Tip:
Highlight text to annotate it
X
Federal hükümetin
bildirdiğine göre...
...önümüzdeki 90 gün içinde
iflası ilan edilecek...
Amerika'da bayrakların yarıya
indirilmesi devam edecek...
...gittikçe kötüye giden...
...küresel durgunluğun büyümesi.
...eninde sonunda korkunç
bir savaşa maruz kalınacak.
Ne hatırlıyorum?
Bir bilim adamını
okuduğumu hatırlıyorum.
Kediler ve kutular için
bir şeyi vardı.
Yaptığı şey kediyi alıp
bir kutuya tıkmaktı.
Ve sonra da, daha ilginç
hale getirmek için...
...zehirli gaz salan
bir makine de koyardı.
Bilim adamı makinenin ne zaman...
zehir salacağını bilmiyordu,
ne zaman salmayacağını da.
Bunu kesin olarak
söyleyebilmesinin tek yolu...
...kutunun içine bakmaktı.
İşte bir parça bilim.
Kutuyu açana kadar
kedinin ölü ve canlı...
...olduğunu anladı.
Herhangi biri mümkün olsaydı,
o zaman ikisi de mümkün
olmak zorunda olacaktı.
O kediyi okuduğumdan beri...
...hikâyeyi aklımdan atamıyorum.
Yanlış anlamayın beni,
küçük, tüylü hayvanların
kötü durumunu taktığım falan yok.
Ama anlamıyorum.
Bir şey aynı anda nasıl
hem canlı hem ölü olabilir?
Bu geceki eğlenceye hazır mısın?
Evet,
hadi, hadi.
Bay Smythe?
The Union'dan geliyorum.
Hassiktir!
Bekle! Olur mu? Sadece bekle.
Telaş yok. Silahın kabında kalsın.
Her şey yolunda.
Ödeyebilirim.
Kusura bakmayın,
o benim bölümüm değil.
Hey.
Hey!
Sakın bana dokunma.
Şiddete gerek yok, bayan.
Henry Smythe,
sizi hastaneye götürmesi için...
...hazırda bir ambulans
isteyip istemediğinizi...
...yasal olarak
sormak zorundayım.
Hayır mı?
Tamam.
İşim basit.
Arabanın parasını ödeyemezsen,
banka geri alır.
Evinin parasını ödeyemezsen,
banka geri alır.
Karaciğerinin parasını ödeyemezsen,
işte burada ben devreye giriyorum.
Günaydın, millet.
Adım Eric Fitzsimmons.
Ve ben de Sabrina Kenn.
Tüm dünyadan ve yanı başınızdan,
bu sabah sizin dünyanızda
neler olduğu işte burada.
Bu sabah Nijerya'dan
önemli haberler geliyor.
Afrika'da orası.
Herhalde biliyorsundur,
Nijerya sınırında bekleyen hâlihazırda...
10,000-15,000 askerimiz var.
- Yakında dönerler.
- Çok da yakında değil. Söylenenlere göre...
...34. Zırhlı Bölüğü
oraya varmış durumda...
...ve savaşın altıncı aşamasını
başlatmaya hazırlar.
Hope Springs Eternal Operasyonu.
Hayır! Şişeden içme.
- O içiyor.
- Sen içemezsin.
Geç kaldım.
Onu sen alır mısın?
- Tabii.
- Sağ ol.
...yıllık sosisli sandviç yeme...
...yarışması var ilk sırada.
"Hazımsızlık" diyebilir miyiz?
Peter, bırak onu.
Her şey yanında mı?
Evet.
Baba, bundan sonrasını hallederim.
Pekâlâ.
İyi günler sana.
Tamam.
Yaptığım her iş neredeyse
aynı şekilde sonuçlanıyor.
Bazen hıçkırık. Bazen ağlama.
Hatta bazen de gülme.
Ama sonunda, hepsi de
aynı pozisyonda beceriyorlar,
öbür dünyaya seğirterek ve saldırarak gidiyorlar.
Hey,
kostüme dikkat et!
Affedersiniz, efendim. Siz olduğunuzu
bilmiyordum. Kusura bakmayın.
The Union, sizden daha fazla
siz elde etmenizi sağlar.
Geçen yıllarda
yaklaşık 200,000 insan...
belirlenen zamanlarda organ
nakli listelerinde beklediler,
yaşama ihtimali umuduyla...
...başkasının ölmesini umdular.
Ama biyomedikal bilime
şükürler olsun ki,
bekleme ve dua etme günleri
sona erdi.
...yapay organın,
asgari iz bırakma ve baskıyla,
ustalıkla ve temiz
bir şekilde yerleştirilmesidir.
618,429 doların tümünü
ödemeye gücünüz yetmiyorsa,
genel pankreatik birimin standardı olan
yıllık yüzde 19,6’lık bir oranla...
...aylık taksitlere bölebiliriz.
Frank Mercer,
Union müdürü.
Anlıyorum ki endişeleriniz var.
Para yetirebilme.
Doğal bir şey.
Öncelikle, sizi temin ederim ki,
kredi servisimiz sizin yaşam biçiminize
uyan bir plan bulacaktır.
Ve geriden geleceksiniz,
üç aylık geri ödemesiz dönem var.
Ödemesiz geçen dördüncü ayın
altıncı günü gelmeden önce...
...yetenekli ve lisanslı
uzmanlarımızdan istifade ederek...
...kendi maddi imkânlarımızla
malı geri alırız.
6:00 haberlerinde
ne duyduğunuzu bilmiyorum...
...ama bu neredeyse hiç olmaz.
Size şunu söylemeliyim,
bunu ailenize borçlusunuz.
Bunu kendinize borçlusunuz.
Şimdi eğer burayı, burayı...
...ve en son burayı imzalarsanız,
biz başlarız.
İmzalayacak.
Herkes imzalıyor.
Tamam.
Kulak, kulak, kulak.
Lanet olası yine kulak.
Kahretsin.
İş iştir, öyle değil mi?
Söylediğim tek şey kulak,
üst üste dört defa.
Bu deneme süresi
hiç adil değil.
Metrodaki o kadına yaptığın
adil değildi, öyle değil mi?
Orada değildin,
değil mi?
Kız kardeşimin çocuğu,
işe girmek istiyor. İyi çocuktur.
Frank'le konuş.
Evet ama senden referans almayı
düşünmüştüm. Beşinci seviye mi?
Çocuğu tanımıyorum,
değil mi?
Kapıdan o şekilde girdiğinde
beni bitiriyorsun.
Dışarıda satış yapmak için
uğraşasınız diye sizi aldım.
Katta durup da müşterileri
ürkütmeniz gerekmiyor, tamam mı?
Onların satın almalarını istiyoruz,
düşünmelerini değil.
Bu hafta altı tam ödeme oldu.
Bu ne demek biliyor musun?
Hayır. Ne demek, Frank?
Seni görüyorlar,
başlıyorlar borcu reddetmeye
ve nakit parayla ortaya çıkıveriyorlar.
Tam ödeme yaptıklarında para kazanamayız.
Değil mi, ahbap?
- Neyin var?
- Karaciğer.
- O ne?
- Karaciğer.
Alkolle savaşanların
toplantılarına mı takılıyorsun?
Günün doldu, vaz geç, ahbap.
Sihirli sayı ne?
Bugün olmaz, Jake.
Yanlış cevap.
Jake Freivald dördüncü sınıftayken
bana günümü göstermişti.
Hiç adil değildi,
üçüncü defa dördüncü sınıfta olması.
Belki de kafiye uyumunu
değerlendirmeye katmıyordu.
Ama sahip olduğu
her şeyi verebilen...
...hırslı bir yazara
hayran olması gerekirdi.
Savaştan sonra, Union'daki iş, ihtisaslaşmış
yeteneklerimiz için çok uygundu.
İşe alan eleman bize Amerika'nın
tıbbi kuruluşlarını koruduğumuzu söyledi.
Kimi koruduğumuz
umurumuzda değildi.
Hassiktir!
Hey, hadi.
Hadi, hadi.
Al bakalım!
İki karaciğer ve bir de Javrik!
Bu barkodlara çentik atmaya
bir son vermelisin, Jake!
Bir daha olmaz, patron!
İyi misin, dostum? İyi misin?
Çocuklarla çalışıyorum.
Hadi, gidip birkaç iş yapalım.
Peki, tamam.
Carol'a söylemem lazım.
Elbette söyle.
Bugün Frank'le konuştun mu?
Satış kısmına kayma meselesini?
Hayır, fırsatım olmadı.
Ne yani?
Onun yanında dururken mi?
Tamam. Pazartesi konuşurum.
Beni korkunç ve dırdırcı
bir cadaloza dönüştürüyorsun.
Hep korkunç ve dırdırcı bir cadalozdun.
Çıkar onu buradan.
- Görüşürüz.
- Tamam.
Hadi.
İyi gitti.
Belki bir sonrakine sana
tığ ile yumak örer.
Ne diyorsun?
Gelin ve The Union'ın en gelişmiş
sinirsel duyu çoğaltıcısı olan...
...M.5 Sinirsel Ağı'nı görün.
Tatlı rüyalar bunlarla yapılıyor.
Süper kuru kalın.
Bu mesele niye böyle, biliyor musun?
Kontrol meselesi.
Seni kontrol etmeye çalışıyor.
Repo bölümünden
satışa kaymalıymışsın,
bu da demektir ki
maaşın yarıya düşecek.
Satış kısmının daha istikrarlı
olduğunu düşünüyor.
Dokuzdan beşe, gecelere kadar çalışma yok.
Daha fazla evde olacağım.
Ahbap, sen ve ben,
hep repoda olacağız.
Bak şu şişkoya.
Organları çoktan bitmiş.
Yirmi dolarına bahse girerim ki
ödemesini geciktirmiş.
Tamam, kabul.
20 dolar.
- Perişan mı?
- Neredeyse.
Pankreas. İki gün.
Pankreasın nasıl dayanıyor?
Parayı bu sabah gönderdim.
Dua et de göndermiş ol.
48 saat içinde organın benim.
Yavaşla, dostum.
Yeni bir kalbe de ihtiyacın olacak.
P. Morton?
Patrick Morton.
C Şirketi'ndeki adam mı?
Evet.
Dur bir bakayım.
Şerefsiz,
hâlâ ailesiyle yaşıyor.
Hiç tanıdığın birinden
geri aldın mı?
Büyükbabamdan almak zorunda kaldım.
Ne gülüyorsun?
Bunu büyükannene anlat.
Siktir git,
bunu yapmadın.
Yapardım. 96. günde yapardım,
bana pembe kâğıdı verselerdi eğer.
Yapardın biliyorum.
İş iştir, öyle değil mi?
Evet, iş iştir.
Şimdi diyorsun üzgünüm
Bira ya da başka
bir şey istiyor musun?
Of ya.
Vefasız olduğun için
Gözlerini biraz daha dikersen,
hafta sonuna kadar kendini evli bulursun.
Dökebilirsin sahte gözyaşlarını
Dök sahte gözyaşlarını
Gidip kavga falan başlatacağım.
Ben döktüm sana gözyaşlarımı
Dökebilirsin sahte gözyaşlarını
Dök sahte gözyaşlarını
Ben döktüm sana gözyaşlarımı
Merhaba.
Bunu hatırlıyor musun?
Jimmy T-Bone?
Hmm?
Peter uyuyor.
Kapatır, sessizce konuşuruz.
Müziğin sesi çok yüksek.
Fıstık.
Fıstık. Uyan.
Uyanık mısın? Merhaba.
Merhaba.
Nasıldı okul?
Romalıları öğrendik.
Mmm?
Sopayı ben yaptım.
Görüyorum.
Bir tane de sana.
Sağ ol.
Orta Çağ'dan değil mi bunlar?
Evet.
Bayan Begs projeyi bana
tekrardan yaptırıyor.
Tekrardan yap diyorsa,
tekrardan yapman iyi olur.
Romalılardan nefret ediyorum.
Ayıp bir şey.
Romalılar çok aşağılık adamlar.
İnsanları aslanlarla dövüştürürlermiş.
Bayan Begs, onlara saldırdıklarında
tüm köylüleri yakıp yok ettiklerini söyledi.
Haklı. Yakılmış araziler.
Eli taşlı düşman.
Çok etkili taktik.
- Baba?
- Ne var?
Neden Romalılar insanları
taşla öldürüyorlardı?
Çünkü hiç silahları yoktu.
Mmm.
Uyu hadi.
İyi geceler.
Sana baskı yapmak
istemem ama...
...onları biraz daha
ters yüz edebilirsin.
İnsanlar onu, benim pişirdiğim
kadar hızlı yerlerse,
yanmazlar,
öyle değil mi?
Pekâlâ. Hey, hey.
Sosisler! Mangalda pişmiş.
Onlardan bir tane de
bana bırak, olur mu?
Gevrek gibi.
Alo?
Hayır,
hiç de iyi bir zaman değil,
evde değilim.
Ne istiyorsun?
Kimse salata yemiyor.
Kimse pancar salatası yemez.
Sana onun için para
harcamamanı söylemiştim.
Tamam, seni sonra
ararım. Hoşça kal.
Mangal ustanı bir dakikalığına
ödünç almam lazım.
- Önlüğünü versene bana.
- Ne?
Buraya gelen biri var şu an.
Sen de ister misin?
Evime mi? Olamaz.
- Adam altı ay ödemeyi geciktirmiş.
- Hayır.
İki kat komisyon var.
Sana yarısını veririm.
Yarısını.
Sana tüm yolculuk parasını ödüyorum.
Senden sadece beni Fairmont
merkezine götürmeni istiyorum.
Endişelenme.
Birazdan orada olursun.
- İki dakika. En fazla.
- İki dakika. En fazla.
- Evet.
- Çanta nerede?
- Ön dolapta.
- Sen bir azizsin.
Biliyorum.
Gidip biraz daha et alacak.
Kim o adam?
Kim o adam?
Rahat ol, dostum.
Arkadaşım.
Arkadaşın mı?
Yapma, dostum. Hadi,
bırak buradan çıkayım! Aç kapıyı!
Hadi, dostum!
Çok sağ ol.
Nereye gidiyorsun?
- Ceket almaya.
- Ben sana...
Carol!
Hey. Tanrı aşkına,
alırdım sana bir kaban.
Ne bok yediğini sanıyorsun sen?
- Geri çekiliyorum, hemen şimdi.
- Götür onu buradan!
Hayır, hayır. Gitti o.
O burada değil.
Aşkım, yapma.
Sadece bir böbrek.
- Onda bir tane daha var. Durumu iyi.
- Jake?
- Durumu iyi.
- Jake.
Peter, kapat telefonu!
Ver onu bana.
Nereye gidiyorsun?
Nereye gidiyorsun?
Hadi ama, böyle olmaz.
Bu meseleyi konuşalım.
Yavaş ol, biraz konuşalım.
Bir karar ver.
Elimden geldiğince hızlı yaptım.
Evet, öyle yaptığını biliyorum.
Frank'le bu meseleyi
konuşmam lazım.
Şu yeni M.5 Sinirsel Ağı duydun mu?
Hayır. Yine şu
broşürlerimi okuyorsun?
Bir ticari gösteride gördüm.
Tüm limbik sistemi ele geçiriyor.
Beyin hasarı, darbe,
aklına her ne gelirse, hiç önemli değil.
Seni bağlıyorlar
ve sonra da sanki...
...hayatının geri kalanını
bir rüyadaymış gibi yaşıyorsun.
Öyle mi?
Nasıl çıkıyorsun?
Bekle bir saniye.
Dur, dur, dur!
Hop, hop, hop!
Kahretsin.
Ne var?
Bir grup var.
Pekâlâ. İstersen eğer,
önce sen gidebilirsin.
Ne bu? İyilik mi? Elbette ben önce
gideceğim. En son sen önce gitmiştin.
Hayır... basit matematik.
Ya paran vardır,
ya da paran yoktur.
Paran varsa,
sana gemide bir yer bulurum.
Dinle beni.
Dinlemelisin beni.
Buenos Aires'te bir banka var,
"Kakao ve Santa Fe"nin köşesinde!
Orada bir kadın var...
Baskın!
Söyle.
On.
Seni iki sayıyla geçeceğim.
Nereye gidiyorsun?
Nereye gidiyorsun? Daha yeni geldim.
Ve sen! Şimdi de sen!
Yeterince eğleniyor musun?
Uyan! Uyan!
"The Force" güçlüdür, Luke.
İyi misin?
- Ne yapıyorsun?
- Yardım gerektiğini düşünmüştüm.
Onu haklamıştım.
Bıçağı dayadığımı görmedin mi?
Onu ben alt ettim.
Bana sayılır.
- Şaka yapıyorsun, değil mi?
- Jake.
10 dakikadır bu adamla uğraşıyorum!
Bu adamla 10 dakikadır uğraşıyorum.
Buraya gelip...
...adamın kafasına
bir boruyla vuruyorsun.
Jake.
Bak, sen canlarını almıyorsun.
Sen The Union’ı
yaşayabilir kılıyorsun,
böylece biz de...
Zaferin kahramanları
ganimetleriyle geri döndüler!
Pekâlâ.
Neyiniz var?
On sekiz beden.
32 organ.
Otuz iki buçuk!
- Buçuk mu?
Cüce.
Minik insanlar.
Lütfen, kuzenim var.
Limandan ayrılan bir gemi bulduk.
Şunlara bir bak.
İkisinin tarama
frekans bozucusu vardı.
Onları bozduk,
okumaları temiz göründü.
Onları açtım.
Her birinde üç organ var.
- Aptallar her şeyi deneyecekler.
- Mmm.
Otuz iki organ.
Çok etkileyici.
Bunu düzenli olarak
yapmayı düşünür müsünüz?
- Belli mi?
- Evet!
Gemileri kullanın.
Bu grupları alt edin.
Artık benimle ve pembe kâğıtlarla
uğraşmak zorunda kalmazsınız.
Siz beraber takılıyorsunuz.
Şirketle görüşürüm, komisyonları bir miktar
artırıp artırmayacaklarına bakarım.
Ne düşünüyorsun, dostum?
Ne düşünüyorsun?
Unut gitsin.
Aslında, Frank,
seninle bir konu hakkında
konuşmak istiyordum.
- Şey gibi...
- Evet. Unut gitsin.
Başka birini bul.
Sen bize pembe kâğıtlarımızı getir.
Nasıl istersen.
Sana bir şey sorabilir miyim?
Hı-hı.
Bu dünyayı...
...neyin ayakta
tuttuğunu düşünüyorsun?
Sihir değil bu.
Değil.
Kurallar.
Kendi imzaladıkları anlaşmalara
göre hareket eden insanlar.
Kurallar.
Kurallardan neyin daha önemli
olduğunu biliyor musun?
Bu kuralları uygulama.
Bir sorumluluğumuz var,
senin ve benim.
Yaptığımız şey...
...belki küçük bir şey...
...ama önemli.
Önemli.
Daha az saat çalışırdım.
Emin misin buna?
İş iştir,
öyle değil mi?
İş iştir.
Daha fazla para
alacağından emin ol.
Frank'in yanında oturacaksın,
bir kabinde,
ve kanserli birine
şunu diyeceksin:
"Bunu ailenize borçlusunuz.
Bunu kendinize borçlusunuz."
Kendi yağında kavrulman için
iyi bir şans.
Git ve T-Bone işini hallet.
Evet.
Son işin olacak.
Bu arada Carol'a da
sinirlerini boşaltması için bir şans ver.
Patrick Morton'ın ardından
gitmeye hazır mısın?
Bu sabah oradaydım.
Selam söylememi söyledi.
Yapmadın mı?
Yaptım. Yaptıktan önce
selam söylememi söyledi.
Jake haklı.
Bu benim son işim olacaksa,
Jimmy T-Bone'dan
daha iyisi olamazdı.
Her gün
Tatil gibi olacak
Liseden beri müziğini dinliyordum.
Benim düşüncem,
en azından müziğini takdir eden...
...biri tarafından
kalbi çekilip alınacak.
Bebeğim eve geldiğinde
Güzel ev.
Sağ ol.
Artık benim değil.
- Maliye'den misin?
- Hayır.
Ruh emiciler,
her şeyi geri alıyorlar.
Mmm.
Ben de öyle.
Şarkıyı bitirebilir miyim?
Evet. Elbette.
Hayranınım, aslında.
Öyle mi? Güzel.
Bana yardım edebilirsin.
Ben...
Ben bilmem.
Fazla yardım edemem.
O kadar karışık değil.
Bir şarkı ayrı parçalar demetidir,
hep birlikte çalışırlar.
Ne zaman böleceğini bilmek lazım.
Çekip çıkarmak,
her şeyi vaktinde.
Bunu yapabilirim.
Her gün
Tatil gibi olacak
Evet, öyle olacak
Bebeğim
Bebeğim eve geldiğinde
İşte tam vurucu nokta orası.
Maliye bundan etkilenecek.
"Blue Note Records"dan
Terrance'ın...
...bunu almasını sağlar mısın?
Tamamdır.
Şimdi,
seni hastaneye götürmesi için...
...hazırda bir ambulans
isteyip istemediğini...
...yasal olarak
sormak zorundayım.
Bana yeni bir kalp mi verecekler?
Bu kredi geçmişiyle hayır.
Biliyorum, tavuk ve yumurta meselesi.
Şikâyet departmanı var.
Hayır, dostum, hayır.
Yalnız...
Oturacak mıyım
yoksa ayakta mı duracağım?
Uzanırsan daha kolay olur.
Bu ne ya?
Defibrilasyon ünitem.
Elektrik şoku verdiğimde
Jarvik pompalamayı keser.
Parmağımı kaybetmekten kurtarır.
Dur hele, dur hele.
Acıtacak mı?
Hiçbir şey hissetmeyeceksin.
Dört farklı ortamda
baygın düştüm.
Birinci nakavt,
askeri eğitim.
Sarsıntı testi için
kafa geriye.
Ne testi?
Tebrikler, evlat.
Çok küçük bir beynin var.
Küçük beyin,
büyük kafatası.
Bu yüzden bizi bir tanka koydular.
Ateş gücü!
Hedef göründü!
Ateşe hazır!
İşte bu sensin!
Hassiktir!
Görünmez oldu!
Burası, değil mi?
Ve sonra bir gece,
savaş bitti.
Ve oradaydık,
giyiniktik ve gidecek yer yoktu.
Bizim için savaş hiç bitmemişti.
Sadece yeri değişmişti.
Güzellik!
Hadi!
Gelin de alın!
Bu ikincisi.
Ve bu da...
...üçüncü nakavt.
Uyanıyor.
Hey.
İyi görünüyor.
Gerçekten iyi görünüyor.
Bizi çok korkuttun, ahbap.
Müşteri?
Baksana şu adama.
İki saniye oldu komadan çıkalı
ve pembe kâğıdın derdinde.
Beni korkutuyorsun.
Sen endişelenme,
icabına bakarız.
Carol?
Biraz önce gitti.
Hiç...
...hatırlamıyorum.
Bozuk şok ünitesi.
Frank'in adamları
şu an onu inceliyorlar.
Nedir mesele?
Her ne olursa olsun,
burada olacağımı biliyorsun.
İhtiyacın olsaydı,
bezini değiştirirdim.
Ama şu an görüşmemiz
gereken bazı işler var.
Bak...
Jake, ben ayağa kalkana kadar
benim işimi yapar.
Çok şanslı bir adamsın,
bunu biliyor musun?
Şu an gördüğün bu şey...
...yeni Jarvik 39 kalp modülü,
en yüksek kalite.
- Hayır.
- Evet.
Hayır, hayır.
On milyar atış garantisi var.
Paslanmama vanası var...
Çıkarın onu.
- Çıkar onu, Jake.
- Çok ağır darbe yedin.
Şu an orada sadece
yara izi dokusu var.
Kendimi iyi hissediyorum!
Çünkü ünite zaten
işini yapıyor.
Tek yapman gereken
birkaç sayfa imzalamak.
Eti çıkarabilirler,
yeni organ koyarlar,
eskisinden daha iyi dikerler.
Bu garanti...
Bana sakın satma.
Ben müşteri değilim!
Elbette değilsin.
Sen bu şehrin en iyi repo adamısın.
Ama oyunu oynamak için
kalbinin olması lazım, yanlış mıyım?
Yapman gereken şeyi yapmak zorundasın.
Kendine iyi bak.
Bunu ailene borçlusun.
Bunu kendine borçlusun.
Ne? Ne dedim ben?
Sen götün tekisin.
Beyefendi?
Beyefendi, o, hastanenin malı.
Hadi.
İçeri girelim, olur mu?
İşte şimdi çocukça davranıyorsun.
Bu senin acını alacak
ve vücudunun,
yapay organı benimsemesine
yardımcı olacak.
Üç gün daha kalacak
ve sonra taş gibi olacak.
Carol?
Kilit bozulmuş.
Benim anahtarım çalışıyor.
Nereye gidiyorsun?
Bu biraz aşırı olmadı mı?
Bir seçim yapmanı söylemiştim.
Başka bir işi yaptığında
seçimini de yapmış oldun.
Peter'ı görebilir miyim?
Yapma, Carol.
Üzgünüm.
Kim zilimi çalıyor?
Lanet olası çocuklar.
Hey, dostum! Gel içeri.
Tekrardan sağ ol.
Evindesin, dostum.
Evindesin. Evet.
Zamanlaman harika.
15 dakikaya maç başlıyor.
Alt kattaki Çinli
yavruyu hatırlıyor musun?
- Evet.
- O.
Maçı izlemeye gelecek...
...ve bir de arkadaş getirecek.
Arkadaşı da seksi biri.
Sana onu vereceğim.
Ama bir şey söyleyebilir miyim?
Burası mutlu bir oda.
Dinle. Takılmak isterdim...
...ama sanırım uyusam iyi olur.
- Harika. Uyumak mı istiyorsun?
- Evet.
Sorun değil.
Ama bir şey daha var.
Ne?
Elemanlar seni çok özledi,
sana küçük bir hoş geldin
hediyesi vermeyi düşünmüştük.
Kalp Harry'yi tanıtmak istiyorum.
Merhaba!
Evimde ne işin var?
Bay Erikson,
The Union'dan geliyorum.
Dur! Hayır!
Zaferin kahramanına selam olsun!
- Hey.
- Güzel.
Hoş geldin.
Güzel iş.
Beni merakta mı bırakacaksın...
...yoksa detayları söyleyecek misin?
- Ne oldu?
- Standarttı. Standart bir işti.
Basitti. Alışılmış.
Ricalar. Biraz gözyaşı.
Geçen hafta bir adamlaydım.
Adam beni görür görmez,
küçük bir kız gibi feryada başladı.
Burnunda bir sümük balonu
şişmeye başladı.
Ağlamaya devam ettikçe
balon da büyüyordu.
Büyüyüp küçülüyordu,
büyüyüp küçülüyordu.
Ben, "Hop!
Tamam."
"Hop, hop,
yavaş ol, yavaş ol."
Jake'i dinleyip,
bir aptal ve onun,
vadesi geçmiş karaciğeri hakkındaki
hikâyesini değiştiriyorum,
tek aklıma gelen şey
bu aptalın nasıl bir isminin...
...ve bir karısının...
...ve çocuklarının olduğu.
- Hey, fıstık.
- Hey.
- Nasılsın?
- İyiyim.
Okul nasıl?
İyi, sanırsam.
Sadece iyi mi?
Peter.
İçeri gir.
Anneni dinle.
İçeri gir.
Tamam.
Konuşsak iyi olurdu.
Carol.
Carol!
Bir dakikalığına
içeri girebilseydim...
Değişen...
...bir şey var.
Biraz önce Frank aradı.
Pembe kâğıdı teslim etmediğini söyledi.
Hiç sorun çıkmadığını
söylemiştin, öyle değil mi?
Basit bir iş
olduğunu söylemiştin.
Öyle değil mi?
Hey, hey,
anladım, anladım.
Sorun değil. Anlıyorum.
Herkesin dinlenmeye
ihtiyacı var, öyle değil mi?
Tekrar sahalara geri döneceksin.
Onların canına okuyacaksın.
Bay Timmons,
bunu ailenize borçlusunuz,
bunu kendinize borçlusunuz.
Musakka yaptım.
Bu sosu denemeni istiyorum.
Ödemeleri aksatıyorum.
Nakit para kazanmam lazım.
Yapman gerekeni yap.
Para kazanmak zorundasın,
değil mi?
Evet.
Ama bunu kendi yönteminle
kazanacaksın. Tamam mı?
Eğer faturaları ödeyemezseniz,
Union'dan biri, gecenin bir yarısında
evinize zorla girer,
neşter ile köprücük kemiğinden
pelvise kadar sizi keser...
...ve malımızı geri alır.
Söylüyorum sadece.
Açıkçası, satış için hiç de
biçilmiş kaftan değilim.
Ve bu yeni kalp her atışıyla
daha fazla ilgi çekiyor.
Merhaba.
Karaciğerinizi alabilir miyiz?
Çoğu insan ne zaman
öleceğini bilmez.
Benim tamı tamına
altı gün, üç saat...
...ve 20-30 dakika arası
zamanım var,
repo adamımın ne kadar
dakik hissettiğine bağlı.
90 günün bu kadar çabuk geçmesi
hayret verici bir şey.
Hassiktir!
Ortak olduğumuzu sanıyordum.
Ama sen işimizin içine ediyorsun.
Bunu biliyor musun?
Her şeyin içine ediyorsun.
Bunu görmüyor musun?
Her zaman şanslıydık.
Metal mezarlık
tam bir hazine sandığı.
Otuz dakikada tekrar
zirveye konacaksın.
Bunu göreceksin.
Tam bir kara delik.
Her yer öyle.
İşte böyle, tabakta hazır.
Özofagus. Beş ay geçmiş.
Pekâlâ, çocuğu yapmak için
hazır değilsin...
Tamam, tamam.
Hey, nereye gidiyorsun?
Karaciğer ve böbrekler.
Benim mi başlamamı istersin?
Tamam, Jake.
Bunu bin kere yaptın!
Seni sorunun ne?
Bunu halledene kadar...
...burada kal.
Sonra başkasını bulursun.
Başkasını bulursun.
Elinden geldiğince çok bulursun.
Bu engelin üstesinden
gelmeni istiyorum.
Yap bunu.
Bir yanım,
ekseriyetim,
bu işin nasıl sonuçlanacağı
çok da umurunda değil.
Çünkü zaten olay bitmiş.
Şu anki de dördüncü nakavt.
Dökebilirsin sahte gözyaşlarını
Dök sahte gözyaşlarını
Ben döktüm gözyaşlarımı
Şimdi diyorsun üzgünüm
Vefasız olduğun için
Bayan?
Dökebilirsin sahte
Bayan?
gözyaşlarını
Dök sahte...
Bu şarkıyı nerede duydun?
Bayan?
Bayan?
Bu şarkıyı nereden biliyorsun?
Ve rüyasını gördüğümüz günler...
Seni tanıyorum.
Üç gün içinde,
gelip kalbimi alabilirler.
Zamanımı en iyi şekilde
kullanmıyor olabilirim.
Geri almalarına iki gün kalmış.
Yara izi ya da kir ya da
dudaklarında lekeler...
...gördüğümden değil.
Buradan terk etmem lazım.
Ama bazı sebeplerden
terk edemiyorum.
Bir keresinde bir seri katille
yapılan röportajı görmüştüm.
İlk cinayetini hazırlayana kadar
altı sene geçtiğini söylemişti.
İkincisi, bir yıl sonra.
Üçüncüsü, sadece bir hafta.
Bir kere baraj yıkılır,
sel olur.
İnsanları öldürür,
ikinci bir doğa olur.
Görünüşe göre,
tam tersine de işliyor.
Nasıl hissediyorsun kendini?
Dur!
Dur! Dur!
Senin yardımını istemedim!
Ne yapmamı istiyordun,
sokakta mı terk etmemi?
Sen de benim kadar
boku yemişsin.
Belki de değil.
Biraz zamanımı aldı
ama sanırım sonuna anladım...
...neden bilim adamının kutuya
kediyi koyduğunu.
Bize bir şey anlatmaya çalışıyordu.
Hepimiz hayattayız.
Hepimiz ölüyüz.
Hepimiz o kediyiz.
Ama bir karar
vermek zorundayız.
Ya mırıldanıp
kendimizi yalayacağız...
...ve zehrin bizi
öldürmesini bekleyeceğiz,
ya da çığlık atıp tırmalayacağız...
...ve o lanet kutudan çıkış için
yolumuzu tırmalayacağız.
Ben bakmayalı
dokuz kalbin mi oldu?
Amcam banka soyguncusuydu.
Bundan hiç bahsetmiş miydim?
Batı sahilinin içine etti,
borç veren bankaları soydu.
Ve bu konuda iyiydi.
Hiç kimse bir şey anlamadı.
İşini bitirdiğini sandı.
Bir sabah uyandı,
oto dükkânına çalışmaya gitti.
Ama arada bir,
öğle yemeği için kaçıp,
kar maskesi geçirip banka soyuyordu.
Bir gün, polisler gelip
kapısını çaldı.
Dur tahmin edeyim.
Ferahlamıştı.
Hayır, çok kızmıştı.
Yumuşamıştı.
Oyunundan vaz geçmişti.
Bunu biliyordu.
Frank'in arkamdan kimi
göndereceğini sanıyorsun? Ray'i mi?
Muhtemelen Ray.
Bilmiyorum.
Belki beni.
Mmm.
İş iştir.
Hâlâ buna inanıyor musun?
Peter?
Peter.
- Baba?
- Evet.
Dinle, bir süreliğine
uzaklara gideceğim.
Bu da demektir ki seni
Cumartesileri alamayacağım.
Ama her geçen gün
seni düşüneceğim.
Cumartesi görüşürüz.
Ne oldu?
Gitmemiz lazım.
Ne?
Organlarını temize
çıkarırken yakalandım.
Şimdi geri kalanların nerede
olduğunu bilmek isteyeceklerdir.
Sen temizsin.
Beni burada bırakabilirsin.
Kendi başıma idare ederim. Sorun değil.
Önce seninkileri hallettim.
Benimkilere gelemedim.
Geliyor musun?
Mesele şu,
yapay bir kalbim var...
...ve onun diğer her şeyi yapay.
Belki de biz bir bulmacanın
iki parçasıyız.
Belki de kurtarmak için
uğraştığım şey sadece o değil.
Neden bunu bana veriyorsun?
Seçeneğin olmasını
istediğini düşündüm.
Yanlış mıydım?
Başka birine ver.
Bunu ister misiniz?
Gözlerin kahverengi değil miydi?
Optikor 202,
kaleydoskop takviyeli.
İçindeki o şeyleri nasıl hep
aklında tutuyorsun?
Dur bir bakalım.
Pankreas ve böbrekler
şeker hastalığından.
Garanti dışı olanı bozuldu.
Değiştirmek için karaborsaya
gitmek zorunda kalmıştım.
Karaciğer, mide ve akciğerler,
alışkanlığım sağ olsun.
Dizim araba kazasından.
İyileştirmeler. Gözlerim,
kulaklarım, gırtlağım.
Jackson Üretken Yerine Koyma Sistemi,
5.3 sürümü.
Bayan Mystique modeli.
Altı parlak renkle geliyor.
Kes.
Fleksör kas Dura-Joints'den.
Bir milyar adım garantili.
Kes.
Dudaklarımı sor.
Dudakların ne marka?
Hepsi benim.
Mutlu yıllar.
Benim doğum günüm değil.
Doğum günün.
Mutlu yıllar.
Sana bir şey almadım.
Evet, aldın.
Trobadour'da bir adam vardı.
Savaşta havaya uçtu.
Ölmedi,
bunu kabullenmedi.
Peki yazdığım şey ne?
Sadece berbat bir biyografi...
...ya da yaptıklarım için
özür dileme denemesi değil.
Bu bir eğitici öykü.
Umarım hatalarımdan
ders alabilirsiniz.
Çünkü sonunda,
iş sadece iş değildir.
Kim olduğundur.
Ve kim olduğunu
değiştirmek istersen,
ilk önce,
yaptığın şeyi
değiştirmek zorundasın.
Trobadour'da bir adam vardı.
Savaşta havaya uçtu.
Ölmedi,
bunu kabullenmedi.
Kaç yapay organa
ihtiyacı var?
- İşte.
- Sağ ol.
Mide, mesane,
pankreas, gözler, bağırsaklar.
Peki, bu ne?
Roman mı? Destansı şiir mi?
Görüşler.
Sadece...
...saçmalık.
Ayrıca bitmedi.
Ne var?
Biri geliyor.
Duymuyor musun?
Ne yapıyorsun?
Tak şunu.
Savaşta havaya uçtu.
Ölmedi,
bunu kabullenmedi.
Kaç yapay organa
ihtiyacı var?
Mide, mesane,
pankreas,
gözler, bağırsaklar, karaciğer,
kan, kafa!
Yere yat!
Kim o?
Ev sahibi, toplamaya geliyor.
Daktiloyu al!
- Yangın çıkışı var.
- Hayır, hayır! Merdivenlerden aşağıya.
Bu ne biçim şey?
Çok saçma.
Beşinci Seviye olduğunu sanıyordum.
Dürüst olmak gerekirse, biraz...
...hayal kırıklığına uğradım.
Hayal kırıklığına mı uğradın?
Ardımdan adam yollamışlar,
düşün ne hissettiğimi.
Bu iyiydi.
Kalbini elime aldığımda
ağzının diğer tarafıyla...
...gülüyor olacaksın.
Siktir. Beth! Geri çekil!
Beth!
Hayır!
Hassiktir!
Siktir.
Hassiktir!
- Ağrıyor!
- Beth, çık oradan.
Hadi, çık oradan!
Hoş geldin.
Kimin arabası bu?
Ev sahibinin.
Ödünç aldım.
Orada bir sızıntı var.
Tamir edebilirim.
Nereye gidiyoruz?
Birkaç levazım toplayacağız.
Nereden buldun
o kadar malzemeyi?
Sokaklarda yeterince
fazla kaldığında...
İşte böyle.
"Nasıl geçiniyorsun?"
"Akciğerim. Bu saçmalığa inanıyor musun?"
"Çok saçma, öyle değil mi?"
Harika örnek oluyor.
İyi misin?
Daha iyi olmamıştım.
Beş dakikaya dönerim.
Müşteriler, dikkat edin.
Bu ay sadece...
Hey, Larry.
Selam, Larry!
Selam, Larry!
Dikkat et, çocuk.
Repo yapmak istiyorsan,
başının hep dik tut.
Ne istiyorsun?
İyi günler, patron.
Akciğer işini
sana vermeliymişim.
O şeyin içinde iyi görünüyorsun.
Öyle mi? İt gibi kaşındırıyor.
Evet, o çocuk da öyle söylüyordu.
Güzel Taser.
- Senin mi?
- Hayır.
Bu da değil.
Bunu bir sonrakine yapacağım.
Ondan sonrakine.
Daha sonrakine.
Garanti veriyorum, benim onları
öldürme yöntemlerim tükenmeden...
...senin repo adamların tükenecek.
Harika, harika.
Tek kelimeyle harika.
Bunun beni ne hale getirdiği
hakkında hiç bir fikrin var mı?
Adamlarımdan birinin sadakati
tavana vurmuş.
Evet.
Şimdi beni sistemden çıkar.
Tamam. Ver kalbini.
Beni sistemden çıkar dedim.
Ben de kalbini ver dedim.
Tanrı aşkına,
onlardan biri gibi konuşuyorsun,
sızlanan ve yalvaran.
Sistemden çıkmanın yolu yoktur!
Barkodlarla...
...oynama hünerini gösterdiğinde
işin içine ettin!
Evet! Bu doğru,
Einstein!
Tüm yerel tarayıcıları çektiler!
Şimdi her yapay organ geri iadesi
merkez ofise gidip...
...pembe kapının ardındaki
tarayıcıdan geçmek zorunda.
Şirkete zorla
girmeyi düşünmüyorsan,
ver o kalbi bana!
Ya da,
bir seçenek daha var,
oturup konuşabiliriz.
Belki aklımıza bir fikir gelir
sana uyan...
Gidiyoruz.
Nereye gidiyoruz?
Kenya. Güney Amerika.
The Union'ın olmadığı herhangi bir yere.
Havaalanına mı?
Kimse havaalanından geçemez.
İmkânsız bu.
Bunlarla değil.
Anlamıyorum.
Nasıl girdi içeri?
Akciğer kostümünü giyiyordu.
Bunu eğlenceli
bulduğuna sevindim...
...çünkü şimdi o senin.
Nerede benim gömleğim?
İş iştir, öyle değil mi?
Dikkat, lütfen.
Orada bekleyin.
İleriye. Teşekkür ederim.
2701 sefer sayılı Sao Paulo, Brezilya
uçağı kalkışa hazır.
Beyefendi?
İleriye,
lütfen. Orada bekleyin.
Bu uçağın yolcusuysanız,
lütfen Kapı 29'a yönelin.
Teşekkür ederiz.
Peki ya işe yaramazsa?
Yaramak zorunda.
- Kontrol etmem gerekir mi?
- Hayır. Hayır.
Bir frekans bozucuyla burada
yakalanmak istemezsin herhalde.
- Ona baktım.
- Ne?
- Ona baktım.
- Kahretsin.
Ufak bir tatil mi?
Cenaze.
Onunla işin bitti mi?
İyi günler.
Teşekkür ederim.
İleriye, lütfen.
Orada bekleyin.
Teşekkür ederim.
İleriye.
Beyefendi, ileriye,
lütfen.
Orada bekleyin.
Teşekkür ederim.
İleriye.
Eğlenceliydi.
Teşekkür ederim.
- Tatlım, bak.
Affedersiniz, bayan?
Bacağınız kanıyor.
Hadi.
Bayan, yardıma
ihtiyacınız var mı?
- Ben iyiyim. Sağ olun.
- Durumu iyi. Sağ olun.
- Bu şekilde uçmanıza izin veremeyiz.
- Affedersiniz?
Beyefendi, her yerde kan var.
- Onu temizlememiz lazım.
- Ben iyiyim, gerçekten.
- Bu gerçekten gerekli mi?
- Ne kadar erken halledersek,
o kadar erken
uçağa binebilirsiniz.
- Size yemin ederim, durumu iyi.
- Gidelim.
Bu taraftan, lütfen. Hadi.
- Yine de uçağa binecek miyiz?
- Kesinlikle.
- Bu biletler geri ödemeli mi?
- Hiçbir fikrim yok, beyefendi.
Son uçuş kaçta?
Bilmiyorum, beyefendi.
Pekâlâ, şu bacağa bir bakalım.
Doktor ona
ağır olmasını söyledi.
Hiç kimseyi dinlemiyor.
Sorun değil.
Her zaman oluyor böyle.
Bu o.
Bunu yapmak istemezsin.
Herkes kahraman olmak zorunda.
Arabayı bir tarafa bırakıp,
sana bir dizkapağı bulmamız lazım. Sıkı dur.
Yardım edebilecek birini tanıyorum.
Union'ın dışından biri.
Akbaba mı?
Başka şansımız yok.
İnan bana, gitmek istediğim
en son yer burası.
Kötü bir fikir bu.
Her zaman benim için
buraya anahtar bırakır.
Bu adamı ne kadar iyi tanıyorsun?
Ona ben aşkımı verdim
O bana haya acısı
Ona ben paramı verdim...
Kaldır onu.
Kaldır onu.
Ona ben...
Asbury.
Küçük hanım Muffet.
Bana böyle seslenme.
Yardımına ihtiyacımız var.
Neden bu U-man'i
buraya kadar getirdin?
Artık onlarla beraber değilim.
Niye? Bıraktın mı
yoksa bıraktırdılar mı?
Kurabiyelerim duruyor mu?
Evet, kurabiyelerin bende.
Hiçbir şeye dokunma, U-man.
Hadi ama, sızlanmayı bırak.
Bunu ayarladığımda
seni düşünüyordum.
Her zaman benim için buraya anahtar bırakır
... Asbury... Bana böyle seslenme.
Üniversal kumanda. Sekiz saat
ara bellekli otomatik ses oynatıcı.
Size söylüyorum,
tüm partilerde bomba gibi patlayacak.
Sözlerimi kaydedin.
Hiç değişmemişsin.
Değişmedim.
Sen değiştin mi?
Bunlara para mı ödedin?
Ne dedin?
Bunlara para ödedin mi?
Seninkilere ödedin mi?
O başka.
Nasıl başka, U-man, ha?
Ben Robin Hood'um.
İsa'yım. Gandhi'yim.
Taze etten kapakçığı kaldırıp
yarı maliyetine yeni müşteriye...
...takarım. Sonuç olarak,
ben müşterilerimi öldürmem.
Onların ölmesini beklerim.
Müşterilerinle işin bittiği zaman
onları ne yapıyorsun, ha?
- Köpeklere mi doğruyorsun?
- Biliyor musun?
Senin kendi düşüncelerin mi var?
Şirket papağanı?
Papağan olmayı yeğlerim... Papağan!
...akbaba olmaktansa!
Akbaba! Papağan! Papağan!
Sen kendini çözüm mü sanıyorsun?
Sen problemsin!
Ben miyim problem?
Sensin problem!
Hey! Sidik yarışı bittiğinde,
bana yardım edebilir misiniz?
Ne yapmamı istiyorsun?
İkiniz bir gemiye mi koyayım, bu mu yani?
Evet. Ama yürüyemezsem,
koşamam da.
Üzgünüm, bebeğim,
artık eklemlerle uçamıyorum.
Ekleme için Alva'ya
başvurmak zorundayız.
O orospu neredeyse beni öldürüyordu.
Peri masalının sana bakan
yönü bu, değil mi?
Ama sana şunu söyleyeyim. Üzerine hâlâ
hassasiyet gösterdiğin s.kim şevke geliyor.
Otur.
- Bir başkası mı, anne?
- Evet, bebeğim, bir başkası.
Bırak da annen çalışsın biraz.
Bu minik Alva.
- Hey.
- Merhaba.
Başlamadan önce,
diğer yapay organlarını
bilmem lazım.
Ne demek istiyorsun?
Çoğunu sen koydun.
Beth, bana ayak uydur.
Kulaklar, Vocar.
Optikor gözler.
Karaciğerim, Danimarka'daki
özel bir şirketten bir Hexa-Tan.
Böbreklerim esasen iki farklı model.
Biri Union'dan.
Diğeri...
...o kadar destek sağlamadı.
Sonsuza dek
devam edeceğini sandım.
Dur. Sana geri kalanını
söylemesi gerekmiyor mu?
Yoo, bu benim "100'den geriye doğru say"
yöntemim. Pekâlâ, bebeğim, sıra sende.
- Ne yapıyoruz?
- Yeni bir diz.
Ne? O mu cerrah?
Evet, bu günlerde ben sadece
anesteziyi yapıyorum.
Ufağının daha sabit eli var.
Beş yaşında!
Aslında dokuz...
...ama bunu dört yaşından
beri yapıyor.
- Bu doğru değil mi, canım?
- Shh!
Neredeyse çıkardım.
Hey!
Dans etmek istiyorum.
Durma o zaman.
Dans et.
Dur.
Burada bekle.
Beth, buradan gidelim.
Tamam, tamam, tamam,
geliyorum. İkinci U-man, ha?
Kanser gibi çoğalıyorsunuz...
Beth.
Tamam...
Biraz daha böyle devam edecek.
Nasıl buldun bizi?
Senin beni bulabileceğin
şekilde buldum.
Neler döndüğünü görüyorum.
Bunu anlıyorum.
Anlıyorum.
Ama Frank'le konuşup
bu işi ayarlayabilirim.
Tek yapman gereken
benimle geri dönmen.
Beth, orada bekle.
Seninle sonra görüşeceğim.
Seninle sonra görüşeceğim.
Hayır.
Geri dönemem.
Sen busun, dostum.
Sen busun.
Artık değil.
Kazadan beri değil.
Yine başladın kazaya!
Eğer kaza hakkında
bu kadar ödlek...
...olacağını bilseydim...
Ne?
Ne yani, kaderin miydi sanıyorsun?
Dünyayı doğru anlamanı
sağlayacak bir çeşit karma mı?
Düşündüğün bu mu?
Jake...
Sana şunu söyleyeyim,
kâinat, elektrik kablolarını...
...değiştirmeyi bilmez.
Defibrilasyon ünitesini
sen değiştirdin.
Değil mi?
Ne için?
Borcum biriksin de satış kısmına
geçemeyeyim diye mi?
Sen satış elemanı değilsin!
Hiç olamazdın. Olamadın da!
Tek yapman gereken
çalışmaya devam etmekti.
Sen ve ben,
işimizi yapacaktık.
Zırdelisin, biliyor musun?
Beni öldürebilirdin.
Hayatını kurtarmaya çalıştım.
Seninle gitmeyeceğim.
Ben de gitmene
izin vermeyeceğim.
Tanrım!
Tanrım.
Gidelim, ahbap.
Hayır!
Bunu kendine borçlusun.
Bunu binlerce kez yaptın!
Sen ve ben,
hep repo adamı olacağız.
- Benimle kal.
- Her zaman.
Sistemden çıkmanın yolu yoktur!
Barkodlarla...
...oynama hünerini gösterdiğinde
işin içine ettin!
Hey, uyan.
Uyan.
Hadi, kalk.
İyi misin?
Hayır.
Gitmemiz lazım.
Baskın! Repo!
Baskın, baskın!
Yürü! Yürü! Yürü!
Baskın!
Hassiktir!
Yardım edin! Lütfen, yardım!
Nereye gittiler?
Favori şarkım çalıyor.
Tamam.
- Dur.
- Geri çekil!
Bu tetiği çekmemem için...
...bana bir sebep söyle.
Dünyana hoş geldin, repo adam.
İçeri gir.
Bir çıkış yolu bulana kadar
burada kalabiliriz.
Çıkış yolu yok.
Kes, lütfen.
Çıkış yolu yok.
Hiç kimse için yok.
Her nereye gitsek, her nereye saklansak,
bizi bulurlar.
Yaptıkları şey bu.
Yaptığım şey buydu.
Ne yapmak istiyorsun?
Bunu bitirmek.
Merkeze gideceğiz
ve pembe kapıyı bulacağız...
Merkeze gideceğiz,
pembe kapıyı bulacağız, sistemi sileceğiz.
Hesap kalmayacak.
Vadesi geçmiş ödeme olmayacak.
Basitmiş.
- İşte geldi.
- Hmm?
- Fıstık.
- Baba!
- Onu getirdiğin için sağ ol.
- İşi bu kadar uzattığına inanamıyorum.
Bırak oğlumla biraz
zaman geçireyim.
Kim o?
Carol, bunu trende yapalım mı?
Hadi.
Frank ve Jake günde
üç kere beni arıyorlar,
seni bulmaya çalışıyorlar.
Bunun için vaktim yok.
Tek istediğim
Peter'la birkaç dakika.
Onu tek başına
büyütmek için uğraşırken...
- ...iyi vakit mi geçiriyorum sanıyorsun?
- Anne! Baba.
Peter, ben konuşuyorum!
Seçme şansım yoktu!
Meseleye arkamı dönüp
gitmek istediğimi mi sanıyorsun?
Oğlumla bana biraz süre ver.
Aynen bunu istediğinden eminim,
sorunlara arkanı dönmek
ve ortadan kaybolmak.
Bu...
Peter!
Bu çok edepsizce.
Yaptığın şey çok edepsizce.
Hadi, hadi,
gitmemiz lazım.
Yeterince büyüdüğünde
bunu okursun.
Yine de babanı görmek istersen,
Punta del Este'de olacağım.
- Söyleyebilir misin?
- Punta del Este.
Seni seviyorum.
Annene iyi bak.
Selam.
Yapma. Yine mi?
Peki, plan ne?
Burada bekle.
Ayaklarım hep donuyor.
Ne? Pamuklu çoraplar
işe yaramıyor mu?
- Hep pamuklu çorap giyerim.
- Hey, kim bu adam?
Beyefendi, burası yasak bölge.
Tüm mesele kimi tanıdığın.
Hangisi, parlak pembe mi
yoksa uçuk pembe mi?
Bilmiyorum.
Bir pembe kapı görürsen, ona doğru git.
Gidelim.
Hadi.
Hey!
Hadi.
Hey!
Bu mu?
Kahretsin.
- Union adamları.
- Ne yapacağız?
Hassiktir.
Baltayı al.
Kımıldama!
- Sakın kımıldama!
- At silahını!
Silahlarınızı!
Atın silahlarınızı! Atın hemen!
O kapıdan kim çıkarsa,
öldür.
Demir testeresi!
Lütfen en yakın
çıkışa gidin.
Bu bir talim değildir.
İyi günler.
Durma.
Teslimatını yap.
Lütfen en yakın çıkışa gidin.
Bu bir talim değildir.
Beth!
Beth!
Harika! Tamamen harika!
Klavye yok.
- Klavye yok.
- Eee?
Klavye yoksa,
sisteme nasıl girebilirim?
Hesapları nasıl silebilirim?
- Belki başka bir yol vardır.
- Ne kullanarak?
Bilmiyorum.
Bir ara yüz falan.
Şuraya bak, Beth,
bu bir tarayıcı. Bu kadar.
Hatta biz...
Yani...
Tek...
Sistemden tek çıkış yolu...
Ne?
Sistemden tek çıkış yolu
kendimizi repo yapmak.
Yapay organ olmadan giremeyiz.
Etrafımız o şeylerle çevrili.
Lütfen en yakın çıkışa gidin.
Bu bir talim değildir.
Şaka yapıyorsun, değil mi?
Kes şunu.
Hayır. Kes şunu.
- Hayır!
- Beth.
- Öleceğiz.
- Beth.
Geri dönüp savaşabiliriz.
O kadar yolu
geri dönmek için gelmedik.
Bana yardım et.
Bekle.
Yapamam.
Beth.
Tek başına mambo yapamam.
Lütfen iade gözüne
bir yapay organ koyun.
İyi günler.
Lütfen en yakın çıkışa gidin.
Bu bir talim değildir.
İyi günler.
Benimle kal.
Her zaman.
Benimle kal.
Sadece bir tane kaldı,
tamam mı?
Sadece bir tane kaldı.
Şimdi gitme.
Ne yapıyorsun?
Onu kaybediyorum.
Sadece bir tane kaldı.
Tanrım,
çok gülünç. Bitir şu işi.
Benimle kal!
Gerçekten değer mi?
Gerçekten buna değer mi?
Yaptığımız her işe değer.
Bitir işi, Jake.
Şimdi.
Tamam o zaman.
Bu kadar saçmalık yeter.
Ben kendim yaparım.
Beth.
Ona iğneyi vur.
İğneyi vur ona.
Sistem dışıyız.
Lütfen iade gözüne
11 adet yapay organ koyun.
İyi günler.
Henüz sistem dışı değiliz.
Henüz değil.
Yakılmış arazi.
Aynen çocuğa söylediğin gibi.
Romalılar...
Çok aşağılık adamlar.
Yapay organ tanınmadı.
Tecrit devrede.
Bir yönetici az sonra
sizinle temasa geçecek.
İyi günler.
Her gün
Tatil gibi olacak
Mmm.
Tanrım, çok sıcak.
Tropikal kuşaktayız.
Evet, biliyorum.
Sıcak.
Burada kalıp maçoluk mu yapacaksın
yoksa gelip biraz eğlenecek misin?
Tanrım, sıcak.
Maço.
Meyvemsi bir ismi var.
Peter bastırdı.
"Ayın klasiği."
"Bu yazarın sezgisinin
derinliği hayret verici."
İçinde ben var mıyım?
Ne oluyor?
Sadece bir hata.
Kendi kendini düzeltir.
İşte. Daha iyi.
Görüyor musun? Endorfini arttığında
limbik sistem daha güçlü çalışıyor.
Hey, hey, yavaş olun.
Rahat olmasını istiyorum.
Tamam mı?
- Evet, efendim.
- Endişelenecek bir şey yok.
O kanca biraz daha
alttan gelseydi,
sorun daha artabilirdi.
M.5 Sinirsel Ağı
türünün en iyisi.
Ne düşünüyor?
Öğrenmenin bir yolu yok.
Evet ama şu an mutlu.
Biri sistemin parasını
ödediği müddetçe.
50 adet komisyonu var.
Bu onun kalbini karşılar,
bu onun M.5 peşinatını da karşılar.
The Union, geri kalanı için
ödememden kesebilir.
Efendim. Efendim!
Bu hâlâ hayatta.
Bırak onu.
Ben onun icabına bakarım.
Dur.
Tatlı rüyalar, ahbap.
Kapsamlı sinirsel
yaralanmalar için...
M.5 Sinirsel Ağı'nı
önermek durumundayım.
Bu ay özel bir kampanya yürütüyoruz,
ilk sene %18 ve sonra da %24.
Neden ufak bir beyin hasarı yüzünden
sevdiğinizi kaybetmek zorunda kalasınız?
Bu çok barbarca.
Bu sadece yanlış bilim.
M.5 Sinirsel Ağı ile
dünün rüyası, bugünün gerçeği.
Sevdiklerinizin, doğal
hayatlarının dışında hep mutlu,
hep hoşnut ve hep
özen gösterilen bir dünyada...
...yaşadıklarını düşünün.
Bunu ailenize borçlusunuz.
Bunu kendinize borçlusunuz.
Biraz meyve ister misin?
Neden olmasın?
Şerefe.