Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Doctor_Jivago...
İyi Seyirler...
Burası çok güzel.
Evet, gerçekten.
Siz şanslısınız. Benim büyüdüğüm
yerde böyle bir yer yoktu.
Ne diyorsun yahu? Senin büyüdüğün
yer, buradan yarım saat mesafede.
Olsun. Annemler beni
pek dışarı salmazdı.
Bizim için çok müthişti.
Lisedeyken, gizlice
kaçıp, hep buraya gelirdik.
Doğru. Gece buluşmaları. Hatta...
...ilk şişe tekilamızı burada,
tam bu noktada paylaşmıştık.
Vay be. Bunu hatırlaman
beni şaşırttı.
"Bunu hatırlaman beni şaşırttı"
Peki o günlere döndüğünüzde,
kendinizi hala aynı mı görüyorsunuz?
Ben hiç değişmediğimin
farkındayım.
Büyünce tam olarak ne iş yapmak
istediğimi hala bilmiyorum.
Bir ara Foot Locker'de
çalışıyordun. Ve eminim...
...oraya tekrar gidip çalışmak
isteseydin, seni işe alırlardı.
- Çok komik.
- Peki ya sen, Nick?
Sen çok değiştin mi?
Yine de söylemeliyim ki; Trevor,
daha yakışıklı olabilirdi.
Bunun gerçek olduğunu
biliyorsun dostum, tamam mı?
Çenem şimdi daha geniş.
Dikkat çekiyor.
Haydi bakalım aşk çocuğu, kalk da...
...şu ateşe odun toplayalım.
Dikkatli olun.
Önümüzdeki iki ay çok iyi vakit
geçireceğimizi hissediyorum.
Sahi mi? Neden?
Hesaplarımızdan bir
iki tanesini kapatırsak...
...elimize ne kadar büyük para
geçeceğinin farkında mısın?
Evet, erkenden emekli
olmak çok iyi olurdu.
30 yaşında mı?
S.ktir. Şuna bak.
Çok iri ahbap.
Gel buraya. Küçük bir
yengeçten mi korkuyorsun?
Çok iri! O şeyler midemi
bulandırır! Yapma!
- Gel. Haydi.
- Hayır! Yapma! Yapma!
S.ktiğimin salağı.
Bu çok heyecan verici!
Evet. Belki de yarına kadar
beklemeliyim.
Hayır, ona bu gece söylemelisin.
Nerede kaldınız?
Ne diyorsun sen?
İşte, geliyor.
Tamam. Hazır mısın?
Güzel. Evet, hazırım.
Mutlu yıllar!
- Söndüler. Tekrar yak.
- Dur, dur.
- Tamamdır.
- Tamam, şimdi bir dilek tut.
Tutamam. Her şey mükemmel.
- Haydi canım.
- Hayatım.
Boşver ahbap.
Bir şeye ihtiyacın olursa
diye, koca bir liste tuttum.
- Bir milyon dolara ne dersin?
- Üfle haydi.
- Üflesene.
- Tamam, Tamam!
Hayır!
- Haydi ama. Olmaz. Onu ben aldım.
- O benim doğum günü pastam.
- Fotoğrafını çekmek istiyorum.
- Ne fotoğrafı?
- İyi fikir.
- Kabalaşma.
- Herkes hazır olsun.
- Çabuk ol, ben pasta istiyorum.
Biliyorum, az daha bekle.
- Mükemmel oldu.
- Gettolarda satılan pastaya benziyor.
- Yine güzel ama.
- Benim en sevdiğim pastadır.
Hazır mısın?
Evet.
- Herkes "çin çin" desin.
- Çin çin.
- Güzel oldu çocuklar.
- Çin çin.
Şuna bakın bayanlar baylar.
Ben kendi özel doğum günü
mumlarımı getirdim.
Uyuşturucu!
- Size iyi eğlenceler.
- Bu müthiş oldu.
- Yak bakalım.
- Getir.
- Nereye gidiyorsun?
- Biraz dolaşacağım.
- Sahi mi?
- Seninle birlikte.
- Peki.
- Fotoğraf makinesini alayım.
- Başüstüne efendim.
- Giy bakalım şunu.
- Tamamdır.
- Heyecanlandım.
- Şimdi gözlerini kapatacağım.
- Öyle mi?
- Benden faydalanacak mısın yoksa?
- Olabilir.
- Tut şunu.
- Peki.
Ve...
- Geri döneceğiz.
- Sonra görüşürüz.
Beni merak etmeyin.
Aç.
Buraya ilk gelişimizi
hatırlıyor musun?
Evet. Üç yıl önce miydi neydi?
Evet.
Sana söylemek istediğim
bir şey var, Nick.
Önce ben söyleyeyim.
Doğum günün kutlu olsun.
Nick!
- Çok güzel.
- Keşke elmas olsaydı, ama...
Bayıldım buna. Seni seviyorum.
Taksana.
Deli olmadığımı ve ustalaşmam
gerekmediğini bir daha söyle.
Hayır, ustalaşmalısın.
Ustalaşmalı ve...
...fotoğraf yeteneğini geliştirmek
için sanat okuluna para vermelisin.
Oraya para vermek zorunda değilim.
Burs paramı kendim kullanabilirim.
Madem konuyu açtın.
Asıl önemlisi; orası New York'ta,
yani benden 5.000 km uzakta.
Biliyorum.
İşlerim büyümek üzere.
Söz veriyorum.
Çok para kazanacağım ve böylece
sana kendi galerini açabileceğiz.
Tıpkı konuştuğumuz gibi...
...kendi fotoğraflarını çekebilirsin.
- Senin istediğin de bu değil mi?
- Elbette.
Mükemmel bu.
- Boşver, açma.
- Nerede bu telefon?
Sana bir şey söylemek
istediğimi unutma.
Biliyorum. Bir saniye izin ver.
İş yerinden arıyorlar.
Bekle biraz.
Alo?
Evet.
Tamam.
Tamam. Hayır, hayır...
Sorun değil.
Tamam. Güle güle.
Arayan Bristol'du.
İş yerine gitmem gerekiyor.
Ama bugün doğum günüm. Ara onu...
...ve hasta olduğunu söyle.
Hiçbir yere gidemezsin.
Gitmeme izin verirsen...
...buraya önümüzdeki
yıl yine geliriz...
...ve bütün hafta sonu kalırız.
Sonra bir otel odası tutarız ve...
Bebeğim?
Yardımcı ol bana, bu toplantıya
mutlaka gitmem gerekiyor.
Hayır, olmaz.
Bir hafta istiyorum.
- Bir hafta mı?
- Evet.
Sen ve ben; cep telefonu olmayacak.
Gitmeden önce...
...bu şeyi bizzat
parçalayabilirsin.
Buna ne dersin?
Peki.
Neden bekleyelim ki? Bence...
...her ihtimale karşı
bunu şimdi suya atalım.
Hayır! Hiç sanmıyorum.
S.ktir ya. Güneş gözlüğümü
orada mı unuttun bebeğim?
Ben olmasan ne yapardın ki?
Bu aptallık! Bristol da
amma öküzmüş.
Evet, bu toplantıya katılmazsam...
...benim yerime
terfi alacak bir öküz.
- Pazar günümüzü bu yüzden mi mahfetti?
- Ve Julie'nin doğum gününü.
Onu yenmek istiyorsam,
onlara katılmalıyım.
- Hemen şimdi!
- Sakın yapma.
Her neyse. Hiçbir şeyi
kafaya takmamalısın.
Haklısın aslında. Bu işe o
kadar da ihtiyacım yok.
Harika bir fikir. Sen
kovulunca, Trevor'un...
...iş yerinde sensiz iki haftadan
fazla dayanamayacağına eminim.
Bunu söylemek zorunda mıydın?
Durun çocuklar. Kımıldamayın.
Tamam. Güzel oldu.
Bebeğim, sen de benimle birlikte
New York'a taşınırsın...
...ve açlıktan ağzı kokan
sanatçılar olabiliriz.
Mükemmel olmaz mı?
Sanki sen her işte başarılı
oluyorsun da.
Kahretsin! Sıkı tutunun!
Tanrım!
- Herkes iyi mi?
- İyi misin? İyi misin?
- Sanırım.
- Emin misin?
- Tanrım!
- Kahretsin!
Yürü, Nick!
Nick.
Nick.
Geçti, Nick.
9 numaralı oda, mavi
kod durumu. Krize girdi.
190 ve artıyor.
Nick.
Nick...
Geçti artık.
Bazen kabuslar görüyor.
Hep görür.
Nick.
Nick!
Julie nerede?
Hayatım, o...
- Neredeler?
- Onlar...
- Hayır. Hayır
- Nick...
Herkes hazır olsun.
- Az daha bekle.
- Çabuk ol.
Hayır!
Sensiz bir hayat düşünemiyorum.
Diyorum ki, eğer...
...manzaranı falan
değiştirmen gerekirse...
...benim evimde fazladan oda var.
Ne için?
Senin için.
Benimle birlikte yaşamanı istiyorum.
Nick; benim, annen.
Nasılsın? Doktorla konuştum.
Randevuyu yine iptal
ettiğini söyledi.
Kendine iyi bakmalısın, Nick.
Baş ağrılarının daha da
kötüleşmesini istemezsin.
Ara beni lütfen.
BİR YIL SONRA
- Selam dostum.
- N'aber?
- Hasta olduğunu sanıyordum.
- Hayır.
Bristol seni arıyor.
Haber vereyim dedim.
Teşekkürler.
- Telefonunu açmıyor musun?
- Fotokopi odasındaydım.
O tablolara ihtiyacım var.
Dün akşam masana koymuştum.
Ben 7'ye kadar buradaydım.
Peki daha sonra, e-mail
kutuna baktın mı?
Sana, onları bulamıyorum
diyorum. O yüzden...
...yeni bir rapor yazdır ve
bana sıkıcı peri masalları anlatma.
Bir saat sonra Rosemont
Equities toplantısı var.
Dur biraz. Sen neyden bahsediyorsun?
Saat 11'de, satış sunumu...
- 4'te olduğunu sanıyordum.
- Saatini değiştirdim.
Bunu bana şimdi mi söylüyorsun?
Bak, Nick...
...ilk iki yılda, açılışlarımızın %80'i
başarısız oldu. Bu ölüm kalım meselesi.
İstisnasız, herkes üstüne
düşeni yapmak zorunda.
Tamam. Sorun değil. Ben
tabloları hazırlarım.
Beceremeyeceğini düşünüyorsan,
onlara kendim anlatabilirim.
Sorun değil dedim.
Pekala.
Kafana hakim ol.
Tamam mı? Bir daha beyin arızası
geçirip, bu işi rezil etmeni çekemem.
Masanı da temizle. Pislik içinde.
Bahsettiğimiz şey, el bilgisayarınızın,
herhangi bir kablosuz teknolojiyi...
...kullanarak iletişim kurabilmesini
sağlayan bir yazılım.
Sahip olduğunuz bütün teknolojiye,
buradan erişebildiğinizi hayal edin.
Düşünün. Diyelim ki, toplantıya
gitmek üzere bir taksiye bindiniz.
E-maillerinize bakıyorsunuz,
internette geziyorsunuz ve biri arıyor.
Yeni müşteriniz, bir saat sonra
yapacağınız sunumda...
...ürünün ek resimlerinin yer
almasını istediğine karar vermiş.
Hemen ilgili siteye
giriyorsunuz...
...bir kaç resim alıyorsunuz ve
toplantıya gidiyorsunuz.
Ve beyler, işte size...
...cebinizden çıkan bir
slayt gösterisi.
Tamam...
...herkes el bilgisayarları için
yeni nesil yazılımlar geliştiriyor...
...büyük şirketler de dahil.
Neden sizinkine para yatıralım?
Çünkü bizimki şu anda hazır.
Strike Line'deki iş ortaklarımızla
birlikte, bu yazılımı...
...yılın ilk çeyreğinde piyasaya sürebileceğimizi düşünüyoruz.
- Nick.
- Nöbet falan mı geçiriyor?
Hayır, baş ağrısı geçiriyor.
Nick! Nick!
Çok özür dilerim.
Güvenlik ve Ticaret Kurulu'ndan bir
uyarı daha alırsam, yemin ederim ki...
...her şeyi yakıp, şirketi
Cayman Adaları'na taşıyacağım.
EVet, orada havalar güzel olur.
Toplantı için üzgünüm efendim.
Nick, ilk iki yılda açılışlarımızın
%80'inin başarısız...
...olduğunu söylememe gerek yok.
Yaptımız bir tek hata,
her şeyi etkiler.
Geri dönüp tekrar yapma
şansımız yok.
Kesinlikle haklısınız.
Sizi temin ederim ki,
bir daha olmayacak.
Dave, son günlerde bazı
sorunların olduğunu söyledi.
Konsantre olmakla ve bazı
şeyleri hatırlamakla ilgili.
- İyi olduğuna emin misin?
- Evet, iyiyim ben.
Gerçekten. Öyle büyütecek
bir şey değil.
Evine gitmeni...
...haftanın geri kalanında dinlenmeni
ve pillerini şarj etmeni istiyorum.
- Ben çalışabilirim, Bay Callahan.
- Nick...
Çalışmam lazım.
Konuşma bitmiştir. Evine git.
Haftaya görüşürüz.
S.ktir ya. Güneş gözlüğümü
sen mi aldın bebeğim?
Ben olmasam ne yapardın ki?
Bu aptallık! Bristol da
amma öküzmüş.
Evet, bu toplantıya katılmazsam...
...benim yerime terfi alacak bir öküz.
- Pazar günümüzü bu yüzden mi mahfetti?
- Ve Julie'nin doğum gününü.
Her neyse. Hiçbir şeyi
kafaya takmamalısın.
Haklısın aslında. Bu işe o
kadar da ihtiyacım yok.
Evet. Harika bir fikir.
Sen kovulunca, Trevor'un iş
yerinde sensiz iki haftadan...
- ...fazla dayanamayacağına eminim.
- "İş yerinde sensiz iki hafta"
- Bunu söylemek zorunda mıydın?
- Ne?
Öyle kalın çocuklar.
Bunu çekmek istiyorum.
Güzel oldu. Biliyor musun hayatım...
Benimle birlikte New
York'a taşınırsın...
...ve açlıktan ağzı kokan
sanatçılar olabiliriz.
- Mükemmel bir fikir, değil mi?
- Emniyet kemerini tak.
- Ne?
- Tak şunu!
Peki.
Sanırım iyiyim.
Tatlım. Ne giyeceğini
ayarladın mı?
Ne oluyor?
İyi misin?
Nick?
Nick, iyi misin?
Ne oldu?
Sorun nedir?
Kabus görüyordum galiba.
Bebeğim! Geçti.
Tamam mı? Geçti artık.
Hepsi geçti.
Tanrım!
Tamam mı? Gidelim artık.
Doğum günümü kutlayacağız.
Çok eğleneceğiz.
- Tamam.
- Ben gidip hazırlanayım.
Tamam.
Ne kadar garip olduğunun
farkındayım. Ama bu...
Açıklayamam. Ben...
Sensiz bir hayat sürdüğüm...
...bambaşka bir durum vardı.
Senin ölmüş olduğuna inanarak...
...koskoca bir yıl geçirdim.
Sonra... uyandım
ve sen yanımdaydın.
Sadece kötü bir rüya görmüşsün.
Gerçek değildi.
Buradayım işte. Haydi ama.
Seni duyuyorum, tamam...
...ama buna inanamayacak
kadar güç bir an yaşıyorum.
İkimiz için de sarsıcı bir yıl oldu.
- Ama başardık.
- Konu o değil.
Ben buradayım.
Önemli olan da bu.
Pekala.
- Haklısın.
- Biliyorum.
Lanet olsun. Haklısın.
Merhaba. Geciktiğimiz
için özür dileriz.
- Doğum günün kutlu olsun.
- Teşekkür ederim.
25. yaş günün kutlu
olsun ihtiyar bayan.
Ne var ne yok dostum?
İyiyim.
Hem de çok iyiyim!
Seni görmek çok güzel dostum!
Evet, iyi. Güzel.
İkiniz de harika görünüyorsunuz!
Ne kadar içti?
Uzun bir akşamdı.
Laf açılmışken, neden...
- Evet, yapalım.
- ...sen ve ben...
- Tamam.
- Peki.
...siz de... güzel. Tamamdır.
N'aber dostum. İki Miller...
...bir buzlu Jack ve bir
kırmızı şarap lütfen.
Striptizcileri ayarladığını
söyle lütfen.
Ne striptizcisi la? ;)
Bekarlığa veda partim için.
Bekarlığa veda partin mi?
Çünkü... ikiniz evleniyorsunuz...
...ve ben de sağdıcınım.
Yani striptizcileri
ayarlamam gerekiyordu.
Tabii ki ayarladım gerizekalı!
- Ödümü patlattın dostum.
- Ahbap, görebileceğin...
...en seksi on striptizciyi tuttum.
On mu?
Müthiş! Sağol. Teşekkür ederim.
Ben...
Sizin adınıza çok sevindim!
Peki.
Hala rüya gördüğünü mü sanıyorsun?
Ne oldu bebeğim?
Yok bir şey.
- Seni seviyorum.
- Seni seviyorum.
Tanrım.
"Yapılan araştırmalarda migrenin,
felçle ilişkisi ortaya çıkmıştır.
Sık aralıklarla migren krizine
yakalanan hastalar...
...beyin felci riskine
daha çok açıktırlar.
Bu aşamalı beyin hastalığı,
akut ve selektif...
...hafıza kaybına yol açabilir.
Davranış değişiklikleri
şunları içerebilir:...
...sanrılar, halüsinasyonlar,
gaipten sesler duyma..."
"Şizofreni, duygu ve düşünce
arasındaki ayrılmayı ifade eder."
"Yapılan çalışmalar, hastalığın
genetikle ilişkili olduğunu...
...ve intiharla sonuçlanabileceğini göstermiştir."
Nasılsın?
Basıldın işte. Yine ***
sitelere bakıyorsun.
- Evet.
- Bu arada...
...dün gece sıçtın batırdın dostum.
Evet, bir iki kadeh içki içtim.
Tabii, bir iki tane.
Ne oldu?
Çocuklar, Bristol personel
toplantısı yapacak.
5 dakika sonra, konferans salonunda.
Tanrım. Yine ne istiyor hıyarağası?
Bilmiyorum ama önce seninle
odasında görüşmek istiyor.
Ne? Olamaz çocuklar.
Galiba şimdiden götümde
tekmesini hissedebiliyorum.
Pekala millet, hemen
konuya girelim.
İş bağlayacağımız şirketlerin
ortalamasıyla...
...ilgili sorunlar konusundaki
uyarılarımı hepiniz duydunuz.
Görüldüğü gibi, bu
haftanın da sonuna geldik.
Suya düşen beş tane anlaşmam oldu...
...RSB Finans da dahil.
O...
...Trevor'un işiydi. Çantada
keklik olduğunu söylemişti.
Yanılmış.
Ve ne yazık ki, Bay Callahan...
...bu konuyla ilgili bir
mesaj vermek istedi.
Trevor'u işten çıkarmak
zorunda kaldık.
Hepimizin, işimizin başına
dönmesini öneririm.
Bu biraz sert olmadı mı?
Evet.
- Gerçekte ne oldu?
- Anlamadım?
Madem Trevor...
...çantada keklik olduğunu düşünüyordu,
neden anlaşma suya düştü?
Haydi, Bristol.
Bir defasında Trevor'un bir
işini üstlenmiştin...
...ne kadar zor
olduğunu biliyorsun.
Evet, kıçım terleyene kadar
çalıştım. Hata yapmadım...
...ve bunun için ödüllendirildim.
Neden? Strike Line anlaşması...
...kucağına düştüğü için mi?
RSB anlaşmasını senin bitirmen
gerekiyordu, Trevor'un değil.
Bizim bilmediğimiz bir şey
bildiğini mi sanıyorsun?
Benim bildiğim şey...
...Bay Callahan'ın, bana, hakkınızda
yargıya varmam için maaş ödediğidir.
Ve şu anda yargılarım, bana,
senin artık bu ekiple birlikte...
...çalışmaktansa, arkadaşınla
birlikte evde oturmuş...
...Oprah'ı izlemeyi tercih
ettiğini söylüyor.
Tebrikler, Nick. Sen de kovuldun.
Başka kimse var mı?
Seni seviyorum dostum, ama
bu senin sorunun değildi.
S.ktir et.
Bizim için olmasaydı, Bristol
o mevkiye terfi edemezdi.
Ben emirleri ondan almıyorum.
Bu şirket için çok
çalıştın, Nick.
Bu şirkete kanını verdin dostum.
Evet, kanımı verdim ama terfi
alan Bristol oldu.
İş hayatı böyle, Nick.
Bunu bana sen öğrettin.
Şimdi, Bristol'un yanına
git ve özür dile.
Kazanın yan etkilerini
hala yaşadığını söyle.
Yaşadığım tek yan etki, hayatın bu
işler için çok kısa olduğunu anlamak.
Nedir bu? Erkeklere
özgü bir şey mi?
Trevor işten çıkarıldı diye, sen de
onunla birlikte köprüden mi atladın?
Bristol şefim olduğu sürece asla yükselemeyecektim zaten.
Herif terfi aldığından beri...
...beni işte çıkarmak için
mazeret arar oldu.
- Ona mazeret vermek zorunda değildin.
- Aslında, gerçek şu ki...
...o zayıf bir halka.
Bütün şirketi mahfetti...
...ve bunu herkes
biliyor. Ayrıca...
...onun altında çalışmaktan
kurtulmam iyi oldu.
Hayır, Nick. Bir işin
olsa daha iyi olurdu.
Söyledim ya, başka
bir iş bulacağım.
Daha iyi bir iş.
O zaman daha düzgün olacak.
New York'a gitmememi, öylesinin daha
iyi olacağını da söylemiştin.
Üzgünüm...
...ayrıca o kazada ne
kaybettiğimizi de unutamadım.
Hayatım?
Düzelecek.
Yalnızca biraz zaman alıyor.
Bir yıl oldu, Nick.
Günlerimi, asgari ücret
karşılığında başkalarının...
...çektiği fotoğrafları
kataloglayarak geçiriyorum.
Yarım kalan bir portfolyom var ama
bitirecek zamanım yok ve şimdi de...
...kiramızı ödeyebilmek için başka
bir iş daha yapmak zorundayım.
Müsaadenle.
Bu büyük resimle ilgili.
Artık görüyorum onu.
Ve diğer her şey... önemsiz.
Önemli olan tek şey...
...birbirimize sahip olmamız.
Önemli olan tek şey bu.
Sen hep pazarlamacısın, değil mi?
Belki de teknik yazı
işleri editörü olurum.
Bristol değil mi bu? Vay kazma.
Haydi.
Nick?
Nick.
- Mükemmel bir poz.
- Harika.
- Teşekkür ederim.
- Rica ederim.
- Harika, değil mi?
- Çok iyi çıkmışsın.
Güzel. Sen ne diyorsun?
Yüzük, hayatım. Güzel, değil mi?
Bunu ben seçtim,
inanabiliyor musun?
Olağanüstü.
Evet. Gerçekten güzel.
Önümüzdeki Ekim diye düşünüyoruz.
Kaç kişi davet edeceksiniz?
50 olabilir. Sadece önemli kişiler.
Doğru.
- Dave Bristol.
- Ne?
İş yerinden mi?
Evet, doğru. O herifi de
davet etmek isterim.
İçkim bitti. Başka isteyen var mı?
Yok hayatım.
Bristol, mutlu Noeller.
Mutlu Noeller.
Ne yaptın, Nick!
- Ne yapıyorsun?
- Bristol, üzgünüm dostum.
Ne kadar dangalağım. İstersen...
Güzel. Gerçekten çok güzel.
Utanç verici.
Çok utanç verici.
Olamaz.
TREVOR VE AMANDA'NIN DÜĞÜNÜ
Merhaba, Nick.
O tablolara ihtiyacın
olduğunu biliyorum.
Müşterilerden gelecek olan
bazı sayıları bekliyorum.
Has.ktir.
Ben başkan yardımcısıyım.
Evet, elbette. Mazeret
bulmaya çalışmıyorum.
Strike Line anlaşmasını
ben bitirdim, sen değil.
Üzgünüm. O işi
ben takip etmiyorum.
Trevor nerede?
Müşteri toplantısındadır.
Senin bildiğini söyledi.
Tabii, doğru ya. Sağol.
Bir de Bristol, masanı
temizle. Pislik içinde.
Güvenlik ve Ticaret Kurulu'ndan bir
uyarı daha alırsam, yemin ederim ki...
...her şeyi yakıp, şirketi
Cayman Adaları'na taşıyacağım.
Orada havaların iyi olduğunu duydum.
Öyle galiba. Sen nasılsın?
Her zamankinden daha iyi.
Potansiyel bir yatırımcıyla
birlikte yemek yiyeceğim.
Büyük bir balık. Ona
ihtiyacımız var.
Yeni müşteriler hakkında
ne derler, bilirsin.
Yanımda bulunması istiyorum.
Dünya yansa kaçırmam bu
fırsatı Bay Callahan.
"Bay Callahan", çok sevimli.
"Pasifik Bulvarı"
Julie Miller Fotoğrafçılık'ı
aradınız.
Şu anda size yanıt veremiyorum,
lütfen telefon numaranızı...
...ve randevu almak istediğiniz
tarihi içeren bir mesaj bırakın.
Teşekkür ederim.
Merhaba, Julie
Miller Fotoğrafçılık.
Ben, Nick Larson...
...ve bu gece, çok uzun sürmesini
istemediğim müşteri toplantısından...
...sonraya randevu almak istiyorum.
Beni geri ara da...
...programına uyup uymadığını bildir.
Tabii, önce evde görüşmezsek.
Seni seviyorum bebeğim.
Ben geldim hayatım!
Hayır.
Nasıl yani?
Merhaba, Nick. Ben annen.
Umarım iyisindir.
İyiyim tabii ki.
Ara beni. Haftalardır görmüyorum.
Yoğun olduğunu biliyorum...
...ama nasıl olduğunu haber ver.
Başarılı bir ortaklığın
şerefine kadeh kaldıralım.
- Şerefe.
- Şerefe.
Kızınız çok güzel ve etkileyici.
Teşekkür ederim.
Ya sen, Nick?
Ailen burada mı?
Sadece annem.
Babam, ben küçükken başka
bir yere taşınmış.
Bunu duyduğuma çok üzüldüm.
Ama şimdi iyi görünüyorsun.
Patronunun üstünde çok
büyük etki bırakmışsın.
Nick'te insanları etkileme
yeteneği vardır.
Sadece işleri basitleştirmeye
çalışıyorum.
Ne istediğini anlayıp,
onu gerçekleştirmeye çalışıyorum.
Eğer bu işe yaramazsa,
yanımda oturan adamdan...
...kazanacağını umduğum
dosyayı araklarım.
Biraz ciddi olalım, Nick...
...ve Bay Fuentes'e, yeni
numaralarımızdan bahsedelim.
Şimdi mi? Ama ne güzel
vakit geçiriyoruz.
Yeni numaralar, Nick.
Bay Fuentes'ten büyük miktarda
para istemek üzereyiz.
Cebinden, cüzdanını almalı...
...ve masanın üstüne
dans ettirmelisin.
Olmaz Ron, o şeref sana
ait. Bu iş senin çocuğun.
Numaralar, Nick.
Sözünü ettiğimiz şey...
...yeni nesil el bilgisayarı
işletim sistemleri.
Bizim yazılımımız, işlemler
için ışık dalgası mimarisi...
...kullanan, optik internet
protokolünden faydalanır.
Böylece, çoklu dalga boyları
üzerinden veri alış-verişi yapar.
Sistemimiz altı ay
içinde ticarileştirilebilir...
...ve çalışan bir beta ürünü
ve şirketinizin desteğiyle...
...bir ya da iki anlaşma
imzalayabileceğimizi umuyoruz.
Daha sonra, Çin'deki bir esnek
üreticiyle dış kaynak çalışması...
...yaparak, başlangıç masraflarımızı
en aza indirebiliriz.
Eğer haklı çıkarsak, ürün
marjımız, şirketinizin...
...12 aylık brüt karına
500 puanlık bir ekleme yapar.
Sonuç olarak, tahmin edilen satışın
üçte birini yapmayı başarırsak...
...şirketinizin nakit
akışını ikiye katlarız.
Pekala.
Merhaba. Nasıl gidiyor?
Saçımı başımı yolmak
üzereyim. Çok sıkıldım.
Evet...
...teknolojik jargon kullandığım
için özür dilerim.
Aslında, beni azdıran
kısmı da oydu.
Grace?
Tanrım.
Ne yapıyorsun?
Bir haftadır yapmıyoruz aşkım.
Bunun için yalvarmamı mı
istiyorsun?
Dur, yapma. Restorandayız.
Bu, seni daha önce ne
zaman durdurdu ki?
S.ktir.
Dur. Baban dışarıda.
Umrumda değil. O da önemsemez.
Ayrıca, sana bir zam daha
yapmasını söyleyeceğim.
Nick!
- Seni istiyorum, Nick.
- Duyuyorum.
Evet.
Evet!
Aman Tanrım. Ne yapıyorsun?
Eğlenelim biraz.
Gülümse bebeğim.
- Sizi arayacağım.
- Memnun oluruz.
Harikaydın, Nick. Geldiğin
için teşekkür ederim.
Evet, Nick. Geldiğin
için teşekkürler.
- Tanrım!
- Nerede kaldın?
İki saattir seni bekliyorum.
Trevor, sakin ol dostum.
Callahan'la birlikte yemekteydim.
Ne? Sana, konuşmamız
gerektiğini söylemiştim.
Tamam. Neler oluyor?
Yatırımcılarımdan biriyle
sorun yaşıyorum.
- Kim?
- Malcolm.
- Malcolm mu?
- Oyun mu oynuyorsun?
Malcolm, kulüpten. Parasını
aldık. Anlaşmayı sen bağladın.
- Kafayı mı yedin sen? Haydi!
- Malcolm, tabii ya.
Evet. Ne oldu? Sorun nedir?
Parayı geri istiyor.
- Peki. Ne kadar?
- Hepsini.
- 250 bin.
- 250 bin mi?
- Bunu o mu yaptı?
- Adamlarından biri, unutmamam için.
Beni dinle, Nick.
Bu işi sen halletmelisin
dostum, tamam mı?
Çünkü, ben bu adamla uğraşamam.
Onu daha fazla bekletemiyorum.
Trevor...
Ron'la konuşurum. Hallederim.
O kadar önemli değil. Oldu mu?
- Evet. Evet, tamam.
- Peki, tamam.
- Hayatımı sana borçluyum dostum.
- Hayır dostum.
- Önemli değil.
- Tamam.
Bu aralar Julie'yle konuştun mu?
Hayır. Bir süredir
konuşmadım. Neden sordun?
Ona ulaşmakta güçlük çekiyorum da.
Ahbap.
En son, onunla birlikte
olduğunu söylememiş miydin?
Sonra görüşürüz.
Ron. Nasılsın dostum?
Bombok. Fuentes vazgeçmiş.
Ne? Şaka yapıyorsun.
Dün geceden sonra onu
bağladığımızı sanıyordum.
Neyse, s.ktiret. Hataydı zaten.
Tanrım!
Sorunları katmerlemek
istemem ama...
...galiba yatırımcılarımızdan
biriyle sorun yaşıyoruz.
- Sahi mi?
- Evet.
Trevor, geçen Temmuz bize 250
bin dolar kazandırmıştı ya.
Neyse, diyor ki... adam o
parayı geri istiyormuş.
- O kadar mı?
- Evet.
O para bize cep harçlığı.
Gidip, masamdaki çek
defterine kendin yazsana.
Ron, çok teşekkür ederim dostum.
Anlayış göstereceğini biliyordum.
Hazır gitmişken biraz fazla yaz.
Köşedeki bakkaldan süt ve
kurabiye almak için harcarsın.
Parayı böyle savurmak
istiyorsan tabii.
Durum öyle değil dostum.
Nick, insanlara nasıl ve
ne zaman geri ödeme...
...yapacağımıza dair
sözleşmelerimiz var.
Biliyorum. Anlıyorum,
ama bu bir seferlik.
Bir sonraki anlaşmada
telafi ederim.
Anlayamadım. Dünkü konuşmamız
sırasında uyuyor muydun?
Hangi konuşma?
Sana iflas ettiğimizi
söylediğim konuşma.
- Ne?
- Para bitti, Nick.
Ne kadar incelediğimizin
önemi yok. Bitti işte.
Sahip olduğumuzdan
fazlasını harcadık.
- Bu mümkün değil, Ron.
- Sana öyle geliyor...
...ama bir şekilde
batmayı başardık.
Strike Line anlaşması ne oldu?
Sen iyi bir pazarlamacısın, Nick.
Şirketim için bir çok
harika iş yaptın.
Seni başkan yardımcısı
yaptığım için memnunum...
...ama bu seferki işte
çuvalladığını kabul et.
Neyden bahsediyorsun?
Noel boyunca onlara yanaştın.
Hazır değildik.
Nasıl baktığın önemli değil, Nick.
Onları korkuttun. Gerçek bu.
Strike Line anlaşmasını
ben yapmadım.
O anlaşmayı yapabilseydik,
bu zırva yerine...
...belki de şu anda çalışan
bir yazılımın sahibiydik.
- Neler oldu?
- Hala uğraşıyorum.
Nick, haydi dostum. Bu akşam
Malcolm'la toplantım var.
İcabına bakacağım.
Tamam.
Julie. Merhaba, ben...
...yine ben, Nick.
Dinle, aramızda bir sorun
olduğunu biliyorum...
...ve anlaşılan beni
aramayacaksın, ama...
Seninle gerçekten konuşmam lazım.
Geçmiş doğum günün kutlu olsun.
Özledim seni.
- Alo?
- Nick. Nihayet.
- Merhaba anne.
- Nasılsın?
İyiyim. Senden n'aber?
Babanın doktoruyla konuştum.
Seninle görüşmek istiyor.
Onunla konuşur musun?
Neden? Ne demek istiyorsun?
Senin için endişeleniyorum.
Gelip, seni görmek istiyorum.
- Hayır. Hayır, anne. Ben iyiyim.
- Bak, gerçekten...
Kapatmam gerekiyor.
Seni sonra ararım.
- Nick...
- Seni seviyorum.
Hoşçakal.
Bakayım. Düzelmiş.
Julie.
Merhaba.
Vay be...
...seni zor tanıdım.
Çok farklı görünüyorsun.
Sağol.
Hayır, güzel görünüyorsun
demek istedim.
Sana bir sürü mesaj
bıraktım. Aldın mı?
Evet, aldım.
Pekala.
Üzgünüm. Biliyorum...
Bir süre uzak kaldım senden.
Seninle konuşmak istedim.
İşte karşındayım. Konuş.
Ne yapıyorsun?
- Çalışıyorum.
- Bir kulüpte mi?
Evet, bir kulüpte.
Defile çekimi yapıyorum.
Çok iyi. Kim ayarladı bu işi?
Christopher. Beni bazı kişilerle
tanıştırdı ve bu sayede başladı.
Vay canına. Christopher kim?
- Selam bebeğim.
- Merhaba.
- Beni sen mi aradın?
- Ben aradım.
- Bu kim?
- Nick.
Eski bir arkadaş. Laflıyorduk.
Harika bir kadın, değil mi Nick?
Bir yıldız olacak.
Ben bir içki daha alacağım.
- Sana da bir şeyler getireyim mi?
- Olur.
- Nick?
- Hayır, ben almayayım.
Peki.
Julie. Julie.
Beni dinle...
...kötü şeyler yaşadığımızı
biliyorum...
...ama inan bana, bu şekilde
sonuçlanmasını asla istemedim.
Kes saçmalamayı, Nick.
Her şeyi canının
istediği gibi yaptın...
...şimdi de beni önemsiyormuş
gibi yapma.
Bak, sana söylüyorum;
ne dediysem...
...ne yaptıysam, aramızda
neler geçmişse...
...hepsini sil kafandan.
Anlamıyor musun?
Çoktan sildim bile.
Kendi işin hakkında...
...benim kariyerim hakkında,
geleceğimiz hakkında...
...söylediğin her şey, tam
Nick'e yakışır bir konuşmaymış.
Ben artık kendi işimin patronuyum...
...ve ilk defa, tam olarak
yapmak istediğim şeyi yapıyorum.
Hayır, yapmıyorsun.
Ben, senin ne istediğini biliyorum
ve istediğin şey bu değil.
- Durumlar değişti.
- Biz değişmedik.
Baştan başlayabiliriz, Julie.
Bana bir şans ver.
- O arıyor, değil mi?
- Kim?
Grace.
Hayır, Julie.
Benim için, dünyadaki
en önemli şey sensin.
Bunu nasıl gözden
kaçırdığımı bilmiyorum.
Ama düzeltebilirim.
Söz veriyorum, düzelteceğim.
Sen, hep pazarlamacısın,
değil mi?
Nick. Tanrı'ya şükür.
Size geleceğini söylemiştim.
Gelebildiğine sevindim, Nick.
- Malcolm galiba.
- Evet.
- Nihayet yüzyüze tanıştığımıza sevindim.
- Ben de.
Bu Wayne. Kulübün yarısının sahibidir.
Wayne? Nick.
İyi şanslar.
Otursana.
Pekala.
Muhteşem bir mekanın var, Malcolm.
Çok teşekkür ederim.
Buyrun. Ginsengli ve mangolu...
...demli birer çay.
Biz buna, "Çin roket
yakıtı" diyoruz.
Zihnen ve bedenen zinde tutar.
Senin işine yaramış gibi görünüyor.
Neden geldiğini biliyorum.
Sözleşmeni tekrar
görüşmek istiyorsun.
Evet.
Arkadaşın pek çok
vaatlerde bulundu.
Bir tür turbo şarjlı süper
telefon yazılımıyla...
...paramı üçe katlayabileceğini söyledi.
Ben uzman değilim ama
aklıma oldukça yattı.
Ama öyle, Malcolm.
Hepsi gerçek.
Mükemmel bir üründür. Yatırımının
karşılığını fazlasıyla alacağına eminim.
Ne aradığını bilmiyorum, Malcolm...
...ama sözleşmene bakarsan, bizim,
iş süresine uyduğumuzu görürsün.
Tamam, ama bazen...
...bir takım ilerlemeler
olduğunu hissetmek istiyorum.
Pekala. Bu şekilde hissetmeni
nasıl sağlayabilirim?
Bak, biz bir kuruluşun parçasıyız.
Bir komuta zinciri var.
İşler böyle halloluyor.
Yani, insanlara nasıl ve ne
zaman geri ödeme yapacağımızı...
...belirleyen sözleşmeleri
bu yüzden imzalarız.
Sen bir işadamısın. Bu işlerin
nasıl yürüdüğünü bilirsin.
Geleceği görebilmeyi
diledin mi hiç?
Çinliler, çay yapraklarının şekline
bakarak, bunun mümkün olduğuna inanır.
Sorun şu ki...
...sizin bana kazandıracağınız...
...paranın aktığı bir
şelale mi göreceğim?
Yoksa...
...size verdiğim her
şeyi yakıp kül eden...
- ...küçük bir şenlik ateşi mi?
- Öyle değil, Malcolm.
Bunun aksini ispatlamanız
için sabırsızlanıyorum.
Sanırım yardımcı olabilirim.
Trevor'la olan ilişkin ve
bu ürün konusunda...
...bana duyduğun
güven yüzünden...
...sana %10'luk bir
şahsi çek yazdım.
250 bin'in 25 bin'i mi?
Yatırımının geri dönüşünü...
...görene kadar, yara
bandı vazifesi görecek.
Yaran bandı. Yara
bantlarına bayılırım.
Gördün mü? Söylemiştim sana.
Top artık Nick'te. O,
her şeyi halledecek.
Hiç yoktan iyidir.
Şimdiye kadar senden
aldıklarıma göre yani.
Artık aracıyı aradan çıkarma
vakti gelmiş olsa gerek, değil mi?
Hayır!
Dışarı çıkar onu.
Nick?
- Hayır!
- Ne oldu?
Buradan ayrılma, tamam mı?
Haydi, yürüyün! Çıkın!
Kahretsin! Çıkın! Hemen!
S.ktir! S.ktir!
Julie?
Julie?
- Nick?
- Hayır!
Hayır, Julie!
Lanet olsun!
- Julie! Aman Tanrım!
- Neler oluyor?
Seni seviyorum bebeğim.
Seni seviyorum. Yok bir şeyin.
Oraya bakma. Buraya bak. Bana bak.
Bana bak. Her şey yolunda.
Bir şeyin yok.
Nefes al.
Haydi!
Nefes al. Nefes al.
Pekala. Tamam.
Grace!
Tanrım.
Seni uyandıracak bir şey buldum.
Ne oluyor?
Sakin ol. Hoşuna gidiyor işte.
Giysilerin yerde.
İçecek bir şey ister misin?
Kimsin sen?
Buraya nasıl geldim?
Çok tatlısın.
- Soruma yanıt ver.
- Çek ellerini üstümden.
Beni hatırlamıyor musun?
Kulüpte tanıştık.
Malcolm ve ben ortağız.
Her şeyde. Yani
götünün yarısı benim.
Bize 250.000 dolar borçlu
olduğunu anlıyorum...
...ama terbiyeni takınsaydın...
...Malcolm'u, faturanda indirim
yapmaya ikna edebilirdim...
...ama şimdi, o gelene kadar
hiçbir yere gitmiyorsun.
Anlamıyor musun?
Eminim, kız arkadaşın ve
Traver razı olurdu.
S.ktir git.
İşleri berbat ettim anne.
Her şeyi düzeltmek için
çok çalıştım; sadece...
...işleri yoluna koymak için.
Ama hep daha kötü hale getirdim.
Artık kendimi bile
tanıyamaz oldum.
Sus. Böyle konuşunca, bana
babanı hatırlatıyorsun.
- Neden?
- Her şeyi kontrol etmeye çalışıyorsun.
Babamla konuşmak istiyorum anne.
Hayır, konuşamazsın.
Anlamıyorsun. Çok önemli.
- Hayır, asıl sen anlamıyorsun.
- Onu bulmama yardım etmelisin anne.
O öldü, Nick.
İntihar etti.
Bunu neden benden sakladın?
Bilmiyorum.
Onu o şekilde hatırlamanı
istemedim.
Önemli olan, Nick, senin
için endişeleniyorum.
Bunu tek başına yapamazsın.
Bir doktora görünmen lazım.
Babanla aynı kaderi
paylaşmak zorunda değilsin.
Her şeyi kontrol edemezsin, Nick.
Boşvermelisin.
Bir içki daha lütfen.
Sağol.
Nick. Ne var ne yok?
Aman Tanrım.
Ne oldu sana?
Getirdin mi?
Trevor nerede?
Sadece bir yıl önce
olduğuna inanamıyorum.
Ters giden bir şeyler
olduğunu biliyorum.
Önce, Trevor morarmış
bir gözle eve geliyor.
Sonra birlikte buluştuğunuzu
söylüyor...
...ama eve hiç gelmiyor.
Şimdi de sen, eski bir
resim getirmemi istiyorsun.
Çok korkuyorum, Nick.
Biliyorum.
Trevor için her şeyi yapacağımı
biliyorsun, değil mi?
Sizin için her şeyi yapacağımı.
Evet.
Buraya gel.
Korktuğunu biliyorum.
Bunu açıklayamam...
...ama Trevor'un iyi
olduğuna seni temin ederim.
Harika oldu çocuklar.
Şuna bakın...
Ben kendi özel doğum günü
mumlarımı getirdim.
- Evet!
- Uyuşturucu!
En sevdiğim şey.
Yak bakalım!
- Yaksana.
- Tamam.
Nereye gidiyorsun?
- Biraz dolaşacağım.
- Sahi mi?
Seninle birlikte.
Peki.
Seninle yalnız konuşmam lazım.
Giy şunu, üşüyebilirsin.
Burası aynı, beni ilk getirdiğin
zamanki gibi görünüyor.
İnanamıyorum. Ne zaman gelmiştik?
- Üç yıl önce.
- Üç yıl önce.
Vay be.
Sensiz bir hayat düşünemiyorum.
Sana bir şey söylemek
istiyorum, Nick.
Önce ben.
Peki.
New York'a gitmen gerek.
- Ne?
- Tuhaf geldiğini biliyorum...
...ama güven bana, en iyisi bu.
Nerden çıktı bu şimdi?
Bu, sanatını sürdürmek
için bir şans...
...benim, bizim ya da işim
hakkında endişelenmek...
...zorunda olmadığını
anlaman için bir fırsat.
Ve bütün her şey...
- Ben serbest olmak istemiyorum.
- Beni dinle.
Bu, benim berbat edemeyeceğim...
...bir hayat yolu çizmek için...
...eline geçen son şans.
Ben kendi yolumu izlemek
istemiyorum. Böyle söz vermemiştik.
Bu işi birlikte yapacaktık...
...başaracaktık ve sen de
yanımda olacağına söz vermiştin.
İnan bana biliyorum bebeğim.
Ama anladığını sanmıyorum.
Julie...
...bir süre kendimle baş
başa kalmaya ihtiyacım var.
Üzgünüm.
Benden ayrılıyor musun?
- Buraya kadar mı?
- Evet.
Söylenecek bir şey
kaldığını sanmıyorum.
Hamileyim, Nick.
Trevor.
Julie nerede?
- Ne oldu?
- Koşarak geldi...
...anahtarlarını aldı
ve arabana atlayıp gitti.
Hayır! Tanrım!
- İşte hazırız.
- Oraya kadar gidip geri gelin.
Ne yapıyorsun? O benim arabam!
Yavaşla. Lütfen yavaşla.
Tanrım.
- Sırası mı şimdi?
- Julie!
- Tanrım!
- Kenara çek, Julie. Lütfen!
Lütfen kenara çek.
Özür dilerim! Seni seviyorum.
Bilmiyordum! Üzgünüm!
Julie, durmalısın!
Kenara çek! Anlamıyorsun!
Lütfen!
Aman Tanrım.
Seni seviyorum.
Sizin için her şeyi
yaparım çocuklar.
Bunu biliyorsunuz, değil mi?
Nick. Uyanmışsın.
Kalk bebeğim, bugün büyük gün.
Yarım saat sonra dersim var.
İşte böyle Nicky, evet!
Annen yarım saat sonra
derse girmek zorunda.
Değil mi?
Seni büyükanneye
bırakayım mı? Evet!