Tip:
Highlight text to annotate it
X
Tüm birimlerin dikkatine,
silahlı bir soygun yaşandı,...
...beyaz bir cip, Alameda
servis yolundan doğuya ilerliyor.
Şüpheliler, Asya kökenli 3 erkek.
Derhal takviye lâzım.
Dikkatli olun, ateş ediliyor!
Ateş ediliyor!
Acilen destek gönderin!
Desteğe ihtiyacımız var!
Şu anda amansız bir polis takibi
izliyoruz, sayın seyirciler.
Araçta kaç şüpheli olduğu
hakkında henüz bir bilgimiz yok.
Şimdilik görebildiğimiz kadarıyla,
3 şüpheli olduğunu sanıyoruz.
Hancock!
Ne var evlat?
Kötü adamlar.
...Miami kumsalının hemen dışında,
otoyolda rastgele ateş ediyorlar.
Bisküvi falan mı bekliyorsun?
Bas git haydi.
Pislik.
- Ne?
- Beni duydun.
Beyaz cipin içinde üç şüpheli var.
Pislik!
Dikkat edin!
Kahretsin!
Kaybol, rapçı bozuntusu!
Hancock şu anda araçta ve görünüşe
bakılırsa, soyguncularla pazarlık ediyor.
Herif bira fıçısı gibi kokuyor!
- Tavanın parasını ödeyeceksin!
- Hey, beyler, beyler!
Ne yaptığınız önemli değil.
Umurumda değil.
Bir arabaya doluşmuş üç sapsınız,
hiç kız yok, müzik de kıyak.
Hey, sizi yargılamayacağım,...
...ama arabayı kenara çekip
sakince teslim olmazsanız...
...yemin ederim, kafanı alır
şoförün kıçına sokarım.
Onun kafasını da senin kıçına.
İçlerinde en şanssızı sensin evlat...
...çünkü senin kafanı
kendi kıçıma sokacağım.
Vur şu pisliği!
Durun!
Bu da neydi be?
105 no'lu otoyolda
tam bir kargaşa yaşanıyor.
Konichiwa.
Dur, ben Japon değilim, dostum.
Bizi yere indir.
Oh, demek şimdi
dilimizi konuşabiliyorsun, ha?
Şimdi mi?
Gözlüğümü kırdınız.
Özür dilerim.
Ray-Ban'imi alabilirsin.
- Bizi yere indir!
- Ha? İnmek mi istiyorsunuz?
İndirmekte üstüme yoktur.
Sahiden üstüme yoktur.
Tamam mı? Pekâlâ!
Hancock'ın, "sözde" kahramanlıklarının
maliyeti epey yüksek oldu.
İlk tahminlere göre, 9 milyon
doları aşan bir zarar söz konusu.
Tahminler doğru çıkarsa,...
...utangaç kahramanımız Hancock,
bu alanda yeni bir rekorun sahibi olacak.
Ancak her zaman olduğu gibi,
kendisinden bu konuda bir yorum alamadık.
Yollardaki çatlaklar, etrafa açılan ateş, su
tesisatındaki hasar ve yangınlar düşünülürse...
...bu herif gelmeyip işimizi yapmamıza izin
verse, Los Angeles daha iyi bir yer olurdu.
Bizden rozet falan istemedi.
Bir kez olsun bizimle iş birliği yapmadı.
Peki sonuç? Koca bir hiç.
Gitsin başka bir yeri karıştırsın.
Mesela New York'u.
Bırakalım biraz da onlar çeksin.
Bu vincin burada ne işi var? Götür şunu.
Vinç bir işe yaramaz ki salak herif!
O arabayı bu vinçle indiremeyiz.
Birazdan kıçına tekmeyi
basacağım kadın.
Hancock denen bu herifin,
bir çeşit görevi falan olmalı.
Ve sadece kendisinin bildiği nedenlerden
ötürü, şehrimizin altını üstüne getiriyor.
Birazdan canlı yayın helikopterine bağlanıp
cipin yakından bir görüntüsünü alacağız.
Efendim, Ray Embrey.
- Ray.
- Memnun oldum.
Eee?
Ray, halkla ilişkiler konusunda
Bono gibidir.
Aslında, Bono o konuda kendini aştı
ama ben de elimden geleni yapıyorum.
- İyi. Görelim bakalım.
- Tamam.
Hemen konuya gireceğim.
Herkese günaydın.
Buraya sizinle hayır işleri hakkında
konuşmaya geldim.
Pekâlâ, hepimiz bu işlerin
nasıl olduğunu biliriz.
Net nakit akışınızın yüzde bir veya ikisini
vererek bir kolluk, bileklik...
...veya kurdele gibi şeyler alırsınız.
Ama bu bir işe yaramaz.
Bu yüzden, Embrey Reklamcılık olarak
size sunmak istediğimiz,...
"Tek Yürek" sembolü.
Şimdi...
...sizler bu logoyu ürünlerinde
kullanma ayrıcalığına sahip...
...seçkin şirketler arasında
yer alacaksınız.
Ve bu da kamuoyuna,
şirketiniz Pharma Thompsis'in...
...dünyamıza yardım etmek adına
sıra dışı kararlar aldığını gösterecek.
Bunu hak etmek için de,
tek bir şey yapmalısınız.
Yeni verem ilacınız Mikodin'i,...
...bedavaya dağıtmanızı istiyoruz.
- Bedava mı dedin?
- Evet.
Sadece gerçekten ihtiyacı olanlara.
İlacı kullanmazlarsa, ölecek olanlara.
İyi ama bahsettiğiniz bu bedava kavramı
beraberinde ölümcül yan etkiler de taşır.
- Ürünü toplatmak gibi.
- Suçlanıp hapse girmek gibi.
İşten atılıp kariyerinin geri kalanında
bir restoranda çalışmak gibi.
Tepkinizi anlıyorum,
radikal bir kavram...
...ama bu marka, daha adil
ve iyi bir dünyayı simgeleyecek.
Herkesin sözünü ettiği
bir marka olacak.
Herkes dediğiniz kim?
Mesela şu anda bir spor
kulübüyle anlaşmamız var.
- Amerikan futbolu, basketbol
ya da beysbol mu? - Futbol.
Ulusal lig mi?
Hangi takım?
Şey, yerel bir takım,
"Inceno Kasırgası".
Oğlumun takımı. Her neyse,
dünyayı kurtarabiliriz.
Pekâlâ, birinin
ilk adımı atması gerek.
Ne diyorsunuz?
Sen aklını mı kaçırdın?
Selam tatlım, herhalde alış veriştesin.
Yoldayım.
Sanırım işi bağladım.
Hayır, pek sayılmaz.
Dinle, Aaron'a geldiğimi söyle...
Kahretsin!
Canım köfte çekti, tamam mı?
Biraz makarna çılgınlığı yaşamalıyım.
20 dakika sonra görüşürüz.
Hey, ne var, bugün
ulusal korna günü falan mı?
Geri zekâlı.
Çekilin, tren geliyor!
Düdüğü duymuyor musunuz?
Kımıldasana, tren geliyor!
Kımılda!
- Arabanı geri al, tren geliyor!
- Bir yere gidemem. İn o arabadan!
Adi herif!
Kapı kolunu tamir et Ray,
kolu tamir et!
Çekil raylardan. Çekil!
İyi misiniz?
Emin misiniz?
Lanet olsun!
Ben iyiyim. İyiyim.
Sözüm bu kavşağı kapatan herkese.
Hepiniz geri zekâlısınız.
Arabayı kadının üzerine fırlatan sensin.
Şu trenin haline bir bak!
Neden arabayı da alıp
havalanmadın?
- Evet, havalanman gerekirdi.
- Bu zavallı kadını yaraladın.
- Haklı. Seni dava etmeli!
- Evet, seni dava etmeli!
Pekâlâ, sizi domuz gibi şişirdikleri için
asıl McDonalds'ı dava edin, tamam mı?
Sen pisliğin tekisin!
- Nefesin leş gibi içki kokuyor.
- İçtiğim içindir sürtük!
- Ayyaş herifin tekisin.
- Sen kendini ne sanıyorsun?
Pislik herif!
Seni bu şehirde istemiyoruz!
Sen ne biçim bir kahramansın?
Susun be!
Hayatta olduğumu görmüyor musunuz?
Eve gidip ailemi görebileceğim.
Şimdiye çoktan ölmüştüm,
tam da burada.
Evet, arabayla havalanabilirdi,
ki bana kalırsa havalanmalıydın.
Tren yüzünden
baş aşağı oldum ama...
Neyse, teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim, Hancock.
Teşekkürler. Teşekkürler, Hancock.
Vadinin üzerinden uçacak mısın?
Bak, bir adam burada olacak, tamam mı?
Topu at diyecek. Tam burada duracak.
Topu at dediğinde,
arkaya doğru koşacak.
Harika, teşekkürler.
Garaj yoluna bıraksan,
daha iyi olurdu ama neyse.
- Neler oluyor, baba?
- Selam ufaklık.
Baban zor bir gün geçirdi evlat.
Gel bakalım.
Seni, babanın arabasını sürükleyen
adamla tanıştırmak istiyorum.
- Kim bu?
- Hancock!
Doğru. Hancock, bu oğlum Aaron.
Aman Tanrım, Ray?
Arabaya ne oldu?
Tanrım, buna inanamayacaksın.
Bir trenin altında
ezilip gitmeme ramak kalmıştı.
Bu adam gelip hayatımı kurtardı.
Hancock, bu karım Mary.
İster inan ister inanma, bugün
neredeyse bir trene yapışıyordum.
Bütün hayatım bir film şeridi gibi
gözlerimin önünden geçti.
- Hayatını mı kurtardı?
- Kesinlikle. Teşekkürler.
- Sen iyi misin?
- Evet, iyiyim.
Tamam.
- Raylardan uzak dur.
- Kesinlikle uzak duracağım.
Hey, hey, dur biraz. Hancock yemek
yer misin? Yani insan yemeklerinden?
- Evet, elbette yerim.
- Köfte sever misin?
Hayır. Aaron, tatlım,
onun gidip yapacağı işler...
- Hayır, tatlım.
- Köfteye bayılırım.
Evet, kim yemek yiyemeyecek kadar
meşgul olabilir ki? Bu sefer ki bizden.
Lütfen, hayır cevabını kabul etmiyorum.
Haydi, eve girelim.
Neden alnında bir kartal var?
Kartalları sever misin?
- Galiba bu velet çok konuşuyor, ha?
- Pek fazla misafirimiz olmaz da.
Şunun güzelliğine bakın.
Tatlım, kalorifer mi açık?
- Açık değil mi?
- Değil.
Tamam.
Makarna çılgınlığına 2 sene önce başladık.
Bunu her Perşembe yaparız...
...ve şimdiye kadar hiç kaçırmadık.
- Hem de hiç.
Evet.
- Öyleyse uzun zaman olmuş.
- Evet, efendim.
Hem de çok uzun.
Köfte diye buna derim evlat.
- Aaron.
- Annen sana sesleniyor.
- Ne var anne?
- Hayır, onun adı Aaron.
- Hey, Aaron, bugün okul nasıl geçti?
- İyiydi.
Öyle mi? Peki Michael denen
şu kabadayıyla bir sorun çıktı mı?
Michele.
- Michele mi?
- Kız ismi değil.
- Hayır, biliyorum.
- Sadece Fransızca.
Michele, Hancock mahallemizin... Hancock?
Michele mahallemizin belalı çocuğu.
Aaron'a çatışmaları çözme konusunda
bir şeyler öğretmeye çalışıyoruz.
- Ne dediğimi anladın mı?
- Diğer yanağını uzatmak falan gibi mi?
Evet, aynen öyle.
Sakın bunu uzatayım falan deme.
- Sana sataşmalarına izin verme.
- Anladım.
Tamam, Aaron. Yemeğini ye.
Bu tip kabadayılarla
baş etmenin en iyi yolu...
...bacak arasına
okkalı bir tekme yapıştırmaktır.
Bunu yapmana gerek yok, tatlım.
Tamam mı?
Cidden gerek yok.
- İyi bir fikir.
- Öyle bir tekmele ki...
...bir daha aletini sadece kasıklarının
tozunu almak için kullanabilsin.
Tamam, yeter.
Kes şunu.
Michele bir yetişkin değil, tamam mı?
Sadece küçük bir çocuk.
Ailesi çok kötü
bir boşanma evresi geçiriyor...
...ve o yüzden öyle davranıyor.
Belki bilmiyor olabilirsin...
...ama bu dünyada her şey
kaba kuvvetle çözülmüyor.
Her şey patırtılarla, çığlıklarla,
ortalığı kan gölüne çevirerek hallolmuyor.
- Yakıp yıkmakla bir yere varamazsın.
- Meleğim! Bu kadar yeter.
Çok fazla haber izliyor.
Tabii bazen aşırıya kaçtığı da oluyor.
- Tuvaletiniz var mı?
- Evet, var. Hemen buzdolabını geçince.
Banyoya elinde viski şişesiyle mi gitti?
Hepimizi öldürsün mü istiyorsun?
Geldiğin için teşekkürler.
Yemekler iyi miydi?
- Evet, hem de çok iyiydi.
- Hoşça kal demeyecek misin?
- Hoşça kal Hancock.
- Hoşça kal ufaklık.
- İyi misin?
- Sadece şaka yaptım.
- Haydi gel, Aaron.
- Özür dilerim, ben sadece...
- Oğlun anladı ama o anlamadı.
- Sana çok şey borçluyum.
Bugün hayatımı bana geri verdin.
Bir şey söylememe izin ver.
İyiliğini karşılıksız bırakmak istemem.
Mesleğimin ne olduğunu biliyor musun?
Halkla ilişkiler uzmanıyım.
Ne olduğunu biliyor musun?
Tabii ki biliyorsun.
Bizler imaj danışmanlarıyız.
İnsanların çeşitli ürünlere, şirketlere
ve diğer insanlara bakışını değiştiririz.
Seni haberlerde ve bugün
o hemzemin geçitte gördüm.
İnsanların senden bu şekilde
nefret etmeleri...
...iyi bir şey değil.
- Tanıştığımıza sevindim Ray.
Özür dilerim ama beni bir dinle.
Yanlış anlama, insanlar seni sevmeli.
Gerçekten sevmeli, tamam mı?
Bunu senin için yapabilirim.
En azından bu kadarını yapabilirim.
Biliyorsun, sen bir süper kahramansın.
Çocuklar sana koşup
imzalı birer fotoğrafını istemeli.
Sokaklarda sevgi gösterilerinde
bulunmalılar, anladın mı?
Ne bakıyorsunuz angut sürüsü?
Hayır, hayır, hayır...
Bu insanlar... Sorun yok!
Bu insanlar angut falan değil,
sadece sıradan insanlar.
Senden bana biraz vakit
ayırmanı istiyorum.
Tek istediğim bu, tamam mı?
Bu kartı da... Şuraya mı koyayım?
Burası nasıl?
E-posta gönder ya da ne bileyim
geçerken uğrayıver.
Ama bu konuyu bir düşün, olur mu?
Dikkatli ol, dostum.
Gidip güzel bir uyku çek, tamam mı?
Beni arayacak mısın?
Burada olacağım.
Tamam millet, öyle bakıp durmayın.
O da bizden biri.
Peki ya "Tek Yürek" işi ne oldu?
Başarıya ulaşması mümkün değil, hayatım.
Yel değirmenlerini kovalıyor gibiyim.
Dünyayı değiştiremiyor olabilirim
ama onun hayatını değiştirebilirim.
- Yapabileceği iyilikleri bir düşünsene.
- Bence vaktini boşa harcıyorsun.
- Ondan nefret ediyorsun.
- Nefret mi? Nefret etmiyorum, Ray.
Onu tanımıyorum bile.
Ama haberlere bir göz atsan,
neler yaptığını görebilirsin.
Bence onunla ilgilenecek
birilerine ihtiyacı var.
Herkesin iyi yönlerini görürsün Ray,
içlerinde iyilik olmasa bile.
İçimde kötü bir his var,
bence bu adamla çalışma.
Böylelerini tanırım,
her şeyi mahvederler.
Özür dilerim, herkes iyi mi?
Gidip annemi çağıracağım.
Herif pisliğin teki!
- Senin adın ne evlat?
- Michele.
- Aaron'ı tanıyor musun?
- Evet, küçük pislik.
Şey, iyi bir çocuğa benziyor.
Senden onu
rahat bırakmanı istiyorum.
Niyeymiş pislik?
- Bana öyle demeyi kes.
- Pislik.
- Adım bu değil.
- Pislik.
Bana bir kere daha pislik desene.
Pis...
Peki ya sen şişko?
Dört göz?
Hancock, seni adi herif,
geleceğini biliyordum.
Mary'e sor, içimden bir ses
beni anladığını ve...
...değişikliğe hazır olduğunu söyledi.
- Evet, evet. Tabii, öyledir.
Harika. Bu nasıl oldu?
Sert bir iniş mi yaptın?
- Seninle içerde konuşsak.
- Başlangıç için bu iyi bir fırsat.
- Araba kullanmadığını biliyorum...
- Ah, lanet olsun!
Tamam, iyisin. Geçti artık, geçti.
Anne! Anneciğim! Anne!
Zırlamayı kes hanım evladı.
Evine git.
- İyi olmadı, tamam mı?
- Düzelir.
Bu hiç iyi olmadı. Bunun üzerinde
biraz çalışmamız gerekecek.
Kim bilir annesine neler anlatacak?
Ayrıca sokağın ortasına
bu şekilde inmen hiç havalı değil.
Hayır, ben geldiğimde
sokak zaten bu haldeydi, Ray.
Burada yaşıyorum, sokağımın
neye benzediğini iyi bilirim.
Bu sorunların hepsini
geçmişte bırakacağız.
Tamam, sana ilk olarak
halkla etkileşimi öğreteceğim.
Karın nerede?
Mary, Aaron'ı futbol maçına götürdü.
Hancock, YouTube'dan bir şeyler buldum,
hem de şaşılacak derecede çok.
Hakkında hiç iyi şeyler anlatmıyorlar
ama bir yardımı dokunabilir.
- Bu nedir?
- Dünyayı değiştirmeye çalışıyorum.
Maalesef pek bir işe yaramadı.
Haydi, sana dönelim.
Bu dosya YouTube'daydı.
Herkes dondurma sever, bunu anlarım.
Ama bu şekilde bir işe yaramaz.
- Hey, bana oradan bir dondurma versene.
- Ne yaptığını sanıyorsun, dostum?
Anne, anne, anne!
Bunlar daha çocuk.
Çek şu kamerayı suratımdan!
Sen hiç bir yangını
söndürdün mü, Ray?
Hayır, söndürmedim.
Ben halkla ilişkiler uzmanıyım.
Kıçım yanmıştı.
Peki ya buna ne dersin?
Bu Walter, bir gri balina.
Herkes onun Monte Zuma sahilinde
karaya vurduğu günü hatırlıyor.
Ve işte Hancock geliyor.
Hancock!
Bunu hatırlamıyorum.
Öyle mi? Ama Greenpeace
ve Walter hatırlıyor.
Bu tür şeyler
bir süre sonra unutulur...
...ama teşhisime göre
senin esas sorunun...
- Duymak ister misin?
- Hayır.
Pisliğin tekisin.
Biliyorum, sadece gördüğümü söylüyorum.
Pisliğin teki olmak bir suç değil...
...ama imajına zarar veriyor.
Suç değil ama pisliğin tekisin.
- Sen ne dersin?
- Dikkatli ol.
Peki buna ne dersin?
Bir süredir bunu düşünüyordum.
Asıl mesele kendini nasıl sunduğun.
Haydi ama, gün ortasındayız.
Bunu görünce aklına ne geliyor?
***.
- Peki ya bu?
- Kırmızılı ***.
- Norveçli ***.
- Bunda haklısın.
Çizgi romanları bir kenara bırakalım.
Daha derin konulara girelim.
Bence etrafındakilere kötü davranmanın
asıl sebebi yalnız olman.
Bence içinden
seni kabullenmelerini istiyorsun.
Yapma, insanların
hayatını kurtarıyorsun,...
...ama seni dışlıyorlar,
sen de onları dışlıyorsun.
Ama bu kısır döngüyü değiştirecek
ve yepyeni bir başlangıç yapacağız.
Bu harika. Tabii bu gücün birazını
irade gücüne dönüştürebilirsen.
- Neredeyse kazanıyordunuz.
- O da golü attı.
Hey Hancock!
Neredeyse kazanıyorduk.
Evet, neredeyse. Tamam, yukarı çık.
Ben yemeği hazırlarken, üstünü değiştir.
- Tamam anne, kurt gibi açım.
- Selam tatlım.
- Haberleri gördünüz mü?
- Hayır, Hancock'la şey üzerinde çalışıyorduk...
- Halkla etkileşim.
- Halkla etkileşim.
Bütün gün bunu yayınladılar.
Kanun kanundur Bay Hancock.
Ve siz kanunlardan üstün değilsiniz.
On milyonlarca dolar değerinde...
...özel mülkün yok edilmesi,
hırsızlık ve şimdi de bu.
Ona baktığımda,
sadece kendini düşünen, bencil...
...aşırı kaslı ama hiç kimseye
saygısı olmayan birini görüyorum.
Bay Hancock, size şunu hatırlatayım.
Kanunlardan üstün değilsiniz.
Açılan davalarda, 600'den fazla
mahkeme celbine cevap bile vermediniz.
Başkası olsa, çoktan hapsi boylardı.
Ama hayır, sen değil.
Bir süper kahraman olabilirsin
ama sana şu kadarını söyleyeyim...
...Amerikan Anayasası kadar
güçlü değilsin.
Bunu kafana sok ahbap!
Bu tür şeylere göz yumamayız.
Dahice. İşler iyice kızıştı.
Bir bu eksikti.
Harika. Şimdi buraya gelip seni nasıl
hapse tıkacağını düşünen...
...bir savcı var.
- Hele bir denesin.
Teslim olmalısın.
İnsanların seni bağışlaması gerek.
Seni özlemelerini sağlamalıyız.
- İnsanlar seni sevmiyor, Hancock.
- Ben seviyorum.
Sadece iki haftalığına. Halk seni mum yakıp
arayacaktır. Bunu yaptıklarında,...
...biz de hazır olacağız. En kötü ihtimalle
yanılırım ve sen de oradan uçup gidersin.
Kaybedecek neyin var ki?
Los Angeles halkından özür dilerim.
Davranışlarım uygunsuzdu...
...ve sonuçlarını kabulleniyorum.
Los Angeles'lı hemşehrilerimden, sabır
ve anlayış göstermelerini rica ediyorum.
- Sen pisliğin tekisin Hancock!
- Haydi oradan pislik!
Hayat benim için zor olabilir.
Sonuçta türümün tek örneğiyim.
Hapiste kaldığım süre boyunca alkol
ve öfke kontrolü terapilerine katılacağım.
Benden daha iyisini hak ediyorsunuz.
Daha iyi olabilirim ve olacağım da.
KALİFORNİYA ISLAH DAİRESİ
Elini ver bakalım çapkın.
Anladım.
Bazılarınızı... yani çoğunuzu
buraya ben tıktım.
Evet, bu konuda neler hissettiğinizi
anlayabiliyorum.
Ne?
O yüzden, ben kendi işime bakarım,
siz de kendi işinize.
Sorun istemiyorum.
Tamam mı?
Sadece hücreme gitmek istiyorum.
İzninizle.
İzninizle dedim.
Önümden çekilmezseniz,
kafanı alır onun kıçına sokarım.
Bu trene binmeye hazır mısınız beyler?
Çuf çuf pislik.
Bir adamın kafasını alıp
bir diğerinin kıçına mı soktun?
Tamam, bu konuya geri döneceğiz.
Savcılık senin 8 yıl yatmanı istiyor.
Uzun bir süre ama bunu bekliyorduk.
Planımıza göre...
Ne yapıyorsun?
Bu bok çukurunda 8 yıl geçirmemi
istiyorlarmış gibi bir şey mi söyledin?
8 yıl ama iyi halden 4,5 yıla iner.
Ama bunun bir önemi yok,
çünkü sen ortalıklarda yokken...
...suç oranı tavana vuracaktır...
...savcılık ve polisler de,
derhal salıverilmeni isteyecektir.
Bunu talep edecekler.
Seni isteyecekler.
Nereye gidiyorsun?
Orada dur bakalım. Dur!
Hancock. Hancock!
Geri çekil!
Sen bir korkaksın!
- Kiminle konuşuyorsun Ray?
- Seninle konuşuyorum!
- Kiminle konuşuyorsun Ray?
- Umurunda değilmiş gibi davranmayı bırak.
Bir görevin var,
sen bir kahramansın, Hancock.
Bunu kabullenene kadar
hayatını sefil bir şekilde sürdüreceksin.
Bana inan. Bu plana ve bu sürece
güven, burada kal.
Aradıklarında,
onlara bir kahraman verelim.
Bunu nasıl yapacağız Ray?
Pekâlâ beyler, paylaşmaya
başlayalım. Don?
- Evet.
- Bir şey mi söyleyeceksin?
Evet, evet. Sanırım az da olsa
bir tür ilerleme kaydettim.
Senin adına sevindim.
Birinin boynunu kırmak çok kolay
sanırdım ama burada oturup...
...aynada kendime bakıyorum...
...ve düşünüyorum.
Bu çok zor.
Evet, bu gerçekten zor.
Neden hep gülüyorsun?
Seni aynaya bakarken hayal etmek bile
ödümün bokuma karışmasına yetiyor.
Ne zaman konuşmaya kalksam
bütün düzeni alt üst ediyor.
Çapraz konuşmaya geçelim.
Tamam mı?
Böyle yapmaya devam ederse,
bir daha bir şey paylaşmam.
- Hayır, hayır. Olmaz, böyle olmaz.
- Paylaşmalıyız. Devam edelim.
Bay Hancock, bugün paylaşmak
istediğiniz bir şey var mı?
Pas.
Yere inişin ilk izlenimi verir.
Bu bir süper kahramanın tokalaşması gibidir.
Çok sert inme tamam mı?
Çok yumuşak da olmasın.
Yüz bin dolarlık bir Mercedes'in
üstüne de inme, tamam mı?
İnsanlar geldiğine sevinmeli.
Bay Hancock, konuşacak mısınız?
Pas.
Yani kapıyı kullanırsan
ve bina hâlâ sağlamsa,...
...insanlar geldiğine memnun olur,
kendilerini güvende hissederler.
Orada işini iyi yapan bir memur varsa,
ona da iyi bir iş çıkardığını söylemelisin.
İşini iyi yapmışsa, benim oraya
gitmeme ne gerek var Ray?
Haydi ama.
Böyle şey olmaz dostum.
Burası KBLA Radyosu.
Bugünün manşetinde, her zaman olduğu gibi
Hancock var. Sizin görüşünüz nedir?
Bu heriften iyice sıkıldım, parmaklıkların
ardında olduğuna seviniyorum.
Umarım onu kolay kolay salmazlar.
Kuzenim Pookie'yi salsınlar.
Çelik yelek giymediğinizi
görüyorum, memur bey.
Ve cesaretinize hayranım.
Çünkü kurşunlar sizden değil, benden seker.
Bu şehir, çeteler ve uyuşturucu
satıcıları tarafından yönetiliyor.
Hancock onları korkudan
titreten tek kişi.
Tamam pek şık davranmıyor
olabilir ama işini yapıyor.
Üstelik çok seksi!
Söylediğini duyayım.
"İyi işti" dediğini duyayım.
İ...
İy...
- Bay Hancock, konuşmak ister misiniz?
- Pas.
İ... yi...
İyi... İyi... iş...
İyi iş... İyi işti.
İyi işti.
Hapisteki beşinci gün ve sözüne sadık kalan
Hancock hâlâ parmaklıların ardında.
Bu arada suç oranı giderek yükseliyor.
Los Angeles polisi, Hancock'ın...
...hapiste geçirdiği son 5 gün içinde,
%30'luk bir artış olduğundan söz ediyor.
- Hancock! Hey Hancock!
- Selam ufaklık.
Sana bir şey getirdik.
Nasıl gidiyor Hancock?
- Ray nerede?
- Sadece biz varız. Ray çalışıyor.
Aaron seni görmeyi çok istedi, o yüzden
biraz makarna alıp uğrayalım dedik.
Sanırım bunu gardiyana
göstermem gere...
Hayır, gerek yok.
Tamam, al bakalım.
Pekâlâ, yanında köfte de getirdiniz mi?
- Ye haydi.
- Dostum, şunun güzelliğine bak.
- Köfte güzelmiş.
- Afiyet olsun, Hancock.
Ray iyi biri.
Her ne yapmaya çalışıyorsan,
sakın onu yarı yolda bırakma.
Tamam mı?
- Tamam, artık gitsek iyi olur.
- Hemen mi?
- Evet, dedim ya...
- Hancock'la kalmak istiyorum.
Gitmeliyiz, tatlım.
Haydi, Hancock'a hoşça kal de.
Hancock, bu en çok sevdiğim oyuncağım.
Sende kalmasını istiyorum.
Bu çok hoştu.
Haydi tatlım, gel bakalım.
- Bay Hancock, konuşmak ister misiniz?
- Pas.
Tamam, sen devam et.
Sizleri seviyorum.
Seni çağırdıklarında...
- Ben bu şeyi giymem, Ray.
- Evet, giyersin.
- Hayır, giymem.
- Evet, giyersin.
- Kesinlikle giymem Ray.
- Öyle sanıyorsun ama giyeceksin.
Bu şeyi giyip suçla savaşacağıma,
çırılçıplak giderim daha iyi.
Bunu zaten yapmıştın.
YouTube'daki videoyu hatırlasana.
Hancock, bu bir üniforma.
Belli bir amacı temsil ediyor.
Doktorlar, polisler,
itfaiyeciler gibi, tamam mı?
Seni çağırdıklarında...
- 2 hafta oldu.
- Evet?
- Kimsenin beni özlediği yok Ray.
Sabırlı ol, bu konuda
bana güvenmelisin. Tamam mı?
Alan ihlali! Alan ihlali!
Bay Hancock, sıra sizde.
Pas.
- Haydi dostum, bir dene. İçini dök.
- Haydi ama John.
- Anlatacak bir şeyin yok mu?
- Anlatacak bir şeyim yok.
Aklına bir şey gelmiyor mu?
Haydi John.
- Haydi John, anlat.
- Anlat haydi. Durma.
Biz her şeyimizi anlatıyoruz.
Anlatırsan rahatlarsın.
- Düzelirsin.
- Haydi dostum, bir dene.
Her gün buraya geliyorsun
ama anlatacak hiçbir şeyin yok mu?
Adım Hancock ve bazen
içkiyi fazla kaçırıyorum.
Pekâlâ, paylaştığın için teşekkürler.
Teşekkür ederim.
Bizimle paylaştığın için minnettarız.
- Alkışı hak ediyor.
- Evet, bir alkışı hak ediyor.
Hey, Hancock. Haydi kalk.
Sana telefon var.
- Not al.
- Arayan polis şefi.
Yardımına ihtiyacı varmış.
Kapana kısılan
polis memurunun kocası...
...geçen yıl Irak'ta öldürülmüş.
Arkasında 2 küçük yetim bırakmış.
Son haberleri bekliyoruz ama görünüşe
bakılırsa, içerde en az 3 şüpheli var...
...ve söylenenlere göre...
- Neler oluyor?
Beni koruyun!
Haydi kıpırda! Kıpırda!
- Yerde kal!
- Gebert şunları!
- Çekilin! Herkes geri çekilsin! Çekilin!
- Geriye, geriye! Haydi!
Kuzey, doğu ve batı kanadını
kontrol altına aldık. Batı tarafı ise açık.
Tamam. Binayı mahvetme.
Sakın o binayı mahvetme.
Ne?
Biraz sıkıyor. Durum nedir?
Banka soygunu. En az 8 rehine
ve 4 tanede kötü adam var.
Bir memurumuz kapana kısıldı,
ona ulaşamıyoruz.
Sabahtan beri üzerimize
mermi yağdırıyorlar.
Ve ellerinde ağır silahlar var.
50 kalibre veya daha üzeri.
- Senin için sorun olur mu bilemiyorum?
- Sorun değil.
İyi iş çıkardınız.
Gerçekten iyi iş çıkardınız.
Bu Hancock!
Bitir işini!
İyi iş çıkardın.
- Sana dokunmama izin verir misin?
- Evet!
Cinsellikle ilgisi yok.
Çekici bir kadın olmadığından değil.
Aslında çok çekici bir kadınsın,
belki başka bir...
Çıkar beni buradan!
Harekete geçti!
Geliyor! Geliyor!
İyi iş çıkardınız.
- Hancock?
- İyi işti.
Bunu söylemiştin.
Bu işi hemen sona erdirmelisin!
Yan tarafları kontrol edin.
Alanı koruyun.
Dağılın!
Arkadan dolaşmak zorundalar.
Ona ne oldu?
Nereye gitti?
Nereye gitti?
Neler oluyor?
- Hapiste olduğunu sanıyordum.
- Erken çıktım.
- Neden?
- İyi halden.
Bunun ne olduğunu biliyor musun?
Sanırım bir tür ateşleyici olmalı.
Rehinelerin her birine
4 kilo patlayıcı bağlı.
Elimdeki yaylı bir ölüm düğmesi.
Parmağımı çekecek olursam...
Buuum!
Polisin ortaya çıkması ve senin adamlarımı
alıp götürmen arasında geçen sürede...
...planlarda ufak bir değişiklik oldu.
Senden kasaya girmeni istiyorum.
İçerde üç çeyrek tonluk paletlerde,
30 milyon dolarlık devlet tahvili var.
- Vay canına!
- Onu benim için taşıyacaksın.
Parayla birlikte, buradan güvenli
bir şekilde uzaklaşmamı sağlayacaksın.
Yoksa bu rehineleri
yerden kazımak zorunda kalırlar.
Buna hayır demek zorundayım.
Hayatımda yeni bir sayfa
açmaya çalışıyorum.
Tüm binayı havaya uçururum pislik!
Bu kelimeden hiç hoşlanmıyorum.
Bu insanların hepsini havaya uçururum
ve bunun sorumlusu da sen olursun.
Beni duydun mu pislik!
Bana bir daha pislik desene.
Pis...
Parmağını tetikten sakın ayırma.
İyi iş çıkardınız.
Hayır, asıl sen iyi iş çıkardın.
Vay canına.
İşte orada, işte orada!
Hayranlarına merhaba de.
İşinin bir parçası da bu.
Bu taraftan.
- Teşekkürler, teşekkürler!
- Hancock!
Gülümse.
Tanrım, herkesi buraya toplamışlar.
Hancock, gel seni tanıştırayım.
- Bunlar Mike Killborn ve Jeremy Emerald.
- Size hayranınız, gerçekten hayranız.
Bu adamlar, batı yakasındaki en büyük
reklam şirketinin ortaklarından.
- Bizi hiç aramadın dostum.
- Aslına bakarsan, birkaç kez aradım.
O köprünün altından çok sular aktı,
dostum. Hem de çok.
Böyle bir yere alışabilir misiniz?
İkiniz nasıl tanıştınız?
Daha önce evliydim.
İlk eşim,...
...Aaron'ı doğururken öldü.
Bunu başka bir yemekte
anlatırım ama...
Dünya tatlısı bir bebekle ortada kalmıştım
ve ne yapacağımı bilmiyordum.
Bir gün bir süper marketin
bebek reyonundaydım,...
...her iki elimde de bebek bezleri vardı
ve orada durmuş ne yapacağımı...
...bilmez bir halde onlara bakıyordum.
Ve bir melek beni gördü.
Anlamıştı ve bana öyle bir baktı ki...
Kendimden geçmiş bir halde
orada dururken bile,...
...birinin bana yardım etmek için
elini uzatacağını anlamıştım.
O günden itibaren hayatım
yeniden düzene girdi. Öyle değil mi?
- Sen sarhoşsun.
- Ne olmuş?
Peki ya sen dostum?
Başka bir gezegenden geldin, değil mi?
- Hayır dostum, Miami'den.
- Meteor gibi bir şeyle gelmedin mi?
Hayır, hatırladığım ilk şey
gözümü bir hastanede açtığım.
Devlet hastanesiydi, değil mi?
Üzerinde deneyler falan mı yapıyorlardı?
Hayır Ray, Miami'deki
sıradan bir hastanenin acil servisiydi.
- Ciddi misin?
- Evet, kafatasım çatlamıştı.
Bir soygunu durdurmaya
çalıştığımı söylediler.
Biri seni yere mi sermiş?
Sanırım önceden sıradan biriydim
ama uyandığımda değişmiştim.
Hastanede bir hemşire
koluma iğne yapmaya kalktığında...
...iğne kırıldı ve kafatasım
bir saat içinde iyileşti.
Doktorlar afallamıştı...
...ve hikayemi öğrenmek istediler.
Tıpkı senin gibi ama anlatamadım.
Kim olduğumu bile bilmiyorum.
Hafıza kaybı.
- Kafana darbe aldığın darbeden.
- Onlar da öyle söyledi.
Hiçbir şey hatırlamıyor musun?
Cebimden çıkanlar sadece bir sakız
ve iki sinema biletiymiş.
Boris Karloff, Frankenstein.
Ama kimlik falan yoktu.
Taburcu olmaya gittiğimde, hemşire bana
John Hancock diye seslendi.
Ben de o olduğumu sandım.
Peki nasıl oldu da bunları hiç duymadım
ya da gazetelerde denk gelmedim?
Sanırım gazetelere çıkmıştı.
Yaklaşık 80 yıl önce.
- 80 yıl önce mi?
- Ben yaşlanmam. Öyle işte.
- Bu harika.
- Yine de merak ediyorum.
Nasıl bir serseriymişim ki...
...bana hiç kimse sahip çıkmadı?
Dedikleri gibi dünyanın en çekici adamı
olmadığımı biliyorum ama...
...kimse yok muydu?
- Onca merdiveni çıkmak seni yormadı mı?
- Pek değil.
Başım dönüyor.
Beni üst kata
uçurarak da çıkarabilirdin.
Keşke bunu yapmasaydın.
- Şu ayakkabıları çıkaralım.
- Tamam ama bir tek onları çıkarabilirsin.
Bana inanıyorsun,
öyle değil mi Hancock?
- Tabii ki Ray, sana inanıyorum.
- Yardım etsene.
Beni dinle, bu çok önemli.
Çünkü ben sana inanıyorum ve...
Harika işler yapacaksın.
Her şeyi düzelteceksin.
- Biraz uyumaya çalış Ray.
- Sen de iyi bir uyku çek.
Hancock, beni yatağıma yatırdı.
Tamamdır, uyudu.
Bakıcımız hiçbir zaman arkasını toplamaz.
Elinde bir çürük var.
Gitmen gerek.
Geç oluyor.
Ray bunu öğrenirse,...
...seni gebertirim.
Joan, bunu halledeceğiz, tamam mı?
Sen hiç endişelenme.
Merhaba tatlım, kahvaltı?
- Hancock hapşırdı ha?
- İnanabiliyor musun? Hapşu!
O kadar gürültüye rağmen,
yine de uyudun.
- Vay canına!
- Sana söylemiştim demeyeceğim ama...
Adamın hapşırıp, evde koca bir delik
açacağını söylemiş miydin?
Demiştim ki, onun burada olması...
Canım, şunu açar mısın?
- Teşekkürler. Tanrım ne kadar güçlüsün.
- Hallettim.
Hiçbir konuda endişelenmene gerek yok.
Komşulardan özür diledim.
Sigorta şirketini aradım.
Her şeyi hallettim.
Sen sadece...
...kahvaltının tadını çıkar.
Bu ne peki? Tatile mi çıkıyoruz?
- Biz mi?
- Sadece üçümüz.
- Yaz sonu mu?
- Bu gece.
- Bu gece mi?
- Bir yerlere gidelim.
Tak tak!
- Çok yaşa.
- Ne?
Tam da Ray'e, "umarım bir daha
hapşırmaz" diyordum.
Çünkü evimiz bunu kaldıramaz.
Yani hapşırmanı.
Evet, bazen, etrafta toz olduğunda...
...ya da çok şaşırdığımda hapşırırım.
Senin adına üzüldüm.
Arayan Killborn.
Mike, nasıl gidiyor?
Seni görmek de güzeldi.
Evet, şey...
Tamam.
Hiç durma, söyle.
Evet, kalemim var.
Tamam. Hayır, biliyorum.
Seni uyarıyorum.
Tamam, devam et.
Tamam, güzel.
Şimdi, o konuda hâlâ...
Bir saniye bekler misin?
Sessiz olur musunuz?
Kusura bakma, Mike.
Evet.
- Konuşmalıyız.
- Defol.
Şey, bu konuda
gerçekten heyecanlıyım.
- Buna bütün gün devam edebilirim.
- Kapa çeneni! Kapa dedim!
Şey, sanırım ben...
Tamam, konuşacağız, oldu mu?
Konuştuktan sonra, beni
ve ailemi rahat bırakacaksın.
- Saat 4'te, benim yerimde.
- Neyse işte.
...bunun anlamı da...
Şimdi rakamlardan bahsetmek istemiyorum.
Onları sonraya saklıyorum.
Öyleyse her seferinde tek set.
Bana uyar, orada görüşürüz.
Tamam, üç buçukta. Harika.
Tatlım, burası sıcak mı?
Sizi incitti, değil mi?
Haydi ama konuş.
Kendini nasıl hissettin?
- Berbat.
- Kötü.
Kötü.
Çünkü sizden gücünüzü aldı.
O gücü geri almalısınız.
Hiç kimse size gücünüzü geri vermez.
Gidip kendiniz almalısınız.
Beni anladınız mı?
Gidip Hancock'ı bulacağız
ve gücünüzü geri alacağız.
Sor haydi.
- Sen ve ben?
- Sen ve ben, ne?
- Aynı mıyız?
- Hayır.
Ben daha güçlüyüm.
Sahi mi?
Evet.
- Biz kimiz?
- Tanrılar, melekler...
Farklı kültürler,
bize farklı isimler verdi.
Şimdilerdeyse
süper kahraman olup çıktık.
- Başkaları da var mı?
- Vardı.
Hepsi öldü.
Sadece ikimiz kaldık.
Bu ne peki?
Birbirimizin neyiyiz?
- İkimiz kardeşiz.
- Yalan söylüyorsun.
- Hayır, ben senin kardeşinim.
- Bu bir yalan.
- Kardeşinim. Hayır.
- Bu bir yalan.
Kardeşler, dün gece
beni öptüğün gibi öpüşmez.
Yalan söylüyorsun, anlaşma sona erdi.
Bakalım bu konuda Ray ne düşünecek?
- Buraya gel!
- Ona söyleyeceğim.
"Tek Yürek" sembolü
dünya çapında tanınacak.
Kendilerini dünyayı değiştirmeye adayan
şirketleri temsil eden bir sembol olacak.
Bu şirketler ürünlerini,
yiyeceklerini, ilaçlarını,...
...güçlerini, giysilerini
bedava dağıtacaklar.
- Hancock hakkında konuştuğumuzu sanıyordum.
- İki numara…
Benden ve ailemden uzak dur.
Bunu bana bir kere daha yapamayacaksın.
Ne? Neden bahsettiğini bile bilmiyorum.
Seni seviyorum Hancock!
İşe yaramaz.
Her seferinde aynı şekilde bitiyor.
İran, Yunanistan, Brooklyn!
Brooklyn mi?
Ben hiç Brooklyn'e gitmedim ki.
Son üç bin yıldır senin saçmalıklarına
katlanıyorum ve artık gına geldi.
- Neden söz ettiğini bilmiyorum!
- Bitti! Beni duydun mu?
- Neden söz ettiğini bilmiyorum!
- Mutluyum, tamam mı? Sonunda mutluyum!
- Bunu mahvetmene izin vermeyeceğim!
- Bana bak! Neden söz ettiğini bilmiyorum!
Bu deli saçması zırvalıklarını
bölmek istemezdim...
...ama dediğin kadar harika olmamalı.
Çünkü seni hatırlamıyorum.
Bana bir kere daha….
...deli desene.
Pekâlâ, orada dur. Tamam mı?
Bana o kamyonla vurmasan iyi edersin.
"Tek Yürek" sembolüne sahip olmak isteyen
şirketler, küresel devrim alanında...
...lider olduklarını kanıtlamak zorundalar.
- Bay Hancock hakkında konuşacak mıyız?
Bu sayede dünyayı iyileştirmeye
çabaladıkları belli olur.
Bunu dört farklı şekilde yapabilirler.
Yapmaları gereken…
"Tek Yürek"in en önemli yanı
geniş çapta tanınması.
O yüzden bu örnek resimleri hazırladım.
Tokyo, Londra, Dubai ve Paris.
Bu yüzden bunu herkese duyurmalıyız.
- Sıra dışı pazarlama tekniklerine...
- Kar mı yağıyor?
- Kalk üstümden!
- Beni dinle!
- Senden nefret ediyorum!
- Üzgünüm.
Her kimsem, sana her ne yaptıysam,...
Bana bak.
Üzgünüm.
Neden uçuyordun?
Sen uçuyordun Mary.
- Evet, kesinlikle uçuyordu.
- Tamam, uçuyordum.
Ve bir o kadar da güçlüyüm.
Biz böyleyiz.
- Biz mi?
- O ve ben, sadece ikimiz kaldık.
Diğerleri bir araya geldi ve öldü.
Karavandayken, bir araya geldiklerine dair
bir şey söylememiştin.
- Onun karavanında mıydın?
- Bunu açıklaması çok zor.
- Güzel, seni dinliyorum Mary.
- Ben de.
Bana bir iyilik yapıp karımla
konuşmama müsaade eder misin?
- Sakın öfkeni benden çıkarma, Ray.
- Burada yetişkinler konuşuyor.
Teknik olarak konuşursak,...
...o benim kocam.
Haydi canım!
- Ne?
- Sen daha doğmadan,...
...onunla yollarımız ayrılmıştı.
Sadece bunu hatırlayamıyor.
Ama sen hatırlıyorsun, değil mi?
Biliyor musun?
Biriyle ilk kez çıktığında, belirtmen
gereken bazı şeyler vardır Mary.
Seyahat etmeyi sevmem, kedilere
alerjim var, ben ölümsüzüm gibi, tamam mı?
Bunlar daha en başından
söylenmesi gereken şeyler.
Biz her neysek, çift olarak
yaratılmışız, tamam mı?
Birbirimizi çekiyoruz. Ne kadar
kaçarsam kaçayım, yanımda bitiveriyor.
İç güdüsel olarak beni buluyor.
Ne demeye çalışıyorsun,
sizi kader mi birleştiriyor?
Çok uzun süre yaşadım Ray.
Ve öğrendiğim tek bir şey varsa,
o da her şeyi kaderin belirlemediği.
İnsanlar da seçim yapar.
Senin seçiminse, bana
yalnız olduğumu düşündürmekti.
Hatırlamadığın bir şeyi
özleyebileceğini hiç düşünmemiştim.
Harika, şimdi ne olacak?
Bunu ben de düşünmedim.
Hapishane yetkilileri, çıkan isyanın...
...Kenneth Parker Jr. tarafından
yönetildiğini doğruladılar.
Kendisi, geçen hafta yaşanan
olaylı banka soygununun lideriydi.
Norwalk'daki isyandan sonra,
en az 8 mahkumun kayıp olduğu bildirildi.
Hapishanede çalışan inşaat işçilerinin
saldırıya uğrayıp bayıltıldıkları...
...ve kıyafetlerinin çalındığı belirtildi.
Mahkumlardan bazılarının...
...kaçmış olabileceğinden endişe ediliyor.
Parker suç konusunda bir otorite sayılıyor.
Farklı alanlardaki suçluları
bir araya getirip organize etmek için...
...psikolojik iknâ yöntemlerini
etkili bir biçimde kullanıyor.
Stanford Üniversitesi'nde,
psikoloji profesörü olarak...
...ders verdiği dönemlerde,
farklı dallarda master yapan öğrencileri...
...bir suç örgütü oluşturmak için
organize etmiş.
- 91 dolar 10 sent.
- Ne? Benimle dalga mı geçiyorsun?
- 91 dolar 10 sent.
- Buna soygun denir.
- Ne?
- Parayı alacağım.
Bunu bir şekilde anlarım.
Bir şeye sahip olmak istersin.
Kimse seni bunu yapmaktan alıkoyamaz.
Gider ve onu alırsın.
Bu hoşuma gider.
Ama sen alabilir misin?
Elimdeki gofrete karşılık senin silahın.
Cam için özür dilerim.
Uygun bir damar yoluna ihtiyacımız var!
Kalp elektrotlarını takın!
Bu işe yaramaz.
İçerdeyim.
Bana neler oluyor?
Az önce, John Hancock'ın acilen Los Angeles
Merkez Hastanesi'ne kaldırıldığı haberini aldık.
Hancock'ın vurulduğu
ve durumunun ağır olduğu bildirildi.
Bunun nasıl olduğunu henüz bilmiyoruz.
Olay netlik kazandıkça, sizlere canlı olarak...
...bildirmeye devam edeceğiz.
- Bay Embrey, olay nasıl gerçekleşmiş?
- Duyduğum kadarıyla...
...bir soygunu engellemeye çalışmış.
- Onu yaralayan silahta özel tipte...
...bir cephane kullanılmış olabilir mi?
- Hayır.
- Mesela yeni bir mermi çeşidi?
- Hayır, bu konuda bir bilgim yok.
Bunun bugün ortaya çıkan süper güçlere sahip
gizemli kadınla bir ilgisi olabilir mi?
- Onunla dövüştüğü söyleniyor.
- Buna bir cevap veremem.
Ölümlü oluyorsun.
Birbirimize yakın olduğumuz için.
Daha önce hiç bu kadar hızlı olmamıştı.
Gitmek zorundasın.
Benden ne kadar uzaklaşırsan,
kendini o kadar iyi hissedersin.
Güçlerini yeniden kazanıp,
etrafta uçmaya, her şeyi yıkmaya...
...ve farkında olmadan
insanları kurtarmaya başlarsın.
Dediğim gibi, biz çift olarak yaratılmışız.
Eşimize yaklaştığımızda...
...güçlerimizi kaybediyoruz.
- Neden?
- İnsanlar gibi yaşayabilmek için.
Sevmek, bağlanmak,...
...yaşlanmak ve ölmek için.
Bize ne oldu?
M.S. 4. yılın yazında,
şimdiki gibi ölümlü oluyorduk.
Kılıçlarla peşime düştüler.
Beni kurtardın.
1850'de, evimizi ateşe verdiler.
Beni alevlerin arasından çekip aldın.
Peki ya 80 yıl önce,
o zaman ne olmuştu?
Miami'de yaşıyorduk.
Şehre yeni bir film gelmişti.
Frankenstein.
Sonra Flagler caddesi'nde yürüdük.
Elimden tuttun ve sımsıkı kavradın.
Bir sokakta bize saldırdılar.
Seni öyle bir dövdüler ki,
her yer kan gölüne döndü.
Ambulansa binmeme izin vermediler.
Hastaneye vardığımda, uyanmıştın.
Ama beni tanımadın.
Ben de oradan ayrıldım.
Ne zaman bir araya gelsek,...
...benim yüzünden peşine düştüler.
Diğerlerinin aksine, sen insanları
kurtarmak için yaratılmışsın.
Sen busun, bir kahramansın.
Tanrıların sigorta poliçesi gibisin.
Dünyayı korumak için...
...sen hayatta kalmak zorundasın.
Mary!
- Mary!
- Orada kal!
Mary?
Dur!
Orada kalın!
Mary!
Onu kaldırmama yardım et.
Haydi, onu götürelim.
Sıkıca tutun!
- Sakinleştiriciyi verin!
- Burada yardıma ihtiyacımız var!
Tutun onu! Tutun!
Haydi!
Sıkıca bastırın! Kıpırdamasın!
- Dayan! Dayan!
- Sanırım onu kaybediyoruz!
Bizden üstün olsan da,
farklı değilsin Hancock.
Kızın fişini çekme vakti geldi Hancock.
Gerçekten iyi dayandın.
Emin ol, hepimiz seni çok özleyeceğiz.
Ama senin gitme vaktin geldi.
Belki daha iyi bir yere.
İstersen, bana teşekkür edebilirsin...
...süper kahraman.
Bunu yapamazsın!
- Peki ya Hun imparatoru Attila?
- Kesinlikle şaşıydı.
- Şaşı mı?
- Evet.
- Peki kraliçe Elizabeth?
- Yoksul.
- JFK, ona ne dersin?
- O mu? Evet, şey...
- Evet, şey... Hepsi bu mu?
- Öyle değil.
- Sahi mi?
- Şu füze krizi yaşandığında...
...Küba'daydım. O yüzden...
- Tamam, dur biraz.
Alo?
- Ray.
- Hey, seni aramaya çalıştım.
Evet, kapsama alanı dışındaydım.
- Dışarıda mısın?
- Evet.
- Yukarı bak.
- Tamam, yukarı bakıyorum.
Yukarı bakıyorum.
- Sevgilim.
- Ne?
Dünyayı değiştireceksin.
İyi iş çıkardın, Ray.
Tanrım, Ray!
Hey, yukarı bak.
Hancock!
- Seninle gurur duyuyorum.
- Sağ ol.
Bu yüzden başım derde girer mi?
Çeviri: Darkopal
(Film henüz bitmedi, izlemeye devam edin)
- Dur! Polis!
- Kıpırdama!
Ne yapıyorsun?
Bırak onu!
- Silahını at!
- Geri çekilin! Geri çekilin!
Geri çekilin! Yoksa onu gebertirim!
Geri çekilin! Geri çekilin dedim!
Şaka yapmıyorum!
- Silahını at!
- Geri çekilin!
Hancock!
- Sen nereden çıktın be adam?
- Tamam, sakin ol, bana ne istediğini söyle.
Söyle onlara silahlarını indirsinler!
Söyle, hepsi silahlarını indirsin!
Tamam, tamam, sakin olun.
Silahlarınızı indirin.
Kıçına giydiğin o daracık Wolverine
kıyafetinle, bizi buradan çıkaracaksın.
Dediğimi hemen yapacaksın, pislik!