Tip:
Highlight text to annotate it
X
MARIO PUZO
" BABA "
İKİNCİ BÖLÜM
Baba, Vito Andolini adıyla, Siciya'daki
Corleone Kasabasında doğmuştu.
1901'de, babası, o bölgenin mafya liderine
hakaret ettiğinden dolayı öldürüldü.
Abisi, Paolo intikam yemini
ederek tepelere kaçtı.
Geride kalan tek
erkek varis Vito,
Babasının Cenazesinde
annesine destek oluyordu.
Tüm bunlar olurken
sadece 9 yaşındaydı.
- Çocuğu öldürdüler !
- Genç Paolo'yu vurdular!
- Genç Paolo'yu öldürdüler!
- Katiller! Katiller!
Oğlum... Oğlum !
Saygılarımı sunarım, Don Ciccio.
Don Ciccio, kocamı sana saygısızlık
ettiğinden dolayı öldürdün.
Sonrada, Paolo'yu...
Çünkü intikam yemini etmişti.
Ama Vito sadece 9 yaşında. Ve
bir gerizekalı, asla konuşamaz.
Kuracağı cümlelerden
korkmuyorum zaten...
O çok zayıf...
Kimseyi incitemez...
Ama büyüdüğünde güçlenecek.
Merak etme, bu küçük çocuk
sana hiçbirşey yapamaz.
Yetişkin bir adam olduğunda,
intikam için gelecektir.
Yalvarıyorum, Don Ciccio,
tek çocuğumu bana bağışlayın.
Elimde kalan tek şey o...
Tanrı üzerine yemin ederimki
sana en ufak bir zarar vermeyecek.
Kıymayın ona!
Hareket ederseniz öldürürüm!
Koş Vito!
Öldürün onu! Öldürün onu!
Öldürün onu!
Vito Andolini'yi saklayan bir aile varsa,
buna pişman olacaktır!
Anladınız mı? Evet
ya da hayır deyin!
Vito, dualarımız seninle...
Vito Andolini'yi
saklıyorsanız eğer,
Onu bize geri getirin.
Don Ciccio buna
müteşekkir kalacaktır!
Bu çocuk için de sizin
için de daha iyi olacaktır!
Hemşire.
- Yanınızda hiç paranız var mı?
- Hayır.
Tercüman.
Nerelisiniz?
- İsminiz nedir?
- Maria.
Adın ne?
Hadi, evlat.
Adını söyle bana.
Corleone'den Vito Andolini...
Vito Corleone.
Tamam. Orada bekle.
Sıradaki... Adınız?
Ona çiçek hastalığı taşıdığını söyle.
Üç ay karantinada kalacak
Vito Corleone?
İşte burada. Bu o...
VlTO CORLEONE
ELLlS ADASI, 1901
TORUNU, ANTHONY
VITO CORLEONE
TAHOE GÖLÜ,
NEVADA 1958
Arabanın anahtarlarını aldın mı?
- Bak burada kim var.
- Peder Carmelo.
- Bu, Peder Carmelo.
- Bende, Merle Johnson.
Tanıştığımıza sevindim.
Selam. Afedersiz.
- İşte buradayım.
- Constanzia, hele şükür...Bir hafta geciktin.
Geçen hafta seni havaalanından
alması için araba göndermiştim.
Tam bir kargaşaydı.
Neyse, sonuçta geldim,
sadece bir hafta gecikmeyle.
Ve bu da senin için.
- Bu da ne?
- Merle'yi tanıyorsun, değil mi?
- Merhaba, Anne.
- Evet, sana da merhaba...
Sen nasılsın?
Sağol...
Michael nerede?
Onunla konuşmalıyım.
Birkaç şeyi açıklığa kavuşturmamız
gerekiyor, ve sıra falan bekleyemem...
Önce, çocuklarını görmelisin!
Görüşme sıranı beklemek ile
ilgili daha sonra kaygılanabilirsin.
Tıpkı diğer insanlar gibi...
- Bayanlar ve baylar.
- Frankie, uyan hadi.
En seçkin konuğumuz, size
bir konuşma yapmak istiyor.
Nevada Eyaleti Senatörü Pat Geary'e
hep beraber hoşgeldiniz diyelim.
Ve tabi, eşi Bayan Geary'e de.
Bayanlar ve baylar,
çok teşekkür ederim.
Bugün, benim ve eşim
Bayan Geary için,
çok mutlu bir gün.
Nevada'yı nadiren ziyaret
etme fırsatı buluyoruz.
Ama bugünün bir özelliği var.
Eski dostlarla hasret giderirken,
yeni dostlar da edinebiliyoruz.
Ve genç bir insanın, ilk paylaşımının
kutlanmasında yardımda bulunuyoruz.
Ve ayrıca, bu çocuğun ailesine de
teşekkürü borç biliyorum.
Eyalete yaptıkları inanılmaz
orandaki maddi yardım için...
Şu an elimde
bulunan çek,
İnanılmaz bir
bağış çeki olup,
Eyalet Üniversitesi,
hesabına...
Anthony Vito Corleone
adına yazılmıştır...
Ve çek, bu genç adamın
ailesi tarafından imzalanmıştır.
Onları tanıyacağınızı sanıyorum.
Mike, Pat, Kay...
Kalkın, lütfen. İnsanlarımız
sizi görebilsinler.
Hemşerilerim, Bay ve
Bayan Michael Corleone'ye,
Samimi bir Nevada
teşekkürü verirken,
bana eşlik etmenizi istiyorum.
Ayrıca, günün özel
gösterisi olarak, sizlere...
Sierra Çocukları Koro'sunu
takdim ediyorum.
Evsahipleri olan Bay
Michael Corleone'yi,
Onurlandırmak için
özel bir şarkı,
ve özel bir aranjman
ile sahne alacaklar.
Hadi çocuklar.
Plaketi kaldırın.
Tamam, arkadaşlar
bunu da çektik.
Tamam, bu sizin.
Senatör, sizi, Bayan
Corleone ile alalım şimdi.
- Afedersiniz.
- Avukatım, Tom Hagen.
- Senatör Geary.
- Bay Hagen.
Adamınız Turnbull ile tüm bu
işleri ayarlayan kişidir kendisi.
- Evet, evet.
- Oturun, lütfen.
Yalnız konuşabileceğimize
dair bir düşüncem vardı.
Bu adamlara tüm kalbimle
güvenirim Senatör.
Onlara çıkmalarını söyleseydim
bu bir hakaret olurdu.
Benim için sorun değil, ama size dobra dobra
konuşan bir adam olduğumu söylemem gerek.
Ve sizinle fazlasıyla dobra
dobra konuşmayı düşünüyorum.
Benim statümde bulunan insanlarla daha
önce konuştuğunuzdan çok daha dobra dobra...
Corleone Ailesi Nevada'da çok
güzel bir düzen kurmuş görünüyor...
Vegas'da size ait ya da kontrolüzde
bulunan iki büyük hotele sahipsiniz.
Bir tane de Reno'da.
Lisanslar, eskiye ait ve temizdi.
Bu bakımdan, Oyun Komisyonu ile
ilgili bir probleminiz olmadı.
Ama, şimdi kaynaklarım bana,
Tropigala'ya karşı bir girişimde
bulunacağınızı haber verdi.
Aldığım haberlere
göre bir hafta içinde,
Klingman'ı safdışı
etmeyi düşünüyormuşsunuz.
Güzel bir genişleme taktiği...
Yalnız, bu girişim, size küçük
bir teknik problem çıkartacak...
Lisans, yine Klingman'ın
adına kayıtlı olacak.
Turnbull iyi bir adamdır.
Evet, tamam, İsterseniz...
İsterseniz, saçmalamayı keselim artık.
Burada, daha fazla zaman
harcamak istemiyorum.
Lisansı alabilirsiniz.
Fiyat, 250,000 dolardır.
Artı, 4 otelinizin
aylık hasılatının,
%5'ini alırım.
Bay Corleone.
Bir saniye, şimdi lisans bedeli
20,000 dolardan daha az.
- Değil mi?
- Doğru.
Peki, ben neden bu meblağdan
fazlasını ödemek durumundayım?
Çünkü, size zorluk
çıkartmayı tasarlıyorum.
Sizin gibi insanlardan
hoşlanmıyorum.
Yağlı saçlarınızla,
Bu temiz ülkeye girip,
İpek takım elbiseler giyip,
Kendinizi saygın Amerikalılar
gibi göstermenize dayanamıyorum.
Sizinle iş yapacağım...Ama,
doğruyu söylemek gerekirse,
Taktığınız maskelerin
ardında ne olduğunu biliyorum.
Sahtekar olduğunuz halde sahte
bir tutum takınarak kendinizi,
Kendinizi ve tüm o sikik ailenizi
namuslu gösterdiğinizi biliyorum.
Senatör...
Sizde, bende aynı ikiyüzlülüğün
bir parçasını oluşturuyoruz.
Ama, asla bunları ailem
için de düşünmeye kalkmayın.
Pekala, pekala...
Bazı insanlar, küçük
oyunlar oynamak zorundadır.
Sizde kendi oyununuzu oynuyorsunuz.
Çıkarlarınıza uyduğu için
bana ödeme yapıyorsunuz diyelim...
Ama, cevabınızı ve parayı yarın
öğleye kadar vermenizi istiyorum.
Ve birşey daha; Sakın birdaha
benimle bağlantıya geçmeyin.
Bundan sonra, Turnbull ile
görüşeceksiniz. Aç şu kapıyı evlat.
Senatör, eğer isterseniz
cevabımı şimdi de verebilirim.
Teklifim şu;
Hiçbirşey...
Kişisel olarak
algılamanızı istediğimden,
Oyun lisansı ücretini de
ödemeyeceğim...
Size iyi günler, baylar.
Bayanlar, burada
olduğunuzu bilmiyordum.
- Gitmeliyiz, çok geciktik.
- Öyle mi? Buna üzüldüm.
Çok hoş bir partiydi,
davetiniz için çok teşekkürler.
Bizim için bir zevkti.
Sizinle konuşmak harikaydı.
Fredo, seni orospu çocuğu!
Harika görünüyorsun!
Frank Pentangeli!
Batı'dan hiç gelmeyeceğini sanıyordum,
seni koca serseri.
Evlatlarımı arasıra
kontrol etmeliyim değil mi?
- Buradaki yemeklerin olayı nedir?
- Sorun ne?
Beyaz önlüklü
bir oğlan gelip,
Bana Ritz Kraker ve
ciğer ezmesi verdi...
Kanape diyorlarmış buna...
Bende, sıçarım kanapane dedim!
Bu basbaya, Ritz Kraker
ve ciğer ezmesi.
- Sen bana, biberli sosis getir dedim!
- Hey, Freddie.
Seni görmek bana New York'u
hatırlattı. ne günlerdi ha?
Hey, Fredo, Willi
Cicci'yi hatıladın mı?
Brooklyn'de, bizim ihtiyar
Clemenza ile birlikteydi.
Hepimiz bu olaya çok üzüldük.
Kalp krizi, ha?
Yo, yo kalp
krizi değildi...
Kardeşin Mike'ı bu nedenle
görmek istiyorum zaten.
- Ama onun nesi var anlamadım?
- Ne demek istiyorsun?
Yani, ne yapmalıyım?
Onunla konuşabilmek için,
bir mektup falan
yazıp beklemeli miyim?
Mike'ı görmene
izin vermediler mi?
Beni lobide bekletiyor!
- Johnny Ola.
- AI Neri.
Avukatım Tom Hagen'ı
tanıyor musun? Johnny Ola.
Elbette. Tom'u eski
günlerden beridir tanırım.
Rocco, nedir onlar?
Miami'den sana
portakal getirdim.
Johnny'nin adamları ile ilgilenin.
Acıkmışa benziyorlar.
- Seni görmek güzel.
- Tom, bizimle oturmayacak.
O sadece, aile işlerinin
belirli konularıyla ilgileniyor.
- Tom?
- Tabi, Mike.
Ne içersin, Johnny?
Anisette.
Eğer birşeye ihtiyacınız olursa,
ben dışarıda olacağım, tamam mı?
Rocco'ya onu
beklediğimizi söyle.
Miami'den, Bay Roth'un
yanından geliyorum.
- Sağlığı nasıl?
- Çok iyi değil.
Yapabileceğim, gönderebileceğim
birşey var mı?
O, samimi ilginin ve ona duyduğun
saygının farkında, Michael.
İlgilendiğin şu casinonun
kağıt üzerinde sahipleri,
Jacob Lawrence, Allan Barclay'dır.
İkiside Beverly Hills avukatı.
Gerçek sahipleri ise, Cleveland'dan
Lakeville Road Grubu,
ve Miami'deki dostumuzdur.
Dükkanı Meyer
Klingman işletiyor.
Onunda bir parça hissesi
var ve işleri iyi yürütüyor.
Ama aldığım talimata göre sana,
Klingman'ı safdışı etmen durumunda,
Miami'deki dostumuzun buna
karışmayacağını söyleyebilirim.
Bu çok cömertçe.
One minnettar olduğumu
söyle lütfen.
Hyman Roth, ortaklarına
daima para kazandırmıştır.
Eski dostlar, bir bir
kayboldular.
Kimileri öldü, doğal yollardan
ya da değil...
Hapse düşenler oldu, ya da
sınırdışı edildiler.
Geriye sadece
Hyman Roth kaldı.
Çünkü o, ortaklarına
daima para kazandırmıştır.
Tanrım! İnanamıyorum...
30 tane profesyonel
müzisyenin arasında,
bir tane bile İtalyan yok!
Hadi. Bir tarantella yapalım.
Sen, kalk ayağa! Hadi,
kalk, kalk, kalk!
Kızkardeşimle yalnız
görüşmek istiyorum.
Bu beni de ilgilendiriyor.
Kalmam sorun olur mu?
Nasılsın, tatlım?
Merle'yi tanıyorsun.
Vegas'da benimle beraberdi.
- Onu, yanında görmüştüm.
- İçecek birşeyler alabilir miyim?
Al, lütfen ona bir
içecek verir misin?
Avrupa'ya gidiyoruz. Queen'den
yer ayırtmak istiyorum.
Peki, neden bana geldin?
Bir seyahat acentasına neden gitmedin?
Gitmeden önce
evleneceğiz.
Boşanma belgesinin üzerine attığın imza
daha kurumamışken, tekrar mı evleneceksin?
Çocuklarını haftasonları
görüyorsun.
Büyük oğlun, aptal bir
hırsızlık olayından dolayı,
Reno'da tutuklandı, bundan
haberin bile yok değil mi?
Seni fahişe gibi kullanan bir
adamla dünyayı geziyorsun çünkü.
- Benim babam değilsin!
- O zaman neden bana geldin?
Çünkü paraya
ihtiyacım var...
Connie, Connie, Connie...
Sana karşı makul
olmaya çalışıyorum.
Söyle, neden burada bizimle,
ailenle kalmıyorsun?
Burada sana ait olan mülklerde,
çocuklarınla beraber kalabilirsin.
Hiçbirşeye muhtaç olmadan,
istediğin herşeyi alabilirsin.
Merle denilen bu adamı tanımıyorum.
Ne iş yaptığını da bilmiyorum.
Nasıl bir insan
olduğunu bilmiyorum.
Ona evliliğin söz
konusu olamayacağını söyle.
Ve onu birdaha görmek
istemediğini de söyle ona.
Bunu anlayacaktır,
inan bana.
Eğer beni dinlemezsen...
Ve bu adamla evlenirsen...
Beni hayalkırıklığına uğratırsın.
Chen dandy'de nedir?
Cent'anni... Yüz yıl
boyunca anlamına gelir.
Ailenin, yüz yıl boyunca mutlu bir
biçimde yaşaması gerektiği anlamına gelir...
Babam hayatta olsaydı
bu gerçek olabilirdi.
Merle, yengem Deanna
ile tanıştın mı?
- Fredo'nun karısı.
- Memnun oldum, Merle.
Nasılsın?
Nasılda yakışıyorlar birbirlerine...
Ne demek istedi şimdi?
Hey, Michael, afedersin...
Saygısızlık etmek istemem ama,
buraya yemek yemeye gelmedim!
Biliyorum, Biliyorum...
Sorun nedir? Sadece
dans etmek istiyorum.
Dans mı? Dans pistte yapılır.
Sen yerlerde sürünüyorsun...
Sorunun ne olduğunu anladım. O gerçek
bir erkek olduğu için kıskandın.
Tanrı üstüne yemin ederimki, çenenin
ortasına geçiririm bir tane!
Sen anneni
bile dövemezsin.
Birşey söyleyeyim mi? Bu piçler, karşılarında
karıları olunca erkek kesiliyorlar.
Michael, eğer sen
idare edemeyeceksen,
benim etmemi söyledi...
- Sen yapsan iyi olur.
- Asla, bi Sicilya Piçi'yle evlenmeyin!
Karılarına bok gibi davranıyorlar!
Sicilya Piçi demek istemedim!
Rocco? Kes şunu!
Ne yapıyorsun sen?
Seni koca ayı!
İmdat! Fredo!
Onu kontrol edemiyorum, Mikey.
Sen benim kardeşimsin, Fredo.
Benden özür dilemene gerek yok.
Clemenza ölümünden sonra,
Rosato kardeşlere,
Bronx'daki 3
bölgeyi vaadetmişti.
Sen başa geçtin
ve bu sözü tutmadın.
- Pislik mi yaptım yani?
- Pislik yaptın.
Afedersin ama, Clemenza
onlara bir bok vaadetmedi!
Clemenza onlara
hiçbirşey vaadetmedi.
O orospu çocuklarından benim
ettiğimden, daha fazla nefret ederdi.
Frankie, kazık
yediklerini düşünüyorlar.
Micheal, Sierra Dağlarının
eteklerindeki evinde otumuş,
Ve şey içerken...
- Ne içiyor, Cicci?
- Şampanya.
Şampanya Kokteyli içerken,
Benim ailemi nasıl
yönettiğimi mi yargılıyorsun?
Ailen, hala Corleone
Adıyla çağrılıyor.
Ve sende aileni bir
Corleone gibi yöneteceksin.
Benim ailem buradan ekmek yemiyor,
Las Vegas'dan da ekmek yemiyor!
Ve Hyman Roth'un bulunduğu
Miami'den de ekmek yemiyor!
Frankie, sen yaşlı
ve iyi bir dostsun.
Seni severim.
Babama yıllarca
sadık kaldın...
Rosato Kardeşler, insanları
tutsak alıyorlar!
Hey Mike, onlar, suratımın
ortasına tükürüyorlar!
Tüm bunlar, Miami'deki o yahudi tarafından
desteklendikleri için oluyor!
Biliyorum. Bu yüzden onlara
dokunulmasını istemiyorum.
- İstemiyor musun?
- Hayır.
Onlara karşı adil
olmanı istiyorum.
Onlara karşı
adil mi olayım?
Hayvanlara karşı nasıl
adil olabilirsinki?
Tom, tanrı
aşkına dinle.
Şerefsiz insanları işe alıyorlar.
Zencileri işe alıyorlar.
İtalyan mahallelerinde
şiddet uyguluyorlar.
Ve şunu söyleyeyim, bulaştıkları
her iş pislik kokuyor.
Fuhuş ve uyuşturucu işi
yapıyorlar, ilaç, hap, esrar!
Ve kumar işinide
geri plana attılar.
Ailemi, arkamda sen
olmadan yönetmek istiyorum!
- Ve, Rosato Kardeşlerin ölmesini istiyorum!
- Hayır.
Ölecekler!
Şu anda, Hyman Roth ile
önemli bir iş üzerindeyim.
Ve tatsızlık istemiyorum.
Yani, kendi kanın yerine bir
yahudinin tarafını tutuyorsun ha?
Hadi, Frankie. Babamın da Hyman
Roth ile iş yaptığını biliyorsun.
Babam ona saygı duyardı.
Baban, Hyman Roth
ile iş yapmıştı...
Baban Hyman Roth'a
saygı duymuştu...
Ama, baban asla Hyman
Roth'a güvenmemişti...
Ya da onun Sicilyalı
Ulağı Johnny Ola'ya...
Şimdi beni bağışlarsanız
gitmem gerekiyor.
Yorgunum ve birazda sarhoşum!
Ve buradaki herkesin
bilmesini isterim ki;
Başınızı ağrıtacak
birşey yapmayacağım!
Don Corleone...
Cicc', kapıyı aç!
Gitmesine izin verecek misin?
Bırakalım da New York'a dönsün.
Ben planlarımı yaptım zaten.
İhtiyar şarabı
fazla kaçırdı...
Geç oldu.
Bebek nasıl?
İçimde uyuyor...
- Bir oğlan olduğu anlaşılıyor mu?
- Evet, anlaşılıyor Michael.
Bugün gelen insanlar
için afedersin.
Kötü zamanlama.
Bir yararıda olmadı zaten.
Bu olanlar, bana bir zamanlar
söylediklerini hatırlattı.
Beş yıl içinde, Corleone Ailesi
tamamen yasal hale gelecektir.
Bunu yedi sene önce söylemiştin.
Biliyorum.
Deniyorum, hayatım.
Bunu gördün mü?
Michael, perdeler
neden açık?
- Kay, sen iyi misin?
- Evet.
- Vuruldun mu?
- Hayır.
Geçti. Geçti artık.
Şimdi! Kapa şunu!
Tut hadi!
Hala buradalar. Lütfen,
Micheal içeride kal.
- Onları canlı yakalayın.
- Deneyeceğiz.
Rocco! Canlı dedim!
Kapının yanında dur.
Tekne garajını
kontrol edin!
Evet, girin.
- Mike, sen iyi misin?
- Evet.
Ha?
Sana söyleyemeyeceğim
birçok şey var, Tom.
Ve geçmişte bunun
seni üzdüğünü biliyorum.
Bunu sana güvenmediğimden, sır vermek
istemediğimden yaptığımı sanıyorsun.
Ama, seni sevdiğimden ve
değer verdiğimden dolayı,
Bazı şeyleri senden
gizleme gereği duydum.
İşte, bu yüzden şu anda tamamen
güvenebileceğim tek insan sensin.
Fredo mu?
Eh, onun temiz
bir kalbi var...
Ama, o zayıf ve aptal...
Ve bu bir ölüm
kalım meselesi.
Tom, sen benim
kardeşimsin.
Daima, senin tarafından bir kardeş
olarak kabul edilmek istedim, Mikey.
Bir öz kardeş...
Bunu biliyorum.
Başa sen geçeceksin.
Don olacaksın.
Eğer olacağını düşündüğüm
şeyler olduysa...
Bu gece buradan
ayrılacağım.
Tüm gücü sana veriyorum Tom.
Fredo ve onun adamları,
Rocco, Neri yani herkes
üzerinde yetkin var artık.
Karımın ve çocuklarımın hayatları
konusunda da sana güveniyorum.
Bu ailenin geleceği
senin ellerinde.
Bu herifleri yakaladığımızda...
Arkalarında kimin olduğunu
öğrenebilir miyiz sence?
Onları yakalayamayacağız.
Eğer çok yanılmıyorsam,
onlar zaten ölmüşlerdir.
Bize çok yakın birisi
tarafından öldürüldüler.
İçimizden biri.
İşi başaramadıkları
için çok korkan biri...
Senin adamlardan Rocco
ve Neri'ye ne dersin?
Sence bu işle bir
ilgileri olabilir mi?
Bizim adamların hepsi
aslında birer işadamı.
Sadakatleride buna bağlı...
Babamdan öğrendiğim birşey vardı...
Etrafındaki insanların düşündüğü
gibi düşünmeyi dene derdi bana.
Şimdi, bunu temel
alırsak, herşey olabilir.
Gördüm onları! Penceremdem
gördüm onları!
Buradan gitmek istiyorum!
Orada cansız yatıyorlar!
Sokun içeri şunu!
Buraya gelin.
İkisi burada.
New York dışından kiralanmış
gibi görünüyorlar.
Onları tanımıyorum...
Onlardan hiçbirşey
öğrenemeyeceğiz.
Gölün dibine
yollayın onları.
Pekala, cesetlerden
kurtulalım hadi.
- Mike nerede?
- Rocco.
Anthony, herşey
yoluna girecek.
Uyumayı dene.
Parti hoşuna gitti mi?
Dolu hediye aldım.
Biliyorum, beğendin mi bari?
Onları bana veren
insanları tanımıyorum.
Onlar, bizim
dostlarımız...
Sana yaptığım
hediyeyi beğendin mi?
Yastığımın üzerindeydi.
Anthony, Yarın sabaha
buradan gitmiş olacağım.
Beni de götürecek misin?
- Hayır, yapamam Anthony.
- Neden gitmek zorundasın?
Çünkü, yapmam
gereken işler var.
Sana yardım
edebilirdim.
Eh, belki bir
gün edersin...
Hadi, uyu biraz.
İyigeceler.
VITO CORLEONE,
NEW YORK ŞEHRİ 1917
Gerçekten çok güzel bir
kız, onu kesin görmelisin.
Onu görene kadar bekle,
kelimeler onu tarif edemez.
Napoli'yi terkettim,
Annemi de terkettim...
Kötü bir orospu için...
İşte, şimdi buradayım.
Amerika'da, New York'da...
Yalnızım! Annemi düşünüyorum.
Memleketten, haber gelmiyor...
- Pepino, sana bir mektup var!
- Otur hadi.
Sonunda, Napoli'den bir mektup!
Vito, Nasıl? Küçük meleğimi
beğendin mi? Güzel değil mi?
- Çok güzel.
- Değil mi?
Sana göre çok güzel, ama benim için
sadece karım ve çocuğum güzeldir.
Sevgili annemiz...Ölmüş!
Gösteri bitince, kulise
gidip onu yemeğe davet ederiz.
Otur yerine, serseri!
Oh, afedersiniz, Don Fanucci!
Onu kulisde görürüz...
- O kimdi?
- Kara El...
Hadi, hadi kulise
gidelim artık.
Bu Fanucci...
Kara El.
Bunu yarın konuşalım.
Yarın, yarın... Hep yarın!
Bana bugün ödeyeceksin!
Anladın mı?
Kızıma dokunma!
Bırak onu gitsin!
- İşte, tüm paramı alabilirsin!
- Hayır.
Sadece payım
olanı alırım...
Vito, gel buraya, hadi.
Ne düşündüğünü biliyorum. Ama burada
işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyorsun.
Fanucci, Kara El çetesindendir.
Tüm mahalle ona haraç verir.
Babamın dükkanı bile
ona ödeme yapıyor.
- O İtalyan mı?
- Evet, Calrobolu...
Eh madem o bir İtalyan, neden
diğer İtalyanları rahatsız ediyor?
Bizi koruyacak kimsenin olmadığını biliyor.
Boşver artık bunu, meleğimi beğendin mi?
Sen mutluysan,
bende mutluyum...
Sen iyi misin?
Patronun sana
kötü mü davranıyor?
Boşver...
İtalyanca biliyor musun?
Bunları benim için sakla!
Gelecek hafta gelip alırım!
Abbandando, yeğenimle tanış!
- İşler nasıl?
- Fena değil...
İşler iyi...İyi...
Sayenizde efendim.
Fanucci delirmiş. Mahallenin düzeninin
bozulmaya başladığını söylüyor.
İnsanlar zamanında ödeme yapmıyormuş,
düşük miktarlar ödemeye başlamışlar.
Şimdiye kadar, insanlara hep
nazik davrandığını söylüyor.
Eee Fanucci'de değişecek miymiş?
Elbette, herkesten iki katını
istiyor artık. Babamdan bile.
Ben senin dostunum değil mi? Öyleyse
ona burada bir iş vereceksin ha?
Vito, gel buraya.
Vito...Sana kötü
haberlerim var.
Bunu söylerken
utanıyorum ama...
Ben...
Yani, Fanucci...Yani
onun bir yeğeni var ve...
Yani ben ona...
Anlıyorum, anlıyorum...
Yani sen ona benim
işimi vereceksin.
Buraya geldiğim günden beri
bana daima iyi davrandın.
Bana bir nevi
babalık yaptın.
Sana teşekkür ederim. Ve bu
yaptıklarını asla unutmayacağım.
Bunları ailene götür lütfen.
Yo, yo sağol ama lütfen geri
götür bunları. Bunları kabul edemem.
Ailen için,
lütfen kabul et.
Ne güzel bir armut!
Ben Clemenza, emanetlerim hala sende mi?
Ne olduğuna baktın mı?
Beni alakadar etmeyen
şeylerle ilgilenmem.
Bir arkadaşımın çok
güzel bir halısı var.
Belki karın
bunu beğenir.
Elbette, çok hoşuna gider. Ama halı
için parayı nereden bulacağım?
Bu bir hediye olacak.
Bir iyiliğe nasıl karşılık verilir bilirim.
Eh peki o zaman, karım
buna çok sevinecek.
Orospu çocuğu!
Evde değil...
Lanet olsun, anahtarıda
bırakmamış.
Neyse, buna aldırmaz.
İçeri gel. Hey Vito
içeri gel hadi.
- Burası arkadaşının evi mi?
- Evet, nasıl ama?
- Burası tam bir saray.
- Evet, en iyisi.
Vito, yardım et biraz, ha?
Bak ne kadar güzel. Santino!
İçeri buyrun.
Gelin lütfen, hadi.
Hyman içeride.
Bende yemek hazırlıyordum.
Ton balıklı sandviç ister misiniz?
Ah, hayır, teşekkür ederim.
Bay Roth?
Gel, Michael.
Otur lütfen.
Keyfine bak.
Maçda bitmek üzere.
Futbol maçlarını
takip ediyor musun?
Uzun bir süredir,
zaman bulamıyorum buna.
Öğleden sonra futbol
izlemeyi seviyorum.
Bu ülke ile ilgili sevdiğim
şeylerden biride bu.
Beysbolu da severim.
Beysbolu...
Arnold Rothstein'in 1919'da Dünya
Serileri'ni başlattığından beri seviyorum...
Başının belada
olduğunu duydum.
Salak...
İnsanların ellerine silah
alıp böyle davranması çok salakça...
Ama, önemli olan
hayatta olman.
Sağlık... Hayattaki en
önemli şey belkide.
Başarıdan da...
Paradan da...
Güçten de önemli...
Buraya geldim çünkü, büyük bir
katliam olacak gibi...
Bu olmadan önce, sizin
bunu bilmenizi istedim.
Böylece, yeni bir savaş başlaması
tehlikesi ortadan kalmış olacak.
Kimse yeni bir
savaş istemiyor.
Frank Pentangeli,
evime gelip,
Rosato Kardeşlerin infazı
için benden onay istedi.
Bunu reddedince beni
öldürtmeye kalktı.
Aptalca bir girişimdi. Bende şanslıydım.
Yakında onu görmeye gideceğim.
Asıl önemli olan şey
ise gelecekteki,
planlarımızı hiçbirşeyin
bozamayacak olması...
- Sizin ve benim planlarımızı.
- Bundan önemli birşey olamaz.
Güzel.
Sen akıllı ve saygılı
bir delikanlısın.
Sizde çok büyük bir
adamsınız Bay Roth.
- Sizden öğrenebileceğim çok şey var.
- Elimden ne gelirse yapmaya hazırım Michael.
- İzninizle, yemek hazır.
- İçeri gel.
- Tamam.
- İşte.
Hyman, kulak zarlarını
patlatacaksın.
- Peki, afiyet olsun.
- Teşekkürler.
Sen gençsin. Bense,
yaşlı ve hastayım.
Gelecek aylarda beraber
yapacağımız bu proje,
Tarih kitaplarına
geçecek Michael.
Tarih yazacağız. Daha önce
hiç yapılmamış olanı yapacağız.
Baban bile böyle birşeyin gerçek
olabileceğini hayal edemezdi.
Pentangeli artık
ölü bir adam.
Bir itirazın yoksa?
O küçük bir patates...
N'aber?
Misafirimiz var ha?
- N'oldu?
- Michael Corleone, burada.
Çalışma odasında. Acele
etsen iyi olur...
Yarım saattir
seni bekliyor.
Bir sorun mu var?
Don Corleone, bana geleceğini
bildirmeni arzu ederdim.
Senin için bazı
hazırlıklar yapardık.
Geleceğimi bilmeni
istemedim.
Evimde neler olduğunu duydun mu?
- Mike, neredeyse çıldıracaktım.
- Benim evimde!
Karımın uyuduğu
yatak odasında!
Çocuklarımın oyuncaklarıyla
oynadığı yerde.
Benim evimde...
İntikamımı almamda bana
yardım etmeni istiyorum.
Michael, ne gerekiyorsa...
Ne yapabilirim?
Rosato Kardeşlerle olan
problemleri tatlıya bağla.
Mike, anlamıyorum...
Gerçekten...
Bak, büyük işlerde
senin kadar akıllı değilim.
Ama, bu bir
sokak olayı.
Miami'deki o Hyman Roth...
Bu orospu çocuklarını
o herif destekliyor.
Biliyorum.
O zaman neden? Neden o herife
boyun eğmemi istiyorsun, Mike?
Beni öldürmeye çalışan
kişi Hyman Roth'du...
Onun yaptırdığını biliyorum.
Tanrı aşkına, Mike.
Tanrı aşkına, bak,
hepsini gebertelim.
Gücümüz varken,
hepsini yokedelim.
Burası babamın eski
çalışma odasıydı.
Biraz değişmiş.
Burada, büyük bir...
Masa olduğunu
hatırlıyorum.
Çocukluğumu hatırlıyorum
Frankie...
Bu odaya yakın bir yerde oynarken
çok sessiz olmak zorundaydık.
Bu evin, aileden birilerine
kalmasına hep sevinmişimdir.
Önce, Clemenza yerleşti
buraya, şimdi de sen.
Babam, burada bana
birçok şey öğretmişti.
Bu odada birçok şey öğrendim.
Bana, dostlarımla
samimi olmamı...
Ama düşmanlarımla daha samimi
olmam gerektiğini öğretmişti.
Şimd, eğer Hyman Roth bu mesele
için araya girdiğimi görürse,
Ve Rosato Kardeşler
ile barış yapılırsa...
Benimle olan ilişkilerinin
hala iyi olduğunu düşünecektir.
Onun, böyle düşünmesini istiyorum.
Arkadaşlığımızda bir bozulma olmadığını
görmesini ve rahatlamasını istiyorum.
Böylece, ailemdeki hainin
kim olduğunu bulabilirim.
- Evet?
- Fredo. Ben Johnny.
Johnny Ola. Biraz daha
yardıma ihtiyacımız var.
Johnny?
Tanrı aşkına,
saat kaç yahu?
- Kim o tatlım?
- İyi dinle, Fredo.
Beni neden buradan arıyorsun?
Seninle konuşmak istemiyorum.
Pentangeli, Rosato Kardeşler
ile bir toplantı ayarlıyormuş.
- Onlar ile masaya oturacakmış.
- Oh, tanrım.
- Yalnız mı gelecek?
- Hiçbirşey bilmiyorum.
- Beni yeterince boka batırdınız zaten.
- Sadece, böyle devam et.
Herşey yoluna
girecek, Fredo.
Pentangeli bir anlaşma yapmaya
razı olduğunu söylüyormuş.
Tek bilmek istediğimiz, oraya
adamlarını getirip, getirmeyeceği.
Siz bana yalan söylediniz. Beni
birdaha aramanızı istemiyorum.
Kardeşin, konuştuğumuzu
öğrenemez merak etme.
Neden bahsettiğini
bilmiyorum.
Kimdi o?
Ah, yanlış numara.
Frank, burada yalnızız.
- Arabada bekle, Cheech.
- Frankie...
Bekle dedim, Cheech.
- Bu da ne, Rosato?
- Yeni anlaşmamız için, şans getiren bir "C" notu.
Richie. bize içecek
birşeyler ver ha?
Verdiğin karardan dolayı
hepimiz çok mutlu olduk Frankie.
- Buna pişman olmayacaksın.
- Bu, "C" notundan hiç hoşlanmadım...
Bunu bir terbiyesizlik
olarak görüyorum.
Michael Corleone
selamlarını gönderdi.
Çekin onu! Kapatın
siktiğimin kapısını!
Polis geliyor,
hay sikiyim!
Hey, Rich, burası
çok karanlık.
- Açık mısın, kapalı mısın?
- Biraz temizlik yapayım dedim işte.
Sorun nedir?
- Yerde birşey mi var öyle?
- Carmine, yo, yo. Burada olmaz!
- Anthony!
- Yapma bunu, Carmine! Polis olmaz!
Ne?
O amcık ağzını kapalı
tutmazsan, beynini dağıtırım!
Freddie. Seni görmek güzel.
Durumu nasıl?
O iyi. Arka tarafta şu an.
Hadi, kızlar. Biraz
yürüyüşe çıkın ha?
Bu odada işte...
- Onunla yalnız konuşmak istiyorum.
- Hadi ama?
Size yardım edebileceğimi
sanıyorum, Senatör.
Hagen?
- Dinel, Hagen, Ben kesinlikle...
- Hayır.
- Biliyorum, tamam.
- Ben hiçbirşey yapmadım.
Sorun değil.
Siz çok şanslısınız.
Burayı, kardeşim
Fredo işletiyor.
Ve herkesten
önce beni aradı.
Neyse, bu olay başka biryerde meydana
gelseydi size yardım edemezdik.
Uyandığımda,
yerde yatıyordum...
Ve bu nasıl
oldu bilmiyorum.
Hatırlamıyor musunuz?
Kendimden geçmişim.
Bunu düzelteceğim...
İşte.
Bu sadece bir oyundu.
Tanrım...
Oh.
Tanrım! Tanrım!
Oh, tanrım...
Oh, yüce tanrım.
Neden hatırlayamadığımı
bilmiyorum...Anlamıyorum.
Hatırlamak zorunda değilsiniz,
sadece dediklerimi yapın lütfen.
Ofisinizi arayacağız.
Ofisinize, yarın öğleden sonra
geleceğinizi açıklayacaksınız.
Onlara, Michael Corleone'nin
konuğu olarak,
geceyi onun Tahoe'deki evinde
geçirmek istediğinizi söyleyeceksiniz.
Gülmeye başladığını
hatırlıyorum...
Bunu daha öncede
yapmıştık.
Ve bu kızı asla
incitmeyeceğimi biliyordum.
Bu kızın bir
ailesi yok...
Burada çalıştığını
bilen kimsede yok.
Sanki hiç varolmamış
gibi olacak.
Geriye sadece pekişen
dostluğumuz kalacak.
- Evet?
- Afedersiniz, Bayan Corleone.
- Çıkmanıza izin veremiyoruz.
- Sadece markete gideceğim.
Bize bir liste verirseniz,
istediklerinizi hemen alabiliriz.
- Bu kimin emri acaba?
- Bay Hagen'ın emirleri, madam, kendiside geliyor.
Pekala, tamam bende Bay Hagen
ile konuşurum o halde.
Bunu sana açıklayacaktım, ama
Carson City'de önemli işlerim vardı.
Neyse, bu senin güvenliğin için
Michael'ın istediği bir şeydi.
- İstediğin şeyleri biz aldırırız.
- Anlıyorum.
Evimde kalmalıyım
öyle değil mi?
Hayır, evin bahçe sınırları
içerisinde dersek daha doğru olur.
Tom, gelecek hafta, çocukları
New England'a götürecektim.
- Artık iptal edildi.
- Burada bir mahkum muyum? Söylesene?
- Biz bu şekilde düşünmüyoruz, Kay.
- Pekala, hadi çocuklar.
Eve dönüyoruz, hadi.
Joe.
Küba! Küba!
Saygıdeğer baylar...
Sizlere, Havana Şehrine
hoşgeldiniz diyorum.
Aranızda bulunan seçkin
Amerikalı Sanayicilere de,
Küba ile çalışmaya devam
ettiklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Kübanın, tarihindeki
en yüksek refah düzeyine,
ulaşması amacıyla çabaladıkları
için onlara teşekkür ediyorum.
General Fruit Şirketi
Temsilcisi, Bay William Shaw.
Birleşik Telefon ve Telgraf,
Şirketi'den, Bay
Corngold ve Bay Dant...
Pan American Maden Loncası'ndan,
bölge genel müdürü Bay Petty.
Güney Amerika Şeker'den
Bay Robert Allen.
Nevada'dan Bay Michael Corleone,
Turizm ve Eğlence sektöründeki
ortaklarımızı temsil edecektir.
Ve eski dostum ve ortağım,
Florida'dan bize katılan,
Bay Hyman Roth.
Şimdi, Birlesik
Telefon ve Telgraf,
Şirketine, o şirin
Noel Armağanları için,
Teşekkür etmek istiyorum.
Som altından bir telefon.
Siz baylar, buna bir bakmak
isteyebilirsiniz diye düşündüm.
- Bay Başkan.
- Evet?
Ülkedeki isyan olaylarını ve
bu olayların bizim alanımıza,
nasıl yansıyacağı konusunda bir
değerlendirme yapabilir misiniz?
- Elbette.
- Çok güzel.
Asilerin, Las Villas'da
başlattığı,
etkileyici direnişe karşın,
Kurmaylarım, onları
yeni yıla girmeden önce,
Santa Clara'dan süreceğimize dair
bana teminat vermiş bulunuyorlar.
Ve bu konuda hepinizin
içi rahat olsun.
Casinolara ve yüzme havuzlarına
gerillaların girmesi yasaktır.
Tutuklama yaptıklarını söylüyor.
Bir kaç dakikaya kadar
bize yolu açacaklarmış.
Boşver. Sadece birkaç sefil haydut
bunlar. Polis şimdi onları temizler.
Umarım, yaşım doğrudur.
Yaşım konusunda
daima titiz olmuşumdur.
Kesmeden önce herkesin
pastayı gördüğünden emin ol.
Onca yolu katedip,
burada bana eşlik
ettiğinizden dolayı,
çok memnunum.
Bir adam, yaşamında benim
geldiğim bu noktaya geldiğinde,
Sahip olduğu şeyleri ona hayır
duası edenlere vermek ister.
Sahip olduğu şeyleri, dostlarına,
bir gönül borcu
olarak bırakmak ister.
Tabi, ölümünden sonra herşeyin yolunda
gideceğinden emin olduktan sonra.
- Yani, yıllar sonra.
- Evet.
Neyse, göreceğiz, doktorlar size
katılmıyor,ama onlar ne bilirki?
Havana'da mükemmel
başarılara imza attık.
Ve bundan sonra ulaşabileceklerimizin
bir sınırı yok.
Böyle bir hükümet, iş adamlarını teşvik
için ne yapılması gerektiğini bilir.
Buradaki oteller,
Vegas'da kurduğumuz,
o kaba batakhanelerden,
çok daha büyük ve gösterişli.
Ve Küba Hükümetindeki dostlarımıza,
Teamsters ile kazandığımız nakitin
yarısını ayırarak teşekkür edebiliriz...
Dolar için dolar mantığı yani.
Bu ithalat üzerindeki
sınırlamayı da kaldıracaktır.
Demek istediğim şu ki, hep
ihtiyacımız olan şeye artık sahibiz;
Bir hükümet ile olan
gerçek bir dostluk...
Daha küçük bir
parça lütfen.
Hepiniz Michael Corleone'yi
tanıyorsunuz...
Ve hepimiz onun
babasını hatırlıyoruz.
Emekliliğim ya da
ölümün halinde,
Havana projesindeki tüm
yatırımımı onun kontrolüne,
bırakmaya karar verdim.
Ama hepiniz pay alacaksınız.
The Nacionale'ı, Lakeville
Road şirketine bırakacağım.
The Capri, Corleone Ailesinin olacak,
The Sevilla Biltmore'da öyle...
Ama Newport'daki Eddie Levine,
Pennino Kardeşlere katılacak...
Dino ve Eddie, hisse
sahibi olacaklar.
Ve, casino işlerini
yönetecekler.
Nevada'daki bazı dostlarımıza da
pay ayırdık tabi.
Memlekette, işlerin bozulmasını
istemeyiz ne de olsa.
Hepinize afiyet olsun.
Afiyet olsun.
- Nice yıllara.
- Sağlığınıza.
Bugün çok ilginç bir
olaya şahit oldum.
Bir asi, askeri polis
tarafından tutuklanmıştı.
Ve canlı olarak
yakalanmaktansa,
Ceketinde sakladığı el
bombasının pimini çekti.
Kendini öldürdü ve yanında
polis yüzbaşısını da götürdü.
- Değil mi Johnny?
- Bu asilerin hepsi çıldırmış.
- Evet, katılıyorum.
- Belki öyledir...
Ama, bu bana
şunu düşündürdü.
Askerler para için savaşıyorlar,
asiler ise para almıyor...
Bundan ne sonuç çıkartıyorsun?
Kazanabilirler...
Bu ülke son elli yıldır
asilerle uğraşıyor.
Asilik kanlarında var, inan bana, biliyorum.
Buraya 20'lerden beri geliyorum.
Sen bebekken, Havana'dan şeker
pekmezi ihraç ediyorduk.
Kullandığımız kamyonlar
babana aitti.
Michael.
Bunu yalnızken konuşmayı
tercih ederdim.
İki Milyon bu adaya
hiç gelmemiş...
Asiler yüzünden vazgeçip,
parayı elinde
tutmanı istemezdim.
Ah, otur hadi.
Otur hadi.
Sadece seninle amaçladığımız yere ulaştığımızı
görebilecek kadar yaşayabilsem...
Ohh.
20 daha yaşayabilmek için,
neler vermezdim ki?
İşte buradayız...
Güvende...
Allahın belası Adalet
Departmanı'nın müfettişleri,
ve FBI olmadan, kazanç
sağlayabiliyoruz...
Sadece 90 mil ötede, dost bir
hükümet ile ortaklığımız var.
90 mil...Hiçbirşey.
Sadece küçük bir adım ile,
Birleşik Devletler Başkanı
olmak isteyen ve bunu
gerçekleştirebilmek için nakite,
ihtiyacı olan bir adamı
burada arayabilirsin...
Michael...
Amerikan Çelik Tröst'ünden
bile daha büyüğüz.
Mikey, Nasılsın?
İyi misin?
Selam, ben Freddie Corleone.
Tanrı aşkına,
ne yolculuktu ama!
Durmadan, ya bu
valizde ne olduğunu,
bilen biri varsa
diye düşünüp durdum.
Düşünsene bir, Tam İki Milyon
Dolar yanımdaki koltukda duruyor.
Pekala.
- Bir saniye, afedersin.
- Yo, bir sorun olmaz.
Saymak ister misin?
Mikey, neler oluyor bu arada?
Hiçbirşey anlamadım.
Aile adına Havana'ya yatırım
yapmaya karar verdim.
- Bu da Başkan için küçük bir hediye.
- Oh.
Bu harika...
Havana harika bir yer.
Tam benim kafama
uygun bir yer.
- Havana'da tanıdığım birileri var mı?
- Bilmiyorum.
Hyman Roth? Johnny Ola?
Yo, tanımıyorum onları...
Dinle, Mikey...
Şey, ben...
Yolculuktan dolayı
biraz gerginim.
Ah, biraz şey...İçecek
birşeyler alabilir miyim?
Sanırım, beraber çıkabiliriz...
Biraz oturup konuşabileceğimiz
bir yer biliyorum. Tamam mı?
Bazen, senin evlendiğin gibi bir
kadınla evlenmeliydim diye düşünüyorum.
Kay gibi biriyle.
Birkaç çocuk...
Bir aile...
Hayatımda birkez olsun...
Babama benzeyebilmek için...
Onun oğlu olmak kolay değil
Fredo. Hiç kolay değil.
Annem bana takılırken,
sen bana ait değilsin derdi.
Seni kapının önüne
çingeneler bırakmış derdi.
Bazen bunu doğru
olduğunu düşünüyorum.
Sen çingene değilsin, Fredo.
Mikey, ben...
Sana çok sinirliydim.
Neden daha önce böyle
vakit geçirmedik sanki?
İçki alırsın değil mi? Garson!
- Muz kokteyli nasıl söyleniyor?
- Muz kokteli.
- Öyle mi?
- Öyle...
- Ah, bir muz kokteyli.
- Muz kokteyli, tamam efendim.
Ve birde, kulüp sodası.
Senator Geary buraya gelmek üzere,
Washington'dan yarın gece ayrılıyor.
Yanında bazı insanlar olacak.
Hükümet erkanından.
Senden, Havana'da onlara iyi
vakit geçirtmeni istiyorum.
Bu benim uzmanlığım
değil mi?
- Sana bir konuda güvenebilir miyim Fredo?
- Tabiki, Mike.
Bu gece hepimiz, Başkanlık
Saray'ına davet edileceğiz.
Yeni yıl için verilen
resepsiyon nedeniyle.
Resepsiyon sona erdiğinde...
Beni bir askeri arabayla
evime götürecekler.
Güvenliğim için
yalnız olacağım.
Ve otelime ulaşmadan
önce öldürüleceğim.
- Kim?
- Roth...
Beni evimde öldürmeye
çalışan da Roth'du...
Başından beri, herşeyin
arkasında Roth vardı.
Bana, evladı gibi davranıyor,
onun halefi olduğumu söylüyor.
Ama sonsuza kadar yaşayacağını sanıyor,
bu yüzden beni yoketmek istiyor.
Nasıl yardım edebilirim?
Hiçbirşey bilmiyormuş
gibi davranmaya devam et.
- Ben planımı yaptım zaten...
- Ne planı?
Hyman Roth yeni yılı
asla göremeyecek...
Sana kendini yormamanı ve istirahat
etmeni söylüyor, bir reçete yazacakmış.
Yarın tekrar gelecek.
Ben, kendi doktorumu istiyorum.
Miami'den getirtin onu.
İngilizce bilmeyen bir
doktora güvenmem ben.
Tatlım, sen casinoya in.
- Eğer, İyi olduğundan eminsen...
- Ben iyiyim.
- Sen, bingo oyna.
- Sizi görmek güzel Bay Paul.
- Evinizde gibi davranın lütfen.
- Teşekkür ederim.
Altıncı hissim bana,
Kardeşin Fredo'nun para dolu bir
çantayla buraya geldiğini söylüyor.
Nerede para?
Vermek istemiyor musun?
Sadece...Sadece biraz
beklemek istiyorum.
Nasıl hissediyorsun?
Korkunç. Sadece acı çekmeden,
işeyebilmek için 4 Milyon
Dolar verebilirdim...
Frank Pentangeli'yi
kim öldürdü?
Rosato Kardeşler...
Biliyorum. Ama kim onay verdi?
Ben vermedim...
Beraber büyüdüğüm
bir çocuk vardı.
Benden daha gençti.
Bana benzerdi
biraz, bilirsin...
İlk işlerimi onunla çevirmiştim.
İşlerimizi onunla büyüttük,
sokaklardan terfi ettik.
İşler iyiydi. Beraber
birçok iş başardık.
İçki yasağı sırasında...
Kanada'da şeker pekmezi ürettik.
Bir servet yaptık. Babanda
bizimle beraberdi.
Tanıdığım insanların arasında,
herkesden çok onu
sevdim ve ona güvendim.
Sonra, onu bir
düşünce sardı...
Bir şehir kurmak istiyordu...
Batı sahiline giden insanlar için, çölün
ortasında bir mola yeri olacak bir şehir.
Bu çocuğun adı Moe Green'di...
Ve kurduğu şehrin
adı da Las Vegas'dı...
O büyük bir adamdı...
Öngörüsü ve cesareti
olan bir adam.
Ve o şehirde, onu anlatan bir plaket,
adına bir tabela ya da ona ait,
bir heykel bile yok.
Birgün, birileri onun
gözüne bir kurşun sıktı...
Kimse emri kimin
verdiğini bilemedi.
Olayı duyduğumda,
sinirlenmedim...
Moe'yu tanıyordum sonuçta.
İnatçı herifin biriydi.
Yüksek sesle konuşur,
aptalca şeyler söylerdi...
Ve, sonunda
öldürülünce.
Bu işi kurcalamadım.
Ve kendime dedim ki;
"Bizim seçtiğimiz iş bu"
Ben hiç sormadım,
emri kim verdi diye!
Çünkü bunun iş ile
hiçbir ilgisi yoktu.
Odandaki çantada duran
2 Milyona gelince...
Şimdi, biraz kestirmek,
için içeri gidiyorum.
Uyandığımda...
Eğer, para masanın üzerindeyse,
bir ortağım var demektir.
Eğer değilse...O zaman,
bir ortağım yoktur...
Pekala, herkes birbirini
tanıyor değil mi?
- Bu Senatör Geary.
- Nasılsınız, Senatör?
Seni görmek güzel, Mike. Burada
beraber olmaktan dolayı çok mutluyum.
- Senatör Payton, Florida'dan.
- Nasılsın, Mike?
- Ve New York'dan Yargıç DeMalco.
- Nasılsınız, efendim?
- İyiyim, teşekkürler.
- Maryland'den Senatör Ream.
- Mike, seninle konuşmak istiyordum.
- Bu da, U.T.T'den Fred Corngold.
- Fred'i tanıyorum. Nasılsın?
- Fred, cha-cha-cha demek istiyor.
- Oh, öyle mi, ha?
- Baylar, şimdi içkilerimizi tazeleyelim.
Buranın yerel içkilerinide deneyin,
Ah, Kuba libresi, pina coladası...
Sanırım ben, şu kızıl saçlı
Yolanda'lardan birini deneyeceğim.
- O senindir. Congusto.
- Johnny.
Kardeşim Fredo ile tanışmadın
değil mi Johnny? Johnny Ola, Fredo.
- Yo, tanışmamıştık, Johnny Ola.
- Memnun oldum.
Baylar, bu Havana Gecesine içiyorum.
- Mutlu yıllar.
- Mutlu yıllar.
- Mutlu yıllar.
- Bu doğru, ha?
- Şimdi sahneye bakın, iyi bakın.
- Kimse korkmasın! Pat Geary burada!
- Hey, Freddie.
- Şerefe! Hey!
- Hey, Freddie, neden dikiliyoruz?
- Hadi, dostum!
Burada herkes, ayakta
durur, ama buna değer.
- Buna inanamayacaksınız.
- Ben şu anda inanmıyorum ki!
- Peki, elli dolarına tamam mı?
- Tamam bahse girdik, bayım.
Bu o. İşte, Superman.
- Tanrı aşkına!
- Size söyledim mi, söylemedim mi?
- İnanamıyorum.
- Bu şey sahte olmalı...
Sahte falan değil. Tamamen gerçek.
Ona Superman demelerinin sebebi bu işte.
Hey, Freddie. Freddie.
Burayı nereden keşfettin böyle?
Buradan Johnny Ola bahsetmişti,
sonra tuttu beni buraya getirdi.
Ona inanmamıştım, ama
görünce inanıyorsunuz ha?
- Ben görmeme rağmen hala inanamıyorum.
- 50 dolar, Pat.
İhtiyar Roth bu
tür yerleri sevmez...
Ama, yaşlı Johnny buraları,
avucunun içi gibi bilir.
Şimdi izleyin onu. Şimdi
onunla fıstık kıracak.
Onu bir tuğla kırarken
izlemek isterdim.
Elindekiyle bir binayı
bile yerlebir edebilir.
Sakinleşin, Senyor Roth.
Sizi hastaneye götürüyoruz.
Ve kanımca, kazanmaya
devam edeceksiniz zira,
Küba'ya yapacağımız, yeni bir
milyan dolarlık yatırımdan sonra,
Başkan Eisenhower'ın, Küba'yı kendi
kaderine asla terketmeyeceğini biliyorum.
Amerika Halkı artık, müdahale
politikalarına inanmıyor.
Fredo, nereye gidiyorsun?
Kendime gerçek bir içki alacağım,
çünkü bunu yapamayacağım...
Bay Roth nerede acaba?
Geleceğini haber almıştım.
Reeves, protokol nasıl? Burada
daha ne kadar kalmamız gerekiyor?
Oh, bilemiyorum. Sanırım, bir
yarım saat beklememiz gerekiyor.
Sadece, yeni yıla
girene kadar sanırsam.
Yeni yıla giriyoruz, hadi!
Sadece bir dakikalığına.
bir saat içinde Miami'ye gidebileceğimiz
bir uçak bizi bekliyor.
Bu konuyu fazla
büyütme olur mu?
Hain sendin, Fredo.
Kalbimi kırdın.
Kalbimi kırdın.
Guantanemo ve Santiago'daki güçlerimizin
aldığı ciddi yenilgiler nedeniyle...
Küba'daki konumum
artık güvenli değildir.
Daha fazla kan dökülmesini önlemek amacıyla
görevimden istifa etmiş bulunuyorum.
Ve şehri hemen terketmek zorunda
olduğumu söylemek istiyorum.
Hepinize iyi şanslar diliyorum.
Selam, selam, selam.
Fredo!
Hadi, benimle gel. Bu gece buradan
çıkmanın tek yolu bu.
Roth öldü. Fredo.
Fredo, gel benimle!
Sen hala kardeşimsin! Fredo!
Ben Birleşik Devletler
Senatosundan, Pat Geary.
Lütfen, burada kalamam!
Al, bana nemli bir
havlu getirir misin?
Kay, döndüğümü biliyor mu?
Oğlum nasıl? Noel için
ona birşeyler aldın mı?
O işi hallettim.
Söyle de bende bileyim.
Ona, binip sürebileceği
elektirikli bir araba aldım.
Sağol, Al.
Çocuklar, bir dakika dışarı
çıkabilir misiniz lütfen?
Kardeşim nerede?
Ah, Roth özel bir gemiyle kaçtı.
Şimdi Miami'de bir hastanede.
Bir felç geçirmiş
ama iyileşiyormuş.
- Koruman öldürülmüş.
- Ben, Fredo'yu sordum.
Onunda kaçtığını sanıyorum.
New York'da bir yerlerde olmalı şu an.
Onu bulmanı istiyorum.
Korktuğunu biliyorum.
Ona herşeyin yolunda olduğunu söyle.
Roth'un onu kandırdığını bildiğimi söyle.
Beni öldürmeye çalışma planlarından
haberi olmadığını bildiğimi de söyle.
Artık içeri gelebilirler.
- Oh, birşey daha var.
- Ne?
Ne? Söylesene hadi, ne?
Kay düşük yaptı
ve bebeğini kaybetti.
- Erkek miydi?
- Mikey, sadece üçbuçuk aylıktı ve...
Artık bana doğru dürüst cevap
veremiyor musun sen? Erkek miydi?
Gerçekten bilmiyorum.
Zavallı Fredo, zatürreesi var.
Devam et bakalım, devam et!
Delikanlı, duyduğuma göre sen ve
arkadaşların mal çalıyormuşsunuz.
Ama evime bir elbise göndermek bile
aklınıza gelmiyor. Saygısızlık bu!
Üç kızım olduğunu biliyorsunuzdur.
Burası benim mahallem.
Sen ve arkadaşların bana
biraz saygı göstermelisiniz.
İş çeviriyorsanız, arada
benide göreceksiniz.
Kişi başı 600 dolar
kaldırdığınızı duydum...
Koruma parası olarak, kişi başı 200 dolar verirseniz,
bende yaptığınız terbiyesizliği unuturum.
Siz küçük serseriler, benim gibi bir
adama saygı duymayı öğreneceksiniz!
Aksi halde, polisler
evinizi basar.
Ve ailelerinizde dağılır.
Elbette, çaldığınız miktar hakkında
yanılıyorsam, biraz indirim yapabilirim...
Yani bu indirimde ancak...
100 dolar kadar olabilir...
Sakın bana hayır deme...
Anladın mı, hemşerim?
- Anladın mı, hemşerim?
- Anlıyorum...
Dostlarım ve ben
tüm parayı paylaşırız.
Bu yüzden, önce
onlarla konuşmalıyım.
Arkadaşlarına, atla deve istemediğimi söyle.
Sadece yolumu bulacak kadarını alırım.
Onlarla konuşmaktan çekinme.
600 papel...
Ödemeli miyiz?
Herifin çetesini biliyorsun
Tessio... Hepsi hayvan.
Bu mahallenin haracını yemesi için
Fanucci'ye bizzat, Maranzalla izin vermiş.
Polislerle de bağlantıları
var ayrıca. Haracını vermeliyiz.
Kişi başı 200 dolar. Anlaştık mı?
- Neden ödemek zorundayız ki?
- Vito, karışma bu işe sen...
O, tek kişi...Biz üç kişiyiz.
Onun silahı varsa,
bizim de silahımız var.
Alın terimizle kazandığımız bu
parayı neden ona verelim şimdi?
Anlamıyor musun? Burası onun mahallesi!
Evet ama, Fanucci'ye zırnık
koklatmayan, iki bahisçi tanıyorum.
Kimmiş onlar?
Ah, Tessimo Caddesi'ndeki, Yunan Joe ve
Frank Pennitanlo... Ve Tachinko Schrabo.
Onlar, Fanucci'ye
haraç vermiyor...
Fanucci'ye birşey vermiyorlarsa, Maranzalla'nın
haraççılarından birilerine veriyorlardır!
Ona istediğini versek iyi olur.
Sen takma kafanı...
Şimdi söyleyeceklerim
aramızda kalsın.
Eğer kabul ederseniz, Fanucci'ye
kişi başı 50 dolar vereyim ha?
Ona vereceğim bu miktarı
kabul edeceğini garanti ederim.
Fanucci 200 dolar dediyse,
200 dolar istiyordur, Vito!
Ona mazaretimi söyleyeceğim.
Siz herşeyi bana bırakın...
Herşeyi ben halledeceğim.
Dostlarıma asla yalan söylemem ben.
Yarın, ikinizde gidip
Fanucci ile konuşun.
Sizden parayı isteyecektir.
Ona ne istiyorsa ödeyeceğinizi
söyleyin. Kavga etmeyin.
Daha sonra, ben
gidip onu ikna edeceğim.
Kabadayılık yapmadığı
sürece alttan alın.
- O miktarı ona nasıl kabul ettireceksin?
- Bu benim işim.
Sadece, size yaptığım
bu kıyağı unutmayın.
Anlaştık mı?
Tamam.
Şerefe.
Şerefe.
Ailesi evde değil.
Fanucci'de caféde yalnız.
Vito, işte benim elli
dolarım, bol şans.
Hey Vito, onu razı
edebileceğinden emin misin?
Merak etme sen.
Ona reddedemeyeceği bir teklif
yapacağım, merak etmeyin...
Sanırım, şapkamın
altında 100 dolar var...
Ahh...Haklıymışım.
Sadece 100 dolar!
Bu aralar biraz yolsuzum.
Birkaç aydır iş yapmıyorum,
bu yüzden bana biraz zaman ver.
Anlıyorsun, değil mi?
Sen cesur birisin, delikanlı!
Nasıl oldu da seni
daha önce görmedim ben?
Gözü kara bir
delikanlısın sen.
Sana, ücreti iyi
birkaç iş bulabilirim.
Dargınlık falan yok değil mi?
Eğer yardım istersen, söyle yeter.
Kendin için en doğrusunu yaptın.
Bayramın kutlu olsun!
Don Fanucci!
Eyvallah...
Bakayım şuna bir...
Çok vahşi!
Benim için çok
fazla şiddet var...
Burada ne arıyorsun sen?
Micheal, baban
seni çok seviyor...
Çok seviyor...
Canım benim.
Bay Cicci, 1942'den günümüze
kadar olan sürede,
Genco Zeytinyağı Şirketi'nde
çalışıyordunuz değil mi?
Bu doğru.
Ama aslında, Corleone suç
örgütünün bir üyesiydiniz.
Ah, biz ona Corleone Ailesi derdik
Senatör. Aile derdik yani...
Mevkiniz neydi?
İlk başlarda, herkes
gibi bende bir askerdim.
- Ne demek bu?
- Bir tetikçi. Bilirsiniz işte hadi.
Hayır, bilmiyorum.
Söyleyin lütfen.
Patron birisi için tetiği çekmemi
istediğinde, tetiği çekerdim...
- Anladınız mı, Senatör?
- Bay Questadt.
- Yani adam mı öldürürdünüz?
- Ne?
Üstlerinizin emriyle,
adam mı öldürürdünüz yani?
Evet, bu doğru avukat bey.
Ve ailenizin reisi
Michael Corleone'ydi?
Evet, avukat bey.
Michael Corleone, doğru.
Michael Corleone'den birebir
emir aldınız mı peki?
Hayır, onunla
asla konuşmadım.
Bay Cicci, cevabınızı biraz daha
güçlendirebilir misiniz lütfen?
Ne yapayım?
Cevabınızı biraz genişletin yani.
Bilmek istediğim şu,
Emir alırken ortada daima
bir *** mu vardı?
Yani, size gerçek emirleri verdiği
söylenen kişiler ile sizin aranızda,
- hep birileri mi vardı?
- Evet doğru, tamponlar vardı...
Ailenin dolu tamponu vardı.
Bay Cicci, bunu çok
eğlenceli bulabilirsiniz,
Ama emin olun ki, bu komisyonun
üyeleri bunu hiç komik bulmuyor.
Söyle bana, anne.
Babam kalbinin derinliklerinde
ne düşünürdü?
Kötü zamanlarda mı?
Ailesi için...
Ailesi için sert olur muydu?
Ama ailesi için
sert olmak...
Ailesini kaybetmek
anlamına gelse,
bile?
Karını düşünüyorsun,
kaybettiğiniz bebeği de...
Ama karının ve senin ileride
başka çocuklarınız da olacak.
Hayır, ailesini kaybetmesinden
bahsediyorum.
Ama sen aileni
kaybetmeyeceksin... Asla.
Zaman değişti...
Hayır, hayır. Benim için şereftir.
Para istemiyorum, lütfen.
- Bir hediye olarak kabul edin.
- Sağol, sağol.
Çok naziksin...
Eğer senin için yapabileceğim birşey
olursa, bana gel konuşalım ha?
- Sağolun, sağolun.
- Görüşmek üzere.
Senyora Colombo, neden
beni görmek istediniz?
Karınız, sizden yardım
isteyebileceğimi söyledi.
Başı çok büyük belada.
Komşuları, besledikleri köpeği
evsahibine şikayet etmişler.
Oda hayvanı
atmalarını söylemiş.
Ama, küçük oğlu bu
köpeği çok seviyormuş.
Bu yüzden, oda
köpeği saklamış.
Evsahibi bunu farkedince, çok kızmış
ve evi terketmelerini istemiş.
Artık, hayvanı atsa bile,
oturmasına izin vermeyecekmiş.
Herkese rezil oldum!
Bizi sokağa atması için,
polis çağıracağını söyledi.
Üzgünüm ama...
Taşınmanız için size birkaç dolar vermekten
başka yapabileceğim birşey yok.
Taşınamam.
Onunla konuşmanızı istiyorum!
Ona evimde kalmak istediğimi söyleyin!
- Evsahibinizin ismi nedir?
- Onun adı, Senyor Roberto.
Forth Caddesinde oturuyor,
buraya yakın.
Camları kırmışlar,
döşemeleri pisletmişler...
- Tam bir domuz ahırı ha?
- Aynen öyle, yeter bu kadar.
Senyor Roberto.
Benim ismim, Vito Corleone.
Senyora Colombo, karımın
bir arkadaşıdır.
Önemsiz bir olay için,
evden çıkarıldığını söylüyor.
O, çok yoksul bir dul.
Kendisine bakacak
kimsesi yok.
Ne akrabaları ne de parası var.
Burada, ona yardım eden komşuları var.
Evi, başka bir
aileye kirladım çoktan.
Ona, sizinle konuşacağımı söyledim.
Siz, anlayışlı
bir insansınız.
Bu sorunu yaratan
hayvanı çıkardı evden.
- O halde, kalmasına izin verin.
- İmkansız...
- Sicilyalı' mısınız?
- Hayır, Kalabreseli'yim..
Aşağı yukarı, hemşeri sayılırız yinede,
bana bu iyiliği yapın lütfen.
Çoktan kiraladım diyorum!
Bir aptal gibi görüneceğim.
- Ayrıca, yeni kiracılar daha fazla ödüyor.
- Aylık olarak, ne kadar fazla?
Beş dolar.
İşte altı aylık, fazlalığı
avans olarak veriyorum.
Ama, bunu ona söylemeyin,
çok gururlu birisidir.
Altı ay sonra,
tekrar bana gelin.
- Tabi, köpek de kalıyor, tamam mı?
- Ha?
Köpek kalıyor.
Git başımdan!
Git başımdan...
Sende kim oluyorsunki
gelip bana emir veriyorsun?
Dikkat et, yoksa o Sicilyalı Kıçına
tekmeyi basarım sokağın ortasında.
Bana bu iyiliği yapın.
Bunu asla unutmam.
Mahalledeki arkadaşlarınıza beni sorun.
Size, benim bir iyiliğin nasıl geri
ödeneceğini bildiğimi söyleyeceklerdir.
- İyigünler.
- Sanada...
Ne acayip bir tip!
Deli midir, nedir?
Vito, evsahibi geldi...
Roberto... Şu fare
yuvalarının sahibi.
Tüm mahallede herkese seni sormuş.
Umarım, sizi rahatsız
etmiyorumdur, Don Vito.
Sizin için ne
yapabilirim Don Roberto?
Ne büyük bir yanlış anlaşılma ama!
Kutsal Meryem aşkına!
Elbette, Senyora
Colombo kalabilir!
Elbette, kalabilir!
Sağolun, sağolun...
Don Vito, bana verdiğiniz avansı,
size geri vermek istiyorum.
Bir, iki, üç, dört, beş ve
altı. İşte, hepsini alın...
Çünkü, eninde sonunda Don Vito
para herşey değildir...
Oturabilir miyim?
O dula karşı gösterdiğiniz
şefkat, beni çok utandırdı.
Kira, eskisi gibi kalacak.
Hatta...Hatta,
kirayı düşüreceğim.
Kirayı, beş dolar indireceğim.
Hatta, on dolar indireceğim.
10 dolar mı?
Sağolun, sağolun.
İçecek birşey alır mıydınız?
Size bir kahve ikram edebilir miyim?
- Ben gideyim.
- Kahvemiz var.
Bir randevum var ve çok geciktim!
Şimdi kalamam cidden! Başka bir zaman, umarım!
Bu seferlik beni affedin, kalmam imkansız gerçekten.
Kalmak isterdim ama,
kusuruma bakmayın lütfen.
Çok önemli bir randevum varda...
Daha uzun oturmak isterdim!
Ama beni anlayın lütfen, gitmem gerekiyor
gerçekten. Ama sonra uğrayacağım söz!
Beni çağırırsanız, hemen gelirim,
beni bu civarda bulabilirsiniz.
İyigünler!
Geri dönmeyecek,
Bronx'da saklanacak!
Hey Vito, ne dersin?
Tanrı Amerika'yı kutsasın.
Büyük işler
çevireceği artık.
Orospu çocuğu!
- New York City.
- Biraz daha yüksek sesle söyleyebilir misiniz?
New York City.
- Siz, Vito Corleone'nin oğlu musunuz?
- Evet, oğluyum.
- Babanız, nerede doğmuştu?
- Sicilya'daki, Corleone Kasabası'nda.
Peki o, belirli
çevreler tarafından,
"Baba" olarak bilinen
lakabı kullanır mıydı?
"Baba" lakabı, onun arkadaşları
tarafından kullanılan ve,
sevgi ve saygı duygularını
simgeleyen bir terimdi.
Sayın Başkan, iznizle tanığın
ifadesini doğrulmak istiyorum.
Yıllardan beridir, büyümeye devam
eden seçmen kitlemin bir bölümünü,
Saygın İtalyan İnsanları
oluşturmaktadır.
Ve onları çok iyi
tanıdığımı söyleyebilirim.
Yıllarca beni destekleri ve
dostlukları ile onurlandırmışlardır.
Gerçektende, bunu gururla söylüyorumki,
en yakın arkadaşlarımın bir kısmı,
İtalyan Amerikalılar'dır.
Bununla birlikte Sayın Başkan, şimdi,
kendi komitemin çok önemli bir toplantısını,
yönetmek için bu duruşmayı
terketmek zorundayım.
Ama gitmeden önce
şunu söylemek isterimki,
Bu duruşmada incelediğimiz Mafya olgusunun,
ne olursa olsun, hiçbir şekilde,
Büyük İtalyan Toplumuna
maledilemeyeceğini bilmek gerekir.
Çünkü, kendi bilgi birikimime ve
deneyimlerime dayanarak söylüyorumki,
İtalyan Amerikalılar,
bu ülkedeki, en dürüst,
en vatansever, en çalışkan,
Amerikan vatandaşları
arasında yeralırlar.
Ve eğer Sayın Başkan...
Eğer, birkaç çürük
çürük elma için,
tüm sepeti çöpe atarsak
çok yazık olur...
Çünkü, Christopher Columbus'dan...
Enrico Fermi'ye ve, oradanda,
günümüze kadar olan dönemde,
İtalyan Amerikalılar,
Büyük Ulusumuzun,
kuruluşunda ve müdafasında
hep öncülük etmişlerdir.
Onlar ülkemizin
toprağı gibidir ve,
Ulusumuzun belkemiğini oluşturan
toplumlar arasında yer alırlar.
Başkan, salonu sükunete
davet ediyor.
Şurası kesinki, hepimiz, saygıdeğer
meslekdaşımızla aynı fikirdeyiz.
Şimdi, Bay Corleone, yasal haklarınız
gözetilerek, sorgulanmaktasınız.
Bir tanığa ait ifade elimizde mevcuttur.
Önceki tanığımız...
Willi Cicci,
Başında sizin bulunduğunuz,
ülkedeki en güçlü mafya
örgütünde yeralmaktaymış.
- Doğru mu?
- Hayır, değil.
Tanık, ifadesinde 1947'de New York City'de
işlenen ve bir Polis Yüzbaşısı'nın,
ve Virgil Solozzo adındaki bir
adamın öldüğü cinayetlerde,
bizzat sorumluluğunuz
bulunduğunu söylemektedir.
- Bunu inkar ediyor musunuz?
- Evet, ediyorum.
1950 Yılında, New York'da
gücünüzü sağlamlaştırmak,
ve yönetimi ele geçirmek amacıyla,
"Beş Aile" adıyla bilinen,
örgütlerin liderlerinin
öldürülmesi olayını,
planladığınız doğru mu?
- Bu tamamiyle bir iftiradır.
- Las Vegas'daki,
Üç büyük otelin kontrolünü
elinizde tuttuğunuz doğru mudur?
Hayır, bu doğru değil, orada
bulunan bazı otellerde hissem vardır.
Ama düşük miktarda.
IBM ve IT&T. firmalarında da
hisselerim vardır.
New York Eyaletindeki kumar ve uyuşturucu
alanları ile bir ilginiz ya da bu alanlar,
üzerinde bir kontrolünüz var mı?
Hayır, yok.
Senatör, müvekkilim komisyonunuza
bir demeç vermek istiyor.
Sayın Başkan, sanırım bu demeç,
şu an için, tamamen kural dışıdır.
Efendim, müvekkilim komisyonunuz
tarafından sorulan tüm soruları,
büyük bir içtenlikle cevaplamıştır.
Hakkı olduğu halde, beşinci düzeltmenin
uygulanmasını talep etmemiştir.
Eşitlik ilkesi gereğince, bu demecin
duyulması gerekir diye düşünüyorum.
Hayır, hayır Bay Corleone'ye demecini
okuması için izin veriyorum.
Bunu kayıtlara geçireceğim.
Ailemin ismini temizlemek umuduyla,
Ve çocuklarıma isimlerinde ve
geçmişlerinde bir leke olmaksızın,
Amerikan Yaşam tarzından
adil bir pay vermek gibi,
samimi bir arzum
olduğundan dolayı,
Bu komisyona ifade vermeyi ve,
Elimden geldiğince, yardımcı
olmaya karar vermiştim.
Bir suçlu olmadığımı
söylemek zorunda kalmayı,
kişisel olarak onur
kırıcı buluyorum.
Belirtilen kayıda geçmesi dileğiyle
bir şeyin not edilmesini istiyorum;
İkinci Dünya Savaşında, ülkeme sadakatla
ve onurlu bir biçimde hizmet etmişimdir.
Ülkemin savunmasında gösterdiğim çabalardan
dolayı, Bahriye Nişanı'na layık görülmüşümdür.
Hiçbir suç nedeniyle tutuklanmamış
ve itham edilmemişimdir.
Bir suç organizasyonu ile bağlantımı
kanıtlayan hiçbir delil yoktur.
Tıpkı, Mafya ya da
Cosa Nostra denen,
ya da halk tarafından başka
isimlerle, bilinen örgütlerle
bağlantımı kanıtlayan
delillerin olmadığı gibi.
Hakkım olmasına rağmen,
beşinci düzeltmenin,
yararlarından faydalanmayı
talep etmedim.
Bu komisyonu, bana karşı olan,
tüm tanıkları ve delilleri
ortaya koymaya çağırıyorum.
Ve eğer bunu başaramazlarsa,
ismime sürülmeye çalışılan bu
lekenin, aynı bugün olduğu gibi
halkın önünde temizlenmesi
dürüstlüğünü onlardan bekliyorum.
Hepimizin etkilendiğini
söyleyebilirim Bay Corleone...
Özelliklede ülkenize olan
sevginizi belirttiğiniz bölümden.
Komisyon incelemesine, yarın
sabah 10:00'a kadar ara verecektir.
Yarın sabah, bugün şahsınıza
yöneltilen iddiaları doğrulamış olan,
bir tanığı duruşmaya
çağırmayı planlıyoruz.
Ve yarın, Bay Corleone,
yalan yere yemin etme suçundan,
hüküm yiyebilirsiniz...
Hala yemin altında olduğunuzu
size hatırlatmak isterim.
Duruşmaya ara
verilmiştir.
Bire on atış diyorsun.
Bire on atışta
beşinciyi aldı...
Ve bende kaybettim.
Bahisçim gibi konuşuyorsun.
O maymuna hayatımı borçluyum.
Neyse, güzel bir uyku çekelim.
- Evet, güzel bir uyku.
- Yarın büyük gün.
Sana yeni bir takım, yeni bir
gömlek ve yeni bir kravat vereceğiz.
Ve yarın sabah, seni kendi
ellerimle traş edeceğim.
Elli milyon Amerikalı'ya
oldukça saygıdeğer görüneceksin.
Yarından sonra, beş para
etmez herifin biri olacağım.
Bırak ya, bunu 19
kere gördüm zaten.
Burada, mükemmel bir
yuvan olacak Frankie.
Hayatının geri kalanında kimse sana yaklaşamayacak,
sende hiçbiryere gidemeyeceksin tabi.
Bu harika, çok güzel.
İmza attığım bir anlaşma bu...
Bir kral gibi yaşayacaksın.
Bir kahraman olacaksın.
Burada, dışarıdaki birçok
insandan daha iyi yaşayacaksın.
Bir anlaşma...
Üfff...
Yaşıyor.
Pentangeli yaşıyor.
- Onu nasıl ele geçirebildiler?
- Roth... Bunu o ayarladı.
Frankie, bir anlaşma yapmak
üzere Rosato Kardeşlere gitti.
Ve onlarda onu
öldürmeye çalıştılar.
Oda, bu emri senin
verdiğini sandı.
New York Poisindeki adamlarımız onu
bulduklarında yarı ölü olduğunu söylediler.
Çok sarsılmış bir durumdaymış ve senin
ona ihanet ettiğini haykırıyormuş.
Zaten ellerinde, ona karşı
kullanabilecekleri bahisçilik, adam öldürme,
ve birçok suça ait dosya vardı.
FBI, onu gözü gibi koruyor.
24 saat nöbet tutulan bir
Ordu üssünde tutuluyor.
Ona ulaşabilmenin bir yolu yok.
Yalan yere yemin etme suçunun 5
maddesinide çiğnemiş bulunuyorsun.
Fredo'dan ne durumda?
O ne biliyor?
Hiçbirşey bilmediğini söylüyor
ve bende ona inanıyorum.
Roth... Bu sefer gerçekten
çok kurnazca oynamış.
Fredo ile konuşmak istiyorum.
Söyleyecek çok şeyim yok, Mike.
Zamanımız var.
Tamamen karanlıktaydım...
Planlarını tam anlamıyla bilmiyordum.
Peki şimdi? Bana yardımcı
olabileceğin bir konu var mı?
Söyleyebileceğin herhangi birşey?
Pentangeli ellerinde,
tüm söyleyebileceğim bu.
Böyle bir komplo kuracaklarını
bilmiyordum, Mike.
Tanrı üzerine yemin ederimki,
bir komplo olacağını bilmiyordum.
Johnny Ola, birgün Beverly
Hills'de karşıma çıkıp,
benimle konuşmak
istediğini söyledi.
Roth'un ve senin
büyük bir anlaşma,
üzerinde çalıştığınızı söyledi,
ve ona yardım edersem benimde
payıma düşeni alabileceğimi ekledi.
Görüşmelerde zorluk
çıkardığını söyledi.
Ama, küçük bir yardım alıp,
anlaşmayı kısa zamanda hallederlerse,
bunun aile için iyi
olabileceğini düşündüm...
Sen bu hikayeye inandın mı?
İnandın mı?
Bana, pay vereceğini söyledi,
kendime ait birşeyim olacaktı.
Seni hep kolladım Fredo...
Beni kolladın mı?
Sen benim küçük kardeşimsin!
Beni kolluyorsun ha?
Bunu hiç düşündün mü?
Bunu birkez olsun düşündün mü?
Fredo'yu şu iş için gönder,
Fredo'yu bu iş için gönder,
Fredo'ya işletmesi için, birkaç
dandik gece klubü verelim...
Birilerini havaalanında karşılaması
için Fredo'yu gönderelim...
Ben senin abinim, Mike,
ve ben geri plana atıldım!
- Böyle olmasını babam istedi.
- Ama ben böyle olmasını istemedim!
Bende iş çevirebilirim!
Zekiyim bende!
Herkesin söylediği gibi bir
budala değilim, zekiyim...
Ve saygı görmek istiyorum!
Bu soruşturma hakkında bana
söyleyebileceğin başka birşey var mı?
Herhangi birşey?
Senato Avukatı, Questadt...
O, Roth'un adamı...
Artık benim için bir hiçsin.
Bundan sonra kardeşim
ya da arkadaşım değilsin.
Seni görmek ya da ne
yaptığını bilmek istemiyorum.
Otellerde, seni görmek istemiyorum.
Seni, evimin yakınlarında
görmek istemiyorum.
Annemi göreceğin zaman,
bunu bir gün önceden öğrenmek istiyorum,
böylece orada olmam.
Anladın mı?
Annem hayattayken, onun başına
hiçbirşey gelmesini istemiyorum.
Bir futbol maçındakinden
daha çok seyirci var burada.
Hey, işte, Willi Cicci.
Komisyon oturumu açılmıştır.
- İsminizi söyleyin lütfen.
- Frank Pentangeli.
- Nerede doğdunuz?
- Partanego... Palermo'nun dışında.
Şu anda nerede yaşıyorsunuz?
FBI'dan bazı arkadaşlarla
bir ordu kışlasında yaşıyorum...
Komisyonumuz sonunda, Michael
Corleone'nin ülkemizdeki ve,
belkide diğer ülkelerdeki kumar
piyasasını yöneten suç imparatorluğunun,
başında bulunan kişi
olduğunu doğrulayabilecek,
bir tanık bulabilmeyi başarmıştır.
Bu tanık ile Michael Corleone arasında
hiç *** kişi olmamıştır.
Kendisi, bu komitenin, Michael Corleone
aleyhine yalan yere yemin etme suçlamasında,
bulunabilmesi için daha önceki ithamlarımızı
doğrulayabilecek bilgilere sahiptir.
- Senatör.
- Teşekkürler, Sayın Başkan.
Bay Pentangeli.
Siz, Corleone Ailesi'nin
bir üyesi miydiniz?
Çete reisi Peter Clemenza ve,
"Baba" adıyla bilinen Vito Corleone
hizmetinde hiç çalıştınız mı?
Baba diye birisini tanımıyorum ben...
Benim kendi ailem var, Senatör.
Bay Pentangeli, ilk olarak bana
verdiğiniz ve altına imzanızı,
attığınız yeminli
ifadenizle çelişiyorsunuz.
Size burada ve yemin altındayken
tekrar soruyorum bayım,
Michael Corleone tarafından
yönetilen bir suç organizasyonunda,
hiç bulundunuz mu?
Bu konu hakkında hiçbirşey bilmiyorum.
Ah, şu çocuğun babasıyla zeytinyağı
işi yapmıştım zamanında...
Ama, bu yıllar önceydi. Hepsi bu...
Elimizde yeminli bir ifade var.
Sizin yeminli ifadeniz...
Orada, Michael Corleone'nin emriyle
adam öldürdüğünüzü söylüyorsunuz.
Bu ifadeyi inkar mı ediyorsunuz?
Ve bu inkarın sonucunda neler
olacağının farkında mısınız?
Bakın, FBI'daki herifler
bana bir anlaşma önerdiler...
Michael Corleone hakkında
birşeyler uydurmam gerekiyordu...
Çünkü benden bunu istemişlerdi.
Ama, hepsi yalandı...
Her kelimesi...
Onlar bana birşeyler
söyleyip durdular.
Michael Corleone şunu yaptı...
Michael Corleone bunu yaptı...
Bende, "evet tabi!",
"Neden olmasın?" dedim!
Bay Corleone, komisyonumuza,
sol yanınızda oturan,
beyfendinin kim olduğunu
söyleme inceliğinde bulunur musunuz?
Buna ben cevap vereyim.
O, bayın adı Vincenzo Pentangeli'dir.
- Tanık ile bir akrabalığı var mı?
- Tanığın abisi olduğunu söyleyebilirim.
Buraya gelip yemin
edebilir mi, efendim?
Efendim, bu bay
İngilizce bilmiyor.
Buraya kendi çabalarıyla, kardeşine bu zor
gününde destek olabilmek için gelmiştir.
Tanık statüsünde değildir ve, kendi
ülkesinde namuslu bir insan olarak tanınır.
Bahsi geçen konular hakkında hirbirşey
bilmediğini mi söylüyorsunuz?
Bildiğim kadarıyla, evet.
Burada, ne haltlar
döndüğünü bulacağım.
Pekala, duruşmaya
ara verilmiştir.
- Tanık çekilebilir.
- Senatör!
Bu komisyon bize bir özür borçlu!
Bu komisyon bize bir özür
borçlu. Bir özür senatör.
Ailenin şerefini korudu...
- Michael, afedersin.
- Selam hayatım.
Çocuklar dışarıda, biz gidiyoruz.
Ne demek gidiyoruz?
Hepimiz yarın gideceğiz.
Ah, Rocco?
Ben odamda olacağım Mike.
Michael, ben Nevada'ya dönmeyeceğim.
Çocukları sana veda
etmeleri için getirdim.
Senin için çok mutlu
olduğumu bilmeni isterim.
o insanların sana zarar vermelerine
asla izin vermeyecek kadar,
zeki olduğunu başından
beri biliyordum zaten.
- Neden biraz oturmuyorsun?
- Yo, yo, o kadar uzun süre kalmayacağım.
Seninle konuşmak istediğim
birkaç şey vardı.
Düşündüğüm bazı şeyler...
- Yapmak istediğim değişiklikler.
- Sanırım, değişiklikler için artık çok geç Micheal.
Sana hiçbirşey söylemeyeceğime
dair kendime söz vermiştim...
Hiçbirşey için geç değil.
Pentangeli'ye gerçekte n'oldu Micheal?
Kardeşi geldi ve ona yardım etti.
Onun bir kardeşi olduğunu
bile bilmiyordum.
Şimdi nerede peki o?
Sicilya'ya dönen bir uçakta...
Tek yapması gereken
yüzünü göstermekti...
Bu onların arasında olan birşey Kay.
Bununla bir ilgim yok.
Kimse gitmiyor! Ne sen,
nede çocuklar! Duydun mu?
Sen benim karımsın, onlarda benim çocuklarım.
Seni seviyorum ve buna izin veremem.
Micheal, beni sevdiğini söylüyorsun, ama
gitmeme izin vermemekten bahsediyorun!
Kadın ve erkekler arasında yıllardır
uyulan bazı kurallar vardır...
- Ve bunlar değişmez, o kadar!
- Sen bir körsün!
- Neyi görmedim ben?
- Bize ne olduğuna bak Mike...
- Çocuğuna ne olduğuna bir bak Micheal!
- Hiçbirşey olmadı ona...
- Anthony çok iyi!
- Anthony iyi değil!
- Artık dinlemek istemiyorum!
- Dinleyeceksin!
Anthony'nin arkadaşları,
senin korumaların!
Dinlemek istemiyorum dedim!
Yeter!
Şu andan sonra, sana karşı
bir sevgi hissetmiyorum.
Bunun olabileceğini
asla düşünmezdim,
ama oldu...
Yarın beraberce gideceğiz.
Kay, neden çocukları
odalarına geri götürmüyorsun?
Micheal, sen beni dinlememişsin.
Benden ne istiyorsun?
Gitmene izin vermemi mi bekliyorsun?
Çocuklarımı benden koparmana
izin vermemi mi bekliyorsun?
Beni tanımıyor musun? Bunun
imkansız olduğunu bilmiyor musun?
Bunun asla olamayacağını
bilmiyor musun?
Böyle birşeyi engellemek için tüm
gücümü kullanacağımı bilmiyor musun?
Bunları bilmiyor musun?
Zamanla...
Daha farklı düşüneceksin.
Şimdi seni durdurduğuma şükredeceksin.
Biliyorum...
Bebeğini kaybettiğin için
beni suçladığını biliyorum.
Evet.
Bunun senin için ne
anlama geldiğini biliyorum.
Senin için başaracağım...
Yemin ederim, senin için başaracağım.
Değişeceğim.
Değişeceğim...
Değişmek için gereken güce
sahip olduğumu öğrendim.
İleride, bu düşük
olayını unutacaksın...
Ve başka çocuklarımız olacak.
Ve devam edeceğiz...
Sen ve ben...
Devam edeceğiz...
Micheal, Micheal...
Sen körsün...
Ben düşük yapmadım...
Ben, kürtaj oldum.
Kürtaj, Micheal...
Tıpkı evliliğimiz gibi
bir kürtajdı o.
Kutsal olmayan, şeytanca birşeyler vardı...
Oğlunu istemedim, Micheal!
Bu dünyaya, başka bir
oğlunu getirmek istemedim!
Kürtaj oldum, Micheal!
O, bir oğlandı Micheal! Bir oğlan!
Ve ben onu öldürttüm...
Çünkü artık tüm bunlara
bir son vermeliydim!
Artık herşeyin sona erdiğini biliyorum.
Bunu o zamanda biliyordum.
Hiçbir yolu yok, Micheal!
Beni affetmenin
hiçbir yolu yok artık!
İkibin yıldır süre gelen
Sicilya Gelenekleri'ne,
göre hiçbir yolu yok!
Orospu!
- Çocuklarımı benden alamayacaksın.
- Alacağım.
- Çocuklarımı alamayacaksın!
- Onlar benimde çocuklarım.
Fredo, bunu Büyükanneye ver.
He Santino, ne yapıyorsun
sen? Kavga etme.
Don Ciccio, Benim, Tommasino.
Seni, Amerika, New York'dan gelen
ortağım ile tanıştırma onurunu bana ver.
Adı, Vito Corleone.
Buradan, ortağımın Amerika'daki
şirketine zeytinyağı göndereceğiz.
Genco Zeytinyağı Şirketi...
Zeytinyağı ithalatı yapıyorlar
yani, Don Ciccio.
Don Ciccio sizden işi takdis etmenizi ve işe
başlamak için destur vermenizi rica ediyoruz.
- New York'dan gelen delikanlı nerede?
- İşte orada Don Ciccio.
Onu biraz yakınıma getir.
Oradan çok iyi göremiyorum.
Gel Vito, Don Ciccio
seni görmek istiyor.
Ellerinizden öperim, Don Ciccio.
İşimizi takdis edin lütfen.
Tanrı sizi kutsasın!
Adın ne senin?
- Adım, Vito Corleone.
- Vito Corleone?
Bu kasabanın ismini aldın ha!
Peki, babanın ismi nedir?
Onun adı, Antonio Andolini'ydi.
Bağır biraz, iyi duyamıyorum.
Yaklaş biraz...
Babamın adı Antonio Andolini'ydi!
Ve buda senin için!
Orospu çoçukları!
Michael, hoşçakal de.
Selam, Al.
Bir saniye konuşabilir miyiz Tom?
- Tom, Mike nerede?
- Senin çıkmanı bekliyor.
Onunla konuşabilir miyim?
Üzgünüm Fredo, bu imkansız.
- Onu görebilir miyim?
- Tekne evinde...
Michael, benim, Connie.
Eğer senin içinde uygunsa artık,
aileyle beraber yaşamak istiyorum.
Kay geliyor mu?
Hayır...
Fredo evde. Annemin yanında...
Seni soruyordu, ve Tom onu
görmek istemediğini söyledi.
Bu doğru.
Çocuklar, neden biraz
dışarıda beklemiyorsunuz?
Micheal, lütfen seninle
konuşmak istiyorum.
Micheal, yıllarca senden nefret ettim.
Kendime acı çektirmek
için yaptığım şeyleri,
öğrendiğin zaman,
Seninde acı çekeceğini sandım.
Sende tıpkı babam gibi, bizim
iyiliğimiz için sert oluyordun.
Ve seni affediyorum.
Fredo'yu affedemez misin?
O sensiz, o kadar çaresizki...
Bana ihtiyacın var Micheal.
Artık senin yanında olacağım.
Connie...
Otur hadi.
- Bir sorun mu var ?
- Hayır, neden sordun?
Sevgili arkadaşımız ve iş ortağımız
Hyman Roth, haberlere çıkmış.
Bundan haberin var mı?
Şu anda, İsrail'de olduğunu duymuştum.
Ve İsrail Yüksek Mahkemesi,
İsrail'de sığınmacı musevi olarak,
yaşama başvurusunu reddetmiş.
Pasaportu iptal edilmiş durumda.
Amerika'dan başka dönebileceği bir yer yok.
Uçağı dün, Buenos Aires'e inmiş.
Orada kalmasına izin vermeleri için
bir milyon dolarlık bir rüşvet önermiş.
Onlarda, kabul etmemiş...
- Panama'yı deneyecektir.
- Panama'da onu almayacak...
İster, bir milyon,
isterse on milyon versin.
Sağlık durmunun umutsuz
olduğunu haber aldım.
En fazla altı ay
daha yaşar diyorlar...
Yirmi yıldır, kalp krizinden
dolayı ölüyor o herif zaten...
- O uçak Miami'ye inecek.
- Doğru, onu orada karşılamak istiyorum.
Mike, bu imkansız. Onu direk
olarak, vergi şubesine alacaklar...
Gümrük polisi orada olacak,
ve FBl'ın yarısıda öyle.
İmkansız değil...
Hiçbirşey imkansız değildir.
Bu başkanı öldürmek gibi birşey.
Ona ulaşmanın yolu yok.
Tom, beni şaşırtıyorsun, biliyor musun?
Şu hayatta kesin olan
bir tek şey varsa...
Tarihden öğrenebileceğimiz
tek bir şey...
Oda, istediğimiz herkesi
öldürebileceğimizdir.
Rocco?
Zor, ama imkansız değil.
Güzel.
İçeri girerken neden bana
bir sorun var mı diye sordun?
Ailenle beraber,
Vegas'a taşınacağınızı,
söyleyeceğini sanıyordum.
Ve oradaki otellere genel
başkanlık yapma teklifi aldığını...
- Bunu bana söylersin sandım...
- O teklifi geri çevirdim.
Geri çevirdiğim her teklif ile
ilgili sana hesap mı vermeliyim?
İşe dönelim, hadi.
Pekala.
Şunu hesaba katalım, Mike.
Sadece, hesaba katalım.
Şu an, Roth ve
Rosatolar, firardalar.
Buna değerler mi?
Yaptıklarımıza değecek kadar,
güçlüler mi sence? Yani,
kazanmak için...
Herkesi yoketmek mi istiyorsun?
Herkesi yoketmek
istediğimi sanmıyorum Tom.
Sadece düşmanlarımı. Hepsi bu.
Yapmak zorunda olduğum bu işlerde
benimle beraber misin, değil misin?
Eğer, değilsen, karını,
çocuklarını ve metresini alıp,
hepberaber, Las Vegas'a
taşınabilirsiniz.
Neden beni kırıyorsun Micheal? Sana
hep sadık oldum. Yani, nedir bu şimdi?
Ee, kalıyor musun?
- Evet, kalıyorum.
- Güzel.
Yapmamı istediğin şey nedir?
Sana gerçekten büyük balıklar
tutmayı öğretmemi istermisin?
- İster misin?
- Tamam.
Bak, senin yaşındayken,
kardeşlerim ve babamla beraber,
balık tutmaya giderdik...
Hepimiz...
Aralarında sadece
ben balık tutabilirdim.
Benim dışımda kimse,
bir tane bile tutamazdı.
Bunu nasıl becerdiğimi biliyor musun?
Oltayı suya her atışımda,
Kutsal Meryem duasını okurdum.
Ve Kutsal Meryem'i her okuyuşumda,
bir balık yakalardım.
Buna inanıyor musun? Bu doğrudur.
İşte sırrım buydu.
Göle gittiğimizde
bunu denemek ister misin?
- Peki
- Tamam, beşka neler var?
İşler yoluna girecek,
Frankie. Merak etme.
- Abim geri döndü mü?
- Evet, merak etme.
Benden on kat daha
sağlamdır abim...
Eski topraktır yani...
Yemeğe kalmak istemedi.
Doğruca eve dönmek istedi.
İşte benim abim.
O küçük kasabadan,
onu ayırabilecek hiçbir güç olamaz.
Orada büyük biri olabilir,
kendi ailesini kurabilir...
Şimdi ne yapmalıyım?
Politika ve tarihe
karşı hep ilgi duymuşsundur.
33'lerde, Hitler'den
bahsettiğini hatırlıyorum.
Hala biraz okuyorum.
Orada güzel kitaplarım var.
Ailenin, eski Roma
lejyonu gelenekleriyle,
nasıl organize edileceğinin tartışıldığı ve
çeteleri düzenleyen, çete reislerini
ve askerleri içine alan
bu organizasyonun kıdemlileri ile,
beraber büyüdün sen...
Ve bu sistem işe yaradı...
Evet, işe yaradı...
Onlar ne görkemli
günlerdi değil mi?
Tıpkı, Roma İmparatorluğu gibiydik.
Corleone Ailesi,
Roma İmparatorluğu gibiydi...
Bir zamanlar...
İmparatora karşı yapılan bir
komplo başarısızlığa uğradığında,
komploculara, daima
ailelerini ve servetlerini,
ellerinde tutma şansı verilirdi.
Evet, ama sadece
zengin olanlarına Tom...
Küçük adamlar ise
hemen yokedilip,
tüm mülkleri imparatora
devredilirdi...
Tabi evlerine dönüp kendilerini
öldürürlerse başka...
İntihar ederlerse,
hiçbirşey yapılmazdı...
Ve ailelerine
bakılırdı Tom...
Bu iyi bir fırsat.
Adil bir anlaşma.
Evet.
Evlerine gidip...
Sıcak bir küvet hazırlarlardı...
Bileklerini keser...
Ve kan kaybından ölürlerdi.
Bazende, bunu yapmadan önce
küçük partiler düzenlerlerdi.
Hiçbirşey için endişlenme
Frankie Five Angels.
Sağol, Tom. Sağol.
Görüşürüz, Tom.
Gitmelisin.
- O kadar özledimki.
- Lütfen çabuk ol, gelmek üzere.
Git dinlen hadi.
Annene bir öpücük ver hadi.
Anthony, anneni öper misin hemen?
Anthony, annene güle güle de.
Anthony, seni seviyorum.
Kay, lütfen.
Mary, gel buraya.
Anthony, lütfen bir kez öp beni.
Yavaş.
Anthony, Anthony!
- Buradayız! Balığa çıkıyoruz!
- Olmaz!
Michael, onu Reno'ya götürecek!
Of, lanet...
Tamam, evlat babanla
Reno'ya gitmelisin.
Hadi, Anthony seni yarın
götürürüm oldu mu?
Peki.
Koçum benim,
hey, Anthony.
Dinle, senin içinde bir tane
yakalayacağım? Tamam mı?
Tamam, hadi bakalım.
Pekala, Al gidelim.
Bay Roth, sizi gözaltına almak
durumundayız, anlıyor musnuz?
Evet, anlıyorum.
İsrail Yüksek Mahkemesi'nin kararı
hakkında bir yorumunuz olacak mı?
Şu anda, emekli
bir yatırımcıyım.
İsrail'e gitmek istedim, zira
hayatımın alacakaranlık dönemini
bir yahudi olarak orada
geçirmek istiyordum.
Hey, Frankie, çık dışarı hadi!
Biraz iskambil oynayalım!
Frankie!
300 Milyon Dolar değerinde
olduğunuz doğru mu Bay Roth?
Ben pansiyonda yaşayan
emekli bir yatırımcıyım.
Buraya, başkanlık seçimlerinde
oy kullanmak için geldim.
Çünkü uçağıma oy
pusulası göndermediler.
Tanrı aşkına.
Selam olsun sana Meryem, bizi şereflendir.
Tanrı senin yanında.
Seni kadınların arasından seçip kutsadı...
Senin rahminden çıkan varlığı kutsayarak.
O varlığın adı İsa idi...
Kutsal Meryem, Tanrı'nın Annesi,
biz günahkarlar için dua et.
Hey, millet, hadi,
bakın buraya hey.
Bu arkadaşım, Carlo Rizzi.
Kardeşim, Fredo.
- Ha, Fredo'yu tanıyordun zaten.
- Tabi.
Buda üvey kardeşim Tom.
Buda onun kızı, Theresa.
Şuradaki küçük şirin şeyde, sana
bahsettiğim kızkardeşim Connie.
Hadi, Carlo'ya merhaba de.
Yakışıklı değil mi, ha?
Evet.
Ah, şuradaki suratsız herifde,
küçük kardeşim Mike.
Ona, Joe Collar diyoruz. Anlamını
biliyor musun? Hadi otur bakalım.
- Hadi, konuşun birbirinizle.
- Otur hadi.
Hey, Bay Einstein.
- İşte pasta geldi.
- Hey Sally, getir bakalım şunu.
- Baban nerede?
- Yaban ördeği avına gönderdik...
- İşte.
- Hadi bakalım şuna bir.
- Oh, Sally bu harika.
- Çok güzel.
- Mumları şimdi taksam olur mu?
- Evet, sen de ona yardım et Carlo olur mu?
Tabi.
- Neli bu romlu mu?
- Evet.
Sonny, yapma lütfen, babam
gelene kadar dokunmayın sofraya.
Şu çekik gözlü Japon Piçlerinin yaptığı
küstahlığa ne diyorsunuz beyler?
Bizim avluya bombalar atıyorlar,
hemde babamın doğumgününde?
- Babamın doğumgünü olduğunu bilmiyorlardır.
- Evet, bilmiyorlar herhalde...
Onlara petrol ambagosu koyduktan sonra,
bu tür bir olayıda beklemeliydik zaten.
Ne demek beklemeliydik?
Bomba atmaya falan hakları yok.
Nesin sen, japon-sever falan mı?
Onların tarafında mısın?
Bu sabah, 30,000 kişinin
askere yazıldığını öğrendim.
- Bir avuç enayi.
- Neden enayi oluyorlarmış?
Sonny, hadi savaştan
bahsetmek zorunda mıyız?
Sen Carlo'yla konuş, tamam mı?
Onlar enayi çünkü, hayatlarını
yabancılar için tehlikeye atıyorlar.
- Babam gibi konuştun.
- Evet, aynen babam gibi konuştum.
Hayatlarını, ülkeleri
için tehlikeye atıyorlar.
Bu ülke, senin kanından
değil, unuttun mu?
- Ben öyle düşünmüyorum...
- Öyle düşünmüyormuşmuş...
Madem öyle düşünmüyorsun, neden üniversiteyi
bırakıp orduya katılmadın ha?
Katıldım...
Deniz kuvvetlerine katıldım.
- Mike, neden bize gelmedin?
- Ne demek istiyorsun?
Babanın, sana tecil alabilmek için
arayabileceği o kadar adam dururken...
Bunu istemiyordum...
Tecil falan istemiyordum...
Bende sormadım...
Hadi, kesin şunu! Hadi!
- Serseri.
- Sonny, Sonny sakin ol.
- Bırak beni.
- Otur, otur.
Anne, babam kavga ediyor yine!
Git, Carlo'ya ağacı göster.
Micheal Amca'yla kavga ediyor anne...
Aferin...
Doğumgününde babamın
kalbini kıracaksın demek.
Bu çok gurur verici Mike, Tebrik ederim.
Devam et, sen cesaret ver birde!
Git bana bir içki getir!
Hadi.
Anlamıyorsun herhalde, babanın
seninle ilgili büyük planları var.
Defalarca, senin geleceğin
hakkında onunla konuştuk.
Geleceğim hakkında
babamla mı konuştun?
- Benim geleceğim?
- Mikey, senin için büyük umutları var.
Geleceğim hakkında kendi
planlarım var benim.
Üviveristeye, salak olmak için mi
gittin sen? Gerçek bir salaksın.
Geldi işte, hadi!
Hadi.
Salak herif.
Sürpriz!
Turkish Subtitles by Kerem BEYIT
"" Takas ve satış için vcddivx@hotmail.com ""