Tip:
Highlight text to annotate it
X
FAIR GAME (2010)
KUALA LUMPUR / MALEZYA
Jessica McDowell.
Cognis Kimya'dan.
Kuala Lumpur'dan ne zaman
ayrılıyorsunuz Bayan Macdowall?
Salı günü Tayvan'a uçuyorum.
Oradan da Dusseldorf'a.
Bay Tabir bu sabah oldukça yoğun.
Tahmin ediyorum.
Madem bekliyoruz...
...neden konuyu bana açmıyorsun?
- Aslında beklesem daha iyi...
- Amcamın tüm işlerini bilirim.
Bana güvenir. Başlayın.
Pekâlâ. Biliyorsunuz yakın zamanda...
...bağlı ortaklığınız, çekirdek
yağından türetilmiş...
...organik ester bazlı yağlama
maddesi geliştirdi ve--
Amerikalı mısın?
Kanada, Torontoluyum.
- Maple Leafs taraftarı mısın?
- Hayır, pek sayılmaz.
Torontolu olup da hokey
sevmeyen tek kişi sen olmalısın.
Aslında severim. Babam Vancouver'lı.
Yani özbeöz Kanadalıyım.
Aramızda kalsın da,
Maple Leafs berbattır.
Mark Bell ile anlaşmamaları gerekiyordu.
Adam sahada ve saha dışında tam bir pislik.
Peki siz hangi takımı tutuyorsunuz?
Ben hokey sevmem.
Maalesef Bay Tabir
bu sabah müsait olamayacak.
Sizi evindeki özel resepsiyona
davet ediyor.
Peki sorun olur mu?
Şartları zorlamak istemem.
Partiye gel.
Neden durduk?
Bayan Macdowall...
...amcam güvenin sonradan
kazanılabileceğine inanır.
İnsanları çok iyi tanıyana
kadar asla güvenmez.
Ama sana güveniyor Hafiz.
Adımı nereden biliyorsun?
Araban bir saat önce temizlendi.
Sakın çıkma! Arabadan
çıkarsan seni koruyamam.
- Kimsin sen?
- Kolumu bırak!
- Kimsin sen?!
Hemen!
Amcan, Abu Domar Khan'la iş yapıyor.
Khan'ın Pakistan'daki bir yardım
kuruluşu aracılığıyla...
...bir terör örgütüyle
bağlantısı var.
- Bir silah imalatı için materyal
arıyorlar. - Bu saçmalık!
Amcanla ilgili bilgiye ihtiyacımız
var. Bağlantıları, sevkiyatları...
Bize yardım edersen,
biz de sana ederiz.
Etmezsen...
...kardeşin ölür. Ve yarın kendini amcanla
beraber Tayland’da bir hücrede bulursun.
Çünkü seni temin ederim ki...
...şu anda ne yapıp yapamayacağımızı
tahmin bile edemezsin.
Sabah 8.00'de aranacaksın.
Temizlikçiye ihtiyacın
var mı diye sorulacak.
Haftada 3 gün sabahları
gelmesini isteyeceksin. Anladın mı?
Anladın mı diyorum?!
Bu akşam birkaç dakika da,
vahim bir barış tehdidine...
...ve bu tehditle yüzleşmek için
Amerika'nın dünyaya önderlik etme...
...kararlılığına değineceğim.
Şu anda ''Muhtemel Risk''
olarak belirlenmiş olan...
...tehdit seviyesini...
...''Yüksek Risk'' seviyesine
yükseltmek için karar almış bulunuyoruz.
11 Eylül ve sonuçları, dünyadaki terör
ağının yaratabileceği tehlikelere karşı...
...halkın gözünü açtı.
Eyalet polisi şarbon
olaylarını araştırıyor.
Beyaz renkli bu madde...
...ve nükleer santrallardaki
önlemler en yüksek seviyede.
Bir terör saldırısı olma
ihtimali artık çok yüksek.
11 Eylül'den sonra anladık ki...
...bu terörist gruplar, büyük
yıkım ve ölümlere sebep olmak için...
...ellerinden gelen her şeyi yaparlar.
Özgürlüğümüzü ve
güvenliğimizi korumak için...
...gereken her türlü önlemi alacağız.
Çeviri: Emre Bekman &
G- G & Begüm Özdemir (misery)
7 EKİM 2001
Yemin ederim, 350 metre
boyunca yavaş gitti.
Yine de yatakta hızlıyımdır.
Steve'le aynı uçağa binmiyoruz.
Hatta aynı trene bile binmiyoruz.
- Bir uçağın nükleer santrala
çakılması bile yeterli. - Disney Dünyası.
Disney Dünyası'na
bir sinir gazı saldırısı.
Anlatılanlara göre,
tamamen savunmasızız.
Yani bizi kim koruyor ki?
Çocuklarını Disney Dünyası'na
götürme riskini alır mıydın?
Kesinlikle hayır.
Çocuklarım sırf saçma oyuncaklara
binip kötü ürünler alsınlar diye...
...evimden vazgeçmek
zorunda kalmaktan korkarım.
Joe Disneyland'in çocukların
Las Vegas'ı olduğunu düşünüyor.
Valerie, sen ne iş yapıyorsun?
Georgetown'da Brewster Jennings
isimli bir finans şirketinde çalışıyorum.
Harika. Kâr yatırımları üzerine mi?
Aynen öyle. Ticaret ve tüketici üzerine.
Toplu yatırım araçları oluşturduk.
- Aslında oldukça sıkıcı bir iş.
- Diyelim ki uçağa bindin...
...ve iki tane sarıklı adam gördün.
Koltukları 1A ve 1B.
Gerginler, terliyorlar...
...pis kokuyorlar ve dua ediyorlar.
Ne yaparsın?
Steve, çocuğun vardı değil mi?
O uçaktan inip polisleri ararsın.
Dürüst olmak gerekirse...
...bunu hepimiz yaparız.
Joe, bunu yapacağını biliyorsun.
Hadi ama. Adamları görüyorsun.
Uçakta iki kişiler, sarıklılar,
terliyorlar ve dua ediyorlar.
Her belirti var.
Ne diyorsun? Ne yaparsın?
Jeff...
- O başlattı.
- Evet, her zaman.
Dışarı her çıktığımızda.
Bana bir soru sordu,
ben de nazikçe cevap verdim.
Sarhoştu Joe.
Herkes zor bir gün geçirdi.
Sadece kurtlarını dökmeye çalışıyorlardı.
Irkçı kelime oyunlarıyla mı?
Adam aile babası. 4 yaşındaki çocuğuna
tüm sarıklılardan korkmasını mı öğretiyor?
Diana'in doğum günüydü.
Jeff onun en eski arkadaşı.
- Yani?
- Yani ona korkak bir ırkçı diyemezsin.
Komik değil Joe.
Hayır, komik değil.
Oldukça ciddi bir konu.
Saçma sapan konuşan birine
gerekli cevabı vermek dallamalık ise...
...o zaman dallamayım.
Benimle evlendiğinde bunu biliyordun.
Seyahatin nasıl geçti?
Valerie, Kim nerede?
Öyle yemeğine kadar gelmeyecek.
Söylememiş miydim?
Pekâlâ, görünüşe göre
bu sabah evde çalışacağım.
Sorun olur mu?
Hayır, Sünger Bob'la beraber
işin üstesinden gelirim.
Kes artık!
Trevor, kardeşine vurma.
Dinle, Mitchell'lar salı günü
akşam yemeğine davet etti.
Ama gitmek istemezsen...
- Uslu duracağıma söz veriyorum.
- Ben de söz veriyorum.
Gördün mü?
Herkes melek gibi.
Sizi seviyorum.
Akşama görüşürüz.
Hoşça kal!
- Hoşça kal anneciğim!
- Hoşça kalın.
Hoşça kal anne.
- Televizyon izlemek ister misiniz?
- Evet.
Silahlanmayı Engelleme Birimi,
düşman devletlerin ve bağımsız grupların...
...nükleer ve kitle imha silahları
edinmelerini takip ederek, buna engel olur.
CIA'in en hızlı büyüyen birimiyiz.
O açıdan harika ama
masanı paylaşmak zorundasın.
Hafiz bir tetikçi kiralamış.
Kapatmalıyım.
Kuala Lumpur'da bir gelişme var.
- Bunu ne zaman bildirdi?
- Tam 11.00'de.
İşlemleri saniye saniye takip ettik.
Son kullanıcıya kadar izini sürdük.
Sevkiyat ayın 21'inde Joburg'a ulaşacak.
Belirsiz bir konteynere yüklendi...
...ve Dubai'deki Jebel Ali
serbest ticaret bölgesine sevk edildi.
Dr. John ve ekibi Los Alamos'ta...
...ark aralığını nanosaniyelere
kadar indiren gelişmelere imza attı.
Val, şef seni görmek istiyor.
Hemen iptal edin.
Neden ki? Tüm bilgiler elimizde.
Düğmeye basmaya hazırız.
Elimizde alıcıyla ilgili
güncel istihbarat var.
Manucher Vaziri: Suriye vatandaşı.
Karaçi'nin dışında yaşıyor.
Kahire'de bir dinlemeye takıldı.
Pakistan'daki emin bir kaynaktan
nükleer madde geleceğini söyledi.
Körfezde belirsiz bir yere gidiyor.
Irak olabilir mi?
Vaziri’nin mezhebi Şii.
Irak Sünnilerin kontrolünde.
Saddam da Sünni.
Irak olmasına imkân yok.
7. kat, Irak'ta Özel Görev Kuvveti
kurulması için bir emir yayınladı.
Operasyonları senin yürütmeni istiyorum.
- Tebrikler Valerie.
- Teşekkürler.
Kendi ekibini toplayabilirsin.
En önemli önceliğimiz bu.
Yerime geçecek kişiyi bilgilendirmek
için 24 saate ihtiyacım var.
- Pazartesinden itibaren Irak'a odaklan.
- Emredersiniz efendim.
Bu emir nehrin karşı tarafından geliyor.
Tam bir SBD'lik olay.
- SBD?
- Sakın Batırayım Deme.
- Tebrikler.
- Sağ ol.
Oraya koyabilirsin.
Evin yok mu senin?
Bunun gittiğini sanıyordum.
Askeri İstihbarat
salı günü bir rapor yayınladı.
WINPAC yemedi, devlet geri gönderdi
ama Başkan Yardımcısı Ofisi'ni zorluyor.
Sence Joe işin altından kalkabilir mi?
Kalifiyedir.
Oraya yüzlerce defa gitti.
Bölgenin içini dışını biliyor.
Güzel. Referans mektubunu
bildiriye koyar yukarı postalarız.
Pek sevinmemiş gibisin?
Joe işini geliştirmek için çok çalışıyor.
Hem ikizler de var. Elimiz sıkışık.
Bize daha önce de yardım etti.
Gelmesini söyler misin?
Joe.
Güzel binanız varmış.
Oldukça samimi.
Seni içeri sokmaya geldim.
Bodrum katında mı çalışıyorsun?
Aslında Georgetown'da
Brewster Jennings'de çalışıyorum.
- Küçük bir yatırım şirketiyiz.
- İlginç bir iş olmalı.
Kiramızı ödüyor.
Joe, bu Jack.
- CPD'nin müdür yardımcısı.
- Merhaba, Joe Wilson.
19 ŞUBAT 2002 Memnun
oldum. Merhaba, Joe Wilson.
- Sizi yalnız bırakayım.
- Joe Wilson.
- Günaydın.
- Nasılsınız? Joe Wilson.
Merhaba. Joe Wilson.
Selam.
Oturun lütfen.
İçecek bir şey alır mısınız?
- Kahve lütfen. Teşekkürler.
- Nasıl olsun?
Sade. Teşekkürler.
Büyükelçi Wilson, ''Yellowcake''
hakkında neler biliyorsunuz?
Yellowcake Uranyumu mu?
Sanıyorum uranyum
cevherinden elde edilen...
...ve nükleer silah programında füzyon
yaratmak için kullanılan bir karışım.
- Ama uzman değilim. Teşekkürler.
- Peki ya Nijer?
Genelde ''Nijer'' olarak telaffuz ederim.
Nijerya ile karışmaması için.
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi
dünyanın en yaşanabilir ülkesini tespit eder.
Yurtdışı hizmetime orada başladım.
Gabon Cumhuriyeti'nin büyükelçisi
olarak defalarca ziyaret ettim.
Sonra yine Milli Güvenlik
Konseyine bağlı olarak...
...Başkan Clinton'ın Afrika
politikaları direktörü olarak gittim.
Başbakan Mayaki ile
sık sık buluştum.
Eski Dışişleri ve
Maden Bakanı'nı tanıyorum.
- Ülkeyi iyi biliyorum. - Başkan
Yardımcısı'na bir rapor gönderildi.
Nijer ve Irak Hükumetleri
arasında 500 tonluk...
...Yellowcake Uranyumu satışına dair
müzakereler yapıldığı belirtiliyor.
- Bu iddianın ne kadar ciddi olduğunu
söylememe gerek yok. - Yok efendim.
Bu talep Başkan Yardımcısı'nın
makamından geliyor.
Bize yardım edebilir misiniz?
Aklınızda ne var?
Hoş geldiniz Sayın Büyükelçi.
Geldiğiniz için teşekkürler.
Nasılsınız?
Gayet iyiyim.
Görünüşününüz değişmiş.
Sakal bırakıyorsunuz.
Artık beyazladı.
Son görüştüğümüzde ben
bakandım, siz de büyükelçiydiniz.
Allah'ın lütfuna bakın,
bugün ikimiz de özgür insanlarız.
Söyleyin efendim, Nijer eski dostu
Amerika'ya nasıl yardım edebilir?
2001 yazında Irak, Çin'de üretilen
60.000 tane yüksek alaşımlı...
...7075-T6 alüminyum çubuk
almak için araştırmalar yaptı.
Ve bu çubukların yüksek
spektrumlu olmasından dolayı...
...uranyum zenginleştirmesi
yapacakları sonucuna vardık.
Yani Saddam'ın nükleer
bomba yaptığının bir kanıtıydı.
Ağustos 2001'de, J. Turner,
ki o ben oluyorum...
...UAEK'ın bilim adamlarıyla
buluşmak için Viyana'ya uçtum.
CIA'in şu anki bakış açısını
yansıtan bu raporu yazdım.
Sorularınızı memnuniyetle alabilirim.
INR geçen yıl bu çubukların muhtemelen
ağır silahlar için kullanılacağı sonucuna vardı.
Ve Savunma Bakanlığı da bunların sadece
roketlerde kullanılacağı görüşündeydi.
- Çubuklar nerede?
- WINPAC'ın kontrolünde. Onları inceledik.
Zaten anlatmak istediğim de bu.
Çubukları hiçbiriniz görmediniz.
Ben gördüm.
Peki ne zaman?
Çubukların Ürdün'de olduğunu
tespit eden ekibin başındaydım.
Örnekler alarak WINPAC'deki
dostlarına teslim ettim.
Nükleer uzman olmadığınızı düşünüyorum.
Bu çubuklar...
...1950'lerde Alman bilim adamı Gernot
Zippe'nin dizayn ettikleriyle aynı.
Haklısınız, nükleer uzman değilim.
Ama Virginia Üniversitesi atom
tesisindeki Dr. Hudson Wood bir uzman.
Dr. Zippe'yi o da tanıyor.
Ve ona Irak'taki
çubukların et kalınlığının...
...kendi tasarımından 3-4 kat
daha kalın olduğunu söyledi.
Doğru. Ayrıca çubukların Zippe'ninkinden
iki kat daha uzun olduğunu söyledi.
Aslında kendi çubuklarıyla
alüminyum çubukların tek benzer tarafı...
...ikisinin de alüminyumdan
imal edilmesiydi.
Ayrıca 1952'den beri
gaz santrifüjünde kullanılmıyor.
Viyana'ya gittim, tamam mı?
Kanada'ya da. Ve aylardır
bu iş üzerinde çalışıyorum.
- Santrifüj yapılıyor. Bu bir gerçek!
- Yani temel olarak...
...bunlar senin çubukların...
...ve yanılıyorsan,
onları evine götürürsün.
Bu iğrençti.
Joe, kimse senin yanıldığını söylemiyor.
Ama eğer haklıysan, bu olay çok büyük.
Dolayısıyla sorguluyoruz.
Öyle değil mi?
Sorgulamak zorundayız.
Nijer'in Sahra Çölü'nde
iki uranyum madeni var.
Birini su basmış.
Diğeri Cogema tarafından işletiliyor.
Japon ve Almanların
kontrolündeki bir Fransız şirket.
500 tonluk Yellowcake
kayıt dışı olabilecek hacimde değil.
Ülkenin yıllık uranyum
hacminin %40'ına tekabül ediyor.
Bu büyüklükte bir satışın
fazlaca evrak kayıtları vardır.
Bu evraklar kanunen
Başbakan, Dışişleri Bakanı...
...ve Maden Bakanı tarafından
imzalanması gerekir.
Ama diyelim ki
kayıt dışı anlaşma yapıldı.
500 tonluk bir malın nakliyesini
el altından nasıl yaparsınız?
Hele ki bu mal saf uranyum ise.
Aynı güzergâhta tam 50
tane dev kamyon demek.
Birkaç minibüs haricinde, aylarca
köylerden hiçbir aracın geçmemesi gerekir.
Aylar boyu sürecek büyük
bir organizasyon gerekir.
Diyelim kimse fark etmedi... Bu çocukların
Noel'in geldiğini fark etmemesi gibi olur.
80'ler ve 90'lardaki kuraklıklar için
Amerika milyonlarca dolar yardım gönderdi.
Ki bugün de devam ediyor.
Nijer'in bu cankurtaran halatını
bırakması hiç mantıklı değil.
Bu sebepten dolayı...
...ve anlattığım tüm sebeplerden dolayı...
...şahsi kanaatim şudur ki
bu satış gerçekleşmiş olamaz.
Eee? Şimdi ne olacak?
Bir rapor yazacaklar.
Analistlere verecekler.
Yeniden düzenlenecek...
...yukarıya postalanacak ve
diğer raporların olduğu yere gidecek.
- Ne oldu?
- Saçma olduğunu düşünüyorum.
Aynı bilgiyi öğrenmek için bir sürü masraf
ederek, oraya başka birini gönderecekler.
İstihbarat tek bir kaynaktan toplanmaz.
O zaman istihbarat olmaz, fikir olur.
Bana güven. Bu bir gerçek.
- Kim diyor?
- Ben diyorum.
Sen dev bir makinenin
çok küçük bir parçasısın.
Üzerine düşeni yaptın.
Sen rahat ol.
Anlattıklarını hesaba katacaklar.
Sana bu yüzden para veriyorlar.
Kendimi pek 007 gibi hissetmiyorum.
İstersen sana madalya
yapmaları için çocukları çağırayım.
İki tane ''O'' yan yana gelince
seks aklıma geliyor.
Belki bu konuda bir şeyler yapabilirim.
Angola zor zamanda satmak üzere
madenlerini saklıyor.
Yılsonunda Chevron, Elf
ve Exxon bunlarla ilgilenecek.
KAHİRE
İyi misin?
Ahbap iyi misin?
- Dört kol, dört bacak. Kırık kemik yok.
- Merhaba çocuklar!
- Bay Wilson, geciktiğim için üzgünüm.
- Önemli değil. Çocuklar, bakın kim geldi.
Sonunda sizinle tanışmaktan
onur duyuyorum, Dr. Harper.
MIT'deki kütle çekim
seminerinize katılamamıştım.
Ama not dökümünü okudum.
Kuramsal zerre hakkındaki
son makalemi okudunuz mu?
Dr. Harper, 90-95 tane makalenizden
defalarca alıntı yaptım.
Dr. Harper Cambridge
Massachusetts'te.
48 saat boyunca evinde kalması
istenen bir telefon aldı.
Anlamıyorum.
- Kimsiniz siz?
- Sizi yanılttığım için üzgünüm.
Ama ben de size aynı
soruyu sormak için geldim.
Çünkü siz Profesör Badawi değilsiniz.
Adınız Dr. Tavif Al Fallari.
Basra'da doğdunuz.
Irak'tan kaçıp Kahire'ye gelene kadar
Osirak nükleer tesisinde başmühendistiniz.
Nükleer programdaki çalışma
arkadaşlarınızın isimlerine ihtiyacım var.
Yüz binlerce yurttaşınızın
hayatı buna bağlı olabilir.
Bu çok saçma.
İşkence edilen, çözülen de
siz değildiniz...
...sonunda kurtulup elinde hiçbir
şey olmadan Kahire'ye gelen de.
Hayır, adım Bakra Badawi.
Basra'da hiç bulunmadım.
Dr. Al Fallari'nin iki kızı vardı.
Uday Hüseyin'in özel
korumaları tarafından kaçırıldılar.
Onlardan bir daha haber alınamadı.
Nükleer programdaki çalışma
arkadaşlarınızın isimlerine ihtiyacım var.
28 HAZİRAN 2002
Başkan Yardımcısı'nın
adamlarının ne işi var burada?
Ne?
Gel.
- Başkan Yardımcısının adamları geldi.
- Ne?!
Adım Scooter Libby.
Başkan Yardımcısı'nın Başdanışmanıyım.
Ya siz?
Adım Dave. Nükleer
Sınırlandırma Birimi'nde analistim.
Başkan Yardımcısı'na alüminyum
çubuklar hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Konunun bu olacağını tahmin etmemiştim.
Rahatlayın yahu. Başkan Yardımcısı
sadece noktaları birleştiriyor.
Yapma Jim.
Bir Başkan Yardımcısı Langley'ye
sadece kurdele kesmek için gelir.
Bize pek güvenmez. 30 senedir
aramızda sürtüşme var. Kafaya takmayın.
Val, Irak'la ilgili son durum ne?
Güvenebileceğimiz kaynaklar
bulmamız gerekiyor.
Yakınlaşmamız lazım.
Jim, Val nükleer programa
sızabileceğini düşünüyor.
Nasıl?
Hadi.
Sana hadi dedim!
Dr. Hassan, müsait bir
yerde konuşabilir miyiz?
Kardeşini en son ne zaman gördün?
1992'de.
Bundan önce de, 1983'te bir
mühendislik konferansı için gelmişti.
25 yılda 2 kez.
İletişim halinde kalmaya
çalışıyoruz. Zor oluyor tabii.
Oraya gidip onu görmek ister misin?
Casusluk yapmamı mı istiyorsun?
Sadece bazı sorular sormanızı
istiyoruz. Sence cevap verir mi?
Ben bir doktorum.
Yoğun çalışıyorum.
Ayrıca anneyim. Bir kızım var
ve sahip olduğu tek kişi benim.
Kardeşine yardım edebiliriz.
Şu anda bizim için çok değerli.
Saddam için de öyle. Mukhabarat
onu gece gündüz izliyor.
Buraya yerleşebilir.
Uzman bir fizikçi.
Rahatlıkla iş bulur.
Çocukları ve ailesi güvende olur.
Kızınla beraber onu her
istediğinde görebilirsin.
Bize yardım edebilir misin?
Size yardım etmek için kılımı bile
kıpırdatmayacağım. Sizi tanımıyorum.
Irak'ı önemsemiyor musun?
Kendi vatanını.
Vatanım artık Amerika!
- Güven bana, başka bir yolu olsaydı...
- Sana güvenmiyorum!
Hem de hiç güvenmiyorum.
Sizinle savaşacağız. Ve kardeşin
bu savaşın tam ortasında kalacak.
Irak rejimi barış istiyorsa...
...hemen, sorgusuz sualsiz...
...geri adım atması ve elindeki tüm
kitle imha silahlarını yok etmesi gerekir.
- Gir.
- Tekrar geldiler.
Eğer Irak rejimi
tekrar meydan okursa...
...tüm dünya ortak hareket ederek...
...kararlı bir biçimde
Irak'ı baskı altına almalı.
Espri yapayım deme.
Durumun ciddiyetinin
farkında olmadığımı mı sanıyor?
Haftalardır, günde 15 saat
aynı şeyi konuşup duruyoruz.
Pekâlâ bu kadar yeter.
Bu işi ben halledeceğim.
Aynı konuları şimdiye
kadar 5-6 defa konuştuk.
Artık bu oyunu nasıl
oynayacağımızı bilmiyoruz.
Senin anlayacağın
şekilde konuşayım Paul.
Bu çubuklar ne işe yarar bilmem.
Söylediklerinden anladığım
kadarıyla, bir şeyler imal edilebilir.
- Ama büyük ihtimalle yapılmaz, değil mi?
- Aynen öyle.
Şimdi bir şey soracağım.
''Bu oyunu nasıl oynayacağımızı
bilmiyoruz.'' derken neyi kastettin?
- Başka türlü nasıl ifade edeceğimi...
- "Ben" demedin "biz" dedin.
Yani hepiniz bu görüşmelerde
nasıl oynayacağınızı konuştunuz.
- CIA neden oyun oynamaya
ihtiyaç duyar ki? - Hayır, hayır.
Yani kastettiğim... Pekâlâ, bakın.
O söylediğimde ciddi değildim.
Hangi kısımda? Son kısım mı,
yoksa diğerlerinde de mi?
- Özür dilerim, biraz kafam karıştı.
- Daha sonra gelmemi ister misiniz?
Hayır, kesinlikle hayır.
Neden burada olduğumu
bilmiyorsunuz, değil mi?
1991 yılında Birleşik Devletler
Irak'a saldırdı ve sonrasında...
...silah denetleyicileri Saddam'ın,
nükleer bir bomba oluşturabilmek için...
...yeterli miktardaki uranyuma
ulaşabilmesine 6 ay kaldığını öğrendiler.
Elinde fisil madde bulunuyordu.
CIA bünyesindeki tek bir kişi bile...
...böyle bir planın varlığından
haberdar bile değildi.
O yüzden, şimdi...
On yıl sonrasında, bu tüplerin...
...nükleer silah yapımı için
tasarlanmadığına yüzde yüz emin misiniz?
Birincisi; istihbaratta
hiçbir şey yüzde yüz net değildir.
Ne o zaman? Yüzde doksan dokuz mu
eminsiniz? Doksan sekiz?
Net bir şey söyleyemezsiniz.
Kesin konuşamazsınız.
Ama söylemeniz gerekse, yüzde doksan yedi
emin olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Yüzde üçlük yanılma payınız olabilir mi?
Ya da dört? Beş?
Yine de gayet iyi ihtimaller.
Bu ihtimaller hoşuna gidiyor mu Paul?
Bu işe karışmak istiyor musun?
Bu kararı vermeye hazır mısın?
- Aslında o kararı ben vermiyorum efendim.
- Evet, sen veriyorsun Paul.
Her bir veriyi değerlendirdiğin zaman.
Her seferinde "belki" demek yerine
"muhtemelen" demeyi seçtiğinde...
...bir karar veriyorsun.
Şu anda da büyük bir karar verebilmek için...
...bir sürü küçük karar veriyorsun.
Ama ya yanılma ihtimalin
yüzde bir ihtimal olsaydı?
Bu ihtimali göz önüne alıp
arkasında durarak...
...bu teçhizatın nükleer silah üretimine yönelik
bir şey olup olmadığını söyleyebilir misin?
Bu ülke nüfusunun yüzde birinin
kaç kişi olduğundan haberin var mı?
Üç milyon iki yüz kırk bin kişi.
Efendim, biz makine değiliz.
Kanıtları inceler ve işi
bitiririz. İster inanın, ister inanmayın...
...herkes her zaman
aynı fikirde olmayabilir.
Süreç böyle işler.
- Bir süreç demek.
- Evet.
Herkes de hemfikir olmuyor demek.
Kesinlikle.
Aynı fikirde olmayan kim?
Joe Turner'ın İstihbarat Başkanı'nın
yanında ne işi var?
Duymadın mı? Cuma günü
İstihbarat Başkanı onu Beyaz Saray'a götürdü.
Başkan'a alüminyum
tüpler hakkında brifing verdi.
Dalga geçiyorsun.
O herif bir piyon.
Çıkmaz bir yol.
Elimizde Iraklı bilim adamlarının listesi var.
Onlara nasıl ulaşacağız dersiniz?
Mukhabarat bilim adamlarını
gece gündüz izliyor.
Evlerinde dinleme cihazları var.
Arkadaşları takip ediliyor.
Kuzeyden bir ekip göndeririz.
Kontrol noktalarından ve
barikatlardan geçeceksiniz.
Gecenin bir vakti beni uyandırıp
Sam Amca'ya yardım etmemi isteseniz...
...ne yapacağım belli olmazdı.
- Bütün bunların hepsi çok riskli.
Onları ulaşsak bile,
tek başlarına olmayacaklardır.
Ailelerini, çocuklarını da
getirmek isteyeceklerdir.
Basra'nın dışına çıktığımızda
Ürdün'den yardım isteriz.
Bana iki ay ver, ben de
size iki ya da üç kişi vereyim.
Hayır. Elimde 29 tane isim var.
Hepsini birden istiyorum.
Erişim hiç de kolay değil Val.
Ne yapacaksın, köstebek mi bulacaksın?
Olabilir.
Seni uyandırdım mı?
Saat sabahın dördü neredeyse.
45 dakika içinde
havaalanında olmam gerek.
Bu sefer ne kadar kalacaksın?
Yarın için bakıcıya ihtiyacımız olacak mı?
- Her şeyi yazıp not bıraktım.
- Tabii, not bıraktın.
Seni uyandırmak istemedim.
Kaç aydır tek yaptığımız
birbirimize notlar bırakmak...
Buzdolabının üzeri
not mezarlığına döndü.
Kendimi yaşlı bir...
Tanrım...
Nereye gittiğini bilmiyorum.
Kiminle görüştüğünü bilmiyorum.
Hapiste misin, yoksa Ürdün'de ya da
Beyrut'ta bir çukurda mısın bilmiyorum.
Kaybolsan etsen kimseye söyleyemem
çünkü oraya hiç gitmedin.
Nereye gittiğini bilmiyorum.
Cleveland'a gidiyorum.
Notta yazıyor.
Kendine dikkat et.
AMMAN
Kalemdeki mürekkep
10 saniyeliğine görünür olacak.
Ancak uygun tespit
kimyasalı kullanıldığında okunabilir.
Mukhabarat bunları bulursa, bana neler
yapacağını tahmin bile edemezsiniz.
Bilmem gerekenleri bana anlatın.
Ezberlerim.
Hanımefendi, 50 sorumuz var,
bazıları oldukça teknik sorular.
Vücudunuzda 206 farklı kemik var.
İsimlerini İngilizce mi, Latince mi
yoksa Arapça mı istersiniz?
Nasıl hissediyorsun?
Biri seni durdurursa
ya da soru soran olursa...
...sakin ol. Sen sadece erkek
kardeşini ziyaret ediyorsun. Şüphe çekme.
Bunu nasıl beceriyorsun? İnsanların
yüzlerine karşı yalan söylemeyi?
Yalan söyleme nedenini bilmeli...
...ve gerçeği asla unutmamalısın.
Zamanı geldi.
Hazır mısın?
Mukhabarat bu taraftaki
başvuru masasını izliyor.
New York Times'ın bugünkü
haberi, Saddam Hüseyin hükümetinin...
...nükleer kapasitesini
arttırmaya ne kadar yaklaştığı ile ilgili.
Buna tam olarak ne kadar yaklaştığı
konusunda çeşitli tahminler alıyoruz.
Örneğin Irak'a gönderilen
alüminyum tüplerin sadece...
...nükleer silah üretimi ve
santrifüj için olduklarını biliyoruz.
Nükleer silahları ne kadar kısa
sürede temin edebileceği konusunda...
...mutlaka bazı belirsizlikler olacaktır.
Ama bizler bu silahın bir atom bombası
bulutuna dönüşmesini istemiyoruz.
...ekipmanların kapasitesinin
güçlendirilmesi gerekir.
Özellikle de alüminyum tüpler.
New York Times'da bu sabah bir haber vardı.
- Koordine bir sızıntı.
- Eve dönüyorum.
...bunun önüne geçebilmek için
bu kanalları kullanma çabasındayız.
Bu tüpler santrifüj oluşturmak için
gerekli olan malzemeler.
Kapıları her zaman kapatırım.
Pencereleri açarım.
Evet ama kokusu gene de gelir.
Ne yani, liseliler gibi ıslak havlu mu
sarayım? Yoksa siper mi kurayım?
- Çık dışarıda iç.
- Dışarısı eksi on derece.
Steve, arka çık.
Puro içmenin amacı Churchill
atmosferi yakalamaktır. Pijamalarla...
...ateşin karşısında. - Elinde demode
bir kitap, yanında bir köpek.
Dışarıda kör karanlıkta kıçınız
donarak beklemek istemezsiniz.
Churchill'i boş ver.
Scott of the Antarctic'i düşün.
Tamam, bırakıyorum.
Aptalca bir soru sorabilir miyim?
Alüminyum tüp nedir?
Santrifüj için.
Uranyumu güçlendirmeye yarıyor.
Epey açıklayıcı oldu.
Ne için olduğunu biliyorlar.
Hadi ama.
Bunu okudun mu hiç Valerie?
Geçen hafta iş için şehir dışındaydım.
Kaçırmışım.
Saddam tüm bu tüpleri satın almış.
Biz de bunu ortaya çıkardık.
Onları yakaladık.
Uranyumla birlikte.
Uranyumla beraber yakalanmadılar.
Sevgili uzman kocam.
O zaman arıtma içindir.
Bomba daha sonra geliyor.
Önce malzemeleri kaynaştırıyorlar,
sonra da asıl şey oluşuyor.
Kim diyor?
Bir sürü tüpten söz ediyoruz.
Joe, sen böyle şeyleri bilirsin,
bu konudaki önsezin nedir?
Tüpler hakkında bir bilgim yok.
O konuda uzman değilim.
Bunlar bahane.
Amerikalıların yarısı, kuleleri
Saddam'ın bombaladığını düşünüyor.
Onun bir tehdit olmadığını söyleyemezsin.
Delinin teki. Tıpkı Hitler gibi.
Eğer Hitler'den kurtulabildiysek---
O Hitler falan değil. Özür dilerim
ama o Saddam. Onun yeri ayrı...
Tamam, kesin şunu!
- O bir tehdit falan değil!
- Onunla tanıştın mı Fred?
Saddam'la tanıştın mı? Gözlerinin
içine hiç baktı mı? Seni tehdit etti mi?
Seni öldürmekle tehdit etti mi?
Ne konuştuğunu bilmiyorsun sen.
Sanırım bu konuda gayet haklı...
Suçluyum...
Tatlı isteyen?
- Ya da kahve? Yapabilirim?
- Sanmıyorum-- - Çok leziz.
Sanırım konuyu biraz
saptırdım.
Evimizde bir kuralımız vardır.
Masada siyaset konuşulmaz.
Sonu her zaman münakaşayla biter.
Kimse ne olup bittiğini bilmiyor.
Sonunda kim bilir ne olacak?
Haklısın Sue.
Kim bilebilir ki?
BAĞDAT
Burada bekle.
Seni gördüğüme çok sevindim.
Güvenlik Kuvvetleri'nde bir arkadaşım var.
15 yıldır hükümet adına çalışıyorum.
Bunun bazı avantajları var.
Aksi takdirde tüm gün beklerdin.
Ev çok farklı görünüyor.
Yıkılmak üzere.
1993'te hükümet binalarını bombaladılar.
Temeller yerinden oynadı.
Hammad, seninle konuşmak istiyorum...
Dışarıyı tekrardan boyamayı düşünüyordum.
Ama zaman bulamıyorum.
İş yerinde çok yoğunum.
Ama bahçeler hâlâ aynı şekilde.
Bana, sana sormam için
bazı sorular verdiler.
Ne sorusu?
Savaş başlığının tamamlanması
hangi aşamada?
İlk test nerede ve ne zaman olacak?
Elinizde ne kadar Uranyum-235 var?
Programdaki diğer
bilim adamlarının kimlikleri.
Ordunun içinde programı
kim kontrol ediyor? Hangi--
Ne oldu?
Bilmiyorlar mı?
Neyi Hammad?
Program 90'lı yıllarda imha edildi.
Amerikalılar imha etti,
bunu biliyorlar zaten.
Hey Allah'ım...
Peki ya başka?
Santrifüj tesisi ne kadar gelişmiş?
Bölünebilir izotopları ayırmak için
hangi metodu kullanıyorsun?
Bu delilik.
Parçalarını birleştirip sokağa
çıkarabileceğimiz bir tankımız bile yok.
Gübre üreten bir tesiste çalışmak
zorundayım, onlar da bunu biliyor.
Müfettişler yine
üşüştü başımıza.
Bunu biliyorlar.
Bilmeleri lazım.
Bunu görmelisin...
Bunu Jack'e göstermeliyiz.
Bill'e de.
Büyükelçi Wilson, Saddam Hüseyin ile tanışan
son Amerikalı resmi devlet adamıydı.
1990 yılıydı ve oldukça
korkutucu bir zamandı.
29 OCAK 2003. Saddam ülkesinde barınan
"Yabancı" olarak nitelendirdiği herkesi...
...idam edeceği iddiasıyla tehdit etti.
Büyükelçi Wilson, boynunda
bir ilmek ile basın toplantısı düzenledi...
...ve basın açıklamasında şunları söyledi:
“Amerikalıların rehin tutulmasına
ya da idam edilmesine izin verilirse...
...kendi ipimi kendim getireceğim."
Saddam geri çekildi...
...Büyükelçi Wilson da binlerce
insanın sağ salim eve dönmesini sağladı.
Birleşik Devletlere geri döndüğünde...
...Başkan tarafından
çok sıcak bir biçimde karşılandı.
Ki bu Başkan aynı zamanda onu
Oval Ofis'e götürüp Savaş Kabinesi'ne...
...bir Amerikan Kahramanı olarak tanıtmıştı.
Bu tam olarak doğru değil.
Doğrusu...
...Roosevelt Odası'ydı.
Oval Ofis değil.
Siz buyurun.
Saddam Milli Güvenlik için yakın
tehdit unsuru muydu?
Zahara'nın erkek kardeşi Safa Fabrikası'nda
500 nükleer bilim adamıyla birlikte çalıştı.
91'de B52'ler tarafından
bombalandı.
Hussein Kamel, ayrılmaya çalıştıkları
takdirde onları öldürmekle tehdit etti.
Ancak müeyyideler ekonomiyi parçaladı ve...
...Kamel 1995 yılında idam
edildiğinde takım dağıldı.
Hepsi aynı şeyi söylüyor Mike.
Her biri.
Silah programı diye bir şey yok.
Iraklılar tarafından Irak'ta
sorgulanan 30 bilim adamı da...
...aynı şeyi söylüyor.
Jim, bu insanlar büyük bir risk aldılar...
Ne yararları oldu peki? Yol
masraflarından tasarruf etseydim bari--
Beyaz Saray'ın hareket alanı daraldı.
Birileri işlenmemiş bilgiden rastgele bilgi
seçip onu gerçekmiş gibi basına aksettiriyor.
Sonra da bizden onaylamamızı bekliyorlar.
Saçmalık resmen.
Saddam'ın bakanlarından biri...
..."Neden sadık bir destekçiniz olan
devlet memurunu infaz ettiniz?" diye sordu.
Saddam ise...
..."Düşmanlarımın yaşamasına
izin vermektense...
...dostlarımı yanlışlıkla öldürmeyi
tercih ederim." diye yanıtladı.
Onun bir canavar olduğuna
bu sayede kanaat getirdim.
Başkan Yardımcısı Cheney, değerli kongre
üyeleri, seçkin ve değerli yurttaşlarım:
Her sene kanuna ve nizama
göre ülkenin bütünlüğünü...
...değerlendirmek için
burada toplanıyoruz.
- Çok teşekkürler.
- Rica ederim.
Bu kahve kupasını almanızı istiyoruz.
Ayrıca flamaları da. Çocuklarınız için.
- Gelip konuşma yaptığınız için çok
teşekkür ederim. - Teşekkürler, teşekkürler.
Dikkatli sürün.
- Black Eye, paket olsun lütfen.
- Anlayamadım?
Filtre kahvenin içine
2 ölçek espresso ekleyeceksiniz.
Üç Iraklı ilticacının söylediklerinden,
1990 yılının sonlarında...
...Irak'ta pek çok mobil biyolojik silah
laboratuvarı olduğunu öğrendik.
Saddam Hüseyin nükleer silah üretiminde
oldukça gelişmiş bir programa sahipti.
Nükleer silah için bir modeli vardı.
Bombayı oluşturabilmek için
uranyumu zenginleştirici...
...5 farklı metot üzerinde çalışıyordu.
İngiliz Hükümeti Saddam Hüseyin'in Afrika'da
büyük miktarda uranyum aradığını öğrendi.
İstihbarat teşkilatımızdan
nükleer silah üretimi için gerekli olan...
...alüminyum tüplerini
alma girişiminde olduğu bilgisini aldık.
Bu ülke savaş istemiyor.
Çünkü biz sonuçları biliyoruz ve
gelecek yas günlerinden korkuyoruz.
Barışı arıyoruz.
Barış için çabalıyoruz.
Ama bazen barış savunularak
kazanılır.
Füzeler ve Bunkerbusterlar
şehri bombalamaya devam ediyor.
...yaklaşık 5 ila 8 dakikadır.
- Bugün elektriği açtılar mı?
- Bir saatliğine.
- Ne yapıyorsun? İzliyorlar.
- Kimse izlemiyor artık.
Mukhabarat'ın başı
fazlasıyla meşgul şu an.
Kız kardeşim Amerikalıların bizi
sınırdan alabileceğini söyledi.
Sen de onlara güvendin mi?
Aç gözlerini.
Kulaklarını da.
Amerikalı arkadaşların
şu anda seni arıyor.
Bu tek şansımız.
Bill. Bekle.
Bütün ekipler çölde kitle imha
silahı araması yapıyor. Bunu yapa--
- Kaynak yok Val!
- Bu adamları ve ailelerini getirmeliyim.
Dinle. Diyelim ki getirdik. Getirip CNN'e
çıkarttık. Ne söyleyecekler sanıyorsun?
Bize Beyaz Saray'ın duymak
isteyeceği neyi anlatacaklar?
“Teşekkürler, ah bu arada nükleer program
diye bir şey yok. Kitle imha silahı da yok.
Bunu zaten hepiniz biliyorsunuz."
Merkezi İstihbarat Başkanına gidip kendi
cenazesini düzenlemesini mi söyleyeyim yani?
- Bill, bir söz verdim. - Bu benim sorunum
değil. Daha büyük sorunlarım var.
Sanki 7. katın pencere
pervazında bir bebek var da...
...Beyaz Saray'dan korkup kimse onu
kurtarmak istemiyor gibi bir durum var.
Bill haklı.
Bu binde bir olabilecek bir karışıklık
ve artık hallettik. Bilim adamları...
Bu bilim adamları
kitle imha silahının ta kendisi.
Onları koruyamazsak,
kaçabildikleri ilk ülkeye kaçacaklar.
Sonra da işe koyulacaklar.
Böyle bir şey söylemedim.
Soran olursa, bildiğimi inkâr ederim.
Bunu sessiz bir şekilde halledebilir misin?
- Seninle gelmek istiyorum.
- İçeri gir.
Ben de gelmek istiyorum baba.
Seninle gelirsem güvende olursun.
- Ön tarafta yol açık mı?
- Açık ama önünüzde Amerikalılar var.
- Kontrol noktası mı?
- Tam önünüzde.
Okulda bir üsleri var.
- Baba, korkuyorum.
- Korkma canım, korkma.
Baba, istemiyorum.
Gidelim buradan.
Bir şey yok Ahmed. Bir şey yok.
Baba çok korkuyorum.
Kafanı aşağıda tut oğlum.
Ailemin güvende olmasını istiyorum.
Karım, çocuklarım, hepsi tehlikede.
Hammad, bunun farkındayım.
Ailenle ilgileneceğiz.
- Ama acele etmeliyiz, anlaşıldı mı?
- Size nasıl güvenebilirim?
Hammad, beni dinle.
Bu tam olarak...
Amerikan Ordusu çarşamba günü 5 Amerikan
askerinin daha hayatını kaybettiğini bildirdi.
Bir asker devriye gezerken
bombalı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.
Ülke çapındaki 40. ölüm.
Irak yetkilileri tam 966 kişinin--
İngiliz Hükümeti Saddam Hüseyin'in...
...Afrika'dan...miktarlarda uranyum...
İngiliz Hükümeti,
Saddam Hüseyin'in Afrika'da...
...büyük miktarda
uranyum aradığı bilgisine ulaştı.
Dinle Pete. Sana bir sorum var.
Oldukça önemli.
Başkanın Nijer yerine başka bir Afrika
ülkesinden bahsediyor olması mümkün mü?
INR'da gördüm. Nijer'di.
Kesin olarak Nijer'deki
Yellowcake'ten bahsediyordu. Neden ki?
Kaynak benim. Nijer'e giden
bendim ve bu doğru değil.
Anlıyorum...
Tam olarak ne öneriyorsun?
- Ne yapacağımı bilmiyorum.
- Tavsiyemi mi istiyorsun? Hiçbir şey yapma.
Zaten işini yaptın. Hem de en iyi şekilde.
Evine döndün. Nokta.
Nijer'den bahsediyoruz Pete.
Nijer'deki Yellowcake'ten.
Bazı şeylerin berbat olduğunu görmek
için kalkıp Afrika'ya gitmeme gerek yok.
Üç ay geçti, elimizde ne var?
Ne santrifüj...
...ne Yellowcake,
ne bilgi ne de kitle imha silahları.
Senin gibi bir şeyler döndüğünü düşünen bir
ton devlet adamı ve Pentagon çalışanı var.
- O zaman neden kimse öne çıkmadı?
- Sence neden Joe? Savaşa girdik.
Dinle.
Şu anda arkadaşın olarak konuşuyorum.
Akıllıca hareket et.
Bir karın ve bir ailen var.
Burada Birleşik Devletlerin
Başkanı'ndan söz ediyoruz.
Beyaz Saray'dan.
Gidip aynaya uzunca bir bak,
sonra bunu tekrar söyle.
Sorun ne?
Hiçbir şey.
Yorgunum sadece.
- Çocuklar uyudu mu?
- Evet, uyudular.
Tamam, güzel.
Ben yukarı çıkıyorum.
Bazıları, bir takım şartları öne sürerek
bize orada saldıracaklarını söylüyor.
Onlara, "Elinizden geleni
ardınıza koymayın." diyorum.
Güvenlik sorunuyla
baş etmek için her şeyi yapacağız.
“Afrika'da Bulamadıklarım".
Burada yeni bir şey yok.
Başkan'ın halka sesleniş konuşması Nijer
meselesinden daha geniş kapsamlıydı.
Başkan'ın açıklaması doğru mu?
Evet, Başkan'ın açıklamasının...
...aksini gösteren hiçbir
delil ve istihbarat yok.
Ama özellikle Yellowcake,
Nijer için olan Yellowcake...
...konusundaki istihbarat üzerinde
tahrifat yapıldığı bilgisini aldık.
- O zaman İngilizlerin haberi doğru?
- Kahretsin! - Anlayamadım?
İngilizlerin haberi?
Mark, sabahki programımı iptal et.
Yanlış o zaman?
Şöyle yapalım David.
Ben senin soruna birazdan döneyim.
- Fleischer brifingde çuvalladı.
- Gördüm.
CBS Yellowcake'in 10 hafta önce CIA'in
isteğiyle Cincinnatti'den çekildiğini biliyor.
Ayrıca iki konuşmayı da
Gerson'ın yazdığını biliyorlar.
Karl seni arıyordu.
Pek mutlu görünmüyordu.
İçinde Büyükelçi Wilson, Nijer
veya Yellowcake'in geçtiği...
...tüm iletişim ağlarındaki, kişisel site ve
yazılı basındaki bilgileri istiyorum.
Karl'a da işlerimi hallettikten
hemen sonra ofisimde olacağımı söyle.
Bu Başkan için bir güven sorunu hâline geldi.
Bunun arkasına sığınamayız.
- Hikâyeyi değiştirmemiz gerek.
- Joe Wilson kim?
David, CIA'de çalışan biri
eşini bir geziye gönderse...
...ortada buna dair bir belge olur mu?
Her bir talebin gerçekleşmesi,
emir komuta zincirinin onayını gerektirir.
Hepsi operasyonu yöneten
kişi tarafından saklanır.
- Yani normalde bir belge oluşturulur.
- Pekâlâ.
Başkanın bilgiyi açıklama yetkisi var mı?
14 TEMMUZ 2003
- Valerie.
- Ne?
CIA emekli diplomat Joseph C. Wilson'ı
Afrika'ya göndermeye karar verdi--
Daha aşağısını.
Wilson CIA için hiçbir zaman
çalışmadı ama karısı Valerie Plame...
"Kitle imha silahları konusunda
yetkili bir ajan."
Bu kadar da ileri gitmişler!
- Yurtdışında da çıkıyor mu?
- Gazeteye çıkmış Valerie--
- Hayır, Novak'ın köşesi. Yurt dışında da
yayınlanıyor mu? - Her yerde.
Tanrım.
Jessica McDowell.
Morian McDormad.
- Valerie, sen ne iş yapıyorsun?
- Brewster Jennings'te çalışıyorum.
- Grace-- Steve McCarmick.
- Çok üzgünüm.
Kimsin sen?
Gizli görevde temas kurduğun
kişilerin bir listesine ihtiyacımız var.
- Çoktan bir liste oluşturmaya başladım.
- Güzel.
Bu işin ne kadar yayılacağını
kestirmemiz gerekiyor.
Hayati önem taşıyan bölgelerde
birkaç operasyonum...
...sahada adamlarım ve
tehlikeli görevlerde--
Sırayla.
Liste yap, sonra buraya gel.
Başka bir şey yapma.
İç Güvenlik neden burada?
Bize yardımcı olmak için.
Sana ve bize hasar değerlendirmesi
konusunda rehberlik etmek için.
Bayan Plame?
Bu taraftan gideceğiz.
Bayan Plame?
Bayan Plame?
Val?
Val!
Jack, Bağdat'a bir mesaj göndermeliyim.
Bugün sınıra yollanacak 15 tane bilim
adamı var. Onlarla konuşmalıyım.
- Neden bahsettiğini bilmiyorum.
- Jack, gelmek için her şeyleri hazır.
Bunu ne anlama geldiğini biliyorsun.
- Üzgünüm, gitmem gerekiyor.
- Bayan Plame?
Val?
Biraz gelir misin?
Sen dolan biraz.
Bu sabah dâhil olduğun bütün
CPD operasyonları durduruldu.
Şu andan itibaren sahadaki ajanlar
ve bağlantılar ile irtibat kurmayacaksın.
Operasyonların devam etmesi
gibi bir şey söz konusu değil.
Bill, sahada sekiz-dokuz tane ekibim var.
Kuala Lumpur, Mumbai, Dubai'de
adamlarımız var.
Özel Görev Kuvveti'ne yerime gelecek
kişiyi bilgilendirmem gerek.
Özel Görev Kuvveti direktörünün
kimliği güvenlik açısından gizlidir.
Şu an Bağdat'ta süregelen çok
büyük önem arz eden bir operasyonum--
Val!
Üzgünüm. Sona erdi.
Sen iyi bir çalışansın.
Ama sona erdi.
Neredeler?
Gelecekler.
Beklememiz gerekiyor.
Hammad, saatler oldu.
Gelecekler.
"Yönetim kademesinden 2 kişi, İtalyan
raporlarını incelemesi için Wilson'ı...
...Nijer'e karısının gönderdiğini söyledi."
Başkan Yardımcısı Makamından ya da
Başdanışmandan geliyor. Kapatıyorum.
Trevor Power Ranger'ıyla
oynamama izin vermiyor.
- Anne! - Lütfen dedin mi?
- Dedim!
1982 anayasa maddesine göre devlet
görevlisinin bir gizli ajanın adını...
...ifşa etmesi suçtur.
50.000 dolar para cezası ve/veya
10 yıla kadar hapis cezası var.
- Telefona cevap verme hayatım.
- Sabahtan beri çalıyor. - Açma sakın.
- Kiminle konuştun Joe? Lütfen...
- O...
- Özür dilerim tatlım. İyi misin?
- Burada.
Arayan Lisa.
- Alo?
- Valeri, gazetede çıkmışsın.
- CIA ajanı olduğunu yazıyor.
- Bak, şu an konuşamam.
Herhangi bir şey diyemem.
Ben iyisi mi seni yarın arayayım.
Olur mu? Kusura bakma.
- Aman Tanrım.
- Siktir.
Doğruymuş.
Annen ve amcan aradı. Ayrıca
Chicago'dan Janey. Hepsini not ettim.
Bir de Andrea Mitchell aradı.
"Beyaz Saray kaynağı diyor ki...
...burada asıl haber 16 kelime değil,
Joe Wilson ve karısı." dedi.
Cevap hakkını kullanacak mısın dedi.
Kesinlikle kullanacağım dedim.
Beni yarınki programına davet etti.
Hayır, televizyona
falan çıkmayacaksın Joe.
Sağ ol.
Bu öne çıkan kişilere, Beyaz Saray
tarafından baskı gördüklerini söyleyen...
...isimsiz analistlere açılan, onları
ailelerinin soyadlarını kullanmalarından...
...alıkoyacak ve bu iftiraya
bulaştıracak apaçık bir...
...uyarı ateşidir.
Bunun için hiçbir tedbir almadım.
- Tamamiyle hazırlıksız yakalandım.
- Ne zaman katıldın?
85'te. Üniversiteden
mezun olur olmaz.
- Vay be, bayağı--
- 18 yıl.
- Onlar mı seni buldu yoksa--
- Hayır, ben onlara gittim.
- Peki Joe biliyor muydu?
- Evet.
- Ailen?
- Evet ama sadece onlar.
Her limanda bir sevgilin
falan var mı?
Silahın var mı?
Adam öldürttüler mi?
Ben...
Sana her şeyi öylece anlatamam.
Elbette anlatamazsın.
Anlıyorum, sorun değil.
- Alışverişe gidelim mi?
Ya da sinemaya falan? - Anna...
Manikür, pedikür?
- Karınız sizi Nijer'e gönderdi mi?
- Beni karım göndermedi.
Ama konumuz benim kimin gönderdiği
değil bir suçun işlenip işlenmediği.
- Ben alacağım, ben alacağım!
- Alo?
- Alo?
- Kocan bir komünist.
Umarım geberip gidersin komünist
orospusu. Evini biliyoruz.
Kimsiniz?
Kim--
- Anne, Trevor traktörüyle oynamama izin
vermiyor. - Sen de başka bir şeyle oyna.
Şimdi--
Anne.
- Anne?
- Ne var? Ne?
2 haftadan fazla içeride kalmış.
Sonra birden--
Zahara.
Hammad ortalıktan kayboldu.
Karısı ve çocukları da kayıp.
Mansur’daki amcam onların hedef
alındığını söyledi. Öldürüyorlarmış.
- Kimi? - Hammad'ın iş arkadaşlarını.
Dr. Habbuck sokak ortasında kurşunlanmış.
Dr. Falli kendi evinde öldürülmüş.
Bak Zahara...
Nerede olduğunu söyleyemeyeceğini
biliyorum. Sadece bildiğini söyle.
Yalvarırım. Başka bir şeye gerek yok,
güvende olduğunu bileyim yeter.
Bizimle değil.
Güvende olacağını söylemiştin.
Yardım edersek güvende
oluruz demiştin.
Sana güvenmiştim.
Adalet Bakanlığı'nın, doğruyu söylediğim
için beni cezalandırmak adına...
...memuriyet kariyerimle oynayan
tepedeki kişileri açığa çıkartması gerek.
- Neler oluyor böyle?
- Burada ne arıyorsun?
Falli, Habbuck.
Başka?
- Neden bahsettiğini anlamıyorum.
- Bana maval okuma. Başka kim öldü?
Haklı çıktın.
Her şey bilim adamlarındaymış.
- Bir yeri aradık.
- Bir yeri mi aradınız?
Senin dosyaları
İrtibat Ofisi'ne gönderdik.
MOSSAD da aynı şeyi istiyormuş.
İşgalden beri bu adamların peşindelermiş.
Adamları kaçırtacaksın.
Hepsi direkt İran'a, Pakistan'a tüyecek.
- Valerie, bu senin sorunun değil ki.
- Gözüne nasıl uyku giriyor--
Gayet rahat uyuyorum.
Carol'ın annesi geldi.
Kusura bakmazsan gitmeni isteyeceğim.
Bizim işimiz "silahlanmayı engelleme" Jack.
Engelleme!
Linda, sen hâlâ çıkmadın mı?
Saat geç oldu.
Novak sızıntı davasında
3 kaynak ismi verdiğini söyledi.
Bu işin sonunda...
...Karl Rove'un elleri kelepçeli
şekilde Beyaz Saray'dan...
...karga tulumba çıkarıldığını görüp
görmeyeceğimizi merakla bekliyorum.
Ve inanın bana ben bir isim söylüyorsam
ölçüp biçtikten sonra söylüyorumdur.
Bay Wilson?
Bunun için ta Portland'dan geldik.
Karım ve ben halka
mâl olmayı pek tercih etmiyoruz.
Fakat buradaki destekten bahsettiğimde
çok şaşıracak ve saygı duyacaktır.
26 Eylül 2003
- Alo?
- Valerie, MSNBC'yi aç.
- Anne, bana yardım et--
- Bir saniye canım.
Soruşturmayı başlattılar.
Ashcroft duyuruyu yaptı.
- Soruşturma kurulunu toplayacakmış.
- Bir saniye.
FBI, CIA'in gizli ajanlarının isimlerini ifşa
edenler hakkında soruşturma başlattı--
Sana sonra dönerim.
FOX'a da uğrayacağım.
- Soruşturma hakkında söyleşi
yapacaklar. - Joe, dur biraz.
Valerie, mücadele etmeliyiz.
Pes edemeyiz, üstlerine gitmeliyiz.
Anne, gelsene.
- Hatta biri var, kapatıyorum.
- Joe, dur--
- Joe Wilson.
- Joe, ben Christ Matthews.
Az önce Carl Rowe ile konuştum. Bana
"Wilson'ın eşi meşru hedef." dedi.
Geldiğin için sağ ol.
Ruh halimi sana yüz yüze
ifade etmek istedim.
Kolay olmadığını biliyorum...
...ama sessiz kaldığın için teşkilatın sana
minnettar olduğunu söylemek isterim.
Bu kanlı bıçaklı kavganın
devam etmesine tahammülümüz yok.
Her Allah'ın günü
ölüm tehdidi alıyorum.
Kocamı öldüreceklerini, çocuklarıma
zarar vereceklerini söylüyorlar.
Teşkilata gidip ailemin korunması
için güvenlik talebinde bulundum.
Kabul edilmedi. Durumum bütçe
protokol şartları dâhilinde değilmiş.
Ortada bir kavga varsa,
biz şu an tek kişi dövüşüyoruz efendim.
Joe Wilson Beyaz Saray'a karşı ha?
Tek diyebileceğim "bol şanslar".
Ama bir dost olarak sana
şuradaki bir avuç adamın...
...dünya tarihinin en güçlü
adamları olduklarını söylemek isterim.
Sence Joe Wilson'ı ezmeleri için
ne kadar çaba sarf etmeleri gerek?
Joe bir başına Valerie.
Ama sana güvenebileceğimizden
eminim.
Konuş kocanla.
Tucker Carlson, dün senin için kocasını
boş işler peşinde koşturuyor demiş.
Bana gerçek bir meşgale lazımmış.
Kim bedavaya çalışır ki?
Sonuçta Nijer yemekleri ve
müthiş opera salonları ile ünlü değil.
Sanki bana Paris.
Dinle. Vanity Fair'den
biri aradı.
Röportaj yapmak istiyorlar.
Tam tekmil, fotoğraflı falan.
Tüm hikâyeyi yazacaklar.
Ne diyorsun?
Ne mi diyorum?
Vanity Fair'de resmimin çıkmasını
isteyip istemediğimi mi soruyorsun?
- Valerie, bu bir fırsat.
- Ne için?
Olayı bizim açımızdan anlatmak için.
Yani...
Onlarca belki 50 tane kanala çıkacak.
Bunu yapmamız gerek.
FOX'ta, internette bizi yerle bir
ediyorlar. Dibe batıyoruz.
Karşı saldırıya geçmeliyiz.
- Ne? Ne dedim ben şimdi?
- Anlamıyor musun Joe?
Nereye kadar gidecek bu?
Adresimiz internete düşmüş.
Evimizin resmi bile.
Ev numarasını 5 kere
değiştirdim.
Adımın geçmediği medya organı kalmadı.
Gerçek adımın Joe.
Halkla kaynaşmalar, röportajlar,
çıkardığın gürültü...
...yaptığın saçmalıklar
bize ne kazandırdı?
Andy Karl, Financial Times'a "Joe Wilson'ın
üstüne buldozerlerle geliyorlar." dedi.
Tırnak içinde: "Buldozer". Yani
mücadele etmeden alt edilmeyeceğim.
- Sağlam mücadele etmeden.
- Beyaz Saray diyoruz Joe.
Beyaz Saray'la mücadele edip
kazanabileceğini mi sanıyorsun?
- Bizi ezer geçerler!
- Asıl mücadele etmezsek ezerler!
- Joe... - Beni dinle Valerie.
- Hayır, sen beni dinle!
Valerie, Valerie, Valerie!
Senden daha çok bağırdığım
için haklı mı oldum şimdi?
Senden fazla sesim
çıktığı için mi haklı olacağım?
Beyaz Saray olsam ve senden
kat kat daha çok bağırsam...
...haklı olan ben mi olurum?
Yalan söylediler Valerie.
Yalan söylediler! İşte hakikat bu!
Hakikat.
Tabii ya.
İşimizi bitirdiklerinde ne
olduğunu öğrenemeyeceğimiz hakikat.
Scooter içeride mi?
- Ne bu?
- Senato soruşturmayı tamamladı.
Seçilmiş İstihbarat Komitesi'nin
511 sayfalık raporu.
39'a bak.
- Merhaba baba.
- Nasılmış benim güzelim?
N'aber aslanım?
Nasıl gidiyor?
Hadi git oyna bakalım.
Yağmur başlayabilir.
- Ne bu? - Seçilmiş İstihbarat
Komitesi'nin raporu.
39. sayfada...
..."Eski Büyükelçi'nin ismini
eşi verdi." yazıyor.
Ayrıca Valerie Plame'in ağzından
bir beyan da var:
"Kocamın, bu tip bir olaya ışık
tutabilecek Hükümet Başkanı ve...
...Maden Bakanı ile iyi ilişkileri var."
Sürekli inkâr ettiğim şey buydu.
Her gazetede, her kanalda,
her radyoda insanlara "Karım beni...
...devlet parasıyla bir yere göndermedi."
dedim. - Göndermedim de.
- Öyle bir yetkim bile yoktu.
- E-posta göndermişsin. SSCI onu bulmuş.
- Yüzlerce e-posta yazmışımdır.
- Bana neden söylemedin?
- Önemli olduğunu idrak mı edemedin?
- Kararı ben vermedim.
Tavsiyename yazmam gerekiyordu.
Ne yapsaydım?
- Kocamın bunlardan haberi yok mu
deseydim? - Ellerine koz geçti.
Bana yalancı diyecekler ve
bu yafta üstüme yapışacak.
Güç de onlar da.
Benim elimde olan ise söylediklerim.
Konuşman gerek Valerie.
Her şeyi resmiyete dökmen gerek.
Bizim için savunma yapmalısın.
Derhal.
Ne yapmamı istiyorsun peki?
Senin gibi gazetelere mi gideyim?
New York Times'a röportaj mı vereyim?
- Önce teşkilata sunmam gerektiğini
biliyorsun. - Dur, dur biraz.
Hayatım, git oyna hadi.
Koş.
Teşkilata mı? Senin bağlığın kime;
kocana mı, CIA'e mi?
Aileme. Ailem her zaman
her şeyden önce gelir.
O lanet yazıyı yazarken senin
için aynı şey geçerli miydi peki?
Anne!
Trevor...
Git Samantha'yı bul.
Çocukları okula götürürken farklı
oradan getirirken farklı yoldan geliyorum.
Eve her geldiğimde bütün odaları ve
yatakların altını kontrol ediyorum.
İşlerinin durması ve müşterilerinin
bir bir kaçması yüzünden...
...o evi de kaybedeceğiz.
Tüm bunlar bize ne fayda sağladı Joe?
Galiba haklısın.
Çenemi kapatıp oturmalıydım.
Baban sana böyle mi öğretti Valerie?
Albay Sam Plame sana...
..."İyi bir vatandaş susar, iyi vatandaş
görmezden gelir." diye mi öğretti?
Beni Nijer'e sen mi gönderdin?
"İşleri kesat, zor durumda.
Bir iki ayarlama yapıp...
...oyalanacağı bir şeyler
bulayım" mı dedin?
- Bunu nasıl söylersin?
- Beni sen mi gönderdin dedim?
Sana yalan söylediğimi
düşünüyorsun.
Sanki söylüyor olsan
anlayabilirim de.
Trevor, canım.
Yürü Sam.
- Güle güle çocuklar.
Evde görüşürüz. - Hoşça kal.
Ben kendi arabamla geleceğim.
Tamam mı?
Joe Wilson reklam
peşindeki arsızın biri çıktı.
Söylediği her şey ya yalan ya oyunmuş.
Ya da kendisi yetenek yoksunu.
Bence bu önemli: Savaş dönemindeyiz.
Herkes Başkan'ın söylediklerinin...
...doğruluğundan
emin olmak istiyor.
Biri oraya Başkan Yardımcısı
tarafından gönderildiğini söyleyip...
...George Tenet'ın bunu araştırmasını
istiyor. Sonra anlıyoruz ki...
...oraya karısının tavsiyesi
üzerine gönderilmiş.
- Çıkıyor.
- O mu?
- Bay Wilson... - Burası özel
bir mülk. İzinsiz giriyorsunuz.
Bay Wilson. Hâlâ sizi Nijer'e
Başkan Yardımcısı'nın...
...gönderdiğini iddia ediyor musunuz?
- Yorum yok.
Çıkın mülkümden.
- Başından beri tüm söyledikleriniz
yalan mıydı? - Yalan söylemedim.
Kimseden para almadım ve beni Nijer'e
karım göndermedi. Şimdi gidin.
- Hepiniz gidin buradan.
- Oraya tatile mi gittiniz Bay Wilson?
Tatil falan değildi. Savaşla ilgili
bilgi toplama amaçlı bir görevdi.
- Askerimizin karşısında mı yer
alıyorsunuz? - Ne? Çekin gidin!
Hepiniz defolun!
Bay Wilson, karınızın gerçekte CIA'de
çalışmadığı söyleniyor.
Bu doğru mu?
Karınız sekreter mi?
- Bay Wilson bağış iddiaları--
- Bay Wilson, karınız alelade biri mi?
Bana kalırsa tüm mesele
paraydı.
Söz konusu, devletten maaş alan
üçüncü sınıf bir CIA ajanı.
CIA'in başka bölümlerine
naklettirilebilirdi.
Bırakmasına gerek yoktu.
Muhtemelen CIA bırakmasını istemiştir.
Çünkü ajanları, CIA olur vermeden
medyaya çıkmıştı.
Buradan Plame'in sıradan
bir ajan olduğu sonucu çıkıyor.
"CIA Çiftliği"nde ajan
olmak için eğitim görürken...
...sadece 4 ya da 5'imize
kendimizi gösterdiğimizi söylediler.
Elimiz, kolumuz ve gözümüz bağlı
halde ayrı hücrelere atıldık.
Uyumamıza izin vermediler.
Bizi dövdüler.
Tek yapmamız gereken
diğerlerinden birinin ismini vermekti.
Bir isim.
Öğrenene dek bırakmadılar.
Kırılma noktanı görene dek.
Teker teker herkes kırıldı.
Ben hariç.
Bu bana kendimi özel hissettirdi.
Beni kimse kıramaz...
...benim kırılma noktam yok
diye düşünürdüm.
Yanılmışım.
- Yavaş gidiyorum çünkü tehlikeli.
- Tamam, dikkatli in. Ama biraz çabuk.
Paltonu al Trevor.
- Babanıza hoşça kal deyin bakalım.
- Selam çocuklar.
- Biz tura çıkıyoruz.
- Biliyorum. Gelin babaya.
Çok yakında yine birlikte olacağız.
- Sen niye gelmiyorsun baba?
- Siz gidin. Sonra ben de geleceğim.
Hadi arabaya çocuklar.
Al bakalım.
Tamam mıyız? Gidiyoruz.
Islandım.
- Büyükanne.
- Canım, hoş geldiniz.
Nasılmış benim bebeğim?
Trevor. Aman Tanrım,
kocaman olmuşsun.
- Kırmızı mı istersin, yeşil mi?
- Kırmızı. - Peki.
- Kırmızı.
- Kırmızı.
- Elma.
- Elma.
Karamel.
- Sen hangi renk elma istersin?
- Kırmızı. Yeşil.
Yeşil istiyorsun demek.
Güzel, koyuyorum.
Nijer ve Burkina Faso Hükumetleri
ortak sınırlarındaki altın...
...rezervinden faydalanmıyorlar.
Çok fazla teşebbüs yok. Altın miktarı az.
Bu sebepten ötürü
ruhsat almak ucuz.
Selam dostum.
Joe Wilson.
- Memnun oldum.
- Memnun oldum.
- Eşin nasıl Joe?
- İyi. Gayet iyi.
Bakar mısınız?
Black Eye alabilir miyim?
2 ölçek espresso ve
filtre kahve karışımı.
Pek aç değilim de.
- Ne zamandır buradasınız?
- Birkaç gün oldu.
İkimiz de teklifini duymak
için sabırsızlanıyoruz.
Yardımcı olabilir miyim?
Affedersiniz, kime baktınız?
Bu insanlara sizin bir
sahtekâr olduğunuzu söylüyordum.
- Bu özel bir toplantı. Lütfen bizi rahat
bırakın. - Yalancı ve vatan hainidir.
Sol partilerin paralı adamı, demokrat
yardakçısı ve savaş karşıtı bir fanatiktir.
- Ülkemizi sırtından bıçaklayan biri o.
- Gidin lütfen. Kusura bakmayın.
Joe Wilson elinize kan bulaştı.
Karınız da hain ve hayalcinin teki.
Çık git şuradan. Karımın adını nasıl
ağzına alırsın? Ne onu tanıyorsun...
...ne beni. Şimdi git şuradan.
- Çok güzel. Beyler...
...bir hainle aynı masadasınız.
- Kalkalım biz. - Lütfen gitmeyin.
- Gidelim. - Duydunuz mu bu adam--
- Yazıklar olsun!
Kendine gazeteci mi diyorsun sen?
Yazıklar olsun!
Reklam peşinde koşan bir
satılıktan başka bir şey değilsin!
Taksi!
Pallisades.
- İyi misiniz?
- Yok bir şeyim.
Sen osun. Televizyonda görmüştüm.
Joe Wilson.
- Hayır, değilim.
- Osun kardeşim, TV'de gördüm.
- Karıştırıyorsun. - Hayır, seni
biliyorum. Benim adım da Joe.
Sierra Leone'danım. Freetown'dan.
Oraya gitmiştin, değil mi?
- Beğenmiş miydin? - Joe, oranın boktan
bir yer olduğunu ikimiz de biliyoruz.
Doğru dedin. İşte onu
doğru dedin kardeşim.
Çok haklısın. Sierra Leone bitiyor.
Adaletsizlik, rüşvet aldı başını gidiyor.
Yönetimdeki kişiler çok güçlü.
Acayip güçlüler.
Ama buradakiler bunu göremiyor.
Amerika bambaşka bir dünya tabii.
- Ben bundan o kadar emin olmazdım.
- Olur mu hiç?
Land of the Free'ye ne diyeceksin?
Home of the Brave?
Joe, kenara çeker misin?
Burada dur. Yürüyeceğim.
Üstü kalsın.
Kaldır elini, kaldır.
- Babam nasıl?
- İyi, daha iyi.
İdare ediyor.
- İşte şurada. Sarı kuşları
görüyor musunuz? - Evet.
Gördün mü?
İsimleri neydi...
Eskiden bilirdim.
Sanki...
Çok güzeller.
Galiba evliliğim bitti baba.
Kızımın bir şeyi, emin olmadan
dillendirmeyeceğini bilirim.
Yeni bir kongre soruşturması olacak.
Kocam konuşmamı istiyor.
Açıklama yapmamı.
Sanki bu her şeyi
düzeltecekmiş gibi.
Doğru dürüst konuşamıyoruz bile.
Bir zamanlar ben de aynı
durumdan mustariptim.
1972 temmuzunda, annenle
anlaşamıyor, sürekli kavga ediyorduk.
Sanırım ev taşımaktan
kadıncağıza gına gelmişti.
25 yıl çalıştıktan sonra
Hava Kuvvetleri'nden...
...emekli olana dek hiç evimiz
olmadığının bile farkına varmamıştım.
20 kere taşınmışızdır herhalde.
Almanya, Singapur,
Avusturalya, İngiltere...
20 kere yeni bir hayata
başlamak zorunda kaldık.
Ama sen iyi yetiştin.
Sorumluluk sahibisin.
Belki biraz fazla ciddisin.
Ama bunlar seni
güçlü kılan özelliklerin.
Hatta benden, annenden ya da
herhangi birinden bile daha güçlüsün.
Gidişat nasıl düzelecek
hiç bilmiyorum.
Bu sefer zor görünüyor.
Bundan sonra zor.
Yaptıkları yanlıştı Valerie.
Çok yanlıştı. Bunu aklından çıkarma.
Diyelim bir mucize oldu
ve bunu atlattınız.
Yine de ileride kavga
etmeyeceksiniz diye bir şey yok.
Şerefsiz çok inatçı. Senin gibi o da
kolay kolay teslim olmayanlardan.
Dede, bak.
Yeminle geçirene kadar pes etmeyecek.
Hadi bakalım, kaldır kolları.
İşte böyle.
- Aferin sana.
- Bir daha yapacağım.
Yap tabii.
Çok iyi.
...fakat Beyaz Saray
içinden olan "Scooter" Libby için...
...5 farklı suçlamada bulunuldu.
Brian Williams bize bu özel...
...haberi aktardı.
30 yıl hapsi isteniyor.
Şimdi meslektaşım Dan Abrams
ile konuşmak istiyorum.
Siz de tahmin edersiniz ki bu istifa
muhtemelen...
...önceden de kendini
belli ettiği üzere--
Şimdi ne olacak?
Scooter Libby'nin avukatları...
...cuma gününden sonra teslim etmek üzere
savunmasını hazırlamaya başladılar.
Bu arada Başkan Bush Yüce Divan için
Sarah Day O'Connor'ın yerine...
...geçecek adayı belirlemek üzere.
...Karl Rove'un yalancı şahitlik
iddiasıyla yargılanma ihtimali var.
Öncelikle Karl Rove bugün
ortaya konan iddiaları yalanlıyor.
Hakkında ortaya atılan suçlamalar
amiyane tabirle...
...zayıf kalıyor. Çünkü soruşturmanın
onunla ilgili kanadında şimdilik--
Scooter Libby'yi köşeye sıkıştırdılar.
Suçu kabullenecek.
Eminim anlaşma yolu bulmuşlardır.
Suçu üstüne alacak. Her şey ayarlanmıştır.
Sonra affedilecek,
dava bile açılmadan olay kapanacak.
Hakkımızda...
...ne dedikleri umurumda değil.
Ne kadar kızarsan kız umurumda değil.
Her şeyi mi alsalar
umurumda değil.
Ama evliliğimi
elimden alamayacaklar.
Çok özür dilerim.
Sen en iyisini yaptın.
Ama kendim için yaptım.
Neden yaptığını ben biliyorum.
Teşekkür ederim.
Seni eskiye döndürebilsem...
Eski benliğini verebilsem...
Ben buyum.
Karşındayım.
Savaşmaya hazır mısın?
Güzel.
Başkan Bush'un
Ulusa Sesleniş konuşmasında...
...söylediği ve bizi savaşa sürükleyen
16 kelimelik cümleyi bilen var mı?
Peki kaçınız eşimin adını biliyor?
- Valerie Plame? - Peki bunu biliyor da
diğerini neden bilmiyorsunuz?
Mesele ne zaman "Niye savaşa
giriyoruz?"dan uzaklaşıp...
..."Bu adamın karısının adı ne?" oldu?
Ben ilk meseleye odaklandım. Ama birisi
meseleyi rotasından saptırdı.
İşe de yaradı.
Çünkü hiçbirimiz
gerçeği bilmiyoruz.
İşlenen suç bana karşı işlenmedi.
Karıma karşı da işlenmedi.
Size karşı işlendi.
Hepinize.
Şayet bu sizi öfkelendirdiyse...
...veyahut iyi temsil edilmediğiniz
hissine kapıldıysanız harekete geçin.
2. Kıta Kongresi'nden sonra
Independence Hall'den çıkışında...
...sokakta Franklin'in yanına
bir kadın yaklaşmış ve demiş ki:
"Bay Franklin, bize hangi
yönetim biçimini miras bıraktınız?"
Franklin de: "Size cumhuriyet
bıraktım hanımefendi." demiş.
"Tabii koruyabilirseniz."
Bir ülkenin sorumluluğu...
...belli bir zümrenin
elinde olamaz.
Hiçbirimiz vatandaşlık görevlerimizi
unutmadığımız sürece...
...kimse despotluktan ırak özgürlüğümüzü
ve gücümüzü elimizden alamaz.
İster sokaktaki bir çukur için olsun ister
yalan bir Ulusa Sesleniş konuşması için...
Sesinizi yükseltin.
Sorular sorun.
Gerçeği talep edin.
Demokrasi kolay elde edilen
bir şey değildir; size söyleyeyim.
Ama burası bizim yaşadığımız yer.
Görevimizi yaparsak, ancak o zaman
çocuklarımızın da yaşayacağı yer olur.
Tanrı Amerika'yı korusun.
Teşekkürler.
Bayan Wilson,
sizi ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz.
Komitemize katıldığınız
için müteşekkiriz.
Bu komitenin görevi bütün
şahitlerin dinlenmesini sağlamaktır.
Sağ elinizi kaldırmanızı
rica edeceğim.
Gerçeği, sadece gerçeği
söyleyeceğinize yemin eder misiniz?
Ederim.
Mikrofonun tabanında bir düğme var.
Basıp yeteri kadar yakınınıza
çekin ki sesiniz duyulsun.
Günaydın Sayın Başkan
ve komite üyeleri.
Benim adım
Valerie Plame Wilson.
Gözetim ve Reform Komitesi huzurunda
gizli bilginin korunması hususunda...
...yeminli ifade vermek için
çağırılmış olmaktan dolayı şeref duydum.
Her şeyi açıklığa kavuşturacağından
bu fırsat için minnettarım.
Ülkeme CIA'de gizli görev çalışanı olarak
sadık bir şekilde ve gücüm yettiğince...
...hizmet ettim.
14 Temmuz 2003'te yönetim kademesindeki
sızıntı sonucu adımın ve işimin...
...ulusal medyada ifşa olmasına kadar,
hem ülke güvenli hem de insanları adına...
...canla başla çalıştım.
Bugün bu komiteye daha
fazlasını anlatabileceğim.
Irak'la savaşın eşiğine
gelme sürecinde...
...CIA'in Silahlanmayı Engelleme
Bölümü'nde çalışıyordum.
Elbette CIA ile bağlantısı gizli
durumda olan bir çalışan olarak.
Üst karar alıcılar için Irak'ın sözde
kitle imha silahı programına dair...
...somut istihbarat peşinde koştum.
CIA'in Washington merkezinden, KİS
hedeflerine karşı yapılan dünya çapında...
...gizli operasyonlara yardım ettim.
Ayrıca istihbarat edinme amacıyla
gizli görevle yabancı ülkelere gittim.
Ülkemi sevdiğimden ötürü
işimi de severek yapıyordum.
CIA gizli görev ajanı olarak, bu
tip önemli sorumluluklarda bana...
...güvenilmesinden ötürü
gururluyum.
Scooter Libby 2,5 yıl hapis ve...
...250.000 dolar para cezasına çarptırıldı.
Başkan Bush mahkemenin verdiği cezayı...
...başkanlık yetkisini kullanarak hafifletti.
2006'da Dışişleri Bakan Yardımcısı...
...Richard Armitage sızıntının kaynaklarından...
...olduğunu itiraf etti.
Armitage Valerie Plame'in kimliğini...
...Beyaz Saray'ın talebi üzerine yapılan...
...iç yazışma vasıtasıyla öğrendiğini söyledi.
Joe ve Valerie Washington'dan taşınıp...
...Santa Fe'ye yerleşti.
Bugün çocuklarıyla birlikte
hâlâ orada yaşıyorlar.
Çeviri; Emre Bekman &
G- G & Begüm Özdemir (misery)