Tip:
Highlight text to annotate it
X
"JAMAIKA HANI"
"Tanrım, sana deniz kazalarının olmaması için değil...
...olursa kazazedeleri Cornwall sahiline göndermen için...
...dua ediyoruz...
Oranın fakir halkına faydası olsun diye."
Cornwillelilerin 19 yy. başında söyledikleri...
...bir dua böyle başlardı.
Ama İngiltere'nin bu kanunsuz köşesinde...
...sahil güvenlik birimi kurulmadan önce...
...elde edecekleri ganimetler için kasıtlı olarak...
...deniz kazalarına neden olan...
...ve gemileri yanıltıp Cornwille'in korkunç kayalıklarına...
...sürükleyen çeteler vardı.
- Deniz fenerini görebiliyor musun? - Hayır, hiçbir şey görmüyorum.
Karaya yaklaşıyoruz!
Işığı kaybettim, sen görüyor musun?
- Hayır! - Ama burada olması gerekiyordu!
Kimse kaçmasın! Duydunuz mu? Kimse!
Atlar yüklendi,
gerisini kendiniz taşıyın!
Yükleri hana götürün!
Haydi!
- Kimsenin kaçmadığına emin misin? - Kesinlikle eminim!
Emin olduğunu sanmıştım, seni aptal!
Bizi yakalatmak mı istiyorsun?
Hiç hoşuma gitmedi! Burası tüylerimi ürpertiyor!
Jamaika Hanı. Kötü bir şöhreti var.
Orada tuhaf şeyler oluyor.
- Nasıl? - Tuhaf şeyler!
Hayatta hiçbir şey için orada durmam.
Jamaika Hanı yolumuzun üstünde mi?
Evet...
Jamaika Hanı ne kadar uzakta?
Yavaş!
Yavaş!
Neden bu kadar hızlı gidiyoruz?
Jamaika Tavernası yüzünden!
Ama inmek istiyorum!
Arabacı! Dur! İnmek istiyorum!
Neden durmuyorsun sersem herif!
Sana durmanı söyledim!
Dursana dedim!
Neden durmuyorsun, sağır mısın?
Beni Jamaika Hanı'na bırak!
Hemen geri dön!
Bay Pengallon'un yerine gitseniz iyi edersiniz,
genç kızlardan hoşlanıyormuş.
İşte sandığınız.
Kadehlerimizi Sör Humphrey için kaldıralım!
Sör Humphrey'ye!
Ne? Ah, evet!
- Pengallon'a! - Teşekkürler
Majesteleri yeni kral
4. George'un şerefine de içelim!
O şişko salağı yıllardır görmedim.
Eskiden onunla iyi arkadaştınız değil mi Sör Humphrey?
Evet onu Charlie Post ve Sheridan'la birlikte
Raintown'da gördüğüm zamanlarda...
O zamanlar hala bir centilmendi.
Şimdi tıkınmaktan başka bir şey bilmeyen bir domuza dönüştü.
Lord George, şişeyi uzatır mısınız?
Geçen yaz göller turu yaptık.
En sevdiğiniz göl hangisi, Sör Humphrey?
Chadwick!
En sevdiğim göl hangisi?
- Wintenberg, Sör. - Wintenberg.
Çok güzeldir.
Güzelliğe içelim, Sör Humphrey.
Neden olmasın?
Biblomu getir Chadwick, ilhama ihtiyacım var.
- İşte güzellik. - Ama o canlı değil!
Buradakilerin yarısından daha canlı, baksanıza.
Canlı bir güzel görmek ister misiniz? Chadwick!
Sam'e söyle, Nancy hazırlansın.
Nancy?
Varolan en güzel yaratık!
İşte Lady Winston,
bu yüzden Londra yerine burada yaşıyor
evinde bir kız tutuyor bu canavar!
Onu tanımamayı tercih ederim.
- Ben merak ediyorum! - Onu bizimle tanıştırın!
İşte geldi!
Benim zarif Nancy'm!
Onu dün yüz altına aldım.
Modwick yarışını kazandı.
- Chadwick! Ne oluyor? - Bir kadın geldi, efendim!
Misafirlerimi ağırlarken kadınlarınla kavga etme!
Arabacı beni burada bıraktı.
Efendiniz bana bir at ödünç verebilir mi?
Onu göreceğim. Rigworth! 20 altına bahse girerim ki çirkindir!
Bahse varım!
Mantonuzu lütfederseniz minnet duyarım...
Neden vermeliyim?
Burada hizmetkarınız benim. İzin verin.
Ne kadar zarif hatlarınız var. Hayatım, çok güzelsiniz!
Rigworth, kazandın.
İşte.
Gece kadar güzel...
Bulutsuz ve yıldızlı.
Karanlığın ve aydınlığın bütün güzelliği...
bedeninde... ve gözlerinde toplanmış.
Teşekkürler Bayım ama buraya şiir dinlemek için değil,
bir at istemek için geldim.
Bir at mı?
Lord Byron'ın şiirlerini boş verin.
Bir at alacaksınız.
Ben Sör Humphrey Pengallon'um.
Sulh hakimi Sör Humphrey Pengallon.
- Ben Mary Helen'ım, bayım. - Nereye gidiyorsunuz?
- Jamaika Hanı'na - Jamaika Hanı'na mı?
- Oraya gidemezsiniz. - Neden?
Sam! Bu genç hanım neden Jamaika Hanı'na
gidemeyeceğini soruyor, ona söyler misin?
Hiç de genç bir hanıma uygun bir yer değil!
Bakın, Sam bile biliyor! Burada kalsanız daha iyi edersiniz.
Hayır, kalamam. İrlanda'dan buraya yalnız geldim.
- Çünkü orada kimsem kalmadı. - Anne - baba?
Jamaika Hanı'na gidiyorum çünkü Patience Teyzem orada.
Ne kadar güzel bir at!
- Ona binebilir misiniz? - Tabii ki!
Çocukluğumdan beri ata binerim.
- Öyleyse ona da bineceksiniz. - Teşekkürler!
Ama bir de sandığım var.
Sandığı akrabalarınıza kendim gönderirim.
Sam, atlara eyer tak.
Chadwick. Bu Bayan Mary Helen.
Jamaika Han'ına gidecek.
Anlamıyorum efendim.
Hiç anlamazsın zaten, bir sefer anla da şaşırt bizi.
Bu hanım benim arkadaşım.
Eğer buraya dönecek olursa onu iyi ağırla.
İstediği her şeyi sağla.
- Olur Sör Humphrey - Bana mantomu getir.
Bayana da bir eşarp ver.
Chadwick, döndüğümde sıcak brandy istiyorum.
Yatağıma da sıcak bir termofor koy.
Elbette, Sör Humphrey!
Bir dakika hanımefendi, eşarbı getireyim.
Gerçekten ihtiyacım yok...
Bir şeye ihtiyacınız olursa beni çağırtın.
Unutmayın, adım Pengallon.
- Bunu unutmayın! - Unutmayacağım.
Hoşça kalın Bayan Helen.
Güle güle, Sör Humphrey.
Kim o?
Ne istiyorsun?
Bayan Patience Merlyn burada mı yaşıyor?
Neden sorduğuna göre değişir.
Ben yeğeniyim, İrlanda'dan geliyorum.
Teyzem ve amcamla yaşamaya geldim.
Ne? Bunu kim kafana soktu?
- Bunu kim söyledi? - Sizi ilgilendirmez.
Efendinize buraya geldiğimi söyleyin.
Önce bir öpücük yok mu?
Buna pişman olacaksınız!
Amcam duyunca sizi buradan kovacak!
Bize diklenmek istemezsin.
- Teyzen üzülür... - Çekil yolumdan, ben...
Çok doğru!
Ben teyzenin sevgili kocası...
Joss Amca'yım.
Kim var orada?
İşte buradayız!
Patience Teyze!
Mary, kız kardeşimin kızı!
- Beni tanıyorsun demek? - Evet, tatlım!
Annene o kadar benziyorsun ki,
sesini duyunca o geldi zannettim.
Bir an için düşündüm ki...
Onu yatıya beklediğini söyledi.
Hayır, Joss.
Ama mektupta hepsini anlattım.
Mektup gelmedi.
Yazdın mı?
Mary...
Mary, siyahlar içindesin!
Annem üç hafta önce bugün öldü.
Ben içmye gidiyorum.
- Nasıl oldu? - İyi değildi,
ama çalışmak için yataktan kalkması gerektiğini söyledi.
Onun nasıl olduğunu bilirsin.
Patience! Kes zırıldanmayı!
Kızın sandığını getir!
Hayır teyze, ben taşırım.
Yavaş, yavaş!
Amcan çok düşüncelidir.
Güzel genç kızların ağır işlerle
yıpranmalarını istemez. Sallanma, Patience!
Hayır, kendim halledebilirim.
Ağır değil, Mary. Taşıyabilirim.
Kendinizden utanmanız gerekir!
Bana daha önce de güzel kadınlar iltifatta bulundu.
İşte...
Mary'miz biraz yorgun görünüyor.
Boş bir mideyle tatlı dilli olmak zordur.
Ona yiyecek bir şey vereyim.
Benimle gel Mary.
Uzun sürmez. Oturup dinlen.
- Sofrayı ben hazırlarım. - Hayır...
Bu kadar uzun bir yolculuktan sonra yorulmuşsundur.
Yorulmadım.
Masa örtüleri nerede?
Orada, çekmecede.
Müşteriler biraz sonra gider.
Kesin!
Sessiz olun!
- Misafirimiz var çocuklar. - Harry söyledi.
Gördüğüm kadarıyla iyi bir parça.
Aklın sadece kadınlarda, tenin cazibesinde.
Yozlaşmanın garantili yolu...
Salvation yine başladı...
Şimdi gülebilirsin...
Ama hepimizi bekleyen cehennem ateşinde yanarken
başka bir şarkı söyleyeceksin.
Ben de öyle...
- Nereye Harry? - Saygılarımı sunmaya.
O senin gibilerle takılmaz.
Ya ben? Yeni dantel manşetlerim var!
Onu kendine mi saklıyorsun?
Bu konuyu düşünmemiştim... Ama düşünebilirim.
Düşünebilirim dedim, Harry.
Hem o karımın İrlandalı kuzeni.
Daha önce neden söylemedin?
O beni ilgilendirir, Harry.
Bir keresinde İrlandalı bir kızla tanışmıştım.
Tuhaf konuşurdu, yabancıya benzerdi.
Ama iyiydi.
Umduğun gibi çıkmadım, değil mi?
Sen gittiğinde küçüktüm.
Ancak hatırlayabiliyorum, o kadar...
- O zamanlar nasıldım? - Çok güzeldin!
Öyle miydim?
Galiba güzeldim.
Annen benden çok bahsetmiştir.
Evimden kaçtığım için pişman olduğumu sanıyorsundur.
Yanılıyorsun, Joss bana çok iyi bir koca oldu.
Elimde olsa bile hiçbir şeyi değiştirmezdim.
Zor ve riskli bir iş.
Adamı hapiste çürütebilecek bir iş.
Hem de hepimizi birden.
Peki elimize geçen ne?
Koca bir hiç!
Neredeyse karın tokluğuna çalışıyoruz.
Son işimiz zannettiğimiz kadar kazandırmadı.
- Ben böyle düşünüyorum... - O senin düşüncen!
Hayır, Sidney böyle diyor.
- Pek geveze olmuşsun sen! - Hayır Merlyn, öyle demedim!
Sen fazla matematik seviyorsun galiba...
Okuma yazma bilmeyen garibanların kafasını
hesaplarınla karıştırıyorsun.
Ama masrafları hesaba katmıyorsun!
- Onları hiç düşündün mü? - Bir dakika, Joss!
Yeterince kazanmadığımızı söyleyen bendim.
Demek sendin?
Payımız düşene bakınca...
Belki de malları iyi fiyata satamıyorsun.
Belki de bir yerde bir sızıntı var...
Düşünceli görünüyorsun, Harry...
Belki de bize aklından geçenleri söylemelisin.
Tabii varsa!
Şu sızıntı konusunda aklında bir şey varsa
düşündüklerini çekinmeden söylemelisin Harry.
Ben bir şey bilmiyorum Joss!
Belki ben biliyorumdur.
Diyelim ki bir sızıntı var,
Diyelim ki bu sızıntı mallar hana girmeden önce oluyor.
Belki de aramızdan birisi cebine birkaç parça indiriyordur...
...yolda, buraya gelirken. Bunu hiç düşündünüz mü?
Ne kadar zamandır benimlesin Harry?
- Yaklaşık 5 yıldır, Joss. - Salvation?
Biz birlikte yaklaşık...
- 2 yıl 7 aydır kayıp ruhlarız. - Sydney?
2,5 yıldır, Bay Merlyn.
Dandy?
Bakalım...
O sıralar şahane bir fıstıkla beraberdim...
İşte burada, Annie.
4 yıl eder, Joss...
Ya sen?
Ben söyleyeyim!
Bay Trehearne bizimle uzun zamandan,
tam iki aydan beridir birlikte...
Sekiz hafta.
56 gün.
Matematiğim nasıl?
Buna ne diyorsun Bay Trehearne?
Joss.
Defol!
Joss, lütfen!
Ne var?
Joss, Mary şimdi söyledi...
Buraya Pengallon'la gelmiş.
Buraya neden geldiğini sormuş.
Bizi de sormuş.
Sence bir şey anlamış mıdır?
Bu Humphrey meselesi nedir? Seni nereden tanıyor?
Ona ben uğradım.
Arabacı beni uzakta indirdi, ben de yardımını istedim.
Sör Humphrey çok nazikti.
Bir kadına nasıl davranılacağını biliyor.
Buraya gelebilmem için atını bile verdi.
Hem de yarışta 100 altın kazanmış atını.
Bu gecenin bütün mallarını getirdim efendim.
Çok şiddetli bir fırtına vardı.
Gemi kayalara çarptı.
Makas getir, Merlyn!
Bu kan lekesini neden bıraktın?
Mezbaha mı işlettiğini sanıyorsun? Kes şunu!
Arkamızda çok ceset bırakıyoruz...
O sefiller ne için yaşıyorlar ki?
Şu harika kumaşa bak.
Mükemmelliğini onca denizcinin hayatına mal olmasından alıyor.
Tek önemli olan bu Merlyn,
onu mükemmel kılan...
Bu güzelliklere sahip olmak için...
herkesi karşıma almaya hazırım!
Anlamıyorsun, değil mi?
Çünkü ne bir filozof ne de bir centilmensin.
- Kurtulan olmadığına emin misin? - Kesinlikle, efendim.
Kız konusunda da üzgünüm. Geleceğini bilmiyordum.
Yarın ilk iş onunla ilgileneceğim.
Ateşi yak, soğuk oldu.
- Bana içecek ver. - Tamam efendim.
Sizi bu kadar erken beklemiyordum, daha pencereye ışığı koymamıştım.
Böyle bir gecede dışarıda kimse olmaz.
Patience ve adamları uzaklaştırmadan gelmeniz...
...riskli değil mi? - Her şey bir risktir!
Şu Mary başa çıkabileceğin birine benzemiyor.
Endişelenmeyin. Onu Patience gibi yola getiririm.
- Bütün mallara baktınız mı? - Karına benzemiyor.
Belki benzemiyordur...
Ama Patience evlendiğimiz zaman çok güzeldi.
- Hatırlıyorum da... - Böyle olmaz, Merlyn!
- Yeterli değil. - Evet, sandığımız kadar çıkmadı.
Artık gelecek sefere, Sör Humphrey.
Adamlarım sabırsızlanıp para istiyor.
Onları idare ediyorum ama paranın nereye gittiğini soruyorlar.
- Daha fazla istiyorlar. - Ne içinmiş?
İğrenç romunla karaciğerlerini hasta etmek için mi?
Dinle Merlyn, esas ben daha fazla istiyorum.
Parayla ne yapacağımı bilirim, o yüzden ben almalıyım.
Anladın mı? Daha fazla istiyorum.
Evet efendim.
Hava böyle devam ederse bu hafta bir iş daha yapalım mı?
Her şeyin bir zamanı var.
Ben şimdi karınla yeğenini düşünüyorum.
Etrafı dolaşmaya çıkacaktır.
Varlığına itirazım yok,
yeter ki bizim işimizden uzak dursun.
Patience, onun yemeğini yukarı çıkar.
Uyumaya çalış tatlım, yorgun olmalısın.
İyi geceler.
Gördün mü? 15 altın!
Size ne demiştim?
Başını büyük belaya soktun, Trehearne!
Ne diyeceksin?
Bana bir içki verin.
Thomas, beyefendiye hizmet eder misin?
İyi bir tahminde bulunmuşum, Bay Trehearne.
- Parayı nereden buldun? - Biriktirdim...
Demek arkamızdan satış yapıyordun!
Senden utanıyorum, Bay Trehearne.
İş arkadaşlarının hakkını yiyorsun...
- İşte sızıntı! - Bu doğru değil!
Sizi kandırıyor!
Mallar nereye gidiyor sanıyorsunuz?
Kim cebini dolduruyor?
Joss bunu tek başına mı yapıyor sanıyorsunuz?
Kiminle buluştuğu...
Joss haklıydı, bizi dolandırıyordu.
- Ne yapacağız? - O bize yaptı, biz de ona...
Ne bekliyoruz?
Onu şöyle güzelce sallandıralım...
Yerden yaklaşık 2 metre yukarıda.
Kadınları kontrol edeyim.
Sorun çıkmasın.
Çabuk!
Yeni adamın üstünde altın buldular.
Hakkında ne biliyorsun?
Buraya iki ay önce geldi. Bir dostum tavsiye etti.
Belli ki onu öylece buradan kovamazsın.
Ötebilir. Adamlar onu asmak istiyorlar.
Öyle mi? Bu çok uygun.
Tabanca çok gürültülü olur.
Karının ve yeğeninin dikkatini çeksin istemeyiz.
- Öyle ya da böyle, durum ortada. - İyi.
Git onlara söyle. Ama seninle konuşmam bitmedi.
- Harry. - Evet?
Siz devam edin. Ben hemen geliyorum.
Tamam.
Haydi Salvation, yapıyoruz.
Diğerleri dışarı!
Burada seyirci istemiyoruz!
Bu özel bir mesele.
Eğer halka açık bir tören istersen Sydney...
çok beklemen gerekmeyecek, en iyi yerden seyredeceksin.
İlmeğin içinden!
Sen bunun için küçüksün.
- Ya Joss? - Halletmemizi söyledi.
Bizimle aynı fikirde.
Seyretmek istemiyor mu?
Bizim yapmamızı tercih ediyor.
Haydi, onu buraya getir.
Kendine gelmeden hemen asalım.
Bunun parçası olmak istemem, Thomas.
Bu onun iyiliği için, Salvation.
Bu ona iyilik etmek değil.
Adamı uyandırmadan öbür dünyaya göndermek gaddarlık.
Onu uyandırmak için bir içecek getir,
düşünmeye fırsatı olsun.
Bu fikri sevmedim, onu soğukkanlılıkla vurmak gibi.
- Haydi, çok ağır. - Ne diyorsun, Harry?
İkiniz de çenenizi kapayın diyorum!
Sen başka şey bilmez misin?
Sürekli çal, çal, çal...
Ben izin vermeden bir şey alamazsın.
Buraya ışık lazım!
Hep birlikte!
Çekin!
Onların almasına izin verme Harry!
- Haydi Harry! - Kapa çeneni, duyacaklar!
Buradan kaçmalısın! Şimdi dönerler!
Çabuk olmalısın!
Burada kalamazsın, uzaklara git!
Teyzemi bırakamam!
Acele etmelisin!
İşte buradasın, tatlım.
Patience'a iyi geceler demeye mi geldin?
Ben de düşünüyordum...
Ne güzel bir kız dedim,
hem de kişilik sahibi.
Daha buralarda bir şey göremeden göndermek yazık olur.
Kendi kendime dedim ki,...
...burada istediği kadar kalabilir.
Joss! Aşağı gel!
- Onu aldılar, Joss! - Kim aldı?
Onu melekler aldı!
Tabii ki melekler aldı, bunu biliyorum.
O hayatta Joss, yaşıyor...
Sen miydin Mary?
O adamı özgür bıraktın!
Jamaika Hanı'nı hemen terk etmelisin, anladın mı?
Şunu gördünüz mü?
Lanet kızı geberteceğim!
Tanrı aşkına, Joss yukarı gelmeden git...
Kız nerede? Nerede?
Gitmesine izin mi verdin?
Thomas, ahırlara bak.
Harry, bana yardım et.
Dışarıda birisi varmı iyi bakın.
- Burada kalamayız, haydi. - Nereye?
Limanda bir yer biliyorum, orada güvende oluruz.
Gel, çabuk!
- Bir şey görebildiniz mi? - Hayır.
Bütün gece ayakta kalmamız gerekse de onları bulmalıyız!
- İkisinden de iz yok. - Hiçbir şey yok mu?
Eğer onları bulamazsak bizi ele verirler.
Harry, iki adamla sahile git.
Thomas, kardeşini al.
Kasabada gördüğünüz herkesi toplayın.
Kayalıklara da bakın, aramaya devam edin.
- Ne yapacaksın, Joss? - Borning yoluna gideceğim.
Tamam.
Chadwick!
Çok geç oldu efendim!
Çok hoş bir kızdı, Chadwick!
Daha önce demedim ama siz yemekteyken kasap uğradı.
Alacakları için gelmiş.
Ne kadar sefil bir iş, Chadwick...
Hayvan bedenlerini parçalamak...
- Evet ama bu mesleği efendim! - Öyle mi...
40 pound kasaba, 35 fırıncıya...
Bakın efendim, kasap, fırıncı...
Kasapmış, fırıncıymış! Seni kafasız ihtiyar!
Üzgünüm, Chadwick, sen sadece görevini yapıyordun.
Önemli değil, Sör Humphrey.
Sakinliğimi yitiriyorum, bu affedilmez!
Bana ne oldu bilmiyorum.
Sahi Chadwick, büyükbabamın sonu...
...nasıl olmuştu?
Delirmişti, değil mi?
Seni daha çok tutmayayım Chadwick.
Haydi yat.
Buraya nasıl gelirsin! Sana kaç kere söyledim!
Evet ama Trehearne kaçtı.
Kız ona yardım etti.
Engelleyemedim çünkü sizin yanınızdaydım.
Ona ne yaptınız?
- O da kaçtı. - Demek ikisi birden kaçtı.
Hiç değilse karın kaçmamış olsun...
Adamlarım onları arıyor. Ellerinden geleni yapıyorlar.
Buraya bu yüzden mi geldin yani?
Ama o adam çok şey biliyor.
Eğer bizleri ele verirse...
Soğukkanlılığını kaybediyorsun, Merlyn.
Eğer Trehearne sizleri ihbar etmek istiyorsa
bölgedeki tek kanun temsilcisi benim.
Şimdi beni rahat bırak,
yoksa bir daha tek bir gemiye elini süremezsin.
Eğer beyini alırsan vücut ölür.
Unutma ki bu örgütte...
hepiniz birer piyonsunuz.
Beyin benim!
- Sadece uyarmaya gelmiştim. - Uyarma işini bana bırak!
Eğer kıyılarımızdan faydalanmak istiyorsan...
emirlerime uy ve bir daha buraya gelme!
Defol! Defol!
Bu da ne?
Geri dön!
- Ne yaptığını sanıyorsun? - Bırak beni!
Hiçbir yere gidemezsin, buraları bilmiyorsun!
- Beni rahat bırak! - Benden korkmuyor musun?
Korkuyorsun.
Kadınlar! Önce hayatını kurtarır,
sonra kendi hayatları için korkarlar!
Şu anda pek yakışıklı görünmüyorum...
Ama ısırmam!
Teyzemin ne kadar korktuğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?
Ama sizlerin Jamaika Hanı'nda ne yaptığınızı bilmiyorum.
Neymişiz biz?
Hırsızlar, kaçakçılar, katiller! Tek bildiğim kalmak istemediğim!
Bakın!
Harry, buraya!
Bak aşağıda ne var!
Mağaradan çıkmış.
Neden kardeşine sandalla gece gezintisine çıkmasını söylemiyorsun?
- Anladın mı? - Tamam!
Ben gideyim, ilk ben gördüm!
Hayır, gidip Joss'a işlerin yolunda gittiğini anlat.
Dandy, bana bir halat getir.
Buradan.
Deniz alçalıyor.
Gece olduğunda tekrar yükselecek.
Kayık olmadan burada kalamayız.
Yükselmeden buradan kaçmalıyız.
Peki sana nasıl güveneyim?
Tabii ki hayatımı kurtardın.
Umarım gelecekte daha iyi değerlendirirsin!
Benim gibi biri için anlamsız bir dilek!
- Şüphesiz. - Kaçakçı ve katil...
Öyle değil mi?
Benim için bir umut var mı sence?
-Söyle, ne yapmalıyım? - Ne istersen!
Eskiden denizciydim, gemilere dönebilirim.
- Hiç ilgilenmiyorum. - İlgilenmelisin.
Sorumluluğunu unutamazsın.
- Kesinlikle. - Eğer yardımın olmasaydı...
...burada olamazdım. Bunu inkar edemezsin.
Onların eline tekrar düşebilirim...
Lütfen sus artık!
Neşelen, pek yakında...
Şu kitabı alın, Bay Trehearne,
13. sayfasında çok güzel bir ilahi var.
"Ölümün kapısında titreyerek duruyorum"
Çok rahatlatıcı.
Ölümü keyifli kılıyormuş, öyle diyor...
Acıya ara vermekten daha keyifli ne olabilir?
Yukarı çıkın!
Önce kızı mı gönderirsin kendin mi çıkarsın?
Nezaket kuralları "bayanlar önden" der!
- Ne yapacağız? - Buradan çıkamadığımızı biliyorlar.
Sandalı görmüş olmalılar.
Belki yardıma ihtiyacın olur diye...
...eski arkadaşın Thomas sana elini uzatmaya geliyor.
Hazır mısın?
Bize arkadaşlık edecek başkası yok mu?
Elbette olacak, bunu dert etme!
Benim için zevktir, Harry, sırada kim var?
Şu halatı kayalara sıkıca bağla.
Duydun mu?
Buradan çıkmak için sadece bir yol var.
Yüzme bilir misin?
Seni mutlu etmek için
aşağı üç kişi geliyoruz Bay Trehearne.
- Lütfen benim için endişelenme. - Yüzme biliyor musun diye sordum!
Seni yavaşlatırım...
Tek başına gitmen bile zor.
Bana bir şey olmaz, Joss cesaret edemez.
- Yüzebilir misin? - Biraz.
- Elbiseni çıkar! - Ne?
- Ayakkabılarını da, çabuk! - Ama bunu yapamam...
- Soyun! - Yapamam!
- Öyleyse ben soyarım! - Hayır, kendim yaparım.
Çabuk bitirmeliyiz, bütün gece ayaktaydık.
Yatağa girmek iyi olacak!
Kızı ne yapacağız? Joss'a mı vereceğiz?
Haydi!
İyi gidiyorsun! Bir kadının yüzdüğünü ilk kez görüyorum...
Su çok soğuk!
Bak, oradalar...
Buraya doğru geliyorlar!
Çabuk, kayalara!
Omuzlarıma tutun.
İyi misin?
- Tutun. - Yapamıyorum.
- Sıkı tutun. - Yapamıyorum!
Bana tutun.
Darlon, bu senenin hesapları nasıl?
Bakalım.
3 paund eksik, Bay Pengallon.
- Darlon, sana demiştim ki... - Sus, Davis.
Darlon, benim de paraya ihtiyacım var.
Pengallon parasız olamaz.
Demek 3 paund eksik...
Oğlum çin harcadım,
bacağından hastalandı, iyileşmiyor.
Onu Dr. Mackintosh'a götür
benim gönderdiğimi söyle, bacağına baksın.
3 paundu da gelecek sefere öde.
- Sağ olun efendim! - Bana makbuzu ver, Davis.
- Ama Sör Humphrey... - Makbuz, Davis!
Unutma, bu adamın ataları
Pengallon toprakları için çiftçilik yapardı.
Seninkiler ise beş para etmez sefillerdi!
- Nereye gidiyoruz? - Şu tarafa gidelim.
Dur! Şu eve gidelim!
- Hakimin evi. - Sör Humphrey mi?
Onu tanıyorum, geçen gece oradaydım.
- Bize yardım edecektir. - Güzel.
Size bahsettiğim adam, Sör Humphrey...
...Birdkin, radikal düşüncelere sahip.
Nasılsın Birdkin?
Haklarımı istemeye geldim.
Haklarınız mı? Bu tür sözlerle ilgilenmiyorum.
Kanun benim yanımda!
Hayır, burada kanun benim.
Bu tavrı sürdürürsen, kanunlar...
asla senin yanında olmayacak.
Şimdi bir de eşit olduğumuzu söylersin!
Ben de sizin gibi bir insanım!
Bunu aklından hemen çıkarsan iyi olur.
Asla benim gibi değilsin ve asla olmayacaksın.
Bu dediğin doğanın düzenine aykırı.
- Ben bir centilmenim. - Sen bir tefecisin!
Onu dışarı at Davis.
Ona 24 saat süre tanıma.
İzin verirseniz Bay Pengallon...
Bayan Trullmarney gelmiş!
Evet efendim. Çatım için geldim.
Bay Davis'e şikayette bulundum ama hiç ciddiye almadı.
Şimdi hep akıtıyor.
- Ona yeni bir çatı yaptır, Davis. - Ama Sör Humphrey ...
Yeni bir çatı dedim!
O benim en eski kiracım.
Ben burada oldukça ona iyi davranılacak. Buradaki tek markiz olduğumu unutmayın.
Toprakları tefecilerin elinden kurtarmak için
yıllardır uğraşıyorum.
Benim çatım varsa onun da olacak. Bu nedir?
Sör Humphrey'yi hemen görmeliyim!
Çok önemli bir konu.
Sevgili çocuğum, ne oldu?
Sırılsıklam olmuşsunuz...
Chadwick, hemen giyecek bir şeyler getir. Ateşe yaklaşın!
Gitmelerini söyle Davis, daha sonra gelsinler.
Soğuktan morarmışsınız! Ne oldu? Nereden geliyorsunuz?
- Yüzüyorduk. - Hayatımızı kurtarmak için!
Peki bu kim?
James Trehearne. Dün gece handan kaçtık.
Korkunç bir yer!
Bir kaçakçı yuvası!
Onu öldüreceklerdi!
Hayatımı kurtardı, bayım.
İnanılmaz!
Sör Humphrey, yardımınıza ihtiyacımız var.
Teyzem hala orada, olanları bir bilseniz...
Evet, bütün hikayeyi anlatmalısınız
ama hasta olmadan önce size kuru bir şeyler bulmalıyız.
Bayan Black, bu genç hanımı yukarı kata çıkarın.
Ona kıyafet bulun.
Olur efendim. Böyle gelin hanımefendi.
Biraz konuşabilir miyiz?
Tabii ki.
Öyle mi?
Neler yapabileceğimize bakarız.
Sağ olun, çok iyisiniz.
Pardon, Sör Humphrey.
Chadwick, bu adama yatak ve yiyecek ayarla.
Sizinle sonra ilgileneceğim.
En korkunç fırtınalardan,
acımasız deniz kazalarından
ve saldırılardan sıyrılıp geldiniz.
Kaptan, yemeğe kalır mısınız?
Çok isterdim, şehirdeki en iyi sofra sizin.
Neden kalamıyorsunuz?
Öğleden sonra gemime dönmem gerekiyor.
Siz bu gece ziyafet verirken evinizin önünden geçiyor olacağım.
Demek öyle.
Sör Humphrey, sizinle konuşmalıyım.
Evet...
Özel olarak.
Bu beylerden saklayacağım hiçbir şey yok.
Jamaika Hanı'ndaki kaçakçılardan biri...
Kaçakçı demek. İyi bir brandy'niz var mı?
Evet, aslında elimde bir liste bile var.
Lütfen bir sulh hakimi olduğumu unutmayın.
Evet, Sör Humphrey...
Ama bu brandy'ler ilginizi çekecektir.
"Bu belgede adı geçen James Trehearne
"İmza: İçişleri Bakanlığı"
Beyler, bu konuyu özel olarak görüşmeliyim.
Benimle gelin.
Pengallon, eğer bana güzel bir şey bulmazsan seni komisyona şikayet ederim!
Bu beyefendiye hizmetçi odasında
ekmek ve bira hazırladım. - Ne yaptın?
Ona çalışma odamda tavuktan ikram et.
Ama efendim...
Ve Bay Trehearne'e kıyafet bulun.
Lord George'unkilerden birinin ona uyacağını sanıyorum.
Bu beyefendiye mi?
Çabuk!
- Efendim! - Beni lütfen affedin...
Kim olduğunuzu bilmiyordum.
Şimdi beraber bir içki içelim.
Kıyafetleriniz ve yemeğiniz şimdi hazır olur.
- Teşekkür ederim. - Lütfen girin.
Majestelerinin donanmasında teğmenim efendim.
İçişleri Bakanlığı beni gizli bir görev için gönderdi.
Ama kimliğimin gizli kalması gerekiyor.
Eminim çok ilginç bir hikayeniz vardır.
Ama anlatmadan önce biraz brandy için.
Donanmaya karşı daima...
büyük bir hayranık duymuşumdur.
Conenwood'u tanırım, iyi adamdır.
Hepsi çok iyidir de biraz fazla ciddidirler!
Kendilerini hemen belli ederler.
Şimdi, bu mesele nedir?
Kaçakçılık?
Çok daha kötüsü, Sör Humphrey.
Kasıtlı olarak batırılan gemiler.
Aman Tanrım, bu bölgede değil ya?
Bütün bu kıyı şeridi boyunca.
Burada hep deniz kazaları olur, sahilleri tehlikelidir.
Sigorta şirketleri bu kazaların...
ortak bir yönü olduğunu keşfetti.
Öyle mi? İçin.
Ben de size katılacağım,
çok olaylı bir gün oldu.
Kazaların ortak noktası neymiş?
Hiç kurtulan olmuyor.
Bay Trehearne, eğer dediğiniz doğruysa...
bu hayatımda duyduğum en korkunç şey olmalı.
Sigorta şirketleri bakanlığa başvurdu.
Ortaya çıktı ki bu çete
gemilerinin rota ve yük bilgilerine
kesin olarak ulaşıyordu.
Kaptan Murray size hoşça kalın diyor, efendim.
İzninizle.
Gidiyorum, Sör Humphrey.
Artık gemime çıkmalıyım.
Güle güle kaptan, iyi yolculuklar.
Yine geleceğim, görüşürüz!
Oturup yemeğimi yerken...
fırtınalı havada çektiğiniz zorlukları düşüneceğim!
Evet Bay Trehearne, devam edin...
Araştırmalarım beni Jamaika Hanı'na kadar götürdü.
Hanın sahibi çete lideri.
Geçen geceki kazaya onun adamları neden oldu.
- Orada mıydınız? - Hayır.
Sadece ganimetleri taşımalarına yardım ettim.
Bunu amirlerinize bildirdiniz mi?
Hayır, henüz değil.
Ben Merlyn'den daha büyük bir pisliğin peşindeyim.
Anlamıyorum.
Merlyn'in çete lideri olduğunu söylememiş miydiniz?
Jamaika Hanı'nda öyle. Ama emirlerini dışarıdan alıyor.
Bilgileri de öyle. Birisi onun yerine düşünüyor.
- Kim bu? - Bilmiyorum.
Karısı da bilmiyor,
adamları da bilmiyor.
Bulmamız gereken adam o.
Duydunuz mu?
Bu akşam bir kaza daha olacağı tahmin ediliyor.
Ama yerini sadece esas liderleri biliyor.
Çeteye bilgiyi vermek için bu akşam...
Jamaika Hanı'na gitmek zorunda.
- Oraya hemen gitmeliyiz. - Hayır, bunu yalnız yapamayız.
Bana bir at verirseniz en yakın garnizondan destek isterim.
Bu çok uzun sürer.
O adamın kaçmasına izin veremeyiz.
Hemen birlikte hana gideriz,
arabacım da garnizona mesaj gönderir.
Merlyn'in orada olacağını söylüyorsunuz.
Bence askerler gelene kadar onları oyalayabiliriz
- Siz tamam diyorsanız ben de varım! - Harika! Çok heyecanlı, değil mi?
Girin. Chadwick! Ya paranı ya canını!
Lord George'un kıyafetleri efendim.
Garnizonun komutanı kim?
Yüzbaşı Boyle. Bir lrlandalı galiba.
- Ona yazacağım! - Ben yazarım!
Bununla vakir kaybetmeyin, üstünüzü değişin.
Yüzbaşı Boyle'a,
Toureau Garnizonu'nun komutanı...
Ona ne yazayım?
Mesajda yardımcı olur musunuz?
Yardımınıza ihtiyacımız var.
Acil yardımınıza ihtiyacımız var.
Yanımda bir kanun adamı olan...
...James Trehearne var.
Evet, kanun adamı...
Kendisi, kıyılarımızdaki bir çetenin neden olduğu
gemi kazalarını soruşturmak üzere yollanmıştır...
...Üzere yollanmıştır.
Bana bu çetenin Jamaika Hanı'nı üs olarak kullandığını...
...ve elinde ev sahibiyle suç ortaklarını...
...darağacına göndermeye yeterli...
...kanıt olduğunu bildirmiştir.
Giyindiniz demek? Çok iyi olmuş!
Lord George görse utanırdı.
Size bir şapka bulayım.
Chadwick!
Derhal çıkmalıyız.
Mary hiçbir şey bilmemeli.
Zavallı, teyzesine o kadar bağlı ki.
Seçeneğim yoktu, Sör Humphrey. Ona gerçeği söyleyemezdim.
Chadwick, Sam'e hemen gelmesini söyle.
- Nerede o? - Mutfakta, efendim.
Sam! Siz bu havada kalın bir manto giymelisiniz.
Chadwick, beyefendiye mantoyla şapka getir.
Benimkileri getir...
İşte buradasın Sam...
Toureau'ya süratle gidin,
Bunu garnizon komutanı Yüzbaşı Boyle'a verin.
- Yol boyunca dörtnala gider misiniz? - Olur efendim.
Robins'e at arabamı istediğimi söyler misin?
- Tamam. - Gidelim.
Chadwick!
Buradasın demek, sağ ol.
Bayan Black'e söyleyin de genç hanımla ilgilensin.
Onu burada dinlenmeye ikna etsin.
Ne kadar uyusa o kadar iyi. Çok teşekkürler.
Davetlilerime özürlerimi iletir misin?
Lord George'a da...
...yemeğe döneceğimi söyle. - Evet, efendim.
Robbins!
Arabam nerede? Hazır değil mi?
Genç Bayan arkadan gelip aldı efendim.
- Ne? - Arabayı kullanmasını sizin istediğinizi söyledi.
Derhal atları getir!
Benimle gelmen gerekiyor!
- Ne oldu? - Hayatını kurtardığım Trehearne bir kanun adamıymış.
Sör Humphrey'yle buraya doğru geliyor.
Toureou'dan yardım istediler.
Hemen üstümü değişmeliyim.
Onlar gelmeden eşyalarını topla!
- Joss'a söylemeliyim! - Buna zaman yok!
Joss olmadan gitmiyorum!
Her şeyi biliyorlar. Ben de biliyorum.
Bu ondan kurtulman için son şansın!
- Hayır. - O bir yağmacı, bir katil!
Ama o benim kocam.
Mary, anlamıyorsun. Onu tanımıyorsun.
Bizi uyarmaya gelmiş. Kaçmalıyız.
O adam nerede? Trehearne nerede?
Joss, senin için geliyorlar!
Trehearne bir kanun adamı!
Sessiz ol!
Sanırım neden bu subayla geldiğimi açıklamama gerek yok.
Sanırım tahmin ettin.
Evini aramaya yetkim var.
Bize etrafı gösterir misiniz, Bay Merlyn?
- Kimse yok, Sör Humphrey. - Demek geldiniz!
Ne kadar hızlısınız Bay Trehearne.
- Kanun adamları hiç vakit kaybetmezler! - Üzgünüm.
Lütfen buraya gelin, Bayan Merlyn.
- Onun bununla bir alakası yok. - Umarım yoktur.
Neden bana dürüst davranıp kim olduğunuzu söylemediniz?
Teyzenizi uyarmamanız için, aynı şu anda yaptığınız gibi.
Neden? O masum.
Korkmayın, kaçmaz o.
Denedim ama hiçbir şey için Joss'u bırakmaz.
Belki Bayan Merlyn içimizi ısıtacak bir içki sunabilir.
Ne istersiniz, Trehearne?
- Ben sıcak bir brandy alayım. - Yukarı, Joss.
- Joss! - Haydi, yukarı!
İnanın bunun için üzgünüm,
ama endişelenmeyin, elimizden geldiğince iyi davranacağız.
Patience Teyze, Joss'un ne yaptığını hep biliyor muydun?
- Onu seviyorum. - Ama...
Yapacak bir şey yok,
o da değişemez, ben de.
Onu şimdi bile terk edebilirsin!
Mary,ben brandy getirirken sen de ocağı yak.
Ganimetleri burada saklar.
Bir ziyaretçi mi bekliyordun Joss?
Bu kapılardan birinin arkasında olduğuna eminim.
Ama hepsi kilitli.
Anahtarı ver.
Yoksa kapıları kırarım.
Aptal olma Merlyn, anahtarı ver.
Haydi girin.
Başınıza dikkat edin Sör Humphrey.
- Bu kapılar çok alçak. - Teşekkürler.
- Bu odada kimse kalıyor mu? - Hiç kullanılmıyor!
- Ne dedin Merlyn? - Kullanmıyor dedim.
- Öyleyse neden ateş yanıyor? - Haklısınız.
Belli ki az sonra bir müşteri gelecek.
Benim için mahsuru yok.
Ateş severim.
Burada bir şey var!
- Bu nedir? - İpeğin üstüne kan bulaşmış.
Bunu dün geceki gemiden taşıdık. Adam dün buradaymış.
Bunu gözden kaçırman ne aptallık, Joss.
Aptallıktan çok vurdumduymazlık.
Gördünüz mü Sör Humphrey?
Bir lambayı saklamak için tuhaf bir yer.
İşaret vermek için mi?
Gelirse kapıyı açar mısınız?
Kesinlikle.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
- Joss, buraya gelen kim? - Bilmek ister misin?
Sana söyleyeyim...
Noel baba!
Eğer bana açıklarsan senin için daha iyi olur.
- Gemi kazalarını kim ayarlıyor? - Öğreneceksin, kanun adamı.
Ne kadar çok toz!
- Kapıyı açık bıraktım. - Güzel.
Ya ışığı yaktınız mı?
Ben yakarım.
Kadınları yukarı çıkarmak lazım.
Onları getiririm.
Gelirken brandy'mi de getirir misiniz?
Tamam.
Hala esiyor mu?
- Her zamanki gibi. - Emirlerini biliyorsun Merlyn.
Bir gemi daha mı? Bu gece mi?
Kaptan Murray akşam benimle yemek istiyor.
Gemi yemeğini sevmiyor.
Yemek saatinde buradan geçmek konusunda çok istekli.
Bu da demek oluyor ki 9 gibi Barret Burnu'nda olur.
Evet efendim. Ne taşıyorlar?
Bir sürü şeyin yanında bir de altın.
İşini iyi yap çünkü paraya özellikle ihtiyacım var.
Umarım rüzgar sonra diner, ben başka bir gemide olacağım.
Bir süre tatile çıkacağım. Senin de aynısını yapmanı öneririm.
- Neden? N'oluyor? - Henüz bir şey olmadı.
Yetkililer Bay Trehearne'ü gönderdiklerine göre...
Bir şeyden şüphe ediyorlar demektir.
Ortalık yatıştığında geri döneceğim.
- Bu akşamki son mu olacak? - Evet, bu serinin sonu.
Falmouth gemisiyle bu gece gidiyorum.
Altınları almak için dönerim.
Fransa'da altına çok meraklılar...
Ya Bay Trehearne?
Adamların ne zaman döner?
Eğer sizi kurtarmakla başıma gelecekleri bilseydim,
sizi asla...
Bundan keyif mi aldığımı düşünüyorsunuz?
Bir sorun mu var?
Hayır, dostumuz bir fıkra anlatıyordu.
Artık hazırız. Her şeyi ayarladım. Kapılar açık, ışıklar yanıyor.
Adamın kendisi dışında her şey hazır.
Arabacınız mesajı bir saat onbeş dakika önce iletmiş olmalı.
Öyleyse Yüzbaşı Boyle on dakika içinde burada olur.
Bu son şansın, Joss.
Kendini kurtarmanın tek yolu
örgütün başındaki adamın adını vermek.
Önlem olarak tutuklama emrini hazırlayıp getirdim.
İsmini daha sonra öğrendiğimizde ekleriz.
Oraya Joss'un ismini yazsak mı?
Ne bekliyorsun? Bütün riski sen aldın...
Sen, Harry, Salvation ve diğerleri. Esas adam dışında...
Elinize ne geçti? Artıklar...
Bunu düşündün mü, Merlyn?
Bize istediğimizi verirsen paçayı kurtarma şansın var,
...neden yapmıyorsun Joss?
Sence o bir an olsun tereddüt eder miydi?
Sadece kendisini kurtarmayı düşünürdü!
- Öyle mi düşünüyorsunuz? - Kim olsa satardı.
Onu çok iyi çözmüş gibisiniz.
Sizce gerçekte nasıl biri?
Bu adam sadece gemileri batırmıyor,
aynı zamanda kazazedeleri de soğukkanlılıkla öldürüyor.
Ellerine kan bulaşmaması için işleri uzaktan yönetiyor.
Ama elleri kanlı!
Tanrı bu adama acısın çünkü ben onunla...
Destek güçleri!
Ona iyi bakın.
Ben inip evin etrafını sarmalarını söyleyeceğim!
İşte buradasınız!
Sör Humphrey! Çete burada!
Birisiyle gelmiş! Hemen arkaya geçip onu bulun!
Sör Humphrey.
Çok geç kaldık. Arkadan çıkıyorum.
Çıkış yolu kalmadı. Ne yapabiliriz?
Orada mısın, Joss?
Joss!
Bay Pengallon.
Doğru Harry. Saygıdeğer sulh hakimimiz.
Onu buraya arkadaşımız Bay Trehearne getirmiş.
Bize kanun adamı olduğunu söylemeyi unutan Trehearne...
Ne sandınız? Gemiler için bizi asmaya geldiler.
Bu sefer işi sağlama alacağız.
Durun!
Dikkatli olmalıyız.
Ne oldu?
Hakim burada ölü bulunursa insanlar konuşmaya başlayacaktır.
- Bulamayacaklar. - Ama kaybolduklarını fark edecekler.
Belki de buraya geldiklerini biliyorlardı.
- İşlerini bitirmeliyiz Joss., - Tabii ki bitireceğiz!
Ama üzerine düşünmemiz lazım.
Bunun için de zamanımız yok...
Bu gece bir gemi işi daha var.
- Bu gece mi? - Saat 9'da..
Onları geri döndüğümüzde hallederiz.
İp bulun.
Onu ben bağlarım!
Buraya sadece sizin için mi geldim sanıyorsunuz?
Joss'un arkasında birisinin olduğunu söylemiştim.
Joss biliyor. Beklerseniz bu gece gelecek.
Kapa çeneni!
Zaman kazanmak istiyorsun, bize gemiyi kaçırtacaksın!
Ama hiçbir şey o gemiyi kaçırmamızı engelleyemez!
Joss, ekselanslarıyla işin bitti mi?
İyi kontrol edin.
Dışarıdayken sizin için güzel bir kaza düşünmeliyiz.
Hangisi daha hoşunuza gider?
Uçurumdan yuvarlanan bir araba mı,
yoksa dostunuz Jim ile sahilin güzel bir köşesinde
gelgit dalgalarına kapılmak mı?
Böylece ölüm bile onları ayıramaz.
Hepinizi uyarıyorum!
Eğer bize elinizi sürecek olursanız
sonunda soğuk rüzgarlarda darağacında sallanırsınız.
- Gitme zamanı. - Onlarla kim kalacak?
Onları yalnız bırakamayız. Salvation'a ne dersin?
Bay Trehearne'e ebediyetten bahseder.
- Hayır, yapmam. - Bütün adamlara ihtiyacımız olacak.
Patience onlara bakar. Yukarıya çıkıp kadınları getir.
Yatak odasında kilitliler.
Geçen sene seni hırsızlıktan yargıladığımda
kötü arkadaşlardan uzak durmanı söylemiştim.
Gördün mü ne kadar haklıymışım?
Beni dinlemeliydin evladım.
Dileğin gerçek oldu.
Beni kurtarmaktan pişman olduğunu söylemiştin.
- O burada ne yapıyor, Joss? - Bizi uyarmaya geldi, Harry.
Zaten her şeyi başlatan oydu!
- Anlamıyorum... - Onu bana bırak, Harry.
Sevgili Patience, senin için kolay bir iş var.
Bunu al ve iki beyefendiye göz kulak ol.
İşi bir kadına bırakamazsın, Joss!
Kıyıda hepinize ihtiyacım var, onları sıkı bağladık.
En ufak bir sorunda tetiği çekecek.
Kıpırdamamanızı öneririm ekselanları.
Kıyafetinizde kurşun deliği açılması hoşunuza gitmez.
Korkma hayatım,
kullanman gerekmeyecek zaten.
Haydi, gidelim!
Buna izin veremezsin Patience! Öldürülmelerine seyirci kalamazsın!
Sus, sen de bizimle geliyorsun!
Onu geminin oraya götüremezsin!
- Joss. - Tabii Bay Trehearne...
Onu burada bırakayım da...
24 saat içinde ikinci kez canını kurtarsın!
Gidiyoruz!
Merlyn...
Ona bir şey olursa bana cevap verirsin!
Tamam, ekselanları!
Destek güçleri nerede kaldı?
Geç kalmış olmalılar.
Gelirlerse gemiyi kurtarma şansımız olur!
Ama nerede olacağını bilmiyorlar!
Size bir şey diyeyim Sör Humphrey,
O adam bizden önce gitmiş olmalı.
Joss başka türlü nereye gideceğini bilemezdi.
Uyarıyorum Bayan Merlyn, Yüzbaşı Boyle sizi böyle bulursa...
hiçbir şey sizi kurtaramaz.
Bu çok can sıkıcı,
Chadwick'e akşam yemeğine dönerim demiştim.
Bayan Merlyn, tabanca dolu mu acaba?
Sanırım bu konuda deneyimli değilsiniz,
- Bir bakabilir miyim? - Bu iyi bir fikir değil bayım!
Bayan Merlyn, durumumuzu anlamadığınızı düşünüyorum.
Kocanızı sizden daha iyi tanıyorum.
Bence tabancada mermi yok,
çünkü beni asla savunmasız bırakmaz.
Çok güzel. Düşündüğüm gibi.
Bayan Merlyn...
Kocanıza olan sadakatinizi hep takdir ettim.
Kadın, kocasının peşinden gidecek...
Kocası dostumuz Joss olsa bile!
Eğer bu subay kaçacak olursa...
kocanız bunu hayatıyla öder.
Size verdiğim görevin ciddiyetini anlıyorsunuz.
Güzel...
Çok dikkatli olun.
En küçük kaçma girişiminde vurmaktan çekinmeyin.
Parmağınız tetiğin üstünde olsun Bayan Merlyn.
Tetiğin üstünde!
Her şey yolunda gidecek.
Yüzbaşı Boyle'u unutuyorsunuz Pengallon!
- Birliği şimdi gelir! - Yüzbaşı Boyle diye biri yok.
Dolayısıyla askerler de gelmeyecek.
Bayan Merlyn, gitmeme izin vermelisiniz! Çabuk!
Lütfen... Kıpırdamayın!
Daha hızlı, haydi!
Hemen fenerin ışığını kapatmaya git!
Ama ben de burada olmak istiyorum!
Bu iş için erkekler lazım, bebekler değil!
- Ama hiç beni almıyorsunuz! - Git başımdan! Koş!
Size güzel bir yüzük getireyim mi?
İsterseniz içinde parmak olmadan getiririm!
İn oradan aşağı!
Yapacak çok işimiz var!
Bayan Merlyn, gemi nerede olacak?
Bilmiyorum.
Buna izin veremezsiniz, beni özgür bırakmalısınız.
Masum kadın ve erkekler ölecek, sorumlusu da siz olacaksınız.
Kocanızı sevdiğinizi biliyorum.
Görevim de onu tutuklamak.
Ama o gemideki adamların da karıları var.
Düşünün, ya Joss gemide olsaydı?
O gemi fırtınada Falmouth'a ilerliyor...
Kıyıda bir yerde bir fener sönüyor...
Parçalanan gemiyi düşünün...
İnsanlar çaresizce palamarlara tutunmuş,
dev dalgaların karşısında çığlıklar içindeler...
Ve kazadan sonra saldırıya uğruyorlar...
Bu gemiye nerede saldırılacağını söyleyin!
Bilmiyorum dedim, yapamam...
Hiç bilmedim ki...
Bayan Merlyn
Beni bırakırsanız yerini kendim bulurum...
Çok az bir zaman kaldı...
Yapamam! Joss'a ne olacak?
Bir seçim yapmalısınız.
O insanların hayatı ya da Joss'un geleceği.
Joss sadece tek bir adam.
Evet ama benim kocam.
Bayan Merlyn, diyelim ki Joss için yalan söyledim...
En yakın garnizon nerede?
- Kerning'de efendim. - Arabanı kanun namına alıyorum.
İşte belgelerim.
İşte orada, bakın!
Fener ışığı! Dümeni sancağa kır!
Joss, onu bize bırak.
Kendisiyle güzelce ilgileniriz, teşekkürler.
Karşı çıkmayacağına eminim Harry...
Ben onu kendime ayırdım!
Onu bırakın!
Çabuk arabaya bin!
Susun!
Onu götüremezsin!
En değerli ganimetimizi elimizden aldı!
Onu bize vereceksin!
Evet, yağmanıza engel oldum...
Masum insanları öldürmenizi engelledim!
Çok mutluyum!
Başıma ne gelirse gelsin umurumda değil!
Kapa çeneni!
Chadwick, işim ne kadar sürer bilmiyorum...
ama birkaç haftadan önce gelmeyeceğim.
- Sör Humphrey. - Ne var Sam?
Mektubunuzu iletemedim.
Birlik Toureau'dan üç hafta önce ayrılmış.
- Öyle mi? - Yüzbaşı Boyle'u da kimse tanımıyor.
- Çok şaşırtıcı! - Borning'e gideyim mi?
Hayır, gerekli değil.
Chadwick, sana Fransa'daki adresimi veremem.
- Efendim... - Ne vardı Chadwick?
Pardon efendim, hasta değilsiniz ya?
Hasta mı, Chadwick?
Hasta mı?
Hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmedim!
Gel buraya...
Giderek gençleşiyorum!
Çok daha gençleşiyorum...
Genç ve güzel bir kızı yanımda götürüyorum...
- Başka bir şey var mıydı efendim? - Evet, böyle bakmayı kes!
- Sam! - Efendim?
Kısrağa iyi bak.
Ve bir de, yaklaş...
Chadwick'e dikkat et.
Delirmeye başladı.
Yola çıkalım!
Bay Chadwick, o biraz...
Bunun olacağını yıllardır biliyordum.
Patience Teyze!
Patience Teyze!
Mary!
- Joss, ne oldu? - Joss yaralandı.
Yavaşça...
Joss!
Mary, ne oldu?
Onları engelledim, Patience Teyze.
Adamlar bana saldırdı ama Joss beni kurtardı.
Ona ateş ettiler.
Joss, Joss.
Patience.
Patience, sevgilim...
Ben sana bakacağım Joss.
Sen iyi bir kızsın, Patience.
Çok üzgünüm.
Jim nerede Patience Teyze?
Onu serbest bıraktım. Enkazı bulmaya gitti.
Bana Joss'un kaçmasına yardım etme sözü verdi.
Bu ne demek biliyor musun? Burayı Joss'la terk edebiliriz...
Bana yardım etmelisin Mary.
Hala fırsatımız varken hemen gitmeliyiz.
Sıfırdan başlarız...
Bizi tanımayanların arasında korkusuzca yaşamayı düşünsene...
Borning'deki ilk günlerimiz gibi olur.
Joss o zamanlar farklıydı.
O güçlüdür, yakında iyileşir.
Değil mi?
Tabii ki...
Kendine gelince yola çıkmalıyız.
Bekleyemeyiz. O döndüğünde Joss burada olmamalı.
Kim?
Sana söylemedim Mary...
Bu geceye kadar ben de bilmiyordum.
Ama Joss'un esas adam olmadığını hep biliyordum.
Gemi kazalarını ayarlayan başka biri vardı, Mary.
Joss'u o yönetiyordu. Kim olduğunu bu gece öğrendim.
Patience Teyze!
Susadım, Patience!
Bana içki getir!
Tamam, Joss.
Çok iyi bir atıştı, değil mi?
Üzgünüm.
Zavallı, çok acı çekti.
Yapmak zorundaydım. Benden bahsetmek üzereydi.
Bu hoşuma gitmedi. Kendim söylemek isterdim.
Demek gemi kazasını engellediniz?
Yazık, benim için çok önemliydi.
Çok cesur bir genç kızsınız...
Ama beni çok güç bir durumda bıraktınız.
- Bırakın beni! - Böyle bağırmayın...
Ağzınızı mendille bağlamak zorundayım.
Acıtırsa söyleyin.
Tabii ki söyleyemezsiniz. Ne aptalım...
Ellerinizi indirin!
Ellerinizi indirin!
Onları da bağlamak zorundayım.
Bu, ipin bileklerinizi kesmesini önler.
Artık yapayalnızsınız.
Dünyada benim dışımda kimseniz yok.
Size ben bakacağım.
Aslında buradan beraber gideceğiz.
Hemen yola çıkmalıyız.
Trehearne dönebilir. Şunu giymelisiniz.
Dışarıda hava çok soğuk.
İnsanlara hep şunu derim,
asla yeterince dikkatli olamazsınız.
Ama en iyisini kendilerinin bildiklerini zannederler.
İnsanların sizi bu durumda...
görmelerini istemezsiniz.
İşte. Şimdi sessizsiniz.
Gelin. Arabam uzakta değil.
Acele etmeliyiz.
Çabuk!
Sör Humphrey!
- Kız da yanında! - Ya Joss?
- Joss nerede? - Haydi!
Trehearne de gitmiş.
Joss, Joss!
Harry, buraya!
İkisi de ölmüş.
Joss'a bunu nasıl yaptık?
Bana sorarsan hayatımıza devam etmeliyiz.
Neden öyle duruyorsunuz? Gidin!
Bir arada durmayın, dağılın!
Askerler!
Kız nerede?
- Güzel soru. - Söyle, nerede?
Ağır ol bakalım...
Hayal kırıklığına uğrayacaksın Bay Trehearne
O kendine başka bir beyefendi buldu.
Biraz önce ekselanslarıyla buradan kaçtığını gördüm.
Alçak!
Onları bulmalıyız yüzbaşı. Bana altı adamını ver.
Çavuş, bizimle gelmeleri için altı adam istiyorum.
Bu hiç hoşuma gitmedi.
Aynayı kırdılar.
Yedi yıl uğursuzluk getirir!
Hayır, Dandy, sadece yedi yıl değil.
Sonsuza kadar!
Bize ne olacak?
Bize güzelce halk huzurunda idam ederler.
Kadınlar da seyredecek.
Hiç de fena değil.
Hazırım. Hazırım...
- Bu olmuyor. - Öyleyse bağlayalım.
Neden bağlıyorsunuz? Neden ben de zincirlenmiyorum?
Ben de öbürleri gibi zincirlenmek istiyorum!
Beni dinleyin!
Onlar ne yaptıysa ben de yaptım!
Onlarla asılmak istiyorum!
Beni asacaklar!
Asılmak istemiyorum, ölmek istemiyorum!
Daha sadece 17 yaşında bir çocuğum!
Buna izin vermeyin! Sadece bana söyleneni yaptım.
Kimseyi öldürmedim. Hiçbir enkaza gitmedim!
Beni asamazsınız!
Ölmek istemiyorum!
Ölmek istemiyorum!
İşte evim orada, karşıda.
Pengallonlar çok uzun bir süre orada yaşadı.
Orayı bir daha göremeyebilirim.
Bir daha asla dönemeyebiliriz.
Uzun bir yola gidiyoruz, biliyor musunuz?
Güneye doğru. Belki Yunan Adaları'na.
Pahalıya patlayacağını düşünüyorsanız...
Yeterince param var. İnsanın yeterince parası olmalı.
Bir centilmen gibi rahat yaşamak için
insanın parası olması gerektiğini hep biliyordum.
ve tabii ki sizin gibi güzel varlıklara sahip olmalı.
Sör Humphrey nerede?
- İş seyahatine gitti. - Nereye?
- Acaba... - Hemen cevapla!
Sör Humphrey bu geceki Falmouth gemisine binecek.
Neler oluyor? Bu da nedir? Aman Tanrım! Benim kıyafetlerim!
- Bu beyler Sör Humphrey'yi arıyorlar. - Neden, bir sorun mu var?
Sör Humphrey Jamaika Hanı'nda tutukladığımız yağmacıların lideri.
Valizinizi alayım efendim.
Ben Humphrey Pengallon.
Yetkili siz misiniz?
Bana bir şişe brandy getirin.
Olur efendim, böyle gelin.
En iyi kamaraları...
Titremeyin.
Sizi rahatlatacağım.
Katillerle işbirliği yapmak aslında bana göre değil.
Dostlarımın yarısı denizciler gibi yaşıyor,
Ama ben bir prens gibi yaşıyorum.
Bunun için yüz denizci boğmam gerekti!
Bir prens gibi... Sizi de bir prenses yapacağım!
Sanırım bir ihtiyarla evleneceğiniz için üzgünsünüz...
Bir düzine sümüklü velet istediğimi sanıyorsunuz...
Halbuki bunun yerine ölmenizi yeğlerim.
- Güle güle! - İyi yolculuklar!
Paris'te hizmetçileriniz olacak.
Size çok güzel kıyafetler alacağım.
Evet hayatım, alacağım...
O yumuşak teniniz için ipekler alacağım.
Soluk yeşil ipek...
Kes ağlamayı!
Kesin ağlamayı, aptal mısınız! Siz güzelsiniz!
İlle de istiyorsanız ağlayın. Ama güzel olmalısınız.
Artık dayanıklı olmalısın!
Şövalyeler çağı sona erdi!
O dönem geride kaldı!
Limana geri dönün!
Bu çok kötü! Onunla gitmene izin veremem!
Neden bunu yaptın? Bu çok çocukça!
Yüzbaşı Johnson!
Sör Humphrey Pengallon, teslim olun...
Ve kızı da bırakın!
Uzak durun. Yaklaşmayın.
Dikkatli ol! İyi nişan al.
Ondan uzaklaşabildiğiniz kadar uzaklaşın!
Hayır, ateş etmeyin! Ne yaptığını bilmiyor!
Çıldırmış o!
Sessiz ol.
Gemiye çıkmaya hazır olun!
Zamanı geldi.
Lütfen kıpırdama.
James, ona zarar verme. Onun suçu yok, elinde değil.
İnin!
İnip teslim olun!
Aşağı inin Sör Humphrey!
Yukarıda ne işi var onun?
İnin ve teslim olun!
Söz veriyorum size zarar vermeyeceğiz!
İnin!
Siz benim seviyeme çıkmadan ben sizinkine ineceğim Bay Trehearne.
Nezaket gösterip bana yer açar mısınız?
O adamı hemen aşağı indirin!
Deneyeceğiz!
Ne bekliyorlar? Bir gösteri mi?
Bir gösteri seyredecekler!
Ve çocuklarına büyük bir devrin nasıl bittiğini anlatacaklar!
Pengallon'a yol verin!
"Chadwick!"
"Chadwick!"
Turkish