Tip:
Highlight text to annotate it
X
SU ATI
www.paylashturk.com
"Gerçek bir masaldır bu..."
Çeviren: Mehmet Önder
"Körfezin Canavarı"
Nedir o?
Canavarın meşhur resmi.
Ama sahte.
Sahte olduğunu nereden biliyorsun?
Gerçek gibi görünüyor.
Tamamen sahte.
Elbette sahte, bunu herkes bilir.
Ama o fotoğrafta,
gördüklerinden daha fazlası var.
- Gerçekten mi?
- Eğer gerçek hikayeyi
öğrenmek istiyorsanız...
Evet. Ben istiyorum.
- Haydi. Eğlenceli olacak.
- Haydi.
O zaman İkinci Dünya Savaşı'na
geri gitmeniz gerekecek.
Almanlar Avrupa'nın geri
kalanını zaptetmişti...
...ve bu kıyılardan sadece 150 km
ötedeydiler.
Sizin öğrenmeniz gerekense
genç bir adam,...
...Angus MacMorrow adında.
Su, bu küçük adamı cezbederdi,...
...ama aynı zamanda
ölümüne korkuturdu.
Biliyor musun, Angus?
Gelgit havuzu garip, tılsımlı bir yerdir.
Bu küçük güzellikleri görüyor musun?
Bunlar şans ve sihirle doludur.
- Olamaz!
- Öyle, Angus.
- İnansan iyi edersin.
- Saklayabilir miyim, Baba?
Olur. Ama annene söyleme.
O, herşeyin ait olduğu
yerde kalmasını ister.
Angus.
Angus.
Angus MacMorrow,
nerelerdesin Tanrı aşkına?
- Özür dilerim. Geliyorum.
- İyi edersin.
Boğulduğunu sanmıştım.
Ama sen ıslanmamışsın bile.
"UYARI. Balıkçı tekneleri ve diğer
araçlar yerel yetkililerce kayıt altına alınmalıdır.
Aksi halde askeriye el koyacaktır."
"Savaş Dairesi'nin emridir."
Şu parça. Lütfen.
- Teşekkürler.
- Hoşçakalın.
Görüşürüz, Archie.
Bana kalırsa yağacak,
Bayan MacMorrow.
Haklı olabilirsiniz, Bay McCowan.
Clyde'a hayvanları aşağı araziye
indirmesini söylesem iyi olur,
bana sonra hatırlatır mısın?
Kovamı atölyeye bırakacağım.
Acele et. Çay yaparken bana
yardım etmen gerekiyor.
- Clyde.
- Evet.
Hayvanları aşağı araziye
alabilir miyiz?
Elbette. Yapacak başka işim yok zaten.
Anne. Bak ne aldım.
- Nereden buldun bunu?
- Her gönüllüye dört portakal verdiler.
Tanrı bilir ne zamandır portakal yememiştim.
Kıyı nasıldı? Angus eğlendi mi?
Angus mu, eğlenmek mi?
Angus! Hemen içeri gel.
Bana çay yaparken yardım edecektin.
Tüm Malezya Yarımadası ele geçirilmiş.
Libya Çöl'ünde mücadele ediyoruz,...
...ki muhtemelen bir başka
ciddi savaş da orada olacak.
İnsanoğlunun geleceği...
...bizim yaptıklarımıza bağlı olabilir.
Şimdiye kadar başarısız olmadık.
Bundan sonra da olmayız.
Birlikte sabırla ilerleyelim,...
Vay.
Sorun yok. İşte, işte.
Al bakalım. Haydi.
İşte böyle.
Haydi. Haydi.
Bu kadar.
Pekala.
İyi çocuk.
Sorun yok.
Hayır.
Al bakalım.
Sorun yok. Seninle ilgileneceğim.
Angus.
Angus? Angus, yatma zamanı geldi.
Daha kaç defa sana seslenmem gerekecek?
Vay canına!
Kımıldayın!
Nedir o?
Belki babam da onlarla beraberdir.
Kaldırın, beyler.
- Bunun hakkında birşey biliyor musun?
- Hayır.
- Buraya gelmelerinin bir nedeni olmalı.
- Bilmiyorum.
Afedersiniz, efendim.
Günaydın, bayan.
Yüzbaşı Thomas Hamilton,
12. Alay, Kraliyet Topçu Birliği.
Hazır mıyız?
Evin bakıcısı, Bayan MacMorrow,
tüm ayarlamaları yapıyor.
- Öyle mi?
- Evet. Buralarda mı kendisi?
Anne MacMorrow benim.
Özür dilerim.
Belli ki, karargah sizi bilgilendirmemiş.
Birliğim burada konaklayacak.
Nasıl olacak bu?
O kadar çalışanım yok.
Lord Killin Kraliyet Hava
Kuvvetleri'ne katıldıktan sonra,
çok azımız burada kaldık.
Beş çayı beklemiyoruz.
Hayır, sadece subaylar evde konaklayacak.
Adamlarımın geri kalanı da
dışarıda kamp kuracak.
Korkarım yine de Lord Killin'in
iznini görmem gerekecek.
Elbette.
- Wormsley?
- Evet, efendim.
Lord Killin'den. Biz eski dostuz
aslında. Oxford'tan, aynı dönem.
Pekala.
Ama söylemem gerek, bu
günlerde dolaplarımız pek de dolu değil.
Endişelenmeyin. Savaş Dairesi
eksiklerimizi karşılıyor.
Ve dahası, alay içinde birkaç
yetenekli avcım var.
Onlar eğitimli birer avcı.
Bilmeniz gereken şey İskoçya'nın
savaşın bugünlerinde ön cephe olduğu.
- Efendim.
- İyi asker.
Nazi denizaltıları her yerde.
İşte buradayız.
Muhteşem. Evet.
Ne kadar güzel.
Tüm bunlar, gördükleriniz,
sizin kendi güvenliğiniz için.
- Goldman?
- Minnettarız.
Alman ilerleyişi bu mu?
Birliklerin ilerleyişini izliyorsun,
değil mi?
Endişelenme, evlat.
Onlara karşı hazırlıklıyız.
- Şimdi, sizler, benimle gelin.
- Efendim.
Masamı oraya koyabilir miyim?
Kirstie, Angus, gidin buradan.
Misafirlerimizin ilgisini dağıtmak istemeyiz.
Bir sır saklayabilir misin?
Bu heyecan verici, değil mi?
Evimizde askerler var.
- Bana sır saklayacağına söz ver.
- Sen ne saçmalıyorsun?
- Anneme söylemeyeceğine yemin et.
- Tek kelime bile etmem. Neymiş o?
Ben de bilmiyorum.
Hey! Onlar babamın botları. Bırak.
Kötü çocuk. Onlar yenmez.
Ama sanırım açsın.
Ne oldu? Churchill.
Bu kadar yeter, Churchill.
- Siz de kimsiniz?
- Çavuş Wallace Strunk.
12. Alay, Kraliyet Topçu Birliği.
Birinci Batarya Aşçısı.
Churchill, alayın maskotu.
- Yetkisiz personel.
- Sadece atıştıracak birşeyler arıyordum.
Erzaklar sadece 3 nüsha yazılı
emirle dağıtılır.
Evraklar elinde mi?
O halde bas git.
Babasının oğlu kim, ha?
İyi çocuk. Şirin Churchill.
- Hala burada mısın?
- Ben çöpü çıkarayım.
Koşar adımla.
Alaydaki en iyi asker kim?
Benim Churchill'im.
İyi çocuk. Bir öpücük ver.
Bir öpücük daha ver.
Merhaba?
Neredesin, oğlum?
Nerede saklanıyorsun?
Sen sinsi bir
şeytansın, değil mi, oğlum?
Eğer oğlansan tabi.
Sana ne ad verelim?
Crusoe. Bir adada sıkışıp kalmıştı.
Tamam o halde, Crusoe.
Bakalım sen nesin.
Hayır.
Hayır.
İşte bu.
Belki de memelisindir.
Nerede doğdun, Baba?
Morar Körfezi kıyılarında
doğdum, büyüdüm.
İnsanlar o körfezde yaşayan
bir canavardan bahsederdi.
Her zaman böyle bir yaratığın
göründüğüne dair masallar
anlatılırdı,...
...bazen denizde, ama sıklıkla
bir körfezde.
Ben çocukken...
...o canavarı görmeyi
ne kadar çok istemiştim.
Ben çocukken...
...zaman çok kötüydü.
Tüm dünyada kızlar ve erkekler,
eşler ve anneler...
...evlerinin erkeğini kaybetmişlerdi.
Hepsi savaşa gitti, çoğu asla dönmedi.
İskoçya'nın taşrasında küçük
bir köydük,...
...ama 20 insanımızı kaybetmiştik.
Belki de hikayemle sizi sıkıyorumdur.
Hayır. Hayır, lütfen. Durmayın.
Pekala, madem ısrar ediyorsunuz...
Angus da diğer çocuklar gibiydi.
Babasının dönmesini istiyordu.
Ama bir başka sorunu daha vardı.
Crusoe, hepsini yemişsin.
Çık dışarı, hasta olacaksın.
İyi çocuk. Sıktığım için özür dilerim.
Kurumuşsun sen.
Bundan hoşlanacaksın.
Bu daha iyi, ha?
- Şuna bak.
- Evet.
Gir şuraya. Bir 2 kiloluk daha.
Güzel şey.
- Evet.
- Benim öğle yemeğim çıktı.
O tepede ne yapıyorlar öyle?
Gizli bir görev. Denizaltıların peşindeler.
Eğer gizliyse, sen nereden biliyorsun?
- Benim kendi yöntemlerim, kendi
temaslarım var.
- Evet.
Küreklerle temas kur sen.
Bizi balıkların üzerine götür.
Pekala. Selam dur.
Esas duruş.
Harita, efendim?
- Mükemmel.
- Harika bir manzara, efendim.
HMS Royal Oak, Scapa Denizi'nde
bir Alman denizaltısı tarafından batırıldı,...
...buradan 100 km'den fazla uzakta değil.
833 denizci hayatını kaybetti.
Buraya manzara için gelmedik,
Wormsley.
Evet, efendim.
Şimdi, hata istemiyorum,...
...burada cephedeyiz.
Alman ilerleyişini inceledim.
Eğer işgal ederlerse, doğruca
buraya gelecekler.
Burası İskoçya'daki en derin körfez,
gemileri için en uygunu.
Ama önce keşif için denizaltılarını
gönderecekler.
Çelik ağ onları durdurmaz mı, efendim?
Denizaltı ağı indirilecek,...
...her zamanki denizaltı
trafiği geçişine izin vermek...
...ve onların denizaltılarının
girebilmesi için.
Ve sonra ağı tekrar gereceğiz...
...ve onları yokedeceğiz.
Keşke senin gibi yüzebilseydim.
Keşke bu kadar korkmasaydım.
Hadi ama! Dur!
Ne yaptığını zannediyorsun?
- Neler oluyor?
- Elini çek!
Ona dokunmaman gerek.
Hayır.
Gitsem iyi olur. Beladan uzak dur.
Nereye gittiğine dikkat et.
Araba sürmeyi nerede öğrendin,
lunaparkta mı?
Bak, burada bir dikiz aynası var.
Ne işe yaradığını biliyor musun?
- Nereye gittiğini görmeye.
- Kazaydı, gerçekten.
Pekala, Clyde. Yeter.
Burada güzel bir parça et var.
Kim o?
İşte gidiyor.
Tepeye çıkıp inen bütün o
cipleri ve kamyonları gördün mü?
Geç kaldın.
Ve bu konuda konuşmak yasak.
Evet. Bu gizli bir görevmiş,
öyle duydum. Çok gizli.
Tek birşey söyleyeceğim, Jimmy.
Eğer gizliyse, bundan bahsedecek
son kişi sensin.
- Bu zalimceydi. Çok zalimceydi.
- Evet.
- İyi akşamlar.
- Tamam.
- Ne içersin?
- Bir bardak bira.
Yağacak gibi.
Evet, öyle.
Bu köyden değilsin. Birlikten misin?
İşte budur, beyler. Evden uzakta
yeni evimiz.
Yüzbaşıyı duydunuz mu bugün?
"Burada cephedeyiz. "
Cepheymiş, şeyimin cephesi.
Buradayız, çünkü babası onu
Savaş Dairesi'nin bulabileceği
tehlikeden...
...en uzak yere gönderdi.
Sizler körfezin tepesindeki
kocaman silaha sahip adamlarsınız.
- Aynen.
- O şey bir denizaltıyı batırabilir mi?
Tek atışta.
- Ne içiyorsunuz, beyler?
- Sert birşeyler.
Evet, ben viski içeceğim.
Neler var orada?
Kur, ateş.
Kur, ateş.
Kur, ateş.
"Görev Sonu"
Angus, konuşmamız gerek.
Bayan MacMorrow?
- Siz kimsiniz?
- Adım Lewis Mowbray.
Evet. Beklediğimiz usta.
İki gün geciktiniz.
Evet, hanımefendi.
Ben...
Ben aslında...ben...
Bu dağınıklığı toplayarak başlayabilirsiniz.
Tüm bu kitapları, rafları ve
tabloları...
...toplayabilirsiniz.
Bu atölyeyi boşaltmak istiyorum.
Ve...
...sanırım oğlumun buralarda
bir yerde bir hayvanı var.
Hayvan beslemesine izin yok, o yüzden...
- Halledebilir misiniz?
- Elbette.
Ve evimizde içki içilmez, Bay Lewis.
Evet, hanımefendi. Aslında...
Aslında Mowbray, hanımefendi.
Evet.
Yo.
Yo! Yo, yo! Yo!
Ne yapıyorsun? Neden varili
boşaltıyorsun?
- Düşen bir şey gördün mü?
- Sadece su vardı. Ne arıyorsun?
Hiçbir şey. Görseydin bilirdin.
Birşey görmedim.
Sen kimsin?
Bayan MacMorrow beni bahçe
işlerinde yardımcı olmam için tuttu.
Yani burası artık benim atölyem.
İçeri girip çıkmanı istemiyorum,
anladın mı?
Burası babamın atölyesi.
O şimdi savaşıyor.
- Sen buraya yerleşemezsin,...
- Dostum!
Baban döndüğünde, istediğini yapabilir.
Ama şimdilik, bu atölye benim...
...ve yalnız kalmak istiyorum.
Yeterince açık mı?
Yeterince açık konuştum mu?
Crusoe?
Crusoe, çık dışarı.
Nerede saklanıyorsun?
Ateşini alabilir miyim?
Teşekkürler.
Muhteşem bir kasaba, değil mi?
Sen buralardan mısın?
Dornoch'tanım.
Yüzbaşı Thomas Hamilton.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Ya senin adın?
Mowbray. Lewis Mowbray.
Sanırım askerliğini yaptın.
Crusoe, lütfen çık.
Hemen çık.
İyi akşamlar, Mowbray.
Neredesin? Nereye kayboldun?
Crusoe, hangi cehennemdesin?
Çavuş Strunk!
Kötü köpek, Churchill.
Lord Chamberlain olsan da umurumda
değil, mutfağımın yıkılmasını istemiyorum.
Üzgünüm, hanımefendi,
neden böyle yaptığını anlamadım.
Kapa çeneni, seni aptal köpek!
Crusoe, hayır!
- Dur. Gir içeri.
- Yo. Yo, bu çok korkunç.
- Sana zarar vermez. İnan bana.
- İğrenç.
- Sana zarar vermez.
- Nedir o?
Bilmiyorum, ama yumurtadan çıktı.
Sana söylemeye çalıştım.
Vay canına, Crusoe.
Ödüllü domuzlar gibi kocaman olmuşsun.
Nasıl büyüdün bu kadar çabuk?
Seni kaybettiğimi sandım.
Dost canlısı. Değil mi, oğlum?
Angus, annem kriz geçirir.
Ona sakın söyleme.
Kirstie, lütfen.
Bana ihtiyacı var. Ben tek arkadaşıyım.
Hayatını kurtardım.
Zavallı bücür şey.
Söylemeyeceksin, değil mi?
- Yemin et.
- Ben yemin etmem, Angus MacMorrow.
Tek kelime bile etmeyeceğim.
Sen iyi bir ablasın.
Her 10 dakikada bir...
Her 10 dakikada bir...
Günaydın, hanımefendi.
- Harika bir sabah, bayan.
- Günaydın.
- Tanrım. Üzgünüm.
- Sorun değil. Gelin.
Gelin.
İyi iş çıkarmışsınız, Bay Lewis.
Teşekkür ederim, hanımefendi.
Ve adım Mowbray, hanımefendi.
Evet.
Konuk banyosunun 3 gündür
kullanılamaz durumda olduğunu
biliyor musunuz?
Hemen ilgileneceğim, hanımefendi.
Kıyafetler getirdim. Kocamın.
Ölçüleriniz aynı gibi. İlgilenir misiniz?
Döndüğünde kendisinin ihtiyacı
olmayacak mı?
Dönmeyecek, Bay Mowbray.
Gemisi battı. Neredeyse bir yıl oluyor.
Özür dilerim. Üzüldüm.
Sadece...
Sadece, oğlunuz demişti ki...
Angus kafası karışık bir çocuk.
Karışık mı?
Evet.
Yapacak çok işim var.
İstiyor musunuz, istemiyor musunuz?
İstiyorum. Teşekkürler.
Tamam.
Teşekkürler.
Mumyaya çevirmen mi gerekiyordu?
Çok ses çıkarıyordu.
Birileri duyabilirdi.
Sessiz ol, Crusoe!
Kim var orada?
Tuvaleti tamire geldim.
- Kullanıyoruz.
- İkiniz birden mi?
Kullanılamaz olduğunu zannediyordum.
O ses de ne?
Öksürük tuttu.
Orada bir hayvan mı var?
Bakın, beni içeri alsanız iyi olur,
yoksa anneniz bunu duyar.
- Hayır.
- Beni içeri alın.
Dinleyin, siz ikiniz, benim işimi
yapmam gerekiyor.
Anneniz bu tuvaletin
bozuk olduğunu söyledi,...
Ne...O da ne?
Gelgit havuzunda bulduğum yumurtadan
çıktı. Adı Crusoe.
Tanrı aşkına...?
Dost canlısı.
Tanrım.
- Doğduğunda neredeyse ölüyordu.
- Neredeyse elimi kapıyordu.
Babası olduğumu düşünüyor.
Merak ediyorum, acaba...
- Olamaz bu.
- Ne olamaz?
Şeye benziyor,...
- ...lanet olası bir su atına.
- Neye?
Hayali yaratıklardır.
Kelt geçmişe ait bir efsane.
Tüm yaratıkların en ender görüleni
oldukları söylenir.
Tüm dünyada sadece tek
bir su atı bulunabilir.
Var olan yaşlandığında,
tek bir yumurta bırakır ve ölür.
- Crusoe dişi mi?
- Hayır.
Hayır, dostum, hem erkek hem dişi.
Yaratık yumurtanın hem annesi
hem de babasıdır.
Yaşlı su atı yumurtadaki
çıkmadan ölür,...
...o yüzden genç su atı
yetim olarak doğar.
Üzücü.
Aslında heyecan verici bir şey, değil mi?
Angus! Kirstie!
Ona söyleme. Elimizden alır.
Angus?
Bize yardım edecek misin, Bay Lewis?
Annenizi kandırmamı istiyorsunuz.
Angus? Kirstie?
- Ne yapıyorsun orada?
- Bay Lewis'in boruları onarmasına
yardım ediyordum.
Borular ne zamandan beri ilgi
alanına giriyor?
- Bekle! Onu rahatsız etmek için
kötü bir zaman.
- Ne?
Sıhhi tesisat ciddi bir iştir.
Ameliyat gibidir.
Tek bir hata ölüm demektir.
Bay Lewis sorunu buldu.
Açıklayabilirim. O...
Sıhhi tesisatta her zaman ustayım.
O bir dahi.
Sen de yardım ettin, değil mi, Angus?
Evet, ben...
- Aletleri uzattım.
- Ya sen, Kirstie?
Hayır. Angus'a kullanma kılavuzunu
göstermeye geldim.
Burası biraz dar, o yüzden gitseniz
iyi olur. İyi işti, Angus.
Hoşçakal.
Borular.
İçinde kalan hava ses çıkarıyor.
Angus çok yardımcı oldu.
Söylemiştiniz.
Afedersiniz. Bu...
Doktor kahvaltıda sakatat
yemememi tembihledi.
Mesele şu ki,...
...dışkıyla dolan bağırsaklardaki
kıvam tam olarak...
Teşekkürler, teşekkürler.
Yeterince iyi açıkladınız.
O çirkin ağzını kapa. Kahrolası,
beni neredeyse kovduruyordun,
seni nankör şey.
Yüzbaşı, o banyo bu akşam
kullanılır hale gelecek.
Harika.
Yarın akşam bir yemek
organize etmeme ne dersiniz?
Minnettarlığımızın bir göstergesi olarak.
Sadece subaylar ve siz,
elbette, onur konuğu olarak.
Teşekkür ederim. Bu çok hoş olur.
Harika. 8:00 diyelim mi?
Ne yapacağız?
Kesin olan bir şey var, onu
bu evden çıkarmanız gerek.
- Ama onu nereye koyabilirim?
- Körfeze.
Hayır! Crusoe'nun kalmasını isiyorum.
O benim!
Ama hayatını tuvaletin içinde sürdüremez.
- Ama benimle kalabilir.
- O şey her neyse...
...yüzmek ve özgür olmak için yaratılmış.
Körfez alabalıkla dolu...
...ve yüzüp büyüyebileceği
bolca su var.
- Onun için en iyisini istiyorsun, değil mi?
- Onun için en iyisi benimle olması.
Afedersiniz, efendim. Bayan MacMorrow.
Şampanya isteyen?
- Teşekkür ederim.
- Bu çok iyiydi, efendim.
Bu gece harikaydı, son
değişiklikten sonra...
Bayan MacMorrow, göz alıcısınız.
İskoçya'da biz buna
beyaz yalan deriz, Yüzbaşı.
Gelin sizi tanıştırayım.
Bir adamı çalışırken görmeye bayılırım.
- Yavaş ol.
- Haketmedik mi, ha?
Beyler.
Krala, alaya...
...ve evin hanımına.
Krala, alaya ve evin hanımına.
Beyler, teknik açıdan bakarsanız,
aslında evin hanımı değilim,...
...ama sanırım bu geceliğine
bu rolü seve seve üstlenirim.
- Teşekkürler.
- Büyüleyici.
İşte buradasın. Bak bende ne var.
Açgözlü olma.
Angus, çabuk gel,
sana komik birşey göstereceğim.
Hemen dönerim, Crusoe.
Buna inanmayacaksın.
"Kullanım Dışı"
Harika bir kadınsın, Gracie.
Gracie!
Tanrım. Bana ne oldu bilmiyorum.
Sadece eğleniyorduk.
Köpek nerede?
Hayır.
Golf oynamaya neden iki
pantolonla giderim, biliyor musunuz?
Belki tek seferde deliğe sokarım diye.
Birşey duydunuz mu?
Hayır. Belki de bu eski evde
bir iki hayalet de vardır, ha?
Böyle şeylere inanmam, Yüzbaşı.
Gel buraya, seni kırma köpek.
Birşey duyduğuma eminim.
Evet, bu defa ben de birşeyler duydum.
Crusoe, hayır!
Bu da ne?
Haydi, Crusoe! Çık buradan!
- Ellerini üzerimden çek.
- Angus, hemen buraya gel!
Crusoe, geri gel!
Bay Lewis, Tanrı aşkına?
Özür dilerim, adım Mowbray, hanımefendi.
- Ne?
- Üzgünüm, hanımefendi.
Köpek kaçmış,
ben de yakalamaya çalışıyorum.
Söylemem gerekir ki,
bunda başarısız oldun.
- Evet, hanımefendi.
- Sence komik mi, Mowbray?
Yo, yo. Çok ciddi bir mesele.
Ağzından çıkanı kulağın
duymalı, be adam.
Şu an kendi görkemli evinizde
değilsiniz. Sizden emir almam.
Bu kadar yeter.
Gidip Angus'u bul ve hemen
odasına götür.
Evet, hanımefendi.
Crusoe? Crusoe, geri gel.
Hepimizin başı derde girecek.
Lewis, Crusoe'yu bulmamız
gerek. Ortalarda yok.
Evet, biliyorum. Küçük şeytanı
ben bulurum, sen doğruca
odana gidiyorsun.
- Ama, Lewis...
- Hemen yatağına.
Yoksa annen sakladığımızı
öğrenecek. Hemen git.
Neredesin seni küçük, kokulu şey?
Angus. Angus.
Angus, uyan. Onu buldum.
Onu tekrar küvete koysak olmaz mı?
Hayır. Hayır, sanmıyorum.
Vay canına.
Lewis, su atlarıyla ilgili
daha başka şeyler de biliyor musun?
Sanırım...evet, ilk defa
Lachlan Amcam bahsetmişti
bana onlardan.
Yıllar önce, kaybolmuş bir
gezgin varmış...
...ve iki gözü iki çeşme ağlıyormuş,
çünkü eve dönüş yolunu bulamıyormuş.
Umudunu kaybetmek üzereymiş.
Bir anda, körfezin kıyısında
oturan bu gezgine birşey görünmüş,...
...denizin ruhu. Bir su atı.
Gezgin, aptal biri değilmiş, su atının
büyülü bir yaratık olduğunu biliyormuş,...
...gecede üç metre uzayan bir yaratık.
Gezgin, su atını beslemiş,
onu okşamış,...
...iltifatlara boğmuş. En sonunda
gezgin demiş ki:...
"Aklıma gelmişken, su atı,
sevgili dostum,...
...merak ediyorum,
önemli bir işin yoksa,...
...beni sırtında körfezin
diğer tarafına geçirebilir misin?
Bana evimin yolunu gösterebilir misin?"
Ne olmuş sonra? Su atı
ona yardım etmiş mi?
Hatırlamıyorum.
Ne? Su atı ona yardım etmiş mi,
etmemiş mi?
Bu hikayeyi duyalı çok oldu.
Ya körfezi geçirmiş...
...ya da onu sulu ölümüne doğru
dibe sürüklemiş.
Hangisi olduğuna emin değilim.
İşte bak, en sevdiğin.
Angus, koş şimdi!
Angus, koş!
Daha hızlı. Sakın geriye bakma.
Mowbray.
Islanmışsın.
Balık mı tutuyordun?
Hayır. Dalmaya gittim, sizin
batıracağınız şu denizaltıları görmeye.
Savaş önlemleriyle dalga
geçmeyi seviyorsun, değil mi?
Hayır. Hayır, asla.
Avrupa'nın her yerindeki cephelerde
savaşan kuvvetlerimiz...
...harika bir iş çıkarıyor.
Genç Angus'tan uzak durmanı
istiyorum. Anlıyor musun?
Kötü bir etki bıraktığını düşünüyorum.
Öyle mi?
Casus musun, firari misin,...
...yoksa basit bir korkak mısın,
bilemiyorum, Mowbray.
- Ama bulacağım.
- Anlıyorum.
Seni cephede savaşmaktan alıp...
...firarileri ve korkakları avlamaya
göndermişler. Ben ikisi de değilim.
Şu züppe İngiliz tavırlarını alıp...
...geldiğin yere gidebilirsin.
Çocuktan uzak dur. Anladın mı?
Kahvaltı edeceğim.
Bekle, bekle.
- Nasıl?
- Zorluyor.
- Güzel bir tane.
- Ağı getir.
Salıvermeyecek anlaşılan.
En azından 2 kilo.
- Azize annemiz!
- Nedir bu?
- Bir canavar.
- Büyük bir balık.
Hayır, bir canavar,
boynuzları var. Bir şeytan!
O şeyi sabah sabah içmemeni
söylemiştim.
Büyük bir balık, o kadar.
- Dev gibi!
- Hayır!
İpi kes. Tanrı aşkına, kes.
Çıldırdın mı? Bu şimdiye kadar
yakaladığım en büyük balık.
Onu çekeceğim.
- Batıracak bizi!
- Tamam, tamam. İpi kes.
Bizi boğmadan kes.
Tanrı aşkına, acele et. Acele et!
Gördün mü?
Gördüm. O şey her neyse gördüm.
Efendim.
Şimdi, genç adam, annen benden
seni askere almamı rica etti.
Tamamen başıboşsun,
biz sana bir amaç vereceğiz,...
...seni bir asker yapacağız, tamam mı?
Sol! Sol, sağ, sol!
Sol, sol!
Hadi ama, dostum, acele et.
Sen onu soyana kadar savaş bitecek.
Çok iyi, Angus. Şimdi arkasıyla, dostum.
Sol, sağ, sol!
Sol, sol. Sol, sağ, sol!
Soymaya devam et. Döneceğim.
Çok güzel. Şimdi, diğeri.
Bu aracın içinin dışının tertemiz
olmasını istiyorum. Tamam mı?
- Emirlerini anladın mı?
- Evet.
Artık ordudasın. Subaylara hitap
etmenin bir yöntemi var, değil mi?
- Evet, efendim.
- Aferin. Devam et.
Şimdi, Edwards.
Senin için birşeyler
hazırlamamız gerekecek.
Buraların bizim varlığımızdan
etkilenmemesini sağlamamız...
Seni şapşal.
- Derhal, efendim.
- Devam et.
Crusoe!
Neredesin?
Özür dilerim, seni görmeye gelemedim.
Ancak şimdi fırsat bulabildim de kaçtım.
Crusoe!
Crusoe!
Crusoe!
Crusoe!
Neredesin?
Crusoe?
Aman Tanrım.
Merhaba, oğlum.
Dikkat et, beni devirme.
Seni görmek çok güzel, oğlum.
Bekle! Gitme!
Crusoe!
Crusoe!
Kötü değil. Aslında eğlenceli.
Crusoe!
Crusoe!
Crusoe!
Ne oldu, Churchill?
Yavaşla, oğlum. Otur!
Kes artık. Uzaklaş. Crusoe, git.
Crusoe, git! Bırak!
Yağmur yağıyor sandım, ama
kafamı kaldırınca, oradaydı.
- Olamaz.
- Ev kadar büyüktü.
- Sonra ne oldu?
- Elimi uzattım, "Şimdi, Crusoe,...
...bana söz vermen gerek,
beni yemeyeceksin,
misafir edeceksin. "
- Yedi mi, yoksa misafir mi etti?
- Yedi.
Evet, pekala. Demek o yüzden buradasın.
Sardalya gibi.
- Aşağıda bir sürü şey vardı.
- Hadi ama.
Gemi batığı bile vardı.
- Yok artık.
- Evet.
Öyle mi?
Bir define sandığı bile gördüm.
İçinde de para vardı.
- Uzanamayacağım kadar uzaktı.
- Evet.
Muhteşemdi.
Hanımefendi.
Sizin...hanımefendi?
- Sizin birşeye mi ihtiyacınız vardı,
hanımefendi?
- Hayır. Hayır. Teşekkür ederim.
Ne için?
Onları güldürdüğün için.
Uzun zamandır böyle güldüklerini
görmemiştim. Hele de Angus'un.
- O iyi bir çocuk, hanımefendi.
- Evet, öyle.
Eskiden onu böyle güldürürdüm.
Belki de yine denemelisiniz.
Ne?
Ona biraz zaman ayırın sadece.
Evet.
- Bay Mowbray.
- Lütfen, bana Lewis deyin.
O yara izi nasıl oldu?
Şarapnel.
Neredeyse kolumu koparıyordu.
Bir torpido teknesinde görevliydim.
Bir Alman uçağı bomba atmak
için üzerimize dalış yaptı,
ben de ona ateş açtım.
Sonra hatırladığım, hastanede
uyandığımdı.
- Hala acı veriyor mu?
- Dert değil.
Şanslıyım, bazılarının
durumlarıyla...
Kolumu kaybetmemem iyi bir şey.
Tek elle pek de el işleri ustası olamazdım.
Bilirsiniz, tek el işleri
ustası olurdum. Özür dilerim.
Hayır. Ben...ben özür dilerim.
Eğer sorun olursa bana
söylersin, tamam mı?
- Teğmen?
- Evet, efendim?
Şu Mowbray denen şahsiyetle
ilgili birşeyler öğrendik mi?
Evet, efendim. Raporumu dün
masanıza bıraktım, efendim.
Mowbray tertemiz, efendim.
İlçe kayıtlarına göre Dornoch'ta
doğmuş ve büyümüş.
1939'da Kraliyet Donanması'na katılmış.
Lekesiz bir sicili var.
Çatışmada yaralanmış, Ağustos 1940,
malulen terhis edilmiş.
Bir çeşit kahraman diyebilirsiniz, efendim.
- Teşekkürler, Wormsley, hepsi bu kadar.
- Evet, efendim.
Kocaman bir kafa!
Ve timsah gibi bir kuyruk,
ama daha büyüğü. Değil mi?
Bir haftadır aynı hikayeyi
anlatıyorsun, ama her defasında değişiyor.
- Pullu muydu, yoksa derisi mi vardı?
- Derisi vardı.
Sen neden ilgilisin, Jock?
- İlgili mi?
- Evet.
Bu haber manşetten girer.
Aberdeen Argus okuyucuları
bunu öğrenmek ister.
Tek kelimesi bile duyulmayacak.
Ama Hughie, savaş bittiğinde
burası turist kaynar, bir sürü
gezi düzenlenir.
Bu sayede Ness Körfezi
haritaya girebilir.
Haritaya girmesini istemem.
Herşeyi olduğu gibi bırak.
Eğer Ness Körfezi'nde bir canavar
varsa dünyanın bilmeye hakkı var.
Evet.
Bunun için harika bir gün.
Bu gerçekten çok hoş bir davranış,
ama hiç gereği yoktu.
Hayır, sizin ve çocukların yaptığımız
işin ciddiyetini görmenizi istiyorum.
Eğer memeliyse altı saatten fazla
su altında kalamaz.
Memeliymiş, şeyimin memelisi.
O bir canavar, istediğini yapar.
Hazırlan. Bu fotoğraf hepimizi
zengin edecek.
Evet.
İlk işimiz tepeye
erişmek için bir yol yapmaktı.
Konumumuza kadar giden bir yol.
Gördünüz mü?
Efendim!
Buraya geldiğimizden beri
size rahatsızlık verdiğimizi biliyoruz.
Ama sanırım size göstereceğim
şeyden çok etkileneceksiniz.
Bu konum, tamamen, stratejik
nedenlerden dolayı seçilmiştir,...
...uzun menzilleri izleyebilme özelliği.
Doğuda Moray Körfezi,
batıda Lochy Gölü.
- Şimdi beni izleyin.
- Teşekkürler.
İşte burada,...
...gururumuz ve neşe kaynağımız.
Victoria'yı ateşlemeden önce...
Onun adı bu.
...üçünüzün belirli mesafede
durmanızı isteyeceğim.
Kulaklarınızı da kapamanız
iyi olur. Yumruğu çok sağlam.
- Haydi. Kapayın kulaklarınızı.
- Körfeze doğru ateşleyeceğiz.
Bakalım ne kadar su sıçratacak.
Pekala, beyler. Walker.
- Körfeze mi? Hayır, bunu yapamaz.
- Ne demek bu?
Sana söylemem gerekiyordu,
orada bir yaratık var.
Bir su atı. Zarar görebilir.
Ne? Saçmalamayı kes de adamlar
işlerini yapsın.
- Hayır, Yüzbaşı Hamilton.
Yapmamalısınız!
- Angus! Angus!
Burada kalmamız gerek.
Anne, lütfen dinle. Yumurtadan
çıktı. Hayatını kurtardım.
- Bu kadarı yeter.
- Anne, bu doğru.
Doğruyu söylüyor.
İnanman gerek...
- Hayır! Dur!
- Ateş!
Ateş!
Çok iyi.
Ne oldu?
Crusoe'yu öldürdüler mi?
Sonu böyle bitemez.
Yo, yo, yo.
Ama bu, sonun başlangıcıydı.
Zavallı Angus yaratık için
kendisini suçluyordu.
Korkunç bir belanın içine girmişti.
- Hayır! Sakın!
- Hey! Sen!
- Hayır! Sakın!
- Kendine hakim ol, çocuk.
Sana orada beklemeni
söylemedim mi ben?!
Angus, burası bize göre değil.
Biri bizi eve götürebilir mi acaba?
- Elbette. Corbin.
- Evet, efendim.
- Kirstie.
- Anne.
O çocuğun disipline ihtiyacı var, Anne.
Yüzbaşı o gün Anne'in gözündeki
tüm saygısını yitirmişti.
Pekala, Corbin.
Yaratık bu bombardımandan
sonra asla dışarı çıkmaz. Kurbağalar.
- Sizi kahrolası haşereler!
- Aynen.
Jock'un şöhret, Jimmy'nin de
servet düşlerine büyük bir delik
açmışlardı.
- Sola!
- Jimmy McGarry öyle bir adamdı ki...
...bir tek kuruştan bile öyle
kolayca vazgeçmezdi.
- Sağa!
- Canavarı görmüştü...
...ve dünyanın geri kalanının da
görmesi gerektiğine inanıyordu.
- Resimden çıkın.
- Evet, gidin!
Kaybolun.
Evet.
- İşte yakaladık.
- Zengin olacağız. Çok zengin.
Artık gelebilirsiniz, sizi küçük sefiller.
Herkesin bir canavar masalı vardı.
Zavallı Angus hariç herkesin.
Bir ay boyunca her akşam saat altıda
yatağa gitme cezası almıştı.
İyilik timsali ablası bile...
...annesini olanlar konusunda
ikna edememişti.
Ve bombardımandan sonra kimse...
...Crusoe'yu görmemişti,...
...o kader gecesine kadar.
Bak şu işe, işte bu.
- Ne o?
- Canavar.
Bu benim gördüğüm şey.
Eğer oradaysa, ben yakalarım.
Ava çıkalım, beyler.
- Angus.
- Kirstie?
Bu Lewis'in fikriydi.
Anneme seni benim serbest
bıraktığımı söylersen inkar ederim.
Anladın mı?
Herkes canavarı gördüğünden bahsediyor.
Ona daha iyi saklanmasını falan söyle.
Crusoe!
Crusoe! Gel!
Tekrar dene.
Crusoe! Gel!
Crusoe! Sakin ol, oğlum, benim!
- Lewis, ne olmuş ona?
- Vahşileşmiş, dostum.
Hayır. Doğru değil.
Göreceksin.
Angus, dikkat et.
Sakin ol, oğlum.
Ben senin dostunum.
Hayır, Angus!
Onu oraya salmak senin fikrindi.
Bunun en iyisi olacağını söylemiştin.
Ona ateş edeceklerini bilemezdim.
Bu senin hatan.
İşe yarayacak mı?
Zayıf nokta. Boynun arkası.
Öldü farzet.
O uçağı vurdun mu?
Ne?
Yaralandığında ateş ettiğin uçağı.
Pek de böbürleneceğim bir olay değil.
Neden?
- Crusoe.
- Angus.
Duydun mu?
Bu Churchill.
Sanırım birşey buldu. Cici köpek!
Bu o köpek. Crusoe'nun yerini
herkese duyuracak.
- Wormsley, şuraya. Şu koya.
- Oraya yanaşayım.
Motoru durdur.
Nereye kayboldu?
Churchill?
Hey, Churchill!
Belki de tavşan falan kovalıyordur.
Bu o değil.
Biri şunu öldürsün! Öldürün!
Mayday! Mayday! Körfezdeyiz.
Ve saldırı altındayız!
- Nerede o?
- İşte orada, iskele tarafında.
Vur onu! Vur onu!
Tekneyi çevir.
Nereye gitti? Nereye gitti?
Anne.
Bak, ben...
Bunu devam ettirmek istemiyorum.
Tepede yaptıklarım için özür
dilemek istiyorum.
Hayır, hayır. Bizim özür dilememiz gerek.
Angus asla öyle uygunsuzca
davranmamalıydı.
- Efendim!
- Ben...
Efendim! Az önce körfezden
haber aldık. Saldırı altındayız.
- Ne?
- Saldırı altındayız, efendim.
- Bana bir denizaltı bul. Bu o olabilir!
- Doğru.
- Cipimi ön kapıya getir.
- Evet, efendim.
Çocukları kilere indir. Wormsley?
Kirstie, Angus, hemen aşağı!
- Angus...burada değil.
- Ne?
- Körfeze gitti.
- Tanrım.
Acele et. Çabuk, aşağı in. Git, git.
- Bu bir tatbikat değil.
- Evet, efendim.
Clyde, arabayı hemen evin önüne getir.
- İzin veremem. Çok tehlikeli.
- O benim oğlum.
Hele bir dudurmayı dene.
Git başımdan!
Git. Benden uzak dur!
Tanrım. Lütfen.
Yo. Yo, lütfen!
- Crusoe!
- Git buradan. Çekil.
Lütfen! Git.
Crusoe! Dur! Bırak onu!
- Git!
- Kes şunu!
- Crusoe! Dur!
- Angus, hayır!
Crusoe!
Hayır!
- Kimse yok mu! Bırak beni! İmdat.
- Crusoe?
Angus? Beni duyuyor musun?
Hadi ama, dostum. Hadi ama, evlat.
Haydi, Angus, nefes al.
Haydi!
Eğer gerçekten sihirliysen,
bu adama bir sihir yap,
sana yalvarıyorum.
Topçuları kırmızı alarma geçir,
anladın mı?
Düşman gemisi gördüğünüz anda
ateş açma yetkiniz var.
- Ama, efendim...
- Hayır. Gördüğünüz an ateş açın!
Hadi ama. Haydi dostum.
Haydi. Nefes al, Angus.
Haydi, ciğerlerine biraz
İskoç havası çek.
Benimle kal, Angus.
Benimle kal, dostum.
Haydi. Haydi, dostum, nefes al.
Haydi.
Haydi dostum. Haydi, gitmemiz gerek.
Biliyor musun, bu eski atölye
en çok özleyeceğim yer.
Benim için burayla ilgilenir misin?
Eminim ben dönene kadar
sen de bunları kullanabiliyor olursun.
Tertemiz kalmalarına dikkat et.
Hiçbirine sahip olamayacağız.
Artık evin erkeği sensin.
Güçlü ve kendinden emin olmalısın.
Tamam, Baba.
Güçlü ve kendinden emin.
Tamam. İşte benim oğlum.
İşte bu. İşte bu.
Aferin dostum. İşte bu.
İyi çocuk.
Crusoe?
O iyi bir su atı.
- Teşekkürler. Tanrım.
- Yüzbaşı Hamilton!
Angus!
- O iyi.
- Angus, ne oldu?
- Onu öldürmeye çalıştınız.
- Neler oluyor?
- Crusoe'yu kurtarmaya
çalışıyordum sadece.
- Crusoe da kim?
- Söyleseydim inanmazdınız.
- O bir deniz canavarı.
Tam şuradaydı,...
- Sen neyden bahsediyorsun?
- Yemin ederim. Oradaydı.
Deniz canavarı mı? Bana tüm
bunların bir deniz canavarı
yüzünden olduğunu mu söylüyorsun?
Neler oluyor burada?
Herkes çıldırdı mı?!
Deniz canavarı mı?
Canavar diye birşey yoktur.
Sadece sen ve kahrolası silahın!
Ve sen.
Kafasını deniz yaratıkları ve sihir
masallarıyla doldurmak da nedir?
Canavar yoktur. Sihir de yoktur.
- Anne...
- Sadece...
Sadece savaş var, ölüm var...
...ve çıldırmış gibi davranan insanlar var.
Neyiniz var sizin?
Angus?
- Evet, Anne. Anlatmaya çalıştım.
- Evet.
Adı Crusoe. Onu ben büyüttüm,
yumurtadan çıktığından beri.
Angus, dikkat et!
Sorun değil. O benim arkadaşım.
Kötülüğü dokunmaz, gerçekten.
Hiç de öyle değil, efendim.
O kahrolası şey beni yemeye çalıştı.
Crusoe! Git buradan!
Crusoe, gel!
Crusoe!
- Tanrım.
- Crusoe, gel!
Cici çocuk.
- Haydi. Buraya.
- Hayır!
Angus!
Angus! Angus!
Daha hızlı, Crusoe!
Ağa ulaşmamız gerek!
Deniz. Crusoe'yu denize
çıkarmaya çalışıyor.
Victoria konumu, cevap verin.
Victoria konumu, cevap verin.
Birşey yapmalısın. Onları durdurmalısın.
Telsizler iptal. Ağa ulaşmamız gerek.
Tüm cephaneyi buraya taşıyın.
Koşar adım!
İmdat!
Yo! Yo.
Sen Kraliyet Donanması'ndaydın,
değil mi?
- Evet, efendim.
- Bu kayığı yüzdürebilir misin?
Kanalı görüyorum. Şimdi denize
yönel, oğlum, olabildiğince hızlı.
- Haydi, daha hızlı.
- Birşey görüyorum.
Yağmur görüşümü engelliyor.
Bir periskopa benziyor.
Yüce Tanrım, evet, öyle.
Bu bir Alman denizaltısı.
Ateşe hazırlanın.
Ateş!
Derine in, Crusoe.
Derine inmemiz gerek!
- İşte!
- Nerede?
- Orada! Görebiliyor musun?
- Göremiyorum.
- Gerizekalı! Durum raporu?
- Efendim.
Torpido teknelerimizden biri
hedefi takip ediyor.
Kaçıyorlar. Denize çıkmalarına
izin vermeyelim. Ağı kaldırın!
Çabuk, Crusoe!
Hızlı, Crusoe! Çabuk!
Ne yapacağız?
- Angus!
- Orada!
Angus!
- Bırak gitsin!
- Dediğini yap!
Gitsin, oğlum!
Angus, bırak gitsin!
Bırak, Angus!
Bırak!
Sahip olduğum en iyi dost sendin.
Seni asla unutmayacağım.
Hayır, Crusoe! Burada kalamazsın!
Gidip körfezde saklan.
Crusoe, git!
Beni duymadın mı, seni aptal?
Dediğimi yap.
Git!
Haydi!
- Haydi, Angus.
- Neredeyse geldin.
- Haydi.
- Haydi, dostum.
Elini ver bana. Elini ver, evlat, haydi.
Tekneye çıkarın.
Bu kadar. Aferin sana.
Nerede o? Nereye gitti?
İşte orada!
- Ağın üstünden atlayacak!
- Çok yüksek!
Asla başaramaz.
Başardın, Crusoe! Aferin, oğlum!
Geri dönmeyecek, değil mi?
Bence o tek başına yaşamak
için yaratılmış, tatlım.
Crusoe'dan bahsetmiyorum.
Bahsettiğim...
...babam.
Hayır, aşkım. Dönmeyecek.
- Bak! Bak, Angus! Orada.
- Orada!
- Çabuk gel.
- Bak!
Haydi, çabuk.
Bazıları der ki, yaratık
zaman zaman geri döner,...
...arkadaşını arar.
Bazıları yıllar sonra onu
gördüklerini iddia eder.
Ama çocuk onu
bir daha asla görmedi.
Harika bir hikaye.
Evet. Ve tamamen doğru,
kelimesi kelimesine.
Teşekkürler...
Angus.
Angus MacMorrow benim adım.
Çok tatlıydı. Doğru olduğunu biliyorum.
- Harika bir hikaye, ama doğru değil.
- Dalga geçme.
William?
William!
William!
William,...
...neredesin?
SON
dr_electro@hotmail.com
sg-turk.blogspot.com