Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri : The Lone Rider
...İyi Seyirler......
Gerçek yaşam öyküsünden esinlenmiştir.
Jimmy.
Evet koç?
Müsabakayı iptal etmekle tehdit ediyorlar.
Görünen o ki, biri seni otobüsten inerken görmüş.
Şu eski hikâye. Onlar...
Evet.
Lanet olsun Jimmy. Çok üzgünüm adamım.
Elimi kolumu bağladılar.
Yo, yo, yo. Sorun değil. Sorun değil.
- Çocuk, nereye gidiyorsun?
- Onları ikna etmeye mi çalışacaksın?
Babam bana her zaman derdi ki...
"Özür dilemek, izin istemekten kolaydır"
Hazır mısın?
- Yüzüyor muyuz?
- Evet, yüzüyoruz.
Ben hazırım.
- Şimdi, sen etrafına bakınırken...
- Eee?
...otobüs çalışmaya devam eder.
'Çünkü siz beyazların nasıl,
Kaybederken de kazandıklarını iyi biliyorum.
- Ve şimdi kaybetmek üzereler.
- Seninle başa çıkılmaz.
Yuuh!
Defol git buradan. Zenci piç seni.
Evet, defol.
Yüzücüler, hazır.
Odaklan.
Haydi Jimmy.
Sakin ol.
Bak, eğer burada yüzmemizi istemiyorsanız,
Sorun değil, çeker gideriz.
Biz bir ekibiz.
- Lanet! O kadar da çalışmıştım.
- Biliyorum ama...
- Buraya gelmek için çok çalıştım.
- Biliyorum, Jimmy.
- Gel buraya evlat.
- Ne? Şimdi de tutuklanacak mıyım?
Otobüsüne doğru yaylanmaya başla
ve kara kıçını sakinleştir.
Kara kıçımı hiç bir yere götürmüyorum.
Sen neden beyaz kıçını oynatıp,
Haklarımı kullanmamı sağlamıyorsun?
- Çünkü bu yanlış.
- Jimmy, Jimmy.
Hey! Hey! Hey! Hey!
Hey, çocuk, bırak onu!
Dur!
Bırak o çocuğu!
Karşılık verme!
Benim haklarım var!
Benim kendi haklarım var.
GURUR
Philedelphia,
Lanet!
Bay Binkowski, Gerçekten, büyük bir
yetenek olduğumu kanıtlayabilirim,
sizin...
- Dinle...
... programınız için.
...James değil mi?
- Evet.
- Öyle mi?
- Jim, aslında.
Jim? Evet.
- Golf oynar mısın?
- Hayır.
Özgeçmişime bakarsanız, matematik
diplomam olduğunu görürsünüz.
ve ayrıca Cheyney için dört yıl yüzdüm.
Öyle mi?
Evet. Açık konuşabilir miyim?
- Bu günümü güzel yapabilirdi.
- Tamam, iyi.
Burada, gördüğün gibi,
uğraşarak elde ettiğimiz belli bir kalitemiz var.
- Etrafına bakarsan...
- Evet, çok iyi,
Bakın, beni bu kuruma çeken şeylerden
birisi de buydu zaten.
Çünkü düşündüm ki...
Senin gibi birisinin öğrencilerimizle...
uygun bir iletişim kurabileceğini sanmıyorum.
Üzgünüm.
- Dosyanı saklayacağım.
- Yaa.
33 !
33 !
45 !
45 Numara !
87 Numara!
Nasılsınız?
Numaram ve özgeçmişim burada.
ve istediğiniz form.
- A derece Matematik mi?
- Evet.
Cheyney Eyalet'ten mezun oldum.
Aslında normalden bayağı uzun sürdü
ama, bilirsiniz...
- Ya, çok iyi.
... bitirdim.
Burada bir noktayı atlamışsın.
Hiç tutuklandın mı?
Tam şuraya bakarsanız, "Hayır" işaretlemiştim.
Bay Ellis, buralarda dolaşıp duruyorsunuz.
Sizi Philedelphia'ya getiren ne?
Main Line akademisinde öğretmenlik...
...yapmak için şansımı denedim.
Sen mi? Main Line'da mı?
Hey, Bu komikti.
Sanırım, kolej çocukları için
yeterince işimiz yok.
Bakın, Bayım,
şu anda elinizde ne varsa onu verin.
Kariyer peşinde değilim,
sadece işe ihtiyacım var.
İşte sana uyan bir iş daha.
PDR'de.
PDR nedir?
Philadelphia Department of Recreation.
(Ç.N. Philadelphia Eğlence Bölümü)
Muhtemelen sana verecek bir işleri vardır.
Foster Recreation Center.
Tam burada. Nicetown.
Belediye bir kaç ay içinde binayı yıkacak.
ve orada ortalığı toparlayacak
birilerine ihtiyaçları var.
Maaş seni zengin etmez ama yeterlidir.
Şimdi. Yarın tam 9:00 da orada ol,
artık bir işin var.
Hakim, haydi, adamım
- Bu-bu-burdayım.
- Hey, Hakim.
- Şimdi gördün mü?
- Tamam.
Beni görüyor musun?
Hayır görmüyorsun.
Haydi, haydi, haydi.
Hâlâ açıktayım.
Adamın boşta.
O boşta. Tut onu!
Ne halt etmeye bağırıyorsun?
Seni rezil adam! Berbatsın!
- Nedir bu? Güreş mi?
- Git, topu al.
-Topu al?
- Hey, babalık!
- Hey, moruk.
- Git de topu al.
Hey, babalık, tam buraya at.
- Evet buraya.
- Hey, bayım, topu atın.
Yo, yo yo, oraya değil.
Buraya gel, buraya.
- Ona atma.
- Ona verme.
- Sağ ol.
- Neden ona verdin ki?
Hey, senin sorunun ne?
Kız kardeşim gibi fırlattın.
Evde ütü bozuk galiba?
Şu çizgiler. Pantolonundaki.
Kırış buruş olmuşsun dostum.
Converse' in kilise ayakkabısı yaptığından
haberim yoktu.
Nedir o?
Hey, hey, hey, kardeşim, sen,
kilise caddenin karşısında
Hey adamım!
Ne yani? Artık arkadaş değil miyiz?
Bu kadar mıydı kardeşim?
Mesele yok, sakin ol.
Yalnızca şakalaşıyoruz.
Hey, birader, bekle. Belediye için mi çalışıyorsun?
- Ne?
- Anan için çalışıyormuş.
Top Reggie'nin.
- Top Reggie'nin.
- Haydi, al topu.
Dur be, dur, bekle biraz.
- Embesil mi bu?
- Hey.
- Bırak oynamayı.
- Hey.
Neden bu salakla takılıyoruz ki biz?
- Şutunu at, Reg. Haydi artık.
- At içeri. Haydi at.
- Oh, kahretsin!
- Radyoyu kırdı.
- Franklin' in radyosunu.
- Gördün mü?
Doğru. Benim adım Hewitt.
Ben yapmadım.
Kim kırdı bu b.ku?
Ben değildim...
Ben, istemeden. Ben sadece...
Sence ne yapayım şimdi?
Ben...
Bu küçük zencinin nesi var böyle?
Dilini kedi mi yemiş?
- Bekliyorum küçük.
- Franklin, sakin ol, kardeşim. Sadece...
Bırak gitsin.
- Böyle olsun istemedi. Bir hava topuydu.
- Dre-T.
Bu sözlerle beni sepetlemeye çalışma.
- Hey, haydi, Reg.
- İşte bu, üf?
- Evden çıkma.
- Eee, birisi bunu ödemeli.
Burada kalmaz, Dre-T.
Daha bitmedi.
Senin küçük gölgenin bana borcu var.
"Bak, önemli değil."
"Bu bir daha olmayacak
öyleyse artık bahsetmeyelim olur mu?"
"Önemli olan tek şey şu..."
"Sen Jack'den boşanıyorsun."
"Ondan sonra her şey düzelecek."
Pardon bayım. Adım Jim Ellis.
Belediye beni şey için...
Pardon. Bayım.
Burası Foster Rec Center, doğru mu?
"Trish, ağlamak zorunda değilsin."
Tabelada ne yazıyor?
- Orada doğru dürüst bir şey yazmıyor adamım.
- Birincisi, senin adamın değilim.
Eğer adamın olsaydım, şu eğlendiren
tiplerden olurdum
kız tipli erkeklerden, ya da öyle bir şey.
Onlardan biri olmak da bana çok uzak.
Eğer bir tane denk getirmek için piyasa
yapıyorsan, şehre git.
ya da Kaliforniya'ya taşın.
Çünkü burada eğlence yok.
Tamam, her neyse.
Dediğim gibi, Belediye buraları toparlamam
için beni gönderdi.
Çünkü bir kaç aya kadar burayı kapatıyorlar ve...
saat 9:00 da burada olmamı söylediler.
Saat kaç?
- Bozuk.
- Sana onu sormadım. Bir kez daha...
- Saat kaç?
- Adamım, saat bozuk.
- Derdin ne senin dostum?
- Derdim mi ne?
- Derdim mi ne?
- Evet, derdin ne? Ben...
Birincisi, derdimin ne olduğunu
sana söyleyim.
Buraya geldin ve filmi mahvettin
ve bu hiç hoş değil.
İkinci sorunum ise...
...burası yapıldığından beri
Marcus Foster'da çalışıyorum.
ve burasını yıkacaklarını ilk şimdi duyuyorum.
Oh, bunun geleceğini biliyordum.
ama bana bir ikaz gönderebilirlerdi değil mi?
Şimdi beni anladın mı?
Çünkü ben bakım işlerinin başıyım.
Evet, berbat bir iş çıkarmışsın.
Bak, nereden başlamalıyım?
Sadece başlayacağım yeri söyle.
Neden Belediyeye sormuyorsun?
Seni işe alan onlar.
Lanet!
Şu lanet çöplüğe bak.
Tanrı bu yeri kutsasın.
Şimdi de burada uyuyacak mısın?
yoksa bu da işinin bir parçası mı oldu?
Hayır.
Elston.
Yapma, Elston. İçerde olduğunu biliyorum.
Bunun olacağını biliyordun, Elston.
Üç ay içinde değil ama.
Arayıp kendin söyleyemezdin değil mi?
Şu lanet temizlik ekibini bulmalıydım.
Özür dilerim, Elston.
Bazı şeyler oldu.
Tabi "Bazı şeyler" öyle ya.
Şu bağlantılarına ne oldu peki, Bayan Sue?
Sen benim şehir temsilcimsin.
Git ve temsil et.
Elston,
şehir bir kuruma fon aktarmayacak.
Bunun ekonomiye ya da hizmet ettiği
topluma hiç faydası yok
Sana bir şey söyleyim, Sue.
Fayda her zaman ekonomi değildir.
Sizler bunu bilmeliydiniz.
Elston, bugün kaç çocuk girdi şu kapıdan?
Hiç.
Dün kaç tane?
Peki, son altı ayda?
Evet, dışarıda basket oynayanları gördüm.
Fakat biliyor musun?
Her yerde oynayabilirler.
Burası, bir yuva haline geldi...
hapçılar, çeteler için ve ortak payda...
"Ortak payda"
Sana şunu söyleyim Bayan Sue.
Eğer sizi caddeden uzak tutan bu yer olmasaydı
ardınızda bu kadar sevimli çizgiler olamazdı şimdi.
Bunu asla unutma.
Elston, bu yeri sadece senin için açık tutmayacağız.
İyi atış. İyi atış.
- Burası Vietnam kadar sıcak.
- Vietnam hakkında ne biliyorsun ki?
İngilizceden çakarsan oraya gideceğini biliyorum.
Önce dilsizleri alıyorlar biliyorsun değil mi?
- Bence sonraki sen olursun.
- Hayır, çünkü dilsiz sensin.
Pas at. Haydi.
Bak kim gelmiş.
Hâlâ bir ütü bulamadın mı?
Sen de başka oyun bulamamışsın.
Hey, hey. Bakın bakın.
Burada bir korunak mı işletiyoruz?
Belediyenin yüzmen için para ödediğini bilmiyordum.
Ne ballı iş böyle.
Aslında, pek bir şey ödemediler.
ama benim işime karışman için ödemişler sanki.
Şimdi sana bir ütü getireyim de
şu dilindeki kırışıklığı düzeltelim.
Sana bir şey öğreteyim aslanım.
Burada her şey benim işimdir.
ve üstelik, su faturası geldiğinde...
emin ol, sen de benim işimin
bir parçası olacaksın.
Tamam, sen de emin ol ödemeyeceğim.
Nedendir bilmem, bunu tahmin etmiştim
Pudin var ya adamım.
Diyor ki, evlenmek istiyormuş.
Bunu yapmadan önce âşık olmayı bekliyormuş.
Ya ya ya , öyle.
Çünkü aklımda sadece seks ve basketbol yok.
Hayat seksten daha uzun.
Seks hakkında ne biliyorsun koçum?
Hiç yapmadın ki
- Ne?
- Kes şunu, Reg.
Yo, bu da ne?
- Oh, yapma.
- Hey, adamım, ne yapıyorsun?
Neye benziyor?
Çemberleri indiriyorum.
Tamamda neden?
Belediye bu yeri kapatıyor.
Bunları içeri almam gerekiyor.
- Üzgünüm dostlar.
- Bunları almak zorunda değilsin ki, bırak kalsın...
Durmadan etrafımızı mahvediyorlar.
Şimdi ne yapacağız?
10 km yürüyüp Hudson Center'da mı oynayalım?
Of, bu sıcakta mı?
Delirdin mi?
Hey, adamım
o çemberi ne yapacaksın?
Bırak beni. Bu saçmalık.
Neye gülüyor bu?
Ne?
Hava sıcak.
Eğleniyor musunuz?
Berbatsın.
-Topu bana ver.
- Ben aldım.
Dur dur, dikkat et.
Dinleyin,
Sizinle bir kaç saniye konuşmalıyım.
Sen, elinde top olan.
Söylemem gerek. Öncelikle, galiba...
Sizlere dışarıda yapılan çok yakışıksızdı,
Basket potanızı indirmeleri.
Ama burası açık olduğu sürece,
burada yüzmenize izin vereceğim.
Burada olacaksanız,
bazı hassasiyetleriniz olmalı,
çünkü, teorik olarak burada olmamanız gerekiyor.
Ya, Puddin de olmamalıydı ama
babasının prezervatifi yırtıkmış.
Hey, adamım, önüne bak biraz.
Önüne bak.
- Senin adın ne?
- Hakim.
Benimki Jim Ellis.
Duvardaki yazıda ne diyor?
"Havuzda...
- "soytarılar. "
- Soytarılık.
- L-I-K.
- Kes şunu, Walt. Sana mı sordu?
- L-I-K, soytarılık.
- Bakın, bu şaka değil.
Diyor ki, "Havuzun içinde ya da dışında
soytarılık yapmak yasaktır. "
Yüzme bilmiyorsanız derin taraftan uzak durun.
Burada ne yapıyorum demiştin?
Kimsin sen, hademe mi?
Ne yani, tuvaletleri mi temizliyorsun?
Böyle mi? Şimdi yüzebilir miyiz?
Evet, anladınız değil mi?
Evet, anladık.
-Şimdi yüzebilir miyiz?
- Tamam.
ve sen bay ukala, oradaki.
- Adım Andre.
- Oldu, Andre.
Ellerini kapalı tutarsan...
...çok daha hızlı yüzersin evlat.
Bunu bir düşün.
Bence yeterince hızlıyım, hademe.
Neydi bu?
Beni duydun.
Git şuradaki kutuları taşı sen...
...ve havuzu uzmanlarına bırak.
- Söyle ona, Dre.
- Ya, ya.
Uzman olan sen misin yani?
Neyin uzmanı, çene çalma mı?
Dediğimin arkasındayım dostum.
20 papeline, yaşlı kıçının tozunu attırırım diyorum.
Benim 50 dolarıma senin 20 doların.
"Lütfen zenci. "
Hey, nal toplayacaksın adamım.
Üç aylık yüzme dersinden bahsediyoruz.
Hademenin hiç şansı yok, dostum.
Hazır mısın ihtiyar?
- Mavi donu var.
- Size meyveli kek demiştim.
- Meyveli kek! Meyveli kek!
- Şuna bak! Şuna bak!
Süper kahraman.
- Kaptan Külot.
- Kurtar beni! Kurtar beni!
Sonuna kadar ve dönüş.
Yolu göster.
Tamam. Sen işaret ver.
Hazır.
Başla!
Hey, ne yapıyorsun adamım?
Bu bir yarış.
- Tam değil.
- Haydi, adamım.
Git, git.
Tamam, haydi Dre. Haydi oğlum.
İşte yapıyor. Onu yakaladı.
Bakın.
Başaracaksın! Başaracaksın!
Haydi.
Haydi.
Ah be. Kaptan Külota yenildi.
Kaybettin! Kaybettin!
- Tüm bildiğim...
- Çık şu havuzdan.
...yandın sen.
- Sahiden.
- Yandın ! Yandın ! Yandın !
- Sus be.
Çirkin poponu tekmeleyeceğim.
- Nerede? Yüzmede mi?
-Boğulduğunu görüyorum. Battın sen.
Adamım, sen...
Sen çok acımasızdın o havuzda.
Bir ara bu hareketleri bana da öğretir misin?
- Önce nasıl yüzüleceğini öğren.
- Hey, hey.
Ne halt ediyorsunuz burada?
Jim, ne yapıyorsun dostum?
Hayatta kalıyorum, bebeğim.
Şimdi tam da olmamız gereken yerdeyiz.
- Doğru mu bu?
- Doğru.
Dikkatli olun.
Havuzda soytarılık yok.
Ben kontrol ediyorum.
Hey, Elston, neden sen de
gelip bizimle yüzmüyorsun?
Jim, benim geldiğim yerde çıplak yüzerdik.
ve kimseyi mahcup etmek istemem.
- Baba bana 20 lik borçlusun.
- Harikasın.
Dre-T, nereye böyle?
Takıl buraya kardeş, bir bira al.
Belki arabayı kullanırsın,
eski zamanlardaki gibi.
Ne kadar eğlenirdik hatırlar mısın?
Evet. Hatırlıyorum.
Beni ölüme terk ettiğini hatırladım.
Geriye gidince hatırladığın bu mu?
Yo, ben onlara mermi salladığını hatırlıyorum,
erkek gibi, bizim için
Buraya bak.
Bunu unutmadım birader.
Kokusunu alıyor musun?
Yapma.
Bu senin.
Bende şişkin durdu.
Tamam birader.
Yok bir şey. Delikanlılık işte.
Beni nerede bulacağını biliyorsun.
Unutmamanız gereken arkadaşlar,
her bir kulaç...
suya doğru bir uzamayla başlar.
Olabildiğince uzağa, uzanıyorsunuz ve uzuyorsunuz.
Şimdi size göstereyim.
Unutmayın, bacaklarınızı hareket ettireceksiniz.
Uzayın, yapabildiğiniz kadar uzağa ulaşın.
Dene.
Bir... İki... Nefes.
Yaralı bir hayvan gibi yüzüyorsunuz.
Bir... İki... Nefes.
Bir... İki... Nefes.
Koç, bunlar neden burada olmak zorunda?
Kafamı karıştırıyorlar.
Oradaki kulvar çizgileri, sizi diğerlerinden ayırır.
Bir... İki... Nefes.
Doğru nefes alırsanız boğulmazsınız.
Geriye doğru çek.
Uzan.
Göz teması... Yeniden çek.
Walt, O tahtayı kullanmanı kim söyledi sana?
- Ama saçlarım.
- Kurtul şu tahtadan.
Ne, bizi boğmaya mı çalışıyorsun?
Size göstereceğim salaklar.
Hey, Jim, bırak da nasıl yapılacağını göstereyim onlara.
Bastır.
Bastır.
Bastır.
Yapabilirsin. Bırakma.
Suya koşarak dalamazsın.
Haydi, çık buraya genç adam.
Hey, Bay Ellis,
bugün ne kadar hızlıydım gördünüz mü?
Evet, Reggie, duman attırdın.
Galiba rekor kırdın.
Hey, eğlence merkezlerinin bazılarında...
yüzme takımları yok mudur?
Yüz... Yüz...
Yüzme turnuvaları falan gibi?
Yüzme yarışmaları mı diyorsun yani?
Evet, sanırım özellikle de havuzlu olanlarda.
Neden?
Diyordum ki...
Bizler her gün yüzüyoruz, biliyorsun.
Belki biz de katılmalıyız bazılarına.
- Bu karşılaşmalara kızlar da katılıyor mu?
- Evet.
Buna neden karşılaşma dedikleri ortada.
Kızlarla karşılaşıyorsun.
Hey, belki bazı kızlarla bıcı-bıcı yaparız.
Evet, galiba gerçekten yapmalıyız.
Bakın, dostlar, burada yaptığımız...
sadece eğlence ve oyunlar.
Siz liglerden bahsediyorsunuz.
ve bu insanlar gerçekten bunu ciddiye alırlar.
Yapma, bu şabalaklarla yüzmekten sıkıldım.
Yarışmak için başka hademelere ihtiyacım var.
- Neden? Yine toz mu yutacaksın?
- ve yine
... ve yine.
Neden hepiniz giyinmenizi bitirmiyorsunuz?
Ama ben gerçekten hazır olduğumuzu düşünüyorum
Hey, foxy.
- Hey taş bebek.
- Evet, adım Walt.
Seninki ne?
Victoria, hı?
- Caddeyi seninle birlikte yürüyelim.
- Biz yüzme takımındayız.
- Reggie.
Hey, evlat n'aber?
Senin dükkâna şu şekerlerden ister misin?
Yeni bir numara lazım sana.
- Emici mi peki?
- Her şeyden biraz var, birader.
Sadece yardım etmeye çalışıyorum adamım.
Biraz barışçıl ol.
- Bu kardeşin barışı sever.
- Seninleyim adamım. Yürekten.
Emin misin? Arkandayım adamım.
Oh, Bu mu yani?
Bu kadar mıydı?
Öyle olsun.
Bir yere gittiğim yok.
Beni sevmeyi öğrenirsin.
İşte burada, Jim.
Nedir bu?
Tüm parklar ve eğlence merkezlerinin
programları.
Niye isteyim ki bunu?
Belki bir futbol takımı falan kurarız.
Buralarda futbol oynamazlarki.
Eskiden yüzmezlerdi de.
Hakim!
Hakim!
Hakim!
- Ne?
- Gel buraya.
Sokağa çıkma yasağı oğlum.
Hey, kes sesini !
Merhaba.
Gelmezsen daha çok mahcup olacaksın.
Görmüyormusun, çocuklarla takılıyoruz?
Arabaya bin.
Havuzdan çıkın.
Haydi, haydi. Şimdi.
Çabuk, şurada sıraya girin.
Duyularınız varmış gibi davranın.
- Ne yaptık ki?
- Haydi, buraya gelin.
Haydi! Sıra sende Jim.
Sizlerle bir şey konuşmak istiyorum çocuklar.
Size verilen ilk hediyeyi hatırlıyor musunuz?
Dünyaya geldiğinizden beri?
Neydi o?
- İsimlerimiz mi?
- İsimleriniz.
Bu dünyayı terk ettiğinizde hakkınızda en son
unutulacak şeyiniz ne?
- İsimlerimiz mi?
- İsimleriniz.
-Hakim nerede?
- Oğlum, o salak bir çeşit hapiste.
Evet, kız kardeşi çılgının tekidir.
Kız kardeşinin bütün dünyası kitaplar ve böyle şeyler.
Öyle mi?.
Neyse, birbirinize bakın şimdi.
- Bay Taylor, sen?
- Evet.
Bay Williamson,
Bay Davis ve Bay Jones.
Sizler şu andan itibaren,
Marcus Foster eğlence merkezinin...
...resmi temsilcilerisiniz.
- Neden bahsediyorsun?
- Siz dostlarım, bir karşılaşma istediniz, doğru mu?
Şimdi aldınız.
Hafta sonu, Main Line Akademiye karşı.
Artık resmen bir takımsınız.
Biz bir takımız adamım,
kulaç atacağız.
-Kulaç atacağım.
- Aynen, kardeşim.
- Doğru.
- Aynen.
Tamamdır, galiba bir takımız şimdi.
N'aber?
Merhaba, adım Jim Ellis.
Foster's Rec. de çalışıyorum.
- Foster da mı?
- Evet.
- Hakim evde mi?
- Ben yardım edebilir miyim?
Ben çocuklara koçluk yapıyorum
Küçük bir yüzme takımı kurduk.
Bilmek isterdim ki...
İsterdim ki, Hakim bunun bir parçası olabilsin.
- Foster's da bir yüzme takımı mı?
- Evet.
O yeri kapatıyoruz biz.
"Biz" ne demek.
"Biz", Belediye ve ben demek.
Ben, Sue Carter, meclis üyesi.
Hakim'in kızkardeşiyim.
Bu ev Hakim'in ebeveynlerine mi ait?
- O'nun yasal velisiyim, benimle konuşabilirsiniz.
- Olur.
Bazı çocuklarlarla yüzme çalışıyoruz.
ve sadece Hakim,
çok fazla ümit vaad ediyor.
O kadar umut verici ki
buna devam etmesini isterdim.
Sonra ne olacak?
Yüzme doktorası mı yapacaklar?
- Profesyonel yüzücü mü olacaklar?
- Hayır, muhtemelen hayır.
Kesinlikle hayır.
Bayan Carter, tesadüfen,
hiç yüzer misiniz?
- Yüzer miyim?
- Evet, hanımefendi.
Bay Ellis, Hakim şu takımınız yüzünden
okuldan üç hafta kaybetti.
-Üzgünüm, bunu bilmiyordum.
- Yaa.
Kardeşimin o caddeye dönmesini
istemiyorum tamam mı?
Bu çocuklar için yapacağınız en iyi şey, onları
iyi bir eğitim almaları için yüreklendirmek,
o Merkezi toparlamak ve kapatmak olur.
Bayan Carter,
Onunla bir iki kelime etmemin sakıncası var mı?
Lütfen.
Ooo. Burada harika kitaplar var.
Okumaya bayılıyorsundur.
Hayır, birini bile okumadım.
Sahi mi?
"Fakat hemşire dedi ki, 'İşte acı bu' "
Görünüşe göre,
biraz yardım alabilirsin genç adam.
Tamam mı?
Sen ciddi misin?
1 - 0
Tamam.
- Siz ne yapıyorsunuz?
- Yüzme çalışıyoruz.
Dur bir dakika,
Main Line olayına iki gün kalmış...
ve siz burada,
kıçınızın üstünde oturuyor musunuz?
Bence iki gün içinde Main Line'ın
bizimle bir karşılaşması var.
Bilirsiniz, gurur çöküşten önce gelir.
Haydi çocuklar, siz takımsınız.
Kalk, kalk.
Havuza girin.
Nasılsınız genç bayan?
Size bir yardımım olabilir mi?
- Evet, yüzmek için buradayım.
- Koç, burada bir yüzücümüz var.
Selam, ben Wilhelmina Thompson.
Dostlarım Willie der.
Ben, Jim Ellis.
Fakat maalesef genç bayan,
burada kızlar takımımız yok.
ama göründüğü kadarıyla,
erkek takımınız da pek yok gibi.
- Seni alıngan.
- Onu sevdim.
- Göster bakalım neyin var.
- Tamam.
Baksana kızım.
Geleceğin parlak görünüyor.
Onun takımda olduğunu düşünsene?
Hey, baksana şu yürüyen senin annen.
O senin annen mi, pisliğe bulanmış olan?
Neyin var dostum?
Yüzmeye gidiyoruz. Yüzmeye gidiyoruz.
Hey, Koç, Marcus Foster bunun yanında,
tuvalet gibi kalır.
Oğlum, bunlara gerek yok.
Bugün deneyeceğimiz şey,
oraya girip bir takım gibi yüzmek.
Önemli olan nerede değil nasıl yüzdüğünüzdür.
ve eğer takım gibi davranabilirsek...
...belki bugün iyi bir yerde buraya döneriz.
Belki mi?
Bu konuda "belki" diye bir şey yok.
Size söylüyorum. Oraya gidip, onların
beyaz kıçlarına tekmeyi basacağız,
havyarlarını yiyip,
mahallemize zaferle döneceğiz. Nasıl?
Dre, ne dediğini biliyor.
Bu kadar horozlanmayın,
bu daha ilk müsabakanız.
Bu beyaz çocuklar yüzünden
endişe etmeye lüzum yok.
Gururlan, adamım. Bizler iyiyiz.
O kadar iyisiniz ha? Tamam.
Gelin buraya.
Konuşmamı bitirmedim. Dinleyin.
Yapacağımız şey şu,
soyunma odasına gideceğiz,
- Yüzme kıyafetlerini giyeceğiz.
- Yüzme kıyafetleri mi? Koç.
Altımda şortum var.
- Benim de.
- Yo, hazır değilsiniz siz.
Bugün gerçek olanlarını giyeceğiz.
Elston.
Neden bahsediyorsun?
Tek ölçü, herkese uyuyor.
-Hayır, hayatta olmaz.
- Ben giymem bunu.
Bu komik değil. Neye gülüyorsunuz siz?
Ne diyorsun, asla olmaz?
Bu yüzme yarışı.
Arka avlu eğlencesi değil.
Bu en uygun yüzme kostümü.
- Bu sizin üniformanız.
- Benim üniformam değil.
Elston. Elston, yapma be.
Benim çocuklar bile girmezler buna.
Sen ve çocuklar iyi olacaklar, güven bana.
Bak, ne dediğiniz umurumda değil,
Oraya gidip, onların beyaz kıçlarını tekmelemek için
mavi dona ihtiyacım yok benim.
Benim de.
Takım olmanız gerekiyordu.
Bir takım aynı şeyleri giyer.
Yani, Willie çıkarınca,
o (kız) mu giyecek aynını.
Oh, Hay Allah be!
Hazırlanma bölümünü terk edin lütfen
Sadece kayıtlı takımların yüzücüleri kalsın
Bu insanlar bize neden böyle bakıyorlar?
- Onların da yüzeceğini bilmiyordum.
Bir protesto yürüyüşü falan olmalı.
Tamam, Reg. Önemseme onları.
Lanet, buna inanabiliyor musun?
Giyinik bile değiller.
- Haydi bakalım,
bugün kaybetmek yok.
evimizde arka arkaya 56 zaferimiz var.
Doğru, tam 56 tane.
Etkileyici.
Bazı insanlar o kadar sayamazlar bile.
Bugün mağlubiyet yok çocuklar,
Gidelim Main Line.
Richard Binkowski,
spor dünyasında,
- Beni Bink diye bilirler.
- Daha önce tanışmıştık.
- Sahi mi?
- Evet, tanıştık.
- Bu Bay Johnson.
- Çok insanla tanışırımda.
Ya, iyi, görüşmek güzeldi.
- Takımınızda bir de kız mı var?
- Evet.
Anlarsınız, bu erkekler yarışı.
Kızlara yasak.
Nerde yazıyor bu?
Gelirken işareti mi kaçırdık acaba?
Daha iyisi,
yanınızda bir kurallar kitabı var mı?
- Sen onun avukatı mısın?
- Evet, diyelim ki ben onun sözcüsüyüm.
- Mahkemeye mi gideceksin?
- evet.
Bahse girerim,
mahkeme yolunu iyi biliyorsundur.
- Ben orda doğdum.
- Ya, ya.
- Hala özgürken tadını çıkart.
- Tamam.
Tamam, dinleyin,
böylece günün formatını anlarsınız,
çünkü karışık biraz.
50 kulaçla başlıyoruz,
- ve sonra şeye...
- Formatı biliyorum Bay Binkowski.
- Sahiden formatı biliyor musunuz?
- Evet.
- Ve anladınız?
- Anladım.
Tamam, buralardayım,
bir şeye ihtiyacınız olursa diye.
Cevap aradığınız bir sorunuz olursa,
Bink'le konuşun tamam mı?
- Çok teşekkürler.
- Emin ol.
- Kendini beğenmiş, ha?
İşte dediğim bu.
Uğraştığımız şey bu.
Odaklanın.
Main Line Akademisi yüzme yarışlarına
hoşgeldiniz.
Son bölgesel şampiyonun...
Main Line Barracudalarının evine.
- Şaka yapıyorsunuz.
Benimle ve takımımla,
bir sorunun mu var dostum?
Sizler, Harlem Gezginleri değil misiniz?
- Hayır.
- Çok akıllıca.
- Sahiden akıllıca.
- Bay Davis, odaklan.
50 metre yarışına katılacak yüzücüler...
-Lütfen başlama tablasına yaklaşsınlar.
- Bay Davis, bize güzel bir başlangıç gösterin.
Tamam, şimdi.
Yüzücüler, yerlerinizi alın.
Ellerini dışarıda tut. Uzağa kulaç at.
Haydi !
Haydi, Bayan Thompson.
Haydi. Dönüşünü yap. Haydi.
Haydi.
Dikkatini merkeze ver.
Yürü !
Kafana dikkat !
Kafasını çarptı.
Yüzücüler, yerlerinizi alın.
Şortunu giy.
Devam et.
Fırla !
Hey, ordaki,
kıçında parmakla mı duruyorsun sen?
Ne tür bir sirk işletiyorsun burada?
Tamam, ben hallederim.
Kokç, adamlarınıza sahip olun.
Üzgünüm.
Özür dilerim.
Gel buraya.
Kendimi utandırmaktan bıktım artık,
gidelim buradan.
Gelin çocuklar.
Yapamayız, koç. Biz...
Bir kişi daha var.
Ve şimdi, günün son yarışı,
50 metre serbest stil.
Yüzebilmen için,
paçalarını kestiklerine sevinmelisin dostum.
Yüzücüler, yerlerinizi alın.
Haydi, Bay Williamson.
Dönüşünü yap.
Faul yaptı!
Bekle, bekle, dur biraz.
Kafasına vurdu.
- Koç, ben bir şey görmedim.
- Yo, yo. Kafasına tekme attı.
- Diskalifiye edilmeli.
- Hayır efendim.
Bu fauldü, görmediniz mi?
- Sizler gördünüz değil mi?
- Ben bir şey görmedim.
Hayır efendim, faul yok. Üzgünüm.
Evet, evet.
57 incisi sırada. Haydi.
57
İşte oldu. 57.
Adamlarınızı bunun için mi eğitiyorsunuz?
Sen. Beyaz çocuk!
Beni dinle.
- Hey, çek ellerini üzerimden.
-Dinle, dinle!
Bu oyunda sana saygı duyulmasını istiyorsan
hak etmen gerekir.
Sana Cheyney'de neler öğrettiklerini
biliyorum.
Neden sen de çocuklarına
bir şeyler öğretmiyorsun.
Evet, benimki bir kalın kafalılık yaptı ama
sen de 30 defa yaptın.
ve bu sonucu değiştirmedi.
Saygı mı istiyorsun?
Önce saygı göster.
Sen kendin hak et.
Haydi, koç.
- Tamam, tamam.
- Yolumuz uzun.
Tamam.
- Gidiyoruz çocuklar. Haydi!
- Haydi, alın eşyalarınızı.
Herkes geri çekilsin.
Haydi gidiyoruz. Eşyalarınızı alın.
Yüzemedim değil mi?
Hayır çünkü, adamın beyaz kıçının
yansımasından kör olmuştum.
Sana söylüyorum adamım,
poposu suda aşağı-yukarı yapıp duruyordu.
Hatta ben... Göremedim bile.
En iyisi Willie'nin kelebek yüzüşüydü.
Evet, hepimiz onu izliyorduk.
Hey, yinede orada olmaktan mutluyum
dediğimi anlıyor musunuz?
- O beyaz çocuklar...
O beyaz çocuklar hiç
böyle bir şey görmemişlerdir.
Ama sen neredeyse boğuluyordun,
Puddin'e söyledim.
Neden bahsediyorsun? Sen aşağıdaydım, adamım.
Sırtüstü bile yüzebilirdim,
ama yapmadım.
Bu kadar komik olan ne?
Ben de gülmek isterdim.
- Gülünç olan ne? Gülmek istemiyor musunuz, El?
-Kısık sesle de gülebilirim.
- Haydi, komik olan ne?
- Komik bir şey yok.
Sadece takılıyoruz.
- Nasıldır bilirsin.
- Hayır, Bay Taylor, bilmiyorum.
Belki sen bana açıklarsın
çünkü nasıl olduğunu bilmiyorum.
Belki k.çımla gülerdim.
ve otobüse biner eve dönerdim
ve hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim.
- Aynen doğum gününmüş gibi.
- Aynen, tam olarak nasıl olur bu?
Yapma Koç,
sadece yüzdük o kadar.
Yüzmek mi? Bu yüzmek değildi.
- Ne gördüğümü biliyor musun?
- Ne gördün?
Bir gurup zenci gördüm
sırf siyah oldukları için, diğerlerinden...
daha iyi olduklarını düşünen.
Sen de gördün mü?
Biliyor musun?
Böyle düşünen yalnız benim sanmıştım.
- Hayır, ama başka ne gördüm biliyor musun?
- Ne?
- Orada bazı beyaz çocuklar da vardı.
- Deme!
Onlar da aynı şeyi düşünüyorlardı.
Onlar da sırf beyaz oldukları için
sizden iyi olduklarını düşünüyorlardı.
ve biliyor musunuz?
İyiydiler.
- Bunu kanıtladılar.
- Bence de.
Ama hile yaptılar.
Bana vurduğunu gördün Koç.
Kim hile yaptı biliyor musun?
Bay Williamson?
Sen yaptın.
Hepiniz hile yaptınız.
Çünkü özel bir şey yapmak için
bir fırsatınız vardı,
ama siz mahvettiniz,
çünkü ciddiye almadınız.
- Şimdi söyle ne oldu?
- Hiçbir şey adamım.
İşte bu.
Ama size neler olduğunu göstereyim.
Oradaki binayı görüyor musunuz?
Birkaç ay içinde orası yıkılmış olacak.
Neden biliyor musun Bay Carter?
Çünkü kullanan insanlar onu umursamıyor.
Burası sizin eviniz.
ve size şöyle söyleyim ki
benim hayatım...
hiçbir şeyi umursamadan dolaşan insanlara
harcamayacak kadar kısa.
Şurdaki potaları sökülmüş basketbol
sahasını görüyor musunuz?
gidin olmayan potalarla oynayın.
Gülsenize, şakaydı.
Rol yapıyor.
- Komik değil mi?
- Ya.
- Doğru mu adamım.
- Doğru.
Biraz daha anlat adamım.
Sue. Sue.
- Elston, ne yapıyorsun burada?
- Bekle bir saniye.
Seninle konuşmam gereken bir şey var.
- Bekleyebilir mi? Toplantıya gecikiyorum.
- Hayır.
Sue, dün ilk karşılaşmamıza katıldık.
- Sana söylüyorum
- Evet, Koçunuzla tanıştım.
O üzerine düşeni yaptı, kızım.
Bunca yolu bana bunu
söylemek için mi geldin?
Hayır.
Çikolata kaplı kiraz.
- Ne istiyorsun, Elston?
- Lütfen al, lütfen.
Sue, bazı bağlantılar için
sana ihtiyacım var.
Olabildiğince tanıtıma ihtiyacımız var.
Sue, bu, eğlence merkezini
açık tutabilmemizin tek yolu.
- Elston...
- Bak, sana diyorum.
ve bu arada, kardeşin, Hakim,
kızım, o harika bir yüzücüye dönüştü.
Hakim'den yüzmesini bekleyen yok.
Hakim okuluna devam etmeli.
Onu da yapıyor.
Yap bunu.
Yap bunu.
Yap!
Tamam.
Kol kaslarınıza dikkat.
Dikkatinizi,
kol kaslarınıza vermenizi istiyorum.
İşte böyle.
Amacınız, topu havada yakalamak.
Topun tam altına doğru dalın.
Her yeriniz gergin. Kollar olabildiğince birbirine
yakın ve suyu yararak.
Hayatınızın son anına uzanır gibi uzanın.
Atla.
Karşı duvarı yakalamak ister gibi uzan.
Ondan tedirgin olma.
Senin kendi tarafın var.
Suya bak, o senin dünyan,
senin o.
Sen bitmeden yarış asla bitmez.
Yorgunluğunuzu unutun,
güçlü olamaya bakın.
Bacaklarınız yoruldukça,
bırakın gerisini kalbiniz yapsın.
Haydi, Bay Davis, yap şunu,
sana güveniyoruz.
Çalışırken, direnç en iyi arkadaşınız.
ama yarışta takoz olur.
aynada kendinizi görmedikçe
kafanız çok aşağıda demektir.
Daha hızlı olabilirsin, Bay Taylor.
Tüm yapman gereken
bacaklarına hükmetmek.
Hey, Elston,
sence de daha hızlı olamazlar mı?
Onlar aynadaki yansımalarına
hayran olmakla meşguller Koç
Takım için hâlâ bir öncü bulamadım.
- Sence curada böyle biri var mı?
- Hepsi lider onların.
ve hepimizi birden batıracaklar.
Yan yana durmak sadece başlangıçta olur.
Oo! Hey, Koç! Özel bir misafirimiz var.
Birlikte olmak, birlikte kazanmak,
başarı bu.
Bize katılmanız ne hoş, Bay Williamson.
Geri gelin.
Herkes geri gelsin.
Geç kaldığınız her dakika için
10 tur ceza var.
- Hey, Elston, Hesap makinen var mı?
- Benimki o kadarını hesaplayamaz.
Evet, benim matematiğim iyidir.
100 tur yapar.
Bu da 2 km. yapar.
- 100 tur yapamam ben.
- Biliyorum.
- Onlar senin için yüzecekler.
- Ne?
Sen şuradaki sandalyede otur,
onlar senin yerine yapacaklar.
Sırf sen ne zaman geleceğini bilmediğin için.
2000 metreyle başlıyoruz.
500'er metreden dört tur.
Son 500'lük bölüm
iki 250 metreye bölünecek.
İlk 500 kurbağalama.
İkinci 500 serbest stil.
Üçüncü 500, sırtüstü.
Dördüncü 500 kelebek.
Ya takım gibi çalışırsınız...
...ya da hiçbir şey olamazsınız.
Kendiniz için en büyük düşman sizsiniz.
Sizde çok büyük potansiyel var.
ama bunu kullanamazsınız çünkü
sadece kendiniz gibi davranıyorsunuz.
Otur, evlat.
Tamam, başlıyoruz.
Onlara o kadar inanıyorum ki.
Yapabilecekleri çok şey var.
Hey, Koç.
Onları durdur yoksa ben bırakıyorum.
Yapmak istediğin buysa
git o zaman.
Sen bilirsin.
Ama takımın senin için, senin işini yapıyor.
ve unutma, eğer gidersen,
kendi hayatını burada bırakırsın.
Gitmek istemiyorsun,
gitmeni ben de istemiyorum.
Hey. Hey, küçük adam.
Küçük adam.
Borcunu ödeme zamanı.
Şu adamdan çaldığım radyo 50 papel eder.
Param yok.
Senden buz mu istedim su adam?
Arabaya bin.
Hey, hey, bekle!
Hey, Reg. N'oldu?
Senin çocuğun, bana borcunu ödemesi için
yapması gereken işler var.
Reggie, oğlum, bak,
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Zorunda değilsin.
- Çocuk bizim için bir teslimat yapacak.
Bunu yapmam lazım,
yoksa beni rahat bırakmayacak.
Vakit nakittir. Arabaya bin.
Yapmam gerek.
Yapmam gerek. Yap...yapm...
Yapmam gerek, tamam mı?
Yapmam gerek.
Frank, bırak onun yerine ben yapayım.
İstediğin benim, o değil.
Görünüşe göre burada çok besleyici
yemekler var. Bayan Carter.
Yumurta ile protein alıyordum.
Donmuş kremayla kalsiyum,
Üstüne meyve, meyvenin faydalarından
bahsetmiyorum bile.
Size katılsam olur mu?
Lütfen.
Teşekkür ederim.
Bayan, ben de bir parça kek alabilir miyim?
Ee, belediyede işler nasıl?
Biraz kazanç, biraz kayıp.
Eminim.
Anladığım kadarıyla Hakim yeniden yüzüyor.
Daha önce sizden izin aldığını zannediyordum.
Hayır almadı.
Ama okula geri dönmüş olması iyi bir şey.
- Bay Ellis, Ben sadece...
- Yapma, Sue, birlikte kek yiyoruz.
Bana Jim de.
Hakim pek iyi bir öğrenci değildir.
Evet, galiba ilgisini çekecek
bir şeylerin peşinde.
Hepsi bu. Teşekkürler.
Ona ulaşmak için ne kadar
uğraştığımı düşün. Denedim.
Nasıl bilmiyorum?
Ona ulaşmışsın bile.
Okula döndü değil mi?
ve nefret ediyor.
Ama gidiyor, çünkü
seni mutlu etmek istiyor.
Ya.
Kek nasıl?
İyi.
Demek, Hakim iyi bir yüzücü ha?
Evet, küçük bir kurbağa yavrusu gibi.
- Jim, seninle bir anlaşma yapacağım.
- Dinliyorum.
Hakim okula devam ederse,
Havuza da devam edebilir.
Öyleyse bu, eğlence merkezi
açık kalacak anlamına mı geliyor?
Sen anlaşma dedin.
-Sen yokmusun...
- Bunu sevdim.
Özür dilerim.
Bay Jones, arabadan in.
Çabuk.
Hey, babalık,
neden böyle çıldırdın?
- Şimdi!
- Koç, ben hallederim.
O benimle dedim sana, üşütük.
Neden yapıyorsunuz bunu?
Oğlum. Eve git çabuk.
Bir daha asla,
benim çocuklarımın yanında dolaşma.
Zenci, sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?
Anlamıyorsun değil mi?
Onlar benim çocuklarım
ve hep öyle olacaklar.
Franklin'in şehrine hoş geldiniz.
Sana bir kez söyleyeceğim.
Bir daha çocukların yanında seni görürsem,
- Beni anlıyor musun?
- Yanlış adama çattın.
Daha bitmedi.
Seni bir daha buralarda göreyim,
bak neler oluyor
Bir daha söylemeyeceğim.
O artık yaşayan bir ölü.
Eve git.
Haydi, içeri girelim.
Bay Jim?
Hey, ne var ne yok?
Şuna bir baksan iyi olur.
İstediğimiz oldu Bay Jim.
"Philedelphia Eğlence Bölümü
bize memnuniyetle bildiriyor ki...
onay verildi...
Burada bir karşılaşma yapılmasına izin verildi,
Tam burada, Marcus Foster havuzunda.
Jim, böyle giderse, o paketlediğin kutuları
yeniden açacaksın.
Bunu nasıl becerdin adamım?
Ee, Jim benim de tanıdığım insanlar var.
Evet.
Ama istersen şu meclis üyesi küçük tatlı kıza,
Teşekkür edebilirsin.
Demek istediğimi anladın mı?
Sağ ol Jim, çok sağ ol.
Nasılsınız?
Elston.
Bingo gecesi salı günleri
paskalya bayramına da sekiz ay var.
Reverend, Düşünüyorum da...
Biliyorsun İncil'de söyle der:
Tanrı dünyayı öyle sevdi ki,
ona kendinden bir çocuk verdi.
Biliyorsun bunu.
Bak hele, kıyak görünüyorsun.
PDR de on yıldır ilk müsabaka, Jim.
Öyle,
keşke çocukları izlemeye insanlar gelseydi.
Tanrı ne mucizeler yaratır.
İşte.
İşte, geliyorlar.
Kafaya dikkat. Kafaya dikkat.
Hey, Bink, seni görmek ne güzel.
Ne var ne yok?
- Çocuklar nasıl?
- Bildiğin gibi işte.
Eşin?
Aynı, senden n'aber?
Ne var ne yok?
Yeni bir eş, eskisinden biraz küçük
ama daha pahalı.
- Evet.
- Akıllı adamsın sen.
Bunca yıl evli olmak...
Bir saniye izin verir bana.
Hey, Koç Ellis.
Merhaba.
Üzüntüyle bildiriyorum ki...
...benim gençlerden bazıları grip olmuş...
...buraya geliş yolunda.
ve iyi niyetle bu toplumsal çabanızı
desteklemek istiyoruz.
Fakat maalesef gün sonuna kadar
kalabileceğimizi sanmıyorum.
- Yani, geri mi çekiliyorsunuz?
- Hayır.
Daha uygun bir zaman ve tabii ki daha uygun
bir yer için yeniden bir program yaparız.
Ne yani, 24 saat mi, 14 dakika mı?
Bahse girerim ki, eve döndükleri anda...
...çok daha iyi hissedeceklerdir.
Değil mi?
Evet, eminim öyle olur.
İlginize teşekkürler.
Buradan çıkıp giderse,
bu geri çekilmektir.
- Hepsi hasta.
- Hayır, kaçıyorlar.
Yarışamazlar.
- Ne yapmamı istiyorsunuz Bay Ellis?
- Senden adil olmanı istiyorum.
Eğer bu benim çocuklarıma olsaydı...
Hayır,
bu bir geri çekilmedir.
Bu müsabaka ertelenmiştir.
-İyi günler, Bay Ellis.
- Haydi, yapma şunu.
Bunu yapma şimdi.
Haydi, böyle çekip gitme.
Kaçıyorlar.
Neler oluyor?
Öbür takım nerede?
Sadece bazı şeyler hiç değişmiyor.
Ama teşekkür ederim.
Bize yardım etmek için yaptığın
her şeye teşekkür ederim fakat...
Gidip çocuklara açıklamam lazım.
Hepiniz kendinizle gurur duymalısınız.
Bugün burada büyük bir kalabalık vardı.
Yarışmak için geldiniz ve kazandınız.
Koç.
Ne oldu?
Onlar gidiyorlar.
- Ne?
- Neden?
Nedenini biliyorsunuz.
Bazı insanları değiştiremezsin.
Bazı insanlar,
doğuştan karmaşıktır.
ama ben hepinizle gurur duyuyorum.
ve buradan hepinizin
başı yukarıda ayrılmasını istiyorum.
Yarın buraya gelip çalışacağız.
ve tüm bunlar
olmamış gibi davranacağız.
Siz PDR'siniz.
Bunu yine yaptıklarına inanamıyorum.
Burası bizim evimiz Koç!
Yerini al.
Burası bizim evimiz Koç!
Yerini al.
Burası bizim evimiz!
Yerini al.
Burası bizim evimiz Koç!
Burası bizim evimiz Koç!
Burası bizim evimiz Koç!
Hey. O artık koca bir adam oldu.
Andre ile çok gurur duyuyoruz.
Ailemizde nasıl yüzüleceğini
öğrenen ilk kişi o.
Bu toplumumuz için çok iyi bir şey.
Bu hepimize ilham veriyor ve eğlence
merkezine yeniden kavuşmak çok iyi.
Bu muhteşem.
O her zaman balık gibi yüzerdi.
Yaz kampında kelebekte
şampiyon olmuştu.
PDR. Bir numara.
Çok heyecanlıyım çünkü ben,
Philedelphiyanın dışında hiç bulunmadım.
Sadece üç ay öncesine kadar
bu çocuklar zorlukla yüzüyorlardı.
Şimdi ise, Marcus Foster havuzunun
çocukları gelecek hafta...
Baltimore Üniversitesinde yapılacak
olan...
Ulusal Yüzme Şampiyonasına katılacaklar.
Gençlerimiz için yaptığı şeylerden dolayı
Koç Jim Ellis'e teşekkür etmek isterim.
Teşekkürler, sayın meclis ütesi.
Gerçekten takdir ediyoruz.
Kesinlikle.
Koç, neden içeri girmiyoruz,
havuzun kenarında bir görüşme yapabiliriz?
Sue, acaba senin...
...şu sağlıklı kek dilimlerinden
canın çekmiş olabilir mi acaba?
Olur mu?
Belki.
Bu gece.
Tamam.
Teşekkürler.
"Henüz bitmedi!"
Bekle.
- Durdurun onu!,
- Sana söyledim, daha bitmedi.
Yüzme bilmiyorum!
Gel hadi.
Şimdi konuşun.
- Tutun şunu!
- Haydi adamım!
- Yardım edin!
- Bırakın yapsın.
Elston, bir şey yap!
Bırak gitsin!
Bırak Koç!
- O buna değmez.
- Gelin, ona yardım edin, haydi, haydi.
Çıkarın dışarı.
Değmez Koç.
Şiddete uğrayan davetsiz misafir...
Franklin Pierce'ın durumunda bir değişlik yok.
Kendisi, Philedelphia Memorial
Hastanesinde kalıyor.
Polise göre, Koç Jim Ellis aleyhine
açılan bir dava yok.
Şimdi, tüm bunlar,
Foster Rec. çocukları için...
en büyük gecenin arefesinde oldu.
Yarın Baltimore Üniv.'deki Ulusal Finallere
katılmak üzere yola çıkacaklar.
Demek ki ben ikiyüzlünün biriymişim.
O küçük katilden daha iyi biri
değilmişim demek ki.
Sana söylüyorum Elston.
Bırakmam gerek.
Çocukların yolundan çekileceğim.
Ne?
Şimdi bırakırsan
çocukları terk etmiş olursun.
Burayı terk etmiş olursun.
Tüm toplumumuzu terk etmiş olursun.
en önemlisi de Jim,
kendini terk etmiş olursun.
Geldiğine sevindim.
Raporu görmüşsündür.
Kimsin sen?
Üçkâğıtçı mısın?
Çocuklarımızı kendine inandırdın.
Toplumumuzu kendine inandırdın.
Öncelikle, ben kimseyi kandırmadım.
Nerdeydim biliyor musun?
Polis karakolundaydım.
ve onlara dedim ki, Jim Ellis
herhangi birini incitecek bir adam değil.
ve bana ne söylediler biliyor musun?
Sicil kaydında bir tutuklama varmış.
Tamam.
Artık biliyorsun.
Hayat yalnızca siyah ve beyaz değildir.
Gençken bir polise vurmuştum.
Ama bunun için iyi bir nedenim vardı.
Biliyorum, biliyorum. Sen masumdun.
Herkes masumum der zaten, hatırladın mı?
O masum insanları uzaklaştıran bendim.
ve ne komiktir ki
onlar her zaman masumdular.
Tanıdığım onca insan arasında, ben...
...ben yalnızca senin
beni anlayacağını düşünmüştüm.
Neredeyse inanıyordum.
Nerdeyse, beni bir şeyleri
değiştirebileceğine inandırıyordun.
İyi geceler, Bay Ellis.
Doğru.
Ne?
Otobüse.
Hey, Jimmy.
Kardeşimsin.
Haydi, yapalım şunu adamım.
İyi şanslar.
Neler oluyor, Koç?
Ben genç bir adamken,
Bir sürü hata yaptım.
Dün de bir başka hata yaptım.
Sizin için iyi bir örnek değildi.
ve bunun hesabını vermem gerekiyor.
Böylece size koçluk etmekten
vazgeçmeye karar verdim.
ama şimdilik bu kararı askıya alıyorum.
Dur biraz, şimdi kim bizi eğitecek?
Birbirinize yetersiniz.
Çünkü sonunda elinizde kalacak olan bu.
ve kaptanınız var. Andre.
Ne yapacağınızı biliyorsunuz Bay Williamson.
Bakın, bizler uzun yıllardır
bir rüyanın peşinden koşuyoruz.
ama yarın, sizlerin bu rüyalardan
bazılarını gerçekleştirme şansı olacak.
Sizler bu yeri temsil edeceksiniz.
PDR takımını temsil edeceksiniz.
Ama bunun bizim için anlamı ne?
Gurur, karalılık ve zorluklara karşı direnç.
Bunlar bu insanları bir arada tutan şeyler.
Sizler onlara inanacakları bir şey verdiniz.
Çünkü bu bizim toplumumuz.
Burası bizim evimiz.
Bu tamamen gurur, kararlılık
ve direnç üzerine kurulmuştur.
Evet, gurur, kararlılık ve direnç.
PDR! PDR! PDR! PDR!
PDR! PDR! PDR! PDR!
Sizin için kazanacağız.
PDR! PDR! PDR! PDR!
Haydi yenin onları kardeşlerim, haydi.
Oo, bu havuz büyük.
Okyanus gibi bir şey bu.
İyi günler bayanlar ve baylar,
ve Baltimore Üniv.Su Sporları
Merkezinde yapılacak,
Doğu Bölgesi Yüzme finallerine
hoşgeldiniz.
Aramızda Baltimore, Harvard,
Plymouth ve Mercer takımları var.
Şampiyonluklarını koruma amacında olan...
Main Line Barracudas.
ve ilk kez, yine Philedelphia dan gelen,
Marcus Foster Rec Center'ı temsilen,
PDR takımı.
Dinleyin.
Bizler, Marcus Foster havuzunun...
...resmi temsilcileriyiz.
Bizler,
Philedelphia Eğlence Merkeziyiz.
PDR.
Uzun bir yoldan geldik.
Onlara, bu ailenin
ne olduğunu gösterelim.
Yüzücüler, ilk yarış için
başlama noktasına lütfen.
100 metre sırtüstü.
Yerlerinize.
Haydi bastır, Bay Taylor.
Dön çabuk, haydi.
Haydi, içeri, içeri,
içeri, içeri, içeri.
Evet.
Main Line adına Bobby Baskins kazanıyor.
Arlington 'dan Wilson Peterson ikinci.
Sonraki yarış, 200 metre kurbağalama.
Hepsi bu, hıyarlar?
Hey, odaklanın. Onu boş verin.
Tamam.
Yüzücüler, 100 metre kurbağalama
için başlama noktasına lütfen.
Yerlerinize.
Budur.
İşte bu! Hey!
PDR adına yarışan Reginald P. Jones
üçüncü bitirdi.
Yüzücüler, yerlerinize.
Haydi bebeğim, haydi.
Haydi, Willie!
Daha hızlı.
ve yine.
- Haydi, Willie!
- Haydi!
Haydi!
O...pu çocuğu!
PDR'dan Wilhelmina Thompson birinci oldu.
Nick Post ikinci, Main Line'dan.
ve Carl Walters,
Arlington adına üçüncü bitiriyor.
Bu durumda Mercer lider.
Main Line ikinciliğe düşüyor.
PDR şu anda 58 toplam puanda.
Bu onları dördüncü sıraya yerleştiriyor.
PDR! PDR!
Haydi! Haydi!
PDR'dan Walter Davis
bacağına giren krampla mücadele ediyor.
Steven Epson, Main Line adına kazanıyor.
Evet!
İşte bu!
Gergin tut, gergin tut.
Bacağım!
Şahsi müsabakalarda
son yarışa geldik.
Bu yarış, hangi takımların ekip müsabakalarına
katılacaklarını belirleyecek.
Yüzücüler, yerlerinize.
Yüz bebeğim, yüz.
Haydi, Andre.
Yapabilirsin!
Evet çocuklar, görünüşe göre,
biraz rekabet olacak burada.
Şimdi, bu takımın Main Line'a gelenle
aynı takım olmadığı çok açık.
Bunu anladınız değil mi?
Arkadaşlar!
Çocuklar, bakın!
Şahsi müsabakalar sonunda...
Şampiyonluk için yarışacak üç takım kaldı.
Main Line 101 puanla birinci sırada.
PDR sadece 5 puan geride ve
96 puanla ikinci.
ve Mercer 93 puanla üçüncü sırada.
Tamamdır. İşte yapmamız gereken bu.
Finaller.
ve biz ikinci sıradayız.
Walt'ın söylediği gibi,
bu yarışmayı kazanabiliriz.
Bu yarışı kazanırsak,
yeniden şampiyon oluruz.
Kaybedersek, onlar şampiyon olur.
Walt, krampın nasıl?
Galiba yüzebilirim.
Hazırım.
Bu turda otur sen.
- İlk turda kim yüzecek peki?
- Ben.
Dre, sen lidersin adamım.
Birinci sırada yüzemezsin.
Evet adamım, o haklı.
Diyorum ki, lider yüzücü
en hızlı zamanı yüzmelidir.
Lider en yürekli olandır.
Reg, lider sensin.
Bundan emin misin?
Öyleyse haydi kazanalım şunu.
- Bastır Main Line!
- Main Line!
İşte böyle! Haydi!
Üç deyince PDR.
Bir...İki...Üç
PDR!
Takımlar günün son yarışları için hazırlansın.
4 x 100 metre bayrak.
Bu yarış, 1974 sezonunun
şampiyonunu belirleyecek.
Yüzücüler, yerlerinize.
50 metre.
Bastır!
Haydi!
Seni lider mi yaptılar?
Bastır Taylor! Haydi Taylor!
Haydi!
Haydi!
Daha hızlı!
Reg, Reg. ne yapıyorsun?
Bana bak.
Bunu yapabilirsin.
Yapabilirsin.
-Haydi.
- Haydi Bay Jones.
Git! Git!
Seninle gurur duyuyorum Koç Ellis.
Bayanlar Baylar,
Sonuç foto-finişle belirlenecek.
Foto-Finiş.
Ne oldu?
İzlemeye dayanamadım.
Yapamadım.
Zafer ya da kayıp.
Hala gururumuz var bizim.
PDR! PDR! PDR! PDR! PDR!
Seninle gurur duyuyorum.
Teşekkür ederim.
Çeviri : The Lone Rider
thelonerider@gmail.com