kendim için bir şey yapacağım.
Sinek kuşunu hatırlıyorsun, değil mi?
Ne?
Sinek kuşu, Bea.
Gitmeni de istemiyorum.
Otobüsün St. Augustine'e varınca...
...biri gelip seni alacak.
Oraya gittiğinde de,
onlara bu yazıyı gösterip...
...adının Ray Charles Robinson
olduğunu söyle.
Yaptığım sandviçlerin de,
hepsini bir seferde bitirme. Duydun mu?
Ah, lütfen, beni gönderme.
Normal çocuklarla anlaşırım.
Uslu dururum,
tıpkı George gibi.
Bunun George'la hiçbir ilgisi yok.
Sana elimden gelen her şeyi
öğrettim, bebeğim.
Körler okulundaki o öğretmenler, benim
öğretemeyeceğim şeyleri öğretebilirler sana.
Ve senin bu dünyada eğitimli olman gerek.
Ben eğitim istemiyorum!
Öyle deme!
İstemiyorum!
Ben yanında kalmak istiyorum!
Kes şunu, Ray!
Benim gibi kıt kanaat yaşamana
izin vermeyeceğim, duydun mu?
Dinle şimdi, annenin gurur duyacağı
bir şey yapmak istiyorsan...
...söz ver bana, kimsenin seni ezmesine
izin vermeyeceğine söz ver.
Kimseye muhtaç olmayacaksın...
...ve kendi ayaklarının üzerinde duracaksın.
Söz veriyorum.
Seni seviyorum, bebeğim.
Seninle öyle gurur duyuyorum ki.
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Augusta'ya tekrar hoş geldin, Ray!
Hey, seni görmek güzel.
Ayrımcılığa son!
Ayrımcılığa son!
Protestoyu destekliyor musun, Ray?
Defol buradan!
Ray, bunun için özür dilerim.
İçeri girmek için acele edelim.
İçeride dinlenebilirsin.
Bay Charles! Bay Charles!
Bu geceki gösterinin
tecrit edildiğini biliyor musunuz?
Dans pisti sadece beyazların.
Zenciler balkonu terk edemeyecek.
Bu işler böyle, ahbap.
Biliyorsun, burası Georgia.
Bunu bilmediğimizi mi sanıyorsunuz?
Zenciler, bu eyalette her gün
zulme uğruyor!
Benim bu konuda yapabileceğim
bir şey yok.
Ben bir gösteri adamıyım. Ve... ve hepimiz
burada Jim Crow'lara çalmak zorundayız.
Özür dilerim, ahbap.
Şimdi defol buradan, koçum.
Böyle olması gerekmiyor.
Siz bir şeyleri değiştirebilirdiniz,
burada ve hemen!
Özür dilerim, evlat.
Yapabileceğim bir şey yok.
Duydun mu, koçum?
Bu işler böyle.
Hiçbir şey ya da hiç kimse
bunu değiştiremez.
Şimdi o kara kıçını kaldır buradan,
şu pislikleri de yanında götür!
Durun... durun. O... o haklı.
O haklı, Jeff.
Otobüsü toparla.
Emin misin?
Söyle, otobüse dönsünler!
Onu duydunuz!
Ray'i duydunuz!
Otobüse dönün!
Sen ciddi misin?
Otobüse binsinler.
Burada hiçbir şey yapamam.
Ray, beni bilirsin.
Sen birden dindar kesildin diye,
para kaybedemem ben.
Yapabileceğim bir şey yok, ahbap.
Benimle yaptığın bir kontrat var.
Onu bozarsan, seni dava ederim!
Kazanırım, Ray!
Yapman gerekeni yapmak zorundasın.
Bak, fena kazanırım!
Elinden geleni ardına koyma.
Sana söyledim,
donuna kadar alırım, Ray!
Teşekkür ederim, Bay Charles.
Siz bir lider olabilirdiniz.
Hayır, teşekkür ederim, evlat.
Sen haklıydın.
Haklısınız.
Bir daha asla Georgia'da
çalışamayacaksın!
Bir dizi dava sıralamış ve
hepsi de para cezasından öte, Ray.
Bu herif, nüfuzlu. Bir daha Georgia'yı
çalarsan bile, seni içeri attırabilir.
Ama işi telafi edersen,
davadan vazgeçmeye razı.
Tecrit edilmişse, olmaz.
Ray...
...yaptığın şeye hayran kaldım, ahbap,
ama buna gücün yetmez.
Georgia, en hızlı büyüyen eyaletimiz.
Jim Crow yandaşları için bir daha asla
çalmayacağım, anladın mı bunu?
Evet. Anladım.
Jeff, şu insanları içeri al da,
prova yapalım.
Hadi, millet, başlayalım.
AMERİKA'NIN CAZ BAŞPAPAZI, AUGUSTA'NIN
IRKÇI DENGELERİNİN YÜZÜNE TOKATI PATLATTI
Ray Charles,
Jim Crow Sahnesini İlk Reddeden Oldu
RAY CHARLES, GEORGIA MAHKEMESİNCE,
PARA CEZASINA ÇARPTIRILDI
Çöz kalbimi...
GEORGIA,
RAY CHARLES'I ÖMÜR BOYU YASAKLADI
Neden sefil bir hayatım olsun...
Üç kuruşluk değerim yok madem...
Gel, çöz kalbimi, lütfen,
gel, sal beni...
Durmayın, dans edin!
Dans et, millet!
Hadi!
Dans edin!
Charles, sorun var mı?
Hayır. Neler oluyor?
Sadece çocuklar sahnede dans ediyor.
İyi, bırakın etsinler.
Bunun için buradalar.
Lütfen canlarını yakmayın!
Dansa devam edin!
Devam edin! Devam edin!
Büyün altındayım...
Kendimden geçmişim...
Ama biliyorum...
Hiçbir şansım yok...
Gel, çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Bırak yoluma...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Durmadan üzme beni...
Çöz kalbimi...
Neden sefil bir hayatım olsun...
Üç kuruşluk değerim yok madem...
Gel, çöz kalbimi, lütfen,
gel, sal beni...
Gel, sal beni...
Salmayacak mısın..?
Gel, sal beni...
Ooo, sal beni...
Gel, sal beni...
Bay Charles, Western Union!
Bir telgrafınız var.
İmzalamanız gerekiyor, efendim.
Geliyorum.
Indianapolis polisi. Buradan yüksek
sesli müzik geldiğine dair şikayet aldık.
Nereye gittiğini sanıyorsun, ahbap?
Tuvalete gidiyordum sadece.
Kelepçele şu orospu çocuğunu.
Bunu tanıdın mı, Ray?
Eroin, ağır bir suçtur.
Ama satmıyorum ki, ahbap.
Kimseye zarar vermiyorum ben.
Ah, hayır, herkese zarar veriyorsun.
Orman kaçkını müziğin,
çocuklarımızın beynini zehirliyor.
Hey, senin o kara kıçını sonsuza dek
ortadan kaldıracağım.
Anlamak zorundasınız. Benim...
benim bir karım var, çocuklarım var.
Sorumluluklarım var.
Neden bu masalı
şu insanlara anlatmıyorsun?
İçeri bırakın!
Ray! Bu bir kurmaca mıydı, Ray?
Ne zamandır eroin kullanıyorsun?
Hadi, Ray.
Seni neyle suçluyorlar?
Elini ver bana...
Merhaba de bana...
Zor konuşurum ben...
Kalbim davul gibi...
O kadar belli ki...
Benden çok eminsin...
Ama bilmiyorsun beni...
Selam, bebeğim.
David.
Ah, ah, Bea, kalabilir.
Hayır. Bebeğim, hadi.
- Bea?
- Ne?
Aslında, döndüğümden beri...
Hapisten döndüğünden beri.
Evet.
Yani, geldiğimden beri, iki kelimeden
fazla konuşmadın benimle.
Ray, ne dememi bekliyorsun?
Kelimelerim artık sana fazla bir şey
ifade etmiyormuş gibi geliyor.
Belki de hiç etmemişlerdi.
Hadi, Bea,
seni... seni sevdiğimi biliyorsun.
Bir durur musun öyleyse?
Aslına bakarsan, Bea,
anlamadığın şey şu...
...dışarıda çok fazla kötü niyetli
insan var.
Tabii.
Ray?
Biliyorsun, bugün Junior'u okuldan alıp,
eve ben getirmek zorundayım...
...diğer çocukların söyledikleri yüzünden.
Buranın çocukları da kötü niyetli.
Bence Beverly Hills'e taşınmalıyız.
Hayır, hayır, Ray,
taşınmayacağız.
Çünkü me... mesele nerede
yaşadığımız değil, Ray.
Mesele, senin kendine yaptıkların.
Ve oğlanlar sana tapıyor.
Onların da şu zehiri kullanarak
mahvolmalarını mı istiyorsun?
Bea, adil değil bu.
Ne adil değil?
Ne adil değil, Ray?
Evet, evet. Kötü muamele bu...
kötü muamele.
Alo?
Bana caz yapma, Milt.
Caz yapma bana, ahbap!
Sahi mi?
Ah, güzel, güzel, güzel. Sam'e...
Sam'e teşekkürlerimi ilet.
Tamam.
Tamam o zaman.
Ah, evet!
Ne olmuş, Ray?
Ne? Hadi ama.
Ray, ne olmuş, söylesene.
ABC, davayı düşürmüş.
Polise yetki verilmemiş.
Onları satın aldılar.
Lanet olsun, Bea,
hapse girmemi mi istiyorsun?
Hayır. Ray, kendine yalan
söylemekten vazgeçmeni istiyorum...
...onlar da bunu tamamen imkansız
hâle getiriyorlar.
Biliyor musun, anlamıyorsun.
Öyleyse anlamamı sağla, Ray!
Bebeğim, şu kapıdan çıktığım zaman,
tek başıma karanlığın içine giriyorum!
Bir şey yapmaya çabalıyorum...
...müzik ve iş dünyasında
bugüne dek kimsenin yapmadığı bir şey.
Ama gittiğim her yerde yalnız kalacaksam,
bunu yapamam.
Burada yalnız kalmak istemiyorum, Bea.
Kendi yuvamda.
Bak, Bea,
eğer beni sen anlamazsan...
...kim anlayacak?
Bilmiyorum, Ray.
David? Geliyorum!
Anne geliyor!
Ray, biz seni ateşten çekip alıyoruz,
sen kalkıp taşra müziği mi istiyorsun?
Bak, hayatım boyunca taşra müziği
söyledim.
Aslına bakarsan,
Florida Çapkınları'yla çalıyordum.
Sana büyük yatırım yaptık...
...karşılığını da çok güzel alıyoruz.
İkimiz de, eklemem gerekirse.
Hayran kitleni kaybetmek istemeyiz.
Evet, aslında,
iyi bir noktaya temas ettin...
...ama bence kaybedeceğimizden
fazlasını kazanırız.
Ray, bu kötü bir fikir.
ABC'ye geldiğim zaman,
siz, beyler, kontrata...
...kendi müziğimi seçebileceğimi yazmıştınız.
O paragrafı okumak ister misin?
Üçüncü sayfada.
Görmeme gerek yok.
İyi akşamlar, Saint Louis.
Ana programın zamanı geldi.
Zenci müziğinin öncüsü.
Büyük dâhi.
Ray Charles!
Devam et, devam et, Ray!
Çok teşekkür ederim.
Biliyor musunuz, çoğunuzun
şunu bilmediğini biliyorum...
...ben... ben Güney'de yetiştim.
Bilirsiniz, orada, Güney'de
ne zaman radyoyu açsanız...
...Grand Ole Opry'yi duyarsınız.
Onunla şarkı söyleyerek büyüdüm ben,
o yüzden umarım sakıncası yoktur...
...ben... ben size taşralı köklerimden bir parça
tattırmak için değişik bir şey söylemek istiyorum.
'Çöz Kalbimi'!
'Georgia, Aklımda', Ray!
Seni sevmezsem olmaz...
Kapatın, tepedeki ışıklarla
birinci balkondakileri...
...her şeyi kapatıp,
Ray'i takip spotuyla vurgulayalım.
İşaretimle birlikte yapalım.
Anılarda yaşamak...
5... 4...
...yalnız anlarda...
Evet...
İstemeden olmaz...
Boşa söylerim...
Hayatımı yaşarım...
Hayatımı...
...dünkü hayallerde...
Mutlu anlar...
Mutlu anlar...
...geçip giden...
Taksi geldi.
Tamam.
Baba, göremiyorsan, doğru renkte
çorapları nasıl seçebiliyorsun?
Sana... sana göstereceğim,
tamam mı?
Bak, şimdi ne göstereceğim?
Görüyor musun? Buradakini?
Şuradaki iki sayısını kalın işlettim,
böylece hissedebiliyorum.
Yani, iki, kahverengi demek.
Bir, siyah. Üç de, mavi.
Peki... peki... peki dört nerede?
Hiçbir yerde.
Dört, hiçbir yerde değil.
Dört yok. Bildin.
Kalpler düzelir...
Ama zaman durdu...
Zaman durdu...
Biz ayrılınca...
Biz ayrılınca...
Hâlâ balkonda çalışıyorum.
Tamam, çocuklar,
boşaltmak için 10 dakikamız var!
Üstünüzü otelde değişirsiniz.
Şu taşra cazını olduğu gibi
kabul ettiler.
Ray, ahbap,
sen büyüleyicisin.
Sana bir şey söyleyeceğim. Taşra müziği.
Onu niye seviyorlar, biliyor musun?
Öyküler, ahbap.
Harika öyküleri var.
Hey, Joe.
Ray, seni Joe Adams'la tanıştırmak istiyorum.
Hal Ziegler, Joe'yu...
...turnenin geri kalanı için
sunucu olarak kiraladı.
Evet, selam, ahbap, seni tanıyorum,
Müziğin Belediye Başkanı.
L.A.'deki radyo programını dinlerdim.
50'li yıllarda.
İkimiz de, o zamandan bu yana
bayağı yol aldık.
Arka tarafta neyi sayıyordun sen?
Işıkları ayarlıyordum.
Bu, seyircinin sesini keser...
...böylece sen de, bağırıp çağırmak
yerine, türkünü söylersin.
Hey, ama, lanet olsun.
Bunu yapmanı kim söyledi sana?
Hiç kimse.
Sadece yapılması gerekiyordu.
Gördün mü, bahsettiğim buydu işte.
Birinin, "Yapılması gerekiyordu,"
demesini duymayı seviyorum...
..."Benim işim değil," diyenlerin aksine.
Sen bilirsin,
bana Central Avenue'yu anlatsana.
Jack Lauderdale'i tanıdığını biliyorum.
Merhaba, New York!
Merhaba, Boston!
Merhaba, Saint Louis!
İyi akşamlar, San Francisco!
RAY'İN ALBÜMÜ, BİR YAZ GÜNÜNDEKİ
MERKÜR GİBİ YÜKSELİYOR
TAŞRA & BATI MÜZİĞİNDE ÇAĞDAŞ SESLER
Ray Charles, ABC-Paramount ABC 410
Hey, Ray,
sana bazı iyi haberlerim var.
Cash Box'a kapak olmuşuz.
"Ülkenin en ateşli albümü:
Taşra & Batı Müziğinin Çağdaş Sesleri."
Sen de cehennemden bile
daha ateşliymişsin.
Öyle diyorlarsa.
Bakıyorum da, albümlerin
tavana vuruyor...
...konserlerin daima kapalı gişe.
Paran için koruyuculara
ihtiyacın olacak.
Yeni bir vergi dilimindesin.
Sökül paraları, Fathead!
Bütün enstrümanları getirdim!
Hey, Jeff, biliyor musun,
Joe, Carmen Jones filmindeydi.
Yönetmen kimdi?
Otto Preminger.
Lena Horne'la birlikte
Broadway'de de oynamıştı.
O bir yıldızdı.
Çok beğeniyordum.
Bu bir bilgi mi?
Olağanüstü bir müzik akşamına
hazır olun.
Belki de,
günümüzün en yenilikçi...
...eşsiz ve en enerjik sesi.
Lütfen sahneye buyrun...
Büyük mutluluk duyarak...
Lütfen en sıcak merhabanızla karşılayın,
türünün tek örneği...
Huzurlarınızda, Bay Ray...
Ray... Ray Charles!
Gitti aşk...
Gitti mutluluk...
Geldi bir boşluk...
Galiba öleceğim...
Gitti aşk...
Gitti mutluluk...
Geldi bir boşluk...
Galiba öleceğim...
Galiba öleceğim...
Galiba öleceğim...
Galiba öleceğim...
...Ray Charles!
Galiba öleceğim...
Galiba öleceğim...
Bea, tam caddenin sonunda bir park var.
Ah, beyler, buradan tüm L.A. Havzasını
görebilirsiniz.
Beverly Hills'te bile böyle manzara yoktur.
Nasıl görünüyor, Bea, ha?
Beğendin, değil mi?
Bilmiyorum.
Daha görmedim.
Beğenmen gerekiyor.
Voilà.
Bu antre, kapıdan her gireni
etkilemek için dizayn edilmiş.
Büyük kıvrılan bir merdiveni var,
tıpkı 'Rüzgar Gibi Geçti'deki gibi.
Portrelerimizi yaptırmalıyız,
Rhett'le Scarlett gibi.
Bea, onu buraya getir.
Ray, oturma odasında seni neyin
beklediğini duymak için sabırlı ol.
Neymiş o?
Sizin için saf mermerden bir şömine
yaptırdım, iki kat yüksekliğinde.
Müthiş!
Nasıl buldun, Bea?
Çok büyük.
Kesinlikle:
790 metrekare.
Bu çevredeki en büyük ev.
Peki bu onaylaman için yeterli mi?
Ah, ahbap, bu bir saray.
Sen buna büyük mü diyorsun?
Yarın 2790 metrekarelik...
...RPM Anonim Şti.'ni görene dek bekle.
Evet, karargah!
İşte burası, Ray.
Yeni kayıt stüdyon.
İstediğim her şeyi getirdiniz mi?
Tam bir teknoloji harikası.
Tom Dowd, sekiz-kanallı bir karıştırma konsolu,
iki kaydedici ve mekanizmaları kurdu.
İşte, bu oda çoğu insanın evinden
bile büyük.
Solunda kendine ait özel banyonu
bulabilirsin.
Tam arkanda benim bitişikteki bürom var.
Şimdi de soluna adım atarsan,
özel barına ulaşabilirsin.
Tam ortada bir şişe Bols var.
Beni çok iyi tanıyorsun.
Eğer biterse, seslenirsin,
ben yandaki odadayım.
Hoş bu, burası.
Ray'in inşa ettiği ev bu.
Evet, öyle.
Kaybettim...
Acı geçti hayat...
Ray Junior, yavaş ol!
Burası beyzbol sahası değil!
Charles malikanesi.
Bay Charles?
Hey, kızım,
getir şu çocuğu buraya!
Üstünde ismi yazan bir sosisli yaptım ona!
Hadi ama.
Alo.
Ah, evet,
kim olduğunuzu biliyorum.
Ne? Ah, Tanrım, hayır.
Ray.
Evet, bir uçağa atlayıp, elimden
geldiğince erken orada olacağım.
Ne olmuş?
Margie ölmüş.
Ah, Tanrım! Na... nasıl?
Aşırı dozdan.
Onu ben başlatmamıştım, Bea.
Etrafımdayken,
kullanmasına izin vermemiştim.
Bu... bunun olmasına izin vermezdim.
Evet, eminim, Ray.
Eminim çok iyi örnek olmuşsundur.
Peki ya bebeği?
Biliyor muydun?
Adı, Charles Wayne.
1 Ekim'de, New York şehrinde doğdu.
3 yaşında.
Bebek iyi.
Teyzesinin yanında.
Pekâlâ. Önce onlara biraz
para göndereceğim.
Buna gerek yok.
Ben her ay gönderiyorum.
Beş dakikaya kadar,
Bay Charles burada ve...
...başlamaya hazır olacak.
Şu anda Jeff'in dağıttığı notalar...
...biter bitmez geri verilmek üzere...
Geç kaldın,
bu 50 dolar ceza demek.
Ben geç kalmadım.
Onlara 10 dakika izin
vermiştim, Joe.
İkiyi beş geçiyor. Geç kaldı.
50 dolar ceza ödeyecek.
Ne? Bak, ne diyeceğim?
Ray nerede?
Ray'le konuşmak zorunda değilsin,
benimle konuşacaksın.
Canım kiminle isterse onunla konuşurum
ve bu kesinlikle sen değilsin.
Gerzek cazcı.
Selam, Ray...
...bu Joe Adams salağı geç kaldığım
için bana para cezası vermeye çalışıyor.
Ne zaman geldin?
Ne? Şimdi geldim.
Orkestra daha yeni kuruluyor.
- Jeff bana...
- Bak, ben Jeff değilim.
Orası kesin, Jack!
Ray, orkestranın
benim işim olduğunu söylemiştin.
Öyle.
Öyleyse, Fathead, provaya geri dön.
Ray.
Ray, bu işler nasıldır, bilirsin,
sen de yaşadın.
Fathead, git hadi.
Bırak, ben halledeyim.
Fathead, git artık.
Neler olduğunu
bana söylemek ister misin, Ray?
Benden istenmeyen hiçbir şeyi
yapmam ben.
Ray, bir iş adamı.
Zamanını insanların neden geç kaldığını
dinleyerek harcamak zorunda kalmamalı.
Ben seninle konuşmuyorum, Joe.
Ben Ray'le konuşuyorum.
Ray, orkestraya yumuşak davrandığımı
düşündüğünü biliyorum...
...ama o cazcılar ben ne istersem yaparlar.
Ama şu "iş adamı" ayaklarıyla,
ah, kendini buraya kapatırsan...
...bazı iyi insanları kaybeceksin.
Söylemedi deme, Ray.
Ray Charles'la çalmak için
kuyrukta bekleyen müzisyenler var.
Uzun sürmez,
senin yüzünü görene kadar.
Ray, lider sensin, ahbap.
Öyle ol! Hadi ama.
Aslında, Jeff, bazı şeyler değişti yani.
Chitlin' Turu'nda yedimizin birlikte
olduğu günlerdeki gibi değil artık.
Yani, bir bowling salonu açıyor
olmasaydın, bunu fark ederdin.
Demek bunu biliyorsun, ha?
Her şeyi biliyorum.
Sadece bunu nasıl yaptığını
anlamaya çalışıyorum.
Seni dolandırdığımı mı düşünüyorsun, Ray?
Eğer Shaw Ajans onlara ödediğim yüzde
10'luk kesintiyi sana verecekse, evet.
Kahrolası parayı
aslında cebimde tutabilirdim.
Bizi yalnız bırak.
Konuşmamız gerek.
Ray?
Çıkabilirsin, Joe.
Büromda olacağım.
Ray, bu yalanı kafana o kıskanç piçin
soktuğunu biliyorum.
Ama ben senin paranı asla çalmadım, Ray,
asla da çalmam.
Ufak bir miktar iş kredisi aldım ve, evet,
Milt Shaw bana fazladan biraz para veriyordu...
...ama ben hırsız değilim, Ray.
O zaman bu ne, Jeff, ha?
Kendisiyle yan anlaşmalar yaptığına yemin eden bir
tanıtımcı, demek benim fazlalıklarımı paylaşacaktınız!
Buna bana nasıl yapabilirsin?
Birlikte çok şey yaşamıştık,
kardeş gibiydik.
Bak, ne diyeceğim, Ray?
Madem kardeş gibiydik...
...neden Joe'ya benden daha çok
ödüyorsun?
Hepsine lanet olsun!
Sen kalbimi kırdın, ahbap.
İyi, ama biliyor musun, Ray? Sen benimkini
çok daha uzun zaman önce kırmıştın!
Demek ki, ödeştik.
Sana bir şey söyleyeyim mi, Ray?
Bir gün kendinle başbaşa kalacaksın.
Ve ben ruhuna acıması için, Tanrıya
dua edeceğim, seni orospu çocuğu!
Her şey yolunda mı, Ray?
Nasıl olabilir ki?
Git, söyle ona. Git, söyle ona!
Git, git, söyle ona.
Hey, Baba. Selam.
Yıldızlar takımına seçildim!
Maç, Perşembe günü.
Ah, harika.
Ah, lanet olsun! Şehirde olmayacağım.
Turneye gitmek zorundayım.
Siz, delikanlılara yeni üniformalar
almama ne dersin, ha?
Koça söyle,
ne kadara malolacağı önemli değil.
Peki.
Pekâlâ, evlat, babanın çantasını
içeriye götürmek ister misin?
Montreal uçağı, 11.00'de kalkıyor.
Seni 8.30'da alırım.
Tamam.
Ray Junior'ın sana söylediğini duydun mu?
Evet.
Yıldızlar takımına seçilmenin onun için
ne kadar önemli olduğunu biliyor musun?
Biliyorum. Kafamda bir sürü şey var.
Jeff'i kovmak zorunda kaldık.
Ne?
Para çalıyordu.
- Jeff?
- Hııı hı.
Buna inanmıyorum.
Evet, işte,
onsuz daha iyi olacak.
Annem dedi ki...
Ölmeden önce...
Ben ölünce, sen...
Unutma, dua et...
Zor günler gelir...
Zor günler...
Ah, evet...
Bir ben bilirim...
Affedersiniz! Dışarı çıkın!
A.B.D. Gümrüğü!
Birkaç kimlik görmemiz gerekecek, lütfen.
Montreal'den yeni mi geldiniz?
Evet. Bir sorun mu var?
Bu uçakta uyuşturucu olabileceğine
dair ihbar aldık.
Ne? Çok çirkin bu!
Avukatımızı arayacağım.
Uluslararası kontrol noktalarına
avukat giremez.
Şimdi, bu uçaktaki herkesi
aramak zorundayız.
Bay Charles, sakıncası yoksa,
sizinle başlamak istiyoruz.
Paltonuzu görmek istiyorum.
Önemli değil.
Hiçbir şey söyleme, Ray.
Bu nedir?
Ray, bu Indiana'da bir mahkeme değil.
Bu, federal.
Seni kaçakçılıkla suçlayabilirler...
...ki, bu da hapis cezası demek olabilir.
Avukatlarımız ellerinden geleni
yapacaklar, ama...
Alo?
Burada sonsuza dek saklanamazsın, Ray.
Bak, burası benim evim.
Henüz hapiste değilim.
Hayır, benim evim.
Taşındığımızdan beri, bu evde
altı günden fazla kalmadın sen.
Hayır, Ray, hayır!
Bir iğne bunu çözmeyecek!
Yoldan çekil.
Çekil!
Sana tek yardım edebilecek şey,
Tanrı, Ray.
Tanrı mı? Kör olduğun hâlde, hâlâ karanlıktan
korkmanın ne demek olduğuna dair...
...en ufak bir fikrin var mı senin?
Her gün, birazcık ışık için dua edersin,
ama hiçbir şey alamazsın.
Çünkü Tanrı benim gibi insanları dinlemiyor.
Böyle konuşmaktan vazgeç.
Şüphede olduğum sürece, Tanrıyla
ben eşitiz ve istediğimi yaparım.
Tanrı lanetlese de,
iğne istiyorsam, yaparım.
Peki, durma öyleyse!
Ama o kapıdan çıkarsan...
...uzun zaman önce yapmam gereken
şeyi yapacağım.
Çocuklarımı alıp, gideceğim.
- Hiçbir yere gitmeyeceksin.
- Evet, gideceğim.
Gid... gidecek yerin yok.
- Yok mu?
- Yok.
Burayı kaybetmekten
korktuğumu mu düşünüyorsun sen?
Ray, kaybetmekten korktuğum tek şey,
hep sen oldun.
Çünkü bir daha nerede
bir Ray Robinson daha bulabilirdim ki?
Bu yüzden berbat şeylere bile
göz yumdum.
Belki de, bu beni suça ortak ediyor.
Ama artık korkmuyorum.
Seni ve çocukları her şeyden
daha çok sevdiğimi biliyorsun.
Kahrolası bir yalan bu,
sen de biliyorsun!
Buna hiç baktın mı?
Şunu gerçekten bak, Ray!
Ray Charles Junior'ın
"En Değerli Oyuncu" ödülü.
O gün kendiyle gurur duyuyordu...
...sen eve şölenine gidemeyecek kadar
uyuşmuş olarak gelene dek.
Hayır! Hayır! Benden ve çocuklardan
daha çok sevdiğin bir şey var...
...turnelerde yattığın bütün kadınlardan
daha çok sevdiğin...
...aldığın bütün uyuşturuculardan
daha çok sevdiğin bir şey.
- Sen neden bahsediyorsun?
- Müziğinden.
Ve eğer o iğneyi kullanmayı
bırakmazsan...
...müziğini elinden alıp,
seni cezaevine kapatacaklar.
Bu zehir için,
her şeyi kaybetmeye değer mi?
ST. FRANCIS
REHABİLİTASYON KLİNİĞİ
Bay Charles?
Bay Charles.
Buna katlanmak zorunda değilsiniz.
Eroinden vazgeçmenizi sağlayacak
bir alternatifimiz var.
Bunu kendim yapmalıyım.
Yapabilirim. Yapabilirim.
Ah. Dokunma bana.
Pekâlâ.
Sizin istediğiniz gibi yaparız.
Doktor?
Bay Charles.
Bay Charles, geldim.
Hiç sıvısı kalmadı.
Hemen bir I.V. enjekte edin.
- İğneyi yerleştiriyorum.
- Ah, iğne olmaz.
Evet. Bu, çok önemli.
Bu, size gerekli.
Kaçak, bir kaçağım var!
- Bırakın beni. Bırakın beni.
- Yatağa yatırın onu.
Kayışları bağlayın.
İğne olmaz.
Hayır, hayır.
George, seni özledim.
Özledim seni, George.
Özledim seni.
Tamam. O-ooo.
Başın belada olabilir, Doktor.
Lanet olsun,
yine canıma okudun!
Bak... Bak, ne diyeceğim,
iki kere aynı şekilde kaybetmem.
Boston'daki yargıçla konuştum,
şartlı tahliyeyi kabul edecek.
Avukatının savunmasından etkilenmiş...
...ve senin bir şansı daha
hak ettiğine inanıyor.
Ah, bu harika.
Ama programımızı tamamlamak
zorundasın...
...periyodik uyuşturucu kontrollerini de
kabul edeceksin.
Biliyor musun? Yapacağım.
Biliyorum, insanlar...
...uyuşturucudan kurtulduğuma inanmıyorlar,
ama kurtuldum.
George kim?
Ray...
...fiziksel tepkimelerin
en kötüsünü atlattın.
Psikoterapi seanslarına başlamalıyız.
Ah, bak,
beynimi kurcalamayı unut, Doktor.
Onunla başa çıkabilirim.
Bay Charles...
...siz tedavi ettiğim
ilk eroin bağımlısı ünlü kişi değilsiniz.
Eroin bağımlısı mı? Ne...
Ne pahasına olursa olsun,
kimse beni oyuna getiremez.
Böyle bir şey yapmaya
çalışmıyorum.
O yargıca olumlu rapor
vermemi istiyorsanız...
...bunu hak etmeniz gerekecek.
Doktor?
Dr. Hacker?
Doktor?
Ray, hadi, Ray,
oyna benimle!
Orada değil.
Konuş benimle, oğlum.
Ben kötü bir rüya değilim.
Senin bir parçanım.
Bütün o uyuşturucular bile
beni uzak tutamazdı.
Anne, sözümü tuttum.
Güçlü ve başarılı oldun.
Benim rüyamda bile göremeyeceğim
yerlere gittin.
Ama yine de ezik biri oldun.
Gel buraya, bebeğim.
Gel buraya.
Ray?
Senin hatan değildi.
Şimdi bize söz ver...
...kimsenin ya da hiçbir şeyin
seni ezmesine...
...bir daha asla izin vermeyeceksin.
Ve daima kendi iki ayağının
üzerinde duracaksın.
Söz.
Sonraki 40 yıl boyunca...
...Ray, hit plaklar yapmaya, Grammy'ler kazanmaya
ve kapalı gişe konserlere devam etti.
Dünyanın en sevilen gösteri yıldızı oldu.
- Bugün, burada, yaklaşık yirmi yıl önce...
- 'Ve 1979'da, Georgia Eyalet Başkenti'nde en kıvanç dolu anını yaşadı.'
- ...öz evlatlarımızdan birine yapılmış yanlışlığı düzeltmek için toplandık.
- 'Ve 1979'da, Georgia Eyalet Başkenti'nde en kıvanç dolu anını yaşadı.'
1961'de...
...tecrit edilmiş bir seyirci karşısında
çalmayı reddettiği için...
...Ray Charles, Georgia eyaletinde
sanatını sergilemekten men edilmişti.
Şükürler olsun ki, o zamandan
bu yana, uzun yollar aldık.
Bazılarımız, politik yöntemlerle
eşitlik için savaştı...
...Ray Charles ise, insanların yüreğine
dokunarak Amerikan kültürünü değiştirdi.
Ve işte bugün, 7 Mart 1979'da...
...biz, Georgia eyaletinin layıkıyla
seçilmiş temsilcileri olarak...
...'Georgia, Aklımda'yı resmî eyalet
şarkımız ilan etmenin yanısıra...
...Bay Ray Charles'tan halkımız
adına özür diliyor...
...ve yuvana hoş geldin diyoruz.
Bu şarkıyı söyleyince...
Keşke annen de burada olsaydı.
Burada.
O, hiç gitmedi ki.
Ray sözünü tuttu.
Bir daha asla eroine el sürmedi.
Ne kadar ünlü olursa olsun, köklerini asla unutmadı.
Afrikalı-Amerikan Üniversiteleriyle kör-sağır yardım
derneklerine 20 milyon doların üzerinde bağış yaptı.
Gün boyunca...
Bu eski şarkı...
Georgia'yı hatırlatır...
Georgia...
Evet...
Ve Georgia...
Senin şarkın...
Ne tatlı gelir...
...ay vururken çamlara...
Ve manen...
Başka kollar...
...uzanır bana...
Başka gözler...
...güler...
...sevecen...
Peki, ama...
Evet...
Bilmez misin..?
Rüyalarımda...
Kalabalık bir yol...
Sana çıkan bir yol...
Ah, Georgia...
Huzursuzum...
Dur lütfen...
Duymuyor musun..?
Bu eski şarkı...
Evet, ah, evet...
Hep Georgia, aklımda...
Aklımda...
Aklımda...
Evet...
Hep Georgia...
Aklımda...
O minik kızları da aklımda mıdır?
Evet, öyle, evet...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Bebek, sal beni...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Umurunda değilim...
Çöz kalbimi...
Diktin beni sen bir kılıf gibi...
Ama aşkımı da harcadın...
Gel, çöz kalbimi, lütfen,
gel, sal beni...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Bebek, sal beni...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
...sevmiyorsun beni artık...
Çöz kalbimi...
Seni ben ne zaman arasam...
Bir herif çıkıp bana yok diyor...
Gel, çöz kalbimi, lütfen,
gel, sal beni...
Büyün altındayım...
Büyün altındayım...
Kendimden geçmişim...
Kendimden geçmişim...
Ama biliyorum...
Ama biliyorum...
...ki hiçbir şansım yok...
Hiçbir şansım yok...
Ah, çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Bırak gideyim...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Çöz kalbimi...
Durmadan üzüyorsun...
Çöz kalbimi...
Neden sefil bir hayatım olsun...
Üç kuruşluk değerim yok madem...
Gel, çöz kalbimi, lütfen,
gel, sal beni...
Gel, sal beni...
Ah, salmayacak mısın..?
Gel, sal beni...
Ooo, sal beni...
Gel, sal beni...
Hey, sal beni...