Tip:
Highlight text to annotate it
X
Hazırız ve çekiyoruz!
-peki neden benimle röportaj yapıyorsunuz?
-bizim işimiz bu. realite film ekibiyiz biz.
başlamadan önce soruları
duymam gerekir mi?
gerek yok. zaten kolaylar. şuradaki
kutunun üstüne çıkabilir misin?
oh, evet.
Hey, bu da ne? ne böyle?
-bir ses aleti, mikrofon.
ne haber, adamım?
ben cody.
-kaç yaşındasın? 1 4, 1 5...
-tam 1 7 yaşındayım.
-peki sörften başka yeteneklerin var mı?
-nasıl yani...
şarkı söyleyip, dans etmek mi?
evet.
Hayır, adamım.
ben sadece sörf yaparım.
kayıp vaka.
kes şunu, clint.
bırak artık!
aslında burada cody ile
ilgili bir film için bulunuyoruz.
-bu ne arıyor burada?
-evet, harika olacak.
y ere yatıp gözükmesem
olur mu?
sörf ile ilgili çekim yaptığımıza
göre, bize sörf hakkındaki
fikirlerini söyler misin?
sörf, sörf...
nereden başlasam ki?
en baştan başlamaya
ne dersin?
pekala, şey...
ilk dalga geldiği zaman...
...orada ilk sörfçü vardı.
tek ihtiyacı olan şey...
...bir parça tahta ya da
bir buz kalıbı falan.
ve sonra sörfe başlamışlar.
ve işe kendilerini kaptırmışlardı,
adamım. kaptırmışlardı.
y akın zamana kadar,
yaşlı adamlar da yapardı.
o adamlar çok büyük
tahtalarla yapmaya çalışırlardı.
işte bu adamlar bu işin
öncüleriydiler.
ama gerçekten sörfün ne
olabileceğini kimse görmemişti.
big z görene kadar.
-bize big z'nin kim olduğunu anlatır mısın?
-big z kim mi?
aslında normal bir adamdı.
buraya kadar bir sorun yoktu.
z her şeydi.
z sörf demekti.
daha o zamanlar o,kyanusta bu iş
yapılmıyorken, z bunu icat etti.
çok uçta yaşardı, çünkü
yaşamaktan korkmazdı.
ölmekten korkmuyordu.
antartikaya ben çocukken gelmişti.
adamım, of... burada olan
en büyük şeydi.
birden karşımızdaydı işte.
sadece...
suyun üstünde uçuyordu. sanki
sudaki dalgalar gibi geziniyordu suda.
Herhangi birinin yanına gidebilirdi.
ve... doğrudan bana geldi.
bana türünün tek örneği
şu güzel kolyeyi verdi.
ve bana şöyle dedi:
''Hey çocuk, asla vazgeçme.
bir yolunu bul. çünkü
kazananlar böyle yapar.''
o en iyisiydi.
Herkes ona gıpta ile bakardı,
saygı duyardı, severdi.
ve bir gün...
bir gün tıpkı onun gibi olacağım.
kendimi bildim bileli
sörf yapıyorum.
sörf yapmadığım zamanları
hatırlamakta bile güçlük çekiyorum.
buradan gitmek istiyorum.
ve buradan çıkış biletim bu.
bu işte gerçekten iyiyim.
adadaki en iyi kişi benim.
bunu söylemek kendini
beğenmişlik gibi gelebilir, ama...
...ben en iyisiyim.
evet, burada shiverpool'da
doğup, büyüdüm.
tüm hayatımı burada geçirdim.
balık dağıtma bölümünde çalıştım.
duyduğum en aptalca şeydi.
evet, orada çalıştım ve sadece
anneme biraz katkı olsun diyeydi.
güzel, eski shiverpool.
burası rezalet, kardeşim.
ben kendi yolumu kendim buldum.
en dipteki yığından, mikro yığına
oradan da en tepeye çıktım.
-şimdi sen bahsedince...
-evet, buradaki sörflü
çocuk hiç kıymet bilmiyor.
evim, hemen şurada. sörf tahtalarının
olduğu yeri görüyor musunuz?
evet, orada kardeşim glenn
ve annem ile yaşıyorum.
küçük, zayıf bir yumurtaydı.
pek etkileyici bir yanı yoktu. glenn
büyük yumurtaydı, cody ise küçük.
onun elinde değildi bu,
öyle doğmuştu.
-y ani tüm gün dışarıda, suyun içinde.
-tüm gün.
-penguenlerin sorumluluğu olur.
-evet, olur.
bir yumurta sahibi olmak ise
en büyük sorumluluğu ister.
kardeşim cody anlamıyor bunu.
ortaya çıkıp, gerçek bir erkek olmalı.
-bir erkek olmak için yumurta gerek.
Quincy, babacığına gel.
Hep farklı olmak isterdi, hep dediği
şey farklı olmaktı. geri kalan zamanda ise...
-y aptığın için teşekkür etti mi?
-evet, üzgünüm.
-evet, dışarısı nasıldı?
-o büyük kardeş, ben küçük kardeş.
-sana dokunmuyorum. Hayır.
-bunu görüyor musun?
-dokunmuyorum!
-ve küçük kardeş olduğumu
devamlı hatırlatırdı.
Her şey için savaşırdım. annemin
yemekleri için bile.
ölmediğim için şanslıydım.
onun için gerçekten kolay
değildi... büyümek.
daha önce söylediğim gibi...
o hiç...
o babasını hiç tanıyamadı.
ben doğruyu soracak bir insan değildim.
çünkü hatırlamak için çok küçüktüm.
y ani... bakın,
adadaki tek çocuk ben değilim.
babası... yenen.
-yine de dramatik olmalı.
-Hayır, benim için değil, kardeş.
benim için değil.
-Hayalin nedir?
-Uzaklara gitmek.
Uzaklara gitmek demek.
bu harika.
-bir şeyler içmek ister misiniz?
-gitmeleri gerek.
-onlar içmez.
-Hayatta sorumlulukları var.
bu tıpkı, bu eşsiz...
-bu ne zaman olmuyor ki?
-o sesi çıkarma bir daha.
cody!
-bu gerçekten çok saygısızca.
ben bunu asla yapmam.
-çünkü ağzınla bu sesi çıkaramıyorsun.
-seninle aramızdaki fark bu işte.
bakın ne diyeceğim?
bunu daha fazla yapamayacağım.
-şu yaptığına bir bak.
-ben yapmadım, senin işin bu.
-Film ekibi hala burada ama.
-evet, kesinlikle. anne!
neden herkesin bu kadar yargılayıcı
olduğunu anlayamıyorum.
anneminkini anlayabiliyorum.
bence bir miktar beni
umursadığı için.
Herkes şöyle dediği için de
yargılayıcı oluyor:
''cody işe yaramaz, cody şöyle, böyle.''
cody benim, kardeş.
bırakın da kendim olayım.
bu ne zaman başlayacak ki?
bana ne dediklerini
biliyor musunuz? Hayalleri gerçekleştiren.
ben hayal gerçekleştiririm. bu çocuğu
buldum ve buraya getirdim.
ve ona bir şans verdim...
birisi olma şansı.
en iyi buluşum ise z idi. onu en dipten
en yukarıya çıkışını izlemek çok güzeldi.
gittiğine hala inanamıyorum.
benim için bir oğul gibiydi.
çok zor bir şeydi. bilirsin, çok...
kahretsin beş dakika verir misiniz?
saçım nasıl? bozuk mu? çünkü tam
düzeltemedim. kapa çeneni. bozuk değil mi?
şu an big z ile ilgili
bir kaç sorumuz daha olacak.
şimdi mi? bence reggie belafonte
hikayesi üzerinde durmalıyız.
-ama big z bu hikayenin ana...
-istersen şunun hikayesini dinleyelim.
y a şu kumu süpüren
adama ne dersin?
kendi işe yaramaz, sıkıcı hayatını
filme çekelim mi? -benim mi?
çekin şunları başımdan!
kesin! durun!
bütün günümü size veremem. büyük bir
prodüksiyonum var benim. çevir, gazla!
s.p.e.n. sport'un bir diğer
özel bölümüne hoş geldiniz!
ben sunucunuz taylor ve şimdi
sörfün başkentindeyiz:
pen gu adası.
ilk olarak big z'yi
anmak için gösteriler olacak.
profesyonel sörfçü uzmanı
kelly ve rob, anlatın bize.
sörfçüler ne çeşit meydan
okumalarla karşılaşacaklar?
ilk olarak dalgadan bahsedelim.
güzellik ve tehlikenin bir birleşimi gibi.
profesyoneller bile
buradan korkuyorlar.
Merhaba, anne.
david, arkamdaki bölgeye
kemik bölgesi diyorlar.
çok az sörfçünün oraya girip,
canlı kalabildiği bir yer.
bana orada ölenlerin
olduğunu mu söylüyorsun?
-doğru, sal. -bir dakikalık saygı duruşu
onları için. ve devam ediyoruz!
çünkü, kemik bölgesi yeterli
gelmediyse...
sörfçülerimiz şunlarla karşılaşacak:
tank evans, dokuz şampiyonluğu var.
örnek mi? Hayır. ama kendimi,
herkesin gıpta ile baktığı biri
olarak düşünmek hoşuma gider.
çocuklar tank gibi olmaya çalışmalılar.
y ani hiç oraya gidip, çocuklara
sörfün nasıl olduğu ile ilgili...
...şeyler göstermek istemez misin?
-Hayır, bunu yapmak istemem ben.
neyse, dalgam geliyor.
işte klasik tank evans, kısa
bir aradan sonra birlikte olacağız.
y arışmaya geçmeden önce
söylemek istediğim şey...
...tüm dünyayı yeni bir
keşif için tarıyorum.
ama bu başka bir hikaye.
onları aradığı falan yok. onları
ben buldum. bu penguenleri ben buldum.
y eteneği ben buldum.
reggie, patronum olur. beni tam
manasıyla her yere gönderir.
Her o,kyanus, göl, su birikintisi
olan yere. tam bir saçmalık.
ne kadar tıbbi yardım
aldığımı tahmin bile edemezsiniz.
bu stres beni öldürüyor. daha ne kadar
dayanacağımı bilmiyorum. size söyleyemem.
buradaki nefes deliğini dene, dostum.
balina dostum beynimi dondurdu benim.
ben... ben bu bahsi kaybettim.
affedersiniz.
affedersiniz.
burada yorgun, bıkkın bir
sörfçü gördünüz mü?
-cody Maverick öyle.
-Harika, teşekkürler.
aslında ince buz üstündesin. affedersiniz,
ben birini arıyorum. ben...
cody Maverick'i arıyorum.
cody Maverick'i gören var mı?
ben cody Maverick'im!
Mickey abromowitz, big z anısına
düzenlenen pen gu adasındaki surf offdan.
buraya kadar beni görmeye mi
geldiniz?
-ne büyük bir onur, efendim.
-tamam, duydum ki...
...sörf yapıyormuşsun
doğru mu bu?
-sizin için ne yapabilirim?
bir sörf tahtası üzerinde durabilirsin.
Hemen dönerim. y apabildiklerimi
görürsünüz ve beni mutlu edersiniz,
sizinle gelirim!
daha güzel bir gün
düşünemiyorum.
anne, anne! y etenek avcısı,
geldi. beni görmeye geldi.
burada şimdi!
bana bir şans verecek, anne!
sörf yapışımı izlemeyecek misin, anne?
-Hayır, böylesi iyi.
-sadece bu sefer.
-Meşgulüm, işim var.
-tamam, bana şans dile.
-cody, büyük dalgalarda dikkatli ol.
evet, her an artık olsun!
dün gelmeliydiniz. dün
dalgalar bir harikaydı.
sırt üstü, süzülür gibi,
her şeyi yapıyordum. inanılmazdı.
-balinayı başlat.
-Hayır, hayır! bekle, bekle!
bana bir şans ver.
sadece bir şans ver, hadi.
-bekleyin lütfen.
-gidelim, gidelim. geliyorum, hadi.
Hayatımda... bilirsiniz,
hiçbir şeyi bu kadar istememiştim.
bir kez olsun kazanan gibi
hissetmek istiyordum.
eskiden şarkıcıları arar, bulurdum.
brezilya'da iki tane gösteride
bulundum. işte o işti.
ne dersen de, ben
pen-gu'ya geliyorum!
Hayatta olmaz! bu büyük
sörfçülerin yarıştığı bir yarışma olacak!
bu daha hızlı gidemez mi?
bas gaza seni balık!
Hayır, hayır!
zavallı çocuk, sonra düzelecektir.
şunu gördünüz mü?
neredeyse tahtasız becerecekti.
şey, her neyse...
tuttuk seni, tamam.
göründüğünden daha ağırmışsın.
başardık. daima takım çalışması.
ben chicken Joe.
-teşekkürler, Joe.
-böyle bir şeyi sakın yarışmada yapma.
-girdim mi?
-evet, çünkü bu eğlendiriciydi.
korkutucu şekilde olsa bile.
benim adım cody Maverick
shiverpool'dan, ya sen?
Hayır, shiverpool'dan değilim ben.
nerelisin peki?
ben Michigan gölü'ndenim. orada sörf
yapardım. tek yapan da bendim.
şehirde bir çok insan deli
olduğumu düşünüyordu, ama buna alıştım.
nasıl hissettiğini biliyorum, Joe.
-gerçekten mi?
-evet.
-kıç donması!
-birisi tavuğa yardım eder mi?
-Hey slater, Machado, nasılsınız beyler?
-iyi, sağ ol. -pekala.
z'nin durduğu yere basıyorum.
şunu bir denemelisin.
-Hayır, ben iyiyim.
-Hadi, bir ısırık.
tamam, sadece bir ısırık,
hepsi bu.
-evet, ne düşünüyorsun?
-çok kötü değil, tadı sanki tavuğa...
-evet, sanki...
-geliyor!
kahretsin!
adamım, ben aşık oldum.
imdat! boğuluyorum...
cody, ne demeye yanımda dikiliyorsun,
gidip konuş onunla adamım.
-Hayır, konuşacak değilim.
-senden hoşlandı. ''kahretsin'' bile dedi.
tekrar teşekkürler.
bu hafta üçüncü kez bilincini kaybedişin.
beynin için hiç de iyi değil.
evet, bu harikaydı.
onun hayatını kurtardın ve...
...bu inanılmazdı.
gerçekten.
buraya sörf yarışması için mi geldin?
-şey, seni izliyor olacağım.
-gerçekten mi? beni izleyecek misin?
evet, cankurtaran bölümünden.
-ah, evet.
-bu benim işim.
doğru, bu senin işin.
onu öpecek misin, öpmeyecek misin?
-gel, Joe.
-onu sevdiğini söylememiş miydin?
bak, senden gerçekten hoşlanmış.
çok fena, görüşürüz!
evet, işimi çok seviyorum.
Harika bir işim var.
bu hafta sörfçülerin gelmesi ile
biraz yoğunlaşacak.
gerçekten, fazladan çok dikkatli
olmanız gerekiyor.
o kadar çok adam var ki,
başka bir şey düşünmemelisiniz.
bakın ne diyeceğim? benim bir rekorum var.
şu ana kadar kimseyi kaybetmedim.
elbette ölümle yüz yüze
gelenler oldu.
arkamı bir dönüyorum...
-ona bazı duygularını belli et, yeter.
-nasıl? -bilirsin, kelimelerle.
-bana doğru yaklaş, sen o ol.
-ciddi misin?
ben işi çok ciddiye alabilirim.
almayalım.
almayalım.
ne oldu?
işte bu. bu big z'nin tahtası.
Hatırladın mı?
Hayır, hayır, pek değil.
bugün sörf dünyası efsanelerinden
birini kaybetti.
big z bir yarışma esnası son
yolculuğuna çıktı.
y eni sörfçü, tank evans ile birlikte.
z, pen-gu körfezi'nde bir dalganın
altında görüldü en son.
büyük z harfi onu hatırlamak ve
hayatını kutlamak için yapılmıştı.
Harika atış!
Hem de her seferinde.
Hey, kes şunu.
dur atma!
al, bir de sen dene!
Hey! ne?
dur biraz...
-bu bir big z kolyesi.
-kes şunu, hiç komik değil!
Hadi beyler gelin,
kavga var.
-onunla ilgili konuşmaya hakkın yok!
-o tam bir sıfır.
-kapa çeneni!
-Hem de koca bir sıfır!
sen asla big z kadar iyi
olamayacaksın, pislik!
Hey millet, tamamdır.
sakinleşin ve...
kız arkadaşını bu işin
dışında tut.
Hey, arkadaşıma böyle
davranamazsın!
çok iyi vücut çalışmışsın.
oh, bu harika geldi.
Hey, biraz da kıçımda çalışsana.
bu çok güzel.
-bu kadarı yeter, beyler.
-seninle her yerde, her zaman kapışırım.
peki, şu an, şurada olmasına
ne dersin?
Mickey, küçük adama bir tahta ver.
pekala, kim küçük adamın ders
verişini izlemek ister?!
küçük adam bir numara!
küçük bir teke tek karşılaşma.
tank evans ve... cody...
cody Maverick arasında.
en büyük dalgada sörf
yapan, kazanır!
-gergin misin? -ne? -tank evans ile
yarışacağın için gergin misin?
gergin mi? gergin
olunacak ne var ki?
verin coşkuyu!
-kafanı suya gömeceğim senin.
-Hadi bakalım, ağaçkakan surat, gidelim.
ağaçkakan surat mı?!
cody ilk dalgana gittiğin zaman, tüm
ada izliyor olacak. nasıl olacak sence?
bence harika olacak, doğrusunu söylemek
gerekirse, hayatımın anı olacak.
Umarım kameralar çeker, çünkü tekrar,
tekrar, tekrar izlemek isteyeceksiniz.
bu süper olacak.
onu öldürdüm.
-ama o... olamaz...
-bu mükemmeldi!
ben bir numarayım!
dikkat et!
charley şu an detayları
öğrenmeye çalışıyor.
şu an cankurtaran
onu dışarı çıkardı.
tank ile kapışırsan, olacağı
budur, değil mi?
cody, nasıl, iyi mi?
ne yapabilirim?
-evet, iyi. -y ardım edebilirim.
işin içinde kan yoksa.
kanın düşüncesi bile beni...
biri tavuğa yardım edebilir mi?
-tank, iyi misin?
-tank'in yakıta ihtiyacı var.
Mickey, sörf tahtasını
getir, olur mu?
Hadi!
Hadi ama!
-kazandım mı? demek kazandım.
-antartika'da kalmalıydın, çocuk.
-iyi olacaksın.
-Her tarafta periler var.
cody bir yarışmaya katılıp da,
muhtemelen kazanırsa ne düşünürsünüz?
-aslında ben...
-gülsene hadi.
adam muhtemelen diyor. sanki
böyle bir şey muhtemelmiş gibi.
kazanacakmışsın. sanki gerçekten
başaracaksın. y ani ne şansı var ki?
şansım yüksek.
y üksek, değil mi?
y ani, en azından normal şansım var.
Hiç şansım yok değil.
Hey, geek, bana yardım et, geek!
geek! Uyansana!
y ardımına ihtiyacım var.
Hadi, kalksana uyuşuk kıç.
bana yardım et.
-tamam.
-Hey sheila'yı tanıyor musun?
-Hayır, sheila'yı tanımıyorum.
-dur, dur, dur!
bu adam da kim?
-sörfçü ve yaralandı.
-bunlar kim peki?
-onunla beraberler. boşver onları.
-Lani, ne yapıyorsun sen?
-Hadi yardım etsene bana.
-Hey, defolun buradan.
-y ardım etsene!
-onu nereye koyayım?
-Hiçbir yere. amaç da bu zaten.
y abancıya yer yok, Lani...
-biliyorum, biliyorum!
bu acil bir durum. dalga üzerine geldi
ve düzelir mi bile...
-kayalıklara çarptı mı?
-bilmiyorum.
emin değilim. ona bir bakmalısın.
-senin erkek arkadaşın mı?
-Hayır, hayır.
-dur, dur biraz.
bir deniz kestanesine
basmış gibi.
Üstüme bas, üstüme bas. şaka mı
yapıyorsunuz? Herif üzerimde dans etti.
y ani şuna bir bak! kırık, kırık,
ölü, kırık, kırık, ölü.
bu... bu gerçekten kötü.
bu... gerçekten kötü.
dikeni çıkardım, zehir yayılmaya
başladı ve bu inanılmaz.
-neymiş o inanılmaz olan?
-Hala yaşıyor olman!
tamam, seni iyileştireceğim.
sadece...
-nerede bu?
-bir testere! testeresi var!
eğer böyle hareket ederse, tüm
zehir vücudunu saracak!
işte burada.
-ne yapıyorsun?
-ne yapıyor?
bu eski bir yöntem, yaşlı bir
adamdan öğrenmiştim.
çok iyi işe yarıyor.
-o mu? Hayır.
-o ne? ne yapacak?
-geek, dur!
-Hadi yapalım şunu.
-bana biraz su hazırla.
-tanrım, bu çok iğrenç.
şunun çenesini kapalı tut. düzgün,
kıpırdamadan tut.
bayılt ya da bir şey yap.
deniyorum.
ee, nasıl tanıştınız?
vay canına, bir ayakta deniz kestanesi...
bu oldukça iğrenç gözüküyor.
böyle bir şeyi nasıl
tedavi edersiniz?
Üzerine işersin.
-bu çok iğrenç.
-biliyorum.
-daha ne kadar bu adamla kalacağım?
-iyileşene kadar.
-çabuk geri gel ve bana biraz
yengeç getir. -Hayır.
bunu yapmaya devam edemem,
kendin bulmaya başlamalısın.
-bana biraz yengeç getir!
-tamam.
sizler etrafta olduğunuz sürece,
coby hakkında konuşmak istemiyorum.
kaybetti. Hepsi bu. bu
onun sorunu, benim değil.
başkalarının duygularına
saygı gösteremez misin?
çocuk iyi, suda doğmuş,
o bir penguen yahu!
-ona çarpan dalgayı gördün mü?
-evet, sörf yapmanın anlamı da budur.
-ben... benim umurumda bu!
-Mickey!
şu küçük bacaklara bak.
bu benim yürüyüşüm.
ve ben sürekli...
şu müzik de neyin nesi?
cody?
ahbap, dostum cody'yi gördün mü?
cody?
cody?
burada da değilmiş.
cody!
nasıl gidiyor, ahbap?
bu sabah uyandım ve
nerede olduğumu bilmiyordum.
y ani uyanmak için güzel
bir yer değildi.
Hadi, uyan. kalk bakalım.
amanın da amanın. Uyan!
ayağın nasıl?
-ayağım iyi, ama başım...
güzel, gel bakalım hadi.
bu da...?
evet, sanırım bir beyin
sarsıntısı yaşıyorum...
aslında kardeşim glenn ile tanışmalısın.
onunla gerçekten iyi anlaşırsınız.
Hayır, hayır. kolyem nerede?
kolyemi gördün mü?
ne önemli ama? reggie'nin oradan
bir tane daha al.
-Hayır, bu öyle bir kolye değil.
bana kendisi vermişti.
-kim?
big z, shiverpool'a geldiği zaman.
kimse inanmıyorken,
bana o inanmıştı.
bana hiç pes etmememi ve
bir yolunu bulmamı söylemişti.
çünkü, kazananlar böyle yapar dedi.
-kazananlar böyle yapar, evet.
ama komik, biliyor musun?
tam bir kaybeden oluşum yani.
big z'nin dediği kimin umurunda?
işleri kendi yolunla halletmelisin.
benim... benim bir yolum yok.
şey artık var. bu yolu takip et,
seni kuzey sahiline çıkaracak.
[ Skipped item nr. 371 ]
şimdi ne yapacağım?
sahilde yüzümü tekrar gösteremem.
eve de dönemem.
Her zaman nerede olacağınızı,
ne yapacağınızı hayal edersiniz ya.
bu onlardan biri değil.
sen burada ne arıyorsun?
adamım, teşekkürler.
bu...
-bunu getirmen çok hoş.
-boynuna sıkı bağla onu.
gevşek bağlarsan, yarışmada
tekrar çıkar.
sörf yarışmasına girecek
halim yok artık.
şey, sörfte tank evans'ı yenmekten
daha önemli şeyler de var.
şuna bak hele,
neyin üstüne oturmuşsun?
bu coldwood. dünyadaki en iyi
sörf tahtaları bu ağaçtan yapılır.
cold-tahtan var mı?
normal bir tahtam bile yok.
şey...
bir tane yapmak ister misin?
-Hayır.
-ne?
ahbap, bunca yolu gelip,
kolyeni veriyorum ve...
...şimdi sana tahta yapmayı öneriyorum
ve aldığım cevap: ''Hayır.'' mı?
kaldır şu tembel kıçını. bir
tahta yapıyoruz. Hadi!
senin sahip olduğun en iyi sörf
tahtası olacak, o kadarını söyleyeyim.
-peki
-tamam mı? tamam.
Joe, bize burada cody'yi
neden aradığını söyler misin?
bilirsiniz, birbirimizi şeyden beridir
tanıyoruz... dünden.
çok fazla ortak yönümüz var.
babamı hiç tanıyamamıştım.
peki, ormanın ortasında niye sörf
tahtası yapıyorsun? anlamaya çalışıyorum.
bir türlü anlamıyorum.
-20 soruluk oyun mu oynuyoruz?
sadece şu tahtayı yapalım, ha?
sen bir sörfçü müsün?
y oksa başka...
çok komik.
-daha az konuş, daha çok it.
neden itiyoruz ki, neden
yuvarlamıyoruz?
özür dilerim. niyetim o değildi.
ayağının orada olduğunu bilmiyordum.
iyi misin?
Üzgünüm, kasten yaptığım falan yok,
tamam mı? Üzgünüm.
cody... cody.
kütük!
cody, ipi tut!
ipi tut!
şimdi çek!
-deniyorum!
cody!
geek!
cody!
çıkmama yardım et, böylece
kıçına tekme basabileyim.
-seni öldürdüm san... sen... iyi misin?
-sana bir daha yuvarlama dediğimde...
Hey, bu da ne?
cevap kumsal.
***, su, güneş. birini gördüysen,
hepsini görmüşsün demektir. Hadi.
Hadi buradan gidelim.
-Hayır, adamım, hadi bir bakalım.
sence cody ve geek'in
durumları iyi mi?
evet. onun orada yalnız kalmasından
hiç hoşlanmamışımdır zaten.
onun için yapacak bir şeyler
olması iyi olacaktır.
Hey, birisinin tahta koyma yeri.
şuna bir bak...
bunlar big z'nin tahtaları. onun bunlar.
bunlarla avustralya açık'da yarışmıştı.
bu shiverpool'a geldiği
sörf tahtası, adamım.
geek, burası big z'nin yeri, adamım!
burası yaşadığı yer, tahtalarını
yaptığı yer!
burada olduğunu biliyor muydun?!
neden buraya hiç inmedin ki?
sonra eski barınağa gitti.
Farkına vardım ki...
o z idi.
y ani kendine ait yere ihtiyacı
vardı, biraz zamana. onu sorularımla
sıkmak istemiyordum.
orada sessizce durdum ve...
sen big z'sin!
buna inanamıyorum, yaşıyorsun!
Hayattasın!
bu saygılı bir davranıştı bence. neden
hayattasın? ne oldu? anlatsana.
Her şeyi anlat, baştan başlayarak...
Hey, hey, kendini yaralayacaksın.
ama ölmüştüm. gerçi ölmedin,
saklanıyordun.
bir şey oldu, bir şey oldu. bir
şey gördün, hayır. görmemen
gereken bir şey gördün.
biliyordum. -delirdin mi?
bırak komploları.
öyle bir şey değil.
-ne oldu peki?
bunu konuşmak istemiyorum.
tamam, anladım. bir şeye ihtiyacın
olursa, ben buradayım. y a da
bilirsin konuşmak falan...
şimdi konuşmak ister misin?
-git başımdan.
anladım, tamam.
gidiyorum.
eğer tabii...
-cody!
size yalan söyleyecek değilim. bu çok
büyük bir şey. Her şeyi değiştirecek.
bu sanki...
y arışma bir kaç gün sonra...
[ Skipped item nr. 447 ]
bunu kazanabilirim.
bu benim hayalim.
ve bu hayalden vazgeçmek
istemiyorum.
kazananlar bir yolunu bulur.
ne olursa olsun, değil mi?
kazanan...
onun hayaletini gördüler.
sadece onu gördüler.
para ya da ihtişam peşinde değiller.
kazanan...
esas olay sörfün çok eğlenceli olması.
-evet, çok eğlenceli.
evet, sizi anlıyorum. kaybedenler
olmadan kazanmanın nesi güzel ki?
eğlence, zevk ve yavaş
çekimler için bu iş çok güzel.
Mikey, orada açık büfe var, gidip
oradan bir şeyler al ve...
kapa çeneni!
etrafta bir sürü kaybeden
olunca daha iyi hissediyorsun.
sorunuz bu muydu?
kazanan, beni sörf tahtamdan
atmayan kişidir.
büyük dalgalar gelirken
bana yardım eden...
özellikle tank, o kesinlikle
bir kazanan değil.
-o kirli, pislik bir çöp yığını.
evet, ne zaman sörf
yapmıyordum, hatırlamıyorum.
annem beni doğrudan
sörf tahtasının üstüne koymuş.
sanırım beni doğrudan
oraya yumurtlamış.
sörf ile ilgili sevdiğiniz
şey nedir?
ilginin merkezi olmayı
gerçekten çok seviyorum.
çünkü, olması gereken bu.
ve kadınların bana
bakışına bayılıyorum.
bilirsin, küçük bakışmalar.
buna bayılıyorum.
kadınları kucaklamayı seviyorum.
ne dediğimi anlıyorsun, değil mi?
-sanırım, evet.
Hadi, gel benimle.
bu perdeyi kendim astım.
bunlar benim kadınlarım.
bu Jill.
bu benim kadınım amy.
küçük suzy.
rianna.
ona neden öyle dediğimi
biliyor musun?
çok uzun bir hikaye.
shanika.
Helga...
giny, onu hayal ediyorum.
theresa,
buradaki theresa.
-theresa nasıl biri?
-çok arsız.
burası...
burası özel kadınım için.
Lia...
bir kere daha
söylemek istiyorum... Lia.
bu çok hoş bir kadın.
-yine kupalarınla poz mu
veriyorsun? -ben... ben...
anne, poz verdiğim yoktu.
arkadaşlarımla konuşuyordum.
daha sonra poz veririm.
bay z, bize neden
ölü olmadığınızı söyler misiniz?
Hayır, ölüyüm ben.
ne yapıyorsun sen?
Hey, kim sana tahtayı geri
döndürebileceğini söyledi?
dön hemen buraya.
Hayır, buraya gel ve bana
bir kaç numara göster!
-Hayır. -neden? kap bir
tahta ve gel buraya.
kendini öldürmek istiyorsan,
benim için sorun yok.
sadece tahtalarıma bir şey yapma.
-bu şeyi nasıl döndürüyorsun?
-o kısa bir tahta.
geriye doğru otur...
Hey, dalgaya dikkat et!
benim tahtalarımı bozarsan,
ben de diğer ayağınla uğraşırım.
ben sadece bu şeyin üstünde durmaya
çalışıyorum. bu kano ya da her neyse.
durmaya çalışma.
rahatla.
nasıl yani?
düzgün, yumuşak kulaçlar.
Hayır, devam et,
dönüyorsun, devam et.
ne yapıyorsun?
Hadi, lütfen. z sen plajdayken
hiçbir şey öğrenemeiyorum, adamım.
Hayır, bir şey öğrenmeyeceksin.
şimdi gel buraya.
sen gelene kadar, çıkmayacağım.
-birazdan çıkarsın.
-daha dalgayı bile izlemiyorsun.
-ne dalgası?
şunu.
beş... dört... üç... iki...
ve...
tahtamı çizmişsin.
elimde değildi. sadece
en iyisinden öğrenmek istiyordum.
-şey... ben artık sörf yapmıyorum.
-ne?
ne demek sörf yapmıyorum?
-Hey, hey.
sörf yapmayı doğru yoldan
öğrenmek ister misin?
elbette.
o zaman kendi tahtanı
yapman gerek, tamam mı?
-ne demek kendi...
-seni duyamıyorum.
-son bir soru sorabilir miyim?
-benim tahtamı alamazsın.
bana tahtanızı anlatır mısınız?
benimki... kabaktan yapılma.
dünyadaki en iyi sörf tahtası
olduğunu söyleyemem, ama...
...oldukça iyi bir tahta.
eskiler Mona'nın, ya da kalbin siz
tahtanızı yaparken şekil değiştirdiğini...
...ve tahtanın içine girdiğini söylerler.
bununla ilgili ne düşünüyorsun?
şu saç da neyin nesi?
oraya koca bir balık sığdırabilirsin.
bizim ruhani gücümüz oldukça kuvvetli.
kendinizi buna oldukça kaptırabilirsiniz.
-bunun kime ait olduğunu bilen var mı?
-tavuğun olduğu kesin.
tavuğu gören oldu mu?
cody!
bir şey duydum sanki. butlarıma
doğru bir karıncalanma var gibi.
gergin misin, Joe?
y ani orman biraz tehlikeli gibi.
orman dünyadaki en
barışçıl, sakin yerdir.
-düzgün tut.
-bu hayallerin gerçeğe dönüşmesi.
bu hayallerin gerçeğe dönüşmesi.
burada z ile birlikte olmak.
ve bu coldwood. tüm iyi tahtalar
coldwood'dan yapılır.
burada bir örnek şekil var. şimdi
tahtanın biraz sallantılı
olmasını mı istersin, yoksa... ?
bilmiyorum, sanırım...
istediğin şey onunla senin aranda
olacak. Uzman benim, bana güven, tamam mı?
-tamam.
-işte oyma aletlerin.
Unutma, tahtan zaten içerilerde
bir yerde...
senin yapacağın onu bulmak,
ortaya çıkarmak olacak.
Her darbe önemlidir.
neden gülüyorsun? gülme.
-gülmüyorum.
sadece heyecanlıyım. -bu öyle bir buz
parçası değil, sabır ister.
tamam, hazırım zaten.
bana aleti verir misin?
Lütfen?
-tamam, hadi bakalım.
-teşekkürler.
başlıyoruz.
ne yapıyorsun sen?
bak bunu yapacaksan,
bari düzgün yap.
ilk olarak, üstünü kazı,
üstünü kazı. ne yaptığımı görüyor musun?
aletin esas işi yapmasına
izin veriyorsun, görüyor musun?
aynı denizdeki dalganın yaptığı gibi.
dalganın işi yapmasına izin verirsin.
dalgayla savaşamazsın. o koca
dalgalarla savaşamazsın.
Uzunca kazıyorsun.
tahtanı arıyorsun.
ağacın içindeki tahtanı bul.
y avaş ve güzelce.
-evet, anladım.
-işte böyle...
belki de artık ben yapmalıyım.
şimdi yapabilir miyim?
şimdi yapabilir miyim?
-önünü tıkadım. Üzgünüm.
bu senin tahtan.
-benim tahtam.
y avaşça... tamam, anladım.
-oradaki ana damara pek uğrama.
-tamam, uzun ve nazik darbelerle.
çok da uzun değil.
işte başlıyoruz.
-y anlış yapıyorsun.
-biraz izin verirsen...
y üzümün önündeyken bunu
yapamam, tamam mı?
bırak da tahtamı yapayım.
-y ardımımı istiyor musun?
-Hayır, yardımını istemiyorum.
y ardımını istemiyorum.
-demek yardımımı istemiyorsun?
-y ardımını istemiyorum!
sadece tahtamı yapmak istiyorum.
-tahtanı kendin yap o zaman.
teşekkürler. teşekkürler.
sörf tahtanın neye benzediği
umurumda değil.
ona binecek olan sensin.
-iyi, teşekkürler.
-sana küçük bir şey göstereyim.
-y ürü lütfen.
git de kendini kes.
demek aşama üç, ha?
penguenlerle karşılaştım.
ben tavuk Joe, Joseph'in kısaltması.
bana kralları gibi davrandılar,
sıcak bir küvete soktular.
sanırım kaynayan bir küvetti.
oldukça sıcak oldu ve terledim.
tüm gözeneklerimi açtım.
çok hoş bir şeydi,
bana orada yemek vermeleri falan.
y emek ve gösteri gibi bir şeydi.
ne kadar güzel olursa olsun,
hala gitmem gereken bir yer vardı.
teşekkürler.
sonra görüşürüz.
ne diyeceğim bak? tahtam vardı,
harikaydı, süperdi.
-nasıl gidiyor?
-Harika gidiyor, adamım.
-biraz pürüzlü gözüküyordu. -pürüzlü mü?
bu işleyen bir süreç, kardeş.
büyük dalgalar için
yeterli mi sence?
bence her dalga
için yeterli.
dur biraz...
-tamam. diyelim ki, ben büyük bir dalgayım.
-dur biraz, hayır, hayır!
nereye gidiyorsun?
-bu benim tahtam, tamam mı?
-neden tahtanı alıp, onu...
...denemiyorsun?
-ben de onu... belki yaparım, ha!
izle o zaman.
güzel binişti, adamım.
güzel binişti.
bunun eğlenceli olması gerekiyordu.
-bak, yarışmaya üç günüm var.
benim eğlenceye zamanım yok.
-eğlenceye zamanın yok ha...
Hey, cody!
-ne?
dönerken bana biraz yengeç getir.
-geri dönmeyeceğim!
-evet, döneceksin.
-Hayır, dönmeyeceğim!
-siz beyler barbekü sever misiniz?
-evet, tabii.
y akacak tahtamız da var.
tüm günümü harcadım ve
sörf yapacak hiçbir şeyim...
-aslında seni kontrole geliyordum.
-bu yüzden mi...
dinle... geek big z.
-biliyorum.
-biliyor musun?
-sen nasıl öğrendin?
-beraber plaja gittik.
-onu plaja mı götürdün?
ben, onu götürebilmek için
yıllarımı verdim.
sen hemen bir günden onu
götürdün mü yani? -evet.
bu harika.
bu inanılmaz.
biraz eğlenmek ister misin?
bir yere gidip, gerçekten
gerçekten eğlenmek ister misin?
tabii aptal big z'nin yanına dönmek
istiyorsan, başka... -Hayır, hayır.
bak, eğlenmek isterim.
-pekala.
y anında bir şeyler mi getirdin?
-Hayır.
z beni burada omuzlarına alırdı
ve burada çok eğlenirdik.
burası en sevdiğim...
...yerlerden biriydi.
-gerçekten mi?
-o zamanlar sekiz yaşındaydım tabii.
-bu da ne?
-geri kalmak istemezsin değil mi?
dur biraz, ne yapıyorsun?
Hayır, hayır! ben gidiyorum!
karşı koymayı bırak, cody.
bırak kendini!
sen sol tarafı al, cody!
-pes et artık, yendim seni.
-daha değil.
-tebrikler, gerçekten yendin.
oradan çıksan iyi olur. -neden?
bu şey harika, baksana!
ne ki bu?
-y ukarıdaki şeyleri görüyor musun?
onlar yapışkan solucanları.
-evet.
sen onların tam altındasın...
yani bu onların dışkısı.
bir iğrenç kokanın diğerine
güzel koktuğunu bilirsin ya? -evet.
-bu da iyi bir kötü koku gibi.
-iyi bir kötü koku.
-sana kişisel bir şey söyleyebilir miyim?
-şu an beraber duştayız.
ne istersen söyleyebilirsin.
-ben ciddiyim.
ben gerçekten, gerçekten
seni kıskanıyorum.
-neden? -big z'yi geçen son
on yılda hiç sahile götürememiştim.
ve sonra sen geldin ve...
senden gerçekten hoşlanmış olmalı.
bilmiyorum. ona karşı kötü davrandım
ve ne hissettiğini bilmiyorum.
-Hayır, davranmadın.
-evet, gerçekten davrandım.
-o zaman git öyle davranma.
-seni niye ilgilendiriyor ki bu?
o benim amcam. tek
sahip olduğum aile o.
pekala.
z, hayır, hayır!
Hayır, yapma.
z, sakın yapma!
y emin ederim...
-bakalım nasılmış, cody.
eğer onu kırarsan...
-şimdiye kırılmış olmalıydı.
Hey, hadi ama!
şuna bak... işte orası dünyada
olunacak en güzel yer. dalganın içi.
-gerçekten mi?
-evet, kazanmaktan bile daha güzel.
tüm o ödüllerden falan.
[ Skipped item nr. 659 ]
...ve sonundan çıkıyorsunuz,
hepimizin yapmak istediği şey.
tarif etmesi neredeyse imkansız.
Hiçbir şeyle karşılaştırılamaz.
öyle bir his ki... çok fazla
insan bunu yaşamadığı için
kendinizi de özel hissediyorsunuz.
sonra hep hatırlamaya çalışıyorsunuz.
keşke o anı tekrar hatırlasam diyorsunuz.
keşke orada tekrar olabilsem diyorsunuz.
çok fazla bağımlılık yaratıyor.
bir kere içine girdin mi,
hiç çıkmak istemiyorsun.
-inanılmaz.
-adamım, eşi benzeri yok.
tamam, bu işin bir yanı. oraya
girebilmek için neler gerekiyor?
y ani neler gerekiyor, yarışma için?
-dur biraz.
-ne?
-kime benzediğinin farkında mısın?
benim için mutluluk önemli.
benim mutlu olduğumu görüyor musunuz?
bay belanfonte, canlı yayındayız...
-güzel, söylemem gerek ki...
...hiçbir şüphem yok, bu yılki big z
anma seromonisi en iyisi olacaktır.
y arışmanın başlamasına bir gün
kala, heyecan kesinlikle
pen-gu adası'nda artıyor.
Sanırım pek bir şey kaçırmadım.
öyle hissetmiyorum
şuna bakın, cody'yi arıyorum.
tekrar sıcak küvet
arkadaşlarıma rastladım.
anladım, siz beyler açsınız.
Herhalde bendekiler
hoşunuza gider. bir saniye.
tadı tavuk gibi!
Hey, arkadaşım cody'yi gördünüz mü?
o da sizin gibi bir penguen.
siz çocuklar sörf yapmayı nasıl öğrendiniz?
-ben big z'yi yaparken izledim.
-o zamanlar doğmuş olduğunu
sanmıyorum. -doğmamış mıydım?
Hayır, hiç sanmıyorum. Lani, onun
bize öğretişini seviyorum. çünkü...
-bir tane daha mı?!
-bence tuvalete gitsen iyi olur.
-tamam, şimdi ne olacak? tahta hazır,
evet?
-tahta hazır mı?
-tahta hazır. -o zaman...
biraz antrenman yapalım, ne dersin?
nihayet!
-Hey, bir çekim yapabilir miyiz?
-Hayır, hemen sörf yapmam gerek, tamam mı?
Hey z, hadi!
-nereye gidiyorsun?
-antrenman yapmayacak mıydık?
suyun içinde değil.
tanrım, ne düşünüyordun ki?
big z'nin yaptığı gibi sörf
yapmak istiyorsun, değil mi? -evet.
-burada potansiyelini ölçeceğim bir
testim var. -Hadi yapalım.
Hayır, bunları gözüne
koy, böyle bak.
işte böyle, cody.
-gerçekten antrenman yapabilir miyiz?
sen neden bahsediyorsun?
ne yapıyora benziyoruz?
salaklık yapıyora benziyoruz.
işte böyle düşünüyorum.
evet, öğreniyorsun.
işte büyük dalga geliyor!
bu iş saçma sapan
bir hal alıyor.
-eğlenmiyor musun?
-senden nefret ediyorum.
y avaşça...
şimdi sen dene.
eğlenmiyorsun, adamım.
eğlenmiyorsun. kaldın.
galiba görüyorum.
z, sanırım demek istediğini anlıyorum.
bu harika gerçekten,
siz eğlenin de, başka bir şey olmasın.
z, uyan.
Uyan, z.
Hey, z, şunu yakala!
-Hayatta vuramazsın. -dört, üç...
-sabah erken bile kalksam...
-işte bu eğlenceliydi.
-demek eğlendin, ha?
-evet, eğlendim.
-o zaman cody... geçtin!
-ne? -başardın,
yaptın. Hadi gidelim.
Hadi sörf yapalım! y ürü!
Hey, sörf yapabildiğini
bilmiyordum!
-y avaş, sakince...
-tahtayı yaparkenki gibi.
evet, dostum.
-Lani!
-sudasın, z!
gel hadi! gelsene, hadi!
Lani...
teşekkürler.
şuna bakın!
güzel, aferin evlat!
güzel hareket.
big z geri döndü!
işte tüm olay bu.
bundan daha iyi ne olabilir ki?
ah tanrım.
bildiğin tek şarkı bu mu?
-oldukça. bir daha duymak
ister misiniz? -Hayır!
söylemem gerekir ki, bugün
orada oldukça iyiydin.
-sen de fena değildin, evlat.
-bu adamın sayesinde.
ben sadece sana
gideceğin yönü gösterdim.
sorum var, z.
-tekrar şarkıyı mı istiyorsun?
-Hayır, hayır!
y arın gelip, beni izler misin
diye soracaktım.
-z!
-evet, evet. ikimiz de sörf yaparız.
Hayır, yarışmada diyorum.
y arışma mı?
ne yarışması?
big z anma y arışması.
Hatırlıyor musun?
çok şey istediğimin farkındayım.
ama gerçekten, gerçekten...
...gelirsen, benim için dünyadaki
en önemli şey olacak.
-Hala bunun bir parçası olmak
istiyor musun? -kesinlikle.
-beni orada niye istiyorsun ki?
-bilmem, belki orada olmak istersin dedim.
sorun olacağını düşünmemiştim.
-sorun değil ki.
neden gelmiyorsuz o zaman?
-gelmeyeceğim.
-neden?
-bırak gitsin peşini.
-bunlar soğuyor, çocuklar.
-bana neden saklandığını
söyleyecek misin? -saklanmak mı?
-neden saklanıyorsun?
-evet, hepsini kendim yaptım...
o dalgada düştükten sonra
neden geri dönmedin?
o dalga...
o zamanlar, kazanmak benim için her şey
demekti. tank'ı yeneceğimi biliyordum.
ama sonra bilirsin...
etrafımda dönmeye başladı.
ne yaptığını gördüm. ben
onun yaptığını yapamazdım.
adam inanılmazdı.
tüm hayranlarım oradayken
o sahile dönmek istemedim.
Her şeyi kaybetmiş, big z'ye bakıyorlar
ve kaybeden birini görüyorlar.
y ani...
big z öldü ve öyle kalacak.
durun şu şarkıyı çalayım.
Hiç pes etmemeye ne oldu?
kendi yolunu bulmaya?
sen pes ediyorsun, z. vazgeçiyorsun!
-evet, pes ediyorum. benim yolum bu.
senin o adam olduğunu sanmıştım.
-beğenmediysen, kendi yolunu bul.
beni bu işin dışında tut.
z!
dağılmış haldeyim.
iyi değilim. bu ihtiyacım olan
birisiydi. ona ihtiyacım vardı.
zaten bir babayı kaybetmek zor...
-bununla ne demek istiyorsun?
-Hiçbir şey, hiçbir şey adamım.
-barış, barış içinde geldim!
-cody! durun!
Her yerde seni arıyordum!
-gerçekten mi? beni mi arıyordun?
dostum, seni yolda kaybetmedim,
şimdi kaybedecek değilim.
gerçekten teşekkürler.
başlıyor, hemen gitmemiz
gerek. Hadi!
Joe! Joe?
özür dilerim. bak şimdi onların
dilini konuşacağım: Mondo kudo punko!
dostum, gerçekten yiyecek bir şeylere
ihtiyacım var. seninle sonra görüşürüz.
görüşürüz, Joe!
big z'yi anma y arışması başlamak
üzere ve kendinizi hazırlayın.
büyük dalgalar kıyıya
vurmaya başladı.
danny slater, bir ile on arası tehlike
seviyesi olarak, bana bir rakam ver.
-20.
-vay, bu çok kötü.
-kan dökülecek.
-ben korkuyorum ve orada bile değilim.
burada ne arıyorsun?!
-Mickey...
-kendine bir iyilik yap,
lütfen buradan git.
-geçen sefer ne olduğuna
bak. -Hey, hey.
seni tekrar görmek güzel.
-ciddi misin?
gerçekten bir şeyler yapacaksın.
bu insanlar sana bayılacak!
senden büyük şeyler bekliyorum.
-teşekkürler.
Millet, büyük bir duyuru:
cody Maverick geri dönmüş.
size söylüyorum, gösteri istiyorsanız,
onun olduğu yerde kan olacak.
Mükemmel bir düşüş olacak.
teşekkürler, reggie belafonte.
Hey, küçük adam, büyük saç,
büyük fikirler, büyük kalp! Hadi ama.
şuna bir bakın!
işin bitecek, kar tanesi!
Hiç sörfe başlamamış
olmayı dileyeceksin.
ödüllerimi görmek ister misin?
arnold, hayır.
24 sörfçü kendilerine bir
yer edinmek için...
aman tanrım,
bu 1 8'e indirir.
rob, hafta içinde olan kötü dalgalardan
sonra, sörfçüler sence ne yapmalı?
konsantre olmalı ve enerjilerini
daha güzel şeylere yönlendirmeliler.
ne zaman bir hayat kuracaksın?
sen hiç kimsesin!
antartika'da kalmalıydın, evlat.
Hey, başardı. işte
olay bu!
ne inanılmaz bir başlangıçtı,
cody Maverick'ten.
çocuklar bunu...
adamım...
birden düşeceğimi sandım, ama...
...sadece kendimi bıraktım,
kendimi bıraktım ve oldu.
vay canına, bu dalgalarda
geçen inanılmaz bir gün oldu.
ama son üç finalisti
hayatta tahmin edemezdim.
şey, sal, tank evans'ın finale
kaldığını düşünmek hiç şaşırtıcı olmaz.
ve cody Maverick, bir kaç gün önceki
felaketten sonra bu hale geldi.
ve tavuk Joe, sheboyan'dan,
kimin aklına gelirdi ki?
böyle finalistleri hayatımda hiç görmedim.
-artık finalistiz, Joe! Hadi canım,
daha fazla sörf mü yapacağız?
bu heyecanlı değil mi?
şuna bir bakın.
bu harika!
Hey, bakın ne diyeceğim? şunu
bilin ki: tank sizi seviyor.
görünüşe göre, bu yıl
en kolayı olacak.
cody şunu duydun mu?
kolay olacakmış.
-ödülü kimin almasını isterdiniz?
-benim için o kadar önemli değil.
arkadaşlar... arkadaşlar dünyadaki
her şeyden daha önemlidir.
arkadaşlar sonsuza kadardır.
ama ödüllere ne olduğunu...
...pek bilmiyorum.
bu harikaydı, dostum.
-teşekkürler.
nihayet.
evet, hayır biliyorum,
biliyorum.
düşünemiyorum bile...
ben kafayı yemek üzereyim.
bu çok fazla geliyor şu an.
-şey, bunun için gelmiştin.
ne? bu da ne demek oluyor?
dün gece oldukça belli ettin.
kazanmanın eğlenmekten önemli olduğunu.
-Lani, öyle değil... bekle...
ama hey, belki de ödülü
eve götürebilirsin.
-Lani, hadi ama...
-gel buraya bakayım!
buna ne dersin, ha?
sana bir şey diyeyim. bunu kazan,
böyle yerlere gidelim devamlı.
Hey, şu çocuğa bir bakın!
o bir şampiyon!
tank, hiç yenilmeden dokuz şampiyonluk
kazanmış. çok da formunda.
bunu göz önünde bulundurursak,
sal, diğerleri için en iyisi
ikinciliği paylaşmak olacak.
önce seni halledeceğim,
sonra da tavuğu kızartacağım!
bulutlar tıpkı kedi
yavrusuna benziyor.
Maverick ve evans kalkışa geçti!
ilk sırayı evans alıyor!
tank evans, Maverick'in her hareketi
ile oyun oynuyor gibi...
Hey, evans düşüyor!
tank evans düştü!
böyle bir şeyi ömrümde görmedim!
ama tekrar görmeyi çok isterim!
cody, tank'in yarattığı
dalgadan kurtulmaya çalışıyor.
evans onunla oynuyor
ve tam burada düşüyor!
evans düşüyor! ve Maverick bu eski
numara ile öne geçiyor!
şu Maverick'in aldığı
puana bakar mısınız?
tavuk Joe'nun tutacağı
kürekleri de yok!
bu tavuğa kimse durduramıyor.
Maverick ve Joe berabere. ve
evans'ın puanı yok. inanılmaz.
sörfçüler, bu sizin
son dalganız!
-Hey, adamım. işte bu ha, son artık.
-evet, adamım!
bu dalga her ikisi için de bir
geçişe imkan sağlıyor.
Maverick bunda iyi bir puan alacak gibi.
evans ortaya çıktı. görünüşe göre,
evans tavuğu indirecek gibi.
-Maverick ne yapıyor?
-y ürü Joe, yürü.
tamamdır!
anlamıyorum. Maverick yarışmayı
kazanmak üzereydi.
ve şimdi evans, Maverick'i
kemik bölgesine sürüklüyor.
-Hey dikkat et!
-sen dikkat et!
cody!
z.
-cody! Hadi gel!
-z.
daha hızlı, hadi!
tam buraya doğru
gel, bana doğru!
Beş,dört...
-Üç, iki, bir...
z!
cody nerede?
dokunmayın!
dokunmayın ona!
bu hayatını veren genç sörfçüden
kalan bir yadigar.
sevdiği spor adına.
işte buradasın.
inanamıyorum.
geri döndün.
Hayatımı kurtardın, adamım. teşekkürler.
-Hey, hey. bizi devireceksin.
-şey... kaybettim.
-ben de.
Hadi, gidelim: kaybeden.
bana yardım eder misin?
olayı biliyorsun. Hadi.
genç Maverick yeni bir nesil için
örnek oldu. Huzur içinde yatsın.
pekala... tahtayı satıyorum.
kim 30 veriyor? kim? Hadi bakayım.
bırak şimdi bunları.
ver şunu bana.
selam, millet.
nasılsınız? -aman tanrım.
evet, benim.
tank, nasıl gidiyor adamım?
orada biraz su
yuttun galiba, dostum.
nerelerdeydin, z?
ne oldu?
şey bilirsiniz...
bir süreliğine kendimi kaybettim.
ama şuradaki çocuk, cody,
o bana doğru yolu gösterdi.
şunu biraz kapar mısınız?
bir saniyeliğine lütfen?
Hey, şuna bir bakın. buna ne dersiniz?
y etenek avcılığından mı bahsetmiştiniz?
insanlar yetenek buluyorlar.
ben onları ölümden geri getiriyorum!
şimdi karşınızda, yaşayan efsane...
-kapa çeneni.
ben efsane değilim, sadece arkadaşları
ile güzel dalgalar arayan birisiyim.
Hey çocuklar! kuzey
sahilinde harika dalgalar var.
Hemen arkandayım, z.
Hey, geri gelin buraya!
siz, geri gelsenize!
Millet, bu kaybı çok
ağrına gitmiş gibi gözüküyor.
tank, dokuz seferden sonra
kaybetmek nasıl bir...
onu öpmüyordum.
onu benden alamazsınız!
beyler konuşabilir miyiz? sen Joe
için ödülden vazgeçtin adamım.
nasıl oldu bu?
-bilirsin rob, arkadaşlar bunun içindir.
-kazanmak nasıl bir duygu, Joe?
-kazandım mı?
benden uzaklaşayım demeyin.
ben reggie belafonte'yim!
kapa çabuk onu!
Mickey, çok fena kovuldun!
daha güzel bir gün
hayal bile edemiyorum.
dostum, bu...
tüm bu deneyim...
...inanılmazdı.
z... Hayatımda onun gibi başk bir
arkadaşa sahip olduğumu sanmıyorum.
onun gibi birisinin olması harika.
ihtiyacım olan her şey onda.
-sakın yapma, imdat!
-arnold!
doğrusunu söylemek gerekirse, kendimden
bahsetmekten sıkıldım, yani...
tamam mı? istediğiniz
şeyleri çektiniz mi?
-evet, tamamdır.
-pekala.
elbette, onunla gurur duyuyoruz.
Hangi anne duymazdı ki?
-gurur ile o kadar doluyuz ki...
-aslında o hayalinin peşinden gitti.
oraya gitti ve şimdi geri geliyor,
hem de kupa ile. kupayı görmek
için sabırsızlanıyorum.
şey, aslında bir kupa yok.
-büyük bir ödül falan mı var?
-ödül de yok, kupa da.
kazanmadı çünkü.
-ne?
ne kadar kötüydü?
tozunu attırdılar mı?
-Finale kalmış.
-İkinci olmuş. Bu kaybetmektir.
-kazanmak her şey değildir, glenn.
-elbette.
-bak cody neler yapmış?
-dur biraz, ''kazanmak her şey değildir''e dön.
bu pek anlamlı değil.
bak ne diyeceğim, glenn? Umarım
bir gün daha çok cody'ye benzersin.
bu röportaj bitmiştir.