Tip:
Highlight text to annotate it
X
Dünyanın yazgısı, Kader Hançeri'ne
sahip olan kişinin ellerindedir.
Kader Hançeri, II. Dünya Savaşı'nın
sonundan beri kayıp.
Meksika
Sanırım, birini buldum.
Seni aradım.
Değil mi?
Tek başıma halledemeyeceğimi
anladığım anda, seni aradım.
seni aradım John.
Ben Constantine.
John Constantine.
G*t.
Zamanında.
Ne b*ktan.
Aynaya ihtiyacım var.
Hemen. En az...
bu yatak kadar.
Hadi!
Ben Kramer, Chas Kramer;
g*t.
Ne?
- Ben Kramer, Chas Kramer; g*t.
- Chas!
- Efendim?
- Arabayı çalıştır.
- Neden?
- Çalıştır lanet olası arabayı!
Araba çalıştırıldı.
Getirin buraya.
Bağlayın.
Gözlerinizi kapatın.
Ne olursa olsun...
bakmayın.
Gülümse güzel ucube.
Şimdi.
Çekin!
İyi bir iş buldum, değil mi John?
Değil mi?
Neler oldu orada?
- Bir sürü toplantıya gideceğim.
- Sessiz ol da, uyuyabileyim.
Uyumam gerek John.
Yardıma ihtiyacım var.
Öyle mi?
Benim için mi?
Ne çeşit--
- Dinle, ben--
- Anladım.
Dinle, herhangi bir şey olursa...
bana haber ver.
Hadi, buna ihtiyacın yok.
Önünde bir gün var.
- Cevabı sana kalmış.
- Tamam.
Tamam.
Senin için John.
John, bunu arabama neden yaptın?
- Çalıştırmanı söylemiştim.
- Evet John, çalıştırmamı söyledin.
Ama böyle bir aynanın
düşeceğini söyleseydin...
daha ileri alırdım John.
Söylemene gerek yok,
nereye gideceğimizi biliyorum.
Bana daha fazla şey anlatırsan,
belki yardımım olur.
- Hayır. - Hayır?
- Elbette hayır.
Beni kutsa Anne.
Günah çıkarmayalı...
iki hafta oldu.
Bugün birini öldürdüm.
Bir tane daha.
Yüzünü bile görmedim,
sadece...
tetiği çekip, gittim.
Çoğu polis yıllarca...
onları bulamıyor.
Neden hep bu adamların
nerede olduklarını, amaçlarını...
biliyorum?
Bende bir sorun olup olmadığını
merak ediyorum Peder.
-Lanetli olup, olmadığımı. -Tanrı'nın bir
planı var, hepimiz için planı var.
Suçluluk hissetmemelisin.
Uğraşıyorum, çok uğraşıyorum.
Isabel!
Isabel.
Aştığım şeyler...
kimsenin haberinin bile olmadığı şeyler.
Ve şimdi, bunun yüzünden ölüyorum.
İlk değilsin John.
Hadi Les.
- Bir kez kurtardın, bir daha yapabilirsin.
- Bu, habis.
Birkaç yıl önce burada olmak istemiyordun.
Şimdi de gitmek istemiyorsun.
Bu, iyi bir fikir.
John, gerçekten hazırlanmalısın.
- Ayarlamalar yap.
- Gerek yok.
Nereye gideceğimi biliyorum zaten.
Günaydın.
- Günaydın.
- Dedektif.
Angela, dur.
Bunu görmene gerek yok.
Odayı boşaltın lütfen.
Isabel.
- Ne oldu ona?
- Atladı.
- Hayır.
- Kabullenmek zor, biliyoruz.
Ama o hasta.
Isabel kendini öldürmüş olamaz.
- Kendini öldürmez. - Dedektif.
- Bir dakika! Bir dakika!
Güvenlik kameraları vardı.
- Kapıyı kapatmayın. Aşağı iniyorum.
- Keşke yardım edebilseydim.
İşte, büyük kafatası.
Bunu mu bekliyordun?
İstediğimi yap.
Bu, zekice olur.
- Şuna bak.
- Teşekkürler.
- Nasılsın John?
- Fena değil.
Papa suikasti girişiminden kalanlar.
Ürdün Nehri'nin kutsal suyu.
Bu da Mısır'dan böcek kovucu.
Sana göre komik, ama
başkalarına göre çok önemli.
Böceklerle aranda tam olarak ne var?
- Yalnızca onları seviyorum.
- Tabii.
Kim sevmez?
Ona dikkat et;
Ejderha Nefesi.
Ama bundan artık yoktu.
Bilen bir adam tanıyorum.
- Eylem nedir? - Bugün küçük bir
kızın içinden asker çıkardım.
Çıkmak istiyor gibi görünüyordu.
- Evet, kulağa nasıl geldiğini biliyorum.
- Onlar için parmak kuklasıyız John.
Kapı değil.
Bizimle çalışabilirler...
- ama çıkamazlar.
- Yine de bir bak, bakalım.
Elbette John.
Başka bir şey?
Pek eğlenmişe benzemiyorsun.
Evden.
Pekala, sorum:
daha ne kadar kölen olacağım John?
Kölem değilsin Chas.
Çok yetenekli bir stajyer.
Değerini biliyorum.
İyi bir ortak ve dostsun.
Öyleyse neden araba kullanmaktan
başka bir şey yapmıyorum John?
John! John!
Bir şeyler yapmak istiyorum John!
- Mantonuzu alabilir miyim Bay Constantine?
- Hayır, teşekkürler. Çok kalmayacağım.
- Ya sizin hanımefendi?
- Hayır, ben de çok kalmayacağım.
Pedere Hennessy'yle konuşmam gerek.
Çok önemli.
İlk gelen, ilk görüşür.
Yani nerede olduğunun önemi yok.
- Peder.
- Merhaba.
- Haberleriniz var.
- Evet, piskoposla konuştum.
- Ne istediğini biliyorum evlat.
- Hala bana göz kulak oluyorsun.
Gurur duydum.
Çobanın sürüsünü nasıl sattığını
anlatabilirdim.
Ama bu hiç ustaca olmaz.
Katolik cenazesi yapılması gerek Peder.
- Angela, bu yine de bağışlanamaz bir günah.
- O, intihar etmedi.
Piskopos öyle düşünmüyor.
Kuralları biliyorsun Angela.
Ne kuralı?
Peder, David...
bu, Isabel.
Tek inandığı Tanrı'ydı.
- Lütfen.
- Üzgünüm.
Son zamanlarda tuhaf bir asker görüyorum.
Belki bana bir tavsiyen olur.
- Bir fikrin var mı?
- Hala cennete gitmeye mi çalışıyorsun?
Ya yendiğim şeytanlar?
- Tek başına bu bile--
- Sana kaç kere söyledim?
- Böyle işlemiyor.
- Ona yeterince hizmet ettim.
- Bu kadar yeter.
- Olması gereken.
Kendini kurban etmek, inanç.
- Tanrı aşkına, ne inancı?
- Hayır, hayır; biliyorsun.
Bir fark var.
Sen onu görüyorsun.
Görmeyi ben istemedim.
Bu lanetle doğdum.
Yetenek John.
- Bencil amaçların için kullanıyorsun.
- Küçük kızların içinden şeytan çıkarıyorum.
Bu kimin için?
Yaptığın her şeyi,
kendin için yaptın.
Huzurunda iyi bir yer kazanmak için.
İmkansız. Saçma sapan kurallar;
kim yukarı çıkıyor, kim aşağı iniyor.
Neden?
Bizi anlamıyorsunuz bile.
Cehenneme gitmesi gerekenler,
yarım soluklular.
Neden ben Gabriel?
Bu, kişisel değil mi?
Kiliseye yeterince gitmedim,
yeterince dua etmedim.
Bunu çok merak ediyorum,
neden?
Genç öleceksin, çünkü...
15 yaşından beri,
günde 30 sigara içiyorsun.
Ve cehenneme gideceksin.
Seçtiğin yaşam yüzünden.
S*çtın.
Yıllardır böyle oldu.
Kuralları bizi öldürüyor.
John!
Arabaya gel, yağmur yağıyor John!
Hey!
Polis raporunda yüzden fazla...
darbe aldığı belirtiliyor.
Isabel!
Psikiyatri Hastanesinde İntihar
Çok üzgünüm Isy.
Constantine.
Constantine.
Dodson.
Alo?
Alo?
Alo.
Zamanınız Azalıyor...
Yeni Bir Chevrolet Almak İçin
Hey, hey dostum;
ateşin var mı?
Nereye gidiyorsun John? Nereye gittiğini
biliyorum, Midnite'a gidiyorsun.
Arabada beklemen gerekiyordu.
- Bunu yapanlar cennete gider, okuyorum.
- Fazla okuyorsun evlat. Bu, bir engel.
Engel mi? Savaş.
Midnite bir iyilik savaşçısı.
- John, o adam bir efsane.
- Evet.
En azından yanına gitmeme
izin ver John, lütfen.
Yalvarıyorum John, lütfen.
- Tabii ki girebilirsin.
- Girebilir miyim?
Girebilirsen.
Parola var, değil mi?
Buluttaki iki köpek?
Banktaki iki kurbağa.
Banktaki iki kurbağa.
Hayır, hayır.
Az önce geçen adamlayım.
John! John!
Onunlayım.
Evet, doğru.
Sadece deniyorum,
sadece deniyorum.
Kalkma.
Uzun zamandır yoksun.
Gelecek vakit bulamadın mı?
Hayır, çok meşguldüm.
Belki de yatakta kalman,
sağlığın için daha iyidir.
Midnite, Tanrım!
Bence bu şey çok orijinal.
Şimdi anlıyorum.
Sağlığın başka nedenlerden kötü.
Birkaç ay, belki bir yıl.
Dün gece bir şimşek duydum.
İçindeki tümör büyüyor olmalı.
Diğerleri seni almaya geliyorlardır.
Ben de duydum.
Pekala, buraya omzumda
ağlamak için gelmediğini biliyorum.
Az önce bir şeytanın saldırısına uğradım.
Seni sevmiyorlar John.
Kaç tanesini daha cehenneme gönderdin?
Kızgın yarım soluklular, burada bizim
dünyamızda bir şeytan yakaladım.
Bunun mümkün olmadığını bilmiyor musun?
Ve dün bir askerin, küçük bir kızın
içinden çıkmaya çalıştığını gördüm.
Dinle John.
Şeytan cehennemde kalır...
melekler cennette.
Büyük güç bunu hep sağladı.
Tarih dersi için teşekkürler.
Çok yardımı oldu.
Şimdi...
sandalyeyi kullanmam gerek.
John, seni neredeyse öldüreceğini unutma.
Tarafsız olduğumu biliyorsun.
Ve denge korunduğu sürece
taraf olmayacağım.
Sen taraflısın.
Bir tarafa diğerinden daha fazla
destek oluyorsun.
Sen Constantine'din...
John Constantine.
Bir zamanlar.
Bunu hissediyorum.
Bir şey geliyor.
Korkunç.
Az önce söylediklerin...
gecemi mahvetti.
Geceni ben mahvederim.
Koca k*çını buradan gönderirim.
Benim mekanımda kavga yok!
John.
Aşağı inmenin tek yolu...
taze et.
Bir toplantımız var John.
Ne dedin?
Anlayamadım.
Hayatıma hoş geldin.
Bay Constantine.
- Ben--
- Hatırlıyorum.
- Sonra da seni--
- Kilisede gördün.
Sakıncası yoksa,
sana birkaç soru sormak istiyordum.
Şu anda konuşmak istemiyorum.
Öyleyse dinleyebilirsin.
Lütfen.
Yakaladın.
- Dün kız kardeşim öldürüldü.
- Bunu duyduğuma üzüldüm.
Sağ ol. Psikiyatri hastanesinde yatıyordu.
Çatıdan atladı.
Öldürüldüğünü söylemiştin.
- Isabel kendini öldürmezdi. - Tabii,
bir ruh hastası nasıl kendini öldürür?
Bu, delilik.
Bak, ismini duydum.
Yaptığın yolculuklarını biliyorum,
Şeytan ve Ruh Avcısı diyorlar.
Kız kardeşim ölmeden önce,
çok paranoyaklaştı, sürekli şeytanlar...
ve meleklerden bahsediyordu.
Bence onu yakaladılar.
Bay Constantine, bence
çatıdan atlaması için beynini yıkadılar.
Bir çeşit ruh ya da cin.
İyi teoriye benziyor dedektif.
İyi şanslar.
Bildiklerinizle, en azından beni
doğru yere yönlendireceğinizi düşündüm.
Evet, tabii.
İntihar değildi.
Kardeşim inançlı bir Katolik'ti.
Ne demek olduğunu biliyorsunuzdur,
intihar ederse--
Ruhu doğruca cehenneme gider.
Sürekli acı çeker.
Kutsal üçlü.
Doğru anlamış mıyım?
Lanet olsun sana.
Dedektif, ya
Tanrı ve Şeytan'ın anlaştığını söylersem?
İnsanların ruhlarına sahip olmak için
bir çeşit düzenleme.
Delirmeye başladığınızı söylerim.
Bani aşağılayın. İnsanlarla
doğrudan bağlantı yok; kural bu.
Sadece etkileme.
Tamam, sizi aşağılıyorum.
Neden?
Kim bilir?
Belki de sadece eğlence için
Demek eğlenceli. Bir adamın, karısını
öldürene kadar dövmesi eğlenceli.
Bir annenin kendi bebeğini boğması
eğlenceli.
Ve sizce sorumlusu şeytan.
- İnsanlar şeytandır Bay Constantine,
insanlar. - Haklısınız.
Korkunç şeyler yapma yeteneğiyle doğuyoruz.
Ve bazen başka bir şey geliyor ve
bunu açığa çıkarıyor.
Eğitici değil, ama...
Şeytana inanmıyorum.
İnanmalısınız.
O, size inanıyor.
Şimdi.
- Ne?
- Gitmeliyiz.
Nedir bu?
Geliyorlar.
Şaka yapıyorsun.
Ne?
Burada olmaması gereken bir şeyler.
Dikkatli olsanız, iyi olur.
- Gözlerinizi kapatın.
- Neden?
Kendiniz için.
Cehennemdeler, ha?
İşte buna gülerim.
Endişelenme
İlk seferde bayılıyorum.
Uzun zaman oldu.
O şeyler neydi?
Şeytanlar
Ölüm habercileri.
- Bu imkansız.
- Evet.
Benim peşimde olduklarını sanmıyorum.
- İntihar etmediğine inanıyorsun.
- Isabel...
- bu, mümkün değil.
- Emin olalım.
Bakalım, cehennemde mi?
Soğuk mu olmalı, sıcak mı?
Sandalyenin yanına bırak.
- Bunu yaptığıma inanamıyorum.
- Isabel için.
Evet.
- Kediyi ver.
- Neden köpek değil?
- Köpek mi?
- Sence tuhaf mı?
Kedi iyidir.
Yarı içeride, yarı dışarıda.
Bu, bir çeşit büyü falan mı?
Mum falan gerekmez mi?
- Neden? Sende var mı?
- Bu, saçmalık.
Evet.
Çıkman gerekiyor.
- Affedersin?
- Angela lütfen.
Evden.
Tamam.
O kediye dikkat et.
Tanrım, bu bölümden nefret ediyorum.
- Isabel.
- Constantine.
Tanrım!
- Constantine, sen--
- İkiz. - Tanrım!
- Ne?
- Siz ikizsiniz.
- Ne dedin?
- Kendini öldürdü.
Ne?
Bu, nasıl olabilir?
Yemek yemem gerek.
Burada ne arıyorsun?
Dur.
Dur.
Ne yapıyorsun?
John.
Çocukken, bir şeyler görebiliyordum.
İnsanların görmemesi gereken şeyler.
Görmene gerek olmayan şeyler.
Ailem normaldi.
Çoğu ailenin yapacağı şeyi yaptılar.
Durumu daha da kötüleştirdiler.
Uzun süre deli olduğumu düşündüm.
- Çıkışı buldum.
- Kendini öldürmeyi denedin.
Her şeyi denedim.
İki dakika resmi olarak ölüydüm.
Öbür tarafa geçtiğinde...
zaman durur.
İki dakika, bana bir ömür gibi geldi.
Geri döndüğümde...
artık gördüğüm her şeyin
gerçek olduğunu biliyordum.
Cennet ve cehennem burada.
Her duvarın, her pencerenin ardında.
Dünyanın ardında bir dünya.
Melekler ve şeytanlar
diğer tarafa geçemiyorlar.
Bunu yerine yarım soluklular oluyorlar.
Etkiliyorlar, ancak kulağa
fısıldayabilirler.
Ama tek bir sözcük bile en sevdiğin şeyi,
kabusa dönüştürebilir.
Şeytanların dokundukları var...
meleklerin olduğu gibi.
Yanımızda yaşıyorlar.
Buna denge diyorlar.
Bense ikiyüzlü saçmalık.
Yani bir yarım soluklu geldiğinde...
k*çını doğruca cehenneme gönderiyorum.
Daha fazlasını anlamıyorum.
Emekliliğimi garanti altına almaya...
- çalışıyorum.
- Anlamıyorum.
Ben intihar ettim .Angela
Ölünce gidecek sıcak bir yerim olacak.
-Cennete gitmeyi garantilemeye çalışıyorsun.
- Yerimde olsan, sen ne yapardın?
Bence Tanrı'nın hepimiz için bir planı var.
Tanrı, çiftliği olan bir çocuk.
Hiçbir şey planlamıyor.
Biz küçükken, Isabel de
bir şeyler görürdü.
Dodson.
Kaçıp, karşıya geçmiş.
Her yere çarpmış.
Birkaç dakika içinde kendini alkole boğmuş.
- Ne arıyor burada?
- Sorun yok.
Neden beni aramadın o*ospu çocuğu?
Efendim?
Ne demek istiyorsun?
Ne?
Nasıl?
İyi, tamam.
Isabel'in öldüğü yeri görmem gerek.
Uzun süre ciddiye almadık.
Babam, dikkat çekmeye
çalıştığını düşünüyordu.
Bunu başardı.
Herkese gördüğü tuhaf şeyleri anlattı.
Annemi korkudan öldürüyordu.
Ve sonra neredeyse bir yıl,
konuşmayı bıraktı.
- Siz de buraya getirdiniz.
- Evet.
Ne kadar?
İki hafta.
Bu seferinde.
İyileşip, kötüleşiyordu.
Genellikle kötüydü.
Ölen adamın elindeki sembol...
bununla bir ilgisi var mı?
-Ben polisim John, unuttun mu? -Çatıdan
atlayan biri, geride bir şey bırakır.
Bıraktığı her şey o kutudaydı, ama...
- özgürsün.
- Başka bir şey daha bıraktı.
Bir polisin bulabileceği bir şey.
Senin için bir şey.
Siz ikizdiniz Angela.
- Birbirinize benzersiniz.
- Ben, kardeşime benzemiyorum.
Eskiden benziyordun.
Çocukken...
her saniyeyi birlikte geçiriyordunuz.
Birlikte konuşup, birlikte ağlıyordunuz.
Uzun zaman önceydi.
- Böyle bir bağ kolay kaybolmaz.
- Burada hiçbir şey yok!
- Ölümünü planlamıştı.
- Hadi.
Düşündü ve sana...
güvendi; gördüğünü göreceğine, hissettiğini
hissedeceğine, bildiğini bileceğine.
- Ne yaptı Angela?
- Nereden bileyim?
Ne yaptı?
Sen olsan, ne yapardın?
- Ne yaptı Angela?
- Bilmiyorum.
Ne yaptığını biliyorsun.
Ne yaptı Angela?
- Bilmiyorum.
-Ne yaptığını biliyorsun!Neyden korkuyorsun?
- Ne yaptı Angela? Ne yaptı?
- Bilmiyorum!
Küçükken...
birbirimize notlar bırakırdık.
Işıkla...
nefesle.
Kimse bilmezdi.
1700'lerde onlar yoktu.
Bu İncil cehennemden geldi.
Cehennemde İncil var.
Yazılanlara başka bir açıdan bakıyorlar.
Dünyayı Tanrı'nın yönettiğini...
kötülükle yeniden doğacaklarına inanıyorlar.
Bana sorarsan...
bu doğru.
16, 29, 1613.
Bu, kesinlikle iyi değil.
Babanın günahlarını,
ancak oğlun günahları aşabilir.
- Kimin oğlu?
- Ama geçemez Bee.
- Geçemez.
- Kimin oğlu? Tanrı'nın oğlu mu?
Hayır, öteki.
Şeytanın da oğlu var.
İşte.
Bu, Mammon'un işareti.
Şeytanın oğlunun.
Bu--
- Orada mısın?
- Evet.
Üzgünüm, bir dakika.
Diyor ki, Mammon'un babasını
bekleyecek sabrı yokmuş.
Ve kan ve ateşle
kendi krallığını kurmak istiyormuş.
Mammon doğan şeytan olabilir
İçindekilere bakıyorum.
Diyor ki, önce Mammon'un
çok güçlü birine sahip olması gerekiyormuş.
- Isabel.
- Ama bu da yetmemiş.
Geçmek için, Mammon'un
destek alması gerekiyormuş.
Geçmesi için, Mammon'un
Tanrı'nın desteğine ihtiyacı varmış.
Tanrı'nın desteği.
Diyor ki--
- Beeman?
- John...
çok inançlı değilim, ama...
bu demek değil ki...
ölmeyeceğim.
Beeman? Beeman!
Hızlı sür.
Beeman!
Olamaz.
Beeman!
Beeman!
Sadece Isabel değildi.
Ben de görüyordum.
Ama bunu zaten biliyordun, değil mi?
- Evine git Angela.
- Anlamam gerek.
Güven bana, bunu bilmek istemezsin.
Isabel'den daha güçlüyüm.
Kardeşin yeteneğini kabul etti.
Sen yadsıdın. Yadsımak, daha iyi bir fikir.
Bu yüzden hala yaşıyorsun.
Benimle kalırsan...
durum değişir.
Peşimde bir hayalet daha istemiyorum.
Kardeşimi öldürdüler John!
Onun gördüklerini ben de görüyordum.
Görmemiş gibi...
Görmemiş gibi davrandım.
Ve...
Durumu ciddileştiğinde...
ilaç almaya zorladılar ve...
tedavi görmeye.
Bir keresinde ana baktı ve dedi ki...
''Söylesene, neden onları senin de
gördüğünü söylemiyorsun Angie?''
Ama ben yalan söyledim.
Dedim ki...
''Hiçbir şey görmüyorum.''
Ta ki bir gün...
görmeyinceye kadar.
Onu terk ettim John.
Onu yapayalnız bıraktım.
Ne gördüğünü, görmem gerek.
Bunu yaparsan, geri dönüşü yok.
Onları görürsün...
seni görürler.
Anlıyor musun?
Evet.
Tamam.
Bütün giysilerimi çıkarmam gerekir mi,
bu yeterli mi?
- John?
- Düşünüyordum.
John?
Böyle iyi.
- Peki neden su?
- Evrensel bir madde.
Bir boyuttan diğerine giderken,
geçiş işlevi görüyor.
- Cehennemde sus var mı, diye sorsana.
- Cehennemde su var mı?
Tamam.
Aslında bedenin dinlenmesi gerekir, ama...
- Sen hızlı olmasını istedin.
- Evet, hızlı olmasını istedim.
Pekala.
- Ne olacak peki?
- Uzan.
- Ne demek, uzan?
- Tamamen suyun altında kalmalısın.
- Ne kadar?
- Ne kadar sürerse.
Tamam.
Derin bir nefes al.
Tanrım!
Onlar kim?
Isabel.
Biliyordum, onları hep biliyordum.
Onları nerede bulacağımı,
amaçlarını hep biliyordum.
Onları nerede bulacağımı,
hep biliyorum. Şansı yoktu.
Şansının olmadığını biliyordum.
Hep biliyordum.
Artık görebiliyorum--
Angela?
O.
Onundu.
Dönüyordu.
Top değildi.
Daha küçük bir şey.
Parlak.
Balthazar.
Affedersin.
Onu öldüremez misin?
Ya denge?
Yarım soluklular, arkadaşlarımı
öldürecek kadar nitelikliler.
Onları öldürmek kolay değil.
SİGARA AKCİĞER KANSERİNE NEDEN OLUR
John, ben gerçekten--
Bunu yalnız yapmam gerek.
Seninle geliyorum.
Arabada kal.
- Bunu bekliyordum! - Şimdi beklediğinin
ne olduğunu göreceksin, yarım soluklu...
b*k herif!
Bu, daha iyi.
Arabada kal.
Beni bekle.
Tamam.
Johnny, evlat.
İşte.
Çok yakında görüşeceğiz.
- Bunu çok isterim.
- Bu kez kurtulamayacaksın.
Cehenneme gideceksin!
Doğru.
- Ne yapıyorsun?
- Son haklarını okuyorum.
Bunu yapamazsın.
Sen, bir fanisin.
Bağışlanmaya, Tanrı'nın krallığına...
kabul edilmeye hakkın yok.
Şeytan, seni yanına alacaktır.
Rahip değilsin, gücün yok.
Nasıl geçileceğini söyle ve
hemen b*k çukuruna dön.
İşte bu.
Keyfini çıkar.
Tanrı, seni bağışlasın ve
günahlarından arındırsın.
Dünyada işlediğin tüm günahlar,
cennetten seni uzaklaştıracak.
Söyle.
Onu krallığına kabul et.
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına!
- Amin!
- Oğlu!
Tanrım!
Buldun dostum.
Tanrı'nın oğlu...
Şeytan'ın oğlunu doğuracak.
Bu arada...
önce sormalıydın.
G*t.
Görevim tamamlandı.
- Neye gülüyorsun?
- Tek görevim, oydu.
Ve ikiniz peşinden gideceksiniz.
Bir şey bulduğunda, hızlı mı yürürsün?
İsa, çarmıha gerilerek ölmedi;
onu bir askerin ruhu öldürdü.
Kader Hançeri. Ben Katolik'im John,
çarmıh hikayesine inanmam.
Kardeşini, istenildiği gibi aldım.
Öldü, hazır.
Çok güçlü.
Diriliş vakti geldiğinde,
kendini koru.
Anlaştığımız gibi hallettim.
Hayır.
Öbür tarafa geçmenin yolunu bulmalı.
Tanrı'nın oğlunu kanıyla nasıl olur?
Hançerdeki işaretler.
- Evet.
- Yani hançer, onda.
Geleceği görebiliyor.
Pek sayılmaz.
İkizler.
Kolye nerede?
Bilmiyorum, arabada--
- Neyin var?
- Bilmiyorum, ben--
Parolayı söyleyin.
- Bekle.
- Tamam.
Şimdi aldın mı cevabını?
- Hep daha fazlasını istiyorsun.
- Yapma.
Sandalyeyi kullanmam gerek.
İki tarafa da yardım etmem.
- Denge!
- S*keyim dengeyi.
İşte, elimdesin!
Bu tarafsızlık saçmalık!
Hala kuralına uygun oynayan
tek kişi sensin Midnite.
Sen böyle saçmalarken,
bir sürü insan ölüyor.
Hennessy, Beeman; dostun Beeman
hatırlıyor musun?
O sandalyeyi--
Bunu son arzum olarak kabul et.
Bu, son arzun.
Bu arada 200 dolar borcu var.
Babasının gölgesine tırmanmaya çalışıyor.
Önce bu dünyaya ne yaptığını düşünmeli.
Tanrım, ne kadar büyüktü.
Bununla 200 ruh özgürlüğüne kavuştu.
Evet.
Ne tarafa dönecek?
Kaç yıl hizmet ettin?
- Uzun zaman oldu.
- Hayır, dur.
Bana bunun bir kızla
ilgisi olmadığını söyle.
Kesinlikle, çoğunlukla
bir kızla ilgisi yok.
-Soğuk.
-İster misin?
- Hazır mısın?
- Hayır.
Midnite!
- Şans var mı?
- Deniyorum.
S*ktir. Sen Midnite'sın,
değil mi?
Bunları tam olarak ne için
kullanmayı düşünüyorsun?
Koruma olarak.
Yarım soluklular, en çok...
tenleri kutsal suya
temas ettiğinde incinirler.
Belirli nesneler, özellikle de haç;
suyun görevini hızlandırır.
Yağmurun bile.
Artık hazırız.
Yani bu haçları, havaya atarsan;
onları öldürebiliriz.
Bak, ben bunun pek de iyi bir
fikir olduğunu sanmıyorum ama.
Tek başına dünyayı kurtarmak;ben böyle
düşünüyorum.Midnite ne der bilmiyorum ama...
Teşekkürler evlat.
Benden sonra sen varsın.
Geri dönersen, bana uğra.
- Tamam mı?
- Tamam, geleceğim.
- Ne yapıyorsun?
- Dua ediyorum.
Hadi.
Yarım soluklular, değil mi?
Böyle bir doğum olursa,
dünyayı ele geçirirler, değil mi?
Evet.
Başarırız, haç işe yarayacak, değil mi?
- Değil mi?
- Her zaman göründüğü gibi değildir.
Nedir bu?
Toplantı.
Ne yapacağını biliyorsun.
Tamam.
Dikkat et.
Şimdi.
Merhaba!
İsmim John.
Dengeyi zedeliyorsun.
- Hemen--
- Sizi öldürmeye geldim.
Hepinizi.
Cehenneme gidin.
Kutsal su.
Angela.
John?
John!
S*ktir!
Angela.
Angela, ne var?
İçimde!
Çıkar onu!
Fena değildi evlat.
Duydun mu fena değil.
Neden?
Çünkü ben Kramer'ım,
Chas Kramer.
Chas!
Hoşça kal John.
Seninle çalışmak güzeldi.
Hayır.
Gidemezsin.
- Demek sonunda buradasın.
- Gabriel!
Senin dünyaya gönderilmiş,
bir melek olduğunu sanıyordum.
Şimdi de beni mi yargılıyorsun John?
Cinayet, soykırım;
ben mi suçluyum?
Ben insanoğlunu etkilemek için
gönderildim.
Ve şeytanın oğluna mı hizmet ediyorsun?
Bana yardım et.
Sana bu kıymetli yetenek verildi, değil mi?
Tanrı, sana kurtuluşunu bahşetti.
Kaderiniz sizin elinizde.
Hepinizin tek yapması gereken, pişman olmak;
Tanrı sizi krallığına alacak.
Bütün dünyalarda ve büyün evrende
hiç bir yaratık insanlar kadar şanslı değil.
Bu, hiç adil değil.
Tanrı seni o kadar çok seviyor ki...
seni onun yanına götüreceğim.
Uzun zamandır bunu bekliyordum.
Gerginliğini...
korkuyla kapatma.
Ve beni iyi tanıyorsun.
Pekala, sizi oraya götüreceğim.
Size korku vereceğim.
Yükselin...
siz cennet yağmurundan kurtulanlar...
- Tanrı'nın sevgisine erişebilesiniz diye.
- Gabriel...
delisin sen.
Bu gece kurtuluşuna kavuşacaksın.
Şu anda.
Tanrım, bana yardım et.
Beni evine kabul et.
Ve buradan kurtulayım.
Lütfen.
Gel bana.
Şeytanın oğlu...
seni bu dünyaya ben getireceğim.
Lucifer!
Neden bu kadar geciktin?
Merhaba John.
John, merhaba.
Diğerleri gibi...
ben de kendimi toparlamaya geldim.
Duyduğuma üzüldüm.
- Ateş?
- Bekle, bende var.
- Versene.
- Çok uygun John.
Nefesin kesilince, hayatın da bitecek.
Bir parmak hareketiyle
pencereden çıkacak.
Sana yardım edeyim.
Gördün mü?
Evlat, bütün takımım burada.
Sen melek değil misin?
Aynı hatayı iki kez yapacağını düşünmezdim.
Ve yapmadın.
- Değil mi?
- Planı ne?
Gayet iyi.
Meşgul, meşgul, meşgul.
- Tatile ihtiyacı var.
- Bu öldürme isteğin nereden geliyor?
Biri umursamadan da yapar.
- Beni de mi öldüreceksin?
- Çocuklar çok sevinecek.
Gabriel nerede?
Ona güvenmiyorsun, değil mi?
Kader Hançeri onlarda.
''Kader Hançeri onlarda.''
Türünün diğer örneği nerede?
Kendin bul.
Yirmi yıl oldu...
yirmi saniye daha dayanabilirim.
- Lucifer!
- Bu dünya benim.
Zamanı gelmişti.
Sen, hepimizin en iyisi Gabriel...
geri çekilmeli...
- ve gitmelisin!
- Şeytanın oğlu.
Küçük şeytan.
- En kötüsü.
- Eski ismimi özlüyorum.
- Gitme vakti geldi.
- Seni göndereceğim.
Bu, bir onur.
Biri, artık sana yardım etmiyor gibi.
Baba!
Pekala.
- Pekala.
- Ne istiyorsun?
Ömrünü uzatmak mı?
Kız kardeşi Isabel'i.
Ne olmuş ona?
Onu cennete gönder.
Cennete gitmesi için,
kendi hayatından vazgeçmek mi istiyorsun?
Tamam.
Hallettim.
Gitme vakti John.
Kurban.
Bu kez olacak.
Sen, küçük...
John Constantine.
Gidiyorsun.
Vakti geldi.
Ruhun tamamen hapsoldu.
Yaşayacaksın.
Yaşayacaksın.
Teşekkürler.
Bir şey değil.
İnsan mı?
İnsan olmayı hak etmiyorsun.
İntikam mı istiyorsun?
Şu anda aklından geçen bu mu?
Al.
Canımı al.
Tanrı'nın eli ol.
Seçim senin.
Hep senin seçimindi.
Evet.
Cehenneme gideceksin,
bu fikre alış.
Beni vurabilirdin John!
Daha yüksek bir şeyi seçtin!
Yaptığına bak!
Güzel bir yer.
Sana bir hediyem var.
İçimden bir ses, çiçek veren bir tip
olmadığını söylüyor.
Ne güzel.
John.
- Bunu neden bana veriyorsun?
- Sende kalmalı.
Sakla, kimsenin bulamayacağı bir yere.
Benim bile.
Her zaman yakalanabilir.
Evet.
Pekala.
Biraz temizlik yapmam gerek.
Yani gidiyorsun.
Gitmem gerek.
Sanırım, hepimiz için bir plan var.
İki kez ölmem gerekti.
Yalnızca bunu öğrenmem için.
Dedikleri gibi...
gizemli bir şekilde çalışıyor.
Sevdiğin ya da sevmediğin bir şeyle.