Tip:
Highlight text to annotate it
X
İnsanoğlu ebediyetin enginlliğinden rahatsız olur.
Bu yüzden yaptıklarımız yüzyıllar boyu
yankılanacak mı, diye sorarız kendimize.
Biz öldükten uzun yıllar sonra,
yabancılar isimlerimizi duyacaklar mı?
Kim olduğumuzu, ne kadar cesurca savaştığımızı,
ne kadar şiddetle sevdiğimizi merak edecekler mi?
Kargalar için iyi bir gün.
-Ordunu topraklarımdan çek.
-Topraklarını sevdim.
Galiba burada kalacağız.
Askerlerini de sevdim.
-Senin için savaşmazlar.
-Başkaları da böyle demişti.
Şimdi hepsi benim için savaşıyorlar.
Bütün dünyaya sahip olamazsın, Agamemnon.
Dünya çok büyük. Senin için bile.
Bir katliam daha seyretmek istemiyorum.
Bu savaşı eski yöntemlerle halledelim.
Senin en iyi savaşçına karşı benim en iyi savaşçım.
-Ya benim adamım kazanırsa?
-Teselya'dan sonsuza dek gideriz.
Boagrius!
Achilleus!
Boagrius'un bir çok kahraman üzerinde
böyle bir etkisi olmuştur.
Kime hakaret ettiğine dikkat et, yaşlı kral.
-Kralım, Achilleus orduyla gelmedi.
-Nerede o?
Araması için bir çocuk gönderdim.
Güzel bir rüya görüyordum.
Çok güzel bir rüya.
-Beni Kral Agamemnon yolladı. Sizinle...
-Kralınla sabah olunca konuşurum.
Ama efendim, sabah oldu zaten.
Sizi bekliyorlar.
Hakkınızda anlatılan hikayeler doğru mu?
Annenizin ölümsüz bir tanrıça olduğunu söylüyorlar.
-Öldürülemeyeceğinizi söylüyorlar.
-O zaman zırh giyiyor olmazdım, değil mi?
Çarpışacağınız adam...
Hayatımda gördüğüm en iri adam.
-Onunla çarpışmak istemezdim.
-Bu yüzden kimse adını hatırlamayacak.
Belki de yarın, sen dinlenince savaşmalıydık.
Bu küstahlığın yüzünden
seni kırbaçlatmalıyım aslında!
-Onunla sen çarpışsan daha iyi olur, belki de.
-Achilleus...
Achilleus!
Adamların yüzlerine bak.
Yüzlercesini kurtarabilirsin.
Kılıcını bir savururp bu savaşı bitirebilirsin.
Evlerine, karılarına dönebilsinler.
Savaşlarında kendisi çarpışan bir kral hayal edin.
Ne manzara olurdu.
Tanrıların sevdiği tüm savaşçılar içinde
en çok ondan nefret ediyorum.
Başka kimse yok mu?
Başka kimse yok mu?
-Sen kimsin, asker?
-Achilleus, Peleus'un oğluyum.
Achilleus...
Bu adı hatırlayacağım.
Teselya'nın hükümdarı bu asayı taşır.
Bunu kralına ver.
O benim kralım değil.
Truva'nın prensleri! Son gecemizde,
Kraliçe Helen ve ben sizleri selamlıyoruz!
Daha önce aramızda sorunlar oldu, bu doğru.
Sparta ve Truva çok defa savaştı.
Çok da iyi savaştık!
Babanıza her zaman saygı duydum.
Priam iyi bir kral. İyi bir adam.
Ona düşmanımken saygı duydum.
Şimdi de müttefikim olarak saygı duyuyorum.
Hektor, Paris, genç prensler.
Ayağa kalkın. Benimle için.
-Barışa içelim.
-Truva ve Sparta arasındaki barışa.
Tanrılar kurtları dağda,
kadınları yataklarımızda tutsunlar!
-Tanrılara.
-Tanrılara.
-Burada olmamalısın.
-Dün gece de böyle demiştin.
Dün gece bir hataydı.
-Ya önceki gece?
-Bu hafta birçok hata yaptım.
Gitmemi istiyor musun?
Propontus denizniden çıkarılmış inciler.
Çok güzeller.
Ama takamam.
Menelaos ikimizi de öldürür.
-Ondan korkma.
-Ölmekten korkmuyorum.
Yarından korkuyorum.
Asla geri gelmeyeceğinin bilerek
yelken açmanı izlemekten korkuyorum.
Sen Sparta'ya gelmeden önce, ben bir hayalettim.
Yürür, yer ve denizde yüzerdim.
Sadece bir hayaletim.
Yarından kokrmak zorunda değilsin.
Benimle gel!
Benimle oyun oynama. Oynama.
Gelirsen asla güvende olmayacağız.
Peşimize düşecekler.
Tanrılar bizi lanetleyecek...
ama ben seni seveceğim.
Cesedimi yakacakları güne kadar seni seveceğim.
Güzel bir sabah.
Poseidon yolculuğumuzu kutsamış.
Bazen tanrılar insanı sabah kutsayıp
akşam lanetlerler.
Beni seviyor musun, kardeşim?
Beni her düşmandan korur musun?
Benimle son kez böyle konuştuğunda
on yaşındaydın ve babamın atından düğimüştün.
-Bu sefer ne yaptın?
-Sana göstermem gereken bir şey var.
Nerede o?
Tanrıların babası adına yemin ederim,
söylemezsen bağırsaklarını deşerim!
Kralım...
Truvalılarla gitmiş.
Bu balıkçı onların gemisine binerken görmüş.
-Truvalılarla...
-Genç prens Paris'le.
Gemimi hazırlayın.
Geri dönüyoruz.
Sparta'ya.
-Bekle... Bekle. Beni dinle.
-Seni aptal!
Ne yaptığının farkında mısın? Babamızın
bu barış için kaç yıldır uğraştığını biliyor musun?
Onu seviyorum.
Herşey senin için bir oyun değil mi?
Tüccar karılarını ve tapınak görevlilerini
yatağa atarak kasaba kasaba geziyorsun.
Ve sevgi hakkında birşeyler bildiğini sanıyorsun.
Ya babanın sevgisi? O kadını gemiye getirerek
babanın sevgisine tükürdün.
Ya vatan sevgin? Bu kadın yüzünden
Truva'nın yok olmasına izin mi vereceksin?
Onun üzünde
bir savaş başlatmana izin vermeyeceğim.
Konuşabilir miyim?
Söylediklerin doğru. Sana karşı hata ettim.
Babamıza karşı da hata ettim.
Eğer Helen'i Sparta'ya götrmek istiyorsan, götür.
Ama ben de onunla gideceğim.
-Sparta'ya mı? Seni öldürürler.
- O zaman çarpışarak ölürüm.
Bu sana çok kahramanca geliyor, değil mi?
Savaşarak ölmek.
Söyle bana, küçük kardeşim.
Daha önce birini öldürdün mü?
-Hayır.
-Savaşta ölen bir adam gördün mü? -Hayır.
Ben öldürdüm. Ölmelerini de izledim
ve bunun şanlı hiç bir tarafı yok!
Bunun şiirsel hiç bir tarafı yok.
Aşk için ölmeye hazır olduğunu söylüyorsun...
Ama ne ölmek,
ne de aşk hakkında hiçbir şey bilmiyorsun!
Öyle bile olsa onunla gideceğim.
Benim savaşımı savaşmanı istemeyeceğim.
İstedin bile.
Truva'ya!
-Onu geri istiyorum.
-Elbette istiyorsun. O güzel bir kadın.
Kendi ellerimle öldürebilmek için geri istiyorum.
Truva'yı yok edene kadar durmayacağım.
-Truva'yla barış yapmak istediğini sanıyordum.
-Seni dinlemeliydim.
Barış kadınlar ve güçsüzler içindir.
İmparatorluklar savaşla kurulurlar.
Hayatım boyunca yanında oldum,
düşmanlarınla savaştım.
Sen büyük olansın, şan senin oluyor.
Dünyanın işleyişi böyle.
Şimdiye kadar hiç şikayet ettim mi, kardeşim?
Senden hiçbir şey istedim mi?
Asla.
-Sen şerefli bir adamsın.
-Yanımda savaşa girecek misin, kardeşim?
Hep kardeşimin karının
aptal bir kadın olduğunu düşünmüşümdür.
Ama çok işimize yarayacak galiba.
Truva hiç fethedilemedi.
Bazıları fethedilemeyeceğini söylüyorlar.
Yaşlı kral Priam yüksek duvarların arkasında
dokunulmaz olduğunu sanıyor.
Güneş tanrısının kendisini koruyacağını sanıyor.
Ama tanrılar sadece güçlüleri korurlar!
Truva düşerse, Ege'nin kontrolü elime geçer.
Hektor doğudaki en iyi orduya komuta ediyor.
Onlara dünyanın gördüğü
en büyük orduyla saldıracağım!
Yunanistan'ın tüm krallarını ve ordularını istiyorum!
-Sabah elçileri yolla.
-Son bir şey daha var.
Achilleus ve adamlarına ihtiyacımız var.
Achilleus...
O kontrol edilemiyor.
Truvalılar kadar bizimle savaşma ihtimali de var.
Onu kontrol etmemiz değil,
zincirinden boşanmasını sağlamamız lazım.
O adam can almak için doğmuş.
Evet, yetenekli bir katil
ama kurduğum herşeyi tehdit ediyor.
Benden önce Yunanistan bir hiçti.
Tüm krallıkları bir araya getirdim.
Ateşe tapan ve yılan yiyen
insanlardan bir ulus yarattım!
Geleceği ben kurdum, Nestor!
Ben!
Achilleus geçmişte kaldı.
Hiçbir bayrak altında savaşmayan,
hiçbir ülkeye bağlı olmayan bir adam.
Onun kılıcı sayensinde kaç savaş kazandık?
Bu dünyanın gördüğü en büyük savaş olacak.
En büyük savaşçıya ihtiyacımız var.
Dinleyeceği bir tek adam var.
Asla duraksama.
Heyecanlandın mı?
Ödüm patladı.
Bana kılıcı elden ele geçirme demiştin.
Evet. Kullanmayı öğrendiğinde
artık beni dinlemeyeceksin.
Konukseverliğin efsane olmaya başladı.
Patroclus, kuzenim.
Odysseus, Akha Kralı.
Patroclus, anne ve babanı iyi tanırdım.
Onları özlüyorum.
Artık sana bu göz kulak oluyor, ha?
Achilleus'tan ders alıyorsun.
Krallar bu şeref için cinayet işlerlerdi.
Seni Agamemnon mu yolladı?
Konuşmalıyız.
-Onun için savaşmayacaım.
-Onun için savaşmanı istemiyorum.
-Yunanlılar için savaşmanı istiyorum.
-Neden? Yunanlılar birbirleriyle
savaşmaktan bıktılar mı?
-Şimdilik.
-Truvalıların bana hiç zararı dokunmadı.
-Yunanistan'a hakaret ettiler.
-Bir Yunanlıya hakaret ettiler.
Karısına sahip olamayan bir adama.
Bundan bana ne?
-Savaş senin işin, dostum.
-Öyle mi? Adamın hiç onuru yok.
Achilleus onur için savaşsın,
Agamemnon da güç için.
Ve hangisine şan vereceklerine
tanrılar karar versin.
Yunanlılar için!
Agamemnon'u unut.
Benim için savaş.
Karım senin yanımda olduğunu bilirse
kendini çok daha iyi hisseder.
Ben de kendimi çok daha iyi hissedeceğim.
Şimdiye kadar görülmüş
en büyük donanmayı yolluyoruz.
Bin gemi.
-Prens Hektor'un iyi bir savaşçı olduğunu söylüyorlar.
-Truvalıların en iyisi.
Bazıları tüm Yunanlılardan da
daha iyi olduğunu söylüyor.
Kuzenin gelmese bile
umarım sen bize katılırsın, Patroclus
-Seninki gibi güçlü bir bilek işimize yarar.
-Numaralarını benim üstümde dene, kuzenimin değil.
Senin kılıcın var, benim numaralarım.
Tanrıların bize verdiği oyuncaklarla oynuyoruz.
Üç gün sonra Truva'ya doğru yola çıkıyoruz.
Bu savaş hiç unutulmayacak.
Savaşan kahramanlar da öyle.
Senin için geleceklerini biliyordum...
Sen doğmadan çok uzun zaman önce.
Geleceklerini biliyordum.
Truva'da savaşmanı istiyorlar.
Sana deniz kabularında bir kolye daha yapıyorum.
Sen çocukken yaptıklarım gibi.
Hatırlıyor musun?
Anne...
Bu gece karar vereceğim.
Larissa'da kalırsan, huzuru bulacaksın.
Harika bir kadın bulacaksın.
Oğulların ve kızların olacak.
Ve onların da çocukları olacak.
Ve seni sevecekler.
Ve öldüğünde de seni hatırlayacaklar.
Ama çocukların öldüğünde,
sonra da onların çocukları öldüğünde...
...adın unutulacak.
Truva'ya gidersen, şan ve şeref senin olacak.
Binlerce yıl zaferlerini anlatan hikayeler yazacaklar.
Dünya adını hatırlayacak.
Ama Truva'ya gidersen...
...geri gelmeyeceksin.
Çünkü şanın felaketinle el ele yürüyor.
Ve seni bir daha göreneyeceğim.
-Oğlum.
-Baba.
Paris.
Baba, bu Helen.
Helen?
Sparta'lı Helen mi?
Truvalı Helen.
Güzelliğin hakkındaki söylentileri duymuştum.
Bu defa dedikodular doğruymuş.
Hoşgeldin.
Gel, yorgunsundur.
Bak.
-Oğlum.
-Güçlü bir çocuk.
-Briseis.
-Paris!
Sevgili kuzenim, güzelliğin ger geçen gün artıyor.
Briseis.
-Apollo tapınağına girmişsin.
-Truva'nın genç erkekleri yıkıldılar.
Baba, bunun ihtiyacımız olan
en son şey olduğunu biliyorum ama...
Bu tanrıların isteği.
Herşey onların elinde.
Ama onu getirmesine izin vermene şaştım.
Onun için Menealos'la dövüşmesine izin verseydim,
kızına hoşgeldin demek yerine
oğlunun cesedini yakıyor olurdun.
Menelaos'a barış elçileri yollayabiliriz.
Menelaos'u tanırsın.
Kafalarını kazığa geçirip kapıya asar.
-Sence ne yapmalıyım?
-Onu bir gemiye bindir ve geri yolla.
Kadınlar Paris'i hep sevdi.
Ve o da onları sevdi ama bu farklı.
Onda bir değişiklik var.
Helen'i Menelaos'a yollarsak, peşinden gider.
Burası benim ülkem ve bunlar da halkım.
Kardeşim ödülünü alabilsin diye
onların acı çektiğni görmek istemiyorum
Peşine düşenler sadece Spartalılar değil.
Menelaos şimdiye Agamemnon'a gitmiştir.
Agamemnon da yıllardır bizi yok etmek istiyor.
Düşmanlarımız yüzlerce yıldır
bizi yok etmeye çalışıyorlar.
Surlarımız hala ayakta.
Baba, bu savaşı kazanamayız.
Apollo bizi koruyor.
Agamemnon bile tanrılara karşı koyamaz.
-Peki, güneş tanrısının kaç taburu var?
-Tanrılarla dalga geçme!
Benim için geliyorlar.
Rüzgar onları buraya yaklaştırıyor.
Gitsek ne olur?
Bu gece, hemen şimdi.?
Ahırdan iki at alıp gitsek?
Doğuya gitsek.
Durmasak...
-Peki, nereye gideceğiz?
-Buradan uzağa.
Geyik avlayabilirim, ya da tavşan.
İkimizi besleyebilirim.
-Ama burası senin ülken.
-Sen benim için ülkeni terk ettin.
Sparta hiçbir zaman benim ülkem olmadı.
Ailem onaltı yaşındayken
Menelaos'la evlenmem için yolladı.
-Ama hiç ülkem olmadı.
-Topraktan edindiklerimizle yaşarız.
Saraylar, hizmetçiler olmadan.
Bunlara ihtiyacımız yok.
-Ya ailen?
-Ailemi koruyor olacağız.
-Burada olmazsak, savaşa ne gerek kalır?
-Menelaos vazgeçmeyecektir.
-Dünyanın sonuna dek peşimizden gelir.
-O buraları bilmiyor, ben biliyorum.
Bir günde kayıplara karışabiliriz.
Menelaos'u tanımıyorsun.
Kardeşini tanımıyorsun.
Bizi bulmak için Truva'daki her evi yakarlar.
Kaçtığımıza inanmayacaklardır.
İnansalar bile,
bu sefer de zevk olsun diye yakarlar.
O zaman beni bulmasını kolaylaştıracağım.
Ona gidip,
senin benim olduğunu söyleyeceğim.
Şuna bak.
-Efendim, diğerlerini beklemeyecek miyiz?
-Bizi buraya savaşmamız için getirdiler, değil mi?
Ama Agamemnon'un emirleri...
Benim için mi savaşıyorsun, Eudorus,
yoksa Agamemnon için mi?
-Sizin için efendim.
-O zaman benim için savaş.
Bırak uşakları Agamemnon için savaşsınlar.
-Kara yelkenler. Achilleus.
-Ne yapıyor bu aptal?
Truva sahilini elli adamla mı ele geçirecek?
-Tecton, Apollo muhafızları hazır mı?
-Şehir kapısında bekliyorlar.
Güzel. Hemen geliyorum.
Lysander, ordu ne zaman hazır olur?
Adamların yarısı hala tarlalardan dönüyorlar.
Hepsini silahlandırıp...
-Ne zaman?
-Öğlene.
Daha çabuk olsun.
Patroclus...
-Mızrağını bırak.
-Ama, kuzen, ben Truvalılarla savaşacağım.
-Bugün değil.
-Ama hazırım. Bana savaşmayı sen öğrettin.
İyi bir öğrencisin ama henüz hazır değilsin.
Şu adamlara bak.
Onlar Yunanistan'ın en iyi askerleri.
Hepsi daha önce benim için kanını akıttı.
-Sen gemiye koru.
-Ama bu bir savaş.
Kuzen, seni düşünürken Truvalılarla savaşamam.
Gemiyi koru.
Truvalılar!
Hayatım boyunca bir kurala göre yaşadım.
Basit bir kural.
Tanrılara saygı göster, kadınını sev ve ülkeni koru.
Truva hepimizin anası.
Onun için savaşın!
Kılıç kardeşlerim...
Sizin yanınızda savaşmayı
binlerce kişilik bir orduya tercih ederim.
Kimsenin ne kadar tehlikeli olduğumuzu
unutmasına izin vermeyin.
Biz aslanız.
Orada, şu kumsalın ardında
ne beklediğini biliyor musunuz?
Ölümsüzlük!
Alın! Sizindir!
İleri!
Adam ölmek istiyor.
Emir verdiğimde!
Dağılın!
Şuna bakın!
Bakın!
Asılın küreklere, tembel beygirler!
Asılın!
Asılın küreklere!
Aşağıdakilerin yardıma ihtiyacı var.
Hemen! Tecton, benimle gel!
Tapınağa!
Achilleus!
Achilleus!
Şehre dönün!
Şehre dönün!
Güneş tanrısı Truva'nın koruyucusu.
Bizim düşmanımız.
Bulduğunuz tüm ganimeti alın.
İzninizle, efendim...
-Konuş.
-Apollo her şeyi görür.
Onu kızdırmak akıllıca olmayabilir.
Adamları uyar.
Dur.
Tek başında peşimden gelmen
çok cesur ama aptalca bir hareket.
Sen Hector olmalısın.
-Kim olduğumu biliyor musun?
-Bu rahipler silahsızdı.
Dövüş benimle!
Seni neden şimdi öldüreyim ki, Truva prensi?
Burada yıkılışını görecek kimse yok.
-Neden geldin?
-Bin yıl boyunca bu savaştan bahsedilecek.
-Bin yıl sonra kemiklerimizin tozu bile kalmaycak.
-Evet, prens. Ama isimlerimiz yaşayacak.
Evine dön, prens. Şarap iç, karınla seviş.
Seninle savaşımız yarın.
Savaştan bir oyunmuş gibi bahsediyorsun.
Ama kaç kadın Truva kapılarında
bir daha göremeyecekleri kocalarını bekliyor?
Belki de kardeşin onları rahatlatabilir.
Duyduğuma göre başkalarının karılarını
baştan çıkarma konusunda yetenekliymiş.
Efendim, gitmesine izin verdiniz?
Prens öldürmek için saat çok erken.
-Achilles!
-Ajax.
Tanrılar kadar korkusuzsun.
Seninle beraber savaşmak benim için bir onur.
Benim için de öyle.
Biraz daha yavaş gelseydin savaş bitmiş olacaktı.
Sonuna yetiştiğim sürece
başını kaçırmak benim için önemli değil.
Efendim, size göstermek istediğim bir şey var.
Tapınakta saklanırken bulmuşlar.
Sizi eğlendirebileceğini düşündüm.
Adın ne?
Beni duymadın mı?
Apollo'nun rahiplerini öldürdün.
Beş ülkede adam öldürdüm
ama hiçbiri rahip değildi.
Adamların öldürdü o zaman.
-Güneşi tanrısı intikamını alacak.
-Ne bakliyor öyleyse?
Doğru zamanı.
Rahipleri öldü ve rahip yardımcıları tutsak.
Bence benden tanrınız korkuyor.
-Korkuyor mu? Apollo güneşin efendisidir.
-Nerede o zaman?
Sen sadece bir katilsin.
Tanrılar hakkında hiçbir şey bilemezsin.
Tanrıları senin rahiplerinden daha iyi tanıyorum.
Onları gördüm.
Sen kraliyet ailesindensin, değil mi?
Yıllarca insanlara tepeden bakarak yaşamışsın.
Öyle olmalısın.
Adın ne?
Apollo'nun hizmetkarlarının bile adı vardır.
Briseis.
-Korkuyor musun, Briseis?
-Korkmalı mıyım?
Efendim, Agamemnon gelmenizi istiyor.
Krallar zaferi kutlamak için toplanıyorlar.
-Bugün iyi savaştınız.
-Efendim.
Neden Truva'ya geldin?
Sparta kraliçesi için değil.
Herkes ne ister?
Ben sadece daha fazla istiyorum.
Benden korkmana gerek yok, kızım.
Bunu yapabilecek tek Truvalı da sensin.
Büyük bir zafer kazandın, krallar kralı.
Kimse Truva sahilinin
bu kadar ele geçeceğini düşünmüyordu.
Güzel bir hediye. Yarın
Truva sokaklarında ilk yürüyenlerden olacaksın.
Babam bu vazoyu
kendi zaferini anmak için yaptırmıştı.
Daha hatırlanmaya değer bir zaferin şerefine
sana sunuyorum.
Teşekkür ederim eski dostum.
Yarın Truva bahçelerinde akşam yemeği yiyeceğiz.
Bizi yalnız bırakın.
Savaş ölen gençler ve konuşan ihtiyarlar demektir.
Bunu biliyorsun.
Politikayı görmezden gel.
-Anlaşılan bugün büyük bir zafer kaznmışsın.
-Belki de farkına varmadın...
Truva sahili sabah Priam'a aitti.
Öğleden sonra Agamemnon'a geçti.
Sahil senin olsun.
Ben buraya *** için gelmedim.
Hayır, geldin çünkü
adının çağlar boyu bilinmesini istiyorsun.
Bugün büyük bir zafer kazanıldı
ama bu zafer senin zaferin değil.
Krallar Achilleus'un önünde diz çökmediler!
Saygılarını Achilleus'a sunmadılar!
Belki de krallar göremeyecek kadar gerideydiler:
Savaşı askerler kazandı.
Tarih kralları hatırlar, askerleri değil!
Yarın Truva kapılarını yıkacağız.
Her Yunan adasına zafer heykelleri yaptıracağım.
Taşlara Agamemnon yazacağım!
Dikkatli ol, kralların kralı.
Zaferi önce kazanmalısın.
-Adamların Apollo tapınağını yağmaladı, değil mi?
-Altın mı istiyorsun? Al, senin olsun.
Cesaretinin şerefine benden hediye.
İstediğini al.
Aldım bile.
Aphareus!
Haemon!
Savaş ganimetleri.
Sizinle bir derdim yok, kardeşlerim...
...ama onu bırakmazsanız
evinizi bir daha göremneyeceksiniz.
-Kararınızı verin.
-Muhafızlar!
Durun!
Bugün yeterince insan öldü!
Tek yeteneğin öldürmekse,
bu senin lanetin!
Benim için kimsenin ölmesini istemiyorum!
Güçlü Achilleus köle bir kız tarafından susturuldu.
Bu gece beni yıkayacak.
Ve ardından...
kim bilir...
Seni şarap tulumu!
Ölmeden önce,
cesedine bakıp güleceğim!
Savaş istiyorlarsa,
onlara savaş vereceğiz.
Truva'nın en iyi adamını, Yunanlıların en iyi adamıyla
istedikleri zaman karşılaştırırım.
En iyi iki adamları bir adamımızı yenemez.
Glaucus, kırk yıl boyunca yanımda savaştın.
Bu savaşı kazanabilir miyiz?
Surlarımızı geçen hiç olmadı.
Dünyanın en iyi okçuları bizde.
Ve Hector da bizde.
Evet, kazanabiliriz!
Bugün iki çiftçiyle konuştum.
Pençelerinde yılan tutan bir kartal görmüşler.
Bu Apollo'nun yolladığı bir işaret.
Yarın büyük bir zafer kazanacağız.
Kuşların getirdiği işaretler.
Kuşların getirdiği işaretlere
dayanan bir strateji mi planlamak istiyorsunuz?
Hector, saygı göster.
Başrahip tanrıların bir hizmetkarı.
Ve ben de Truva'un hizmetindeyim.
Tanrılara hep saygı gösterdim, baba.
Bunu biliyorsun.
Ama bugün Apollo'nun heykelini yıkan
bir Yunanlıyla dövüştüm ve Apollo onu çarpmadı.
-Tanrılar bizim için savaşmayacaklar.
-Savaş olmayacak.
Bu uluslar arasındaki bir anlaşmazlık değil.
İki adam arasındaki bir sorun.
Ve benim yüzümden
bir Truvalının daha öldüğünü görmek istemiyorum.
Paris!
Yarın sabah Helen için Menelaos'a meydan okuyacağım.
Kazanan onu alacak,
kaybeden günbatımından önce yanacak.
Baba, sana çektirdiğim acı için özür dilerim.
Onu seviyor musun?
Ülkeni bu kadar çok sevdiğin için büyük bir kralsın.
Her çimi, her *** tanesini, nehirdeki her bir taşı.
Truva'nın tamamını seviyorsun.
İşte ben de Helen'i böyle seviyorum.
Pek çok savaşta çarpıştım.
Bazıları toprak için, bazıları güç,
bazıları da şan ve şeref içindi.
Sanırım aşk için savaşmak
hepsinden daha mantıklı.
Ama savaşan ben olmayacağım.
Truva kılıcı.
Bu bılıcı babam taşırdı, ondan önce de onun babası.
Geçmişi Truva'nın kuruluşuna kadar uzanıyor.
Halkımızın tarihi bu kılıçla yazıldı.
Yarın da sen taşı.
Truva'nın ruhu bu kılıcın içinde.
Bir Truvalının ellerinde olduğu sürece,
halkımızın bir geleceği var demektir.
Apollo tapınağının önünde Tecton'u
öldüren adam gibi mızrak atan hiç görmedim.
İmkansız bir atıştı.
Yarın gitme.
Lütfen gitme.
Yarın ben değil, Paris savaşacak.
Elli bin Yunanlı denizi,
kardeşinin düellosunu seyretmek için geçmedi.
-Bunu biliyorsun.
-Senden çok iyi bir general olurdu, aşkım.
Hayatın boyunca savaştın.
Bırak, bu sefer başkaları çarpışsın.
Savaşmak istemediğimi biliyorsun.
Oğlumun büyüdüğünü, kızların
onun peşinde koşturduğunu görmek istiyorum.
Seni kaybedemem.
Buna dayanamam.
Paris'le konuşmalıyım.
Dur.
Dur!
Helen!
Ne yapıyorsun?
-Bırak gideyim.
-Hayır.
Yandıklarını gördüm.
Odun yığınları üstünde yandıklarını.
Bu benim hatam!
Böyle olduğunu biliyorsun.
Hala dul kalanların çığlıklarını duyuyorum.
Ben burada olduğum için kocaları öldü.
-Sahile gidiyorm.
-Hayır, gitmiyorsun.
-Kendimi Menelaos'a vereceğim.
-Bunun için çok geç.
Kardeşinin evliliği
Agamemnon'un umrunda mı sanıyorsun?
Bunun nedeni güç,
aşk değil.
-Paris sabah düello yapacak mı?
-Evet.
Menelaos onu öldürecek.
Bunun olmasına izin vermeyeceğim.
-Bu onun kararı.
-,Hayır, kimseden adıma dövüşmesini isteyemem.
Ben artık Sparta kraliçesi değilim.
Artık bir Truva prensesisin.
Ve bu gece kardeşimin sana ihtiyacı var.
Lordum...
-Lordum, ordu harekete geçti.
-Geçsinler. Biz kalıyoruz.
Ama adamlarımız hazırlandılar.
Agamemnon, Achilleus'u geri alabilmek için
inleyene dek bekleyeceğiz.
Nasıl isterseniz.
Savaşmaya hazır mısın?
Öldürmeye? Can almaya?
Hazırım.
Geceleri yüzlerini görüyorum.
Öldürdüğüm tüm adamların yüzlerini.
Styx nehrinin diğer kıyısında dikiliyorlar.
Beni bekliyorlar.
'Hoşgeldin, kardeş,' diyorlar.
Biz, insanlar acınacak yaratıklarız.
Sana nasıl savaşacağını öğrettim
ama neden savaşacağını hiç söylemedim.
-Senin için savaşıyorum.
-Ben öldüğümde kim için savaşacaksın?
Askerler bir kez bile karşılaşmadıkları
krallar için savaşırlar.
-Söyleneni yapar, söylendiğinde ölürler.
-Askerler emirlere uyarlar.
Hayatını bir aptalın emirlerine uyarak harcama.
Git.
Bunu yapmak istediğine emin misin?
Bu savaşı ben başlattım.
Helen.
Benimle otur.
Yürü.
Yüksek surlarınızın arkasına saklanmamışsınız.
Çok cesur bir davranış.
Kötü ama cesur bir fikir.
Buraya davetsiz geldiniz.
Gemilerinize binin ve ülkelerinize dönün.
-Bunun için çok geç, Prens Hector.
-Prens mi? Ne prensi?
Hangi kralın oğlu konukseverliği kabul edip,
yemeğini yer, şarabını içer...
...dostum diye kucaklayıp,
sonra gece yarısını karını çalar?
Karın seni terk ettiğinde güneş parlıyordu.
Yukardan seyrediyor, değil mi? Güzel.
Senin ölümünü seyretmesini sitiyorum.
Daha değil, kardeşim.
Etrafına bir bak, Hector.
Yunanistan'ın tüm savaşçılarını kıyılarınıza getirdim.
-Truva'yı hala kurtarabilirsin, genç prens.
-İki isteğim var.
Eğer kabul ederseniz,
insanlarınızın ölmesi gerekmeyecek.
ilk olarak, Helen'i kardeşime geri vermelisiniz.
İkinci olarak, Truva her çağırdığımda benim için
savaşmak üzere komutam altına girmeli.
Orduna bakıp titrememi mi istiyorsun?
Onları görüyorum.
Bir adamın hırsı yüzünden savaşmak için
getirilmiş elli bin adam görüyorum.
Dikkatli ol, evlat.
Merhametimin sınırları vardır.
Merhametinin sınılarını gördüm.
Ve sana söylüyorum: Truva'nın hiç bir evladı
yabancı bir hükümdara boyun eğmeyecek.
O zaman, Truva'nın tüm evlatları ölecek.
Başka bir yol daha var.
Helen'i seviyorum Ondan vazgeçmeyeceğim.
Sen de vazgeçmeyeceksin.
Biz kendi savaşımızda çarpışalım.
Kazanan Helen'i götürür.
Ve bu iş de burada biter.
Cesur bir teklif ama yeterli değil.
-Bırak, bu küçük tavus kuşunu öldüreyim.
-Buraya güzel karnın için gelmedim.
Truva için geldim.
Ben onurum için geldim.
Aldığı her nefes bana bir hakaret.
Bırak öldüreyim.
O tozun içinde yatarken saldırı emrini verirsin.
Sen şehrini alırsın,
ben de intikamımı.
Öyle olsun.
Meydan okumanı kabul ediyorum.
Bu gece kemiklerine kadeh kaldıracağım.
Sallayıp ıska geçmesini sağla.
Yorulacaktır.
-Kardeşim, ölürsem, Helen'e onu...
-Söyleyeceğim.
Menelaos'un ona zarar vermesine
izin verme. Eğer...
Sen sadece ellerinizdeki kılıçları düşün.
Kalk ayağa. Hadi.
Kargaları görüyor musun?
Daha önce hiç prens tatmadılar.
Beni bunun için mi terk ettin?
Dövüş!
Dövüş benimle!
Seni korkak! Dövüş benimle!
Bir anlaşma yaptık!
Dövüş!
-Dövüş onunla, oğlum. Dövüş onunla.
-Korkak!
-Dövüş!
-Truvalılar anlaşmayı bozdu!
Savaşa hazır olun!
Bu onur değil!
Bu asalet değil!
Dövüşmezse, Truva'nın sonu geldi.
-Dövüş bitti.
-Dövüş bitmedi.
Geri çekil, Prens Hector.
Yoksa ayaklarının dibinde öldürürüm. Umrumda değil.
O benim kardeşim.
Paris!
Git! Git!
İçeri gir, Paris!
Okçular!
Adamlarımız duvarlara fazla yakınlar.
Geri çekil, seni aptal.
Truva için!
-Şimdi!
-Ateş!
Adamlarını hizaya sok!
Adamları hizaya sokun!
Ön sıra ileri!
İleri! İleri!
-Truva!
-Truva! Truva!
Apollo muhafızları, şimdi!
Prens Hector!
-Geri çekilmeliyiz!
-Benim ordum daha hiç savaş kaybetmedi!
Geri çekilmezsen ordun kalmayacak!
Gemilere dönün!
Gemilere dönün!
Geri çekilin!
Geri çekilin!
-Geri!
-Ama Prensim kaçıyorlar.
Okçularının menzilindeyiz.
Adamlarımızı geri çek.
Yunanlılara bir elçi yollayıp
ölülerini toplayabileceklerini söyleyin.
Onlar da aynı şeyi yaparlar mıydı?
Geri dönün!
Saflarda toplanın!!
Korkağın teki olduğumu düşünüyorsun.
Korkağım.
Beni öldüreceğini biliyordum.
Sen izliyordun.
Babam... Kardeşim...
Tüm Truva...
Utancın bir önemi yoktu.
Gururumdan, onurumdan vazgeçtim.
-Sadece yaşayabilmek için.
-Aşk için.
Büyük bir savaşçıya meydan okudun.
Bu cesaret ister.
Sana ihanet ettim.
Menelaos cesur bir adamdı.
Savaşmak için yaşardı.
Ve onunla olduğum hergün
denize girip boğulmak istedim.
Bir kahraman istemiyorum, aşkım.
Beraber yaşlanabileceğim bir adam istiyorum.
Truva'da zafer sarhoşluğu içinde bana gülüyorlar.
-Günün ilk ışıklarında gideceğimi düşünüyorlar.
-Belki de gitmeliyiz.
Kaçmak mı?
Dayak yemiş bir köpek gibi.
Adamlarımız buraya Menelaos'un karısı için
geldiğimizi düşünüyorlar.
Artık ona ihtiyacı yok.
Kardeşimin kanı daha kumları ıslatıyor
ve sen ona hakaret ediyorsun.
Ölü bir adamın ölü olduğunu söylemek
ona hakaret etmek değildir.
Şimdi gidersek, tüm güvenilirliğimizi kaybederiz.
Truvalılar bizi bu kadar kolay yenebiliyorsa,
Hititlerin işgaline ne kalmıştır?
Burada kalırsak, doğru nedenlerle kalmalıyız.
Yunanistan'ı korumak için, senin gururunu değil.
-Achilleus'la arandaki özel savaş bizi yok ediyor.
-Achilleus sadece bir kişi.
Hector'da sadece bir kişi.
Bak, bugün bize neler yaptı.
Hector ülkesi için savaşıyor.
Achilleus sadece kendisi için savaşır.
Adamın kime bağlı olduğu umrumda değil.
Beni ilgilendiren savaş kazanma yeteneği.
Haklı. Adamların morali çok düşük.
Achilleus'la barışabilecek olsam bile
beni dinlemez.
Benimle konuşmaktansa
mızrağı saplamayı tercih eder.
-Ben konuşurum.
-Kızı isteyecektir.
Alsın kahrolası kızı.
Ona dokunmadım.
-Nerede?
-Askerlere verdim.
Bugün olanlardan sonra
eğlenceye ihtiyaçları var.
Verin şu o*ospuyu bana!
-Sırada ilk kim var?
-Buraya!
-ırçın o*ospu.
-Bu bakire gülü!
Artık ihtiyacı olmayacak.
Tutun onu!
-Bu Truvalı'ya Spartalıların kölelere ne...
-Achilleus!
Yaralandın mı?
Onlarla dövüştüğüne göre cesursun.
Bana saldırıldığında karşılık verdim.
Köpeklerde böyle bir cesaret vardır.
Ye.
-Hayatım boyunca senin gibi çok insan tanıdım.
-Hayır, tanımadın.
Diğerlerinden farklı olduğunu mu sanıyorsun?
Askerler savaştan başka birşeyden anlamazlar.
Barış kafalarını karıştırır.
-Ve sen de askerlerden nefret ediyorsun.
-Onlara acıyorum.
Truvalı askerler seni korumaya çalışırken öldüler.
Acımandan daha fazlasını hak ediyorlar.
-Neden bu hayatı seçtin?
-Hangi hayatı?
Büyük bir savaşçı olmayı.
Hiçbir şey seçmedim.
Doğdum ve ben buyum.
Ya sen? Neden bir tanrıyla yaşamayı seçtin?
Bir süre sonra
aşkının tek taraflı olduğunu göreceksin.
Beni kışkırtmaktan zevk mi alıyorsun?
Hayatını tanrılara adadın.
Şimşekler tanrısı Zeus, bilgelik tanrıçası Athena...
-Onlara hizmet ediyorsun?
-Evet, elbette.
Ya yatağını öldürdüğü insanların
derileriyle kaplayan savaş tanrısı Ares?
Tüm tanrılardan korkmalı ve saygı duymalı.
Sana bir sır vereyim.
Tapınağınızda öğretilmeyen birşey.
Tanrılar bizi kıskanıyor.
Kıskanıyorlar çünkü ölümlüyüz.
Çünkü her an sonumuz gelebilir.
Yok olmaya mahkum olduğumuz için
herşey daha güzel.
Şu anda olduğundan daha güzel olmayacaksın.
Bir daha burada bulunmayacağız.
Aptal bir vahşi olduğunu sanmıştım.
Aptal bir vahşiyi affedebilirdim.
Yap.
-Bundan daha kolay birşey yok.
-Korkmuyor musun?
Herkes ölür.
Ha bugün, ha elli yıl sonra. Ne fark eder?
Yap.
-Seni öldürmezsem daha fazla insan öldüreceksin.
-Çok fazla.
Efendim...
Adamlara gemiyi yüklemeye başlamalarını söyle.
Eve dönüyoruz.
Agamemnon gururlu bi adam.
-Ama hata yaptığında bunu fark eder.
-Özür dilemeye seni mi yolluyor?
O domuz heriften büyülenmiş gibisin.
Ne yaptığını sanıyorsun?
Dünya sana basit geliyor, dostum.
Ama kral olduğunda seçeneklerden çok azı basittir.
Akha krallığı Agammenon gibi
birinin düşmanı olabilecek durumda değil.
-Ondan korkmalı mıyız yani?
-Sen kimseden korkmuyorsun. Sorunun bu.
Korku yararlıdır.
Sana ihtiyacımız var.
Yunanistan'ın ihtiyacı var.
Yunanistan ben doğmadan önce iyi durumdaydı.
Öldükten sonra da Yunanistan olmaya devam edecek.
Ben topraktan bahsetmiyorum.
Adamların sana ihtiyacı var.
Kal, Achilleus.
Sen bu savaş için doğmuşsun.
Bugün o kadar basit değil.
Kadınların olayları karmaşık hale
getirme yetenekleri vardır.
Yunanistan'daki tüm krallar içinde
en çok sana saygı duyuyorum.
Ama bu savaşta sen bir uşaksın.
Bazen yönetmek için hizmet etmen gerekir.
Umarım birgün bunu anlarsın.
-Eve mi dönüyoruz?
-Sabah yola çıkıyoruz.
Yunanlılar katledildi.
Böyle gidemeyiz.
Senin istediğin şey savaşmak.
Başka savaşlar da olacak. Söz veriyorum.
Bunlar bizim hemşerilerimiz.
Agamemnon'un yenildiğini görmek için
tüm Yunanistan'a ihanet ediyorsun.
Biri kaybetmek zorunda.
Tanrılar davamızı onaylıyor.
Yunan ordusunu yok etmenin zamanı geldi.
Moralleri düşük.
Şimdi saldıralım. Acımadan saldıralım.
Derslerini alsınlar!
Dün Achilleus ve adamları savaşmadı.
Yunanlılar arasında fikir ayrılıkları olmalı.
Ama gemilerine saldırırsak
onları birleştiririz.
Saldımaya karar verirlerse, bırakın saldırsınlar.
Surlarımız geçilemez. Onlarını yine püskürtürüz.
Dün Yunanlıalr bizi hafife aldılar.
Biz de aynı iyiliği onlara yapmayalım.
-Bu işaretlerin anlamından emin misin?
-Tapınağına yapılanlar Apollo'yu kızdırdı.
Tanrılar Yunanlıları lanetledi.
Orduyu hazırla.
Gün doğarken saldıracağız.
-Hala tutsağın mıyım?
-Misafirimsin.
Truva'da misafirler istedikleri zaman gidebilirler.
O zaman gitmeliyiz.
Herşeyi geçmişte bırakır mıydın?
Herşeyi geçmişte bırakır mıydın?
Sen Truva'yı bırakır mıydın?
Okçular arkaya.
Achilleus.
Achilleus.
Hü***!
Bir gün için bu kadarı yeter.
Evet.
Gemilere dönün.
Kuzeniydi.
Truva'ya.
Şehre dönüyoruz.
Bugün dönecektik.
Artık kimsenin döneceğini sanmıyorum.
Achilleus!
-Emrime karşı geldiniz.
-Hayır, efendim. Bir hata oldu.
Size savaşmamanızı söyledim.
Sen onları çarpışmaya soktun.
Ben sokmadım, efendim.
Sizin yaptığınızı sandık.
Patroclus nerede?
Patroclus!
Onu siz sandık, efendim.
Zırhınızı giymişti...
Kalkanınız, miğferiniz...
Hatta sizin gibi hareket ediyordu.
Nerede o?
-Nerede?
-Öldü, efendim.
Hector boğazını kesti.
Dur! Yapma!
Beni nereye götürüyorsun?
-Buraya nasıl geleceğini hatırlıyor musun?
-Evet.
Bir daha buraya geldiğinde tüneli takip et.
Hiç dönüş yok, kaybolmazsın.
Sadece yürümeye devam et.
Sonuna vardığında nehir kenarında olacaksın.
İda dağına kadar nehri takip et.
Neden bunları anlatıyorsun?
-Ölürsem...
-Hayır.
Şehrin ne kadar dayanabileceğini bilmiyorum.
Yunanlılar surların içine girerlerse herşey biter.
Tüm erkekleri öldürüp,
bebekleri surlardan atacaklardır.
Lütfen!
Kadınları da köle yaparlar
ve bu senin için ölmekten daha kötü.
-Neden böyle şeyler söylüyorsun?
-Çünkü hazırlıklı olmanı istiyorum.
Oğlumuzu alıp buraya getirmeni istiyorum.
Kurtarabildiğin kadar insanı kurtar
ama mutlaka buraya gel.
Ve koş.
Bugün bir oğlanı öldürdüm.
Gençti.
Hem de çok genç.
Bu çocuk bize savaşı kazandırdı.
-Eudorus...
-Efendim...
Zırhımı getir.
Hayır.
Gitme!
Kement.
Hector benim kuzenim.
O iyi bir adamdır.
Onunla dövüşme.
Lütfen dövüşme!
Lütfen!
Hayır.
Hector!
Baba, kabahatim olduysa affet.
Sana elimden geldiğince hizmet ettim.
Tanrılar seninle olsun.
Hector!
Hiçbir babanın daha iyi bir oğlu olmadı.
Apollo rehberin olsun, Prensim.
Sen tanıdığım en iyi adamsın.
Sen bir Truva prensisin.
Beni gururlandıracağını biliyorum.
-Söylediğimi unutma.
-Gitmek zorunda değilsin.
-Değilsin.
-Söylediğimi unutma.
Bu anı rüyalarımda gördüm.
Seninle bir anlaşma yapalım.
Tanrıların şahitliği altında...
...kazanın kaybedene cenaze töreni
izni vereceğine söz verelim.
Aslanlarla insanlar arasında anlaşma olmaz.
Şimdi kimle dövüştüğünü biliyorsun.
Dün dövüştüğümün sen olduğunu sanıyordum.
Ve öyle olmasını dilerdim.
-Ama ölen çocuğua hak ettiği saygıyı gösterdim.
-Kılıcının saygısını gösterdin.
Bu gece gözlerin olmayacak.
Kulakların ya da dilin olmayacak.
Yeraltı dünyasında kör, sağır ve dilsiz gezeceksin.
Ve tüm ölüler 'bu Hector. Achilleus'u öldürdüğünü
sanan aptal' diyecekler.
Ayağa kalk, Truva prensi.
Ayağa kalk. Bir taş parçasının
zaferimi çalmasına izin vermeyeceğim.
Kuzenini kaybettin.
Şimdi de benimkini elimden aldın.
-Bu ne zaman bitecek?
-Asla bitmez.
Kimsin sen?
Daha önce kimsenin
dayanmak zorunda kalmadığı bir şeye dayandım.
Oğlumu öldüren adamın ellerini öptüm.
Priam?
Buraya nasıl girdin?
Kendi ülkemi
Yunanlılardan daha iyi bilirim sanırım.
Cesur bir adamsın.
Sen gözünü kırpamadan kafanı kesebilirdim.
Gerçekten artık ölümün
beni korkuttuğunu mu düşünüyosun?
Büyük oğlumun ölümünü,
arabanın arkasında cesedini sürükleyişini seyrettim.
Onu bana geri ver.
Kurallara uygun onurlu bir cenaze törenini
hak ediyor. Bunu biliyorsun.
-Onu bana ver.
-Kuzenimi öldürdü.
Sen olduğunu sanıyordu.
Sen kaç kuzen öldürdün?
Kaç oğul, baba, kardeş, koca öldürdün?
Kaç kişi, cesur Achilleus?
Babanı tanırdım.
Vakti dolmadan öldü.
Ama oğlunun öldüğünü görecek
kadar yaşamadığı için şanslıydı.
Herşeyimi elimden aldın.
Büyük oğlum, tahtımın varisi,
krallığımın koruyucusu.
Olanları değiştiremem.
Tanrılar böyle istedi.
Ama bana bu kadarcık merhamet et.
Oğlumu gözlerini açtığı andan
senin o gözleri kapattığın ana dek sevdim.
Bırak, onu yıkayayım.
Bırak ,dua edeyim.
Bırak, kayıkçı için
gözlerinin üstüne iki sikke koyayım.
Gitmene izin verirsem...
...onu alıp götürmene izin verirsem...
...bu hiçbir şeyi değiştirmez.
Sabah hala düşmanım olacaksın.
Bu gece sen hala benim düşmanımsın.
Düşmanlar bile saygı gösterebilir.
Cesaretini takdir ediyorum.
Birazdan dışarı gel.
Yakında yeniden görüşeceğiz, kardeşim.
Oğlun dövüştüğüm en iyi savaşçıydı.
-Benim ülkemde cenaze törenleri oniki gün sürer
-Benim ülkemde de aynı.
O halde Prens bu onura sahip olacak.
Oniki gün boyunca hiçbir Yunanlı
Truva'ya saldırmayacak.
Briseis?
Öldün sanıyorduk.
Özgürsün.
Eğer sana zarar verdiysem...
...istediğim bu değildi.
Git.
Kimse sizi durdurmayacak.
Söz veriyorum.
Gel, kızım.
Sen, bu orduya kumanda edenden
çok daha iyi bir kralsın.
Achilleus gizli bir anlaşma yapıyor
ve ben de buna uymak zorunda mıyım?
Bu nasıl bir ihanettir?
Düşmanın kralıyla arkadaşlık ediyor!
Ona oniki günlük barış veriyor!
Barış! Barış!
Prensleri öldü. Ordularının komutanı yok.
Bu tam saldırılacak zaman!
Hector ölmüş olsa bile
surlarını aşmanın yolu yok.
Bana kırkbin Yunanlıya mal olsa bile
surlarını yerle bir edeceğim.
Duy beni, Zeus,
surlarını yerle bir edeceğim.
-Güzelmiş.
-Oğlum için yapıyorum.
Odysseus, kuzuların kurtları
yemeğe davet etmesini sağlayacak bir yol buldun.
Affet beni, Eudorus.
Sana vurmamalıydım.
Hayatın boyunca sadık bir dost oldun.
Umarım sizi bir daha
hayal kırıklığına uğratmam.
Hayal kırıklığı yaratan bendim.
Adamları kaldır.
Onları eve götüreceksin.
-Siz bizimle gelmiyor musunuz?
-Benim verecek özel bir savaşım var.
-O zaman yanınızda yürüyeceğiz.
-Hayır, bu sizin savaşınız değil.
Çok güzel bir gece.
Gidin, Eudorus.
Bu size verdiğim son emir.
Sizin için savaşmak
benim için onurdu, efendim.
Kapıları açın! Kapıları açın!
Veba.
Fazla yaklaşmayın, Kralım.
Bu tanrıların işi. Apollo tapınağını kirlettiler.
Apollo da onların vücutlarını kirletti.
Gelip bir günde şehrimizi
ele geçirebileceklerini sandılar.
Bir de şimdi bakın.
Ege boyunca kaçıyorlar.
Bu da nedir?
Poseidon'a bir adak. Yunanlılar evlerine
güvenlik içinde dönmek için dua ediyorlar.
Bu bir armağan.
Poseidon tapınağına götürmeliyiz.
-Bence yakmalıyız.
-Yakmak mı? Prensim, bu tanrılara bir armağan.
Baba, yak onu.
Şunlara bak.
Sanki prensleri ölmemiş gibiler.
Artık prens sensin.
Abin seninle gurur duysun.
-Briseis nerede? Nerede?
-Bilmiyorum.
-Lütfen... Bir oğlum var.
-O zaman onu Truva'dan çıkar.
Briseis!
Helen! Gitmeliyiz!
-Nereye?
-Göstereceğim. Acele et!
-Paris. Paris.
-Yol uzun. Çabuk! Hemen gitmeliyiz.
Briseis!
Paris!
Yakın! Truva yansın!
Yakın!
Heryeri yakın!
Turva'yı yakın!
Yolumuz uzun. Çabuk.
Hadi!
-Ben kalıyorum
-Hayır!
-Babam şehri asla terk etmez. Onu bırakamam.
-Şehir öldü. Yakıp yıkıyorlar.
-Adın ne?
-Aeneas.
-Kılıç kullanmayı biliyor musun?
-Evet.
Truva kılıcı. Bir Truvalının elinde olduğu sürece
halkımız için bir gelecek var demektir.
Koru onları, Aeneas.
Onlara yeni bir yuva bul.
-Bulacağım.
-Acele edin. Çabuk.
-Paris, Briseis nerede? Odasında değildi.
-Ben onu bulurum.
Gidin hadi.
-Seninle kalıyorum.
-Git.
-Lütfen beni bırakma.
-Şimdi kaçarsam beni nasıl sevebilirsin?
-Lütfen...
-Yine beraber olacağız. Bunda ya da diğer dünyada.
Beraber olacağız.
Git.
Kapıya!
Truva'nın askerleri! Sizler savaşçısınız.
Komutanınız olmak benim için şerefti.
Prensim!
Kayıkçı bizi bekliyor.
Bence onu biraz daha bekletelim.
Paris! Paris!
Sİzin hiç mi onurunuz yok?
Dua etmek için çok geç, rahibe.
Senin küçük ilişkin yüzünden
bu savaşı neredeyse kaybediyorum.
Benim kölem olacaksın.
Yerleri silen Truvalı bir rahibe.
Ve gece de...
Benimle gel.
Hayır!
Paris!
Hayır!
Hayır! Lütfen!
Paris! Yapma!
Tamam. Önemli değil
Savaşla geçen bir hayatta bana huzur verdin.
-Briseis, gel.
-Git.
Gitmelisin.
Truva düştü. Git.
Gitmeliyiz.
Gizli bir yol biliyorum.
Sorun değil.
Git.
Briseis, gel.
Git.
Huzur içine yat, kardeşim.
Eğer bir gün hikayemi anlatırlarsa,
devlerle beraber yürüdüğümü söylesinler.
İnsanlar kışın biten otlar gibi yükselip düşerler
ama bu isimler asla ölmeyecek.
Atların terbiyecisi Hector'un,
zamanında yaşadığımı söylesinler.
Achilleus'un zamanında yaşadığımı söylesinler.