Tip:
Highlight text to annotate it
X
Elbette, ben çok şey gördüm. —Gerçekten mi?
İnan bana. Eski eşyalarımı sattım.
Biraz dolaştım, serserilik yaptım.
Kendimi serbest bıraktım, özgür kaldım.
Tabi bütün bunlar uzun zaman önceydi.
Hiç öyle birine benzemiyorsun.
Öyle bir zaman gelir ki eski serserilikleri geride bırakmak gerekir.
Hayatın için sorumluluk almak, geleceğini hazırlamak...
Peki sen bunu nasıl yaptın. —Öncelikle bir yuva kurarak.
Kendine içinde güvende hissettiğin bir yer bulman gerekir.
Sonra orayı dayayıp döşemek, gerekli şeyleri almak, mobilyaları falan...
Mutfak gereçleri, tavan...
Sevdiğin şeyler... —Peki ya aşk?
Aşk insanın planlayabileceği bir şey değil, öyle değil mi?
Bütün hayatın boyunca arayabilirsin ama o hissi sadece...
En beklemediğin zamanda... —Evet, o zaman birini bulursun.
Mesela benden bahsedelim, beni daha önce gördün mü?
Hayır. -Ben sadece herhangi bir adamım.
Ama kim aksini iddia edebilir ki yarın sen ve ben...
bu arada sana sarkıyor falan değilim...
ama, seninle yarın çılgınca aşık olamayacağımızı kim söyleyebilir?
Kendimizi delice kaptıramayacağımızı... —Hiç kimse.
Kesinlikle!
Çünkü arada bir şey varsa... -Çekim...
Kim ne olabileceğini bilebilir ki?
Buraya gelen bir yabancı beraber olacağın adam olabilir.
Ya da, ya da... Ve bu hiç de olmayacak şey değil...
Beni görüyorsun değil mi? -Evet.
Ne demek istediğini anlıyorum. —Ben hırsızın teki de olabilirim.
Ne demek istiyorsun? —Belki kötü biriyim...
Sadece bir fırsatını bulup...
Çeneni kırmayı ve dükkânı soymayı bekleyen biri.
Ama meselenin özü de bu anlıyor musun?
Ne olacağını...
asla bilemezsin.
Buraya gel Tammy! Üstünün haline bak!
Sana kaç kere söylemem gerek? Her yanına dökmüşsün.
Ne yaptığını sanıyorsun?
Sana vurmam mı gerek?
Hadi gelin sizi kaba götler!
Durdurun onu. —Ön çıkışa doğru kaçıyor.
Park yerine doğru koşuyor!
Çık arabadan! Çok o lanet arabadan!
Bu işin bu kadar uzayacağını bilseydim, geç kaldık değil mi?
Artık o lanet yerden ayrılacağım.
Bunu söylemen ilginç.
Lanet olası otobüs! Lanet olası şehir!
Şimdi de başıma bu herif çıktı!
Kartımı kullanmak için çok mu erken?
Erken olduğunu biliyorsun.
Merkeze kadar ne kadar? —Ne kadar olduğunu biliyorsun.
Haydi, insanlar bekliyor.
On sent daha, hadi!
Hadi gidebilir miyiz? —Acele etsene!
Pekâlâ! —Seni soyguncu pislik!
Cathy nasıl? —Yeni bir mutfak sipariş etti.
Şaka yapıyorsun. Yerleri yeni yaptırdınız.
İnanır mısın? Zemini görmelisin, meşeden tahta levhalar...
Sorun şu ki çok fazla mesai yapmak zorunda kalıyorum.
Lanet olsun! —Hep aynı bok dostum.
Haklısın! Çok haklısın!
Ne diyorsun? —Neden olmasın dedim.
Çünkü tipim değilsin dedi. Tipin ne diye sordum.
Ne dedi biliyor musun? Senden başka herkes...
Tanrım! Bu durumda tek seçeneğim kalıyor.
Otuz bir çekmek...
Bir dahaki sefere... —Ne?
Senin gibi bir yakışıklı için bunu söylemek kolay tabi.
Ne? —Yakışıklı sen ve Deirdree...
Oscar! Deirdree'yle ayrıldık biz.
Ne? Ne zaman? —Birkaç hafta önce.
Birkaç hafta mı? Niye bana söylemedin?
Nasıl oldu bu?
Biraz ara vermemiz gerektiğini hissettik.
Kim hissetti? O, değil mi?
John! Oscar!
Geri dönün!
Tabi ya!
Durun bir dakika!
Seninkisi on beş dakika önce işaretlenmiş.
Hadi katlarınıza dönün sizi sersemler. İkinize de bir uyarı veriyorum.
John! John!
Bu sabahki geç kalışından sonra bu senin ikinci uyarın oluyor.
Bir kez daha tekrarlarsan kıçını tekmelerim.
Seni sıçamaz hale getiririm...
Amerika'da söylendiği gibi...
Orayı da sattılar. Bir tek orası kalmıştı.
Hem de ucuzdu. Ama Henry almadı...
Çünkü orada beyaz kadınlara tecavüz ediyorlar.
Kim ediyormuş? -Ne bileyim! Herkes!
Henry diyor ki tanıdığı biri kız arkadaşıyla oradan geçiyormuş.
Polisler onları durdurmuş.
Biri ona silah doğrultmuş öteki kıza tecavüz etmiş.
Sonra değiştirmişler. —Çocuğa da mı tecavüz etmişler?
Hayır. -Ha! Polisler yer değiştirmiş.
Evet. İşte böyle.
Bu sene güneş göremeyeceğim. Belki Wexford'a giderim.
Peki ya sen?
Bunları hiç kokladın mı? Harika kokuyorlar.
Ben ve Deirdree...
Siz ayrılmadınız mı? -Sen nereden biliyorsun?
Demek doğru! Geçen gece onu barda biriyle gördüm.
Kiminle? -Orta yaşlı bir adamla.
Kel bir adamı öpüyordu.
Kel birini mi öpüyordu? -Sarmaş dolaştılar.
Wexford fena değil, ne dersin?
Birkaç haftalığına bir karavan kiralarız.
Güneş çıkarsa kürek çekeriz.
John! Hadi dostum!
John!
Kel pislik nerede ha?
Nerede o? Afedersin Deirdree!
Bu kabul edilemez bir şey Deirdree!
Beş altı hafta gibi bir süreden sonra bu tam bir saçmalık.
Gidip yatamazsın...
Karşına çıkan ilk herifle birlikte olamazsın.
Bunu yapman bu ilişkiyi baştan beri umursamadığın anlamına gelir.
Ve bu çok acımasızca...
Böyle davranman ve sanırım bunu söylemem suç olmaz, seni...
Bir fahişe yapar, hem de kalpsiz bir fahişe.
Taş kalpli biri, evet, soğuk, kara kalpli biri Deirdree...
Senin kara bir kalbin var ve senden ayrıldığım için mutluyum.
Ne dedim ben lekeli mi kara kalpli mi? -Emin değilim dostum.
Sen bir lekesin Deirdree, duydun mu beni?
Sadece şekilsiz bir kara leke.
İnsan vücudu eksikliklerinin yerini başka özelliklerle doldurur.
Hareket edemiyorum ama algılarım çok daha güçlü.
Görme ve duyma yeteneği ve elbette koku alma...
Bu iyi bir takas oldu ve asla geri dönmek istemem.
Öyle mi? Hadi bir yudum al.
Tat alma, bu da başka bir algı.
Hiç Guinness'in tadına baktın mı? —Elbette!
Öyle mi? Sen öyle sanıyorsun.
Dinle benim gitmem gerek. Kusura bakma dostum.
Kolum kötü durumda.
Selam çocuklar. -Buraya oturmayacağız.
Nedenmiş o? -Çünkü seni dinlemek zorunda kalırız.
Ne akıllıca bir cevap.
Ara verdik diye bunu yapması tam bir orospuluk.
Selam Seamus! İki salamlı sandviç, yağsız olsun.
İki tane de Guinness. —Tamam.
Ne dediğimi anlıyor musun?
Aslında karar veren bendim. Onu denemek istedim, bilirsin işte.
Ben bir süre ara verelim dedim, o da vermeyelim dedi.
O zaman anlayabilirsin, anladın mı?
John! Sen aptalın tekisin.
Şimdi sana çok kızdım. —Neden?
Sahip olduğun şeye değer veremiyor musun?
Benim ufaklık ve ben mastürbasyon bile yapamıyoruz.
İşte sandviçleriniz. -Sağol Seamus.
Deli gibi deniyorum. -İşte biralarınız.
Yarım saat, kırk beş dakika, bir şey olmuyor.
Fantezilerimi kafamda toparlayamıyorum.
Sana anlatmamın sakıncası yok John, bir kaç kez bir kadınla beceremedim.
Endişelerim yüzünden...
Sen de Deirdree'yi *** tabi tutuyorsun, onu çantada keklik görüyorsun.
Tam bir salak gibi davranıyorsun ve bu da beni hayal kırıklığına uğrattı.
Ben eve gideceğim dostum. -Bu da nereden çıktı?
Söylediklerinde haklısın, hem de yüzde yüz.
Duygularım allak bullak oldu. -Üzgün müsün?
Ve bir sürü başka his...
Eve gidip seçeneklerimi değerlendirmem gerek.
Yapman gerekeni yap dostum.
Harika, buradasın. Aşağı yatır beni.
Yavaş ol!
Harika!
Seni çağırınca gelirsin. Sana söylüyorum...
Suçla mücadele nasıl gidiyor. —Asla sonu gelmiyor.
Ne demek istediğimi anladın mı?
Tuvaletleri sadece müşteriler kullanabilir yazan bir tabela asmamış mıydın?
Asmıştım. -Bu kuralın uygulanmasını sağlamalıyım.
Şunu benim için doldurur musun?
Nasıl gidiyor?
Beladan uzak duruyor musun?
Tanrım! Hiç de öyle gözükmüyor.
Bunu kim yaptı?
Karın! S..i olan bir adam istiyormuş.
Seni küçük pislik!
Gözüm üstünde, duydun mu beni?
Eğer herhangi bir iş çevirdiğini duyarsam...
Canına okurum.
Kıpırdama!
Olduğun yerde kal ve cezanı çek.
Söyle bakalım ne yapacakmışsın.
Beladan uzak duracağım. —Ne dedin?
Beladan uzak duracağım.
Doğru!
Eğer bana saygısızlık edersen...
Hiç tereddüt etmem.
Pekâlâ!
Hadi!
Benimle sorunun ne? Ne yaptım?
Ya da yapmadım? —Sana söyledim Noeleen...
Hiçbir şey, sadece ben... —Peki, ne oldu o zaman?
Bunu daha önce de söyledin, sana inanmıyorum.
Yaşım yüzünden mi, ha?
Yapmayı reddettiğim bir şey yüzünden mi?
Görünüşüm yüzünden mi?
Bekle biraz, bak ben.. Dursana!
Beni artık beğenmiyor musun?
Bana bak! Dinle!
Bunun seninle alakası yok. Onu beğeniyorum, ona âşık oldum.
Birbirimize uyuyoruz ve birlikte olmak istiyoruz.
Senin bu denklemde bir yerin yok, rahatla artık.
Tabi ki yerim var.
Ben senin karınım, tanrı aşkına!
Senin karınım Sam.
On dört yıl!
Yanlış olan ne yaptım?
Yani bu adam yanına mı taşınıyor? —Evet.
Ne yapmamı isterdin, Sally gibi mi olmalıydım?
Her şeyden vazgeçip, ilişki kurmadan mı yaşlanmalıydım?
Sally hiç de... -Sally ilişkilerden vazgeçti anne.
Eskiden ne yapmış olursa olsun, artık pes etmiş durumda.
Her neyse, böylesi daha iyi.
Biliyor musun, John ve Dusker bir kaç ay önce markete girip...
Şefin sosundan taşıyabilecekleri kadarını çalmışlardı.
Bunun tek hırsızlıkları olmadığını biliyorum.
Şefin sosu mu? —Bir tek bunu alabilmişler.
Bu işin bitmesinden memnunum. Soslu sandviçler yapıyor...
Mısır gevreğine ondan döküyor...
Sosu çayına dökerek bitirmeye çalışıyor.
Demek istediğim, beni terk etti anne.
Kalbimi kırdı sonra da bana fahişe, kara leke deme cüretini gösteriyor.
S..tiğimin sadakat yeminini etmediğim için, lanet olası...
Deirdree! —Tam bir gerzek!
Affedersin anne!
Ama şimdi bir sevgilim var, para durumu iyi ve çekici biri...
Ve evli. —Her şeye aynı anda sahip olamazsın.
Hem de hırsız değil, bankada müdür.
Ve o benimle yaşamak istiyorsa...
Bence hayır demem tam bir aptallık olur.
Ben havuçlu kek yiyeceğim. Ya sen?
Tamam arkadaşlar! Babanızı gururlandırın olur mu?
Gösterin kendinizi.
Tamamdır, hazır olunca haber verin.
Ve motor!
Haydi çocuklar! Bunu daha önce de yaptık!
Onları harekete geçireceğim, sadece bir saniye tanıyın.
Sakın bana kazık atmayın! Hadi!
Lanet olsun! Bunu kaç kez prova ettik?
Hadi!
Geri gir, Mathew, kutuna geri dön!
Kavga etmeyin! Pendy bırak onu! Bırak onu!
Pendy!
Yani şu büyük şehir hikâyeleri... —Evet!
Öyle deniyor değil mi? Bence orada öyküler ve karakterler var.
Orada çok geniş bir yelpaze... —Çeşitlilik...
Var, evet ve bizim yaptığımız bu ve bu gayet iyi.
Ama bu çeşitliliğin tonları eksik.
Aklından ne geçiyor? —Tonlar Thomas, doku...
Söylemeye çalıştığım ara sıra biraz daha karanlık şeyler deneyelim.
Biraz daha çarpıcı konularla bulalım.
Ve bunları hak ettikleri yoğunlukla inceleyelim.
Ne düşünüyorsun?
Biraz daha karanlık ha? —Sadece biraz.
Sadece işi biraz tatlandırmak için, anladın mı, biraz çeşni katmak için.
Biraz derinlik, çok katmanlılık yaratmak için...
Ne demek istediğini anlıyorum.
Tamam. Git bir konu bul.
Sonra bana getir. Eğer çok abartılı değilse...
Olmaması için hiçbir sebep yok.
Bu yeterli mi? -Kesinlikle!
Buna ne dersin Sally?
Beni en son ne zaman bir elbiseyle gördün?
Bana hediye çeki ver.
Hediye çeki lütfen. —Ne kadar?
Anlamadım. -Ne kadarlık olsun?
100 Euro lütfen. -100'lük kalmadı.
2 tane 50'lik ister misiniz? -Lütfen!
50'lik de kalmamış, beş tane 20'lik olur mu?
Tut şunu!
Bu hayatımın hikayesi.
Uğraştığım insanlar, kızdırdıklarım harcadıklarım, bununla mı ilgileniyorsun?
Ben berbat biriyim. Yani geriye kalan tek insanca niteliğim...
Kelt mistisizmine duyduğum sevgi.
Nedir bu?
Müzik dostum. Fonia Lasta gibi sanatçılar.
Raniok, Earl Maniolock gibi kişiler.
Clament! Bu sanatçıları sever misin?
Müziği? Tabi ki seversin.
Söylemeye çalıştığım, benim peşinde olduğum adalet...
insanların aşırı ya da hoşnutsuz bulduğu bir tutum gerektiriyor.
Bu pek ilgi çekici olmayabilir.
Tut şunu!
Hiç maça çıktın mı? -Çocukken.
Profesyonel olabilirdim. Onun yerine polis oldum.
Babam derdi ki...
Rakibinden nefret et!
Benim çalıştırıcım oydu. "Ondan nefret et!"
"O zaman asla tam kapasitenden aşağı düşmezsin."
Bu benim hala uyduğum bir anlayış.
Bu yüzden bu kadar acımasızım.
Şovunda kullanmak istediğin bu mu? -Evet.
İyi. -Tam olarak istediğim şey bu.
Sadece patronumla konuşmalıyım, onayını alınca başlayabiliriz.
Ben hazırım.
Ona söyle tam anlamıyla hazırım.
Demek toplumun bel altından bahsediyorsun ha?
Benden daha iyi bir rehber bulamazsın dostum.
İşin bitti mi? -Gece yarısı bitecek, ya senin?
On dakika sonra. -Seni şanslı piç!
Gidip tavuk, fasulye ve spring rolls alacağım.
Hadi, yürüyün. Gidecek yerlerimiz var.
Duyuyor musun? -Bu koku da ne, köpek pisliği gibi.
Lütfen! Bir dakika bekleyin!
Dinle! Sakin ol!
Neredeyiz biz?
Göremiyorum.
Springfield'e yaklaştık mı?
Size haber veririm.
Doğum gününde bir parti verelim diye düşünüyordum, ne dersin?
Boşuna uğraşmayın! Parti saçmalığına inanmıyorum.
Deirdree, kendini bıraktığını düşünüyor Sally.
Deirdree beni birilerine ayarlamak istiyor, çünkü arkadaşım olmamasından utanıyor.
En azından onun gibi sürtüğün teki değilim.
Birinden kaçıp daha beter başka birini buluyor.
Nedir o hikaye?
Ne?
Sence ikisi yeniden bir araya gelebilir mi?
Seni ilgilendirmez.
Hayır.
Bunu sana söylemeyecektim ama madem konu açıldı sen...
kendini hayattan usanmış birine çevirmeyi bıraksana artık.
İçinde beslediğin şu oğlandan kurtul artık.
Ben hınç falan duymuyorum. -Hayır. Demek istediğim...
Kalbinin inanılmaz derecede kırıldığını biliyorum ama tüylerini alabilirsin.
Sevgilin olsa da olmasa da...
Springfield'e geliyoruz.
Anne!
Henüz dönmemiş!
Anne!
Heyecanlı mısın? -Pek sayılmaz.
Senden hoşlanacaklar.
Paltonu çıkart. Çay yapacağım.
Deirdree! -Efendim?
Bir saniye gelir misin, lütfen?
Sana göstermek istediğim bir şey var.
Tanrım! -Sen Sam olmalısın.
Tanrım!
En fazla dokuz on kişi vardı ve bütün camlar kırılmıştı.
Yapılması gereken üst tarafa tırmanmaktı.
Aslında Sally tırmandı.
Sonra insanları indirmeme yardım etti.
Ve ölen olmadı mı? -Hayır! Kana rağmen...
İnanılmaz! Demek ambülâns geldi ve... —Evet. Yaralıları götürdü, hepsi bu.
Polise ifade verdik ama pek işe yaramaz.
Nasıl olduğunu bilmiyor musunuz?
Baksana tüylerim çıktı. —Ne?
Tüylerim, bıyık gibi. —Harika!
Tom Selleck'inkilere benzemiyorlar ama yine de...
Siktir git!
Kusura bakma anne! Lanet olası embesil!
Neden bu kadar öfkelisin Sally?
Konuştuklarımız onu hiç ilgilendirmiyor, işte bu yüzden.
Aman tanrım!
Nasıl olduğunu görmediniz mi? -Hayır.
Gören birileri olmalı ama... -Evet, bir sonraki durağı beklemeliymişsiniz.
Evet, beklemeliymişiz. Neyse, tanıştığımıza sevindim Sam.
Böylesi dramatik koşullarda tanıştığımız için üzgünüm.
Söyle bakalım Deirdree'yle yaşamak nasıl, evini beğendin mi?
Ahıra benzediğini düşünüyor. -Hiç de değil.
Sadece biraz toz almak gerek. -Ve süpürmek.
Ve silmek. -Biraz da boya.
Tam bir keşmekeş! Şaka yapıyorum, aslında harika bir yer.
Ama oldukça iyi anlaşıyoruz, değil mi? -Peki karın bu durumla nasıl başa çıkıyor?
Sally! -Hayır. Merak ediyorum.
Öfkeli mi? Bunalımda mı?
Hadi gidelim Sam. -Bekle biraz Deirdree...
Eğer bu konuları konuşamayacaksa kendini bu duruma sokmamalıydı.
Kaç senedir evliydiniz? -On dört yıl.
Ve bir anda bunu bitirip başka birisiyle başlayabiliyorsun.
Biliyor musun, böyle pislikler midemi bulandırıyor.
Üzgünüm anne. Siz olduğunuz yerde kalın, ben giderim.
Burada zinanın leş kokusu var.
Vincent'la ayrıldığımızda aynı şeyleri düşündüm Noeleen.
Sorun bende. Bir şekilde hatalı olan benim ki elimde tutamadım onu.
Ne yaptığımı biliyor musun? Kendime böyle olmadığını ispatladım.
Bunun böyle olmadığını gösteren şeylere kalkışarak, yaparak...
Onsuz onunla birlikte olduğumdan çok daha iyiydim.
Nasıl yapacağımı söyle. -Söyleyeceğim.
Söyleyecek misin?
Arada bir fark göremiyorum. -Peki ne istiyorsun?
Ama içerik açısından bir tercihin var.
Kadınlarla kadınlar mı erkeklerle erkekler mi?
Ne ima ediyorsun? -Tercihlerin beni ilgilendirmiyor.
Sadece yardımcı olmak için soruyorum. O zaman hetero istiyorsun.
Evet. Sadece birbirlerini siken insanlar olsun.
Kızlar güzel olsun. Bir keresinde hepsi köpeğe benziyordu.
Al bakalım. -Bunlar çizme giyiyor.
Bunda hiç arkadan var mı?
Hayır! Hayır!
Oscar bak bu sadece s...me, tamam mı?
Biraz oral, biraz ***... -Öyle mi?
Erkeklerle mi *** yoksa kadınlarla mı?
Pençelerini üzerinden çekemiyorsun, değil mi?
Kız kardeşine ne oldu? -Adamın birine aşıktı.
Onunla evlenmek istiyordu. Londra'lı bir adam, adı Dwayne'di.
Onunla oraya taşınacaktı.
Birikimleriyle yeni bir başlangıç yapacaktı, birkaç bin poundu vardı.
Bunun nereye varacağını tahmin edebilirsin herhalde!
Adam parayı çekmesi için onu ikna etti.
Sonra parayı çalıp kendi başına gitti.
Tanrım! Uzaklaş! Buz gibisin! Buz gibisin!
Lütfen! Ciddiyim.
Asıl mesele şu. Parayı aldıktan sonra onu bir yatağa bağladı.
Ona yatakta berbat olduğunu söyledi ve göğsüne sıçtı.
Ne yaptı? -Onu annem buldu.
Aradan iki üç gün geçmişti ve berbat kokuyordu.
Etrafına sinekler üşüşmüştü ve sinir krizleri geçiriyordu.
Ondan sonra eve geri döndü ve erkeklere asla güvenmedi.
Tanrım! Neden güvensin ki?
Isındın mı?
Piç!
Kahrolası piç!
Size söylüyorum, birdenbire küçük bir çocuk çıktı.
Ön cama taş attı.
Büyük bir taş.
Paniğe kapıldım ve yoldan saptım.
Ve kontrolü kaybettiniz. -Kim olsa ederdi. Ses, taş, tanrım...
ön cam dağıldı. -Sorun şu ki...
bu çocuğu kimse görmemiş.
Yolculardan hiçbiri. -Şaka mı yapıyorsun!
O camlardaki reklamdan kendi duraklarını göremiyorlar.
Benim ihmalkarlığım yoktu, yanlış bir şey yapmadım.
Çocuk koşarak önüme çıktı ve o taşı fırlattı.
Yaptığı şey için ağaca çivilenmeli.
Selam ahbap! -Merhaba!
Ne oldu? Çalışmıyor musun? -Artık çalışmıyorum.
Ne oldu dostum? Sorun mu çıktı?
Kovuldum! -Lanet olsun!
Bu çok kötü! İyi misin?
Bir tane daha içer misin?
Durmayı düşünmüyorum.
Sana ne oldu?
Hiç sorma dostum, gerzeğin teki...
arabamla gidiyordum, piçin teki...
aniden ortaya çıktı ve ön cama bir taş attı.
Yan taraftaki çukura düştüm, yüzümü direksiyona çarptım.
İnanabiliyor musun?
İki tane lütfen.
Anlat bakalım ne oldu? -Boş ver gitsin.
Boş vermiyorum. Böyle zamanlarda konuşmak gerekir, bir omuz ve bir kulak...
Anlat da rahatla dostum.
Bir grup karşısında konuşmak. -Harika! Şimdi bunu yapacağız.
Ben neyi ilginç buluyorum, biliyor musunuz? Rüyaları...
Bir kaç hafta içinde rüyalara geçeceğiz Mark.
Harika. Demek öyle... -Evet.
Topluluk karşısında konuşmak! Bize kendimizi nasıl hissettirir, ha?
Kırılgan mı? -Güzel.
Utangaç. -Teşhir edilmiş.
Korkmuş.
Güçlü! -Şimdi sadece negatif duygular...
Çıplak bırakılmış.
Hiç rüyalarınızda kendinizi çıplak, gördünüz mü? Çok şaşırtıcı!
Hiç gördünüz mü?
Evet, başka ne var?
Kontrol sahibi. -Negatif duygular!
Haydi devam edelim. -Zayıf.
Zayıf! Harika!
Ya da O'Connors caddesinde tuvaletinizi yapmak, bu ne demek?
Bilirsiniz gölün yanında ve GPO'nun önünde küçük bir tuvalet vardır.
Ve kıçınızı silmeye korkarsınız çünkü herkes size bakacaktır.
Bu inanılmaz ve çok komik. -Pekala, öyleyse...
İnanılmaz. -Ne dedin, Mart? -Rüyalar Robert.
Rüyalardan bahsetmiyoruz, seni sersem.
Onu duymadın mı, ha, duymadın mı?
Birkaç hafta sonra dedi.
Bekleyemiyor musun? Seni sersem ihtiyar!
Nesin sen ha? Nesin? Bir aptal!
Ne istiyorsun? -Bir onluk ver.
Artık onluk satmıyorum, o kadar az satmıyorum.
Yolumdan çıkın! -Koca götlü pis ibne!
Seni yakalayacağım pislik! Bu kaçınılmaz!
Gördün mü? Pahalı pantolonuna...
Nike'larına rağmen... Senden daha çeviğim.
Hem de senden daha şişmanım. Bakalım burada ne var?
Paramız varmış... Kıpırdamayı kes!
Ve malımız var.
Araba nereye gitti?
Lanet olsun! Hangi piç...
Kapa çeneni! Seni kıkırdayan kaltak!
Ne zaman dönecek?
Hayır, hayır, o kadar bekleyemem.
Bak dostum bu tam bir saçmalık.
Beni dinle! Böyle acemice şeylerle uğraşmak zorunda değilim.
Lanet olsun!
Bana taksinin telefonunu ver.
İstediğimiz şey bu değil Ben. Bu hazmedilemez.
Fazla sert. -Ama gerçek. Bu doğru.
Bunu biliyorum. -Dışarıda bu yaşanıyor.
Ben insanların görmediği bir dünyadan bahsediyorum Thomas.
İçerideki insandan... -Ama seni bunun için işe almadım.
Hayır. Bir polis kullanmak istiyorsan...
boş vakitlerinde evsizlere yardım eden birini bul.
Başka bir özelliği daha olsun. -Kelt mistisizminden hoşlanıyor.
Öyle mi? Rania? Callart? Bunlar gibi sanatçılar mı?
Phonia Lasta? -Hepsinden, evet.
Bu yeterli değil Ben.
Tamam adam müzikten anlıyor ama bu onu işlemek için yeterli sebep değil.
Fazla sert ve acımasız biri.
Acımasız! Fazla acımasız! -Tamam patron ama...
Daha yumuşak biri, daha yumuşak...
Jerry, şu televizyona çıkma hikayesi de ne?
Gerçeğin ta kendisi.
Yan karakter falan da değil, konusu ben olacağım.
Dalga geçiyorsun Jerry! -İnan bana dostum.
Bu günlerde kimsede cesaret yok. -Ben de böyle söyledim.
Hem de yüzüne.
Bundan kesinlikle emin olabilirsin Jerry. —Kahrolası ibne!
Korkuyor mu? Bence öyle.
O heriflerden biri ona saldırsa karı gibi kaçar, anlıyor musun?
Patronunla öyle konuşman cesurca, buna saygı duyuyorum.
Bence ilerlemelisin. Kendi şovunu yap, adına Sıkı Herifler ve A...lar de!
O zaman beraber çalışabiliriz, ne dersin?
Ödlek pislikler!
Dinle dostum! Suçlar beni bekliyor!
Sonra konuşuruz, olur mu? -Tamam. Görüşürüz.
O... Çocukları.
Bu tavrından hoşlandıklarını mı sanıyorsun? Çünkü kimse hoşlanmıyor.
Hadi! Çok hoşuna gidiyorsa bir daha yap, seni suratsız!
Aslında müdürünle konuşup seni attırmam gerekir ama uğraşamam.
Eminim nasıl davrandığından hiç haberi yoktur.
Hadi! Yapsana! Yapmak istemiyor musun?
Fikrimi değiştirdim.
Şu koridorda kırık bardaklar var John, orayı temizler misin?
Bu benim değil, Thomas'ın eşi. Süpürgeler onda!
Senin işin sana söylediklerimi yapmak, hadi!
Konsantre meyve suyu değil mi? -Evet, öyle.
Yapamam. Beni hasta ediyor, sadece kokuları yetiyor.
Kıpırda! Thomas bekle!
Al bakalım! Başla! -Tamam ahbap!
Sorun yok Thomas, ben sadece...
Tanrı aşkına!
Sana söylemiştim. -Bitti mi?
Bitti mi? -Evet.
Benimle gel.
Thomas! Kimse kayıp düşmeden şu kusmuğu temizle.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım, ben patronunum, ne dersem yapacaksın.
Eve gidince bunu tekrarla, belki kafana girer.
Böyle bir olay daha olursa, duyuyor musun, tek bir olay daha...
Amerika'da söylendiği gibi İYK...
İşleri yoluna koyarım.
Sen sana söylenenleri yapmak için buradasın, çalışmak için.
Bu yüzden oraya geri dön ve öyle yap.
Haydi Thomas! Acele et! Acele edersen koklamak zorunda kalmazsın.
Sabırlı davrandığını biliyorum Karen. -Kes şunu.
Bu doğru, beni alışverişe çıkartman falan...
o dersler...
Belki de ihtiyacın olan başka türlü bir şeydir.
Belki sana çekici olduğunu anımsatacak bir şey.
Belki baştan çıkartılamaya ihtiyacın vardır.
Flört etmeye... Peşine düşülmesine.
İstenmek Karen, ihtiyacım olan bu.
Tamam öyleyse.
Hadi bu konuda bir şeyler yapalım.
İşte bir konu Ben. -Nedir bu?
Çok iyi. -Okuduklarımdan hiçbiri iyi değildi.
Biliyor musun Ben, tavrından sıkılmaya başladım.
Eğer sen seçemiyorsan sorun değil, ben senin için bir tane seçtim.
Oku, hazırlıklarını yap ve işe başla.
Bu konu tartışmaya açık değil, Ben.
Efendim?
Bizi istiyorlar. -Ne?
Televizyona çıkmamızı istiyorlar.
Şu otobüs kazası yüzünden, bir adam aradı, röortaj yapmak istiyorlar.
İlgileniyorsak onu geri arayacağız.
Jonesy oranın gidilecek en iyi yer olduğunu söyledi.
Belki en iyisi değil ama en kolayı. -Eğer çaresizsen...
Ama çaresizim John, sen de biliyorsun.
Aman tanrım!
Görüyor musun, buradaki rakiplerin bunlar.
Yaşlılardan bazıları oldukça sevimli.
Hepsi çok yaşlı değil. -Hani neredeler?
Jonesy kalmak gerektiğini söyledi.
Etrafı kolaçan edeceğim.
Bir Guinness lütfen.
Seni küçük piç! -Ne?
Demek olgun kadınlardan hoşlanıyorsun.
Ne biçim bir herifsin sen?
Kendi işim var, fish n' chips dükkanı.
Balık sever misin? -Bazı balıkları.
Fish n' chips'lerde satılanları değil.
Anlıyorum. Ama patates kızartması seversiniz.
Ben soğan kızartması severim.
Anladım.
Ben pek sevmem.
Tek ön yargılı olduğum nokta bu. Tutkulu bir tip değilim.
Bakın hanımlar, sözü dolandırmayacağım.
Ama iş konusunda uyumlu değilsek...
İşte ondan hoşlandım. -Kimden?
Şu genç çocuktan mı? -İki kişiler.
Dansa kaldırırsa ötekiyle dans eder misin? -Yapma Noeleen.
Hadi! Sadece bir dans.
Gerçeklerden bahsedelim! Benim yaşımda bir kadın, böyle bir yerde...
Yalan söylemenin ne anlamı var? Benim felsefem bu!
Gerçekler! Hayat çok kısa!
Nerede kalmıştım?
Tabi ya hormonlar!
Hayır çok kötü bir şey değil çünkü...
itiraf etmeliyim ki onları almaya başladığımdan beri....
çok fazla erotik duygular hissetmeye başladım.
Senin gibi genç erkekler neden hoşlanır biliyor musun?
Biraz olgun birinin sevgisi!
Sen bunun eksikliğini çekiyorsun çünkü bunun peşinde değilsin.
Sana bir şey söyleyeyim...
Ben çok şen şakrak biriyim. Hem de çok.
Dürüst konuşmaların için çok teşekkür ederim ama...
ben sadece arkadaşımı bekliyorum. Kusura bakma!
Sorun değil. Seni daha fazla rahatsız etmeyeyim.
Birini buldum. -Öyle mi? Nasıl biri?
Beğeneceksin, oldukça hoş biri. -Ben de bunu merak etmiştim.
Soldaki mi? -Evet soldaki.
Hadi yanlarına gidelim.
Tamam.
Umarım biliyorsundur benim ilgim yok. -Benim de.
Yani hiçbir şey olmayacak. Sadece dans edip, eğleneceğiz.
Ve onlar bitirdiğinde, biz de dansı bırakacağız.
Parfümün ne? -Hey!
Sadece soruyorum. -Hey!
Buraya sık mı gelirsin?
Evet? Hayır?
İlk kez geliyorum.
Nasıl olacağını bilemedim, şeylerle...
Yaşlı insanlarla... Sorun değil.
Benim hakkımda ne düşünüyorsun?
Sen biraz utangaçsın Oscar.
Bence sen...
Bence sen çok hoş birisin.
Benimle eve gelmek ister misin?
Biliyorum fazla aceleci... -Yo, yo...
Gelir misin?
Blue Enigma... -Ne?
Parfümümün adı...
Hey! Sen demiştin ki...
Sen bir arkadaşına eşlik ettiğini söylemiştin, buna nasıl cüret edersin?
Eğer beni istemiyorsan, bunu bana söylemelisin.
Bu da kim? -Bana gerçeği söylemelisin.
Buraya geliyorum ve... Asıl sen kimsin?
Adam benimle dans ediyor. -Bu ne cüret?
Buraya kadar geliyorum ve sen bana diyorsun ki...
Tatlım benim işim bitti, tuvalete gidiyorum.
Noeleen! -Sana demin söylediklerimi duymadın mı ha?
Ben buraya kadar geliyorum ve seni böyle buluyorum.
Ne dediğimi anlıyor musun?
Seni koca yalancı!
Oscar, buradan ayrılıyoruz, duydun mu? Gitmemiz gerek.
Lanet olsun! -Seni pislik!
Ne yapmak istersin? Dışarı çıkalım mı?
Evde kalsak olmaz mı? -Yine mi?
Neden olmasın?
Ben banyoya giriyorum. -Yardım ister misin?
Bir bardak şarap getirebilirsin.
Alo? -Deirdree'yle görüşebilir miyim, lütfen?
Kim arıyor? -Ben John.
Eskiden onunla çıkan John mu? -Evet.
Üzgünüm ama telefonu ona veremem.
Nedenmiş o? -Seninle rakibiz, öyle değil mi?
Sen eski sevgilisin... -Sam, kim arıyor?
Beni arıyorlar Deirdree.
Ne istiyorsun sen?
Onu geri kazanmak mı? Sana dönmeyecek.
Öyleyse sorun ne? -Sorun bunun beni rahatsız etmesi.
Bak kötü biri olmadığından eminim ama Deirdree söz konusuysa benim düşmanımsın.
Dostum benimle düşman olmak istemezsin.
Hayatını cehenneme çevirebilirim. Bunu bilsen iyi olur.
Benimle böyle konuşursan kel kafanı kırarım ahbap.
Ve kel olduğunu biliyorum. Senin en kötü düşmanın...
benim, duydun mu?
Selam John. Olanlara üzüldüm dostum.
Bir bira versene Seamus.
Ayrıldığınızı duydum. Bu arada artık başkasıyla yaşıyormuş.
Bize katılsana, ikram edecek biramız... -Ve bir teklifimiz var.
Biraz para kazandırma potansiyeli olan bir teklif.
Çok para kazandırma potansiyeli var.
Hadi yanımıza gel.
Şu sıralar kendimi iyi hissetmeye ihtiyacım var Oscar.
Biraz şefkate...
Bana şefkat gösterebilir misin?
Aman tanrım. -Baksana dostum...
Biraz acıyla karışık zevk, bilirsin işte.
S..im beni öldürüyor. Bütün kemiklerim ve kaslarım ağrıyor.
Ama hayatımdan memnunum. -İyi. Sana bir teklifim var.
Ne? -Bir iş. Hadi gel, yukarıda anlatırım.
S..im John... -Bunu söyleyip duruyorsun.
Sana söylüyorum acı/zevk.
Her yanım ağrıyor.
Taşaklarımın halini sorma bile!
Kız arkadaşını rehin alacağız. Dediklerimizi yapmazsa onu öldüreceğimizi söyleyeceğiz.
Onu bankaya götürüp, orada bekleyeceğiz.
Bize parayı getirdiği zaman onu serbest bırakacağız.
Maske takacağız, ya da kimliğimizi saklayacak herhangi bir şey.
Ama asıl mesele, ki işin en keyifli yanı bu...
kız arkadaşı Deirdree.
Şaka yapıyorsun, yani adam. -Kel herif. O lanet olası kel.
Var mısın? -Hiç sanmıyorum.
Ne? -Neden onu aramıyorsun?
Onu geri istediğini söyle. -O iş bitti dostum. Yeni plan bu...
Bu iş çok riskli dostum. -Ama eğlenceli. Sadece parayla ilgili değil.
Tamam öyle ama tatmin hissi... -O seni ilgilendiriyor John.
Ne? -Sen tatmin olacaksın. Üzgünüm.
Yapma! -Çok büyük iş, ben yokum.
Sana da bu işe bulaşmamanı tavsiye ederim.
Ben bu işe bulaştım bile. Bu teklifi geri çevirmeyeceğim.
Ve katılmıyorsan bana kazık atıyorsun demektir.
Ne? Siktir! -Asıl sen siktir!
Hiçbir işe yaramazsın. -Elbette yararım.
Lanet olası bunak karılara... -O bunak falan değil.
O yaşlı olabilir ama enerjik biri ve istisnai biri.
Babaanne... -Suratını dağıtmamı istemiyorsan kes şunu.
Sen bir siksin! -Asıl sensin o!
Hayır sensin. Kocaman, kıllı bir siksin.
Kendi yaşında insanlarla yatamıyorsun bile.
Gel buraya! -Bırak beni!
Sana gününü göstereceğim. Çok ileri gittin!
John! Oscar!
Bundan usandım artık! Bn. Rodney'in odasına gelin.
Bu soytarılığa artık bir son vereceğiz.
Henderson!
İyi atıştı evlat!
Bravo John!
İn masamdan. -Yeter artık!
Sersem herif!
Size söyledim, hastaneye gitmeyeceğim. -Bay Henderson bu işe polisi karıştırmayacak.
Ama işinize son vermek zorundayız, John.
Söylemek istediğin bir şey var mı? -S...in gidin!
Tamam Tony, sorun değil. Bunu bekliyorduk.
İşlerin buraya varmasından ötürü çok üzgünüm.
S...ir git! -Hey! Yeter artık!
Boş ver Tony! O incelikten yoksunsa ya da eee....
orijinallikten... -Seni de si...im!
Merhaba! -Nasılsınız?
Kadının makyajına bak.
Lanet olsun! Kendini güzel mi sanıyor?
Hey! Siz televizyondan mısınız? -Evet.
Beni de çıkartın. -Olmaz. -Hadi lütfen, çıkart beni.
Sizin için dansederim.
Ne düşünüyorsun? Nehir dansı bu...
Pekala! Hazır mısınız? -Evet.
Hadi kahramanlık açısı alalım, epik çekim...
Işıkla ilgili bir sorun var, nasıl düzeltebileceğimi bilmiyorum.
Kızın dudaklarının çevresinde gölge var.
Onun gölge olduğunu sanmıyorum. O bir bıyık Wayne.
Bu sinir bozucu, öyle değil mi?
Affedersin Sally... -Şu epik çekim saçmalığını duydun mu?
Bir dakikalığına bu kareden çıkar mısın?
Sadece bir dakikalığına.
Tamam Maura. Otobüs devrildiğinde ne oldu?
Oldukça şaşırtıcı olsa gerek. Bize ne hissettiğini anlatır mısın?
Hey!
Yakala şunu.
Pekala Maura! Bu çekim için Sally'i alabilir miyim?
Bıyık için elinden geleni yap. İstersen dar açı kullan.
Sana söyledim, basitçe çeksek şimdi eve varmıştık.
Kahrolası epik çekim!
Sally!
Tamam, hadi başlayalım.
Evet, bu kesinlikle o.
Başın sağ olsun dostum.
Ciddiyim.
Peki ya teyp? -Yok.
Ya kasetler? -Hayır.
Demek pislikler zevk sahibiymiş.
Bunu filmine koyacak mısın Jerry?
Efendim? -Sence bir erkek misin Ben?
Evet. -O zaman öyle davran.
Beni yine de çek. -Ne?
Kendi filmini yap. Yani aletlerin var değil mi?
Kameralar falan, ses cihazları...
Toplumun alt katmanlarını çekmek istemiyor musun, öyle demiştin.
Biliyorum. -Bir öncü olduğunu söylemiştin.
Ama öncüler böyle yaratırlar.
Sistemin dışında...
Evet, öyle.
Eğer buna hazırsan, haydi yapalım.
Eğer değilsen, tamam, sorun yok. -Hayır.
Konformistçe davran. -Hayır bunu isterim. Sadece...
Ya hep ya hiç Ben.
Ya hep ya hiç!
Bu akşam yürekli şehrimizde, bir kaza faciaya dönüşebilirdi...
yoldan geçen bir kaç cesur insanın müdahalesi olmasaydı...
İçlerinden biri şimdi yanımızda.
Biz insanların... Aslında ben...
İnsanların hayatlarının tehlikede olduğunu düşündüm.
Bu yüzden arabanın tepesine atladım.
Aslında otobüs yana devrilmişti bu yüzden üstüne atlamak zor değildi.
Aman tanrım! -Ne oldu?
Berbat gözüküyor anne.
Pek bir şey kaçırmadın, sadece kız kardeşindi.
İyi miydi? -Pek sayılmaz.
Aslında doğruyu söylemek gerekirse biraz deli gibiydi.
Bok gibiydim. -Hayır değildin.
Saçım bok gibiydi. Evet öyleydim.
Bıyığım! Burt Reynolds'a benziyordum.
Lanet olsun!
Bu gece evde kalsak olur mu?
Ne? -Senin için önemli mi?
Sam! -Yapma Deirdree, her gece çıkmak zorunda mıyız?
Her gece mi?
Kirayı ben ödüyorum. Kendiminkini ve seninkini, sana para veriyorum...
iyi davranıyorum. Bu yetmez mi?
Benim istediğim bu değil Sam? -Ne istiyorsun öyleyse?
İndir beni! -Hayır. -Sam!
Saçmalıyorsun!
Ne oluyor be? Kahretsin!
Beni dinle! Dinle!
Bu... Bu artık... -Oscar üzgünüm. -Bu fazla oldu.
Senin derdin ne? Tanrım!
Başlarda ilginçti ama, çenemi kırıyordun.
Gitme Oscar, lütfen kal.
Lanet olsun.
Eğer sert seks seviyorsan öyle birini bul, benle olmaz.
Bir daha yapmayacağım. -Artık görüşmeyelim.
Oscar lütfen, Oscar!
Seni bir daha görmeyeceğim.
Oscar bir daha yapmam.
Kahrolası çenem!
Orada olduğunu biliyordum ama önemsemiyordum çünkü görmüyordum.
Artık görüyorum.
Artık daha önce neden fark etmediğimi anlamıyorum.
Belki de onu bir tür yas işareti olarak taşıyordum.
Bilmiyorum. -Ya da cesaret...
Sen çok zor şeyler atlattın aşkım.
Haklısın. Kendimi diğerlerinden ayırıyordum.
Peki ya sen anne? Hiç birini bulmayı düşündün mü?
Yeniden evlenmeyi?
Bunu istesem bile olacağını hiç sanmam.
Baban... Bilmiyorum... Kendimi...
Ona ihanet etmiş gibi mi hissedersin?
Hayır, sanmam. Bence bunu yapmamı isterdi.
Sadece...
kendimi hala ona yakın hissediyorum.
Hayatımda öyle birinin olması, onun kadar özel birinin...
sanırım bu yeterli.
Zaten kim bana onun verdiklerini verebilir ki?
Ne demek istiyorsun? -Bilmem...
Öncelikle sevgisini...
evimi...
birlikte geçirdiğimiz zamanları...
Çok güzel anlar yaşadık Sally.
Bir sürü anım var.
Bana verdiği çocuklar...
Benim güzel çocuklarım.
Bıyıklı ya da bıyıksız halinle sen...
bütün bunlar bir hediye gibi.
Sen bir hediyesin Sally. -Anne!
Neden daha fazlasını isteyeyim ki?
Çok ciddiyim tatlım.
Biliyorum.
Öyle yalnızdım ki anne.
Biliyorum bebeğim, biliyorum.
Her şey yoluna girecek.
Güzel yemek. -Neredeyse anneminki gibi.
Çok iyi yemek yapardı. Yengeç etiyle falan...
Çöpe giden şeylerle. -Sosunuz var mı?
Var. -Ne önemi var ki?
Her neyse! Saat kaç?
Saat yediye kadar bekleyelim. Saat sekiz gibi oraya gideriz.
Böylece kapıyı çalmamız çok tuhaf olmaz.
Ben konuşamam bunu unutma. -Kesinlikle!
Kafanı sallarsın ya da her neyse...
Yazarım diye düşünmüştüm.
İşte!
Seni leş herif! -İster misin?
Güzel oluyor.
Ver bakalım deneyelim.
Çok lezzetli!
Ver bakalım.
Çok güzel!
Yüzümüze ne takacağız Lehiff.
Bize göstersene. -Burada mı? Kafanı kullan dostum.
Hiç fena değilmiş. -Sana söyledim.
Daha sonra gösteririm, tamam mı?
Çok lezzetliymiş oğlum.
Dikkatli ol, seni sersem!
Müzik koysana! Havaya girelim.
Ne var orada?
Clament! -Boş versene!
Şuna bak! Şaka dükkanından aldım.
Bankaya yürürken takarız.
Bakanlar gerçek insanlar görürler ve korkacak bir şeyimiz olmaz.
Çok akıllıca! -İnanılmaz değil mi?
Bizi yakalamak için Steven Hawking olmaları gerek.
Yoksa Hawkins miydi?
Hawkins! -Hawking!
"SOKAKLARDA..."
"DEDEKTİF JERRY LYNCH'LE"
Kız kardeşin nerede Carl? -Bilmem, bir şeyler arıyordur.
Bilmiyor musun? Bulmak için ne yapar?
Her şeyi yapar Jerry. -Kameraya konuş.
Kameraya konuş Carl.
Benimle yatar mı? -Yatar.
Orospu! -O orospu değil.
Kenara çekil!
Bu adamı uzun zamandır gözlüyoruz.
Doğru söylüyor. Rahat rahat sıçamıyorum bile.
Bize şu arabayla geçerken ateş etme numaranı göster.
Anlatsana Jerry! Nedir bu? Film mi çekiyorsunuz?
Seni lanet bok çuvalı!
Bu bir belgesel.
Ne hakkında?
Bok çuvalları hakkında.
Kameraya hayatını kazanmak için ölüm satmanın nasıl olduğunu anlat.
Hadi! Zavallı bağımlıları pislikle beslemek...
Siktir git!
Bu aralar çok iyi durumdasın, öyle değil mi?
Şampiyonu yenebilir misin?
Bence bunu yapabilirim Jerry.
Bunu çekiyor musun Ben? -Bence seninle dövüşebilirim.
Ne demek istediğimi anlıyor musun, pislik işte!
Sadece bundan anlarlar Ben.
Tanrım!
Nasılsın?
Kim o Deirdree?
Pekala, bunlar Sam'le gidecekler, tehlikeli olan ben de seninle kalacağım.
Anladın mı? İyi.
Tamam mı Sam?
İyi! Pekala!
Kötü davranma dostum. -Davranmam.
İyi davran! -Tamam.
Tamam, hadi gidelim.
Böyle bir herifte ne buluyorsun, ha?
Seks açısından fazla iyi olamaz.
Bana cevap verebilirsin.
O kız senin için biraz genç değil mi?
Kaç yaşında? Yirmi beş? Yirmi altı?
Ve çok da güzel.
Sanırım eski tür paraya dayalı ilişkilerden, öyle değil mi?
Dünyanın başlangıcından beri böyle...
Bak sana ne diyeceğim. Bir kez buna benzer bir şey yaşadım.
Tabi ben kendi karımdan bahsediyorum. O da benden genç.
O zamanlar Morden'da oturuyorduk.
Geceleri birbirimize sokulurduk.
Karnımızda kelebekler uçuşurdu.
Seninkisi bunu yapıyor mu? Hayır mı?
Daha da önemlisi sen ona böyle hissettirebiliyor musun?
Burası senin mi? -Hayır.
Demek kiralık.
Böyle bir yerim olsun isterdim.
Çok iyi bir yer olduğundan değil.
Ama insan biraz kanaatkar olmalı, değil mi?
Şuradaki bir çin tavası mı?
Çok güzelmiş.
Çok pratikler değil mi? Bir sürü şey için kullanabiliyorsun.
Sanırım...
Benim de birkaç mutfak malzemem var.
Çin tavaları, blenderlar. Artık ev hayatına geçme vakti geldi diyorum.
Dünyayı dolaşmak yerine bir yere yerleşmeli.
Ne yağı kullanıyorsun? Zeytinyağı en iyisi diyorlar.
Ben de onu kullanıyorum.
Ucuz kızartma yağı kullanmaya kıyasla üstünlükleri nedir anlatsana.
Merak ediyorum.
İçeri gir ve bana çay yap.
Hadi!
Hadi, git bakalım.
Ne demek istedin Mick?
Neden karınla ilgili bu şeyleri anlattın?
Bütün bu hikayeleri. -Ha, evet.
Sence ona aşık değil miydim?
Gerçek aşk dostum...
Eğer hissediyorsan hissediyorsundur.
Ne düşünüyorsun? -Haklısın.
Sen hissediyor musun?
Deirdree'yle dostum...
Evet.
Evet dostum, öyle.
İşte bundan bahsediyordum.
Demek benimle uğraşmaya kalktın.
Seni akbaba gibi izleyeceğim.
Şeker istemiyorum. Çikolata sosu koy.
Çikolata sosu mu? -Evet, yanlış bir şey mi bu?
Bu seni hiç ilgilendirmez.
Herkes böyle içiyor.
Güzel bir sabah, değil mi?
Merhaba Sally. -Merhaba.
Çalışmıyor musun? -Bugün izin aldım.
Aslında oradan ayrılmayı düşünüyorum. -Öyle mi?
Evet, canımı sıkıyorlar.
Sen neler yapıyorsun? -Gelecek hafta doğumgünüm.
Öyle mi? Mutlu yıllar! -Sağol.
Annem bana bir hediye çeki aldı.
Bilirsin işte, bütün dükkanlarda geçiyorlar.
Ben de güzellik salonuna gitmeye karar verdim.
İyi bir masaj yaptıracağım. -Kendini şımartacaksın öyle mi?
Biraz yüz bakımı... Kesinlikle, evet.
Bıyığımı aldıracağım. -Hangi bıyığı?
Yapma Oscar. -Oradaki bir parça tüy bıyık sayılmaz.
Bütün gereken biraz rengini açtırmak.
Kahve içer misin?
Ben de sana ulaşmaya çalışıyordum.
Telefonuna ne oldu? Bozuldu mu?
Ya da konuya gelecek olursak... Biraz yavaşlar mısın?
Asıl konuya gelecek olursak, dün akşam neredeydin?
Beni rahat bırak Karen. -Ne dedin?
Tamam, seni anladım. Hayatında yeni biri var, değil mi?
Şimdi her şey yoluna girdiğine göre arkadaşa ihtiyacın yok.
Onları terk edebilirsin. Öyle mi?
Bir saniye dursana, kahrolası!
Bu yüzden mi?
Seninle onca uğraştıktan sonra, harcadığım onca zamandan...
Sana dur dedim.
Çek o pis ellerini üstümden.
Şuraya bak! İşte geliyor.
Hayatlarımız değişecek.
Zengin olmaya hazır mısın?
Hazır mısın lanet...
Ne yapıyor bu?
Sam!
Neler oluyor?
İnanamıyorum. -Üzgünüm Noeleen!
Neler oluyor? Karının biri... İnanılmaz feci dövüyor.
Adamın canına feci okudu.
Üzgünüm. Üzgünüm Noeleen. -İyi misiniz?
İyi misiniz? -Evet, iyiyim.
Tam vakti. Hadi gidip çantayı kapıp, uzaklaşalım.
Hayır olamaz! Polisler!
Hadi dostum arabayı çalıştır. Uzayalım buradan. Tanrım!
Hadi! -Geri çekilin bayan!
Olanlara inanamıyorum. Kimdi o?
Bilmiyorum.
Her şey boşa gitti.
Aldığımız onca risk, onca çalışma boşa gitti.
Cathy'e bankanın parasını ödeyeceğimi söylemiştim, şimdi ne diyeceğim?
Bir kavga daha. Bir sürü küfür ve bağırtı...
Çim biçmeye başlarım herhalde.
lanet olsun!
Otobüse taş atan küçük pislik şu!
Ne yani? Geri gitmemiz gerek!
Boş versene! -Ne demek boş versene?
Deirdree ne olacak? -Ona aşık olan sensin.
Sen geri dön. Benim kendi işim var.
Mick!
Pekala! İşte geliyorum!
Aşkı bulmak çok zor. -Evet, öyle.
Buraya nereden geldik? -Bilmem.
Ve korkutucu da...
Çok fazla kötü karar verebiliyorsun. -Evet, bir sürü yanlış seçim, kesinlikle.
Potansiyel kalp kırıklıkları... İncinmeler...
Ama yine de denemeye değer. -Öyle mi düşünüyorsun? -Evet.
Sen öyle düşünmüyor musun? -Hayır, düşünüyorum.
Yani başka ne var ki? -Kesinlikle!
Hayatta başka ne var ki?
Kim o?
"BENİM"
Neler oluyor?
Bu da ne demek?
Sana neden inanayım ki? Benimle dalga mı geçiyorsun?
Al şu lanet şeyi. Neler oluyor oğlum?
Ona vurdun mu? -Kaçmaya çalıştı. Deli kadın da kim?
"Sana iyi davranmanı söylemiştim." -Boş versene! Siktir!
Diğerleri nerede?
Yazmayı bırak da söyle. Duyuyor musun? Ver şunu!
"SENİ GÖT!" -Ben mi? Sensin göt!
Eğer işler sarpa sardıysa nasıl olduğunu bilmek istiyorum.
Artık konuş benimle. Para kimde? -Neden vurdun ona?
Çünkü o amcığın teki! -John!
Şimdi bana işi niye batırdığınızı anlat. -John!
Çeneni kapa yoksa yine yersin yumruğu!
Ve bana hikaye anlatmayı bırak.
Anlat bana!
Lanet olsun! Bak bana ne yaptırdın.
Lanet olsun!
John!
Lanet olsun! Lanet olsun!
Çok geç kaldım!
Randevum ondaydı, kaçırırsam... -Acele etsen iyi olur.
Seni gördüğüme sevindim Oscar.
Eğer işi bırakmak istiyorsan bence lanet işi bırak.
Sana hak ettiğin gibi davrandıkları bir yere git.
Kahve için sağol.
Sally!
Bir akşam çıkmak ister misin?
Sıkı bir gündü değil mi? -Evet.
Saygı, dostum. Her şey karşılıklı saygı...
Atla arabaya! -Ne?
Henüz işimiz bitmedi. Gel hadi.
Hiç hızlı takipte bulunmuş muydun? -Hayır.
Çok eğlencelidir.
Hay aksi şeytan!
Bu noktada erkeklerle ibneler birbirinden ayrılır.
Konuşurken beni çek Ben.
Hadi! Seni pislik!
Cesaretin var mı?
Yapabileceğinin en iyisi bu mu?
Lanet olsun!
Demek işime mal olursun ha!
Şehir dışına çıkıyor.
Yavaşla Jerry!
Kapa çeneni!
Tam arkandayım küçük pislik!
Sana zarar vermeyeceğim, buraya gel.
Hadi tampona bas. Ağırlığını ver ki arabadan inebileyim.
Lütfen!
Üzgünüm koyun.
Seni öldürmem gerek.
Artık acı çekmezsin.
Seni pislik! Arabamı çaldın.
Ayaklarıma işememeliydin ahbap.
Lanet olsun! Kasetlerimi de çaldın...
Berbat müziklerdi.
Demek onları dinledin, it herif!
İşte sana bir ikiyüzlü!
Herneyse, bazılarımızın sahip olduğu zevler...
senin gibi pislikler için erişilmez.
Sende bunu anlamak için gereken Kelt ruhu yok ahbap.
Elbette var.
Bu çok cesur bir ifade, değil mi?
Bunu ispatlama şansına ne dersin?
Sen ve ben. Yumruk yumruğa...
Kazanırsan gitmene izin vereceğim.
Pekala! Bunu kaydediyor musun Ben?
Ben! Ben! Hadi!
Bu bölümün adı...
Kişisel Adalet olacak.
Tamam mı? Hadi! Gel bakalım bok çuvalı!
Sağol evlat!
Jerry! Jerry!
Burada biten takip hayvanların ölümüyle, acımasız bir yüzleşmeyle...
ve bir yaşamın kaybıyla son buldu.
15 yıllık, tanınmış bir polis memuru olan dedektif Jerry Linch vurulurken...
Para için miydi? -Hayır.
Beni incitmek için mi? -Deirdree!
Onu mu? -Belki biraz, emin değilim.
Sen bir sersemsin John, bunu biliyor musun?
Hep öyleydin. -Biliyorum.
Seni tanıdığımdan beri hep aynı saçmalıklar.
İstediğine ulaşmak için en uzun yolu seçip yoldaki her şeyin içine ediyorsun.
Bana sormak dışında her şeyi yaparsın değil mi?
Beni reddedebilirdin. -İstediğin şeyi söylemekten başka her şey...
Bu riski göze almak zorundaydın John.
Evet haklısın, seni reddedebilirdim.
Ama öte taraftan... Anlıyor musun?
Biliyorum. -Belki kesin değildir, değil mi?
Hayır. -En fazla belirsizlik içerir.
Bana ne istediğini söyle John.
Hey şu haline bak! Ne hale gelmişsin?
Sonra görüşürüz John. -İç organlarına gelmemiş.
Oldukça maceralı geçmiş ha? Anlat bakalım.
John!
Hadi dostum! Anlat!
İnsanın değiştiremeyeceği şeyler olur. Onlara alışmaktan başka seçenek yoktur.
Ama başka konularda, durumunu düzeltme bir şeyleri değiştirme şansın vardır.
Böyle yaparsın değil mi? -Evet.
Kendini mutlu etmen gerekir, işte bu felsefedir George.
Hayat budur.
Hadi!
Biraz daha!
Her şey bundan ibaret. Tatmin!
Örneğin beni ele alalım.
Ben sakatım, bana böyle diyebilirsin...
Baksana! Hey! Baksana!
Nasılsın dostum?
Çok korkuyorum. -Sakin ol. Kimse bir şey bilmiyor.
Hastanede ne anlattın? -Soyulduğumu ve kanala atıldığımı.
Bir sürü yalan işte. -Sakin ol. Sorun çıkmayacak.
Peki ya Deirdree?
O bir şey söylemez.
Hayır. Aranız ne durumda yani?
Küçük aranıza son verdiniz mi?
Hey! -Ne var?
Seninle yarışırım. Tekerlekli sandalyenin kralı burada benim.
İyi. -Ben.
Korkuyor musun dostum?
Kralla yüzleşmekten korkuyor musun?
Çünkü sen kral değilsin. -Hayır değilim.
Belki prens olabilirsin.
Girin!
Selam Jerry!
Beni haberlerde gördün mü? -Evet.
Kahraman dedektif. -Evet, evet.
O şekilde anlatılması gerekiyordu.
Biliyorum. -Hayatımı kurtardın.
Hey! -Kahraman sensin Ben.
Ben ciddiyim.
Saygımın bir nişanesi olarak, ne saygısı, hayranlığımın...
bunları almanı istiyorum.
Phonia Lasta! -Bütün albümleri.
Ruhunu tanıyorum Ben. Benzer bir ruh.
Gidip idrar torbamı boşaltsam iyi olacak.
Hiç süphesiz yeniden görüşeceğiz. -Sokaklarda, değil mi?
Sokaklarda...
Acaba...
Seninle biraz konuşabilir miyiz?
Merhaba Maura! -Selam John!
Konuşabilir miyiz?
Elbette!
Çeneni kapamazsan, seninle yarışırım.
Sana söylemek istediğim birkaç şey var, tamam mı?
Hiçbir şey istemiyorum, kendini baskı altında hissetme.
Tamam. -Sadece dinle!
Bunlar hep istemiş olduğum ve hala istediği şeylerin bir listesi.
Çok uzun zamandır...
Artık böyle yaşamaktan usandım.
Seninle olmak istiyorum. Seninle yaşamak istiyorum.
Ve en sonunda seninle evlenmek istiyorum.
Senden çocuk sahibi olmak istiyorum. Ya da...
Benim senden çocuk sahibi olmamı istiyorsun.
Bir sürü çocuk. Üç, dört tane... -Devam et.
Seninle beraber yaşlanmak istiyorum.
Ve bilmek istiyorum. En önemlisi de bu...
Bilmek... Tamam mı?
Senin de böyle hissettiğini...
Hepsi bu.
Bu çok mu zordu?
Yeterince zordu.
Ben de böyle hissediyorum.
Ne oldu? -Annenin önünde olmaz.
Seni lanet ahlakçı!
Onların umrunda değil.
Beni aldatacak mısın? -Asla.
Bana bakacak mısın? -Daima.
Beni ihmal edecek misin? -Hayır.
Bana elini kaldıracak mısın? -Hayır!
Üstüme sıçacak mısın? -Yapmamı ister misin?
Seni benzeteceğim. -Hadi! -Yürüyün!
Hazır! Başla!
Hadi seni sersem ihtiyar.
Evet! Beni gördün mü ha? Gördün mü beni?
Tekerlekli sandalyelerin kralı benim.
Bütün tekerlekli sandalyelerin kralı benim.
Seni televizyonda gördüm. -Öyle mi? -Çok utangaçtın.
Teşekkürler, teşekkürler.
Çünkü siz kimi destekleyeceğinizi biliyordunuz.
Demek sen ve Sally berabersiniz. Nasıl gidiyor?
Harika bir sevgili, sana dün gece yaptıklarımızı anlatayım da...
Anlatma dostum, tanrı aşkına!
Haklısın! Bunu kendime saklayacağım.
Değerini bileceğim. -İşte böyle.
Tadını çıkartacağım.
İşsiz olmak nasıl? -Harika! Erken kalkmak yok.
Emir almak yok. -Henderson yok!
En iyi yanı da bu. O pislik olmadan özgür olmak.
Kesinlikle!
Çıkıyor musunuz Bay Henderson? -Evet, Bn. Rodney.
Amerika'da söyledikleri gibi biraz keyif yapacağım.
Bazılarımız şanslı değil mi?
Ben patronum.
Ben otoriteyim.
Siz yönettiklerimsiniz.
Benim altımdasınız.
Güç bende.
Bende ne var? Duyamıyorum yüksek sesle konuş, ne var bende?
İşte bu çok doğru!
Bu tamamen...
Bu da ne?
Nerede bu şey? -Git elinle değiştir.
Üstünde mi oturuyorsun? -Sanma elinle değiştir dedim.
Bu iyi.
Hayır, bunu seyretmiştim. Başka bir şey aç.
Altında mı?
İleri git! Hadi! Hayır! Bir geri gel!
Bir geri!