Tip:
Highlight text to annotate it
X
Doğanın yok olması hakkında mı konuşalım?
Niye bu konuya bu kadar meraklısın?
Çünkü Cahulawasse nehrine baraj yapacaklar.
Bütün vadi sular altında kalacak Bobby.
Nehri yok edecekler.
Seni dinliyoruz.
Tamam.
Güneydeki son vahşi, kirlenmemiş,
içine sıçılmamış nehri.
Anlıyor musunuz?
Anladık.
Nehir mehir kalmayacak.
Kocaman, durgun bir göl olacak.
Bu, elektrik üretmenin çok temiz bir yolu.
O göllerin kenarında
dinlenme yerleri de yapılıyor.
Kayınpederimin Bowie gölünde yüzen evi var.
Atlanta'ya daha çok elektrik verirsen...
o şık, bahçeli banliyö evlerine
daha fazla klima takarsan...
ne olur biliyor musun?
Gelip bu doğal güzelliğin içine sıçarlar.
Evet, içine sıçarlar.
Bu abartılı bir görüş Lewis.
Öyle.
Abartıyorsun.
Cuma günü Atlanta'dan yola çıkacağız.
Pazar günü öğleden sonra
futbol maçını seyredin diye...
sizi tam zamanında
o bahçeli evlerinizin önüne bırakacağım.
Amigo kızları görmeniz için
sizi tam vaktinde yetiştireceğim.
Aklınız fikriniz kızlarda.
Lewis, teşekkür ederim.
Oralarda hiç köylü var mı?
Evet, oralarda hayatları boyunca
şehir görmemiş insanlar var.
En azından Aintry'den büyük bir yeri.
Orada vahşi ormanlar vardır.
Birkaç yer dışında nehre ulaşmak imkansız.
Oraya nasıl ulaşacağız Lewis?
Ben sizi götürürüm.
Siz kano işinden ne anlarsınız?
Ben, hepinizi idare edecek kadar
bu işten anlarım.
Bu ne demek bilmiyorum,
ama ben seninleyim.
Bu, nehri görmek için son şansımız.
Köpükleri altımızda hissedinceye kadar
sabredin.
Haksız mıyım?
Hazır olduğumdan emin değilim.
Kaybolduysak bunu duymak istemiyorum.
Ben hayatımda hiç kaybolmadım.
Bir saat sonra sudayız.
Hey Drew!
Drew, şu pisliğe bak.
Şuraya bak.
Sanırım uygarlık burada bitiyor.
Belki de son durağa geldik.
Bağırmasana Bobby. Adamları üzmeyelim.
Adamları mı?
Kimi?
Belki de burası çoktan boşaltılmıştır.
Bu benim 51 model Dodge'um.
Olamaz, bu benim arabam. Benim arabam.
Bütün gençliğim ve arzularım...
bu arka koltukta harcandı.
Her şey uçup gitmiş.
Her şey. Hepsi toz olmuş.
Lewis...
burada bir canlı var.
Selam.
Selam.
Sana bir şey soracağım.
Sen elektrik şirketinden misin?
Elektrik şirketi mi?
Ne şirketi?
Barajı yapanlar.
Hayır, hayır.
Bak, buraya gelsene.
Şu arabayı görüyor musun?
Arabaları Aintry'ye götürecek
birilerini arıyoruz.
Siz delirmişsiniz.
Dalga geçmeyin.
Şunun deposunu doldur, tamam mı?
Baksana...
şapkayı takma şeklin hoşuma gitti.
Hiçbir şeyden anlamıyorsunuz.
Lewis, şapkası hakkında bir şeyler söyle.
Herhalde beni anlamadın.
Şoföre ihtiyacımız var.
Bu arabayı...
ve şunu Aintry'ye götürecek şoförlere.
Anlıyor musun?
Griner kardeşleri bulmanız lazım.
Kimi?
Griner kardeşleri.
Nerede oturuyorlar?
Şu yolun aşağısında.
4,99 dolar.
Tamam.
İşte sana genetik bozukluk örneği.
Yazık, değil mi?
Burada kim banço çalıyor?
Hadi, ben sana uyarım.
Dağıldım.
Bu çocukla bütün gün çalabilirim.
Eminim yaparsın. Eminim.
Çok güzel.
Harika.
Vay be, çok iyi banço çalıyorsun.
Bir şey daha çalalım mı?
Ona biraz para ver.
Şu Şişko kendine hakim olamaz mı?
Kim? Bobby mi?
Kendi sahasında aranılan biridir.
Sigortacılık mı?
Hayatım boyunca sigorta yaptırmadım.
Sigortaya inanmam.
Risk yok ki.
Benim için var.
Bu taraftan.
Kahretsin!
Allah’ım!
Yardım edebilir miyiz?
Yok. Zannettiğim kadar kötü değil.
Griner sen misin?
Niye soruyorsun?
Kardeşinle birlikte şu iki arabayı
Aintry'ye götürebilir misiniz?
Niye götürüyoruz?
Ben ve arkadaşlarım
Cahulawasse'de kanoya bineceğiz.
Aintry'ye vardığımızda
arabaların orada olmasını istiyoruz.
Pazar öğlen gibi orada olacağız.
Kano ha?
Evet, kanoya bineceğiz.
Ne demeye bu nehirde
dolanmak istiyorsunuz ki?
Çünkü nehir burada.
Burada, tamam.
Ama oraya girdiniz mi bir daha çıkamazsanız
''keşke burada olmasaydı'' dersiniz.
Baksana Lewis, geri dönelim ve...
golf oynayalım.
Arabaları Aintry'ye götürmeniz için
30 dolar veririm.
50'ye olur.
50'ymiş, kıçımın kenarı.
Lewis, bu insanlarla oyun oynama.
Ne dedin?
''Kıçımın kenarı'' dedim.
40'a yaparız.
Sen de 1 0 dolar koyar mısın?
Tabii.
Anlaştık.
Brando!
Lewis, siz iyi misiniz?
Anlaştık.
Brando, gelsene!
Biz de...
Anlaştık dedim ya Drew.
Bu iş olacak mı, olmayacak mı?
Arabanıza binin, tamam mı?
Allah aşkına Lewis!
Yolu onlar gösterse daha iyi değil mi?
Öyle düşünseydim
onların önden gitmesine izin verirdim Ed.
Aşağı yukarı biz de biliyoruz.
İşte.
Şimdi sıçtık.
Bırak da yolu onlar göstersin.
Hiçbir şey anlamamışsın Ed.
Nereye gidiyorsun züppe?
Biz buluruz.
Amerika'daki en büyük nehir tabii.
Biz buluruz.
Lewis, bu kadar hızlı gitmek zorunda mıyız?
Çok beğeneceksin.
Nehri gördüğünde çok beğeneceksin.
Kahretsin!
Lewis.
İyi misin?
Lewis, daha nehri göremeden...
ikimizi birden öldüreceksin piç herif.
Yavaşla Lewis, hadi. Hadi, saçmalama.
Dinle Ed.
Dinle.
Duyuyor musun?
Bazen bir şeyi bulmadan önce
kaybolman gerekir.
Buralarda yılan olur mu?
İşte bu.
İşte burada.
Güzel gözüküyor.
Birkaç ay sonra hiçbir şey kalmayacak.
Buraları da mı kaplayacak?
Ta Aintry'den buraya kadar.
Kocaman, durgun bir göl.
Buradayız!
Daha zor bir yer bulamaz mıydık?
Dikkat, burası biraz sarp.
Tamam.
Dikkat et.
Ediyorum.
Yayın üzeri sıyrılmış.
Çok soğuk!
Neyse, bir şey olmaz.
Karaya çıktığımızda...
arabalar orada olmazsa ne halt edeceğiz?
Orada olacaklar.
Bu köylüler biraz sersem gibi.
İnsanları görünüşlerine göre yargılıyorsun.
Onlara güvenebilirsin.
Ben seninle geliyorum Ed.
Bay Lewis'le gitmiyorum.
Nasıl araba kullandığını gördüm.
Bu işlerden pek anlamıyor.
Anlaşılan sen benimle geliyorsun Şişko.
Oradan eşyaları al.
Çok soğuk!
Şunu giy.
Annemin korselerine benziyor.
Al bakalım.
Teşekkürler.
Tamam, gidelim.
Geliyorum.
Küreğini almazsan hiçbir yere gidemeyiz.
Az kalsın nehre küreksiz girecektim.
Kahretsin!
Ya şöyle süzülüp gitmek yerine...
sert bir akıntıya rastlarsak ne...
Ben hazırım.
Hadi gel.
Geliyorum.
Bende ağırlık yapan biri var.
Öbür tarafa doğru gidelim,
böyle daha kolay olur.
Harekete geçmeden önce aramızda konuşuruz.
Anladın mı?
Tamam, can yeleğini giy.
Ne tarafa gidiyoruz?
Akıntıyı arkamıza almak bence daha iyi,
ne dersin?
Tamam.
Kaya görürseniz bize haber verin, tamam mı?
Lewis, sen böyle mi tatmin oluyorsun?
Gidelim.
Gidelim.
Gözünü dört aç Drew.
Sizi izliyoruz.
Gözünü dört aç Robert.
İşte böyle, işte böyle.
Yapacağın şeyi bağırarak söyle. Seni izliyorum.
Tamam. Gidiyoruz.
Bak çalılığa ne çabuk ulaşacağız.
Bu da ne?
Akıntı hızlanıyor mu?
Tamam Drew, Lewis'in arkasına geç.
Şuna bak!
Biraz hızlanalım.
Tamam. Hadi bakalım.
Biraz daha, tamam oldu işte.
Sola.
Bu fazla zorlamadı, değil mi?
Kulağım sende Ed.
İşte böyle oğlum. Çok iyi.
Ed, baksana.
Allah aşkına, şuna baksana!
Şimdi ne yapacağız?
Çok eğlenceli olacak!
Bizi takip edin!
Hey ters dönersek ne olacak?
Madem bu konuyu açtın, asıl küreklere.
Kayaya da çarpacaksak kafadan girmeyelim.
Lewis'i izle.
Belki bir şeyler kaparız. Biraz geri duralım.
Evet.
Sağa git.
Sağa git, sağa.
Sağa git, sağa.
Gittiğin yere bak!
Tamam, bakıyorum.
Bırakma, bırakma. Hadi, asıl küreğe, asıl.
Tamam!
Başardık!
Ne yapacağımızı söyleyecek misin?
Sağa, sağa.
Sağa.
Tamam, şimdi sola.
Sola, sola doğru.
Tamam.
Düz git.
Ağaca dikkat et.
Sola.
Kafana dikkat.
Beceremeyeceğiz!
Döndür!
Bu işte bir terslik var.
Alışılmadık bir yöntem.
Sola Şişko. Hadi. Burnu düzelt.
Tamam, düzeltiyorum.
Allah’ım!
Şükürler olsun.
Döndür.
Orada kal. Yavaşla.
Tamam, ilerle.
İlerle!
Güzel, dümdüz git.
Kahretsin, bu seferki daha zor!
Başaracağız. Düz git.
Seni dinliyorum Ed!
Tamam. Çok iyi gidiyorsun.
Burnu sağa çevir.
Çek, çek, çek.
Kaya var!
Sağda, dikkat et.
Tamam, şimdi.
Tamamdır.
Tamamdır Şişko, kendini bırakma.
Ben size dememiş miydim?
O kimseye benzemez, öyle değil mi?
Sakin olun.
Bir şey söyleyeyim mi?
Bu şimdiye kadar hissettiğim en iyi,
yani ikinci en iyi şey.
İyi becerdin Şişko, iyi becerdin.
Kahretsin, bir an başımız
gerçekten belada zannettim.
Orada bir yerde...
Ne düşünüyordum biliyor musunuz?
Bu ülkeyi ilk kez gören kaşifler...
bizim gibi gördüler.
Bir kanoyla.
Neler hissettiklerini tahmin ediyorum.
Evet, biz kazandık, değil mi?
Kazanmadık mı?
Kazanamazsın.
Bu nehri yenemezsin.
Makineler pes edecek.
Ve düzen çökecek.
Sonra...
Sonra ne?
Sonra hayatta kalma mücadelesi.
Bunu kim becerebiliyorsa.
Oyun bu: hayatta kalmak.
Bunun olması için de sabırsızlanıyorsun,
değil mi?
Sabırsızlanıyorsun.
Düzenin bana çok faydası oldu.
Tabii.
İyi bir işin var.
Güzel bir evin...
güzel bir karın...
güzel bir çocuğun var.
Bu çok boktan bir şeymiş gibi...
konuşuyorsun Lewis.
Neden benimle bu yolculuklara katılıyorsun?
Ben hayatımdan memnunum.
Tamam, ama neden benimle
bu yolculuklara katılıyorsun?
Biliyor musun,
bazen ben de bunu merak ediyorum.
Şerefine.
Vay be, bir tane yakalamış!
Müthişsin Lewis.
Ondan nefret ediyorum.
İyi ki buraya geldik.
O içmez.
Söylediklerin çok doğru Lewis.
Ormanda ve nehirde olan ve bizim şehirde
çoktan kaybettiğimiz bir şey var.
Kaybetmedik, sattık.
Düzen hakkında tek bir şey söyleyeceğim.
Bu düzen şişme yatağı üretiyor.
Ya da biz kampçıların deyimiyle şişme kadını.
Ve siz sevgili dostlarım izin verirse
gidip biraz şişme yatağımla ilgileneceğim.
Modern teknoloji adına hepinizi kutsuyorum.
Seni tatlı şey.
Kendini Tarzan mı zannediyor bu?
Bu işlerden anlar. Gerçekten.
Pek değil.
Her şeyi öğrenmiş, hissetmemiş. Sorun da bu.
Doğayla bütünleşmek istiyor, ama beceremiyor.
Bunu tam zamanında söyledin.
Kahretsin!
Ödümü patlattın!
Kimmiş Lewis?
Bilmiyorum. Bir şey duyduğumu zannettim.
Bir şey mi yoksa birini mi?
Bilmiyorum.
İyi geceler Lewis.
İyi geceler Drew.
Ben yatmaya gidiyorum.
Gece oldu.
Ve buna karşı yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
İlk ıslak rüyamı bir uyku tulumunda gördüm.
Nasıldı?
Harika.
Bir daha da olmadı.
Boşver.
Şu anda dünyada bir felaket olsa...
ya da Atlanta'da...
saçma sapan bir şey olsa bile...
kimse bizi burada bulamaz.
İyi geceler Lewis.
Allah kahretsin!
Hey Bobby, ormandan gelene bak.
Bir şey vurdun mu?
Bazen bir insan...
üç yıl boyunca avlanır...
ve hiçbir şey vuramaz. Öyle değil mi Lewis?
Öyle.
Bir insan bir hayvanı nasıl vurabilir
anlamıyorum.
Bazıları hiç yapamaz Drew.
Turnuvalara katılan çok sıkı okçular tanıyorum.
Hedefi hiç ıskalamayan.
Ama canlı hayvan karşısında
geyik ateşine yakalanırlar.
O da ne be?
Kontrol kaybı, psikolojik.
Kimin umurunda ki?
Şişko bugün seninle gelsin, tamam mı?
Umarım bugün bu nehirden kurtuluruz.
Arayı fazla açmayın.
Tamam, yavaş gideriz.
Sakin ol, sakin ol.
Her tarafımı ısırdılar.
Isırdıkları yerleri bir daha ısırdılar.
Ben bir satıcıyım Ed.
Günaydın.
Sana sinirlenmiyorum Ed.
Bir iyilik yap, bana bağırma.
Bana bağırılmasına alışık değilim.
Şu sersem arkadaşın
dün bütün gün bana bağırdı.
Sen kürek çek.
Bak!
Lewis'le Drew ne yapıyorlar orada?
Büyük ihtimalle biz ne yapıyorsak onu.
Nasılsınız?
Siz burada ne yapıyorsunuz be?
Nehrin ağzına doğru gidiyoruz.
Kano gezisi. Aintry'ye gidiyoruz.
Aintry'ye mi?
Tabii, nehir bir tarafa doğru akar Şef.
Bunu hiç duymadınız mı?
Aintry'ye hayatta gidemezsiniz.
O niye?
Çünkü...
bu nehir Aintry'ye gitmiyor.
Yanlış yoldasınız.
Bakın, bu nehir
Aintry'nin yakınında bir yere bile ulaşmaz.
Nereye gidiyor o zaman?
Siz kaybolmuşsunuz.
Bakın, bu nehir bir yere gidiyor, değil mi?
Biz de oraya gidiyoruz, bir yere.
Bakın, bela aramıyoruz.
Buralarda bir imbiğiniz filan varsa
bizim için fark etmez.
Tabii. Yerini hiç kimseye söylemeyiz.
Biliyor musunuz? Haklısınız, kaybolduk.
Nerede olduğumuzu bilmiyoruz ki.
İmbik mi?
Evet, burada viski yapıyorsunuz.
Biraz alırız. İçeriz.
Siz ne dediğinizi biliyor musunuz?
Neden bahsettiğinizi anlamadık.
Viski yapmak hakkında bir şeyler dediniz.
Demediniz mi?
Ne yaptığınızı bilmiyoruz,
umurumuzda da değil.
Bu bizi ilgilendirmez.
Haklısın, bu sizi ilgilendirmez.
Bakın beyler, yolumuz uzun.
Durun.
Hiçbir yere gitmiyorsunuz!
Bu çok komik. Affedersin.
Dur, yoksa beyninin parçalarını
ormandan toplarlar.
Bu işi konuşarak halledebiliriz.
Bizden ne istiyorsunuz?
Kıçınızı kaldırıp ormana girmenizi istiyoruz.
Tamam, bakın...
Hemen şimdi! Yukarı çıkın.
Tamam, oldu.
Yürüyün.
Tamam.
Acele et.
Yürüsene be.
Silaha dikkat et!
Sus be!
Hadi.
Tamam.
Yukarı.
Sorun ne?
Sorun sizsiniz.
Onlarla tartışma Ed.
Şuradaki ağacı görüyor musun?
Onu duydun.
Ona yaslan.
Para mı istiyorsunuz?
Para isteseydik alırdık.
Ağaca yaslan.
Şimdi burada dur. Sakın kıpırdama.
Bir daha denerse öbür herifi vur.
Beynini dağıtırım.
Seninki de küçükmüş.
Kıpırdama.
Şimdi sen pantolonunu çıkar.
Ne?
Hemen çıkart!
Tamam da ne oluyor?
Konuşma, dediğini yap.
Çıkart şunu tatlım!
Şimdiye kadar senin aleti
kesmek isteyen oldu mu?
Allah’ım.
Şuna bak, bu çok keskin.
Eminim tıraş bile eder.
Neden denemiyorsun?
Allah’ım bizi kurtar...
Tişörtünü de çıkar bakalım.
Kanıyor mu?
Kanıyor.
Şu donunu da çıkar bakalım.
Ayağa kalk!
Hadi, ayağa kalk.
Hayır, hayır.
Hayır. Yapma.
Yapma.
Hey tatlım.
Domuza benziyorsun.
Hayır, yapma.
Tam bir domuz. Gelsene domuzcuk.
Buraya gel domuzcuk. Buraya gel.
Hadi domuzcuk, bırak da sırtına bineyim.
Hadi kalk, taşı beni.
Tamam.
Hadi kalksana, taşı beni.
Tamam.
Kalk! Kalksana!
Tamam.
Hayır, hayır.
Şu işe bak, bu dişiymiş. Damızlık değilmiş.
Yapma!
Yapma!
Ne oldu tatlım?
Sen şimdi bağırırsın da.
Eminim domuz gibi bağırırsın.
Bağır. Şimdi.
Bağır.
Bağır.
Daha yüksek sesle bağır.
Yüksek sesle.
Yüksek sesle.
Yüksek sesle!
Yüksek sesle! Yat bakalım tatlım!
Tamam, donunu da indir. İşte bu kadar.
Daha iyisini yapabilirsin tatlım.
Hadi bağır. Bağır!
Ona ne yapmak istersin?
Ağzı çok güzel, değil mi?
Çok doğru.
Dizlerinin üzerinde yalvar bakalım.
Şöyle güzelce yalvar.
Al, silahı kafasına daya.
Evet, kaç bakalım orospu çocuğu!
Bir şey yapamaz mıyız?
Hayır.
Göğsüne saplandı.
Bizi öldürecekler zannettim.
Öldürürlerdi.
Kesin öldürürlerdi.
Onu ne yapacağız?
Yapılacak tek bir şey var.
Cesedi Aintry'ye götürürüz.
Polise gideriz. Neler olduğunu anlatırız.
Onlara tam olarak ne anlatırız?
Olanları.
Bu kesinlikle nefsi müdafaa.
Silah zoruyla grubumuzdan iki kişiyi
taciz ettiler.
Sen de dedin,
yapabileceğimiz başka bir şey yoktu.
Hala yaşıyor mu?
Artık hayır.
Tamam, kendimizi toplayalım.
Hadi, saçma bir şeyler yapmayalım.
Kanunları bilen biri var mı?
Bir kere jüri üyesi olmuştum.
Cinayet davası değildi.
Cinayet davası mı?
Buna ne denir bilmem,
ama şunu biliyorum Drew.
Bu adamı alıp şerife götürürsek
bir mahkeme olur, tamam mı?
Jüri de olur.
Ne olmuş?
Bir adam öldürdük Drew.
Onu arkadan vurduk.
Dağlarda yaşayan biri.
Bir köylü.
Bırak da biraz düşünelim.
Tamam, düşünelim. Seni dinliyoruz.
Allah kahretsin, buralarda herkes akraba.
Bu herifin teyzesi, eniştesi...
annesi, babası jüri üyesi olacak...
ben de o mahkemede yargılanacağım,
hayatta olmaz.
Sen ne diyorsun Bobby?
Ya sen Ed?
Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum.
Şimdi beni dinle Lewis.
Aklından neler geçiyor bilmiyorum.
Ama bu cesedi saklarsan
cinayetle suçlanırsın.
Kanunları bu kadar biliyorum.
Bu senin o saçma
oyunlarından biri değil!
Birini öldürdün!
İşte, burada!
Onu görüyorum Drew.
Doğru, birini öldürdüm.
Ama bunu bir oyun olarak göremiyorsan
yanılıyorsun.
Şimdi beni dinle Ed!
Bu pis durumdan kurtulamayız!
Bizi sorgulamadan bırakmazlar!
Eğer bu ceset yüzünden
kanunlara bulaşırsak...
bu iş hayatımızın sonuna kadar
başımıza bela olur.
Bu heriften kurtulmalıyız.
Bunu nasıl yapacaksın Lewis?
Nerede?
Neresi olursa.
Her yerde.
Hiçbir yerde.
Öbür herifin çoktan polise gitmediğini
nereden biliyorsun?
Polise gidip ne anlatacak ki?
Bobby'ye yaptıklarını mı?
Neden arkadaşlarıyla
birlikte geri dönmesin?
Bunu neden yapmasın?
Etrafına bak Lewis!
Şu anda, buralarda bir yerde
bizi seyrediyor olabilir.
Bir cesedi de peşimizde sürüklersek
takip edilmemiz çok kolay olur.
Bırak da bunu ben dert edeyim.
Bırak bu işle ben ilgileneyim.
Burası ne olacak biliyor musun?
Tam burası. Bir göl.
Bütün bu gördüklerin.
Yüzlerce metre derinliğinde.
Yüzlerce metre.
Hiç bir göle bakıp...
Dibinde gömülü kalmış
bir şeyi düşündün mü?
Dibinde gömülü bir şey!
Dostum, bir şeyi daha derine gömemezsin!
Sana şunu söyleyeyim,
bu işe bulaşmak istemiyorum.
Bu işe çoktan bulaştın!
Bu kanunlara karşı!
Kanunlar mı?
Kanunlar mı?
Ne kanunu?
Kanun nerede?
Demokrasiye inanıyorsun, değil mi?
İnanıyorum.
İyi, o zaman oylama yaparız.
Ben sonucuna katlanacağım.
Sen de.
Ne diyorsun Bobby?
Gömelim.
Bu işin büyümesini istemiyorum.
Tamam mı?
Tamam mı?
Her şey sana bağlı Ed.
Her şey sana bağlı.
Ne yapman gerektiğini düşün.
Allah aşkına.
Senin bir karın var.
Bir çocuğun var.
Bu işe bulaşma.
Aileni düşün Ed.
Bu hayatının en önemli kararı olabilir Ed.
Evet!
Olanları değiştirmemiz imkansız.
Bobby'ye olanları değiştirmemiz imkansız.
Doğru olanı yapmalıyız.
Hayatımızın sonuna kadar
bununla yaşayacağız.
Evet!
Oyum Lewis'e.
Tamam, işe koyulalım o zaman.
Lewis. Gidelim.
Şimdi ne yapacağız Lewis?
Ne mi?
Aintry'ye kadar kürek çekip arabaları alacağız,
sonra da eve gideceğiz.
Yeleğini giy Drew.
Can yeleğini giy!
Kürek çeksene Drew! Drew!
Drew, neyin var?
Lewis, bir sorun var. Kıyıya çıkın.
Bir sorun var!
Hayır! Devam edin!
Sorun ne?
Durma Ed!
Kıyıya çıkacağız.
Devam edin!
Ne oldu?
Dikkat et!
Drew nerede?
Bacağım kırıldı.
Drew nerede?
Sayım yapacağım!
Drew vuruldu!
Ona bir şey oldu.
Ne?
Drew vuruldu.
Vuruldu mu?
Buraya, buraya.
Onu burada tut.
Tamam.
Dayan!
Drew vuruldu!
Bobby, Drew vuruldu!
O vuruldu Bobby!
Drew vuruldu!
İşte can yeleği!
Onu giymemişti ki.
Belki de Lewis haklıdır.
Tabii ki haklı. Tabii ki!
Yani onu öbür herif mi vurdu?
Öyle mi?
Onu gördün mü?
Drew vuruldu.
Lewis onu öbür herifin...
şu dişsiz herifin vurduğunu söylüyor!
O tepemizde!
Bizi de öldürmeye çalışacak!
Drew'u öldürdüyse...
bizi de öldürmek zorunda.
Bak ne yapacağız Lewis.
Karanlık olmasını bekleyeceğiz,
seni kanoya bindireceğiz...
ve buradan uzaklaşacağız.
Tamam mı?
Bobby, şu kayalara baksana!
Kayalara bak!
Allah’ım!
Karanlıkta buradan geçemeyiz.
Seni yerinden kıpırdatmayacağız Lewis.
Bu boğazda kısıldık kaldık.
Şimdi ne yapacağız Lewis?
Her şeye bir cevabın vardı.
Şimdi ne bok yiyeceğiz?
Şimdi oyuna katılma zamanınız geldi.
Sen bitmişsin! Bitmişsin Lewis!
Dinle.
Durumu kötü, değil mi?
Ne yapacağız?
Herif tam nerede olduğumuzu biliyordur.
Nerede olduğumuzu biliyorsa...
biz de onun nerede olacağını çok iyi biliyoruz.
Tam tepemizde.
Vay be!
Manzaraya bak.
Kahretsin!
Buradan sağ kurtulamayacaksın!
Allah kahretsin!
Kendine gel.
Bırak.
İnanamıyorum!
Başardın Ed.
Onu öldürdün!
Güzel.
Lewis çok kötü bir gece geçirdi.
Birkaç defa öldüğünü zannettim.
Başardın Ed. Çok iyi.
O olduğundan emin misin?
Silahlı adam buydu, değil mi?
Sanırım.
Yukarıda avlanan ya da dolanan...
biri değildi ya?
Sen söyle!
Vurulmuş mu?
Ya şuradaki? Ya şurası?
Kaya da yapmış olabilir.
Drew'u ne yapacağız?
Buna bir kurşun mu sebep oldu,
bunu anlayabilecek insanlar var.
Allah’ım!
Bu iş bitmiyor.
Onu pek tanımazdım.
Drew...
karısı Linda'ya...
çok iyi kocalık etti.
Drew, çocukların Jimmy ve Billy için de...
çok iyi bir babaydın.
Eğer...
buradan kurtulursak, söz veriyorum...
onlar için elimden geleni yapacağım.
O hepimizden iyiydi.
Amin.
Allah’ım şuna bak! Allah’ım sen yardım et.
Başardık. Başardık Ed.
Başardık.
Geldik Ed!
Evet.
Lewis'i bir doktora götürmeliyiz.
Haklısın.
Lewis'i doktora götürmeliyiz.
Geldik! Başardık!
Her şey burada...
Dinle, her şey burada oldu.
Her şey tam burada oldu.
Lewis bacağını şuradaki kayalarda kırdı.
Drew da orada boğuldu. Burada.
Hayır Ed.
Hayır, burada hiçbir şey olmadı.
Beni dinle Bobby!
Nehrin yukarılarına bakmamaları lazım.
Bu işte birlikte olmamız çok önemli.
Anlıyor musun?
Ben anladım Eddie, ben anladım.
Tamamdır Lewis. Hikayemiz bu.
Geldik Lewis.
Her şey yolunda.
Lewis'e doktor lazım.
Tamam Ed.
Tamam.
Şunu bırakacak bir yer bulalım.
Daha işimiz bitmedi.
Bu arabaları getirdiler.
Arabalar sizin mi beyefendi?
Evet.
Telefonunuz var mı?
Ne?
Telefon.
Var.
İyileşeceksin.
Size neler oldu böyle?
Drew Ballinger.
Onu aradınız mı?
Çok.
Nerede olduğunu gösterebilir misiniz?
Kendi okunla kendini nasıl vurdun?
Böyle bir şey olmaz sanıyordum.
Çok güzel.
Güzel olan ne?
Krom, sargı bezi...
sıcak su... Bu çok güzel.
Uyuyacak mısınız?
Karınızı aramayı unutmayın.
İyi olduğunuzu haber verin.
Arayacağım, teşekkürler.
Merhaba. Buyurun.
Size de tabak koymuştuk.
Bir şey yemek ister miydiniz?
Lütfen.
Mısır alır mısınız?
Bezelye ister misiniz?
Bu mısır çok iyi, değil mi?
İyi mısırı severim.
Dün akşam bahçeden kopardığım
salatalık olacaktı ki.
Boyunu tahmin edin.
Siz söyleyin.
32 santim.
Sonra da kalınlığını ölçtüm, 27 santimdi.
Öyle bir salatalık hayatta göremezsiniz.
İnanmıyorsan sana gönderirim görürsün.
Çılgının tekisin.
Yerini gösterebiliriz.
Şimdi neresi olduğunu anladım.
Yardımcı olmak istiyoruz.
Bu kano parçasını tanıdınız mı?
Bir kanomuzu kaybetmiştik. O olabilir.
Emin değil misiniz?
Sanırım o. Ama kafam karışık.
Kendi kanonuzu tanırsınız sanıyordum.
Orayı gösterirseniz sevinirim.
Ed, başımız dertte. Bize inanmıyorlar.
Onlara ne anlattın Bobby?
Kararlaştırdığımız şeyi.
Seni duydum. Odadaydım Bobby.
Onlara ne söyledin?
Yeşil kanonun parçalarını bulmuşlar, değil mi?
Nehrin yukarısında. Sen de korktun.
Öyle değil mi Bobby? Seni tanıyorum.
Onlara gerçeği söyledin, değil mi?
Gerçeği söyledin!
Öyle bir şey yapmadım!
Kararlaştırdığımız şeyi...
anlattım.
Ama bana inandıklarını sanmıyorum.
Ed, galiba kanoyu yukarıda...
bizim söylediğimiz yerin yukarısında bulmuşlar.
Öyle bir şey demedim.
Evet, dedin.
Hayır, demedim.
Dediğini çok iyi biliyorum.
Deseydim bilirdim.
Tabii, yalan söylüyorsun.
Ama bu sabah öyle söylemiyordu Şerif.
Söylesene, bir kano nasıl olur da
akıntıya karşı sürüklenir?
Buna ne diyorsunuz?
Bakın Şerif...
çok kötü şeyler yaşadık.
Adamınızın sorunu ne anlayamıyorum.
Bay Queen'in oralarda yaşayan...
bir kayınbiraderi var.
Üç gün önce avlanmaya çıkmış ve...
hala ondan bir haber alınamamış.
Bay Queen sizin ona...
rastlamış olabileceğinizi düşünüyor.
Rastlamadık.
Gitmelerine izin verme. Yalan söylüyorlar.
Onları tutamayız.
Hiç delilimiz yok.
Bekleyelim, bakalım nehirden ne çıkacak.
Şurası hükümet konağı.
Hemen şurada eski itfaiye merkezi var.
Orada çok dama oynadım.
Bütün buralar su altında kalacak.
Bu kasabanın başına gelen en iyi şey.
Biraz durup kiliseye yol versek iyi olur.
Allah’ım.
Doktor, bizimki nasıl?
Elimizden geleni yapıyoruz.
Ama bacağını kaybetme ihtimali var.
Fazla yüklenmeyin, tamam mı?
Yine konuşuruz.
Memur bey.
Daha kendine gelmedi mi?
Hayır, biz de onu bekliyoruz.
Lewis dinle,
hikayeyi değiştirmek zorunda kaldık.
Nasılsın?
Daha iyi olmamıştım.
Beni duydun mu?
Son kayalıklarda ne oldu?
Hiçbir şey hatırlamıyorum.
Hiçbir şey.
Drew'un arabasını ben götüreyim mi?
Hayır.
Ya karısı?
Ben hallederim, sağol.
Yola çıkmaya hazır mısınız?
Evet.
Arabaları sizin için Griner kardeşler
buraya getirdi, öyle değil mi?
Öyle.
Onların yanında birini daha gördünüz mü?
Biri daha vardı, değil mi?
Sanırım öyle.
Gitmeden bir şey daha sorayım.
Nasıl oldu da buraya
dört tane can yeleğiyle geldiniz?
Fazladan bir tane yok muydu?
Yoktu.
Drew giymemişti.
İyi de bu nasıl olur?
Bilmiyorum.
Bir daha böyle bir şey yapmayın.
Buraya gelmeyin.
Bunu dert etmeyin Şerif.
Buranın sessizce
sulara gömülmesini istiyorum.
Umarım yardımcınız Queen
kayınbiraderini bulur.
Büyük ihtimalle sarhoş olup döner.
Hoşçakal Ed.
Hoşçakal Bobby.
Sanırım bir süre görüşmeyiz.
Merhaba Charlie.
O da ne öyle?
Ne oldu?
Tamam geçti.
Geçti.
Uyu artık.
Hadi uyu.
Turkish subtitles by
SOFTlTLER