Tip:
Highlight text to annotate it
X
-Birşeyin yok ya?
-İyiyim, ahbap, merak etme.
İyi misin?
İyi uçuşlar.
-Neden sorun hep sen oluyorsun?
-Öyle olmuyor.
Adam beni aşağılıyordu
ve bunu sen de biliyorsun!
-Öyle mi? Özür dilerim fark edemedim.
-Palavra!
-Ya ***'e ne demeli?
-Ne yapmamı istiyorsun?
Adam benim patronum! Ve sen de
kendi başının çaresine bakabilirsin!
Esas sorun ne biliyor musun?
Lisa'yla yattığını biliyorum...
Hey ahbap havalanına
kestirmeden nasıl gidebilirim?
-Şuradan.
-Sağol.
Telefonda bana Lexus
hediye etmeyi önerdi.
80'lerin başlarında karıştığı
olaylardan başı belada.
-Ne tarafa?
-Şehir merkezine. 312 Güney Spring.
Şehir merkezine.
Bak kopyaların sabah saat yedide
hazır olması gerekiyor. Tamam mı?
Bekle biraz.
La Brea'ya kadar buradan git.
La Brea'dan kuzeye gidip
106'dan şehir merkezine in.
Geç yatacaksan ne olmuş?
Ben sabaha kadar çalışacağım.
Ağlamayı kes.
105'den doğuya gidip
110'a girelim. Daha çabuk olur.
-Ne?
-105'den 100'a dedim.
Daha çabuk gidersiniz.
110 USC'deki otoparkın
etrafından dolaşıyor.
Ama La Brea'dan Santa Monica'nın
kuzeyine varınca trafik tıkalı olur.
Kuzey 110'da
Pasadena'ya gidenler oluyor.
Ve yavaş giderler.
Öyle ama ben Grand'den sapıyorum
sonra da...
Senin gitmek istediğin
yerden gideriz.
İddiaya giriyor muyuz?
-Hayır.
-Ama ya yanlış biliyorsan?
Sanmıyorum ama öyleyse
sizden para almam.
Tamam anlaştık.
Hadi söyle.
-Neyi?
-Hadi.
Işıklarda şansım yaver gitti.
Işıklardan değil.
Sen haklıydın ben haksızdım.
Max...
Sesi açar mısın?
-Klasikleri seviyorsunuz.
-Severim. Lisedeyken çalardım.
-Tahmin edeyim. Ahşap nefesliler.
-Hayır yaylılar.
Nefeslilere yetecek ciğerim yoktu.
Cep telefonunda nasıl konuştuğunuzu
düşününce evet deseniz inanırdım.
Farklı enstrümanlar.
Beni dinleseydin
şu anda trafiğe yakalanmış olacaktık.
Fazladan bir beş dolar
kazanmış olabilirdin.
O beş dolar sizde kalsın.
Kendinize özel bir şey alırsınız.
Bir çılgınlık yapın.
O kadar da önemli değil.
Büyük bir şey değil.
Sana tasarruf ettirmek için
tartışan kaç taksi şöförü tanıyorusun?
İki kişiydik
ama diğerini öldürmem gerekti.
Rekabetten hoşlanmam.
İşini iyi yapmaktan
gurur duyuyor musun?
Ne bu mu?
Hayır bu yarı zamanlı bir iş.
Faturalarımı ödeyebilmek için
geçici olarak yapıyorum.
Ama yapacağım işin en iyisi olacağım.
Ama o başka bir iş.
-Ne?
-Bir şeyler planlıyorum.
Ne gibi?
Anlatsana.
Bir limuzin şirketi kuruyorum.
'Ada Limuzinleri.'
Tekerlekli bir ada gibi olacak. Sanki
bir Klüpteymiş gibi sıkı bir yolculuk.
Havaalanına varınca
limuzinimden inmek istemeyeceksiniz.
Bu yüzden bu işi yarı zamanlı yapıyorum.
Arabalarımı lease edip...
...ekibimi kurup müşteri listemi
hazırlayana kadar falan.
Avukat olmaktan memnun musunuz?
-Sen medyum musun?
-Biraz.
Koyu renk
çizgili bir elbise giyiyorsunuz.
Fazla gösterişli değil
demek ki reklamcı değilsiniz.
Libato marka bir evrak çantası.
Ve Bottega marka bir cüzdan.
Arabama kılıçlı bir bindiğinde
sushi aşçısı olduğunu anlarım.
Siz bir Clarence Darrel'sınız.
Hayır pek sayılmaz. O savunmadaydı.
Ben savcıyım.
-Büyük bir dava mı var?
-Evet.
-Çabuk getirdin.
-Elbette.
Ama sorumu cevapmadınız.
Yaptığınız işi hoşunuza gidiyor mu?
Evet.
Ama bugün gitmiyor.
Hayır hoşuma gidiyor.
Sabırsızlanıyorum.
Mahkeme salonunda dikilmeyi
seviyorum...
...ama aynı zamanda ilk günden önceki
geceler içimde bir sıkıntı oluyor.
Sıkıntı mı?
Nasıl?
Sanırım davayı kaybedeceğim.
Kötü bir dava.
Sunumlarım tam hazır değil.
Yeterince hazırlanamadım.
İnsanlar
yaptığım şeyden anlamadığımı...
...ve yıllardır numara yaptığımı
fark edeceklermiş gibi geliyor.
Adalet Bakanlığını temsil ediyorum...
...ve açılış konuşmam
en önemli noktada başarısız olacak...
...ve jüri bana gülecek.
Ve sonra ağlayacağım.
Kusmayacağım.
Birçok insan kusar.
Miğdem güçlüdür.
Sonra kendimi toparlar
ve açılış konuşmamı yeniden yazarım.
Sunumlarım üstünde tekrar çalışırım.
Hayatımın geri kalanını böyle geçiririm.
Günüm böyle geçer.
Sabah dava başlayınca kendime gelirim.
-Tatile çıkmalısn.
-Daha demin Harper otoyolunda çıktım.
Hayır hayır takside değil.
Yani kafanı toparlamalısın.
Benliğini ayağa kaldırmalısın.
-Sen en son ne zaman tatile çıktın?
-Hep çıkarım.
-Ne sıklıkta?
-Günde on kere.
En sevdiğim yer...
Bu küçük ada.
Küçük ve bana özel bir yer.
İşler ağır gelmeye başlayınca
beş dakika ara verir ve oraya giderim.
Ve kesinlikle hiçbir şey düşünmem.
-Hadi al.
-Hayır alamam.
Hayır hayır. Al çünkü
senin benden daha fazla ihtiyacın var.
İşine yarayacağına
garanti veririm.
Sağol Max.
Göster onlara günlerini.
Bilemiyorum...
Bir Fortune 500 şirketini ya da
taksi şirketlerini soruşturmak istersen.
Gel adamım. Özür dilerim.
Seni duymadım. Gel.
Ben alırım.
-Nereye?
-1039 Güney Union Caddesi.
Anlaşıldı.
-Sence ne kadar sürer?
-Yedi dakika.
Yedi? Altı ya da sekiz değil mi?
110'u geçmek için 2 dakika
Venice için 3 dakika...
...yolun geri kalanı 1 dakika
1 dakika da bir terlik olursa diye.
-Bilgisayarı açmamın mahsuru var mı?
-Sorun değil.
Hata yaptıysan ne olacak?
Bedavaya mı gideceğim?
Özür alacaksın.
Bugünlük iyiliğimi yaptım.
-Kime?
-Kızın birine.
Çıkacak mısınız?
-Los Angeles'a ilk gelişin mi?
-Hayır.
İşin doğrusu geldiğimde
buradan gitmek için sabırsınlanıyorum.
Dağınık, bağlantısız...
İşte bu benim.
-Sen seviyor musun?
-Burada yaşıyorum.
70 milyon insan.
Dünyanın en büyük beşinci ekonomisi.
Ve kimse kimseyi tanımıyor.
Gazetede okudum.
Adamın bir metroya binmiş.
Metrodayken ölmüş.
Biri onun öldüğünü fark edene kadar
cesedi altı saat metroda gezmiş.
Yanında insanlar binip inmiş.
Kimse fark etmemiş.
Bu şimdiye kadar bindiğim
en temiz taksi.
-Şöför müsün?
-Evet gündüzcüyle ortak kullanıyoruz.
Geceleri tercih ettiğin için mi?
Evet. İnsanlar daha rahat oluyor.
Az stres az trafik daha iyi bahşiş.
-İkramiyeler nasıl?
-Yok. Bu öyle bir iş değil.
Uzun süre yapmayacağım.
Sadece şimdilik yapıyorum.
Geçici bir iş.
Başka birşeyler hazırlıyorum.
-Ne zamandır şöförlük yapıyorsun?
-12 yıldır.
Gerçekten mi?
Hazırladığın şey ne?
Anlatmak istemiyorum.
Bir iş kuracağım.
-Üstüne alınma. Sadece...
-Alınmadım.
Sen anlatmak yerine
yapan insanlardansın.
Bu iyi.
Yedi dakika.
İyisin.
-Işıklarda şansım yaver gitti.
-Eminim öyledir.
Işıkların zamanlamalarını da
biliyorsundar herhalde.
Dinle
buraya bir emlak anlaşması için geldim.
Bu gece bitirmeliyim.
Gitmem gereken beş yer var.
İmza toplayıp
birkaç arkadaşımı görmeliyim.
Sonra sabah altıda uçacağım.
-Benimle takılmanı istiyorum.
-Olmaz kiralamak yönetmeliğe aykırı.
-Yönetmeklik mi?
-Evet.
Sana hastalık parası falan ödemiyorlar.
Bir gecede ne kazanıyorsun?
-Ne kadar?
-350.
Öyle mi? Bak ne diyeceğim...
600 veririm.
Bilemiyorum.
Beni LAX'e götürürsen bir yüzlük daha.
Böylece uçuşa geç kalmam.
Yapamam...
Bilemiyorum... Bilemiyorum...
-Evet biliyorsun.
-Bilemiyorum.
-Evet biliyorsun.
-600...
Güzel. Anlaştık.
İşte sana 300 avans.
Adın ne?
-Max.
-Max... Ben de Vincent.
Tamam.
-Ama burada bekleyemem.
-Binanın arkasında buluşuruz.
Tamam.
Kesinlikle buralardan değil.
Gel bakalım.
Hayır!
Kahretsin!
S*ktir!
Neler oluyor?
Kahretsin!
Adamım iyi misin?
Kahretsin!
S*ktir!
Taksinin üstüne düştü!
Yukardan kahrolası taksinin
üstüne düştü!
-Kahretsin! Sanırım öldü.
-İyi tahmin.
Onu sen mi öldürdün?
Ben vurdum.
Mermiler ve düşüş öldürdü.
S*ktir.
-Kırmızı ışık Max.
-Dur. Dur.
Ellerini indir.
Ellerini indir!
Peki. Peki.
Tamam yardım et.
Bagajı aç.
-Ne?
-Bagajı aç.
Gel gel.
-Gel.
-Ne yapıyorsun?
Onu arabanın üstünden indireceğiz.
Onu burada bırakamayız.
Yani yanına almak istemiyorsan...
Ama ne kadar temiz olduğun
düşünülürse...
Tamam.
O sadece bir ölü.
Ellerinden tut.
-Yapamam.
-Bileklerinden tut.
-Tuttun mu?
-Evet.
Hala titriyor.
Kahretsin.
S*ktir.
Tamam.
Böyle iyi.
Gidelim.
-Taksiyi sen al.
-Taksiyi mi alayım?
Evet. Ben takılırım.
Takılırım. Zaten genelde
taksileri kimi kullandığını bilmezler.
Hiç kontrol etmezler.
Taksiyi al.
Ha sen kullanmışsın ha ben.
Kimseye söylemeyeceğine
söz veriyorsun değil mi?
-Evet evet.
-Değil mi?
Söz veriyorum.
Bin şu arabaya!
-Sen... sen.
-Bir arabaya.
S*ktir.
-Nöbetçi çavuş.
-Ben narkotikten Dedektif Fanning.
1039 Güney Union'a iki üniformalı
polis ve gece dedektifini yollayın.
Ve adli tıbba haber verin.
Şu anda bir suç mahallindeyim.
Anlaşıldı.
1039 Güney Union.
-Ne yapıyorsun?
-Şurayı temizlemelyim. Leş gibi.
Ne olmuş? Leydi Macbeth yeşil yandı
biz duruyoruz. Bırak koltuk temizlemeyi.
Artık Los Angeles'ın en temiz taksisi
seninki değil. Buna alışmalısın.
İşe odaklan.
Arabayı kullan.
7 565 Ford.
Orayı biliyor musun?
-Batı Hollywood'da.
-Ne kadar sürer?
Bilemiyorum...
17 dakika.
Neden?
Hayır. Hayır hayır hayır.
Dur biraz.
Başka yerlere de uğrayacağımızı
söylemiştim.
Hayır arkadaşlarına uğraman
gerektiğini söylemiştin.
Başkasının arkadaşları.
Hayır.
Sen taksi kullanıyorsun
ben işlerimi hallediyorum.
Gece bittiğinde
700 dolar kazanmış olabilirsin.
Seni kızdırmak falan istemiyorum
ama bunu yapamam.
Sen birilerini öldürürken
şöförlüğünü yapamam.
-Benim işim bu değil.
-Bu gece öyle.
Bak anlamıyorsun.
Ben ciddiyim. Ciddiyim.
Bu iş bana göre değil.
-Gerginsin.
-Evet öyleyim.
Gerginsin.
Bunu anlıyorum.
Nefes al ve sakin ol.
-Nefes alıyor musun?
-Kahretsin.
-Nefes alıyor musun?
-Evet.
Tamam güzel.
Pekala durum şu:
Beni istediğim yerlere götürecek
ve olanları bilmeyecektin.
Adamı camın önünde yakaladım
aşağı uçtu. B planına geçtik.
Hala nefes alıyor musun?
Elimizden geleni yapmalıyız.
Doğaçlama yapacağız.
Ortama uyum sağlayacağız
Darwin olur böyle şeyler I-Ching...
...ne olursa.
Uyum sağlamalıyız.
I-Ching'miş. Ne diyorsun sen?
Adamın tekini camdan attın.
Ben atmadım o düştü.
Ne yaptı sana?
-Ne?
-Ne yaptı sana?
Hiçbir şey.
Onu ilk defa bu gece gördüm.
Daha ilk kez gördün ve öldürdün mü?
Ne yani
tanıdıktan sonra mı öldürmeliyim?
Hayır.
Max bu dünyada 6 milyar insan var...
... ve sen şişmam adamın teki
yüzünden dağılıyorsun.
-Kimdi o?
-Sana ne ki?
-Ruanda diye bir yer duydun mu?
-Evet Ruanda'yı biliyorum.
Güneş batmadan
onbinlerce insan öldürüldü.
Nagasaki ve Hiroşima'dan bu yana
bu kadar hızlı insan öldüren olmamıştı.
-Kılın kıpırdadı mı Max?
-Ne?
Af Örgütü Oxfam ya da GreenPeace'e
falan katıldın mı? Hayır.
Ben şişko bir İtalyan'ı öldürünce
kriz geçiriyorsun.
-Hiç Ruandalı tanıdığım yok.
-Bagajdaki adamı da tanımıyorsun.
Kendini daha iyi hissedeceksen
söyleyeyim:
Süregelen bir suç operasyonuna
karışmış bir suçluydu.
Ya sen ne yapıyorsun?
Çöpü mü boşaltıyorsun?
Evet öyle bir şey.
-Sağa çekin!
-Kahretsin.
-Kurtul onlardan.
-Nasıl?
Sen taksicisin.
Onları ceza kesmemeye ikna et.
Lütfen bir şey yapma.
O zaman beni köşeye sıkıştırma.
Bagajda yer yok.
-Buna inanamıyorum.
-İnan
Bir şey yapma.
Ben konuşurum.
Evlidir herhalde.
Çocuğu var mıdır acaba?
Belki de karısı hamiledir.
Ben hallederim.
Evet bir saniye.
Nasılsınız?
Ortağım size yardımcı olacak.
Ehliyet ve ruhsat.
Tabi.
-Sizi camınız kırıldığı için çevirdik.
-Evet.
-Bunlar geçerli mi?
-Evet memur bey.
Ne yaptınız?
Yemek savaşı mı?
Evet ben...
Yiyecekler biraz dağıldı.
Camdaki kan mı?
Evet...
Evet bir geyiğe çarptım.
-Geyiğe çarptın?
-Evet... Sloans'da...
Güney Central geyiği?
Evet orada.
Arabanın önüne atladı kaçamadım.
Neden arabanada hala müşteri var?
Garaja gidiyordum
ve gideceği yer yolumun üstündeydi.
Evet ama güvenlik yolundasın
ve arabana el koymalıyız.
Bu yüzden müşterini indirmeli ve çekici
gelmeden arabayı kenara çekmeliyiz.
Bagajı aç ve arabadan in.
Efendim!
Üzgünüm ama
başka bir taksiye binmelisiniz.
Bu gerekli mi memur bey?
Yarım mil ilerde oturuyorum.
Evet efendim ne yazık ki öyle.
Lütfen arabadan inin.
Sen de. Hadi.
Bagajı açarsan
onlar da bagaja girerler.
Uzun bir geceydi.
Ayrıca garaj da hemen şurada.
Bırakın da gideyim.
Arabadan in ve bagajı aç.
Hadi.
Dışarı çık.
Siz de efendim. Lütfen.
Tüm birimlere 34. Cadde ile Culver'ın
köşesinde silah sesleri var.
Tüm 26. bölge birimleri olay yerine.
Gitmeliyiz ortak.
-Anlaşıldı.
-Hemen garaja git.
İyi geceler efendim.
Burada dur.
Ellerini direksiyona koy.
-Neden?
-Çünkü ben koy dedim.
Max! Max!
Beni duyuyor musun o*ospu çocuğu?
-Kim bu?
-Lenny. Garajdaki telsizci.
Max orada olduğunu biliyorum.
Cevap ver.
-Cevap vermezsen ne yapar?
-Durmadan aramaya devam eder.
Max cevap ver.
Açık verme.
Lenny benim. Ne var?
Polisler aradı. Sana
arabayı garaja getirmeni söylemişler.
Evet ne olmuş?
Olan şu arabayı bir geyiğe çarpmışsın.
Hayır bana çarptı.
ben...
Nerede neden ne olduğundan bana ne?
Masrafı sen ödeyeceksin.
Bir kazaydı.
Sorumlusu sen değilsin.
Bir kazaydı.
Sorumlusu ben değilim.
Palavra. Ben seni sorumlu tutuyorum.
Senin cebinden çıkacak.
-Taksiyi k*çına sokmasını söyle.
-Yapamam o benim patronum.
-Ne olmuş?
-İşime ihtiyacım var.
Hayır yok.
Orada mısın?
Seninle konuşuyorum. Max! Max!
-Sana hiçbir şey ödemeyecek.
-Sen de kimsin?
Albert Ricardo. Yardımcı savcıyım.
Bu arabada müşteriyim.
-Seni tafik şubesine rapor edeceğim.
-Hemen heyecanlanmayalım.
Heyecanlanmayayım mı?
Nasıl h?eyecanlanmayayım
Çalışan bir adamı sömürmeye kalktın.
Çarpışma poliçenizin zararı
karşılayacağını çok iyi biliyorsun.
Sen ne numara çevirmeye
çalışıyorsun pislik herif?
-Ben sadece...
-Ona söyle.
Ona g*tün teki olduğunu söyle.
Hadi.
Sen g*tün tekisin.
Bir numara daha çevirmeye kalkışırsa
taksiyi k*çına sokacağını söyle.
Bir numara daha çevirmeye kalkışırsan
bu taksiyi k*çına sokarım.
Kahretsin!
-Evet?
-Bay Clarke burada bir noter var.
-Kimlik gösterdi mi?
-Evet efendim.
Peki yukarı yollayın.
Taksideyim!
Kahretsin!
Buradayım! Ara sokakta!
Kahretsin!
Evet adamım. Buradayım!
Taksideyim. Çıkamıyorum.
Sağolun. Sağolun.
Hey adamım bak.
Buradan çıkmalıyım.
Ne var adamım?
Neler oluyor?
Bağlı kaldım.
Adam beni buraya bağladı.
Şu binayı birbirine katıyor.
Buradan çıkmalıyım.
-Sen de bağlı kaldın?
-Evet öyle.
Burada tıkılı kaldım.
Beni çözün. Polisi arayacağım.
Cüzdanını bana ver!
-Dalga mı geçiyorsun?
-Öyle mi görünüyorum?
Ellerimin direksiyona bağlı olduğunu
görmüyor musun?
Neye bağlı olduğun umrumda değil...
-Umrumda değil!
-Ateş etme!
Cüzdanını ver!
Burada ne var?
Piyango vurdu!
Cidden.
Hey adamım!
-O benim çantam mı?
-Çantan mı? Evet öyle.
Neden?
Geri mi istiyorsun?
Cüzdanını ver.
Başka neyin var?
S*ktir!
Para nerede?
Torpidonun altında mı?
Hadi al.
Dikkat çekersen gereksiz yere
insanların ölmesine neden olursun.
-Anladın mı?
-Evet.
Öyle mi?
Ama iyi bir haberim var.
Programın ilerisindeyiz.
-Jazz sever misin?
-Pardon ne?
Jazz.
Jazz sever misin?
Pek sevmem.
Adamın biri bana
Crenshaw'da bir yerden bahsetti.
LaMer Park.
Batı yakasının tüm büyük
müzisyenleri orada çalmış.
Dexter Gordon Charlie Mingus
Chet baker...
Hadi bitiir işini.
Sana bir içki ısmarlayayım.
Bu muhbirin adı neydi?
Ramon?
Ramon Aielo.
Dün gece benimle buluşacaktı gelmedi.
Buraya geldim ve bunu buldum.
Ne zamandır bu adamla çalışıyorsun?
Dört aydır. Küçük bir oyuncu.
Felix'e bağlı bir dağıtım ağına dahildi.
Felix Raez Torina mu?
Federaller onun peşinde.
Yaklaşmamızı istemezler.
Los Angeles polisi ne zamandır
federaller için çalışıyor?
Bu işle ilgileniyorlarsa
elimizdeki her şeyi alıp...
...dosyalarını hazırlayıp teşekkürü alırlar.
O zaman ne anlamı var ki?
Sorun benim adamımın
camdan uçmuş olması.
Muhbirim camdan uçtuysa ve
k*çında Felix'in parmak izleri varsa...
...bu dosya benim demektir.
Burada işlenmiş bir suç varmı?
Cinayet mi?
Elinde ceset var mı?
-Ben sadece kırık cam görüyorum.
-Ve kan.
Camların üstünde var.
Burada da var.
Burada ve şu tarafta da var.
-Richard?
-Evet benim.
Ramon şu camndan uçtu
ve yere çarptı.
Cam parçaları her yere yayıldı.
Belki de atlamıştır.
Tabii. Gergindi o yüzden
dördüncü kattan kafa üstü atladı.
'Bu iyi geldi' deyip toparlanır.
'Bu günlük bu kadar yeter' der.
Hadi ama adamım.
Hey Ray!
Yakala!
-Yeni mi?
-Üstünde hala barut kokusu var.
Geç saate yoldan geçen biri olmuş.
Burada park etmiş bir taksi varmış.
İki adam etrafında geziniyorlarmış.
Eşkal var mı?
Hiçbir şey görmüş mü?
Sayılır.
Adamın gözleri çok bozuk.
Bu bölgede 4000 taksi var.
Başka bir şey var mı?
Hayır efendim.
Peki. Aramaya devam edin.
Aramaya devam edin.
Oakland'daki olayı hatırlıyor musun?
Taksici tüm gece gezip
üç kişiyi öldürmüştü.
-Sonra da tabancayı kafasına dayamıştı.
-Evet delirmişti. Ne olmuş?
Oakland'lı şu dedektif bu hikayeye
inanmamıştı. Adı neydi?
Taksicinin geçmişinde hiç sabıkas
ya da psikolojik rahatsızlığı yoktu.
Üç kişiyi öldürüp
sonra da intihar mı etti?
O dedektif takside
başka birinin daha olduğuna inanıyordu.
Jazz dinlemeyi hiç öğrenemedim.
Melodik değil.
Notaların gerisinde.
Beklenen şey değil.
Doğaçlama...
Bu gece gibi.
Bu gece gibi mi?
On yıl sonra birçok insan...
...aynı işte aynı yerde
aynı rutini yaşıyor olacaklar.
Güvenlik peşinde olacaklar.
Hep aynı şeyi yapacaklar.
On yıl sonra...
Bundan on dakika sonra bile
nerede olacağımızı bilmiyorum.
Ölü.
-Trompetçi kim?
-Daniel bebek. Buranın sahibi.
Muhteşem çalıyor.
İndiğinde buraya davet edermisin?
-İçki ısmarlamak istiyorum.
-Elbette hayatım.
19 yaşında falandım.
Burada birkaç masaya bakıyordum.
Çok az kazanıyordum ama...
...önemli olan
müziğin yakınlarında olmaktı.
Ve yakındım.
Mesela bir gece vardı...
22 Temmuz 1964. Bil bakalım
kapıdan içeri kim girdi?
Miles Davis.
Evet.
-Cidden.
-Evet.
Dünyanın en sıkı adamı
bu kapıdan içeri girdi.
Vay canına.
5. Caddedeki Colombia stüdyosunda
kayıt yapıyormuş.
Miles içeri girdi.
Biz ne olduğunu anlayamadan
sahneye çıkıp çalmaya başladı.
Nasıldı?
Korkutucuydu.
Herif acayip odaklanıyordu.
Hem zaten normalde de
korkutucu bir adamdı.
Herkes bilirdi ki gidip öyle
pat diye Miles Davis'le konuşamazsın.
Sakin takılıyor gibi görünebilirdi ama
o anda aslında müziğe kitlenmiş olurdu.
Genç bir çift elini sıkmak istediler.
Adam 'selam benim adım...'
derken...
Miles 'çekil önümden o*ospu çocuğu
o*ospunu da yanında götür' dedi.
Miles buydu.
Böyle bir adamdı.
Kendi müzikal alanında gezinirken
vahşileşirdi.
Onunla konuşabildin mi?
-Daha da iyisini yaptım.
-Hayır.
Onunla 20 dakika kadar çaldım.
-İnanılmaz.
-Nasıl çaldın?
Nasıl mı çaldım? Miles'la çalarken
başın belada demektir.
Ama bana iyi davrandı.
Ne dedi?
Bir tek kelime etti.
'Sıkı.'
-Sıkı mı?
-Evet.
-Bu kadar?
-Evet.
'İyisin ama daha hazır değilsin'
demekti.
'Hazır olduğunda beni ara'
demekti.
-Aradın mı?
-Hayır.
Orduya alındım
araya başka şeyler girdi...
...müziğe geri döndüğümde
geç olmuştu.
1945'de doğdum ama...
...dünyaya geldiğim gece o geceydi.
Tam bu odada.
Bu gece pek kalabalık değildi.
Jazz eskisi kadar insan çekmiyor.
Harika bir hikaye.
Catahena'dakilere
bu hikayeyi anlatmalıyım.
Cartahena'dakileri tanıyor musun?
Tanıyorum.
Demek bu yüzden senin
sıkı bir adam olduğunu düşünmüşüm.
Öyleyim.
Yapmak için anlaştığım iş...
Hadi Vincent.
Adama bir şans tanı.
Artık olmaz.
Bunu her zaman yapamazsın.
Doğaçlama yapıyorlar.
Adamı sevdin
çalışını sevdin.
Hadi biraz sakin bir şeyler çalalım.
Senin bunu söylemen komik.
Bu nasıl?
Bir soru soracağım.
-Ne sorusu?
-Jazz'la ilgili bir soru.
Doğrusunu sen bilirsen
bu gece kaybolursun.
Buradan buradan çıkarsam....
...o kadar uzağa gideceğim ki
ölmüş olmamdan farkı olmayacak.
Bir şey daha...
Bu insanlara
Felix'e...
...üzgün olduğumu söyle.
Bunu yapmaya
mecbur olduğumu söyle.
Bana dokunulmazlık sağladılar.
Ya onların istediğini yapacaktım
ya da yeniden içeri girecektim.
Ve bir daha içeri girmeyeceğim.
Soruyu sor.
Miles müziği nerede öğrendi?
Miles hakkında
bilinebilecek her şeyi biliyorum.
O zaman cevabı duyalım.
Konservatuar!
Konservatuarda öğrendi değil mi?
Babası St. Louis'de diş hekimiydi.
Tarıma yatırım yaptı
çok para kazandı.
Miles'ı New York'taki
Julliard müzik okuluna yolladı.
1945'te.
İlk yıldan sonra Julliard'dan ayrıldı.
52. caddede Charlie Parker'ı buldu.
Sonraki üç yıl onunla çaldı.
S*ktir!
Hayır hayır.
Taksiyi al.
-Max?
-Beni yalnız bırak.
Ben oyun oynamıyorum.
Adama oyun oynadın.
Doğru cevabı vermişti.
Ama gitmesine izin vermedin.
Cevap ver cevap ver.
Max!
Bu adamın nesi var?
Şöförümle yine bir derdin mi var?
-Sen kimsin?
-Geçen sefer konuştuğun adam.
Max'in annesi beni delirtiyor.
Telsizi ona verin lütfen.
Bekle.
Dikkatli ol.
-Evet?
-Annen on dakikada bir arıyor.
Neden görünmemişsin
iyi miymişsin neredeymişsin...
Neden görüneceksin?
Bu gece gidemeyeceğimi söyle.
Ben akrabanız değilim.
Kendin söyle.
Neden görüneceksin?
Annem hastanede yatıyor.
-Her gece ziyaretine gider misin?
-Evet. Ne fark eder ki?
-Gitmezsen düzenin bozulur.
-Ne olmuş?
İnsanlar seni ve bu taksiyi aramaya
başlarlar. Bu hiç iyi olmaz.
Seni annemi ziyarete götürmem.
Ne zamandır tartışmaya başladık?
İki adım ileri bir adım sola kay.
Çiçek?
Benden sadece para ister.
Seni dokuz ay karnında taşıdı.
İnsanlar çiçek alır.
Çiçek al.
Afedersiniz.
Üstü kalsın.
Asansörü tutar mısınız?
-Kaçıncı kat?
-Beş. Teşekkürler.
-Gece iyi geçti mi?
-Şöyle böyle. Sizinki?
Selam anne.
-Seni defalarca aradım.
-İş çıktı.
Neden telefon etmiyorsun?
Burada yatarken
başına bir şey geldi diye ödüm koptu.
-Sana çiçek getirdim.
-Çiçeği ne yapayım?
-Seni neşelendiriler.
-Nasıl?
Solup ölecek şeylere
para harcadığına sevinerek mi?
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
Çiçekleri ben almadım anne.
O aldı.
Kim?
Neden misafirimiz olduğunu söylmedin?
Adınız ne?
Oğlumun kusuruna bakmayın.
Biraz kabadır.
Ziyanı yok efendim.
Çiçeklerin parasını siz mi verdiniz?
Çok güzeller.
Eee Max?
Anne bu Vincent.
Vincent bu da annem Ida.
Tanıştığımıza çok emmnun oldun
Bayan Drosch.
-Bana Ida de.
-Ida.
Çağrı geldiğinde Max'leydim.
Ve beni görmek için
bu kadar yol mu geldin?
Mühim değil efendim.
Bunu oğluma söyleyin.
Ona bir şey yaptırmak için
kafasına silah dayamanız gerekir.
Max'ın önemli müşterilerinden
biri olmalısınız.
Müşteri mi? Ben kendimi onun
dostu olarak görmeyi tercih ederim.
Max'in pek arkadaşı olmaz.
Hep aynadan kendisiyle konuşur.
Bu sağlıksız bir şey.
Anne daha kaç kere
bunu yapmamanı rica etmeliyim?
-Neyi?
-Sanki odada değilmişim gibi konuşma.
-Ne diyor?
-Şu anda burada olduğunu söylüyor.
Evet buradasın.
-Hassas biridir.
-Biliyorum.
Ama eminim
onunla gurur duyuyorsunuzdur.
Elbette gurur duyuyorum.
Sıfırdan başladı.
-Bir de şimdi bakın...
-Anne anne.
O bunları dinlemek istemiyor
tamam mı?
Seni görmeye geldim
iyi görünüyorsun. Hadi gidelim artık.
Hayır hayır. Çok ilgimi çekti Ida.
Lütfen anlat.
-Limuzin şirketleri var.
-Öyle mi?
-Ünlü insanları gezdiriyor.
-Ünlü insanlar mı?
Limuzin şirketleri mi?
Bu büyük bir başarı.
-Adın ne demiştin?
-Adım Vincent efedim.
-Bir daha gelecek misin?
-Hayır şehre sadece bu akşamlık geldim.
-Geri geldiğinde.
-Elbette.
Max!
Hayır!
Tüm kağıtlarım o çantadaydı.
İşimi berbat ediyorsun!
Bakalım
başka neler yapabiliyorsun?
Bu gece dört tane geldi.
Belki biri senin adamındır.
Hayır Ramon değil.
Bunu görelim.
-Hayır sıradaki.
-Komik olan bir şey var.
Bu üçü yarımşar saat arayla geldiler.
Çocuk ve son adam
bence aynı kişi tarafından vurulmuş.
-Neden böyle düşünüyorsun?
-Aynı şekilde vurulmuşlar.
İki göğüsten bir tane kafadan.
Bu adam iyi de nişan alıyor.
Şuna bak.
Göğüsteki mermiler
birbirlerinden birkaç milim uzaktalar.
Diğerinie bakayım.
Ne demek istediğimi
anladın mı?
S*ktir!
Telefonunu kullanabilir miyim?
Evet.
Hadi uyan.
Hadi ama.
-Alo?
-Ben Fanning.
Morgdayım.
Şanslıyız.
Ramon'u bulamadım ama
kimi bulduğumu tahmin edemezsin.
Kimi?
Suçluların
suçlu avukatı Sylvester Clarke.
Temsil ettiği
hala kayıp olan Ramon da dahil.
İkisi de egzotik maddeler
ticaretiyle uğraşıyorlardı.
Birşeyler dönüyor. Federallerin
durumun farkında olduğunu sanmıyorum.
Ne diyeceğim...
Cep telefonunu açık tut.
Yarım saate El Rodeo'nun
orada buluşuruz.
Güzel.
El Rodeo diye bir yere gideceğiz.
Washington Bulvarında.
-Bulvarın neresinde?
-Sen bul.
Limuzinler demek.
Başlama sakın.
Annesine yalan söyleyen ben değilim.
Duymak istediği şeyi duyuyor
ben de onu bozmuyorum.
Belki de senin ona söylediğin
şeyleri duyuyordur.
Ona ne söylesem yeterli
gelmiyor nasılsa. Hep böyleydi.
El Rodeo'da ne var?
Sen arabayı sür yeter.
Kendi hatalarını...
...beğenmedikleri özelliklerini
sende görürler.
Kendileri yerine sana yüklenirler.
-Nereden biliyorsun?
-Babam öyle biriydi.
-Anneler daha kötüt.
-Bilemem. Annem ben küçükken ölmüş.
Babana ne oldu?
Yaptığım her şeyden nefret ederdi.
Sarhoş olup beni döverdi.
Bakım evlerine girip ona dönerdim.
Böyle giderdi.
Sonra ne oldu?
Onu öldürdüm.
12 yaşındaydım.
Şaka yapıyorum.
Bir karaciğer yetmezliğinden öldü.
-Üzgünüm.
-Hayır değilsin.
Taksiciliği geçici olarak yaptığın
bir palavra değil mi?
Palavra değil.
12 yıl geçici değildir Max.
Para toplamalıyım.
Mini barlar aksesuarlar...
...lastikler doğru ekip
müşteri listesi...
...öyle arabayı alıp
müşterileri bindirererek olmuyor.
Neden olmasın?
Çünkü 'Ada Limuzinleri'
sadece bir yolculuk değildir.
Klübe gitmek gibi
sıkı bir şey.
Bitmesini istemeyeceğin bir şey.
Mükemmel olmalı.
-Öyle mi?
-Mükemmel.
Buradan sağa dön.
Cüzdanını ver.
Hadi.
Cüzdanımı mı vereyim?
Neden?
Bende dursun.
Üstünü ararlarsa diye.
-Kim arayacak?
-İçerdekiler.
Gir ve Felix'i sor.
Seni bekliyor.
-Felix mi?
-Evet.
-Nasıl biri?
-Bimiyorum. Hiç görmedim.
-Kim o?
-Beni tutanlarla bağlantısı olan adam.
Anlayamıyorum.
Bana verilen bilgileri yok ettin.
Ne olacak sanıyorsun?
'Gece sona erdi
eve dönelim' diyeceğimizi mi?
İçeri girip ben olduğunu söyleyeceksin.
Yedekleri al.
Bir flash memory'de kayıtlı olacaklar.
-Ben mi? Sen neden gitmiyorsun?
-Ben kimseyle yüzyüze görüşmem.
Kural böyle.
Kimseye yüzümü göstermem.
Bunu mahvedemeyeceksin.
Patronlarıyla anlaşırım.
Bu adamlar beni görmez.
Eşgalimi bilmlezler.
-Ama ya başaramazsam. O zaman...
-Seni öldürürler.
On dakikan var.
10:01'de hastaneye gider
anneni öldürürüm.
-Başka bir şey olacakmış sanma.
-Bunu yapamam.
-Yapamam.
-Ne diyorsun? Elbette yapabilirsin.
Hadi!
Bak adamım. Bunu yaparsam başkalarının
öldürülmesine yardım etmiş olacağım.
Başka şansın yok Max.
Kendini teselli etmek için
başka seçeneğin olmadığını düşün.
-Bunu ne zamandır yapıyorsun?
-Neyi?
Sorarlarsa diye.
Altı yıldır özel sektördeyim.
Altı yıl.
İkramiye var mı?
Ya da sigorta falan?
-Emekli maaşı?
-Hayır hiçbir şey yok.
Oyalanmayı bırak ve taksiden in.
-Evet?
-Dur bakalım.
Bu adam kim?
Kafasına zum yap.
Tamam temiz.
Ne istiyorsun ahbap?
Felix'i görmeye geldim.
Bana bir şey verecek.
Burada Felix diye biri yok
Ona deyin ki..
Ona Vincent geldi deyin.
Adım Vincent.
Bırakın geçsin.
Los Angeles Polis Departmanı
narkotikten dedektif Richard Weidner.
-Dedektif Ray Fanning...
-Peki tamam.
Nasılsınız?
Ajan Frank Pedrosa.
Bizi kabul ettiğiniz için sağolun
Frank.
Bir şey değil.
Nasıl yardımcı olabilirim?
Ne var? Davamız hakkında
ne bilmek istiyorsunuz?
Bu akşam
sıradışı bir şeyler oldu mu?
Ne gibi?
Wilshire Central
ya da Batı Hollywood'taki...
...cinayet yada cinayetlerle
bağlantılı bir şeyler?
Batı cephesinde yeni bir şey yok.
Bazı insanlar uyuyor
bazıları uyumuyor.
Arabalar kamyonetler
taksilerle gelip gidiyorlar...
Bunun dışında bir şey yok.
Davamızla neden ilgileniyorsunuz?
İlgi nedenimiz şu:
elimizde iki ceset var.
Raslantı da olabilir
bağlantılı da.
Emin değilim ama
bir avukat ve müvekkili öldürüldü.
Arabanın tavanı mahvolmuş.
Arabanın tavanı mahvolmuş.
-Şuna zumlayabilir misin?
-Neye?
Şuna.
-Şuna bakın. Tam orada.
-Ne var?
Tamam.
5Q4997 4.
5Q4997 4.
Daha uzun boylu olacağını sanmıştım.
Peki Vincent.
-İsimler neydi?
-Ramon Aielo ve Clarke.
Ramon Aielo ve Clarke'ın bu gece
öldürüldüğünü mü söylüyorsunuz?
Sylvester Clarke'ın öldürüldüğü kesin.
Ramon'dan emin değiliz.
Bir ölü daha var.
Güney Central Park'tan Daniel Baker.
-Bu üç etti.
-Üç ne?
Şahit.
Vincent kimseyle yüzyüze görüşmez...
...neden seninle görüşüsün ki derler.
Ama şimdi buradasın.
Neden?
Malzememi kaybettim.
Beni çok iyi dinlemeni istiyorum.
O tiplerin listesini
özel gruplar toparladı.
-Tipler...
-Muhbirler ispiyoncular...
Ses tanıma programlarıyla
gözetleme yoluyla toplanmış bilgiler.
Çok pahalı bir karşı istihbarat
grubu o listeyi çıkarttı.
Önemli bir liste.
Sence de öyle değil mi?
Ve sen onu kaybettin?
Evet. Üzgünüm.
Üzgünüm.
Üzgünmüsün?
Üzülmek Rafadan-Kafadan'ı tamir etmez.
-Rafadan Kafadan'a inanır mısın?
-Hayır.
-Noel Baba'ya inanır mısın?
-Hayır.
Ben de inanmam.
Ben de inanmam ama çocuklarım inanıyor.
Hala çok küçükler.
Noel Baba'dan daha çok kimi severler
biliyor musun?
Yardımcısını.
*** Pedro'yu.
Kara Pedro.
Meksika'da bir masal vardır.
Noel Baba iyi çocuklarla
meşgul olduğu için...
...kötü çocuklarla ilgilenmesi için
bir yardımcı tutmak zorunda kalmış.
Böylece Pedro'yu tutmuş.
Noel Baba kötü çocukların isimlerinin
yazılı olduğu listeyi ona vermiş.
Pedro her gece gelip
onları kontrol edermiş.
Ve Pedro yaramazlık yapan dua
etmeyen ufaklıkların pencerelerine...
...küçük bir oyuncak köpek bırakırmış.
Küçük bir voodoo bebeği.
Ve geri geldiğinde...
...çocuk hala yaramazlık yapıyorsa
onu alıp götürürmüş.
Ve kimse bir daha
o çocukları görmezmiş.
Eğer ben Noel Baba'ysam
ve sen de Pedro'ysan...
...Pedro birgün gelip
listeyi kaybettiğini söylediğinde...
...tatlı Noel Baba ne hissederdi?
Sence ne kadar sinirlenirdi?
Söyle Vincent.
Fikrini söyle.
Ne?
Bence...
...bence arkamdaki adama...
...o silahı bırakmasını söylemelisin.
Ne dedin?
Bence ben silahı elinden alıp
onu öldürmeden...
...arkamdaki adama
silahı bırakmasını söylemelisin dedim.
Birileri peşime düştü.
-Federaller mi?
-Bilmiyorum. sen söyle.
Listeyi bu yüzden attım.
Tüm malzemeden kurtuldum.
Biraz da senin k*çını kurtarmak için.
Sence buraya gelmek hoşuma mı gidiyor?
Ama ne yaparsın?
Olur böyle şeyler.
Duruma uymalısın.
Adapte olmalısın.
Darwin...
I-Ching...
-Ne zaman?
-Şişko terastaki adam Jazzcı adam...
Geriye iki tane kaldı.
Bitirebilir misin?
Altı yıldır...
...ne zaman bitirmedim?
Vincent deyin.
-Vincent mı?
-Ben de öyle duydum.
Ben Vincent'ım.
Bu arada ne kadar müteşekkir olduğumu
göstermek için bir indirim yapacağım.
-Tüm hizmetlerim için 0/025.
-Çok cömertsin.
Hatta 0/035 olsun.
Bu arada...
...Daniel üzgün olduğunu söyledi.
Fever'a git.
Ters giden bir şey olursa...
...öldür onu.
Bana ehliyetini e-mail'le.
Cep telefonuma.
Hayır beklerim.
Takside başkası var mı?
Oradan canlı çıkamayacağına
bahse girerdim.
Evet çok etkileyici.
6. Caddeyle Alexandria'nın köşesinde
Fever diye bir yer var. Biliyor musun?
-Tanığımız Peter Lim'i bulun.
-Ben dedektif Fanning....
-LA 101 takip edecek...
-Evet duydum...
-Orta yapılı bir Afrikalı-Amerikalı.
-Yerleşince saldırı ekipi yakalayacak.
-Daha önce korkutmayın.
-Emin misin?
-1500 feet'ten hava desteği istiyorum.
-Tamam sağol.
-Ne kadar var?
-12 dakika.
Şirketin telsizcisine göre
adam 12 yıldır o taksiyi kullanıyormuş.
Ne olmuş?
Yani sen bana bu adamın
bir telefon kulübesine girip...
...bir anda bir süper tetikçiye
dönüşüğünü mü söylüyorsun?
Ne yapıyor yani? Taksi boşken
tetikçilik mi mi yapıyor?
Hayır
gerçek şöför bir lağım çukurunda.
Klüpten çıkan adam
bu adama benziyor.
Çünkü kendisine benzeyen
bir taksi şöförü seçti.
-Bilemiyorum.
-Ben biliyorum.
Zee?
Özel güvenlik şirketleri
kartellere adam sağlıyor.
Kolombiyalı Rus Meksikalı
kartellere...
...eski özel kuvvetler Stasi
KGB ajanlarını kiralıyorlar.
Adamın zamanlaması çok iyi.
Eğitimli biri olduğu belli.
Ne taksi şöförü ama.
Ne yapacaksınız?
Adamı indirip
tanığımızı koruyacağız.
Ya yanılıyorlarsa?
Ellerinde adının Vincent olduğunu
kabul ettiği kayıtlar var.
Klüpte kötü adamlarla konuştu.
Başka bir şeyler dönüyor.
Ray başka bir şey falan olduğu yok.
Var sanmıştım ama yokmuş.
Top da onların oyun da.
Bize yer yok.
-Sana yok!
-Doğru.
Geç oldu ve ben eve gidiyorum.
Saatten haberin var mı?
Peter Lim'i buldular mı?
Sheila karısıyla konuşmuş.
Fever'da olabilirmiş.
6. Caddeyle Alexandria'nın köşesi.
Bas gaza.
LA 101'den
LA 103 LA 105 ve LA 108'e...
Tanık Fever adında bir klüpte.
6. Caddeyle Alexandria'nın köşesinde.
Vincent oraya gidiyor.
Saldırı ekibi ve geri kalan ekipler
Vincent'ı yakalayacaksınız.
Olay yerine varan ilk ekip
tanık Peter Lim'i oradan çıkaracak.
LA 105'den LA 101'e.
Anlaşıldı.
-Onu arayacak mısın?
-Kimi?
Sana kartını veren bayan arkadaşını.
Bilmiyorum.
Belki ararım belki aramam.
Ne?
Ara.
Hayat kısa.
Birgün bitiverir.
Bu işten sağ çıkarsak
onu aramalısın.
Ben böyle düşünüyorum.
Herneyse...
İşte orada.
Bas gaza.
Arka tarafta takılırmış.
Sen sağı al
Brian kapıyı tut.
Açık hedef.
Arkanızı kollayın.
Polis.
15 feet ileri 3 feet sola kay.
Yoksa ile mermileri masum insanlar yer.
Anladın mı?
İşte orada. Soldan ikinci masa.
Çıkarın onu buradan!
Dans pistinin ortasında.
Kımıldama Vincent! FBI!
FBI! Kaldır ellerini!
Kaldır ellerini Vincent!
Kımıldama!
Kaldır ellerin!
FBI!
Peter Lim nerede?
-Kımıldama! Kımıldama!
-FBI!
-Ben vincent değilim!
-Kımıldama! FBI!
Hayır! İndirin silahlarınızı!
Yanlış adamı yakaladınız!
Bir memur vuruldu!
Ambulans yollayın!
Kahretsin!
Hayır hayır!
Dur dur!
Dur! Ben dedektif Fanning!
Benim adım Max! Max!
Ben taksiciyim!
-Biliyorum.
-Ben taksi şöförüyüm!
Biliyorum.
Seni buradan çıkaracağım!
Tutuklayacağınzı sandım.
Tamam tamam merak etme.
Koşmaya devam et.
Ben yapmadım.
Tutuklayacağınzı sandım.
Korkma.
Korkacak bir şey yok.
Gel!
Gidelim.
Bas gaza!
Bir atlı polisler eksik kaldı.
Hayattasın.
Seni kurtardım.
Teşekkür ettin mi?
Hayır.
Tek yapabildiğin kitlenmek.
Konuşmak ister misin?
Bana 's*ktir git'! demek ister misin?
S*ktir git.
-Fanning'i öldürmek zorunda mıyıdın?
-Fanning de kim?
Polis Fanning!
Onu neden öldürdün?
Ailesi onsuz büyüyecek
çocukları vardı belki de.
Bana inanmıştı.
Sana inandığı için onu öldürmemeliydim.
-Hayır o yüzden değil.
-Evet öyle.
Evet öyle.
Bunun nesi ters?
-Ben hayatımı böyle kazanıyorum.
-Ne hayat.
-Şehir merkezine git.
-Orada ne var?
Matematiğin nasıldır?
5 iş için anlaştım
dört tane yaptım.
Beni öldürüp
başak bir şöför bulsana.
Çünkü iyi bir şöförsün.
Bu işte beraberiz.
Kader ya da kozmik bir tesadüf....
-Hadi ama. Saçmalıyorsun.
-Ben mi saçmalıyorum?
Sen bir saçmalama abidesisin.
Kendine kötü adamları öldürerek
çöpü boşalttığım palavrasını bile attın.
-Ama bunu sen söyledin.
-Bana inanıyor musun?
-Peki ne yaptılar o zaman?
-Ben ne bileyim?
Bana bir dava tanığı gibi göründü.
Muhtemelen yargılanmak istemeyen
biri hakkında büyük bir federal davadır.
Yani sebebi bu.
Bu neden sorusunın cevabı.
Sebebi yok.
İyi ya da kötü sebep
diye bir şey yoktur.
Ya yaşarsın ya ölürsün.
O zaman sen nesin?
Ben de farklı değilim.
Şunu dinle.
Yüz milyonlarca yıldızın olduğu
milyonlarca galaksi.
Ve birinin üstündeki bir toz zerresi.
İşte biz buyuz.
Uzayda kaybolmuşuz.
Bir pois sen ya da ben...
Kim farkına varır?
Senin neyin var?
Nasıl yani?
Biri kafana silah dayayıp...
...'bu adamın nesi var söylemezsen
seni öldürürüm' dediği zamanki gibi.
Onu buna iten neydi?
Ne düşünüyordu?
Sen yapamazdın değil mi?
Seni öldürürlerdi çünkü...
...başkalarının ne düşündüğü
hakkında en ufak bir fikrin yok.
Bence iğrençsin kardeşim.
Çok iğrençsin.
Neydin sen? Şu akıl hastanesine
tıkılan adamlardan mı?
Evde seni bekleyen var mı?
İnsanlarda olduğunu var saydığımız
standart şeyler sende yok.
Beni neden hala öldürmedin?
Taksi Freud'culuk oynamak için
uygun bir yer değil Doktor Ruth.
Evet elbette değil.
Aynaya bak.
Kağıt havlular ve temiz bir taksi.
İlerde bir limuzin şirketi.
Ne kadar para biriktirdin?
Bu seni ilgilendirmez.
'Bir gün hayalim gerçek olacak.'
Uyandığında asla
gerçekleşmediğini fark edeceksin.
Asla gerçekleşmeyecek...
...bir hayalin peşindesin.
ve bir gün birden yaşlanacaksın.
Olmadı. Asla olmayacak
çünkü sen zaten o işi yapmayacaktın.
Gerçeklerden kaçmak için
o hayali iteliyorsun.
Hayatının sonuna kadar
TV ile hipnotize ediliyorsun.
Bana cinayetten bahsetme.
Tek yapman gereken
bir Lincoln'ün peşinatını yatırmaktı.
Ve o kızı da arıyamıyorsun bile.
Hala neden taksicilik yapıyorsun?
Çünkü dönüp bakacak cesaretim yoktu...
...kendime.
Ama bakmalıydım.
Başarmaya çalıştım
ama kaybetmeye mahkum bir işti.
Yavaşla.
Bu mükemmel olmalı.
Mükemmel olmalı.
Bu göze alınabilir bir risk.
Bunu istediğim an yapabilirdim.
Kırmızı ışık.
Ama san bir şey söyleyeyim mi?
Yeni haberlerim var.
Zaten fark etmez.
Zaten hiçliğin ortasında yaşayan
değersiz insanlar için ne fark eder?
Senin Alacakaranlık Kuşağı
saçmalıkların.
Arka koltuğumdaki
tehlikeli sosyopat böyle diyor.
Bir şey diyeyim mi?
Sana bu konuda teşekkür etmeliyim.
Çünkü şimdiye kadar
hiç bu açıdan bakmamıştım.
Ne fark eder?
Hiçbir şey değişmeyecek.
Kaybedecek ne var ki
değil mi?
Yavaşla.
Ne? Tetiği çekip
ikimizi de öldürecek misin?
-Hadi vur beni.
-Yavaşla!
Hayır. Vur beni.
Beni vuracak mısın?
İkimizi de öldürecek misin?
Vur beni o zaman!
-Vur beni!
-Yavaşla!
Tamam.
Ne düşünüyorum
biliyor musun Vincent?
S*ktir git!
Çok zekiceydi.
Emniyet kemerimi takmamıştım.
1020 kod 6. Olympic ve Figueroa'nın
köşesinde trafik kazası. Yaralılar var.
-Anlaşıldı.
-Efendim iyi misiniz?
Ne oldu?
Bir kaza geçirdiniz efendim.
Ambulans yolda.
Söylediklerimi anlıyor musunuz?
Oturun ve sakinleşin olur mu?
Tamam. Taksi için endişelenmeyin.
Yenisini verirler.
Sakinleşin ve nefes alın.
Ellerini kaldır!
Ellerini kaldır!
Yüzünü taksiye dön!
Dizlerini üstüne çök!
Tutukla beni.
-Ellerini başının üstüne koy.
-Beni nezarete götür.
-Artık başkası endişelensin.
-Kımıldama.
Ellerini başının üstüne koy.
1020 bir 178 şüphelisi için
desteğe ihtiyacım var.
-Silahı bırak!
-Kımıldama! Elleirini indir!
-Bak gitmek zorundayım.
-Silahı bırak!
Kes kımıldamayı!
Kes kımıldamayı!
Ne dedim şimdi ben?
Ellerini birleştir.
Dinle.
Hemen gitmezsem biri öldürülecek.
Kendini kelepçele.
6. Cadde ile Main'in köşesine
gidiyorum. Polisi ara.
Ver şunu!
S*ktir!
Kahretsin!
Hadi.
Hadi.
Çevir sesi.
Hadi. Hadi.
Telefonu aç!
Telefonu aç!
Hadi. Hadi.
Hadi. Telefonu aç!
-Savcılık bürosu?
-Annie!
-Evet?
-Ben Max! Taksi şöförü Max!
Beni dinle tamam mı?
Adamın biri...
-Max...
-Beni dinle Annie.
Aramak içinbiraz garip bir vakit.
Dinle Annie. Vincent adında
bir adam seni öldürmeye geliyor.
-Ne?
-Seni öldürmeye geliyor!
-Seni bıraktığımda binayı gözlüyordu...
-Tamam. Ne diyeceğim...
Max bu bir şakaysa
komik değil.
Şaka değil. Beni dinle Annie.
Beni dinle lütfen.
Onu Felix tuttu.
-Felix'in patronları...
-Felix Raez Torina.
Davamı nereden biliyorsun?
Neler olduğunu anlamıyorum.
Ben de bilmiyorum.
Tanıkları öldürdü bile.
Şimdi de seni öldürmeye geliyor.
Nasıl olduğunu anlamadım ama
seni bıraktıktan sonra arabama o bindi.
Annie...
Annie dinle...
-Neler döndüğünü anlayamıyorum.
-Annie dinle dinle...
-Max.
-Dinle lütfen.
Binadan çık.
Annie. Annie.
-Şu anda burada olamaz.
-Hayır bekle.
-Max!
-Bekle bekle.
-Max.
-Şu anda neredesin? Kaçıncı katta?
16. katta büyük bir kütüphanedeyim.
Şu anda iki kat altında
köşedeki büroda.
Benim büromda mı?
Senin orada olduğunu bilmiyor.
Orada kal ve polisi ara.
Max 14. katta olduğuna emin misin?
Dinle. Orada kal ve polisi ara.
Polisi ara.
Max...
Kahretsin.
Max!
Kahretsin.
-Max?
-Yerini biliyor....
Seni duyamıyorum. Alo?
Annie Annie beni dinle.
Kahretsin.
Annie! Annie!
Kahretsin.
-Polsi imdat?
-Dinleyin binada bir adam var ve...
Alo?
Bırak onu.
Max?
Neden?
Ne yapacaksın?
-Aman Tanrım!
-Gel hadi!
Max!
-Felix Raez Torina?
-Onunla tanıştım.
Ne demek 'tanıştım'?
Nasıl?
Bilmiyorum. Seni indirince bir adam
bindi. Adının Vincent olduğunu söyledi.
-Dur dur dur!
-Cadde bu tarafta.
Merdivenlere.
-Nereye gidiyoruz?
-Bilmiyorum. Dur dur.
Dur dur dur.
Kahretsin!
İstasyona geliyoruz!
Kahretsin!
Max!
Bu benim işim!
Sonraki durağa geliyoruz.
Hey Max...
Adamın biri Los Angeles'te
metroda ölür.
Sence fark eden olacak mı?