Tip:
Highlight text to annotate it
X
HORRIBLE BOSSES (2011)
PATRONDAN KURTULMA SANATI
Güneş doğmadan işe gidiyor,
battıktan çok sonra işten çıkıyorum.
Altı aydır kendimden başka biriyle
seks yapmadım.
Buzdolabımdaki tek şey
eski bir yeşil limon.
Kivi de olabilir.
Anlaması imkansız.
Günaydın, Thomas.
Günaydın, Nick. Acele et.
Fakat durum şu:
Bu sadece geçici.
Özet hikaye:
Büyükannem bu ülkeye
cebinde 20 dolarla geldi.
Hayatı boyunca çok çalıştı
ve kimsenin ağız kokusunu çekmedi.
Öldüğünde 20 doları,
2000 dolar yapmıştı.
Bu berbat.
Neden başarılı olamadı dersiniz?
Çünkü kimsenin
ağız kokusunu çekmedi.
Başarının anahtarı...
İşletme fakültesinde
öğretmezler bunları.
...ağız kokusu çekmektir.
Son sekiz yıldır bunu yapıyorum
ve meyvesini vermek üzere.
Ben Nick.
Büyük bir terfi ve bana ait bir oda
almaya çok yaklaştım.
Hemen geliyorum, Bay Harken.
Onca uzun çalışmaya,
fedakarlığa ve ağız kokusuna...
...nihayet değecek.
Beni endişelendiren şey bu, Nick.
Sen dakiksin. Sabah 6'da burada
olmanın önemini biliyorsun.
Buna bakınca düşünüyorum da...
...güvenlik sistemimizin
dahili saatinde sorun olmalı.
Bir dakika gecikmiş olabilirim.
Buna göre iki dakika gecikmişsin.
Ya yalancısın...
...ya da sistem bir dakika ileri.
Önümdeki tek engel mi?
Müdürümün adı, David Harken...
...iki dakika geç kaldım diye
yine ağız kokusunu çekiyorum.
Herif itin önde gideni.
Durum buysa, uzun süredir güvenlik
koordinatörümüz olan...
...Thomas'ı kovmalıyım.
İki dakika gecikmiş olabilirim.
O halde yalan söyledin.
Hayır. Kimi arıyorsunuz?
Thomas'ı. Onu kovmalıyım.
- Yalan söyledim. Üzgünüm.
- Yalan mı söyledin?
İsteyerek olmadı. Bir deyim gibi.
"Bir dakika gecikmiş olabilirim."
Aslında iki dakika geciktim.
Parmağımda bu koca, ağır yüzükle
araba kullanmaya alışmalıyım.
- Haydi.
- Sürekli sola kayıyorum, tatlım!
Çocukken insanlar büyüyünce
ne olacağımı sorarlardı.
Hep aynı cevabı verirdim.
Seni çok seviyorum.
Ben de seni.
Birinin kocası olmak istiyordum.
- İşim bitince ararım!
- Tamam. İyi günler.
Kulağa tuhaf geliyordur.
Çoğu çocuk itfaiyeci
ya da kişisel antrenör olmak ister...
...fakat bana göre,
bir koca olmak en güzel hedefti.
Stacy sayesinde...
...bu hayalim gerçekleşmek üzere.
Ne yazık ki Oprah dışında kimse
kocası olasınız diye size para vermez.
Bu yüzden iş bulmam gerekti.
Dişçilere her zaman hayran olmuşumdur.
Zeki ve yeteneklidirler
ve diş sağlığınızı korurlar.
Ben de gidip dişçi oldum.
- Bugün nasılsın, Dale?
- İyiyim. Teşekkürler.
Kazıyıcı.
Tamam, dişçi asistanı oldum.
Aynı şey sayılır.
Sadece çok daha az para kazanıyorum.
Gossip Girl dizisini izledin mi hiç?
Hayır.
Dün gece bir bölüm seyrettim.
Penn Badgley yüzünden kendimi
öyle bir parmakladım ki tırnağım kırıldı.
Aslında mükemmel bir iş olabilirdi.
Tabii D.D.S. adında...
...çatlak bir sürtük olmasaydı.
Senin alt takımlar bamya kadar
değildir, değil mi, Dale?
- Haydi ama Julia. Yapma.
- Ne var?
- Bunları konuşmak rahatsız ediyor.
- Yapma, Dale.
Takılmayı sevdiğimi bilirsin.
Bay Anderton!
Ofiste olmaz. Bu kötü!
Kötü, kötü, kötü!
Hastalara vurmamalısın.
Buna bayılıyorum. Tam bir şenlik.
İşimi seviyorum.
İşinden nefret eden herkesin
tek suçlayacağı kişi kendileridir.
Kaderimizi kendimiz çizeriz
ve benimki çok güzel.
Merdivenlerimiz var.
Kendininkini getirme.
Bir kimya şirketinde hesap yöneticisiyim.
İşin güzel yönleri var.
Yardımcı olabilir miyim?
Gerek yok. Paketler için
imza atıyor. Teşekkürler.
Hayır. Ben yapmalıyım.
Reggie, ben yaparım. Sağ ol, dostum.
Bu çok önemli malzeme.
- Neler oluyor?
- Efendim?
- Gizli kamera programı mı bu?
- Nasıl yani?
FedEx'te çalışamayacak
kadar güzelsin.
Manken ya da aktris falan olmalısın,
yanlış mı?
Kutuları açınca ne olacak?
Bir şey fırlayıp penisimi mi ısıracak?
Hayır. Hiçbir şey sıçramayacak.
FedEx çalışanıyım sadece.
Haydi be.
- Hoşça kalın.
- İyi günler dilerim.
Teşekkürler.
Bu arada formu imzalamadım,
bu yüzden geri gelmeli.
Çok güzel, ha Reg?
- Birini ağına mı düşürdün, Örümcek?
- Selam, Jack.
Burada oluş nedenim, bu adam:
Jack Pellit. Patronum.
Tanıdığım en şeker adam.
Beni seviyor. Ben de onu.
Herkes onu sever.
- İyi misin, Margie?
- Merhaba, Bay Pellit. Kurt.
Bir süredir girmek için bekliyorum.
- İçeride kim var?
- Oğlunuz.
Bobby!
Margie bekliyor.
İşin bitiyor mu?
Buralarda bir erkek yalnız kalamıyor.
- Tamam, Margie. Bobby.
- Ne var?
Miden iyi mi? Masandan çok
tuvalette vakit geçiriyorsun.
Her tuvalete girişimde
haber vermem gerektiğini bilmiyordum.
Bu işin en kötü tarafı patronumun...
...dikkafalı boktan oğluna...
...katlanmaksa küçük bir bedel sayılır.
Çişimi yapacağım zaman da
söyleyeyim mi?
Görevini yapmanı sağlamaya
çalışıyorum. Zor günler yaşıyoruz.
Görevimi yapıyorum.
Başkalarınınkini de.
Senin için fark etmiyor.
Oğlunum diye üzerime geliyorsun.
Bu mala fırça attığını
hiç duymadım.
- "Mal" mı? Ne hoş.
- Yalaka.
- Haydi, haydi.
- Evet, git. Gir oraya.
Gir şu boktan...
- Yeşil kuşağım var, bok herif.
- Ne?
- Evet. Tamam mı?
- Tamam.
Terfi için çok çalıştığını biliyorum.
Ancak seni Satış Başkan Yardımcısı...
...yapmayı düşünebilir miyim bilmiyorum.
Hele sana güvenemezken.
- Bana güvenebilirsiniz.
- Karım gibi konuştun.
"Güven bana. Bana güvenebilirsin.
Arkandan iş çevirmeyeceğim.
Bana güvenebilirsin."
Bu arada mahalledeki
tüm heriflerle yatıyor tabii.
İster misin?
Saat 08:15.
Sabahları keyif içkisi
içmek çok mu ters?
Hayır.
Teşekkürler.
Teşekkür ederim.
Fondip.
Siz içmiyor musunuz?
Nick, saat sabahın 08:15'i.
Ben alkolik değilim.
Bay Harken, siz içeceksiniz
diye içmiştim sadece.
Benim içeceğimi
düşündüğün için mi içtin?
Bir başkan yardımcısı
böyle mi davranır?
Kibarlık ediyordum sadece.
Hayalarımı bal ve hindistan cevizine
batırsam sen de yapar mısın?
- Yapmazdım.
- Emin misin?
- Evet.
- Hindistan cevizim var.
Salı dişlerimi beyazlattıracağım,
Pazartesi'ye dek işlerini bitirmelisin...
...yani tüm hafta sonu buradasın.
Terfi istiyorsan
bunu hak etmelisin.
Ben hep ne derim?
Hayat bir maratondur...
...ve göğüs uçlarına bant yapıştırmadan
maraton kazanamazsın, doğru mu?
Doğru.
Nick.
18 yıllık viski.
Şişeye geri dökmemi
beklemiyorsundur umarım.
- Su.
- Evet.
Pekala. Bakalım çalışıyor mu?
Aman Tanrım!
Üzgünüm. Ben fışkırtırım, Dale.
Bir şey diyeyim mi?
Ufaklığın hatları belli oluyor gibi.
Kes şunu!
- Şabat şalom! Birileri sünnetli.
- Pekala.
- Dinle.
- Ne var?
- Şunu kesebilir miyiz?
- Niye? Sevgilin var diye mi?
Artık sevgilim değil.
Nişanlandık.
- Ne?
- Nişanlandık.
Onu bir delik olarak
gördüğünü söylemiştin.
Öyle bir şey demedim.
Benim tarzım değil.
Kes sesini.
Biraz fazla gaz oldu.
Çok iyi. Hayır. Güzel fikirler.
- Bunları kağıda dök, olur mu?
- Olur.
PELLIT ve OĞLU
KİMYA ŞİRKETİ
- Burada mutlusun, değil mi?
- Evet, elbette.
Güzel.
Parlak bir geleceğin var.
Günün birinde burayı
sen yöneteceksin.
Görüşürüz, evlat.
Görüşürüz.
- Dikkatli kullan.
- Evet.
Eyvah.
Kalp krizi geçirdi.
Kalbinin göğsünde bir balon gibi
patladığını söylediler.
Tanrım, çok üzüldüm.
Biliyorum, yakındınız.
Evet. O adamı severdim.
Onun için çalışmayı severdim.
Müthişti.
Şimdi boktan oğlu başa
geçecek ve...
Dikkafalı mı?
Onu işte kaç kez kokain çekerken
yakaladım bilemezsin.
Çok yazık olmuş, Kurt.
Üzgünüm.
İçimizde işinden nefret
etmeyen tek sen vardın.
Harken'in bu sabah 8'de beni
kandırıp içki içirdiğini anlattım mı?
Deccal için çalışıyorum.
Nasıl kandırdı?
Seni terfi ettireceğini
sanıyordum.
Kesin ettirecek.
Bu yüzden ekstra kötü.
Hayatımı rezil etmek için
son fırsatı olduğunu biliyor.
Evet. En azından patronunuz
sizi taciz etmiyor.
- Tanrım. Yine başlıyoruz.
- Geç bunları.
Bunun için sana asla acımayız.
Deliriyor. Düşmancıl bir
iş ortamında çalışıyorum.
- Komik değil.
- Öyle mi?
Bugün aletimin hatlarını görmek için
kasıklarıma su püskürttü.
- E harika!
- Harika değil!
Neden söz ediyorsun?
Becer gitsin.
Nişanlıyım, evleneceğim
ve nişanlımı seviyorum, tamam mı?
Doğru.
- Bu arada tebrikler.
- Sağ ol.
Farklı bir diş hijyenisti
işi bulsana?
Başka iş bulamam.
- Hayır, o sübyancı, Nick.
- Hayır, sapkın. Cinsel sapkın mı?
Öyle mi sınıflandırıyorlar?
Cinsel tacizci.
Cinsel tacizciler listesindeyim, evet.
Bunu sildiremez misin? Çocuk parkında
kobrayı dışarı saldın sadece.
Gece işiyordum
ve etrafta çocuk yoktu.
Aslında bir barın dibine
çocuk parkı kurulmaz.
Bu bir tuzak.
Tuzaktan söz etmişken,
gidip şu kızın vajinasına bakayım.
İzninizle.
REZERVE ARAÇ PARKl
Saat 10:00 mu demişti?
Evet. Konu ne, biliyor musun?
Hayır, "personel toplantısı" yazıyordu.
Bir dakika geç kalsam kafamı ütülüyor
ama bizi 15 dakika bekletiyor.
- İki dakika gecikmiştin, Nick.
- Günaydın.
- Sana hesap mı vermem gerekiyor?
- Hayır. Üzgünüm.
Sorun değil, bunu
içki sorununa bağlıyorum.
- Benim öyle bir...
- Nick, lütfen, toplantıdayız.
Herkese günaydın.
Satış müdür yardımcısı olarak...
...kimi istediğime nihayet karar verdim.
Şu anda burada.
- O benim.
- Ne dedi?
Müdür yardımcılığının
sorumluluklarını...
...kendim üstlenmeye karar verdim.
Bir işin düzgün yapılmasını
istiyorsan kendin yapmalısın.
Müdür yardımcısı odasının
duvarını yıktıracağım...
...ve büyük, dev bir oda olacak.
Ancak hakkım olan ek maaşın
sadece yüzde 85'ini alacağım.
Buna fedakarlık denir.
Ders alın.
Alçak herif!
Orospu çocuğu!
Öyle bir kovuldun ki!
Toplantı bitmiştir.
- Konuşabilir miyiz?
- Tabii, konu ne?
Aylardır terfi için sırada
olduğumu ima ettiniz.
Ve bak ne kadar çok çalıştın.
- Yalan mı söylediniz?
- Yalan mı?
Hayır, Nick, motive ettim!
Hepimiz aynı takımın parçasıyız.
Ayrıca fazladan işi
ben yapacağım.
Geçen ay beni o kadar geç saatlere kadar
çalıştırdın ki ninoşuma veda edemedim.
Efendim? Ne?
Büyükannem. Çok hasta olduğu için
onu görmeliyim demiştim.
Erken çıkarsan kovulursun dedin.
Ben hastaneye varamadan öldü.
- Başın sağ olsun.
- Sağ ol.
Büyükannene "Ninoş"
dediğini bilmiyordum!
Üzgünüm. Üzgünüm.
Ninoşuna veda edemediğin için üzgünüm.
Gerçekten. Üzgünüm.
Fakat geç saatlere kadar
kalmalıydın...
...çünkü şirketin değerli
bir üyesisin...
...ve sana mevcut konumunda
ihtiyacım var.
Bok dururum, tamam mı?
Sekiz yıldır aynı konumdayım.
Bu tavırlara maruz kalırken niye kalayım?
Sektörde kimsenin seni işe almamasını
sağlayabileceğim için mi?
Saçma!
Benden tavsiye mektubu
isteyecekleri için olmasın?
Senin inatçı, yalancı bir ayyaş
olduğunu yazabilirim.
Yapamazsın. Bu doğru değil.
Sana bir şey diyeyim, ahmak:
Senin sahibinim.
Benim kancığımsın.
Bir iraden varmış gibi dolanma
çünkü yok.
Seni istediğim an ezerim.
Rahatına bak çünkü
uzun süre buradasın.
Kıçımın kenarı.
- N'oluyor?
- Ne?
Üç saat geciktin.
Olay ne?
Babanın cenazesindeydim.
Babam buradayken bu bahane geçerli
olabilirdi ama artık sorumlu benim.
Baban burada olsa
bu bahane mantıksız olurdu.
Vay.
Büroma, hemen.
Evet.
Tamam, otur.
- Köpek değilim, Bobby.
- Aferin, oğlum.
Kayıtları gözden geçirdim ve
muhasebeci sensin. Anlat:
Şirket neden boktan durumda?
Boktan durumda değil.
Durgunluk var ama hala kardayız.
Saçma. Bak...
Babamla dost olduğunuzu
biliyorum. Tamam mı?
Bunun tuhaf ve biraz nonoş işi
olduğunu düşünürdüm.
Seni neden özel gördüğünü
anlamazdım.
Artık fark etmez
çünkü toprak oldu.
Patronun benim.
Bazı değişiklikler olacak.
- Sabırsızlanıyorum.
- Tamam, sırayla.
EnviroTech Atık Yönetimi. Bu ne ya?
Çok paraya mal oluyor.
Baban kimyasal atıklarımızı
sorumlu şekilde yok ettiriyordu.
Bu biraz daha pahalı.
Bolivyalılar üçte birine yapıyor.
İşi onlara veriyorum.
- Onlara veremezsin.
- Neden?
Binlerce bölge sakinini
tehlikeye atacak.
Kızılderililer kanser olmuş,
çok umurumda. Ağla istersen!
Kızılderili değiller.
Modern bir toplum.
Umurumda mı sence?
Baban para tasarruf etmek için insanlara
zarar vermektense ölürüm derdi.
Görünüşe bakılırsa
zamanlama uygun, değil mi?
Başka? Aa evet,
biraz yağlarımızı aldıralım.
"Yağlarımızı aldıralım" ne demek?
- Şişmanları işten at.
- Ne?
Tembel ve yavaşlar
ve göze zararlar.
Koca Marge'dan başlayabilirsin.
Marge, biraz gelir misin?
Hayır? Margie şişman değil, hamile.
Onu kovmayacağım.
Tamam.
Olduğun yerde kal, Marge.
Tebrikler.
Profesör Xavier'i kovabilirsin.
Kimden söz ediyorsun?
- Hank mi?
- Evet.
Özel gizli tekerlekli sandalyesiyle
beni ürkütüyor.
- Kesin bir iş çeviriyor.
- Kimseyi kovmayacağım.
- Kovmayacak mısın? Öyle mi?
- Öyle.
Şirketi hiç önemsemiyor gibisin.
Tabii ki şirketi önemsemiyorum.
Burası benim için bir ATM.
Çocukken bir kimya şirketi yönetme
hayali mi kurdum sence?
Hayır. Bana içki servisi yapan bir
mankenle sahilde olmayı hayal ettim.
Hayalim buydu.
Bu sıçtığım şirketi...
...olabildiğince karlı hala
getirirsem gerçekleşecek.
Her şeyin sırası var.
Ya şişmanı ya kötürümü kovarsın
ya da üçünüzü kovarım.
Hesabını sen yap.
Bir kişi işinden olur ya da üç.
Ayrıca özürlü otopark kartını
bırakmasını söyle.
Gir.
Julia, beni görmek istemişsin.
Haydi be!
Eyvah.
Otursana, Dale.
Mecbur muyum?
Lütfen.
Tabii.
Bu biraz saçma ama...
Bak, Dale, çalışırken takılmayı
sevdiğimi biliyorsun. Değil mi?
Arada bir bazı
çizgileri aşabilirim de.
Senin rahatsız olmanı
kesinlikle istemiyorum.
Bu profesyonelce değil.
Anladın mı?
Ben profesyonel olmakla
gurur duyarım.
Senden istediğim bundan sonra
çizgiyi aştığımda...
...bunu söylemen. Tamam mı?
Tamam.
Şimdi.
Ne?
Şu anda çizgiyi aşıyorsun...
...çünkü çıplaksın.
Çıplak değilim, Dale.
Kukumu görebiliyor musun?
Doğru.
Bana sorarsan kuku demen bile...
- O da mı çizgiyi aşmak?
- Biraz.
İbne gibi konuşmaya
başladın, Dale.
İşte! Bir tane daha.
Böyle demen yasal bile değildir.
Tamam. Yasadışılıktan söz edelim,
çocukların üstüne işeyen adam.
Gecenin bir yarısı
boş bir çocuk parkıydı.
Daha kötü ya.
Zavallı çocuk çok korkmuştur.
Çocuk yoktu! Parkta çocuk yoktu!
Niye insanlar parkta çocuk var sanıyor?
Boş ver. Dinle.
Konuya dönelim mi?
- Şu anda nişanlısın.
- Evet.
Evlilik kurumuna saygımdan
onu zedelemek istemem.
Bu yüzden beni düğünden
önce becermelisin.
Düğün tarihi yaklaştıkça
böyle hanım hanımcık davranmam.
Julia, seninle yatmayacağım.
Göreceğiz.
Çık.
Acaba şunu...
Salağın tekiyim. Harken beni
asla terfi ettirmeyecekti.
Şu kokainci piç
Pellit Kimya'yı batıracak.
Herkesi kovacak.
Göğüsleri açık halde
karşımda durdu.
Seninki kulağa
o kadar kötü gelmiyor.
Anlatmayayım o halde.
Niye istifa etmiyorsunuz
anlamıyorum.
Beni sadece Julia işe aldı.
Siz tacizci listesinde misiniz?
Düşündüm ama yeniden okumak ve sektör
değiştirmem gerekir. Kim ister bunu?
Oğlu umursamazken Pellit'in adını
korumak bana mı düşmüş?
- Milyonlarca iş vardır.
- Başka iş bulabilirsiniz.
Bu gerçek mi?
Şuna bak!
Üç Silahşor! Nick, Kurt ve Dale!
Lisedeki gibi takılıyorsunuz.
- Haydi be! Kenny gelmiş!
- N'aber?
Evet, bunu seviyorum!
- Kenny Sommerfeld!
- Ta kendisi, beyler.
Tanrım!
New York'a taşındığını, Lehman
Brothers'ta çalıştığını duydum.
- Evet. Yale'den mezun olunca aldılar.
- Burada ne işin var?
Gazete okumuyor musunuz?
Şirketi kapattılar.
Evet. Tüh. Üzgünüm.
Evet, iki yıldır iş arıyorum.
Delilik resmen.
Garsonluk bile yok.
Esas zor olan ne dersiniz? O Lehman
kardeşleri fırsat bulsam öldürürdüm.
Evet, seni anlıyorum.
- Bu içkinin parasını bile veremiyorum.
- Biz hallederiz, değil mi?
Bana biraz koltuk çıkabilir misiniz?
İçki dışında mı?
Paranız varsa atın bir şeyler.
Tabii ki. Durumun o kadar kötü
olduğunu bilmiyordum. 15 dolarım var.
-10 dolar bozuğun var mı?
- Yok.
Bu iş görmeyecektir,
o yüzden bir şey diyeceğim.
Sizi elimle boşaltayım mı?
Ne?
Adam başı 40 dolar.
Tuvalette yapabiliriz.
- Yok, sağ ol.
- Şaka yapıyorsun, değil mi?
- Kenny.
- Hey!
- Lanet olsun.
- Haydi ama!
El işi yapma demiştim!
Fikir değiştirirseniz
annemde kalıyorum.
Tamam.
Belki istifa etmemelisiniz.
Ömür boyu sefillik çekeceğiz yani.
Olay bu mu?
Öyle görünüyor.
- Niye öyle diyorsun?
- Seçeneğimiz yok, değil mi?
Bir düşünün. İşi bırakıp
Kenny gibi olabilir...
...ya da çalışmaya devam edip
ömür boyu patronlarını...
...öldürme hayali kuran
ezikler oluruz.
- Sen de hayal ediyor musun?
- Tabii.
- Biraz sapıkça.
- Değil. Rahatlama yöntemi.
Patronlarımızı
gerçekten öldürmeyeceğiz.
Güzel.
Patronlarımız yaşamasa
hayatlarımız çok daha kolay olurdu.
Sadece soruyorum, bunu yapsak ve
yakalanmayacak olsak, yapar mıydınız?
- Hayır.
- Ben yapardım.
- Yapmazdın.
- Evet, yapardım.
- Yapar mıydın?
- Evet.
Haklıysan cinayet sayılmaz.
Haklı suikast. Olay bu, değil mi?
Duymak için can atıyorum.
Çoğunluğun iyiliği için birinin
ölmesi gerekiyorsa öyle olsun.
Bobby Pellit tam bir canavar.
Hödüğün teki.
Dediklerini yaparsa binlerce masum
Bolivyalıyı öldürecek.
Ne...
Teorik olarak onu öldürmem
ahlaksızlık sayılmaz.
Ninoşuma veda ettirmediği için
Harken'ı öldüreyim mi?
Evet. Öldürmelisin.
Patronlarımızın ne kadar kötü olduğu
önemsiz. Katil değiliz.
Julia hayatını mahvediyor.
Bu yanlış.
- Yanlış.
- Olası evliliğini etkiliyor.
- Yapma, mahvetmiyor.
- Julia'sız hayat daha kolay olmaz mı?
Haklısın.
Ne yapacağım, biliyor musun?
Julia'nın evine gideceğim.
Belki onu doğrar...
...bir kutuya koyar ve
siz iki çeteciye postalarım.
Bu sohbet bitti.
Beni kızdırdığınız için siz ödeyin.
Siz ödüyorsunuz,
ben de taksi buluyorum.
Varsayımsal konuşuyordum.
Ben de.
Ben kimim?
Dinle, hiç havamda değilim.
Neyin havasında?
- Merhaba!
- Merhaba, tatlım!
Burada ne işin var?
Onu davet ettim.
Evet! O aradı.
Nişanlı olduğumuz için bana
ücretsiz diş bakımı önerdi.
Biliyorsun, dolgum sallanıyor.
Çok naziksin, Julia.
Lütfen. Yapma, Stacy.
Benim için bir zevk.
Artık ailenin parçasısın.
İyi bir fikir mi bilmiyorum, tatlım.
Neden olmasın?
Çünkü zevk ile işi karıştırıyoruz.
Zevk ve iş.
Julia'dan faydalanıyoruz!
Dale!
Benden faydalanmak için
yapabileceğiniz bir şey yok.
- Tamam mı?
- Çok şeker.
Pekala. Gel seni biraz gazla
dolduralım, ha?
- Tamam.
- Tamam.
Hay ebesini.
On.
Dokuz.
Elinle ne yaptığını
bilmiyorum, bebeğim.
- Tamam.
- Yedi.
Elini güvenli bir yere koy.
Burada keskin aletler var.
İşte gitti.
- Gel buraya!
- Ne yapıyorsun? Ne yapıyorsun?
O kamışı bana sokacaksın, Dale.
"Kamış" mı?
Benim minik sürtük
ağzımı becereceksin.
Bazen dediklerini duyuyor musun?
Kim böyle konuşur?
Onun üzerinde sevişelim.
Onu yatak olarak kullanalım.
İn, in! Hey! Hey!
İn üzerinden!
Lanet olsun! Yeter, tamam mı?
Çizgiyi aşıyorsun.
Buraya kadar, Julia.
Bırakıyorum. Bu işe ihtiyacım yok.
Elveda. İstifa ediyorum.
Beni becerdiğini söylerim.
Ne?
Beni becermezsen,
ona beni becerdiğini söylerim.
Tamam. Ne istersen söyle.
Sana inanmayacaktır.
Cinsel tacizci olduğunu biliyor.
Bunlara bakınca...
...bana inanacaktır.
- O ne?
- İlk haftanı hatırlıyor musun, Dale?
Azı dişinin kaplamasını değiştirmiştim.
Evet.
Bu işlemin birkaç
resmini çektim.
- Tanrım.
- Değil mi ya?
Olamaz. Ne?
Bunları ben baygınken mi yaptın?
Evet.
En sevdiğim bu.
- Tecavüz.
- Ne?
Tecavüz. Tecavüz bu.
Buna tecavüz denir.
Tecavüzcüsün ve bana
tecavüz ettin. Tecavüz!
Sakin ol, Jodie Foster.
Aletin sertleşmemişti bile.
Nedense rahatlamadım.
Gelecek sefere sertleşecek,
sertleşmezse...
...bu kız, benim foto albümüme
göz atacak.
Hastayı röntgen için hazırla.
Hemen dönerim.
Ben varım! Gebertelim sürtüğü!
- Hangi sürtük?
- "Hangi sürtük"? Patronum.
Patronlarımız ölmeli.
Haklıydın. Bunu yapmalıyız.
Dün gece içiyorduk. Öldürmenin
yanlış olduğunu sen dedin.
Biliyorum!
Julia'nın beni baygın Stacy'nin üstünde
becermeye çalışmasından önceydi.
- Gerçekten mi?
- Evet!
Delirmiş bu!
Resimlerimi çekmiş...
- Nerede?
- Hayatımı mahvedecek.
Gösteremem!
Durum bu kadar kötü!
- Var mısınız?
- Dün gece vardım.
- Nick, ne diyorsun? Yapalım.
- Lütfen. Haydi.
Haydi, Nick.
Ciddiyim. Büyükannen ne olacak?
Nenen.
- Ninoş.
- Her neyse.
En sevdiği torununa
veda edemedi.
Niye? Hıyar bir patron
izin vermedi diye. Değil mi?
Ninoş ne yapmanı isterdi?
Onu öldürmemi istemezdi.
Ninoş'u unut. O öldü.
Bunu kabullenmelisin, değil mi?
Seninle ilgili, Nick.
Ne istiyorsun?
Ortadan kaybolmasını.
Aynen! Yapalım şu işi.
Nasıl yapacağız?
Bunu düşündüm. Stacy ve ben bolca
Law & Order seyrederiz.
Dizide çuvallayan bolca
kötü adam olur, değil mi?
Geride deri hücresi,
kovan bırakırlar...
***.
- Çoğu zaman ***.
- Sessiz katil.
Konu o değil. Konu şu:
Nitelikli değiliz.
Profesyonel tutmalıyız.
- Tetikçi mi diyorsun?
- Evet.
Çok iyi fikir. Dairemizi de kendimiz
temizlemiyoruz. Saçımızı kesmiyoruz.
Bunun için para ödüyoruz.
İkiniz nereden tetikçi bulacaksınız?
Bunu bana bırakın, tamam mı?
Her şeyi kafamda kurdum çünkü.
Yarın sizi arar, nerede
buluşacağımızı söylerim.
Şimdi söylesene.
Daha kafamda kurmadım çünkü.
Kuracağım ama.
- Takip edildin mi?
- Neden takip edileyim?
Bu durumlarda insanlar takip edilir.
Takip edilmedin mi?
Eyvah. Hangi insanlar.
Etrafa bak ve takip
edilmediğinden emin ol.
- Çek şunu.
- Etrafa bak, seni kesin...
- Sakin ol!
- Bunu hak ettin.
Kapıyı kapat, zinciri çek
ve beni içeri al.
- Onu şimdiden kızdırdım.
- Şimdiden mi?
Neler oluyor sana ha?
Burada ne işimiz var?
Dairemde bir katil istemiyorum.
Yaşadığımız yeri bilsin
istemeyiz. Kafanı kullan.
Bir saniye, siz işi bitirip birini
buldunuz ve adam geliyor mu?
- Aynen.
- Dale tek başına buldu.
Çok kolaydı.
Kullanılmış yatak almak gibi.
İnternetten tetikçi mi buldun?
Evet! "Tetikçi" yazmıyorlar, tamam mı?
Aptallık olur.
"Islak iş", "sıvılaştırma" gibi
şifreli sözcükler kullanıyorlar. Bak.
"Ulusal ve uluslararası ıslak işlerde
tecrübeli profesyonel.
Hızlı ve gizli.
Çocuk ve politikacı olmaz."
Son kısım önemliydi. Onu görünce
"Tamam, bu iyi fikir" diye düşündüm.
Hala bu adama peynir tabağı
hazırlamalıydık diyorum.
- Her şeyi düşünemezsin.
- Bu o mu?
- Vay canına.
- Evet, sıkı arabası var.
- James Bond'a benziyor.
- Gerçekten de!
Şu vidalanan
tabancalardan da taşıyordur.
Gelmiş geçmiş
en müthiş silahlar.
Bu çok tehlikeli. Ya sivil polisse?
Ya da adam gerçekte...
...ödeyemeyeceğimiz bir para ister
ve veremeyince bizi öldürürse?
Üçümüzü mü? Yapma.
- Mümkün mü?
- Olabilir mi?
Onu içeri almalıyız.
- Saçım nasıl?
- O da ne demek?
Fark etmez.
Yapalım şunu. Tamam.
Hazır mısın?
Evet?
Dale sen misin?
Dale dedikleri benim.
Girin lütfen.
Teşekkürler.
Üçünüz de katılacak mısınız?
- Evet.
- Şey...
- Evet, evet, evet.
- Evet.
Pekala.
Devam etmeden önce...
...odada kayıt cihazı var mı
öğrenmeliyim.
Varsa bulurum.
Eminim bulurdunuz ama yok.
Bu aptallık olurdu ve aptal değiliz.
- Aptalca olurdu.
- Yani hayır.
O halde başlayalım.
- Bu adamı seviyorum.
- Gerçek bu.
- Sesine bakın.
- Bu adam tamamen gerçek.
Bildiğiniz gibi
başlangıç olarak...
Hop, hop, hop, hop!
Bu ne için?
- Ortalık dağılacak.
- Ne?
Leke kalsın istemeyiz, değil mi?
- Tanrım. Biliyordum.
- Birinci kim?
- "Birinci kim" mi?
- Bizi öldürmeni istemiyoruz!
Başkasını öldürmeni istiyoruz.
Biri önce ölecekse o ölsün!
Hayır! Lanet olsun!
Beyler, neden söz ediyorsunuz?
İlanda ıslak iş yaptığın yazıyordu.
Doğru.
Parayla erkeklerin üzerine işerim.
- Ne?
- Ne dedi?
Birilerine işediğini söyledi.
İlanım neden "erkek erkek arıyor"
bölümündeydi sizce?
Neredeydi?
- Seni gerzek.
- Salaklığa bak.
Niye'erkek erkek arıyor'
bölümüne baktın?
Bir erkek arayan erkeğiz!
İnsanlar dişlerini sana
nasıl emanet ediyor?
Etmiyorlar. Ben Julia'ya
aletleri veriyorum.
Bunca yolu geldim ve kimse üstüne
işensin istemiyor mu yani?
- Bize göre değil.
- Üzgünüz.
Tuvaletinizi kullanabilir miyim?
Bunun için epey idrar biriktirdim.
Tabii. Evet, şurada.
Keyfine bak.
Bu arada, 200 dolarımı
yine de istiyorum.
- Normal.
- lsrar ediyoruz.
-200 ha? Beleş.
- Üç adam öldürmek için 200 mü?
- Ucuz olduğunu düşündüm.
- Sersem.
- Dostum olman beni kötü gösteriyor.
- Duyuyor musunuz?
Neredeyse üzerimize yapacaktı.
Suçu üstleniyorum.
- Tabii ki üstleneceksin.
- Evet, suçu üstlenmelisin.
- Basit bir hataydı.
- Böyle katil bulunmaz.
- Katil bulmaktan anlıyor musun?
- Evet, bahse...
Bakın ne diyeceğim.
Bir fikrim var.
Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
İyi akşamlar, Bay Buckman.
Nav Guide'ı aradığınız için teşekkürler.
Adım Gregory.
Nasıl yardımcı olabilirim?
Evet, Gregory. Arkadaşlarımla şehrin
en tehlikeli barını arıyoruz. Yardım et.
- Yemeğe gidiyoruz.
- Efendim?
Suçlularla dolu bir yer arıyoruz.
Alçak goriller, bok kafalılar falan.
- Bize göre neyin var?
- Bir restorana gidelim.
Ne yazık ki tehlikeye göre
sıralama yok.
Üç sokak uzakta
bir aile lokantası var.
- Mükemmel.
- Pek yararlı olmadı.
Aradığımız türden
belalı bir yer değil. Başka?
En çok araba hırsızlığının yaşandığı
yere yönlendirebilirim.
- Şimdi sıradışı düşünmeye başladın.
- Yemeğe gidelim!
- Bayıldım.
- Doğru semt olmalı.
Çok iyi.
Kapılarınızı kapatsanız iyi olur.
Bu üzerine işenmesinden kötü.
- Çişi tercih ederim.
- Tanrım.
Şaka yapmamışsın, Gregory.
Burası kötü bir yer.
Hatta kalabilirsin...
Hala burada mısın?
Buradayım, efendim.
Hatta kal.
Bu konularda meraklıyımdır.
Gregory gerçek adın mı?
Hayır, efendim.
Gerçek adım Atmanand.
Gregory neresinden çıktı?
Gregory adını
Nav Guide atadı.
Niye gerçek adını
kullandırtmıyorlar?
Çoğu Amerikalı adımızı
zor telaffuz ediyor.
Artık onların kurallarına
göre oynamıyorum.
Bundan böyle sana
Ahmenan diyeceğim.
- Atmanand.
- Ammenand.
- Atmanad.
- Atmanand.
Gregory diyeceğim
çünkü adın kabus gibi.
- Hey, bebek!
- Eyvah.
- Duygularını incittin.
- Bir şey incitmedim.
Hedefinize ulaştınız.
- Sağ ol, Gregory.
- Bir şey değil.
Tamam. Başlıyoruz.
- Kötü bir fikir.
- Hayır, harika bir fikir.
"Parayla adam öldüren var mı?"
diye bağıracak mısın?
- Hayır.
- Korkunç bir plan.
İzle beni. Hallederim.
- Nereye?
- Bence kalmamalıyız.
Tamam.
- Bowflex mi?
- Sus lan.
Adamım.
- Buralarda parayla adam öldüren var mı?
- Kurt!
- Ne dedin lan sen?
- Yok, ırkçı bir şey değil.
Bence toplum sizin gibilere
ayrımcılık yapıyor ve dışlıyor.
- "Sizin gibiler" mi?
- Kurnaz.
Ben küçük işletme sahibiyim.
Kime dışlanmış diyorsun?
Bu durumda sana demiyorum.
- Anladım. Siyahları kastediyorsun.
- Evet.
- Arabada bekleyeceğim.
- Beysbol sopası.
Gücendirmek istemedim.
Öyle olduysa özür dilerim.
Beni tanısan
iyi kalpli olduğumu bilirdin.
Beş saniye sonra kalbin
yanlış yerde olacak.
- Dört,üç, iki, gidelim.
- Tamam. İyi günler.
İyi günler. Size de.
Hoşça kal, tatlım.
Tek kelime etme. Biliyorum.
Bas düğmeye. Bas düğmeye.
- Beyler. Vazgeçsek mi?
- Kesinlikle.
- Size yardımcı olabilirim.
- Bize mi diyor?
- Oldu işte.
- İlgilenmiyoruz.
Hey, hey, hey!
Tuhaf bir adamı
karanlık bir köşeye kadar izleyelim.
Birisi, bir iş halletmek için
birini aradığınızı söyledi.
- Evet.
- İş adamı mısın?
Evet. Jetskici Jones.
- Efendim?
- Jetskici Jones.
Adın Jetskici mi?
Soyadım Jones.
Bir sorun mu var?
Yok. Güzel isim.
Nüfus kağıdında da öyle mi yazıyor?
Hayır, sersem.
Gerçek adım Dean.
Dean Jones. "Herbie, the Love Bug"
filminde oynayan aktörle aynı.
Kim olduğunu bilmez.
- Ben biliyorum, it.
- Üzgünüm.
Bu çizgi film adıyla beni
mahallede yaşatmazlar.
Jetskici adını nereden aldın?
Çocukken annemin
odasına girdim.
- Orada çıplak yatıyordu.
- Dean.
Tüm gece içmişti.
Arkasından yavaşça yaklaştım,
sonra parmaklarımı soktum...
...cüzdanına.
Cüzdan mı? "Cüzdan" dedi.
Parasını aldım, tüm haftalığını.
Onu resmen becerdim.
Bu yüzden adım Jetskici Jones oldu.
Evet.
Kafa karıştırmamak için
Jetskici hırsız Jones demeliler, değil mi?
- Kafa karıştıran ne?
- Yok öyle bir şey.
Konuya dönelim. Efendim,
her birimizin patronu...
Üç patron ediyor, üç patron açısından
en iyisi daha fazla...
- Etrafta olmamaları.
- İstediğimiz...
- Anladın mı?
- ...öldürülmeleri.
Mangır yanınızda mı?
Yanımızda.
Ne kadar mangır?
Üç cinayet mi? Bu...
Otuz bin.
Çok aç.
Çok fazla mangır.
Bir fikrim var.
İkisini öldürürsen
üçüncüsü beleş olur mu?
Pazarlık yok.
30 bin ya da hiçbir şey.
O kadar mangırımız yok.
Tamam. Beş bin olsun.
Anlaştık. Tamam.
Anlaştık, değil mi?
Durun. İşin ucunun bize
uzanması kötü olmaz mı?
Adınızı bile bilmiyorum.
Kabalık bu. Bu Dale.
Bu Nick.
Kes sesini. Dinleyin. Parayı yarın
buraya getirin. Gerisini hallederim.
Özel bir şeyin içinde mi olsun,
ayakkabı kutusu, çanta?
Kahrolası parayla burada olun.
Bir çantaya koyun.
Vaktin için sağ ol.
- Tamam.
- Çanta parası senden mi?
DAVID HARKEN - BAŞKAN
SATIŞ BAŞKAN YARDIMCISl
Para burada gibi.
Çantaya bile gerek olmazdı
çünkü fazla değil...
...ve bir zarf bile iş görürdü.
Sorun değil. Tamamdır.
Bu işi ne zaman tamamlamayı
planlıyorsun, Jetskici?
Çok kötü bir suçtan dolayı
onluğum daha yeni bitti.
- On yıl hapis.
- Biliyorum.
Beni arıyorlar. Şartlı tahliyedeyim
ve çizgiyi aşarsam...
...geri dönerim.
- Tamam.
- Anlaşıldı.
- Nokta? Son mu?
- Ne demek bu?
Bu işi halledeceğini
söylemiştin.
Evet, halledeceğim.
Cinayet danışmanınız olacağım.
Affedersin ama...
Hayır. Tamam mı? Bu iyi değil.
Şu hamsterin çenesini kapatın...
- Bana hamster deme. Yapma.
- Sakin ol.
- Can sıkıcı.
- Doğru bir tespit.
Biz böyle konuşmamıştık, Jetskici.
Tamam, paramızı alıp
buradan gitmeye ne dersiniz?
Kendini becermeye ne dersin.
İade yok.
5000 dolar. Kuzu kuzu gidip parayı
sana bırakacağımızı...
- Unutuyorsun galiba.
- Acele karar verme!
Tanrım.
Bay Jetskici, lütfen bizi vurmayın.
Konuşalım.
5000 dolar benim.
Ne dediğin umurumda değil.
Ya sözümü dinlersiniz
ya da defolursunuz.
- Kötü bir teklif.
- En azından dinleyelim.
Tamam, 5000 dolarlık tavsiye ne?
Çoğu katil ilk kez cinayet işler.
Mükemmel cinayet için
kaza gibi görünmeli.
Tutmayan frenler, gaz sızıntısı, intihar.
Doğru yaparsanız, olay anında
orada olmanız gerekmez.
Vay be. Bu beş bine değer, ha?
- Çok sıradan.
- Değmez. Bilinen şeyler, değil mi?
*** Doo gibi konuştu.
Üç kazayı nasıl tezgahlayacağız?
Avınızı takip edin.
Zeki olmalısınız. Yaşadıkları yeri,
alışkanlıklarını öğrenin. Hobileri ne?
Neleri, ne tür yemekleri seviyorlar?
Kimlerle yatıyorlar?
- Tamam.
- Hassas anları bulun.
Bir işim var.
Ne bu, istihbarat toplantısı mı?
Bu yüzden işi bir taşerona veriyoruz.
Kendi işlerimiz var.
Mükemmel iş çıkarsanız bile...
...siz çatlakların bir nedeni görünürse...
...popolar...
- Yani polis.
- ...suçu üzerinize yıkar.
Patronlarımızı öldürmek için
nedenlerimiz var.
İşe yaramaz. Beş para etmez.
Buldum.
Birbirinizin patronlarını öldürün.
- Güzel fikir.
- Fena değil.
Evet, Hitchcock'un
Trendeki Yabancılar filmi gibi.
- Seyretmedim. Öyle mi yapıyorlar?
- Danny DeVito'nun komik filmi.
Ünlü Alfred Hitchcock,
Danny DeVito filmi. Onun...
Yapma. Senin dediğin
Annemi Trenden Nasıl Atarım.
- Aynen o.
- Seyrettim.
Güzel film.
Senin düşündüğün bu.
Aynı fikir. Birbirimizin patronunu
öldürürsek bizi bulamazlar.
Aynen. 5000 dolara değdi.
- Hayır, hiç de.
- Para kaybı.
Çok yazık.
Gidin.
Merhaba.
Hey. Dışarıdayım.
İstihbarat ister misin?
Evet. Harken'ın beni erken
bırakmasını sağlamalıyım.
Niye? Ne fark eder?
Uzun süre patronun kalmayacak.
Üç dakika sonra aşağıdayım.
Tamam, üç dakika. Hoşça kal.
Üç dakika içinde inecek.
- Bu koltuklar çok rahat, birader.
- Şuna bak. Biliyorum, çok güzel.
Dinle, budala.
Hayatımda okuduğum en kötü rapor bu.
Al bir yerine sok.
Otopark yerin var mı?
Orayı senden alacağım.
Bu işi almak için torpil mi koydurdun?
Bu işi nasıl aldığını
aklım almıyor.
Hayatımda gördüğüm
en kötü rapor.
Neler oluyor?
Üzgünüm, millet. Sabahtan beri
midem bulanıyor. İşe döneyim.
Hayır, hayır. İğrençsin. Evine git.
Başkalarını hasta etme.
İyi fikir.
Tüm işlerini yanına al ve Pazartesi
sabah altıda masamda olsun.
- Tamam. Teşekkürler, Bay Harken.
- Tanrım.
- Lanet çöpünü de al.
- Evet. Yok, benimki bu.
Kahrolası kusan domuz.
Çift numaralar burada.
Biliyorum ama bazı caddelerde
çift sayılar karşı tarafta oluyor.
Asla.
Asla olmadı ve olmayacak.
İşte, 428.
- Hangisi? Hangisi?
- Tam önünde durma.
Burada dur. Tam burada.
Pekala, millet.
Pellit harekete geçene kadar
bekleyelim ve onu izleyelim.
Oldu bu iş.
- Evet, dostum!
- Başlıyoruz, ha?
Çok heyecanlıyım.
Tanrım. Çok sıkıcı.
Bu korkunç.
Onun evi olduğundan emin miyiz?
- Bir bakalım.
- Bakmalıyız, değil mi?
Tanrım. Tamam, ne yapmak
istiyorsunuz? Plan ne?
Şuradaki pencereden bakalım.
Yok, zile basalım.
Zile basmayacaksın.
Şu pencereden bakalım.
Evde olmaması da söz konusu olabilir,
evde bir faaliyet görmedim...
Ne yapıyorsun?
Zili çalmayacaksın.
- Haydi.
- Dale, Dale, Dale!
Giremedim!
Üzgünüm, giremedim.
Girdin mi?
Evet, iyiyim. Tanrım,
bu adamın ayısı mı var?
Bu haneye tecavüz.
Şuna bakın.
Şuraya bakın. Korkunç.
Lavukluk müzesi gibi.
Bir hıyarın beyninin
içine girdik sanki.
Lanet olsun.
Langırt masası var.
Dale! Hiçbir şeye dokunma.
Ne yapıyorsun? Çek ellerini.
- Parmak izi.
- Evet, parmak izi.
Tanrım. Eldiven giymeliydik.
Bizde hiç... Buldum.
Kolları kullanın. Kolları kullanın.
- Neden? Niye...
- Eldiven niyetine.
- Haydi.
- Parmak izlerimi görebiliyorum. İyi değil.
- Ne yapıyoruz? Plan ne?
- İstih toplamaya geldik.
- "İstih"?
- İstihbaratın kısa hali.
- Onu biliyorum.
- Niye sordun?
Bunu niye konuşuyoruz?
Dağılalım.
Gir ve çık. İyi bir şey bulunca
buradan hemen çıkacağız.
Konuşma da ara.
Suç işliyoruz. Bu bir suç.
- Nick.
- Evet?
Bu istihbarat kabul edilir, değil mi?
Vay canına, amma çok kokain.
Hiç bu kadar
çok kokain gördün mü?
10-15 bin dolar değerinde vardır...
Batırdım işi, değil mi?
- İçine çekme.
- Kutuyu tut, içine dökeyim.
Dokunmak istemiyorum.
Kol eldivenlerim yok.
Bunu küreyecek bir şey bul.
Çok acı.
Kıçıma gir, gir.
Oldu.
İş görür.
Tamam, deneyeyim. Dikkat et!
Bir deneyeyim.
- İşe yarasa iyi olur.
- Dikkat et.
Oldu bu iş.
- Bilmiyorum.
- Yavaş ol.
Geç koltuğa. Yardım etme.
Tamam.
Gir haydi.
Önce içini boşaltmalıydın.
Öyle mi dersin?
Öyle diyorum.
Toz yüzünden.
İpli tangayı duymuştum
fakat bu çok komik.
- Bir süzgeç bul ya da...
- Kevgir.
Kevgir iş görür.
Elle ayıklarım.
İş görür.
Her şey düzelecek gibi geliyor.
Ben bir makineyim.
Ne kadar hızlı yaptığıma bak.
Süper hızlı hareket ediyorum.
Burnumu hissetmiyorum.
Tuhaf olan ne, biliyor musun?
Paniklemem gerekir...
...fakat biraz paniğim ama
çok, çok hoş bir şekilde.
Güzel bir panik gibi çünkü
şu anda ölmek istiyor gibiyim...
...aynı zamanda keyfim yerinde.
Hey! Neler yapıyorsunuz?
Hiç. Gitmeden önce
çabucak bir sıçayım.
Sen çabucak sıç, ben de şınav
çekeyim. Forma girmeliyim.
Sizler ne yaptınız böyle?
Çok kıyağım.
Temizliğe yardım etsene.
Aramızdaki bağ güçlendi.
Dostluk bu işte.
Birinin evine izinsiz girdik.
Hayatımın en müthiş deneyimiydi.
Birinin evine girdik ve kokain
süzmede uzman oldum sanki.
Müthiş, dostum.
Gel de yardım et.
Daha iyi hazırlanmadığımıza
inanmıyorum.
Çok tehlikeli ve zaman kaybıydı.
Hayır. Tam bir zaman kaybı sayılmaz.
Bak ne buldum.
- Fena değil, ha?
- Nedir o?
- Telefonu mu?
- Telefonu ya.
- Çaldın mı?
- Tabii ki.
- Fihristi, programı elimde.
- Çok iyi.
- Hayır!
- Ne demek "hayır"?
Bu bir suç. Hayır.
Kimse hırsızlıktan söz etmedi.
- Bu iyi ganimet.
- İzinsiz girdik! Kokain çektiniz!
- Haklısın! İki... Üç suç!
- Gergin sadece. Takma onu.
Üç insanı öldürmeye
hazırlanma aşamasındayız...
...ve telefon çaldım diye
bana laf mı ediyorsun?
Bir şeyler çalacaksan
önce bana sor.
- Sana mı sorayım?
- Bana sor!
Tamam. Nick, şunu
biraz tutar mısın?
Sana hiçbir şey soracak değilim!
Sana hiçbir şey soracak değilim!
Mankafa.
- Bu şey bilgi dolu.
- Biliyorum! Bundan söz ediyoruz.
- Patronunu araştırmak istiyor musun?
- Evet, araştırmalıyız.
- Şoföre vurulmaz!
- Kahrolası şoföre vurulmaz.
Beynim kokain dolu.
İstediğimi yumruklarım.
Yapalım şu işi. Keyfim yerinde.
- Sessiz olun!
- Sakin ol, Dale.
Bakın ne diyeceğim? Durun biraz.
Dale? Dur biraz. Bunu son
yaptığımızda ortalık karıştı.
- Müthişti, heyecan vericiydi.
- Amatörceydi.
Şöyle yapacağız. Harken burada değilse
ben ve Kurt içeri gireceğiz.
Burada kalıp girmeyeceksin.
Gözcümüz olacaksın.
Ne? Dalga mı geçiyorsun?
Harika! Bayıldım. Gözcü.
Adamın neye benzediğini
bilmiyorum.
Fark etmez. Birini görürsen
Harken olduğunu düşün, işaret ver.
Tamam mı? Otur.
Tamam. İşaret...
Altı kez kornaya basacağım.
- Lanet olsun.
- Altı mı dedi?
- Daha az dikkat çekici olmalı.
- Çok fazla.
- Dört korna?
- Bir kez korna çalsan?
- Kafa mı buluyorsun?
- Hiç de.
Herkes bir kez korna çalar.
Girip çıkacaksınız.
- Sen olduğunu anlarız.
- Yapmayın. Dale, iki korna.
Bu şekilde bir yere varamayız.
Tamam, iki korna. Tamam.
- Sadece iki korna. Kısa kısa.
- Tamam.
İki uzun, ağır korna.
- Şu pencereyi kontrol edeceğim.
- Tamam.
- O tarafta bir şey yok.
- Evet.
İçeride kimsenin olduğunu sanmam.
Bence kesinlikle dışarıda.
Belki yukarıdan giriş bulabiliriz.
Evet ya da bir pencere açıktır.
Ya da en güzeli...
Bu işi kolaylaştırıyor, ha?
Düşünme tarzını sevdim. Haydi.
- Hayır, bunu yapma! Hey!
- Lanet olsun.
Bir taş kırdım.
Bunun anahtarlık olduğunu
anladığını söyle.
Evet, evet, evet.
Yani kapıya koca
bir taş atmayacaktın.
Tabii ki hayır.
Kapıyı açmak istiyordum.
Usta bir hırsız gibi.
Vay be.
İstihbarat topla.
Hey, al şunu. İstemiyorum.
Ellerim boş kalmalı.
Kırmışsın.
Bana göre bilgiler...
Tanrım!
- Sadece kedi.
- Ansızın atladı!
Sadece kedi. Durumumuz iyi.
Yukarı çıkalım. Yukarı bakalım. Haydi.
- Lanet olsun!
- Tanrım, kaç kedileri var?
- Aynı kedi galiba.
- Gerçekten mi?
Hızlı şeytan, ha?
Hey.
- Vay be, Harken'ın karısı mı bu?
- Evet, o.
- Çok seksiymiş.
- Aynen. Başlıyoruz.
Onu öne doğru eğip 50 eyaleti
göstermek isterim. Anladın mı?
- Hiçbir şey anlamadım.
- Bir deyim.
- Hiç sanmam.
- Yok, öyle. Öyle derler.
- Hiç duymadım.
- Bunu diyenleri duydum.
Seninle tartışmayacağım.
Aramaya devam.
- Evet, bu bir deyim.
- Kesinlikle değil.
Evet, öyle. Bir kitaptan.
Muhteşem Gatsby olabilir?
Fihrist, ajanda falan arayalım.
Anladın mı?
Kedi aramıyor olmamız kötü.
Bu insanlar kedilere bayılıyor.
Hey, ahmak surat.
Sokağıma neden
çöp attığını anlatmak ister misin?
Şöyle oldu galiba,
rüzgar onu elimden uçurdu.
İsterse rüzgar
kıçından uçurmuş olsun.
Şimdi şu boktan arabayı al
ve benim sokağımdan defol.
Arabaya neden kızıyorsun ki.
Böyle hasmane olmamalıyız bence.
"Hasmane" mi?
Hasmaneyi göstereyim mi sana?
Evime gidip birazdan...
Neyin var?
Fıstık.
"***" mi?
Aa, fıstık!
Fıstık ezmeli sandviçti.
Fıstıkla aran yok mu?
Ne gösteriyorsun? Neler oluyor?
Orada ne var?
Aldım! Ne yapacağım? Ne yapacağım?
"İğneyi kontrol için arkadan çekerek..."
Bekle. Yavaş okurum.
"Tut... Batır..." Tamam!
Göğsüne saplayacağım! Tamam!
Hallediyorum! Hazır mısın?
İşe yaradı mı?
İyi misin? Oldu mu? Oldu mu?
Usta, buraya gel. Çabuk!
Şuna bak!
- Harken mi bu?
- Bu Harken mi?
Dale, Harken'i mi öldürüyor?
Tekrar batıracağım, tamam mı?
- Ne yapıyor?
- Gerçekten yapıyor mu?
- Bilgi topluyorduk!
- Vay canına!
Buradan gitmeliyiz.
Haydi. Gitmeliyiz. Tanrım!
İtiyorum. Tamam.
Hafifçe batırsam? Minik minik?
Boynuna mı?
İşte! İyi geldi mi?
Hadisene!
Tanrım.
Hey! Hey! Buraya gel!
Neler oluyor? Ne yapıyorsun?
Ne oldu?
Bence durumu iyi! Bunu batırdım!
Tanıyor musun?
Tabii ki, o kocam! Tatlım? Hayatım?
Tatlım, iyi misin?
Düzeldi! Hey!
Bana ne yaptın?
Bu zımbırtıyla kurtardım!
İnanılmazdı.
Tanrım, hayatım!
Hayatını kurtardı!
Hayatını kurtardım!
Tamam. Sorun değil.
- Sarılma neyin nesi?
- Hayatını kurtardım!
Tatlım. İyi ki buradaymış.
Ölebilirdin.
- Burada olmasına sevindiğin belli.
- Evet.
- Onu tanıyor musun?
- Hayır.
Bu herifle yatıyor musun, Rhonda?
Karımı becermeyi mi bekliyordun?
Karınla yeni tanıştım. Neler olduğunu
bilmiyorum. Bunu ister misin?
- Defolsan iyi olur.
- Sorun değil.
Dave, sen ne... Tatlım?
Tatlım, ona teşekkür etmelisin.
Niye böyle şüphecisin?
Niye mi? Nedenini biliyorum.
Başkalarıyla yattığını biliyorum.
Çok saçma.
- Ya Maurilio'ya bakışın?
- Maurilio mu?
O ahmak yüzünden hapsi
boylayacağımızı biliyorsun, değil mi?
Hapse giremem. Bana bak.
Bana tecavüz ederler.
Lanet olsun, bana da.
Evet, kesinlikle.
Senin kadar tecavüze uğrarım.
Sen tecavüze daha mı uygunsun?
- Öyle bir şey demiyorum, tamam mı?
- Çok yaklaştın...
Lanet olsun.
Vay canına! Beni gördünüz mü?
Evet, seni gördük, Dale.
Evet, gördük.
Harikaydı, değil mi?
Hiç de değildi.
Buraya bilgi toplamaya geldik.
Sen ise mahallenin ortasında
Harken'i bıçaklayıp öldürdün.
O Harken miydi?
- Kimi bıçakladığını sandın?
- Kimseyi bıçaklamadım!
Fıstığa alerjik reaksiyon gösterdi
ve ben de onu kurtardım. Anlıyor musun?
Yanında alerji iğnesi vardı ve...
Ona iğneyi sapladım
ama hayatını kurtarıyordum.
- Hayat kurtardım.
- Bir saniye.
Öldürmeyi planladığımız patronum
önünde ölürken hayatını mı kurtardın?
Böyle söyleyince
kulağa kötü geliyor.
- Kapıyı açar mısın?
- Hiç iyi değil.
- Harken olduğunu bilmiyordum.
- Bas düğmeye.
Bu yüzden nasıl göründüğünü
bilmeliydim!
Onu öldürdüm diye kızdın...
Ona biraz mola versek mi?
Sadece bir saniye.
Karar verin be!
Bu ne?
İyi istihbarat
topladığımızı kabul etmelisin.
Harken'in ölümcül fıstık alerjisi,
Pellit'te bolca kokain var.
Oyun mu oynuyorsunuz?
Harken'in evine fıstık sokmanın,
Pellit'in kokainine de zehir katmanın...
...yolunu bulmalıyız, değil mi?
Pellit'te kötü kokain olduğunu
düşünmeleri işten değil.
8. sınıftaymış gibi
beni araba dışında mı bırakacaksınız?
Ya Harken? O iğne her zaman
yanındadır, değil mi?
Onunla duşa girmez.
O halde şampuanına
fıstık koymalıyız galiba?
Ölümcül kazalar olur ve
orada bulunmamız gerekmez.
- Jetskici Jones bizimle gurur duyardı.
- Evet.
Sıktınız.
Bu sersemin patronunu ne yapacağız?
Yarın gece onu izler
ve bir yolunu bulurum, tamam mı?
- Herkesin bir sınırı var!
- Göçertti.
Onu eve götürelim.
Çok komik. Çok komikti, beyler.
Dale, bir karara varmalıyız,
yardım et.
Nick ve ben hapse düşsek
kim daha çok tecavüze uğrar?
Nick.
Öyle mi? Niye?
Zayıf ve savunmasız olmakla ilgili.
Görünüşle ilgisi yok.
Evet. Muhtemelen Nick olurdu.
Arabaya sokulmamak aptallık.
FARE ZEHRİ
DÜRBÜN
SPRINGLEY FISTIK
1 FİYATINA 3
Çok ucuz.
Tanrım, Dale. Cinayet işleyeceğiz.
parti vermeyeceğiz.
Biliyorum. Herkese
duyurman gerekmez.
Fıstıklar indirimdeydi.
Böyle bir fırsatı kaçırmam.
Pekala, plan şu.
Ben Pellit'i hallediyorum, sen Harken'i.
Sen de Julia'yla ilgili bilgi topla.
- Anlaşıldı.
- Tamam. Bitince görüşürüz.
Tamam.
- Sağ ol, Kimmy.
- Bir şey değil.
Harikaydı.
- Gelecek sefere görüşürüz.
- Evet.
Sağ ol, Bill.
İyi geceler, Bobby.
Ne?
Lanet olsun.
- Selam.
- Durum nasıl?
Julia hakkında ne biliyorsun?
Dişçimi değiştirmeliyim...
...çünkü bu kadın çok seksi.
Orada durum nasıl?
Pellit'in uyumasını ya da
çıkmasını bekliyorum...
Sadece bekliyorum.
Dale, Harken konusunda
ne yapıyor acaba?
Çok zor olacak.
Buna her gün çalışmalıyız ama
bunu istiyorum çünkü seni istiyorum.
Seni sonsuza kadar istiyorum,
sen ve ben, her gün...
Ver şunu.
Bana ver.
Bobby Pellit
Ev
Tanrım. Bu herif
bu enerjiyi nereden buluyor?
Evet.
Bu da neydi?
Tamam.
Tamam.
Tamam.
- Evet, Dale?
- Yapabileceğimi sanmıyorum.
Harken'den nefret ettiğini
biliyorum ama...
...bunu yapabileceğimi sanmam.
Evet, evet, evet.
Biliyorum. Aynı şeyi düşündüm.
- Evet, iptal edelim.
- Neler oluyor?
- Ne?
- Harken. Burada.
Pellit'in evinde mi? Niye?
Bilmem. Kapıya doğru yürüyor.
Bizi çaktı mı dersin?
Ne bileyim ben?
Biraz daha sert vursana.
Ne? Ne?
Tanrım! Tanrım!
Harken, Pellit'i vurdu!
Emin misin?
Lanet olsun! Pellit kapıyı açtı,
Harken onu göğsünden vurdu...
...düştü ve tekrar
kafasından vurdu.
Vurdu mu? Dur, neler oluyor?
Anlamadım. Onu vurdu mu?
Nick? Bir şey söyle.
Nick, bir şey söyle.
Nick! Nick, Nick, konuş!
Nick, neler oluyor?
Pellit'e ne oldu?
- Pellit ne durumda?
- Hala ölü, Dale.
Biri beni görmeden buradan gitmeliyim.
Barda buluşalım. Kurt'ü arayacağım.
Evet. Orada buluşuruz.
Birkaç kez tuvalete kusabilirim,
sonra orada buluşuruz.
Ah, Toyota.
Sakin olalım.
Bir yolunu buluruz.
"Sakin" mi?
Birinin vurulduğunu gördüm.
- Zaten öldüreceğimiz bir adamdı.
- Bundan emin değilim.
- Ne demek bu?
- Yapabilir miyim bilmiyorum.
Cesaretim yoktu.
Korktum, panikledim. Gitmeliyim.
Dalga mı geçiyorsun? Böyle bir plan
son anda değiştirilmez!
Katil değilim!
O an geldiğinde sen Julia'yı
öldürebilecek misin?
Bilmiyorum. Belki de haklısın.
Artık onu öldürmeyi düşünmek zor.
- "Artık" mı?
- Ne demek bu?
- Onunla yattın mı?
- Hayır.
- Onunla yatmadığını söyle.
- Kafan feci karışık.
Biliyorum. Bu sefer benim suçum değil.
Onu şimdi öldürmeye kalkarsan
zanlı olursun.
- Önce dediğiniz gibi gözetliyordum.
- Senden sadece o kadarı istendi!
- Çok seksiydi. Çok.
- Nasıl olduğunu anlatma.
Sonra kasten
soyunmaya başladı.
- Yapma.
- Pencerenin önünde, ışıklar açıkken.
- Onu seyrettiğimi biliyor gibiydi.
- "Kasten soyunmak" ne?
Yavaş, baştan çıkarıcı,
bolca omuz hareketi...
...gösteri yapar gibi.
- Sonra atıştırmalık şeyler hazırladı.
- Göğsü güzel miydi?
Lolipop.
- Sonra muz.
- Yapma.
- Son olarak bir sosisli. Daha neler!
- Anlattıklarına inanmıyorum.
Üç *** şekilli yiyecek.
Tesadüf olamaz ya.
Ya ters sırayla yemesi?
Düzgün bir yemek değil bu.
Soğuktan sıcağa.
*** yiyecekleri
onu becermek için davet kabul ettin.
Hayır. Tanrım. Onu becermem için
daveti, becerme daveti kabul ettim.
Beni içeri çekti.
O tür bir şeydi.
- Sende tıbbi bir rahatsızlık var.
- Sapığın tekisin.
Yapma. Bu hiç hoş değil.
Bak, sorunun çözüldü.
Artık kimseye bulaşmayacak.
İşimize bakabilir miyiz?
Bu gece Pellit'e olanları konuşalım.
Tamam. Düşüneyim.
Şöyle düşünüyorum.
Benim fikrim bu.
Polise isimsiz ihbarda
bulunalım. Tamam mı?
Harken'in Pellit'i
öldürdüğünü anlatalım.
Güm. Harken hapiste, Pellit cehennemde.
Julia'nın ilikleri kurutuluyor...
...ve üçümüzün sorunları çözülüyor.
İşe yarayabilir.
İsimsiz ihbar, fena değil.
Bizi bulmasınlar diye
ankesörlü telefondan açılmalı.
- Aynen.
- Güzel. Arabama binelim. Yapalım şunu.
Tamam. Bugünlerde nerede
ankesörlü telefon var?
Otobüs garında tonlarca vardır.
Evet, iyi fikir.
Alışveriş merkezinde belki.
Bu ne?
Bu ne?
Bize mi geldiler?
Lanet olsun.
Tam indir.
Oldu.
- Aracın sahibi siz misiniz?
- Benim. Evet.
2- W-A-Q-233 plakalı gri bir
Toyota Prius için arama emri aldık.
- Nasıl?
- Sakin ol.
- Seninle mi konuştum?
- Hayır.
Bu araba o.
Nasıl yardımcı olabilirim.
Bu gece bir suç mahallinden kaçarken
trafik kamerasına yakalandı.
Bu konuda bir şey biliyor musun?
Niye öyle yaptı bilmiyorum.
Yani bilmiyorum.
Ne olmuş?
- İçtiniz mi?
- Hayır.
Alkol kokusu alıyorum.
Bu eleman ve arkadaki içti.
Bizi karakola kadar takip edin.
Memur bey.
Dostum.
Beni buna ikna ettiğinize inanamıyorum.
Cidden inanamıyorum!
Dalga mı geçiyorsun?
Varsayım yürütüyorduk.
- Varsayım demek?
- Bizi bu işe zorlayan sendin.
Kurbanın evinden bir blok ötede,
öldürülmesinden hemen sonra...
...40 km sınırı olan bir yerde...
...niye 100 yaptığını açıklar mısın?
Yarışıyordum.
- Ben yarışçıyım.
- Yarışıyor muydun?
Bir Prius'la mı?
Pek kazanmam.
Anlamadığım şey şu:
Suç mahallindeydin.
Bir saat sonra arabayı buluyoruz
ve bu hıyarla takılıyorsun.
Kayıtlı bir cinsel tacizci.
Boş bir çocuk parkıydı.
Ve bu herifle. Tesadüfen kurbanın şirketi
Pellit Kimya'da çalışan biri.
Ne?
Patronum mu öldürüldü?
Vay be. Evinde ne işin vardı, Nick?
Niye oradaydın?
Cinayet sırasında sen neredeydin?
Sevişiyordum.
Bir kadınla sevişiyordum.
Evet. Kalçalarını öldürüyordun.
- Dedektifler...
- Hayır, bir sorum var.
İçimizden biri, katilin
kim olduğunu biliyor olsa...
...ve faili gümüş bir tepside
size sunmaya hazır olsa...
...belli bir dokunulmazlığa
hak kazanır, değil mi?
Hayır. Hapse girmeye hak kazanır.
Çünkü katilin kim olduğunu
bildiği halde anlatmazsa...
...adaleti engellemiş olur.
O halde katili
bilmiyor olmamıza sevindim.
Bunun tesadüf olduğuna
inanmamızı bekliyorsanız...
...uzun süre buradayız demektir.
Tamam, durun.
"Uzun süre buradayız" derken...
...gitmeyeceğimizi kastettiniz galiba.
Bu da tutuklu olduğumuz anlamına gelir.
Tutuklu muyuz?
Hayır. Sizi sorguya getirdik.
O halde bu durumda...
...bir tutuklama emri çıkartmaya...
...yetecek kanıtınız yok.
Henüz yok.
O halde anayasanın 4. maddesine göre...
...gitmekte özgürüz.
Değil miyiz?
Evet, teorik olarak. Evet.
Teorik olması bana yeter.
Beyler, özgürüz.
Gidelim.
Arabana gidelim.
Devam edelim.
Taksi mi tutalım? Trene mi binelim?
Ne istersiniz?
Bu şehirde metroya bindiniz mi?
Metro var.
Harikaydı, Dale.
Nereden öğrendin?
Law & Order. Law & Order'dan
çok şey öğrenebilirsin.
- Onlara gösterdik, ha?
- Gösterdik.
Hiç de. Bizi ele vermek üzereydin.
Gammazlama sayılabilecek bazı laflar
oldu fakat bir şey olmayacaktı.
Bekle.
Bu senin için yarışçı.
Hız ve kırmızıda geçmek.
Fazla gevşemeyin.
Adli tıp ekibimiz Pellit'in evinde
DNA ve parmak izi arıyor.
Şunu söyleyebilirim:
Onlar hiçbir şey kaçırmaz.
Kıçıma gir, haydi.
Neden banyosundaki
her şeyi kıçına soktun?
Kıçımda DNA olduğunu bilmiyordum!
Yalan! Kıçında DNA olduğunu biliyorsun!
Kıçına bir şeyler sokmayı
seviyorsun, pis sapık!
Avukat tutacağız. O kadar.
Avukat için param yok, tamam mı?
Gücümün yetmediği
pahalı bir yüzük aldım...
...sonra lanet paramın kalanını
Jetskici Jones'a verdim!
Onunla konuşmalıyız.
Neden olmasın?
Bizi iyi kolladı, değil mi? 5000 dolar.
Çantayla 5040 dolar.
- Unut artık şunu!
- Çantadan söz etme!
Merhaba, Jetskici.
Hey, kimler gelmiş. Bak, kimler gelmiş.
Hey, Trendeki Yabancılar
olayına ne oldu?
İşe yaramadı.
Yardımın lazım.
Kurbanlarımızdan biri
bir diğer kurbanı öldürdü.
- Yok deve.
- İşler bozuldu.
Sizler suç dahisisiniz.
Sağ ol. Aslında
bizim bir ilgimiz yoktu.
Nedenini bilmiyoruz.
Polisler bizi şüpheli olarak aldı.
Kurt'ün DNA'sı adamın evinde
çünkü kıçına diş fırçası soktu.
- Konu dışı.
- Hikayenin tamamını anlatıyorum.
Anladım.
Her şey sırayla, iş yapalım.
- Bana 5000 dolar lazım.
- Başka para yok.
-2000 dolar?
- Kesinlikle hayır.
Olmaz, Jetskici. Hayır.
Tamam, içkimi ödeyin.
- İçkisini ödeyin.
- Öderim.
Pek iyi pazarlık etmiyor.
Öldürmeyi planladığınız adamı
öldüren adam, polisler onun peşinde mi?
Ondan şüphelenmiyorlar.
Şunu yapmalısınız:
Üzerinizde mikrofon varken
itiraf etmesini sağlayın.
Mikrofon mu? Yapabiliriz. Çok kolay.
Birini öldürdüğünde
seni öyle mi yakaladılar?
- Kimseyi öldürmedim.
- Efendim?
Kimseyi öldürmedim.
Dur. Çok kötü bir şey için
on yıl yattım demiştin.
Kötü bir şey yaptım ama katil olduğum
anlamına gelmez. Cinayet dedim mi?
- İma ettin.
- Cinayet işlemediysen ne yaptın?
Tamam, yaklaşın.
Aşkın Sırları
filmini izlediniz mi?
Hayır.
- Hiç izlemedim.
- O filme bayılırım.
Sinemaya video kamerasıyla
girdim ve filmi çektim.
Dışarıda bekliyorlardı.
Beni yakaladılar.
Korsandan on yıl mı yedin?
- Evet, bu işi ciddiye alıyorlar.
- O kadar da değil.
Cinayet tavsiyesi aldığımız kişi...
...en büyük suçu Ethan Hawke
filmini izinsiz çekmiş biri!
- Filmi biliyorsun.
- Oyuncuları.
Filmi herkes biliyor. Konu o değil.
Bizi kandırdın, Jetskici!
Bir saniye.
Bir şeyler mantığa uymuyor.
Kendine video korsanı mı diyorsun?
Video denizlerinin korsanı mısın?
Niye tabancan var,
Video Korsanı?
Tabanca mı?
- Görmek istemiyorum.
- Cep telefonum.
- Bir Sidekick. Ben arabadayım.
- Lanet olsun.
Silah gibi tutup milleti şaşırtıyorsun.
Kendimi aptal gibi hissettim.
- Gidelim.
- Sen aptalsın.
Bir bara girip zenci diye birine
5000 dolar verilmez.
- Konu bu değildi.
- Beyaz-siyah işi değil.
Gidelim. Dale.
Sizler delisiniz.
Sessiz görünüyor, ha?
Evet, öyle. Kayıt cihazı hazır.
Piller yeni.
Benim için büyük bir yatırım.
O yüzden ben kaydetmeliyim.
- Olmaz. Ben yaparım.
- Sen mi?
O halde bunu göğsüne
bantlamalısın.
Göğsüme bantlayamam.
Göğsüm kıl dolu.
Cebine koy.
Göğsüne bantlamayacak.
Ne yapacağız? Eve gelmesini bekleyip
sandalyeye mi oturacağız?
Biri sandalyeye oturacak ve
dramatik şekilde onunla yüzleşecek.
- Harika. Sandalye bende.
- Nick'te.
- Sen niye oturuyorsun?
- Benim patronum.
Haklı. Belki de üç sandalye bulup
aynı anda dönmeliyiz.
Onunla öyle yüzleşiriz.
Korkutucu olmaz,
müzikal gibi olur.
Kediye dikkat.
Sürpriz!
Tamam. Yanlış alarm.
Keyfinize bakın.
Merhaba. Kimsiniz?
Girin. Kapatın kapıyı. Çabuk.
Tamam. Bir dakika.
Geçen gece sokakta Dave'e
yardım eden gençsin, değil mi?
- Ta kendisi.
- Evet, benim.
O nasıl?
Sayende çok iyi. Sağ ol.
- O mu davet etti?
- Sen ettin ve etmedin.
Kocanızla çalışıyorum
ve geç kaldık.
- Ben Nick. Bunlar arkadaşlarım.
- Hey, garajda!
Saklanmalıyız. Saklanalım.
Millet, gelin.
Biri ışıkları söndürsün!
Eğilin, eğilin, eğilin.
Bu arada ben Kurt, kendimi tanıştırma
fırsatım olmadı kapıda.
Merhaba. Rhonda.
Merhaba, Rhonda. Memnun oldum.
Nick, karısının bir mankenle
evli olduğunu söylemedi.
Evet, manken değilim.
Ne zaman bıraktın?
Sürpriz!
Lanet olsun! Bundan nefret ediyorum!
Şaşırttık, değil mi, tatlım?
- Şaşırdın mı?
- Evet.
Bak, tatlım. Herkes burada.
Eşyalarımı yerine koyayım.
Sürprizleri sevmediğimi biliyor.
Onu şaşırttık sanki.
Fena şaşırttık.
Tamam.
Yalnız gitti.
Tek şansımız bu.
- Hazır mısınız?
- Hem de çok.
Uzaklaşmayın, tamam mı?
Haydi. Yapalım şunu.
Harken.
Karımın seni davet ettiğine
inanamıyorum.
Senin ne işin var burada?
Yine iğne saplamaya mı geldin?
- Ne yaptığını biliyoruz.
- Ne demek bu?
Oradaydık. Onu öldürdüğünü gördük.
Gerçekten mi?
Bu ne peki?
Küçük şantajınız mı?
Karımın sevgilisini öldürdüğümü
gördün diye...
...bana şantaj mı yapabileceğini
sanıyorsun?
Adını söyle!
Ne?
Öldürdüğün adam, adını söyle.
Pellit? İnan bana, Pellit'in adı
artık bir şey ifade etmiyor.
İşte. Teşekkürler.
Yapalım şunu, beyler.
Evet, oldu bu iş.
Dur. Kurt nerede?
Pellit'i ben öldürdüm.
Lafını unutma, adamımız eksik.
Arkadaşım Kurt.
Kapısına gittim, göğsüne tabanca
dayadım ve onu vurdum!
Ya sonra? Sonra ne yaptım,
biliyor musunuz?
Tekrar vurdum!
Bir şey diyeyim mi?
Hoşuma gitti.
Benim aynı şeyi bir çift
uyuz şantajcıya yapamayacak kadar...
...korkak olduğumu sanıyorsanız...
...tekrar düşünün.
Asıl arkadaşım Kurt senin korkak
olduğunu düşünüyor. Getireyim.
Sefilin tekisin, Hendricks.
Doğum günümde evime gelip
bana bunları diyorsun.
Sana bir şey diyeyim.
Öldün sen.
Sen!
Ve sen!
- Ve...
- Kurt.
Kurt. Öldünüz!
Doğum günün olduğunu bilmiyordum.
İstersen... Ne yapıyor bu?
- Orada ne var?
- Tabancamı alıyorum. Bir saniye.
- Arabayı getireyim.
- Tabanca mı? Beni bekle.
Elimizdeydi, her şey olup bitmişti.
Kurt'e ne oldu?
- Hey!
- Buradasın demek.
Nerelerdeydin?
Midem rahatsızdı.
Banyoyu kullanmam gerekti.
Her şeyi itiraf etti ve şimdi silahını
alıyor, seni sersem!
Lanet olsun, Kurt! Ne oldu orada?
Bana ağzını...
evini gezdirdi.
- Ah! Ne yapı...
- Arabaya! Hemen!
- Kes şunu!
- Haydi!
Düşünemedim, tamam mı?
Üzgünüm!
Çok seksiydi. Ben de zayıfım.
Zayıf bir erkeğim.
İtiraf ediyorum.
Geri git, geri git.
Lanet olsun!
DNA'mı buldular.
Geri git. Geri git. Geri git.
Gördün mü? Boklu fırçanı buldular!
- Aklın kıçında zaten!
- Hayır. O bir eşek şakasıydı, Dale.
Kes be! Nerede yaşayacağımızı
düşünmeye başlayalım.
- Şu durumda her şey aleyhimizde.
- Her yerde polis olacak.
Ülkeden kaçmaktan mı söz ediyorsun?
Aynen ondan söz ediyorum.
Kanada ya da Meksika'ya.
Meksika'da yaşayamam. Yemeklerini
kaldıramam. Hazımsızlığım... Ölürüm.
Ömrünü hapiste geçirmeyi mi yeğlersin?
Yapamayacağım. Kes sesini.
Telefonum çalıyor.
Cevap vermem lazım. Alo?
Merhaba, aşkım.
Julia, şu anda pek müsait değilim.
- Hey, ben burada değilim.
- Önemli değil.
Aslında evine telefon edecektim.
Stacy'ye bizden bahsedecektim.
Hayır, hayır. Bunu sakın yapma. Dur.
Metrik sistemi öğreneceğiz.
Palto ve kazak almamız, hokey oynamayı
falan öğrenmemiz gerekecek.
Hayır, yeterince bekledim, Dale.
Duygularımla oynamandan bıktım.
Seninle oynamıyorum.
Seninle oynamıyorum.
Her şeyi halledeceğim.
Dur biraz. Bana ne yapacaksın?
- Seninle sevişeceğim.
- Ne?
Biraz ayrıntılı anlat, küçük korkak.
Lütfen açıkça anlat.
Ayrıntı mı? Arabadayım, başkalarının
yanında. Şimdi pek zamanı değil.
Uygun zaman olmaması
umurumda değil.
İyi, tamam.
Sana hoş duygular yaşatacağım.
Parmaklarım, dilim, daha neler neler.
Bundan daha iyisini
yapabileceğini biliyorum.
İyi. Penisimi kukuna sokacağım, Julia!
Tanrım, bu beni bitirir.
Ne oldu böyle?
- Ne oluyor?
- Harken bu! Kurtul şundan!
- Aman Tanrım!
- Kaç hemen!
Kurt, dikkat et!
Aletini yüzüme sürecek misin, Dale?
Evet, aletimi yüzüne süreceğim.
Herif tam manyak!
- Sakın çarpma!
- Tüyme zamanı!
Tamam. Daha fazla, Dale.
Üzerinde inip çıkacağım.
Çıplak kıçımı senin
çıplak kıçına sürteceğim.
Kıpkırmızı olana kadar.
İkimizde de yara bere çıkacak.
Bu iyi değil.
Kurtar bizi. Kurtar bizi.
Merak etme. Merak etme.
- Haydi, Dale.
- Her yerine tüküreceğim falan.
- Başka?
- Sonra kafatasımı...
...kıç çatalına sokacağım.
Evet, bebeğim. Tam kıç çatalına.
Göğüslerinde dans edeceğim.
Kalçalarının üzerinde zıplayacağım.
Cuma günü görüşürüz, yaramaz şey.
Güzel. Cuma.
Cuma günü görüşüz.
Kızı bu hale getirdiğin için aferin, Kurt!
Affedersin. Kızın göğüslerinde
dans etmem gerekirdi.
Belki de!
- Bu arada, çok iyi sürdün.
- Çok teşekkür ederim.
- İyi akşamlar, Bay Buckman.
- Gregory! Nasılsın?
Alıcılarımıza göre
bir çarpışma olmuş.
Çünkü delinin teki az önce
bize çarptı.
Yetkililere haber verip
size yönlendireceğim.
Polisleri arama.
Zaten peşimizdeler.
Hayır, Gregory, birini öldürdüğümüzü
falan zannederler. Polisleri arama.
Neler oluyor?
Neden yavaşladın, Kurt?
Hayır, ben yapmadım. Motor durdu.
- Motorunuzu uzaktan durdurdum.
- Ne?
Protokol böyle. Bir sürücü
bir suç işlediği zaman.
Bu salak hizmet için
ayda 19 dolar veriyorum.
Lütfen aracınızda kalın.
Polis birazdan gelecek.
Gregory, seni dostum sanmıştım.
İnin arabadan. Hepiniz. Haydi.
- Bir keresinde hayatını kurtarmıştım.
- Kes sesini.
- Silaha biraz dikkat...
- Kes sesini.
Bu tabancada altı kurşun var.
Yani, tıpkı o Pellit pisliği gibi,
sizi de iki kere vurabilirim.
İstersem yaparım.
Ama yapmayacağım.
İki kere mi vurmayacaksın
hiç mi vurmayacaksın? Açık konuş.
Kes sesini.
Daha iyi bir fikrim var. Polise, Pellit'i
sizin öldürdüğünüzü söyleyeceğim.
Bunu fark edince,
beni de öldürmeye çalıştınız.
- Saçmalık bu.
- Öyle mi?
Pellit'i benim vurduğuma dair
hiçbir delil göremiyorum.
Ayrıca, bacağında kurşun olan benim.
Ne?
Çok acıdı!
Hay anasını! Yakala.
Hayır, sakın...
- Lanet olsun, Dale!
- Gördünüz mü?
Göğüs uçlarına bant yapıştırmadan
maraton kazanamazsın.
- Ne demek bu?
- Seyret.
- Kimse kımıldamasın!
- Polis!
Silahı bırak!
Dizlerinin üzerine çök.
Şükürler olsun.
Şükürler olsun ki geldiniz.
Bu adamlar beni vurdu.
- Bu doğru değil!
- Yalan atma!
Yalan değil. Birini öldürdüklerini
öğrendim. Beni susturmak istediler.
Lütfen koruyun beni.
Bir karım ve bir kedim var.
Tamam, sakin ol.
Ambulans çağırın.
- Hey, bu ne?
- Hiç. Ses kayıt cihazı.
Olamaz! Kayıt cihazı!
- Kayıt cihazı. Kapattın mı hiç?
- Başından beri kaydediyor.
- Dinleyin, memur bey!
- Ellerinizi kaldırın!
Bir saniye dinleyin.
Pellit'i öldürdüğünü itiraf etti.
İki kere vurduğunu söyledi.
Bizi bir kere mi, iki kere mi
vuracağına karar veremiyordu.
- Delirmişsiniz.
- Kaseti çalıştırın.
Dışarıda o kadar adam var.
Aletin ne güzelmiş.
Bir dakika? Benim karım mı o?
Hayır, tabii ki değil.
O kısmı hızlı geçelim.
...kafatasımı kıç çatalına sokacağım.
Göğüslerinde dans edeceğim.
Kalçalarının üzerinde zıplayacağım.
Bu ne be?
Beni yargılamayın. Patronumla
benim aramda. Sizi ilgilendirmez.
Sonuna gelebilir misiniz?
Son
Burada bir şey yok.
- Kahretsin.
- Ne oldu?
Çarptığımızda kaydetmeyi
durdurmuş olmalı.
Tam da bu adam
itiraf etmeden önce mi?
Demiştim, bu adamlar yalancı.
Onlara güvenilmez.
Beni bacağımdan vurdular.
Bir adamı öldürdüler.
- Kendi kendini vurdu!
- Başka söze gerek yok.
- Kelepçeleyin.
- Aman Tanrım.
- Kelepçeye gerek yok.
- Tanrım. Hapse gireceğiz.
Hapse gireceğiz. İnanılmaz.
Acıyor. Çok acıyor.
Affedersiniz. Memur beyler.
Hizmet kalitesi açısından
bütün konuşmaları...
...kaydetmek şirketimizin politikasıdır.
- Bu kim be?
- Nav Guide temsilcimiz.
- Adı Almonan.
- Eller yukarı!
- Atmanad.
- Almondmond.
- Adı Atmanad.
- Atmanand.
Atmand... Gregory!
Onun sözlerini oynat!
- Çarpışmadan sonraki kısmı!
- Elbette, efendim.
Yapmayın. Bunu mu dinleyeceksiniz?
Delil değil ki bu?
Bu tabancada altı kurşun var.
Yani, tıpkı o Pellit pisliği gibi,
sizi de iki kere vurabilirim.
İstersem yaparım.
Ama yapmayacağım.
- Budur işte.
- Öyleyse sensin.
Bu kanıt değil. Sadece bir araba.
Arabayı mı dinleyeceksiniz?
Galiba terfiyi alıyorum.
Sorunun cevabına gelince,
o senin karındı.
- Karımla mı yattın?
- Karınla yattım.
Kimse karımla yatamaz!
Göğüs uçların nasıl?
Esas cümleyi mi söyledin?
- Can Dostum.
- Can Dostum.
- Harikaydı.
- Yaptım, evet.
Can Dostum esprisi.
"Elma" yerine "göğüs" dedi.
Çok iyiydi.
Doğum günün kutlu olsun.
Sonuçta hapse girmedik.
Aslında o gece,
ifadelerimizi vermek için gittik.
Ama onlara Harken'i verdiğimiz için
diğer suçlamalarımızı düşürdüler.
Ve Kurt neyse ki şanslıydı.
İnsanların kıçına tuvalet malzemesi
koymak diye bir suç yok.
Neyse, Harken domalma pozisyonunda...
REZERVE ARAÇ PARKl
BAŞKAN NICK HENDRICKS
...25 yılla müebbet arası yatacağından
Comnidyne beni başkan yaptı.
İyi bir iş. Maaşım arttı.
Kendi kendimin patronu oldum.
CEO hariç.
- Günaydın.
- Günaydın. Sen Nick olmalısın.
- Evet.
- Nihayet tanıştığımıza memnun oldum.
- Ben de, Bay Sherman.
- Lütfen. Lou de.
Tamam. Lou.
Bana verdiğiniz bu fırsat için
teşekkür ederim. Sizi yanıltmayacağım.
Bundan eminim, evlat.
Herkes bana onun dünyanın
en iyi insanı olduğunu söyledi.
Bay Sherman, kahveniz soğuk geldiği
için özür dilerim.
Lou.
Birçok kişi.
Bay Sherman, acıktım!
Artık çıkabilir miyim, lütfen?
- Duydun mu?
- Hayır.
Bagajınızda biri var gibi sanki.
Bu bizim küçük sırrımız olsun.
Duş yapmam lazım.
Evet. Meğerse yeni patronum...
...pislik herifin tekiymiş.
Pellit ailesi, işin başına şirketteki
en eski kişiyi getirdi. Kurt değil.
Ama bunu dert etmedi.
Çünkü patron olduğunuzda bazen
öldürülmek istendiğinizi anladı.
Merhaba, Kurt. Gelsene.
Margie, seni tebrik etmek istedim.
Teşekkür ederim.
Bebekten önce, yardım etmek için
yapabileceğim bir şey olursa söyle yeter.
- Ne bebeği?
- Senin bebeğin.
Hamile değilim.
Yani sadece sana mı dokunuyorum?
Julia.
Diyorum ki, önce hastaya dolgu yapsak?
Ya Dale?
Sonunda tek seçeneğinin
Julia'yla yatmak olduğuna karar verdi.
Beni hep şaşırtıyorsun.
Küçük yaramaz.
Daha dur.
Hoşuna gitti mi, Dale?
- Hoşuna gitti mi, Dale?
- Tanrım. Evet.
Hay aksi. Keşke ben de
Julia'yla sevişebilseydim.
Ne?
Affedersin. Kendimi tutamadım.
Muhteşemdi.
- Penisinle konuştu!
- Kimsin sen?
Julia, yakın dostum
Kenny Sommerfeld'la tanıştırayım.
En Fazla Ümit Vaat Eden!
- Şundan versene biraz.
- Sakın dokunma bana.
Kenny, 50 dolara her şeyi yapar.
- Evet, doğru.
- Pek de hoş şeyler değil.
O yüzden sana tuzak kurmama
yardım etmesini istedim.
Sahi mi? Elinde bir tek bu mu var?
Senin sözüne karşılık benim sözüm.
Şu adamı da unutma.
Kameramanımla tanış.
Birçok Hollywood filmi çekti.
Hasta pisliğin tekisin.
Hasta pisliğin tekisin.
Kes şu sesini, Julia.
Julia, kes şu sesini, tamam mı?
Şimdi, şöyle olacak.
Nişanlımla iki hafta boyunca
çok güzel ve pahalı bir tatil yapacağız.
Balayı diyelim istersen.
Parasını sen vereceksin.
Sonra da, taciz olmayan bir
işyerine döneceğim.
Çünkü bir daha benim kıçıma
bakacak olursan, Julia...
...seninkini içeri tıktırırım...
...çatlak karı!
Bu iyi geldi!
PATRONDAN KURTULMA SANATI
Nasıldı? İyi mi, harika mı?
Onunki kadar kötü değil, değil mi?
Büyükannene "Ninoş"
dediğini bilmiyordum.
Sakin ol!
Kahretsin! Kapıdan çıktı.
Burası berbat bir yer.
Sanki The Sharper lmage içine sıçmış.
Çantayla 5040 dolar.
Şu çanta konusunu kapat.
O "kantayı" kıçıma sokacağım.
O çantayı kıçıma sokacağım.
Dans eden kız
- İyisin!
- Evet, iyiyim.
Yoksa Stacy benim
fotoğraf albümüme bakar.
Bir daha. Şunu düzeltelim.
Hayatında hiç bu kadar...
İşe, işe, yere işe...
Küçük parçacıklar hapşırıyorum.
Şeker mi bu?
Ben eczacıyım, doktor değil.
Beynim mi bu?
Ateşime bak.
Azdırıcı hap var mı?
Lolipop istiyorum.
Karaoke sever misin?
Eks var mı?
Ağzıma alırı...
Olur böyle şeyler.
Tamamlanma tarihi ne, Jetskici?
Bir daha söyle.
Selam, selam, merhaba.
Onu öne doğru eğip 50 eyaleti
göstermek isterdim.
Bu ne demek bilmiyorum.
- Bir deyim.
- Hiç sanmıyorum.
Evet, kesinlikle bir deyim.
- Sahi mi?
- Evet, bir filmde vardı.
Artık var.
Güzel.