Tip:
Highlight text to annotate it
X
Michael Sullivan hakkında
bir sürü hikâye var.
Bazıları iyi bir adam
olduğunu söyler.
Bazıları içinde hiç iyilik
olmadığını söyler.
Ama ben bir keresinde onunla
yolda altı hafta geçirdim...
... 1931'in kışında.
Bu bizim hikâyemiz.
Teşekkürler efendim. Sağ olun.
Fabrika kazasında ölen adam!
Gazetenizi buradan alın!
En yeni haberler, sadece 5 sent!
Teşekkürler Bay Miller.
Sana daha sonra yardım ederim.
Git babanı çağır.
Baba?
Yemek hazır.
Teşekkürler.
Bizi kutsa Tanrım, çünkü senin
nimetlerine sahibiz...
...kurtarıcımız Hz. İsa'nın
cömertliği ile. Amin.
- Michael?
- Efendim?
Bu bir cenaze, o yüzden o
zarları görmek istemiyorum.
Hayır efendim.
Merhaba.
Gitmek istemiyorum.
- Haydi, bir şey yok.
- Hayır. Korkuyorum.
Buz cesedi korumaya yarıyor.
Ee...
...yalnız ve yaşlı bir adama
kim sarılmak ister?
Şimdi, hangisi hangisi?
Yardım etmeyin.
- Peter ve Michael.
- Hayır!
Annie, Mike, sizi görmek güzel.
- Gerekeni getirdiniz mi?
- Evet.
Müsaade ederseniz, bu genç baylarla
çok acil bir işim var.
- Evet!
- Galip!
Polisleri çağırın!
Ben hilecileri her yerde tanırım.
- Ben hileci değilim ihtiyar.
- Öde ona.
Yukarıda.
Ofisimde, ceketimin cebinde.
Fikrimi değiştirmeden önce.
- Merhaba.
- Merhaba.
Hatırlat bana, sen hangi
küçük Sullivan'sın?
- Michael, efendim.
- Efendim mi? Bana efendim deme.
Ben senin baban değilim.
Hayır, Bay Rooney.
Bana Connor de.
Hayır, bana Connor Amca de.
Ne istiyorsun?
Bay Rooney ceketini getirmemi istedi.
Sonra gel, olur mu?
Meşgulüm.
Evet... Efendim.
Merhaba, merhaba.
Hepinize evime hoş
geldiniz demek istiyorum.
Bu evde yine bir sürü
dost görmek güzel.
Mary öldüğünden beri, şey...
Evin odalarında dolanan sadece
ben ve oğlum olduk.
Bir konuşma hazırlamıştım,
ama Danny'i iyi...
...tanıdığımı söylemek dürüst olmaz.
Ama içimizden birini
kaybetmek, hepimizi üzer.
Ama neyi hatırladığımı söyleyeyim
ve Finn de bunu hatırlayacaktır...
...ki bu lisenin
futbol takımındaki Danny.
Şampiyonluk maçı. Altı sayı fark var,
oyunun sonuna 10 saniye kala...
...4 metre uzaklıkta,
Danny kendi oyuncusunu düşürüyor.
Hatalar, bilirsiniz...
Hepimiz yaparız. Tanrı bilir.
Danny'nin şerefine içelim.
Onu Tanrı'ya uğurlayalım ve
şeytan öldüğünü duymadan...
...en az bir saat önce cennete
gitmesi için dua edelim.
- Amin.
- Danny'e!
Ve şimdi, eski ve samimi bir dostum
olan Finn McGovern'dan...
...eminim ki benimkinden...
...daha şiirsel bir iki söz
söylemesini isteyeceğim.
Gel buraya.
Teşekkürler, John.
"Kardeşim Danny akıllı değildi.
Nazik de değildi.
Ve tıka basa içkiyle dolduğunda,
tam bir baş belasıydı.
Ama sadık ve cesurdu.
Ve hiç yalan söylemedi.
Bu parti hoşuna giderdi.
Ben ve ailem, cömert ev sahibimize
teşekkür ediyoruz.
Bu kasaba Bay John Rooney'siz
nerede olurdu?"
Senin için bir sürü
yıldır çalıştım John.
Neredeyse hayatımın yarısı.
Ve hiç bir anlaşmazlığımız olmadı.
Bu kasabaya hükmettiğini anladım...
...Tanrı'nın dünyaya hükmettiği gibi.
- Verdin ve de aldın...
- Harika. Harika bir konuşma.
Kardeşimi gömeceğim.
Sonra da seninle ilgileneceğim.
Elbette Finn, elbette.
Hepimizle ilgilenirsin.
İyi bir uyku çektikten sonra.
- O iyi mi?
- Evet, iyi.
Sadece çok içti.
Ben onunla konuşurum.
- Mike'ı da yanına al.
- Hayır baba...
Mike'ı da yanına al.
Sadece konuşun, başka bir şey yok.
Neden hep gülüyorsun?
Çünkü kahrolası her şey çok komik.
Michael.
Ne?
Bir kâbus gördüm.
Bay Rooney'nin eviyle ilgiliydi.
O sadece bir ev.
Büyük bir ev.
Uyu artık.
Bay Rooney, Babe kadar zengin mi?
Daha da zengin.
Biz zengin miyiz?
Hayır salak.
Babamın işi ne?
Bay Rooney için çalışıyor.
Neden?
Babamın babası yokmuş...
...ve Bay Rooney ona bakmış.
Bunu biliyorum, ama işi ne?
Bay Rooney için görevlere gidiyor.
Çok tehlikeliler.
Bu yüzden silahını getiriyor.
Bazen başkan bile onu
görevlere yolluyor...
...çünkü babam savaş kahramanıymış.
- Bunu kafandan uyduruyorsun.
- Uydurmuyorum.
Kahrolası her şey çok komik.
Peter, bu gece konserine
gelemeyeceğim. İşim var.
Ne işin var?
Tabağına yemek koymak
için genç adam.
Pekâlâ çocuklar,
tabaklarınızı temizleyin.
Sen iyi bir evlatsın.
- İçki ister misin?
- Hayır.
Onunla sadece konuşuyoruz, değil mi?
Elbette.
Beni yanlış anlama Finn.
Acını paylaşıyorum. Gerçekten.
Ama böyle bir şey çeneni
çözmene sebep olmamalı.
Sen ve babam, çok
eskilere dayanırsınız...
...ve o adil bir adamdır.
Bu yüzden ne diyeceksin?
Haydi ama Finn.
İşi zorlaştırma.
Seni duyamıyoruz.
- Pekâlâ.
- Güzel.
Teşekkürler.
Üzgünüm. Kaybın için üzgünüm.
Bu yanlış anlama için üzgünüm.
Ve kardeşin, kahrolası bir
yalancı olduğu için üzgünüm.
- Kardeşim yalancı değildi.
- Pardon?
Ailemi korumak ve işimi
tutmak için sessiz kalacağım.
Ama bir şeylerin döndüğünün
farkında olmadığımı sanma.
- Ne olduğunu bulmayacağımı da sanma.
- Hey, ahbap...
Yavaş, yavaş.
Yavaş.
Sadece konuşuyoruz. Babana
kardeşimin ondan hiç çalmadığını söyle.
Defterlere baktım. Kimseye içki
satmamış. Her şey kayıtlı.
- Eğer sattıysa, para nerede?
- Ben nereden bileyim?
- Döşeğinin içine baktın mı?
- Belki sen kendininkine bakmalısın.
Bu çok ahlaksızca, sence
de öyle değil mi Mike?
Sevgili babam, senin meymenetsiz
kardeşine mükemmel...
...bir cenaze düzenliyor ve bu...
Teşekkürün bu mu?
- Bu ne iğrenç bir dünya.
- Çok akıllı olduğunu sanıyorsun.
Bilmediğimizi mi sandın? Chicago'da
o kadar vakit geçiriyorsun ki...
Neydi bu?
Toz olalım.
Aman Tanrım, Connor,
ne düşünüyorsun?
Tanrım.
Michael.
Canın yandı mı?
Her şeyi gördün mü?
Tanrım.
Bundan kimseye bahsetmeyeceksin.
Anladın mı?
Hiç kimseye!
Kim bu?
Seninkilerden biri mi?
Arabada saklanıyordu herhalde.
Sır tutabilir mi?
O benim oğlum.
Bu benim için yeterli.
Onu eve götür.
Sanırım ben yürüyeceğim.
Yürüyüş için mükemmel bir gece.
Annem biliyor mu?
Annen Bay Rooney'i
sevdiğimi biliyor.
Hiçbir şeyimiz yoktu.
O bize bir ev verdi, bir hayat.
Ona borçluyuz.
Anlıyor musun?
Evet.
Peki, içeri gel o halde.
Çocuklar, tabaklarınızı
temizleyin lütfen.
Sonra yaparım.
- Neredeyse okul vakti...
- Sadece bir tabak!
O burada ne arıyor?
Dün akşam dışarı çıktığımda...
...Michael arabada saklanıyormuş.
Tanrım, Mike.
Onunla konuştum.
Bir daha olmayacak.
Anne. Anne!
Tam aradığım adam...
Bizim sırrımız, değil mi?
Zarlardan bahsediyorum.
Gururlu bir adam hep borcunu öder.
Ve sözünü tutar.
Okula geç kalacağım.
Michael nasıl? İyi mi?
Onunla konuştum.
Anlıyor.
Zor şey...
...bunu ilk defa görmek.
Sana bir şey olmamıştı ama.
Onları sonsuza dek koruyamazsın.
Eğer bu olmasaydı, başka
bir şey olacaktı.
Doğa kanunu.
Oğullar bu dünyaya babalarına
sorun yaratmak için gelirler.
John ayrıca Finn McGovern
operasyonunun...
...kendisinin şahsen seçeceği...
...iki yerel bölge arasında
bölüneceğini açıkça belirtti.
Bu arada Bay Rance'e,
yoğun iş gezilerini bölerek...
...bizi ziyaret ettiği için
teşekkür etmek istiyorum.
Teşekkürler Jack.
Bay Rance, ben ve John
ile daha önce...
...sendikalara girme
önerimizle ilgili görüştü.
Ve ben de Bay Rance'e daha
önce söylediğimi söyledim:
Bizi zengin yapan şey insanların
işlerinden sonra yaptıkları.
Onları işlerinde de
sıkıştırmanın gereği yok.
- Başka işimiz kaldı mı?
- Evet.
Connor, dün akşam ile ilgili
söylemek istediğin bir şey var mı?
Olanlar için özür dilemek istiyorum.
Özellikle senden baba.
Bir ayda iki cenaze...
Ne diyebilirim ki?
Dün akşam iyi bir
adamımızı kaybettik.
Sence bu komik mi?
Bir daha dene.
Özür dilemek istiyor...
Özür dilemek mi istiyorsun?
Bir daha dene.
Baylar...
...özür dilerim.
Borçlular hakkında
herkes hem fikir mi?
Toplanacak borçlar çok arttı.
- Mike...
- Sadece isimlerini verin bana.
Gitmem gerekenleri söyleyin.
Teşekkürler beyler.
Yukarıya gelin.
Diğer çocuklarla kavga etmeyeceğim
Mike.
Babam sana bunu vermeyi unutmuş.
Tony Calvino'ya bir hatırlatma.
Yine geç kaldı.
Sen de geliyor musun?
Hayır, bir süre evden çıkamıyorum.
Bak, dün akşam için üzgünüm.
Gerçekten.
Ben... Evet.
Pekâlâ.
- Buyrun? Yoksa aranıyor musunuz?
- Tony Calvino'yu görmeye geldim.
Öyle mi, kimsin peki?
Mike Sullivan.
Evet efendim.
Üstümü arayacak mısın?
- Aramalı mıyım?
- Bu iyi bir fikir.
Sadece o var.
Yani, ben yetişkin bir adamım
ve burası sinirlerimi bozuyor.
Her gece bir sorun çıkıyor.
Kimsede para yok, ama tüm
dünya burada savuruyor.
İçki ve karı için para hep var,
ama yemek için hiç yok.
Bazen bu tiplere acıyorum,
anlıyor musunuz?
Güzellik salonundan 12 numara.
Kim bu şanslı?
Aslen buralı değilim, ama iş bulmak
da çok zor, bilirsiniz.
Aslında bir boksörüm.
Ardarda dokuz şampiyonluk.
Bu South Orange'da bir rekor.
Sanırım iyi bir koruma olur benden.
Demek istediğim, Bay Rooney
birini arıyor mu?
Yani, benim gibi birisini mesela?
Ona sorma şansınız var mı acaba?
- Elbette.
- Teşekkürler Bay Sullivan.
Çok teşekkür ederim.
Minnettar olurum.
Bay Calvino?
Bay Calvino, Mike Sullivan burada.
- Kahretsin.
- Sizi görmek istiyor.
- Kahretsin. Silahlı mı?
- Artık değil.
Pekâlâ.
İçeri girsin.
Hey, hey, hey.
Burada kal, oldu mu?
Hey!
Nasılsın bakalım?
İhtiyar adamla her şey yolunda mı?
Evet.
Seni buraya ne getirdi?
Karılara geldiğini sanmıyorum.
- Bay Rooney'den sana bir mektup var.
- Yine mi geç kaldım?
- Başım dertte mi?
- Bilmiyorum.
SULLIVAN'I ÖLDÜRÜRSEN
BORÇLARIN SİLİNİR
Michael.
Hayır!
Hayır! Tanrım!
- Baba, üzgünüm.
- Aptal!
Çocuk konuşurdu. Üzgünüm.
Allah belanı versin. Belanı versin!
Doğduğun güne lanet olsun!
Lanet olsun!
Sen!
Tanrım.
Tanrım. Tanrı bize yardım etsin.
Tanrı bize yardım etsin.
Bu ev artık bizim yuvamız değil.
Sadece boş bir bina.
Pekâlâ, sen burada kal.
Gözden uzak dur.
- Gitme baba. Gitme.
- Michael...
...gittiğimizi görünce,
peşimizden gelecekler.
Artık seni korumam lazım.
Lütfen baba.
Pekâlâ, işte, al bunu.
- Hayır. İstemiyorum.
- Al şunu.
- İstemiyorum.
- Evlat, al şunu! Altı mermin var.
Yarım saat içinde dönmezsem, gidip
Papaz Lynch'e olanları anlat.
Sakın Rahip Callaway'e gitme.
Seninle bir işim yok Bay Kelly.
Ama benim seninle işim var Mike.
Pekâlâ.
Nedir bu?
25.000 dolar. Bay Rooney ihtiyacın
olursa dahası var diyor.
İrlanda'da dostların var Mike.
Neden Peter'ı alıp gitmiyorsun?
Peter'ı alamam.
O öldü.
- Connor nerede?
- Saklanıyor.
- Nerede?
- Bunu sana söyleyemem, biliyorsun.
Sence kafama bir silah dayamak
bir şey değiştirecek mi?
Sana söylersem, zaten ölü bir
adamım. İkimiz de.
Düşün Mike. Aptallaşma.
Ben sadece bir haberciyim.
O halde Bay Rooney'e benden
bir mesaj ilet.
Nedir?
Silahı bana ver.
Nereye gidiyoruz?
Chicago'ya.
Orada işleri yürüten bir adam var.
Onun için çalışmıştım.
Kimin tarafında olduğunu bulmalıyız.
Biraz uyumaya çalış.
Beni burada beklemeni istiyorum.
- Tamam.
- Fazla sürmez. İyi olacak mısın?
- Evet, sorun değil.
- Uslu çocuk.
- Selam Mike.
- Selam dostlar.
Seni görmek güzel. Ne olduğunu
duyduk. Nasıl hissediyorsun?
Bay Nitti ile konuşmam lazım.
- Oldukça meşgul.
- Bekleyebilirim.
Pekâlâ. Onu yukarı çıkar.
Elbette efendim.
Seni beklettiğim için üzgünüm Mike.
Gir içeri.
Hepimiz ne olduğunu yeni duyduk.
Tanrım, üzgünüm Mike.
Beni gördüğünüz için
teşekkürler Bay Nitti.
Gel, otur.
- Kahve veya başka...?
- Hayır.
- Emin misin?
- Evet, teşekkürler.
Senin için ne yapabilirim Mike?
Sizin için çalışmak istiyorum.
Şey, bu çok ilginç.
Ve karşılık olarak, yapacağım şeyi
görmezlikten gelmenizi istiyorum.
Neymiş o?
Ailemi katleden adamı öldürmek.
Bir ceset daha bir
şey değiştirecek mi?
Bu iyi bir teklif Bay Nitti.
Sırf sizin için çalışacağım ve iyi
bir iş yapacağımı biliyorsunuz.
Sana saygım var Mike. Gerçekten.
Senin bizim için çalışmanı çok
isteriz. Ama bu şekilde değil.
Benden istediğin şey imkânsız.
Öyle mi?
Sana belki de anlamadığın
bir şeyi açıklayayım.
Bunca senedir, seni seven
insanların...
...koruması altında yaşadın.
Ve yine o insanlar şu anda
seni koruyorlar, ben de dahil.
Ve eğer bu olayı gerçekleştirirsen,
o kapıyı açarsan...
...tek başına kalacaksın.
Ve tüm o sadakat, tüm o güven,
senin için artık var olmayacak.
Ve Mike, başaramazsın.
Tek başına değil.
Ve ufak bir çocukla da değil.
Şimdiden onu koruyor musunuz?
Çıkarlarımızı koruyoruz Mike.
Sizi görmek için tüm gece
araba kullandım.
Teşekkürler.
Şimdi de geri gitmeni tavsiye ederim.
Evine git Mike.
Evine git ve karınla çocuğunu göm.
Baş sağlığıyla.
Bu kadar basit olmayacak.
Duydunuz mu?
Baba, dinle beni.
Şu an binada.
- Bunu bitirebilirsin. Onu şimdi öldür.
- Connor, yukarı çık.
Tanrı bana yardım etsin.
Tanrı yardım etsin.
Ne yapacağım?
Tarafsız düşün.
Ve seçimini yap.
Sullivan herhangi bir adam
olsaydı ne yapardın?
Tanrı bana yardım etsin.
- Çabuk olsun.
- Ya çocuk?
Tanrım. Hayır, hayır.
Çocuk bir gün bir adam olacak...
Sence hatırlamaz mı?
Çocuğa hayır dedim.
Pekâlâ.
Kimi arayacağımı biliyorum.
Eskiden bizim için
çalışmış bir adam var.
Çok yetenekli.
Affedersiniz bayan. Basın. Basın.
Karıma tecavüz ediyordu.
Karıma tecavüz etti.
Haydi, haydi, delillerin
üstüne basıyorsun.
İki dakika.
Pekâlâ Bay Maguire.
Harlen Maguire.
İyi akşamlar Bay Nitti.
Bin altı yüz.
Ücretim bin altı yüzdür Bay Nitti.
Ve fotoğraflardan
yaptığım para benim.
Hayır, hiç tanışmadım.
Ama işini bilirim.
Yalnız mı dolaşıyor?
Kaç yaşında?
Çocukla ne yapacağım?
Pekâlâ.
Teşekkürler.
Teyzen Sarah'yı hatırlıyor musun?
Annenin kardeşini?
Perdition'da yaşıyor.
Seni yanına alacak.
Nerede?
Gölün kenarında.
Bir defa oraya gitmiştik, hepimiz,
sen belki 4 veya 5 yaşındaydın.
Çok güzel.
Hatırlıyor musun?
Köpekli yer.
- Alo?
- Sarah.
Mike. Tanrı'ya şükür.
İyi olduğumuzu bilmeni istiyorum.
Neredesiniz?
Senin evine doğru gidiyoruz,
eğer sorun yoksa.
Elbette.
İki gün içinde orada olacağım.
Michael nasıl?
O iyi.
Nasıldı?
Ah, Mike...
Alo?
Yakında görüşürüz.
- Alo, santral?
- Evet efendim.
Az önce kesildim,
tekrar bağlar mısınız?
Aç mısın?
Hayır.
Uzun bir süre lokanta
olmayabilir, yemelisin.
Aç değilim.
Sadece okumak istiyorum.
- Kesat bir gece galiba.
- Şaka mı? Bu meşgul hali.
- Ne istersiniz?
- Özel neyiniz var?
Her şey özel.
- Öyle mi?
- Yemek hariç her şey.
Yemek hariç her şey mi?
- Sen sahneye çıkmalısın.
- Biliyorum.
Bana bal soslu kızarmış
tavuk ve koyu bir kahve getir.
Hemen geliyor.
Bana aldırmayın bayım.
Özgür bir ülke.
Yani, eskiden öyleydi.
Hayır, teşekkürler bayım.
Bu işiniz mi yoksa zevk için mi?
İkisi de sanırım.
Sevdiğin iş için para almak...
Rüya gibi, değil mi?
Sanırım.
Ya siz?
Ben satıcıyım.
Makine parçaları.
Makine parçaları.
- Bu harika.
- Emin olun ki değil.
- Kimin için çalışıyorsunuz?
- Sır tutabilir misiniz?
Basındanım.
Hangi gazete?
Hepsi için.
Nadir birisiyim ben.
Nasıl yani?
Ölüleri çekerim.
Cesetleri yani. Onları ben öldürmem.
Umarım öyledir.
Hep hayran kalmışımdır,
görünüşlerine yani.
- Hiç bir ölü gördünüz mü?
- Evet.
Sizin için üzgünüm.
Korkunç bir şey.
Ama size kendinizi canlı
hissettiriyor, değil mi?
Buna içerim.
İçki sizi terletiyor galiba.
Evet, işettiriyor da.
Affedersiniz bayan,
yardımcı olur musunuz?
Hemen şurası.
Hey!
Dikkat edin.
- Sağ ol Ruby.
- İyi geceler.
Bahşiş vermeyi unutmuşum.
- Eğil.
- Neden? Neler oluyor?
Eğil!
Hey, sen ne yaptığını...?
Çık arabadan.
Çık arabadan!
Sana eğil dediğimde eğil.
Soru sorma. Yemek yiyeceğiz
dediğimde, benimle kalacaksın.
Artık beni dinleyeceksin, yoksa
kendi başının çaresine bakarsın.
Başımın çaresine bakabilirim ben!
Benim gelmemi zaten hiç istemedin.
- Bu benim suçum sanıyorsun.
- Kes şunu.
Senin suçun değildi!
Hiç biri senin suçun değil.
- Beni Sarah Teyze'ye götür yeter.
- Seni oraya götüremem.
Artık olmaz.
- Neden?
- Oraya gideceğimizi biliyor.
Yani, ne yapacaksın?
Tek başıma yapamayacağım bir şeyi.
Şimdi beni dinlemelisin, tamam mı?
Yoksa ikimiz de ölürüz.
Capone'u Connor'dan vazgeçirmeliyim.
Chicago'nun canından çok
sevdiği tek bir şey var...
...ve o da parası.
Eyaletteki her bankada paraları
var. Bulup almalıyız.
- Bana yardım edecek misin?
- Evet.
O zaman sana bir şey öğretmeliyim.
- Debriyaj nedir bilir misin?
- Elbette debriyajı bilirim.
- Nedir debriyaj?
- Debriyaj, şey... Debriyaj yapar.
Evet, debriyaj yapar.
O pedallardan hangisi debriyaj?
O gaz.
Gaz. Göstereyim.
İşte. Tam şurada, gördün mü?
İşte debriyaj. Ve debriyaj yapar.
Bir daha deneyelim.
Gazı bırak, debriyaj,
vites değiştir, gaza bas...
Vites.
- Bir öneride bulunabilir miyim?
- Hayır.
Bunu başaracağım.
Hey, saatte 70 kilometre,
bu biraz hızlı.
Traktöre dikkat et Mike.
Michael, traktöre dikkat et.
Traktöre dikkat et.
Traktöre dikkat et!
- Başardık.
- Evet, evet, başardık.
Artık mazeret yok. Bir kere söyledim,
bir kere daha söylüyorum...
- Bay McDougal'ı arıyorum.
- Bir dakika.
Bu ne hoş bir sürpriz.
Ayın sonuna kadar başka
bir depozito beklemiyordum.
Aslında, ben para çekecektim.
Sadece kirli parayı istiyorum.
Capone için kayıt dışı tuttuğun
her şeyi. Kasayı aç.
Çıldırmışsın. Kim olduğunu
bulacaklarını biliyorsun.
Adım Sullivan.
Hecelememi ister misin?
Kutuyu aç.
Seni öldürürler. Onlar cani.
Yok ya? Koy içine.
Bu senin için.
El işi parası diyelim.
Chicago'ya benim aldığımı söyle.
Ama eğer gazetelerde bir şey okursam,
çiftçilerin tasarruflarının...
...acımasız bir banka soyguncusu
tarafından çalındığını, mutlu olmam.
İyi günler.
Bir şey söylememem için gerçekten
bana güveniyor musun?
Her zaman bir banka müdürüne güven.
Acelesi yok.
- Kahve?
- Teşekkürler.
Ee, sizi bu ıssız
kasabaya ne getirdi?
Biz banka soyguncularıyız.
Sadece geçiyoruz.
Paradan payımı ne zaman alacağım?
Ne kadar istiyorsun?
İki yüz dolar.
Peki. Anlaştık.
- Daha da alabilir miydim?
- Hiç bilemezsin.
Haydi, haydi.
Ne kadar aldılar?
Ne kadar?
Pekâlâ, şunu cevapla:
Sana neden para veriyoruz?
- Babam nerede?
- Nedir bu?
Neden kimse benimle konuşmuyor?
Kahrolası bir mahkûm gibiyim.
Sana söyledim. Mahkûm
değilsin. Seni koruyoruz.
- Babanın istediği bu.
- Ben kendime bakabilirim.
Hayır, bakamazsın. Sorun da bu.
Baş parmağını aletinden ayırt
edemeyen koca bir bebeksin sen.
Siktir.
Hala canlı olmanın tek sebebi
John Rooney'nin oğlu olman.
Biraz dar görüşlü
davranıyorsun Frank.
Babam yaşlı bir adam.
Gelecek benim.
Bu yüzden bir daha asla
benimle böyle konuşma.
Maguire, yapman gerekeni yap.
Onları bul.
Üzgünüm Bay Sullivan, hiç para yok.
Hayır... Size para verebilirim, ama...
Chicago'nunkini değil.
İki gün önce hepsini aldılar.
- Kim onayladı?
- Muhasebeci.
Adı ne?
Ben balayı odasından Bay Rance.
Tebriklerini sunmadan önce,
Bayan Rance diye birisi yok...
...ve bu halimden çok memnunum.
Dikkatli dinle...
...çünkü hiç havamda değilim.
Sadece bir kez söyleyeceğim.
Haşlanmış bir yumurta istiyorum
ve cıvık olsun istiyorum.
Baba, bu gece araba yerine
bir otelde uyuyabilir miyiz?
Evet, bu güzel olur.
Beni daha kaç gün
tutacaksınız bayım?
Perdeleri kapayamaz mıyız,
birazcık bile olsa?
Tüm bu ışıkta uyuyamıyorum.
Bir şey görürsen,
kornayı iki kere çal.
Her ne olursa olsun arabadan çıkma.
Hoşça kal.
- Hazır mısın?
- Hazırım.
Evet efendim. Derhal efendim.
Cıvık.
Kapı açık.
Hız için yüksek puan,
aşçılık için sıfır puan.
Bunun ne olduğunu
size sorabilir miyim?
Bırak onu.
- Bay Sullivan.
- Bay Rance.
Beni nasıl buldunuz?
Burası civardaki en iyi otel.
Ve siz çok belirli birisiniz.
Evet, aynen öyle Bay Sullivan.
Lütfen silahınızı indirir misiniz?
Teşekkürler.
Şimdi, ne istiyorsunuz?
Bilgi.
Size dosyaları veremem.
Pekâlâ, pekâlâ.
Diğer odadalar.
- Burada.
- İçeri getir.
Göremiyorum.
Bizim işimize bulaşmakla ne
ele geçireceğinizi sanıyorsunuz?
- Bunun iş ile hiç bir ilgisi yok.
- Her şey iş. Bunu anlayamıyorsunuz.
Ve her işte, takas
edeceğiniz bir şeyiniz olmalı.
Ve sizin, Bay Sullivan, takas
edecek şeyiniz yok.
Özellikle Connor Rooney
kadar değerli birisi için.
Anlamıyorum.
Borsanın başlangıç zili.
Haydi, aç.
Hangisiydi?
Hayır, hayır, bu değil.
Bunu çoktan denedim.
Baştan başlayayım en iyisi.
Bir hakkın daha var.
İşte burada.
Ben iyiyim. Yolu izle!
Baba! Baba, iyi misin?
Baba!
İmdat!
Yardım edin!
İmdat!
Yardım edin!
Ne zaman yola çıkacaksınız?
Yeteri kadar kaldık.
Size daha çok sorun
çıkarmak istemeyiz.
Hiç sorun çıkarmadınız daha.
İyi bir işçi.
Sizin çocuğunuz var mı?
Hayır.
Çok geç tanıştık.
Sana çok düşkün.
Bunu görmüyorsun.
Merhaba.
Kötü bir rüya gördüm.
Anlatmak ister misin?
İçeri gel. Otur...
...eğer istersen.
Matematik mi?
Evet.
Hep nefret ettim.
Ben de.
Nelerden hoşlanırsın?
Ne?
Okulda hangi derslerden
hoşlanırsın... Hoşlanırdın?
İncil tarihi, belki.
Neden?
Hikâyeler hoşuma gidiyordu.
Peter matematikte iyiydi.
İyi miydi?
Peter'ı benden daha mı çok sevdin?
Hayır.
Hayır Michael.
İkinizi de aynı sevdim.
Ama bana karşı...
Bana karşı farklıydın.
Öyle miydim?
Şey...
Belki de Peter çok tatlı bir
çocuk olduğu içindi.
Ve sen...
Sen daha çok benim gibiydin.
Ve olmanı istemedim.
Farklı davranmak
istemedim.
Tamam.
İyi geceler baba.
İyi geceler.
Bay Finn McGovern
Hesapları
Connor Rooney
Depozito Alıcı
Michael, uyan.
Eşyalarını al.
Gidiyoruz.
Size bir şey bıraktık.
Merhaba John.
Akıllı bir adamsın Michael.
Konuşmak istiyorum.
Burada mı?
Aşağıda.
Seni bir daha göreceğimi sanmıyordum.
Oku bunu.
Connor yıllardır senden çalıyormuş.
Ölü adamların adı altında hesapları
varmış. McGovernlar gibi adamlar.
Orada durup, kendi cebini doldursun
diye Finn'i öldürmesine yardım ettim.
Senin için çalıştığımı
sanıyordum, ama değilmiş.
Sence oğlumdan vazgeçer miyim?
Sana ihanet ediyordu.
Biliyorum.
Şimdi beni dinle.
Daha çok kan dökümünü engellemeye
çalıştım. Ama sen kabul etmedin...
...ben de gerekeni yaptım.
Ama seni hep oğlum gibi sevdim.
Ve şimdi sana söylüyorum,
çok geç olmadan git.
Düşün.
Onu şimdi koruyorlar, ama sen
öldüğünde ona ihtiyaçları olmayacak.
- Her şekilde Connor ölecek.
- Öyle olabilir...
...ama benden istediğin şey...
...sana odasının anahtarını
vermem, ki içeri girip...
...kafasına bir silah dayayıp,
tetiği çekebilesin. Bunu yapamam.
- Annie ve Peter'ı öldürdü.
- Bu odada sadece katiller var.
Michael, aç gözlerini.
Seçtiğimiz hayat bu,
yaşadığımız hayat.
Ve sadece tek bir garanti var:
Hiç birimiz cenneti görmeyeceğiz.
Michael görebilir.
O halde bunun olması için
yapabileceğin her şeyi yap.
Git.
Sana yalvarırım.
Tek yol bu.
Ve eğer gidersem?
O zaman...
...kaybettiğim oğlumun...
...yasını tutacağım.
Ne yapacaksın?
Son bir şey daha,
sonra her şey bitecek.
Yatağa geri dön Michael.
Sen olduğun için mutluyum.
Anlıyorum.
Ama Al, bu işten sonra her şeyin
biteceğine emin olmak istiyor.
Lexington Oteli, oda 1432.
Ev bu mu?
Evet bu.
Bir köpek olduğunu biliyordum.
Sarah? Benim, Mike.
Biz geldik.
Gülümse.
Silahı bana ver.
Michael.
Michael...
...bunu yapma.
Silahı bana ver Michael.
Haydi.
Silahı bana ver.
Yapamadım.
Biliyorum.
- Baba.
- Üzgünüm.
Üzgünüm. Üzgünüm.
Üzgünüm.
Baba.
Baba!
Baba!
Baba! Baba!
O zaman gördüm ki,
babamın tek korkusu...
...oğlunun da aynı
yolu takip edeceğiydi.
Ve o gün, hayatımda son
kez bir silah tuttum.
Herkes bir çiftlikte
büyüdüğümü sandı.
Ve sanırım, bir şekilde öyleydi.
Ama ondan önce çok şey geçirdim...
... yolda geçen o altı hafta içinde...
... 1931'in kışında.
İnsanlar bana Michael Sullivan'ın
iyi biri mi olduğunu...
... yoksa içinde hiç iyilik
olmadığını mı sorduğunda...
...hep aynı cevabı veriyorum.
Onlara diyorum ki:
"O benim babamdı. "