Tip:
Highlight text to annotate it
X
ÇIĞLIKLAR VE FISILTILAR
23.976
Saat Pazartesi sabahı erken...
...ve ben acı çekiyorum.
Kızkardeşlerim...
...ve Anna...
...nöbetleşe bana bakıyorlar.
Günaydın.
- Bir şey oldu mu? - Hayır, uzun süredir sessiz.
- Teşekkür ederim. - Uyuyakaldım.
Anna, ateşe baksana.
Sana müteşekkirim Yüce Tanrım...
...bu sabah mutlu bir şekilde uyandığım için...
...Senin ulu gözetiminde bir uykudan uyandığım için...
...ve huzurlu bir gece bahşettiğin için.
Bugün ve her gün sana yalvarıyorum ki...
...küçük kızımı cennetinde barındır ve ona sahip çık...
...engin bilgeliğinle yanına aldığın kızımı...
...Amen.
20 yıl önce ölmüş olmasına rağmen...
...hala her gün annemi düşünüyorum.
Hatırlıyorum, yalnızlık ve huzuru...
...etrafta yürüyerek arardı.
Bir de onu arkadan takip edip aslında amacım bu olmasa da...
...biraz casusluk yaptığımı hatırlıyorum...
...çünkü onu hastalık derecesinde çok seviyordum.
Onu seviyordum çünkü o çok kibar...
...ve güzel ve canlıydı...
...ve tüm benliğiyle "ben varım" diyordu.
Ama aynı şekilde çok katı, soğuk...
...ve acımasız da olabiliyordu.
Ama yine de onun için üzülüyordum...
...ve şimdi ben de bir yetişkin olduğum için onu çok daha iyi anlıyorum.
Keşke onu tekrar görüp...
...onun iç sıkıntısını, sabırsızlığını...
...arzularını ve yalnızlığını...
...anlayabildiğimi söyleyebilseydim.
Gretel'in kendisini oyuna getirdiğini...
...anlayan kötü cadının...
...burnu birden büyümeye başladı.
12. Gece'de annem hep parti verirdi...
...ve Olga Teyze sihirli feneri ve peri hikayeleriyle...
...birden çıkagelirdi.
Hep korku ve yalnızlık hissederdim.
Annem o aceleci tavrıyla bana bir şeyler söylediğinde...
...çoğunlukla hiçbir şey anlayamazdım.
Annem ve Maria hep fısıldaşıp dururlardı...
...ama zaten birbirlerine çok benzerlerdi.
Kıskanç bir şekilde beraber neye güldüklerini merak ederdim.
Herkesin ruhu şendi.
Şenliğin tadını çıkarmayan tek kişi bendim.
Başka bir zaman, galiba Sonbahar'dı...
...perdenin arkasına saklandım...
...ve gizlice onu izledim.
Giyinme odasındaydık, beyaz elbisesini giymişti...
...başı öne eğik olarak...
...ve elleri masanın üzerinde sessizce oturuyordu.
Birden beni gördü...
...ve çok nazikçe dedi ki:
- Gel. - Beni yine azarlayacağını düşünerek...
...çekinerek yanına gittim.
Ama bunun yerine bana öyle hüzünlü baktı ki...
...neredeyse ağlayacaktım.
Elimi yavaşça yanağına koydum...
...ve o an gerçekten çok yakındık.
Dışarıda birisi var.
Anna.
Dışarıda birisi var.
Günaydın, Agnes.
Günaydın, Doktor.
Şu anda çok yorgun. Yakında toparlanır.
Teşekkür ederim. Yolu biliyorum.
David!
Çok uzun zaman oldu.
Seni bir daha ne zaman görebilirim?
Hayır!
Birkaç yıl evvelinde...
...Agnes tedavi için İtalya'ya gittiğinde...
...Maria ve kocası Joakin malikanede kalıyorlardı.
Bir akşam, Anna'nın küçük kızı hastalanmıştı...
...ve Maria yakın bir kasabada yaşayan aile doktorumuzu çağırtmıştı.
- "Ah" de. - Ah.
- Bir daha. - Ah.
Canın yandı mı? Fark ettim.
İyi kız. Çok da kötü değilmiş ha?
Şimdi doğru yatağa.
Güzelce uyuduktan sonra kendini iyi hissedeceksin.
- Teşekkür ederim. - Doktor, aç mısınız?
Eğer yemek isterseniz sofra hazırlanıyor.
Evet, çok güzel olurdu.
Sağolun.
Agnes ve Karin hala İtalya'dalar.
Geçen hafta bir mektup geldi.
Agnes oldukça iyileşmiş.
Öksürüğü geçmiş.
Tekrar resim yapmaya başlamış.
Karin'in kocası Paskalya'da onlara katılmaya karar verdi.
Hava güzelmiş.
Geceleri serin oluyormuş.
Kocanız, o iyi mi?
Joakim'in akşam kasabada biraz işi var...
...ve yarına kadar da dönmeyecek.
Ona Anna'nın kızına bakmaya geleceğini...
...söyledim.
- Saygılarını yolluyor. - Teşekkür ederim.
Anna'ya misafir odasına yerleşmesi söylendi.
Hava çok kötü.
Bu havada eve dönemezsiniz.
- Çok değişmişsiniz. - Gerçekten mi?
Bir kadın mı var?
Her zaman yok mudur?
Bu sorunun senin ilginizi çekeceğini hiç tahmin etmezdim.
Zaten çekmiyor.
Gözlüklerinizi sürekli mi takıyorsunuz artık?
- Sizi rahatsız mı ediyorum? - Hayır, sorun yok.
Neden bu kadar mesafelisin?
Geçmişin unutulmasını mı istemiyorsun?
Buraya gel, Marie.
Gel.
Kendine aynada bak.
Çok güzelsin.
Önceden olduğundan da güzelsin.
Ama çok da değiştin.
Nasıl değiştiğini görmeni istiroyırum.
Şimdi gözlerin yandan, hızlı bakışlar atıyor.
Eskiden düz bir şekilde...
...açık ve dürüst bakardın.
Ağzın hoşnutsuzluk ve açlık dolu bir ifade almış.
Eskiden çok yumuşaktı.
Tenin solmuş, makyaj yapıyorsun.
Zarif, geniş alnında...
...kaşlarının üstünde dörder çizgi var.
Hayır, bu ışıkta göremezsin...
...ama günışığında görebilirsin.
O kırışıklar neden oldu biliyor musun?
- Hayır. - Kayıtsızlık, Marie.
Ve bu kulağından çenene gelen güzel çizgi...
...artık çok belli olmuyor...
...ama senin tembel ve yumuşak tavırlarınla oraya kazınmış.
Ve burada, burun köpründe.
Neden bu kadar çok dudak büküyorsun?
Gördün mü? Çok dudak büküyorsun.
Gördün mü, Marie?
Ve gözlerinin altına bak.
O keskin ama zor fark edilir...
...çizgiler, senin sabırsızlığını gösteriyor.
Bütün bunları yüzümde gerçekten görüyor musun?
Hayır, beni öptüğünde fark ediyorum.
Benimle dalga geçiyor olmalısın.
Kanıtlar ortada, görünüyor.
- Gerçekten mi? Nerede? - Kendinde.
Çünkü sen ve ben birbirimize çok benziyoruz.
Bencilliği mi kastettin?
Soğukluk? Umursamazlık?
Senin dediklerini hep saçma bulmuşumdur.
Sen ve ben gibiler için merhamet yoktur.
Merhamete ihtiyacım yok.
Günaydın, efendim.
Günaydın.
Teşekkür ederim.
Günaydın, Joakim.
- Eve hoş geldin. - Günaydın, Maria.
Anna'nın kızı çok hasta.
Dün gece doktor geldi.
Saygılarını yolladı...
...ve tekrar görüşüp satranç oynamayı umduğunu söyledi.
Hava kötü olduğundan gece kalmasını istedim.
Sabah biz uyanmadan gitmiş.
Kasabada eğlenebildin mi yoksa çok mu işin vardı?
Egerman'lar bizi davet etti.
Paskalya'da onlarla kalırsak çok mutlu olacaklarmış.
Güzel olabilir.
Biraz değişiklik olur.
Sen ne düşünüyorsun?
Pekala, bakarız.
Git ve oyun oyna.
Joakim.
Joakim.
Yardım et.
Bana yardım et, lütfen.
Hayır.
Anna.
Duydun mu?
Sadece rüzgarı ve saatleri duyuyorum.
Hayır başka bir şey var.
Ben hiçbir şey duymuyorum.
Üşüyorum.
İyi geceler.
Anna.
Buraya gel.
Anna.
Bana gel.
Çok uzaktasın.
Buraya gel.
Bana yaklaş.
Çok mu kötü kokuyorum?
- Canım çok yanıyor, Anna. - Biliyorum, Agnes.
Seninle kalacağım.
- İyi olacaksın. - Çok acıyor.
Ben buradayken endişe etme.
Bana güven.
Yastık çok sıcak.
Diğerini getirebiliriz.
Bir bakalım.
Biraz doğrulabilir misin?
Şimdi aşağıya kay biraz.
Daha iyi değil mi?
İyi mi?
Bana karşı ne kadar iyisin.
Evet? Ne var?
Agnes kötüleşti.
Bilinci yerinde değil.
Çok tuhaf nefes alıyor.
Şalımı alayım.
Karin!
- Karin! - Ne oldu?
- Agnes kötüleşti. - Geliyorum.
- Doktora gideceğim. - Seninle geliyorum.
Anna! Anna! Anna!
- Doktor nerede? - Evde değildi.
Tamam, Anna. Giyinsen iyi olur.
Ben onunla kalacağım.
Anna!
Şimdi çok daha iyiyim.
Biraz ateşin var ama önemli değil.
Yıkanmak ister misin şimdi?
- Temiz bir şeyler giyersin sonra. - Evet, sağol.
- Susadım. - Tamam.
- Biraz okuyayım mı? - Çok güzel olurdu.
"Bölüm 34, Bay Pickwick...
..."kaplıcaya gitmeye karar verir ve gider.
"'Ama gerçekten, sevgili efendim,' dedi küçük Perker...
"...Bay Pickwick'in evinin önünde ayakta dikilirken...
"...mahkemeden sonraki sabah.
"'Yani gerçekten kastettiğiniz, bu zararları ve tazminatı...
"'...ödemeyeceğiniz mi?
"'Bir kuruş vermeyeceğim,' dedi Bay Pickwick sertçe.
"'Bir kuruş bile.'
"Faturayı ödemediğinde, alacaklı...
"...kendini kaybetti...
"...ve kahvaltıyı toplayan Bay Weller bunu gördü.
"'Sam,' dedi Bay Pickwick...
"'...gitsen iyi olacak.'
"'Tabii ki, efendim,' dedi Bay Weller...
"...ve Bay Pickwick'in isteği doğrultusunda Sam gitti."
Anna!
Birisi bana... Birisi bana yardım etsin!
Dayanamıyorum!
Yardım edin!
Dayanamıyorum.
Tanrım, ulu babamız, engin bilgeliğinde...
...seni yanına çağırdı...
...bu körpe halinle.
Hayattayken seni uzun ve...
...zalim acılara layık gördü.
Sen bunlara isyan etmeden ve günahlarının bağışlanacağını...
...bilerek itaatkar bir şekilde boyun eğdin...
...lordumuzun, İsa'nın çarmıhındaki ölümden sonra bağışlanacağını.
Cennetteki babamız...
...o senin huzuruna geldiğinde...
...ruhunu bağışla.
Meleklerin onun dünyevi acılarını...
...zihninden silsin.
Ola ki...
...bizim acılarımızı kendi bedeninde toplayasın.
Ola ki bu zorluğu...
...ölüm bitirsin.
Ola ki Tanrı'yla karşılaşırsan...
...öteki diyarda.
O'nun rahmeti seninle...
...olsun.
Konuşulacak kelamı bilesin ki...
...Tanrı'mız seni duysun.
Tanrı'mızla konuşasın...
...ve o da seni dinlesin.
Bizim için dua edesin.
Agnes, sevgili çocuğum, lütfen dinle.
Sana söyleyeceklerimi dinle.
Bizler, karanlıkta bırakılanlar için...
...geride kalanlar için dua et.
Tepedeki boş ve engin gökyüzü altındaki bizler için.
Yükünü Tanrı'nın ayağının önüne bırak...
...tüm acılarını ve ızdıraplarını...
...ve O'na bizleri affetmesi için yalvar.
Bizi endişelerimizden...
...bitkinliğimizden, acılarımızdan...
...ve korkularımızdan kurtarması için yalvar.
Ona yalvar ki hayatımızı...
...anlamlı kılsın.
Agnes, sen ki böyle uzun acılara katlandın...
...bizim için elçi olmaya...
...en layık kişisin.
Benim Konfirmasyon kızımdı.
Uzun yıllar boyunca çok sohbetimiz oldu.
İnancı benimkinden daha kuvvetliydi.
Eğer sakıncası yoksa yarın görüşüp...
...cenaze işlemlerini konuşalım.
Sağolun.
Birkaç yıl önce, Karin ve kocası Fredrik...
...diplomatik kariyer peşinde koşuyorlardı.
Memleketlerine döndüklerinde...
...birkaç ay malikanede kaldılar.
Lütfen, Anna, biraz daha balık yiyebilir miyim?
- Bana eşlik etmeyecek misin? - Hayır, teşekkür ederim.
- Neye gülüyorsun? - Gülmüyorum ki.
Kahve ister misin yoksa hemen yatalım mı?
Kahve istemiyorum, sağol.
Geç oldu. Bence bugünlük yeter.
Hepsi birer yalan. Her biri.
Bana bakma!
Bana öyle bakma!
Üzgünüm.
Affet beni.
Soyunmama yardım et.
Gidebilirsin.
Hepsi yalan.
Koca bir yığın yalan.
Yalan yığını.
- Ne yapıyorsun? - Evrakı inceliyorum...
...mülkle ilgili yazı ve belgeleri.
Karin, arkadaş olmamızı istiyorum.
Konuşmamızı istiyorum.
Ne de olsa kardeşiz biz.
Aynı anıları paylaşıyoruz.
Karin, şimdi birbirimize ulaşamıyor olmamız çok tuhaf.
Sadece ufak sohbetler yapıyoruz.
Karin, neden arkadaşım olmuyorsun?
İkimiz de mutluluk ve hüznü tattık.
Beraber gülüp ağlayabiliriz.
Günler ve geceler boyunca konuşabiliriz.
Kollarımızı birbirimize dolayabiliriz.
Karin?
Çocukluğumuzu geçirdiğimiz eve gidiyorum bazen...
...her şeyin garip ve yakın olduğu o yere...
...ve kendimi rüyadaymış gibi hissediyorum...
...ve çok önemli bir şeyler olacakmış gibi.
Evet, biliyorum, çocukça davranıyorum.
Sen benden çok daha fazla okuyor ve düşünüyorsun.
Tecrüben daha engin.
Karin, bu günleri birbirimizi...
...en nihayetinde tanımaya adasak olmaz mı?
Yakınlaşmaya?
Sessiz ve mesafeli olmaya dayanamıyorum, Karin.
Karin, seni incitecek bir şey mi söyledim?
Bunu yapmak her ne kadar kolay olsa da kasıtlı değildi.
Karin!
Ne okuyorsun?
- Agnes'in günlüğünü okuyorum. - Günlük mü?
"Perşembe, 30 Eylül."
Şöyle yazmış: "Bu hayatta birine verilebilecek en güzel...
"...hediye bana verildi.
"Bir hediye ki birden çok ismi var: Beraberlik...
"...arkadaşlık, ilgi, sevgi.
"Lütuf dedikleri bu olsa gerek'"
Hayır, bana dokunma! Bana yaklaşma!
Bana kimsenin dokunmasına dayanamıyorum.
Bunu yapmanı istemiyorum.
İstemiyorum.
Bana nazik davranmanı istemiyorum.
Yapamıyorum! Buna dayanamıyorum!
Sürekli işkence.
En korkunç cehennemleri yaşamak gibi.
Nefes alamıyorum artık.
Bütün bu vicdan azabı.
Hayır!
Beni yalnız bırak. Beni yalnız bırak.
Bana dokunma.
Bana dokunma.
Bana dokunma.
Bana dokunma. Bana dokunma.
Bu sabah kendimi kaybettiğim için özür dilerim.
Bana neler olduğunu bilmiyorum.
Sanırım Agnes'in ölümünün verdiği üzüntüden.
Onu hepimiz çok severdik. Cenaze de ayarlandığına göre...
...avukata resmi işlemleri yapmasını söyleyeceğim.
Meyve lütfen, Anna.
Evi ve toprakları satmamız bence en iyisi.
Kalanını ikimiz bölüşürüz.
Yani mobilya ve diğer şeyler...
...çiniler, gümüşler, kitaplar ve tablolar.
Tamam, Anna, bu kadarı yeter.
Anna konusunda ne yapacağız?
Bence onu yollayalım...
...birkaç haftalık da fazladan ödeme yapalım.
Bir de Agnes'a ait küçük bir şeyler verelim.
Onu çok severdi.
Birbirlerine çok bağlıydılar.
Şimdi de bize karşı aynı şekilde davranıyor.
Ne var ki...
İntiharı...
...düşünüyorum.
İntiharı çok düşündüm.
Bu...
Bu iğrenç.
Bu çok alçakça...
...ve basit.
Henrik mükemmel bir avukat, seni temin ederim.
Kocam benim sakar olduğumu söylüyor.
Haklı.
Elim ayağım dolaşıyor.
Ellerim çok büyük olduğundan.
İtaatkar değiller.
Çok huzursuz görünüyorsun.
Konuşmamızın farklı olacağını düşünmüştün, değil mi?
Senden nefret ettiğimin farkında mısın?
Yalancı gülücüklerini ve nezaketini...
...ne kadar aptalca bulduğumun?
Sana bunca zaman nasıl...
...katlanabildim ve bir şey söylemedim anlamıyorum.
Senin ruhunu biliyorum.
Boş vaatlerden ve yalan sözlerden bir ruhun var.
Benimki gibi bir yük altında...
...bir insanın nasıl yaşayabileceğini anlayabiliyor musun?
Rahatlık, nezaket ve yardım olmadan.
Hiçbir şey olmadan.
Anladın mı? Benim gözümden hiçbir şey...
...kaçmaz. Ben her şeyi görürüm.
Şimdi Karin konuştuğunda nasıl konuştuğunu duydun.
Orada o soğuk gülümsemeyle oturuyorsun.
Ne düşünüyorsun?
Bana söylesene!
Fikrini alabilir miyim?
Hayır! Tam da düşündüğüm gibi.
Sessiz kalmayı tercih edersin.
Haklısın da, Maria!
Maria! Affet beni.
Belki niyetin iyidir.
Belki sadece beni daha iyi tanımak istiyorsun.
Maria, tatlım, affet beni.
Sürekli saçmalıyorum.
Hayır. Hayır, bu da doğru değil.
Maria, bana bak.
Maria, bana bak.
Duymuyor musunuz?
Ağlama sesini duymuyor musunuz? Duymuyor musunuz?
Birisi sürekli ağlıyor.
- Benden korkuyor musun şimdi? - Hayır, kesinlikle hayır.
Ben ölüyüm, görüyorsun.
Sorun şu ki uyuyamıyorum.
Sizleri bırakamıyorum.
Çok yorgunum.
Bana kimse yardım etmeyecek mi?
- Bu bir rüya, Agnes. - Hayır, rüya değil.
Belki sizin için öyle ama...
...benim için değil.
Karin'in buraya gelmesini istiyorum.
Agnes, Karin'i istedi.
Ellerimi tutup beni ısıtsana.
Bu dehşet bitene kadar benimle kal.
Etrafım bomboş.
Senin dediklerini hiçkimse yapmaz. Ben hala hayattayım.
Senin ölümünle herhangi bir ilgim olsun istemiyorum.
Belki, eğer seni sevseydim...
...ama sevmiyorum.
Benden istediğin şey çok itici.
Şimdi gidiyorum. Birkaç saate gitmiş olacağım.
- Anna. - Evet.
Maria'nın gelmesini istiyorum.
Agnes, Maria'yı istiyor.
Korkma.
Lütfen bana dokun.
Benimle konuş.
Ellerimi tut ve beni ısıt.
Sen benim kardeşimsin. Yalnız kalmanı istemiyorum.
Senin için çok üzülüyorum.
Hatırlar mısın, oyun oynarken...
...akşam olurdu ve çok korkardık...
...ve birbirimize yaklaşıp...
...sarılırdık.
Şimdi bu da aynı şey değil mi?
Dediklerini duyamıyorum.
Bana daha çok yaklaşmalısın.
Daha yakın.
Ellerimi tut.
Seninle kalacağım. Burada kalacağım.
Ağlama.
Korkmanıza gerek yok. Onunla kalacağım.
Kızımı düşünmem gerek.
Bunu anlamalı. Kocamın da bana ihtiyacı var.
Bu çok iğrenç ve anlamsız.
Çürümeye başladı bile.
Ellerinin üzerinde çirkin lekeler var.
Ona ben bakacağım.
Cenaze güzeldi. Kimse ağlamadı veya kendini kaybetmedi.
Sağol. Toplandın mı, Anna?
Son bavulu indireceğim sadece, efendim.
Acele et. Zamanımız kısıtlı.
Müzik güzeldi. Şükür ki rahibin adresi kolaydı.
Üşütmesi ve yemeği iptal etmemiz iyi oldu.
Anna için daha iyi bir şeyler yapamaz mıydık?
Üzgünüm, ama demek istediğini anlamıyorum.
Son 12 yıldır Agnes'e bakıyor.
Ona bir meblağ önermemiz veya...
...kalacak bir yer bulması için yardım etmemiz gerekmez mi?
Söz konusu bile olamaz. O genç ve güçlü...
...ve şimdiye kadar çok iyi idare etti.
Onun geleceği bizim sorumluluğumuzda değil.
Yanında bir hatıra götürebileceği sözünü verdim.
- Kendi seçeceği mi? - Bence buna hakkı var.
Böyle çabuk kararlardan nefret ederim...
...ama sözünden de dönemezsin.
Bence hemen onunla konuşmalıyız.
Anna, eğer istersen burada bir süre kalabilirsin.
Agnes'ten bir hatıra alabileceğine dair sana söz verilmişti.
Teşekkür ederim. Hiçbir şey istemiyorum.
Güzel rol kesiyor.
Ama bunun için ödüllendirilmeyecek.
- Ay sonuna kadar kal. - Evet.
Pekala, yapılacak bir şey kalmadı herhalde.
İstasyon yolu karla kaplanmadan gidelim.
Hoşça kal, Anna. Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
Tüm yaptıkların için teşekkür ederim.
Acele et.
- Bir saniye konuşabilir miyiz? - Tabii ki.
O tartıştığımız gece...
...konuştuğumuz şeyleri düşündün mü?
Evet, düşündüm. Hem de çok düşündüm.
Çatışmalarımızı bir kenara bırakalım mı?
Sevgili Karin, neden olmasın?
Hiçbir fikrim yok.
O akşamdan beri her şey farklı görünüyor.
Birbirimize çok daha yakınız şimdi.
Ne düşünüyorsun?
Konuştuklarımızı düşünüyorum...
- Hayır, düşünmüyorsun. - Joakim'in onu bekletmemden...
...ne kadar nefret ettiğini düşünüyorum.
Düşüncelerim için beni sorgulamanı...
...anlayamıyorum, Karin.
Ne istiyorsun?
- Hiçbir şey. - Demek hiçbir şey.
Eğer istediğin hiçbir şey yoksa...
...o zaman bağışla beni, çünkü gidiyorum.
Bana dokundun, hatırlamıyor musun?
Herbir aptalca hareketi...
...hatırlamıyorum, hatırlatılmak da istemiyorum.
Sevgili Karin, çocuklarına sevgilerimi ilet.
12. Gece'ye kadar. Her zamanki gibi o gün görüşürüz.
Ne kadar üzücü.
"Çarşamba, 3 Eylül.
"Sonbaharın keskin kokusu sakin, berrak havayı dolduruyor...
"...ama ılıman ve güzel."
Kardeşlerim, Karin ve Maria, beni görmeye geldiler.
Tekrar beraber olmak çok güzel...
...tıpkı eski günlerdeki gibi, ve kendimi şimdi çok daha iyi hissediyorum.
Biraz yürüyüşe bile çıktık...
...ve bu benim için büyük bir olay...
...özellikle de uzun süredir dışarı çıkmadığım düşünülürse.
Birden gülmeye başladık ve çocukluğumuzdan beri görmediğimiz...
...o eski salıncağa doğru koştuk.
Üzerinde üç iyi kızkardeş gibi oturduk...
...ve bizi Anna salladı, yavaşça ve nazikçe.
Tüm acılarım yok oldu.
Dünyada en çok sevdiğim insanlar benimle beraberdi.
Seslerini duyabiliyordum.
Bedenlerinin varlığını hissedebiliyordum...
...ellerinin sıcaklığını.
Bir an zamanı durdurup dedim ki...
..."Ne olursa olsun, mutluluk buna denir.
"Başka hiçbir şey istemem.
"Şimdi bir anlığına da olsa...
"...mükemmelliği tadabilirim.
"Ve bana çok şey bahşeden hayata...
"...müteşekkirim."
Çeviren: Chilekesh