Tip:
Highlight text to annotate it
X
Başlık: Cennet Sadece Başlangıçtır
Yorum: Orta Doğu & Afrika Konferans Turu
Konu: Tanrı için Meşale Taşıyan Olun
Gün: 25 Kasım, 1999
Yer: Johannesburg, Güney Afrika
Lisan: İngilizce
Yorum: Orta Doğu ve Afrika Konferans Turu
Baylar ve bayanlar, Yüce Üstat Ching Hai'ın
aydınlatıcı bilgisini yaşamanın zamanı geldi.
Üstat, teşekkür ederiz.
Teşekkür ederim, teşekkür ederim.
Bana Üstat diyorsunuz ama siz hepiniz Üstatsınız.
Sadece unuttunuz, sadece unuttunuz.
Hepimiz bir olduğumuz zaman,
bizim de dahil olduğumuz
evrenin bir olduğunu hatırladığımız zaman,
işte o zaman Tanrı ile bir olduğumuzu hatırlarız,
bu her tarafı kaplayan Bilinçle bir olduğumuzu anlarız.
Ve bunu unuttuğumuz zaman her şeyi unuttuk demektir.
Ve bunu değişik yollardan hatırlamaya çalışırız,
mesela dua etmek, kutsal yazıları okumak, yoga ve değişik meditasyonlar gibi.
Bütün bunlar iyidir. Bütün bunlar bizim için iyidir.
Bir gün hepimizin Üstat olduğunu hakikaten anlayacağız.
Bu odada veya başka nerde olursa olsun Üstat olmayan yoktur.
Çünkü hiç bir şey her yerde bulunan ve her şeyi kapsayan Üstat dan ayrı olamaz.
Ve biz bu her yerde olan gücün bir parçasıyız
ve biz sadece bundan yapılmışızdır.
Bizi oluşturan başka bir şey yoktur.
Sadece en büyük şeyler, sadece Tanrının Özü ki
biz buna Gerçek, Tanrı, Yaradan, Buda ... diyoruz.
Bu Yüce Gücü, hepimizin içinde olan evrenin en Büyük Gücünü
istediğiniz isimle çağırın.
Bu yüzden ölüm esnasında
kendimiz diye adlandırdığımız nesne, yani vücudumuz,
düz yatar ve hareket etmez.
Çünkü her hareketi ve her faaliyeti sağlayan
bu Tanrı dediğimiz Yüce varlığın sonsuzluğunda
başka deneyimler yaşamak için Özümüz bu fiziksel aleti
terk etmeye karar vermiştir.
Ve belki başka bir vasıta arıyordur.
Ve aslında bu başka vasıta da bizle birdir.
Tamamıyla sevgi dolu ve her yerde olan
bu Yaradan ile birliğimizi bulduğumuz
zaman işte biz buna aydınlanma diyoruz.
Biz buna Tanrı farkında lığı veya Özünün farkında lığı
ve Budaya ulaşmada deriz.
Bu Yüce Bilinci, bu en büyük Sevgiyi
değişik memleketler
değişik terimlerle çağırırlar çünkü değişik lisanlar vardır.
Yoksa sadece O vardır,
biz dahil her şeyi kapsayan Birlik.
Bu Birlikten hiç bir zaman ayrı değiliz, ayrılmaya çalışsak bile.
Bu Birlikten, bu Yüce Güçten kendimizi ayrı hissetmemizin tek sebebi
biz bu bütünlüğü unutmayı tercih etmişizdir.
Tekrar bu büyüklüğü yaşayalım
ve bu unutkanlıktan kendimizi tekrar yaratalım
ve tekrar Cenneti ve Tanrı ile birliğin mutluluğunu yaşayalım,
kendimizi, kendi Yüce Özümüzü tanıyalım diye.
Bu yüzden ölürken...
Mesela, bir çok kişi bana devamlı sorar:
"Öldüğümüz zaman ne olur?"
Ve ben her zaman "daha ben ölmedim, o yüzden bilmiyorum" derim.
Fakat ölümü en derin dualarımızda veya derin
düşüncelerimiz sırasında yaşayabiliriz.
En derin dualarımız sırasında
kendimiz dahil çevremizi unuturuz
ve bütün endişeler bizi terk eder.
İşte bu ana Hintli yogiler "samadhi" derler.
Bu "samadhi" sırasında Tanrı ile bütünlüğümüzü hissederiz,
nerdeyse öldüğümüz zaman gibi.
Bu yüzden İncil’de ölmeyi öğren ki
yaşamaya başlayasın der.
Ve bir azizde "Ben her gün ölürüm" demiştir.
"Bedenden ruh için vazgeçen Tanrıyı bulacaktır" vs, vs.
Bedeni nasıl unutur veya bedenden vazgeçebiliriz?
Her gün bir sürü yaşam problemimiz olur.
Etrafımızdaki en ufak şeyler bile,
hayatta önümüze çıkan olaylar,
her şey bize fiziki beden olduğumuzu hatırlatırlar,
bizim basit fani ve zayıf insan olduğumuzu,
kaderin kurbanı yaratıklar olduğumuzu hatırlatır. Bunu nasıl unutabiliriz?
Evet unutabiliriz!
Eğer bunun üzerine çalışırsak ve yolunu biliyorsak.
Aslında çok basittir. Herhangi birimiz bunu yapabiliriz.
Bizim gurubumuzda altı yaşında hatta daha genç çocuklar var...
Onlar şimdiden Tanrı ile birliği deneyimle diler.
Onlar yaşarken fiziki dünyayı bırakıp
ve ruhla birleşmeyi
veya buradayken cenneti ziyaret etmeyi yaşıyorlar.
Bu aslında çok basittir. Ben sizin Afrika da güzel memleketinizi
ziyarete geldim ve bir kaç gün sonra başka bir memlekete gideceğim
veya evime döneceğim.
Bunun kadar basittir.
Cenneti ziyaret edip ve tekrar dünyaya dönebiliriz -
vücut ile değil fakat kendi öz varlığımızla--
Biz buna ruh veya özümüz diyoruz ki bu öz Tanrı ile her zaman beraberdir.
Vücut sadece bir odak noktasıdır,
böylece ruhumuz dikkatini bu dünyaya
verebilsin ve dünya deneyimlerini toplasın diye.
Ruhumuzun bu fiziki
dünyada tecrübe etmek istediği
şeyler vardır.
Ve bu Yüce Tanrının bir parçası olan ruh
bir şeyin üzerine odaklanmak zorundadır.
O kadar yoğun odaklanır ki Tanrı ile bütün olduğunu unutur.
İşte o anda, biz doğarız,
fiziki dünyaya doğduk ve bir vücudumuz var deriz.
Ve Ruh veya Tanrı bilincinin bu parçası
odak noktası olarak vücuda konsantre oldukça
veya hangi vücuda odaklanırsa olsun
o zaman biz bu kişiye
insan veya başka bir canlı deriz.
Aslında Ruhun o kısmı veya o kişinin ruhu
hiç bir zaman Tanrı bilincini terk etmemiştir.
Aslında biz hiç bir zaman doğmadık veya biz hiç bir zaman ölmeyeceğiz.
Fakat kendi seçimimiz olarak Tanrıyı tamamen unutabiliriz,
kendi bütünlümüzü unutabiliriz
ve bu fiziki vücut üzerine odaklanabiliriz.
O zaman Tanrılık vasfını hiç bir zaman yaşamayacağız demektir,
Tanrı etrafımızda ve her yerde olmasına rağmen.
Fakat uyanmaya ve hatırlamaya karar verirsek, o zaman bunu yapabiliriz.
Bu odaklanmamızdan bir müddet vazgeçip,
bir müddet bu fiziki vücuda odaklanmayıp
bu birliğe odaklanırız.
O zaman Tanrıyı bulabiliriz--
Tanrıyı hiç terk etmemiş ve Tanrı ile bütün
olduğumuzu anlarız.
Ve Tanrıdan hiç bir zaman ayrılmadığımızı anlarız.
İşte kainatın sırrı sadece budur.
Bizim kendi bilincimizin devamlı
yaptığı seçimlerden başka bir şey değildir.
Biz insan olmaya karar veririz,
sonra bu insan vücuduna odaklanırız ki insan hayatını tecrübe edelim -
acılarıyla, üzüntüleri, mutlulukları,
vücudun maceraları, zevkleri ve acısı ile.
Yeteri kadar fiziki deneyimimizin olduğunu hissettiğimiz zaman,
başka bir şey denemek isteriz,
o zaman değişik bir şey seçeriz.
Yüce bir varlık olmayı seçebiliriz,
veya bir çiçek olmayı bile seçebiliriz -
bu mümkündür!
Bu yüzden ruh sıçraması veya ruh göçü teorisi doğmuştur,
değişik seviyelerdeki yaşama göçü.
Fakat aslında hiç bir yere gitmemişizdir,
ne yukarı ne aşağıya.
Biz sadece sonsuza dek evrenin yaşam gücü içinde
Tanrı'nın Varlığı işinde akıp gidiyoruzdur,
devamlı kendi zevkimiz ve eğlencemiz için
değişik şeylere odaklanıyoruz.
Fakat fiziki vücudun içindeyken,
bazen kendi irfanımızı unuturuz.
Bu yüzden,
buraya gelmeden önce şetçiğimiz hayatı unutmuşuzdur.
Bizim seçimimiz çektiğimiz acının sebebi olabilir.
Sonradan şikayet ederiz.
Çok şikayet ederiz çünkü acı çekmek istemeyiz.
Vücut acıyı sevmez, aklımız acıyı sevmez.
Fakat ruhun istediği deneyim bu olabilir.
Ruh bu baskıyı denemek ister ki
Tanrı bilincinin serbestliğinin değerini tekrar takdir etsin diye.
Acıyı seçer ki tekrar Sonsuz Saadeti
hatırlayınca bu zevki binlerce fazlasıyla tadını çıkarsın diye.
İşte bu yüzden biz buradayız,
Tanrıyı daha iyi bilmek kendimizi daha iyi bilmek için.
Eski zamanlardaki Krallar gibi -
Bazen Kral kendine normal vatandaş süsü
verip halkın arasına karışırdı.
Hakikaten normal bir vatandaş gibi yaşamak için.
Ve sarayına geri döndüğü zaman kendi pozisyonunu, rahat sarayını,
ona hizmet eden hizmetçilerini,
bütün sahip olduğu gücü daha çok takdir ederdi.
Kendi sıradan bir vatandaş kılığına girdiği zaman,
bir çok zorluklara katlanmak zorunda kalır,
vatandaşları gibi bir çok günlük işler yapar.
Kendisinin Kral olduğunu söyleyemez.
Tam tersi hakiki kişiliğini gizlemek zorundadır
yoksa vatandaşların içine tam anlamıyla karışamaz
ve onların günlük hayatını gerçekçi bir şekilde yaşayamaz.
Aynı bunun gibi biz de bir keresinde Tanrı ile beraberdik - Yani bilinçli olarak
biz hiç bir zaman Tanrıdan ayrılmadık,
fakat şimdi bilinçli olarak bunu hatırlamıyoruz.
Yeteri kadar bu fiziksel hayatta acı çektik,
yeteri kadar sıradan deneyimler yaşadık,
ve sıkıldık,
burada artık bizim için zevk alacağımız bir şey yok diye hissediyoruz.
Nerden geldiğimizi bilmek istiyoruz,
daha neler denebileceğimizi, Tanrının kainatında
daha neler olduğunu bilmek istiyoruz.
İşte bu zamanda...
Bu soruları sorduğumuz zaman, böyle merak ettiğimiz zaman,
bu zaman aydınlanmayı yaşayacağımız zamandır.
Hazırız. Bunun için hazırız.
Bu kadar zamandır buraya değişik insan olmaya,
değişik insanlar olmaya geldik.
Bazen odaklandığımız insanlık deneyimi yeterli olmazsa
ve yeteri kadar fiziki zevk almadığımızı hissedersek
veya yeteri kadar fiziki macera yaşamadığımızı hissedersek,
o zaman tekrar tekrar başka çeşitli insanlık deneyimlerine odaklanırız.
Ve buna bıkıncaya kadar devam ederiz.
Aslında, hazır olan
her hangi biri Tanrının Işığını, Tanrının Birliğini ve aydınlanmayı yaşayabilir.
Bu kadar basittir. Sadece sizin seçeneğinizdir.
Unutmayı seçmiştiniz ve şimdi hatırlamayı seçiyorsunuz.
Şimdi hatırlamayı seçtiğinize inanıyorsanız,
tabiî ki o zaman ben de size yardım etmek için buradayım,
çünkü Tanrı bana bu izni vermiş ve bunu yapmamı emretmiştir.
Ve belki bir gün, sizde kendiniz hakkında her şeyi hatırlayınca,
Tanrı size de ayni şeyi söyleyecektir:
"Oğlum git! Kızım git!
benim çocuklarıma ve bana hizmet et."
Çünkü biz hiç bir zaman Tanrıdan ayrılmadık, bunu hatırlayın.
Hatırlamıyorsanız bile bana inanın.
Tanrının bilinci dışında gidecek bir yerimiz yok.
Tanrının evinden başka yerimiz yok.
O her yerdedir, O her canlının etrafını sarar.
Bütün çiçekler, güneş, ay, yıldızlar,
gezegenler, Samanyolu, hepsi Tanrının içindedir.
Tanrı varlığından uzak hiç bir şey yoktur.
Bu yüzden aydınlanmamış olsak bile yine de problem yoktur.
Aslında gidilecek bir cehennem yoktur.
Bilinçli bir ruh için cehennem diye bir şey yoktur,
fakat sadece yaşaması gereken geçici deneyimler vardır,
sonsuzluğun yolunda,
çünkü bu acı denilen şeyleri
kendisinin büyümesi ve tekrar mutluluğu anlaması için seçmiştir.
Her ruh,Tanrının en ufak parçaları, hepsi Tanrının değişik yönünü
yaşayabilmek için değişik yollar seçmiştir.
Ve bütün insanların ve diğer canlıların deneyimleri
Tanrının bütünü meydana getirir.
Bu yüzden İsa: "Komşunu sev"
hatta, "Düşmanını bile sev." demiştir.
Çünkü... herkes biziz!
Herkes başka bir rol seçmiştir.
Düşman yoktur,
sadece biz, Tanrının değişik odak noktaları varız,
hayatı daha bereketli,
daha renkli, çok seçenekli yapmak için.
Aynı Tanrının bizi yaratığı gibi bir çok renkte
ki bir birimizden zevk alalım.
Mesela ben sarı mısır gevreğine (cornflakes) benzerim ... mısır!
Ve siz çikolata ya benzersiniz.
Evet, ve o şekerli kremaya benziyor. Noel kreması gibi. Evet, evet.
Evet çünkü Tanrı renklidir!
Tanrının rengarenk çiçekler ve meyveler yaptığı gibi!
Aynı topraktan,
bir çok çeşit meyve ve değişik çiçekler elde ederiz.
Hepsi değişik renktedir!
Afrikalı insanlar her zaman renkli giyinmeyi tercih ederler
çünkü içten kendilerini Tanrıya çok yakın hissederler.
Çok mutludurlar! Bunu bilirler...
Tanrıyı veya Kendi Hakiki Özünü
bulmanın gizli veya zor bir yanı yoktur
çünkü biz hiçbir zaman Tanrının özünün bir parçası,
Tanrı ile bütün veya Tanrının çocukları,
Tanrının kıvılcımından başka bir şey olmadık.
Aynı denizdeki balık gibi -
denizde doğar, denizde yaşar,
ve öldüğü zaman yine deniz olur.
Bunları biliyorsunuz.
Bu yüzden biz hiçbir zaman başka bir yere gitmeyiz.
Ben size keşfettiğim bu iyi haberleri anlatmak istiyorum -
Cehenneme gitmek zorunda olmadığımızı, hiçbir zaman sonsuza kadar
karanlık ve acıya mahkum edilmeyeceğimizi söylemek istiyorum.
Ebedi acı çekmek diye bir şey yoktur
çünkü sadece ebedi Sevgi vardır.
Bizim problemimiz düşünce tarzımızdır ve bunu değiştirmemiz lazımdır.
Bizim değişmemiz lazım.
Her şeye karşı çok suçluluk ve korkumuz var.
Başarılı olursak kendimizi suçlu hissederiz.
Zenginsek insanlar bizi suç duymaya zorlarlar.
Eğer Tanrı bize zenginlik veya başarılı bir iş verdiyse,
insanlar bizi suçlu hissettirirler! Öyle değil mi?
Hatta bazen güzel bir karın varsa bile kendini suçlu hissetmene çalışırlar.
Evet! Sana gelirler ve sorarlar:
"Böyle güzel bir kadını nasıl buldun?"
Veya ona sorarlar: "Bu adamın neyini beğeniyorsun?
Çok çirkin biri!" Bunun gibi şeyler.
Evet, onları hiç ilgilendirmez ama yine de senin kendini kötü hissetmene
sebep olurlar. Çok paran varsa seni suçlu hissettirmeye çalışırlar.
Politikada veya iş hayatında başarılı isen yine seni rahatsız ederler.
Böyledir, çünkü...
Seni sevdiğin kişi ile yatak odanda yaptığın
şeylerde bile suçlu hissettirmeye çalışırlar.
Evet, affedersiniz ama bu çok saçmadır.
Kapını kitlersin, perdeleri kaparsın,
hala senin kendini burada kötü hissetmene çalışırlar.
Sadece sevgini değişik yolla ifade ediyorsun, doğru değil mi?
Ve bütün dünya birçok şeyden kendini suçlu hisseder
çünkü böyle yetişmişizdir.
Bu öğreti hiç bir zaman doğru değildir.
Bizi kurtarmak için buraya Hazreti İsa ve Musa gelmek zorunda kaldı.
İsa hem öğretileri ile hem fedakarlıkları
ile bizi kurtarmaya geldi. Size Tanrının sırf sevgi olduğunu anlatmaya geldi.
" Kapıyı çal ve kapı açılacak. İste ve sana verilecek"
Fakat hangi kapıyı çalarız? Evet.
O kadar zayıfız ki artık kapıyı çalacak gücümüz bile yok!
Büyük bir suç ve korkunun baskısı altındayız, bizden intikam almayı bekleyen bir
Tanrının korkusu içindeyiz. Kinci Tanrı diye bir şey yoktur.
Tanrı kinci olsa bizden farkı kalmazdı:
Savaş Tanrısı olur mu? "Bana iyi davran yoksa...!"
Bu Tanrı değildir. Böyle bir Tanrı hayal edebiliyor musunuz?
O zaman böyle dar görüşlü birine ibadet etmemize gerek yoktur.
O böyle biri ise, böyle bir Tanrı varsa,
Ona ibadet etmeyi dert etmemeliyiz
çünkü o zaman Onun gücünü ve pozisyonunu kötüye kullanan insanlardan farkı olmaz.
Düşünün sadece bu gezegende yaşarken bile:
Çocuklarınız var veya karınız veya kocanız var.
Bazen karınız veya kocanız hata yapabilir,
siz onu affeder ve kucaklar:
"Tamam seni affediyorum. Bir daha yapma!" dersiniz.
Veya çocuklarınız size bazen bir çok problem yaratırlar
çünkü inat eder ve sizi dinlemezler,
size baş ağrısı yaparlar.
Fakat siz hala onları sever ve affedersiniz.
Ve bir anne ve babamın verebileceği en iyi sevgiyi verirsiniz -
paranızı, her şeyi feda edersiniz!
O zaman nasıl olabilirde Tanrı,
en büyük ve bütün evrenin Annesi veya Babası,
intikamcı biri olabilir,
Tanrı nasıl sizi insan olduğunuz için cehenneme mahkum edecek biri
olabilir? Doğruyu bilmediğiniz için hata yaparsınız.
İşte bu çeşit korku bizim üzerimize
nesilden nesille yüklenmiştir.
Bu yüzden kendimizi çok zayıf hissederiz
ve dualarımıza cevap veren bir Tanrının varlığına bile inanamayız.
Bu yüzden dua ettik mi kalpten içtenlikle etmeyiz,
dualarımızın cevaplanacağına inanmayız.
Fakat İncil de şöyle der:
"Kapıyı çal ve açılacaktır, iste ve sana verilecektir."
Bu böyledir! Tanrı hakikaten böyledir.
Ne yaparsanız yapın, O her zaman dualarınıza cevap verir.
Biz sadece dinlemeliyiz.
Onu nasıl dinleyebileceğimizi size göstereceğim.
Düşünce tarzımızı değiştirmeliyiz.
Bu günden itibaren inanmalıyız ki Tanrı sırf sevgi ve merhamettir.
Tanrının sırf sevgi ve merhamet olduğuna inanmıyorsanız bile,
İsa’nın buraya sizin için kendini feda etmeye geldiğine inanıyorsunuz.
Ve ben size İsa’nın dediklerinin doğru olduğunu göstereceğim.
Size gerçekten Tanrının olduğunu göstereceğim -
Tanrı Baba, Tanrı Anne, Buda veya Allah, kime inanıyorsanız...
Bütün sevginizle, bütün güzelliğinizle, bütün inancınızla,
hangi adla olursa olsun Ona sesleniyorsanız,
O sizi her zaman seven, bir saniye bile
tenkit etmeyen Tanrıdır.
Ona ne zaman dönerseniz,
hayatta çok kötülük yaptıysanız bile,
O size kapıyı hemen açacaktır!
Bu yüzden bu metoda anında aydınlanmak diyoruz,
çünkü anındadır.
Ve her gün siz bu metodu pratik kazanmak için tekrar ve tekrar
denersiniz. Şu gerçeği tamamıyla hatırlayıncaya kadar:
Bu hayatta tek bir şey vardır, o da Tanrıdır ve O her yerdedir.
ve işte o zaman mutlu olacaksınız.
Tanrının Işığını gördüğünüz günden, daha ilk günden,
itibaren mutlu olacaksınız. Belki bugün.
Benim size bu hizmeti verebileceğime inanıyorsanız,
buna hemen şimdi sahip olabilirsiniz, zor değil!
O zaman İncil de yazılı olan her şeyin,
yüzde yüz doğru olduğunu göreceksiniz.
Ayni Musa’nın Tanrıyı gördüğü gibi,
İsa Tanrı ile bütünleşti ki O...
Veya, O her zaman Tanrının Oğlu idi fakat O Tanrının tek Oğlu değil.
Biz hepimiz Tanrının oğullarıyız.
Tanrı iktidarsız değildir! Sadece tek oğul yapmadı.
Bir çok yarattı.
Sadece İsa bunu hatırladı,
kendinin en Yüce Özünün Tanrı ile bağlantısını hatırladı.
Her şeyi hatırladı,
ve biz hatırlamıyoruz. Hepsi bu.
Kralın iki oğlu varmış.
Bir tanesi oradan oraya çok uzun seneler dolaşmış
ve prens olduğunu unutmuş.
Diğer oğlan babası ile kalmış ve prens olduğunu unutmamış.
İkisi de prens, evet. Hiç fark yok!
Ve bir gün hatırlar ve geri gelir. Bir şey fark etmez. Evet!
Yani biz Tanrının oradan oraya dolaşan oğulları ve kızlarıyız,
ve eve dönmeye hazır olduğunuz zaman, ev hemen ordadır.
Her şey düşünce yoluyla yaratılır.
Örneğin, şimdi fiziki vücuttayız,
bu yüzden İsa’nın veya Budanın öğretilerini fazla anlayamayız.
Çünkü şöyle denir:
Ne istersen Baban sana verecektir.
Bu ne düşünüyorsanız, ne diliyorsanız,
yerine gelecek demektir.
Fakat biz buna inanamıyoruz
çünkü bu vücut dediğimiz bu fiziki engelle hapisizdir.
Bu yüzden bu sonsuz sevgiyi, bu sonsuzluğu,
her yerde olan bu mutlak Tanrı Sevgisini hissetmek için
vücudun dışına çıkmalıyız.
Ve ben size bunu göstereceğim. Çok kolay.
Bunu otobüste, uçakta, parkta veya her hangi bir yerde uygulayabilirsiniz.
Bunun hiç bir şartı yoktur. Size bir dakikada göstereceğim.
Size daha derin,
değişik seviye de yükselme... yani vücudu terk etmeyi göstereceğim.
Bazılarınız için, eğer sadece denemek...
yani ayni bir dükkana girip ve nasıl peynirleri biraz deniyorsunuz
hangisi daha iyi karar vermek için.
O zaman size bir iki dakikalık açıklama yaparım.
Daha derine gitmek isterseniz, o zaman daha çok şey bilmeniz lazım,
o zaman açıklamalar bir iki saati alır.
Fakat aydınlanma sadece saniyeler içinde olur.
Sözle açıklama kısmı daha uzun sürer.
Niye açıklama?
Çünkü evde yalnız yapmanız lazım
ve bu yüzden her şeyi bilmeniz lazım. Değil mi?
Kendinize sahip çıkıp ve kendinizin üstadı olmanız için.
O zaman bana Üstat demenize gerek kalmaz,
kendinize Üstat dersiniz.
Ve artık bunun önemi kalmaz. biz arkadaşız değil mi?
Hepimiz eşitiz, evet eşitiz. Hakikaten bu böyledir.
Neyse nerdeydik... Tamam, ben ne... nerdeydi...
Buradan çok şey geliyor. Lütfen yavaşla!
O çok hızlı konuşur.
Benim ağzım bu hıza yetişemiyor,
çünkü yüksek boyutlarda konuşma yoktur
ve biz birbirimizi anlarız...
kafamın içinde kendimle konuşuyor gibi.
Anlıyor musunuz? Bu yüzden burada... Mesaj çok hızlı gelir,
ve bazen unuturum çünkü yetişemem.
Nerdeydim? Bundan önce ne diyordum?
Evet, tamam, vücuttan ayrılma... Tamam, tamam.
Tanrı ile bütün yani bir olduğumuzu
ve sahip olmak veya hatırlamak istediğimiz
şeylerin burnumuzun ucunda olduğunu bilmememiz
bu vücudun içine zincirlenmiş olmamızdandır.
Bu vücudun dışına çıkmak gerekir ve bunun yolu vardır.
Ve İsa, Buda veya Muhammed ile bağlantı kurabiliriz.
Yada fiziki boyuttan çıkmış ve başka bir boyuta geçmiş
diğer Üstatlarla bağlantı kurabiliriz.
Onları görebilmek için onların boyutuna girmemiz lazım.
Bu basittir, tamam mı?
Ben Afrikalı insanları görmek istediğim zaman buraya gelirim.
Ve İngilizleri görmek istersem İngiltere ye giderim. Evet!
Bazen benim bulunduğum yere İngilizler gelir,
veya bazen de bazı Güney Afrikalılar beni ziyaret ederler.
Fakat bu büyük bir gurup değildir, anlıyor musunuz?
Eğer ben bütün Afrikalı insanları görmek istiyorsam buraya gelirim. Hepsi bu!
Eğer sizde bütün cenneti veya Tanrının gökteki konağını görmek
istiyorsanız oraya yükselmelisiniz.
Ve biz bunu düşünce yolu ile yaparız - derin, derin, derin düşünce.
Ben size bu düşünce gücünüzü nasıl kuvvetlendireceğinizi göstereceğim ki
kapıdan dışarı çıkıp,
istediğiniz zaman başka bir boyuta girebilesiniz.
Eğer bunu pratik edinirseniz her yerde her zaman yapabilirsiniz.
O zaman ne olur...
azizler yaşamaya başlamak için ölmeyi öğrenmelisiniz derler,
bunun nedeni derin düşünceye dalmayı
ve dua etmeyi öğrenirsen,
ilahi boyutlara girebilirsin mi demektir.
Ve bu bir çok kişi için hatta genel halk için bile
ölüm anına benzer.
İlla meditasyon yapan yogiler ve bunun gibi olmak zorunda değildir.
Her günkü normal yaşamdaki vicdanları temiz insanlar,
hayatları iyiliğin örneği olmuş kişiler,
öldükleri zaman kendilerini çok özgür bulurlar,
kendilerini her an her yerde
ve onların olmadığı yer olmayan ortamda bulurlar.
Ve ne zaman bir şey isterlerse,
o şey anında önlerine gelir.
Ne zaman birini düşünürlerse,
o kişi anında önlerinde belirir,
veya başka bir deyişle,
kendilerini anında istedikleri şeylerin
veya kişilerin önüne yönlendirirler.
Bu yüzden tekrar ölümü öğrendiğimiz zaman demek,
bu fiziki vücuttan çıkıp ve geçici olarak ölmeyi öğrenmeliyiz demektir.
Böyle bir deneyimde bulunursak,
o zaman anlarız ki ne istediysek,
Tanrı bize ihsan eder, Tanrı bize verir.
Bu fiziki vücutta iken Tanrının sevgisine ve ilahi nimete
kör,sağır, ve dilsinizdir.
Bu yüzden kendimizi aciz hissederiz.
Biz bu fiziki vücutta iken en aciz durumdayızdır.
Sanki bir kutuya kilitlenmiş
ve anahtar ırmağa atılmış gibidir.
Bunun gibidir, o kadar aciziz!
Bu yüzden bu fiziki hapisten çıkmayı öğrenmeliyiz ki
bu muhteşem sevgiyi yaşayabilelim.
O zaman o kadar mutlu olacağızdır ki nerde olduğumuz bile fark etmeyecektir.
Ne kadar malımız mülkümüz var veya yok fark etmeyecektir.
Her zaman tatmin ve mutlu olacağız.
Bu yüzden İsa ölüm karşısında başka yere gitmedi.
"Baba beni ne kadar yükseltin" dedi.
İsa çarmıha gerilmeyi kabul etti. Kaçmadı.
O istese her an kaçabilirdi.
Onun gücüne ve bilgisine sahip biri her şeyi yapabilirdi.
Fakat O istemedi.
Niye O kendini yüceltecek
bir şeyden kaçsın? Kendini yüceltecek,
daha mutlu yapacak ve daha serbest bırakacak şeyden.
Cennetin sonsuzluğunu bilirken
niye bu ufak hapishaneye bağlansın?
Niye bu fiziki boyuttaki
akraba ve arkadaşlara bağlansın,
cennette Babasını görebileceğini bildiği zaman,
ve bütün kardeşlerinin, akrabalarının,
ve arkadaşlarının
hepsinin sonunda Onunla bir olduğunu bildiği zaman?
İşte bu hakiki kurtuluştur.
Bu Tanrı farkında lığının verdiği özgürlük gibi hiç bir özgürlük yoktur.
Bu aramamız gereken tek özgürlüktür.
Bu seçimi yapmaya hazırsanız
ben size elimden gelen her yardımı yapmaya hazırım.
Bu hayat deneyimleriniz size yettiyse ve yeni bir seçime hazırsanız.
Fakat bununla birlikte,
tabiî ki cennete gitmek için bu hayattan vazgeçmeyiz, değil mi?
İkisine de sahip olabiliriz.
Örneğin, ben hala bu dünyadayım.
Fakat ben her gün cennetten zevk alırken bu dünyadan da hoşlanırım.
Gördüğünüz gibi sizin takılarınız ve elbiselerinizden zevk alırım.
Bazen ruhsal yolda olan insanlar,
eğer bu hayatta başarılı olmak isterlerse,
başarılı olabilirler.
Değişik Üstatlar değişik yollarla
Tanrının sevgisini bize gösterirler.
Bazı Üstatlar İsa ve Buda gibi
tamamen her şeyden vazgeçmişlerdir.
Bazı Üstatlar Tanrının verdiği yetenekleri kullanmayı seçmiştir
veya Tanrı onlara bu işi vermiştir.
Bu hayatta hem ruhsal zenginlik
ve fiziki zenginlik almak,
veya ruhsal zenginlik yerine maddi zenginlik,
veya sadece ruhsal zenginlik. Bunlar Tanrının arzusuna bağlıdır.
Herkesin yolu değişiktir,
fakat hepimiz Evimize doğru, Tanrının boyutuna doğru yürüyoruz.
Ve biz bu nedenle buradayız.
Bana insan olmanın amacını soracak olursanız
cevabı budur.
Ve ilginiz için teşekkür ederim.
Başka sorularınız varsa, memnuniyetle cevap vermeye hazırım.
Ondan sonra size Tanrıyı nasıl hatırlayacağınızı göstereceğim.
İyi misin?
Umarım size açıklayabildim.
Evet, aman Tanrım çok akıllısınız!
Fakat şaşırmadım, evet şaşırmadım.
Siz Afrikalılar çok çok ruhsal insanlarsınız.
Afrikalılar doğaya çok yakındırlar... çok ruhsaldırlar!
Sorunuz var mı?
Sevgili Üstat, bir Üstadı takip etmenin faydası nedir?
Aydınlanmak için kendi yolunu takip etmek
ve kendi karmana çözüm bulmaya
kararlı olmak belki daha iyi değil midir?
Bir Üstadı takip etmenin ne faydası vardır? Bu doğru değil mi?
Aynı zamanda... insan kendi karmasıyla baş edebilir mi
veya bir Üstada mı ihtiyacımız vardır?
Evet, evet, evet.
Aslında bir çeşit konuşma tarzı olarak bana Üstat dersiniz.
Fakat size daha önce de söyledim,
Ben sizin kendinizin Üstat olduğunuzu hatırlatmaya geldim!
Ve hepsi bu.
Bu evrenin üstadı olduğunuzu fark ettiğiniz an
bütün karma yok olacak
çünkü siz Tanrı ile bütünsünüz.
Fakat bundan önce, henüz bunun tam farkında değilsiniz,
tabiî ki ben sizin arkadaşınız olacağım
ve size tam farkına varana kadar yardım edeceğim.
Ve bana Üstat diyebilirsiniz veya beni takip...
Beni takip etmek zorunda değilsiniz çünkü ben Afrika da devamlı kalmıyorum.
size öğretilenleri takip edin ki
her gün içinize dönerek Tanrıyı bulun.
Ve bir gün tamamıyla anlayacaksınız.
Belki bugün bile tamamıyla anlayabilirsiniz,
bu sizin Tanrıya dönme arzunuzun derinliğine bağlıdır.
Kimseyi takip etmek zorunda değilsiniz,
fiziksel veya ilahi bir varlık dahil... Sadece kendinizi takip edin!
Ben size sadece nasıl olduğunu gösteriyorum,
size sadece öğreteceğim ki sizde...
Çünkü sizin bunları bilmediğinizden değil; Sadece siz unuttunuz!
Çünkü bu dünyada yaşarken yaşam kavgasına dalmışızdır ki
ve her şey bizi endişe ve acıya boğmaya çalışır
ve bizi öyle meşgul ve şaşkın yapar ki gerçeği unuturuz.
Ben bu bataklıktan kurtuldum.
Size de ip atıp bu bataklıktan çıkarıp ve tekrar yıkayabilirim;
O zaman sizde tekrar ayni benim gibi olacaksınız - Tamamen temiz ve güzel.
"Uygun Metot" meditasyonu
takdis töreni kadar yarar verebilir mi?
Aynidir! Evet Quan Yin Metodu...
Uygun Metot gösterebilir mi... (Oh, Uygun Metot.)
Evet gösterebilir mi...
Daha değişik biraz daha değişik.
"Uygun Metot" adı gibi uygundur, evet.
Bazı insanlar, onlar...
mesela tamamen vejetaryen olamazlar
veya az veya çok ne kadar vakit vermek istediklerine karar vermemişlerdir.
Her gün daha az bir vakit harcamak isteyebilirler, değil mi?
tabiî ki bunun faydası ayni olmaz.
Fakat Uygun Metot size bu hayatınızda kendi kurtuluşunuzu sağlayacaktır.
Fakat Quan Yin Metodu ve tam takdis töreni ile
başka bir sürü insana yardım edebilirsiniz,
sizin beş, altı, yedi, hatta dokuz neslinizin kurtulmasını sağlar.
Evet, ne kadar fazla para kazanırsan o kadar zenginsindir!
Adem ile Havayı nasıl açıklarsınız?
Size onlarımı anlatayım?
Kendine bak ve bilirsin!
Kendimize bakalım!
Evet.
Takdis töreninden sonra vejetaryenliğe devam etmezsem ne olur?
Nemi olur? Tekrar et yiyen biri olursun.
Takdis töreninden sonra,
burada değilken Sizle nasıl temas kurabiliriz?
Ben her zaman buradayım!
Ben her zaman buradayım. Bunu göreceksiniz.
Eğer yeteri kadar konsantre olursanız
bazen beni evinizde bile görebilirsiniz.
Aynı zamanda bana yazabilirsinizde, değil mi? Bana e-posta veya mektup yazabilirsiniz.
Bu zamanda yazışmak çok kolaylaştı.
Fakat en iyi iletişim iç iletişimdir,
çünkü biz bütün evren ile tekrar bağlanacağız.
Bu yüzden ne problemin olursa bütün evren bunu bilir,
ve tabiî ki ben de bilirim çünkü bu ağ ile bende bağlıyımdır.
Bu yüzden ne zaman bir soru sorsan cevabı hemen gelir. tamam mı?
Fakat başlangıçta emin değilsen
bana her zaman yazabilirsin.
Fakat cevap her zaman içindedir, evet!
Bir bağlantı vardır, tamam mı?
24 saat telefon servisi ve bedava!
Evet bu aydınlanmanın bir harikasıdır!
Çünkü eğer öğretmen her zaman fiziki olarak
müritlerinin yanında olmak zorunda olsa,
bu kullanışlı ve yeteri kadar kuvvetli olmaz.
Çünkü öğretmen ne kadar güçlü olursa olsun,
O müritlerini 24 saat fiziki varlığı ile koruyamaz,
fakat bunu evrenin gücü ile yapabilir ki
bu güçle Üstat bağlıdır.
Sizi koruyacak olan ben değilim yani
bu fiziki vücut değil.
Benden geçen evrenin Gücü
sizi koruyacaktır, anlıyor musunuz?
Bu yüzden nerde olursanız olun
bu güç bilir ve sizi korur ve sorularınıza cevap verir.
Bileceksiniz: "Çal ve kapı açılacaktır.
İste ve istediğin sana verilecektir."
Dualarınız her zaman cevaplanacak,
sorularınız her zaman iç bağlantınız tarafından cevaplanacaktır.
Ve işte bu aydınlanmış olarak bu hayatı yaşamanın mucizesidir.
Yoksa okyanusları ve ırmakları bir Üstat
bulmak için geçmenin faydası nedir?
Ve ne kadar zaman Onla beraber kalabilirsiniz? Evet!
Takdis töreninden sonra Üstat bu
dünyadan ayrıldıktan sonra bile sizi korumaya devam edecektir.
Üstat olmanın anlamı budur.
Yoksa, Üstat olmamalısınız. Çok zor bir iştir!
Üçüncü gözümüz sayesinde medyumluk gücümüzü geliştirebilecek miyiz?
Ne yapacak mıyız, canım?
Medyumlukta usta olabilecek miyiz?
Oh, medyumluk sanatınızda usta olacak mıyız?
Bu hiç bir şey değildir!
Bu sadece bir çocuk oyuncağıdır. Senin hedefin o değil!
Bu senin amacın değil.
Tabiî ki, bazı şeyleri göreceksin. Her şeyi göreceksin.
Bütün evreni göreceksin,
sadece orda yada burada ufak tefek şeyler değil.
Sadece geçmişin veya geleceğin değil.
Bütün yaşam gücünün ustası olacaksın, bütün evrenin ustası olacaksın.
Amaç budur.
Evet?
Hayvanların karması var mıdır, onlara et vermek doğrumudur?
Hayvanların karması var mıdır? Evet vardır.
Eğer et yemek istiyorlarsa, vermek zorundasın.
Yoksa, seni yiyebilirler!
İncili anlamak istiyorum.
Soru bumu? (Evet)
O zaman, İncili çalış!
Oku!
Evet, evet, biliyorum. Anlaması zordur,
çünkü bir sürü gizemli hikaye
ve terminoloji vardır. Evet?
Ayni seviyede bilinçte değilsek
anlaması çok zordur.
Bu yüzden sadece aydınlan.
Burada kal ve ben sana nasıl gerçek
İncili anlayacağını göstereceğim.
Çünkü İncil de,
aydınlanmış kişiler,
geçmiş müritler kendi deneyimlerini yazmışlardır, değil mi?
Mesela şunun gibi,
İsa kırk gün çölde meditasyon yaparken
tabiî ki Tanrı ile iletişim kurdu.
Ve şeytan Ona gelip
baştan çıkarmak için Üç Dünyanın gücünü teklif etti.
Üç Dünya nedir hayal edebiliyor musunuz?
Çok büyük!
Bu dünya bile yeteri kadar büyük.
Biri size gelip bu dünyanın kıralı olmanızı teklif
etse, beğenir misiniz?
Tabi istersiniz.
Ve Ona Üç Dünyanın krallığı teklif edildi,
bu dünyanın üzerine iki dünya daha.
Şeytanın hükmü bu kadardı,
sadece üç dünyayı teklif edebilirdi.
Ve İsa "Gözümün önünden kaybol" dedi.
İsa bunu dedi, yani şeytana "Defol." dedi.
Evet bu çeşit deneyimler...
Biz istesek bile şeytanı göremeyiz,
çünkü ruhumuzla göremiyoruz.
Bu yüzdem İsa’nın deneyimlerini anlamak
ve şeytana "Defol" bile diyebilmek için,
İsa’nın bize öğrettiğini çalışmalıyız.
Onun yolundan yürü! Onun gibi meditasyon yap!
"Dolaba gir" demek git sessizlik içinde meditasyon yap, dua et demektir.
"Gözleriniz tek olsun ki bütün vücudunuz Işık ile dolsun."
Size gözünüzü tek yapmayı,
cenneti görmek için burada o tek gözü nasıl bulacağınızı öğreteceğim.
Hakiki hayatı görebilirsiniz.
Bütün bu fiziki görüntü yüzünden kandırılışmış durumdayız.
Aldatıldık! Hakiki hayatı görmüyoruz,
fakat gerçek gözümüz ile görebiliriz.
Ve ben bu yüzden buradayım. Bunu size sonra göstereceğim. Evet.
Üstat aydınlanmak için vejetaryen olmak önemlimi?
Önemli, evet önemli.
Ama ilk önce sevgiyi öğrenmeliyiz ki sevgi verebilelim.
Babamız gibi her tarafı kaplayan sevgi olabilmek için
bütün canlıları sevmeliyiz.
Ve bu vejetaryen beslenmenin anlamıdır.
Sağlıklı olmak için değil,
yada İsa dedi veya Buda yasakladı diye değil,
biz yeniden doğan sevgi olmalıyız.
Bu dünyada yürüyen Tanrı olmalıyız.
Tanrının bu dünyada yaşayacağı gibi yaşamalıyız!
Tanrının yanında olmak için...
Tanrı bizi cezalandırmaz sadece benzer benzeri çeker.
Bir şeyin yanında olmak istiyorsak, oraya gitmeliyiz,
ayni yöne.
Tanrı bütün canlıları yarattı ve onların tabi bir şekilde ölmesine izin verdi.
Bizde aynısı yapmalıyız.
Yaratamıyorsak bile en azından yok etmemeliyiz.
İncil deki ilk emir : " Sen öldürmeyeceksin"
"Sadece insanları öldürmeyeceksin" demez.
"Sen öldürmeyeceksin" der.
Her hangi bir canlıyı öldürmek öldürmektir.
Ruhsal yöntemle iyileştiren şifacılar hakkında görüşleriniz nedir?
Bir meslek olarak yapılabilinir mi, yani hastadan para alarak?
Buna izin var mıdır?
Evet, ruhsal şifa çok iyidir ama hastalar için çok iyidir.
Fakat iyileştiren için pek iyi değildir,
çünkü o kişi hastanın karmasını almak zorundadır,
ve bazen bu altından kalkılmayacak kadar çok yüklü olabilir.
Ruhsal iyileştirme
Tanrı bilinç seviyelerinden biridir, evet?
O seviyeye varırsak, insanları iyileştirebiliriz.
Evet, bu seviyedeki insanlar ruhi yönden çok kuvvetlidirler ki
başkalarını iyileştirebilsinler.
Ruhsal şifacıların ruhları çok kuvvetlidir.
Fakat İsa gibi iyileştirmeden iyileştirmek için,
biraz daha yukarıya çıkmalıyız, oldukça yukarıya.
O zaman iyileştiririz... insanların üzerine elinizi uzatmanıza gerek kalmadan.
Ayni İsa gibi, İsa’nın giysisini elleyince iyileşen kadın gibi.
Ve o İsa’ya teşekkür eder fakat İsa " Hayır, ben değil senin inancın seni
iyileştirdi" der. Çünkü O bilir iyeleştiren Babadır ve İsa
"Bunu yapan ben değilim benim Babamdır" der.
Ve bu en yüksek ruhsal iyileştirme seviyesidir. Evet?
Hepimiz değişik seviyelerde olabiliriz, onun için bu senin nerde olduğuna bağlıdır.
En büyük ruhsal şifacılar iyileştirmeden iyileştirirler:
İnsanlar sadece iyileşirler.
Eğer o kişi için Tanrının isteği senin aracılığınla iyileşmesi ise
o kişi iyileşir.
Üstat veya, örneğin İsa, O hiç bir şey yapmaz.
Bu yüzden İsa hiç bir övgüyü kabul etmedi.
Evet, Hakiki Üstat böyledir, çok alçak gönüllü!
Günlük hayatta devamlı alay konusu olmadan
çocuklarımıza nasıl bu çeşit hayatı öğretebiliriz?
Evet, size söyledim, insanlar yakışıklı bir
erkek arkadaşınız veya güzel bir karınız varsa bile sizle dalga geçerler.
Öyleyse niye korkuyorsun? Evet?
Bu hayat uzun zamandır yanlış yönde gitmektedir.
Bu yüzden biz bugünkü haldeyiz.
Bu yüzden bütün dünyayı değiştiremiyorsak,
en azından kendimizi değiştirmeliyiz,
kendi çevremizi ve üzerinde tesirimiz olanları değiştirmeliyiz.
Eğer çocuklarımız önde olmak... bu yöne gitmek isterlerse,
kim ne derse desin bu bizim vazifemizdir!
İsa’nın yolunda yürümelisiniz!
İnsanlar Onu taşladı, küfür etti ve çarmıha gerdiler.
O vazgeçti mi? Hayır!
Neyse biz Hıristiyan’ız yada neysek neyiz,
fakat biz Tanrının yolunda yürürüz. tamam mı?
Ve biz diğer canlılara örnek olmalıyız.
Biz onları takip edemeyiz çünkü
onlar yanılmışlardır.
Siz meşaleyi taşıyanlardan olmalısınız! Değişmelisiniz!
Ve o zaman belki başkaları da değişir.
Belki ilk önce kabul etmezler ama sonra eve gidip tekrar düşünebilirler:
"Bu yol galiba daha iyi"
Ve daha sonra "Bu yol kesinlikle daha iyi.Tamam ben bu yolu
takip edeceğim" derler. Anlıyor musunuz?
İşte bu yüzden iki bin sene sonra hala biz İsa’yı takip ederiz,
çünkü bu hayatı yaşamanın doğru yoludur.
Takip ederiz, ama anlamadan. Daha çok pratik yapmalıyız. Evet.
Tanrı bizim içimizde midir? Bilinçaltımıdır?
Değilse, tam olarak nedir?
Evet, Tanrı bizim içimizdedir. O bilinçtir.
Aynı zamanda Tanrı dışımızdadır.
Tanrı her yerdedir. Tanrı sizsiniz.
Tanrının gücünü hissetmek istiyorum ama nasıl yapabilirim bilmiyorum.
Bana yardım edebilirsiziniz? Kuvvetli ve iman sahibi olmak istiyorum.
Evet, ancak Tanrıyı gördüğün zaman kuvvetli ve sadık olabilirsin.
Üzgünüm ama göremediğin bir şeye inanamazsın.
Ben size Tanrıyı nasıl göreceğinizi göstereceğim. O zaman Ona inanırsın, tamam mı?
Tanrı Işıktır. Tanrı meditasyon sırasında
Ona ayırdığın zamanda
Onla bağlantından duyduğun sevgidir.
Ve daha sonra, her gün ve her dakika
Onun sevgisini daha çok hissedersin.
Meditasyon yapmadan bile,
hatta yolda yürürken veya araba kullanırken,
O sevgi ile bir olduğunu hissedersin.
Bu harika bir histir. Ve işte ancak böyle inanabiliriz.
Anlıyormuşsunuz? Ancak böyle inanabiliriz.
Tanrının sizin içinizde olduğunu nasıl görürsünüz?
Ve ne zaman Kutsal Ruhun içinizde olduğunu hissedersiniz?
Ben her zaman bunu hissederim!
Nasıl mı bilirim?
Nasıl görürsünüz?
Nasıl mı görürüm?
Gördüğümü size anlatamam,
fakat size kendinizin nasıl görebileceğinizi gösterebilirim.
Çünkü benim içtiğim şeyi siz bilmiyorsunuz.
Benim içtiğim tadını bilemezsiniz. Benim yediğimle sizin karnınız doymaz.
Fakat size ayni yemeği ve ayni içeceği verebilirim,
o zaman siz de anlayabilirsiniz. Evet?
Tanrı bu değil...
Dilerdim ki Tanrı bir çiçek olsaydı size gösterebilseydim.
Fakat Tanrı çiçeklerin içindedir ama ayni zamanda Tanrı buradadır.
Bu güzellik Tanrının fiziki tezahürüdür.
Bu Tanrı varlığının fiziki ifadesidir.
Sizde Tanrının bir fiziki ifadesiniz.
O yüzden eğer Tanrının fiziki ifadesini görmek istiyorsanız,
yanınızdakine dokunun, kucaklayın ve öpün.
Bu fiziki alanda Tanrının varlığıdır.
Fakat Tanrıyı soyut anlamda onun Işığını, yüceliğini veya onu cennette
görmek istiyorsanız,
o zaman benim size soyut yolunu göstermem lazım, anlıyor musunuz?
İki yol var: Soyut veya somut.
Somut, zaten görüyorsunuz. Soyut olanı, görünmeyeni ben size göstereceğim. Evet?
Daha sonra biraz daha vaktimiz olunca sessizce oturacağız ve size göstereceğim.
Size ne yapmanız gerektiğini ve Tanrıyı nasıl göreceğinizi anlatacağım.
Bu çok kısa sürer, evet?
Nasıl mı biliyorum?
Birini seversem bilir miyim?
Eğer burada Afrika da oturuyorsam, bilirim değil mi?
Tanrıyı bilmekte öyledir.
Çok, çok açık bir şekilde bilinir! Hiç şüphesiz.
Sadece size sizin nasıl görebileceğinizi gösterebilirim.
Fakat size fiziki olarak gösteremem,
çünkü bu fiziki hayatın dışındadır.
Üstat, Sizden bize doğru nasıl dua edilir göstermenizi rica ediyorum?
Evet, bunu yapacağım. Size bunu göstereceğim.
Bütün sorular bittikten sonra, eğer...
Tamam, size üç çeşit hizmet vereceğim.
İlki genel halka hizmet.
Bütün sorular bittikten sonra,
benle burada oturun ve bir müddet Tanrıyı hissedin.
Ve isterseniz sonra evde devam edebilirsiniz -
On dakika, beş dakika, istediğiniz kadar.
İkincisi "Uygun Metot".
Sadece günde yarım saat meditasyon yaparsınız, tamam mı?
Üçüncüsü ise bütün bilincinizle Tanrıyı idrak eylemi.
Bu da Takdis Törenidir.
Seçim sizin.
Eğer Takdis Törenini isterseniz,
şimdi odayı terk edip kaydınızı yaptırabilirsiniz.
Bu bir kaç saat sürer.
Fakat aydınlanma hızlı olur,
ve her gün aynısını ve gün geçtikçe daha fazlasını deneyimlersiniz.
Ve ikinci metot olan "Uygun Metot" içinde dışarıda kayıt olabilirsiniz.
Ve ikisini de istemiyorsanız fakat sadece biraz denemek istiyorsanız,
burada oturun. Evet?
Sorulara cevap verdikten sonra,
eğer ilginizi çektiyse, oturun ve size göstereceğim.
Fakat ilgilenmiyorsanız, evinize gidebilirsiniz.
Ben hazır olan için buradayım.
Genel ruhsallık Sizin metodunuzdan ne kadar farklıdır?
Tanrı bizle midir, yoksa bizim parçamız mıdır?
Takdis Töreni sırasında neyi nasıl hissedeceğiz?
Tanrıyı göreceksin.
Tanrının Işık olan simasını göreceksin.
Ve bu değişiktir... Evrenin melodileri gibidir.
Tanrının sizle konuşması insan dili gibi değildir.
O melodili bir sesle akan sular gibi konuşur.
İncil de geçer, O şimşek gibi konuşur,
bir sürü akan su sesi gibi konuşur.
Bu ve bundan çok fazlasını yaşayacağız,
çünkü her şey İncil de kayıtlı değildir.
Öğreneceğiniz çok şey var!
Bin kitap yazsanız yetmez!
Bu yüzden bir İncil yetmez.
Fakat en azından bu bir referanstır,
Musa’nın Tanrıyı büyük bir ateş olarak görmesi gibi.
Aziz John'un Üçüncü Cennete girip boru sesini duyması gibi.
Bunun gibi şeyleri deneyebileceksiniz.
Bileceksiniz. Bileceksiniz.
Hakikaten bunlar insan dili ile anlatılamaz.
Tanrının varlığı yakın olduğunda
veya tekrar bağlantı kurduğunuzda, tekrar hatırladığınızda bilirsiniz.
O her zaman yakındır! Sadece hatırlayın, evet?
Dünya bugün kriz içindedir: Savaşlar, hava kirliliği, hastalıklar, vb.
Hayatın zevkini daha çok çıkarmak için bu krize toplum olarak
biz mi yarattık?
Evet.
Fakat şimdi daha iyisini yapabiliriz çünkü daha iyi biliyoruz.
Bir hataydı.
Ve şimdi tamir etmeliyiz. Değil mi?
Hatalarımıza sonsuza dek devam edip,
"Tamam, bütün bunları ben cenneti tatmak için yaratıyorum" diyemeyiz.
Evet! biraz kargaşa yaratmak
ve biraz cenneti yaratmak var, bunları dengelemeliyiz.
Dünyayı havayı kirleterek, ağaçları keserek ve birbirimizle
savaşarak mahvedemeyiz.
Uyanmanın vakti geldi! Uyanmanın vakti.
Yeteri kadar acı çektik.
Üstat, Siz bu dünyayı terk edince ne olacak?
Sizin neslinizi devam edecek birileri olacak mı?
Kim insanlara takdis töreni yapacak? Kim bize yol gösterecek?
Tanrım! Sen çok endişe ediyorsun. Ben hala genç ve güzelim...
Vakti gelince, siz bileceksiniz. Evet?
Tamam mı? Tanrı karar verecek,
Tanrı karar verecek başka birisi devam edecek mi,
ve O bana bildirecek.
Hazırsanız her şey size açıklanacak.
Hazır değilseniz,
bin tane Üstat gelse bile faydası olmaz, faydası yoktur. değil mi?
Hazırsanız, her şey size açıklanacak.
Endişe etmeyin, tamam mı?
Bu arada hala ben buradayken takdis törenini alın!
Üstat ölür ama ruh ölmez,
bu yüzden yolculuğunuzu bitirene kadar size yol gösterilecektir.
Hangi Üstattan takdis törenini aldıysanız, O devam edecektir.
Üstadın bu dünyayı terk etmesi fark etmez.
Ve Tanrı isterse yenisi gelecektir. Evet?
İncil de yazdığı gibi,
" Günahlarınızdan tövbe edin ve dualarınız cevaplanacaktır."
Benim sorum, Tanrı nasıl bir günahkarın duasına cevap verir?
Sorun sorulması gereken şeklinden biraz eksik.
Bu bölümde Tanrı adak için bir çok
hayvan öldürenlerle konuşuyor.
Tanrı "Size kim bana adak olarak bu koyun ve
boğaları öldürün dedi" diye sorar.
"Sizin elleriniz kana bulanmış!
Masumları öldürmeyi durdurmalısınız.
Yoksa, dua ettiğiniz zaman, size cevap vermeyeceğim;
bir şey istediğiniz zaman, başımı öbür tarafa çevireceğim." der.
O senin sorduğun bölümde bu vardır.
İncil de bahsettiği gibi, bırakın et yemeyi
diğer canlıları kurban etmemenizi bile söyler.
Evet, çünkü Tanrı onları bize yardım için yarattı, öldürmemiz için değil.
Neyse, eğer tövbe edersek biz...
Tövbe etmek kendinizi yaptıklarınızdan suçlu hissetmek değildir.
Yaptığımızı yaptık - bu oyunun bir parçasıdır.
Tanrıyı bulma aşamasının bir parçasıydı.
Ve şimdiye kadar Tanrı ile yakın olmayan şeyler yaptık,
ve şimdi sıra ilahi hareket zamanı.
Bir kere bu günahkar hareketlerden vazgeçmeye karar verip
ve Tanrı yoluna döndüğümüz zaman,
işte o anda, Tanrı bize sorularımızın cevaplarının verir, aynı bugün gibi.
Hanginiz ne kadar günah işledi fark etmez
veya ne yaptıysanız bana söylemek zorunda değilsiniz.
Takdis töreni sırasında,
Tanrı size başkasına geldiği gibi gelecektir.
Bunun anlamı şudur: Tövbe ederseniz,
bir daha yapmazsanız, Tanrıyı size gözükecek demektir.
Bugün O gelecektir, eğer biraz sonra biraz oturursanız.
Aslında, bazılarınız burada halı hazırda Işığı algılıyorsunuz.
Doğru değil mi?
Işığı görenler ellerini kaldırsın? Teşekkür ederim...
Aman Tanrım! Ne kadar ruhsalsınız! Çok teşekkür ederim.
İlk defa Afrika ya geliyorum. Size daha önce söyledim Tanrı taraf tutmaz.
O hepimizi sever.
Onu istediğiniz an,
içtenlikle Onun özlemini çektiniz an, O ordadır -
Şu anda meditasyonu bilmeseniz bile, size daha göstermemiş olsam bile.
Gördünüz mü? Tanrı sevgidir, başka bir şey değil.
Hiç bir zaman Tanrıdan korkmayın! O sizi her zaman sever.
Biz onu istedikçe, O gelir:
O bizi sever, bizi kutsar,
O bize bu hayatta ve sonrasında bir çok güzellikler verir.
Sinek ve böcek türü öldürebilir miyiz?
Evet bunları öldürebilirsiniz, ama...
Ödemeniz gereken ufak bir borcunuz olur, evet?
Evinizi temiz tutmak daha iyidir.
Ve belki evinizin etrafında bazı önlemler almanız,
ilaç kokusu gibi ki evinize gelmesinler.
O zaman onları öldürmek zorunda kalmazsın.
Tanrı cezalandırmaz fakat senin bilincin kendini kötü hissetmene sebep olur.
Bir şeyi öldürdüğün zaman, " Tanrım bu ufacık ve güçsüz şeyi
niye böyle öldürdüm diye kendini suçlarsın.
Kendin bunu çok hissetmesen bile,
bazen geceleri vicdanın seni uyutmaz
ve bir şeylerin seni ısırdığını hissedersin.
Ve bunlar öldürdüğün karıncalar veya böceklerdir,
seni ısırırlar ve sana hatırlatırlar: "Bunu yapmamalıydın!"
Rüya görmek ve rüya nedir?
İki çeşit rüya vardır. Hayır, üç çeşit vardır.
Biri geleceği gösteren rüyalar gibi
veya olacak olaylardan haber veren rüyalar.
Bu çok çok derin uykudayken
ve kendi geçmiş veya geleceğinin farkında olduğun zamandır.
Başka bir rüya çeşidi ise, bütün gün uykudan önce arzuladıkların şeyleri
veya düşündüklerini,
rüyanda ortaya çıkması;
günün kalıntıları, baskıları ve izlemleri gibi.
Ve son rüya şekli ise sadece anlamsız, ne olursa olsun fark etmeyen şeyler.
Kafanızda bir sürü çöp toplarsınız,
beyin dolar ve uyuduğunuz zaman bu çöpler dışarıya sızar.
İncil de okuduğumuza göre
Hazreti İbrahim’in oğulları hayvanları babalarına adak yaptılar.
Bu bir günah mıydı?
Eskiden insanlar Tanrıya hayvanları adak etmeye inanırlardı.
Bugün hala buna inanırlar.
Her gün hayvanları Tanrıya adak
olarak keserler.
Bunun doğru veya yanlışlığını kritik etmek benim vazifem değil.
İbrahim’in oğlu bir şey yaptı. O onun işi!
Benim işim hiç bir hayvanın kesilmemesi, tamam mı?
Her neyse, insanların hayatları ve Tanrıyı bulma yöntemleri değişiktir.
Bazıları hızlı yöntemi bazıları da yavaş yöntemi seçerler.
İşte bu yüzden size üç çeşit teklif var diyorum.
Yavaş yavaş yapmak isteyenler,
çünkü sonsuza kadar vaktiniz var,
şimdi bir iki dakika tadına bakabilirsiniz.
Biraz daha ciddi olanlar Uygun Metodu geçebilirler.
Bu hayattan bıkıp
ve Tanrıyı hakikaten bilmek isteyenlerse,
takdis törenini alırlar, tamam mı?
Ben burada sizi tenkit etmek için bulunmuyorum ve size
et yerseniz günahkarsınız demek için burada değilim. Hayır, hayır!
Sadece size seçimlerinizi hatırlatıyorum.
Ve siz kendiniz karar verin, hangisini seçmeyi
veya hangisi ile devam etmeye.
Evet? Başka bir seçim veya ayni şekilde devam.
Tamam mı? İyimi?
Hazreti İsa 5000 insanı ekmek ve balık ile besledi.
Balık ettir. Bu bir günah mıydı?
İsa aynı zamanda balıkçılara balık yakalamaları için yardım etti. Bu günah mıydı.
Hayır.
Günah olan bizim Onu anlamamamız.
Balık yemedi. Başkalarını da balık yedirtmedi.
Bizde her gün balık yiyoruz ama vejetaryen balık.
Fakat buna balık diyoruz.
Bazen hamburger bazen vejetaryen hamburger diyoruz.
Bazen tembellik edip hamburger diyoruz.
Yediğimiz şeylerin arasında tavuk, buğulanmış balık gibi şeyler var.
Bunların hepsi vejetaryen ve çok lezzetli.
Ve sen vejetaryen değilsen ve bunların tadına ilk defa bakıyorsan:
görünüşü balığa benzer ve tadı balık tadı gibidir,
balık olmadığını büyük bir ihtimalle bilemezsin!
Sana bu balıktır dersek büyük bir ihtimalle inanırsın.
Sana hamburger dersek, ona da inanırsın.
İsa, binlerce sene vejetaryen olan
bir gurubun soyundan gelmiştir.
Eğer Hazreti İsa’nın hayatını araştırmak istiyorsanız,
daha fazla vakit harcamalısınız.
Ve O 13 sene öğrenim görmeye Hindistan’a gitmiştir.
Açıklayamayacağınız bu yıllar İncil de yoktur.
Ve O Hindistan da öğrenimi sırasında bütün
yogiler ve üstatlar vejetaryen idi,
bu durumda nasıl et yiyebilir?
Sorunu sorarken bu iki faktörü unuttun.
Tabiî ki İncil her şeyi sizin için kaydedemez.
Sizinde biraz araştırma yapmanız lazım.
Evet, kilise sizin hazıra konup
tembel olmanızı istemiyor.
Biraz yaratıcı olup ve arzu duymalı...
Eğer İsa’nın hayatını bilmek istiyorsanız, kendiniz araştırmalısınız,
daha çok kitap okumalı, tarih ve gerçekler
ve yeni bulunan gerçekler gibi. Değil mi?
Neyse, İsa’nın yanına aldığı balıkçılara,
balık yakalamayı öğretmedi.
"Gelin size insan avlamayı öğreteceğim dedi" değil mi?
Evet, "balık ağlarınızı bırakın, size nasıl insan avlayacağınızı öğreteceğim" dedi.
Tamam? Fakat onlar balıkçı olduğu için,
İsa onlarla konuşurken bazen balıkçı terimlerini kullandı.
Aynı, "Bugün büyük bir balık yakaladım" deyince
bu kişi takdis töreni için iyi biri der gibi.
Bizde bazen ayni şeyi söyleriz! Evet, çünkü...
Ben bunları niye anlıyorum? Çünkü bana gelen öğretiler direk geliyor!
Sizde anlamak istiyorsanız, sizde öğreniminizi direk almalısınız.
İsa dan nasıl direk öğretim alacağınızı size göstereceğimi daha önce söyledim.
O zaman Onla tartışa bilirsiniz ve O size balık yemediğini söyleyecektir.
Zavallı bir Üstat!
Herkes Ona onu yaptı bunu yaptı der,
ve O size doğrusunu söyler ama siz duymazsınız.
O zamanlar İsa için ne zordu,
bir çok insan Onu ve müritlerini suçladı ve kötüledi. Hatırlıyor musunuz?
Bu yüzden şifreli kelimelerle konuşmak zorunda kaldılar.
"Bu gün çok balık avladık," gibi,
veya bunun gibi bir şey... veya "Hadi balığa çıkalım."
Eğer hakikaten balığa çıkmak isteseydi, müritlerine
"Gelin! Unutun! Size insan avlamayı öğreteceğim" demezdi.
Neyse şimdi artık biliyorsunuz. Teşekkür ederim.
Hazreti İsa diğer canlılara acı verecek hiç bir şey yemedi.
Yiyemezdi, niye?
O çok alçak gönüllüydü.
O çok yüce bir ruhtur,
fakat dıştan çok alçak gönüllü ve kontrollü idi.
Hayatını sürdürmesi için balık yemesi gerekmiyordu.
Bu gezegende yaşamımızı sürdürmek için başka bir sürü besin vardır.
Havariler hakkında fikriniz nedir?
Cennet nerde? Evrenin bir parçası mı?
Havariler? (Evet.)
Onlar İsa’nın en yakın müritleri idi,
Onun mesajını yaymak için,
insanları takdis etmek ve meditasyonu öğretmek gibi, değil mi?
Ve cennet evrenin bir parçası değil, evet.
Cennet bizim yaratışımız, bizim görüşümüzdür.
Mesela, sen mutlu veya aşıkken
kendini cennete hissedersin.
Ufak bir kulübede veya nerde olursan ol mutlusundur.
Ve üzgünken,
biri seni tehdit etmişse, baskı altındaysan,
yaşadığın yer cehennem gibidir. tamam mı?
Bu yüzden, Tanrı ile iletişimdeysen her gün sana cennettir.
Bu yüzden cennet şimdi ve buradadır deriz.
"Dur ve farkına var! Tanrının Krallığı elinizdedir."
Uzakta değildir.
Bizim kültürümüzde hayvanları kurban ederiz.
Bu günah mıdır?
Bu sizin hayat şeklinizdir - istediğiniz hayatı seçersiniz.
Siz Tanrısınız. Kendinizle ne yapacağınıza siz karar verin.
Eğer kendini hayvanları kesen,
adak adayan bir kişi rolünde göstermek istiyorsan, göster.
Bir gün fikrini değiştirip,
"Tamam, artık kendime hayvanları kestirmek istemiyorum" dersen
o zaman değişirsin ve hayvanları artık kesmezsin.
Kendini şiddet ve öldürmeye karşı biri yaparsın.
Bu senin seçimindir! Bu senin seçimindir.
Tanrının gözünde hiç bir günah yoktur.
Bu senin kararındır. Kendini kendine
veya dünyaya
veya Tanrıya nasıl göstermek istediğine bağlıdır. Evet?
Kendini "Ben bir mühendisim."
"Ben bir rahibim." "Öğretmenim."
"Yogiyim."
"Vejetaryen ruhsal pratisyenim."
Veya, "Ben bir hayvan kasabıyım." diye tanıtabilirsin.
Evet, ne yapmak istersen!
Evet, karar senindir.
Ben sizi kınamak için burada değilim.
Sadece size seçeneklerinizi önünüze seriyorum.
Böylece yapmayı istediğinizi, yapmayı düşündüğünüze daha iyi karar verirsiniz.
Hayatımızı her an yaptığımız değişik seçimlerle değiştirebiliriz.
Bu kesindir.
Tanrı adına günah yoktur. Günah yoktur! Tanrı bizi her zaman sever.
Evet ne yaparsak o bizim tecrübemiz içindir.
Sevgili Üstat,
hayatımızı fakirlere ve hastalara yardırmamı adamalıyız,
yoksa bu onların karmasına karışmaktı olur?
Hayır, hayır! Hayır.
Hayatımızı ve verebileceğimiz her şeyi mümkün olduğu
kadar kardeşlerimize hem ruhsal hem maddi yardım için adamalıyız.
Evet biz biriz! Eğer o açsa, sende açsın demektir.
Eğer o susamışsa, sen susamışsın gibidir.
Böyle olmalı.
Bu bir şart değildir! İçten gelen bir histir.
Örneğin, Örneğin.
Birini aç, susuz ve ölmek üzere görüyorsunuz
ve aynı siz o durumdaymışsınız gibi hissediyorsanız,
o zaman ona yardım edersiniz.
Bu sizin sevginizin ve merhametinizin bir ölçüsüdür.
Şart olduğu için değil!
Bu takip edilmesi gereken bir kaide değildir; Kalbinizdeki bir histir.
Eğer o kişiye yardım etmen gerektiğini hissediyorsan,
kalbinde sevgi var demektir ve mutlu olmalısın.
Tek ödül budur, kalbinde sevgi olduğunu bilmek.
Ve, evet yapmalısında.
Teşekkür ederim.
Çok sevgi doluyum fakat bu sevginin içimde hapis olduğunu hissediyorum.
Bu sevgiyi evrene dağıtmama yardım edebilir misiniz?
Sen dağıt. Senin sevgin!
Seviyorsan, bir şeyler yap!
Eğer sevgin bir kıza veya erkek arkadaşa ise,
ona sevdiğini söyle yada onun için bir şey yap,
çiçek ver, sarıl, öp, seviş veya başka neyse.
Aynı şey, bütün insanları seviyorsan, onlar için bir şeyler yap.
Onlara sevgini gösterecek veya onları sevgin
ile arıtacak şeyler yap.
Sadece yap! Ne yapman gerektiğini biliyorsun. Tanrı senin içindedir.
Dürüst ve hislerinizle yardım edin.
Her kes değişik şekilde yardım eder. Size ne yapmanız gerektiğini söyleyemem.
Söylediğiniz gibi ölümden sonra cehennem yoktur.
O zaman,
Tanrının kitaplarının ve talimatlarını uygulamayanlara ne olur?
Nemi olur?
Sevgi dersini tekrar öğrenmek zorunda kalırlar.
Belki zor yolla öğrenmek zorundadırlar,
bizim cehennem dediğimiz şekilde, değil mi?
Belki acı çekmek zorunda kalır ki
acıyı anlasın
ve bir daha yapmasın.
Bir açıdan bu kişi bir hastanede gibidir,
hasta olan kısmını iyileştirmek için. Evet?
Başkasına acı çektiren biri,
ruhsal olarak bir yerinden hastadır.
İyileştikten sonra yine bir bütün olur.
O yüzden cehennem ve günah yoktur.
Sadece insanların hayat seçimleri ve
bu seçimlerin değişik neticeleri vardır.
Bu yüzden İncil size
"Ektiğinizi biçersiniz." der. Değil mi?
"Kınama ki kınanmayasın."
Bu yüzden geleceğiniz için kötü, kötü,
kötü, kötü, kötü şeyler ekmek istemiyorsanız,
o zaman iyi şeyler ekmeli...
Eğer gelecekte kötü hasat almak istemiyorsak,
şimdi iyi tohumlar ekmeliyiz, anlıyor musunuz?
Bu yüzden İncil size şöyle öğüt verir:
"Öldürmeyeceksin, yalan söylemeyeceksin, çalmayacaksın,"
ve bunun gibi şeyler.
Hayatınızda bunları örnek yapın ki
ektiğiniz meyveler gelecekte verimli olsun.
Eğer Tanrıya inanıyorsak,
niye acı çekiyoruz ve dualarımız cevaplanmıyor?
Bunu bilmek için Tanrı bilinç seviyesine yükselmelisiniz.
Evet, o zaman tatmin olursunuz.
Tanrının seni ne kadar sevdiğini gördükten sonra,
bu dünyaya gelsen bile,
ruhsal bilgin sayesinde
artık şikayet etmezsin.
Her şeyi bilirsin, bu niye oldu, o niye oldu bilirsin.
Her şey bizim menfaatimiz içindir.
Her gün minnettar oluruz. Tamam?
İlk önce Tanrıyı bilmeniz lazım, evet.
Kazancının yüzde onunu yardım için vermek
Tanrı için ne kadar önemlidir?
Ne kadar önemlimi? (Ne kadar önemli...)
Evet! Önemli çünkü sevgini gösterir.
Senin sevgindir.
Önemli olan yüzde on değil, onla gelen sevgidir.
Elinde olanı daha şansız başkaları ile
paylaşma sevgisidir.
Bu önemlidir.
Vücuttan çıkınca
hakiki olaylarla, mesela halüsinasyon gibi hayali
olaylar nasıl ayırt edilir?
Evet bunun bir yolu vardır.
Size takdis töreni sırasında öğreteceğim.
Fakat bunları ancak çok derin ruhsal
boyutlara girmek isteyenler öğrenmelidir.
Uygun Metodu uygulayan kişiler için bütün bunlar gerekli değil...
Çünkü çok uzun müddet meditasyon yapmadığınız için,
çok derine gitmezsiniz. Bu yüzden çok tehlikeli değildir.
Evet! Büyük iş daha büyük tehlike.
Bu yüzden kendinizi nasıl koruyacağınızı size gösteririz. Evet?
Fakat sadece 10 dakika, 20 dakika meditasyon yaparsanız,problem yok.
Sizi rahatsız edecek şey yoktur.
Sadece rahatla, zihnini sakinleştir,
daha iyi uyursun, daha iyi çalışırsın, daha iyi yersin, hepsi bu!
Tanrıyı ara sıra bilirsin, tehlike yoktur. Tamam mı?
Her pazar kiliseye gitmek gerekiyor mu,
yoksa kendimizi hatırlamak için Tanrı ile kalbimizde bağlantı kurmak yeter mi?
Kalp yoluyla. Evet, yapabilirsen.
Tanrı ile bağlantını kalbinle kurabiliyorsan,
dolapta bile dua edebilirsin,
İncil de açıklandığı gibi, evet?
Kilise İsa dan sonra geldi.
Kilise Tanrıya inanan ve dua etmek isteyenleri
toplayan bir organizasyondur.
Bizim gurubumuz gibi.
Her Pazar, bizde bir yerde toplanırız.
Buna kilisede denebilir ama biz meditasyon merkezi diyoruz.
Ve o gün bütün gün diğer günlerden yoğun
Tanrıyı hatırlamak için meditasyon yaparız,
çünkü diğer günler meşgulüzdür.
Her gün kiliseye gitmenin hakiki anlamı budur -
daha derin daha fazla Hakiki Kendimizle, Tanrı ile
bağlantı kurmak.
Fakat eğer...
Ve beraber meditasyon yapmak daha kuvvetlidir.
Uyumak istersen yanında oturan komşun görür
ve sen utanırsın ve sende dik oturursun.
Amacı budur.
Ve birbirinize toplu enerji olarak yardım edersiniz.
Fakat Tanrıyı halen biliyorsan, her yer sana kilisedir.
İçindeki kiliseye her gün gitmelisin, sadece Pazarları değil.
Tanrının hakiki sırrını bilmek istiyorum,
ve bir vejetaryen olarak marihuana içebilir miyim?
Nede olsa marihuana vejetaryen değil mi?
Ne demek istediğini anlıyorum.
Neyse, Tanrının gerçek sırrı nerde?
Bunu senin bulman lazım.
Ben sana nasıl bulabileceğini göstereceğim fakat senin kendin bulman lazım, evet?
Bunu sana bu dünyanın terimleri ile açıklayamam.
Ne kadar çok açıklarsam seni o kadar çok yanıltırım.
Evet, ancak sana Tanrıyı gösterebilirim. Yapabileceğim budur.
Ve marihuana, bana sorarsan,
senin vejetaryen beslenmen için gerekli değildir.
O yüzden bunu dahil etme.
Bir bitki olmasına rağmen,
senin meditasyonun için iyi değildir,
bu yüzden lütfen ondan uzak dur.
O zaman marihuana yiyebilir miyim diye soruyor.
Çok açsın!
Hem marihuana içmek hem yemek istiyorsun. Aman Tanrım!
Bu kadar sebze var, niye sen... Yeteri kadar yiyeceğin yok mu?
Soya mamullerini yemeni tavsiye ederim, tamam mı?
Yada, ıspanak kızart. Senin için daha iyi.
Bilincimizi bulandıracak
hiç bir şey
Tanrı yolu değildir.
Tanrı yolunda - fiziki yardım veya başka şeylere ihtiyaç yoktur, çünkü Tanrı Tanrıdır!
Onu değiştiremezsiniz, Onu zorla yanınıza getirtemezsiniz,
Onu marihuana veya başka bir şeyle
istediğiniz yere getirtemezsiniz.
Sadece Tanrıyı bilebilirsiniz. Hepsi bu!
Ve saf temiz, Tanrıyı tanı.
Sadece konsantre ol, dünyayı unut,
ve Tanrıya konsantre ol, o zaman Tanrıyı göreceksin.
Ben size bunu göstereceğim ve başka bir şeye ihtiyacınız yok. Hepsi bu.
Ve biz vejetaryen yeriz çünkü
sadece vücudumuzu beslemek için yeriz.
Bu yüzden vejetaryenlik konusuna da çok dalma.
Vejetaryen yiyebileceğimiz herhangi bir şey yeter,
yeter ki vücudumuzu ve
ruhumuzu beslesin, tamam?
Buraya yemek yemeye gelmedik.
Buraya Tanrıyı tanımak için geldik.
Ayni kişiden bir soru daha:
Düşünce tarzım veya inançlarım yüzünden mi ben fakirim?
İnancımız yüzünden fakiriz.
Fakat artık çok geç.
Bizim gezeğenimiz çok uzun zamandır bizim günahkar
olduğumuza ve cezalanmamız gerektiğine inandırılmış ve bu yüzden...
burada zengin bir hayat yaşamalıyız fakat...
Bu dönemden önce, altın çağı yaşadık.
Bunu duydunuz değil mi?
Altın Çağında, evet bu çok zaman önceydi.
O çağda, insanlar Tanrıyı biliyordu ve Tanrıya inanıyorlardı,
çünkü Tanrıyı görüp, Tanrıyı hissedebiliyorlardı.
Ve o devirlerde, hiç şimdiki öğretiler yoktu.
İntikamcı Tanrı veya kıskanç Tanrı gibi.
Veya cehennem hakkında öğretiler yoktu çünkü her yer cennetti.
Fakat daha sonra bazı kötü insanlar insanları kontrol edebilmek için
bu çeşit korkuyu icat ettiler.
Ve yavaş yavaş bu korku bizim bilincimize yerleşti
ve yavaş yavaş günahkar, kötü,
Tanrıyı tanımaya hakları olmayan,
günah ile doğmuş, her zaman günahkar,
ve her yaptığız günah olan falan filan...
Bu yüzden bilincimiz bu yola şartlanmıştır.
Bu yüzden işimizde de başarı olamayız,
ve gün geçtikçe fakirleşir ve bir çok konfordan mahrum kalırız,
maddi şeyler dahil.
Fakat artık bunları değiştirmek için çok geç.
Maalesef bu çeşit düşünme bütün evrenin
bilincine yerleşmiştir.
Fakat sizin için çok geç değil!
Değişmeye hazırsınız, bugün değişin!
Benim size anlattıklarıma inanın,
ve Tanrının sevgisini her gün hissedin.
O zaman hayatınızın nasıl değiştiğini göreceksiniz.
Tanrının hakikaten sevgi olduğunu
ve ne isterseniz halen burada olduğunu bileceksiniz. Tamam?
Sizin meditasyon metodunuz ile
Tanrıya dua veya değişik dillerle trans esnasında konuşmanın farkı nedir?
Çünkü trans sırasında konuşulan lisana Tanrı ile konuşmak derler.
Bu ne kadar doğrudur?
İkisi de doğrudur.
Tanrıyı anlamanın değişik seviyeleri vardır. Evet? Tamam.
Bizim yöntemimizde konuşmayız bile.
Ne ağızla, ne dille konuşuruz.
Fiziksel hiç bir araç kullanmayız.
Direk cennete gideriz,
vücut olmadan dertsiz hayatın tadını çıkarırız.
Ve Tanrı bize insan lisanında konuşmaz.
O bazen konuşur.
Fakat biz yüksek sesle konuşmayız,
veya bir şey yapmamıza gerek yoktur, sadece iletişim kurarız;
ve sessiz olan Tanrısal yolu,
ilahi yolu anlarız.
Sevgili Üstat, Sizin hayatınızda ne gibi
zorluklar yaşadınız?
Lütfen benle paylaşın.
Hiç bir şeyi zorluk olarak görmem,
o zorluk anlarında her kes gibi şikayet etsem bile.
Şikayet ederim, " Bu niye böyle, hoşuma gitmiyor" derim.
Fakat tabiî ki bilirim benim için iyidir, değil mi?
Her zorluk bizim ruhumuzu güçlendirip ve Tanrıyı arama arzumuzu artıracaktır.
Bu zorluklar bize bu fiziksel kısa ömürlü dünyaya
sarıldığımız müddetince
her zaman zorluklarla karşılaşacağımızı öğretecektir.
Cennette zorluk yoktur ve meditasyon sırasında
ne zaman vücudumuzdan çıkıp cennete gidersek
bu güzellikleri ve mutluluğu deneyimleriz.
Ve tekrar vücudumuza döndüğümüz zaman,
hala bu mutluluğun kalıntıları vardır,
ve bu yüzden hayatımız daha iyi ve rahat olur.
Bu yüzden zorluklar bile gizlenmiş lütuflardır. Evet? Problem yok!
Zorluklar üzerine bir kitap yazabilirim ama niçin?
Hayatımdaki nimetler hakkında kitap yazmayı tercih ederim.
Sevgili Üstat, irfanınız için çok teşekkür ederiz.
Bizi terk edince buradaki fiziki işi yapmak için
varisinizi nasıl seçeceksiniz?
Daha karar vermedim.
Bu Tanrıya kalmış bir şey.
Zamanı gelince Tanrı bana bildirecektir, evet?
Ve bende size bildiririm...belki!
Veya kendiniz bulmak zorunda kalırsınız.
Tamam, birini seçersem, kağıda yazacağım, tamam mı?
İsim ve doğum yeri gibi ki siz onu tanıyabilesiniz.
Büyük bir ihtimalle bu kişinin ortada bir burnu, iki kulağı,
böylece onu bulabilirsiniz, neyse.
Daha karar vermedim, tamam mı? Birini daha bulmadım.
Siz acele edin ve belki Tanrı size söyler,
"Tamam sen onun varisisin" der ve sizde bana söylersiniz!
Şeytan nedir? Nerden gelmiştir?
Sonu ne olacaktır? Tanrı niye onu yok etmez?
Yoksa şeytan bu sizin bahsettiğiniz birliğin bir parçası mı?
Evet, bir parçası.
Tanrı için çalışır,
bizim doğru ile yanlışı ayırt etmemize,
ayartmalara dayanıklı olmamıza,
kendimizi geliştirip Tanrının yakınına gidebilmemize yardım eder.
Aslında şeytan diye bir şey yoktur!
Sadece imtihanlar, denemeler vardır. Kendimizi eğitmek için.
Kendimizi zor yolla eğitmek istersek,
doğmadan önce, zor bir hayat seçeriz,
yaşamak istediğimiz şeyleri denemek için
ve Tanrıyı kendi deneyimlerimizle kendi yöntemimizle bulmak için.
Sevgili Üstat: Tarot, Reiki ile iyileştirme,
bunlar başkasına faydalı olsun diye yapılırsa kötümüdür?
Hayır, kötü değildir.
Size açıkladım, Tanrıyı bilmenin değişik seviyeleri vardır.
Hastabakıcı kötü Doktor iyi değildir.
İkisi de değişik vazifeler yapıyorlardır.
Değişik işler.
Fakat doktor olmak istiyorsan,
hastabakıcı olmayı bırakıp, daha çalışmalısın.
Bu nedenle, tamam mı?
İyileştirmeden iyeleştiren şifa verenlerden olun İsa gibi, tamam mı?
Problemlerimden kurtulup tekrar dikkatimi toplayabilir miyim
ve yaptığım hataların affedilmesi mümkün müdür?
Hayatımı değiştirip tekrar iyi biri olmak istiyorum.
Evet, o zaman değiştir.
Kendin hakkında neyi sevmiyorsan ilk önce onları değiştir! Tamam mı?
Mesela yalan söylüyorsan, artık söyleme! Gerçeği söyle.
İnsanların mallarını çalıyorduysan,
bunu durdur ve bunun yerine insanlara ver. Tamam mı?
Veya takdis ol ve aydınlan.
Kötü şans veya büyü gibi şeyler var mıdır?
Ve ne zaman seni serbest bırakır?
Sana kimse beddua edemez, hiç bir kötü şans sana zarar veremez,
eğer doğru yolda yürürsen. Doğrumu?
Sadece yönünü doğru yola doğru değiştir.
Tanrının yolunda yürü ve bütün kötü şanslar seni terk eder.
Fakat bazen halihazırda yarattığın karma dolayısıyla,
olaylar biraz daha etrafında dolaşır.
Sadece dayan! Burada çok yaşamıyoruz.
Endişe etme!
Niye şartsız takdis edilemiyoruz?
Niye et yiyip içki içemeyelim?
Yani sen et yiyen ve sarhoş Tanrımı olmak istiyorsun?
Su anda zaten öylesin!
Şimdi zaten et yiyip şarap içiyorsun,
şu anda zaten sarhoş ve et yiyen Tanrısın!
Değişmek istiyorsun zannettim.
Değişmek istemiyorsan, olduğun gibi kal.
Şu anda zaten Tanrısınız. Tamam mı?
Fakat kendinizin daha yüksek seviyesine değişmek istiyorsanız,
o zaman biraz bu düşük seviye arzularını
hakiki asilliğin ve Tanrı sevgisinin sarhoşluğuyla
Ve İsa’nın vücudunda bulduğumuz güçlenme ile değiştirmeniz lazım.
İsa’nın ruhsal vücudunda, evet.
Bir çok dinler var,
Hıristiyanlık ve geleneksel Afrika dini gibi.
Afrika için hangisi doğru dindir?
Ve başka dinleri uygulamak bizim atalarımızı kızdırır mı?
Hayır! Hayır.
İnandığınız her din Afrika için iyidir, tamam mı?
Ben size sadece kendi
dininizin gerçek kaynağına nasıl bağlanacağınızı gösteriyorum.
Sadece tek Tanrı vardır,
ve insanlar Ona gitmek için değişik yollar bululurlar.
Fakat bazen labirentin içinde kaybolurlar,
bu yüzden ben buradayım, size en kısa yolu göstermek için.
Buraya sizin dininizi değiştirmeye gelmedim.
Ve atalarınız size hiç bir zaman kızmayacaklardır,
çünkü onlarda sizin aydınlanmanız sayesinde özgürlüğe kavuşacaklardır,
sizin kutsamanız sayesinde.
Size Güney Afrika ya geldiğiniz için teşekkür ederiz.
Sevgi ve barışsınızı bizim insanımıza getirdiniz.
Umarım ki Sizin sevginiz bizim Güney Afrika halkımıza geçti.
Bende öyle ümit ederim! Sevginiz için çok teşekkür ederim.
Bence öyledir!
Güney Afrika insanları çok çok aydın ve zekidirler.
Sizle benim bir problemim yok.
Zannedersem birbirimizi çok iyi anlıyoruz, evet.
Aynı insan.
Her şey bedava. Sizi kim destekliyor bize söyler misiniz?
Kim ne?
Sizi kim destekliyor? Size maddi destek sağlayan kim?
Ben kendi paramı kazanırım.
Ben bir tasarımcıyım, bilmiyor muydunuz?
Evet, bütün çizdiğim ve yaptığım şeyleri buraya getirmedik
fakat bazılarının resimlerini görebilirsiniz.
Ben takı ve elbise dizayn ederim.
Bugün kendi tasarılarımdan bir elbiseyi giymiyorum,
memleketinize saygı olarak sizin elbiselerinizden birini giyiyorum.
İncil de, kendi yaşamını alnının
teri ile kazanmalısın der.
Ve bende bunu yaparım.
Bu Tanrının bana sizle paylaşmama izin
verdiği kutsamanın dışında,
bende fiziki yollarla yaşamımı sağlamalıyım.
Benimde arabaya, uçak parasına ve bunun gibi şeylere ihtiyacım var.
O yüzden ayni sizin gibi bende para kazanırım.
Ve kazandığımı başkaları ile paylaşırım.
Kendi ihtiyacım olanın dışında, fazla olanı.
Diğer kardeşlerimizle paylaşırım.
Ve kimse bana destek olmaz. Ben başkalarına destek olurum.
Tanrı bana destek olur, evet.
Pazar günkü kutsal dinsel toplantılarda
Hazreti İsa’nın anısına kutsal yemek yiyor musunuz?
Pazar günü kiliseye gittiğim zaman mı? (Evet)
Evet tören ekmeğine yedim ama siz göremezsiniz.
Evet, İsa’nın hakiki etini.
Bu Onun etini kesip yerim demek değildir, fakat ben Onla bir olurum demektir.
Benim tören ekmeğim budur.
Ben bunu her gün yaparım, sadece Pazarları değil.
Söylenene göre Afrika da en yüksek seviyede *** ve AIDS hastalıkları var.
Tanrı bu kıtaya çaresi bulunamayan hastalıklarla bedduamı etti veya bizi cezalandırıyor mu?
Bu hastalıklardan nasıl kurtulabiliriz?
Her memlekette,
AIDS hakkında veya başka hastalıklar hakkında
danışma merkezleri var.
Buralardan bilgi alın
ve kendinize fiziki olarak bakın.
Ruhsal gelişmeniz için çalışırsanız
ve kuralları tutarsanız
ve vejetaryen besleme uygulayıp ruhsal hayatı yaşarsanız
bu soruyu dert etmenize hiç sebep kalmaz.
Altın Çağ İsa’nın gelişinin habercisi mi?
Altın Çağ nedir?
Altın Çağ çok çok zaman
önce Tanrı ile birliğimizi
hissettiğimiz ve bütün arzularımızın
anında yerine geldiği zamandır.
Altın Çağı şu an yaşayabiliriz,
eğer Tanrı ile bağlantımız varsa.
Quan Yin pratisyenleri için her gün altın çağdır.
Lütfen bana izah edin zenciler nerden gelmiştir,
çünkü bizim İncil de bahsimiz geçmez.
Bizim beddualı çocuklar olduğumuz doğrumu?
Lütfen bize tam olarak açıklayın. (Ne çocukları?) Beddua edilmiş.
Hayır! Şaka yapıyorsun değil mi?
Görüyor musunuz? Görüyor musunuz? Görüyor musunuz?
Bu korku öğretisidir, ayrılık öğretisi,
İnsanları ayırmak ve yönetmek için
bazı kişilerin insanlık üzerine yükledikleri
suçlama ve aşağılama doktrini.
Çünkü beraberlikten kuvvet doğar ve ayrılıktan çöküş ve bunu onlar bilirler.
Ve sırf bu değil...evet.
Şakamı yapıyorsun? Bir kere bir zenci adama aşık oldum.
Evet aslında...
Aman Tanrım!
Nasıl böyle bir soru sorabilirsin? Aklına böyle bir şey gelmemeli!
Sadece değişik renk! buradaki çiçekler gibi.
Bak ne kadar çok değişik renkler var.
Eğer hepimiz beyaz yada benim gibi sarı olsaydık,
dünyamız çok sıkıcı olurdu değil mi?
O zaman Güney Afrika ya gelmeme gerek kalmazdı.
Bakabileceğim başka bir renk olmazdı.
Sana baktığım zaman çikolata aklıma geliyor.
En sevdiğim renk! Evet.
Ve bilin ki her renk güzeldir.
Fark yoktur! Sadece değişik çiçekler.
Böyle bir soru niye aklına geldi anlamıyorum.
Aslında daha önce anlattığım nedenlerden.
Bu bir tuzak, kötü insanların oyunu,
sizi kontrol edebilmek için.
Bizi Tanrıdan ayırmakla kalmazlar,
Tanrıyı korkulacak
intikamcı ve ceza veren bir Tanrı yaparlar,
bu da yetmez insanlığı ayırıp bütünlüğümüzü bozarlar.
Beyazlara zenciler kötü,
koyu tenli insanlara da açık tenliler günahkar derler.
Evet! Asırlardan beri böyle beynimiz yıkanmıştır,
bu yüzden zihnimiz karışmıştır
ve tekrar anlamaya çalışırız.
Onun dediği sizce doğrumu? Belki dediği doğru.
Bana söyleyin sizce niye koyu tenli insanlar beddualıdır!
Bana açıklayın! Akıllıca tek bir sebep söyleyin.
Açıklayabilir misiniz?
Cevap veremezseniz böyle bir beddua yok demektiler.
Koyu, açık, sarı veya kırmızı
renkler arasında ne fark vardır?
Buradaki fark nedir?
Niye zenci veya koyu tenli olduğunuzu biliyor musunuz,
çünkü güneşe daha yakınsınız.
Kendinizi evin içinde saklayın!
Hayır, size daha önce açıkladığım gibi, Tanrı çok renklidir.
O bir sanatkardır.
O değişik renkte meyveler yaratır. O çiçekleri rengarenk yaratır.
O değişik renkte köpekler yaratır. O değişik renkte filler yaratır.
O değişik renkte kuşlar yaratır. O değişik renkte insanlar yaratır.
Bundan memnum olmalıyız!
O fevkaladedir. Biz de fevkaladeyiz evet?
Her neyse ben çikolatayı severim, bu yüzden aldırmam.
Hiç bir zaman, hiç bir şekilde ve kesinlikle böyle düşünmemelisin.
Bu soru asla aklına gelmemeli.
Siz fevkaladesiniz!
Çok çok derin ve uzun bir ruhsal geleneğiniz var.
Niye İncil de koyu tenli insanlardan bahis edilmiyor diyorsun?
Mısırlılara ve Cleopatra ya ne dersin? O koyu tenli idi!
Evet! Hazreti Musa, evet?
Musa’yı yetiştiren Mısırlılar,
onlarda koyu renkli idi.
İncil de bahsedilmiyorlar mı demek istiyorsun?
Kendi kimliğini saptamam için
İncil illa koyu veya siyah mı demek zorunda?
Sen bir insansın.
Siyah, beyaz veya sarı diye bir şey yok.
Hepimiz Tanrının çocuklarıyız, bu kadar!
Evet, hiç problem yok.
Problem görmüyorum. Anlamıyorum!
Çiçekler renkli olmasını nasıl problem olarak görebilirsiniz?
Anlamıyorum.
Evet? Biliyor musunuz?
Hollanda da...
Aranızda Hollanda ya giden var mı?
Tamam, bir kısmınız, iyi.
Biliyor musunuz Hollanda da siyah lale yetiştirirler?
Ve bu laleler çok nadir ve pahalıdır,
çünkü fazla yoktur.
Siyah lale olmayınca, yaratmak zorunda kaldılar, anlıyor musunuz?
Farz edin ki burada hiç koyu renkli insan yok, o zaman yaratmak zorundayız,
genetik yöntemle.
Ve o zaman "Aman Tanrım o koyu renkli, aman Tanrım" denir.
Ne demek istediğimi anlıyorsunuz yani siyah laleler gibi nadir olur.
Koyu laleler. Doğuştan öyle değil.
Genetik yöntemle bilimsel yolla yaratıldılar.
Ve ben böyle bir buket gördüm çok güzeldi!
Çok koyu ve güzel! Ve çok nadir, çünkü...
Bütün bahçeler bir çok değişik renkle doludur.
Ve ufak bir buket siyak lale,
ve onlara gecenin Kralı veya
Kraliçesi veya bunun gibi ad koyarlar.
Güzel bir isim!
Burada koyu renkli veya çikolata insanlar olmasaydı
bir eksiklik olurdu, anlıyor musunuz?
Ve o zaman laboratuarda uğraşıp
siyah bebek yaratmaya çalışırdık.
Ve ondan sonra ona bakıp:
" Bakın ne kadar güzel" derdik.
Ne dediğimi anlıyor musunuz?
Yani Tanrı bunu bilir.
Bizim için yaratır,
bunun için mutlu, minnettar ve gururlu olmalıyız.
Evet, renkli olduğunuz için gurur duyun!
Biliyor musunuz ne kadar... Teşekkür ederim.
Evet, evet devam edin ve ben size daha anlatayım.
Bu kadar bu konu hakkında uzun konuştuğum için kusura bakmayın.
Ruhsal bir konu gibi gözükmüyor,
fakat bu problem çok uzun zamandır var ve ben ne kadar uzun konuşsam da,
bu Tanrının yaratığı renklerdeki yanlış
anlayışı silmeye yetmiyor.
Bu yüzden daha uzun konuşmalıyım.
Ne? Şimdi unuttum. Neydi?
A! evet, renkler.
Biliyor musunuz başka memleketlerdeki
insanlar kumsala gidip yatmak için para harcarlar,
güneşte yanıp ne kadar acı çekerler,
sizin renginiz gibi olmak için?
Herhalde şaka yapıyorsun!
Bende bazen bu rengimi koyulaştırmak için
güneşte otururum.
Yoksa bazen çok soluk olurum.
Bu yüzden sizler birer milyonersiniz. Doğuştan milyoner.
Amerika da veya başka yerde
ancak milyonerler sizin renginize benzerler,
çünkü güneşlenmek için çok vakit ve para harcarlar.
Bunu biliyor musunuz? Biliyorsunuz!
Bu yüzden bir daha bu soruyu bana sormayın.
Kendinize milyoner olduğunuzu söyleyin, doğuştan milyoner.
Kendinizi güneş altında plajda saatlerce pişirmenize gerek yok.
Afrika insanı renginde olabilmek
için güneşin altında yanmak bayağı açı vericidir.
Evet.
Üstat, bilmek istiyorum:
Sizin resminizi görünce bana değişik bir his geldi.
Bana buraya gelip Sizi
fiziki olarak görmek hissi geldi.
Ve Siz salona girince, içimden ağlamak geldi.
Bunun nedeni benim Size karşı hislerim mi
yoksa Tanrıyı bilmenin verdiği tatminkarlık mı?
Öyle olabilir.
Benim içimdeki Tanrının
sevgi olarak sende görülmesi.
Bu senin içinde Tanrı sevgisi kendiliğinden görülmez demek değil.
Tanrının yolunu seçtiysen, O Sevgi senin içinde de kendini gösterir.
Ben Onun yolunda yürümeyi seçtim ve bunu sen belirgin bir şekilde hissediyorsun.
Çünkü ben Onlayım,
ve başka insanlar bu dünya ile ilgililer,
daha çok bu dünyayı dert ederler.
Ben daha çok Tanrı ile ilgilenirim.
Belki bu yüzden böyle bir kişide daha
çok Tanrının varlığını hissedersin.
Bu yüzden duygulanır ve mutluluk hissedersin.
Yoksa birbirimizi tanımıyoruz, niçin beni görünce hislenip ağlayasın?
Niye beni sevesin, elimi sıkıp beni kucaklamak isteyesin?
Belki bir şey var, evet?
Ektiğini biçersin.
Bu dünya yada Tanrı olsun.
Biz dünya ile ilgilendikçe, daha maddi bir atmosfer yaratırız
ve insanlar bunu hissederler.
Ve Tanrı yolunda isek,
Tanrının atmosferini yansıtırız,
ve insanlar bunu da hissederler çünkü senin içindeki Tanrı bunu hisseder.
Üstat Güney Afrika ya geldiğiniz için teşekkür ederiz.
Size içtenlikle hoş geldin diyoruz.
Teşekkür ederim.
Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim,
ve şimdilik sorular bitmiştir.
Üstat, teşekkür ederiz.