Tip:
Highlight text to annotate it
X
Hector, şimdiden mi fırıl fırıl dönüyoruz?
Güzel.
Chelios! Nasıl gidiyor, bebeğim?
Beni artık aramıyorsun da.
Yapma, ne bu böyle?
Sevgi bunun neresinde?
Kendini nasıl hissediyorsun?
Bence kendini bok gibi hissediyorsun,
aynen şimdiki gibi.
İyi hareket...
İyi hareket edemiyorsun, değil mi?
Çok iyi nefes alamıyorsun.
Sıkıntın nedir senin?
Dur, dur, dur!
Bu ne?
Kahretsin!
Bunun ne olduğunu tahmin edebiliyor musun?
Bahse girerim edebilirsin, Chelios.
Bekle, şuna bir bak.
Bu çok sapıkça!
Dahi olmalıyım ben!
Chev Chelios'u uykusunda zehirlemek?
Shakespeare'ın yazdıklarındaki gibi.
Adamı çok iyi uyuşturdun!
Dodgers maçında sayı kazanmak üzeresin sanki.
Belki de biraz önce
neler olduğunu anlamadın.
Öldürdüm seni.
Kendinden utanmamaya gayret et
çünkü gizli kameradasın!
Sana verdiğim mal bu işte!
Bu mal...
...yüksek teknoloji ürünü,
yapay bir Çin malıdır!
Bu malın içinde ne olduğunu
tam olarak bilmiyorum, ahbap!
Tek bildiğim şu ki bu mal
kan hücreleriyle birleşmeye görsün,
siki tuttun demektir
ve inan bana birleşmiştir artık.
Maksimum yarım saatin var.
Tik-tak.
Bu mal hakiki maldı.
Don Kim'i öldürmeden önce
iki kere düşünmeliydin.
Olayın önemini
iyi idrak edebiliyor musun?
Biliyor musun?
Ben de öyle düşünmüştüm.
Şimdi güzel bir şekilde öleceksin.
Götveren!
Hoşuna gitti mi, ha?
"Home run"!
Ben Eve.
Aradığınıza sevindim ama evde değilim.
Eğer bir şey satmıyorsanız,
ki ilgilenmiyorum, mesajınızı bırakın.
Eğer bırakmıyorsanız, o zaman...
Zaman doldu.
Aç cep telefonunu, tatlım.
Lütfen.
Hadi.
Hadi, hadi.
- Dr. Miles'ın ofisi, nasıl yardımcı olabilirim?
- Evet, onunla konuşmam lazım.
Üzgünüm ama doktor burada değil.
Mesajınızı alabilir miyim?
- Nerede peki?
- Affedersiniz, efendim?
Hangi cehennemde?
Hayır... evet! Vay!
Nerelisin sen?
Bilmiyorum, efendim.
Ben onun sekreteriyim.
- Aman Tanrım.
- Onu çağırtmamı ister misiniz?
Evet, olur.
Lütfen doktora, bir saat içinde
Chev Chelios'u arayamazsa,
onun öleceğini haber verin.
- Heceleyebilir misiniz?
- Evet, Ö-L-Ü! Chelios.
- Tamam, efendim.
Teşekkür ederim.
- Merhaba.
- Kaylo, dün gece neredeydin?
- N'aber, Chev?
- Dün gece neredeydin dedim sana?
Ben...
- Benim ne yaptığımı bilmek istiyor musun?
- Ne?
- Öldürülüyordum, seni salak.
- Ne?
Evet, beni iyi duydun.
Ricky Verona...
- Ricky Verona?
- Kim derdi ki...
...o küçük orospu
gelip de çöplüğüme işeyecek?
- Anlaşılmaz bir şey. Yine de buradayız.
- Neredeyiz?
Ben ölüyorum, sen aptallık yapıyorsun. Dinle beni.
Lafı uzatmayayım, Verona'yı arıyorum ben.
- Biri onu görürse, beni ara, anlaşıldı mı?
- Ben...
Yapacağım son şey dahi olsa,
bu orospu çocuğunu yakalayacağım.
Aslında yapabileceğim son şey de bu olacak.
Anladın mı bunu?
- Ricky Verona.
- Anlaşıldı mı, Kaylo?
Bul onu!
- Hey, dostum!
- Ne bok yiyorsun?
- Ne bok yiyorsun? Nereye gidiyorum?
- Sikeyim seni!
Tuvalet çalışmıyor.
Ne yapıyorsun?
- Hey, Chevy...
- Verona nerede?
- Konuş!
- Ne hakkında?
- Benimle taşak geçme!
- Geçmiyorum! Sakin ol biraz!
Bana sakin olmamı söyleme!
- Siktir be!
- Orlando? İyi misin sen?
Burada beyaz bir zenci var!
Olduğunuz yerde kalın!
Gördün mü bunu?
Sana yardım etmeye çalışıyorum, dostum.
Ricky Verona'yı bulmam lazım.
- Verona'nın yerini bilmem mi gerekiyor sanki?
- Evet, evet.
Bilmiyorsun ama bana söyleyeceksin.
Yoksa beynini
bu tuvalette patlatırım!
Onu öldüreceğim!
Yavaş olun! Silahlarınızı indirin!
Beyaz adamda sorun yok!
Beyaz adam...
Beyaz adamda sorun yok!
Hepiniz Somali zencilerine benziyorsunuz.
Bakın şimdi, Chevy buraya
bir şeyi görüşmek için geldi.
Bu meseleyi medenice
görüşeceğiz. Chevy?
- Bir sorun mu vardı? Yoksa bir noktaya mı parmak basacaktın?
- Verona nerede?
Ben Ricky Verona'ya bağlı değilim.
Anselmo işinde birlikte hareket ettin.
Bana yalan söyleme!
Yavaş! Yavaş! Yavaş!
Tamam mı?
Bak, yanlış alarm almışsın sen.
Ricky ve ben Anslemo işinde...
...birlikte hareket etmedik.
Ricky, Anselmo işinde beni sikti bıraktı.
Aslına bakarsan, Ricky Verona'nın
bana hâlâ 7,500 dolar borcu var.
- Bu şekilde duymadım ben.
- Ama bu şekilde.
Anladığın üzere, Verona'nın nerede
olduğunu bilmiyorum. Bilseydim,
şu an muhtemelen orada
Gucci'nin kıçına tekmeyi basıyor olurdum.
Tamam.
Tamam.
İşte ben de bundan bahsediyorum.
Neredeyse medenice.
Kahretsin, ahbap.
Sorunun ne?
- Bana biraz kokain ver. Kokain var mı sende?
- Şimdi bana hakaret ediyorsun.
Hadi, vaktim yok!
Bana bir şeyler ver hemen.
- Ölüyorum burada.
- Görebiliyorum.
Anlamıyorsun. Gerçekten ölüyorum!
- İlaç olarak kullanılan kokain mi istiyorsun?
- Doğru.
Eee?
- Ne?
- Bu mal beleş değil, dostum.
Bu kadar yeter.
Ne yani, bunu burada mı yapacaksın?
Chevy, yapma, dostum!
Aman Tanrım!
Chevy...
Ne bu...
- İyi bu. İyi bu.
- Bu iyi, öyle değil mi?
Her neyse, neden Verona'yı arıyorsun?
Bazı Çinli götverenler
beni öldürmesi için onu tuttular.
- Don Kim'le alakalı bir sey.
- Bu konu hakkında ne biliyorsun?
- Tetiği çekenin sen olduğunu biliyorum.
- Tabii ki tetiği ben çektim.
Neden siktiğimin tetiğini çekmeyeyim ki?
Hey, Chelios, iyi misin?
- Bu mal işe yaramıyor.
- Affedersin?
Ne yapmam gerektiğini biliyorum.
Kahretsin. Bir adamın,
yapması gerekeni yapması lazım.
- Senin ne yapman lazım peki?
- Birkaç zenciye günlerini göstermem lazım.
Ne?
- Kahretsin!
- Yine başlıyor.
Kim beyaz et ister?
Sen bir sikim değilsin, orospu çocuğu!
- Bırak o dalı, orospu!
- İbne!
Siktir git buradan, orospu!
- Doktor?
- N'aber, doktor?
- Anasını siktiğim!
- Neden daha ölmedin?
- Ne bok yiyorsun?
- Yanına geliyorum.
- İnan bana.
- Her neyse.
Ben bekleyeceğim
ama sen başaramayacaksın.
Şunu bilmelisin ki senin vuruştuğun
gizemli kızla takılıyorum hep.
İbne James Bond'un kasedini
bıraktığımı söylemeyi unuttum.
Ne yani, sonra da büyükanneme mi
tecavüz edeceksin? Peh, peh, peh.
Dinle beni. Sence Carlito senin
ne yaptığını anladıktan sonra ne yapar?
Tüm ekibin tarih olur!
- Sürücü, kenara çek!
- Kahretsin!
Harika.
Carlito'dan mı bahsediyorsun?
Çünkü ben ve Carlito, dostuz şimdi.
Aramızdan su sızmaz.
Sızmaz mı, kardeşinin seni
3. sınıfta siktiği gibi mi?
Çok iğneleyici. Ama seni çok iyi becerdim,
değil mi Chelios?
- Kabul et bunu.
- Göreceğiz.
Kenara çek!
- En iyi tarafı ne, biliyor musun?
- Üzgünüm, kapatmalıyım. Hoşça kal.
- Evet.
- Doktor Miles.
Kahretsin! Neden bu kadar geciktin?
Aman Tanrım.
- Üzgünüm, Chevy, mesajı daha yeni aldım.
- Tamam. Boş ver. Dinle, ölüyorum ben!
Yapay bir Çin malıyla zehirlendim.
- Ne?
- Benim için bir şeyler yapmalısın.
- Belirtileri neler?
- Yavaşlıyor gibiyim.
- Katran çukuruna saplanmışım sanki.
- Görüşün bulanık mı?
- Evet.
- Başın dönüyor mu?
- Elbette.
- Göğsünde ağrı var mı?
Tam olarak değil.
Şu an iyi hissediyorum.
- Ne yapıyorsun sen?
- Alışveriş merkezinden geçiyorum, polisler beni takip ediyor.
Seni hayatta tutan adrenalin.
- Seni duymakta zorluk çekiyorum, doktor.
- Hep hareket halinde olmalısın, Chevy.
Açıkla.
Yanılmıyorsam eğer,
sana Beijing kokteyli vermişler.
Çok iğrenç bir mal.
Böbreküstü bezini etkileyip
reseptörleri tıkıyor.
Onu yavaşlatabilmek için yapacağın tek şey,
adrenalin akışını sabit tutmak.
Bu da demektir ki, durursan,
ölürsün.
Bekle.
Tanrım! Ne...
Orada mısın? İyi misin?
- Ne dedin, doktor?
- Durursan, ölürsün!
Yapmaya çalıştığım şey de bu.
Hareket etmek, kan pompalanmasını devam ettirmek.
Chevy, orada mısın?
Her yavaşladığımda, damarlarım
paslanmaya başlıyormuş gibi oluyor.
- Bir şey aldın mı?
- İki gram kokain.
Bu bir başlangıç.
Bir saate Los Angeles'da olurum.
Oraya varır varmaz seni ararım.
Hep hareket halinde ol!
Taksi! Hey, hey!
- Sür!
- Nereye gidiyoruz?
Sür sen sadece!
- Mahzuru var mı?
- Nereye gitmek istiyorsun, dostum?
Sağa.
- Kahretsin!
- Sağa dön!
- Tamam! Tamam!
- Sağa dön be!
Müziğin sesini aç.
Aç sesini!
Kenara çek, kenara çek.
- Teşekkürler, dostum. Bir dakikaya dönerim.
- Tamam, kovboy.
Hey, ahbap!
Kımıldarsan, ölürsün.
- Hey, ben Eve. Aradığınıza sevindim...
- Hay sikeyim!
Nereye gitmek istiyorsun, dostum?
Beverly Hills.
- Chevy!
- Selam, patron.
- Acil bir şey çıktı ortaya.
- Ben de duydum.
Dünya hızla dönüyor.
Carlito, yardımın lazım.
Çok vaktim yok.
- Hayır, fazla değil.
- Panzehir falan bulmamız lazım.
- Sorun nedir?
- Sana verdikleri mal...
...Çin malıymış.
- Panzehiri yok.
- Ne, bu mu yani?
Açıkçası, çoktan ölmen gerekirdi.
- Bu bir mucize.
- Mucize mi?
Bu malı atlara veriyoruz.
Bu konuyla alakalı çok da
soğukkanlı olmana gerek yok.
Ne yapmamı bekliyorsun?
Şu Verona'yı...
...ve tüm tayfasını bul
ve kafesteki porsuklara yem olarak kullan.
Ne bu?
Dost falan mısınız yoksa?
Verona ile mi?
O, sıradan bir pankçı.
- Bunun bir fırsat olduğunu söylemiyorum.
- Fırsat mı?
Herkes benim seni
sevdiğimi biliyor, Chev.
Ama bu durum belki de
tedbirsizce yapılmış...
...Don Kim cinayetini telafi edebilir.
- Tedbirsizce mi?
Hong Kong'dan gelen baskı
umduğumuzdan çok daha fazlaydı.
Bu çok iyi.
Ölümümün sana yarayabileceğini
bilmek çok güzel.
- Zorlaştırma.
- Zorlaştırmıyorum.
Farkına varıp varmadığını bilmiyorum
ama zor bir gün geçiriyorum, kardeşim!
Gidiyorum buradan.
Taksime ıslak halde binemezsin!
- Sana 3 dakika beklemen için biraz önce 200 dolar vermiştim.
- Asla taksime binemezsin!
Evet, haklısın. Taksine binmiyorum.
El-Kaide!
El-Kaide!
Ben Amerika'yı seviyorum!
Bush'u seviyorum!
Ben Bush'a oy verdim!
- Evet.
- Hey, Chev. Uçuşum ertelendi.
- Kahretsin!
- Sorun değil. Sakin ol.
Yani sakin olma. Sana verdikleri mal
adrenalin etkisini sönümlüyor.
Heyecan, korku, tehlike. Bu, senin vücudunda
efedrin denen kimyasalın üretilmesine neden oluyor.
- Vücuduna bir inhibitor yerleştirmişler.
- Kahretsin!
Ahbap, inhibitörün etkisini yok etmek için
vücudundaki efedrin seviyesini...
...hızla artırmak zorundasın.
Hastaneye git.
Adrenalin bul, yapay adrenalin.
10 miligramlık şırıngalarda oluyor.
Çok kuvvetli, o yüzden abartma kullanırken.
5 kademesi yeter.
Chevy? Anladın mı?
- Anladın mı?
- Evet, epi-falan işte.
Tamam, tamam. Kapatmalıyım.
Oraya vardığımda seni ararım.
- Evet?
- Chev.
Evet?
- Chev?
- Ne var?
Alo?
Hadi!
Ananı!
- Chev?
- Ne?
Biraz önce Verona'nın kardeşini
Prince'de dolaşırken gördüm.
- Prince'de.
- Evet.
Taco almak için buraya geldim
ve o da 2 dakika önce içeri girdi.
- Neredesin şimdi?
- Caddenin karşısında, taco alacağım.
- Sen neredesin?
- Oradayım. 7. Cadde'yle Catalina'nın orada buluşalım.
Orada mı şimdi o?
Onunla gelen biri var mıydı?
Burada bekle.
Bunu nasıl istersin, sert çocuk?
Ne muhteşemdi, değil mi?
Vay, vay, vay.
Canın konuşmak istiyor mu?
Kardeşin nerede?
Anneni, bir fahişeymiş gibi
beceriyor, seni orospu!
Güzel. Senden ne kadar biftek
çıkarabileceğimi merak ediyorum.
Sen öldün, sikik!
Beni sikmek mi istiyorsun, dostum?
Malın yeterince iyi mi?
Ne yaptığını sanıyorsun, ha?
Benimle dans etmek mi istiyorsun?
Senin işini bitireceğim!
Hadi!
Tanrım!
Hiçbir şey kolay değil.
El tutmak ister misin?
- Hey, konuş kardeşim.
- Hey, Ricky.
Sikimi emmek ister misin?
Belki de kıçını yalamama izin verirsin.
Kimsin sen?
Kahretsin! Chelios?
- Chelios musun sen?
- Bu doğru.
Tahmin et kardeşinin telefonunu nasıl aldım?
Eminim sen çok iyi anladın.
Eline fırsat geçtiğinde
beni öldürmeliydin.
Seni duymakta zorluk çekiyorum.
Olayın önemini iyi idrak edebildin mi?
Ölmüş olman gerekiyordu!
İçime yerleştirdiğin şey hoşuma
gitmeye başladı. Biraz daha verecek misin?
- Ben...
- Anlıyorum, anlıyorum. Hey...
Bu da ne?
Kolye! Siz gerçekten ibnesiniz, değil mi?
Seni orospu çocuğu! Büyükbabam o madalyonu
babama vermişti ve sonra da o...
Sikeyim!
- Sikeyim seni! Al kıçına sok onu!
- Hayır, teşekkürler.
Sanırım onu elimde tutacağım.
Gelip beni bulmak zorundasın.
- Senin kendi kardeşini öldürmen boktan bir durum.
- Seni...
Neydi o mal?
Epi... 10 milligram?
Aferin, Kaylo.
Doktor Sing, ağrı odasına.
Doktor Sing, ağrı odasına.
- Götveren!
- İtmene gerek yok.
"E" ile başlayan bir şey arıyorum.
İngiltere?
Çok komik. Hayır.
Bir çeşit yapay adrenalin.
- Yapay adrenalin mi?
- Evet, kalbimde sorun var.
- Epinefrin.
- Evet! Epinefrin.
Seni seviyorum. Epinefrin.
Size epinefrin veremem.
- Neden?
- Bir dakika.
Ne demek şimdi...
- Bu ne?
- Burun spreyi.
Zavallı orospu!
Ne?
Burun spreyi. İçinde epinefrin var.
Gücünü artırır.
Hey!
- Adamın bu olduğundan emin misin?
- Evet.
Oda temiz.
Korece bilen biri Acile gelsin.
Korece bilen...
Hey, hey!
Hey!
Dur!
Dur!
Geri zekalı!
Geliyor!
Sizde epinefrin olduğunu biliyorum.
- Koridoru açın!
- Köşe. Ameliyat odası hazır mı?
Kötü bir gün geçiriyorum.
Bana bu arabada epinefrin olduğunu söyle!
Sen iyi misin?
Bana sende epinefrin olduğunu söyle!
Bilmiyorum. Bakacağım.
- Geri çekilin!
- Sakin ol!
- İngilizce'den anlıyor musun?
- Evet, ama nerede olduğunu bilmiyorum.
Hadi, bak!
- Ver bana epinefrini!
- Nerede olduğunu bilmiyorum!
Neresi burası, dinlenme yeri mi?
Ne yapıyorsun?
Acele et!
- Geri çekilin!
- Sigorta olmadan muayene edemeyiz.
Olup olmadığını bilmiyorum, bana biraz müsaade et!
- Silahı indir!
Ne bu ya?
Nerede o?
- Kalbim!
- Ne?
- Kalbim!
- Evet, evet.
Silahını hemen bırak!
- Ne yaptığını sanıyorsun sen? Burası...
- Kapa çeneni! Sen!
Bana epinefrini ver.
Sakın aklınızdan bile geçirmeyin!
Albuterol... Flortab... Epinefrin!
İşte burada! Buldum!
- Al onu.
- Ver onu.
- Götveren.
- Sana bir daha söylemeyeceğim.
...sessiz ol sen.
Elektrik ver bana.
Elektrik mi?
Yap hadi.
- Pekâlâ.
- Hadi!
Zamanım yok.
Bana onlar lazım...
Ver onları bana.
Bir...
İki. Tamam!
Geri çekilin!
Çık dışarı!
Bu şeyden ne kadar almamı
söyledi bana?
Chevy, havadayız, dostum.
- Malı buldun mu?
- Buldum.
- Kullandın mı?
- Evet.
- Hepsini kullandın, değil mi?
- Evet.
- Birinden 5 kademe demiştim. Öldürecek seni.
- Haklısın.
- Göğsün yanıyor mu?
- Evet.
- Ama buz gibisin.
- Evet.
- Ve malın çelik gibi sert ve dik, değil mi?
- Bir bakayım.
- Evet.
- Kan damarların uyarılmış.
İdrar sfinkterin çok sıkı,
ölmek istemiyorsan işeme.
İdrar sfinkteri, evet!
- Biraz Vicodin al. Hastanede misin?
- Hayır.
Biraz ot bul. O malı 30 dakika içinde
vücudundan atmalısın yoksa ölürsün.
Bu konuşma bana bir servete maloluyor.
20 dakika içinde indiğimizde seni ararım.
- Anlaşıldı.
- Hey, Chevy?
Sen iyi bir dostsun.
Seni tanımak çok güzel.
Anlaşıldı, tamam.
Acil bir tıbbi durum.
Polisten yapılan açıklamaya göre,
sözkonusu adam...
şehirde sağa-sola saldırarak
ardında bir ölü...
...ve düzinelerce yaralı bırakan,
ayrıca binlerce dolar zarar veren...
...bir saldırgan.
Şüpheli, organize suçlar işleyen...
...ve sicili kabarık olan
profesyonel bir katil.
Silahlı ve aşırı tehlikeli
olduğu bildirilliyor.
Şimdi normal yayınımıza
devam ediyoruz...
...ama bu garip hikayenin devamı için
bizden ayrılmayın.
Zeytinin, soğanın
ve limonun yanında...
Kahretsin!
Sakin ol.
Geri çekil, seni domuz!
Geri ver bana...
Hadi o zaman.
Koşmanı görelim, domuzcuk.
Hadi, domuzcuk.
Ver silahı bana.
Konuşarak halledelim.
Bunu mu istiyorsun?
Orada.
- Gidelim, hadi.
- Dikkat et.
Pekâlâ.
Gidip yardım getireceğim, tamam mı?
Evet.
- Beni aradın mı?
- Tüm gün evde miydin?
- Uyuyordum.
- Uyuyordun. Harika, Eve.
Müthiş.
Dinlendin mi, şimdi?
Duyduğuma sevindim.
Dinle, ölümcül şekilde zehirlendim.
Muhtemelen bir psikopat sana işkence
edip seni öldürmek için yolda şu an...
...ama sen yataktan kalkma, ben hemen
orada olurum. Pasta yapar mısın?
- Evet, elbette. Gel. Ben buradayım.
- Haklısın, oradasın sen. Tamam.
Hoşça kal.
Gidip orospuyu bulalım!
Hadi, lütfen!
Tamam, tamam. Tanrım!
Aman Tanrım!
- Bu senin yeni görünüşün falan mı?
- Evet, hoşuna gitti mi?
İğrenç.
Diğer erkek arkadaşımı mı arıyorsun?
Evet!
- Bugün televizyon izlemedin, değil mi?
- Hayır, neden?
- Ben de sanmıyordum. Hadi, gidiyoruz.
- Deli deli olma.
Tatlım, giyin.
Mikrodalganın saatini değiştirebilir misin?
Ben tekrardan değiştirmedim de.
- Ne?
- Mikrodalga.
Saati değiştirebilir misin? Günışığından
faydalanma zamanı, tekrardan değiştirmedim.
- Mikrodalgayı mı?
- Evet.
Dinle. Çiçek almıştım.
Yolda gelirken zayi oldular.
Bu çok tatlı! İyi misin sen?
Uyuşturucu kullanmış gibisin.
Beni seviyorsun, öyle değil mi?
Evet.
- O zaman benim için bir şey yapman lazım.
- Ne? Sorun ne?
Birkaç parça eşya alıp benimle
gelmen lazım, hemen şimdi.
- Hayır.
- Mikrodalganın saatini değiştireceğim.
Tamam. Pekâlâ.
Malın etkisi geçiyor.
- Bir şeyler yapmak istersen, tost makinesi çalışıyor.
- Harika.
Harika.
Çok streslisin.
Haşhaş falan ister misin?
Evet!
- Hazırım! Mesele nedir?
- Elimi yaktım.
- Aman Tanrım! Dur bir bakayım!
- Endişelenme. Hey!
Ne...
- Üzgünüm.
- Bu tamamen gereksizdi.
Sadece...
Tamam.
Arkaya park ettim.
- Kahretsin! Bu şey...
- Ne şeyi?
Pasta şeyi, kapatmam lazım.
Alo?
Alo?
Pekâlâ, çok komik.
Tanrım, bundan nefret ediyorum.
Binayı yakıp kül etmek ister misin?
- Off!
- Üzgünüm, tatlım.
Bu çok iyiydi, Chev.
Tiger Balm'ım.
Tanrı'ya yemin ederim, Chev.
Neyin peşindesin bilmiyorum
ama bu bir işine yaramayacak.
El kremim!
Demek oraya gitmşsin.
Chev? Biraz yardım edebilir misin bana?
- Araban nerede?
- Aslında taksiyle geldim.
Bu hiç...
Bu hiç kolay olmayacak, onların da dediği gibi.
Hay sikik.
- Pekâlâ, işin aslı şu.
- Affedersin.
- Sana oyun programcısı olduğumu söylemiştim.
- Eee?
Yalandı bu.
Aslında...
...insanları öldürürüm.
Profesyonel katilim. Batı yakasının en büyük
suç örgütü adına çalışıyorum.
Dün geceki iş diğer 100'ünden farksızdı.
Özel bir şey değil, para vurgunu.
Hong Kong Üçlüsü
yerel uyuşturucu kartelini zor duruma sokmuş.
Hedefim Los Angeles'daki
bir numaralı adamdı,
Don Kim.
Eee?
Ne bekliyorsun?
Sonradan çılgınca bir fikir geldi aklıma,
yakın mesafeden geçen 45'lik mermi gibi.
Tebrikler.
- Bir şey mi kazandım?
- Hayatını, serseri.
Kafana 100,000 dolar veriyorlar.
Er ya da geç öleceksin...
...ama bunu ben yapmayacağım.
Göreceğiz.
Bunun yerine benim için bir şey yapacaksın.
Şehri terk edip ortadan kaybolacaksın.
48 saat içinde görünmez olman şartıyla
ne yaptığın...
...ya da nereye gittiğin umurumda değil.
Tek istediğim bu.
48 saat mi?
Eğer istersen, diğer yolla da
bu işi halledebiliriz.
İşe gittiğim yererdeki gibi olur
ve gider Buddha'yla tanışırsın.
Gördüğün gibi...
...ben bırakıyorum.
Senin için işi bırakıyorum.
- Benim için mi?
- Evet.
O gece seni arayıp
her şeyi anlattığımı sanıyorum.
Uçağa binelim,
her şeyi geride bırakıp bir daha dönmeyelim.
Bayağı çılgınca, değil mi?
Çok garipsin.
- Geziye mi çıkacağız?
- Şey...
...ben çıkabilirim
ama sen benimle gelmiyorsun...
- Lütfen! Bekle, lütfen!
- Mob hits, Chev?
Çin zehiri mi?
Kulağa ne kadar saçma geldiğini biliyor musun?
Benden ayrılmak istiyorsan,
en azından bana gerçeği söyleyebilirsin!
Senin sorunun ne ya?
- Dur hele, sen bana güveniyor musun?
- Hayır.
- Benimle seviş.
- Ne?
- Sanırım bunun faydası olur.
- Ne? Şaka mı yapıyorsun? Çekil üzerimden!
- Elbiseni çıkar.
- Hayır!
Hayır!
- Daha spontane olmak istediğini söylemiştin.
- Delisin sen!
Sen ruhu olmayan bir maceraperestsin!
- Kurtar beni, Eve. Hayatımı kurtar!
- Kes şunu!
Üzgünüm. Aman Tanrım, iyi misin?
İyi misin?
Hayır! Hayır!
Kahretsin!
Çekil üzerimden!
Seni pis hayvan!
Becer beni, herkesin önünde!
İşte bu!
Hadi! Durma!
- Neyi bekliyorsun?
- Tanrım!
- Hadi!
- Deniyorum! Sus!
Tanrım! Malın sertleşmiyor mu?
- Hadi, sertleş!
- Sertleşeceğim!
- Lanet olsun, Chev!
- Kapa çeneni!
Yaşıyorum! Yaşıyorum!
Yaşıyorum, ulan!
Aman Tanrım! Vav!
Evet!
- Evet?
- Ne yapıyorsun?
- Evet.
- Verona elimde.
- Kaylo?
- Verona elimde, dostum.
- Ne oldu?
- Gerçekten mi?
- Neredesin?
- Don Kim'in gömlek fabrikasının üst katında.
- Nedir senin derdin?
- Alameda?
- Kim var Alameda'da?
- O sikiği gözünün önünden ayırma!
- Duydun mu beni? 10 dakikaya oradayım. Anlaşıldı mı?
- Tamam, Chev.
Tatlım, gitmeliyim.
Seni ararım!
Neye bakıyorsunuz?
Sorunun nedir?
Bağımlı mısın?
- Biraz daha hızlı git, tamam mı?
- Benim taksimde ölme.
Senin için bir şeyim var.
Al bu Haiti malını.
Bu çok sert bir maldır.
Ottan yapılır.
Neye gülüyorsun?
Buna bak.Görüyor musun bunu?
Bir erkek böyle gözükür.
Güçtür bu.
Şimdi bir de kendine bak.
Ne olursa olsun.
Evet.
Göt gibi tadı var.
Bu doğru, şeytan. Bekle biraz.
- Kapa lanet çeneni!
- Hayır!
- Hayır!
- Kapa lanet çeneni!
İşte burada!
Sikin onu!
Geldik.
- Bu şeyde ne olduğunu söylemiştin?
- Demiştim sana, sert mal.
5.55 dolar.
- Üstü kalsın, dostum.
- İyi günler, şeytan.
Ne sikimden bir yer.
Nereye gidiyor?
Evet, tamam.Beni
nasıl arayacaksın?
Sana öyle bir tokat basacağım ki.
Nerede olduğunu bilmiyorum...
Saçma şeyler için beni arıyor!
Ben işimi yapıyorum.
Ben işimi yürütüyorum.
Ben burada rahatım,
işimi yapıyorum. Ben bir...
Hey, Chevy! N'aber, ahbap?
Her şey yolunda mı? İyi misin?
- Ne tesadüf!
- Ne demek istiyorsun?
- Ne yapıyorsun, otobüs mü bekliyorsun?
- Aslında, düşündüm de helikopter...
- Bu ne?
- Ne?
- Çinli için mi çalışıyorsun?
- Çinli mi?
- Sen deli misin? Bunu sana yapmam.
- Deliyim ben. Kaylo nerede?
Ding. Zaman doldu.
- Ne demek şimdi, "ding"?
Ne demek, "ding"?
Nerede bu anasını siktiğim?
Chev.
- Ne bu?
- Chev, bebeğim. Sakin ol.
Bu şekilde mi?
Şimdi bana o işe yaramaz sikiğin
nerede olduğunu söyle. Verona.
Verona'nın bu işle
bir ilgisi yok.
Ne?
- Don Carlos senin sokaklardan elini çekmeni istiyor.
- Carlito?
Sen özelliğini kaybettin, ahbap.
Tüm televizyonlarda sen varsın.
Malı mülkü harap edip izinsiz işler yapıyorsun.
Örgütün mahcup olmasına neden oluyorsun.
- Bana bunu Carlito'nun istediğini mi söylüyorsun?
- Bak.
Sen canını sıkma,
biz Verona'nın icabına bakarız.
Yapman gereken en iyi şey
güzel, karanlık, sessiz bir yer bulmak ve...
...ölmek.
Ölmek. Sence alnımda
"amcık" mı yazıyor?
Belki de sen haklısın.
- Hepimiz bir gün öleceğiz, değil mi?
- Evet.
Hepimiz bir gün öleceğiz.
Ben de öleceğim.
Ne bu...
- Hay ben...
- Vurulmuşsun!
Anasını...
Tanrım!
Eve, kımılda!
- Sen, aşağıık herif!
- Onunla bu şekilde konuşma!
- Sevgilim insanları öldürür!
- Güzel.
Tanrım!
Gerçeği söyleyip söylemediğini bilmeliydim.
Hadi.
Dur, bekle!
Hadi hemen.
Tanrım!
Lanet olsun!
- Doğum konrol haplarımı almayı unuttum.
- Ne?
- Anahtarlar nerede? Anahtarlar!
- Burada.
- Gel! Gel!
- Eşyalarım!
Eşyalarım!
- Yalan söylemiyormuşsun!
- Hayatıma hoş geldin.
Hayır, şeyi kastettim...
benim için hepsinden vazgeçeceğin konusunda.
Evet.
- Peki diğeri?
- Zehir de doğru.
O zaman... demek oluyor ki...
Hemen hemen, Eve.
- Bunu nasıl durdurabiliriz?
- Sadece adrenalin onun etkisini azaltabilir.
- Çin mahallesindeyken de mi öyleydi?
- Evet. Üzgünüm.
Ne yapıyorsun?
- Bu seni harekete geçirir.
- Ne?
- Hadi, başlattığın şeyi bitirelim.
- Ohh be.
İşte bu.
Bu gerçekten işe yarıyor.
- Hoşuna gitti mi?
- Altta kal!
Siktiğim!
Tanrım! Evet, işte bu.
Biraz daha.
Altta kal, Eve.
- Tanrım.
- Çok büyükmüş!
Oh, Tanrım!
Sadece bir dokunmayla...
- Sorun nedir?
- Her zamanki gibi uykuya dalabiliyor musun?
Hiç sanmıyorum.
Tanrım! Hassiktir!
Gerçekten...
Öldüler.
Bunu nasıl yapabiliyorsun?
Sana söyledim, bebeğim. Bıraktım ben.
Evet.
Yarım saattir seni arıyordum.
- Hangi cehennemdeydin?
- Ofisimde.
- Buraya gelebilecek misin?
- Neden olmasın?
Çikolata?
Altın Gıdalar Marketi'nden
254 dolarlık fatura da neyin nesi?
Kuru yemiş.
Sana yine borcum var, doktor.
Chevy, sen benim en iyi müşterimsin.
Bu şey de ne?
Yapay epinefrin...
...tuz ile seyreltilmiş.
- Tadı oldukça iyi.
Amfetamin de veriyorum.
Sen endorfinleri hissediyorsun.
Dur bir dakika.
Daha iyi değil miyim?
Hayır, daha iyi değilsin.
Boktan bir durumdasın.
Kalbinin attığına inanamıyorum.
Sağlık dergisine falan
çıkman lazım senin.
- Peki ne yapacaksın?
- Verdiğim solüsyon inhibitörlerin etkisini azaltma işlevini görür.
Zehirin, reseptörlerinden
dışarı çıkmasına zorlar...
...ve içini kimyasal bir maddeyle doldurur.
Sadece geçici bir tedavi.
Peki daha sonra?
Sonra da siki tutarsın.
Seni hayat destek ünitesine bağlayabilir
ve ömrünü birkaç gün daha uzatabilirim.
Ama bazen komaya gireceksin.
O biliyor mu?
Neden seni bir şeyle doldurmuyorum?
Güzel bir rüyaya başlayabilirsin.
Rüya.
Bunu yapabilir miyim?
Hayır, hayır.
İstediğim bu değil.
Ne istiyorsun?
Bir saat.
Bir saat istiyorum.
Beni rahat bırakın.
Saat 9'da Los Angeles'da başlayan
vahşi saldırı sürüyor. Şüpheli hâlâ serbest.
Ona yeteri kadar Çin malı vermedik.
Öyle mi düşünüyorsun?
Ahbap, bu o!
- N'aber, ceset?
- Merhaba, dallama.
- Bir anlaşma yapabileceğini düşünmüştüm.
- Şimdi de anlaşma mı yapıyorsun?
Ne olup olmadığımı takma kafana.
- Dinle, panzehiri istiyorum.
- Panzehiri?
- Doğru, panzehiri.
- Bana vermek için ne hazırladın, götveren?
İbne kardeşinden aldığım mücevhere
ne dersin, seni sik yalayıcı?
- Beynini zorlama.
- Tamam.
- Anlaşma hoşuna gitti, değil mi?
- Her neyse!
20 dakika içinde Lint'de ol.
- Orayı biliyor musun?
- Evet.
Sakın geç kalma yoksa onları,
sikimi emmesi için bir fahişeye veririm.
Bana bak, diyorum ki...
Sikeyim seni!
Sonra görüşürüz, günışığı.
Lanet olsun! Hassiktir!
Hey, ben Verona.
Biraz önce beni arayanı duyduğunda inanmayacaksın.
Her şey yoluna girecek, bebeğim.
- Ama demiştin ki...
- Hayır, hayır.
İşler değişti.
Bir panzehir var. Onun için bir anlaşma
yapabilirim, ama yalnız gitmeliyim.
- Korkuyorum.
- Tabii ki.
- Güvende olacaksın.
Geri döneceğim.
Söz mü?
Söz.
N'aber, birader?
- Nerede hata yaptım?
- Biraz önce bir şey mi dedin?
Sanki duvarla konuşuyorum.
- Anne?
- Annen olduğunu hatırlaman beni şaşırttı.
- Lütfen, buna zamanım yok.
- Senin hiç zamanın yok.
- Orlando?
- Sen inatçı bir götverensin, Chelios.
Sana şunu söylüyorum. Seni her yıktıklarında,
sen de dirilmeye devam mı ediyorsun?
- Ben terminatörüm.
- Öyleydin ama şimdi şehirde yeni bir katil var.
Anlamıyorum.
Neden fırsatın varken
beni öldürmedin?
Çok kolay olurdu.
Kendine bir bak.
- Dengesiz, sadomazoşist eğilimli...
- Adrenaline ve şiddet bağımlısı...
Bir adam kendi kanı ve pisliği içinde
çığlık atarken onu parçalara ayırmak...
...onun için bir iyiliktir.
Bir savaşçının ölümü.
- Muhtemelen bunu yapmak hoşuna gider.
- Sen kimsin?
- Sanırım anlamaya başlıyorum.
- Geç olması, olmamasından iyidir.
Orada öleceğini biliyorsun.
Evet, belki de.
Ama seni de yanımda götürüyorum.
Biraz hap, doktor.
- Chelios?
- Merhaba, kızlar.
Bekle.
Bana parçayı ver.
- Bir resim gibi, değil mi?
- Chelios.
Ne biçim bir kabussun sen.
Yapma ya.
Otur.
Hey! Dur bir dakika.
Üzerini bir daha ara.
Bir şey taşıdığını biliyorum.
Bir bakayım.
Götveren.
Akıllıca. Ne bu, insulin pompası mı?
Basitçe öyle.
İnsülin de ne?
Efedrin, öyle değil mi?
- Evet.
- Çok beceriklisin.
- Yeni bir efendi bulmuşsun, küçük orospu.
- Ben kimsenin orospusu değilim.
Carlito, bana ödediği paranın yarısıyla
seni tuttuğunda onun orospusu olacaksın.
Bu kadar yeter.
Ona iyi bir orospu olduğunu göstermek için
belki de onun üzerine attıracaksın.
Ben kimsenin orospusu değilim!
Duyuyor musun beni?
- Bana ödemesini söylediğim miktarı ödeyecek!
- Bu kadar yeter!
Otur!
Uzun bir gün oldu.
Sonunda sen de kabul etmek zorundasın ki
her şey güzel bir şekilde halloluyor.
Don Kim kurşunlara hedef oldu,
teşekkürler bu arada,
Hong Kong da suçu üzerine aldı.
- Lütfen anla, kişisel bir şey değil bu.
- Kendi adına konuş.
Düşündüğüm şey mi o?
Çin malı.
Tutun onu.
O kadar hızlı değil, götveren!
Kafası kıyak!
Her neyse, sapık.
Korkarım Houdini oyunu sona erdi,
arkadaşım.
- Babamız, cennette...
- Kapa çeneni!
Demek bu şekilde oluyor.
- Don Kim bu! Ölmüş olması gerekiyordu!
- Hızla.
Police, bugünkü kargaşanın
mimarı olan...
...delinin saklandığı
ve son direnişini gösterdiği...
...Lint otelinin etrafını sardı.
Resmi yetkililer,
ateş açıldığını doğruladı.
Yeni helikopterimiz otelin üzerinden görüntüleri,
canlı ve sansürsüz olarak ekranlarınıza getirecek.
Tekrarlıyorum, bu haber sansürsüz,
bu yüzden çocuklarınızı odalarında tutmalısınız.
Beni buradan çıkar!
Seni öldüreceğim, Chelios!
Çok geç!
Dikkat et!
Teşekkürler, patron.
Buradan defolup gidelim, hemen!
Gidelim hadi!
Kaylo'dan bir hediye.
Şimdi ne yapacaksın?
Şimdi de konuş!
Hangi cehennemdeydin?
Kimmiş şimdi orospu?
Hayır, hayır! Uç, götveren seni!
Uç!
Sen öldün!
Aman Tanrım!
Öldün! Öldün sen, götveren!
Seni öldüreceğimi söylemiştim, küçük orospu!
Hey, ben Eve.
Beni aradığına sevindim ama evde değilim.
Eğer bir şey satmıyorsanız,
ki ilgilenmiyorum, mesajınızı bırakın.
Eğer bırakmıyorsanız, o zaman...
Zaman doldu.
Hey, bebeğim...
Görünüşe bakılırsa, seni yine
hayal kırıklığına uğratacağım.
Hayatım boyunca hep çalıştım... çalıştım...
...durmadan çalıştım...
Tabiri caizse, durup gülleri koklamak için
daha fazla zaman ayırmayı isterdim.
Sanırım şu an bunun için çok geç.
Sen en iyisisin, bebeğim.