Tip:
Highlight text to annotate it
X
Uzun yıllar önce, uzak bir diyarda...
...Çin bozkırlarından Akdeniz'e kadar
uzanan bir imparatorluk vardı.
Adı da Pers İmparatorluğu'ydu.
Savaşta usta...
...ve her daim muzaffer.
Pers kılıcının girdiği yerde
hâkimiyet kaçınılmaz olurdu.
Kral Sharaman, kardeşi Nizam'la
birlikte imparatorluğu...
...birlik ve uyum içinde
yönetiyordu.
Kral'ın gurur kaynağı iki oğlu vardı.
Lakin Tanrıların gözünde
Kral'ın ailesi henüz tamamlanmamıştı.
Ta ki Nasam sokaklarında bir yetimin
cesaret gösterisine...
...şahit olana dek.
Çekil yoldan!
Durun!
Durun!
Kaç Dastan!
Burada kal.
Kaçıyor!
Bırakın peşimi!
Kral'ın namına.
- Adın ne evlât?
- Dastan efendim.
Ailen nerede?
Evlât...
Kardeşim, çocuğu alın.
Gördüklerinden hareketle Kral,
Dastan'ı evlât edinerek ailesine kattı.
Kraliyet'le kan bağı ve
gözü tahtta olmayan bir evlât.
Ama o gün vuku bulan
başka bir şey vardı.
Akılların alamayacağı türden bir şey.
O gün, kimsenin tahmin
edemeyeceği bir çocuk...
...Pers Prensi olmuştu.
Pers Prensi; Zamanın Kumları
Çeviri;
Emre Bekman
15 yıl sonra, Pers Sınırı.
Kutsal Alamut Şehri.
Efsanevi Alamut
Tahmin ettiğimden de göz alıcı.
Güzellik her şey değil Prens Tus.
Diğer şehirlerden bir farkı yok.
Uysal ülkeden savaşçı çıkmaz.
İhanet ettiler ve bunu
ödeyecekler.
Babam açıkça belirtti;
Alamut'a dokunulmayacak.
Burası çok kişi için
kutsal bir yer.
Bilge babamız burada olmadığına
göre kararı vermek bana düşer.
Son kez soylu amcama, iki kardeşime
danışacağım; güvenilir Garvis'e ve...
Dastan nerede?
- Kalk. Bütün aylığımı sana yatırdım.
Beni utandırma. - Gel de sen dövüş.
Yürü!
Tüm marifetin bu mu?
Prens Dastan!
Prens Dastan nerede?
Prens Dastan yok.
Prens'im, lütfen.
Prens Tus savaş konseyini
topluyor.
Geldim.
En iyi hafiyemiz Alamet'ten yola
çıkan bir kafilenin yolunu kesmiş.
Usta işi kılıçlar,
çelik uçlu oklar...
Kumanda Kosh'tan Alamut'a
bir ödeme sözü.
Düşmanlarımıza silah
satıyorlar Dastan.
Bunun gibi bir ok Koshkan'da atımı öldürdü.
Alamut'in sokaklarında çok kan akacak.
Ya da askerlerimiz
kalelerinde can verecek.
Görevimiz Koshkan'dı,
Alomet'e saldırmak değil.
Aklı başında laflar
ediyorsun kardeşim.
Ama o laflar
düşmanın önünü kesemez.
Hele de Andalucian kılıçları
ellerine geçince.
Şafak vakti saldırıyoruz.
Madem son karar bu, bırakın da
önden ben gideyim.
- Bir şey mi var Garsiv?
- Ben Pers ordusunu yönetiyorum...
...Dastan'sa bir grup
serseriyi.
Serseri olabilirler ama
oldukça iyi dövüşürler.
Akacak ilk kanın
şerefine ben nail olmalıyım.
- Garsiv, elin gene kılıcına gitti.
- Öyle de olması gerek.
Kardeşlerim...
Bu ne heves.
Alamut Prensesi'nin eşsiz
bir güzelliği olduğunu söylerler.
Sarayına ayak basıp
kendi gözlerimizle göreceğiz.
Cesaretinden zerre şüphem
yok Dastan...
...ama buna hazır değilsin.
Garsiv'in ordusu öncü olacak.
Prenses Tamina.
Prensesim, Pers ordusu hâlâ burada.
Niyetleri pek de merhamet
ihtiva etmiyor gibi görünüyor.
Belki de fazla yaklaşmamalısınız.
Niyetleri her neyse okları o kadar
güçlü değil. Nişancılıkları da.
Konseyi topla.
Onlara Büyük Tapınak'ta olduğumu
söyle. Dua etmeliyim.
Büyük Tapınak mı? Alamut'un
duvarları binlerce yıldır geçilemedi.
Zaman her şeyi değiştirir.
Bunu herkesten iyi bilmemiz gerek.
Kardeşinin emirlerine neden
karşı geliyorduk?
Çünkü Garsiv sadece
kafa kafaya savaşmaktan anlar.
Bu da katliam anlamına gelir.
Alamutlular ana kapıyla meşgul
olacak, biz ise yandan gireceğiz.
Sarhoş musun sen?
Şuradan gireceğiz.
İki kapı var.
Dış kapı kolay...
...ama içtekini geçmek imkânsız.
Kapı, iki gözcü
kulesiyle korunuyor.
Ama her zaman girilecek
bir yer vardır Bis.
Sen dış kapıyı hallet,
imkânsız olanı bana bırak.
Sanırım hepimizi öldürtmeden
durmayacaksın.
Ağzından bal damlıyor Bis.
Teşvik edici.
Boruyu öttür!
İmdat!
Şunu tutar mısın?
Aman sırta dikkat.
- Doğu kapısı açıldı.
- Dastan'ın adamları. İçeri sızmışlar.
Dastan başardı.
Güney Kapısı'na doğru
harekete geçiyoruz.
Güney Kapısı'na doğru
harekete geçiyoruz.
Güney Kapısı'ndan sızdılar.
- Tapınağa çıkan geçitleri yıkın.
- Prenses'im.
Hepiniz gidin.
Yapman gerekeni biliyorsun.
Alamut güvende olmalı.
Çekilin yoldan!
Aptal ilahiler ve kokulu tütsüler
seni kurtaramaz!
Sanırım sadece onlara sahip
olmadığını gördün, değil mi Garsiv?
İlk defa söylenenlerin
doğru çıktığına şahit oluyorum.
Pers düşmanlarına gizlice
silah temin ettiğinizi biliyoruz.
- Yerlerini göster.
- Burada demirci ocağı bulunmaz.
Mevcut silahlarımızın
hakkından geldiniz zaten.
Hafiyelerimiz başka söylüyor.
Kan dökülmemesi senin elinde.
Dünyanın kanını dökmeniz bile var
olmayan bir şeyi bulmanızı sağlamaz.
Politik bir sorunu halledebilecek
bilgelikte konuştun.
- Pers'in müstakbel kralına elini ver.
- Ölmeyi yeğlerim.
Bir şeyler ayarlarız.
Prens Tus!
Alamut halkına merhametli
davranacağınıza söz ver.
Pers Aslanı!
Pers Aslanı!
Sana Pers Aslanı
diyorlar.
Emir dinlemek nedir
bilmiyorsun Dastan.
- Açıklayabilirim Tus.
- Hayır. Hayır.
Yapman gereken eğlenmek.
Lakin bir gelenek vardır.
İlk saldırı onuru senin olduğu için...
...bana bir hediye vermelisin.
Hürmet olarak.
Güzel bir hançer.
Size şehri ve Prenses'i teslim etti.
Bence bu yeter de artar.
Bence de.
İlk yazı az önce geldi Prensim.
Haberler harika.
Babanız Doğu Sarayı'nda
bizlere katılmak için yola çıkmış.
Şüphe yok ki büyük zaferimizi
methedecek.
Alamut'un düşmanlarımıza
silah sattığına dair bilgi aldık.
Bilgi mi? Kutsal bir şehri
işgal etmek için bilgiden...
...daha fazlası gerekir.
Hem de benim askerlerimle!
Bu gereksiz maceran
müttefiklerimizle aramızı açacak.
Ama muhtemelen sen
bunu hesaba katmamışsındır.
Amcandan medet umma evlât!
Karar ve sonuçları
benim sorumluluğumdur.
Tahta geçmek için
can attığını biliyorum.
Ama güven bana;
henüz hazır değilsin.
Siz en iyisini bilirsiniz baba.
Çünkü sizin güveniniz benim için çok
önemli. Silahları bizzat arayacağım.
Alamut'un ihanetini kanıtlayana dek
huzurunuza çıkmayacağıma ant içerim.
En zoru şu ilk adım.
Kardeşim!
Kardeşim!
Şehrin doğu yakasındaki
tünelleri saptadık.
- Oraya gidiyorum.
- Şöleni kaçıracaksın.
Yokluğumda babamı
Garsiv'le ikiniz idare edersiniz.
- Onu onurlandıracağın bir hediyen
var mı? - Elbette.
- Bis, hediye.
- Ne?
- Geçici bir süre için kayıp olabilir.
- Unutacağını biliyordum.
Alamut'un kral naibinin kaftanı.
Doğu topraklarındaki en kutsal şey.
Bir kralın beğeneceği
türden bir hediye.
Bugün mükemmel savaştın Dastan.
Karşılığını vermek isterim.
Nadide bir mücevher.
Onu bugün Kral'ın huzuruna
çıkar Dastan.
Bir eş daha almak
istediğine emin misin kardeşim?
Beni dinle Dastan!
Prenses'le evlenmem
halkına sadık olacağımı gösterir.
Bize bağlı olmadan büyük
bir tehlike teşkil eder.
Babam birleşmemize
müsaade etmezse...
...onu ellerinle öldürmeni istiyorum.
Demek Pers Aslanı
Prens Dastan bana eşlik ediyor.
Masum bir şehri yakıp yıkmış olmanızdan
dolayı mutlusunuzdur herhalde.
Ben de tanıştığıma memnun
oldum Prenses.
Kral'ın düşmanlarını cezalandırmak suçsa
o suçu tekrar işlemekten kaçınmam.
O zaman gerçek bir Pers Prensi'siniz.
Cani ve onur yoksunu.
Beni tanıyormuş gibi konuşmayın
Prenses.
Nasıl birisiniz peki?
Majesteleri'yle burada kal.
Başarabilirsen eğer...
...Kral'ın huzuruna çıktığında
biraz tevazu göster.
Senin hayrına olur.
Babamla kutlamalara
katılmıyor musun amca?
Bir gün Kral'ın kardeşi
olma onuruna erişeceksin Dastan.
En önemli görevini layıkıyla
yerine getirmek zorundasın.
- Neymiş o? - Şarap kadehinin
her daim dolu olmasına dikkat etmek.
Diğer oğlumun da Pers savaşçısı
mertebesine yükseldiğini duydum.
- Sizi özledik baba. - Sen ve
kardeşlerin için dua ediyordum Dastan.
Aile... Kardeşler
arasındaki bağ...
...imparatorluğumuzu ayakta
tutan en büyük güç.
O gücün daim olması
için dua ediyorum.
Ağır kayıplar vereceğimizden
korktuğum için öne atıldım.
Her iyi adam senin gibi
yapardı Dastan.
Hayat kurtarmak ve zafer getirmek için
korkusuzca davrandın.
İyi bir adam saldırıyı daha
olmadan engeller.
İyi bir adam yanlış olduğunu
bildiği şeyi yapmaz.
Aksini kim emretmişse emretsin.
O meydanda bulduğum çocuk sadece
iyi yürekli değil aynı zamanda...
...yüce biriydi.
Bu arada baba, size bir
hediyem var.
Bazıları sokaklardan gelen bu
çocuğun bilgeliğini sorguladı.
Ama ben onda kanı asil olan
değil karakteri asil...
...ve doğuştan kral
olan birini gördüm.
Sağ olun baba.
Sağ olun.
Size Alamut'un Kral Naibi'nin
kaftanını takdim ediyorum.
Karşılığında ben sana ne verebilirim?
Braham!
Prenses Tamina'yı takdim ediyorum.
Tus, halkıyla birlik olabilmek adına
onunla evlenmek istiyor.
En büyük arzum bu
isteğini onaylamanız.
Bunca yer gördüm...
...ama sizinki kadar güzel
bir şehre rastlamadım Majesteleri.
Sizin deve üstündeki kara cahil
yağmacılarınız bu hale getirmeden önce...
...çok daha güzeldi.
İyi bir kraliçe olacağınız
her halinizden belli.
Lakin Tus'ın yeterince
çok eşi var.
Seninse eline Dastan, kendine eş olarak
böyle bir mücevher bulabilme şansı...
...kolay geçmez.
Alamut'un Prensesi senin
ilk eşin olacak.
Sen ne dersin Dastan?
Bir an düşünmeden kendini
yüzlerce düşmanın arasına attı...
...ama mesele evliliğe gelince
korkudan dondu kaldı.
Siz de ona kalkmış bilge
değil diyorsunuz.
Bana içki lazım.
Çekilin.
Çekilin!
- Baba! - Tanrı yardımcımız olsun!
Kaftan zehirli!
- Yardım etsin biri.
- Dastan'ın verdiği kaftan.
- Neden?
- Biri yardım etsin!
- Katil Dastan!
- Yardım edin ona!
Durdurun onu!
- Bis! Bis!
- Benimle gel!
- Ne yaptığını sanıyorsun?
- İkimizi oradan kurtarıyorum.
- Bensiz yapamazsın!
- Çabuk.
Atla!
- Kapatın kapıları!
- Bu taraftan.
Kapatın!
Eğil!
İşte! Katil kaçıyor!
Benim atımda! Atımı çalmış!
Yürü!
Sadık vatandaşlarım...
...tüm dünya sevgili Kral'ımızın
ölümünün yasını tutuyor.
Hepimiz derin
bir üzüntü içindeyiz.
Ölümün Prens Dastan'ın elinden
olması da üzüntümüzü ikiye katladı.
Babamı ben öldürmedim.
Kaftanı bana kardeşim vermişti.
Onu Tus öldürdü.
Ve tahta geçecek kişi de o.
Babamı ben öldürmedim.
Sana inanıyorum.
Burada olmamalısın.
Gelmene müsaade etmemeliydim.
Ama ettin.
Kardeşime, onun olmazsan
seni öldüreceğime dair söz verdim.
O zaman çözüm önce öpüp
sonra öldürmekte.
Ama benim daha iyi bir fikrim var.
Ben seni öldürürüm!
Böylece sorunların da çözülmüş olur.
Bence başka bir çözüm
bulabiliriz.
O zaman çözüm önce öpüp
sonra öldürmekte.
Ama benim daha iyi bir fikrim var.
Ben seni öldürürüm!
Çaldığın şeyi geri ver Persli!
Hayır!
- Gördün mü?
- Neyi?
Bir daha almaya çalış bakalım. Yemin
ederim kırarım kolunu! - Bir daha mı?
- Bütün kumu bitirmişsin!
- Ne?
Nedir bu şey?
İnanılmaz!
Kumu salınca
zamanda geri gidiyorsun.
Ve sadece hançeri
tutan olanların farkında oluyor.
Geriye gidip büyük
olayları değiştirebilirsin.
Kimsenin haberi bile olmaz.
Bununla neler yapılmaz ki?
- Cevap ver Prenses.
- Şehrimi yok ettiniz.
Demek mesele silah satışı değil,
bu hançermiş.
Savaştan sonra Tus bunu hediye
olarak istedi. O zaman anlamamıştım.
Bununla her şeyi değiştirebilir;
Savaşın hayati anlarını...
...ve düşmanın kılıcını
önceden görebilir.
Kral olmakla kalmaz Pers'in
gördüğü en güçlü hükümdar olur.
Babamdan bile güçlü.
Her şey bu hançer içinmiş.
Hain kardeşim adalete
teslim edilmeli.
Bu sebeple yakalanmasının
mükâfatını iki katına çıkardım.
Bu sırada ben, babamın da istediği gibi
ülkeyi korumaya çalışacağım.
Yeni bir hükümdarlık
dönemi başlamıştır.
- Ne yapıyorsun?
- Garsiv fazla uzakta olamaz.
Bu ülkenin en ünlü atı.
Bu şekilde izleri bozabiliriz.
- Ne izi? Nereye gidiyorsun?
- Avrat'a; babamın gömüleceği yere.
Onu öldürmekten aranırken
binlerce Pers askerinin bulunacağı...
...cenazesine mi gideceksin?
- Nizam da orada olacak.
Güvenebileceğim tek kişi o.
Bunun Tus'ın bir oyunu olduğunu anlar.
- Kenara çekil Prenses.
- Avrat'a giden tüm yollar çevrilecek.
Yoldan değil, Köleler Vadisi
üzerinden gideceğim.
Kimse o çorak topraklardan geçmez.
Orası tefeci ve katil kaynar.
- Evet, öyle diyorlar.
- Planın intihardan farksız.
Kardeşim babamı öldürdü
ama kanı benim ellerimde.
Her şeyi düzeltme yolunda
ölsem bile gam yemem.
Yani beni bu ıssız
yerde yalnız mı bırakacaksın?
Asil Dastan çaresiz bir kadını
çölün ortasında terk edip gidiyor.
Kıymetli şerefin bu konu
için ne derler acaba?
Tanrım, onu öldürmemek
için bana dayanma gücü ver.
Toplanın, fazla uzaklaşmış olamaz.
Uygun *** olmadan diğer hançerlerden
farkı yoktur. Hatta keskin bile sayılmaz.
- O kumdan daha var mı?
- Tabii ki yok.
Nereden bulabilirim?
Olduğun yerde bekleyip
nefesini tutmayı dene.
- Neye bakıyorsun öyle Prens?
- Yürü.
Hançerin ne yaptığını gösteremezsen
amcan sana hangi akla hizmet inansın?
O senin sorunun değil Prenses.
Sen de onlar gibi yürüyorsun.
Baş yukarıda, göğsünü gere gere...
...ve yere sert basarak.
Tam bir kendini beğenmiş Pers Prensi.
Kesin doğduğunuzda dünyanın sizin
olduğu söylendiği için böyledir.
- Sen de inanmışsındır.
- Ben senin gibi sarayda doğmadım.
Nasaf'ın kenar mahallesinde
doğdum. Uğruna savaştığım yer orası.
- Nasıl oldu da Prens oldun?
- Kral bir gün pazar yerine girdi...
...ve...
Bilmiyorum...
...beni buldu işte.
Beni yanına alıp bana bir
aile, bir yuva verdi.
Demin gördüğün yürüyüş her şeyini
kaybetmiş bir adamın yürüyüşüydü.
Köleler Vadisi'ne hoş geldiniz
Majesteleri.
Bir damla su için
neler vermezdim.
Çok vardı ama sayende
saatler önce bütün matara boşaldı.
Ben, siz Persliler gibi
çöllerde, kurumuş halde doğmadım.
- Benim yapım çok daha narin.
- Bence fazla şımartılmışsın.
Alamut'un duvarları temiz
ve soğuk sularıyla meşhurdur.
Belki de duvarlarınızı öveceğinize
onları korumaya zaman ayırsaydınız...
...şimdi burada olmazdın.
Bu bir mucize!
Prensesi susturdum!
Tamina?
Tamina?
Beni duyuyor musun?
Evet, Dastan.
Duyuyorum.
Nerede olduğunu
biliyor musun Persli?
Biliyordun ama gene de
girdin, öyle mi?
Sudan'ın merkezinde Um'Bakr
adında savaşçı bir kabile vardır.
Oradan geçenlerin
kalplerine korku salarlar.
Um'Bakr'lar bıçak
atmada ustadırlar.
Kılıçtaki hünerlerinin Yaratıcı tarafından
bahşedilmiş bir şey olduğunu söylerler.
Nişancılıkları o kadar iyidir ki tek
vuruşla 3 adamın kellesini alırlar.
Yerinde olsam hiç zahmet etmezdim.
Neden mi?
Bu Seso.
Kendisi Um'Bakr'dan.
Onun hayatını kurtardığım için hayatının
sonuna kadar bana borçlu durumda.
Öyleyse söyle bakalım Persli,
Seso'ya elini kana bulamamasını...
...söylemem için makul
bir sebep var mı?
- Demek kızımız bu, ha?
- Evet.
Haklıymışsın, hiç fena değilmiş.
Biraz güzel koksa daha
iyi olurdu. Ama gene de anlaştık.
- Uyanık Prenses.
- Anlaşma mı? Ne anlaşması?
- Aman ne asil Prens.
- Aman ne kibar Prenses.
Sen de hemen bayılan bir güzel gördün
diye hoplaya zıplaya yardıma koştun.
- Güzel olduğunu kim söyledi?
- Gözlerini benden alamamanın...
...bir sebebi olmalı.
- Sen... Ben... Sana güvenmiyorum.
- Ayrıca tipim de değilsin.
- Ben umutsuz bir köle değilim.
- Ben de kendi düşüncelerimi söylerim.
- Bana uymaz.
Evet, çok güzel
bir katkı olacak.
Onunla ne yapacaksınız?
Evet, söyleyin ona.
Baksanıza ne kadar endişeli.
- Biraz müsaade et.
- Tabii.
Kabul etmek zor ama
haklıydın.
Aradığım şey gözüme çarptı.
- Dastan beni dinle.
- Amcam hançerin gücünü gördüğünde...
...bana inanacak.
Dastan biliyorum, sana
karşı dürüst olmadım.
Ama yalanların çok zekice.
Ben Kutsal Anlaşma'nın muhafızıyım.
Hançer kutsal. Sen çalmadan önce
güvenli bir yere götürülüyordu.
- Yanlış ellere geçecek olursa...
- Hançerine göz kulak olurum.
Bunu kaçırmak istemezsin.
Durumun ehemmiyetini
anlamalısın!
Bu Tanrıların meselesi,
insanların değil.
- Senin Tanrılarının, benim değil.
- Hadi.
Hadi!
- Devekuşu yarışı mı?
- Evet, her salı ve perşembe.
Güzellikleri dillere destan olmasa da
bunu savaşçı ruhlarıyla telafi ediyorlar.
Ayrıca yarışlara hile
karıştırmak da kolaydır.
Bu yer hakkında korkunç
hikâyeler duymuştum.
Efendilerini öldürmüş,
kana susamış zenci köleler mi?
Güzel hikâyedir.
Dilden dile anlatılır
ama ne yazık ki gerçek değildir.
- Peki ya gördüğümüz iskeletler...
- Onlar Pecara'daki birkaç çingenenin.
Bu korkutucu şöhreti,
ıssız diyarımıza çöreklenmiş...
...en sinsi şeytandan
korunmak için uydurdum.
Anlatabiliyor muyum?
Vergiler.
Perslilerin silahlarının,
kalelerinin, yollarının...
...paralarını kim ödüyor sanıyorsun?
Küçük esnaf.
O yüzden namımızın bu şekilde
yayılması için bir seferberlik başlattım.
O da bir Türk haremindeki zührevi
hastalıklar gibi yayıldı.
Ulu devekuşunu seyredin!
Koş benim güzelim.
Bayılıyorum buna!
Vergi tahsildarları buraya uğramıyor.
Böylece herkes mutlu mesut yaşıyor.
Kızları getirin.
Çıksınlar artık!
Topluluk kontrolü!
Öyle durmasana!
Yürüme, koş.
Bir şey kırarsan ödersin.
Ücretinden düşerim.
Bakma bana öyle.
Anladın sen beni!
İşini yap!
Topluluk kontrolü. Sağ ol!
Anlaşmamız çok
işe yarayacak genç adam.
Ne tatlı şey öyle!
Nereden buldun onu?
Glor'daki köle pazarında. Onu verip
karşılığında deve almak için...
...Irak'a giderken bana saldırdı.
- Develer daha güvenlidir.
- Şeyh Amar.
Misafirperverliğin için müteşekkirim.
Güzel bir yer kurmuşsun.
- Bana levazım verirsen--
- Biliyor musun Persli?
Kral'ı öldürüp kaçan şu
rezil prense acayip benziyorsun.
- Sana Um'Bakr'ı anlatmış mıydım?
- Evet, anlatmıştın.
İyi hikâyedir. Ama seninkine su dökemez.
Karşılığında deve alacakmış, bak sen.
Baksana şuna.
İki deveden aşağı verilir mi bu?
Sana gelince genç adam.
Kardeşinin başına ne kadar...
...ödül koyduğunu biliyor musun?
Seni bulduğum için ödül benim.
O kadar altın için
annemi bile verirdim.
Ne var? Annemin neye
benzediğini görmedin tabii.
Onu Pers karakoluna götürün.
Dur, dur!
- Güzel bıçak.
- Değersiz bir şey.
- Hayır, hiçbir değeri yoktur.
- Sahi mi?
Mücevherlere katmak için eritin.
Nereye gidiyor bu?
Hayır.
Kuşlarımı öldüreceksin.
Hey, bu taraftan!
- Yerinde olsam öyle yapmazdım.
- Tünellere!
Şu hale bak! Buraya kadar! Bundan
böyle 3. yarışa dek mayalanmış...
...keçi sütü yok, anladın mı?
Çekil. Yürüyün!
Yakalayın!
Dur!
- Manivelayı kaldır, kapıyı aç.
- Hançeri ver.
- Hiç sırası değil--
- Hançeri ver dedim.
Aklımdan geçmedi sanma.
- Kıpırda, Prenses!
- Yakalayın!
Dastan!
Bunu mu arıyorsun?
Görüşeceğiz...
Hepsi babamın
cenazesi için gelmiş.
- Kapıyı gözleyen yüz tane Pers
askeri var. - Belki de daha fazla.
Hançeri istiyorsan Avrat'a
girmeme yardım etmek zorundasın.
Bu ruhani liderlerden
bazılarını tanıyorsundur.
Daha hafif birini bulamadın mı?
Hindu Kush Munghal'ları asil
insanlardır. Onur duyman gerek.
Hiç sorma.
Dastan, hançer nerede?
Aramaktan çekinme.
Ama her yerime bakman gerekecek.
Tus gelmemiş.
Muhtemelen hâlâ Alamut'tadır.
Hançerde işe yarayan kumdan
Alamut'ta var, değil mi?
O yüzden Tus orada bekliyor.
Ordumuzu onu aramaya gönderdi.
Amcama benimle buluşması
için işaret göndermeliyim.
Bu imkânsız.
Zor ama imkânsız değil.
- Deli olduğunun kanıtı.
- Neden o kadar etkilendin peki?
Çekilin!
Yol açın!
- Dön arkanı, dön!
- O ne?
Küçükken bana bunlardan alırdın.
Sen de çekirdeklerini
Garsiv'e tükürürdün.
- Beni buraya getirmemeliydin Dastan.
- Başka şansım yoktu amca.
Beni takip et.
Babamı ben öldürmedim.
- Öyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun.
- Hareketlerin aksini söylüyor.
Ama kaçmaktan
başka şansım yoktu.
O pelerini bana Tus verdi.
Babamı zehirleyen oydu.
- Dastan...
- Ama burada değil, değil mi?
Babasının cenazesinde değil de Alamut'ta.
- İnsanlar işgalin haklılığını anlayacak.
- Silahları araştırması önemli.
- Ama ortada silah falan yok.
Alamut'un istilası bir
yalandan ibaretti.
Tus, gözünü güç bürüdüğü
için babamı öldürdü.
Şu an silahların değil,
kumun peşinde.
- Gizemli bir aleti çalıştıran kumların.
- Beni bu yüzden mi çağırdın Dastan?
Gizemli bir alet için mi?
Savaştan sonra Tus'ın almasını
engellediğin hançeri hatırlıyor musun?
İşte Alamut'a
saldırma sebebi o hançer.
- Hançer yanında mı peki?
- Evet.
İnanılmaz güçleri var.
Dalga mı geçiyorsun Dastan?
Nasıl...
Buradaydı.
Sözüm ona kanıtın hani?
Tamina.
Ellerin yanmış.
Evet, babanı zehirleyen
pelerini çıkarmak isterken oldu.
Sorun mu var Dastan?
- Hayır, yok.
- Emin misin?
Bana güvenebileceğini
biliyorsun evlât.
Yani...
Tus benim kardeşim.
- Bana bunu nasıl yapabildi?
- Bilemiyorum Dastan.
Belki de sana hak ettiğin değeri
vermedi ve seni kullanabileceği...
...biri olarak gördü. - Bardağının her
daim dolu olmasını sağlayacak biri gibi.
Benim babana olan
hizmetim farklıydı.
Biz aynı kandan geliyorduk Dastan.
Babam sana kaç kere o aslandan
kurtulduğu anısını anlattı.
- En sevdiği hikâyesiydi.
- Sevdiği çok hikâye vardı.
- Hayır, en sevdiği buydu.
- Korkarım dediklerini anlamıyorum Dastan.
Bekle Dastan!
Katil!
Babamı ben öldürmedim!
Çekilin!
Çekilin!
Yakalayın!
Şimdi ne yapacaksın?
- Prens Garsiv!
- Nerede o? Nerede?
Garsiv.
- Babamı ben öldürmedim.
- Öyleyse Tanrı seni bağışlar.
Kellen uçtuktan sonra.
Artık sopalarla
savaşmıyoruz kardeşim.
Bütün marifetin bu mu?
- Majesteleri, Alamut'ta olduğunuzu
sanıyordum. - Dastan'dan haber ver amca.
Dastan beni öldürmek için Arbat'a
geldi. Pazar yerine. Kıl payı kurtuldum.
Tus, benim ölümüm
senin hükümdarlığını sarsar.
Dastan'ın amacı
isyan başlatmak.
- Tahtta gözü mü var?
- Korkarım öyle Lordum.
Dastan'ı adalete teslim etmek
isyan hareketini körükler.
Bence onu hiç
yargı önüne çıkarmayalım.
Sadece bir daha Nasaf'a ayak
basamamasını sağlayalım.
Dastan ne suç işlemişse işlesin
halk önünde yargılanması...
...benim krallık
anlayışımla örtüşüyor;
Güçlü ve yasalara saygılı...
Bizler barbar değiliz.
Her geçen gün
daha iyi bir kral oluyorsunuz.
Dastan yakalanıp
adaletin önüne çıkarılmalı.
Misafirlerimizle konuşmam gerek.
O konu efendim... Çalışmaları çok garip.
Hizmetçiler bazı şeyler...
...görüp duyuyorlar.
- Geçen hafta atlar yok oldu.
- Hizmetçilere ağızlarını kapalı...
...tutmalarını söyle yoksa
seni temin ederim...
...kendileri de yok olup giderler.
Sana vereceğim bir görev var
Hassansin ama çabuk olmalısın...
...kurbanın senden bir adım önde.
- İstediğim şeyi getirdin mi?
Bu çalışmalar yeteneklerinize
ket vurmuyor mu?
Trans halindeyken
geleceği...
...ölümleri...
...kaderi ve laneti
görüyoruz.
Trans halindeyken her şeyi bulabiliriz.
Yeğenin Prens Dastan da dâhil.
O zaman umarım yakında
daha çok ölüm görürsünüz.
Eğil, Pers devriyesi.
Garsiv.
Bana söylemediğin şey ne?
Adamlar gitmiş. Belki de yalanlarından
ve kalleşliklerinden bıkmışlardır.
Senden uzaklaşmaktan
başka çarem yoktu.
Anladığım kadarıyla
amcan sana inanmamış.
Babamı öldüren Tus değil, Nizam'dı.
- Amcan mı?
- Elleri yanıktı.
Pelerini çıkarmaya çalışırken
olduğunu söyledi.
Çok düşündüm, o pelerine hiç
dokunmadı. Daha önce ellemiş olmalı.
Pelerini zehirleyen Nizam'dı.
Amcamın zamanda biraz geri
gitmesinin ona ne yararı olacak? Hiç.
Babamı sadece hançer
için öldürmedi.
Bana söylemediğin ne?
Ellerin çabuk.
Benimkiler de öyle.
Bunu geri istiyorsan
bana her şeyi anlatırsın.
Bu kadar oyun yeter.
Gidebilir miyiz artık buradan?
*** fırtınasından daha hızlı olabileceğini
düşünen tek prenses sensindir.
Nizam bizi canlı koymayacak.
Beni öldürmek istiyor.
Nedenini öğrenmeliyim.
Dünyadaki bütün yaşamın
kaynağı Amolet'te yatar.
Tanrıların *** Saati.
Uzun zaman önce Tanrılar
insanların...
...haline baktıklarında tek gördükleri
aç gözlülük ve hıyanet olmuş.
Bu yüzden dünyayı...
...silip süpürmesi ve her şeyi yok etmesi
için bir *** fırtınası göndermişler.
Lakin küçük bir kız insanoğluna bir şans
daha vermeleri için Tanrılara yalvarmış.
Karşılığında kendi
canını almalarını istemiş.
Kızın içindeki saflığı görünce Tanrılar
insanların içinde saklı olan...
...iyiliği hatırlamışlar.
Ve kumları bir *** Saati'nde
toplamışlar.
Hançeri insanoğlunu kurtaran
kıza vermişler.
Ve onu ilk Muhafız tayin etmişler.
Hançer *** Saati'ni delip Zamanın
Kumları'nı çıkarabilecek tek şeymiş.
Ama tutacak yeri sadece
bir dakika dayanıyormuş.
Peki ya hançeri *** Saatine sokup
aynı anda üstüne bastırırsak ne olur?
- *** sürekli içinden akar. - O halde
zamanda istediğin kadar geri gidersin.
Evet ama yasak.
Babam çocukken, ikisi avlanırken
Nizam onun hayatını kurtarmış.
Bir gün iki prens güzel
bir geyiğin peşindeymiş.
Ama o sırada onları takip
eden aslandan bihaberlermiş.
Nizam Sharaman'ı kurtarmış.
Babam bu hikâyeyi dilinden düşürmezdi.
- Anlamıyorum.
- Nizam zamanda geri gidip...
...o zaman yaptığı şeyi yapmayarak
onun ölmesini sağlamak istiyor.
Böylece o hayatı boyunca kral olacak,
kardeşlerim de hiç doğmamış.
Fırtına dindi.
Dastan, *** Saati'nin içindeki
*** son derece güçlüdür.
Hançeri *** Saati'nin içindeyken
harekete geçirmek mührü bozar...
...ve *** Saati'nin
parçalanmasına sebep olur.
Zamanın Kumları kontrol
altında tutulamaz hale gelir.
Ve Tanrıların gazabını yine yanlarına
alıp yollarına çıkan her şeyi yok ederler.
Nizam'ın kalleşliğinin
bedelini bütün dünya ödemiş olur.
Bizden geriye de bu manzara kalır.
Alamut'un dışındaki gizli
muhafız tapınağı bir sığınak.
Hançerin güvende olabileceği tek yer orası.
Kıyameti ancak bu şekilde önleyebiliriz.
İşte gerçekler bunlar Dastan.
Hançeri bana ver ki
oraya götürebileyim.
Hayır, yapamam.
Ben de seninle geleceğim.
Bana yardım mı edeceksin?
Oturup sohbet etmek mi istiyorsun
yoksa yola koyulmak mı?
Yolculuğumuz kutsal.
Su için durup hava kararmadan
dağ geçidine doğru yola çıkacağız.
Bana ne yapacağımı söylemekten
zevk alıyorsun.
- Sırf iyi bir emir kulu olduğun için.
- Gene de şansını fazla zorlama.
Dastan!
Alelacele ayrıldın,
bir "hoşça kal" bile diyemedim.
Bir haftadır izini sürüyoruz.
Ön ayak olduğun isyanı
iki gün durduramadık.
Benim güzel yarış pistim.
Kumdaki ayak izi
gibi yok oldu gitti.
Şuradakini görüyor musun?
Yarış imparatorluğumdan
geriye bir tek o kaldı.
Ne kadar girişimci bir kişiliğin olsa da
tek bir deve kuşuyla...
...deve kuşu yarışı tertipleyemezsin!
Doğru değil mi?
Evet.
Evet, efendim diyeceksiniz.
Takip edin beni.
Deve kuşlarının intihara meyilli
olduklarını bilir misin?
Şu zavallı hayvana bak.
Eskinin şampiyonu şimdi aptalca
bir şey yapmasın diye her gün...
...göz kulak olmam gereken
bir yaratık haline geldi.
Büyük kaybımı telâfi etmek için
üzerime kara bulut gibi...
...çöken iki aşığın peşine
düşmem gerektiğini anladım.
Evet, kafana konan ödüle ihtiyacım var.
Kardeşin seni gördüğüne çok--
Çöl dervişleri, Persli.
Deve gibi gelirler.
- Şeyh, dinle.
- Dinlemiyorum.
- Güzel bıçak.
- Soylu Şeyh...
...tapınak yolunda
kutsal bir yolculuk--
Ne tapınağı be? Pers altınından
daha kutsal şey mi var?
Hançeri ver,
çok fazla yılan var.
Hepsini öldüremezsin. Yaşamak
istiyorsan hançeri bana ver!
Hançeri bana ver!
Persli, bunu nasıl yaptın?
İçgüdülerimle.
Hemen buradan gitmeliyiz.
- Dün gece olanlar neydi? - Yılanlar
Hassansinler tarafından kontrol ediliyor.
- Hassansinler mi?
- Yıllarca Pers Kralları...
...onları gizli ölüm silahı olarak kullandı.
Fakat babam hepsini terhis etti.
Nizam babamın emirlerine uymayıp
onları dağıtmamış olmalı.
Demek devletin
gizli bir temizlik eylemiydi.
- Bir şey biliyorum da vergi
vermiyorum. - Duramayız.
Sen duramayabilirsin ama
biz dururuz.
Tapınağa gitmek için
yardımınız gerekebilir.
Fırtına eşliğinde
Hindu Kush'u mu geçeceğiz?
Çürümüş mangonun sinek
çekmesi gibi bela çekiyorsunuz.
- Delirdiniz mi?
- Tapınakta altın var.
10 atın taşıyabileceğinden
bile fazla.
- Hem de vergisiz.
- Efendim!
Nereye gittiğine
dair bir fikrin var mı?
Bu yol çocukluğumdan beri
ezberimdedir. Her prenses bilir.
Bizim için kutsaldır.
Geldik.
Tapınak; hançerin güvenli
şekilde saklanabileceği tek yer.
Ben altından heykeller
ve şelaleler görmeyi umuyordum.
Hançeri ver ki
oraya götürebileyim.
Kendini kesme sakın Prenses.
Buraya gelin!
Öleli çok olmamış;
dün gece olabilir.
- İşkence görmüş.
- Hassansin.
- Nizam bu yerden haberdar.
- Herkes ölmüş.
- Bütün köy... Altınlarım...
- Nereye gidiyorsun?
- Tüm bunları durdurmanın tek
bir yolu var? - Ne?
Hançerin güvenliğini sağlamak.
Hançerin geldiği taş tapınakta.
Ne tapınağı?
Taş yığını burası.
Öğrendiğimiz ilk şey; son çare olarak
hançeri taşa geri koy, taş onu kuşatsın...
...dağın içine çeksin
ve Tanrılara iade etsin.
İlk Vaat yerine getirilmeli.
Ne vaadi?
Tanrılar bağışladığı
hayatları almalı.
Ama sen de ölürsün.
Orada kal!
Kıpırdama!
- Beni dinle.
- Kılıcını ver!
Kılıcını ver yoksa
zorla alırım.
Aşağıda Nizam'ın emriyle Hassansin
tarafından öldürülmüş insanlar var.
- Asıl hain o.
- Hassansinler artık yok.
- Bir akıllı sensin zaten.
- Oyun oynamıyorum Garsiv. - Efendim!
İçeridekilerin hepsi ölmüş
efendim. Köydekiler de.
- İçeride--
- Kıpırdama!
Nizam beni öldürerek susturmayı istiyor.
Mahkemeye çıkmam işine gelmez.
Biliyor muydun?
Sana da anlattı, değil mi?
Birbirimizi pek sevmediğimizi
biliyorum Garsiv. Ama ne de olsa...
...kardeşiz. - Kılıcım boğazına
dayanmışken ne acıklı konuşuyorsun.
Hep babamın neden dua etmeye çok
zaman harcadığını merak ederdin.
Ölmeden önce kardeşler arasındaki bağın
ülkeyi ayakta tutan güç olduğunu söyledi.
Bu gücün daim olması
için dua ediyordu.
Tehlikeli olduğunu bile bile neden
Avrat'a babamın cenazesine gideyim?
Nizam öldürülmeni talep etti ama Tus
reddedip seni sağ yakalamamızı istedi.
Nizam ölmemi istiyor. Ölümümü garantiye
almak için Hassansinler'i yolladı.
Gerçekleri açığa
çıkaracağımdan korkuyor.
Onları kime duyuracağımdan.
Anlat bana kardeşim.
Garsiv?
Garsiv?
Garsiv!
Hassansinler!
Kesin sesinizi be!
Hançeri koru!
Dastan, arkanda!
Tamina!
Tamina!
Bırak onları, bunları at!
Kızı bulun!
Hey, buradayım.
Kılıcı koca olan adamın
neyi küçük olur derler bilir misin?
Tamina!
Bırak ben yapayım.
Ancak bir Muhafız
hançeri iade edebilir.
Senin yapabileceğin bir şey
değil Dastan.
Artık hazırım.
Ben değilim.
Tamina!
Bu kadarı yeter.
Gidiyoruz!
Garsiv!
- Garsiv!
- Dastan, özür dilerim.
Ülkeyi kurtar.
Kardeşim.
Kardeşim.
- Hançer nerede?
- Gitmiş.
Ne olursa olsun hançeri korumak
benim en kutsal vazifem...
...ve kaderimdi.
Kendi kaderimizi kendimiz çizeceğiz
Prenses. Hançeri geri alacağız.
Bir at daha gerekecek.
- Siz nereye gideceksiniz?
- Alamut'a.
Nizam hançeri *** Saati'ni
delmek için kullanacak.
- Durdurulması gerek. - "Durdurulması
gerek" de "durdurulması gerek".
Ne?
Vicdan sahibi bir bıçak atıcısı.
Saraydaki dostlarımız Persliler'in
tünellerin ilk kademesini aştıklarını söylüyor.
Saatler içinde *** Saati'ne
ulaşırlar.
Nizam, hançeri Büyük Tapınak'ta
tutuyor.
Başında da sivri uçlu demirleri olan
bir tür şeytan varmış.
Kardeşimi öldüren Hassansin.
Hançerle aramızdaki tek şey o.
Onun 20 metre yakınına
gelip sağ kurtulabilen olmadı.
Bazılarımızın o kadar
yakına girmesi gerekmiyor.
Suyunuz var mı efendim?
Emin misin?
- Çocuğa borçluyum.
- Sen bir Um'Bakr'sın.
Namidian ovalarının belalısısın.
Bense haysiyetsiz bir girişimciyim.
Bu soyluluk ayakları
bize göre değil.
- Acele edin.
- Arkadaşım sana hiç...
...çok konuştuğunu söyleyen oldu mu?
Hadi.
Sana Um'Bakr'ı anlatmış mıydım?
- Evet, anlatmıştın.
- Umarım kardeşin seni dinler Persli.
Burada.
Tüm kapıları kapatın!
Bulun onu!
- Kimse yokmuş.
- Dastan!
- Bence bunu yapmamalısın.
- Sesinde endişe mi sezdim?
- Tedbir.
- Azıcık da endişe.
- Sen anca kendini pohpohla Prens.
- Sen eskiden daha iyi yalan...
...söylerdin Prenses.
Belki de fazla pratik
yapmadığım içindir.
Yeniden beraber olacağız.
- Hançer nerede?
- Siz Persli bürokratların...
...ne kadar hafif eli varmış.
- Seni...
- Bulundu lordum.
- *** Saati mi?
Hançer bende değil.
Çıkın.
- Merhaba Tus.
- Dastan.
- Konuşmamız gerek.
- Konuş o zaman.
- Yalnız.
- Odanın dışında bekleyin!
Gidin!
Kardeşiz, değil mi?
Babamı zehirleyen kaftanı
Nizam zehirledi.
- Nizam mı? Sen delirmişsin.
- Kaftanı sana kim verdi Tus? Kim?
Ona güvendin. Benim güvendiğim gibi.
Alamut düşmanlarımıza silah satmıyordu.
- Nizam bizi kandırdı.
- Bunu neden yapsın? Çıkarı ne?
Kulağını aç ve beni dinle.
Şehrin altında kadim bir kudret...
...efsanevi Zamanın Kumları'nı ihtiva
eden bir şey yatıyor.
Nizam onu kullanarak tarihi
değiştirmek istiyor.
Zamanda geri gidip
kendisinin kral olmasını sağlayacak.
Zamanın Kumları mı?
Sapkınlık Dastan.
Putperest saçmalığı.
O güce bizzat şahit oldum Tus.
Nizam kaynağı keşfetti.
Onu durdurmazsak
dünyanın sonu gelebilir.
Beni öldürmek istiyorsan
hemen yapsan iyi edersin.
Bu sıradan bir hançer değil.
Sapındaki mücevhere bas
ve gözlerinle gör.
Bunu yapacak gücü şehri ele
geçirmeden önce kendimde bulmalıydım.
- Neden bahsediyorsun?
- Doğru bildiğim şeyi yapma gücünü.
Sonucu ne olursa olsun.
- Askerler dışarıda...
- Olduğun yerde kal.
Canına kıydı.
O zaman korkaklığın yolunu seçtiği
için Tanrı bu haini bağışlasın.
Dastan'ın kusurları vardı ama
korkak olmadığını ikimiz de biliyoruz.
"Bu sıradan bir hançer değil."
"Sapındaki mücevhere bas
ve gözlerinle gör."
Sonucu ne olursa olsun.
Dur!
Az önce gözlerimin önünde ölmüştün.
- Basmışsın.
- Basacağımı nereden bildin?
Çünkü biz kardeşiz.
Savaşa gittiğimiz gün babam
bana demişti ki, gerçek bir kral...
...konseyin tavsiyelerini dikkate alır
ama her daim yüreğinin sesini dinler.
Beni ikna etmek için
bu kadar ileri gitmemeliydin.
Majesteleri askerler bana...
Görüyorum ki Dastan
gerçekten dönmüş.
Tus, sana söylediğimi unutma.
Hayır, bekle!
Zavallı Tus.
Tahta geçmek için can atıyordun.
Ve sen Dastan, her şeye müdahil olan...
Sürekli kendisinin Kral'ın sokakta...
...bulduğu değersiz bir insan olmadığını
kanıtlamaya çalışan evlât.
Ne şanlı bir düzen bu böyle.
Görünen o ki kardeşler arasındaki bağ
artık ülkeyi ayakta tutan güç değil.
Evet!
Bizden biriymiş.
Tapınağın rahiplerindenmiş.
Nizam bu sayede *** Saati'nin
varlığından haberdar olmuş.
Muhafızları ayartmış,
onları zehirlemiş.
Biz artık saf değiliz.
Acele etmeliyiz.
Kasnak.
Kasnak dedim!
Hemen!
Muhafızlar *** Saati'ne gizli
bir yol olması için tünelleri inşa etti.
Hızlı hareket edersek
oraya Nizam'dan önce varabiliriz.
Bu kasnak *** Saati odasına iniyor.
Tek bir güvenli yol var.
Daha hızlı.
Ayak izlerimi takip et.
Bastığım yerler dışında diğer
yerlere hiçbir şey temas etmemeli.
Koş Dastan, koş!
Dastan!
Nizam!
Kendi aileni öldürdün.
Sharaman senin kardeşindi.
Aynı zamanda lanetim de.
Seni örnek almıştım.
Dastan!
Kardeşimin neden saraya bir
çöp getirdiğini hiç anlamadım.
Sefaletin tadını çıkar Dastan. Benim
hükümdarlığımda olacağın yer orası.
Tamina!
Nizam!
Kaderini değiştirmek için
hançeri kullanma.
- Yoksa...
- Yoksa ne?
Tanrının gazabını mı iner?
Cehennem mi gelir?
Yapma!
Durdur onu. *** Saati parçalanırsa
dünya da yok olur.
Bu benim kaderim değil, senin.
Her zaman öyleydi.
- Bırak beni.
- Bırakmam.
- Bırak!
- Bırakmayacağım.
Keşke birlikte olabilseydik.
Hayır!
Hayır!
Hayır!
- Dastan!
- Hayır!
Tamina!
Hayır!
- Dastan!
- Tamina!
Prens Dastan!
Prens Dastan!
Bis?
- Yaşıyorsun.
- Herhalde yaşıyorum.
Ordumuz Alamut
Sarayı'nı kuşattı.
- Savaş sona erdi.
- Henüz değil.
Durun!
Durun!
Durun!
Pers askerleri!
Bu kutsal şehre saldırmamız
için kandırıldık.
- Alamut'un silah demirhanesi yok.
- Dastan!
Sen aklını mı kaçırdın?
Bu ihanet
karşısında sessiz kalamam.
Bu savaş en güvenilir kişi tarafından
ayarlandı: Nizam amca tarafından.
Dastan bugün savaşta yoruldu.
Kendini fazla zorlamış.
İhtiyacı olan şey güneşin alnından kaçıp
aklının yerine gelmesini beklemek.
Neden hiç demirci yok peki?
Burada silah falan yok amca,
bunu sen de biliyorsun.
Sözüm ona silahlara rastlamış
olan hafiye ise...
...bizi Alamut'a girmeye ikna etmen
için senin tuttuğun bir adam.
Nedir bu Dastan?
Zafer pişmanlığı mı?
Saldırıya öncülük edip bize
bu zaferi kazandıran sendin!
Saldırının yapılmasına
izin vermemeliydim.
Yüreğimin derinliklerinde
bunun yanlış olduğunu biliyordum.
Asla olmayacak...
Asla kral olamayacaksın.
Sende o yürek yok.
Yüce bir insanın gölgesinde
ölüp gideceksin.
- Kendini daha fazla rezil etmeden
indirin onu oradan! - Tus.
Nasaf'tan ayrılmadan önce
babam sana şöyle dedi:
Gerçek kral konseyin tavsiyelerini dikkate
alır ama her daim yüreğinin sesini dinler.
- Babamla yalnızdık. Nereden biliyorsun?
- Haklıydı.
Neler yapabileceğimizi biliyor.
Yüreğini dinle.
Emirlerine karşı gelip
saldırıya kendi öncülük etti. Tus.
Ağırlığını koy.
Doğrusunu hafiye biliyor.
Onu bulup bana getirin.
Onu konuşturacağız!
İnsanların ancak rüyasında görebileceği
şeylere sahiptin: Sevgi, saygı, aile...
Ama sana yetmedi, değil mi?
Alamut Prensesi...
...yanlış yönlendirilmem sonucu
şehrinize saldırdım.
Affedin beni Majesteleri.
İzin verin hatamı telâfi edeyim.
Ülkelerimizin dostluktan
daha sıkı bir bağ ile...
...bağlanması iki tarafın da
hayrına olur.
Evlilikle.
Şehrinizin fatihi ve kurtarıcısı
ile gerçekleşecek evliliğinizle.
Dastan'la.
Aileden olsun ya da olmasın
babama çok iyi bir evlât oldu.
Bana ve Garsiv'e de çok
iyi bir kardeş.
O gerçek bir Pers Prensi.
Kızı ben kapmadan çık şuraya.
Merhaba Prenses.
Teklifin bir hediye ile yapılması
gelenektir ama...
...ben de fazlasıyla
hazırlıksız yakalandım.
Hediye getiremedim.
Sadece size ait olan
bir şey getirdim.
Benimle gel Prens Dastan.
Şehrimi yıkan bir
adama nasıl güvenebilirim?
Ama artık şehrinizi yıkan o
adam değilim.
Bir adamın bu kadar değişmesi için
kısa bir zaman değil mi? - Olabilir.
- Sanırım burada bir şey keşfettiniz.
- Neymiş o?
Yeni bir manevi farkındalık...
- Kader.
- Evet, kesinlikle.
Kendi kaderimizi kendimiz
çizdiğimize inanırım Prenses.
- Talihsiz bir merak eksikliğiniz var.
- Birçok kusurumdan bir tanesi.
Benimle alay etmeyin Prens.
Birbirimizi, alay edecek kadar
tanıdığımızı sanmıyorum Prenses.
Ama o dereceye geleceğimiz
günü iple çekiyorum.
Çeviri;
Emre Bekman