Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Turta
Öyle yazıyordu ama bi tanesinin turtası herkesin değil !
Senkronize : MooNStaR
İyi seyirler...
-Nasılsın Keaton?
-Bacaklarımı hissetmiyorum, Keyser.
-Hazır mısın?
-Saat kaç?
-Yarım.
Herşey New York'ta altı hafta önce başladı.
Parçalara ayrılmış silah yüklü
bir kamyon Queens'in dışında kaçırılmış.
Şöför kimseyi görmemiş
ama biri kendini belli etmiş.
Bir ses duymuş.
Bazen bu bile insana yeter.
New York City - 6 HAFTA ÖNCE
-Bay Mc Manus.
-Tanrım, siz polisler hiç uyumaz mısınız?
-Sizi tutuklama emrimiz var.
-Defolun buradan.
-Bay Hockney.
-Kim arıyor?
-New York polisi arıyor.
-Geldiler.
-Polis, kıpırdama!
-Yeterli adamın var mı?
Aslında basit bir iş.
Farklı zevklere hitap eden ama...
....genel estetiğini yitirmeyen bir lokanta,
başka bir deyişle lokantanın havasını
mobilyalar yaratmayacak
-Şimdi size bir örnek vereyim.
-Bunu kendim görmeliyim.
-David. Toplantı yapıyordum.
-Bizimle de yap.
-Size David Kujan'ı tanıştırayım.
-Özel ajan Kujan gümrükten.
Bu baylar da
New York polis merkezinden.
iyi görünüyorsun Keaton,
düşündüğümden çok daha iyisin.
-Bir sorun mu var Bay Keaton?
-Bay Keaton ?
-Bana biraz müsade eder misiniz?
Sana merkezde sormak istediğimiz
sorular var. Biraz uzayabilir.
-Olmazsa toplantıyı başka bir zamana...
-Hayır, lütfen oturun.
Bu, bu küçük bir sorun.
Yemeğinizi yiyin.
Rahatınızı bozmayın.
-Sonra konuşuruz.
-Tamam.
Benim orada olmam çok saçmaydı.
Bu adamlar usta birer hayduttu.
Beni de almışlardı.
O andan sonra korkmadım.
Beni yakalamalarını gerektirecek
bir şey yapmadığımı biliyordum.
Ayrıca eğleniyordum da kendimi
ünlü biri gibi hissediyordum.
Pekala ne yapacağınızı biliyorsunuz.
Numaranızı söyleyince öne çıkıp
kağıttaki yazıyı okuyacaksınız.
Anlaşıldı mı?
1 numara, öne çık.
Anahtarları ver aşağılık herif!
2 numara, öne çık.
Anahtaraları bana ver seni adi,
aşağılık lanet herif...
Kes sesini yerine geç.
3 numara öne çık.
Anahtarları ver aşağılık herif.
-Anlaşılmıyor, bir daha söyle.
4 numara öne çık.
Bu çok saçmaydı.
Göz altına alınmam bir uydurmaydı.
Anahtarları ver aşağılık herif.
Bu polislerin hatasıydı.
Bu tür adamları aynı odaya koyamazsın.
5 numara öne çık.
Ne olacağını kim bilebilir?
Anahtaraları bana ver aşağılık herif.
Bütün gece bizi sorguya çektiler.
Biri o kamyonun kaçırılmasına çok kızmış
ve polislerin elinde de hiç delil yok.
Birinin ağzından bir şey kaçırıp
onlara ipucu vermesini umuyorlardı.
Bizim hiç bir konuda bir şey
söylemeyeceğimizi iyi biliyorlardı.
Durmadan sorguya çektiler.
Hak hukuk hiçbir şeyimiz yoktu.
Kanuna karşı geliyorlardı.
Yaptıkları çok ayıptı.
Önce en iyi nişancılardan
Mc Manus'ı sorguladılar.
-Ne kamyonu?
-Silah yüklü kamyon, eşek herif.
-Eşek mi?
O iyi biriydi ama biraz deliydi.
Dostum Fenster'ın
ne anlattığını biliyor musun?
-Kim dedin?
-Mc Manuss. Bize bütün olayı anlattı.
Ah, o dizanterisi olan
fahişeyi mi kastediyorsun?
Fenster her zaman Mc Manus'la çalışmıştı.
Aklı fikri kıçındaydı.
Ama iş söz konusu olduğunda işini yapardı.
Zeki biriydi.
-Sen ne diyorsun?
-Boka batmışşınız dedim.
-Neye?
-Evet öyleyiz. Devam et.
-Tamam.
-Sorumu cevapla.
Arkadakiler duyuyor musunuz?
Alo?
Avukatımı istiyorum.
Rozetinizi elinizden alacağım aşağılık herifler.
Todd Hockney
patlayıcı konusunda uzman.
Bu koca dünyada hiçbirşeye
değer vermeyen bir adamdı.
Elinizde doğru dürüst
bir delil bile yok.
-Öyle mi düşünüyorsun serseri?
-Öyle mi?
Zaten Queens'de oturuyorum.
Bu cümleyi kendin mi kurdun Einstein?
-istersem seni bu gece
Queens hapishanesine atabilirim.
Yoksa bir kaç tane salakla
beraber mi kuruyorsun?
Oradaki hücreye bir daha
girersen ne olur biliyor musun?
Babanı duşta becerir,
sonra yemeğimi yerim.
-Beni hapise mi atacaksin salak?
-istediğim an seni içeri atarım.
-Hangi delille?
-Delilimi çok iyi biliyorsun hergele.
Keaton, açıkça onlar için en iyi ödüldü.
Bu sizin hatanız. Benim değil.
Bana hiç soru sordunuz mu?
Ben etrafta aynı adla ve
aynı yüzle dolaşıyorum.
-Ben bir iş adamıyım.
-işin neydi? Lokanta işi miydi?
Bundan sonra senin işin
bizim tarafımızdan benzetilmek olacak.
Herkes benzetmek için seni arayacak.
Söylediğim gibi, bu sizin hatanız. Benim değil.
Eğer bu boku bana yüklerseniz
bende savaşırım tamam mı?
Şimdi kamyon işine dönelim.
Pekala ben gerçekten
birinin hayalarını beş dakika elimde tuttum
Biraz da eğlendim.
Bunun sonucunda ne zaman bir kamyon
kaybolsa...
...beni buraya sürükleyecekler.
Aşağılık herifler.
Fenster sakin olur musun?
Bu adamların ellerinde delil yok.
Sen çok haklısın. Delil yok.
Lanet olası haklı.
Biraz eğlenirsin yakanı bırakmazlar.
Aslında bana bir suçlu gibi davrandılar.
Sonunda ben suçlu olacağım.
Biraz izin verir misin?
Bir şey anlatmaya çalışıyorum.
O zaman neden anlatmıyorsun?
Seni dinlemek beni yordu.
Defol git o zaman.
-Senin öldüğünü duymuştum.
-Öyle mi? Doğru duymuşsun.
Duyduğum kadarıyla bu taraflarda bezin kalmamış.
işin gerçeği ne?
-Olay ne?
-Söylentiye göre Keaton dürüst biri olmuş.
-Eddie Finneran'ı becerdiğini duydum.
-Oda kim?
Zenginlerin ağır ceza avukatı.
Keaton'ın özgürlük bileti olduğunu duymuştum.
Ne dersin Keaton? Avukatın karısı mısın?
Onun ücretini nasıl ödüyorsun?
Hey Fenster arkadaşına bir iyilik yap,
susmasını söyle.
Dean Keaton. Dürüst biri mi?
Bana olmadığını söyle.
Yoksa o kamyonu sen mi kaçırdın?
Mc mc...bırak onu. Avukatınla konuşabildin mi?
Bu olay tam bir düzmece.
-Neden böyle söyledin?
-Buraya gelip kaç kere dizildin?
Her seferinde dört aptalla dizilirdim.
Polis evsizlere 10 dolar verip
onları buraya getirirdi.
Hiçbir zaman beş suçluyu dizdirmezler,
yapmazlar.
-Peki neden beni didik didik aradılar?
-Federaller olmalı.
Silah yüklü bir kamyon kaçırıldı.
Onlarda bizi seçtiler.
Suçu birilerine atmak istiyorlar.
-Bu gece biri kıçıma parmak attı.
-Ne çabuk Cuma geldi.
Gümrük cevap bulabilmek için
polisin üzerine yüklendi.
-Hey aşık çocuk Biraz ister misin?
Azıcık? Seni seviyorum.
-Peki şu kamyonu kim çaldı?
-Ne dedin sen?
-Bizim kamyonu kim çaldı?
-Bilmek istemiyorum.
Sana soran oldu mu iş adamı?
Kimin yaptığını bırakın.
Şu sakat kim öğrenmek istiyorum.
-Ondan zarar gelmez.
Sence öyle.
Bunu ben nereden bileceğim.
Ne dersin çamur adam hikayeni anlatsana.
-Verbal mi?
-Evet.
-Aslında Roger.
Çok konuştuğumu söylerler.
-Bende kafamızı şişirdiğini söyleyecektim.
-Seninle bir iki kere karşılaştık.
-Merkezde, sahtekarlıktan tutmuşlardı.
-Demek seni de sıraya dizmişlerdi.
-Ne oldu?
-Çıktım. 90 gün tecil edildi.
-O zaman sen yaptın.
Pekala beni dinleyin.
Hepimizi buraya topladılar. Öyle değil mi?
-Şimdi, Fenster'la küçük bir iş çevireceğiz.
-Sakin olup otursana sen.
O zaman biz de bu güzel
fırsattan yaralanabiliriz.
Sadece konuşuyorum.
Sanıyorum Bay Hockney...
...söyleyeceklerimi dinlemek istiyor.
Ayrıca Fenster'ında istediğini biliyorum.
Peki ya sen dostum?
Dinliyorum. Anlat.
Bu nedenle toplantı yapma
hakkımı şimdi kullanmak istiyorum.
Neden çeneni kapamıyorsun?
-Sen anlamadın.
-Hayır,...
...aslında sen anlamıyorsun.
-Hiçbir söylediğini duymak istemiyorum.
Senin işinle ilgilenmiyorum bile...
...Ve sizinle hiçbir şey yapmak istemiyorum.
Özür dilerim ama
hepinizin canı cehenneme.
Dean Keaton artık namuslu biri.
Dünya nereye gidiyor?
Boşverin.
işte herşey böyle başladı.
Beşimizi uydurma bir suçla toplamışlardı.
Ve yarı delillerle sarılmıştık.
Bakın burada fazla konuşamayacağım.
Polislerin farketmediği ama
benim artık bildiğim bir şey var.
Bu adamlar birbirlerinden kopmadılar,
ele vermediler, kimseye boyun eğmediler.
Hiç kimseye.
San Pedro, California, bugün.
-Kaç ölü var?
-Şimdilik on beşinci...
...ama hala denizden ceset çıkarıyoruz.
-Kurtulan var mı?
-Evet iki tane.
Biri eyalet hastanesinde
ama adam komada.
Bakın şef burayı koridon altına almak istiyor.
Sorunuz varsa telefon edersiniz.
Ben David Kujan.
Salıya kadar Los Angeles'ta olacağım.
Bana ulaşmak isterseniz
San Pedro polis merkezinden...
1 12 numaralı telefonun sahibi
Jeff Rabin'i arayın.
iyi günler dilerim.
Dün gece adamı buraya
getirmeden önce savcı hemen...
...onu mahkemeye çıkarmaya
hazırlanıyordu tamam mı?
Beş dakika sonra Kint'in avukatı geldi
...ve savcının odana çıkarken
yüzü sanki bir hortlak görmüş gibiydi, anladın mı?
ifadesini aldılar
ve onunla bir anlaşma yaptılar.
-Onu birşeyle suçladılar mı?
-Evet silahtan.
-ikinci derece ağır suçla.
-Bu da ne?
Dinle savcıdan ancak bu kadarını öğrenebildim.
Anlaşıldı mı?
-Afedersiniz efendim.
Bu iş politik bir olaya dönüştü artık.
Dün gece belediye başkanı buradaydı, müdürde.
Bu sabah valide aradı
tamam mı?
Adamı şeytan dahil bu şehirde
güçlü olan hemen herkes korumakta.
-Bana inanmalısın.
-Peki ne zaman serbest kalacak?
-Sanırım iki saat kadar sonra.
-Onu görmek istiyorum.
-Hayır David.
-Ama onu görmeliyim Jeffrey.
-Hayır, senin için bunu yapamam.
-Benim için yapmalısın.
-Uzun bir yoldan geldim.
-Dave lütfen.
-Onunla konuşmana izin versem de
seninle konuşmaz.
Sesinin kaydedilmesinden çok korkuyor.
Sorgu odalarının dinlendiğini
çok iyi biliyor.
işi bırak, bu soruşturma olmayacak.
Zaman öldürmek için sohbet ederiz.
-Sorgulama odasına kesinlikle gelmez.
-Başka bir yerde toplanalım.
Nerede?
Yoo, hayır... bu olmaz.
Bu uyuşturucu işiyse uyuşturucu nerede?...
...eğer bir saldırıysa bunu kim haber verdi?
Elinde bunları yanıtlayacak bir yığın
delice teorinin olduğuna eminim David.
-Ne düşündüğümü biliyorsun.
-Ah, bu delilik.
Ayrıca hiçbirşey de farketmez.
Adam tam olarak dokunulmaz biri.
Hikayesi de doğrulandı.
Ne öğrenmek istediğini de bilmiyorum.
Evet, bildiğini sanmıyorum.
Tam olarak değil,...
...ama anlatmadığı bir dolu şey var.
inan bana.
Jeffrey bak orada olması gereken
ama olmayan...
...91 milyon dolarlık uyuşturucu nedeniyle
neden yirmi yedi insanın...
rıhtımda öldüğünü öğrenmek istiyorum.
Ve en önemlisi Dean Keaton'ın
öldüğünden emin olmalıyım.
O öldü.
-Hadi iki saat, serbest kalıncaya kadar?
-Hepsi öldü.
Keaton anlattığın kadar güçlü biri de olsa
farketmez...
....o gemiden kimse sağ kurtulamazdı.
-Konuşabiliyor mu?
-Yaklaşık bir saat önce kendine geldi...
...anlayamadığım bir dilde konuştu ve sustu.
-Macarca mı konuştu?
-Bilmiyorum belki de Macarca'ydı
-Evet bir çoğu Macardı.
-Alın bunlardan birini takın.
-Yanık insanlar çok kolay mikrop kaparlar...
...ayrıca sigara içmemelisiniz.
Maskenizi takın.
Kesinlikle ona dokunmayın.
Ölecek mi?
Vücudunun yüzde altmışı yanmış...
bazı kaburgaları da kırık.
Hastane güvenliğini arayın.
Polis gelinceye kadar kapıda beklesin.
-Tehlikeli mi?
-Evet.
-Hadi hemen arayın.
-Joen benim Baer.
-Hemşire morfin.
Los Angeles'tayım.
Bak rıhtımdan getirdikleri adam Arkosh Kovash.
Evet. Hayır berbat durumda.
Ne, ne? Seni duyamıyorum.
Sen susar mısın lütfen telefondayım?
Evet, hayır onu koruyacak
biri gelinceye kadar olmaz.
Bana macarca bilen birini yolla.
Evet Tayvan'lı bir fahişe gibi konuşuyor.
-Keyser Soze
-Ne? -Keyser Soze.
-Lanet olsun. Joel evet,
Savunmadan Dan Madsor'ı ara...
...ve gümrükten Dave Kujan'u bul.
-Gitmeden önce sana birkaç soru sorucak.
-Ne hakkında?
Genelde Dean Keaton hakkında.
Ama New York'taki sorgulamayla
başlamak istiyorum.
-Şimdi konumuza dönelim.
-Ama çok susadım.
Çocukken de çok su kaybederdim.
Bir keresinde çişim sümük gibi çıkmıştı.
Şaka yapmıyorum böyle yoğun ve yapışkan.
-O lanet kahveyi getiririm.
-Gitmişken bir tanede bana al.
-Bir kahve alabilir miyim?
-Biraz sonra.
Bu adam çok gergin.
Gerginlik adamı öldürür.
Bir zamanlar Skokie llinois'de
bir quartet'de çalışıyordum.
Arkadaşlardan birinin adı
Kip Diskin'di. Şişman biriydi.
Yani bir balina gibiydi.
Sabahları o kadar gergin olurdu ki...
-Verbal yardım etmek istediğimizi biliyorsun.
-Elbette. Buna minnettarım...
...ve bende size yardım etmek istiyorum.
Polisleri severim.
Bende federal ajan olmak isterdim
ama benim çevremde...
Verbal bize herşeyi anlatmıyorsun,
birşey bildiğini biliyorum.
-Savcıya bildiğim herşeyi anlattım.
-Verbal, Keaton'ı sevdiğini biliyorum.
-Onun iyi biri olduğunu sanıyorsun.
-O iyi biriydi.
-O kokuşmuş bir polisti.
-Evet 15 yıl önce ama iyi bir hırsızdı.
-Kanuni bir iş yapmasına izin vermediniz.
-Dean Keaton boktan bir herifti.
-Beni sinirlendirmeye mi çalışıyorsunuz
Ajan Kujan?
-Sadece hikayeni dinlemek istiyorum.
-Hepsi orada.
-Sigara içebilir miyim?
-Verdiğin ifadeye göre...
-Ve bir de ateş lütfen?
-Verdiğin ifadeye göre sen önemsiz bir suçlusun.
-Kendi çapında.
Verdiğin ifadeye göre önemsiz bir suçlusun.
-Bunları delil olarak kulanamazsınız.
-Biliyorum.
Çok iyi bir anlaşma yapmışsın
tam bir dokunulmazlık.
Evet silahlar yüzünden suçlanıyorum.
Sadece zorlu bir altı ay geçirecegim o kadar.
Uyuşturucu satıcısı
Rubby Deemer'i tanıyor musun?
-Jean Paul adında birini tanıyor musunuz?
-Rubby hapiste biliyor musun?
-Avukatı iyi değilmiş.
-Rubby'yi tanırım.
Herkes ona saygı duyar.
Çok iyi dostumdur, beni çok sever.
ifadenin gizli olduğunu biliyorum.
Heryerle bağlantısı var.
-Basit işler çeviriyorsun.
-Bunların hepsi gizlidir.
içeride adına iş yapan bir sürü adamı da var.
Onun adını savcıya söylediğini duysa
sence sana ne yapar?
-Orada Rubby ile ilgili bir şey yok.
-Bunu ona söyleyeceğimden emin ol.
Bu işte ilk neyi öğrendim biliyor musun?
Katili teşhis etmeyi.
Diyelim ki...
bir cinayet nedeniyle üç adamı tutukladın.
Geceyi geçirmeleri için nezarete atarsın...
o gece kim uyuduysa katil odur.
-Senden daha zekiyim.
Ve bilmek istediğim şeyi de senden öğreneceğim.
Ben ispiyoncu değilim.
Sağol
Guatemala'da bezelye toplarken
kendimize taze kahve yapardık.
Hemen ağaçtan alıp yapardık.
Çok güzeldi.
-Bu çiş gibi ama polisler bunu sevebilir.
-Evet başlayabilir miyiz?
Evet soruşturmadan sonra ne oldu?
...Danışmadaki adam
seni serbest bırakamayacağından söz ediyordu.
inanabiliyor musun?
Seni suçlamadılar bile.
New York Polisi.
Aslında yüzünün fotoğrafını çekmek istiyorum.
-Yarın sabah onu savcının ofisine götürürüm.
-Unut bunu.
Bu konu hakkında konuşmak
istemiyorum Eddie tamam mı?
-Fortier ve Renault ne diyorlar?
-Yatırım yapmadan düşünmek istediklerini
söylediler.
-Lanet olsun.
-Zaman istediler. Bu normal.
Niçin zaman istediler?
Sen benim izlerimi ne kadar kapatırsan kapat
yine de kim olduğumu öğrenecekler.
Biraz daha gayret et.
Buraya kadar geldik.
Büyük Jüriye gidelim.
Vazgeçmeyeceklerini biliyorum.
Bak bu hiçbir zaman bitmeyecek. Nokta.
Gelecek haftaya kadar şehirdeki her yatırımcı
bizden kaçmaya başlayacak.
Artık bitti. Ben bittim.
Bana olan güvenini yitirme Dean.
Hiç durmayacaklar.
Seni seviyorum.
Bu gece beni orada mahvettiler.
Seni seviyorum.
Duyuyor musun?
-Ne? Evet.
Benim evime gidelim.
Yarın bu konuyu düşünürüz.
-Gidelim.
-Gidelim.
Fensterr ve Mc Manus'ın
kurnaz bir teklifi vardı.
Hızlı, riski yüksek çok paralı bir iş.
Yapılabileceğini hepimiz biliyorduk.
Bana göre hata yapılırsa
öldürmemiz gerekiyordu.
Ama beş kişiyle hata olmazdı.
Beşinci adam Keaton'dı.
Keaton ikna edilebilirdi.
-New York'un en güvenilir taksi hizmeti.
-Saçma. Saçma.
-Artık böyle çalışmıyorlar.
-Mc Manus'ın 14. kısımda bir dostu var.
Sadece bir gün işe çıkıyorlarmış,
Perşembe.
Güney Amerika'dan
zümrüt kaçıran bir adamı alıyorlarmış.
-Mc Manus malı alacak birini ayarladı bile.
-Kim alacakmış?
-California'lı biri. Adı redfoot'muş.
-Adını hiç duymadım.
-Sende gelmelisin.
-Benim gelip gelmememden sana ne?
Onlar, onlar beni tanımıyorlar sen tanıyorsun.
Sen katılmazsan beni de almazlar.
Bu ev senin mi?
Bak seni eleştirmiyorum
...şu avukatla süren güzel bir ilişkin var ama...
Önemli değil. Tamam.
-Bunun iyi bir iş olduğunu sen söyledin.
-iyi misin?
Bir an kendimi kaybettim.
Ama peşimizi kesinlikle bırakmazlar biliyorsun.
istediğin kadar temiz iş yap
senin peşini asla bırakmazlar.
Onların yarasına parmak basacağız.
Bu arada da paçamızı kurtaracağız.
-iyi olduğuna emin misin?
-Düzelirim.
-Bak ben bazen kendimi...
-Boşver.
Bu gece kıçımdan kan gelir.
Peki, bunu nasıl yapacaklar?
Mc Manus öldürmeyi önerdi...
ama ben hayır dedim.
-Ya Fenster ve Hockney?
-Bu işe çok kızmışlar her şeyi yaparlar.
Benim planımla kimseyi öldürmeyiz.
Ama söylediğim gibi...
sensiz beni aralarına almazlar.
-3 milyon mu?
-Fazla da olabilir.
-Öldürmek yok.
-Söylediğim gibi olursa yok.k.
-Öldürmek yok.
-Söylediğim gibi olursa yok.k.
New York polisinin oluşturduğu kokuşmuş...
...bir grup şehire gelen kaçakçı
veya uyuşturucu satıcılarını...
...istedikleri yere kadar götürüp
iyi bir gelir elde ediyorlardı.
Mil başına iki üç yüz dolara
polis arabası ve polisleri tutabiliyordunuz.
Özel kartvizitleri bile vardı.
Bir süre sonra birileri soru
sormaya başlayınca bu hizmet bırakıldı.
O zamandan beri iç işleri onları
iş üzerinde yakalamak için fırsat...
...kolluyordu ve bu sırada devreye biz girdik.
-Yolculuk nasıldı?
-Bok gibi iyiydi.
-Beni Staten lsland'a bırakır mısın?
-Dalga mı geçiyorsun?
Cape Cod'a bile götürürüz.
Mc Manus bize işi getirdi.
Fenster bize araçları buldu.
Hockney silahları getirdi.
Bende kimseyi öldürmeden
nasıl yapacağımızı planladım.
Ama Keaton,
Keaton en son hamleyi yaptı.
Hepimiz adına New York Polisi'ne
unutamayacağı bir ders verdi.
-Ne oluyor bu da ne? Ne oluyor?
-Dikkat et.
Hey dikkat et dedim. Hey.
-Çekil sersem. Aman Tanrım.
-Kıpırdamayın alçak herifler.
-Ne oluyor?
-Elinde ne var senin ha? At onu.
-Sakın kımıldama.
-Bizden ne istiyorsunuz?
-Sakın kımıldamayın.
Salak orospu çocuğu...
Lanet olası o şeyi bırak.
-Saçını mermiyle yıkamamı ister misin?
iyi günler küçük domuzlarım,...
şimdi bana nesneyi verin.
-Malı ver.
-Hayır.
-Hadi ver şu malı.
-O lanet olası malı ver hadi.
-Hayır...
-Hadi.
-Malı ver diyorum sana.
-Ona parayı ver hemen.
-Şimdi de parayı ver.
-Para yok. -- Parayı ver.
-O parayı ver hemen.
-Söyledim size para yok.
-Ona parayı ver.
-Bana kahrolası parayı ver.
-Hadi. Hadi ona parayı ver.
-Hadi, hadi acele et.
Sizi lanet olasılar.
Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?
-Lanet olsun. Artık biliyoruz serseri.
-Bir dakika. Ne oluyor? Bu da ne?
Lanet olsun ne oluyor?
Hadi! Hadi!
Keaton ad vermeden
kısa bir telefon görüşmesi yaptı.
Olay yerine polislerden önce basın geldi.
Straus ve Rease hakkında üç gün sonra
dava açıldı.
Bir iki hafta sonra elli polis daha onlara katıldı.
Şef dahil herkes en nazik yerlerinden
çok kötü yaralanmışlardı.
Muhteşem birşeydi.
iki elli borçluyum.
-Doktor Keaton...
-Düşündüğümden daha fazla varmiş.
-Adam almaya ne zaman gelecek?
redfoot buraya hiç gelmez
her zaman ben giderim.
-Evet Verbal.
California'ya. Fenster'la ben.
Dur dur biraz, biraz beni dinle.
Sen ve Fenster mı?
Hayır hayır bu olmaz.
Benimle kafamı buluyorsun?
-Galiba herkes gelecektir.
-Beraber gideriz.
-Senin derdin ne ahbab?
-Siz Fenster'la California'da bok gibi parayla...
...balayı geçirirken biz bilmem neremizi
tutup burada sizi bekleyemeyiz.
Hey iş artık bitti. Sakin olun.
Los Angeles saklanmak için iyi bir yerdir.
Dans edelim mi?
Hanımlar?
Ben şerefe kaldırmak istiyorum.
-Şimdi oldu.
-Bay Verbal'a, planı yapan kişiye.
Uçağı kaçıracağız.
Bunu yapma ona bir haber yolla.
Dediğim gibi yapacağız.
Uçağı kaçıracağız. Seni anlayacaktır.
Çok dokunaklı. Gerçekten.
Gözlerim doldu.
Jeff dışarıda bekler misin?
Sorgulamadan sonra neler olduğunu
sordunuz bende anlatıyorum.
Yapma Verbal.
Kiminle konuştuğunu sanıyorsun?
Onun bir kadın için emekli
olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
-Saçma. Keaton onu kullanıyordu.
-Onu sevdi.
Tabii. Ayrıca taksiye saldırıda
onun fikri değildi değil mi?
-Fenster ve Mc Manus'ın fikriydi.
-Yapma.
Keaton dört yıl polislik yaptı.
Taksi hizmetini ondan daha iyi kim bilebilirdi ki?
Bu işi Keaton'ın planladığı her yerinden belli.
-Ama kadın onu değiştirmişti.
-Sana birşey anlatayım.
Dean Keaton'ı tanırım.
Ben son üç yıldır onun peşindeyim.
Benim tanıdığım adam soğuk kanlı bir serseridir.
Polislik görevinden atılmadan önce...
üç kez cinayet suçuyla yargılandı.
Şimdi bana altın kalpli bir fahişe hikayesi anlatma.
-Onu yanlış tanımışsınız.
-Öyle mi?
Dean Keaton polis olarak görev yaparken...
tam yedi kez itham altında kaldı.
Tüm davalarda görgü tanıkları...
ya büyük jüri önünde ifadelerini değiştirdiler...
ya da ifade vermeden öldüler.
Sonunda onu sahtekarlıktan
yakaladıklarında beş yıl Sink Sink'te yattı.
Orada da üç mahkumu öldürdü.
Elbette ben bunu kanıtlayamam
ama en güzel kısmını da kanıtlayamam.
Dean Keaton ölmüştü.
Bunu biliyor muydun?
iki yıl önce aleyhine tanıklık
yapacak birini öldürme suçundan hakkında
henüz araştırma...
...yapılırken çıkan bir yangında öldü.
Patlamadan hemen önce onun sahibi olduğu
depoya girdiğini gören ikide tanık var.
içeriye gaz kaçağına bakmak
için girdiğini söylediler.
Depo patladı ve...
Dean Keaton'da onunla beraber havaya uçtu.
Patlamadan üç ay sonra
o iki görgü tanığı birden öldüler.
Biri kendini arabasında öldürdü,
diğeriyse asansör boşluğuna düştü.
-Ajan Baer...
-Hadi artık işimize bakalım.
-Ben diyorum ki...
-Ajan Baer, biz böyle konuşmadık.
Burada olması gerekenden çok fazla insan var.
Bakın doktor. Bakın...
Adam son nefesini vermeden...
buradan gideceğimize söz verdim.
-Benim öğleyin toplantım var.
-Ajan Baer... beş dakika.
Tamam peki peki.
Lütfen herkes sakin olsun tamam mı?
Senden bu adama rıhtımdaki
çatışmayı sormanı istiyorum.
-Uyuşturucu aldıklarını söylemiş.
-Tamam bunu biliyoruz.
Ne aldıklarını bilmiyormuş,
ama uyuşturucu değilmiş.
-ınsan.
-Ne?
-Garanti istiyor.
-Neler söylüyor?
Ne garantisi bu?
Tehlikede olduğunu söylüyor.
Şeytanı görmüş.
-Onun gözlerine bakmış.
-Ben buradan gidiyorum.
-Hayır biraz dur.
Bana anlatıklarını anlatmasını söyle.
Şeytanı, bu şeytan kim?
Keyser Soze.
-Keyser Soze mi?
-O da rıhtımdaymış
-Bir çoğunu öldürmüş.
-Keyser Soze'yi görmüş mü?
-Onun yüzünü görmüş.
-Pekala, pekala dur.
Onun neye benzediğini bu hanıma anlatsın.
-Tarif etsin.
-Pekala.
Altı hafta önce biri adını vermeden
bana telefon etti ve...
...Keaton'ın avukatıyla
Mondina'da yemek yediğini söyledi.
Ve oradaydı da.
Bu şahibeli ölümden hiç bir zaman
karlı çıkmadı ve onun işlediğini...
...sandığımız cinayeti başkasının işlediğini
kanıtladığımız için onu serbest bıraktı.
Cinayet olayı ortaya çıkmadan
çok önce o ölmüştü.
-Ve sonra yemek yedi.
-Ben bunu bilmiyordum.
Bildiğini sanmıyordum.
Ama Keaton'ın öldüğünü gördüğünü söylüyorsun.
Bence onu koruyorsun ve
o hala dışarıda biryerlerde.
Rıhtımdaki karmaşanın tek sorumlusunun
o olduğunu düşünüyorum.
Bence sen aptal olduğun için o seni kullandı...
ve onun dostun olduğunu sanıyorsun.
Bana öldü diyorsan öyle olsun.
Ama New York'a dönmeden
gerçekten öldüğüne emin olmalıyım.
Herşeyin arkasındaki o değildi.
Bir avukat vardı.
Ne avukatı? Hangi avukat Verbal?
Aslında ben Skokie llinois'de quartette
çalışırken çok ilginç şeyler...
Savcıya yalan söylediğini
bilmediğimi mi sanıyorsun?
itirafında neleri anlatmadın ha?
10 dakika içinde Rubby Deemir'la
telefonda görüşebilirim.
Savcı bana dokunulmazlık sağladı.
Ben sağlamadım.
Ben sana dokunulmazlık sağlamadım.
Seni bok torbası.
Hapise koyduğum her suçlu
her polis bana borçludur.
Bu dünya üzerinde yürüyebilen her boktan şey
Verbal Kint'in adını öğrenecek.
Şimdi ya bana herşeyi anlatırsın ya da...
sana verdikleri dokunulmazlığın üzerinde...
yazılı olduğu şu kağıt parçası
kadar bile değeri olmaz.
Bir avukat vardı.
Kobayashi.
-Keaton'ı öldüren o muydu?
-Hayır.
Ama Keaton'ın öldüğüne eminim.
-Beni inandır.
Bana tüm detayları anlat.
Los Angeles'a gittik ve...
Mc Manus'ın alıcısı redfoot'la buluştuk.
Çok iyi bir ünü vardı. iyi birine benziyordu.
Ama daha dikkatli olmalıydık.
-Nasılsın?
-iyi. Ya sen?
-Fena değil.
Şikayetçi değilim. işler nasıl Fenster?
Açmamı ister misin Ray?
Redfoot, Dean Keaton.
Todd Hockney ve Verbal Kint.
Sen Keaton olmalısın.
Verbal, bu işi planlayan değil mi?
Başka bir işle ilgilenir misiniz?
-Her zaman ek işlerle ilgileniriz.
-Biz tatildeyiz.
Peki ne yapalım?
Elimde bir sürü iş var.
...ama yapacak adamım yok.
Yani sizin gibileri yok.
-iş ne?
-Saul adında Teksas'lı bir kuyumcu var.
Şehirde bir otelde kendine oda tutmuş.
Müşteriler için taşlarına değer biçiyor.
Bazen alıyor bazen almıyor.
Neyse söylentilere göre
yanında çok para taşıyormuş.
Bende malı alıp size
parayı vermeyi düşündüm. Çok basit.
Nasıl korunuyor?
Bir iki body guardı var.
Yapamayacağınız bir şey değil.
-Araştırmam için zaman veriyor musun?
-Bende senden tam bunu beklerdim.
-Tamam, biz seni ararız.
-Görüştüğümüze sevindim.
-Tamam.
-iyi eğlenin. Güzelce dinlenin.
Hey, New York'tan bir arkadaşım senin...
Spook Hollis'i tanıdığını söylemişti bana.
Duyduğum kadarıyla sen
dostum Spook'la iş yapmışsın.
iyi biriydi değil mi?
Ona uyuşturucu sağlardım.
-Biri onu benzetmiş.
-Evet. Ben benzettim.
Başkasından duyacağına benden...
duyman daha iyi olur diye düşünmüştüm.
Evet teşekkür ederim.
Merakımdan soruyorum
iş için miydi, kişisel miydi?
-ikiside.
-Söylediğim gibi.
ilgileniyorsanız beni arayın.
Sorun mu var?
Bir iş. Anlaşmamız böyle.
Bir iş.
Bir iş mi? Bu iş çok iyi Keaton.
Keaton sonuna kadar dayandı...
ama bir adam özünü asla değistiremez.
Etrafındakileri başka biri olduğuna ikna edebilir...
ama kendini asla.
Mc Manus sadece bir gün kafasını ütüledi...
ve ertesi gün işi kabul ettik.
Aslında arabam hurda oldu
ve diğer arabanın arka koltuğuna baktığımda,...
....orada çırılçıplak bir kadın gördüm.
O kadar çok güldüm ki nefes alamadım.
-Arabaya gir Saul.
-Dur!
-Ellerinizi hemen havaya kaldırın.
-Evet oldu.
Buralarda bir ikincisinin olması lazım.
Bana çantayı ver
O lanet çantayı bana ver.
Sana son kez söylüyorum
o lanet olası çantayı ver bana.
-Hadi.
-Hey hey kıpırdamayın.
Bak sadece çantayı istiyorum.
O lanet olası çantayı ver bana.
-Hemen gidelim hadi, hadi!
-Şanssızlık. Lanet olsun.
Hadi dedim. Hadi hadi.
Şu işe bak. Tam olarak boka battık.
Lanet olsun.
-Baylar hadi.
-Ne yapıyorsun sen?
Sence ne yapıyor gibiyim?
Onu öldüreceğim.
Bak önce senin söylediğini yaptık,
şimdi benimkileri yapacağız.
-Onu öldürecek misin?
-Onunla anlaşacağım.
-Onunla anlaşamazsan ben anlaşırım.
-Kes sesini.
Bununla ne yapacağım?
Bilmem. Sakata yedir.
Acısını dindirir.
Ne olduğunu bilmiyorum.
-Ne demek bilmiyorum?
-Kapa çeneni.
Bilmiyorum.
Bir avukat bu işi size vermemi istedi.
-Peki kim?
-Bilmiyorum bir ingiliz.
Başka biri için çalışıyormuş tamam mı?
-O söylemedi bende sormadım.
-Çok boktan bir herifsin.
-Defol git.
-Sen defol.
-Dinle beni.
Onunla görüşmek istiyoruz. Tamam mı?
-Çok komik.
Tamam. Onunla görüşürüz.
-Sizi ararım.
-Peki, bizi ara.
-Sorun yok.
-Bundan hoşlanmadım.
Hiç hoşlanmadım, bir dakika.
Bir şey daha var serseri.
Bir sürpriz daha olursa seni gebertirim.
Ne kadar sert birisin Mc Manus.
Bana bir iyilik yap ve
kıçımın dibinden defol.
-Hayır, hayır.
-Köpeklerine tasma takmalısın.
Aslında Saul'un göçmesi
büyük bir kayıp oldu.
Polis bunu kimin yaptığını araştıracaktır.
Er ya da geç bana gelip soracaklar.
iyi geceler bayanlar.
Defol git.
Peki şu avukat?
-Kobayashi?
-Redfoot aracılığıyla geldi.
-Evet.
-Peki bunu neden savcıya anlatmadın?
-Dave biri görüşmek istiyor.
-Jack?
-Heryerde seni arıyorum.
Rıhtımda kan gölünün ortasında yok olan
uyuşturucunun peşinde misin?
-Evet
-Peşini bırakabilirisin.
Orada uyuşturucu yok.
Dünkü çatışmadan sonra
San Pedro lağımından çıkarılan....
...yanmış bir adamı Los Angeles'ta
hastaneye kaldırdılar.
Bu sabah kendine geldi
konuşmaya başladı.
Kendisi Macar mafyasından, bir grup
Arjantinli'yle anlaşma yapmaya gelmişler.
Adam bunun kesinlikle uyuşturucu
işi olmadığını söyledi.
Ama orada doksan bir...
Evet biliyorum ama adamımız
kesinlikle yoktu diyor
Bu Macar bütün yükün ertesi gün
Türkiye'ye gönderileceğini söyledi.
Ürün için anlaşma yapacak
zamanları olmamış.
Nasıl taşıyacaklarını da konuşmamışlar.
-Para ne içinmiş?
-Adam bilmiyor.
Bir iki adam dışında anlaşmayı
kimse bilmiyormuş.
Bana New York'lu sakatı
buraya getirdiklerini söylediler.
-Keyser Soze'den bahsetti mi?
-Kimden?
-Siz sadece benimle kalın.
-Keyser Soze kim?
-Lanet olsun.
Bunun üzerinden bir buçuk saattir geçiyoruz.
Yapmamız gereken şey Redfoot'o bulup
buradan cehennem olup gitmek.
Dinle tek yapmamız
gereken şey düşünmek
Bizi izleyen New York'tan Los Angeles'a
kadar takip edebilecek güçlü birini
düşünün.
Yapma Keaton biz burada ne yapıyoruz?
Bekliyoruz. Otur, sakin ol.
Hayır.
Burası sıcak ve canım sıkıldı.
Bay Hockney bekleyin.
Bay Keaton, Bay Fenster sizi ve
bay Mc Manus'ı yüzünüzden tanıdım.
Sanırım siz de Bay Saul Berg'i vuran
Bay Kint olmalısınız.
Müvekkilim size minnettarlığını sunuyor.
Hiç beklenmedik bir çıkar sağladı.
Adım Kobayashi.
Müvekklim benden siz baylara
bir teklifte bulunmamı istedi.
-Ne istiyorsun?
-Müvekkilim sizlerden hizmet bekliyor baylar.
Bir iş, bir gün için.
Çok tehlikeli...
Hepinizin bu işi başarıp yaşamasını beklemiyor
ama yaşayanlar kendi aralarında...
...doksan bir milyon doları
istedikleri gibi pay edebilecekler.
Müvekkilin kim?
Keyser Soze için çalışıyorum.
Keyser Soze kim?
-Ortaklarınızın yüzündeki
ifadelerden anladığım kadarıyla...
...onlar size Bay Soze'nin
kim olduğunu söyleyebilir.
Direk olarak Bay Soze'den
bir teklif getirdim.
-Aslında bir emir.
-Emir mi? Emir de ne demek.
1981 'de Bay Keaton New York
Buffola'da bir kamyonun kaçırılması
olayına yardım ettiniz.
Kargo ham çelikti.
Bu çelik Bay Soze'ye aitti...
...ve bir nukleer reaktörde kullanılmak
üzere Pakistan'a gidiyordu.
Birleşmiş Milletler'e karşı
gelinerek elde edilen bir kardı.
Elbette bunu bilmiyordunuz Bay Keaton.
Çünkü o çeliğin nakliyesini yapan kişi
Bay Soze için çalıştığını bilmiyordu.
Bu yılın başında Bay Fenster
ve Bay Mc Manus,...
...New York havaalanından
çift pervaneli bir uçak kaçırdılar.
Uçakta altın ve platin donanımı vardı.
Bunlarda Pakistan'a gidiyordu.
iki ay önce Bay Hockney Queens'de
silah parçaları bulunan bir kamyon çaldı.
Bunlar New York yetkilileri tarafından
yok edilecek silah parçalarıydı.
Onlar devletten çalınıp
Belfast'a gönderileceklerdi.
Elbette yine Bay Soze için
çalıştığını kimse bilmiyordu.
Şimdi gelelim size Bay Kint.
Dokuz ay önce Bay Soze'nin
pekte akıllı olmayan bir kuryesi...
...çok zeki sakat bir dolandırıcının
kurbanı oldu.
Yanında altmış iki bin dolar taşıyordu.
Aslında sizleri bulmak bayağı zamanımızı aldı.
Size New York'taki sorgulamadan
sonra erişmeyi planlamıştık.
-Tuzağı siz kurdunuz.
-Evet, ben gelinceye kadar bırakılmayacaktınız.
Ama Bay Keaton'ın avukatı
Bayan Finneran sevgili müvekkilini...
...serbest bırakmak için
fazlasıyla etkili oldu.
Diğerlerini tutmakta
o saatten sonra faydasızdı.
-Peki ya Redfoot?
-O hiçbirşey bilmiyor.
Bay Soze adamlarıyla uzun süre çalışır
ama kimse onun için çalıştığını bilmez.
Kişi patronunun adını bilmiyorsa
ona ihanet de edemez.
-Niye bize söylüyorsun?
-Çünkü siz Bay Soze'nin malını çaldınız...
...Bay Fenster. Hepiniz...
Ona borçlu olduğunuzu düşünüyor.
Borcunuzu ödeyeceksiniz.
Tamam borcu unutalım.
Onun için çalıştığını nereden bileceğiz?
Sanırım bu konumuz dışında Bay Hockney.
Beşiniz de kuyumcu Saul Berg ve
bodyguardlarını öldürmekle sorumlusunuz.
Bay redfoot aleyhinize ifade verebilir
ve bunu vermesini de sağlayabilirim.
-Peki ne diyorsun?
-Evet teklif şu baylar.
Bay Soze,en çok uyuşturucularla ilgilenir.
Kendisi uzun bir süredir Arjantin'li
bir grupla rekabet halinde diyebilirim.
Bay Soze'yle rekabet etmenin de
bir sınırı vardır.
Bu Arjantin'liler üç gün sonra...
...doksan bir milyon dolarlık
kokaini satmak için uğraş veriyorlar.
Gücünü yitiren organizasyonlarını
...kuvvetlendirmek için iyi bir
alış veriş olacağı zaten aşikar.
Bay Soze bu anlaşmayı durdurmanızı istiyor.
isterseniz satışın bitmesini bekleyebilirsiniz.
El değiştiren para kesinlikle sizin.
Bay Soze gemiye çıkıp...
oradaki kokaini yok etmenizi istiyor.
Daha sonra Bay Soze'ye olan
yükümlülüğünüz kalkacak.
Şu an seni öldürmemem için
bana güzel bir neden söyle.
Bir hediye. Bay Soze'den.
iyi günler baylar.
Bütün hayatım burada.
On sekiz yaşımdan beri yaptığım herşey.
Herşeyi biliyorlar.Çalıştığım ya da
eğlendiğim kişilerin hepsi burada.
Her zaman kazanması gereken paranın
beş katını kazandığını söylerdi.
Bu adam hayal ürünü.
Kobayashi onu gösteriş için kullanıyor.
-Ah Bilemiyorum bu çok kötü.
-Hayır bu saçmalık.
Bu adam poliste olabilir.
Tuzakta olabilir.
Duyduğum kadarıyla
Soze bir kasapmış.
Eşsiz çılgın bir kasap.
-Keyser Soze diye bir yok.
Kim bu Keyser Soze?
Söylendiğine göre Türkmüş.
Babasının Alman olduğu söylenir.
Kimse onun gerçek olduğuna inanmaz.
Kimse onunla direk olarak çalışan,
onu tanıyan ya da gören birini bilmez.
Kobayashi'ye göre
herhangi biri Soze için çalışabilirdi.
Bilemezsin.Bu da onun gücüydü.
Şeytanın yaptığı en büyük kurnazlık
tüm dünyayı yaşamadığına inandırmakmış.
Bana anlatılan bir hikaye var.
Sanırım doğru...
Türkiye'deki günlerinden kalma.
Bir grup Macar
kendi mafyalarını kurmak istemişler.
Güçlü olmanın paraya silaha ya da
mala dayanmadığını anlamışlar.
Güçlü olmak diğerlerinin yapamadığını
yapma arzusuna sahip olmakmış.
Bir süre sonra yönetimi ele geçirmişler ve...
Soze'nin peşine düşmüşler.
O zaman küçük işler
uyuşturucu işi yapıyormuş.
Bir öğleden sonra evine gelmişler
onu arıyorlarmış.
Evde karısıyla çocuklarını bulmuşlar ve
Soze'yi beklemeye karar vermişler.
Eve geldiğinde karısını tecavüz edilmiş,
çocuklarını da bağırırken bulmuş.
Macarlar Soze'nin zorlu
biri olduğunu biliyorlarmış.
Onunla dalaşılmazmış.
iş için geldiklerini söylemişler.
işini ve toprağını
istediklerini söylemişler.
Soze, aile fertlerinin yüzlerine bakmış
ve adamlara gerçek arzunun
ne olduğunu göstermiş.
O günden sonra yaşamaktansa
tüm ailesini ölü görmeyi yeğlediğini söylemiş.
Son kalan Macar'ın gitmesine izin vermiş.
Karısı ve çocuklarının gömülmesini
beklemiş ve...sonra da tüm mafya
üyelerinin peşine düşmüş.
Çocuklarını öldürmüş,
karılarını öldürmüş, anne ve babalarını,
aile dostlarını öldürmüş.
Oturdukları evleri...
çalıştıkları dükkanları yakmış yıkmış.
Onlara borcu olan adamları da öldürmüş
ve sonra birden yokolmuş.
Gizlenmiş ve sonra onu kimse görmemiş.
Bir efsane olmuş.
Suçluların çocuklarını korkutmak için
anlattıkları bir hikaye olmuş.
Babanı ele verirsen
Keyser Soze seni yakalar.
-Kimse gerçekten yaşadığına inanmaz.
-Sen inanıyor musun Verbal?
Keaton şöyle derdi.
Tanrı'ya inanmıyorum ama ondan korkuyorum.
Bense Tanrı'ya inanıyorum
ama tek korktuğum şey Keyser Soze.
Peki sen inanıyor musun?
Seni savunmadan Den Matsor'la tanıştırabilirim.
Washington'da Soze için bir dosya tutuyor.
Aslında bu onun için bir hobi oldu.
Bir çoğu onu çocukken okuduğu
çizgi roman kahramanlarına benzetiyorlar.
-Adını duydun mu?
-Nerede sokakta mı?
Evet. Evet bir iki kere duydum.
Sokakta soylenir.
Bir adamın çalıştığı başka bir adam
bir zaman Keyser Soze'den para alırmış.
Bu gibi şeyler işte.
Eski bir hikaye.Göz korkutma.
Ya da bu adı duyunca
insanlar seni arkadan vurmazlar.
-Ama buradasın.
-Evet haklısın.
Hastanede vücudunun çoğu yanmış bir adam...
...Soze korkusundan
ayağa kalkıp kaçmaya çalışıyor.
Bu işin peşini bırakmayacağım.
Ben temizim.
Size herşeyi olduğu gibi anlattım.
Şimdi buradan çıkarsam nasıl korunacağım?
Savcıya anlattığımla
bunun arasında çok fark var.
Başım belada.
Benden istediğinizi elde ettiniz.
-iyi bir iş yaptınız.
-Bu nedenle mi bunları savcıya anlatmadın?
Bana söyler misiniz Ajan Kujan?
Loch Ness canavarı beni rıhtımdakileri
öldürmem için tuttu desem
...siz ne derdiniz?
Polise sığınabilirsin seni
kendimiz koruma altına alabiliriz.
Benim dokunulmazlığım var,
bana başka ne önerebilirsiniz ki?
Gerçekten Keyser Soze diye biri varsa
muhtemelen senin peşindedir.
-Senin aklın nerede Ajan Kujan?
-Sence baskı nereden geliyor.
Onun adına Keyser Soze
ya da başka bir şey de.
Şu anda nerede olduğumu biliyor.
isterse beni bırakman için üstlerine baskı yapar
ve 10 dakika sonra bana erişir.
Dokunulmazlık sadece sizin için geçerli,
serbest kaldıktan sonra büyük bir
sorunum var.
Neden onun kucağına atılıyorsun?
Seni koruyabiliriz.
Ya öyle mi?
Sağol Dave, şimdiye kadar çok iyi idare ettin.
Tehdit, baskı şimdide
kıçımı öper misin dersem beni afftet.
Bizi tuzağa düşüren ve bu pisliğin içine atan
kişiler şimdi de bizi serbest mi bırakıyor?
Boşversene.
Keyser Soze'yi yakalayabileceğini mi sanıyorsun?
O adamı yakalamaya bu kadar
yaklaşmışken onun size kendini
göstereceğini mi sanıyorsun?
Sadece beni ortadan kaldırmak için
bu riske girebilir...
...ve sonra da sanırım bir daha onu hiç
göremezsiniz.
-Sonra ne oldu?
-Ertesi sabah kalktığımızda Fenster gitmişti.
Soze için iş yapma fikrine dayanamamıştı.
Beraber kazandığımız paradan biraz almış...
-...bize de iyi şanslar dileyen bir not bırakmıştı.
-Peki sonra?
Mc Manus delirdi. Onu takip edip
kalbini çıkarmaktan filan söz ediyordu.
Bu gibi şeyler söyledi.
-O akşam biri telefon etti.
-Kim aradı?
Kobayasi.
Fenster'ı nerede bulacağımızı söyledi.
Tamam hadi buradan defolup gidelim.
-Onu gömmeliyiz.
-Neyle?
Ellerimizle.
Ah bu delilik.
Bu *** kuru Mc Manus.
Koktuğunda sörfçüler onu
bir mil uzaktan duyacaklardır.
-Kaz dedim sana.
-Peki ne yapacağız?
-Bu lanet adam hepimizi öldürecek mi?
-Seni bilemem sakat adam
ama ben koşabilirim.
O konuda bir sorunum yok.
Kobayashi'nin de bu konuda
hiçbir sorunu olmadığı ortada.
Eğer kaçarsan senin içinde
bir çukur kazarız anladın mı?
Gömeceğin adam benim dostum değil.
Kimseye borçlu değilim.
-Sen ne istersen yap.
-Onunla beş yıldır ortaktım.
Onunla senin düşünemeyeceğin
işlere girdik ve para kazandık.
Anladın mı beni?
Şimdi borcumu ödeyeceğim.
Borcumuzu ödemeyeceğiz.
Bu bir önlem istersen borcunu öde
ya da kaç beni ilgilendirmez.
Bunu Fenster için yapmıyorum.
Sizin içinde yapmıyorum.
Kendim için yapıyorum.
Bu işi bitireceğim.
Bu Kobayashi beni kesinlikle ezemeyecek.
Fenster'ın ölümünden sonra
kimse kaçmadı mı?
Ben çok istedim,
kaçabileceğimizi de sandım.
-Neden hiçbir şey söylemedin?
-inan bana denedim de.
Ama Keaton bunu kaldıramazdı.
Bu onun için çok fazlaydı.
Keaton mantıklı biriydi.
Eski bir polisti.
Polis için açıklamalar karışık olmaz.
Her zaman esrarengiz şeyler olmaz.
Herşeyin arkasındaki olay açıktır.
Bir ceset buluyorsan
ve bunu da kardeşinin yaptığını
sanıyorsan doğruluğunu araştırırsın.
Kimse Keaton'la tartışmadı.
Herkes Kobayashi'yi kıstırmanın yolunu aradı.
Yukarı geliyorlar.
Beni duydun mu yukarı geliyorlar.
Yukarı geliyorlarmış.
Kıpırdama.
Yirmiye bas, acele et.
Yürü.
-Cevabımız hayır.
-Bay Soze bunu duyduğuna...
Beni iyi dinle hergele.
Keyser diye biri yok.
Bir daha o sözü ağzına alırsan seni öldürüm.
Garip bir tehdit, Bay Keaton.
Ne de olsa buraya beni
öldürmeye geldiğinizi sanıyorum.
Bize istediğin zaman erişebileceğini biliyoruz.
Ama bizimde sana erişebileceğimizi
az önce anladın.
işi bitirmen için bu son şansın.
Bay So, müvekkilim kararını verdi.
Bunu da değiştirmez.
Bizde öyle. Fenster'ı hakladınız
ama hepimizi haklamadan önce
biz senin işini bitireceğiz.
Size inanıyorum Bay Mc Manus,
size gerçekten inanıyorum.
Uygun olmasaydınız sizler seçilmezdiniz.
Ama bu kararı ben veremem.
Tarafıma verilen emirleri
tam olarak yerine getiremezsem...
...başıma gelecekler yanında
bana yaptığınız tehditler çok komik kalır.
Seni ben öldüreceğim.
Sadece bunu bilmeni istedim.
Çok üzüldüm Bay Mc Manus.
Hepinizi temin ederim ki Bay Keaton,
Bay Soze gerçek biridir.
-Çok da kararlıdır.
-Göreceğiz.
Siz beni öldürmeden önce,
Bay Mc Manus,...
...Bayan Finneran'la iş görüşmemi
bitirmeme izin verirsiniz değil mi?
-Sen ne dedin?
-Edie Finneran.
Kendisi yukarıda, ofisimde.
Suçluların iadesini görüşüyoruz.
Ondan bizzat burada olmasını rica ettim.
Buraya dün geldi.
Sorun değil, beni öldürün
Bay Mc Manus.
-Yalan söylüyorsun.
-Acaba?
Bayan Finneran'ın
Los Angeles'ta bit koruması var.
Onu gözünün önünden ayırmıyor.
Güvende olmasına sevineceğinizi sanıyordum.
Gidip dinlenin.
Gemi sizin için Cuma'ya hazır olacak.
Sizi ya da arkadaşlarınızdan
herhangi birini daha önce görürsem
Bayan Finneran'ın ölmeden önce dayanılmaz
acıların kurbanı olacağını
önceden söyleyebilirim.
Ayrıca sizin babanızda Bay Hockney ve
sizin Arizona'daki amcanızda Bay Kint.
Bay Mc manus'ın yeğeni
David'i sadece hadım edebilirim.
Açıkça anlatabildim mi?
Aşağıdaki iki cesedi ortadan kaldıracaksınız.
Onları Bay Fenster'ın hesabına yazacağım.
izninizle baylar.
Bu lojistik bir kabus.
Nöbetler sık.
On belki yirmi adamlar.
Aşağıda kaç tane olduğunuda
henüz bilmiyoruz.
-Adamları atlatabilir miyiz?
-Hayır.
O kadar uyuşturuyla hazır bekleyeceklerdir.
Buda bizi ikinci güzel noktaya getiriyor.
Diyelim birimiz içeri girebildi ve
gemiyi havaya uçurdu, elimize birşey geçmez.
-Peki ya parayı beklersek?
-On adam daha katılır.
Bakın, bana göre bu iş yapılamaz.
Oraya giren biri kesinlikle canlı çıkamaz.
-Ben parayı bekleyeceğim.
-Bende öyle.
Adamın söylediklerini duymadınız mı?
Bu işi yapacaksam bir şey kazanmalıyım.
-Bende.
-Yapılamayacak hiçbir şey yoktur.
Bile bile ölüme gittiğimize inanamıyorum.
New York'ta bu gece yağmur yağacakmış.
-Hangi dilde konuşuyorlar?
-Bilmiyorum.
-Belki de Rusçadır.
-Yoksa Macarca mı?
-Paket şimdi geldi baylar.
Çocuklar hazır mısınız?
Durup seninle konuşmak zorunda
kalmasaydım hazırdım.
-Hazırım.
-Mc Manus on dakika içinde hazır olmalısın.
-Hazırım.
-Burada kalmanı istiyorum.
Ben sizi arkadan korurum.
Dinle buradan sağ kurtulamazsak
parayı alıp gitmeni istiyorum.
-Keaton yapamam.
-Edie'yi bul.
Ona olanları anlat.
Herşeyi anlat.
Gerekli adamları tanıyor.
Ne yapacağını bilir.
Kobayashi'yi kendi yönetemimle haklayamazsam
o kendi yöntemiyle haklayacaktır.
-Peki ya ben?
-Sadece söylediğimi yap. Lütfen.
-Ve ona deki, ona denediğimi söyle.
-Mc Manus yola çıktı.
-Hazırım.
Bir iki üç dört beş altı yedi. Oswold adinin biriydi.
Merhaba.
Nasılsınız? Burada bir sorun mu var?
-Fernando.
-Hiç birşey.
Şimdi.
Hadi dostum hadi çabuk, basıldık!
Ali Baba'nın bir çiftliği var, var, var, var.
Çiftliğinde öldürür adamlar.
Bambiribom bom bom.
Elvis binayı terketti.
Evet. Merhaba.
-Neden kaçmadın?
-Donup kalmıştım.
Fenster'ı ve onu gömerken
nasıl baktığını düşündüm.
Sonra Keaton'ı düşündüm,
buna dayanamayacağını hissettim.
Hey!
Bu sabah kumsalda bir ceset bulunmuş.
Gemi yanarken suya atılmış.
Başından iki kez vurulmuş.
-Bürodan iki kişi kimliğini tespit etti.
-Başka?
Adamın adı Arthuro Marquiz.
Arjantin'de bir uyuşturucu satıcısıymış.
Geçen yıl New York'ta
trafik cezası nedeniyle tutuklanmış.
California'ya kaçmış.
Onu Rong beach'te yakalamışlar.
Tam iade edilecekken yine kaçnış.
Bak dinle,...
Edie Finneran gelişmelere
yardımcı olmak için getirilmiş.
-Kobayashi?
-Evet.
New York bana ifadesini faksladı.
ispiyoncuymuş.
Evet hem de en büyüğünden.
Arthuro hapise girmekten
nedense çok korkuyormuş.
O kadar ki en azından
elli kişiyi ispiyonlamış.
-En son kimin adını verdiğini bil bakalım?
-Keyser Soze.
Dahası da var.
-Bu o!
-Kes sesini!
Sana söylüyorum bu Keyser Soze.
-Hockney nerede?
-Bilmiyorum.
-Uyuşturucu yok.
-Ne?
Söylediğimi duydun salak herif.
Uyuşturucu yok.
Birşey söylemedim.
Yemin ederim,
hiçbirşey söylemedim.
-Sakın benimle kafa bulma.
-Bu gemide lanet olası uyuşturucu yok.
-Mc Manus burada neler dönüyor?
-Garip şeyler.
ifadende de bunları söylemişsin.
"Şapkalı ve yağmurluklu bir adamı gördüm."
-Bir dakika.
-Bir dakikam kalmadı.
Bana Keyser Soze'yi gördüğünü mü söylüyorsun?
-Savcıya kim olduğunu bilmediğini
söylemişsin.
-Gemide uyusturucu olduğunu biliyorum.
-Saçmalamayı bırak Verbal.
-Saçmalamıyorum.
-Neyi bilmek istediğimi biliyorsun.
-Benim üstüme gelme.
-Ne istediğimi biliyorsun.
-Hey benim dokunulmazlığım var.
Bana hiç birşey yapamazsın.
Benim neyin peşinde olduğunu
öğrenmek istediğimi biliyorsun, Verbal.
Evet biliyorsun.
-Neden söz ettiğini bilmiyorum.
-Gerçekten.
Sana söyledim.
Bana birinin Keaton'ı
öldürdüğünü gördüğünü söyle.
Sana söyledim.
Neden söz ettiğini bilmiyorum.
-Anlamıyorum.
-Söyledim.
Yalan söylüyorsun.
-Ben, ben seni...
Yalan söylüyorsun.
Bunca zamandır herşeyi biliyordun.
-Ne söylediğini anlamıyorum.,
-Biliyorsun.
Keaton'a ateş edildiğini gördüm.
Sana yemin ederim.
Neden yardım etmedin?
Silahın vardı.
-Neden yardım etmedin, dosttundu?
-Çünkü korkmuştum.
-Tamam mı? Korktum.
-Neden korktun? Söyle neden korktun?
-Keyser Soze olduğunu anlamıştım.
-Ama Keaton'ı...
O Keyser Soze'ydi, Ajan Kujan.
Şeytanın ta kendiydi.
Şeytanı nasıl arkadan vurabilirsin?
Ya isabet etmezse?
-Pekala, rıhtıma geri dönelim.
-Arthuro Marquiz adını hiç duydun mu?
-Ne?
Savunma departmanının
konuşkan papağanıymış.
Federallere tek ve yegane
Keyser Soze'yi tam ve eksiksiz
olarak tanımlayacağına söz vermiş.
işte bu raporda öyle yazıyor.
Uyuşturucu trafiği ve cinayetler dahil
işi hakkında da yeterli bilgiye sahipmiş.
-Ben adını hiç duymadım.
-Adamları onu Macar mafyasına satıyormuş.
Sanırım bunlar Soze'nin Türkiye'de kökünü
kuruttuğu Macarlar olmalı.
Uyuşturucu parası orada yoktu.
Macarlar Keyser Soze'yi mahkum edecek
bu adamı satın alacaklardı.
-Sana adını duymadığımı söyledim.
-Ama Keaton duydu.
Eddie Finneran Marquiz'in
hukuki danışmanıydı.
Kim olduğunu ve neler bildiğini biliyordu.
-Anlamıyorum.
-O gemide uyuşturucu yoktu.
-Bir aldatmacaydı.
Bu dünyada Keyser Soze'yi
teşhis edecek tek kişiyi yok etmek için
hazırlanmış bir komploydu.
Soze bu iş için hırsızları tuttu.
Ölüme gönderebileceği kişileri seçti.
Soze bizi birini öldürmek
için mi göderdi diyorsun?
Keaton yaptı diyorum.
Verbal, seni bir maksatla arkada bıraktı.
Sana söylediğimi yap.
Soze'nin sizi her yerde
bulabileceğini biliyordunuz.
Peki size kaçmanız için
parayı neden verdi?
-Sizi gemide haklayabilirdi.
-Yaşamamı istedi.
Polislikten atılmış ve işi sahtekarlık olan
bir adam,değersiz bir sakatı kurtarmak
için kalbini mi dinledi diyorsun?
-Haha inanmadım. Neden?
-Eddie.
Yapma, değiştiği hikayesine
kesinlikle inanmam.
inansam bile onu korumak için
seni gönderdiğine pek inanmam.
Peki neden?
Hadi söyle neden?
-Çünkü o benim dostumdu.
-Hayır Verbal, o senin dostun değildi.
-Keaton'ın dostu yoktu.
-Burada ne yapıyorsun?
Böyle istediği için seni kurtardı.
O böyle istedi.
-Keaton, Keyser Soze'ydi.
-Hayır.
Mc Manus ve Hockney gibi adamların
ne istediğini ne tür bir adam bilebilir?
New York polis kuvvetlerinde çalışmış
ve yıllarca bağlantısı olmuş.
Polise saldırmayı planlayan biri.
Edie Finneran'ı öldürebilecek biri.
Dün Pensylvania'da bir otelde ölü bulunmuş.
Başından iki kurşun yemiş.
Şimdi Keaton hakkında
ne düşünüyorsun Verbal?
-Edie'yi mi öldürmüş?
-O adamı haklayabilmek için hepinizi kullandı.
Bu işi tek başına yapamazdı.
Adamın öldüğünden emin olması için
tetiği kendinin çekmesi gerekiyordu
-Onu teşhis edebilecek olan tek adamı.
-Bu çok saçma.
Öldüğünü gördüğünü söyledin.
Öyle mi?
Polis sirenini duyduğunda önce saklandın.
Patlamdan önce silah sesini duyduğunu söyledin.
Onun öldüğünü görmedin.
Onu tanırdım.
Kesinlikle böyle...
Seni programladı.
Seni istediği şeyleri söylemen için programladı.
Ona yaklaştığımızı biliyordu.
Bunu sende söyledin.
Sence bu politik baskı nereden geldi?
Sen neden korundun?
O Keaton'dı.
Dokunulmazlığın ödülündü.
Peki neden ben? Neden Fenster,
Mc Manus, Hockney değil de ben?
Ben aptalım.
Ben sakatım. Neden ben?
Çünkü sen sakatsın Verbal.
Çünkü sen aptalsın.
Onlardan daha zayıfsın.
Eğer öldüyse, söylediğin doğruysa,
artık sorun kalmadı.
New york'ta polis arabasına saldırı
onun fikriydi değil mi?
-Hadi bana doğruyu söyle.
-Keaton'ın fikriydi.
-Başından itibaren onu izledik.
-Evet.
Bilmiyordum. Öldüğünü gördüm.
Öyle olduğunu sanıyordum.
Aman Tanrım.
-Sen artık tehlikedesin.
-Sizce o henüz?
Keyser Soze mi?
Bilmiyorum Verbal.
Keyser Soze bir paravandı ya da
korkunç bir hikayeydi.
Keaton'ı tanırım ve dışarıda
biri sana tuzak hazırlıyordur.
-Burada kal, bırak seni koruyalım.
-Olmaz, ben ispiyoncu değilim
bugün çıkıyorum.
Yirmi dakika önce salıverildin.
Yüzbaşı Leo buradan hemen çıkmanı istiyor.
-Ama bize sığınabilirsin.
-Teşekkür ederim ama şansımı deneyeceğim.
Eğer biri seni öldürmek isterse
çıkar çıkmaz sana erişebilir.
Polise sığınmalısın yoksa
mahkemeye kadar yaşayamazsın.
Evet, bu olabilir.
Ama ben ispiyoncu değilim Ajan Kujan.
Kahrolası polisler.
Afadersiniz, faksınızı kullanabilir miyim?
Burayı imzalamalısınız Bay Kint.
Bir altın saat, bir çakmak o da altın,
bir paket sigara.
-Elimizde hala birşey yok Dave.
-Keaton hakkında öğrenmek istediğimi öğrendim.
-ışe yaramaz.
-Önemli değil.
Ona ne kadar yaklaştığımızı öğrenmeliydim.
Keyser Soze olsun olmasın, Keaton yaşıyorsa eğer
onu bir daha göremiyeceğiz.
-Onu bulurum.
-Zaman kaybı.
-Şayalar hiç bir zaman yok olmaz.
-Ne?
Boşver.
Dostum çok dağınıksın.
Evet, ama her şeyin bir sistemi var Dave.
işin içindeyken hiçbir anlam ifade etmez,
bir adım geri çekilip bir daha bakmalısın.
Dağınık bir yer görmek ister misin?
Garajımı görmelisin.
-Beni inandır. Bana tüm detayları anlat.
-Skokie llınois'de bir quartet'te çalışıyordum.
-Aklın nerede Ajan Kujan?
-Tek yapmamız gereken şey düşünmek.
-Geçmişi düşün.
-Sanırım bu konua çok hikaye duydunuz.
-Brigs Marley.
-Bu doğru değil.
-Sadecehikayeni dinlemek istiyorum.
-Hepsi bu kadar.
Ben herşeyi açıkça anlattım,
yemin ederim. California'lı biri. Adı Redfoot.
-Bay Soze'den bir hediye.
-Peki ya Redfoot?
-Bay Redoof hiçbir şey bilmiyor.
-Şişman biriydi. Yani balina gibiydi.
Ayrıca bir de avukat vardı. Kobayashi.
Bir daha göremezsin.
Guatemala'da bezelye toplarken
kendimize taze kahve yapardık.
-Onun iyi biri olduğunu söyle..
-iyi biri olduğunu söyle...
-Bana bütün detayları anlat.
-Çok garip birşey.
-Şeytanı arkasından nasıl vurabilirsin?
-Adamı şeytan dahil şehirde güçlü olan
herkes korumakta.
-Ne dersin sakat adam senin hikayen ne?
-Bir avukat vardı.
-Ne avukatı Verbal?
-Adım Bay Kobayashi.
-Kobayashi. Kobayashi.
-Bana bütün detayları anlat. Herşeyi anlat.
-Keyser Soze için çalışıyorum.
-Beni inandır. Beni inandır. Beni inandır.
-Ayakları üzerinde yürüyebilen her boktan şey
Verbal Kint adını öğrenecek.
-Sakatı gördün mü? Sakat adam ne tarafa gitti?
-Şuradan dışarıya çıktı.
Birşey bildiğini biliyorum.
Herşeyi anlatmadığını biliyorum.
-Senden zekiyim. Ve istediğimi alıcağım.
-Öyle olduğunu sanmıyorum.
-Bundan hoşlansanda hoşlanmasanda?
-Polis için açıklamalar karışık olmaz.
-Senden ne istediğimi biliyorsun, gerçeği.
-Her zaman bu böyledir.
Gerçeği.
Sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun ha?
-Herşeyi, arkasındaki olay açıktır.
-Güçlü biri.Bizi New York'tan buraya ...
-Keyser Soze
-Kim bu Keyser Soze?
O adama bu kadar yaklaşmışken onun size
kendini göstereceğini mi sanıyorsunuz?
-Keyser Soze
-Çünkü sen aptalsın Verbal, çünkü sen sakatsın.
-Biliyordum, bunu başından beri biliyordum.
-Bunu ben nereden bileceğim.
-Şu sakat kim öğrenmek istiyorum.
-Keyser Soze kim?
-Keaton'ın öldüğünü gördüm.
-Bacaklarımı hissetmiyorum Keyser.
Bu işte ilk neyi öğrendim biliyor musun?
Bir katili teşhis etmeyi.
-Bana New York'lu sakatı
sorguladığını söylediler.
-Evet. -Keyser Soze'den soz etti mi?
-Kim? -Ve sonra da sanırım
onu bir daha göremezsiniz.
Şe