Tip:
Highlight text to annotate it
X
"Çeviri: DiVXPlanet Aktivite"
www.divxplanet.com
Nic?
Nicole!
Lanet olsun!
Bütün yol boyunca
burada kalacağımı mı sandın?
Nicole Hurley.
Aranıyor.
Milo Boyd.
Ödül Avcısı.
Buraya gel!
Eski eşler.
24 Saat Öncesi.
- Bingo.
- Jackpot.
Hey, Sam!
- Hey!
- Evet, sana diyorum sırık!
- Buraya gel.
- Sürpriz.
- Şimdi olmaz Dwight, meşgulüm.
- Patronuma borcun var.
Benim herkese borcum var.
Bacağıma çarptın hıyar herif.
Kendini gerçekten
kovalatacak mısın?
Affedersiniz!
Buraya gel!
Ellerinizi başınızın arkasına koyun.
Hemen.
Sakin ol bakalım.
İş üstündeyim.
Vay canına, şuna bakın.
Ödül avcısı.
Anlamıştım zaten.
Neden gerçek bir iş bulmuyorsun?
Neden kıçımı öpmüyorsun?
Gel buraya.
Annen seninle
gurur duyuyor olmalı.
Aman ne aşağılandım!
Bilgin olsun...
...annemi tanımıyorum bile.
Böyle bozarlar adamı işte.
- Arkanı dön. Ellerini başının
arkasına koy. - Ne?
Beni duydun. Gidelim.
Dalga geçiyor olmalısın.
- Gary, E-postamı aldın mı?
- İntihar hakkında olanı mı?
Atlantic City'de bir kız kardeşi var.
Adresi masanda.
- Teşekkür ederim.
- Her zaman.
Gece gündüz fark etmez.
Çok komik.
Yarın mahkemen var!
Bay Ed kim?
Bence kefaletle
çıkınca daha da seksileştin.
- Stewart, masamdan kalk.
- Haklısın. Üzgünüm. Unuttum.
Tutuklanmam bile
çok saçmaydı zaten.
Polis memuruna saldırı mı?
Şaka gibi.
Bir de bana sor!
Benim de başıma gelmişti.
İntihar hikâyesiyle ilgili
bir şey bulabildin mi?
- Hayır.
- Aslında biliyor musun?
Bence bu iş üzerinde birlikte
çalışmalıyız, bir takım gibi.
Woodward-Bernstein tarzı.
Evet.
Böylece hikâyeyi daha
çabuk tamamlayabilirsin.
Artı, ilişkimizi yeniden
canlandırmış oluruz.
Stewart, bizim bir ilişkimiz yok.
Yılbaşı partisinde bir kere
seks yaptık o kadar.
Çok sarhoştum ve kalbim kırıktı.
Terry ile de yapabilirdim.
Erkek olan Terry mi
yoksa kız olan mı?
Bunu diyorum ya,
erkek kadın fark etmezdi.
Haklısın, fark etmez.
Çünkü benimle seks yaptın.
Evet, yaptım.
Pekâlâ, tuvalete gidiyorum.
- Jimmy.
- Jimmy, ben Daily News'den Nicole.
Nicole mu?
Konuşmayalı uzun zaman oldu.
Nerelerdesin?
Aslında şu an işyerindeki
tuvaletteyim.
Dinle, benim için
bir intiharı soruşturmalısın.
Walter Lilly, Rivington Sokağı...
...23 Haziran gecesi.
Yirmi üç. Başka bir şey var mı?
Evet. Olay
mahallinde park halinde ve...
...plakası çalıntı olan
siyah bir SUV olduğunu biliyorum.
Belli olmaz,
bir şeyler çıkabilir.
Pekâlâ. Bir şey
öğrenirsem haber veririm.
Tamam, harika. Sağ ol.
Kiminle konuştun?
Stewart.
Bayanlar tuvaletinde ne işin var?
Anlarsın ya, ben...
Ben...
Kapının orada dikiliyordum.
- Birden tuhaf hissetmeye başladım.
- Buraya girmek daha mı az tuhaf?
Evet, bence öyle.
- Çık buradan.
- Hadi ama yapma.
Sana bir içki ısmarlayayım.
- Randevum var.
- Hangi akşam olduğunu söylemedim ki.
O halde her akşam randevum var.
Kıyamete kadar her gün.
Tamam mı? Lütfen
çıkma teklif etme artık.
Aşk komik bir şey, değil mi?
- Selam anne.
- Kötü bir zamanda mı aradım?
Evet aslında biraz meşgulüm.
Ama madem aradın,
bir şey sorayım.
Bir binanın tepesinden
atlayacak olsan...
...ağaçların olduğu
tarafı mı seçerdin...
...yoksa direkt kaldırıma
çakılacağın tarafı mı?
Bence ağaçlar, düşüşünü
daha zarif hale getirirdi.
İnsanlar seni güzel hatırlardı.
Ama düşüşünü yavaşlatıp,
seni bir bitkiye dönüştürebilirler.
- Öyle bir şeyi kesinlikle istemezdim.
- Yani kaldırım mı diyorsun?
Kesinlikle. Neden sordun?
Rivington'da bir apartmanın
çatısındayım. Merak ediyordum...
Beni dinle, genç bayan.
- Hayatından nefret etmeye hakkın var.
- Ne? Anne?
Yani yaptığın seçimlerden
sonra kim nefret etmez ki!
- Anne?
- Milo'yla olanlar falan...
- Anne.
- Ne var?
Çalışıyorum.
Seni sonra ararım.
Tamam. Ama netlik
kazandırmak için söylüyorum...
...hepimiz hata yaparız, ama sen,
seni delirten bir adamla evlendin...
...ve aynı nedenden dolayı
ondan boşandın. Senin sadece...
Şu büyük ve
çirkin olanı alacağım.
Bu tarz telefonlar
almayı sevmiyorum.
Senin başın belaya girse,
ben de seni kurtarırdım.
Kurtaramazsın ki.
Çünkü artık polis değilsin.
Hem "telefonlar" da ne demek?
Bu beni ikinci kurtarışın.
"Telefonlar" deyince sanki
daha fazlaymış gibi oluyor.
Dinle, yılın bu zamanlarının
senin için zor geçtiğini biliyorum...
Neden bahsediyorsun?
Mevsim yaz. Yazı kim sevmez ki?
...ve durumuna anlayış
göstermeye çalışıyorum.
Ne durumu? İş saatlerini kendisi
belirleyen biri olma durumu mu?
Özgür olma durumu mu? Yoksa lüks
bir yaşam sürme durumu mu?
Onunla konuştun mu?
- Kiminle konuştum mu?
- Katie Couric'le. Sence kiminle?
- Onunla neden konuşayım ki?
- Biliyor musun?
- Bence seni nezarette bırakmalıydım.
- Biraz rahatlar mısın? Ben iyiyim.
Hayır, iyi falan değilsin, tamam mı?
Sen acı çekiyorsun.
Sizi tanıştıran ben olduğuma göre,
sence ben nasıl hissediyorum?
O zaman bütün
suç sende demektir.
Selam.
Neredesin?
Buraya yarım saat önce
gelmeni söylemiştim.
İşte geldin.
Sana hâlâ bu mesajı
bırakıyorum çünkü...
...avukatın olmaktan nefret ediyorum
ve beni delirtiyorsun. Hoşça kal.
- Merhaba. Geç kaldın.
- Modaya uyuyorum.
Bunu ciddiye alsanız iyi olur
Bayan Hurley. Karşınızdakiler N.Y.P.D.
Bunu nasıl ciddiye alabilirim ki Arthur?
Sadece küçük bir trafik kazasıydı.
- Neyse, dört dakikamız kaldı.
- Bir dakika, bekle. Buna bakmalıyım.
Hayır. Dört dakikamız kaldı.
Bu sadece bir dakika sürecek,
sonra üç dakikamız daha kalacak.
- Alo?
- Ben Jimmy. Senin için bir şey buldum.
Selam. Harika.
Dinle, seni bir saat sonra ararım.
Bekleyemez Nicole. Bunun yüzünden
başım çoktan belaya girmiş olabilir.
Ne? Jimmy, şu anda benim de
başım biraz belada sayılır.
Yarım saat sonra,
Sunset Park'taki Dunkin' Donuts'a gel.
Nakit getir. 500 dolar,
yoksa başkasına satarım.
- Olmaz Jimmy. Bekle...
- Tamam. Gidelim.
Dur. Bir telefon daha etmeliyim.
- Nicole.
- Arthur, sen gir.
Söz veriyorum ben de
hemen arkandan geleceğim.
Mahkeme başladığında, hemen
yanımda oturuyor olsan iyi olur.
Peki müvekkiliniz nerede?
Buradaydı Sayın Yargıç.
Sanırım bu,
az da olsa iyi hale girer...
...ve eminim birkaç saniye
içinde şu kapıdan girecektir.
Her an gelebilir.
Mahkemeyi bekletmesek de,
yeni bir tarih belirlesek?
Sayın avukat, müvekkilinizin
kefaleti iptal edildi.
Bu mahkeme, kendisi için
tutuklama emri çıkarmış bulunuyor.
Sıradaki dava.
- Gel buraya.
- Tamam. Peki.
Arabaya bin.
Ve sakın kımıldama.
Lanet olsun.
Daha kaç tane damaklık alacağım?
- Onlar ikiz yahu.
- Benim suçum yok ki!
Kardeşininkini ödünç alsın.
Aman ya!
Hey, prenses.
Salyalarını kanepeme akıtıyorsun.
Senin evin var, değil mi?
Yatağın falan da vardır herhalde.
Teresa her an gelebilir.
- Sanırım paranı istiyorsun.
- Evet. Onu yakaladım, değil mi?
Ona dedim ki "Onlar benim çocuklarım.
Kampa gideceklerse...
...onları ben götürürüm."
Ama tabii otoritemi hiçe sayıp...
...çocukları kampa o götürdü.
- Otoriten mi var senin?!
- Hafta sonu ne yapacaksın?
- Her zamanki şeyler.
Ucuz viskiyle sarhoş olup
duvara yumruk atmak mı?
Kıskandın mı?
Hayır, anlıyorum.
Bütün o 4 Temmuz falan.
Merak etme.
Başka birini bulurum.
- Ne için başka birini bulursun?
- Bir kefalet olayı var da.
Ama biliyor musun?
Senin olayın çok daha eğlenceli.
Hiç merak etme.
Başka birini bulurum.
Hadi ama Heidi, bu işe ihtiyacım var.
Zor durumdayım dostum.
- Sen her zaman zor durumdasın.
- Ne demek istiyorsun?
Demek istediğim,
bu işe uygun musun bilmiyorum.
Bu şey felakete dönüşebilir.
Ama bunu sen istedin.
- Şaka mı bu?
- Hayır.
Tutuklanmış mı?
Ben de anlamadım ama...
...kefaletini ödediği halde
mahkemeye çıkmamış.
O zaman işi neden aldın?
Ben bir iş adamıyım.
Seni bekleyecek zamanım yok benim.
Tek bildiğim pazartesi sabahına
kadar mahkemede olmazsa...
...50 bin dolar içeri gireceğim.
Yani şimdi
eski karımı yakalayıp...
...hapse yollarsam
5 bin dolar mı alacağım?
İyi anlamışsın, aferin.
- Evet. Evet.
- Sanırım ilgilendin.
- İlgileniyor muyum?
- Tanrım. Tamam.
- Bir erkeğin sahip olabileceği...
- Pekâlâ. Tamam.
...en iyi arkadaşsın.
- Milo. İşte çekin.
Tamam. Sakızımı
geri alabilir miyim?
Bu ne biliyor musun?
Bu bebeğin adı karma.
- Bu işin altından kalkabilecek misin?
- Neden kalkamayayım?
Çünkü sen onun yanında
mantıklı hareket edemiyorsun.
Tatlım, bu işi tereyağından
kıl çeker gibi halledeceğim.
Lanet olsun.
Siliniyor.
Merhaba aşkım.
Tanrım.
Tanrım. Kediymiş.
Buradan geçiyordum...
...ve ona aylar önce
boya fırçası ödünç vermiştim.
O da geri vermiyordu...
Tamam, tamam.
Bugün mahkemeye gelmedi.
Ve bence hikâyesiyle
ilgili bir şey buldu...
...ben de onunla
birlikte çalışmak istiyorum...
Çünkü bu sayede
aramızdaki ilişkinin güçleneceğini...
...düşünüyorum.
Onunla yatıyor musun, Stewart?
- Bir geçmişimiz var.
- Geçmişiniz var demek?
Sana iyi şanslar.
Bu kadar korkak olma.
Hadi. Üzgünüm.
Gel pisi pisi.
- Sen Jimmy değilsin.
- Tanrım. Hayır, değilim.
- Ama onu arıyorum.
- Koltuğun altında mı?
- Belki bana yardım edebilirsin.
- Ben oraya sığamam.
- Hayır...
- Kimsin sen?
- Ben onun kız arkadaşıyım.
- Sen Lakeisha mısın?
Evet, ta kendisiyim.
Lakeisha'yım ben.
Lakeisha teyzemin ismini vermişler.
- Belki de polisi arasam iyi olacak.
- Hayır. Jimmy'nin başı belada.
Ne tarz bir belada?
Para mı, uyuşturucu mu?
- Aslında pek...
- Travesti mi oldu?
O kadarını bilmiyorum.
Sadece kayıp olduğunu biliyorum.
Tamam, anladım, ben de
kötü bir hafta geçirdim.
Kuzenim Linda seyahat
ettiği yattan düştü.
Çok üzüldüm.
Yetişkin bir kadın
yüzmeyi bilmeli.
Evet, sizi anlıyorum.
Etrafa hızlıca bir bakabilir miyim?
Belki nereye gitmiş...
...olabileceğine dair
bir ipucu bulabilirim.
Olay şu ki Stew,
onun, seni sevdiğini sanırsın.
Ancak aslında tek ilgi
duyduğu şey önemli kariyeri.
Evet, evet.
Dur bir dakika.
Sen Milo'sun.
Milo sensin, değil mi?
Sürekli senden bahsediyor.
- Gerçekten mi?
- Evet. Evet, dostum, kesinlikle.
Senden nefret ediyor.
Dur bakalım, ne diyorsun?
Benden nefret mi ediyor?
Evet. Hem de çok.
Diyor ki... Sen dünyadaki, en
bencil, en çocukça davranan...
- Bir dakika, ben mi bencilim?
- Evet. İnatçı.
- Ben mi çocukça davranıyorum?
- Bilmiyorum. Öyle söylüyor.
Biliyor musun?
Boş ver. Tamam mı?
Onun dediği hiçbir
şeyi dikkate almıyorum.
Ben senden yanayım dostum.
Hayır, değilsin, Geraldo.
Ben gazeticilerle birlik olmam.
Ayrıca, ben ondan
nefret ediyorum.
Tamam mı? Çeneni kapa
ve beni sinirlendirme.
Tamam. Özür dilerim.
Atlantic City, Borgota Oteli.
Nasıl yardımcı olabilirim?
Anlamalıydım.
Hemen annene koştun.
Ne incelemesi?
Jimmy mi?
O'Doul'staki barmen mi?
Onun için çok endişeliyim. Arabası
oradaydı ve camları kırılmıştı.
Yolunda gitmeyen bir şey var.
Neyi inceliyordu?
Birkaç hafta önce
Rivington'da gerçekleşen intiharı.
Bu olayda
canımı sıkan bir şey var.
- Neden? Elinde ne var?
- Dün mahkemedeyken...
...Rivington'a bilet aldığı gece,
arabasını JFK'ye...
...park ettiğine dair yemin eden
bir adam ile görüştüm.
- Çalıntı plakalar.
- Evet, bence de öyle.
Dinle, Jimmy hakkında bir şey
öğrenirsem sana haber veririm...
...kendine dikkat et, tamam mı?
- Tamam. Teşekkürler Bobby.
Daha fazla pembe ışık Tony.
Çok daha fazla.
Gençliğin yansımasıyla
parıldamak istiyorum.
Bu bit kadar yerde
ışıklandırma yapamazsın tabii!
Sinir gazı kullanmamız gerekebilir.
Merhaba, Kitty.
Milo?
Milo, tatlım.
Gel ve kayınvalidene sarıl.
Uzun zaman oldu.
Bu, boktan bir herif olduğun ve
kızımın hayatını mahvettiğin içindi.
- Kızın iyi. - O zaman benim
hayatımı mahvettiğin için.
Gel bakalım.
Ayrıldığınız için hâlâ üzülüyorum.
Aranızda geçenler, onu mahvetti.
- Evet, onu baş aşağı etti.
- İyi toparlandı, değil mi?
Bak, Nicky dışarıdan bağımsız,
güçlü bir kadın gibi görünebilir...
...ama aslında, o sadece erkeği
tarafından sevilmeyi isteyen biri.
Hadi ama.
Çok güzel bir çifttiniz...
...ve bunu mahvettiniz.
Torunlarım melek gibi olabilirdi.
Torun istediğimden değil.
Seni kalleş.
Seni özledim Kitty.
Sana inanmış gibi yapacağım.
Kızını arıyorum.
- Burayı aradığını biliyorum.
- Bir şeyler yiyecektik.
Ama işi çıkınca beni sattı.
Şans getirmesi için bir yere
gideceğini söylemişti.
Sanki neden bahsettiğini
biliyormuşum gibi.
- Alo.
- Dinle, başın belada.
- Neredesin?
- Şehir merkezindeyim.
Hayır, değilsin.
Buradasın. Hipodromdasın.
Burada mısın?
Nerede olduğumu nasıl bildin?
Merhaba, Nic.
Konu takip etmek olduğunda...
...Stewart ne yaptığını
çok iyi bilir.
Selam, Milo.
Burada karşılaşmak
ne kadar güzel.
Evet.
Güzel.
Hem de çok.
Nasılsın?
İyi. Sen?
Müthiş.
Güzel bir gün.
Harika görünüyorsun.
İlk tanıştığımız
günkü kadar güzelsin.
Karşılaştığımıza sevindim.
Ne yapmaya çalışıyorsun
bilmiyorum, ama ben çalışıyorum.
Çalışıyorsun demek?
Ben de öyle.
Kovulduğunu duydum.
Beni takip mi ediyordun?
- Hayır.
- Beni merak mı ediyordun?
Seni düşünme zahmetine
bile girmiyorum artık.
Aramızdaki küçücük ilişkiyi
canlı tutmaya çalışıyordun.
Ayağını çekecek misin artık?
Hayır.
Boşanmadan sonraki ilk görüşmemizde
yetişkin gibi davranırız sanıyordum.
Ama aramızdan sadece biri
yetişkinken, bunu nasıl düşünebildim?
Dediğim gibi, çalışıyordum.
İşim, suçluları yakalamak.
Özellikle de kefaletle kurtulan
aptalları yakalıyorum.
- Ödül avcısı mısın?
- Evet.
Bunu söylemek bana
acı verse de, ki veriyor...
...seni nezarete
götürmek zorundayım.
Tanrım. Tamam.
Kim gönderdi seni?
- Gazeteden birisi mi?
- Hayır, New York eyaleti gönderdi.
- Sakın bana dokunma.
- Gidelim mi?
Beni istediğin yere
götürebileceğini mi sandın?
İstediğim yere değil.
Sadece nezarete götüreceğim.
Lanet olsun, Milo.
Gerçekten anlamıyorsun.
Çok önemli bir olayın
tam ortasındayım.
Bak ne diyeceğim.
Önde başlamak istiyorsan...
...eski günlerin hatırına
sana 10 saniye veriyorum.
- Ben bir yetişkinim Milo.
Ben... - On.
- Dokuz. Sekiz.
- Gerçekten benim...
Yedi.
Altı.
Beş. Dört.
Üç. İki.
Bir.
Tekrar dene.
- Tanrım.
- Ekstra tuzlu, en sevdiğinden.
- Tanrım, Stewart. Hayır.
- Yardım edeyim, izin ver.
Neden telefonu
yüzüme kapattın?
Taksi.
Lanet.
- Arabaya bin.
- Nezarete gitmiyorum.
Bence gideceksin.
- Beni vuracaksın mısın yani?
- Hayır.
- Taksiciyi vuracağım.
- Hayır, şaka yaptı. Ciddi değildi.
Hayır, ciddiyim.
Korkaklar!
Tamam.
Bunu konuşalım, olur mu?
Peki.
Ne söylemek istiyorsun?
Beni nezarete götüremezsin.
- Bunu bir kenara yazdım.
- Ayrıca ben...
Milo. Aman Tanrım.
Dalga geçiyor olmalısın.
Dalga geçiyor olmalısın.
Sakın bunu...
Milo, kes şunu.
Ciddiyim, indir beni.
Milo, lanet olası.
Beni bagaja koyamazsın.
Ciddi olamazsın.
Acayip ciddiyim.
Aman tanrım. Panik atak geliyor.
Aman Tanrım, Milo!
Milo. Lanet olası!
Aç şu bagajı! Milo.
Hemen şimdi. Milo!
Tamam. Tamam.
Benim de birkaç
küçük dövmem var.
Yine de insanların...
...başkalarını etkilemek için
çektikleri acılara hayret ediyorum.
Demek istediğimi
anlıyor musun?
Öylesine soruyordum.
Tamam mı? Yemin ederim
hiçbir şey bilmiyorum.
"İspiyoncu" kelimesini,
göz kapaklarına dövme yapayım mı?
- Ya da daha iyisi, "Ölü ispiyoncu."
- Bak, tamam. Bak.
Tek bildiğim şu gazeteci, tamam mı?
Bana, bir intihar yerindeki
çalıntı plakalı bir arabadan bahsetti.
Adı ne?
Kefaletçi Sid'in Yeri.
Bil bakalım bagajımda ne var?
Sapık falan mısın sen?
Kiminle konuşuyorum?
Hadi ama, Teresa, benim.
Ben olduğumu biliyorsun.
- Sid'le konuşmam gerekiyor.
- Sid, şu anda müsait değil.
Son duyduğumda iki çubuk bir de
öfkesiyle ateş yakmaya çalışıyordu.
Onu yakaladığımı söyle yeter,
tamam mı? Yanımda getiriyorum.
İki saate döneceğim ve bu kadar çabuk
getirdiğim için ikramiye istiyorum.
Ben de kimseye çatalımı saplamadan
haftayı bitirdiğim için ikramiye istiyorum.
Hafta henüz bitmedi.
Birisi daha arıyor.
Benim de kapatmam lâzım.
Çok meşgulüm. Güle güle.
Ben Milo. Üzgünüm ama şu anda
telefonunuzu açacak durumda değilim.
Milo, çıkar beni bagajdan. Lütfen.
Olmaz. Bu arada erkek arkadaşın
Stewart beni takip ediyor.
- Erkek arkadaşım değil o.
- Ama kendini öyle zannediyor.
Bir zamanlar ben de senin iyi bir
eş olacağını düşünüyordum...
...ama pek öyle çıkmadı.
- Hiç senin tipin gibi durmuyor.
Dinle. Milo, lütfen.
Kaçmamalıydım. Bu çok...
Bak, beni hazırlıksız yakaladın.
Dürüst olmam gerekirse, bir
konuda tavsiyene ihtiyacım var.
Ne yazık...
...çünkü başında
aç martılar uçuşurken...
...minik bedeniyle kızgın kumlarda
sürünen son yavru...
...deniz kaplumbağası olsaydın bile
sana yardım etmezdim.
Hayır, kendime bir sandalye çekip...
...içkimi yudumlayıp,
doğayı kendi döngüsüne bırakırdım.
- Alo?
- Yeter artık!
Alo?
Nic?
Nicole?
Ne?
Birbirimize nasıl da aşıktık,
hatırlıyor musun?
Evet.
Yani ne zaman
gerçekten, ne zaman...
...yalandan ağladığını
anlayabilirim. Güle güle.
Ne?
Tanrım, Milo!
- Sesimin tonunu duyuyor musun?
- Tanrım, çok güzel.
Milo. Lânet olsun.
Milo? Milo?
Merhaba, Nicole Hurley.
Selam, benim. Jimmy.
Jimmy. Aman Tanrım.
Aman Tanrım, Jimmy,
öldün sanmıştım.
Neredesin sen?
40 mesaj attım sana.
Pardon. Şarjım bitti.
Dinle, şu hikâye...
Jimmy. Dunkin' Donuts'da ne oldu?
Hiçbir şey.
Arkadaşıma rastladım, bir
konuda yardımıma ihtiyacı varmış.
Bunu, pencereni
parçalamadan önce mi söyledi?
Anahtarları...
Neyse. Önemli değil zaten.
Dinle, sen neredesin?
Sesin dolaptaymışsın gibi geliyor.
Ben...
Ben Atlantic City'deyim.
Dinle, Jimmy. Dairene gittim
ve bardak altlığını buldum.
Depodan delil
falan mı çalındı?
Ben de bu yüzden aramıştım.
Bütün bunlar, bu olaya karışan
herkes için zaman kaybından...
...başka bir şey değilmiş.
- Başka kim karıştı Jimmy?
Çok güzel.
Jimmy... Jimmy?
Dinle, bana bir iyilik
yapman lâzım.
Nicole Hurley, 134 Perry caddesi.
Kredi kartı,
son alışverişleri, tamam mı?
Güzel. Teşekkürler.
Nic?
- Ne oldu sana böyle?
- Milo Boyd. Serseri bana kafa attı.
Hiç umurumda değil.
Paramı aldın mı?
Ray!
Milo Boyd. Eski polis.
Geçen yıl, görevini ihmal
etmekten kovulmuş.
Şu anki kumar borcu
11 bin doların üzerinde.
İki aydır tek bir kuruş vermedi.
Bu kötü işte!
Bu otlakçıya yol verirsek, insanlar
Irene'nin yumuşamış olduğunu düşünür...
...ve ödeme yapmasak da
olur derler.
Onu buraya getir Dwight,
birkaç kemiğini kır...
...ben de paramı alayım ve güzel bir
hafta sonu tatili geçirelim.
İnanılmaz!
Beni nasıl buldun?
Şöyle ki, anneni aradığını biliyordum,
ben de onu görmeye gittim.
Annemi görmeye mi gittin?
Orada olduğumu bilmiyordu ki.
Evet, senin biraz şans
bulmaya gittiğini söyledi.
Ben de babanın, şu çılgın
pistte kaybedilen şanslar...
...yeni şansların ortaya
çıkmasını sağlar teorisini hatırladım.
D bölümünde olacağını tahmin ettim
çünkü D senin şanslı harfin.
Kimin şanslı harfi olur ki?
Hakkımda bu kadar şey
bildiğini bilmiyordum.
Tabii ki biliyorum.
Evliydik.
Açıkçası bekar olmayı seviyorum.
Hayatımdaki her şeyi seviyorum.
Harika bir iş...
...iyi arkadaşlar...
...seksi bir kız arkadaş...
- Kız arkadaş mı?
- Haberin yok muydu?
Seninle ayrıldıktan sonra
öylesine, çılgın, sekse dayalı...
...birkaç ilişkim oldu.
Ama bu kadın aradığım kişi olabilir.
Adı ne?
Teresa.
Harika bir vücut.
Mükemmel bir aşçı.
Zeki. Çok zeki.
- Bir striptizciye göre bayağı
zekidir eminim. - Striptizci değil.
O zaman nedir bu Terasa'nın işi?
- Hakim.
- Ne?
Temyiz mahkemesi hakimi.
Palavra. Saçma.
Hayır palavra değil.
Gerçekten hakim.
Aslında, senin şu
atlattığın hakim gibi.
Yaşamdaki bu küçük
tesadüfler ne ilginç, değil mi?
Pekâlâ.
Benden bu kadar.
Pes ediyorum.
Artık sıkıldım bundan.
İşte. Al bunu.
- O ne?
- 500 dolar.
Parayı al ve beni kenarda
bir yerde bırak işte...
...fark etmez.
Tatlım, senin kıçını adalete teslim
edince 5 binlik alacağım. Hesabı sen yap.
- Hayır. Sen hesapla.
- Hayır.
Benim tanıdığım Milo Boyd...
...500 doları alıp,
herhangi bir kumarhanede...
...kolayca 5 bin dolara çevirebilir.
- 10 bin dolara bile çevirebilir.
- 50 de bari!
Bilemiyorum.
O kadar ileri gitmezdim.
- Niye olmasın?
- Bilmem. Halen formunda mısın?
Tabii ki formumdayım.
Biliyor musun,
bunun parayla ilgisi yok.
Bu benimle ve
işimi yapmakla alakalı.
Pekâlâ. Dinle. Unutma,
kazanırsan beni bırakacaksın.
Anlaşmamız bu değil mi?
Sen istediğini al,
ben de gideyim...
Hikayene gideceksin, anladık!
Nasıl unutabilirim?!
İşte! Buldum seni!
Stewart, sen koca bir aygırsın!
Dwight, dürüst ol! Kaçan bir adamı
yakalamayı, bacaklarını kırmayı...
...suratını pestile çevirmeyi bırak,
senin yeterli kondisyonun bile yok.
- Bunu neden konuşuyoruz ki?
- Çünkü bir gün, bir ölüm kalım durumda...
...çok yavaş tepki verdiğinden
dolayı beni öldürteceksin.
Ben çok yavaş değilim.
Irene arıyor.
- Evet?
- Boyd'u Taj'da gördüler.
- Mavi bir Delta 88 kullanıyor.
- Gidiyorum.
Pekâlâ, bak şimdi,
bir eleman var.
O'Doul's'da çalışıyor.
Ara sıra bana bilgi sağlıyor.
- Yani muhbirin.
- Evet.
Başının büyük bir belada
olduğunu düşünüyorum.
Ona etrafta, çatıdan baş aşağı
atlayıp intihar eden adamı sordurdum.
İşte sen bu kadarsın.
İntihar edenler baş aşağı düşmezler.
Ayakları üzerine atlarlar.
Gerçekten mi?
Sen nereden biliyorsun?
Her polis bilir.
Eğer her polis intihar edenin
ayakları üzerine düşeceğini biliyorsa...
...ve bu adam baş aşağı düşmüşse, neden
polis olayı intihar olarak kayda geçirir ki?
Ben nereden bileyim?
Neden raporu dolduran
polise sormuyorsun?
Nicole.
Nicole, ben Stewart.
Seni kurtarmaya geldim.
Aman Tanrım.
Bayılmış.
Pekâlâ, kahramanlık vakti.
Hadi dostum!
Evet. Evet, evet.
Tamamdır, çık bakalım.
Kurtardım seni.
Hay sıçayım.
Lanet olsun.
Selam.
88 model bir Delta.
- Evet.
- Güzel araba.
Teşekkür ederim.
Tabii, hayır, bu...
Eğer merak ediyorsanız,
benim arabam yani.
Tabii.
Ice Cube'ün bir klibinde kullanıldı.
Tabii.
Araba hastası mısınız?
Bu arabada asıl sevdiğim şey...
Direksiyonu...
500 dolar koyuldu.
Yeni oyuncu.
500 dolar koydu.
Dur bir dakika. Hepsini mi
koyuyorsun? Ya kaybedersen?
Arabaya geri döneriz.
Yani kaybetsem de, kazanıyorum.
- Hadi, üfle bakalım.
- Hayır.
- Eskiden hep üflerdin.
- Yapma şunu.
Kazanmamı istiyorsun, değil mi?
Kazanırsam serbestsin, hatırladın mı?
Hadi atıcı.
Vakit geçiyor.
İşte geliyor.
- Kazandınız. Yedi!
- Yedi! Kazandım!
Kazandınız. On bir.
- Evet. On bir!
- Kazandınız.
Kazandınız. Yedi!
Yedi!
Kazandınız. On bir.
Yavaş yavaş, sakin ol!
8 bin dolar.
Çok güzeller.
Başardın.
Yapabilirsin demiştim.
Ben gidiyorum.
Sen kazandın, ben de gittim.
Ne? Dur!
Ne diyorsun sen?
- Nereye gidiyorsun?
- Şaka mı yapıyorsun?
Anlaşmıştık.
5 bin kazanırsan gidebilecektim.
Hayır, on demiştin.
Beş demiştim Milo.
Arabada, 500 doları, 10 bin
dolar yapabileceğimi söyledin.
- Evet, ama ondan önce dedim ki...
- Aması maması yok.
Seni verip direkt
5 bin alabilecekken...
...niye uğraşıp da
5 bin kazanayım ki?
- Çok mantıksız.
- Mantıklı olan ne biliyor musun?
- Ben gidiyorum. Bu kadar. Gidiyorum.
- Hayır. Ben 10 bin kazanana kadar...
...burada kalacaksın
ve sonra gideceksin.
Söz veriyorum.
Üfle hadi.
Senin sözün beş para etmez.
Hadi atıcı.
Peki, kendim de yapabilirim.
Nasılsa yetenek bende.
İzleyin. Milo Boyd
kendi şansını kendi yaratıyor.
Evet!
Başlıyoruz!
4.
Atmanız gereken sayı 4
Pekâlâ, dört.
Tamamdır.
Paniğe gerek yok.
Dört atabilirim. 2 tane iki...
...ya da üç ve bir.
- Tabii. Dört ve sıfır da olur.
Kapa çeneni.
Tabii senin suçun!
Dört ve sıfır mı?
- Tanrım. - Palavra
Tanrıları'yla dalga geçtin.
Palavra Tanrıları mı?
Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Hayır.Tek duyduğum 8 bin doların
benden sömürülürken çıkardığı ses.
Milo, beni bırakmak zorundasın.
Hayır, sadece paramı
geri kazanmak zorundayım...
...ki lanet odayı bulur bulmaz
bunu yapacağım.
Güzelmiş burası.
Beğendiğine sevindim.
Çünkü parasını sen ödüyorsun.
- Ben mi?
- Evet. Kredi kartını aldım da.
Kötü bir şey yaptım evet.
Ama artık öğrendiğin için içim rahat.
- Kredi kartımı mı çaldın?
- Hep bunu yapıyorsun işte.
Kartını ödünç alıyorum,
sonra çaldı oluyor.
Her zaman abartıyorsun.
Şu "her zaman" saçmalığını
keser misin lütfen?
Biz altı ay çıktık.
Dokuz ay evli kaldık.
Bu on beş ay yapar, tamam mı?
Bu "her zaman"
anlamına gelmez, şampiyon.
Her zamanın anlamını bile
bilmiyorsun. Ne yapıyorsun?
Nereye gidiyorsun?
Milo, sakın beni burada
bırakayım deme. Milo.
- Hesaba bunu da yazacaklar.
- Seni var ya!
Beni hayal kırıklığına uğratma.
- Ne yapıyorsun?
- Efendim?
Beni baştan çıkarmaya mı
çalışıyorsun?
Evet.
İlk olarak nereme
dokunmak istersin?
Omuzlarımı hep sevmişsindir.
Evet, omuzların.
Güzel bir ceketle...
Oldukça etkileyici oluyorsun.
Göğsüm.
Çok güçlü, taş gibi.
- Dudaklarım.
- Dudakların.
Tam benimkilere göre.
Ama gerçekten ilk
dokunmak isteyeceğin şey...
...çok güçlü.
Bazen tehlikeli.
- Çok sert.
- Evet.
Ki o da benim silahım.
Hıyar herif.
Tam bir hıyarsın.
Evet.
Ama güzel bir ceketle...
Ray sana bir şey
göstermek istiyor.
Tamam. Pekâlâ.
Tamam, arkadaşlarını da getir.
Şimdi dikkatinizi çektiğime göre...
...şunu bilmelisiniz ki,
üniversitedeki oda arkadaşım...
...Ann Arbor Michigan'daki en büyük
avukatlık şirketinin ortağıdır.
Aslen emlak kanunu üzerine
çalışıyor olsalar bile...
...onu yarın arıyorum.
Ve eli yakanızda olacak.
Şunu al ve başla.
Hayır, bir saniye bekleyin.
Onu pek de tanımıyorum.
Sadece üniversitede
aynı kızlarla çıkmıştık.
Hey Ping mi o?
Rapture mı yoksa? Bende...
Kahretsin.
Lanet olsun!
- Daha iyi hissediyor musun?
- Evet, aslında hissediyorum.
Bu adam kim ki?
- Boyd nerede?
- Bu Boyd.
Bu adam Milo Boyd değil.
- Ben Boyd değilim.
- Boyd'un arabasındaydı.
Ben Boyd değilim.
Bu sefer ikiniz birlikte gidin.
Aptallar.
- Oda temizleme.
- Güzel, evet, gelin.
Günaydın.
Neden yatağa kelepçeli olduğumu
merak ediyorsundur herhalde.
Boynunda köpek tasmasıyla,
mayonez dolu bir küvette...
...yatan bir adamın
odasından geliyorum.
- Fantezi işte.
- Küveti temizlemek zorunda...
...kalan sen değilsin tabii.
- Çok haklısın.
- Sonra gelirim.
- Hayır. Lütfen.
Zahmet olmazsa şuradan
çantamı verebilir misin?
Neydi o?
Efendim? Ne neydi?
O.
Tuvalete gitmeliyim, lütfen.
İyi uyudun mu?
- Senden daha iyi.
- Pislik.
- Biraz dikkat...?
- Affedersin.
Ne yapıyorsun?
Biraz saygı gösterir misin?
İçimden bir ses üzerini aramam
gerektiğini söylüyor.
Tabii ya.
Göğüslerimin arasında bir silah
saklıyor gibi mi görünüyorum?
Şaka gibi!
- İzin ver be!
- Tamam, tamam.
Tanrım.
"Maksimum güç düğmesi.
Deriyle doğrudan temas
edeceği bir noktaya koyup...
...düğmeye basın."
- Kiminle konuşuyorsun?
- Kimseyle.
Ayrıca, tuvalette kiminle
konuşabilirim ki? Tanrım.
Pekâlâ, sen bir şeyler
karıştırıyorsun. İçeriye giriyorum.
- Hayır, işim bitmedi, Milo.
- Evet bitti.
Hayır, bitmedi. Tanrım.
Cidden kaçtın mı?
Gary, bana o intihar olayına
hangi polisin baktığını söylemelisin.
Pekâlâ. Sanırım...
...Bobby Jenkins.
- Bobby mi?
Emin misin?
Burada öyle yazıyor.
- Stewart nerede biliyor musun?
- Neden, bilmem mi gerekiyor?
Birlikte olduğunuzu sanıyordum.
Birlikte değiliz.
Bir kere seks yaptık o kadar!
Hikâye işini kast etmiştim.
- Stewart'la seks mi yaptın?
- Hoşça kal Gary.
- Araca ihtiyacınız var mı?
- Ne?
Evet, evet, var.
Tanrım!
Ne kâbus ama!
Sakın evleneyim deme.
17 yaşındayım. Kız arkadaşım bile yok.
Üniversite için para biriktiriyorum.
Biliyor musun? Bütün
paramı eski kocama verdim.
Sana nasıl ödeme
yapacağımı bilemiyorum.
Bana göğüslerini gösterebilirsin.
Pardon?
Kız arkadaşım olmadığını
söylemiştim. El insaf be!
Bana göğüslerini göster.
Pekâlâ, kenara çek.
Ciddi misin?
Dikkat edin.
Dikkat edin...
Arabayı geri getir!
Patronum beni öldürür.
Sen de penisini gösterirsin!
Şok neymiş görürsün şimdi!
Arabaya bin.
Hadi, acele et.
Ciddi misin sen? Böyle bir
durumda bunu mu yapacaksın?
Söz veriyorum. Söz veriyorum
bir daha yapmayacağım.
Hadi.
Seninle nasıl evlenebildim
inanamıyorum.
Şu eski "arabaya bin" numarasına
nasıl kanıyorsun anlayamıyorum.
Ne?
Ne yapıyorsun?
Hayır. Hayır.
Buna kanmayacağım.
Lanet olsun.
Bu seferki gerçek.
Hadi ama, gidelim.
- Sadece şaka yapıyordum.
- Seninle alakası yok, hıyar herif.
CUPID PANSİYON
Hadi be!
Şükürler olsun, doktor.
Sanırım bacağım kırıldı...
...ve bütün gün
tek bir çörek yedim.
Amma da büyükmüş o!
Bir dakika.
Sen doktorsun, değil mi?
Tabii ki. Atlantic City
hipodromunun veterineriyim.
- Nasıl?
- İşinde çok iyidir.
Geçen hafta atlarımızdan
birini uyutmak zorunda kaldı.
- Hayvan hiçbir şey hissetmedi.
- Ben at değilim ki!
Aslında, bir şeyler hissetmişti.
Hem de bayağı.
Bazıları böyle zorlayabiliyor.
Bu biraz acıyacak.
Ardından hiçbir şeyin kalmayacak.
Yapma... Yapma...
Bunun ne lüzumu var şimdi?
Bana 250 volt verdikten sonra mı?
Bagaja girmediğine şükret.
Elektrik kablosu tarafından
öpülmüş gibiyim.
- Bunun için seni tutuklayabilirim.
- Tamam, tutukla hadi.
Ama bunun için gerçek
bir polis olman lazım.
Ki bu da, seni çekici
kılan tek özelliğindi.
İstediğim zaman
tekrar polis olabilirim.
Ne demezsin!
- Neden biliyor musun?
- Nedenmiş?
Çünkü işimde iyiyim,
işte bu yüzden.
Kusura bakma ama
sana katılmıyorum.
- Nedenmiş o?
- Şöyle ki...
...bizi takip eden bir SUV var
ve sen bunu fark etmiyorsun.
- Bizi takip ettiğini kim söylemiş?
- Çünkü bu arabayı, Jimmy'le...
...buluşmak için Dunkin' Donuts'a
gittiğim zaman görmüştüm.
Sadece New Jersey'de
milyonlarca siyah SUV ve...
...Dunkin' Donuts var
- Dinle.
Büyük ihtimal, üzerinde
çalıştığım olaya bazı polisler de...
...karıştı.
- İntihar olayına mı?
Jimmy'yi yakalamış olabilirler.
İsmimi vermiş olabilir, bilmiyorum.
- Hayatım tehlikede olabilir.
- Kendini önemli sanabilirsin...
...ama etrafta seni öldürmek
isteyen sadece ben varım.
Tanrım! Dikkat et.
Kahretsin.
Beni neden hiç dinlemiyorsun?
- Dinliyorum, fakat...
- Hayır, dinlemiyorsun.
Sakın durma!
Milo!
- Haberi yakaladım...
- Bu duruma anca sen sevinirsin zaten.
- Milo...
- Burada bekle.
Beni burada bırakma, Milo.
Çöz beni.
Lanet olsun.
- Tanrım!
- Tanrım!
Arabada bekle demiştim.
Sen bana emir veremezsin.
- Seninle sonra hesaplaşacağız.
- Faturayı gönderirsin.
Arabayı durdur.
Çık arabadan.
Lanet olsun.
Nasıl bir işe karıştın böyle?
- İlgilenmeye mi başladın?
- Evet. Arabama ateş etti yahu.
Takip edildiğimi söylemiştim.
Beni dinledin mi? Dinlemedin.
Hiç dinlemedin ki zaten!
Bana adamın birisi
çatıdan atlamış dedin.
Adam, N.Y.P.D
kanıt deposunda çalışıyordu.
Yükseklik korkusu vardı
ve hâlâ buna intihar mı diyorsun?
Bütün bunları nezarete
giderken anlatabilirsin.
- Ciddi olamazsın.
- İddiaya var mısın?
Raporu Bobby imzalamış.
Ne?
İntihar olayına Bobby bakmış.
- Senin dediğin...
- Dikkat et. Tehlikeli sularda yüzüyorsun.
- O benim de arkadaşım.
- Bu da dostça suçlamalarından biri mi?
Hayır, öyle bir şey değil.
Bu noktaları birleştirmek.
Hayır bu, senin
sevdiğin kişiden...
...birden bire soğuyup...
...onu bir anda
satabilmenle alakalı.
- Bu bizimle ilgili değil Milo.
- Bobby.
Bobby nikah şahidimizdi.
Biliyorum! Çok üzüleceğim,
ama kafamı toprağa gömüp...
...bekleyecek hâlim de yok!
Senin kafan toprakta falan
değil hayatım, çok iyi biliyorum.
- Ne yapıyorsun?
- Bu herifi bulacağım.
Bulduğumda da, Bobby'nin
masum olduğunu kanıtlayıp...
...sadakatin nasıl bir şey
olduğunu sana göstereceğim.
Tanıma kodu yok, ruhsat yok.
Herif tam bir profesyonel.
Üzerinde Earl yazan bir
Starbucks bardağı buldum.
Belki de onun bardağı değildir.
Sadece onu mu bulabildin?
Sen onu bile bulamadın, Kojak.
- Bende bunlar var.
- Golf oynuyorsa ne yapalım yani?
Bence oynamıyor.
Bu sopalar hiç kullanılmamış.
Ayrıca solak sopası bunlar.
Bize ateş eden adam
sağ elini kullanıyordu.
Tüm ceplerin boş olduğundan
bahsetmeme gerek bile yok.
Ne olmuş yani?
Çantasının cebinde
topluk, kalem...
...top, ayakkabı taşımayan
bir tane bile golfçü yoktur.
O zaman...
...neden Castle Hill Golf Kulübü'ne üye?
- Güzel bir soru.
O yüzden sordum zaten.
Bir kez olsun,
güzel bir soru sordun.
Tamam, şöyle yapacağız.
Kulübe üye olmak
için buraya geldik...
...ve John'un arkadaşlarıyız.
Hangi John?
John de yeter.
Soyadını onlar koyar.
- Zekice.
- Sağ ol. Hiç şaşmaz.
Kendine bir meslek bulmalısın.
Neden olduğum kişi olamıyorum?
Ödül avcısı mı?
Özel bir kulübe girmeye çalışıyoruz,
güç gösterisi yapmıyoruz.
Tanrım, çok özür dilerim.
Kulübümüz bugün,
sadece üyelerimize açık.
4 Temmuz.
Öyle mi?
Temmuz'un dördü olmuş tatlım bak.
İnanamıyorum tatlım.
Ben de inanamıyorum tatlım.
Yani şöyle ki, John bize bugün
uğrarsak sorun olmaz demişti.
John mu?
Buradaki üyelerden.
Bilirsiniz John'u.
- Herkes John'u tanır.
- Koca John.
Aslında üyelerden
ben sorumluyum...
...ama John isminde bir
üyemiz olduğunu sanmıyorum.
Çok garip tatlım.
- Hiç şaşmaz mıydı?
- Durun...
Jack Willit'i mi diyorsunuz? Kendisine
Jack diyorlar, ama bence adı John.
- Evet, Koca John Jack Willit.
- Koca John. Nasıl da unuttum.
John'la onca yıl birlikte çalıştık,
ama demek insanlar ona hâlâ...
- Jack.
...Jack diyor.
Siz de mi Senato'dasınız?
Evet.
Hangi eyalet?
- Okla...
- Kansas.
Kansas.
Çok memnun oldum
Senatör ve Bayan Boyd.
Size burayı etraflıca tanıtacak
birini bulayım. Şansımıza...
...Castle Hill'de
bir ünlü daha oldu!
Ben de eskiden mankendim.
Gerçekten mi?
Uzun zaman
önceydi herhalde?
Bizi gezdirecek arkadaşı
bulur musunuz lütfen?
Burada bekleyin.
Hemen geliyorum.
Tamam, ayrılalım.
Ben tenis kortlarıyla, havuza gidiyorum.
Sen de spor araçları mağazasına git.
Etrafta öylece dolanıp insanlara Earl diye
birini tanıyıp tanımadıklarını mı soracağız?
Daha iyi bir fikrin var mı?
Öğren bakalım tatlım.
Bir golf kulübünde dönen bütün...
...gizli saklı, kötü şeyleri öğrenmek
istiyorsan doğru kişilere sormalısın.
Kimlermiş onlar?
Malzemeciler.
- Selam millet.
- Evet.
- Ne var ne yok?
- İyilik.
İçinizde Earl diye birini
tanıyan var mı?
- Yok.
- Yok mu?
- Sanırım bu tanıyor.
- Bekle. Nereye...?
Milo!
Formdan düşmüş gibisin, Senatör.
Çocuk benden 20 yaş genç.
- Hadi ama, arabaya bin.
- Ben sürerim ama.
- Ne demeye çalışıyorsun?
- Sen berbat bir şoförsün.
Ben berbat bir şoför değilim.
Harika bir şoförüm.
Bak ne diyeceğim?
Şunu kes de arabaya bin. Hadi.
Onu nasıl kaybedebildik?
Burayı bizden daha iyi biliyor.
Beyler.
İşte.
Takip et.
- Tanrım. Milo.
- Yanına yaklaş.
- Çok hızlı gidiyoruz.
- Hayır.
Yakaladım. Yakaladım.
Benim suçum değildi.
Hiçbir şey bilmiyorum.
Uyuşturucu, para.
- Hiçbir şey bilmiyorum.
- Sana para ve uyuşturucuyu sormadım ki.
Güzel. Ben de bilmiyorum.
Ben malzemeciyim.
- O hâlde neden kaçıyordun?
- Bakın, okul harçlığım için çalışıyorum.
Tamam!
Jet Ski için para biriktiriyorum.
Earl kim?
Tamam, tek bildiğim buraya takılır...
...üç ya da dört ayda bir
kodaman arkadaşlarıyla gelir.
Adam golf sopasıyla
kürek sapını bile ayırt edemez.
Soyadı ne?
Adamı tanımıyorum ki.
Neden o sivri beynini
kullanıp düşünmüyorsun?
Beni boğabilirsin.
Ama onun soyadını bilmiyorum.
İyi bahşiş dağıtır,
bazen 100 dolar bile verir.
Bana bunu o yaptı.
Sana bir dövme mi yaptı?
Evet, sevgilim beni terk ettiği zaman.
Beni Queens'teki o yere gönderdi.
Blue Ink.
Belki de sahibi odur.
Blue Ink.
Earl ile konuşmak istiyorum.
Burada değil.
- Onu bulduk.
- Walter Lilly'nin aradığını söyle.
Ona Walter Lilly'nin
aradığını söyleyin.
Pekâlâ. Walter Lilly.
Teşekkürler.
Harika iş çıkarttın dedektif.
Teşekkürler, sen...
- Sanki sende...
- Ne?
- Sanki biraz...
- Ne?
- Boynunda.
- Ne var?
- Yosun parçası.
- Al çabuk. Tanrım.
- Güzel görünüyor.
- Milo, çabuk al şunu. Hiç komik değil.
Tamam. Sakin ol. Sakin ol.
Tamam mı?
Başka bir şey var mı?
- Görmek ister misin? Bak.
- At gitsin arabadan.
- Bunu kitabımın arasında
saklayacağım. - Tanrım.
Yaşadığımız bu özel günü
hep hatırlayacağım.
Sana inanamıyorum Milo,
şu halimize bir bak!
Kimsenin ne olduğunu bilmediği
bir cinayeti çözmek üzereyiz.
- İyi insan lafın üstüne gelir.
- Sahi mi?
Merhaba Bobby, nasılsın?
Bir an önce
saklanacak bir yer bulun.
Evet, bu tatil trafiği...
...tam bir rezalet.
- New Jersey'in yarısı sizi arıyor.
Diğer yarısı da eski eşini arıyor.
Sanırım o da suçluymuş.
- Neden suçlu bilmiyorum. - Jersey'de
olan Jersey'de kalmayacak demek.
Tam olarak neredesin?
Ne?
Bobby, bir ara buluşup
birer bira içsek diyorum.
Eski zamanları yad ederdik.
Lanet olsun Milo. Ancak, dediklerimi
yaparsanız sizi koruyabilirim.
Ve şimdilik bir yere
kımıldamayın ve dikkat çekmeyin.
- Ne dedi?
- Saklanmamızı söyledi.
- Ona güvenirim.
- Zaten dağ başında bir yerdeyiz.
Aslına bakarsan...
...nerede olduğumuzu biliyorum.
Gerçekten?
Burada mı kalacağız?
Beş dakika daha gidip bir
Best Western bulsaydık ya?
Kafamızı toplayana dek
burada güvende oluruz.
Sence bizi hatırlarlar mı?
Dalga mı geçiyorsun? Bizden sonra
kaç kişi balayına gelmiştir buraya?
Merhaba, yardımcı olabilir...
Siz.
İnanmıyorum.
Edmund. Edmund. Çabuk gel.
- Bizi hatırladılar sanki.
- Evet.
Kalpten ölebilirim.
Canlarım.
Buraya birçok genç
çift gelir fakat siz...
Bu çift kadar şeker bir
çiftimiz daha olmuş muydu?
Hayır. Sizi hâlâ herkese
anlatıyoruz ki...
...Cupid'in muhteşem eşler
pansiyonunun en iyi çiftini duysunlar.
Cupid'in çiftler pansiyonu.
Biliyorsunuz.
Size güzel bir oda ayarlayalım.
İçeri buyrun.
Tekrar hoş geldiniz.
Buyrun, buyrun. Hoş geldiniz.
Şuraya bak.
Aman Tanrım.
Üç sene mi oldu?
- Üç sene. O kadar olmuş mu?
- Tanrım. Hatırlayamıyorum bile.
Demek yıl dönümünüz için geldiniz.
Size en gözde
sorumu sormalıyım.
Romantizmi nasıl hâlâ
canlı tutuyorsunuz?
İtiraf etmeliyim ki Dawn...
...ben o romantik
adamlardan değilim.
Haklı, değildir.
Yani çiçeklerle, kartlarla
falan aram iyi değildir.
Aslında hiçbir
hediyeyle arası iyi değildir.
Doğum gününde yapabileceği
en iyi sürpriz hediye almamaktır.
Sizin de, Nic'e
seni seviyorum dedirtmek...
...için kafasına
silah dayamanız gerekir.
İşte gerçek aşk bu.
Haklısın. Birbirlerinin tüm
kusurlarını ve zaaflarını...
...bilen ve hâlâ aşık olan iki insan...
- Birbirlerine delice aşık iki insan.
Teşekkürler.
Bu da ne?
Lağım çukuru gene kokuyor.
Tesisatçıyı arayayım.
Hayır, koku onlardan geliyor.
Biraz kokuyorlar.
Biz biraz...
Arabayla bir gölete düştük de.
O kullanıyordu.
Tanrım, siz var ya.
Sizi yerleştirelim sonra da
akşam yemeğine inersiniz.
Size temiz giysiler ayarlarız.
Üstünüzdekileri makineye atın.
Geceye kurumuş olurlar.
Pardon, boynuna ne oldu acaba?
Bana şok verdi.
Ona şok vermiş.
Çok komik adam yahu!
"Bana şok verdi."
- Ne oldu?
- Sadece...
Durumumuza gülüyorum.
Cidden, güleyim mi
ağlayayım mı bilemedim.
Kendini o elbiseyle
görseydin kesin ağlardın.
Ne?
Rengarenk giyinen
adamın söylediklerine bakın.
Ayrıldığımız zamanları
hatırlıyor musun?
Evet, hatırlıyorum.
Dürüst olmak gerekirse,
hatırlamamaya çalışıyorum.
Gerçekten mi?
Nasıl bir duygu peki?
- Dürüst olmak mı?
- İnkar etmek.
Harikaydı.
Bir saat öncesine kadar.
Evet.
İnsanlar bunu
neden yapar ki?
Neyi yaparlar?
Bir ilişkide yapmış oldukları
hataları görmezden gelirler.
Neden yaptıkları yanlışları
üstlenip, hayatlarına devam etmezler?
Hangi insanlardan bahsediyoruz?
- Bilmiyorum.
- Ne?
Bilmiyorum.
Senden, benden.
Herkesten.
Belki de herkes,
suçluluğu kabul etmenin...
...zayıflık olarak
görüleceğinden korkuyordur.
İşte herkesin
yanıldığı nokta.
Bence bu bir
olgunluk belirtisidir.
Sence de öyle değil mi?
- Kesinlikle.
- Yani, hayatta...
...herkes hata yapabilir.
Değil mi?
Ölmeden önce de keşke
daha fazla yapsaymışım diyorsun.
Şimdi uydurdum.
Vay canına, Milo Boyd.
Pekâlâ...
O zaman.
Bizim...
...büyük, şişman,
çirkin hatamıza.
İnsanları darma duman
edebilecek hatamıza.
Ve hepsini tekrar
yaptırmak istemesine.
Ne demek istiyorsun?
Yani...
...dur, dur.
Hangi hatadan bahsediyorsun?
Biraz önce bir hata
yaptığını söyledin.
Söyledim.
Yani, hemfikir miyiz?
Ama sen de söyledin.
Evet, o halde ikimiz de
büyük bir hata yaptık.
Evlenerek.
Evet.
Ve boşanarak.
Ama biliyor musun?
Ben batırdım.
Batırdım ve üzgünüm.
Bazen ben...
Bazen hepsi benim
suçumdu diyorum.
Bu delilik.
Biliyorum.
Ama bir bakıma...
Bunu özlüyorum.
- Neyi?
- Bunu.
Bizi, seni.
Ama benden
hoşlanmıyorsun bile.
Dalga mı geçiyorsun?
Tabii ki senden hoşlanıyorum.
Ne düşünüyorsun?
Hiç.
Yalancı.
Bu, bütün hafta boyunca
bana söylediğin en güzel şeydi.
Tamam, al bakalım Kitty.
- Selam, benim.
- Steve?
Hayır, benim Nicole, kızın.
Steve de kim?
Pazar gecesi sahne alan biri.
Ne oldu?
Anne, tavsiye lazım.
Tavsiyene ihtiyacım var.
Dinle, Cupid çiftler
pansiyonunun...
...balayı odasındaki
tuvaletteyim...
...ve Milo hemen kapının dışında.
- Ulu Tanrım.
Ona karşı mı koyuyorsun?
Çok ateşlisiniz!
Hayır, anne.
Tamam, odaklan.
Oda servisi.
Umarım bölmüyorumdur.
Dawn şampanyanın tamamını...
...sana vermemi istedi.
- Harika. Bekle.
Kıyafetleriniz de neredeyse kurudu.
Birazdan hepsini alırım.
Aceleye gerek yok. Bir süre daha onlara
ihtiyacım olmayabilir, anlarsın ya.
Burada birkaç bozukluğu
olması lazım.
Bu da ne?
Şampanya için teşekkürler.
Bahşişimi unuttun...
Birbirinize karşı dürüst
olmak da neyin nesi?
Bilmiyorum.
Akşam yemeğindeydik...
...ve bir anda ondan neden bu kadar
nefret ettiğimi hatırlayamadım.
Ne dedi peki?
- Beni özlediğini söyledi.
- Ne?
Beni özlediğini söyledi
ve özür diledi.
Senden özür mü diledi?
Soyunuyor muydunuz?
Ne kadar çıplaktın?
- Anne, bahçedeydik.
- Çıplak bir şekilde mi?
Ne diyebilirim ki,
armut dibine düşermiş.
Bahçede yemek yiyorduk.
Seks falan yapmıyorduk.
- Ve "Özür dilerim" dedi?
- İki kez.
- Ve sevişmiyordunuz?
- Aynen.
Bir saniye bekle.
Devam et.
Bilmiyorum.
Davranışlarında bir gariplik var.
Boşanma olayında hatanın
kendinde olduğunu ilk kez kabul etti.
- Gerçekten mi? Ne dedi?
- Her şeyi batırdığımı söyledim.
O da "Hayır Milo, asıl
ben her şeyi batırdım." dedi.
Ondan sonra da resmi buldum.
Sen eski eşlerinin resimlerini
cüzdanında tutar mısın?
O kadar çok evlendim ki, daha
o kadar büyük bir cüzdan yapılmadı.
Hadi onları da al gel.
- Yine kampa gitmek istiyorum.
- Kampa geldik işte.
Babanızın ofisinde
kamp kuruyoruz.
- Sakın annenize söylemeyin.
- Milo hatta.
Yine ne oldu?
Nicole evlilik resimlerini
hâlâ cüzdanında saklıyormuş.
Bizim yarım akıllı da bunun
ne anlama geldiğini bilmek istiyor.
Ben sana söyleyeyim. Cüzdanını
bir yıldır temizlememiş demektir.
Aslına bakarsan benim cüzdanımda
1987 yılından kalma bir prezervatif var.
Annenize bunu da söylemeyin.
Bence bu,
seni hâlâ seviyor demek.
Bence de öyle.
Aç gözlerini hayatım.
İnsanlar kaç kez ikinci
bir şans elde edebiliyor ki?
Bana sorarsan soyun
ve işe koyul.
Haklısın.
- Şansımı deneyeceğim.
- Öyle yap.
Yalnız telefonunu da al yanına.
Tek istediğim,
poposunun bir resmi.
- Çok sapıksın anne.
- Teşekkürler.
- Seni seviyorum tatlım.
- Ben de seni.
Hadi bakalım.
Sana ne ki? Bu kadın
sana kafayı yedirtiyor.
Onun yüzünden kafayı
bulup işinden oldun.
- Hayır, ben istifa ettim.
- Kovuldun.
Kendimi kovdurtarak istifa etim.
Pekâlâ, yine şeyinle düşünüyorsun.
Daha ne kadar söyleyeceğim?
Beyninle düşün artık!
Şeyimle düşünmüyorum.
Bu akşam birlikte olsak bile,
hiçbir şey değişmeyecek.
Onu yine de içeri tıkacağım.
Sakin ol.
Her şey yolunda mı?
Neden olmasın?
Şampanya getirdiler.
- Düşündüm de, belki ikimiz...
- Yanlış düşünmüşsün.
Ne yapıyorsun?
Yatıyorum.
Sence neye benziyor?
Geçmiş hayatımızdan güzel bir kesit,
işte aynen buna benziyor.
Ve Nic yine kapandı. Gerçekten
eski günlerimizi hatırlattın bana.
Lanet olsun.
Madem eskiyi hatırladın, kanepede
yatacağını da anlamışsındır.
- Öyle mi?
- Evet.
Rüyanda görürsün!
Şunu yutacak mısın?
- Hayır, tadı çok güzel.
- Tamam. Yeter artık.
Yeter artık!
Şimdi mutlu musun?
Mutluluktan uçuyorum.
Pardon, uyandırdım mı?
Dün akşam için sana...
...teşekkür etmek istedim.
- Hayır Nic.
- Ne? Hayır, Nic. Dur.
- Komik, değil mi?
Hey, hemen geri gel.
Nic. Yemin ederim-
Lanet olsun.
Lanet olsun.
Hey. Hayır. Dur. Nic.
Nic, geri gel.
Kahretsin.
- Ne yapıyorsun?
- Cüzdanımı unutmuşum.
Bu Irene'in parası.
- 10 dolar aldım.
- Ama Irene'in parası.
- Geri vereceğim.
- Irene seni öldürecek.
Seni bana öldürtecek.
Dwight! Dwight!
- Efendim.
- Bu Milo'nun arabası.
Hayır, bu-
Bir sonraki ziyaretinizde
burada yazan pansiyonlardan...
...birine gidersiniz.
- Hadi tatlım.
- Teşekkürler.
Teşekkürler.
Özür dilerim.
- Park edeyim mi efendim?
- Sakın çizme.
Tamamdır.
İşte bu. Harika.
Bakar mısınız?
Spor salonu yolun karşısında.
Aslında, dövme yaptırmaya geldim.
Dur tahmin edeyim. Omzuna küçük,
şirin bir kelebek mi yaptıracaksın?
- Aslında-
- Sadece randevuyla çalışırız.
Darla...
...git bana bira getir.
Ne istiyorsun?
Tüm vücudum boyunca uzanan...
...bir panter istiyorum.
Pençelerinin burada
olmasını istiyorum.
Ağzının ve dişlerinin de
yaklaşık olarak...
...buralarda.
Ve kuyruğunu da-
Onu da sen anla artık.
Randevularımı iptal et.
Darla.
Ben Bone.
Bone?
Bir şeyin kısaltması falan mı?
***.
***.
***. Çekici bir isim.
- Earl burada mı?
- Hiç görmedim.
Şimdi...
...elbiseni çıkar.
Tenine bir göz atayım.
Olur.
Ama önce bir tuvalete gitsem?
Acele et.
Aman Tanrım.
Bobby.
Jimmy. Tanrım.
- Earl, ne oldu sana?
- Kamyonetin anahtarlarını ver.
Ofisimdeki malları çıkarmalıyım.
- Peki.
- Tamam. Hadi.
- Bekle.
- Ha bir de Walter Lilly aradı.
Numara bırakmadı.
Hadi, bu taraftan.
Orospu çocuğu.
- Herif polismiş.
- Biliyorum.
- Ve uyuşturucu tüccarı.
- Biliyorum.
- Kanuna aykırı değil mi?
- Son baktığımda öyleydi.
Ben Earl. Bu mesajı
alır almaz beni ara tamam mı?
Telefonla konuşurken duydum.
Bobby adında bir herifle
buluşacağını söylüyordu.
Bobby mi?
- Emin misin?
- Evet.
Daha iyi bir sorum var.
Milo hangi cehenneme gitti?
- Hayatımın en kötü hafta sonu.
- Bu kim?
- Ben nereden bileyim?
- Kimse. Kimse. Ben hiç kimseyim.
Harika. Şimdi, bu hiç kimse
arabadan defolup gider mi?
Yoksa biz bu hiç kimsenin
kafasına koca bir delik mi açalım?
Kaç.
- Hayır. Jimmy.
- Yapamam.
Saçların, güneşin okyanustaki
yansıması gibi parlıyor.
- Tam bir pisliksin.
- Sen nesin peki?
Duygusal yönden özürlü birisin.
Senin bu halini ömrü boyunca...
...kabul edecek birini bıraktın,
seni öldürmek isteyen...
...birinin peşine düştün.
- Konuşmak mı istiyorsun?
11,000 dolarlık borcundan konuşalım.
Bunu nasıl halledeceksin?
- Böyle söylemeyecektin.
- Affedersin.
- Alo. Kız arkadaşın elimizde.
- Onun kız arkadaşı değilim.
Hayır, o benim kız arkadaşım.
Ama var ya, onu alın gitsin!
Ödeşmiş oluruz.
- Kapattı.
- Ne?
Lanet olsun.
Bunlar da ne?
Tahmin edeyim,
şimdiden seni deli etti.
- Lanet olsun Milo, şaka yapmıyorlar.
- Yardım etmeyi isterdim. Gerçekten.
Ama ufacık bir problem var.
Beni Cupid'de
kelepçeledin, hatırladın mı?
Bir çift mağara adamının seni
öldürmek istediğini nereden bilebilirdim?
- Çift değiliz.
- Neden çift olduğumuzu düşündün ki?
Telefonu şişkoya ver.
- Alo?
- Gerçekten mi Dwight?
Ne zamandan beri
bahisçiler adam kaçırıyor?
Asıl amacımın biraz dışında,
ama yeni patron böyle istiyor.
Ortağına söyle kızı bırakması için
yaklaşık beş saniyesi var...
...yoksa onu mahvedeceğim.
Kızı bırakacakmışsın.
Öyle diyor.
Gel bakalım.
- Bunu duydun mu?
- Telefonu Nic'e ver.
- Ne? - Dostlarına
söyle 20 dakikaya oradayım.
- 20 dakika içinde buradaymış.
- Güzel. Güzel.
- Bekle, Milo, ben...
- Koltuğunda dönmeyi bırak.
Onlara tuvalete
gitmen gerektiğini söyle.
Etrafa bakınıp durma.
Sadece yap.
Pekâlâ, eğer 20 dakika
içinde burada olmazsa...
İşemem gerek.
Ne yapman...?
- Gidip işeyelim o zaman.
- Tamam.
Tamam mı?
Tanrım.
Evet.
- Lütfen bir planın olduğunu söyle.
- Seni almaya gelene kadar orada kal.
- Bekle bir dakika.
- Ne var?
20 dakika içinde
burada olacağını söyledi.
- Yani?
- Yanisi şu...
...ona nerede
olduğunu söylemedi ki.
Alın bakalım millet.
Biraz para. İşte al. Evet.
- 4 Temmuz kutlu olsun.
- Lanet olsun. Bu Milo Boyd.
Şundan biraz alın, kızlar.
- Lanet olsun.
- Ne var?
- Eğlenin!
- Bu Irene'in parası.
Gelin buraya. Hadi ama, hadi.
Evet, işte böyle.
Herkes için var.
Bayanlar, bayanlar.
Alın bakalım, bayanlar.
Bu benim param.
Ellerini paramın üzerinden çek!
Gitme vakti. İyi misin?
Arabanın anahtarları çantada mı?
- Evet.
- Hadi gidelim buradan.
Niye her zaman şimdiki
gibi bir adam olmuyorsun?
Ben her zaman böyleyim.
Hayır. Delicesine aşık
olduğum başarılı bir dedektif.
Sürekli seks yapmak konusunda
böbürlenip duran bu ödül avcısı değil.
Bekle.
Sinirlendiğin şey bu mu?
Sid'le konuşuyordum.
Ne söylemeliydim, benim kıza
tekrar aşık olduğumu mu?
Evet.
Evet, söylemeliydin. Eğer
içinden geçen buysa, söylemeliydin.
Duyguların hakkında
sen çok mu dürüsttün?
Sadece, eğer öyle söyleseydin,
bu gece çok farklı olabilirdi.
Evet.
Tıpkı evliliğimiz gibi.
Belki de.
Ben de dedektif olacağım sözde.
Daha seni bile anlayamıyorum.
Bir striptizciye göre çok kuvvetli.
Dikkat et Ray.
Çok acıttı.
- Şimdi seni...
- Kes sesini ödlek herif.
- 27. bölüm, Griswald.
- Merhaba Kenny, Milo ben.
Merhaba Bay Boyd.
Ne var ne yok?
Bobby'yi arıyorum da.
Cebini aradım ama açmıyor. Orada mı?
Artık yetkili olmayışınız
dolayısıyla...
...gerçekten yardımcı olamayaca...
- Kenny, fazla vaktim yok.
Peşimden koşup yalakalık
yapardın bana. Hâlâ öyle misin?
Evet efendim.
- Dökül bakalım. Bobby nerede?
- Depoya doğru gidiyor.
Niye ki?
Gece yarısı oldu.
Taşınma işini bitirebilmek için
çifte mesai yapıyoruz.
- Ne taşınması?
- Yeni tesise.
194.000 adet kanıtın dökümünü...
...yapmaları gerekiyormuş.
- Teşekkürler. Kendine dikkat et.
Oldukça sağlam
bir inceleme olsa gerek.
Deliller mahkemeye gitmezse
ne olur biliyor musun?
- Ne olur?
- Hiçbir bok olmaz.
Öylece beklerler mi?
Sonsuza kadar?
Şartlar olgunlaşana kadar.
Acıktım.
Bobby'yi burada bekleyeyim.
Arabayı sen al. Yonkers'ta bir
pizzacı var. Biberli hariç hepsi olur.
Bu sefer benden kurtulamazsın.
Ben de arabamı kullanmana
izin vermezdim zaten.
Kazaydı.
- Ne?
- Tüm bu N.Y.P.D meselesi.
Tutuklanma sebebim.
İstediğin kadar dalga geçebilirsin...
...ama harika bir şoförümdür.
- Dur biraz.
Sabıka kaydında polis
memuruna saldırdığın yazılıydı.
Yani...
Polisi ezdiğini mi söylüyorsun?
Hiçbir şeyi ezmedim.
- Ne yaptın öyleyse?
- Hiçbir şey.
Basın toplantısına geç kalmıştım.
Trafik tıkanmıştı...
...ben de kenardan
geçebileceğimi düşündüm...
...ve sürttüm.
Polise sürttün?
Hayır, ata sürttüm.
Tamam mı? Mutlu musun?
Tam oradan geçerken...
...kocaman, aptal,
yaşlı bir polisin...
...kocaman, aptal, yaşlı
atı önümde salınmaya başladı.
- Ata mı çarptın?
- Hafifçe dokundum.
Hafifçe dokundum. Tamponumda
küçük, küçücük bir tutam kıl vardı.
Yani, gerçekten.
Hapse girme durumum var.
- Evet, hem de yıllarca.
- Sen var ya... Yani...
Sen dünyanın
en kötü şoförüsün.
Keser misin sesini?
Beni dinle. Hiçbir şeyden
emin değiliz, tamam mı?
- Göründüğü gibi değildir belki de.
- Her zaman göründüğü gibidir.
Hey Bobby.
Her yerde seni arıyordum.
Mesajımı aldın mı?
Çalınan uyuşturucularla
ilgili olanı mı? Aldım.
Sorun çıktı,
haberiniz var değil mi?
Evet evet, haberimiz var.
- Yardımcı olabilir miyim?
- Bobby Jenkins için gelmiştik.
Ne hakkında
olduğunu öğrenebilir miyim?
- Çantayı yere koy Earl.
- Neyi, bunu mu?
- Neyin var senin?
- Olduğundan daha da...
...zorlaştırma.
- Koydum.
Aslında...
Kapıyı aç, hemen.
Tamam.
Tanrım!
- Ne var?
- Kan var şurada.
Aman Tanrım!
- Bobby.
- İyi misin ortak?
- Ne işin var burada?
- Birkaç cevap arıyorum.
- Kim vurdu seni?
- Earl Mahler.
Son birkaç haftadır
onun peşindeydim.
Walter'ı öldürdü.
Walter Lilly.
Silahımı aldı.
- Ne?
- Onunla kal.
Nereye gidiyorsun?
- Onunla kal.
- Nereye gidiyorsun dedim.
Hemen döneceğim.
Pekâlâ.
Ona bir şey olmaz.
O iyi bir polis.
Sen de iyi bir polissin.
Bak başına neler geldi!
Evet, haklısın.
Hey, nereye gidiyorsun?
At silahını.
Çok kolay oldu.
Tanrım.
Zaten bir polisi vurdun.
Bir tane daha vurursan...
...kesin hapse gidersin.
- Sen polis değilsin.
- Zoruma gitti.
- Dizlerinin üstüne çök.
Dizlerim pek iyi değil,
çatıdan atlamıştım da.
Dizlerin ya da sağlığın
umurumda değil.
Dizlerinin üstüne çök!
Şimdi ne olacak?
Bu işe karışmayacaktın.
- Olacaklardan korkmuyor musun?
- Bundan sonrası seni bağlamaz göt herif.
At silahını.
Ona sadece ben göt herif derim.
Kızına söyle...
Bu, bana kız dediğin için.
Bu da karıma ateş ettiğin için.
Earl Mahler, narkotiğe sızmak için
Walter Lilly'yi kullanıyordu.
Doğru, Walter her şeyi
açıklayacaktı, ama dairesine gittiğimde...
...çoktan ölmüştü.
- Ama Mahler'ın yaptığı belli değildi.
- Evet.
O park cezası olmasa,
yanına kâr kalacaktı.
Çünkü bu bayan
harika bir gazeteci.
Teşekkürler.
Ama bir şeyi yanlış anladın.
Şaka mı yapıyorsun?
Lütfen ama.
Sadece söylüyorum.
Bobby, elimde değildi.
Öyle sandım.
Adın intihar raporunda
geçiyordu.
- Bowling fotoğrafınız.
- Sizin nikah şahidinizdim.
- Ben de öyle dedim.
- Harika, hemen üste çık.
Ciddi misiniz? Bununla
bir ilgim olduğunu mu düşündü?
Evet, bilirsin zaten,
seni hiç sevmezdi.
Aslında, ben de senin
poponu hiç sevmezdim.
Hikâyeyi teslim etmeliyim.
- Alo?
- Artık bitti, tamam mı?
Sen ve ben, bitti artık.
Stewart, sarhoş musun sen?
Hayır bu, kırık bacağıma
bir veteriner tarafından...
...enjekte edilen ve atlar
için kullanılan bir sakinleştiricinin...
...etkileri Nicole.
Aramızda güzel
ve özel bir şey vardı...
...ama eğer sen bu insanlarla
takılıyorsan, başlarım ilişkimize!
Eğer istediğin buysa...
Hayır, bekle.
Bekle.
Aramızda güzel ve özel bir şey
olduğunu itiraf mı ediyor?
Stewart, kapatmam gerek.
Tamam kapat.
Ama bil ki, canıma can kattın...
...bir dakika önce,
zar zor yürüyordum...
...ama şimdi yanına gelip...
- Lanet olsun!
- Stewart?
Alo?
- Ne yapmak istiyorum
biliyor musun? - Ne?
Bu hikâyeyi boş verip
seni eve atmak istiyorum.
- Öyle mi?
- Evet.
Tamam.
Ama kimse duymadan önce
hikâyeyi götürmem gerek. Mecburum.
- Anlıyorsun değil mi?
- Kesinlikle.
- Seni anlıyorum.
- Gerçekten mi?
İşini yapıyorsun.
- Evet.
- Evet.
Teşekkür ederim.
Bu sefer bunu
sorun etmeyeceğiz.
İkimiz de bazen işimize
öncelik vermeliyiz.
Öyle olmalı, değil mi?
Evet.
Evet, ama sonra...
Kesinlikle yapacağız.
Evet yapacağız.
Neden burada durduk?
Burası?
Hayır!
Yok artık!
Seni içeri tıkacağım demiştim.
Daha beş dakikamız var.
Sinirlenme hayatım...
...çünkü bu kadar alıngan
ve sinirli olursan...
...bir daha evliliği falan unut.
Gözaltına alınmak istiyorum lütfen.
Memur?
Gidelim.
Bu saçmalık.
İnanamıyorum.
Neredesiniz...
Telefon hakkım yok mu?
İşte ödül avcısı.
Hafta sonun nasıldı göt herif?
Geçitlerde yangın çıkardın mı yine?
Aslında o olay hariç,
hafta sonum çok güzeldi Gelman.
- Öyle mi?
- Şu ana dek.
İnternet versiyonu olacak...
...ve bütün medya,
detaylar için bize gelecek.
Harika, teşekkürler.
Tek telefon hakkını da hikâye
için harcadın. Tam sen yani.
Burada ne işin var?
Bu özel bir gece, unuttun mu?
Birlikte geçirmesek olmaz.
Aynı hücreye atılabilir miyiz?
İçeri gir, geri zekalı.
- Gir hadi.
- Giriyorum.
Sen delisin.
Belki öyleyim.
Gel buraya.
Mutlu yıl dönümleri hayatım.
Mutlu yıl dönümleri.
Çevirenler...
...Nazım, Lostris,
rorschach, shawshank48...
...AkrieL, Johnny Mo,
swordpen, MONA RIZA®...
...Solstis, BlackMirror,
efuliz, eşekherif...
...Volcano, Jack Bauer,
Drama, charliezy...
...SmokeKnows, Yusuf Kabadayı,
sarkis, Risendark.