Tip:
Highlight text to annotate it
X
TAM ÇEVİRİ
Merhabalar.
Evet, sizi de görmek güzel.
O elbisenin kuru
temizlemeye ihtiyacı var.
- Buyurun.
- Teşekkürler Monica.
Monica, Monica.
Kahretsin Hillary!
Hadi bakalım.
- Merhaba Bill.
- Selam bebek.
11 B nerede?
Bingo!
Nereye koydum demişti?
Biraz hareket zamanı.
Monica... ben Bill.
Sana yazdıracak
birkaç şeyim var Monica.
Senin için kocaman bir
sırrım var bebek.
Nasıl bu kadar çabuk kalktın?
Monica.
Göremiyorum!
Ne oldu... Monica?
Monica nerede?
- İçeri nasıl girdin?
- Bana anahtarın yerini söylemişti.
Göremiyorum.
- Oda arkadaşının üstüne de atla dedi mi?
Burada olmayacağını
söylemişti bana.
Tanrım, neydi o "Mace" mi?
"Eternity", Calvin Klein'den.
Bundan sonra yatağa girerken
çok dikkatli olacağım.
Senin çok zor bir uyum
süreci olacak, değil mi?
Her seferinde aynı.
Onun için bir çözümüm
var. Ciddiyim.
Kahve kupasının etrafına geçiriyorsun
ve elini yakmıyorsun.
Kahve tasması diyorum ona.
Süper bir fikir.
Seninle ilgili her şeyi
biliyorum, her şeyi.
- Öyle mi?
- Evet, son sınıfsın
1. sınıfları avlıyorsun. Bu katın
yarısıyla yattın.
- Katın yarısı kadın da ondan.
- Neyse.
Bono'nun imzalı albümü ise
tamamen saçmalık bence.
Hayır, doğru.
İmzaladı albümümü.
Üst katta odamda,
kahve tasmamla
birlikte,
görmek istersen.
- Bana asılıyor musun?
- Hayır. Bakışını izliyordum.
- Bakışım...
- Evet. Bulldog bakışın.
- Bana köpek mi diyorsun?
- Hayır, bu bir teorim.
- Kazanova'nın teorisi varmış.
- Evet.
Bir kız erkekten hoşlandığında bir
bakışı olur. Poker suratı gibi.
Köpeğin önüne yemeğini koymadan
önceki bakışın aynısı.
- Saldırgan ve delisin.
- Hayır, dürüstüm.
Dürüstlük en iyi erdemdir.
Peki, benim dürüst
olmamı ister misin?
- Peki.
- Güzel sanatlarda okuyorum.
- Peki. - İnsan yüzünün altın
çağı zamanını inceliyorum.
Senin burnun da
bir kapıya sıkışmış gibi.
Ayrıca üst dudağının
inceliğiyle
daha da kötü gözüküyor.
Ve gözlerin de
birbirinden fazla ayrılar ama
o burun için normal.
Ayrıca senin için üzülüyorum
çünkü oda arkadaşımla
anlamsız ve sadece
seks için buluştuğundan dolayı.
Ben asla senin gibi birisiyle...
sevişmezdim.
Bu inanılmazdı.
- Neymiş o?
- Dürüstlük.
Seks sonrası gibiydi...
sadece suçu olmayan.
- Aslında çok iyi hissettim.
- Kimse benimle
bu kadar dürüst konuşmamıştı.
- Böyle konuşana arkadaş deniyor.
Bu arada adım Tom.
- Hannah. - Hannah? Palindrom
(tersten okunuşu da aynı) bu.
İyi geceler.
İyi geceler.
- Ellerin terli.
- İstersen hemen kurulayalım.
Tom, sen misin?
Bono albümünü görebilir miyim?
Tamamen sana ait "arkadaş".
Monica, biraz uyu.
"10 Yıl Sonra"
Saat kaç?
Geciktim.
Bu akşam ne yapıyorsun?
"Yatağa dönme" olayı
bende yoktur.
- Dün gece öyle yapmıyor muydun?
- Hayır, o farklı bir şeydi.
Yatağa dönme iki gece üst üste görüşmek
demektir ve ben öyle bir şey yapmam.
- Aptal kuralını benim için bozamaz mısın?
- Hayır.
- Benim için.
- Üzgünüm, yapamam.
Bununla ilgili bir
kuralım yok.
Haftaya görüşürüz.
Teşekkürler.
- Pardon.
- Affedersiniz.
Büyük üçlüden alabilir miyim,
bir de kafeinsiz
üçlü büyükten ve
daha hafif olanından.
Az krema ve
fazla karamelli olsun.
Kremanın % 70'ini atın.
Teşekkürler.
Sizin için şu kahve
tasmasından takayım.
- Teşekkürler.
- Bunu icat eden adamın her
kahveden 10 sent kazandığını duydum.
- Şaka yapıyorsunuz.
Yapmıyorum.
Bence doğru.
Sanırım yanlışlıkla sizinkini
almışım, pardon.
- Önemli değil, teşekkürler.
- Her zaman.
Hoşça kalın.
Gloria.
Günaydın.
Günaydın Hannah.
Kahven tam istediğin gibi.
Zamanlaman harika. Testislerinde
çalışmayı yeni bitirmiştim.
Bu güzel...
Rezervasyon tamam.
- Hangi kuraldı bu?
- Yatağa dönme kuralı.
"Haftada birden fazla olmaz"
kuralı ile aynı değil mi?
Hayır, "haftada birden fazla olmaz"
beyinlerini karışmak için.
Teorik olarak pazar akşamı biriyle çıkıp
pazartesi ayrılmadan gönderebilirsin.
Aynen, anlamışsın.
İşte geldi.
Günaydın.
Haşlanmış çöreklerden,
vejetaryen menüsü ve
haşlanmış olanlardan alabilir miyim?
- Teşekkürler.
- Neden?
Kızarmış şeyleri ne kadar sevdiğimi
biliyorsun. Kolluyorsun beni.
Harika.
Peki ne dedi?
- İncindi ama bilirsin...
- Dürüsttün ama, değil mi?
Ne? Öyleydim.
Öyleyim... her zaman.
Öyle olduğunu biliyorum ama bunu bir
kalkan olarak kullanman şaşırtıcı.
Belki yalan söylemeliyim.
Daha çok Dennis Philips gibi olup
ne istiyorsam almalıyım.
- Dennis Philips gibi olma.
Çok iğrenç birisi.
- Sana bir kere asılmıştı ama.
Babamın cenazesinde.
Peki, en iyi özelliği
duyarlılık değil deriz biz de.
Her neyse...
- Ne oldu?
- Yok bir şey.
O "yok bir şey"i biliyorum ben,
var bir şey.
Her neyse...
- Her neyse ikimiz de
bir kadını yatağa atmak için
yalana ihtiyacın olmadığını biliyoruz.
Gloria.
Kaybettiğimi sanmıştım.
Alayım. Teşekkürler.
Bir kural daha var.
24 saat kuralı.
Onu 24 saat arayamam.
Çok çaresiz olduğum
gibi bir hava verir yoksa.
Dan bana bir mektup
daha gönderdi.
Kanada'ya taşınıp onunla tekrar
evlenmek ister misin diye mi sordu?
- Bir dilim elmalı tart?
- Hayır, onu geçen sefer yaptık.
Siz bir yıl önce falan ayrılmıştınız.
- 19 ay.
- Sayıyor musun yoksa?
- Hayır, nefret ederim bundan.
Mektuptaydı.
- Limonlu kremalı?
Bugün kremadan pek
hoşlanmıyorum.
- Portakallı çörek mi?
- Hadi ama Hannah, kaybediyorsun.
- Biliyorum, tamam.
- Düşün biraz daha.
Hadi ama, beni hayal kırıklığına
uğratıyorsun. - Buldum, tamam.
Tamam, kesin buldum.
Kremalı peynir ve çikolatalı.
Çok iyisin.
Buna ne diyorsun?
Bence bunu götürmeliyiz.
Tom, babanın başka bir
düğününe gitmeyeceğim.
Teşekkürler.
Hannah? Lütfen?
Beraber olduğun kızlardan
birisini götür.
Düğünler aile arasındadır.
Doğru. O kuralı
unutmuştum.
Eskiden etkili bir havası vardı.
- Var zaten.
- Bu timsah derisi mi?
- Evet, bebek timsah derisi.
Kendinizden utanmalısınız.
Şuna bak. Merhaba.
Seni seviyorum. Evet,
seviyorum.
Surata bak, seviyorum seni.
Seni seviyorum,
seviyorum.
Bu dediklerini bir ara bir
insana söylemelisin.
Ne?
İnsana mı?
Asla insan için
söylemem.
Çok tatlısın.
Seni seviyorum.
Hannah, lütfen.
Düğüne gel.
Gitmediğim zaman üzülüyor
çünkü o benim babam.
Onun için çok üzülüyorum ve
kimsenin onu sevmediğini biliyor.
Çok acınası bir durum, kalbimi
kırıyor ama ne diyeceğimi bilmiyorum.
Birisi hata yaptığında, söylemek
sana düşmüyorsa
şöyle dersin: "Mutlu
olduysan ben de mutluyum."
- Mutlu olduysan ben de mutluyum.
- Evet.
Peki, öyle yaparım.
Sana söz veriyorum, bu
son sefer gelmeni isteyişim.
Bir sonraki için başka
birisini bulacağım.
Hannah, lütfen.
Çok şirin.
- Son kez.
- Teşekkürler.
Şehirdeki daireyi ve ayda
30 bini alacak.
Tamam, anladım.
Hampton'daki ev senin, şehirdeki
ev onun ve ayda
30 bin alacak.
- 30 mu? Ama...
Hâlâ evlilik öncesi anlaşma
pazarlığında mısın?
Hayır... Parti yeni başlıyor.
Oğlum gelmiş.
On dakika içinde başlıyor.
Baba, lütfen. Nefes alamıyorum.
Harika Hannah'ı mı getirdin?
- Evet, öyle.
Hızlı hareket etmezsen ne
yapacağımı biliyor musun?
- Hayır.
- 6 numaram yapacağım onu.
Yedi...
Bu altı numara.
Tanrım, çok yakışıklısın.
Ben de bir zamanlar böyle yakışıklıydım.
Dennis, oğlumun yakışıklılığına bak.
Evet, çok güzel. Haftada beş
kereyi kabul etmiyorlar.
- Beş sözü verdi, beş istiyorum.
- Haftada neyin beş kere sözü bu?
- Dört kez?
- İki!
Hayır, hayır.
Daha bitirmedik.
- Haftada üç, yeni kıyafet aldığın aylarda.
- Bu rahatsız edici.
Dört ve haftalık olsun.
Dur... Şoför, bir tur at,
daha bitirmenin yakınında bile değiliz.
Hadi.
Hadi, söyle.
Söyleyeceğin şeyi söyle.
- Sen mutlu olduysan ben de mutluyum.
Hayır, hayır. "Onun için
fazla yaşlısın baba."
"Seni sevmiyor,
bu utanç verici."
"Beşinci boşanmanı
hazırlıyorsun."
- Altı.
- Altı.
- Sen mutlu olduysan ben de mutluyum.
- Saçmalık.
Daha fazla egzersiz yaparsan
dört kereyi kabul etti.
Daha fazla kilo
almana göz yumamazmış.
- Tamam, anlaş.
- Anlaştık.
Şu an olduğumdan dört
kilo fazla söylemiştim kilomu zaten.
Harika değil mi?
- Şunları imzalayın lütfen. - Ne imzalıyor?
Son boşanmasından kalan
evlilik öncesi anlaşma kağıtları.
Bu harika.
- Şerefe.
- Şerefe.
- Babana onu sevdiğini söyledin mi?
- Ona değer verdiğimi söyledim.
Babana bile söyleyemiyorsun.
Anlayamıyorum hiç.
- Erkeklere özgü bir şey.
Hayır, Tom'a özgü bir şey.
"Seni seviyorum sürtük" de mi öyle?
- Şaka mı bu?
Her zaman söylerim.
Herkese.
- Çok güzel görünüyor.
- Nedir bu?
Bundan sipariş etmeliydim.
Hep seninkinden sipariş etmeliyim.
Limonlu değil mi? Güzelmiş.
Ondan ısmarlayacağım.
- Hayır, ısmarlamayacaksın.
- Neden?
Çikolatalı ısmarlayacaksın ki
ben de ondan yiyebileyim.
İşte oğlum!
Kötü bir çocuksun ve
şaplağı geçireceğim sana.
Sana ne söylemek isterim
biliyor musun? Sen...
- Beni dinlemeni istiyorum Tom.
- Evet.
Para istersen
ya da tavsiye...
- Elbette.
Ya da kız arkadaş sorunların
olursa... bilemiyorum.
Beni gerçek annen olarak
düşünmeni istiyorum.
- Evet, ben de tam olarak...
- Şu güzelliğe bakar mısınız?
Merhaba tatlım.
İlk gördüğüm geceki gibi sarhoş.
Kötü etki yaratıyorsun.
- Ben mi?
- Artık çıkabileceğini biliyor, değil mi?
- Hayır, sanırım bilmiyor.
- Annelere.
- Annelere. Şerefe.
Dikkat et.
Ne güzel...
Tanrım...
Koru beni.
- Ne?
- Babamın sekreteri.
Evet, sakın bakma, hayır.
Bana kafayı takmış durumda.
"Tomunyaptigiherşey" sitesini
kuran kişi işte.
- Şu sapık olan mı?
- Evet.
Hadi, dans edelim.
- Hoş birine benziyor.
- Kes şunu.
- Ben ciddiyim.
- Devam et.
Beni sakla, hadi. Yukarı biraz
daha, yukarı.
Son bloğu, yüzümün iki sayfalık
incelemesinden oluşuyordu.
Burnumun biçimsiz ve dudaklarımın
ince olduğunu düşünmüyor gerçi.
- Kim söyledi onu?
- Sen, tanıştığımızda.
Yalan söylemiştim.
- Ne?
Seni seksi bulmuştum.
Sen de bana köpeğe
benzediğimi söylemiştin.
Seninle yatmaya çalışıyordum da ondan.
O zamandan beri niye
denemedin peki?
Şey... senin hayatımda
olmanı seviyorum.
- Lütfen...
- Merhaba Tom!
- Merhaba.
- Yeni bloğu gördün mü?
Hayır, görmedik.
- Bu kim?
- Bu mu? Kız arkadaşım.
Neden bana birisiyle
görüştüğünü söylemedin?
Çünkü seni tanımıyorum.
Gerçekten çok açık
bir ilişkimiz var...
- Gerçekten mi?
- Seninle onu konuşacaktım
prensesim.
- Prenses mi?
Senden başka birisiyle
olmak istemiyorum.
O tür bir bağlılığa
hazır mıyım bilmiyorum.
- Öyle mi?
- Kurallarımı biliyorsun.
Ben biraz duygusal olarak sakatım da.
- Evet.
Sanırım bundan sonra yeni
bir blog oluşturacağım.
- Çok korkutucuydu.
- Psikopat listesinde en başta.
Bu hiç iyi değil.
Çekil yolumdan!
Tamam, gitti.
Mükemmel, gidelim.
Güzel, hadi.
Ne oldu?
İskoçya'da atalarının
resimlerinin olduğu
bir şatodan bahsetmiştim
hatırlıyor musun?
- Hep onu düşünüyorum.
- Kes şunu.
Nihayet, kurulu o resimleri
kalıcı koleksiyona
ekletmek için ikna ettim.
Gerçekten mi?
Ama oraya bir inceleme gezisi
yapmamı istiyorlar.
- Ne zaman gidiyorsun?
- Birkaç gün sonra.
- Birkaç gün mü? Ne kadarlığına?
- Altı hafta.
Çok uzun zamanmış.
Önemli değil.
- Gerçekten mi?
Evet, senin için harika
bir fırsat.
Metropolitan Müzesi
gibi hissediyorum.
Çok heyecanlıyım.
Teşekkürler.
- Tebrikler.
Altı pazar demek bu.
- Gerçekten öyle.
- Sensiz ne yapacağım ben?
Anca hayal edebiliyorum.
- Evet.
- Ne yapıyorsun?
- Atlayacağım!
- Hayır.
Altı pazar sensiz
nasıl yaşarım?
Bir şeyi de ciddiye alsan?
- Alabilirim.
- İn aşağı.
Bir içki daha içelim.
- Ben fazla içtim bile sanırım.
Düğüne geldiğin için teşekkürler.
- Süperdi.
7. için sabırsızlanıyorum.
- Yakında gelecek diyor içimden bir ses.
Bu sefer oynayamayacaksın dostum.
Dördüncü çeyrekte şu kısa
şortlu, ufaklığa kalırız.
- Ne haber?
- Nasıl gidiyor?
- Ne olsun.
- Arkadaşımız Paul bugün
oynamaya gelecek.
Hayır, Ginnie onu bir sanat
yürüyüşüne falan yazdırmış.
Sanat yürüyüşü mü?
Bir şeyi söyleyin bana.
Ginnie onun hayalarını kesince
ne yapacak onlarla?
Hadi ama beyler,
evlilik o kadar da kötü değil.
Katılıyorum.
Boşanma olmasa
böylece Aspen'deki
evimi de kaybetmezdim.
- İyiydi.
- Ne bu böyle?
Gerçekten, hayatın en iyi
kısımlarını kaçırıyorsun.
En önemli kısmını.
- Bunu söyleyen adam
karısı evde *** bulundurmasına
izin vermediği
için Sears'te asılan biri.
Bundan bahsetmeyeceğiz
diye anlaşmıştık.
Derdin ne senin? Sen hep
bekardın ve bekar kaldın
ta ki... neydi onun adı?
Plim... Pimpkin, Pimpkin, işte o.
Pimpkin seni onun için
terk etmişti.
Şikayet etmeyi bırak yoksa
yatamayacaksın bile kimseyle.
Ne olursa olsun devamlı
yanında
birisinin olması duygusunu
hiçbir zaman yaşayamayacaksın.
- İşte böyle.
- Sen de her gece başka
bir kızla yatmanın
duygusunu yaşayamayacaksın.
- Doğru.
- İyi dedin.
Hayır, doğru bu.
İstediğim kişiyle yatabiliyorum
ve sonrasında yine de
Hannah ile takılabiliyorum.
Harika bir düzen.
- Evet ama belki Hannah için değil...
- Bu da ne demek?
- Hadi ama Tom, o bir kadın.
Evet, onu anladım.
- Emin misin?
- Evet.
Tom, otuzuna gelmek üzere.
Sence ömür boyu
mutluluk fikri eve gelip
sen yattıktan sonra
seninle konuşup
dertleşmek mi?
- Düşündürüyor, değil mi?
- Evet.
- Alo?
- Hey.
- Merhaba.
- İngiltere'de hava nasıl?
Harika.
Ama ben İskoçya'dayım.
Doğru, tabii.
Yani güneşli?
- Saat sabahın 3'ü.
- Doğru, üzgünüm.
Yani karanlık orası.
- Evet.
Loch Ness Canavarı'nı gördün mü peki?
Berbat bir şakaydı, biliyorum...
- Önemli bir şey mi vardı?
Evet, ne olduğunu
asla tahmin edemezsin.
- Ne oldu?
- Lakayı doldurdular.
- Laka mı?
- 183'tekini.
- Harika. Hey Tom.
- Evet?
- Uykuya dönmem gerek.
- Tamam.
Seni seviyorum.
İyi geceler.
Yarın ara beni.
- Bu şeyler çok eski.
- Evet, amaç da o zaten.
- Fendi'ye gidelim hadi.
- Fendi mi? Hayır.
Burada kalalım.
Eski şeylere ilgim
yok benim.
Neden altı yaşındaymış
gibi konuşuyorsun?
Öyle konuşmuyorum.
Sıra çok uzun.
Başka bir yere gidemez miyiz?
- Hayır.
Burası dünyadaki en iyi çörekçi.
O yüzden sırada beklemeye değer.
Hadi ama, bir oyun
oynarız bak.
Oynar mısın?
- Evet, oynayabilirim.
Tamam, güzel.
Ne isteyeceğimi tahmin et.
- Neden?
Eğlenceli olacak, gör bak.
Bir öneride bulun.
- Bir kurabiye.
- Hayır, kesin bir şey söylemelisin.
Ne çeşit kurabiye
olduğunu yani.
Gerçekten büyük bir kurabiye.
Tom, telefonun çalıyor.
Alo?
Alo?
- Ne oldu?
- Önemli bir aramaydı.
Önemli bir insan
olduğun için.
Hey... gel annene.
Bize
iki kızarmış şunlardan, iki tane
bundan ve altı tane de şundan.
- Evet ama onlar kızarmış, sağlıklı değil.
- Hadi ama, al biraz
canını yakmaz.
Teşekkürler.
Yürüyün, lütfen.
Tanrım.
İnanılmaz bir şey.
Alo?
- Hey, alo?
- Alo?
- Hannah?
Tom?
Tom sen misin?
Tom?
- Alo?
Tom? Bir fırtınanın
ortasında kaldım.
Bir sürü koyunun ortasındayım.
Otele dönünce ararım.
- Seni duyamıyorum.
Tom?
Alo?
İskoçya'dan nefret ediyorum.
- Bir sorun mu yaşıyoruz?
- Bir sorun yaşıyoruz.
- Yardım ister misiniz?
- Çok iyi olur.
Siz oturun oraya.
Sen gelme.
- Gelmem.
- Teşekkürler.
İyi günler.
Hadi Scott.
Neyin var Gary?
Neyin var Gary?
Faul. Faul bu Tom!
Neyin var bugün?
Hannah hakkında kötü
düşüncelerim var.
Hadi, oynayalım artık.
Onsuz bir şeyler eksik gibi
ve o olmadan belki de
yatıp kalkmaktan daha başka
şeyler var gibi geliyor.
- Anlayamıyorum...
- Ben de...
Hadi, sadece oynayalım.
Ben başlarım. - Ne demek
istediğini çok iyi biliyorum Tom.
Teşekkürler, al bakalım.
Hannah'a söyleyeceğim.
Eve döndüğünde
evlilikle ilgili değil, sadece onunla
birlikte olmak istediğimi söyleyeceğim.
Evet, bu romantik işte.
"Dinlenmemiş bir mesajınız var."
Hey Tom, döndüm. Seni
görmek için can atıyorum.
Bu gece ne yaptığın umurumda
değil, yemeğe gideceğiz.
Eskiden sevdiğimiz Taylandlı
yerin yanındaki
sevmediğimiz şu Yunanlı lokantanın
yanında buluş benimle.
20.00'da orada ol, sana
anlatacak çok şeyim var.
İşte.
Hangisini istersin?
- Sarı olanları alayım.
- Güzel seçim. On dolar.
- AI.
- Teşekkürler.
Tom!
Tom, iyi misin?
- İyiyim ben. Sen iyi misin?
Sanırım kaburgam kırıldı.
Ben iyiyim.
Çok üzgünüm.
Çiçekleriniz.
- Çiçek mi getirdin?
- Hayır, benim değil onlar.
Sizin sanırım.
- Hayır, benim değil.
- Merhaba, seni görmek çok güzel.
- Seni özledim.
Tanışmanı istediğim
birisi var.
Çok güzel.
Yağmur deli gibi yağıyordu, birkaç
adam ve ben kalmıştık orada.
Avrupa'daki en yoğun
sokaktı elbet ama
ortalık karanlıktı.
- Sanırım kendisini bir
kurt adam filminde sandı.
"Uzak dur o adamlardan."
Neyse, birden Colin at
üstünde çıkageldi.
İnanabiliyor musun?
- Hayır.
Yardıma ihtiyacım
var mı diye sordu.
Yardıma muhtaç bir bayandın,
ne yapacaktım ki?
Brontë'nin hemen dışındaydı.
Neyse, beni küçük
bir yere götürdü
ki orada hayatımın en
kötü yemeğini yedim.
Gerçekten kötüydü, İskoç
standartlarına göre bile.
Sonraki ayı da birbirimizi
tanıyarak, beraber
vakit geçirerek, müzeleri
gezerek geçirdik.
Mükemmeldi.
- Mükemmeldi.
Sonra Hannah'nın ayrılma
vakti gelince
ne bileyim, gitmesine
izin veremedim.
Ben de dizimin üstüne çöktüm...
- Evlenme teklifi etti ve kabul ettim.
- Bu... gerçekten kocaman.
- Düğün çok çabuk olacak.
İskoçya'da evleneceğiz.
Colin'in ailesinin evinde.
- Küçük bir düğün olacak.
On beş gün sonrası için insanların
yer değiştirmesini bekleyemeyiz.
- On beş gün mü?
- Evet.
- Bu iki hafta yapar.
- Çılgınlık, değil mi?
- Hiç İskoçya'ya geldin mi Tom?
- Aslında hayır.
- Orayı bir görmelisin. - Colin'in
ailesinin evlendiği kilise ile aynı yer.
Çok iyi bir yer, damıtıcımızın
hemen karşısında.
- Damıtıcı mı?
- Colin'in ailesi İskoçya'daki
en büyük viski
damıtıcısına sahip.
Tom, bak sen evlensen, ben senin
sağdıcım olmanı isterdim.
Tom, benim nedimem
olur musun?
Nedimen mi?
Senin derdin ne?
Affedersiniz, pardon!
Gördünüz mü?
Nedime mi?
Çok komikmiş bu!
Ama sen erkeksin.
Hadi, konuş bakalım.
Ne dedin peki?
Evet mi dedin?
- Hayır.
Ona bir şey demedim,
düşüneceğimi söyledim.
Kıçını büyük göstermeyecek bir şey
giyinmeyi düşünmelisin.
- Hadi ama.
- Tamam, dur bir düşüneyim.
Adamdan gerçekten hoşlanıyor mu?
- Onu bir görmeliydin.
Ona sanki boynuzlu
at görmüş gibi bakıyordu hep.
Bu iyi değil. Bence
bunu gerçekten yapmak istiyorsan
nedime olman gerekir.
- Ne?
- Evet, ciddiyim ben. Düşün bir.
Hannah'nın devamlı yanında olmak
için de bir bahane bu.
Ona yardım etmek için, perdenin
arkasında adam olmak için.
Güven kaynağı olacaksın.
Ayrıca bu zamanı bunun gerçekten
çılgınlık olduğunu kanıtlamak için
harcarsın ve adamı görmez bile.
- Hayır, hayatta yapmam onu, olmaz.
- Ne?
- Olmaz.
Bak, diğer seçeneklerinin
ne olduğunu bilmiyorum.
Başka bir kıta yerine, bu düğünü
içeriden durdurma fırsatın var.
Ayrıca bunu giymek istersen
kısaltabilirlermiş de.
Hadi dostum. Ciddiysen ve
Hannah'ı geri istiyorsan
ne gerekiyorsa yapmak
zorundasın.
Her ne olursa.
- Elbisen çok güzel.
- Teşekkürler.
- Bunu yaptığın için çok mutluyum.
- Benim için bir zevk.
Tek bir düğün gecen var ve ne
gerekiyorsa yapmaya hazırım.
- Çok heyecanlıyım.
- Ben de.
Sana diğer nedimelerin kim
olacağını söyleyeyim.
Stephanie...
- Stephanie, harikadır o.
- Seni de çok seviyor.
Kamptan Hillary.
- Tanımıyorum onu.
- Çok iyi birisi.
- Peki.
- Ve Melissa.
- Olamaz.
- Mecburdum Tom, o benim kuzenim.
- Benden nefret ediyor o.
- Kalbini kırdın da ondan.
- O da benim burnumu kırdı.
- O bir kazaydı.
- Bana yumruk attı.
Tamamen dürüst davranıp şöyle
dedim ona: "Ciddi bir şey değil bu".
O da kabul etti.
Bazen kalple akıl aynı
şeyi istemiyor.
Ayrıca beş yaşımızdan beri benim
nedimem olacağını konuşuyoruz
yoksa senden gerçekten
nefret eder.
İşte geldiler.
Peki, madem nedimen olacağım,
huzuru sağlayayım.
Merhaba!
Şuna bak Melissa!
Nasılsın?
- Bir şey olmadı.
- Hiç de tuhaf değil.
Merak etme,
iyi davranacağım.
- Tom, Colin ile tanıştın mı?
- Evet.
- Rüya gibi değil mi?
- Kesinlikle.
Birisi bana şekeri
uzatabilir mi?
Kadın düşmanı olmayan
birisi uzatabilir mi lütfen?
- Alo?
- Teşekkürler Stephanie.
Colin arıyor millet.
Merhaba bebeğim.
Bir saniye... merhaba.
Çok şirin.
Pekâlâ, İskoçya'ya gitmeden
önce sadece dokuz günümüz var
yani çabuk olmalıyız.
- Kesinlikle.
Bu iş daha önce altı kere
yaptığım için nelerin
gerekli olduğunu çok iyi biliyorum,
gerçi resmi N ben değilim ama.
- Nedir o N?
- N işte.
Nedime.
Hayır, harika gidiyor.
Çok güzel.
Gelin partisi, bekarlığa veda partisi,
kilt olayımız var.
- Ben kilti yaparım.
Tamam, harika.
Portaligas'tan alınacak var.
Nedir o?
İç çamaşırı,
evlendiği gece için.
Bunu bile bilmiyorsan nasıl iyi bir
N olacaksın ki?
- Benimle konuşuyor.
- Hayır, konuşmadım.
- Az önce konuştun.
- Üzgünüm Tom.
Bir kuralı mı çiğnedim yoksa?
Düğüne odaklansak?
Bana elbise ölçüleriniz
lazım.
- Ben 4 numarayım.
- Peki.
- Sekiz.
- Affedersiniz.
Aslında Hillary...
Sen 12 numarada daha rahat
etmez misin?
- Hayır, güzel olacak o.
Dr. Riverbed diyetindeyim.
- Evet!
Nedir o?
Su, şeftali posası, elma özütü,
köpekbalığı öğütülmüşü ve
ve yumuşatılmış tuz.
- Peki ya yemek?
- Bak
o elbisede harika görüneceğim ve
İskoç bir adamla tanışacağım
ve mutlu olacağım!
Tam dizin altından.
Anladım.
Senin elbise ölçün
ne peki Nedime?
Bilmiyorum. Senin suspansuar
ölçün ne Melissa?
Yeter!
Üzgünüm. Ama Hannah'a
bakar mısınız?
Nihayet mutlu.
Hannah'nın hatırı için
hepimiz iyi geçinelim
yüzünüze bir gülümse koyun ve
her şey mükemmel gibi davranın.
- Ne dedi?
- Çok tatlı.
Öyle mi gerçekten?
Nasıl gidiyor?
- Güzel, gerçekten iyi.
- Süper.
- Tom.
- Evet?
- AI.
- Nedir bu?
Daha önce Stephanie'nin kız kardeşi
için tuttuğum kişileri tuttum ve
ve Hannah bayıldı, tarot
kartı falan getiriyorlar.
Bu harika.
Teşekkürler Melissa.
Senin için yapmıyorum,
Hannah için yapıyorum.
Peki.
Teşekkürler... Hannah adına.
- Hoşça kal Hillary.
- Tanıştığımıza memnun oldum.
Az önce Melissa ile birbirimize
yakınlaştığımız bir an yaşadık.
- Senden bir iyilik isteyebilir miyim?
- Elbette.
Büyük annem ve babam yarın
şehre geliyor.
O gün siz beyler Colin'le
takılır mısınız diye soracaktım.
- Takılmak mı?
- Evet, eğlenmek falan.
- Elbette.
- Harika.
"Scotch Tape" mi yoksa Mcdonald's
ile mi gurur duyuyorsunuz?
Sanırım ikisi de Amerikan onların.
- Adamı bizimle top oynamaya mı
çağırdın? - Evet ama rakip.
Güçlü ve zayıf kısımlarını
bilmem gerek.
Yeşil tişörtünü sevdim.
Parıldar gibi.
Evet, benim tişörtüm o.
- O tişört mü?
- Evet.
Üzerinde güzel mi gözüküyor?
- Evet, gerçekten güzel.
Gidip onunla oynasana o zaman.
Teşekkürler.
Colin, daha önce hiç
basketbol oynadın mı?
Biz buna ağ topu derdik, İskoçya'da
pek bilinmeyen bir spordur
yani fazla bir
tecrübem yok.
- Selam, bir kişi daha lazım mı?
- Böyle iyiyiz.
Peki.
- Peki kızlar, hazır mısınız?
- Ben hazırım.
Ellerini kullan.
Topa doğru git,
topa doğru.
Tekrar başlayacaksın
çünkü basket atamadın.
İyi misin?
İçeri gir.
İçeri!
- Adam tam bir şapşal.
- Evet.
- Hey bebek.
- İşte böyle!
İşte, tamamdır artık!
İyiydim, değil mi?
Hadi bakalım.
Salla topu!
Fırlat topu!
- Pardon beyler.
- Şunu gördünüz mü?
Atınca sokamam diye...
- Smaç bastı.
- Üzgünüm.
Smaç bastı.
Harikaydı. Smaç basabiliyor,
smaç basabiliyor. Harikaydın.
Madem o kadar iyi niye
siz de yapmıyorsunuz?
Yapabilsek yapardık, değil mi?
- Güzel.
- Evet.
- Evet!
- İyi maçtı.
Kardeşim!
- Görünüşe göre daha çok bir
rakipten fazlasını... - Biliyorum.
Bu adama bayılıyorum!
Kahretsin.
Benim oğlanın deli dana
hastalığı var.
Bu adama bir şeyler
ayarlamamız gerek.
Sadakati ile ilgili bir şeyler
bulmalıyız geçmiştin.
Herkesin kirli çamaşırları vardır.
Kimse onları iyi temizleyemez
ve benim adamım çok iyi.
- Bilmiyorum, çok ucuz bu.
Merak etme, adam zengin olduğu
için iki katı alacak.
Yani ucuz bir hareket gibi.
- Öyle olmak zorunda, yakalaman gerek
adamı. - Nasıl ucuz oynarım ki?
Tüm olay Hannah'ın
ona aşık olması.
Onunla İskoçya'da tanışması.
Bir de herifin o canavarı.
Peki.
Bul bakalım pisliklerini.
Önemli değil.
Ne yapıyor, yiyor mu kızı?
Hadi ama, nefes al.
Teşekkürler Tom.
- İyi uçuşlar.
- Teşekkürler.
- Seni seviyorum Colin.
- Hoşça kal.
Hoşça kal.
- Dudak nemlendirici lazım mı?
- Evet.
Hangi kiliseye
gidiyoruz peki?
Grace Kilisesi.
Benimle gelip pederle tanıştığın
için çok teşekkürler.
- Önemli değil.
- Çok tatlı bir adam.
- Öyle mi?
- Evet.
Annemle babamı evlendirdi ve İskoçya'ya
gelip beni de evlendirmede ısrar etti.
Colin neden seninle
kalmadı peki?
İskoçya'ya geri dönmesi
daha önemliydi çünkü
Büyük Konseyi'n onayını alacak.
Böylece biz de evlenebileceğiz.
Nasıl yani, büyük...?
O ne demek?
Ben İskoç değilim
ama ailesi biraz...
Ne?
Kraliyet ailesinden.
Kraliyet ailesi mi?
Kraliyet mi? Kral falan mı?
- Hayır, o bir Dük.
Dük mü?
- Hannah, tatlım.
- Peder Foote.
Bu da güzel Hannah ile evlenecek
olan şanslı adam olmalı.
Hayır.
Onunla evlenmiyorum.
- Hayır.
Bu Tom,
nedimem.
- Nedime mi?
- Evet.
Şu işe bak.
Cemaatimizde birçok gay ve
lezbiyen dostumuz var zaten.
Hoş geldin.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler peder.
- Hadi düğünden bahsedelim.
- Peki.
Bazı detaylara ihtiyacım
olacak, seninle ve...
- Colin.
- Colin'le ilgili, evet.
Seremonide ondan da
bahsetmek istiyorum.
Aslında tam bir gezgin.
Aydınlat beni,
anlat onu bana.
Hannah, tatlım.
Hannah, bence peder Colin'i
tanıyana kadar en
derinde bildiğin şeyleri
dahi onunla paylaşmalısın.
Onunla ilgili sevdiğin şeyleri.
- Peki.
Belli başlı şeyler değil sadece
Colin'i Colin yapan karakteristik
şeyleri.
O şeyler ki seni
güldürsün ve şöyle dedirtsin:
"Tam Colin işte".
Tamam.
Ayrıca belki siz de Colin'i
arayıp ondan bilgi alabilirsiniz
ve birlikte paylaştıkları eşsiz bağın
siz de farkına varabilirsiniz.
Elbette.
İlk görüşte aşktan
bahsedebiliriz.
Bu insanları genelde memnun
eder ama...
Hannah... bana
onunla ilgili daha çok şey anlat.
Nasıl hissettiğin ile ilgili.
Nerede tanıştınız?
- İskoçya'da...
- Modigliani!
New York'taki ilk yazında Wall Street'te
çalışan bir adamla çıkıyordun.
Yanına taşınmanı istedi
ve sen tam emin değildin.
Tam o sırada da Modigliani'yi
keşfetmiştin
ve bu resme kafayı
takmıştın.
Mavi bir eşarpla bir
bebeği tutan kadının resmiydi.
Hannah dedi ki: İşte
bu resim tüm
fotoğraflardan daha iyi bir
şekilde oranın özünü yakaladı.
O sözümü hatırladığına
inanamıyorum.
Ayrıca çok korktuğunu söylemişti
çünkü Bay Wall Street
o resimdeki gibi
hissettirebilecek birisi miydi
yoksa değil miydi
onu düşünüyordu.
Bu çok güzel.
Gerçekten güzel.
Modigliani.
Şimdi neden onu nedimen
seçtiğini anlıyorum.
Hadi! Para kaybetmeye hazır mısın?
Çünkü şanslı hissediyorum kendimi.
Geç kaldınız, nasılsınız?
Bu da ne böyle?
- Hannah'ın partisi yarın sabah.
- Nerede oynayacağız?
Bu sepetler ve odadaki diğer
her şey tamamlanana...
...kadar oynamayacağız.
- Peki ya bu parti yiyeceği?
- O potpuri.
Harika.
- Hadi ama Felix, çıkar şunu.
- Göremiyorum.
Sepet falan yapmam ben,
bu gece poker gecesi.
"Bayberry" ile "Serenidad"ı
birleştirebilirsin.
- Hoşuna gitmedi mi?
- Hayır, ilginç.
En iyisi "Bayberry" ve
"Armonía" olduğu belli ama.
Gerçekten mi? Ben "Bayberry"
ve "Tahiti Sunrise" ile koyuyorum.
- Bunu sevdim. Bu Zen.
- Evet.
Ben aslında onları tam ortaya
yerleştirmeni sevdim.
O kadar hoşuma gitti ki senin bir
topuna bir top da benden diyorum.
İyi fikir.
İki top koymalısın sen de.
- Bir top daha al.
- Hey Dennis.
Gel de kurdeleleri yap.
İçimdeki spermlerin teker teker
öldüğünü hissedebiliyorum.
Kapa çeneni de bir sepet
kap, eğlenceli bu.
Ben striptiz kulübüne gidip
et yiyeceğim.
Sonra da bir kavgaya
karışacağım.
Hayalarını bulduğun
zaman beni ara Tom.
Peki sert çocuk.
Belki de "Tahiti Sunrise"ın
yanındadırlar.
Birisi kadınsı tarafından
korkuyor.
- İşte böyle.
- Harika.
- Bize bir bak.
- Harikayız.
- Tom!
- Merhaba Hillary. Nasılsın?
İyi. Her şey
çok güzel gözüküyor.
Bu gittiğim en güzel
gelin partisi.
Gerçekten mi? Öyle mi
düşünüyorsun?
Aslında bir şeyler
yemelisin Hillary.
Hayır Tom. İyiyim ben.
İyiyim,
bir şeyim yok.
Sizlerin bir elbiseye girmek için
yaptıklarınız yok mu...
Bu, evinde hiç kadın bulunmaması
kuralını da yok ediyor sanırım.
Kuralları arada bir yıkmadıktan
sonra bir tadı olmaz ki.
Çok etkilendim.
Teşekkürler.
Bu nasıl?
Gay Gordon parti CD’si.
Sırf senin için.
Bak şimdi geliyor.
Güzel, değil mi?
- Hayır.
Biraz gürültülü.
- Ne?
- Biraz gürültülü!
- Tamam, kaparım. Al.
Şuna bak, bir dene.
Pembeye bak.
Biber, peynir, kuzu haşlama
ve uykuluk.
İskoç Lezzeti.
Colin önerdi.
Bayanlar!
Bakın.
Bu az önce Hannah için geldi.
Colin'den millet.
Bekle, kart var.
Kart.
Diyor ki: "Hannah".
"Hannah, aşkım, bu çok az bulunan bir
İskoç filiz düdüğü".
Düdük mü?
"Ölmeden önce sadece dört
saat ses çıkarıyorlar".
Buraya kadar da gelmesi çok
iyi bir zamanlama.
Tanrım, onunla ilk tanıştığımızsa
kırda bundan...
...görüp bana da vereceğini
söylemişti.
Tatlım, bu duyduğum en
romantik şey.
Teşekkürler anne.
Joan, seni görmek güzel
Uzun zaman oldu.
En son paskalya’ydı, değil mi?
Evet. Aşçımızla yatmıştın.
Sana söyledi mi? İngilizce
konuştuğunu bilmiyordum.
Bu büyükannem Pearl.
Tom'u hatırlıyorsun, değil mi?
- Nasılsınız?
- Evet, şu zampara.
Doğru.
- Peki bakalım.
- Tom, bu inanılmaz olmuş.
Harika.
- Güzel, teşekkürler.
Bu, kız kardeşimin
partisinden bile daha iyi.
Biz uğraştık bayağı. Evet?
Sharon eğlence için nerede
duracağımızı soruyor.
- Kim?
- Animasyoncu.
Evet. Tabii, şuraya
kurabilir sahneyi.
Merhaba millet, ben Sharon.
Sizi görmek güzel.
Evet, gelin yaklaşın.
Bu benim fikrimdi.
Stephanie'nin partisinden ne kadar
çok sevdiğini biliyordum da...
Hepinizin derin nefes
almanızı istiyorum.
O partide yoktu o.
- Yok muydu?
- Hayır.
- Nefes alıp verme yoktu.
- Gerçekten mi?
İyi iş.
Üçüncü gözümüzü açmak
çok önemli...
...ve böylece içimizdeki o
vahşi kısma ulaşabiliriz.
Sizlere birazdan
zevk araçlarını sunacağım.
Zevk araçlarını mı?
Bu zevk araçları tantrik ve meditatif
düzeydeyken en yüksek sonucu verir.
Bugün sizlere Gizli Chakra'nıza en üst
düzeyde nasıl ulaşacağınızı göstereceğim.
Tüm bu aletlerin hepsi
satılık bayanlar.
Bu ürünlerin yanında bir de
yenilebilen iç çamaşırları da var.
Sen aç gözüküyorsun.
İlki şirketten.
Al bakalım.
Bayanlar, bir parti ne olmadan
tam sayılmaz...
...geceleri parlayan türleri
hem de.
Bunlar harika.
Ayrıca bayanlar bugün sizin için...
...iki alana bir bedava.
Alın bakalım. Denemek ister misin
prenses?
Nereye oluyor bunlar?
Günlük olanından
gece uygun olanına. Mükemmel!
Onlar sende kalsın istersen?
Küpelerinle uyumlu oldu.
Hannah, iyi misin?
On yaşımdan beri bu
parti için...
...ne düşündüğümü
biliyor musun?
Hayır.
Babaannemin karanlıkta
parlayan bir kolye...
...takması kesinlikle o düşündüklerim
arasında değildi.
Komik değil bu Tom.
Bunun benim için ne kadar
önemli olduğunu biliyor musun?
Gay Gordon, pembe Haggis,
*** satan kadın?
Şunu anla lütfen.
Melissa bana tuzak kurdu.
Lütfen. Bahaneler hiç bitmiyor.
Senden en başta bunu
yapmanı hiç istememeliydim.
Evliliğe hiç inanamıyorsun ki.
Aslında inanabilirim.
Geri dönmem gerek
Melissa çok iyi oynamış.
Buradaki tüm olay Hannah'ı büyüdüğüme
ikna etmek ve...
...Colin'le ilgili hiçbir şey
bilmediğini göstermek.
Onun için doğru
erkek benim.
Bunun olmasına izin vermeyeceğim.
Stella. Hayır bebeğim.
Düğme yemek yok, tamam mı?
Evet ama hâlâ nedimesin
değil mi?
Bilmiyorum. Sanırım beni kovdu.
Hadi be, birisi nasıl olur da
nedimelikten kovulur?
Gel de bana sor.
- Benim bir fikrim var.
- Tamam.
Hannah'a senin doğru erkek
olduğunu kanıtlamak için...
...senin en iyi nedime olduğunu
kanıtlamamız gerek.
Tamam.
Elimde hiçbir şey yok.
Adamım Colin ile ilgili
hiçbir şey bulamadı.
Bu hiç olmadı daha önce.
Bu adam temiz.
Benim başıma geldi ama.
Üç tane Guinness
rekoru olduğunu biliyor musunuz?
- Süper.
- Bunu öğrenmeye gerek yok.
Aslında Onur Madalyası da var.
Ona gerek yok, bizde
nedime var!
Konuya dönün.
İşin aslı bu adamı böyle
halledemeyeceğiz.
Evet o yüzden bu işi Colin'le
ilgili olmaktan çıkarmalıyız.
Seninle ilgili hâle getirmeliyiz.
- Güzel.
- Ama ona büyüdüğünü...
...göstermelisin,
değiştiğini...
Değişiyorum.
Gerçekten değişiyorum.
- Güzel. O zaman bu senin için
kolay olacak. - Peki.
Burada 18 farklı ülkeden Bridal
dergisinin sayısı var.
Hepsinde nedime olmakla ilgili
yazılar var.
Süper. "Uber Bride".
Benim adamım bunu senin için
tercüme etti net üzerinden.
- Harika.
- Güzel aperatif Gary...
...çünkü işte ana yemek.
- Sende ne var?
Benim karım titiz ve her şeyi
nasıl yaptığını bilirsin.
- Elbette.
- Onu seviyorum.
Bu huyundan nefret ediyorum.
- Tabii.
Bunu, yoga öğretmeni
için nedime olacağı...
...zaman kiralamıştı.
Bu harika.
Tam işte bu lazım.
Merhaba, ben Elisabeth Hasselbeck
ve bu programı aldığınız...
...için çok heyecanlıyım.
Ve sizinle gurur duyuyorum...
...çünkü bu gösteriyor ki
sıradan bir...
...arkadaş değilsiniz siz.
Hayır. Siz ve ben birlikte çalışarak sizi
mükemmel nedime hâline getireceğiz.
Sizinle işimiz bittiğinde uzmanı
olacağınız dallar:
Elbiseler, sepet hazırlama,
süsleme, davetiyeler.
Nedime elbisesinin boyu
nasıl olmalıdır?
Gelinin kıyafetinden daha
uzun olamaz.
Gelmeyeceğini bildiğin birisiyle
davetiye işini nasıl halledersin?
Davetiyeyi yine de gönderirsin.
Karşılama komitesi?
Karşılama komitesi mi?
Karşılama komitesi varsa, bu Hannah
evlendi, ben de başarısız oldum demektir.
Doğru. Hileli bir soruydu.
1974'teki en iyi skorer kimdi?
Hayır, bu soruların hepsi
Tom'un en iyi...
...nedime olması ile ilgili.
Peki.
Ben sadece soru
soruyoruz sanmıştım.
Git şuraya otur.
Nedimenin ana görevleri?
Nedimelere yol göstermek, yüzüğü
tutmak ve geline destek olmak.
Sen nedimeyken ana görev?
Ona olgun olduğumu, sorumluluk
alabildiğimi göstermek...
...ve düğün olmadan
onu yok etmek.
- Ya o görevde başarısız olursan?
- Colin alır onu.
Ne yapacağız?
Gelini kaçıracağız!
Ne yapacağız?
Gelini kaçıracağız!
Ne yapacağız?
Gelini kaçıracağız!
Gelini kaçıracağız!
Ve unutmayın...
...oturma planı ile ilgili fikir ya da
pasta ile ilgili düşünce olsun...
...mükemmel nedime gelinin her adımında
onunla birlikte olandır.
Bunu yapmak için tüm
gününü boşaltmana gerek yoktu.
Şaka mı bu?
Elbette gerek vardı.
Mükemmel nedime gelinin her adımında
onunla birlikte olandır.
Değişen bir adam.
Gerçekten öyleyim.
Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum.
Bu porselenleri seçerken
yapman gereken şey...
...nasıl bir eğlence tarzı olacağı, nasıl
bir yemek servis edeceğini unutmamaktır.
Bak. Karıştırarak birbirine
uyumlu hâle getirmekten korkma.
Farklı desenlerde olması da önemli.
Yapman gereken şey
masayı böyle donatmak.
Masayı renklerde donatmak,
amacın bu olmalı.
Ayrıca günün sonunda
bulacağın şey...
...birbirine bağlantı olacak.
Çok teşekkürler.
Tabaklarla iyi olduğumu düşünüyordun,
beni bir de ketenlerle gör.
- İç çamaşırı, harika.
- Peki ya ketenler?
Düğün gecesi için seçmede
bana yardım etmelisin.
- Hayır. - Delirdin mi? Sen
bu iş için en uygun insansın.
Senden daha çok iç çamaşırını
kim görmüştür ki?
Azgınlığını iyi bir
amaç için kullan.
İyi dedin.
Peki şu İskoç Büyük Konsey
ile durum nasıl?
Harika. Colin onlara
her şeyi kabul ettirmiş.
Çok güzel.
Sana şunu söylemeliyim... Garip
geleceğini biliyorum ama...
...sana teşekkür etmeliyim.
- Ne için?
Nedimen olmamı istediğin için.
Evet. Bunun çılgınca geleceğini
biliyorum ama...
...evlilik müessesesi için gerçekten
gözlerimi açtın.
- Ne?
- Hayır, gerçekten.
- Birisiyle mi tanıştın Tom?
- Hayır.
O zaman nasıl
ciddi olabilirsin ki?
Bilmiyorum, ben sadece...
Bilmiyorum.
Ne düşünüyorsun?
Sence Colin beğenir mi?
Hayır.
- Ne var?
- Sadece...
Fazla şirin.
Şirin mi? Düğün gecemde şirin
gözükmek istemiyorum.
Şunu giy. Kapa kendini.
O benim paltom.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler. Evet.
Dur bir taksi çağırayım.
Bugünün New York'taki son
günüm olduğuna inanamıyorum.
Neden bahsediyorsun?
Sana söylemek istiyordum Tom.
Yarın düğün için gittiğimde
dönmeyeceğim.
İskoçya'ya taşınmaya
karar verdim, Colin'le yaşamaya.
- New York'tan ayrılıyor musun?
- Evet.
Heyecan verici,
mantıklı da.
Sırada o var, aile işinin
başına geçecek.
Yepyeni bir başlangıç.
Bugün inanılmazdın, biliyor musun?
- Öyle mi?
Evet. Öyle hokkabazlık
yapabildiğini bilmiyordum.
Yani kadınlarla evet
ama tabaklarla hayır.
- Evet, biliyorum.
- Her zaman inanılmazdın.
Yakında İskoçya'da görüşürüz, tamam mı?
- Evet, orada görüşürüz.
Seni özleyeceğim.
İskoçya...
Gel yavrum.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Güzel köpekler.
- Bu Hamish ve bu da Callum.
- Callum?
- Evet.
Ne çeşit bir köpek bu?
- Bir İskoç köpeği.
- İskoç mu?
Bu harika.
İskoç’muş...
Daha önce hiç
böyle hissetmemiştim.
Umutsuz yani.
Bir daha söylesene, neden nedime
olmayı kabul etmiştin?
Birlikte olup onu mutlu etmek için.
Ondan ayrılmasını sağlamanın bir yolu için.
Belki hepsi yanlıştır. Belki
benden daha iyidir o adam.
Adam İskoç, smaç
basabiliyor, mükemmel.
Kimse mükemmel değildir. Ama bu
viski gerçekten çok iyi.
Colin'in bir hediyesi.
O yapmış.
Gidemem ben. Hannah'ın o adamla
evlenmesini izleyemem.
İskoçya'ya yerleşecek, onu
zaten kaybettim.
- Saçmalık.
- Seviyorsan bırak özgür kalsın.
Korkaklar tarafından uydurulup o zamandan
beri onlar tarafından kullanılır bu laf.
- Casablanca. Bogart onu uçağa
bindirmişti. - Korkaktı o da.
- Bogart korkak mıydı?
- Koca bir korkaktı.
Aslında sadece bir kere
gerçek aşkı buldum.
Dünyadaki en harika kadındı.
En iyi arkadaşımdı.
Ama gençtik, aptaldım
ve batırdım.
Büyük hatalar listesinde
en başta o vardı.
- Kimdi o?
- Annen.
Ne kadar aptal olduğumu fark edip onun
için savaşmaya karar vermiştim...
...ama çok geçti.
Beni geri istemedi.
Haklıydı da.
Ve o zaman gerçekten
geç olmuştu.
Bu arada...
bir daha boşanacağım.
Hey, git onu kap seni korkak.
- Elbiseler tamam mı?
- UPS yarın sabah teslim edecek.
Sana numarasını vermiştim.
- Tamam, bendeydi, evet.
Pekâlâ, Colin ve Hannah
evdeki herkesle görüşecek.
Tamam.
- Thomas.
- Evet?
Ona kap Nedime.
- Peki.
- Bu da işe yaramazsa...
...gelini kaçır.
- Sağ olun çocuklar.
Her şey için teşekkürler.
Hadi gidin buradan.
Sonra görüşürüz.
- Bu peri masalı gibi.
- Hannah çok şanslı.
- Biliyorum.
- Keşke onun yerinde olsam.
- Nasıl böyle harika birini buldu?
- Gelip ziyaret ederiz onu.
Hey. Adın ne senin?
Güzel bir köpeksin.
Seni seviyorum.
- Evi bu mu?
- Hayır, bu yazlık değil miydi?
McMurreyler'in her mevsim için evi
var. Bu yaz için olanı, en küçüğü.
Ayrıca, bahar, sonbahar,
kış evi...
Mevsimleri biliyorum dostum.
Birileri senden
zengin Tom.
Sanırım gidip daha aptal
bir şey icat etmen gerek.
Aman Tanrım!
Burası aslında 1220'de,
Xlll. Yy.da yapılmış.
Bu inanılmaz değil mi?
Babaanne Pearl, Joan, bu benim
annem Diedre ve babam Mungo.
- Nasılsınız?
- Nasılsınız?
- Nasılsınız?
- Memnun oldum Joan.
Millet, ömür boyu en iyi arkadaşı olan
ve şimdi de onun nedimesi olan...
...arkadaşı Tom ile tanışmanızı
istiyorum.
- Merhaba.
- Nedime mi?
Ama bu bir herif.
- Nasılsınız?
- Çok iyi, teşekkürler.
- Mungo.
- Mungo, memnun oldum.
Kesinlikle gay.
Bunlar da diğer nedimeler.
Hillary, Stephanie ve Melissa.
- Nasılsınız?
- Merhaba.
Gelmenize
sevindik. Nasılsınız?
Nasılsınız?
- Ne düşünüyorsun? - Benim gay
olduğumu düşündüklerini düşünüyorum.
Birlikte biraz konuşabilir miyiz?
- Tom, gezdireyim mi seni?
- Evet, çok isterim.
Teşekkürler.
Teşekkürler!
Şimdi, tam şuraya biraz daha
toka koyabilirsek?
Harika.
- Siz ne düşünüyorsunuz?
- Harika, süper.
Tom... sen ne düşünüyorsun?
Saç hakkında?
Bu şerit elbiseyle giyilecek.
- Gerçekten mi?
- Gelenek bu.
Pek emin değilim...
Hayır, hayır,
buraya takılacak.
Tom, baş nedime sensin,
biraz destek versen...
- Veriyorum zaten.
- Verdiğini sanmıyorum.
Hannah...
Aslında saçın inanılmaz gözüküyor.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Birazdan oyun başlayacak.
İşte kostümleriniz.
- Oyun mu?
- Kostümler!
Oyun derken?
Highlands Oyunları.
Bir gelenektir,
düğünü onurlandırmak için.
Damadın, gelini hak ettiğini
kanıtlaması gerektiğini...
...gösterdiği o eski zamanlara
kadar dayanır bu.
Kazanamazsa, geliniz
alamazdı.
Colin'im için sorun değil gerçi.
Highlands Oyunları'na hoş geldiniz.
İnsanlar dört kıtadan gelip
bu zorlu ve başarı...
...isteyen yarış için
bir araya geldi.
Ancak kraliçenin eşi olmak için sadece
bir tanesi yeterince cesur olacak.
Sizlere şimdi sunduğum kişiyi
hepiniz tanıyorsunuz: Colin McMurray.
Amerika'dan gelip Hannah'ın
nedimesi olan Tom da yarışıyor.
Sanırım o kilt ile oldukça
çekici görünüyor.
- Onu kim kollayacak?
- Hiçbir fikrim yok.
Bayanlar baylar...
...bu günkü yarışmanın sonucunu
kütük fırlatma belirleyecek.
Yarışma son iki yarışmacı
kalana kadar azaldı.
Ağaç bu. Ağaç mı
fırlatıyoruz?
Ne fırlatma ama!
Çok iyi Colin!
Evet Tom. Bakalım
sende neler var.
Tüm yarışma bu
fırlatmaya bağlı.
Hadi Tom!
Tamam, bunu yapabilirim.
Yapabilirim.
Dikkat, dikkat!
Bu yarışmacımıza
pahalıya patlayacak.
- Ne hıyar ama!
- Highlands Oyunları kazananı...
...Colin McMurray!
Harika.
Aferin oğlum.
Robert Burns, bu şiiri yazan şair
İskoçya'nın en meşhur şairidir.
Hayır hala. Daha "çucuk" yok,
o yüzden isim de düşünmedik.
"Çucuk" çocuk demek.
Üzgünüm, aksanınızı anlamakta
zorluk çekiyorum.
- "Baubaca".
- Pardon?
Çocuk için, bir isim.
- "Baubaca".
- "Baubaca"...
Küçük Baubaca.
Hayır. Çocuğumuza
Baubaca ismi koymayacağız.
Belki genç olunca kendisi seçer.
Annemin kuzeni
Baubaca Dük’üydü.
Baubacas'da uzun
bir geçmişimiz var.
Belki onu da ikinci ismi
olarak tutabiliriz.
- Hannah, geyik etini sevdin mi?
- Çok lezzetli.
Colin vurdu.
Harika bir avcıdır.
- Yeter anne, beni utandırıyorsun.
- İşte bu da o an, yeni hatırladım.
- Hangi an o?
- Colin'in geyiği öldürdüğü zaman.
Videoya aldım.
Gözlerinin tam ortasından.
Aslında bu gece yediğimiz her şeyi
Colin öldürdü.
- Colin'e!
- Colin'e.
Senin onuruna Hannah.
Bu çok düşünceli bir davranış.
Ben, senin için bir şey
öldüremediğim için üzgünüm.
Bu nedir?
- Sanırım bu...
- Çikolatalı keke bayılırım.
Bunu yapma.
Biraz istiyorsan...
...al kendine biraz.
Pardon.
Peder.
Affedersiniz bayım. Al,
harika bir yemekti.
- Çok teşekkürler Tom.
- Karınız da sizi arıyor.
Çok teşekkürler.
- Sağ ol.
- Şerefe.
Küçük bir kuş bana, Colin'in bu geyiklerin
birini kendisinin kestiğini söyledi.
- Tom...
- Doğru.
Küçük bir kuş söylemedi yoksa
Colin onu vururdu.
Ama gerçekten...
Bir yere gidip konuşabilir miyiz?
Önemli bu.
- Olur.
- Gidelim mi?
Gayda...
Aman Tanrım.
Üç yaşından beri çalmasına rağmen
her gece pratik yapar.
- Her gece mi?
- Hiç bırakmaz.
- Ne çeşit bir kolye bu?
- Karanlıkta parlayanlardan.
- Merhaba anne.
- Senin için bir şey getirdim.
- Ne geceydi değil mi?
- Evet.
Bunu veriyorum böylece evden bir
parça hep yanında olabilecek.
Teşekkürler.
Kendine bir bak.
İşte sen ve Melissa.
Orada beş yaşında falandınız.
Bunu hatırlıyor musun?
Gölde çekilmişti, babanın o aptal motoru
yüzünden kolunu kırdığı zamandı.
- Babamı çok özlüyorum.
- Ben de tatlım.
Keşke burada
olabilseydi.
Kimseyle tanışamayacağım diye
hep endişelenirdi.
- Hayır, endişelenmezdi.
- Burası París.
Bazen tahminleri
hiç tutmazdı.
Ne?
Şey, her zaman Tom'la
evleneceğini düşünürdü.
Gerçekten mi?
Sabaha görüşürüz.
İyi geceler meleğim.
Yara bandını çekmek gibi, gözünü
kapat ve yap.
- Doğru zamanı bekliyorum.
- Ne doğru zamanı ya?
"Seni seviyorum, benimle evlen" için
her zaman doğru zamandır.
- Doğru.
- Hadi ama neden oradasın ki?
Atışını yap, maçı
kazan ve onu eve getir.
Bu saçma konuşmalar için de benim
uzak mesafe faturamı şişirme.
Doğru, tamam.
Teşekkürler Felix.
Tamam, bunu yapabilirsin Tom.
Derdim ne benim? Bunu yapabilirsin.
Biraz yürüyüp konuşabiliriz
diye düşünmüştüm.
- İyi fikir, geleyim.
- Tamam.
- Ne düşünüyorsun?
- Bir sürü şey.
Bir haftadır çalışıyorum ama
sanırım daha da kötü oldu.
İlk başlarda duygusal davranıp "Colin,
ne der acaba?" diye düşünüyordum.
Sonra komik olmaya
çalıştım...
...ama Amerikalılar gibi bir espri
anlayışları olmadığını gördüm.
Şimdi en başa döndüm ve
ne yapacağımı bilemiyorum.
Senin için deli oluyorum.
Devamlı seni düşünüyorum ve hayatımın
geri kalanını seninle geçirmek istiyorum.
Gerçekten mi?
Gerçekten.
- Bu çok klişe oldu.
- Klişe mi?
- Evet.
- Klişe mi?
- Kesinlikle.
- Nasıl klişe olabilir ki?
Gerçekten hissettikleri yerine söylemek
zorundaymış gibi olan sözler bunlar.
Peki, şu nasıl...
Dünyadaki kimse beni senin
gibi güldüremiyor.
En iyi arkadaşımsın.
Sadece seninle
olmak istiyorum.
- Hannah, gidelim!
- Bu nedir böyle?
- Dışarı çıkarma bu.
- Ne?
Onu giydiriyoruz ve şehirdeki
bir puba götürüyoruz.
- Garipmiş.
- Gelenek bu.
- Gerçekten mi?
- Sonra lazımlık alıp...
...öpücüğünü de bozuk
para karşılığı satıyoruz.
Burada bir "dışarı çıkarma" var.
Melek gibi ayrıca.
Bende bu kadar var.
- Dayanamıyorum artık.
- Ne yapıyorsun?
- Hadi tekrar yapalım.
- Hayır.
- Eski günlerin hatırına.
- Sakın çıkarma.
Bak, gerçekten mutsuzum.
- Önemli değil.
- Tom...
Gerçekten
hiç mutlu değilim.
Tamamen kafam karışmış bir hâlde.
Dinle, biraz viski içtim.
- Anlayabiliyorum.
Bana hizmet etmeni
istiyorum.
- Hizmet mi?
- Hizmet et sürtük!
Bekle!
- Hannah...
- Bana viski getir.
Hannah.
Benim Tom, içeri al
beni, al içeri.
Git buradan Tom.
Hayır, açıklamama izin ver,
düşündüğün gibi değil.
- Artık önemli değil.
- Evet, önemli.
- Lütfen git.
- Gideceğim ama sadece...
...odama neden geldiğini söyle.
Hannah... neden
odama geldin?
O öpücüğü konuşmak için.
Lütfen...
onunla evlenme.
- Bunca yıl Tom...
- Onunla evlenme.
Bunca zaman...
...şimdi mi yapıyorsun bunu?
- Biliyorum.
- Nasıl yapabilirsin bunu?
- Üzgünüm, içeri al beni.
- Hayır, yapamam.
- İçeri al beni.
Bunu yapıyorsun çünkü sadece
beni kaybetmekten korkuyorsun.
Benim yanımda olacak
birisine ihtiyacım var.
Hem de her ne
olursa olsun.
Beni gerçekten
seven birisine.
Güvenebileceğim birisine.
Yarın Colin'le
evleneceğim Tom.
Nedime olamam.
Seni teslim edemem.
Üzgünüm Hannah.
Tom'la kavga
ettiğiniz için üzgünüm.
Onun en iyi arkadaşıyım ben.
Sadece beni kaybetmekten
korkuyor.
Atlatacaktır bunu.
- Evet.
- Bağla, hadi!
- Tamam.
İçine çek nefesini, hadi.
1, 2, 3...
Sığdım!
- Hangisiyle gidiyoruz?
- İlkiyle.
- Neden duruyoruz?
- Koyun sürüsü geçiyor.
Ne?
Merhaba tatlım.
Seni hatırlıyorum ben.
Ben de seni seviyorum.
Teşekkürler.
Çevir arabayı,
geri dönmem gerek.
Olamaz.
Kahretsin.
Bana başka bir tekne lazım.
- Elimizdeki tek tekne o.
- Ne? - Orada seremoninin bitmesini
bekleyecek.
- Oraya gitmenin başka yolu var mı?
- Arabayla gidebilirsin.
- Araba. Ne kadar sürer?
- Bir buçuk gün sürer.
- Çok uzun bu.
- Yüzebilirsin.
Ya da yaya olarak
kıyıya gidebilirsin.
At! Atın gerek bana.
- Atım mı?
- Evet.
- İn aşağı.
- Kiliseye gitmem gerek.
Ne yapmayı düşünüyorsun salak?
Öldüreceksin kendini.
Dünyadaki her kahve tasmasından
on sent kazanıyorum ben.
- Ne? - Bunun kaç para olduğunu
biliyor musun sen?
İyi şanslar o zaman sana.
Adı Nancy.
Teşekkürler.
Gidelim Nancy!
Sığlıktan git. Anıtı geçtikten sonra
kilise solda kalıyor.
Kahve tasması da ne ki be?
Bu çok güzel bir şerit...
...ve gelinliğine çok yakıştı.
Gerçekten çok güzel.
Lütfen oturun.
Bugün buraya Tanrı'nın
huzurunda toplandık...
İğnelerinizi verin.
...bu adam ve bu kadını
birleştirmek üzere.
Bu, aşkın kutlanmasıdır.
Colin için, ailesinin mutluluğunu
tekrardan yaşamak.
Çok güzel oldu.
Hannah için de Modigliani
resmini hatırlamak gibi.
Bu yüzden bu evlilik için itirazı olan
varsa ya şimdi konuşsun...
...ya da sonsuza kadar sussun.
Tom?
Tom?
Tom!
Tom!
Tom?
Tom!
Tom...
Tom!
İyi misin?
- Evet, sanırım.
- Tom, ne arıyorsun burada?
- Sana bir şey söylemem gerek.
Hannah...
Saçın berbat gözüküyor.
- Öyle mi?
- Evet.
- Ne?
- Ayrıca o şerit...
...rezalet.
Ayrıca o saça...
...kuşlar yuva bile yapabilir.
- Ne?
Bak... Hannah...
Herkese karşı dürüst olmakla
hep övünür dururdum.
Ama çok uzun zamandır yalan
söylediğim birisi var. Kendim.
Çünkü gerçek... korkutucu.
On yıl önce de yanlış kızla
yatağa girdim.
Ama sonra doğru kız
olduğu ortaya çıktı.
Seni seviyorum Hannah.
Her zaman sevdim
ve her zaman seveceğim.
Thomas Bailey...
...tüm zamanların en kötü
nedimesisin sen.
Olamaz.
Ben...
...çok...
...gerçekten çok üzgünüm.
Beni affetmeni beklemiyorum.
Bilesin diye söylüyorum...
...sen gerçekten
mükemmel bir erkeksin.
Sadece benim için
mükemmel bir erkek değilsin.
Elveda Hannah.
Colin...
- Ne dedi?
- Sana vurmam gerektiğini.
Evet, bu mantıklı.
Pislik!
Eşin olarak kabul ediyor musun?
- Ediyorum.
İşte o an geldi.
Şimdi sizleri karı-koca
ilan ediyorum.
Son olarak da gelini
öpebilirsin.
- Altı numara mı?
- Yedi.
Bu gece gerçekten
parlıyorsunuz Büyükanne Pearl.
Teşekkürler.
Çok naziksiniz.
Ne yapıyorsun?
Bu sefer doğru kızı aldığımdan
emin olmak istedim.
Aldın.
Kesinlikle.