Tip:
Highlight text to annotate it
X
BROWN MALİKANESİ HARAP OLDU
Ekim ayı, envanter ayıdır.
Bu günlerde Statler Toyota,
tüm 1985 model Toyotalarda...
yılın en iyi fiyatlarını veriyor.
Hill Valley'de daha iyi servis ile...
bu fiyata, daha iyi bir araba bulamazsınız.
Senato'da bugün oylama yapılması bekleniyor.
Başka bir haberde,
Pasifik Nükleer Araştırma Tesisi görevlileri...
iki hafta önce depolarından kaybolan
plütonyumun...
aslında çalındığı söylentisini yalanladılar.
Bir Libya terörist örgütü
bu hırsızlık olayını üstlendi.
Ancak yetkililer olayı,
basit bir hesap hatasına bağlıyor.
Olayı soruşturan FBI ise
hiçbir yorum yapmadı.
Doktor?
Doktor?
Evde kimse yok mu?
Einstein, gel buraya oğlum.
Neler oluyor? Tanrım!
Aman Allahım!
Bu iğrenç bir şey.
DİKKATLİ TUTUN - PLÜTONYUM
SÜRÜCÜ AYARI
ANA GÜÇ
ANA SÜRÜCÜ
AŞIRI HIZ DÜZENİ
ALETLER VEYA MİKROFON
Rock'n' roll.
- Evet?
- Marty, sen misin?
Doktor, neredesin?
Çok şükür seni buldum.
Bu gece, İkiz Çamlar'da 1.15'de buluşalım.
Önemli bir gelişme oldu.
Desteğine ihtiyacım var.
Gece 1.15'de mi? Doktor, neler oluyor?
- Bütün hafta nerelerdeydin?
- Çalışıyordum.
- Einstein seninle mi?
- Evet, yanımda.
Cihazların bütün hafta açık kalmış.
Cihazlarım. Bu bana bir şey hatırlattı Marty.
Amplifikatöre sakın bağlanma.
Aşırı yüklenme olasılığı var.
Oldu. Aklımda tutarım.
Tamam. Bu gece görüşürüz. Unutma.
- 01.15, İkiz Çamlar Alışveriş Merkezi.
- Tamam.
- Çalan saatler benim mi?
- Evet, saat sekiz.
Mükemmel! Deneyim işe yaradı!
Hepsi tam olarak 25 dakika geri kalmış!
Bir dakika bekle Doktor.
Bana saatin 8.25 olduğunu mu söylüyorsun?
- Aynen öyle.
- Kahretsin!
Okula geç kaldım.
HILL VALLEY LİSESİ
- Jennifer.
- Marty, Strickland seni arıyor.
Yakalanırsan,
bu aldığın dördüncü geç kağıdı olacak.
Tamam, hadi. Sanırım güvendeyiz.
Bu sefer benim hatam değildi.
Doktor tüm saatleri 25 dakika geri almış.
Doktor mu?
Bundan, hala Dr. Emmett Brown ile
takıldığını mı çıkarmalıyım McFly?
Uyarı aldınız Bayan Parker.
Siz de McFly. Sanırım bu dördüncü oluyor.
Size küçük bir tavsiyede bulunayım genç adam.
Şu Dr. Brown denilen adam tehlikeli.
O tam bir kaçık.
Onunla takılmaya devam edersen,
başın derde girer.
Evet efendim.
Sende gerçek bir davranış bozukluğu var.
Sen haylaz bir adamsın.
Bana burada okuyan babanı hatırlatıyorsun.
O da senin gibi haylazdı.
Artık gidebilir miyim Bay Strickland?
Grubun bugün derslerden sonra
dans partisi için seçmelere katılacak.
Boşuna uğraşma, hiç şansın yok.
Aynen baban gibisin.
Hill Valley tarihinde
hiçbir McFly başarı gösteremedi.
Evet, ama tarih değişecek.
Sıradakiler lütfen.
SEÇMELER - GRUPLARIN SAVAŞI
Tamam.
Grubumuzun adı Pinheads.
Bir, iki, üç.
Tamam, bu kadar yeter. Teşekkürler çocuklar.
Çocuklar, kesin şunu.
Korkarım biraz fazla gürültücüsünüz.
Sıradakiler lütfen.
Sıradaki grup lütfen.
Belediye Başkanı Goldie Wilson'ı tekrar seçin.
Gelişim onun göbekadıdır.
"Çok gürültücü." İnanamıyorum.
Asla birilerinin önünde
çalma şansımız olamayacak.
Marty, bir kez reddedilmek
dünyanın sonu değil ki.
Müzikte yetenekli olduğumu düşünmüyorum.
Ama gerçekten iyisin. Deneme kaydın da harika.
Onu bir kayıt stüdyosuna göndermelisin.
- Doktor da öyle söylüyor.
- Biliyorum.
Eğer gerçekten inanırsan, her şeyi başarabilirsin.
İyi bir tavsiye.
Tamam. Ya kaydı gönderdiğimde beğenmezlerse?
Ya iyi olmadığımı söylerlerse?
Ya "Senin geleceğin yok" derlerse?
Bu şekilde geri çevrilmeyi kabullenemem.
Babam gibi konuşmaya başladım.
- O kötü değil.
- Saat Kulesi'ni kurtarın.
Yarın gece arabasını ödünç almana izin verecek.
Şu 4x4 jipe bir bak.
- Müthiş bir şey.
- Geri gel.
Bir gün Jennifer.
O jip ile göl kenarına gitmek harika olmaz mıydı?
Arkaya iki tane uyku tulumu atacaksın.
Yıldızların altında uzanacaksın.
- Kes şunu.
- Neyi?
Annen yarın gece ne yapacağını biliyor mu?
Hayır, şaka yapıyorsun herhalde.
Arkadaşlarımla kamp yapacağımı sanıyor.
Annem seninle geleceğimi bilse çok öfkelenir.
Gençken asla böyle şeyler yapmadığına dair...
vaaz vermeye başlar.
Onun bir rahibe olarak doğduğunu
düşünüyorum.
Sadece saygınlığını korumanı istiyor.
Bunu becerdiği söylenemez.
Korkunç.
Saat Kulesi'ni kurtarın.
Belediye Başkanı Wilson,
saati değiştirmek için bir girişim başlattı.
Otuz sene önce Saat Kulesi'ne bir yıldırım
düştüğünden beri saat çalışmıyor.
Bizler, Hill Valley Koruma Derneği olarak,
tarihimizin anısına...
bu şekilde kalması gerektiğini düşünüyoruz.
- Buyurun, 25 sent.
- Teşekkür ederim.
El ilanı almayı unutmayın.
Saat Kulesi'ni kurtarın.
Nerede kalmıştık?
- Tam burada.
- Jennifer!
Bu babam. Gitmeliyim.
- Bu gece seni ararım.
- Büyükannemde olacağım.
Sana numarasını vereyim.
Hoşçakal.
Seni seviyorum! 5554823
SAAT KULESİ'Nİ KURTARIN
LYON VİLLALARI
Bravo, Tango, Delta 6, 2, 9.
Bir taşıt çekilmektedir. Birimler, cevap verin.
Harika. İşte bu harika.
Arabanı ödünç verirken
bir sorunu olduğunu...
söylememiş olmana inanamıyorum.
Ölebilirdim.
Bak Biff, ben arabayı kullanırken...
bir sorunu olduğunu hiç fark etmemiştim.
Selam evlat.
Kör müsün McFly?
Bu kazayı başka nasıl açıklayabilirsin?
Biff, sigortanın...
hasarı karşılayacağını varsayabilir miyim?
Benim sigortam mı? O senin araban.
Senin sigortan ödemek zorunda.
Bunun için kim ödeme yapacak?
Araba bana çarptığında üstüme bira döküldü.
Temizlik masrafını kim ödeyecek?
Peki raporlarım nerede?
Onları henüz bitiremedim fakat
öyle sanıyorum ki zamanında...
Merhaba. Evde kimse yok mu?
Düşün McFly. Düşün!
Tekrar yazdırmam için
zamana ihtiyacım var.
Raporlarımı senin el yazın ile sunarsam
neler olabileceğini düşünebiliyor musun?
Kovulurum.
Bunun olmasını istemezsin, değil mi?
- Değil mi?
- Tabii ki hayır.
Bunun olmasını istemem.
Bak şimdi. Raporları bu akşam bitirip...
yarın ilk iş olarak sana bırakırım.
Çok erken olmasın. Cumartesileri uyurum.
Ayakkabının bağı çözülmüş.
Bu kadar saf olma McFly.
Burası iyi bir düzene sokulmalı.
Arabanı evinin önüne çektirdim...
bunun karşılığı sadece bu bira mı?
Neye bakıyorsun, mankafa?
Annene benden selam söyle.
Ne diyeceğini biliyorum evlat...
ve bunda haklısın.
Çok haklısın.
Fakat...
Biff benim amirim...
ve korkarım, ona karşı koyma konusunda
pek başarılı değilim.
Araba ne olacak baba?
Yani, arabayı o mahvetti. Onu hurda etmiş.
O arabaya yarın ihtiyacım var, baba.
Bu benim için ne kadar önemliydi,
farkında mısın?
Biliyorum ve tek söyleyebileceğim, ben...
Üzgünüm.
İnan bana Marty, böylesi...
yaşanan sinir harbi ve baş ağrıları için...
kaygı duymaktan daha iyidir.
Kesinlikle haklı. İhtiyacın olan son şey baş ağrısı.
Çocuklar, pastayı kendi kendimize
yemek zorundayız.
Amcanız Joey yine şartlı tahliye olamadı.
EVE HOŞGELDİN JOEY AMCA
Hepiniz ona birkaç satır yazsaydınız iyi olurdu.
"Hapishane Kuşu" Joey amcaya mı?
O, senin kardeşin anne.
Evet. Hapishanede bir amcanın olması
çok utanç verici.
Çocuklar, hepimiz hayatta hata yapabiliriz.
Kahretsin. Geç kaldım.
David, söylediklerine dikkat et!
Buraya gel de,
çıkmadan önce annene bir öpücük ver.
Yapma anne. Çabuk ol. Otobüsümü kaçıracağım.
Sonra görüşürüz baba.
Yağını değiştirmenin zamanı gelmiş.
Marty.
Ben senin telesekreterin değilim.
Sen dışarıda arabaya surat asarken...
Jennifer Parker iki kere aradı.
Ondan hoşlanmıyorum.
Bir oğlanı arayan bir kız bela arıyor demektir.
Anne. Bir oğlanı aramanın yanlış bir tarafı yok.
Bence korkunç bir şey.
Kızlar oğlanların peşine düşmüş.
Ben senin yaşındayken,
ne bir erkeğin peşine düştüm, ne aradım...
ne de park etmiş bir arabada bir oğlanla oturdum.
Peki, biriyle başka türlü nasıl tanışabilirim ki?
Birden karşına çıkacaktır.
Baban ile karşılaşmam gibi.
O kadar saçmaymış ki.
Büyükbabam ona araba ile çarpmış.
Olacağı varmış.
Neyse...
eğer büyükbaban ona çarpmasaydı
hiçbiriniz doğmuş olmazdınız.
Tabii, doğru.
Anlamadığım şey,
babamın yolun ortasında ne yaptığı?
Ne yapıyordun George? Kuş gözlemi mi?
Efendim Lorraine? Ne?
Her neyse, büyükbaban ona araba ile çarptı...
ve sonra onu eve getirdi.
Öyle çaresiz görünüyordu ki.
Kaybolmuş bir köpek yavrusu gibiydi.
Sonra ona aşık oldum.
Evet anne, biliyoruz.
Bu hikayeyi milyonlarca kez dinledik.
Onun için üzüldün.
Onunla, Deniz Altındaki Balık
dans partisine gitmeye karar verdin.
Hayır. Adı, Deniz Altındaki Büyü dans partisiydi.
İlk buluşmamızdı. Hiçbir zaman unutmayacağım.
Hatırlar mısın George?
Büyük fırtınanın koptuğu geceydi.
Baban beni ilk defa o dans pistinde öpmüştü.
O andan itibaren...
hayatımın geri kalan kısmını
onunla geçireceğimi anladım.
Selam.
- Marty, uyuyakaldın, değil mi?
- Doktor.
Hayır. Hayır, saçmalama.
Dinle, bu çok önemli.
Video kameramı unuttum.
Buraya gelirken evime uğrayıp alabilir misin?
Olur. Çıkıyorum.
İKİZ ÇAMLAR ALIŞVERİŞ MERKEZİ - 01.15
Einstein! Doktor nerede oğlum?
Doktor!
- Marty. Yetiştin!
- Evet.
Hayatım boyunca beklemiş olduğum
son deneyime hoşgeldin.
Bu bir DeLorean...
Tüm sorularını yanıtlayacağım.
Kaydı başlat ve çekime başlayalım.
- Bu Devo grubunun giysisi değil mi?
- Boşver şimdi bunu.
- Şimdi olmaz.
- Hazırım.
İyi akşamlar. Ben Dr. Emmett Brown.
Şu anda İkiz Çamlar'ın park alanındayım.
Bugün 26 ekim 1985,
günlerden cumartesi, saat 01.18.
Bu, bir numaralı zaman atlaması deneyi.
Haydi Einie. Gir içeri.
Gir bakalım. Otur.
Emniyet kemerini tak.
Tamam.
Lütfen Einstein'ın saatinin...
benim kontrol saatim ile
eşzamanlı olduğuna dikkat edin.
- Çektin mi?
- Tamam. Çektim Doktor.
İyi yolculuklar Einstein. Başına dikkat et.
O şeyi arabaya mı monte ettin?
- Şunu seyret.
- Oldu. Tamam.
Çektin mi?
Aman Tanrım!
Beni değil! Arabayı çek!
Eğer hesaplarım doğru ise...
ve bu bebek saatte 140 km yapabilirse...
inanılmaz bir olaya tanık olacaksın demektir.
Şunu seyret!
Sana ne demiştim?
Saatte 140 km!
Zaman atlaması, tam olarak saat 01.20
ve sıfır saniyede gerçekleşti!
Aman Tanrım!
Aman Tanrım Doktor! Einstein'ı parçaladın!
Sakin ol. Hiçbir şeyi parçalamadım.
Hem Einstein'ın, hem de arabanın
moleküler yapıları bütün halinde.
O zaman hangi cehennemdeler?
Uygun soru şöyle olmalı,
"Hangi zaman cehennemine gittiler?"
Einstein az önce
dünyanın ilk zaman yolcusu oldu.
Onu geleceğe gönderdim.
Tam olarak, bir dakika sonraki geleceğe.
Saat tam 01.21 ve sıfır saniyede...
onunla ve zaman makinesiyle tekrar buluşacağız.
Dur bir dakika Doktor.
Bana, bir zaman makinesi
yaptığını mı söylüyorsun?
- Hem de bir DeLorean ile?
- Bana göre ise...
eğer bir arabaya zaman makinesi monte
edilecekse, neden şık bir araba olmasın?
Ayrıca paslanmaz çelik yapısı sayesinde
akı dağılımı...
Dikkat et!
- Ne? Sıcak mı?
- Soğuk. Hem de çok.
Einstein, seni küçük şeytan!
Einstein'ın saati benim saatimden tam
bir dakika ileride ve hala çalışıyor!
- Bir şeyi yok.
- O iyi.
Kesinlikle yaşadıklarının farkında değil.
Onun açısından seyahat bir an sürdü.
Bu nedenle saati
benimkinden tam bir dakika geri.
Aradaki bir dakikayı,
buraya zamanında gelebilmek için atladı.
Sana nasıl çalıştığını anlatayım.
Önce zaman devrelerini ayarlıyorsun.
26 EKİM 1985 - 01.21
26 EKİM 1985 - 01.22
Bu nereye gideceğini, bu nerede bulunduğunu,
bu da geçmişteki yerini gösteriyor.
Tuşlara gideceğin zamanı giriyorsun.
Bağımsızlık Bildirisi'nin imzalanışını
görmek istediğini farz edelim.
4 TEMMUZ 1776
Belki de İsa'nın doğumunu görmek istersin.
25 ARALIK 0000
İşte bilim tarihinin unutulmaz bir sayfası.
5 Kasım 1955.
Evet, tabii ki.
5 Kasım 1955.
Ne olmuştu?
Bu, zaman yolculuğunu icat ettiğim gündür.
Bunu çok canlı hatırlıyorum.
Bir saat asmak için klozetin üstüne çıkmıştım.
Klozet ıslaktı. Kaydım ve başımı küvete çarptım.
Kendime geldiğimde, bir şey keşfetmiştim.
Bir hayal. Aklımda bir görüntü vardı.
Bunun görüntüsü.
İşte bu, zaman yolculuğunu olası kılıyor.
Manyetik ışık kondansatörü.
Manyetik ışık kondansatörü mü?
O günkü hayalimi gerçekleştirmek
30 yılıma ve ailemin servetine mal oldu.
Tanrım, amma da uzun sürmüş.
Tabii buralarda her şey çok değişti.
Burasının gözün alabildiğine geniş bir
çiftlik arazisi olduğunu hatırlıyorum.
Tek sahibi yaşlı Peabody idi.
Çam ağaçları yetiştirme konusunda
çılgın bir fikir edinmişti.
Bu zor bir iş Doktor. Harika bir şey.
Normal kurşunsuz benzin ile de çalışır mı?
Ne yazık ki hayır. Biraz daha güçlü bir şeye
ihtiyacı var. Plütonyum'a.
Plütonyum mu? Dur bir dakika.
Bu aletin nükleer mi olduğunu söylüyorsun?
Çekmeye devam et.
Hayır, bu alet elektrikli...
fakat ihtiyacım olan 1,21 gigavatı elde edebilmem
için nükleer reaksiyon gerekiyor.
Tabii, Plütonyum'u herhangi bir dükkana girip
satın almıyorsun.
Onu çaldın mı?
Tabii ki. Bir grup Libyalıdan.
Onlara bomba yapmamı istediler.
Plütonyum'u aldım ve onlara içi
tilt makinesi parçaları ile dolu bir bomba verdim.
- Haydi, sana bir radyasyon elbisesi bulalım.
- Tanrım!
Şu an güvendeyiz. Her yeri kurşunla kaplı.
Kasetleri sakın kaybetme.
Kayıt için ona ihtiyacım olacak.
Bunu da yerine koyalım. Hazırız.
Az daha eşyalarımı unutuyordum.
Gelecekte pamuklu iç çamaşırı
bulunur mu bilemeyiz.
- Tüm sentetiklere karşı alerjim var.
- Gelecek zaman.
- Gideceğin yer orası.
- Doğru.
25 yıl. Her zaman geleceği görebilmeyi,
gelecek yaşantıma bakabilmeyi...
ve insanlığın gelişimini görmeyi hayal etmiştim.
Neden olmasın?
Önümüzdeki 25 yılın beysbol şampiyonlarını
bile görebilirim.
Doktor.
Gittikten sonra beni ziyaret et.
Elbette. Kaydı başlat.
Ben, Dr. Emmett Brown...
tarihi bir yolculuğa çıkmak üzereyim.
Aklımda bir şey vardı?
Az daha yedek Plütonyum almayı unutuyordum.
Nasıl dönecektim ki?
Bir tanesi, bir yolculuk demek.
Aklımı yitirmiş olmalıyım.
Bu nedir?
Aman Tanrım.
Beni buldular.
Nasıl oldu bilmiyorum, ama beni buldular.
- Kaç Marty!
- Kim?
Kim sanıyorsun? Libyalılar!
Lanet olsun!
Ben onları oyalarım!
Doktor, bekle!
Hayır!
Alçaklar!
Git!
Git!
5 KASIM 1955 - HEDEF ZAMAN
Haydi! Kımılda! Kahrolası!
Tanrım!
Lanet olsun!
Alçaklar, bakalım saatte 145 km hız
yapabilecek misiniz?
YIL 1955
Baba, nedir o?
Nedir o baba?
Kanatsız bir uçağa benziyor.
O bir uçak olamaz. Bak.
UZAY HİKAYELERİ
Bakma!
Durun...
Merhaba.
Özür dilerim.
Ahır için çok üzgünüm.
İnsan şekline dönüştü bile! Vur onu!
Al sana, şekil değiştirmiş pislik herif!
Bekle!
Vur onu baba!
Çam ağacım! Sen...
Seni alçak uzaylı! Çam ağacımı öldürdün!
Tamam McFly.
Sakinleş. Hepsi bir rüya.
Sadece derin bir rüya.
LYON VİLLALARI
- Bakın, bana yardım etmelisiniz.
- Durma Wilbur! Durma!
Olamaz.
Delilik bu.
Haydi.
Mükemmel.
PLÜTONYUM BÖLÜMÜ BOŞ
Hill Valley - 3 KM
TÜM KOLTUKLAR 50 sent
HILL VALLEY'E HOŞ GELDİNİZ
"Yaşanacak Güzel Bir Yer"
Değerli vatandaşlar, unutmayın,
gelecek sizin elinizde.
Gelişime inanıyorsanız
Belediye Başkanı Red Thomas'ı tekrar seçin.
Gelişim onun göbekadıdır.
Belediye Başkanı Thomas'ın gelişim planında...
daha çok iş, daha iyi eğitim...
büyük kentsel gelişim
ve düşük vergiler yer almakta.
Seçim gününde oyunuzu
kendini kanıtlamış bir lidere verin.
Belediye Başkanı Red Thomas'ı tekrar seçin.
5 KASIM 1955, CUMARTESİ
Bu kesinlikle bir rüya olmalı.
Hey çocuk. Gemiden mi kaçtın?
- Ne?
- Can yeleğini niye giydin?
Telefonu kullanmak istiyorum.
Arkada.
Brown.
Çok şükür. Hayattasın.
Haydi.
- 1640 Riverside caddesini biliyor musun?
- Bir şey ısmarlayacak mısın çocuk?
Evet.
Bir Hesaplı soda alayım.
Bir şey ısmarlamazsan sana hesabı veremem.
Tamam. Bir Diet Pepsi verin o zaman.
Eğer Pepsi istiyorsan dostum,
bunu ödeyebilmelisin.
Bana sadece
içinde şeker olmayan bir şey verin, olur mu?
Şekersiz bir şey.
McFly.
Ne yapıyorsun?
Biff.
Sana söylüyorum McFly, seni İrlandalı böcek.
- Biff. Çocuklar. Nasılsınız?
- Ödevlerimi bitirebildin mi?
Aslında, henüz değil,
fakat sanıyorum ki zamanında...
Merhaba. Evde kimse yok mu?
Düşün McFly. Düşün!
Tekrar yazdırmam için
zamana ihtiyacım var.
Ödevleri senin el yazın ile verirsem
neler olabileceğini düşünebiliyor musun?
Okuldan atılırım.
Bunun olmasını istemezsin, değil mi?
- Değil mi?
- Tabii ki hayır.
- Hayır.
- Bunun olmasını istemem.
- Neye bakıyorsun mankafa?
- Şu can simidine bir bakın.
Budala boğulacağını sanıyor.
Ödevimi unutmazsın, değil mi McFly?
Tamam, Biff.
Ödevi bu gece bitirip
yarın ilk iş olarak sana bırakırım.
Çok erken olmasın. Cumartesileri uyurum.
Ayakkabının bağı çözülmüş!
Bu kadar saf olma McFly.
- Bir daha seni burada görmek istemiyorum.
- Peki. Tamam. Güle güle.
- Ne?
- Sen George McFly'sın!
Evet. Sen kimsin?
Bu çocukların seni sindirmelerine
neden göz yumuyorsun?
Onlar benden büyük.
Cesur ol. Kendine biraz saygı duy.
Eğer seni ezmelerine şimdi izin verirsen,
hayatın boyunca seni ezerler.
Bana bak. Tüm yaşamımı bu basit
restoranda mı geçireceğimi sanıyorsun?
- Yavaş ol Goldie.
- Hayır efendim!
İyi bir yere geleceğim.
Gece okuluna gideceğim.
Bir gün önemli biri olacağım.
Doğru. Belediye başkanı olacak.
Evet, ben...
Belediye başkanı!
İşte bu iyi bir fikir!
Belediye başkanlığına oynayabilirim.
- Zenci bir başkan. Dünyada olmaz.
- Bekle ve gör. Başkan olacağım.
Hill Valley'deki en güçlü adam olacağım...
ve bu şehri temizleyeceğim.
İyi. Yerleri silerek başlayabilirsin.
Belediye Başkanı Goldie Wilson.
Bu kulağa hoş geliyor.
Hey baba! George! Hey, bisikletteki!
O bir röntgenci!
Baba!
Dur bir dakika. Sen de kimsin?
Stella! Şu lanet çocuklardan biri daha
arabamın önüne atladı!
Buraya gel! Onu eve getirmeme yadım et!
Anne?
Sen misin?
Sakin ol bakalım.
Rahatla.
Neredeyse dokuz saattir uyuyorsun.
Çok kötü bir kabus gördüm.
Zamanda geri gittiğimi gördüm.
Korkunçtu.
Şu an bizim 1955 yılına geri döndün
ve emniyettesin.
1955 mi?
Sen benim...
Benim adım Lorraine.
- Lorraine Baines mi?
- Evet.
Fakat sen...
Sen o kadar...
Sen o kadar zayıfsın ki!
Sakin ol, Calvin. Başında büyük bir çürük var.
Pantolonum nerede?
Orada...
çeyiz sandığımın üzerinde.
Daha önce hiç mor iç çamaşırı
görmemiştim Calvin.
Calvin mi? Bana niye Calvin diyorsun?
Bu senin adın, değil mi? Calvin Klein.
İç çamaşırının üzerinde yazıyordu.
Sanırım seni Cal diye çağırıyorlardır.
Hayır, insanlar genellikle...
bana Marty der.
Memnun oldum Calvin...
Marty...
Klein.
- Burada oturmamda bir sakınca var mı?
- Hayır, yok.
Hayır. İyi. Güzel. İyi.
Başındaki oldukça büyük bir çürük.
Lorraine, yukarıda mısın?
Aman Tanrım! Bu annem!
Çabuk! Pantolonunu giy!
Marty, ne kadar süredir limandasın?
- Anlamadım?
- Bir denizci olduğunu sandım.
Bu nedenle o can yeleğini giyiyorsun.
Sahil koruma.
Sam, araba ile çarptığın çocuk burada.
Çok şükür iyi durumda.
Caddenin tam ortasında ne yapıyordun?
Onu boşver. Yine sinirleri tepesinde.
Onunla oyalanmayı bırak. Sofraya gel.
Lorraine'i tanıyorsun.
Bu Milton, bu Sally...
bu Toby ve oradaki çocuk kafesindeki de
küçük Joey.
Demek, sen benim amcam Joey'sun.
Bu parmaklıklara alışsan iyi olur ufaklık.
Evet. Joey çocuk kafesinde kalmayı çok seviyor.
Oradan çıkardığımızda ağlamaya başlıyor.
Bu yüzden hep orada bırakıyoruz.
Pekala Marty, umarım köfte seversin.
- Şey, bakın, aslında izin verirseniz...
- Buraya otur Marty.
Sam, şununla oyalanmayı hemen bırak
ve gel yemeğini ye.
Bakın nasıl gidiyor.
Yemek yerken Jackie Gleason'ı izleyebiliriz.
İlk televizyonumuz. Babam onu bugün aldı.
Senin televizyonun var mı?
Evet. Hem bizde iki tane var.
Vay! Çok zengin olmalısın.
Tatlım, seni kandırıyor.
Kimsenin iki televizyonu yoktur.
Bunu görmüştüm. Bu bir klasik.
Bu, Ralph Kramden'in uzaylı adam kılığında
oynadığı film.
Yani sen bu filmi gördün mü? Bu daha çok yeni.
Evet, bir tekrar gösteriminde izlemiştim.
Tekrar gösterim de ne?
Öğreneceksin.
Biliyor musun Marty, bana çok tanıdık geliyorsun.
Anneni tanıyor muyum?
Evet, sanırım tanıyorsunuzdur.
O zaman ona bir telefon edeyim.
Seni merak etmesini istemem.
Bu mümkün değil.
Çünkü evde kimse yok.
Henüz.
Dinleyin.
Riverside Caddesi nerede, biliyor musunuz?
Şehrin diğer ucunda. Maple'den bir blok ileride.
Şehrin doğu yakasında.
Maple'dan bir blok ileride.
Bu John F. Kennedy Caddesi.
John F. Kennedy de kim?
Anne?
Marty'nin ailesi şehir dışında olduğuna göre...
geceyi burada geçirse daha iyi olmaz mı?
Ne de olsa, babam neredeyse onu öldürüyordu.
Bu doğru Marty.
Sanırım gece kalmalısın.
Bizim sorumluluğumuz altındasın.
- Bundan pek emin değilim.
- Benim odamda uyuyabilir.
Gitmeliyim!
Çok teşekkür ederim. Hepiniz harikasınız.
Sonra görüşürüz.
Bir hayli sonra.
Çok garip bir genç adam.
Tam bir ahmak.
Yetişmesinden kaynaklanıyor.
Ailesi de büyük olasılıkla ahmaktır.
Lorraine, eğer böyle davranan
bir çocuğun olursa, seni reddederim.
Doktor?
Hiçbir şey söyleme.
İsim söyleme.
Hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum.
- Dinle Doktor...
- Sus!
Bana bir şey söyleme.
- Yardım etmelisin...
- Sus.
Düşüncelerini okuyacağım.
Şimdi bakalım.
Buraya uzak bir mesafeden geliyorsun.
- Evet. Aynen öyle.
- Bana söyleme!
Beni Saturday Evening Post'a
üye yapmak istiyorsun.
- Hayır.
- Tek kelime etme!
Sus.
Bağış.
Sahil Korumaya Yardımcı Gençler için...
bağış yapmamı istiyorsun.
Doktor...
ben gelecekten geliyorum.
Buraya senin icat ettiğin
bir zaman makinesi ile geldim.
Şimdi, 1985 yılına geri dönebilmem için
yardımına ihtiyacım var.
Aman Tanrım!
Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?
Şu aptal aletin
hiçbir işe yaramadığı anlamına geliyor!
Bana yardım etmelisin.
Makinenin nasıl çalıştığını bilen tek kişi sensin.
Zaman makinesi mi?
Ben böyle bir zaman makinesi icat etmedim.
Pekala. Bunu sana ispatlayacağım.
Ehliyetime bak. 1987 yılında süresi sona eriyor.
Doğum tarihime bir bak. Henüz doğmadım bile.
Ve şu resme bir bak.
Ağabeyim, ablam ve ben.
Ablamın kazağına dikkat et Doktor,
"Eğitim Yılı 1984."
Basit bir fotoğraf hilesi.
Ağabeyinin saçını kesmişler.
Sana doğruyu söylüyorum. Bana inanmalısın.
O halde bana, 1985 yılında kimin...
Birleşik Devletler Başkanı olduğunu söyle
geleceğin çocuğu.
- Ronald Reagan.
- Ronald Reagan mı? Şu aktör mü?
Peki başkan yardımcısı kim? Jerry Lewis mi?
- Tahminen Jane Wyman da başkanın karısıdır.
- Dur Doktor!
Ve Jack Benny de Hazine Bakanı olmalı.
Beni dinle.
Bu akşam yeterince güldüm.
İyi geceler, geleceğin çocuğu.
Hayır, bekle Doktor.
Şu başındaki çürük.
Nasıl olduğunu biliyorum. Bana anlattın.
Bir saat asmak için klozetin üstüne çıkmıştın.
Sonra düştün ve başını küvete çarptın.
Zaman yolculuğunun gerçekleşmesini sağlayan
Manyetik ışık Kondansatörü...
yapma fikri o anda oluştu.
Marş basmıyordu, ben de onu buraya sakladım.
Tuvaletten düştükten sonra...
bunu çizdim.
Manyetik ışık Kondansatörü.
Çalışıyor!
Çalışıyor!
Sonunda çalışan bir şey icat ettim!
Tabii çalışıyor.
Bunu gizlice laboratuarıma götürmeliyiz.
Seni evine yollamamız lazım!
İşte bu.
Boşver bunu şimdi.
Neden, bu benim! Bana bak!
- Yaşlı bir adamım!
- Ben Dr. Emmett Brown.
Şu anda İkiz Çamlar'ın park alanındayım.
Tanrıya şükür hala saçım var.
Giydiğim şey nedir?
Bu radyasyondan koruyucu bir elbise.
Radyasyon elbisesi mi?
Tabii. Atom savaşları sonrası,
radyoaktif serpintiden korunmak için.
Bu gerçekten şaşırtıcı.
Seyyar bir televizyon stüdyosu.
Başkanınızın bir aktör olmasına şaşmamalı.
Televizyonda iyi görünmesi gerek.
Şimdiki bölümü izle.
Bu alet elektrikli, fakat ihtiyacım olan
1,21 gigavatı elde edebilmem için...
Ne demişim?
...bu alet elektrikli,
fakat ihtiyacım olan 1,21 gigavatı...
- elde etmem için nükleer reaksiyon gerekiyor.
- 1,21 gigavat!
1.21 gigavat.
Mükemmel!
Gigavat da ne demek?
Nasıl böyle dikkatsiz olabilirim?
1,21 gigavat!
Edison, dostum,
böyle bir gücü nasıl elde edebilirim?
Bu mümkün değil, değil mi?
Doktor, bak. İhtiyacımız olan tek şey plütonyum.
Eminim 1985 yılında plütonyum
her eczanede satılıyordur...
ama 1955'de bu biraz zor.
Üzgünüm Marty,
fakat korkarım ki, buraya saplandın.
Doktor, saplandım mı? Burada kalamam.
1985 yılında bir yaşantım var benim.
- Bir kız arkadaşım var.
- Güzel mi?
Hem de nasıl Doktor.
Benim için deliriyor. Şuna bak.
Bak, bana ne yazmış.
Bu her şeyi açıklıyor.
Doktor, tek ümidim sensin.
Üzgünüm Marty, fakat bu 1.21 gigavatlık
elektrik gücünü...
oluşturabilecek tek kaynak yıldırım.
- Ne dedin?
- Bir yıldırım.
Ne yazık ki, ne zaman
ve nereye düşeceğini asla bilemezsin.
Biliyoruz.
İşte bu!
Çözüm burada.
Burada, gelecek Cumartesi saat 22.04'de...
saat kulesine bir yıldırım düşeceği yazıyor.
Bu yıldırımın gücünden...
onu Manyetik Işık Kondansatörü'ne aktararak
faydalanabilirsek...
belki o zaman çalışır.
Önümüzdeki Cumartesi gecesi
geleceğe döneceksin!
Tamam. Cumartesi uygun.
1955 yılında bir hafta geçirebilirim.
Dolaşırım. Sen de çevreyi gezdirirsin.
Bu kesinlikle olmaz. Evden dışarı çıkmamalısın.
Kimseyi görüp konuşamazsın.
Yapacağın herhangi bir şeyin
gelecekte etkisi olabilir. Anlıyor musun?
Evet. Tabii. Tamam.
Bugün benden başka birisiyle görüştün mi hiç?
Evet, tesadüfen ailem ile karşılaştım.
Ne harika! Şu ağabeyinin fotoğrafını
bir daha göstersene.
Tam tahmin ettiğim gibi.
Bu da teorimi kanıtlıyor. Ağabeyine bir bak.
Kafası görünmüyor. Sanki silinmiş gibi.
Varlığı siliniyor.
HILL VALLEY LİSESİ
Burayı gerçekten iyi onarmışlar.
Yepyeni görünüyor.
Teorime göre, annenle babanın
ilk karşılaşmalarını engellemiş oldun.
Eğer karşılaşmazlarsa aşık olamazlar,
evlenemezler ve çocukları da olmaz.
Ağabeyin bu yüzden kayboluyor.
Sıra ablanda ve bu hatayı düzeltmezsek
sonra sıra sende.
- Bu çok ağır.
- Ağırlığın konuyla alakası yok.
Baban hangisi?
İşte, oradaki.
Tamam. Tamam çocuklar.
Çok komik. Sizler olgun insanlarsınız.
Belki de evlat edinilmişsindir.
Tamam olgun çocuklar.
- Tamam, kitaplarımı taşı.
- McFly.
Bu Strickland.
Tanrım, bunun hiç mi saçı olmadı?
Kendine şekil ver. Sen haylaz birisin.
Hayatının sonuna kadar
haylazlık etmek mi istiyorsun?
Hayır.
- Annen onda ne buldu acaba?
- Bilemiyorum.
Sanırım babası ona arabayla çarpınca
acıma duygusuna kapıldı.
Arabayla bana çarptı.
Bu Florence Nightingale etkisi olmalı.
Hastanedeki hemşireler de
hastalarına bu şekilde aşık olur.
Haydi git evlat.
George, dostum.
Her yerde seni arıyordum.
Beni hatırladın mı,
hani geçen gün hayatını kurtarmıştım?
- Evet.
- Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum.
DENİZ ALTINDAKİ BÜYÜ DANS PARTİSİ
Lorraine?
Calvin!
Seni arkadaşım George McFly ile
tanıştırmak istiyorum.
Selam. Tanıştığımıza çok memnun oldum.
- Başın ne durumda?
- İyi. Geçti.
O gece kaçtığından beri seni merak ediyorum.
İyi misin?
- Üzgünüm. Gitmek zorundayım.
- Haydi!
Çok yakışıklı, değil mi?
- Ona bakmadı bile.
- Bu tahmin ettiğimden daha ciddi bir durum.
Annen, babanın yerine sana aşık oldu.
Dur bakalım Doktor.
Annemin bana abayı yaktığını mı söylüyorsun?
- Aynen öyle.
- Bu çok ağır.
İşte yine aynı kelime. "Ağır."
Neden gelecekte her şey çok ağır?
Küresel yerçekimi ile ilgili bir sorun mu var?
Onları bir araya getirmenin tek yolu
yalnız oldukları bir an.
Birbirlerinden etkilenmelerini sağlamak için...
bir tür eğlenceli bir ortam...
- Bir randevu gibi mi?
- Aynen!
Nasıl bir randevu?
Gençler 50'lerde neler yapar?
Onlar senin ebeveynin. Onları sen tanıyorsun.
Ortak ilgi alanları ne?
Birlikte ne yapmayı severler?
Hiçbir şey.
Bak! Yakında geleneksek bir ritmik tören olacak.
Deniz Altındaki Büyü Dans Partisi!
Buna gideceklerdi.
- İlk öpüştükleri yer orasıymış.
- İşte oldu evlat.
Sen babanın peşinden ayrılmayarak
anneni dansa davet etmesini sağla.
George, dostum...
o kızı hatırlıyor musun?
Hani tanıştırmıştım, Lorraine'i?
Ne yazıyorsun?
Hikayeler.
Başka gezegenlerden dünyamıza gelen...
ziyaretçiler hakkında bilimkurgu hikayeleri.
Şaka yapıyorsun!
Bu kadar yaratıcı olduğunu bilmiyordum.
- Bir göz atayım.
- Hayır, olmaz.
Hikayelerimi kimseye okutmam.
Neden ki?
Ya onları sevmezlerse?
Ya iyi olmadıklarını söylerlerse?
Sanırım başka birinin anlaması oldukça zor olur.
Hayır. Hayır, hiç de zor olmaz.
Her neyse George. Lorraine'e dönelim.
Her neyse George. Lorraine'e dönelim.
Senden oldukça hoşlanıyor.
Sana, Deniz Altındaki Büyü Dans Gecesi'ne...
onunla gider misin diye sormamı istedi.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Tek yapman gereken şey
gidip ona sorman olacak.
Hemen şimdi mi, kafeteryada mı?
Ya reddederse?
Bu şekilde reddedilmeyi kabullenemem.
Ayrıca, başka biriyle gitmeyi tercih edebilir.
Kimle?
Biff.
- Dalga geçme. Haydi.
- Haydi. Git.
Bunu istediğini biliyorum.
Biliyorum, sana vermemi istiyorsun.
Kapa şu pis çeneni. Ben o tür bir kız değilim.
Belki de öylesin, ama bunu henüz bilmiyorsun.
Çek şu iğrenç ellerini üstümden.
Onu duydun. İğrenç ellerini üzerinden çekmeni...
söyledi.
Lütfen.
Sana ne mankafa?
Canın kavga etmek istiyor.
Burada yeni olduğun için, seni bugünlük...
affedeceğim.
Neden buradan toz olup...
gitmiyorsun?
George!
Neden beni takip ediyorsun?
George, sana söylüyorum,
eğer Lorraine'i dansa davet etmezsen...
- hayatımın sonuna kadar pişmanlık duyacağım.
- Gidemem.
En sevdiğim TV dizisini kaçıracağım,
Science Fiction Theatre.
Evet, ama Lorraine seninle gitmek istiyor.
Ona bir şans ver.
Henüz Lorraine'e
benimle dansa gelme teklifini yapmaya...
hazır değilim ve ne sen,
ne de yeryüzündeki herhangi biri...
fikrimi değiştiremez.
Science Fiction Theatre.
Sen de kimsin?
Sessiz ol Dünyalı.
Benim adım Darth Vader.
Vulcan gezegeninden gelen bir uzaylıyım.
Marty!
- Marty!
- George, dostum.
Bugün okulda yoktun. Neler yapıyordun?
Uyuyup kalmışım. Yardımın gerekiyor.
Lorraine'i davet etmeliyim,
fakat nasıl yapacağımı bilmiyorum.
Tamam, heyecanlanma. Şu an kafeteryada.
Tanrım! Nasıl...
Fikrini değiştiren şey neydi?
Dün gece Vulcan gezegeninden
Darth Vader geldi...
ve eğer Lorraine'i davet etmezsem
beynimi eriteceğini söyledi.
Şu beyin eritme konusu
şimdilik aramızda kalsın, olur mu?
- Evet. Tabii.
- Tamam. İşte Lorraine orada.
İçeri gir ve onu davet et.
- Fakat ne diyeceğimi bilmiyorum.
- İstediğini söyle.
Aklına ilk gelen doğal bir şey söyle.
Aklıma hiçbir şey gelmiyor.
Tanrım. Doğmuş olmam bir mucize.
- Ne? Ne dedin?
- Hiçbir şey.
Sizi kaderin bir araya getirdiğini söyle.
Ona, yeryüzünde gördüğün
en güzel kız olduğunu söyle.
Kızlar bunlardan hoşlanır.
- Ne yapıyorsun?
- Not alıyorum. Bu güzel oldu.
- Tamam. Oldu. Halledebilecek misin?
- Evet.
Lou, bana bir süt ver.
Çikolatalı.
Lorraine.
Keder...
beni sana getirdi.
Ne?
Demek istediğim...
Dur bir dakika. Seni bir yerden tanıyor muyum?
Evet.
Evet. Ben George. George McFly.
Ben senin kederinim.
Yani demek istediğim...
senin kaderinim.
McFly.
Sana buraya asla gelmemeni söylemiştim.
Pekala, bunun bir bedeli olacak.
Üzerinde ne kadar para var?
Ne kadar istiyorsun Biff?
Pekala serseri.
- Şimdi görürsün...
- Biff. Bu da ne böyle?
Bu Calvin Klein. Tanrım, harika biri.
Çocuklar, kesin şunu! Durun!
Sana bunu geri getiririm.
Kırdın onu!
Geri dön!
Gidişine bakın!
Yakalayın onu!
Arabaya binin! Gidelim!
- Bindiği şey nedir?
- Tekerlekli bir tahta.
O muhteşem biri.
- Haydi!
- Arabaya dikkat et!
Ona vuracağım.
Kahretsin.
D. JONES - GÜBRE NAKLİYECİSİ
Teşekkür ederim ufaklık.
O it herifi yakalayacağım.
- Nereden geldi o?
- Evet, nerede yaşıyor?
Bilmiyorum...
fakat mutlaka öğreneceğim.
Aman Tanrım.
Beni buldular.
Nasıl oldu bilmiyorum, ama beni buldular.
Kaç Marty!
Aman Tanrım.
Beni buldular.
Nasıl oldu bilmiyorum, ama beni buldular.
Kaç Marty!
Doktor?
Selam Marty. Geldiğini duymadım.
Bu video, çok ilginç bir alet.
Dinle Doktor.
- Sana henüz bahsetmediğim şey...
- Hiç kimse kendi geleceğini öğrenmemeli.
- Anlamıyorsun.
- Anlıyorum.
Çok fazla şey bilirsem
senin yapmış olduğun gibi...
varlığımı tehlikeye atarım.
Haklısın.
Seni eve göndermek için yaptığım planı
göstereyim.
Modelin özensizliği için kusura bakma.
Ölçekli yapacak ve boyayacak zamanım olmadı.
- Çok iyi.
- Teşekkürler.
Saat Kulesi'nin üzerinden sanayi tipi bir
elektrik kablosu sarkıtacağız...
ve iki sokak lambası arasından geçirerek
cadde boyunca uzatacağız.
Bu arada, manyetik ışık kondansatiçine
bu demir çubuğu ve kancayı takarak...
zaman aracını da gerektiği gibi donatacağız.
Hesapladığımız dakikada...
caddenin ucundan başlayarak...
saatte 140 km hız ile
arabayı kabloya doğru süreceksin.
El ilanına göre, bu cumartesi gecesi
tam saat 22.04'te...
yıldırım Saat Kulesi'ne çarparak
kabloya elektrik besleyecek.
Çengel kablo ile temas ettiğinde ise...
1,21 gigavat gücünde elektriği
manyetik ışık kondansatörüne aktararak...
seni 1985 yılına geri gönderecek.
Tamam, şimdi. Bunu izle.
Arabayı kurup, bırakıyorsun.
Ben de yıldırımı canlandıracağım.
Hazırlan.
Yerleştir.
Bırak.
Bana gittikçe daha çok güven veriyorsun.
Merak etme. Ben düşüncelerle ilgilenirim.
Sen de baban ile ilgilen.
Bugün neler oldu? Onu davet etti mi?
- Sanırım etti.
- Peki Lorraine ne dedi?
Annen! Seni takip etmiş!
Çabuk! Zaman makinesini örtelim.
Selam Cal... Marty.
Lorraine.
Burada olduğumu nasıl bildin?
Seni takip ettim.
Bu benim Dok... Benim amcam...
Doktor Brown.
- Merhaba.
- Merhaba.
Marty, bunu söylemekle...
biraz ileri gidiyor olabilirim, ama beni...
Deniz Altındaki Büyü Dans Gecesi'ne...
davet etmek ister misin diye soracaktım?
Yani...
Yani, seni kimse davet etmedi mi?
Hayır.
Henüz etmedi.
- Peki ya George?
- George McFly mı?
O iyi ve sevimli biri, fakat...
Bir erkeğin, kendini savunabilmesi...
ve sevdiği kadını koruyabilmesi için...
daha güçlü olması gerekir diye düşünüyorum.
Sence?
Doğru.
Hala anlamıyorum.
Eğer o zaten seninle dansa gidiyorsa...
ben dansa onunla nasıl gidebilirim?
Çünkü George, o seninle gitmek istiyor.
Ama bunu henüz bilmiyor.
Bu yüzden senin bir dövüşçü olduğunu
ona göstermeliyiz George.
Sen kendini savunabilen
ve onu koruyabilecek birisin.
Tamam, ama hayatım boyunca
hiçbir kavgaya karışmadım.
Bak, sen hiçbir kavgaya karışmayacaksın baba...
Baba-baba-babalık.
Buraya onu kurtarmaya geleceksin, tamam mı?
Planı tekrarlayalım. 20.55'te nerede olacaksın?
Dans'ta olacağım.
- Peki ben nerede olacağım?
- Onunla arabada olacaksın.
Tam saat 21.00 civarında bana sinirlenmeye
başlayacak.
Neden sana sinirlenecek?
Çünkü George, güzel kızlar, erkekler
onlardan faydalanmak isterse sinirlenirler.
- Sen onun şeyine dokunacaksın...
- Hayır George, bak.
Bu sadece bir rol, tamam mı?
Saat 21.00 civarında
park alanında geziniyor olacaksın.
Bizi arabada mücadele ederken göreceksin.
Gelip arabanın kapısını açacak
ve şöyle diyeceksin...
Senin repliğin George.
Hey sen, çek şu pis ellerini onun üzerinden!
- Gerçekten küfretmem gerekiyor mu?
- Kesinlikle.
Lanet olsun George, küfret.
Tamam. Bana doğru geliyorsun.
Mideme bir yumruk atıyorsun.
Ben yere yıkılıyorum, tamam mı?
Ve sonra, Lorraine ve sen
sonsuza dek mutlu yaşıyorsunuz.
Çok kolaymış gibi anlattın.
Sadece korkmuyor olmayı isterdim.
Korkulacak bir şey yok. Kendine güven, yeter.
Eğer gerçekten inanırsan...
her şeyi başarabilirsin.
Hill Valley'de Cumartesi gecesi hava durumu.
Genellikle açık, kısmen parçalı bulutlu.
Sıcaklık yaklaşık sekiz derece.
Fırtına konusunda emin misin?
Ne zamandan beri hava tahminleri doğru çıkıyor?
Biliyor musun Marty,
gideceğin için çok üzülüyorum.
Hayatımda büyük değişiklik yaptın
ve bir amacım olmasını sağladın.
Artık 1985 yılını göreceğimi biliyorum.
Ve bunda başarılı olacağımı!
Ve zamanda yolculuk yapma şansım olacağını.
Seninle geçmiş yıllar hakkında
konuşabilmem için...
30 yıl daha beklemek düşüncesi çok ağır.
Seni gerçekten özleyeceğim Marty.
Seni özleyeceğim.
- Doktor, gelecek hakkında...
- Hayır!
Gelecekten haber almanın çok tehlikeli
olabileceği konusunda anlaşmıştık.
Niyetin iyi olsa bile geri tepkisi çok güçlü olabilir.
Bana söylemek istediğin şey neyse,
zamanın doğal akışında kendim öğrenirim.
"Sevgili Dr. Brown,
"Zamanda geri geldiğim günün gecesi...
"sen...
"teröristler tarafından vurulacaksın.
"Lütfen, bu korkunç felaketi önleyebilmek için,
gereken tüm önlemleri al.
"Dostun...
"Marty."
1985 yılına kadar açma
İyi akşamlar Dr. Brown. Kablo ne için?
Hava durumu ile ilgili küçük bir deney.
- Bunun altında ne var?
- Hayır! Sakın dokunma!
Üstünde yeni çalıştığım havaya duyarlı bir alet.
Bunun için müsaade aldın mı?
Tabii ki aldım.
Bir saniye. Bakayım, burada bir yerde olacaktı.
DENİZ ALTINDAKİ BÜYÜ DANS GECESİ
Burada biraz park etmemde...
bir sakınca var mı?
Harika bir fikir. Arabada oturmaya bayılırım.
Hemen hemen 18 yaşındayım.
Daha önce böyle oturmadım sanma.
Ne?
Marty, çok gergin görünüyorsun. Bir şey mi var?
Hayır.
Lorraine, ne yapıyorsun?
Bunu annemin içki dolabından aşırdım.
Evet, ama içki içmemelisin.
- Neden?
- Çünkü sen...
Hayatın boyunca pişmanlık duyarsın.
Marty, bu kadar örümcek kafalı olma.
Artık herkes içki içiyor.
Hayret, sigara da mı içiyorsun?
Annem gibi konuşmaya başladın.
Biraz ara veriyoruz,
fakat birazdan tekrar döneceğiz...
kimse bir yere gitmesin.
Marty? Neden bu kadar sinirlisin?
Lorraine...
hayatında hiç...
önceden nasıl davranman gerektiğini
bildiğin halde...
yeri geldiğinde hiçbir şey yapamadığın
bir durum yaşadın mı hiç?
Hani ilk buluşmada ne yapacağını bilemezsin,
onun gibi mi?
Bir bakıma.
Sanırım tam olarak ne demek istediğini biliyorum.
Biliyor musun?
Böyle bir durumda ne yaparım, biliyor musun?
- Ne?
- Umursamam.
Tüm bunlar yanlış.
Ne olduğunu bilmiyorum...
ama seni öperken,
sanki kardeşimi öpüyormuşum...
gibi hissettim.
Pek de mantıklı gelmiyor, değil mi?
İnan bana...
pek de mantıklı.
Birisi geliyor.
Arabama 300 dolarlık hasar verdin, seni it herif...
bunun acısını da kıçından çıkartacağım.
Tutun onu.
Bırak onu Biff. Sen sarhoşsun.
Hey, bakın burada kim varmış.
Hayır! Benimle kalacaksın. Gel yanıma Lorraine.
- Bırak gideyim!
- Bırak onu, seni alçak herif!
Onu arkaya götürün. Hemen geliyorum.
Sadece istediğini itiraf et. Haydi.
Haydi gidin. Bu erotik bir gösteri değil.
- Hey, onu buraya sokalım.
- Tamam!
Bu, benim saçımı bozduğun için.
Arabamla ne yapıyorsunuz?
Hey, defol zenci. Bu seni ilgilendirmez.
Sen kime zenci diyorsun ağaçkakan?
Bakın çocuklar...
uyuşturucu bağımlılarıyla uğraşmak istemem,
tamam mı?
Annenin yanına git evlat.
- Biff!
- Acele et Biff!
Beni buradan çıkartın!
Reginald, anahtarların nerede?
Anahtarlar bagajda.
- Ne dedin?
- Anahtarlar burada dedim.
Bırak beni!
Gel buraya!
Hey sen, çek şu pis ellerini üzerinden...
Sanırım yanlış arabaya geldin McFly.
George, yardım et! Lütfen!
Arkanı dön McFly ve defol git.
- Lütfen George.
- Sağır mısın McFly?
Kapıyı kapat ve defol.
Hayır Biff. Bırak onu.
Tamam McFly.
Bunu sen istedin...
ve şimdi istediğini alacaksın.
Dur!
Biff, kolunu kıracaksın!
Biff, hayır!
Bana yardım et Reginald.
Lanet olsun! Elimi kestim!
- Bunlar kimin?
- Benim.
Çok teşekkür ederim.
Kolunu kıracaksın!
Biff, bırak onu!
Bırak gitsin!
İyi misin?
Bu çocuk da kim?
Bu George McFly.
George McFly mı?
Özür dilerim.
Fırtına.
Çocuklar, içeri girip dansı bitirmelisiniz.
Marvin'in eline bak.
Bu el ile çalamaz, biz de o olmadan çalamayız.
Marvin, çalmak zorundasın.
İlk kez dans ederken öpüşürler.
Müzik olmazsa dans edemezler.
Eğer dans edip öpüşmezlerse
aşık olamazlar ve ben de tarih olurum.
Gitar çalabilen birisini tanımıyorsan
dansı unut gitsin.
Bu, oradaki tüm aşıklar için.
"Dünyalı melek, Dünyalı melek
"Benim olur musun
"Sevgilim"
George, beni öpmeyecek misin?
Bilmiyorum.
Çekil McFly. Ben dans edeceğim.
"Dünyalı melek, Dünyalı melek
"Delicesine sevdiğim"
Hey çocuk, iyi misin?
Çalamıyorum.
Üzgünüm.
"Mutluluğunun düşü
"Dünyalı melek, Dünyalı melek
"Benim ol lütfen
"Sevgilim
"Sonsuza kadar seveceğim
"Sadece bir deliyim
"Sana olan aşkımdan
"deliye döndüm"
Evet dostum, bu çok iyiydi.
Hadi başka bir şey daha çalalım.
Hayır. Gitmem gerekiyor.
Haydi dostum. Şöyle hareketli bir şeyler çalalım.
Hareketli mi?
- Tamam.
- Tamam!
Tamam.
Tamam, bu eski bir parça, ama...
Yani, geldiğim yerde eski sayılır.
Tamam, bakın, bir blues rifi istiyorum.
Değişikliklerde beni izleyin
ve ayak uydurmaya çalışın, tamam mı?
"Louisiana'da bir yerde
New Orleans'ın içinde
"Hep yeşil kalan ağaçlar ormanının dibinde
"Odundan, kilden yapılma bir kulübe vardı
"Köylü bir oğlan, Johnny B. Goode yaşardı
"Ne okumayı ne de yazmayı öğrendi
"Ama gitar çalmak onun için çocuk işiydi
"Çal, çal
Çal Johnny, çal, çal
"Çal Johnny, çal, çal, çal
"Çal Johnny, çal, çal"
George, Biff'i devirdiğini duydum. İyi iş.
Hiç sınıf başkanı olmayı düşünmüş müydün?
"Johnny B. Goode
"Çal Johnny, çal, çal
"Çal Johnny, çal, çal, çal
"Çal Johnny, çal, çal
"Çal Johnny, çal, çal, çal
"Johnny B. Goode"
Chuck, ben Marvin.
Kuzenin Marvin Berry?
Aradığın yeni ses vardı ya?
Şunu bir dinle.
Sanırım bunun için henüz hazır değilsiniz...
fakat çocuklarınız bunu çok sevecek.
Lorraine.
Marty, bu çok ilginç bir müzikti.
Evet.
Umarım George'un beni eve bırakmasına
bir şey demezsin.
Harika! İyi Lorraine.
İkiniz hakkında doğru şeyler hissetmişim.
Ben de bir şeyler hissediyorum.
Dinle, gitmek zorundayım, fakat...
iyi bir tecrübe olduğunu söylemek istiyorum.
Marty, seni bir daha görebilecek miyim?
Garanti veriyorum.
Pekala Marty, sana tavsiyelerin için
teşekkür etmek istiyorum.
Hiçbir zaman unutmayacağım.
Doğru George.
Pekala, bol şanslar çocuklar.
Bir şey daha var.
Eğer bir gün çocuklarınız olursa...
ve bir tanesi sekiz yaşındayken...
yanlışlıkla oturma odasını ateşe verirse...
ona kızmayın.
Tamam.
Marty. Ne kadar güzel bir isim.
Lanet olsun! Nerede bu çocuk?
Lanet olsun!
Lanet!
Geç kaldın! Zaman kavramın yok mu senin?
Yapma. Üstümü değiştirmek zorundaydım.
Bu eski moda elbiselerle gideceğimi mi sandın?
Babam gerçekten işini biliyor. İşe yaradı.
Biff'i bir yumrukta yere devirdi.
İçinde böyle yetenek olduğunu bilmiyordum.
Hayatında Biff'e karşı hiç direnmemişti.
- Hiçbir zaman mı?
- Hayır. Neden? Ne oldu?
Tamam!
Varış zamanını ayarlayalım.
Bu tam orayı terk ettiğin zaman.
Seni aynı dakikaya geri gönderelim.
Hiç ayrılmamışsın gibi olacak.
Şimdi, caddeye beyaz bir şerit çizdim.
Başlayacağın nokta orası.
Mesafeyi tam olarak...
arabanın hızlanma payını...
ve yıldırım düştükten sonra
oluşacak rüzgar direncini de dikkate alarak...
hesapladım. Yıldırım
tam 7 dakika 22 saniye sonra düşecek.
Bu alarm çaldığında gaza basacaksın.
Tamam.
Sanırım hepsi bu kadar.
- Teşekkürler.
- Teşekkür ederim.
30 sene sonra görüşmek üzere.
Umarım.
Merak etme!
Tam olarak saatte 140 km hızla...
bağlantı çengeli ile tele çarptığın anda...
yıldırım Saat Kulesi'ne düşerse...
- her şey yolunda gider.
- Tamam.
- Bunun anlamı nedir?
- 30 sene sonra öğreneceksin.
Gelecek hakkında, değil mi?
- Gelecek hakkında bir bilgi.
- Dur bir dakika.
Bu konuda seni uyarmıştım evlat.
Sonuçları bir felaket olur!
Doktor, bu alman gereken bir risk.
- Hayatın buna bağlı!
- Hayır!
Böyle bir sorumluluğu almıyorum.
O halde, sana doğrudan söylerim.
Ne harika!
Sen kabloyu al, ben de sana halatı atayım.
Tamam! Aldım!
Doktor!
- Haydi, haydi. Gidelim!
- Tamam! Yakala!
Git!
Doktor!
Sana gelecek hakkında bir şey söylemeliyim.
- Ne?
- Sana gelecek hakkında bir şey söylemeliyim!
Ne?
Zamanda geri döneceğim gece, sen...
Doktor!
Git!
- Hayır, Doktor!
- Saate bak!
Dört dakikadan az bir süren kaldı.
Lütfen acele et!
Evet!
BAŞLANGlÇ
Lanet olsun Doktor!
Neden mektubu yırttın ki sanki?
Biraz daha zamanım olsaydı keşke.
Dur bir dakika. İstediğim kadar zamanım var.
Bir zaman makinem var.
Biraz erken gider ve onu uyarabilirim.
Tamam. On dakika yeterli olur sanırım.
Tamam. Zaman devreleri açıldı.
Manyetik ışık kondansatörü devrede.
Motor çalışıyor. Tamam.
Hayır, hayır.
Haydi. Şimdi olmaz.
Haydi.
İşte oldu. Şimdi oldu. Haydi.
Lütfen. Haydi!
1985 - 01.24
Doktor.
HIRİSTİYANLAR TOPLULUĞU
Çılgın sarhoş sürücü.
Essex - 3 *** - 24 SAAT AÇIK
Tamam. Fred.
Harika görünüyorsun. Her şey harika görünüyor.
1.24.
Hala zamanım var. Geliyorum Doktor!
Hayır, yine mi!
Haydi!
Libyalılar.
YALNIZ ÇAM ALIŞVERİŞ MERKEZİ
Hayır!
Alçaklar!
Git!
Doktor!
Hayır!
Hayattasın.
Kurşun geçirmez yelek mi?
Nereden bildin?
Hiç sana söyleme fırsatım olmamıştı.
Gelecek hakkındaki bilgileri
reddetme konuşmalarına ne oldu?
Hani uzay zamanı doğal akmalıydı?
Pekala, öyle sandım. Ne olmuş?
Ne kadar ileri gideceksin?
30 sene kadar. Güzel, yuvarlak bir rakam.
Gittikten sonra, ziyaretime gelirsin, değil mi?
Tahminen 47 yaşında olacağım.
Gelirim.
Kendine iyi bak.
Sen de.
Olur. Hoşçakal Einstein.
Girişe de dikkat et. Biraz tümsekli.
Elbette.
Ne kabustu.
Eğer Paul ararsa, ona geç saate kadar
butikte çalışacağımı söyle.
Linda, ben senin telesekreterin değilim...
ve seni biraz önce
Greg ya da Craig adında biri aradı.
- Hangisi, Greg mi, Craig mi?
- Erkek arkadaşlarının isimlerini ezberleyemem.
Bu da ne böyle?
Kahvaltı.
Yine mi elbiselerinle uyudun?
Evet. Ben...
Ne giyiyorsun Dave?
İşe giderken her zaman takım elbise giyerim.
- İyi misin?
- Evet.
- Sanırım bir rövanş gerekiyor.
- Rövanş mı?
- Neden? Hile mi yaptın?
- Hayır.
- Merhaba.
- Günaydın.
Anne! Baba!
- Başını bir yere mi vurdun?
- İyi misin?
Harika görünüyorsunuz.
Anne, çok zayıf görünüyorsun.
Teşekkür ederim Marty. George!
Günaydın uykucu.
- Günaydın Dave. Linda.
- Günaydın anne.
Marty, az daha unutuyordum.
Jennifer Parker aradı.
Ondan hoşlanıyorum. Çok şeker bir kız.
Bu gece ilk buluşmanız olacak, değil mi?
Ne? Ne anne?
Göl kıyısına gitmeyecek misiniz?
Bunu iki haftadır planlıyorsunuz.
Bunu konuşmuştuk. Göle nasıl gidebilirim ki?
Araba hurda olmuş.
Hurda mı?
Bu ne zaman oldu? Neden benim haberim yok?
- Arabanın bir şeyi olmadığına eminim.
- Neden her şeyi en son ben öğreniyorum?
İşte, Biff orada ve arabayı cilalıyor.
Bak Biff, sakın unutma,
cilayı bir değil, iki kat süreceksin.
- Ben de şimdi ikinci katı bitiriyordum.
- Biff, sakın beni kandırma.
Özür dilerim Bay McFly.
Yani, tam da ikinci kata başlayacağımı
söylemek istedim.
Biff. Ne karakter ama.
Her zaman işten kaytarmaya çalışıyor.
Liseden beri Biff'e
hep dikkat etmek zorunda kaldım.
- Yine de eğer o olmasaydı...
- Birbirimize aşık olamayacaktık.
Bay McFly, bu yeni geldi.
Selam Marty. Sanırım bu sizin yeni kitabınız.
Tatlım! İlk romanın.
UZAYLI ÇÖPÇATAN
Sana her zaman söylemişimdir,
eğer gerçekten inanırsan, her şeyi başarırsın.
Marty, anahtarların burada.
Araba cilalandı ve akşama hazır.
Anahtarlar mı?
- Sürmek ister misiniz efendim?
- Jennifer!
Seni gördüğüme çok sevindim.
Dur sana bir bakayım.
Marty, beni bir haftadır
görmemiş gibi davranıyorsun.
Görmedim.
İyi misin?
Her şey yolunda mı?
Her şey mükemmel.
Benimle geri dönmelisin!
- Nereye?
- Geleceğe dönmelisin.
Ne yapıyorsun Doktor?
Yakıta ihtiyacım var.
Kımılda. Çabuk! Arabaya bin.
Hayır, hayır. Daha yeni geldim.
Jennifer burada. Yeni jiple gezeceğiz.
Onu da getir. Bu, onu da ilgilendiriyor.
Neden bahsediyorsun? Bize gelecekte ne olacak?
- Serseri mi oluyoruz?
- Hayır Marty.
Sen de, Jennifer de iyi olacaksınız.
Çocuklarınız, Marty.
Çocuklarınız için bir şeyler yapılmalı.
Biraz geri sürelim.
140 km hıza ulaşmak için yeterli yolumuz yok.
Yol mu? Gittiğimiz yerde yola ihtiyacımız yok ki.