Tip:
Highlight text to annotate it
X
Kahretsin.
Kahretsin.
Molly? Molly.
- Molly!
- Hey, dinliyordum.
Dünyadan kardeşçiğime. Rosemary'nin
bugün buraya taşındığını unuttun mu?
Sanki unutmama izin verirmişsin gibi.
Lütfen delice bir şey yapmayacağını söyle.
Seni sevdiğimi bilirsin Mollster,
ama bazı şeyleri anlamak için
çok küçüksün.
Ne yaptığımı biliyorum ben, tamam mı?
- Güven bana.
- Poppy!
Pekala millet. Babamın kız arkadaşına
harika bir Malibu karşılaması yapalım.
Herkes buyursun!
İster alın, ister atın!
Hadi millet. Onu alabilirsin.
- Zıplayan topu istiyorum!
- Şunları al. Onlara ihtiyacımız yok.
- Pekala, hadi ondan kurtulalım!
- Şu elbise çok şık!
Ah Poppy, bu sefer gerçekten çizmeyi aştın.
Hey kızlar! Beni izleyin!
- Nereye gitti?
- İyi mi?
- Hala aşağıda mı?
- Hala suyun altında.
- Köpekbalıkları olabilir.
- Biri bir şey yapsın.
Malibu'ya hoş geldin kaltak!
İzninizle, izninizle.
Hemen buraya gel! Buraya gel!
Lütfen evlerinize gidin.
Evlerinize, evlerinize.
- Hiç hoş değil.
- Sakin ol ihtiyar.
- Devam edin. Dışarı, dışarı.
- Hey babalık.
- Zavallı.
- Dışarı, dışarı. Gidelim. Hadi. Dışarı, dışarı.
Bu son damlaydı Poppy.
İngiltere'ye gidiyorsun.
- Gidelim.
- Tabii tabii. Yine yatılı okul tehdidi.
Artık seni tanıyamıyorum.
Bu saçmalık hemen bitecek!
Ne olmuş yani? Aman ne önemli!
Beni de yeni, değersiz biriyle
değiştirirsin, aynı anneme yaptığın gibi!
İngiltere'ye yatılı okula gidiyorsun,
konu kapanmıştır.
Ne? Annem İngiltere'de yatılı okula gitti diye
bunun mucizevi şekilde
beni de adam edeceğini mi sanıyorsun?
Annemi hatırlıyor musun ki?
Selam Molly.
Sanırım bu defa onu çok kızdırdın.
Biliyorum.
Ama İngiltere çok uzak.
En azından orada Amerikanca konuşuyorlar,
değil mi?
Ama sandviçlerimin
kenarlarını kim kesecek?
Gayet iyi olacaksın Molly. Söz veriyorum.
İngiltere'de yılın 200 günü
yağmur yağıyormuş.
- Kesinlikle MDB olacaksın.
- O zaten mendebur.
Mevsimsel duygulanım bozukluğu.
Akne ve kilo almaya sebep olan
gün ışığı eksiliğine bağlı depresyon.
- Ne?
- Ne var? Dr. 90210'da izledim.
O ayakkabılar olmaz.
Yağmura dayanamazlar.
Senin olsun.
Her gün konuşacağımıza
söz veriyor musun? Yemin eder misin?
Ahbap seni seven kim?
Sensiz hiçbir şeyin tadı olmayacak.
Ruby sen en iyi arkadaşımsın.
Seni çok özleyeceğim.
Biliyorum, hadi web sitelerine bakalım.
- Aman Tanrım!
- Aman Tanrım!
"Abbey Mount Okulu
11 ila 17 yaş arası kızlar için
- "bağımsız bir yatılı okuldur."
- Aman Tanrım.
"1797'de kurulan okul,
"İngiltere'nin genç hanımlar için
önde gelen kurumlarındandır."
Tuğladan yapılma!
Lütfen bana köyde olmadığını söyle.
Affedersiniz.
Merhaba. Nasılsın?
- İyi misin Kate?
- Evet, sağ olun.
Çok güzel.
Bay Moore? Ben Bayan Kingsley.
Lütfen bana Gerry deyin. Teşekkür ederim.
Çok minnettarım.
- Yardımcı olabildiğimize sevindim.
- Oldukça zor bir dönemden geçiyor.
Onu bana bırakın Bay Moore.
Zorluk konusunda uzmanımdır.
- Merhaba, nasılsın?
- Selam.
- Tatilin iyi miydi?
- Evet.
Güzel.
Merhaba Poppy. Abbey Mount'a hoş geldin.
Ben okul müdiresi Bayan Kingsley'yim.
Bakın, şunu anladım ki siz...
Bir numaralı ders Poppy.
Benim için pazarlık gece kulübü gibidir.
Girmeyi düşünmediğim bir şey.
Şimdi gel hadi.
- Merhaba.
- Selam.
Nasılsın?
Vay be.
- Kim bu kız?
- Vay be.
Yeni mi gelmiş?
- Vay be.
- Şu ayakkabılara bakın.
Kıza bakın.
Poppy, bu Kate.
Abbey Mount'taki ablan olacak.
Yakında buraya alışırsın.
- Selam, nasılsın?
- Benim kardeşim var zaten.
Sadece okul terimi. Arkadaşın olacağım,
sana yardım edeceğim, hepsi bu.
Tamam ama arkadaşlarımı kendim seçerim
ve BO sen yeterince iyi değilsin.
BO'nun anlamını bilsem
eminim bu yorum beni daha da incitirdi.
Ama şimdilik istenen etkiyi
yaratmış gibi yapalım, olur mu?
Eyeri hazırlayın kızlar.
Vahşi bir atımız oldu.
Bayan Kingsley, bir hediye getirdim.
Bir tane size, bir tane Freddie'ye.
- Teşekkür ederim.
- Kendim vurdum.
Bundan hiç şüphem yok.
Ben birinci sınıfları karşılarken
onları tutmak istersin belki.
Yine de hoş bir davranış.
Harriet. Öğrenci Temsilcisi.
Saygını göstermek için
Öğrenci Temsilcisi'nin elini sıkarsın.
Öğrenci Temsilcisi saygımı kazanınca
elini sıkarım kaltak.
- Pardon?
- Özrün kabul edildi.
Son derecede şişmiş ego
feci şekilde benzetilmek istiyor.
Yardım edebilir miyiz? Zannedersem.
Biz de zannediyoruz.
Yarın sabah eve varır varmaz seni ararım.
Umarım uçuşun çok rötar yapar.
Ve umarım bavulların Kazakistan'a gider.
Sömestrin sonunda gelip seni alırım,
tamam mı?
Bir tanem, seni sevdiğimi biliyorsun.
Hoşça kal.
Size dinletmek için şu CD'yi bulmam lazım.
İşte burada.
Ödünç alabilirsin ama sadece iç mekanda.
Evet, annem topuklu giymeme izin vermiyor.
Yedek olmalıyım
çünkü sürekli orada değilim.
Bunu radyoda dinledim.
- Teşekkür ederim.
- İyi yakalamışsın.
Affedersiniz.
Selam. Bu oda bana verildi.
Gitmeniz gerek.
Vay canına, ortak mekan.
Beş numaralı yatak veya koridor.
Seçim senin arkadaşım.
Pis çoraplarını çek Drippy.
İğrenç.
Çikolatanı mı saklıyorsun?
Hayati bir bilgi, eğer Wagon Wheel ile
Rolex arasında seçim yapacak olsan,
her defasında Wagon Wheel kazanacaktır.
- Wagon Wheel ne?
- Aman Allah’ım, sen hiç yaşamamışsın!
- Karbonhidrat ve şekerden oluşuyor.
- Ne büyük keşif. Hiç bilmiyordum.
- O da nedir?
- Seni hiç ilgilendirmez.
O bir iPhone.
Sinyal bulmada iyi şanslar.
Burada sadece iki noktada çekiyor.
Belki 21.yüzyıla girmeyi
denemelisin Buck Rogers.
Burası orta çağ gibi.
Telefon görüşmelerimi yapmam çok önemli.
İstesen de olmaz. Telefonları sadece
hafta sonlarında kullanmamıza izin var.
Terapistimi nasıl arayacağım?
Şaka yapıyor, değil mi?
Tatlım burası Beverly Hills, 90210 değil.
Matron seni yakalamadan onu sakla.
- Valizin nerede?
- Daha gelmedi.
Hayır.
Hayır, hayır, hayır. Yeni sezon Gucci. Hayır.
Choo'lar. Hayır!
Bunlar sadece elde yıkanabilir.
Bu çok saçma.
- Neden...
- Ne var ki? Susayabilirim.
İngiltere'de müthiş bir şeyimiz var.
İsmi de musluk.
Hoş geldiniz kızlar.
Güzel, personel geldi.
Bunları ne çabuklukta temizleyebilirsin?
- Bu kız...
- Amerikalı.
Evet, 1997'de onlardan bir tane vardı.
İyi değil.
Ona kurallarımı öğretin,
öncellikle doğru üniforma giysin.
Cep telefonları lütfen kızlar.
Sağ ol Kiki. Sağ ol Josie. Sağ ol Kate.
Dur bakalım! Çek elini hatun.
Çek elini dedim.
Ben İskoç'um, salak değilim.
Güzel, öyleyse anlarsın.
Asarak kurut, ütüle, kolalama ve iz yapma.
Bu ne cüret?
Bir hafta gündelik kıyafet yasak.
İyi. Sen gündelik seviyor olabilirsin bayan
ama ben sevmem.
- Bir hafta üniforma harici kıyafet yok diyor.
- Çok da şeyimdeydi.
- O zamana kadar gitmiş olurum.
- Küfürsüz konuş!
İki Pazar oda cezası. Tüm oda için.
Ben hallederim. Bak, hey. Hey.
Al sana bir Ben Franklin.
Neden gidip kendine şey almıyorsun...
Ne istiyorsan. Ne alsan ilerleme olacaktır.
Üç Pazar. Herkes için.
- Çok sağ ol moron.
- Sen geri zekalı mısın?
Ne var? Ciddi davranış bozukluğu olan
birinci sınıf bir pislikti.
Birazdan zil çalacak. Üniformanı giy.
Hemen!
Üniformanı o şekilde giymene
izin vermezler,
ayrıca içki, sigara, alkol yasak.
Havai fişek, tehlikeli silahlar,
yasadışı uyuşturucular yasak.
Biriyle bir sorunun olursa cazgırlık yapmak
yasak. Derdini mantıklı bir şekilde söyle.
Web'de gezinmek, patronluk taslamak yasak.
Yani bir pislik gibi davranırsan
hepimizin başı ağrır, yani bizi karıştırma,
- yoksa seni mahvederiz.
- Çok korktum.
- Selam Kate. Selam, nasılsın? Selam Kate.
- Merhaba.
Sen nesin, balo kraliçesi falan mı?
Kate'in korkunç bir hastalığı var.
Sende olmadığı için şanslısın.
Adı popülerlik.
Hey, ayağa kalk.
Bayan Kingsley ve sınıf başkanlarını bekle.
Canları cehenneme.
Bu fiziksel taciz. Avukatımı arayacağım.
Neyle?
Merhaba Freddie.
Bizi muhteşem varlığınla onurlandırman
ne kibarlık.
Harriet için geri sayım, üç, iki, bir...
- Özne hedefe yaklaştı.
- Temas sağlandı.
- Yürü Annabelle.
- Yürü Annabelle.
Freddie'nin dönem başında
burada olmasını seviyorum.
Ne mükemmel bir karşılama.
- Freddie kim?
- Bayan Kingsley'nin oğlu.
Çok çekici biri.
11 yaşındayken üçüncü sınıftan bir kızla
doktorculuk oynarken yakalandığından beri
hiçbirimize bakmıyor.
Büyük mesele.
- Şimdi beraber değiller gerçi.
- Büyük meselesinden ötürü mü?
Hayır. İlişkiye girmek yasak.
Al bakalım.
- Ben bunu yiyemem.
- Anoreksi mi, bulimiya mı?
Çünkü bulimiyaysan, doğum günlerinde
insanların pastalarından yeme bari.
Tam bir ziyan olur.
Aslında ben pazartesiden çarşambaya
pesketaryen,
perşembeden pazara frutaryen
ve her zaman vejetaryenim.
Birazdan yiyeceğimiz...
Amin.
- Yoldan çekil!
- Kaşmire dikkat et kızım.
Bunun için iki yüz keçi öldü.
Yine karşılaştık. Ne harika. Kuralları öğren.
Geçiş hakkı ile ilgili bir hiyerarşi vardır.
Öğretmenler, sınıf başkanları, öğrenciler,
köpekler, haşarat, Amerikalılar.
Kate? Kurallara uymasını sağla.
Nedir burası böyle? Cadılık Okulu mu?
- Yatma zamanı kızlar.
- İyi geceler.
Doğru okul üniforması. Bunu giy. Yatağa.
Poppy Moore, yatağa! Hemen!
Güzel.
Bugün çeviri yapacağız kızlar.
Yani, ODS oldukça doğru sözlü.
Ergo ne demek? Bilen var mı? Ergo?
- Bay Nellist?
- Evet Drippy.
- "Ergonomik"?
- Geri kafalı. Hayır, bu yüzden demek Drippy.
Bu yüzden, muhtemelen dersi erken
bitireceksiniz, yani kız arkadaşımla
Champagne'e yaptığım gezi hakkında
bana soru sormak için bol vaktiniz olacak.
Maalesef eski kız arkadaşım.
Gerçi o sırada kız arkadaşımdı.
Kulaklıkları takın lütfen.
Selam çocuklar.
Sizde kaş boyası yoktur, değil mi?
Hayır.
Sizde kaş boyası var mı?
- Kaliforniyalı kızlar popolarına ağda yapıyor.
- Ne? Neden?
- Brezilyalı gibi görünmek daha çekici oluyor.
- Demek öyle.
- Sence onu yapmış mıdır?
- Yüzde yüz.
Misyoneri kesin yapmış, Lübnan kaldıracını
yapmış olması da neredeyse kesin.
- Ben anlarım.
- Nasıl?
Kalçalarının açısından.
Yardımcı olabilir miyim?
- Bir sorun mu var?
- Kaç erkeği becerdin?
Kaslı karın Brandon vardı. Sporcu Chase.
Tyler. Çok zengindi. Derek.
Kelly Slater'ın kuzeniydi.
Ve de Jack. Acayip bir şeydi.
- Aman Tanrım.
- Yani acayip vücut, acayip kafa.
- Kahretsin! Kate!
- Pardon Drip. Resimde daha açık duruyordu.
Bu korkunç. Umarım dansta
hala oğlanların ilgisini çekebilirim.
Tatlım, kaşların üzüleceğin en son şey.
Işıklar kapanıyor kızlar. Herkes yatağa.
- İyi geceler Matron.
- İyi geceler.
- Hey, kapa onu!
- Kablosuz ağ yok. Bilmem gerekirdi.
Internet'e sadece
bilgisayar odasında izin var.
Dur! Işıklar kapandıktan sonra
yataktan çıkmamıza izin yok.
- Bak. Kapalı değiller.
- Hey!
- Sen ne yapıyorsun? Yatağa dön!
- Geri gel.
Sevgili Ruby, aman Tanrım. Burada iki hafta
geçirdim ve aklımı kaçıracak gibiyim.
Bu kızların hepsi de mani-pediyi
Latince bir hitap sanan
çirkin zavallılar.
- Hadi! Yangın tatbikatı!
- Kahretsin!
Hemen avluya çıkın.
Hadi. Hepiniz eğitimi biliyorsunuz.
Hadi, bu kadar savsak olmayın.
Acele edin. Kiki.
Hadi kızlar! Acele edin!
Ya gerçek bir yangın olsaydı?
Hepimiz çıtır çıtır yanardık.
Hey, kimdir oradaki?
Poppy.
- Soyadın?
- Moore. Poppy Moore efendim.
Pekala, Moore, Poppy Moore,
bu bir yangın tatbikatı.
- Üzgünüm, ben burada yeniyim.
- Evet, bu anlaşılıyor.
Ama fizik dersinde dinlemedin mi?
Ateş sıcak olur,
ana fikir ondan uzak durmaktır.
- Tamam. Nereye gideceğim?
- Kapıdan çık, sola dön, merdivenlerden in.
Doğrudan parlak turuncu ışıltılı şeye
doğru koşayım. Değil mi?
- Bir de, yakalanmamaya çalış.
- Çok doğru söylediniz efendim.
Aferin Harriet.
Denemeye devam edin kızlar.
Sopayı güzel tutuyorsun Harriet.
Selam.
- Merhaba Bay Nellist.
- Merhaba, merhaba.
Süper, süper gayret.
Şampiyonayı kazanamayabiliriz
ama çok arkadaş kazanacağız, değil mi?
Tam bir İngiliz tavrı.
Gerçekten. Sen daha iyisini mi yaparsın?
Gül bakalım,
ama sizi gözüm bağlı bile yenerim.
Bunu görmek isterim.
Donkey Kong gibi olacak.
Elinden geleni yap at suratlı.
Faul! Vücut teması. Vücut teması!
Lütfen!
- Kurallara uygun.
- Bunun için bikinili olmanız gerekmiyor mu?
Selam Fredster. Arabana bayıldım.
- Merhaba Moore. Poppy Moore.
- Selam.
Hey!
Hoşça kal.
Fredster'ı mı seviyorsun?
- Fredster'la dudaktan öpüşmek ister misin?
- Çocuklaşma.
Saklamaya çalışma tatlım.
Bir IÜDA'mız var burada.
Islak Üst Dudak Alarmı.
Freddie onun adını nereden biliyor?
Sen gidebilirsin.
- Ama daha yatağını yapacağım.
- Çık dışarı!
Anlamıyorum. Freddie benden hoşlanıyor.
Neden ona bakıyordu?
Sana bakıyor gibi görünmemek için
ona bakıyordu.
Dikkatli olması gerek. Yakalanmaması lazım.
Evet, eğer sana çok fazla baksaydı,
kendini kontrol edemezdi.
Mesela, üzgün görünmem gerektiğinde
öldürülen atları düşünürüm.
Yani Freddie için,
Poppy öldürülmüş bir atla eşdeğer.
Muhtemelen haklısın.
Ama küçük Bayan Amerika konusunda
bir şeyler yapmamız gerekecek.
Zannedersem kimin patron olduğu
konusunda bir derse ihtiyacı var.
Biz de öyle zannediyoruz.
- Ben başlatmadım. Benim suçum değildi.
- Dışarı çık ve kapıyı kapat.
Ama beni çağırmışsınız.
Evet, girmeden önce kapıyı vurmalısın.
Buna inanamıyorum.
Hepsi at suratlının suçu.
Kim o?
İsa Peygamber!
Ah tatlım. Sakalın ve sandaletlerin
olduğunu sanıyorduk.
Okul kilisesindeki vitrayı
değiştirmemiz gerekecek şimdi.
Ben başlatmadım, benim suçum değildi,
burası Amerika olsaydı dava açardım.
O kız, ciddi davranış bozukluğu olan
birinci sınıf bir pislik.
Ne olduğunu gayet iyi biliyorum Poppy.
Öyleyse Harriet niye yok?
Çünkü, hiç şaşırtıcı olmayan şekilde,
konuşmak istediğim sensin.
Okuldaki tek yeni kız
olmanın çok zor olduğunu biliyorum.
Tek normal kız demek istiyorsunuz.
- Ne okumayı seversin Poppy?
- OK Magazine, People, Us Weekly.
Kitap gibi bir şeyle başa çıkabilir misin?
- Filmleri tercih ederim.
- Şahsi kütüphanemde
Freaky Friday'in kitap versiyonu yok gibi.
Bu yüzden, belki bunu denersin.
- Amcam film versiyonunu yapıyor.
- Alis Harikalar Diyarı'nda aslen bir kitaptı.
Hoşuna gitmesine şaşırabilirsin.
Cezam bu mu?
Bu okul çok garip.
Bu okuldan ne elde etmek
istiyorsun Poppy?
Bu okuldan kurtulmak istiyorum.
Bu okuldan meşhur birileri çıkmadı.
En önemli öğrencimiz Prenses Diana'nın
ayak doktoru olan kızdı.
Yani eğer hedefin Us Weekly'de yer almaksa,
burası sana uygun bir yer değil.
Biz burada yaşam boyu arkadaş kalan,
zeki, bağımsız,
özgür düşünceli,
iyi kalpli kızlar yetiştiriyoruz.
Tüm o alaycı tavırlarına rağmen senin de
onlardan olduğunu bildiğim türde kızlar.
Şimdi git, işime devam etmeliyim.
Gelen kutum doldu taştı.
Yeterince kahverengi değil.
Biraz daha kahve.
Biraz daha gayret göster.
Elbiselere eski havasını veriyorsun,
çayını karıştırmıyorsun.
Otantik görünmesini istiyorum.
Charlotte, Freddie'nin Keira Knightley'ye
benzediğimi söylediğini duymuş.
Tamam! Oldu. Suyu boşalt.
Oraya değil salak. Onu dökeceksin.
Camdan dışarı.
- Camdan dışarı mı?
- Dediğimi yap.
Emin misin?
Çok üzgünüm.
Bugünlerde hizmetçilere güven olmuyor.
Dışarıda olmak için izin kağıdın mı var?
- Evet, var. İşte burada!
- Çimenlere basma.
Onuncu kez söylüyorum,
yatağını yapman gerek.
Tanrım. Bu kadar zor olan nedir?
Kaldır. Koy. Roket mühendisliği değil.
Otur. Ben yaparım.
Sağ ol.
- Sen donuyorsun. Sana süveter lazım.
- O her neyse, bende olduğunu sanmıyorum.
Yanımda prosciuttodan
kalın bir şey olduğunu sanmıyorum.
Sağ ol. Pek hazırlıklı gelmedim.
Bu kadar uzun kalacağımı düşünmemiştim.
Tüm gün aldığın tek mesajın telefon
şirketinden gelmesi kadar kötü bir şey yok.
Ama Matron tüm telefonları almıştı.
Hayır. Senin tüm telefonlarını aldı.
Bizimkiler sahteydi.
Hiçbirinin çalışmıyor olduğunu bilmiyor.
Gerçek telefonlarımızı saklıyoruz.
Al. Aileni ara. Terapistini ara. Keyfine bak.
Ama bunu neden yapıyorsun? Benim
aşağılık biri olduğumu düşünüyorsun.
Hayır, aşağılık biri gibi davranıyorsun.
Arada fark var.
Malibulu bir terapist olmadığımı biliyorum
ama korktuğunu
ve evini özlediğini tahmin edebilirim.
Bu da benim deneyimlerime göre
seni kötü biri yapmaz. Sadece normal yapar.
Güzel resim.
Annen mi?
Ziyarete gelecek mi?
Ben 11 yaşımdayken
bir araba kazasında öldü.
Poppy çok üzüldüm.
Malibulu bir terapist olmadığını
biliyorum ama...
Dinle.
- Buradan gitme konusunda ciddi misin?
- Evet.
O zaman kendini kovdurman gerek.
Tamam.
"Uygun olmayan şekilde davranan
kişiler ihraç amacıyla
- "Onur Mahkemesi'ne çıkarılacaklardır."
- Dur biraz. Onur Mahkemesi mi?
Tüm okulun yani
öğrenci arkadaşlarının, öğretmenlerinin,
Öğrenci Temsilcisinin ve Bayan Kingsley'nin
önünde bir duruşma gibi.
Ama bu nadiren olur.
Gerçekten atılmak istiyorsan
kayığı sallaman yetmez.
Onu kayalara çarptırman,
kamarasını ateşe verip
yanan güvertede dans etmen gerekir.
- Sonuna kadar gitmen gerekir.
- Emredersiniz kaptan.
Görüşmelerini yap.
İyi çektiği yerleri söyleyeyim. Dolabın üzeri.
Selam Ruby. Seni özledim.
Gerçi kaçacağım. Söz veriyorum.
Buranın nasıl olduğunu tahmin edemezsin.
Bu da kim? Dudak parlatıcısı yok,
üzerindeki pazardan alınma kazak da ne?
Keşke gelip beni kurtarabilseydin.
Çok romantik bir kız Roddy.
Benim için Roddy'e iyi bak.
Bakıyorsun zaten. Hadi havuza girelim.
Dikkatli ol Wee Willie Winkie,
hepimizi yakacaksın.
Kızlarla bu konuyu konuştum.
Kimilerini ikna etmek biraz daha zor oldu.
Ama karar verildi. Sana yardım edeceğiz.
Biz senin uzman biriminiz.
Özgürlük Operasyonu.
- Kiki lütfen açıkla.
- Tamam.
Herkesin beğendiği, giriş seviyesinde
bir şeyle başlayacağız. Isınmak için.
- Burası çiş kokuyor.
- Çiş falan kokmuyor.
Ama eski numaraları yapmak yetmez.
Mümkün olduğunca yaratıcı olmak lazım.
Sadece fark edileceğin şeyler yap.
Hedeflerini mümkün olduğunca çok değiştir.
Her ne kadar sana yardım edecek olsak da,
şunu unutmamalısın...
Harriet!
...tümü için sen suçlanmalısın.
Hadi git.
Buyurun.
Kulaklıkları takın kızlar.
Hadi kızlar. Terliklerinizle çok hızlı
koşmayın. Havuza girip
hızlıca yüzeceğiz, ısınacağız
sonra da çay içip bisküvi yiyeceğiz.
Evet, şu an okuldayım.
Okul üniforması. Etek hemen diz altında.
Elbette.
Polyester kumaştan. Sağlam ve kullanışlı.
Hayır, kesinlikle yaramazlık yapmadım.
Disiplin dosyam örnek dosyadır.
İyi misiniz?
Çıkın. Çıkın!
YARAMAZ OKULLU KIZ
Harriet
Lütfen çıkın.
Dar pantolonlu kızıl saçlı
Fransızca öğretmeniyle...
...beden eğitimi öğretmeni
öpüşürken yakalandılar.
Abbey Mount web sitesindeki
resimlerine bakabilirsiniz...
Evet, çok teşekkür ederim.
Bu kadar. Teşekkür ederim.
Eğer yeterince bela çıkarırsan...
Poppy Moore!
...sonunda baskıya boyun eğip
babanı çağırmak zorunda kalacaktır.
Tabii ki babasını çağıracağım
ama zor günler geçirmiş.
Hayır, Sara, lütfen. Geçti canım.
- Bay Nellist.
- Pardon.
Sonra, şansın varsa,
seni Onur Mahkemesi'ne gönderir.
İnanılmaz.
Budist bir kediden daha çok canı var.
Kingsley, Onur Mahkemesi'nin
lafını bile etmedi.
- Bence insanlar ondan hoşlanmaya başladı.
- İnsanlar mı?
Yeterince uzun süre içinde
yaşarlarsa, insanlar
- domuz kusmuğuna da alışırlar.
- Belki de gitmeye uğraşıyordur.
Kalırsa kabus olur. Sistemle alay ediyor.
Kalmayacak. Bana inanın.
Ailemin beş kuşağı
bu okulu mükemmel yaptı.
Okulun düsturu ilim, dostluk, sadakattir.
Sürtük, şıllık, zevzek olmak değildir.
Çok zekice Harriet.
- Bay Nellist ağlamayın. Mendil alın.
- O kıza dayanamıyorum. Beni çıldırtıyor.
Bir fincan koyu çay için. Daha sert bir şey
ikram edemediğim için üzgünüm.
Bir fincan çay.
Hadi, çabuk.
- Çabuk. Bana bandı ver. Bana bandı ver.
- Çabuk.
Düğmeyi çıkart.
- Aman Tanrım. Bir araba geliyor.
- Çabuk.
Dur! Sakin ol Cerberus. Benim.
- Cerberus da kim?
- Cehennemin kapısını bekleyen köpek.
- Git, git. Uzaklaş.
- Acele et. Yoksa kızlarımı rahatsız edersin.
Pardon, alerjim var.
Pardon. Kötü şey iyi insanda durmaz,
değil mi?
Anlamıyorum. Sanki dokunulmazlığın var.
Baban Mafya falan olmalı.
Evet. Ben Baba'nın kızıyım.
Her ne ise, müdür sana çok göz yumuyor.
Bahsi yükseltmelisin.
Aslında, onun büyük zaafına odaklanmalıyız.
Aman Tanrım. Freddie ile fingirdemelisin.
Fingirdemek mi? Kulağa kötü geliyor.
Nedir o?
- Öpüşmek demek.
- Bayan Kingsley çok kızacak.
- Harriet da çok üzülecek.
- Bu iyi bir bonus.
- Freddie dansa gelecek.
- Harika.
Unutma, önemli olan yakalanman.
Pekala, bana şu dans hakkında bilgi verin.
Cumartesi gecesi yapılacak okul dansı.
Geleneksel olarak, kostüm giyilir.
Bu yılın teması Film Büyüsü.
Ama kostüm giyenler sadece
öğretmenler, moronlar ve Harriet oluyor.
Bence fantezi elbiseler giyelim.
Gerçekten fantezi.
Bu görevin çok dikkatli planlanması lazım.
- Kiki?
- Tamam.
Özgürlük Operasyonu, bölüm iki, adım bir.
Freddie'yi tavla.
Adım bir, alt bölüm A, rolüne uygun giyin.
Kiki, çok heyecanlı bir şeyi
fizik ödevine çevirdin.
İlk iş, şehre gidip
çok çekici kıyafetler alacağız.
Şöyle bir şey istiyorum "Zarif
"ama aynı anda son derece
sürtük ve müsait görünen."
Aslında zariflik kısmı olmasa da olur.
Yani anlaşılan,
amaç okul müdiresinin oğlunu tavlamak.
Senin numaranı yapacağım Rubes.
Kalçamı sallayıp kıkırdayacağım.
Hadi Poppy. Otobüsü kaçıracağız.
Oturumu kapatmayı unutma şapşal şey.
Herkes imza atsın.
Unutmayın, okulu temsil ediyorsunuz.
- Kendi ismini yaz. Hadi.
- Poppy Moore. Üzerindeki de nedir?
Şehre gidiyorsun,
Amsterdam'da fahişeliğe değil.
- Hemen değiştir.
- Başka bir şeyim yok.
O kıyafetin seni epey endişelendirmiş
olacağını düşündüm Matron.
Bu yüzden yolda kayıp kutusuna
bir göz attık.
- Öyle değil mi?
- Öyle.
Sana yakışacak.
Söz veriyorum.
Çok şirin.
Büyükannemin böyle bir köpeği vardı.
Poppy, bence kazağın çok havalı.
Hadi kızlar. Binin bakalım. Çabuk olun.
Yukarı çıkın.
İtmeyin. İtmeyin. Herkese yer var.
Hadi. İşte oldu.
- Hadi Poppy! Atla!
- Poppy! Atla!
Dezenfektanımı bulamıyorum!
Dezenfektanımı bulamıyorum!
- Yatakhanede bıraktın!
- Aman Tanrım, olamaz!
Tanrım, bakın.
- Merhaba.
- Selam.
İğrenç!
- Nereye gidiyoruz?
- Ev sevdiğimiz dükkana.
Kanser araştırması mı?
Kızlar, bir tedavi bulmayı çok isterim
ama kimyadan kaldığımı düşünürsek,
ne kadar yardımcı olurum bilmiyorum.
BA, ki "Bu arada" demektir,
- alışveriş yapacaktık.
- Araştırma yapmayacağız.
Burası yardım mağazası.
Para yardımlara gidiyor.
Bir an için korktum.
Çok tatlısınız ama dansta
gerçekten seksi görünmemiz gerekiyor.
- Yani, hadi Oxford Street'e gidelim.
- Anlaşılan coğrafyadan da kalmışsın.
Oxford Street Londra'da arkadaşım.
Buralarda sadece burası var.
- Josie, o koca sutyeni kafamdan al.
- Hayır!
- Hey Kate! Bu, Ascot'ta giyilir mi?
- Mükemmel.
Bu çok mu sıradan?
Hadi kızlar. Bu ciddi bir görev. Kıpırdayın.
Poppy, böyle bir şeye ne dersin? Elli pens.
İçinde biri ölmüş gibi görünüyor.
Yorkshire Terrier delisini tercih ederim.
Sen Budistsin, değil mi?
Bunu giysi reenkarnasyonu olarak düşün.
Tatlım, Buda bile bunları giymek istemezdi.
Yine de, sanırım her şey mümkün.
Hadi. Yapalım şu işi.
İnanılmaz. Marni'nin yeni sezonu.
Sofistike, zarif.
- Seksi mi?
- Tamam.
Bu kıyafetlere vintage deyip
etiketlerine üç sıfır ekleyebilseydik,
bunları cidden giyebilirdim.
Bunlar mükemmel.
Freddie Operasyonu tamamen yolunda.
Malibu anı.
Size öğrettiğim şeyi hatırlıyor musunuz?
- Kimiz biz?
- Kimiz biz?
Bence Penny Black'in değeri düşmüş.
Evet, savaş öncesinden kalma.
- Gerçekten çok aptallar.
- Aman Tanrım. Tom Cruise gelmiş.
Daha da bağırmak ister miydiniz?
Yardımınıza ihtiyacım var.
Benim de sırt ağdasına
ve Michael Buble'yle bir geceye
ihtiyacım var ama her istediğimiz olmuyor.
Trudy, kaşlarla ilgilen.
Yorkie hayranı. Yorkieler iyi köpeklerdir.
Benim de vardı. Wee Phillippe.
Bir porsuk tarafından vahşice öldürüldü.
- Kabaramayan sufle gibisin.
- Hiç sorma. Pekala.
Şu ekleme saçları çıkarmak ve
derinlemesine bir nemlendirme istiyorum.
Yanlara biraz sarı gölge atalım,
belki biraz da bal rengi olabilir.
Ben de İtfaiyeciler Adası'na gitmek istiyorum
ama galiba hayal kuruyorum, değil mi?
Yapabileceklerimiz şunlar.
- Sıkı bir perma.
- Hayır.
Buna ne dersin? Küt kesim. Hoş, değil mi?
- Hayır.
- Tamam. Ya bu?
Bir ananas.
- Hawaii.
- Hayır.
Biraz daha doğal bir şeye ne dersin?
- Doğal mı?
- Evet. Kendi saç rengin.
- Doğal olsun.
- Harika.
Tamam. Hanımlar, hadi şunu yapalım.
Şimdi, şuna, şuna, şuna ihtiyacımız olacak.
Hayır, ben... Bakma...
Bu benim değil. Hayır.
Hey anne. İki koyu çay lütfen bella, pronto!
Bana öyle bakma.
Yakışmadı.
Hazır mısın? Tamam.
- Et voilà.
- Vay canına. Teşekkür ederim.
Rica ederim canım.
Çok yoruldum.
Uzanıp bir portakal yiyeceğim.
- Çok şey görünüyorsun...
- İngiliz.
- Anneme benziyorum.
- O da güzel mi?
- Güzeldi. Çok.
- Özür dilerim. Patavatsızım ben.
- Tamam. İçki alma vakti. Fikri olan?
- Bana bırakın. Bir planım var.
Susan, yeni ofisinden memnun musun?
Hangisi daha beter bilmiyorum,
kocam mı yoksa işim mi?
Muhasebeden Keith beni deli ediyor.
Perşembe gününe kadar
o raporu masasında istiyor.
Rapor ne hakkında?
- İş.
- Ne?
Yarın halı almak ister misin?
Evet. Çocukları havuza bıraktıktan sonra.
Arabamla.
İki şişe Grizinski
ve bir şişe Donmatsa lütfen.
İki de yumurta çikolata lütfen.
Neden yumurta çikolata aldın aptal?
Neden sadece iki tane aldın Drippy?
Şimdi onları dörde bölmemiz lazım.
- Adam o ana dek bize inanıyordu.
- Evet, tabii.
Keith'in raporunun ne hakkında olduğunu
sormasaydın, belki. Poppy nerede?
- İyi misiniz?
- Çok kızgınım. Salak Drippy.
Biliyorum. Boş verin. Gidelim.
İçki ister misiniz? Kim ister? Hadi.
Merhaba, merhaba.
Adım Nellist. Roger Nellist.
DJ'lik yetkim var.
Vay canına, James Bond'a benziyorsun.
Meyveli pançı sevebileceğini düşündüm.
Karıştırılmış değil çalkalanmış alayım.
Neden dans etmiyorsunuz?
Herkes giyinmiş, sizi bekliyor.
Bay Nellist.
- Harriet geliyor.
- Harriet geliyor.
Doğru, evet, evet, evet.
Bay Darcy.
Varlığınızla onurlanmak
ne beklenmedik bir zevk.
- Selam.
- Bana ancak tamamen,
mükemmel şekilde, sonsuz mutluyken
Bayan Darcy diyebilirsiniz.
Tamam. Harika.
Freddie, benim.
Biliyorum Harriet.
Tamam Poppy, hadi Freddie'yi elde edelim.
Dudaklar, kalçalar, kalçalar ve popo.
- Selam.
- Merhaba bela. Saçını beğendim.
Sen ne yapıyorsun? Bu bir kostümlü parti,
cüce fahişeler toplantısı değil.
Çok üzgünüm.
Mükemmel göründüğünü söylemeliyim.
Harika bir Shrek olmuşsun.
Bu en sevdiğim şarkı. Hadi.
Evet, devam et Poppy.
Devam et kızım. Bu çok güzel.
- Hey, iyi misin?
- Çok tatlısın.
İyi mi? Ambulans çağırayım mı?
İstersen kusmana yardım edeyim.
Sarhoş gibi davranıyor.
Yatağa götürülmesi lazım.
- Bu şerefi Freddie'ye bahşettim.
- Gerçekten iğrençsin.
Bay Darcy öyle düşünmüyor.
Küçük bir sarsıntı geçirdi.
Biraz havaya ihtiyacı var.
- İyi fikir.
- Hadi.
Bir şeyler peşinde.
Onları izleyin. Bana rapor verin.
- Ne yapmaya çalışıyorsunuz Bayan Moore?
- "Korkarım ne yaptığımı
"izah edemem efendim
çünkü şu anda kendimde değilim."
- Dedi Alis Tırtıla.
- Haklısın. Nereden bildin?
Okul oyununda Alis rolündeydim.
Erkek okuluydu.
Hey.
Elde edilmesi zor çocuğu
oynamana gerek yok. Senden hoşlanıyorum.
Hey, hadi. Sakinleş.
Tamam. Kadın başrol oyuncusu,
erkek okulu, yakınlıktan hoşlanmıyorsun.
Gerçeği söyle. Eşcinsel misin?
Sadece İngiliz'im.
Ayık ve hassasım, sense, tatlı dostum,
fazla heyecanlısın ve kafanı çarptın.
Yarın okula dönüyorum
ama 18'inde geri geleceğim.
O zaman görüşmeye ne dersin?
- Tamam.
- Bir anlaşma yapalım.
Kafa karıştırıcı davranışlar yok.
Bu yönün güçlü sanırım.
Kalbimi kırmazsan
ben de kafanı karıştırmam.
Anlaştık.
Kahretsin. Edi'yle Büdü gelmiş.
Kızlarla yakınlaşmak,
senin de bildiğin gibi Freddie Kingsley,
- yasaktır.
- Poppy Moore içeri git. Derhal.
- Harriet'e anlat.
- Elçiye zeval olmaz,
sadece derimizi yüzer.
- Söylemeyelim.
- Söylemeyelim.
Aferin Kate.
Freddie Operasyonu yolunda mı?
Tanrı bilir. Harriet gelmedi,
yani Edi ile Büdü'nün
ona anlatıp anlatmamasına bağlı.
- Endişelenecek bir şey yok.
- Kesinlikle yok. Doğru.
Plan B'ye bir ek yapmamız gerekecek.
Buradan kurtulma yolumun kalmak isteme
sebebim olabilmesi ironik olmaz mı?
Yani, sebeplerinden biri olması.
Biri Al Gore'u arasın.
Sanırım buz kraliçesi eriyor.
Ne harika bir gece.
Sekiz çocuk gelip benimle konuştular.
Oradaki tüm aşıklar için.
Bu son şansınız. Son dans.
- Hadi.
- Hadi.
- Son dans millet! Hadi!
- Size söylemem gereken bir şey var.
Biliyoruz. Popona ağda yapıyorsun.
- Pek sayılmaz, ama bölgeye yaklaştın.
- O işi yapmadın, değil mi?
Hayır. Evde bunu itiraf edemezdim
o yüzden yalan söyledim, rahibe gibiyim.
Manastıra hoş geldin.
Ben melekleri seviyorum
Hadi kızlar. Bugün kaybedersek,
şampiyonaya yine veda edeceğiz.
Belki bana dün geceyi
açıklamak istersiniz. Kate?
Özür dilerim. Biraz fazla kaptırdık.
Anladığım kadarıyla,
kendi kusmuğunun içinde yatan Drippy'yi
Bay Nellist
ve Bayan Rees-Withers taşımışlar.
Aslında o Kate'in kusmuğuydu, ben sadece
içinde yatıyordum Bayan Kingsley.
Daha düzgün davranmanızı beklerdim.
Abbey Mount'ta hangi değerlere
önem verdiğimizi biliyorsunuz.
Sana gelince Poppy,
sonunda arkadaş edindiğine
sevinsem mi, yoksa onları da
yoldan çıkardığına kızsam mı bilemiyorum.
Çıkabilirsiniz.
Siz kalın Bayan Moore.
Sana yardım edeceğime dair
babana söz verdim,
ama dürüst olacağım,
bunu çok zorlaştırıyorsun.
Sen çok daha zeki ve iyisin Poppy.
Neden kendine bir şans vermiyorsun? Dene.
Bir şeyde gayret göster.
Babana kendini ispatla.
Çünkü dün gece
yarattığın kıyafetlere bakınca
aklına koyduğunu başardığın anlaşılıyor.
Kendine olan inancını kaybetme.
Çünkü ben sana olan inancımı kaybetmedim.
Baban da öyle.
Şimdi gidebilirsin.
Gerçekten hasta hissediyorum.
- Ne istiyormuş?
- Hiçbir şey. İyi bir spa adresi istedi.
EVSAHİBİ 0
KONUK 0
EVSAHİBİ 0
KONUK 1
Hadi çocuklar.
Tanrım, çok berbat hissediyorum.
Galiba kusacağım. Ciddiyim Poppy,
yerime oyuna girmen gerek.
- Sadece yedi dakika kaldı.
- Vay!
- Yerime Poppy girebilir.
- Merak etmeyin Bayan Rees-Withers.
Bir oyuncu eksik oynarız.
Tecrübesiz birini oynatmaktan iyidir.
- Alınma.
- Alınmadım zaten.
Ama beni takımında oynatmamayı
ne kadar istediğini görünce,
kesinlikle oynayacağım.
Kovaya.
Josie kanatta! Poppy açıl!
Pekala. Vay canına, tamam.
Topun Barneys'teki ayak numarama uygun
son çift Manolo olduğunu düşüneyim.
Tamam.
Had topu yakalayalım. Savunma. Evet.
Gözler topta. Josie hadi.
Gözler topta. Aman Tanrım.
Tamam. Josie yardım et!
Poppy, üstünden geçirip topu al!
Evet! Devam et arkadaşım.
Çak o topu. Golü görüyorsun Josie.
Odaklan, odaklan. Golü görüyor musun?
Aferin!
Nihayet, Berlin Duvarı'nın yıkılması kadar
şaşırtıcı bir haber,
18 yaş altı lakros takımımız
1976'dan beri ilk kez eyalet şampiyonasında
ikinci tura yükseldi.
Ek çalışmalara kayıt için Harriet'e...
Özür dilerim. Hayır, Poppy Moore'a
başvurmanız gerekiyor.
Pekala millet. Kendinize gol kankası seçin.
Bundan sonra "Yapacağım" diyeceksiniz,
"Yapmak istiyorum" değil.
Birbirimize kanka demek zorundaysak,
kusmak isteyeceğim.
Kes sesini. Başlat.
Saldırgan bir tarzımız olacak.
Hadi, hadi! Sürünün, sürünün!
O kim, Kiki mi? Kiki!
Yakala! Bu iyi. Yakala, kepçele!
Pasla, pasla. Hadi, daha hızlı, daha hızlı!
Bu çok komik.
Hadi, daha ciddi oynayın, bari deneyin.
Ne yapacağınızı söyleyin. "Bende."
"Yakaladım." "Top sende."
- Hadi Josie.
- Josie çok iyisin.
- Josie...
- Pasla!
Abbey Mount - Bodley Manor
Devam et Kate! Devam et! Şut!
Cumartesi günü Bodley kızlarını 5-2 yenen
18 yaş altı Lakros takımımızı
bir kez daha tebrik ediyoruz. Aferin.
Hadi çocuklar!
Kalkın ve beraber hareket edin.
Hadi, daha hızlı Kiki.
Hadi, hadi. Bu ne böyle?
Abbey Mount - Oxley
Çeyrek Final
Koş! Koş! Hadi Josie!
Hadi. Daha hızlı, daha hızlı!
Abbey Mount - Our Lady
Yarı Final
- Josie hadi! Evet!
- Kiki! Koş, senin topun!
- Şut Kiki, şut!
- Günün haberi,
Abbey Mount lakros şampiyonasında
finale ulaştı.
Sevgili Ruby, bugün müdirenin oğlu
Freddie'yle büyük randevum var.
Bana şans dile, buradan kurtulabilirim.
Sevgilin dışarıda seni bekliyor.
Ama unutma,
birilerinin sizi yakalaması lazım.
- Bu yüzden okul yakınlarında ol, iyi şanslar.
- Sağ ol. Dilimi ısıracağım.
Freddie Kingsley. Ben yarı çıplak veya
delirmiş halde değilken görüşmek ne güzel.
Ne olacağı belli olmaz.
Biraz hayal kırıklığına uğradığımı
söylersem ayıp eder miyim?
- Hadi gel bela. Yola düşelim.
- Hey, ben okul bahçesinde
romantik bir gezinti yaparız diye
düşünmüştüm.
Yakalanmak için mi? Sen aklını mı kaçırdın?
Bana eski kafalı diyebilirsin
ama ben yaşamayı severim.
Araba kullanabildiğini söylemiştin.
Aptal arabanın çalışmaması
benim suçum değil.
- Vites değiştirmeyi düşündün mü hiç?
- O arabanın görevi.
Buradan sağa dön.
- Bu ülkede soldan gideriz.
- Neyse ne.
Ben de her şeyi uçurumdan aşağı attım.
Babam, Drippy'nin deyişiyle, kafayı yedi.
Drippy deli olduğumu söyledi
ama Kate dedi ki, yerimde olsa
o da aynısını yaparmış.
Çok konuştuğum için özür dilerim.
İstediğin zaman susmamı söyleyebilirsin.
Hatırlat da ters tarafına denk gelmeyeyim.
Ama bence senin ters tarafın yok.
- AI bakalım bela.
- Ekmekle patates kızartması, ödülüm bu mu?
Hayatına başka bir katkım olmayacaksa,
bari bana patates kızartmalı sandviç yapma
şerefini bahşet.
İşte oldu.
Biraz yağlı ama sevdim.
Bu en güzel randevularımdan biri...
Aslında en güzel randevum.
Sende farklı bir şey var Poppy Moore.
Seninle beraberken çok heyecanlanıyorum.
Debriyaj.
Çocuklar. Bilin ne oldu?
Asla inanmayacaksınız.
- Ne oldu?
- "Sevgili Ruby,
"buradaki salakların ne kadar geri zekalı
olduklarına inanamazsın.
"Mani-pediyi
Latince bir hitap sanan çirkin zavallılar.
"Bu köylü salaklardan tiksiniyorum
"ama buradan kurtulmama yardım etmeleri
için onlardan biri gibi davranmalıyım.
"Atılmayı denedim
ama tek başıma başaramadım.
"Ama öyle salaklar ki asla anlamayacaklar.
"Dönem sonunda
bu tımarhaneden kurtulmuş olacağım."
Bunu ben yazmadım.
Zavallı kısmı dışındakileri ben yazmadım.
- Ama o da haftalar önceydi.
- Bunun tarihi bugün.
Senin e-posta adresinden yollanmış.
- Onu nereden buldunuz?
- Kapıya tutturulmuştu.
Seni iğrenç inek.
Yapmayın çocuklar.
- Bana inanmalısınız.
- Unut gitsin, tamam mı?
- Bunu neden yaptın?
- Bunu benim yazdığıma inanamazsınız.
Sadece buradaki hayatını
daha mutlu yapmaya çalışıyorduk Poppy.
Arkadaş olduğumuzu sanmıştım.
Tek yapmam gereken
müdirenin oğluyla takılmak,
ondan sonra beni okuldan atacakları kesin.
Salak bir İngiliz.
Oldukça kaba saba ama kolay bir hedef.
En fazla bir hafta içinde atılırım.
Açıklayabilirim.
Lütfen, seninle konuşmam gerek.
Şu an olmaz.
Limuzin beş dakika içinde burada olacak,
benimse giyecek bir şeyim yok.
- Nereye gidiyorsun?
- Nick'in evine.
Jimmy Choo'lar olmaz.
Tanrı aşkına, onlar uymaz.
Rubes, tavsiyeye ihtiyacım var.
Çok kötü bir şey oldu.
Kahretsin. Kıyafet acil durumu var.
Gitmeliyim. En kısa zamanda görüşürüz.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni.
Pardon Roddy. Ondan kurtulamadım.
Ne diyordum?
- Roddy? Canım?
- Hayır Ruby. Hala buradayım. Canım.
Kahretsin.
Kahretsin.
Kate. Kate, çabuk. Uyan.
- Ne var?
- Yanlışlıkla oldu.
Kazaydı. Söndürdüğümü sanmıştım.
Durdurduğumu sanmıştım.
Ne olduğunu bilmiyorum.
Kimseye zarar vermek istemedim.
- Tanrım, Poppy. Sen bir psikopatsın.
- Yayılmadan herkesi kaldırmama yardım et.
Josie. Josie uyan. Josie yangın var. Uyan.
Yangın var! Yangın var, herkes uyansın!
Yangın var! Gerçek yangın! Kalkın!
Uyanın, yangın var.
Tatbikat değil. Herkes kalksın.
Hadi tatlım kalk.
Bu bir yangın, tatbikat değil.
- Josie...
- Hayır, kalkmayacağım...
Kalk, yanıyoruz!
Gerçekten yangın var!
Lütfen, herkes kalksın!
- Phoebe Faircloff.
- Burada.
- Susan Casey.
- Burada.
Çıkarın beni! Çıkarın beni!
- Üç numaralı tankın basıncını kontrol edin.
- Charlie, en öne geç.
- Daisy Bevin?
- Burada.
- Seni duyamıyorum Daisy.
- Burada.
Jennifer Logan.
Jennifer? Drippy'yi gören oldu mu?
Hadi kızlar! Drippy'yi en son gören kimdi?
Dondurucu. Drippy dondurucuda!
Poppy geri gel.
- Yaklaşmayın kızlar.
- Onu durdurun!
Drippy! Drippy!
Drippy!
Ne oluyor?
Sen çok aptal, çok cesur bir kızsın.
Pekala, hemen ambulansa.
Aman Tanrım.
- Ne olmuş olabilir?
- Henüz bilmiyorum.
Şanslıyız, çok daha beter olabilirdi.
- Aferin Poppy.
- Bizi kurtardın. Harikaydın.
- Hey. Sanırım bu senin.
- Teşekkür ederim.
- Onu öldürebilirdin, farkında mısın?
- Sağ ol. Aferin. Sağ ol Poppy.
- Hepimizi öldürebilirdin.
- Böyle bir niyetim yoktu.
Söndürdüğümü sanmıştım. Yemin ederim.
Anlamıyorum. Ayak sesleri duydum,
sonra da yangını söndürdüm.
Olanlardan ötürü çok üzgündüm,
keşke yapmasaydım.
Bence de keşke yapmasaydın.
Buradaki biri dün akşam
neler olduğunu iyi biliyor.
Bu yangının bir kaza olmadığını biliyoruz.
Yapan sahiplenirse,
resmi şikayette bulunulmayacak.
Aksi durumda, yerel yetkililere bildirilecek.
Suçunuzu itiraf etmek için
gün sonuna dek vaktiniz var.
Sevgili Freddie, üzgün olduğumu
söylemeye nasıl başlayayım?
Sen iyi, dürüst ve gerçeksin,
bense tam tersiyim.
Ama öğreniyorum.
Bu yüzden doğru şeyi yapacağım.
Buradan ayrılmam gerekirse,
bilmeni istiyorum ki,
o e-postayı ben yazmadım.
Bir an için, evet,
benim buradan çıkış biletimdin.
Ama sonra seni tanımaya başladım.
Daha önce kimseye karşı böyle hissetmiştim,
bunu bilmeni istiyorum.
Girin.
Senin için ne yapabilirim Poppy?
Yangını başlatmak için bunu kullandım.
Bir kazaydı, söndürdüğümü sanmıştım.
Ama sanırım söndürememişim.
Ah Poppy.
Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun,
değil mi?
- Atılacak mıyım?
- Onur Mahkemesi karar verecek
ama sanırım şu aşamada bunun sadece
bir formalite olduğunun farkındasındır.
Garip olan şu,
gerçekten iyi bir öğrenci olmaya uğraştım.
Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
Çok üzgünüm.
Ben de çok üzgünüm Poppy.
Bunu benim için Freddie'ye
verebilir misiniz?
Ona benim yaptığımı söyledim.
Onur Mahkemesi'ne çıkacağım,
sonra da buradan gideceğim.
Bu senin için.
Aferin. Sonunda istediğini elde ettin.
Çok mutlu olmalısın.
- Daha mutsuz olamazdım.
- Lütfen. Rol yapmayı bırak.
Anne?
- Selam, ben de seni arıyordum.
- Merhaba.
- Demek anlaşmamızı bozdun.
- Ne anlaşması?
- Hani kafamı karıştırmayacaktın.
- Evet.
Ama sen de kalbimi kırdın.
Hey. Yapma.
Peki ya bir ders yoksa? Ya da öyle der Alis.
Sanırım tavşan deliğinden düştüm
ve onu buldum.
Bak.
- Tıpkı sana benziyor.
- Evet. O benim annemdi.
Bu okula gitmiş. Haberim bile yoktu.
Sanırım yaptıklarımla
yüzleşme zamanı geldi.
Josie, ben asla yanılmam.
Ne zaman yanıldım?
Matematik müsabakasında yanılmıştın.
Hey! İtiraf etti.
Bu akşamüzeri Onur Mahkemesi'ne çıkacak.
- Çok cesurca.
- Ve aptalca.
Çünkü bakın ne öğrendim.
Büyük bir pişmanlık ve üzüntüyle
Onur Mahkemesi'ni toplanmaya çağırdık.
E-postalar sabah 11.40'da yollanmış.
Ama Drippy'ye göre,
Poppy bilgisayar odasını
11.00'i birkaç dakika geçe terk etmiş.
Sabah 11.00'de çikolatamı yiyip
Freddie'nin beklediğini söylemeye gittim.
Hemen çıktı.
O gün başka kimin bilgisayara girdiğini
öğrenmek için
kök dosyasının tuş vuruş sırasına eriştim.
- Bilin bakalım diğer kişi kimmiş?
- Kim?
Bu gururlu kurumun anısını
yaşatacak şekilde,
o kader gecesinde neler olduğunu tarafsız
ve sakince ortaya çıkarmak
bundan böyle bizim görevimizdir.
Düşündüm de, Poppy asla "dönem" demez.
Samosa falan der.
- "Sömestr."
- Neyse. Ne olduğunu öğrenmek için,
günlüğüne cuma günü yazdıklarına
göz attım.
- Bunu yapma.
- Sus da dinle.
"Sanırım, derin nefes, onları yıllardır
tanıdığım eski arkadaşlarım gibi seviyorum.
"Bana "iğrenç" veya "herbal" gibi
sözler söylettiler.
"Bu da delilik, onlardan biri olmasaydım
sanırım onlardan nefret ederdim.
"Ama artık onlardan biri
olmaktan memnunum."
Bazı rezil imla hatalarına rağmen,
yine de o e-postadan daha gerçek gibi,
ne dersiniz?
Şimdi de okuldan atılacak.
Göreviniz
şeytani güçlerin amaçlarını anlayıp...
Harriet? Sana Onur Mahkemesi'nin
kişisel şov yapılacak bir yer olmadığını
ve karara varılmadan önce
Poppy'nin kendini savunmak için
konuşma hakkı olduğunu anımsatırım.
Teşekkür ederim Bayan Kingsley.
Kendimi veya yaptıklarımı savunmaya
çalışarak kimseyi aşağılamayacağım.
Sanırım her şeyi
berbat ettiğimi söyleyebilirim.
Binlerce kez özür diliyorum.
Ama aynı zamanda hepinize minnettarım.
Bu okuldan atılmak için çok uğraştım,
ama şimdi kalmayı
ne kadar istediğimi anlıyorum.
Burada bulunurken çok şey öğrendim.
Sizlerle beraber olarak.
Bir zamanlar burada
öğrenci olduğunu öğrendiğim
annemle bir anlamda beraber olarak.
Beş yıldır yüreğimde bir boşluk vardı,
burada yavaşça iyileşmeye başladı.
Kaliforniyalı bir kız gibi görünebilirim
ama kalbimde bir Abbey Mount kızı
olduğumu keşfettim.
İtiraz ediyorum! Kabul edildi.
Mahkeme biraz önceki beyanı
dikkate almayacaktır,
artık işimize başlayabiliriz.
Bize kendi sözlerinizle
bahsi geçen gece nerede olduğunuzu...
Söyler misin Harriet,
kimin sözlerini kullanacağını sanıyorsun?
- Bırak bunu ben yapayım.
- Tamam. Kabul edildi.
Poppy, yangın gecesi
aşçının oturma odasında mıydın?
Evet, oradaydım.
- Orada olmak için izin almış mıydın?
- Hayır. Almamıştım.
- Sessizlik lütfen. Mahkemede sessiz olun.
- Bir yangın çıkarmak niyetinde miydin?
- Pek sayılmaz.
- İtiraz ediyorum!
- Sanık evet mi hayır mı diyor?
- Harriet.
Hayır diyorum,
yangın çıkarmak niyetinde değildim.
- Yanında başka kimse var mıydı?
- Bildiğim kadarıyla yoktu.
Ben vardım.
Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
Ben vardım.
- Ben vardım.
- Ben vardım.
İtiraz ediyorum! Durun! Düzen sağlansın!
- Ben vardım.
- Kesin şunu!
- Hadi.
- Ben vardım.
Bu çok saçma! Siz ne yapıyorsunuz?
Yalan söylüyorsunuz.
- Yalan söylüyorlar Bayan Kingsley.
- Harriet, yeniliyorsun kaltak.
Bu bir komplo.
O sınıftaki herkesi atamazsınız,
- bunu biliyorlar.
- Sessiz ol Harriet! Herkes otursun.
Bu çok açık bir dava. Okuldan atılmalı.
O kız okulu yaktı, hepimizin
değerli hayatlarını tehlikeye attı.
Oraya gitti, çakmağı hazırdı,
her yeri yakıp kül etmeye çalıştı.
- Çakmak mı?
- Müdahale etme Jane.
- Mahkeme protokolüne saygı göster.
- Ne çakmağı Harriet?
Tanrım, Charlotte,
ne kadar anlayışsız olabilirsin?
Şu komik "LA'i seviyorum" çakmağı tabii.
Onu orada bırakmış.
İyi de bunu nereden biliyorsun Harriet?
Kimse çakmaktan bahsetmemişti.
Ne? Evet, ettiler.
- İtiraz ediyorum.
- Harriet, bahsetmediler.
Jane'in sorusuna katılıyorum Harriet.
O çakmağı nereden biliyordun?
Şey, ben...
Kimse onu görmeden
Freddie çakmağı bulmuş.
Bunu nasıl bilebilirsin eğer...
Eğer orada değilsen?
Bu çok saçma.
Burada oturup bu saçmalıkları dinlemek...
Yangını söndürmüştüm.
Ayak sesleri duydum. Demek sendin.
Aman Tanrım.
Yangını tekrar başlattın, değil mi?
- Harriet, bu doğru mu?
- Elbette değil.
Şimdi anlaşılıyor. Biliyordum.
Sanırım ben masumum.
- Biz de öyle düşünüyoruz.
- Değilsin!
Seni iğrenç kaltak!
Bu okulu altüst ettin. Her şeyi mahvettin.
Yangını sen başlattın.
Ben sadece senin başlattığın şeyi bitirdim!
Harriet? Ofisime git, hemen.
Tamam, gösteri zamanı.
Hadi şu takıma gününü gösterelim.
Yapabilirsiniz.
Bastır Abbey Mount!
Hadi kızlar!
Al onu. Hadi!
Hadi çocuklar. Hala kazanabiliriz. Dayanın.
Yakaladın!
- Bayan Kingsley?
- Bay Moore, yetiştiniz.
- Evet, öyle.
- Lütfen oturun.
- Çok şey kaçırdım mı?
- Hiçbir şey kaçırmadınız.
- Poppy nerede?
- İşte orada.
Annesinin tıpkısı, değil mi?
Kesinlikle öyle.
Hadi Abbey Mount! Çıkarın oradan. Hadi.
Hadi Abbey Mount. Başlayalım!
İki, dört, altı, sekiz
Stowe kızları harikadır.
Bilmiyorum. Cidden çaba gösteriyorsunuz.
Bu harika, harika, harika.
İki sıfır kazanıyoruz. Hiç top alamıyorlar.
Pekala hanımlar.
Yapılacak tek bir şey kaldı. Hadi gidelim.
Kimiz biz?
- Abbey Mount!
- Abbey Mount!
Kimiz biz?
- Abbey Mount!
- Abbey Mount!
Neyiz biz?
11 yaşında yatılı öğrenci kabul eden
önde gelen bir kız okuluyuz.
Yanlış! Bizler kazananlarız!
- Hadi!
- Pas ver Poppy!
Çok iyi kızlar. Aferin.
- Abbey Mount.
- Abbey Mount.
Poppy'ye pas ver, çabuk.
Hadi Poppy.
Bu son şansımız. Puan alalım!
Kiki!
Drippy!
Neden bana pas verdin? Tanrım.
Tamam. Biri bana yardım etsin.
Neredesiniz? Kime pas vereyim?
Jane! Jane! Neredesin?
- Evet!
- Başardılar, başardılar! Evet!
Yapabileceğini söylemiştim.
Sana söylemiştim.
Poppy.
Baba? Babam! Benim babam!
Burada ne işin var?
Bayan Kingsley aradı.
Anneni öğrendiğini söyledi.
Bana niye söylemedin baba?
Özür dilerim Poppy.
Seni üzeceğini düşünmüştüm.
Başka bir hava teneffüs etmen
gerektiğini biliyordum gerçi.
Doğru şeyi yapmış mıyım?
Yapmışsın. Annemin lakros takımının
kaptanı olduğunu biliyor muydun?
Evet.
Şu anda seninle
çok gurur duyduğunu da biliyorum.
Ben de gurur duyuyorum.
Baba, biraz daha gayret göster.
- Harriet. Bunu unuttun galiba.
- Harriet. Bunu unuttun galiba.
Zannedersem.
Anneciğim!
Kimiz biz?
ÇOK HOŞ!
Yangın!
MALİBU'LU KALTAKLARA
HOŞ GELDİNİZ
Çok IÜDA.
SEKSİ
- Ruby kim?
- Hiç kimse.
Eskiden tanıdığım iğrenç bir inek.
- Yapamam.
- Asla olmaz!
Siz aklınızı kaçırmışsınız.
- Hazır mısınız?
- Hayır.
Bir.
- İki, üç.
- İki, üç.
Turkish