Tip:
Highlight text to annotate it
X
Omuzlarını geriye at.
Kolunu kardeşinin omzuna at.
Sessiz olalım, çocuklar.
Flamaları kaldırın.
Gelenek.
Bayanlar ve baylar.
Çocuklar bilgeliğin ışığı.
Yüzyıl önce 1 859'da...
...bu salonda oturan 41 oğlan,
aynı soruya maruz kaldı.
Şimdi her sömestr başlangıcında
bu soru size soruluyor.
Beyler, dört temel
direk nedir?
Gelenek, onur, disiplin,
mükemmellik!
İlk yılında...
...Welton Akademisinden
5 öğrenci mezun olmuştu.
Geçen yıl, 51 mezun verdik.
Bunların %75'ten fazlası,
Doğu eyaletlerin prestijli
üniversitelerine girdi.
Bu tür bir başarının
kaynağı ise...
...burada öğretilen prensiplere
gösterilen bağlılıktır.
Siz aileler o yüzden oğullarınızı
buraya gönderiyorsunuz.
O yüzden biz Amerika'nın en iyi
üniversiteye hazırlık okuluyuz.
Bildiğiniz gibi...
...edebiyat bölümünden, Bay Portius
geçen dönem emekli oldu.
Şimdi onun yerine gelen
Bay John Keating ile tanışacaksınız.
Bu okuldan mezun
olmuş olan Bay Keating,
birkaç yıl boyunca...
...Londra'daki saygın bir okulda
öğretmenlik yaptı.
Her zamanki gibi
heyecan verici bir törendi.
Merhaba, Dr. Nolan.
Bu en küçük oğlumuz, Todd.
Senin işin bayağı zor. Ağabeyin
en iyi öğrencilerimizden biriydi.
- Harika bir tören.
- Beğenmenize sevindim.
Neil, bu yıl senden
çok şey bekliyoruz.
Sizi hayal kırıklığına
uğratmaz.
Elimden geleni yapacağım.
Yapma, oğlum.
Ağlama.
Oda arkadaşı olmuşuz.
Adım, Neil Perry.
Ben de, Todd Anderson.
Neden Balincrest'den
ayrıldın?
Ağabeyim burada okumuş.
Demek o Anderson sensin!
Bu sinüsleri için.
Eğer yutamazsa, bunlardan
bir tane verin.
Eğer nefes almakta zorlanırsa,
bundan verin.
Astım ilacını aldın mı?
Yanında mı?
-Neil, birlikte ders çalışalım mı?
-Tabii.
Eski günlere devam değil mi?
Yeni çocuk sana rast gelmiş.
Tutuk birine benziyor.
Sen Cameron'a bakma.
O hiçbir zaman
ne dediğini bilmez.
Dedikodulara göre,
yaz kursuna gelmişsin.
Kimya. Babam derslerde
öne geçmemi istedi.
-Senin yazın nasıl geçti?
-Harika.
- Meeks. Kapıyı kapat.
- Emredersiniz.
Dört temel direk nedir?
Çılgınlık. Dehşet.
Alay. Pislik.
Çalışma grubu.
Meeks, Latince'den A aldı.
Ben de İngilizcede iyiyim.
İsterseniz bir çalışma
grubu oluştururuz.
Cameron'da istedi.
Onu da katabilir miyiz?
Onun tek yeteneği,
yağ çekmek.
- O senin oda arkadaşın.
- Bu benim hatam değil.
Affedersin. Ben Stephen Meeks.
Bu, Todd Anderson.
Charlie Dalton.
-Knox Overstreet.
-Todd, Jeffrey Anderson'un kardeşi.
Okul birincisi.
Ülke iftihar listesine geçmişti.
Cehenneme hoş geldin!
Meeks gibi dahi olmadığın
sürece çok zordur.
Bana yağ çektiği için ona
Latincede yardım ediyorum.
İngilizce ve trigonometride de.
Baba, gittiğinizi sanıyordum.
Oturabilirsiniz.
Neil, az önce
Bay Nolan'la konuştum.
Çok fazla ders
dışı etkinliğe giriyorsun.
Yıllık komitesinden çıkmalısın.
Ama yardımcı editörüm.
- Üzgünüm.
- Yapamam.
- Bu haksızlık olur.
- Bize biraz izin verir misiniz?
Bir daha başkalarının yanında
bana itiraz etme.
Tıp Fakültesini bitirdikten sonra
canın ne isterse yaparsın.
O zaman kadar,
sözümden çıkmayacaksın.
- Evet, efendim.
- Özür dilerim.
Bu annen için çok önemli.
Ben ağır dersleri severim.
Aferin sana.
Eğer bir şeye ihtiyacın olursa
bize haber ver.
Neden istediğini yapmana
izin vermiyor?
Evet, ona haddini bildir.
- Sana daha kötü davranamaz ki.
- Siz ailenize karşı çıkıyor musunuz,
- Bay müstakbel avukat ve bankacı?
- Bu iş benim de hoşuma gitmiyor.
O zaman babamla nasıl
konuşacağıma karışma.
Peki ne yapacaksın?
Yapmam gerekeni.
- Yıllığı bırakacağım.
- Üzülmene değmez.
Zaten Nolan'ın gözüne
girmek için yapıyorlar.
Zaten umurumda değil.
Latince mi?
Akşam sekizde benim odamda.
Todd, bize katılsana.
Evet, sen de gel.
Yavaş olun, çocuklar.
Yavaş olsanıza, sizi gidi
ergenlik sivilceleri.
Proje listesinden
3 laboratuvar deneyi seçip...
...5 haftada bir, biri hakkında
rapor yazacaksınız.
Birinci bölümün sonundaki ilk
20 soruyu yarına kadar yapın.
Tekrar lütfen. Agricola.
Trigonometri dersleri
büyük bir hassasiyet gerektiriyor.
Verilen ödevleri yapmayanların final
notundan her ödev için...
...bir puan düşeceğimi
bilmenizi istiyorum.
Bu konuda beni sınamamanızı
tavsiye ederim.
Spaz! Spaz!
Gelsenize.
Kaptan, kaptanım!
Bu mısra hangi şiirden?
Bilen var mı?
Fikri olan yok mu?
Walt Whitman'ın, Abraham Lincoln
hakkında yazdığı bir şiirden.
Bana ister Bay Keating,
ya da eğer cesaretiniz varsa,
kaptan, kaptanım diyebilirsiniz.
Dedikodular gerçek gibi algılanmadan
onlara açıklık getireyim.
Evet, ben de cehennemde
okudum ve hayattayım.
Ve hayır şimdiki gibi dev
bir beyin değildim.
Entelektüel anlamda 45 kiloluk
bir çiroz sayılırdım.
Plajda insanlar yüzüme,
Byron kitapları atardı.
Bay Pitts.
Bu çok talihsiz bir isim.
Bay Pitts, neredesiniz?
Kitabını sayfa 542'ye aç.
Şiirin ilk dörtlüğünü oku.
Vaktini İyi Değerlendiren
Bakireler mi?
Evet, o şiir.
Size uygun değil mi?
Henüz vaktin varken tomurcukları topla.
Zaman hala uçup gidiyor.
Ve bugün gülümseyen bu çiçek,
yarın ölüyor olabilir.
Sağ olun, Bay Pitts.
Henüz vakit varken
tomurcukları topla.
Bu duygunun Latince ifadesi,
Carpe Diem.
Ne demek olduğunu bilen var mı?
Yaşadığın günü kavra!
- Çok güzel, Bay...
- Meeks.
Meeks! Garip bir isim daha!
Yaşadığın günü kavra!
Henüz vakit varken tomurcukları topla.
- Yazar bunu neden yazmış?
- Acelesi var.
Bilemediniz.
Ama önemli olan yarışmaktı.
Çünkü hepimiz solucan
yemi olacağız, arkadaşlar!
Buna ister inanın,
ister inanmayın,
her birimiz bir gün nefes almayı
kesecek ve öleceğiz.
Şimdi öne doğru bir adım atın.
Ve geçmişten gelen
bu yüzleri biraz inceleyin.
Onlara daha önce ciddi
olarak bakmadınız.
Sizden pek farklı değiller.
Aynı saç modeli.
Tıpkı sizler gibi
hormonlara sahipler.
Sizler gibi yenilmez
hissediyorlar!
Dünya onlar için
bir istiridye.
Çok büyük şeyler
başaracaklarına inanıyorlar.
Sizler gibi gözleri
umutla dolu.
Peki yapabileceklerini
yapmak için...
yaşamaya acaba
çok geç mi başladılar?
Çünkü bu oğlanlar artık
çiçeklere gübre oldu.
Ama eğer dikkatle dinlerseniz
size fısıldadıklarını duyarsınız.
Yaklaşın.
Dinleyin!
Duyuyor musunuz?
Carpe.
Carpe.
Carpe Diem.
Yaşadığınız günü kavrayın,
çocuklar.
Hayatınızı olağandışı yapın!
- Çok garipti.
- Ama farklıydı.
Bana sorarsan ürkütücüydü.
Bu konuyu sınavda sorar mı?
Cameron, hiçbir şey
anlamıyor musun?
Haydi çocuklar, toplanın.
Sana söylüyorum, Dalton!
Matematik çalışma grubuna
kim katılmak ister?
Ben gelemem. Danburry'lerde
yemeğe davetliyim.
Danburry'ler de kim?
Okulun önemli bağışçılarından.
Babamın arkadaşları.
Herhalde 90 yaşlarındalar.
Her şey bu cehennemde
kalmaktan iyidir, Hash.
Çalışma grubuna geliyor musun?
Hayır. Yapmam gereken
tarih ödevi var.
Sen bilirsin.
Yaşadığın günü kavra.
Hazır mısın, Overstreet?
Hazırım, efendim.
Chet, kapıya bakar mısın?
Ben bakarım.
Yardımcı olabilir miyim?
Knox Overstreet.
Dr. Hager.
Danburry'ler burada mı
oturuyor?
- Chet'i görmeye mi geldiniz?
- Bayan Danburry?
- Hayır.
- Sağ ol. Bayan Danburry benim.
Sen Knox olmalısın.
Dokuzda görüşürüz.
Lütfen girin.
Nasılsın?
Ben Joe Danburry.
Tıpkı babasının küçüklüğü.
- Baban nasıl?
- General Motors'un davasını kazandı.
Senin geleceğini tahmin edebiliyorum.
Babanın izinden gideceksin, değil mi?
X ve Y için
uygun rakamları koyacaksın.
Sorun nedir?
Yemek nasıldı?
- Yemek nasıldı?
- Berbat!
- Korkunç!
- Ne oldu?
Bu akşam hayatımda gördüğüm...
en güzel kızla tanıştım.
Ne olmuş yani?
Ama sözlenmiş durumda.
Chet Danburry'ye.
Adam isterse futbol
topunu yer.
Çok yazık.
Yazık mı?
Bu bir trajedi.
Bu kadar güzel bir kız,
öyle bir salağa aşık olmamalı !
Bütün güzelleri salaklar kapar.
Onu unut.
Trigonometri kitabını aç.
Onu unutamıyorum.
Kafamı derslere veremiyorum.
Başardık!
Pekala beyler, 5 dakika.
Onu çıplak gördün mü?
Çok komik!
O kucağınızdaki bir radyo olamaz,
öyle değil mi, Bay Pitts?
Hayır, efendim.
Fizik projemiz. Bir radar.
Beyler, kitaplarınızı girişin
21 . sayfasına açın.
Bay Perry, Şiiri Anlamak isimli
açılış paragrafını okuyun.
Şiiri Anlamak.
Yazan: Dr. J. Evans Pritchard.
Şiiri anlamak için,
onun kafiyeleri...
...ve metaforlarına alışkın olmalıyız.
Sonra iki soru soracağız.
Şiir amacına nasıl ulaşıyor
ve o amacın önemi nedir?
Birinci soru,
şiirin mükemmelliğini.
İkinci soru ise,
önemini belirler.
Bu soruları yanıtladıktan
sonra...
...şiirin büyüklüğünü belirlemek
çok basittir.
Eğer şiirin mükemmelliği,
yatay eksene...
ve önemi düşey eksene atfedilip,
grafiği çıkartılırsa...
...şiirin alanını hesaplayarak...
...ne kadar başarılı
olduğunu ölçebiliriz.
Byron'ın bir dörtlüğü,
düşey eksende yüksek not alırken...
...yatay da vasat
bir performans sergileyebilir.
Bir Shekespeare dörtlüğü
hem yatay hem düşey de,
yüksek not alarak...
...dev bir alan oluşturur...
ve şiirlerinin büyüklüğünü ortaya koyar.
Bu kitabı okuduğunuz sürece,
bu metodu kullanın.
Şiir değerlendirme yeteneğiniz arttıkça
şiirden aldığınız şiiri anlama
ve zevk alma oranınız da artacaktır.
Saçmalık!
Ben Bay Pritchard'ı böyle
değerlendiriyorum.
Burada boru döşemiyoruz.
Bu şiir!
American Bandstand'da değiliz.
Byron'ı beğendim. 42 veriyorum.
Ama dans etmeye uygun değil.
Şimdi o sayfayı
yırtmanızı istiyorum.
Sayfayı tamamıyla yırtın!
Beni duydunuz; yırtsanıza!
Yırtsanıza!
Haydi, yırtın!
Sağ olun, Bay Dalton.
Sadece o sayfayı değil,
bütün giriş bölümünü yırtın.
Hepsi gitsin.
Hiçbir iz kalmasın.
Yırtın onu! Yırtın!
Kaybol, J. Evans Pritchard!
Yırt! Parçala!
Bay Pritchard hakkında
sadece yırtma sesi duyacağım!
Onları sonra birbirine ekleyip,
tuvalet kağıdı yaparız.
Bu kutsal bir kitap değil;
cehenneme gitmezsiniz!
Temiz bir şekilde yırtın.
Hiçbir şey kalmasın!
- Kitapları yırtmamalıyız.
- Yırt! Yırt!
Yırtsana! Yırt!
Burada neler oluyor?
Yırtılma sesi duymuyorum!
Özür dilerim.
- Burada olduğunuzu bilmiyordum.
- Buradayım.
Öyleymiş! İzninizle.
Yırtmaya devam edin, beyler.
Bu bir savaş!
Bir mücadele!
Ölenler kalpleriniz
ve ruhlarınız olabilir.
Şiirlerin alanını çıkartan akademi
ordusu saldırıya geçti!
Bunu kabul edemeyiz!
Artık Bay Pritchard yok!
Kendiniz için düşünmeyi
tekrar öğreneceksiniz!
Sözcüklerin ve dilin tadını
hissetmeyi öğreneceksiniz.
Size kim ne derse desin...
...sözcükler ve fikirler
dünyayı değiştirebilir.
Bay Pitts edebiyatın işletme
ya da tıp okurken...
...hiçbir işine
yaramayacağını düşünüyor.
Olabilir.
Bay Hopkins de ona katılıyor
Bay Pritchard'ı işleyip...
...kendi asıl hedefimize
sessizce devam etmeliyiz,
diye düşünüyor.
Size bir sır açıklayacağım.
Toplanın!
Toplanın!
Biz hoş olduğu için
şiir okuyup yazmıyoruz.
İnsan ırkının birer ferdi olduğumuz
için şiir okuyup, yazıyoruz.
Çünkü insan ırkının içinde
coşkular vardır.
Tıp, hukuk, ticaret,
mühendislik...
...yaşamak için gerekli olan
asil birer meslektir.
Ancak şiir, güzellik,
aşk, sevgi...
...biz bunlar için hayattayız.
Whitman'dan bir şiir.
Oh, ben. Oh, hayatın anlamını
arayan sorular.
İnançsızların sonsuz sırası.
Aptallarla dolu şehirler.
Bunlar arasında yaşamanın
anlamı ne?
Cevap:
Siz buradasınız.
Hayat var ve güçlülerin...
...mizanseni devam ederken,
sen de birkaç dize...
...katkı yapabilirsin.
Güçlüler mizanseni devam ederken,
sen de birkaç
dize katkı yapabilirsin.
Sizin dizeniz ne olacak?
Bize sunduğun
bu nimetler için...
...sana minnettarız,
Yüce Tanrım.
Amin.
Çok ilginç bir ders sundunuz.
- Sizi şaşırttığım için üzgünüm.
- Özre gerek yok.
Büyüleyici olmasına rağmen,
yanlış yere yönlendiriyordu.
Öyle mi düşünüyorsunuz?
Onları sanatçı olmaya teşvik
etme riskini göze alıyorsunuz.
Birer Rembrandt ya da Shakespeare
olmadıklarını anladıkları zaman...
...sizden nefret edecekler!
Ben sanatçı değil,
özgür düşünen beyinler peşindeyim.
1 7 yaşında özgür düşünceler mi?
Sizin alaycı biri olduğunuzu
hiç düşünmemiştim.
Alaycı değilim.
Gerçekçiyim!
Aptalca hayaller peşinde koşmayan
bir kalp gösterin...
...ben de size
mutlu bir insan göstereyim.
İnsanlar sadece hayallerinde
özgür olur.
Her zaman böyleydi,
her zaman böyle olacak!
- Tennyson mu?
- Hayır. Keating!
Onun son sınıf
yıllığını buldum.
Futbol takımı kaptanı.
Yıllık komitesi başkanı.
Cambridge yolunda.
Kadınlarda bacak sever.
Ve Ölü Ozanlar Derneği.
Her şeyi yapabilecek biri.
Bacak sever mi? Bay Keating
sorun çıkartan öğrencilerdenmiş.
- Ölü Ozanlar Derneği ne?
- Bilmiyorum.
Sen, oradaki!
Yemekten sonra odama gel!
Efendim?
Kaptan, kaptanım.
Sizin eski yıllığınıza
bakıyorduk.
Aman Tanrım!
Bu ben olamam.
Ölü Ozanlar Derneği nedir?
Şu andaki yönetimin onaylayacağı
bir şey olduğunu sanmıyorum.
Neden? Neydi ki?
Beyler, sır tutabilir misiniz?
Ölü Ozanlar, kendilerini hayatın
iliğini emmeye adamıştır.
Bu dize, Thoreau'dan alınmıştır.
Ve her oturuma onunla başlardık.
Kızılderili mağarasında
toplanır,...
...sırayla Thoreau, Whitman
ve Shelley okurduk.
Hatta kendi şiirlerimizi bile!
O büyülü ortamda şiirin sihrini
göstermesini sağlardık.
Yani birkaç oğlan oturup
şiir mi okurdunuz?
Hayır. Sadece birkaç
oğlan değil.
Biz romantiktik. Sıradan bir
gençlik derneği değil.
Şiiri okumaz, birer bal damlası gibi
dilimizden dökülmesini sağlardık.
Ruhlar coşar...
...kadınlar kendinden geçer
ve Tanrılar yaratılırdı.
Güzel bir akşam yaşamak için
iyi bir yöntem.
O unutulası günleri
anımsattığınız için sağ olun.
Onu da yakın!
Özellikle de resmimi!
Ölü Ozanlar Derneği.
Bence bu akşam gidelim.
Herkes kabul ediyor mu?
- Bu mağara nerede biliyor musun?
- Evet. Derenin karşısında.
Çok uzak.
- Çok sıkıcı olmalı.
- O zaman gelme.
Sence kaç disiplin puanı eder?
Öyleyse gelme. Lütfen.
Sadece dikkatli olmalıyız diyorum.
Yakalanamayız!
Ciddi misin, Sherlock?
Sizler, çabuk olun!
Pekala, kim geliyor?
- Hager bakıyor.
- Hager'ı boş ver. Kim geliyor?
- Ben varım!
- Sizi uyarıyorum, çabuk olun!
Ben de!
Bilmiyorum, Neil.
- Notları kötü gidiyor.
- Sen yardım edersin.
Bu bir gece yarısı
çalışma grubu mu?
Sen de geleceksin.
Meeks, notların kötü mü?
- Her şeyi bir kere denerim.
- Seks dışında.
Ben sadece dikkatli
olursak gelirim.
- Peki ya sen, Knox?
- Bilmiyorum.
Haydi, Chris'i elde etmene
yardımcı olur.
- Nasıl?
- Kadınlar kendinden geçer.
Ama nasıl kendilerinden geçiyorlar?
Neden kendinden geçtiklerini söyle!
Tamam, şelaleye kadar
dereyi izliyoruz.
Bu tehlikeli olabilir.
O zaman neden burada
kalmıyorsun?
Tanrı aşkına,
konuşmayı kesip, oturun!
- Akşam geliyor musun?
- Hayır.
Keating'i duydun.
Heyecan yaşamak için
bir şey yapmak istemez misin?
Evet ama...
Ama ne?
Keating, herkes sırayla
şiir okurdu, diyor.
Ben böyle bir şey yapmak
istemiyorum.
Okumaktan mı korkuyorsun?
Hayır, korkmuyorum.
Sadece yapmak istemiyorum.
Peki.
Sen okumayıp,
sadece dinlesen?
- Bu kurallara aykırı.
- Kuralları boş ver!
Diğerleri bunu kabul ederse,
ne dersin?
Gidip onlara soracak mısın?
Hemen dönerim.
Çenenizi kapatın.
Sen de geliyorsun.
Size gürültüyü kesin,
dedim!
Şiirin 500 yılı.
J. Keating. Ö. O. D.
Toplantılarının açılışında okunacak.
Ben ölü bir ozanım!
- Çocuklar, bu taraftan.
- Komiksin. Çok komik!
Tamam, ateşi unutun.
Başlayalım, beyler.
Ölü Ozanlar Derneği
toplantısını açıyorum.
Derneğimiz ben ve diğer yeni
üyeler tarafından tekrar açıldı.
Todd Anderson okumak istemediği için
toplantı zabıtlarını tutacak.
Şimdi Henry David Thoreau'nun
geleneksel açılış dizeleri.
Bilinçli yaşamak için
ormana gittim.
Hayatın tüm iliğini emmek için.
Bunu onaylıyorum.
Hayat olmayan şeyleri iteceğim.
Ve öldüğüm zaman aslında
yaşamamış olduğumu görmeyeceğim.
Keating başka sayfaları
da işaretlemiş.
Tamam, mola.
Eller cebe.
Herkes getirdiklerini çıkartsın.
Çamurun üstüne mi?
Paltonu koy.
Piknik battaniyesi olur.
Ne getirdiyseniz koyun. Zaten hep
benim sigaralarımı içiyorsunuz.
Kuru üzüm mü?
Bir dakika.
Yarım ekmeği kim koydu?
Diğer yarısını ben yiyorum.
Geri koymamı ister misin?
Karanlık ve yağmurlu bir geceydi.
Yap bozları seven yaşlı kadın
masada oturmuş,
yeni yap bozu
ile uğraşıyordu.
Parçaları tek tek yerleştirirken,
bir şey fark edip, şaşırdı.
Yap bozdaki resim,
kendi odasıydı.
Resmin ortasındaki kişi ise,
kendisiydi.
Titreyen elleriyle...
...son 4 parçayı yerleştirdi
ve korkuyla resme bakıp,
penceredeki
deli adamın yüzünü gördü.
Bu yaşlı kadının duyduğu son ses,
kırılan cam sesi oldu.
Bu doğru.
Gerçek bir hikaye.
Bundan daha iyisini biliyorum.
Yeni evlenmiş genç bir çift,
arabayla ormanda
giderken benzinleri bitti.
Şu el kopma hikayesi.
- O hikayeye bayılıyorum.
- Onu ben anlatmıştım.
Sen anlatmadın.
Onu altıncı sınıfta duymuştum.
Bir zamanlar Willie Bloat
adında bir adam vardı.
Karısının dırdırı
onu sürekli sıkardı.
Bir gün şafak vakti artık dayanamadı
ve onun boğazını parçaladı.
Gerçek bir şiir dinlemek
ister misiniz?
Bir şiir mi ezberledin?
Bir şiir mi ezberledin?
Charlie Dalton tarafından
yazılmış gerçek bir şiir.
- Sahne senin!
- Tarihi bir gün!
Bunu nereden buldun?
Bana aşkı mı öğreteceksin?
Sen git bunu kendine öğret.
Ben bu konuda uzmanım elbet.
Aşk Tanrısı
diye bir şey varsa...
...aşkı benden öğrensin,
bu hayatta.
Abraham Cowley.
Pekala, sıra kimde?
Alfred Lord Tennyson.
Gelin dostlarım.
Yeni dünyalara açılmak için
çok geç değil.
Benim tek amacım ufukların
ötesine yelken açmak.
Gerçi eski günlerdeki kadar
güçlü değiliz.
Aslında biz olan...
...toprak ve havayı salladık.
Kahraman kalplerinizin öfkesi
zaman ve kaderle zayıfladı.
Ama güçlü irademiz bizi
arayışa yöneltti.
Ancak bir şey bulamadık.
Sonra dini gördüm.
Vizyonu gördüm.
Bu hayal
dünyasından uyanamadım.
Sonra Congo'nun Kara Orman'da
nasıl aktığını gördüm.
Altın bir bıçak gibi ormanı
kesişini gördüm.
Sonra Congo'nun Kara Orman'da
nasıl aktığını gördüm.
Altın bir bıçak gibi ormanı
kesişini gördüm.
Sonra Congo'nun Kara Orman'da
nasıl aktığını gördüm.
Altın bir bıçak gibi ormanı
kesişini gördüm.
Sonra Congo'nun Kara Orman'da
nasıl aktığını gördüm.
Altın bir bıçak gibi
ormanı kesişini gördüm.
Bir insan çok yorgun olmaz.
Tükenmiş olur.
Ayrıca çok üzgünü kullanmayın.
Haydi, Bay Overstreet. Söyle.
- Hüzünlü.
- Çok doğru. Hüzünlü!
Dil hangi amaç için
geliştirilmiştir?
Bay Anderson? Sen bir
erkek misin, yoksa bir amip mi?
- İletişim için?
- Hayır. Kadınlara laf atmak için!
Bugün William Shakespeare'den
söz edeceğiz.
Dişçi koltuğuna oturmak kadar
hevesli olduğunuzu görüyorum.
Shakespeare'i ilginç şeyler
yazan biri olarak işleyeceğiz.
Birçoğunuz Shakespeare'i sadece
böyle görmüşsünüzdür.
Oh, Titus.
Lütfen getir arkadaşını buraya.
Ama eğer Marlon Brando'yu
izlediyseniz, Shakespeare'in...
...daha farklı olabileceğini bilirsiniz.
Dostlar, Roma'lılar,
vatandaşlarım! Bana kulak verin!
John Wayne'i Macbeth olarak
düşünebiliyor musunuz?
Bu gördüğüm şey,
bir hançer mi?
Köpek mi efendim?
Hayır, şimdi değil.
Ara sıra güzel bir köpek
yemeyi severim.
Tek bir köpekten
3 tabak yemek çıkarabilirsiniz.
Hav hav kroketi güzel
bir aperitif olur.
Karabaş flambe güzel
bir ana yemek.
Ve tatlı olarak,
Fino dondurması.
Kürdan niyetine, köpeğin
pençelerini kullanırsınız.
Neden buraya çıktım?
Bilen var mı?
- Uzun boylu olmak için.
- Hayır. Oynadığın için sağ ol.
Sıraya çıktım...
...çünkü her şeye farklı bir açıdan
bakmayı anımsamak istiyorum.
Dünya buradan farklı görünüyor.
Bana inanmıyor musunuz?
Gelip kendiniz bakın.
Bir şeyi bildiğinizi sandığınız zaman
ona başka bir açıdan bakın.
Çok yanlış ya da aptalca
görünse bile, deneyin.
Sadece yazarın
ne düşündüğüne bakmayın.
Kendi düşüncenizi
değerlendirin.
Kendi sesinizi bulmaya çalışın.
Bu arayışa
ne kadar geç başlarsanız...
...bulma ihtimaliniz
o kadar azalır.
Thoreau şöyle der: Çoğu kişi
sessiz bir çaresizlikle yaşar.
Buna teslim olmayın.
Kalıplarınızı kırın!
Lemmings oyunundaki gibi, sürü
olarak uçurumdan aşağı atlamayın.
Etrafınıza bakın.
İşte böyle, Bay Priske.
Yeni zemin bulmak için
cesaretinizi kullanın.
Yazılı ödev dışında hepinizin
birer şiir yazmasını istiyorum.
Evet öyle.
Pazartesi günü sınıfın
karşısında okuyacaksınız.
İyi şanslar.
Bay Anderson.
Bu ödevin seni ne kadar
korkuttuğunu bilmediğimi sanma.
İki çekiş sonra.
- Hızlı tempoya geçeceksiniz.
- Başardık, Pitts.
Radyo Özgür Amerika.
Yeni bir gün hayal ediyorum.
Ama o gün bir türlü gelmiyor.
Buldum!
Ne yapmak istediğimi
sonunda buldum!
Bir Yaz Gecesi Rüyası mı?
- Bu da ne?
- Bir temsil, salak şey!
Bunu biliyorum.
Bunun seninle ne ilgisi var?
Henley Hall Kız
Lisesi'nde sahnelenecek.
Seçmeler herkese açık.
Ben aktör olacağım.
Evet, bir aktör olacağım!
Bunu her zaman
denemek istemişimdir!
Yaz temsilleri seçmelerine
girmek istedim,
ama baban izin vermemişti.
Hayatımda ilk kez ne yapmak
istediğimi biliyorum.
Ve bunu babam
ne derse desin yapacağım.
Carpe Diem!
Eğer baban izin vermiyorsa,
nasıl bir temsilde rol alırsın?
Bu konuyu eğer
kabul edilirsem, düşünürüm.
Peki öğrenirse seni
öldürmez mi?
Bunu bilmek zorunda değil ki.
Bu imkansız!
Saçmalama!
Hiçbir şey imkansız değildir.
Neden onu aramıyorsun?
Belki izin verir.
Çok komiksin!
Eğer sormazsam, en azından
emirlerine karşı çıkmamış olurum.
- Ama eğer daha önce...
- Sen kimin tarafındasın?
Daha seçmelere bile girmedim.
Bu hayalin keyfini biraz
çıkaramaz mıyım?
- Toplantıya geliyor musun?
- Bilmiyorum. Olabilir.
Bay Keating'in hiçbir sözü seni
harekete geçirmiyor, değil mi?
- Ne demek istiyorsun?
- Seni çalkalamak lazım!
Ama sen çalkalanmış
lağıma benziyorsun!
- Çıkmamı mı istiyorsun?
- Hayır. Bizimlesin.
Ama senin de
bir şeyler yapman gerekiyor.
Bak Neil, beni düşündüğün için
sağ ol. Ama ben senin gibi değilim.
Sen bir şey söylediğin zaman
herkes dinliyor.
Ben öyle değilim.
Çabalasan benim gibi
olamaz mısın?
Hayır. Bilmiyorum. Ama bu
konuda sen bir şey yapamazsın.
O yüzden bulaşma. Ben başımın
çaresine bakarım. Tamam mı?
Hayır.
Ne demek istiyorsun?
Hayır!
- Ver şunu bana!
- Şiir!
Walt Whitman ile
konuşuyormuşum.
Ne yapıyorsunuz?
Ders çalışmaya çalışıyorum!
Çocuk gibi davranma.
Haydi, ver şunu!
Fanatikler bir sporun diğerinden
daha iyi olduğunu iddia edebilir.
Benim için spor, insanların kendini
mükemmelliğe zorlayacağı bir fırsat.
Hepiniz bir kağıt alacak...
...ve tek sıra olacaksınız.
Bay Meeks, dünya mirasını
alma vaktiniz geldi.
Bay Pitts, kendi boyunuzu
aşmaya çalışın.
Herkese şunlardan birer
tane ver.
Ne yapacağını biliyorsun.
Her türlü şarta rağmen
mücadele edecek.
Düşmanla yılmadan savaşacağım.
Yılmadan olmadı. Tekrar söyle!
Her türlü şarta rağmen
mücadele edecek.
Düşmanla yılmadan savaşacağım.
Evet, sıradaki!
Dünyanın denizcisi olacak.
Bütün limanlara uğrayacağım.
Sıradaki!
Daha yüksek sesle!
Hayata hükmetmek için yaşıyorum.
Köle olmak için değil!
Umarsızca silahların namlularına
doğru yürüyeceğim.
Meeks, müziği dinle.
Dans etmek için el çırp, oyna, bağır,
zıpla, yuvarlan ve süzül!
Bundan sonra yaşamak için şiirle
besleneceğim.
Haydi, ruhunu
doldurmasına izin ver.
Tanrı olmak için.
Charlie, seçmeleri geçtim.
Puck'ı oynayacağım.
İnanmıyorum!
Başrol! Başrolü aldım!
Neil, bunu nasıl halledeceksin?
Babamdan ve Bay Nolan'dan izin
mektubu getirmem gerekiyor.
- Kendin mi yazacaksın?
- Evet öyle.
Neil, sen delisin!
Bu mektubu...
...oğlum Neil Perry...
...adına yazıyorum.
Bu harika!
Chris'e.
Tebessümündeki tatlılık...
...ve gözlerindeki ışıltı.
Ama hayat bir bütündür.
Benim tek tatminim...
...senin hayatta...
...hayatta olduğunu bilmektir.
- Özür dilerim, Kaptanım. Aptalca.
- Hayır, aptalca değil!
Çok önemli bir tema olan
aşka değiniyor.
Şiirde ve hayatın kendisinde
çok önemli bir tema.
Bay Hopkins, siz gülüyordunuz.
Sıra sende!
Kedi fareyi yedi.
Pritchard hesabında negatif
alana sahip olacak ilk şiir.
Sana değil,
sana doğru gülüyoruz.
Basit temaların sakıncası yoktur.
Basit şeyler hakkında güzel
şiirler yazılabilir.
Bir kedi, bir çiçek
ya da yağmur.
Şiir size hitap eden
her konu hakkında olabilir.
Yeter ki yazdıklarınız
sıradan olmasın.
Şimdi kim gelecek?
Bay Anderson,
çok sıkıntılısınız.
Kalk! Seni
bu sıkıntıdan kurtaralım.
Ben şiir yazmadım.
Bay Anderson,
içindeki her şeyin değersiz...
...ya da utanç verici
olduğunu düşünüyor.
Öyle değil mi?
Senin en büyük korkun, bu!
Yanılıyorsun!
İçinde çok değerli
olan şeyler var.
İçimdeki...
...barbarca çığlığı...
...dünyanın...
...çatısından...
...haykırıyorum!
W.W. Yine Walt Amca.
Bilmeyenler için,
haykırmak bağırmak demektir!
Todd, bize barbarca haykırma örneği
sunmanı istiyorum.
İnsan oturarak haykıramaz.
Haydi, kalk!
- Haykırma transına gir!
- Haykırma mı?
Sadece haykırma değil,
barbarca bir haykırış!
Haydi! Daha sesli!
Fare gibi bağırdın.
Daha yüksek!
Erkek gibi haykır!
Sonuçta içinde bir barbar varmış.
Bu kadar kolay kurtulamazsın!
Walt Amca sana kimi hatırlatıyor?
Düşünme, cevap ver!
- Bir deli!
- Ne tür bir deli?
- Hemen yanıtla!
- Çılgın bir deli!
Daha iyisini yapabilirsin!
Hayal gücünü kullan!
Aklına gelen ilk şeyi söyle!
Tatlı dilli bir deli.
Aferin. İçinde bir şair varmış!
Gözlerini kapat.
Haydi kapat!
Şimdi gördüklerini anlat.
Gözlerimi kapıyorum.
Görüntüsü içimi dolduruyor.
Bu tatlı dilli bir delinin
bakışları beynime vuruyor.
Mükemmel!
Şimdi bir şey yapsın.
- Elleri uzanıp, beni boğuyor!
- Bu arada mırıldanıyor.
Gerçekleri söylüyor!
Ayaklarımızı dışarıda bırakan
bir battaniye gibi gerçekler.
Onları boş ver! Devam et.
Battaniyeden söz et.
Gersen de, çeksen de
asla yeterli olmayacak.
Hiçbirimizi tam olarak örtmeyecek.
İlk ağladığımız andan, bu dünyayı
terk edene kadar sadece yüzümüzü...
...kapatacak ve her çığlığımızla,
onu tepemizde hissedeceğiz.
Bunu sakın unutma.
Aferin. İyice içine çek!
Babamın pipo koleksiyonu var.
Pipo koleksiyonu mu?
Ne kadar ilginç!
Haydi, Knox.
Sen de katıl!
Chris yüzünden böylesin.
İşte sana Chris'in bir resmi.
Kesin şunu!
Siz içmenize bakın!
Dostlar, öğrenciler,
Welton'lular!
- Bu da ne?
- Tabii ki bir lamba!
Hayır, bu mağaranın tanrısı !
Toplantıya başlayalım mı?
Charles Dalton'dan
gerçek şiirler!
Gülüyor, ağlıyor,
zıplıyor, mırıldanıyor.
Daha fazlası gerekiyor!
Çılgınca haykırışlar, rüyalar!
Daha fazlası gerekiyor!
Böyle çalmayı nerede öğrendin?
Ailem yıllarca klarnet
dersi aldırttı.
- Klarneti çok sevmiştim.
- Ben nefret ettim!
Saksofon çok daha...
...tınılı.
Daha fazla dayanamıyorum!
Chris olmadan yaşayamam!
Knox, sakin ol!
Hayır, Charlie.
Benim sorunum zaten, bu.
Hayatım boyunca sakin oldum!
Bu konuda bir şeyler yapmalıyım.
Nereye gidiyorsun?
Ne yapacaksın?
Onu arayacağım!
Benden nefret edecek.
Danburry'ler benden
nefret edecek!
Ailem beni öldürecek!
Tamam, öyle olsun.
Haklısınız.
Carpe Diem.
Sonunda ölüm olsa bile!
Alo, Chris?
Selam. Ben Knox Overstreet.
Aradığıma sevinmiş.
Bir partiye gelmek
ister miyim?
Elbette. Harika.
Orada olacağım, Chris.
Cuma akşamı
Danburry Malikanesinde.
İnanabiliyor musunuz,
o da beni arayacakmış.
Beni bir partiye davet etti.
Chet Danburry'nin evinde.
Onunla birlikte çıkacağın
anlamına gelmiyor, değil mi?
Tabii ki hayır, Charlie.
Ama önemli olan bu değil.
Öyleyse ne?
Önemli olan...
...onun da...
...beni düşünmesi.
Bir kere karşılaştık
ve o da beni düşünüyormuş.
Bu iş olacak, çocuklar.
Bunu hissediyorum.
O benim olacak!
Carpe.
Not vermeyeceğim.
Sadece yürüyün.
İşte böyle!
Bilmiyorum ama bana söylendi...
...şiir soğuk bir şeydir, dendi.
Sol. Sol. Sol, sağ, sol.
Sağ olun, beyler.
Herkes kendi adımı
ve temposu ile başladı.
Bay Pitts, elbet bir gün oraya
ulaşacağını biliyordu.
Bay Cameron ise, bu sağ mı, sağ
olabilir, belki değildir, diyordu.
Bay Overstreet derin
bir güdüden etkilenmişti.
Onları karşınıza alay konusu olsunlar
diye değil, başkalarının karşısında,
inançlarınızı korumanın
zorluğunu göstermek için çıkardım.
Eğer ben farklı yürürdüm
diye düşündüyseniz,
neden tempo tuttunuz?
Hepimizin kabullenmeye
ihtiyacı vardır...
ama inançlarınızın
size özgü olduğuna güvenin.
Diğerleri onları, garip bulsa,
koyun sürüsü, bu kötü ''bee'' dese bile.
Frost der ki:
Ormanda yol ikiye ayrıldı
ve ben daha
az kullanılanı seçtim.
Bu hayatımdaki bütün
farkı yarattı.
Şimdi kendi yürüyüşünüzü,
kendi adım atışınızı
bulmanızı istiyorum.
İstediğiniz yönde, istediğiniz gibi!
Gururlu, aptalca, nasıl isterseniz!
Beyler, avlu sizin!
Rol yapmanıza gerek yok!
Kendiniz olun, yeter!
Bize katılıyor musun?
Yürümeme hakkımı kullanıyorum!
Sağ olun. Çok net bir şekilde
ifade ettiniz.
Akıntıya karşı kürek çekin!
- Ne yapıyorsun?
- Hiçbir şey.
- Bugün yaş günüm.
- Yaş günün mü?
Yaş günün kutlu olsun.
- Ne göndermişler?
- Ailem bunu yollamış.
Ama bu masandakiyle aynı.
Geçen yıl da aynı şeyi aldılar.
Belki bir tane daha gerekir
diye düşünmüşlerdir.
Belki de düşünmüyorlardı.
Geçen yıl da
hiç hoşuma gitmemişti.
Bence sen bu masa setinin
değerini küçümsüyorsun.
Kim bir futbol topu
ya da beysbol sopası...
...veya araba ister?
Tabii herkes böyle bir
masa setini tercih eder.
Eğer ben iki kere masa seti
alacak olsaydım...
...bunu seçerdim.
Her iki seferde de!
Ne kadar aerodinamik yapısı var,
değil mi?
İnsan hissedebiliyor.
Bu masa seti uçmak istiyor.
Dünyanın ilk insansız
masa seti uçuşu!
Merak etme,
gelecek yıl bir tane
daha yollarlar!
Hayatın iliğini sonuna kadar
emerek yaşamak.
Cansız her şeye bir set çekmek.
- Burası mı?
- Evet, burası.
Girsenize. Burası benim mağaram.
Dikkatli olun.
Merhaba, çocuklar.
Tanıştırayım. Gloria ve...
Tina.
Bunlar Ölü Ozanlar Derneği'nin
yeni üyeleri.
Çekilsenize.
Bugün cuma akşamı.
Toplantıyı açalım.
Beyler, bir duyuruda bulunacağım.
Ölü ozanların tutkulu ruhlar
deneyimi içinde...
...Charles Dalton adını
bırakıyorum.
Bundan sonra adım, Nuwanda!
Merhaba, Chris.
Demek gelebildin. Harika.
Arkadaş getirdin mi?
Getirmedin mi?
Ginny Danburry burada.
Benim gidip Chet'i bulmam gerekiyor.
Herkes aşağıda.
Rahatına bak!
Sen Mutt Sanders'in
kardeşi misin?
Bu adam Mutt Sanders'e
benziyor mu?
Kardeşi misin?
Bir akrabalığım yok.
Onu tanımıyorum.
Nezaketimize ne oldu?
Ona içecek bir şey vermedik.
Biraz viski iç, dostum.
- Ben viski içmem.
- Mutt'ın şerefine!
- Mutt'ın şerefine!
- Mutt'ın şerefine!
- Bizim Mutt ne yapıyor?
- Son zamanlarda neler yaptı?
Mutt'ı pek tanımıyorum.
- Büyük Mutt'ın şerefine!
- Büyük Mutt'ın şerefine!
Büyük Mutt'ın şerefine!
Benim gidip Patsy'i
bulmam gerekiyor.
Mutt'a selam söyle,
tamam mı?
Ağabeyin Mutt müthiş biri!
Toplantıya başlıyor muyuz?
Başlamazsanız neye katıldığımızı
nereden bileceğiz?
Katılmak mı?
Seni Bir Yaz Günü ile
kıyaslasam mı?
Ama sen daha güzel
ve daha sıcaksın!
Çok tatlısın.
Bunu şimdi senin için yazdım.
Senin için de
bir tane var, Gloria.
Gece gibi güzel.
Gece gibi güzelliğe sahip.
Bulutsuz zirveler.
Yıldızlı gökyüzü.
Karanlığın ve aydınlığın
bütün güzellikleri,
sanki onda
ve gözlerinde buluşmuş.
Çok güzel.
Sabaha kadar yaratabilirim.
Tanrım bana yardım et!
Carpe Diem.
Chet! Chet!
Mutt Sanders'ın kardeşi.
- Senin kızına sulanıyor.
- Ne yaptığını sanıyorsun?
- Yanlış göründüğünün farkındayım.
- Chet, yapma!
- İyi misin?
- Ondan uzak dur!
Onu incittin!
- Çok üzgünüm.
- Önemli değil.
Seni bir daha görürsem,
gebertirim!
Haydi, dolaştırsana.
Pitts ve ben bir müzik seti
üzerinde çalışıyoruz.
Aslında o kadar zor
bir şey değil.
Yale'e gidebilirim.
Ama gitmeyebilirim de.
Kızların eksikliğini
hissediyor musunuz?
Zaten derneğin
nedenlerinden biri de bu.
Okul gazetesine Ölü Ozanlar
adına bir makale yazdım.
Masturbasyon yapmaktan
sıkıldığımız için...
...Welton'a kızların da kabul
edilmesini talep ettim.
- Bunu nasıl başardın?
- Ben editörüm.
- Araya sıkıştırdım.
- Bu olay bitti.
- Kimse kim olduğumuzu bilmiyor.
- Kimin yazdığını ortaya çıkarırlar.
Ölü Ozanlar Derneği'nin
ne olduğunu soracaklar.
- Charlie, bunu yapmaya hakkın yoktu!
- Adım, Nuwanda, Cameron!
Evet öyle. Adı Nuwanda.
Burada oyun mu oynuyoruz,
yoksa ciddi miyiz?
Sadece birbirimize şiir okuyup
duracaksak, bunun anlamı ne?
Bunu yapmamalıydın.
Başımız derde girebilir.
Postun için endişelenmene
gerek yok.
Eğer beni yakalarlarsa,
uydurduğumu söylerim.
Oturun!
Bu haftaki gazetede,
yetkisiz ve saçma
bir makale çıktı.
Bu işin faillerini
nasıl olsa bulacağım.
Ancak değerli vaktimi
bu işe harcamak istemiyorum.
Bu konuda bilgisi olan öğrencilerin
bana başvurmasını istiyorum.
Hemen başvursunlar!
Bu işin failleri her kimse...
...okuldan atılmamanız için
son şansınız bu.
Welton Akademisi, buyurun.
Evet, burada. Bir saniye.
Bay Nolan, sizi arıyorlar.
Tanrı arıyor.
Welton'a kızlar
kabul edilmeli, diyor.
Sırıtmayı kesin, lütfen.
Bu okuldan atılmaya çalışan ilk kişi
olduğunuzu sanıyorsanız, yanıldınız.
Başkaları da çabaladı
ve başaramadı.
Şimdi eğilin bakalım.
Yüksek sesle sayın, Bay Dalton.
1 .
2.
3.
Ölü Ozanlar Derneği nedir?
İsimler istiyorum!
- Seni attılar mı?
- Hayır.
Peki ne oldu?
Herkesin ismini verip,
okuldan özür dilersem,
affedileceğim.
Ne yapacaksın?
- Charlie.
- Yapmasana, Neil. Adım Nuwanda.
Biraz konuşabilir miyiz?
Burası benim ilk sınıfımdı.
İlk masam!
Öğretmenlik yaptığınızı
bilmiyordum.
Edebiyat.
Senden uzun zaman önce.
Öğretmenliği bırakmak çok zordu.
Sınıfında olağandışı...
...eğitim metotları kullandığına
dair dedikodular var.
Bunun Dalton'un yaptıkları ile
bir ilgisi olduğunu söylemiyorum.
Ama bu yaştaki çocukların her şeyden
etkilendiğini biliyor olmalısın.
Tarzımın etkili
olduğunu söylemeliyim.
Geçen gün avluda ne oluyordu?
Çocuklar yürüyor
ve el çırpıyordu.
O genel toplumsal güdülerin
tehlikelerini gösteren bir egzersizdi.
Başarısı kanıtlanmış
bir müfredat var.
Eğer sen onu sorgularsan,
onlar da aynısını yapar.
Eğitim kendi başına
düşünmeyi öğrenmektir.
O yaşta mı?
Kesinlikle olmaz!
Gelenek, John!
Disiplin!
Onları üniversiteye hazırla.
Gerisi kendiliğinden oluşur.
Sol tarafımda aşağı
yukarı yürüyordu.
Şimdi eğilin, Bay Dalton.
Çok aptalca bir numara çektin.
Bay Nolan'a mı hak veriyorsunuz?
Carpe Diem ve hayatın iliğini
emmek ne olacak?
İliği emmek, kemiği boğazına
kaçırmak demek değildir.
Öne atılacağın zamanlar var,
tedbirli olacağın zamanlar var.
Akıllı olanlar bunu anlar.
Hoşunuza gider diye
düşünmüştüm.
Hayır, okuldan atılmak cesurca
bir hareket değildir. Aptalcadır.
- Çok değerli fırsatlar kaçırırsın.
- Ne gibi?
Dersime devam etme
fırsatı gibi!
- Anlıyor musun?
- Anlıyorum, Kaptan.
Düşüncesizce hareket etme.
Bu hepiniz için geçerli.
Tanrı'dan telefonmuş!
Ödemeli arayabilirdin.
İşte bu cesaret olurdu!
Tamam, devam et.
Onun elini tut...
...sahneye getirip, dur.
- Yemekte ne var?
- Makarna ve köfte.
Bana da biraz ayırın.
Ama olmaz, Peri.
Oberon geliyor.
Baba!
Açıklamama izin ver.
Sakın bana
cevap vermeye kalkışma!
Bu tiyatro sevdasıyla...
...vaktini boşa harcaman
zaten yeterince kötüydü.
Ama bir de beni bilinçli
olarak aldattın.
Bunun ortaya çıkmayacağını mı
sanıyordun?
Cevap ver!
Seni kim teşvik etti?
Bay Keating
denen şu yeni hoca mı?
Hiç kimse.
Sana sürpriz yapmak istedim.
Bütün derslerim, A.
Bundan haberim
olmayacağını mı sanıyordun?
Yeğenim sizin oğlunuzla aynı
temsildeymiş dedi, Bayan Marks.
Yanılıyor olmalısınız.
Oğlum bir temsilde değil, dedim.
Senin yüzünden yalancı oldum.
Yarın onlara ayrıldığını
söyleyeceksin.
Yapamam. Başrolü oynuyorum.
Temsil yarın.
Kıyamet kopsa umurumda değil.
O temsile çıkmıyorsun!
Anlaşıldı mı?
Anlaşıldı mı?
Evet, efendim.
Seni burada okutmak için
çok fedakarlıkta bulundum, Neil.
O yüzden beni hayal kırıklığına
uğratmayacaksın, değil mi?
Hayır, efendim.
Kapı açık!
Neil, ne oldu?
- Sizinle konuşabilir miyim?
- Elbette. Otursana.
- Çay ister misin?
- Çay mı? Tabii.
- Süt, şeker?
- Hayır, sağ olun.
- Size küçük bir oda vermişler.
- Bir manastır odası.
Dünyevi şeyler beni
hocalıktan alıkoymasın diye.
- Çok güzelmiş.
- Aynı zamanda Londra'da.
İlişkiyi yürütmeyi
zorlaştırıyor.
Buna nasıl dayanıyorsun?
Her yere gidebilirsin.
Neden buraya katlanıyorsun?
Öğretmenliği seviyorum.
Başka bir yerde olmak istemiyorum.
Sorun nedir?
Az önce babamla konuştum.
Temsilden ayrılmamı istiyor.
Tiyatro benim için
her şey demek.
Ama o bunu bilmiyor.
Onu anlıyorum. Biz Charlie'nin
ailesi gibi zengin değiliz.
Hayatımı planlıyor.
Ama bana
ne istediğimi hiç sormadı.
Babana bunu söyledin mi?
Ona içindeki tiyatro aşkını
gösterdin mi?
- Yapamam.
- Neden?
Onunla böyle konuşamıyorum.
Demek ona karşı rol yapıyorsun.
Cici oğlanı oynuyorsun.
Bu sana imkansız gibi geliyor ama
ona kim olduğunu göstermelisin.
Ne diyeceğini biliyorum.
Tiyatronun unutmam gereken geçici
bir heves olduğunu söyleyecek.
Benden çok şey bekliyorlar.
O yüzden aklını
başına topla diyecekler.
Sen sözleşmeli
bir hizmetçi değilsin.
Tutkunu göstererek bunun
bir heves olmadığı ispat et.
Eğer sana hala inanmazsa
zaten okul bitmiş olacak
ve canın ne isterse yaparsın.
Yarınki temsil ne olacak?
Onunla daha önce konuşmalısın.
- Daha kolay bir yolu yok mu?
- Yok!
- Kapana sıkıştım.
- Hayır sıkışmadın.
- Chris Noel'in dolabı nerede?
- Üst katta 1 1 1 numaralı dolap.
Burada ne arıyorsun?
Özür dilemeye geldim.
Bunları getirdim.
Bir de şiir.
Eğer Chet seni burada
bulursa, öldürür.
Umurumda değil!
Seni seviyorum.
- Sen delisin!
- Salak gibi davrandığımı biliyorum.
- Lütfen bunları kabul et.
- Hayır, yapamam.
Bunu unut.
- Buna inanamıyorum.
- Lütfen beni dinle.
Cennette Chris adında
bir kız var.
Saçları ve teni altından.
Ona dokunmak
cennete ulaşmaktır.
Ona okudun mu?
Ne dedi?
Hiçbir şey.
Hiçbir şey mi? Nasıl yani?
Hiçbir şey!
Ama şiiri okudum.
Ne dedi?
Bir şey söylemiş olmalı.
Yaşadığın günü kavra!
- Babanla konuştun mu?
- Hoşuna gitmedi,
ama temsilde
kalmama izin veriyor.
Gelip beni izleyemeyecek.
Chicago'da.
Galiba tiyatroya devam etmeme
izin verecek.
Gerçekten mi? Bana söylediklerini
ona da söyledin mi?
Mutlu olmadı ama...
...en az 4 gün burada
olmayacak.
Temsili izleyemiyor ama...
...devam etmeme izin veriyor.
Notların düşmesin, dedi.
Sağ olun.
Kes şunu, Todd!
Haydi, Nuwanda.
Kızarmak hakkında bir şey dedi.
- Kızarmak mı? Nasıl yani?
- Kim bilir. Charlie'yi bilirsin.
Charlie bu kızarma
olayı nedir?
Bu da ne?
Kızılderililerin
bereket sembolü.
Beni güçlü hissettiriyor.
Kızları çılgına çeviriyorum.
Haydi, kızlar bekliyor.
Burada ne arıyorsun?
Gidin. Ben sonra sizi ararım.
Eğer seni burada bulurlarsa
başın belaya girer.
Peki senin benim okuluma gelip
alay konusu olmamı...
- sağlaman normal miydi?
- Öyle bir niyetim yoktu.
Ama öyle oldu!
Chet öğrendi.
Seni öldürmemesi için
başka seçeneğim yoktu.
Buna bir son vermelisin.
Yapamam, Chris.
Seni seviyorum.
Knox, sürekli bunu söylüyorsun.
Ama beni daha tanımıyorsun bile.
- Geliyor musunuz, Bay Overstreet?
- Siz gidin ben yürürüm.
Knox, sen benim umurumda
bile değilsin.
Ama Chet konusunda beni
uyarmaya geldin.
Ben gidiyorum.
Temsile geç kalacağım.
Chet'le mi gidiyorsun?
Tiyatroya mı?
Şaka mı yapıyorsun?
- O zaman benimle gel.
- İnsanı deli ediyorsun!
Bana bir şans ver! Eğer bugünden
sonra benden hoşlanmazsan,
senden uzak duracağım.
Söz veriyorum!
Ölü Ozanlar sözü!
Bu geceden sonra eğer beni görmek
istemezsen, saygıyla karşılarım.
Peki ya Chet öğrenirse?
Öğrenmez.
Arkada oturur,
bitince gizlice çıkarız.
Sonra bu işe bir son vereceğine
söz veriyor musun?
Ölü Ozanlar sözü!
O da ne?
Benim sözüm!
Çok sinir bozucusun!
Seni yanlış görüyorum
ve değerlendiriyor olmalıyım.
Ya da sen Robin Godfellow denen
şu kurnaz ve düzenbaz ruh olmalısın.
Evet, doğru söylüyorsun.
Ben o gecelerin neşeli gezginiyim.
Oberon'a şakalar yapar,
güldürürüm.
Ben, yani şişko
ve fasulyeyle beslenmiş at.
Aklını çeler neşeli
bir tay gibi kişnerim.
Bazen dedikodular delhizine girer
ve kızarmış yengeçlere benzerim.
O içerken dudaklarını
izliyorum.
Biranın nasıl gıdığına
döküldüğünü izliyorum.
Gerçekten çok başarılı.
Bazen beni tahta
bir iskemle sanıyorlar.
Sonra poposundan kayınca,
yere düşüyor ve terzi diye bağırıp...
...öksürüklere boğuluyor.
Ve oradaki herkes
kalçalarını tuta tuta gülüyor.
Ve birbirlerine aynı şeyi söylüyor.
Bu kadar keyifli bir vakit
daha önce hiç harcanmamıştı.
Ama çekil peri,
Oberon geliyor!
Ve bu da sahibem.
Keşke o adam gitseydi.
O zaman yanında bana
yer yok diyorsun.
Yatağımda yer yok, Hermia.
Ben yalan söylemem!
Lysander çok ince esprilere sahip biri.
Görgüm ve gururumu göz...
...önüne alıp, Hermia'nın, Lysander
yalan söyledi dediğini sanıyorum.
Ama güzel dostum,
aşk ve sevgi için...
...yalan, insan için normaldir.
Neil, senin repliğin geldi.
Haydi, Neil. Tacını tak.
Eğer biz gölgeler
haddimizi aşmışsak...
...her şeyin tatlıya
bağlandığını düşünün.
Aslında bu görüntüler oluşurken,
siz kazara burada bulundunuz.
Bu zayıf ve garip tema,
bir rüyadan başka bir şey olamaz.
Baylar, hemen üzülmeyin.
Siz affederseniz, her şeyi düzeltiriz.
Çünkü ben dürüst Puck'ım.
Ve haksız yere şanslıyım.
Şimdi ejderin dilini kazıyacak
her şeyi tatlıya bağlayacağız.
Aksi halde,
Puck'a yalancı deyin.
O yüzden hepinize iyi geceler.
Bana elinizi verin dost olalım.
Ve Robin her şeyi tatlıya
bağlasın.
Baban.
Neil, çok yeteneklisin.
Ben bile ne diyeceğimi bilemedim.
Devam etmelisin.
Keating, oğlumdan uzak dur!
Bay Perry, yapmayın!
İşi daha da zorlaştırma.
Yürüyerek dönmemizde
sakınca var mı?
Kaptan?
Neden bize karşı çıktığını anlamak
için yoğun bir çaba harcıyoruz.
Ama nedeni her ne ise hayatını
mahvetmene izin vermeyeceğiz.
Yarın Welton'dan ayrılıp,
askeri okula başlıyorsun.
Sonra Harvard'a gidip,
doktor olacaksın.
Ama bu 1 0 yıl demek!
Bir hayat boyu!
Sanki hapis cezası
almış gibi konuşuyorsun.
Anlamıyorsun.
Önünde fırsatlar var.
Bunları heba etmene izin
vermeyeceğim.
İçimdeki duyguları
açıklamak zorundayım.
Ne? Neler hissettiğini söyle!
Nedir söyle?
Hala rol yapmayı mı
düşünüyorsun?
O işi unutabilirsin!
Hiçbir şey!
Hiçbir şey mi?
O zaman odana çıkabilirsin.
Çok iyiydim.
Gerçekten çok iyiydim.
Haydi git biraz uyu.
Bir sorun yok.
Her şey düzelecek.
O da neydi?
- Şu ses!
- Hangi ses?
Ne duydun?
Ne oldu?
Tom ne olmuş?
Sorun nedir?
Ben dışarı bakarım.
Neil, aman Tanrım!
Oğlum! Oğlum!
Güzel oğlum!
Bir şeyi yok.
Hiçbir şeyi yok.
Kes şunu! Kes dedim!
Ne oldu?
Neil ölmüş!
Ne kadar güzel.
Merak etme, Todd.
Merak etme.
- İntihar etmiş olamaz!
- Bunu açıklayamazsın!
Babası yüzünden.
Yoksa bizi bırakmazdı. Bırakmazdı !
Bunu babası yaptı !
Onu babası öldürdü!
Bırakalım rahatlasın.
Şiirin 500 yılı.
Ormana gittim çünkü bilinçli
yaşamak istiyordum.
Hayatın iliğini
emerek yaşamak istiyordum.
Hayat olmayan
her şeyi geride bırakıp...
...ölüm anım geldiğinde,
aslında yaşamadığımı
öğrenmek istemiyordum.
Neil Perry'nin ölümü
bir trajedi oldu.
Çok iyi bir öğrenciydi.
Welton'un en iyilerinden biri.
Onu özleyeceğiz.
Hepinizin ailesine haber verdik.
Ve olayı açıkladık.
Doğal olarak endişelendiler.
Neil'in ailesinin talebi
üzerine...
...bu olayı en ince detayına kadar
soruşturmaya karar verdim.
Hepinizin tam bir işbirliği
içinde olmasını bekliyorum.
- Cameron'a söz etmiş miydin?
- İki kere!
Hepimizin işi bitti!
- Ne demek istiyorsun?
- Cameron bir ispiyoncu!
- O Nolan'ın adamı.
- Ne anlatacak?
Dernek! Bir düşünsene.
Yönetim kurulu, bağışçılar
ve Bay Nolan...
...bu işi görmezden
gelirler mi sanıyorsun?
Bu tip şeyler yüzünden okullar
kapanıyor. Bir günah keçisi gerekli.
Neler oluyor çocuklar?
Öttün öyle değil mi?
Ne demek istiyorsun?
Nolan'a dernek hakkında
her şeyi anlattın.
Belki bilmiyorsun ama bu okulda
bir kural vardır.
Eğer hoca bir soru sorarsa,
doğruyu söylersin. Aksi halde atılırsın.
Boğazına kadar battığı için kendini
kurtarmak amacıyla konuştu.
Ona dokunma,
yoksa kovulursun!
- Zaten kovuldum!
- Bunu daha bilmiyorsun.
Doğru söylüyor, Charlie.
Eğer o kadar akıllıysanız, benim
yaptığımı yapar ve konuşursunuz.
Bizim peşimizde değiller.
Bizler kurbanız!
Biz ve Neil!
Peki kimin peşindeler?
Tabii ki Bay Keating'in!
Kaptanın!
Bu sorumluluktan kurtulabileceğini
sanmadınız, değil mi?
Neil, Bay Keating yüzünden mi
intihar etti? Bunu söylediler mi?
Başka kim olabilir! Yönetim mi?
Bay Perry mi?
Bu saçmalıklara bizi teşvik eden,
Bay Keating oldu.
Eğer Bay Keating olmasaydı...
...Neil şu odasında
ders çalışıyor olurdu.
Bu doğru değil!
Olmadığını biliyorsun!
Bizi hiçbir şeye zorlamadı !
- Neil tiyatroyu seviyordu.
- Sen neye istersen inan!
Ama bence günah
keçisi, Keating olmalı.
Yani neden kendi
hayatımızı mahvedelim ki?
Bu senin kovulmanı
kesinleştirdi, Nuwanda.
Eğer sizler akıllıysanız,
benim yaptığımı yaparsınız.
Zaten her şeyi biliyorlar.
Keating'i kurtaramazsınız!
Ama kendinizi kurtarabilirsiniz!
Knox Overstreet.
Git buradan!
Ders çalışıyorum.
Nuwanda'ya ne oldu?
Atıldı.
Onlara ne anlattın?
Zaten bilmedikleri
bir şey anlatmadım.
Todd Anderson.
- Merhaba, oğlum.
- Merhaba, hayatım.
Oturun, Bay Anderson.
Sanırım neler olduğunu
belirlemiş durumdayız.
Bu Ölü Ozanlar Derneği'nin bir üyesi
olduğunu kabul ediyor musun?
Cevap ver, Todd.
Evet, efendim.
Burada toplantılarınızın detaylı
bir dökümü bulunuyor.
Bay Keating'in sizleri bu derneği
kurmaya nasıl teşvik ettiğini...
...ve sizi disiplinsiz tavırlara
yönlendirdiğini anlatıyor.
Bay Keating'in hem sınıfta, hem sınıf
dışında Neil'in tiyatro tutkusunu...
...ailesinin karşı çıkmasına rağmen...
...nasıl teşvik ettiğini
anlatıyor.
Bay Keating'in hocalık
konumunu kötüye kullanarak...
...Neil'in ölümüne neden
olduğu detayları ile yazıyor.
Bu belgeyi dikkatle oku.
Dikkatle!
Eğer ekleyecek ya da değiştirecek
bir yeri yoksa imzalayabilirsin.
Bay Keating'e ne olacak?
Bu kadar yeter.
İmzala şunu, Todd.
Çimenin Latincesi gramen
ya da herba'dır.
Lapis taş demektir.
Bir bina ise aedificium.
Oturun.
Dönem sonuna kadar derslere
ben gireceğim.
Sömestr tatilinde
yeni bir hoca buluruz.
Pritchard kitabında
hangi bölümdesiniz?
Sizi duyamıyorum,
Bay Anderson.
Lütfen beni bilgilendirin,
Bay Cameron.
Çeşitli bölümleri okuduk.
Romantikleri işledik.
Ve bazı iç savaş sonrası
edebiyatı.
- Peki ya gerçekçiler?
- Çoğunu atladık, efendim.
Tamam, en baştan başlarız.
Şiir nedir?
Girin.
Şahsi eşyalarımı almaya geldim.
Dersten sonra mı uğrayayım?
Şimdi alın, Bay Keating.
Beyler, giriş bölümünün
21 . Sayfasını açın.
Dr. Pritchard'ın şiiri anlamak
hakkındaki mükemmel yazısını...
...yüksek sesle okuyun.
O sayfa yırtık, efendim.
O zaman bir başkasının
kitabını ödünç al.
- Hepsinde yırtık, efendim.
- Ne demek istiyorsun?
Neyse boş ver!
Oku!
Şiiri Anlamak.
Yazan: Dr. J. Evans Pritchard.
Şiiri anlamak için, onun kafiyeleri
ve metaforlarına alışkın olmalıyız.
Sonra iki soru soracağız.
Şiir amacına nasıl ulaşıyor ve...
...o amacın önemi nedir?
Birinci soru,
şiirin mükemmelliğini.
İkinci soru ise,
önemini belirler.
Bu soruları yanıtladıktan sonra şiirin
büyüklüğünü belirlemek çok basittir.
Eğer şiirin mükemmelliği,
yatay eksene ve önemi,...
Herkese zorla imzalattılar.
- Lütfen bana inanın.
- İnanıyorum.
- Gidin, Bay Keating.
- Onun suçu değildi.
Otur! Ağzından
bir kelime daha çıkan olursa,
bu okuldan ilişiği kesilir.
Gidin, Bay Keating.
Size gidin dedim, Bay Keating.
Kaptan, kaptanım!
Oturun, Bay Anderson.
Beni duydunuz mu? Oturun!
Oturun dedim!
Sizi son kez uyarıyorum,
Bay Anderson!
Bunu nasıl yaparsın?
Beni duydun mu?
Kaptan, kaptanım!
Seni uyarıyorum... otur!
Oturun!
Hepiniz oturacaksınız!
Oturmanızı istiyorum!
Oturun!
Gidin, Bay Keating.
Hepiniz inin!
Otursanıza!
Beni duydunuz mu?
Oturun!
Sağ olun, çocuklar.
Sağ olun.