Tip:
Highlight text to annotate it
X
- Hadi, hadi. Yok birşey.
Evet, evet, tamam.
Uyan, Will.
Sancak tarafında bir gemi!
-Ne o birşeymi gördün?
- Sanırım birşey duydum.
Çan sesi gibi geldi.
- Belkide yerli balıkçılardır.
-Yada bir kayalık bekçisidir, efendim.
Bay CaIamy, ön tarafa mümkünse lütfen.
-Şu anda beş kulaç.
- Beş kulaç!
- *** ve kırık parçalar.
- *** ve kırık parçalar.
Ne oldu?
Um...
Sancakdan ters tarafa pruvaya doğru,
sisin içinde.
Neydi O? Gemi mi?
- Neydi bilmiyorum.
- Trompetleri çalalım mı?
- Emin olamıyorum.
- Sen gözcü subayısın.
Hollom, bir karar vermek zorundasın.
Derhal trompetleri çalın!
Ayağa kalkın! Ayağa kalkın!
Uykucular ayağa!
Çekil! Kenara çekil! Kenara çekil!
Üstüne atlayın çocuklar! Üstüne atlayın!
Biraz ileride!
Ağır sis içinde birşey.
- Palangaları tutan yelkenler inecek.
- Yelken başına.
- Ne tarafta?
- Uh...
Sancakdan ters tarafa pruvaya doğru 2 derece, efendim.
Bir milden az mesafede.
- Emin misiniz, Bay Hollom?
- Evet, efendim.
Savaş gemisi mi?
Bilmiyorum, efendim.
Sadece bir an için.
Bir şey gördüğümü sandım.
- Siz gördünüz mü, Bay Calamy?
- Hayır, efendim.
Pekala, doğru olanı yaptınız, Bay Hollom.
Görevinizin başına dönün.
Güverte senin, Tom.
Efendim.
Boşaltın! ve sandalları indirin!
- Ağırdan almayı kes!
- Adamı duydun!
Aşağı bırakın!
Her iki taraf yelkenlerini vira edin!
Çanı çal!
Yatın! Yere yatın!
Herkes yerlerine!
Bay Hollar, hasar raporu lütfen.
18-pound luklar. Yaklaşmamız lazım.
Sancak toplarını hazırlayın.
Bay Allen, rüzgara doğru.
Atış mesafesinde yanına doğru.
tepelerine doğru keskin atışlar, Bay Howard.
Çavuş! Üstlerine doğru
merkeze nişanlayın.
Güvertede dimdik ayakta durmalıyız, oğlum.
Hepimiz.
- Bay BoyIe, bayrakları çekin.
- Evet, efendim.
Seyir defteri için not, Mr Watt.
''6. kuşakta düşmanla temas sağlandı.''
- Tam üzerlerine doğru, Bay Mowett.
- Tam üzerlerine doğru, efendim.
Bill!
Kılıçları bırak!
Kaptan'ın gümüş olanı getir.
Henüz atış mesafesinde değil!
Yaklaşana dek bu hızda devam edin!
- Geminin ortasından yaklaşın!
- Geminin ortasından, efendim!
Tanrı aşkına, sakın birşey düşürme!
Hazır!
- Durumunuz koruyun!
- Durumunuzu koruyun! Cesaret zamanı!
- Yerinizde kalın, çocuklar!
- merka etmeyin, gençler, daha servise başlamadık!
Bay Pullings, efendim.
Davies, Jemmy, Bay Pullings'i aşağı götürün.
Evet, efendim.
Bay Blakeney, kaptana haber ver.
Ön tarafı temizleyin!
Zemin daha çok *** gerek!
Üst toplar... Ateş!
Yatın!
Dümen üstündeki palangalardan kurtulun!
Sizler şu yaralıları toplayın!
- Devam edin, Bay Calamy.
- Evet, efendim. Tekrar doldurun ve cehennemi gösterin!
Efendim! Kıç tarafa!
Dümen vurulmuş.
Gemiye yön veremiyoruz, efendim.
Fıçıda balık gibiyiz.
Neden ateş etmiyoruz?
Geçmeme izin ver.
Burası, Joe! Burası!
Orda tut onu!
- İskele tarafında, efendim.
- Silahlarınızı getirin!
Püskürtmeye hazırlanın.
Nişan alın ve emri bekleyin.
(Pullings) Emirleriniz, efendim?
Adamları güverteye toplayın.
Botları indirin gemiyi bağlayıp çekicez.
Bizi o sisin içine sok, Tom.
Haydi millet birlikte çekin!
Sisin içine doğru çekin!
Vurun şunları! Vurun!
Ateş!
Nerdeyse Oldu!
Biraz üstüpü ve ağırlığa ihtiyacımız var.
Joe, bi çekiç ve biraz demir getir!
Yaklaşıyor.
- Nerdeyse geldik çocuklar!
- Çekin! Çekin!
- Geldik çocuklar!
- Sisin içindeyiz!
Ateş!
Şanslı Jack için çekin!
Başardık!
Güvertede sessizlik.
Bizi burda bulamazlar!
(Calamy) Sessizlik, çocuklar. Bağırış çağırış yok.
Kürekleri bırakın.
Tamamdır millet.
2 m 6 cm, efendim... ve sabit.
- Tebrikler, Bay Lamb.
- Teşekkürler, efendim.
Pekala, durum nedir?
9 ölü, 27 yaralı.
Joe PIaice.
Kafa tasından oldukçe ciddi bir darbe almış.
Bu geceyi çıkarabileceğini sanmıyorum.
Lord Blakeney.
Sadece kırık bir kol, efendim.
Pekala, hepiniz emin ellerdesiniz.
Elimden geleni yapıyorum.
Biliyorum babasıyla çok yakındınız.
Babası anlıyacaktır.
Bunu bilir. Ama annesi...
Şu yüzüne bakmama izin ver.
Ne?
Kahretsin,
Nerden geldiği bile belli olmadı.
Bize tüm yan tarafımızdan vurdu,
Kuyruğumuzu koparıp, dümenimizi parçaladı.
Lanet olası silahları.
Sis sayesinde bundan sıyrılabildik.
Gerçekten şanslıydık.
Hava durumunu iyi tahmin etmiş olabilir,
ama bizimde hava tanrılarımız yanımızdaydı.
Neden bahsettiğin hakkında, hiçbir fikrim yok,
fakat İyi gidiyoruz gibi geliyordu.
7 haftalık yolculuk, ve karanlıkta
olana bak tamda yerimizi bulmuşlar.
Hm.
Bizimde olduğu gibi Fransızların, İngiltere
yada başka yerlerde casusları var.
Kesinlikle.
Eğer bizim onları aradığımızı biliyorduysa, denizde
bir yerde bekleyip geçip gidebilirdi.
Belkide onlar da bizi arıyordu.
Eğer o bir fırkateyn idiyse, bende ne olayım!
Eşit olmayan bir karşılaşma idi.
Bu davranışın hiçbir şerefli yanı yok.
Daha çok bir kruvazöre benziyordu.
Aslında gövdesini merak etmelesiniz.
Atışlarımızdan hiçbiri gövdesini delemedi.
200 yarda da 3 atış yaptık hiçbiri tesir etmedi.
Hava durumunu iyi ayarladılar
ve ateş gücü açısından açık bir avantajları vardı.
Hava durumu derken neyi kastediyorsun?
- Tekrar şöyle anlatayım, Stephen?
- Yelken hızı!
Bu da demektir ki rüzgarı lehine kullandı,
böylelikle çarpışmanın kontrolu ondaydı.
ve daha güçlü silahlara sahipti,
böylelikle onlar bizim atış mesafimizin dışındayken
biz onlarınkinin içindeydik.
Basit gerçek şu ki, yenildik.
- Pasifik'te öyle kuvvetli bir fırkateyn...
- Savaşı Napoleon'un lehine çevirebilir.
Bir kıyslama yaparsak, asıl sürpriz olan
bu kadar yaşlı bir savaş gemisiyle kurtulduğumuzdur.
- Yanılıyor uyum?
- Bana yaşlı bir savaş gemisi mi diyorsun?
Sürpriz olan yaşlı olması değil.
Kimse ona yaşlı diyemez.
Onun dik bir pruvası, güzel hatları var.
O iyi bir tekne, cesur, güçlü ve hızlı.
hemde çok hızlı, eğer doğru ellerde kullanılırsa.
Hayır, o yaşlı değil.
Hayatının baharında.
Ana direkle mizana direğini onarabiliriz.
Öndeki yelken bitmiş, yedek yelkeni bağlıyacağız.
Bay Lamb temel basit onarımlarla.
Eve dönebileceğimizden emin.
Eve dönmüyoruz.
Fakat onarım için bir limana ihtiyacımız var,
ve Acheron hala bizi arıyor olabilir.
Onarımı denizde de yapabiliriz.
Burda, mercan kayalıklarında.
Dediğiniz gibi, Bay Allen, O savaşı güney denizlerine
taşımaya çalışıyor. Bizden beklenen de onu durdurmak.
Ama, efendim - bütün saygımla - O bizden çok daha fazla
geniş ve ağır bir gemi. Bizim sınıfımızdan daha büyük.
Biz onarımı tamamladığımızda o çoktan
Cape Horn Yolunu yarılamış olacaktır.
Demek ki, kaybedecek bir dakikamız bile yok.
Son dikiş ilmiğini burnundan
geçirdikleri doğru mu?
Ne demek istiyorsun?
Joe dedi ki öldüğün zaman, seni hamağının içine koyup kapatmak için
dikiyorlarmış, son dikiş ilmiğinide burnundan geçicek şekilde atıyorlarmış,
Sadece uyumadığından emin olmak için.
Burundan olmasın. Onlara söyler misin?
Herşey yolunda.
Sadece aldığı afyon yüzünden böyle konuşuyor.
Hiç bu kadar cesur bir hasta görmemiştim.
Zavallı sevgilim.
Önemli değil, kısa zamanda halledersin.
Şimdi iyi iş çıkarmanızı istiyorum.
Sancak tarafında iki kişiye ihtiyacım
olacak. Roberts, Chadwick.
İyi iş çıkarmış sınız orda.
Burası tamir olmaz.
Bunların yenilenmesi gerek.
Bay Calamy. İlginizi çekebilecek
bazı şeyler var burda.
Bak. kaptan oyarak yapmış.
küçükken, sizin yaşınızdan fazla değilken.
Bu gemiyi küçüklüğünden beri biliyor.
Bu gemiye yeterince kendi kanını akıttığından
nerdeyse aralarında bir ilişki olduğunu söyler.
Demek istediğiniz anlıyorum, Bay Allen.
Haklılığınız kuşku götürmez.
Ama, bir Brezilya yağmur ormanında bir hafta boyunca
gemi direği aramakla vakit geçirmeyeceğim.
Acheron Çin yolunu yarılamış olacak.
Bay Lamb, herzaman ki gibi eleinden gelenin en iyisini yapıyor.
Herkes den beklediğimde bu zaten..
Bunlar onun beyni mi?
Hayır o sadece kurumuş kan.
Onlar onun beyni.
O bir, doktor.
Sizin cerrahlarınızdan biri değil.
- Parayı alabilir miyim, Lütfen?
- Efendim.
On gine nin altında size
bakmayacaktır.
Ve kuşları ve iblisleri iyi bilir.
Siz ona bir böcek gözterin
o da size böceğin ne düşündüğünü söylesin.
İşbaşına sizi tembeller!
Eckhart, borunu kullan.
Haydi beyler herkes işinin başına.
Hiçbiriniz beş para etmezsiniz
aval aval bakınıyorsunuz burda!
Hala birşey söylemediniz, efendim.
Lord Blakeney. daha iyi hissediyor musunuz?
Çok daha iyi, teşekkür ederim, efendim .
İyi, iyi.
Doktor bana okumaktan
hoşlandığınızı söyledi, bende...
Lord Nelson'un büyük savaşlarının anlatıldığı
ve bazı güzel çizimlerin bulunduğu kitap.
Teşekkür ederim, efendim.
Hiç Lord NeIson ile karşılaştınız mı, efendim?
Nil'de onunla hizmet etme şerefine eriştim.
Büyük bir zaferdi.
Burda bulabilirsin.
Sayfa 135, yanılmıyorsam.
Evet.
Nasıl biriydi söyleyebilir misiniz?
Kitabı okumalısın.
Okuyacağım efendim. Teşekkür ederim.
İşte yine başlıyoruz.
Hiç dans edebileceğin birşey çalmaz ki,
eğer sarhoş olmazsan başka tabi.
Buna ne dersin?
Yoksa daha hareketli birşey
çalma havasında mısın?
Selam.
Şapkalarınızı çıkarın.
Bütün bunlarda ne demek?
- Nedir bu?
- Hayalet, efendim.
Afedersiniz. Adamlar ona böyle diyor.
Ancheron, efendim.
Gördün mü, Will burda, onu inşa edilirken görmüş.
(Will) Boston da, efendim. Barış zamanında.
Ama yeni yapılıyorken, efendim.
Evlenmek üzereydi, karısının
ikinci kuzeni güvertede çalışıyordu,
bu yüzden Will onu daha karadayken gördü.
Efendim, bende onunla ilgili bazı garip
şeyler gördüm, ve Joe'ya sordum...
O da bana tarif etti.
bende size bir modelini yaptım, efendim.
- Ve bu model ona uyuyor?
- Tamamen uyuyor, efendim.
- Teşekkür ederim, gençler.
- Biz teşekkür ederiz, efendim.
Killick, bu beylere fazladan biraz rom payı ver.
Çok teşekkür ederiz, efendim.
- Kutlama günü için saklıyordum.
-Şarap içeceğiz.
Oh, Kutlama gününde şarap içmek...
Kıç tarafında suyun üzerinde dik, altında keskin şekilde.
Bu sayede geminin teknesi suda daha iyi ilerleyebiliyor.
Bu yüzden bu kadar hızlı.
Daha ağır ama, bu sayede daha hızlı.
İşte bu gelecek.
Ne kadar büyüleyici modern bir çağda yaşıyoruz.
Bu şekilde tahta ve iskelet kullanımı
onun gövdesini 2 ft kalınlıkta yapar. Kalın meşe.
Bu yüzden onu delemedik. Muhtemelen
12 ile 14 knot arası hız yapabiliyor.
Artık biliyoruz. Warley ve ikinci kuzeni
için tanrıya şükürler olsun.
Günde 280 mil in üzerinde yol almış olmalı.
Onu yakalayabilsek bile...
demek istiyorum ki, onu ele geçirmek...
Bizim sınıfımızn çok üstünde.
44 toplu bir gemi.
Yinede zarar verilebilir,
hepimiz gibi.
Merhaba güzelim! Bir öpücük ne kadar?
Quanto cost-o kiss-o?
- Adın?
- Adım Maria.
Sen bize oklarını ver. Bende sana balta vereyim. Ortak.
Teşekkürler, ortak.
Posta için güverte köprüsünü indirin, lütfen.
- İşte Burda. Çok önemli posta. Mektuplar.
- Era um navio francês.
- Ne söylüyor?
- Estava indo pela costa?
Sim, estava. lndo pela costa ao sul.
Büyük bir Fransız savaş gemisi burda
durmuş, sonra güneye yönelmiş.
- Muito grande.
- Obrigado, senhor.
Buralarda biryerde.
Tam üç hafta önümüzde.
Kahretsin.
Pekala, Tom, biran önce toparlanalım.
Evet, efendim. Bay Hollar!
Burdaki işimiz bitti.
(Hollar) Demir almaya hazırlanın!
Kadını aşağı indirin, Slade! Majesteleri'nin donanmasına
ait bir gemi bu, hanımların gezinti sandalı değil!
Herkes şu erzakları istiflesin.
Tebrikler.
Beyler...
- Karılarımıza ve sevgililerimize.
- Karılarımıza ve sevgililerimize.
Umarım karşılaşmazlar.
Bay Howard, şişe.
Yanınızda duruyor, efendim.
Efendim?
Afedersiniz, efendim, fakat Bay Blakeney
Lord NeIson ile Nil'de hizmet ettiğinizi söyledi.
Gerçekten. Genç bir teğmendim,
senin şu andaki yaşlarındaydım.
Ve Bay Pullings... Bay Pullings sümüklü
bir asteğmendi,
Hala evi, ocağı burnunda tüter.
Onunla tanıştınız mı, efendim?
Nasıl biri olduğunu söyleyebilir misiniz?
Onunla iki kez yemek
yeme onuruna eriştim.
Her ikisinde de benimle konuştu.
İleri görüşlü ve
taktik ustası bir adam.
Savaşta her zaman "Manevraları boşverin
direk üstlerine saldırın" derdi.
Bazıları büyük bir denizci değil,
ama büyük bir lider olduğunu söyler.
Eğer yaşlı Boney istilaya niyetlenirse,
O İngiltere'nin tek umudu.
Efendim, kısa bir hikaye için ısrar edebilir miyiz?
Benimle ilk konuştuğu zaman...
Sözlerini asla unutmayacağım.
Sanki dünmüş gibi hatırlıyorum.
Karşımda masaya yaslandı,
tam gözlerimin içine baktı,
ve dedi ki ''Aubrey...
tuzu uzatır mısın?''
Her zaman, tam olarak onun söylediği
gibi yapmaya çalışmışımdır.
İkinci seferde...
İkinci seferde bana bir hikaye anlattı...
soğuk bir gecede birisinin ona nasıl
pelerinini teklif ettiği hakkında.
hayır demiş, ihtiyacı yokmuş.
Fazlasıyla sıcak hissediyormuş.
Kralına ve üleksine olan arzusu onu sıcak tutarmış.
Saçma geldiğini biliyorum,
ve de başka birinden dinliyorsunuz,
Üzülebilir siniz ''Oh, ne kadar zavallı'' diye ve bu
safiyane gayretiyle onu kendi haline bırakır sınız.
Ama Nelson la...
kalbinizin heyecanını hissederdiniz.
- Öyle değil mi, Bay Pullings?
- Kesinlikle, efendim.
Yozlaşmış otoriteler içinde bir istisnaydı
- Lord Nelson'a.
- Lord Nelson'a.
Lord Nelson'a.
Şu iki böceği görüyor musunuz, doktor?
Görüyorum.
Hangisini seçerdiniz?
Hiçbirini. Aralarında hiçbir fark yok.
Her ikiside aynı türden, curcuIio.
Eğer seçmek zorunda olsaydınız.
Eğer bir seçim yapmak için zorlansaydınız.
Eğer başka bir...
Pekala, eğer beni zorluyacaksanız...
Sağ elinizdekini seçerdim.
Genişlik ve uzunluk açısından
belirgin bir avantaja sahip.
İşte sizi yakaladım!
Kesinlikle kaybettiniz.
Yemek servisi sırasında servis edilen iki böcekten
küçük olanının seçileceğini bilmiyor musunuz?
Kelime oyunlarıyla beni uyutuyor.
Sahiden! Böcekler!
- Küçük olan böceğe.
- Küçük olan böceğe!
Yay, Joe!
Hadi, Joe!
Tanrı alır...
ve tanrı verir.
Duydun mu? Birşey söyledi!
Doktor! konuştu, Doktor!
Tebrikler, Stephen.
# Adieu to you Spanish Iadies
# FareweII and adieu to you Iadies of Spain
(faltering) # For we've received orders
to saiI for oId EngIand
(alone) # We hope in a short time
to see you again
Bay Hollom'ın ne kadar da
muhteşem bir sesi var.
Gerçekten.
# Come, all you bold young thoughtless men
# A warning take by me
# And never Ieave your happy homes
to saiI the raging sea
Yelkenli göründü ho!
Fırkateyne benziyor!
(Allen) Nasıl oraya gidebildi?
- Dönüp savaşmalıyız.
- Ama yine rüzgar yine onlardan yana.
Bizi bir koydan izlemiş olmalı
Tanrım. Ne yapabilirz?
Tam da kıç taraftan yaklaşıyor.
Ardınıza bakmadan kaçın.
- Tüm yelkenleri çekmeliyiz.
- Gerekirse mendillerimizi bile!
Bugün hayatta kalmalıyız.
Bununla uğraşın. Bay Allen, beyler.
Herkes yelken başına!
Bunu bana ikinci yapışı.
Üçüncüsü olmıyacak.
Birşey söyliyim mi sana, şeytan,
bu hayalet gemiyle birlikte.
Daha hızlı olsan iyi olur.
Bu adamın nesi var?
Bir savaşta akrabasını falan mı öldürdüm?
Tanrı esirgesin, oğlunu falan mı?
Aynı senin gibi savaşıyor, Jack.
Güneşi ufka getirin.
Kısa olan kol ufka değdiğinde...
Williamson, kendi dairenin içinde kal!
Ne zamanki küre daha fazla yükselmez...
o zaman zirveye ulaşmış demektir
o zaman da öğlen olmuş demektir.
- Efendim?
- Bay Pullings.
- Öğle vaktini gördünüz mü, Bay Hollom?
- Evet, efendim.
Öğlen vakti. Sınıf sizin.
- (Hollom) Efendim, öğlen vakti.
- Bay NichoIs, onu 12 yapın.
6 saat mi?
En fazla 5.
Akşam olana dek bizi onun görüş
mesafesinden uzak tutun.
Unutmayın arkadaşlar aynı bize benziyor.
Jibbo, o kırbaşları çabuk yap.
Bu rüzfarda daha uzun,
yapmamıza gerek yok.
- Afedersiniz, efendim, ama ne yapıyorlar?
- İlk emiriniz.
Çabuk. Tepemize binecek.
Palangaların üstündeki ağırlıkları alın.
Uzak tutun, uzak tutun.
Ana güvertenin altında tutun.
- Seni kaybetmek istemem.
- Evet, efendim.
Orda bir boyacı var kıç tarafından dolaş.
Aklını kullan.
Bundan sonrası bize ait.
Bizimle olmadan önce on dakikadan az zamanımız var.
- Kaptan ne söylediyse aynen yap.
- Çekin çocuklar. İşte böyle.
Şimdi.
Killick orda! Söndür ışığını.
Bay Allen, hazır olun.
Merhaba. Bir balık yakaladık.
(Aubrey) Dümeni al, Bonden.
- Şimdi bana eğlenceli olmadığını söyleme.
- Evet, efendim.
Tamamdır!
Adamları aşağı indirin, Bay Pullings.
Böbeti ben devralıyorum.
Peki, efendim.
Bay Mowett, Bay Allen, sakince şimdi.
Emirlerini biliyorsunuz.
Tamadır, efendim.
Kesinlikle bir hayalet. Yine arkamızdan
geliyor aynı şekilde.
Başka bir yere değil. ve tam arkamızda.
İlk seferinde sisin dışında olduğu gibi.
Sıyırıp seken atışımızla.
Kaptana boşuna şanslı Jack demiyorlar.
Hayalet yada değil, o savaşabilen bir ticaret gemisi,
ve şanlı Jack onu ele geçirecek.
Bir hayalete karşı şansdan fazlasına ihtiyacın var.
- Korsan gemisi gibi sanki?
- Hayır, onlar korsan değil.
Oh, hayır. Eğer öyleyseler,
yakaladığımızda onları asabiliriz.
Gemi Fransızlar dan para alıyor
Bizim bayrağımızdan olan herkesi
yok edebilirlermiş.
Zengin tüccarların ardından giderler.
Hey, ordaki ganimetlerden payımıza
düşecek paraları bir düşünün.
Değerli taşlar, altın ve amberle
dolu olmalı
Harika, tamam, Nagle. Payına düşeni
aldın ve harcamak için eve döndün, ama.
Bana içki ısmarlamak isteyen
ölü bir adama hiç rastlamadım.
Ve bende yaşarken bana içki ısmarlamak
isteyen bir adama hiç rastlamadım.
Bütün gece soğukta oturuyorsunuz, soğuktan
ölmek me eistiyor sunuz. Bu da kahvenin sonu zaten.
Teşekkür ederim, Killick.
Bonden.
Bu kadar doğuya gitmek yeter.
Rotayı güney güney batıya çevir.
Evet, efendim. Güney güney batı.
Yelkenli!
Sancağın başından 2 derece dışarda!
Şanslı Jack için üç kere!
Huzzah! Huzzah! Huzzah!
O bizimdir çocuklar!
- (Pullings) Seni aptal! Benden önde mi gidersin.
- Direkleri ve rotaları ayarlayın.
- Efendim.
Çarkları raylar boyunca yerleştirin.
Hiç böylesini görmedim.
Yüzlerce mil bizden ötede olmalıydı
ama bizi tam kuyruğuna getirdi.
Denizcilik işte budur, Bay Pullings.
Tanrım, Denizcilik işte budur.
Sana işe yarayacağını söylemiştim, Will.
Akşama yakalayabiliriz.
- Sanırım onu yakaladık, efendim.
- Ve bu sefer rüzgar da bizden yana.
Dereyi görmeden paçaları sıvama.
Yinede arayı kapatır ve arkasından
bindirebilirsek bizim olabilir.
Dokunursun gider, kazırsın kalır.
Üç kere dön.
Tanrı ve azizler bizi korusun.
Dön!
Hadi be adam.
Sen döndürene kadar onu kaybedicez!
Dur!
- 12 knot, efendim.
- 12 knot mı. Güzel.
Daha fazla istiyorum. Rüzgar alan tüm
yelkenleri çekin.
Bay Hollar. Gözcü kulesine.
Herkes sancak yelkenine!
İskele ana yelkenlerini sıkı tutun!
Doktor, Cape Horn.
Şu kapakları kapadın.
Romların içinde yeteri kadar su var zaten.
Teşekkür ederim, Davies.
Yelkenlerdeki tek bir ilmik kalmayana dek, kaptan burnu
dönerek onu arkasından takip mi edecek?
Bahse girerim Cehennemin kapılarına kadar takip eder.
Size söylüyorum bu gemi şeytanın ta kendisi.
Ve bizi bir tuzağın içine çekiyor.
Buruna doğru gidiyor, efendim.
Ana direğin dayanacağını bu şekilde garanti edemem.
Hele burunda hiç.
Teşekkür ederim. Yorumlarınız
seyir defterine kaydedilecek.
Yelken toplayıcıları yerlerinize!
Yelkenlere çok dikkat edin çocuklar. Fazla gerildiler.
Halatları sıkıca çekin ve bağlayın!
Yaklaşıyoruz, Tom.
Şimdi vazgeçmiyeceğim.
Rüzgara doğru, Barret.
Batı güney-batıya yeni bir rota belirle.
Batı güney-batı, efendim.
Bay Calamy.
Çarkçılar aşağıya.
Burundayız, çocuklar!
Camadan yelkenlerini toplayın!
Canlanın, çocuklar!
Dibi boylamadan ambar
kapaklarını sağlama alın!
Johansson, Truelove! Mizana Direğine!
Hepsi güvende.
Aşağı gidin, çocuklar
Bay Hollom, Genç Warley'e
mizana direğinin tepesinde yardım edin.
- Daha çok adama ihtiyacım olacak, efendim.
- Evet. Git.
Bay Hollom, efendim! Yardım edin!
Tudor, Ellers! Bay Allen'a!
Sizler yukarı mizana direğinin tepesine!
Yardım!
Yardım edin!
Denize adam düştü!
Mizana direklerini kaybettik! Herkes kıçtaki küpeştelere!
İşte orada, efendim!
Enkaza doğru yüz!
Yüz be adam!
Bu tarafa!
Bay Allen, ızgaralar, fıçılar,
yüzen herhangi birşey, denize atın.
Delik açılıyor! Onu kaybediyoruz!
Efendim, enkaz bir çapa demiri görevi görüyor!
Kesip kurtılmalıyız!
Yoksa bizi batıracak!
Efendim, yapıcak! yapabilir!
- Hadi, Will!
- Hadi! Elden ele!
Tanrı aşkına, Will, yüzsene!
Enkaza doğru yüz, Will!
(Nagle) Yapabilirsin, Will!
- Yüz! Hadi!
- Hadi, Will! Yüz!
- Yine yaptı yapacağını.
- O Kim ki?
- Jonah.
- Nedir o?
Gerçek savaştaki ölümler
sineye en kolay çekilenlerdir.
Bence benim kılıcım altında savaşıp ölenlerle,
yada bir sonraki hastalıktan ölenler...
Kendimi, onları benim öldürdüğüme değil de
düşmanın öldürdüğüne inandırmalıyım.
O genç adam bir savaş şehidi.
Kendin söylediğin gibi,
küçük olan şeytanı seçmelisin.
Böceği.
Mürettebat bunu zor kabullenicek.
Warley çok sevilen biriydi.
Söz konusu olay hakkında sana
herhangi bir ifadede bulundular mı?
Jack, cevap vermeden önce,
sormak zorundayım,
Eski bir arkadaşımla mı konuşuyorum
yoksa geminin kaptanıyla mı?
Eğer geminin kaptanıyla konuşuyorsam
bir ispiyoncu durumunda olmaktan hoşlanmam.
- İşte şimdi bir Irlandalı gibi konuştun.
- Ben zaten Irlandalıyım.
Pekala o zaman bir arkadaş olarak.
Arkadaşın olarak şunu söyleyebilirim, bir kaptan
olarak yeteneklerinden hiçbir zaman şüphe etmedim.
Açıkça konuş, Stephen.
Belkide birkaç hafta
öncesine dönmeliyiz.
Adamlar... Elbette Şanslı Jack'i
nereye giderse gitsin takip ediceklerdi,
Haklı olarak zafer kazanmış birini.
Fakat işte problemin cevabı kendi içinde.
Sen yenilgiye hiç alışık değilsin.
Ve senden daha büyük, daha hızlı ve daha kuvvetli silahları olan bu gemiyi
takip etmeyi bir gurur meselesi haline getirmen bu sonucu hazırladı.
Bu bir gurur meselesi değil.
Bu bir görev meselesi.
Görev. Evet, bunu daha öncede çok duymuştum.
Nasıl düşünürsen düşün. Dünyayı bir
mikroskoptan görebilmek de senin yeteneğin.
Bu bir savaş gemisi. Bende geminin kaptanı olarak
neye malolursa olsun görevimin gereğini yaparım.
Neye malolursa olsun mu?
Neye malolursa olsun.
Neye mal olursa olsun tereddüt etmeden emirlere uymak.
Bu görev dediğinde gerçekten
kişisel bir unsur olmadığını söyliyebilir misin?
Emirler, hizmet etmenin
gerekli kıldığı koşullardır.
Bana verilen emirler onu Brezilya'ya dek takip etmekti.
Ben bana verilen emirlerdeki haddimi çok önce aştım.
Anladım.
Rüzgar dönüyor, efendim.
Efendim, artık daha fazla bu
batıya doğru olan rotada kalamayız.
Eğer bu lanet olası rüzgara karşı gidemiyeceksek, Tom,
bizde atrafından dolaşırız. Güneye dönün.
Ne kadar güneye, efendim?
Gerektiği kadar, Bay Pullings.
- Anlaşıldı, efendim.
- Canlanın!
- Bay Bonden güneye dönün lütfen.
-Güneye, efendim.
Çekin! Durun!
Ahh...
Hurray!
Gerçekten etkileyici ve inanılmaz.
Kuzeye döndük.
Arkamızı güneşe verdik.
- Güneşe.
- Güneşe!
Oh, önsezilerin olduğu bu durumda,
Killick'den özel birşeyler
hazırlamasını istedim.
- Killick! İşte Killick...
- Zaten burdayım, değilmiyim?
Beyler, Size...
gideceğimiz yeri veriyorum.
- Galapagos Adaları!
- Galapagos Adaları!
Avımızın donanması orda.
Ve kargosu Bona Partes'ın cüzdanını
dolduracak para ve kıymetlerle dolu.
İşte Acheron bize bunun için lazım.
Evet, Bay Pullings, izin verirseniz...
size bir dilim kumsal.
ve sizin için, Doktor, bir dilim Redondo Rock.
Mükemmel.
Ve benim için de Acheron...
(Allen) # Safe and sound at home again
Let the waters roar, Jack
# Safe and sound at home again
Let the waters roar, Jack
# Long we tossed on the rolling main
Now we're safe ashore, Jack
# Don't forget your old shipmates
Folly-rolly-rolly-rolly-rye-o!
# We have worked the selfsame gun
Quarterdeck division
# Sponger l, and loader you
Through the whole commission
# Long we tossed on the rolling main
Now we're safe ashore, Jack
# Don't forget your old shipmates
Folly-rolly-rolly-rolly-rye-o!
Las Encantadas.
Büyüleyici adacıklar. Söylediklerine göre
bir sürü garip ve harika yaratıklarla doluymuş.
Oraya ulaştığımızda,
Su ve yiyecek için durmak zorunda olacağız.
Bu süre zarfında size söz veriyorum -
Enaz birkaç gün -
Sende orda dilediğin kadar dolaşıp
böcek vs. toplayıp inceleyebilirsin.
Bahse girerim, adaya ilk ayak basan
doğa bilimci sen olacaksın.
Bak, işte bu hoşuma gitti.
-O bir böcek mi?
- Evet.
Hiç benzemiyor.
Yani, daha çok bir sopaya benziyor.
Evet, işte zaten anafikir bu.
Hayatta kalabilmek için dış görünümünü değiştiriyor.
Ordaki örümceği gördün mü
kendini bir karıncaymış gibi değiştirdi.
Ve burda da bir böcek, kendisini
kuşlardan kuramak için diken şeklini alıyor.
Onları tanrı mı değiştirdi?
Onların değişmesine tanrı mı izin verir?
Evet, kesinlikle.
Ama aynı zamanda kendilerini de değiştiriyorlar mı?
Bak işte bu güzel bir soru, değil mi?
Efendim! Efendim, Galapagos'u ayaklandırdık!
Geliyorum!
- Bak. Kayanın ardında.
- Oh, evet, görüyorum.
Nedir o? Meraklı, eh?
Bir çeşit Martı?
- Orda çirkin bir şeytan var.
- İğrenç! Her tarafında dikenleri var.
Çirkin şeytanlar, değil mi?
Hiç kadın göremiyorum.
Yalnız ördekler, kertenkeleler.
Ne kadın yok mu? Doğaya aykırı.
Ne kadar sıradışı.
Nedir, efendim?
Ordaki kuşlar. Karabatağın bir türü,
fakat kanatları yok.
Kanatlarının gelişmemiş olduğunu görüyor musun?
Bütün kutsallığı bi yana,
Sanırım bu bilim tarafından bilinmiyor.
Ejderler onları rahatsız etmiş görünmüyor.
Hayır. Onlar bir çeşit Iguana, sanırım.
Bu yüzden onlar vejeteryen.
- Birini yakalıyacak mısınız?
- Bir çiftini yakalıyacağım sanırım.
Sonrada onların yavrularından
birini krala sunabilirsin.
- Bakın. Bir tanesi yüzmeye gidiyor.
- lguanalar yüzemezler.
Bunlar yüzüyor.
Vay canına.
İki yeni tür, bu kadar kısa zamanda.
Bu kaydadeğer bişi.
Herkes gemiye gelenler var!
Ana Yelkeni çekmeye hazırlanın!
- Aubrey.
- Hogg. Albatross'un sahibi.
Tanrı sizi kutsasın, kaptan.
Tanrı hepinizi kutsasın.
- Bay Calamy, bu insanlar için yiyecek ve su getirin.
- Hemen, efendim.
- Bay Howard, adamlarınızı aşağı indirin.
- Donanma askerleri, silahlarınızı bırakın!
Bir hafta önce bile değil yeni
rotadan Geri dönüyorduk.
Şuradaki koyda gizlenmişler. Gemimizi
yakıp batırdılar. Lanet olası korsanlar!
Mürettebat esir düştü, Kaptan öldü.
Üç büyük ana topları vardı.
Kalbinizi yerinden söken cinsinden.
£12,000 sterling değerinde en iyi derece yağı
aldılar. İki yıldan fazladır denizlerdeyiz.
Ya Rotası?
Belki güney batı,
donanmanın kalanını takip ediyorlardı.
Bay Pullings, bu adamların isimlerini
geminin defterlerine kaydedin.
Bay Allen, bir rota çizin. Batıdan güneye.
Herkes yelkenlere!
Efendim, Taze erzaklar ve içecek almıyacak mıyız?
Bay Mowett, Kaybedicek bir dakikamız yok.
- Jack, Sözünü unuttun mu?
- Emirler hizmet etmenin gerekli kıldığı koşullardır.
İlginç bir iguana ya da böceği
inceleyeceksin diye daha fazla gecikemem.
Hiç şüphe yok tamam büyüleyici,
ama hiçbir acil tarafı yok.
Sanırım ikimizinde amaçlarına hizmet edebilecek
bir imkanımız mevcut.
Anladığım kadarıyla, bu uzun ve ince bir ada.
Sen etrafından dolaşmak zorundasın.
Bende direk diğer tarafa geçebilirim.
Senin bir kuşun ensesinde gördüğün şeye
saatlerce bakıp kalabileceğini iyi biliyorum.
Tempolu bir şekilde yürüyebilirim.
Yalnızca önemli ölçümler yapmak için duraklarım.
Burada yapacağım keşifler
doğa bilimi tarihimizi çok ileri götürebilir.
Eğer rüzgar ve gelgit lehimize olmasaydı,
Evet derdim.
Ama değiller. O yüzden hayır demek zorundayım.
Oh, Anlıyorum.
Hizmetinde geçen bu kadar zamandan sonra,
Bunca savaşma arzusu içinde olan, yok etmek
için yetenek sahibi, güzellikleri es geçebilen
böyle bir sefer ekibinin bir parçası olduğum için,
Sanırım kendimi şanslı saymalıyım.
Kudretin getirdiği yıkımla ilgili birşey söylemeden...
- Kendinize gelin, Doktor.
- Hayır, Jack, hayır.
Sen kendine gel. Benim açımdan,
verilmiş bir söze bakıyorum.
Verdiğim söz koşullara bağlı idi.
Ben kralın savaş gemisini komuta ediyorum, özel bir yatı değil!
Sizin lanet olası hobileriniz
için zamanımız yok, bayım!
Pekala. Pekala.
O balıkları aşağı indirin.
Güverteyi bol suyla yıkayın.
(Calamy) Davies, onları orda bırakmayın.
aşağıya indirin.
Bay Blakeney.
Efendim, güvertede yürürken
garip bir böcek buldum.
Sanırım bu bir Galapagos böceği.
Bundan eminim.
Ada da bütün bir gün boyunca yürüyecekmiydiniz,
hiçbir zaman adayı geçemiyebilir diniz.
Evet bundan kesinlikle daha fazla eminim.
Sizde kalabilir, efendim.
Bay Blakeney.
- Teşekkür ederim.
- Efendim.
Son silahda ateşlendi efendim, süre.
- Süre?
- İki dakika ve bir saniye, efendim.
Beyler, bu yeterince iyi değil. Tek seferde
İki bordasına birden aynı anda ateş edebilmeliyiz.
- Picadilly'de giyotin görmek ister misiniz?
- Hayır!
- Napoleon'a kralım demek ister misiniz?
- Hayır!
- Çocuklarınızın Marseillaise diye şarkı söymesini ister misiniz?
- Hayır!
Bay Mowett, Bay Pullings, sancak topları!
Atlayın, arkadaşlar. Tempo ve ritm.
- Nişan alın!
- Hadi arkadaşlar, daha hızlı!
Hadi besleyin onu!
Çevirin!
- Bay Mowett, Rapor verin.
- 3. ve 4. birimler hazır.
Sancak topları, Ateş!
Bir dakika on Saniye!
Huzzah!
Başardınız, çocuklar.
Hepinize ekstra rom.
Huzzah!
Kaptana yol açın arkadaşlar.
İsabeti yüksek atışlar, Bay Calamy. Tebrikler.
Teşekkür ederim, efendim.
Killick! İşte Killick!
Bu akşam için bize neler hazırladın?
- Soslu domuz başı.
- Eh?
- Soslu domuz başı!
- En sevdiğim. En sevdiğim.
(Mowett) Ve kırallığın esas sürprizini,
kaçmaya başladıklarında görecekler!
Bu şekilde bir hafta daha devam edersek
bir bardak su için herşeyden vaz geçecekler.
Yağmuru yağdıramam ki.
Rüzgara gem vurabilirim,
ama lanet olası yaratıcısı ben değilim ki.
Hiç şansımın bu kadar kötü gittiğini bilmiyorum.
''Ve ona dediler ki
'Şeytana ne için sebep oldun?'''
Nerden geldi o?
İncil den. İncil den. Yunus Peygamber'in hikayesi.
Onların adamlarından biri onları gemilerinde
buldular - Burası Yunus Peygamber koyu -
Tanrıyı gücendirdi ve bu onların
şanslarının kötüye gitmesinin sebebi oldu.
Kötülük ondan... gelir
Kim kötülük düşünürse, kötülük o dur.
- Hayır, hayır. Joe Kötülük hakkında bir, iki şey biliyor.
Kişisel tecrübesi nedeniyle. Değil mi, Joe?
Killick'in dediği gibi. Savaş sabahı,
trompetleri çalmak için isteği olmazmış.
Tüm silah mürettebatı öldürüldü.
mizana direğine çıktığında, Will düştü.
Ve biz rüzgarımıızı kaybettiğimizde
kimin nöbetiydi?
Sen ordaki! Çabuk ayağa kalk!
bu adamı aşağı indirin
ve prangaya vurun.
Bay Pullings, 8 kere çanla birlikte kırbaçlansın.
Evet, efendim.
Hollom'u aşağı kamarama getirin.
Bir adam yanından sana omuz atarak,
geçti ve sen hiçbirşey söylemedin. Neden?
Söylemek istedim, efendim, ama doğru kelimeleri...
Doğru kelimeler mi?
Resmen kasti şekilde isyankardı.
Adamları anlamaya çalıştım, efendim,
ve arkadaşça olmaya çalıştım,
ama aramıza sanki bir set çektiler.
Yanlarından geçtiğim her zaman hakkımda fısıldaşıyorlar
ve bana manalı manalı bakıyorlar.
Bundan sonra onlara benimle ilgili haklarını hatırlataıcağım.
Onlara karşı daha sert olacağım.
Mürettebatınla dost olma.
Sonunda seni küçümsiyecekler,
zayıf olduğunu düşünücekler.
- Ne de bir zorba ol.
- Hayır, efendim.
Çok üzgünüm, efendim.
- Kaç yaşındasın? 26, 27?
- Haftaya cuma 30 olacağım, efendim.
30?
Teğmenliğe terfi edicekken 2 kere hata yaptın.
Yaptın biliyorum, ama kötü bir denizci değilsin.
Hayatını bir ast teğmen olarak geçiremezsin.
Hayır, efendim. Daha çok çalışacağım, efendim.
Bak, Hollom, onların istediği liderlik.
Güç.
Bunu kendi içinde bulacaksın,
ve onların saygısını kazanacaksın.
Saygı olmadan,
gerçek disiplin olmaz.
Evet, efendim. Um...
Güç, saygı... ve disiplin, efendim.
Evet ... şanssız bir iş, Hollom.
Kahrolası şanssız.
- Hepsi bu kadar.
- Evet, efendim.
- Ben dayakçı bir kaptan değilim.
- (Stephen) Hollom bu yolculukta
yaşanan bütün şansızlıkların,
günah keçisi oldu.
Bay Lamb? Gelir misiniz.
(Stephen) Tükenmiş durumdalar.
Bu adamlar tükenmiş durumdalar.
Onları çok fazla zorladın.
Stephen, seni kamarama
arkadaşım olarak davet ettim.
Komuta etmem hakkında eleştri
yada yorum yapman için değil.
O halde, daha uyumlu bir şekilde
düşünene kadar seni yalnız bırakayım mı?
- Ne yapmamı bekliyordun?
- Romlarını denize mi dökeyim.
- Romlarını dökmek mi?
- Nagle Hollom'u aşağılarken sarhoştu.
200 Yıllık geleneği ve ayrıcalığımı durdurayım.
Onların rüzgara karşı yelken yerine çarşaf açmalarını,
isyan etmelerine tercih ederim.
Daha doğrusu isyan etmelerini anlıyorum.
Evlerinden ayrılmaya mecbur bırakılmış, aylarca
tahtadan bir hapishane konmuş adamlar...
Benimle aynı fikirde olmama hakkına saygım var,
ancak bu gemide sadece bir asiye tahammül edebilirim.
Benimle böyle konuşmandan nefret ediyorum
Kendimi çok aşağılanmış hissediyorum.
Benim Nagle'ı kırbaçlatmaktan hoşlandığımı mı sanıyorsun?
İpleri kesen adam kendi
arkadaşını ölüme gönderir mi?
Emrim altındakiler?
Görmüyor musun? Bu tahtadan dünyayı bir arada
tutmanın tek yolu sıkı çalışmaktan...
Jack, adam selam vermedi.
Doğada bile hiyararşiler vardır.
- Doğada hiçbir zaman küçümseme yoktur. Hiçir zaman...
- Adamlar yönetilmelidir!
Sıklıkla akıllıca olmasa da yinede yönetilmelidirler.
İşte tarihteki her diktatörün mazereti,
Nero'dan Bonaparte'a.
Ben, yalnız ben bu otoritenin karşısındayım.
Bu, sefalet, baskı ve zulümden başka birşey değil.
Anarşi için yanlış yere
dükkan açtın kardeşim.
Dört.
Beş.
Altı.
Yedi.
Sekiz.
Dokuz.
On.
Onbir.
Oniki.
(Pullings) Yeter kesin.
Shh. O kadar yüksesk sesle değil.
Oh, indir şu bıçağı, Boyle.
- İyi misiniz, Bay Hollom?
- Hasta falan değil, herzamanki gibi işten kaytarmaya çalışıyor.
- Kapa çeneni!
- Sen kapa çeneni.
- Onu kendi haline bırakın.
- Biraz su iç.
- Oh, Teşekkür ederim.
Efendim. Efendim, Bay Hollom.
Fiziksel olarak hiç bir sorunu yok.
Lanetlendiğini düşünüyor.
Denizciler böyle büyük bir anlaşmaya katlanabilirler,
ama Yunus Peygamber beklemez.
Tanrım. Buna sende inanıyor musun.
Herşey senin kitaplarında değil, Stephen.
Bu o, içinde mi?
Yunus peygamber.
Buna o sebep.
Onu yukarı çağırıyor, Görmüyor musunuz?
Her nöbetinde, o gemi beliriyor.
Bekleyin ve görün.
Bu gece her an,
o hayalet gemi çıkıp gelicek.
Ve hepimizi alıp doğruca cehennemin,
dibine götürecek.
Bay Hollom.
Bana öyle bir başlangıç verdiniz ki.
Şimdi daha iyice hissediyor musun?
Evet. Çok daha iyi, teşekkür ederim.
Kaptan istediğimiz rüzgarı
yarın alabileceğimizi söylüyor.
Bundan eminim.
Bana herzaman nazik oldunuz.
Güle güle, Blakeney.
Gerçek şu ki,
hepimiz istediğimiz gibi olamıyoruz.
Fakat hepimiz tanrının yarattıklarıyız.
Eğer Bay Hollom'un hasta olduğu ile ilgili
düşüncesi olan varsa,
yada hastalığı ile ilgili konuşan,
yada kardeşliğe olan saygısını kötüleyen...
onu bağışlaman için yalvarıyoruz, Tanrım.
ve onun için de.
Tanrının merhameti üzerine olsun. Bay Mowett?
Orda!
- Doktor kuşu gördünüz mü?
- Ne tür bir kuş?
Bir tür albatross. Yada
kocaman bir Martı. İşte gidiyor.
İşte orda. Benim kuşum, kuşum. Kahretsin!
- Daireler çiziyor, millet!
Doktor?
Tanrım! Doktor! Doktor!
Çok üzgünüm, efendim.
Kuş alçalarak geçti. Sizi görmedim.
- Calamy, Higgins'i bul.
- İyiyim, Jack.
Kurşun içeri gömleğinden bir parça ile girmiş.
Kurşun çıkarılmazsa,
Yara büyüyüp iltihap kapabilir.
Bunu yapabilecek misin?
Doktor'un kitaplarına bakıp
ordaki resimleri incelemem lazım.
Resimleri incelemek mi?
Sadece hafızamı tazelemek için, o kadar.
Karada olsaydım daha kolay olabilirdi.
Bilirsiniz işte, Şey yapamaz sınız...
Halledeceğim. Göreceksiniz.
Ufukta yelkenli var, efendim. Batı'ya gidiyor.
Emin değiliz, ama o olduğunu düşüşünüyoruz, efendim.
En iyisi...
Güle güle, efendim.
(Allen) O olduğundan şüphe yok. O Fransız.
Trompetleri çalalım mı, efendim?
Bunun benim yüzümden olduğunu söyleme.
Hayır, pek değil.
Sadece biraz bacaklarımı açmam gerekiyordu.
Nazikçe koyun.
Canlı olun. Güvenliği sağlayın.
Her 20 yarda da bir askerler yerleştirildi , efendim.
- Herşey hazır, Higgins?
- Evet, efendim.
Hayır.
Bunu kendi ellerimle yapacağım.
Eğer herşey yolundaysa,
Tam dışarıda olacağım.
(Stephen) Yedekte bulunacak iki sakin el
herhangi bir tersliği önliyecektir.
Böyle birşeyi eğer..., elbetteki seninle
yapabilirim.
Sevgili doktor, hayatım boyunca
birçok yaralıyla uğraştım.
Pekala, iyi o zaman.
Ellerini belime koy,
Söylediğimde yavaşça bastıracaksın.
Higgins, neşter lütfen.
Padeen, lütfen.
Bay Higgins, sonda.
***.
Pekala.
Bay Higgins, kemiği kaldırmanız lazım.
Yaranın ağzını açık tutacak şekilde iyice kavrayın.
Tam içeri.
ve yukarı kaldırın.
Kaldırın.
Temizler misin, Jack. Göremiyorum.
İyi misin?
Yakaladım.
Biraz daha bastır.
- Hepsi tamam mı?
- Evet, efendim.
Onu güzelce sarıp kapatıcak.
Tanrıya şükür onu yakaladım.