Tip:
Highlight text to annotate it
X
Tanrı'nın el işini düşünün, onun
çarpık yarattığını, kim düzeltebilir?
Sadece Doğa Ana'ya müdahale
edeceğimizi düşünmekle kalmıyor...
...Ana'nın, bizden bunu
beklediğini de düşünüyorum.
Çeviri: DivXForeverTG
Gattaca'ya hoş geldiniz.
Gattaca saati 07:14.
Çalışma ortamını öyle temiz
tutuyorsun ki, Jerome.
Neredeyse tanrısal.
- Öyle demezler mi?
- "Tanrısal".
Uçuş planını gözden geçirdim,
milyonlarca tuş basımında, tek hata bile yok.
Olağanüstü!
Bizi Titan'a...
...senin gibi birinin götürmesi doğru.
Komite görevi onayladı mı?
Ertelenme söylentileri dolaşıyor.
Söylentileri dinlememelisin.
Bir hafta sonra uçuyorsun.
İdrar testin var.
İdrar testi yaptırmanız
belirtildiyse...
...lütfen test merkezine gidiniz.
Jerome, utanma.
Emir gereğince yapılıyor.
Bunun ne harika bir donanım
olduğunu hiç söylemiş miydim?
Buraya her geldiğimde.
Mesleki tehlike.
Gün içerisinde çok karşılaşıyorum.
Seninkiyse istisnai bir örnek.
Ailemin neden bana da böyle bir şey
sipariş etmediğini anlamıyorum.
Her neyse.
Sana oğlumdan bahsetmiş miydim?
- Hayır etmemiştin.
- Bir ara hatırlat.
Demek yakında yukarı çıkıyorsun.
Bir hafta kaldı.
Lütfen bana heyecanlandığını söyle.
Hafta sonunda söylerim.
Tebrikler, Jerome.
Teşekkür ederim.
Kaç uçuş oluyor gün içinde?
Bir düzine mi?
Bazen daha fazla.
Hepsini izleyen tek kişi sensin.
Eğer umursamıyormuş gibi yapacaksan,
yukarıya bakma.
Olaylar arasında, en önemsiz olanı.
Birinci sınıf pilot
Jerome Morrow...
...Satürn'ün 14. uydusu Titan'a
yapılacak bir yıllık...
...insanlı görevine çıkmak üzere.
Yüksek prestijli bir görev.
Yine de, Jerome için...
...seçilmesi, doğduğu gün
garantilenmişti.
Böyle bir girişim için gereken
tüm yetilerle bezenmiş.
Kesinlikle eşsiz bir
genetik aşama.
Jerome Morrow'un
ilerlemesinde...
...dikkate değer
hiçbir şey yoktu.
Benim Jerome Morrow
olmamam dışında.
Bana Riviera'da hamile kalınmış.
Fransız Rivierası'nda değil.
Detroit çeşitlemesi.
Derler ki, aşkta hamile
kalınan çocuğun...
...mutlu olma ihtimali yüksektir.
Artık böyle bir şey söylenmiyor.
Annemin, kendini neden
genetikçisinin değil de...
...Tanrı'nın ellerine bıraktığını
hiçbir zaman anlayamadım.
Eskiden önemli olan tek şey, on el,
on da ayak parmağı olmasıydı.
Artık değil. Şimdi, doğumdan
bir kaç saniye sonra...
...ölüm nedenim ve zamanım
tam olarak biliniyor.
Nörolojik problem:
%60 olasılık.
Manik depresyon:
%42 olasılık.
Dikkat eksikliği:
%89 olasılık.
Kalp hastalığı...
...%99 olasılık.
Erken ölüm riski.
Beklenen yaşam süresi: 30,2 yıl.
30 yıl.
Adı ne olacak?
- Anton.
- Hayır!
Vincent Anton.
Evet. Bu güzel bir isim.
Başaracak, biliyorum.
Küçüklüğümden itibaren, kendimi
başkalarının gördüğü gibi görmeye başladım.
Kronik hasta.
Her sıyrık ve burun akıntısı...
...ölümcül birer hastalıkmış
gibi davranılırdı.
Üzgünüm.
Sigorta bunu kapsamıyor.
- Eğer kendisi düştüyse...
- Bana her şey söylendi...
Keşke yapabileceğim
bir şey olsaydı.
Zamanın diğer ebeveynleri
gibi onlar da...
...artık doğal sayılan yollarla
dünyaya getirebilecekleri...
...ikinci bir çocuğa
karar verdiler.
Alınan yumurtaların, Marie...
...Antonio'nun spermleriyle döllendi.
Elemeden sonra, sağlıklı
iki oğlumuz ve...
...çok sağlıklı iki kızımız olacak.
Doğal olarak hiç bir kalıtımsal
rahatsızlığa yatkınlıkları yok.
Geriye kalan tek şey,
en uyumlu adayı seçmek.
İlk olarak cinsiyetine karar verelim.
Düşündünüz mü?
Vincent'in bir erkek kardeşi
olmasını istiyorduk,...
...beraber oynayacağı bir kardeş.
Elbette.
Merhaba, Vincent.
Ela gözlü, siyah saçlı ve açık tenli
olarak belirtmişsiniz.
Zararlı olabilecek potansiyel tüm
durumları ortadan kaldırdım.
Erken yaşta kellik, miyopluk,...
...alkolizm ve bağımlılık...
...şiddet eğilimi,
obezite gibi.
Biz aslında hastalıkları falan
istemiyoruz ama...
Bir kaç şeyi de hayatın akışına
bıraksak iyi olmaz mıydı diyorduk.
Çocuğunuza mümkün olan en iyi
başlangıcı yaptırmak istiyorsunuz.
İnanın, yeterli eksiklikleri
zaten yerleştirdik.
Çocuğunuzun daha fazla
yüke ihtiyacı yok.
Onun hâlâ sizin çocuğunuz
olduğunu unutmayın.
En iyi yönleriniz onda.
Normal yolla bin kez deneseniz böyle
bir netice elde edemezdiniz.
İşte erkek kardeşim, Anton,
bu şekilde dünyaya geldi.
Babamın adına yakışır bir oğul.
Sana ne söylemiştim?
Ne kadar da büyümüş gördün mü?
Kan kardeşi olma oyunu
oynadığımızda...
...damarlarımda farklı
bir şey aktığını ve...
...eğer bir yerlere
varacaksam...
...bir damladan daha fazlasına
ihtiyacım olacağını anladım.
En sevdiğimiz oyun
"cesaret" oyunuydu.
Anne babamız görmezken, cesaret
edebildiğimiz kadar uzağa yüzüyorduk.
Oyunun amacı ilk önce kimin korkup,
geri döneceğini görmekti.
Haydi, seni ödlek!
Tabii ki o her zaman
ben oluyordum.
Anton daha güçlü bir yüzücüydü...
...ve başarısız olma
ihtimali yoktu.
Belki gezegenlere olan ilgimden...
...belki de buna duyduğum
hoşnutsuzluktan...
...ama hatırladığım kadarıyla
hep uzaya gitmeyi hayal ettim.
700 milyon. 750 milyon.
800 milyon.
850 milyon.
Kaç tane astronot var?
İsteseydim ben de olurdum.
Yemesene.
O Plüton.
Yıllar içinde amaçlarımda
pek fazla değişiklik olmamıştı.
Ailem artık endişeleniyordu.
Gerçekçi olmak zorundasın.
Kalbinin durumuyla...
Anne, kalbime bir şey olmama
ihtimali var.
Yüzde bir ihtimal.
- Bunu göze alıyorum.
- Sorun şu ki onlar almaz.
Dinle. Tanrı aşkına...
...bir şeyi anlamak zorundasın.
Bir uzay mekiğinin içini ancak
onu temizlerken görebilirsin.
Babam haklıydı.
Özgeçmişimle ilgili ne kadar
yalan söylesem de, faydasızdı.
Çünkü gerçek
özgeçmişim genlerimdeydi.
Benden çok daha temiz bir özgeçmişe
sahip bin aday varken...
...neden beni eğitmek
için para harcasınlardı ki?
Elbette ayrımcılık yapmak
kanunlara aykırı.
Buna "gen ayrımcılığı" deniyor.
Ama kanunu ciddiye alan kimse yok.
Durumu bildirmeyi
reddedersen...
...bir kapı kolundan ya da
el sıkışmasından,...
...hatta başvuru formundaki
tükürükten bile örnek alabilirler.
Şüpheler varsa, yasal bir
uyuşturucu taraması, firmadaki...
...geleceğinize, yasal olmayan
bir göz atmaya dönüşebilir.
Bunu yapmak istediğine emin misin?
Kaybedeceğini biliyorsun.
Denizin açıklarına doğru...
...son kez beraber yüzüşümüzdü...
...her zamanki gibi attığımız
her kulacı...
...kıyıya dönmek için tekrar
atmak zorunda kalacağımızı bilerek.
Ama o gün farklı olan
bir şey vardı.
Anton, arayı her açmaya
çalıştığında...
...beni tam yanında buluyordu.
Ta ki, nihayet
imkânsız gerçekleşene dek.
Hayatımızda kardeşimin
sandığı kadar güçlü olmadığı...
...ve benim onun sandığı kadar
zayıf olmadığım tek andı.
Her şeyi mümkün kılan bir an.
Benim durumumdaki pek çok
kişi gibi, izleyen birkaç yıl...
...orada burada dolaşıp,
nerede iş bulduysam, çalıştım.
Eyaletteki tuvaletlerin
yarısını temizlemişimdir.
Artık sosyal statü veya deri
rengi tarafından belirlenmeyen...
...yeni bir alt sınıfa aittim.
- Gattaca'ya hoş geldiniz beyler.
- Hayır.
Günümüzde bilime dayanan
bir ayrımcılık var.
Bunlar temizlik malzemeleriniz.
Önden başlayarak arkaya
doğru her yeri temizleyin.
Yere baktığımda gülümseyen
yüzümü görmek istiyorum.
Peki ya siz majesteleri?
Uzayı mı hayal ediyorsunuz?
Gel buraya.
Temizlemeye buradan başlayabilirsin.
Hedefimin tam yanında dururken...
...ondan ne kadar uzak olduğumu
her zamankinden daha net hissettim.
Camı temizliyorsan, çok
iyi temizlemeyeceksin.
Ne demek istiyorsun?
Aklına fikirler gelebilir.
Ama cam temizse, diğer taraftayken
beni görmeniz daha kolay olacaktır.
Tüm cesur laflarıma rağmen, buraya
kadar olduğunun farkındaydım.
Ne kadar alıştırma yaptığımın veya
ne kadar çalıştığımın bir önemi yoktu.
En iyi sınav sonucu, yanında kan testi
olmadıkça bir anlam ifade etmiyordu.
Daha sıra dışı yollara
başvurmaya karar verdim.
Kapımın eşiğinde beliren adam...
...Sarı Sayfalarda
iş ilanı vermemişti.
Dik dur.
- Beni nereden duydun?
- Ondan bundan.
Ayırt edici bir işaret var mı?
Dövme, yara izi, doğum lekesi?
Hayır. Sanmıyorum.
Emin misin? Umarım zamanımı
boşa harcamıyorsundur.
Hayır. Yüzde yüz eminim.
O zaman yolun yarısını
hallettin demektir.
Eski bir basımdır. Ama her
sayfasını ezbere bilirim.
Ezbere mi?
Adanmanın bağlayıcı
olduğunu anlıyorsun.
Aklında biri var mı?
Genetik olarak üstün olanlar için,
başarı sağlamak daha kolaydır...
...ama asla garanti değildir.
Neticede, kaderi belirleyen
bir gen yoktur.
Ve seçkin grubun bir üyesi...
...şu veya bu sebeple,
zor duruma düştüğünde...
...genetik kimliği, vicdansızlar
için değerli bir ham maddeye dönüşür.
Bazılarının kaybı,
diğerlerinin kazancı olur.
Sicili kusursuzdur.
Son kullanma tarihine inanamazsın.
Adam neredeyse sonsuza dek
yaşayacakmış gibi duruyor.
Kayıt ötesi bir zekâ
katsayısına sahip.
Her iki gözü de tam
anlamıyla kusursuz.
Bir öküzünki gibi kalbi var.
Koşarak duvarı bile delebilir.
Halen koşabilseydi eğer.
Aslında, bir zamanların
yıldız yüzücülerindendi.
Bu adamın DNA sarmalı kolunun
altındayken her yere gidebilirsin.
Ne söylemiştim? Beraber öyle iyi
görünüyorsunuz ki, ücretimi katlamalıyım.
- Ona hiç benzemiyorum.
- Yeterince benziyorsunuz.
Ne zamandır insanlar
fotoğrafları inceliyor ki?
Tanrı aşkına, kimlik kartına
benim resmimi bile koyabilirsin.
- Kazayı nasıl açıklayacağım?
- İşte harika olan da bu.
Kaza ülkenin dışında gerçekleşti.
Omurgasını kırdığına dair bir kayıt yok.
Diğerlerine göre...
...o hâlâ toplumun yürüyen, konuşan,
üretken bir üyesi.
Yapacağın şey, onu temizleyip,
son yılını yeniden doldurmak.
Sen yabancı uyruklusun.
Aslına bakarsan, nerede
doğduğun umurlarında değil.
Kan, tabiiyet özelliği taşımıyor.
İlgilendikleri şeye sahip
olduğu sürece...
Kan, ihtiyacın olan tek pasaportun.
Yukarıda kim yaşıyor?
Tabii ki ben değil.
Böylece Jerome olma
sürecim başladı.
Miyopluk, hasarlı bir doğumun
en bariz işaretlerinden biridir.
Bunun başka bir yolu yok mu?
Ameliyat uygun olmaz.
Kesik izlerini görebilirler.
Kontak lens veya
beyaz bir değnek.
Zaten göz renkleriniz de uymuyor.
Haklı.
Benim gözlerim daha güzel.
Kazancının %25'ini
alacağımı hatırlatırım.
İşler planlandığı gibi gitmezse,
bu ekipman yedi gün içinde dönmeli.
Ayrıca depozitonu geri alamazsın.
- Bir saniye, %20 dediğini sanıyordum.
- Bana %20 demişti.
- Yirmi.
- Pazarlığa açık değil.
Sanırım oldu, ne dersin?
Henüz bitmiş sayılmaz.
- Neden? Ne var ki?
- Boyla ilgili sorunumuz var.
- Boyun kaç?
- 138 santim.
Kazadan önceki boyun neydi?
Ne yazık ki profilinde
185 santim olduğu yazıyor.
Kalın tabanlı ayakkabı giyerim.
Onunla bile o kadar
uzun olamazsın.
Peki ne öyleyse?
Bunu hiç konuşmamıştık.
Ciddi olduğunu düşünmüştüm.
Öyleyim.
Bunu yapmıyorum.
Yapmayacağım.
Jerome bir daha asla
bağlılığımı sorgulamadı.
Ayağa kalktığımda, yıldızlara
beş santim daha yakın olduğumu...
...kendime hatırlatarak, acıyı
kafamdan silip atabiliyordum.
İyi misin?
Sayılır.
Dansa gitmeye ne dersin?
Sağ elini kullanmalısın...
...çünkü artık kimse
solak bir nesil istemiyor.
Jerome Morrow.
Güzel isim.
- Benim ismim.
- Onsuz sen olamam.
Ben olabileceğine,
kanaat getiren şey ne?
Şuna bak...
Görüyor musun?
Güzelmiş.
Etkilendim, gerçek mi?
Yoksa bir de renkkörü müsün?
- Bu madalya gümüş.
- Ne olmuş?
Jerome Morrow, asla podyumda
bir alt basamakta olmamalıydı.
Yine de her zaman...
...ikinci en iyi olup durdu.
Yani ben.
Bu işin altından nasıl
kalkmayı düşünüyorsun?
Hiçbir fikrim yok.
İmza üstünde çalışmalısın.
Hazırlıklarımızın test etme
zamanı çabuk geldi.
Jerome, Gattaca'ya girebilmek
için her şeye sahip olarak...
...tasarlanmıştı,
hevesi hariç.
Gerçekten orada olmak istiyor musun?
Orada olmak istemiyorum,
yukarıda olmak istiyorum.
Yukarıda ne var?
Ben de bunu görmek istiyorum zaten.
Eugene de bana.
Göbek adım.
Jerome olacaksan,
buna alışsan iyi edersin.
Numune nerede?
Soğutucuda!
Soldaki kapı!
Hangi kese?
Fark etmez, hepsi olur.
Denemem gerekir mi?
Keyfin bilir!
- Makinenin nesi var böyle?
- Bir şeyi falan yok.
Bu tehlikeli bir numune.
Yine içiyorsun.
- İçmedim!
- Tanrım, saat sabahın sekizi!
İçmedim dedim!
Bu şaka değil!
Bir saat sonra görüşmem var!
Buradaki votka oranı,
sidik oranından daha fazla.
Üzgünüm, kutlarken
yarım bardak kadar içmişim.
Cuma numunesini dene,
onda sorun olmaz.
- Yalnızca çarşamba kalmış.
- Evet, o olur işte.
Dinle, vazgeçmek için
hâlâ vaktin var.
Senin sen, benimse ben
olabileceğimiz son gün.
Ne diyorsun?
Tebrikler.
Peki, görüşme ne olacak?
Görüşme buydu.
İşi aldım.
Tabii ki alacaktın.
İşte hayat böyle geçiyordu.
Geçerli dünyada, geçersiz kendimden
mümkün olduğunca az iz bırakmak için...
...her gün mümkün olduğu kadar çok deri
atığı, tırnak ve kıl temizliyordum.
Bu arada Eugene kendi üstün
vücut atıklarından numuneler...
...hazırlıyordu, böylece
oymuşum gibi davranabiliyordum.
Sık yapılan sidik testleri
için hazır çiş poşetleri...
...güvenlikten geçmek için
parmak ucu kan poşetleri...
...ve diğer vücut atıkları.
Eugene, bana yeni bir kimlik
sağlarken, ben kirayı ödüyor...
...ve alışık olduğu yaşantısının
masraflarını karşılıyordum.
Eugene, asla bir "Utero" olmanın,
yani "doğal doğmuş" olmanın...
..."geçersiz" olmanın,
olağan dışlamasını yaşamadı...
Bir "Geçerli", "Tüp Ürünü", "Yapılmış
Adam" olarak, farklı acı çekiyordu.
Mükemmelliğin yükü.
Böylece artık toplumun oldukça
yeni ve özellikle...
...nefret edilen bir grubuna
üye olmuştum.
Kendisine verilen kâğıtlarla
oynamayı reddedenlerdendim.
Genel bir deyimle ben bir
"Ödünç Merdiven"dim...
...ya da "de-jene-re."
Jerome Morrow kılığında...
...Gattaca rütbelerinde hızlı
bir şekilde yükseldim.
Görev müdürlerimden sadece
bir tanesi...
...gerçek kimliğimi
anlamaya yaklaşmıştı.
İlginç olan, adamın ölüsü,
gerçek kimliğimin açığa çıkması...
...konusunda dirisinden
çok daha tehlikeli oldu.
Verdiğimiz rahatsızlıktan
dolayı özür dileriz.
- Sanırım intiharı eleyebiliriz.
- Anlamadım efendim?
Yok bir şey.
Teşekkür ederim.
Bu uzun sürecek gibi.
Bazı işleri ertelemeniz gerekebilir.
Irene, soruşturmacılara
yardım etmeni istiyorum.
İşlerim, müdür bey.
İşlerimde geri kalırım.
Fedakârlığını göz önünde tutarım.
Terfi hakkında yerimi
kaybetmememi gözetir misiniz?
Senin yerin garanti.
Şimdi, yetkililere elimizden
gelen yardımı...
...göstereceğimizi bildirir misin...
...tabii, ciddi bir iş akışı
kesintisi yaşatmadan.
- Ama efendim.
- Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
Bu, görevi nasıl etkileyecek acaba?
Planlandığı gibi devam ediyoruz.
Fırlatma için zaman ancak
bu hafta sonuna kadar uygun...
...bu olay ne kadar trajik olsa da...
...gezegenin dönmesi
devam ediyor, değil mi?
- Ne oldu?
- Yukarı gidiyorum.
Ne zaman?
Haftanın sonunda.
O kadar yakın mı?
Peki ya görev müdürü?
Öldü.
Ciddi misin?
Öyle kötü dövülmüş ki, tanımak için
isimliğine bakmak zorunda kaldılar.
Ciddisin sen.
Yani bu kadar.
Ateşleme ile aramızda
hiçbir engel kalmadı.
Yukarı gidiyorum.
- Adam öldürüldü.
- Ne olmuş? Ben öldürmedim ki!
Senin öldürdüğünü söylemedim.
Ama ortalık özel ajan kaynayacak.
Görev müdürü konusunda
şansımı ajanlar ile deneyeceğim.
Ayrıca, ya bir şeyler bulurlarsa?
Onların yargılama yetkisinin dışında olacağım.
Derhal sarhoş olmalıyız.
- İyi akşamlar, beyler.
- Umarım masamız hazırdır.
- Anladığım kadarıyla bizi terk ediyorsunuz.
- Öyle görünüyor.
- Sizi özleyeceğiz.
- Şarabı açtık, değil mi?
- Elbette, efendim.
- Kendine bir kadeh doldur, Cavendish.
Teşekkür ederim, efendim.
Yaş kaç?
- Benim mi?
- "Numunenin."
Beş dakika önce onu öptüm.
Gerçekten güzel bir öpüşmeydi.
Ne yapabileceğime bakarım.
- Tam ayrıştırma mı istiyorsunuz?
- Evet.
Teşekkür ederim.
İyi şanslar.
Bazı numuneler ayrıştırma işlemi
sırasında tüketilebilir.
9,3.
Oldukça iyi bir oran!
Evet.
Oldukça iyi bir oran!
Sana kaç kere söyledim Cavendish?
Bu, beş dakikadan önce açılmamış.
Böyle bir şarabın nefes alması gerekir.
Bunu hatırla.
Ağırlıksız olduğun zaman...
...anne rahmindeki haline
en yakın durumdasın denir.
Bu işi başarmış olmana inanamıyorum.
Seni yukarıya gönderiyorlar.
Yukarıya, Tanrı aşkına!
Bütün insanlar içinden seni.
Bir yıl boyunca seni o odada
yalnız düşünmekten nefret ediyorum.
Kafana takma.
Neyse...
...içine girdiğim oda
senin saksından daha büyük.
Neden bahsettiğimi biliyorsun.
Ne yapacaksın?
Kitaplarım var.
Kafamda bir yerlere giderim.
- Refakatçin olsaydı, daha mutlu olurdum.
- Ziyaretçilerim var!
- Para ödemediğin kimse yok.
- Başka türlüsünü istemezdim.
Ciddi ciddi soruyorum, ne yapacaksın?
Bunu bitireceğim.
Titan yılın bu zamanında nasıldır?
Titan nasıl mı?
Titan aynen böyle.
Her zaman.
Etrafında kalın bir bulut olduğundan,
altında ne olduğunu kimse bilmiyor.
Belki orada bir şey yok.
Orada bir şey var.
Benim yerime sen gitmelisin.
Neden?
Çünkü yukarıda
bacaklarının bir anlamı olmayacak.
Yükseklik korkum var.
Üzgünüm!
Bunu istiyor musun?
Sana biraz ayırmamı ister misin?
- Gerçekten çok üzgünüm.
- O kadar da üzgün değilsin.
İşlerimi zorlaştırma.
Beni rahat bırak.
Haydi!
- Üzgünüm.
- Yardım edin!
Sarhoş değildim.
- Ne demek istiyorsun?
- O arabanın önüne çıktığımda.
Hangi arabanın?
Ansızın önüne çıktım.
Hayatımda hiç
o kadar ayık değildim.
- Uyu haydi.
- Onu bile doğru yapamadım.
"Eğer ilk seferde başaramazsan,
tekrar ve tekrar dene."
Uyu artık.
Seninle gurur duyuyorum, Vincent.
Bana Vincent dediğine göre
sarhoş olmalısın.
- Ne kadar lazım?
- 20 dakika.
Gidebilirsin.
Sorun değil, Irene.
Mazur görüldün.
Adamımızı bulduk. Açıklayamadığımız
tek numune o.
Yaklaşık her 10 senede bir
işler yolunda gider.
Kirpik mi?
Onun hakkında ne biliyorsun?
O kayıtsız bir Geçersiz.
Birkaç sene önce kaybolduğunda,
burada hademelik yapıyordu.
Yani bu numune
o zamandan beri burada olabilir.
Yere bir bak.
Burada hiçbir şey uzun süre kalmaz.
Hangi nedenle? Bir hademe hiç tanımadığı
birini öldürmek için geri gelir mi?
Profili şiddetli bir mizacı olduğu
izlenimini bırakıyor.
Eğer yanılmıyorsam,
hasta bir adam izlenimi de bırakıyor.
Bu kirpik sahibinin %90
doğal sebepten ölme ihtimali var.
O zaman %10 hayatta olma ihtimali var.
Bu bir kayıp eşya davası, efendim.
Kirpiği kayıp birini bulduğumuzda,
katili bulmuş oluruz.
Ben çapraz kontrol edeceğim,
ailesini soruşturacağım...
Ben baktım zaten.
Canlı hiçbir akraba kaydı yok.
Bu büyük bir utanç, efendim.
Tüm kayıtlara, gereçlere ve
kindarlıklara bakın.
Etrafa bakındığımda
çok kuru göz görüyorum.
Görev müdürü genelde
pek sevilmezdi.
Bütçedeki kesintileri o idare ederdi.
Saygısızlık etmek istemem efendim ama...
Dediğiniz gibi olsun.
Jerome, Jerome, metronom.
Bu kalp atışlarıyla
piyano bile çalabilirim.
Sayın Müdür, sanırım bir şüphelimiz
olduğunu bilmek, sizi rahatlatır.
Bu çok iyi oldu.
Peki şüpheli kim?
Güney kanadında kayıt dışı
bir numune bulduk. İşte resmi.
- Geçersiz biri mi?
- Halen diğer ipuçlarını takip ediyoruz.
Öyle olsun, bunu derhal
ilan ettireceğim.
Merakımı çekti.
Sizin çalışma alanınızda,
iyi bir avantaj sanırım.
İşe alım uygulamalarınız.
Eğitim felsefemiz.
Burada olmak için kim olmak gerekli?
Haliyle, standartlarımız
sıradan vatandaşların çok ötesinde.
Sizin adamlarınız arasında bile
değişik mükemmellik seviyeleri vardır.
Ara sıra, ufak kusurları bulunan
adayları kabul etmek zorunda kalıyoruz...
...tabii belli alanlarda çalışmayı
engellemeyecek türden kusurlar.
Mesela güvenlik güçleri gibi.
Ama şu anda, doğru insanlar,
yeni bir ölçüt koyabilecek kadar...
...çok sayıda mevcut.
Zihinleriyle uyumlu bedenler.
Daha da uzaklara açılırken gerekli.
Yine de performanslarını
yakından takip ediyorsunuz.
Potansiyellerini, tam olarak
kullandıklarından emin olmalıyız.
- Ve aştıklarından.
- Hiç kimse sahip olduğu potansiyeli aşamaz.
Peki ya aşarsa?
Kısaca, ilk anda o kişiyi doğru
tahlil edemediğimizi gösterir.
- İyi misin?
- Harikayım.
Son bir haftanın giriş kayıtları.
Peki ya sen?
Olay sırasında sen neredeydin?
- Yalnızdım.
- Buna inanmakta zorlanırım.
İzninizle.
Bununla ben ilgilenirim.
Gördüğüm kadarıyla, her fırlatmayı
izleyen bir tek ben değilmişim.
- Merhaba.
- Merhaba.
Müdürün başına gelenler korkunç.
Asıl daha önce olmaması kötü.
Müdür, birçok kez görevini
iptal etmekle tehdit etmemiş miydi?
- Evet, yaptı.
- Biri sana iyilikte bulunmuş.
Bunun için kime teşekkür etmem
gerektiğine dair fikirleri var mı?
Güney kanadında bir kirpik bulmuşlar.
- Kime ait olduğu belli mi?
- Geçersiz biriymiş.
DNA'nı incelettim.
Dosyanı okudum.
Özür dilerim.
Görünüşe bakılırsa, sende
söylenenlerden daha da fazlası var.
Peki ya sen Irene? Sen de bizler gibi,
genetik mühendisliğinin bir ürünüsün.
Pek sayılmaz.
"Kabul edilemez seviyede
kalp yetmezliği olasılığı."
Sanırım şu el kitabı öyle diyor.
Uzay yolculuğum sadece bu uydu
üzerinde, güneşin etrafını dönmek.
Sen de bir sorun varsa da,
buradan anlayamıyorum.
Bana inanmıyorsan...
İşte. Al.
Halen ilgileniyorsan,
haberim olsun.
Üzgünüm.
Rüzgâra kapıldı.
Şu bahsettiğimiz yaklaşım yolu bu mu?
Kesinlikle, müdürüm.
Tamamen doğru.
Beni iyi dinle.
Ben sipariş verdiğim şeyi istiyorum.
Bu, tamamen başka bir renk.
Bakın, sizinle konuşmaktan sıkıldım.
Çok sıkıldım.
Sizi tekrar arayacağım.
Saç boyasını gönderen
firmayla konuşuyordum.
Bana "bal şafağı" yerine
"yaz buğdayı" rengi göndermişler.
İki ton daha açık olduğunu
bir aptal bile bilir.
"Neden bir değişiklik denemiyorsun?" dedi.
Değişiklik istemiyorum, alışamayız.
Şimdi muhtemelen bana gönderdikleri
beş kutuyu da ödemek zorunda kalacağım.
Burada kalamayız.
Uğraşmak zorunda olduğum
geri zekâlılara inanamazsın.
Görev müdürünü benim
öldürdüğümü sanıyorlar.
- Onlara bunu düşündüren nedir?
- Kirpiğimi bulmuşlar.
Nerede?
Koridorda.
Pekâlâ, daha kötüsü de olabilirdi.
Onu gözünün içinde bulabilirlerdi.
Her yere benim resmimi
yapıştırmışlar.
Kendi suratımı görmeden
arkamı bile dönemiyorum.
- Beni tanıyacaklar.
- Hayır, tanımayacaklar.
Ben seni tanıyamadım!
Kirpiğin sana ait olduğunu bilemezler.
Kendi seçkinlerinden birinin,
bunca zaman boyunca...
...onları enayi yerine
koyduğuna inanmazlar.
Hayır, hayır, hayır.
Hiçbir şeyi değiştirmiyoruz.
Planladığımız gibi yapacağız.
Senin adın Jerome Morrow,
birinci sınıf pilot.
Ben Jerome Morrow değilim.
Bir cinayet şüphelisiyim.
Ne yapıyorsun?
Bu, bir günlük işten fazlasıydı!
- Bekle.
- Burada kalamayız.
Kes şunu!
Harika!
Gitmek istiyorsan git,
ama o şeyi almıyorsun.
O benim.
Son anda döneklik edeceğini
bilseydim...
...kendimi omurgası olan
birisine kiralardım.
Beni şimdi bırakamazsın.
Buna çok emek verdim.
Ne yapmamı istiyorsun?
Tekerlerimi döndürerek içeri
girmemi ve işi tek başıma bitirmemi mi?
Beni bulacaklar.
Hâlâ anlamıyorsun, değil mi?
Sana baktıklarında,
artık seni görmüyorlar.
Sadece beni görüyorlar.
Kirpiklerini ait oldukları
yerde tut.
Nasıl böyle dikkatsiz olabilirsin?
Dışarı çıkıyorum.
Nereye gidiyorsun?
Yarın yakalanacaksam,
bu gece dışarı çıkacağım.
- Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?
- Hem bu senin fikrindi...
...hiçbir şeyi değiştirme demiştin.
- Kimler gidiyor?
- Herkes.
Herkes mi?
Gitmezsem şüphe çeker.
Şüpheli görünmek istemezsin, değil mi?
Teşekkürler.
Bunu kim emretti?
Burada ne yapıyoruz?
Bir ipucunu inceliyorum.
Kusura bakmayın ama yaptığım şey bu.
Ben bir dedektifim.
İpuçlarını incelerim.
Size, kirpiklerin sahibinin
burada olduğuna düşündüren nedir?
O bir Geçersiz efendim. Geçersizlerin
olduğu yerlerden başka, nereye bakacaktık ki?
O bir Geçersiz mi?
Bunca yıl, fark edilmeden
gizlenecek kadar akıllı bir Geçersiz.
Sence oturmuş şimdi bizi mi bekliyordur?
- Peki siz ne önerirdiniz, efendim?
- Soruşturmayı yeniden...
...olay yerine taşımayı.
Gattaca'nın çevresinde 5 millik bir
alanda, rastgele noktalarda, yeniden tarama.
Gattaca'da pilot musunuz?
Böyle yazıyor, değil mi?
Sakat olduğun söylenmiyor.
Ben sakat değilim.
Eğitimde ayağımı incittim,
seni geri zekâlı.
Hangi cüretle bana soru sorarsın?
Tamam, haklısın.
- Numaran ne?
- Tamam, boş ver.
Numaran kaç, seni aynasız?
Boş ver dedim.
Ne istiyorsun, özür mü?
Sana dokunuyor, değil mi?
Senin ancak hayal edeceğin şeyleri
yapıyor olmamı kıskandın, değil mi?
Bu pislik yumağından kurtuluyorum.
Hangi cüretle beni sorgularsın?
- Bu bir tacizdi.
- Benim hatam.
Numaran kaç?
Burasının bir suç mahalli olduğunu
hatırlatmama gerek var mı?
Bu adamın ne işi var?
- Ne yapıyorsun ihtiyar?
- İşimi yapıyorum, efendim.
- Bu kanıt.
- Sadece çöp parçası.
Bilmiyor muydun?
- Bilmiyordum.
- Harikaydı, değil mi?
On iki veya bir parmak,
nasıl çaldığın önemli.
O parça sadece on iki
parmakla çalınabilir.
Bu da ne şimdi?
Önemli değil.
Yerinde olsam yapmazdım. Sana
mikroplu numune vermek istemem.
Anlıyor musun?
Teşekkürler.
Şu alçak heriflerin ne zaman
karşına çıkacağı belli olmuyor.
Sana bir şey göstermek istiyorum.
Haydi!
Kaçıracağız!
Haydi.
Kaçıracağız.
Ne demiştim ben sana?
- Tuhaf.
- Ne?
- Gözlerin değişik görünüyor.
- Işıktandır.
Herhalde.
Geçersiz.
Etkilendim.
Bardak ilk taramadan sonra mı
kullanılmış?
İki örnek.
İki gün.
Şüpheli ya su içmek için
suç mahalline döndü...
...ya da halen burada çalışıyor.
Tüm görevlileri kontrol
ettiğimizi düşünüyordum.
Artık temizlik yaptığını sanmıyorum.
İçimde farklı bir rolde olduğuna
dair bir his var.
Ödünç Merdiven mi?
Gattaca'da mı?
Çok zorlama ama
imkânsız değil.
Onun seçkin çalışanlardan
biri olduğuna inanması güç.
Zihinsel yeteneğe ya da fiziksel
kabiliyete sahip biri değil.
Belki de onu küçümsüyorsundur.
Belki o bir sahtekârdır
ve belki de müdür bunu keşfetmiştir.
Bu onu harekete geçirebilir. Dahili
çalışanların damarlarından örnek alalım.
Çalışanların üçte ikisi bu
sınıflandırmaya girer.
Onları günlerce kapatırız. Bir
parmak izi veya idrar örneği yeterli.
Benim tavsiyem damardan kan.
Umarım sınırı aşmıyorumdur.
Sadece an meselesi, efendim.
Bu iğneler de ne, Lamar?
Kan bankası mı açıyorsun?
Güvenlik güçlerinden gelen beyler,
test yöntemlerimin...
...ihlal edilmiş olmasından
endişe duyuyorlar.
- Lanet olsun!
- Affedersin.
- Çaptan mı düşmüşsün?
- İzin ver bir bakayım.
Sorun yok!
Şanslısın, görünüşe bakılırsa
yeterince kan almışız.
Daha ihtiyacın olursa,
ayakkabısının üzerindekileri alabilirsin.
Demek sen yapmadın.
Sanırım biri benden önce davrandı.
Sanırım.
İki gün içinde gidiyorum.
Herhalde biliyorsundur.
Ama...
Bu sonuncuydu.
- Bir şeyler yanlış.
- Burada değil.
Hayır, bir şeyleri kaçırıyoruz.
Ben, testi tekrar yapalım derim.
Testi mi? Bu operasyonları...
...daha fazla bozmana izin veremem.
İçinizde bir katilin dolaşması
seni rahatsız etmiyor mu?
Şu anda varlığınız, daha büyük
tehdit oluşturuyor.
Fırlatma penceremiz,
sadece yedi gün açık...
...her yetmiş yılda bir kez.
O yüzden zamanında
ayrılmamız çok önemli.
Sizin için bu görev çok önemli,
değil mi?
Rahmetli meslektaşınız da
karşı gelmişti, değil mi?
Profilime bir daha göz
atın isterseniz, dedektif...
...bedenimde, tek bir şiddet geni
dahi bulamayacaksınız.
Affedersiniz müdür bey,
daha fazla rahatsız etmeyeceğiz.
Bakabileceğimiz tek yer
burası değil.
Tamam, turumuzu atmaya başlayalım.
Çoğu kişiden daha şanslıyımdır.
Ama bazıları kadar değil.
- Bununla ilgili bir şey biliyorum.
- Sen mi, Jerome?
Şimdiye kadar kalbinle ilgili
problemin oldu mu?
Hiç kırıldığı oldu mu?
Benden çok şu cinayet ile...
...ilgilendiğine dair çılgınca
bir düşüncem vardı.
Haklısın.
Bu çılgınca bir fikir.
Dans etmek ister misin?
Komik.
Çok sıkı çalışıp...
...bu yerden gitmek için
her şeyi yapıyorsun...
...ve tam ayrılma
şansını yakaladığında...
...kalmak için bir neden buluyorsun.
Bir yıl uzun bir zaman.
O kadar değil.
Güneşin etrafında sadece bir tur.
Herkese merhaba!
Bu akşamki dedektifiniz benim.
Lütfen binayı terk etmeyin.
'Kimse ayrılmasın' dedim!
Farklı bir dilde mi konuşuyorum?
Saç tellerini, lensleri,
takma dişleri kontrol edin.
Peçeteleri istiyorum. İzmaritleri istiyorum.
Bardaklardaki salyaları istiyorum.
Tanıdık bir yüz.
Onu da kontrol edersin, değil mi?
Dans etmek istediğini sanıyordum.
- Pardon. Nereye gidiyorsunuz?
- Biliyorum, bir saniye.
- Aklını mı kaçırdın?
- Haydi!
Ne tarafa gittiler?
Gel buraya, haydi.
- Anlamıyor musun? Bunu yapamam.
- Yaptın bile.
Yüzüne dokunma!
Yutma! Tükürme!
Dişlerini temizleyelim.
Vincent kim?
Hiçbir şey söyleme.
Ne oldu?
Bacağındaki yara izleri de ne?
99 model Chrysler LeBaron'u
hatırlıyor musun?
Ön çamurlukları tam bu hizada.
Sağa bakmam gerekirken sola bakınca...
Bu hikâyeyi şimdi mi uydurdun,
yoksa hep bunu mu anlatıyorsun?
Hep bunu anlatıyorum.
Müdürün ölümüyle bir ilgin
olduğunu biliyorum.
Bu doğru değil, Irene.
Geçen geceki adam değil mi o?
Kimse değil.
En iyilerimizden biri.
Bu işle bir ilgisinin
olmadığına eminim.
Pek iyi görünmüyorsun, Jerome.
Neden eve gitmiyorsun?
- Yardımcı olabilir miyim?
- Jerome Morrow'u arıyorum.
Üzgünüm. Hastalandı, bulantısı var.
Görevden önce çok sık başımıza gelir.
Öyle mi?
Onu ziyaret etsem iyi olur.
Sanırım siz bana yolu gösterebilirsiniz.
Onun kim olduğunu bilmiyorsun, değil mi?
Alo?
Eugene, bugün kendin olman gerek.
Bu konuda hiç iyi değilim,
hatırladın mı?
Müfettişler geliyor.
Hasta olduğumu sanıyorlar.
Öyle deyip duruyorsun.
Ne kadar vaktim var?
Fazla değil.
Sanırım evde değil.
- Evet?
- Jerome Morrow'u görmeye geldim.
Evet, benim.
Yukarı gelin.
Sanırım evde.
İçeri gelin!
Merhaba, tatlım.
Nerede benim öpücüğüm?
Daha iyi olduğuna sevindim.
Kesinlikle. Şimdi buradasın ya.
Arkadaşın kim?
Nasıl yardımcı olabilirim?
Müdür ile ilgili.
Yine mi?
- Umarım sizin için sorun yoktur.
- Hayır. Sorun yok.
Size etrafı gezdiremeyeceğim için
beni bağışlayın.
- Bunu başka bir zaman yapamaz mıyız?
- Bir dakika bile sürmez.
Belki neyim olduğunu söyleyebilir.
Siz kimi bekliyordunuz?
- Evet?
- Adam elimizde, efendim.
- Elinizde mi?
- Nezarette tutuyoruz.
Hemen geliyorum.
Nasılsın, Jerome?
Fena değil, Jerome.
- Buraya çıkmayı nasıl başardın?
- Aslında yürüyebiliyorum.
Numara yapıyordum.
- Dokunma bana!
- Beni dinle.
Kim olduğunu bile bilmiyorum.
Dün olduğum kişiyim.
Yalanlarını daha fazla
dinleyemem, Jerome.
Adım Vincent!
Ben Vincent Anton Freeman'ım!
Bir "İnanç Doğum"um, dejenereyim,
her ne demek istersen.
Ancak katil değilim.
Sen Tanrı evladı mısın?
Ama ortak bir özelliğimiz var.
Sadece benim 20-30 yılım kalmadı.
Şu anda fazladan 10.000 kez attı bile.
- Mümkün değil.
- Mümkün olmayanlar konusunda...
...uzman olan sensin,
değil mi Irene?
Herhangi bir kusuru titizlikle
bulmanı istediklerinden...
...bir süre sonra
tek görebildiğin bu oluyor.
Neye mal olacaksa olsun...
...bunun mümkün olduğunu
söylemek için buradayım.
Bu mümkün.
Tebrikler, efendim.
Başardık.
Tükürüğü, ölen müdürün
gözünde bulundu.
Ben kirpiğe kafayı takmışken...
...sizin iç güdüleriniz
doğru yolu gösterdi.
O halde, Geçersizin bununla
bir ilgisi yok muydu?
Dostumuz tek başına yapmış.
Bu görev onun için her şeymiş.
Öyle değil miydi?
Bu fırlatış zamanını kaçırırsa,
bir sonrakini görecek kadar yaşamayacaktı.
Fırlatma da artık durdurulamayacağından
işbirliği yapmayı çok istiyor.
Bu nedenle, zannediyorum bu akşam...
...bunu kutlayacaksınız, efendim.
Şüphesiz.
Bence bizden hoşlandı.
Evet, kesinlikle. Sadece ona biraz
zaman verilmeli. Bu fikre alışacak.
- Neye benziyordu?
- Kim? Polis mi?
- Polisti işte.
- Adını öğrenebildin mi?
Konu benim adımdı.
Evet, geri gelecek.
Adamlarını buldular.
Bitti.
Hayır, bitmedi.
Onunla görüşmeliyim.
Aman Tanrım, değişmişsin.
Öz kardeşini tanımıyor musun?
Biz kardeş miyiz?
Anne-babamız senden daha fazla
yaşadıklarını sanarak öldüler.
Benim şüphelerim vardı.
Burada ne yapıyorsun, Anton?
Bunu benim sormuş olmam gerekirdi.
Burada olmaya benim hakkım var.
Senin ise yok.
Adeta buna inanıyormuş
gibi konuştun.
Cinayet işlemedim.
Hayal kırıklığına uğramış olmalısın.
Sahtekârlık yaptın.
Başın belada.
Seni buradan çıkarabilirim.
Buraya gelmenin nelere mal olduğu
konusunda bir fikrin var mı?
Gidebildiğin yere kadar gittin.
Şimdi benimle gel!
Halen gidilecek birkaç milyon mil
yolum kaldı.
Artık bitti!
Başarabilmenin tek yolu benim
başarısız olduğumu görmek mi?
Tanrım! Şimdi de neyi yapıp, neyi
yapamayacağımı mı söyleyeceksin!
Fark etmediysen,
kurtarılmaya ihtiyacım yok.
Ama senin bir keresinde olmuştu.
Tüm yanıtlar sende.
Bunu nasıl açıklayacaksın?
O gün, beni sen yenmedin.
Ben kendimi yendim.
Kimi kandırmaya çalışıyorsun?
Sana kanıtlamamı mı istiyorsun?
Bir önemi yok, Anton.
Unutuldu.
Sana kanıtlamamı mı istiyorsun?
Kanıtlayacağım!
İstiyorum.
Kıyı nerede?
- Bırakmak mı istiyorsun?
- Fazla açıldık!
Bunu nasıl yapıyorsun?
Tüm bunları nasıl yaptın?
- Geri dönmeliyiz.
- Bunun için çok geç.
Diğer tarafa daha yakınız.
Hangi taraf?
İkimizi de boğacak mısın?
Nasıl yaptığımı bilmek mi istiyorsun?
İşte şöyle yaptım, Anton;
arkamda hiçbir şey bırakmadım.
Göremiyordun, değil mi?
O gece, caddeyi geçerken.
Yine de geçtin.
Halen ilgileniyorsan...
...haber ver.
Üzgünüm.
Rüzgâra kapıldı.
Uçuşun bugün, değil mi?
Şu haline bir bak.
Haydi.
Numunelerin hazır.
Gideceğim yerde numuneye
ihtiyacım olmayacak.
Döndüğünde olabilir ama.
Sana iki ömür yetecek kadar malzeme.
Tüm bunları neden yaptın?
Jerome ona ihtiyacın olduğunda
hep burada olsun diye.
- Nereye gidiyorsun?
- Ben de seyahate çıkıyorum.
Sana nasıl teşekkür edeceğimi
bilmiyorum.
Ben anlaşmadan kârlı çıkan tarafım.
Ben sana sadece bedenimi
ödünç verdim.
Sense bana rüyanı.
Üst kata çıkana kadar.
Bu da ne?
Yeni uygulama.
Uçuş seni gerdi mi?
Bir sorun var, Lamar.
Sana oğlumdan hiç bahsetmedim, değil mi?
Senin büyük bir hayranın.
Sadece hatırla...
...en az herhangi biri kadar ve
çoğundan daha iyiydim.
Buraya başvurmak istiyor.
Yukarı çıkıp dönebilirdim ve
kimse akıllanmış olmazdı.
Ne yazık ki tek vaat ettikleri
oğlum değildi.
Yine de neler yapabileceğini
kim bilebilir?
Değil mi?
İlerisi için tavsiye...
...sağ ellerini kullananlar,
şeylerini sol ile tutmazlar.
Küçük bir hatırlatma.
Uçuşunu kaçıracaksın, Vincent.
Bu dünya için yaratılmamış
birisi olarak...
...ayrılmakta birdenbire
zorlandığımı itiraf etmeliyim.
Vücudumuzdaki her atomun, bir
zamanlar, yıldızların parçası olduğu söylenir.
Belki de ayrılmıyorum.
Belki de eve dönüyorum.
Türkçe altyazı: DivXForeverTG
butters, KiNG CoNaN, zeugma, barone
pavo, sarveniko, antichrist, Navyblue
Aybike, Darkopal, Flying_Hero, antepli
extremebrutal, perseis, Caesar, mets
Redaktör: Altair_