Tip:
Highlight text to annotate it
X
Go Eun Chan.
Sarıl bana.
Senin yüzünden konsantre olamıyorum.
Sana bir kere sarılmama izin ver. Ondan sonra sanırım daha iyi hissedeceğim.
Oh! Bir şey yokmuş, değil mi?
Teşekkürler, gidelim.
Delirmiş olmalıyım!
Eski erkek arkadaşına geri dönmek nasıl bir duygu?
Özel bir şey var mı? Hiç bir şey hissetmiyor musun?
Senin sanat sergin yok muydu?
En azından beni özlediğini söylemelisin.
Eğer söyleseydin gerçekten çok daha iyi olurdu.
Ne zaman geliyorsun?
Sana söylemeyeceğim, seni endişelendireceğim.
Seul'e gelmek için seni terkettiğimde nasıl hissedeceğinkonusunda endişelenmiştim. Şimdi şaka yapabildiğine göre, görünüşe göre bayağı iyisin.
Doğruyu söyle,ne zaman burada olacaksın?
Bana söylemek istediğin bir şey mi var?
Hayır.
O zaman neden bana sürekli bakış atıp duruyorsun?
Bakış falan atmadım ben.
Kim söylemiş? Attın işte.
Ne zaman sana bakış atmışım ben?
Hey! Go Eun Chan'a söyle onunla bir yere gitmek istiyorum o yüzden üstünü değiştirip dışarı çıksın .
Nereye?
Patron, nereye?
Kimse beni adam yerine koymuyor burada.
Eun Chan hyung!
Çalışma saatleri içerisinde kitapçıda ne işimiz var bizim?
Bu gerçekten çok Nazi'ce. (*sanırım nazi acımasızlığından bahsediyor)
Eğer kendine kitap olmak istiyorsan o zaman kendi başınagel. Neden beni de yanında sürüklüyorsun?
Bir saatten beri ağzını bıçak açmadı,neler oluyor?
Ben senin kölen miyim? Hala bir çok sıkıcı iş dükkanda beni bekliyor.
Özel olarak bana söylemek istediğin bir şey varsa, o zaman anlayabilirim. Ama öyle değil.
Çok konuşuyorsun.
[*** In şirketinin başkanının başarı sırları.]
Bu işimize yarayabilir, hadi bir tane alalım.
İşe yarayacağını sanmıyorum.
Oh evet! Senin büyükannende şirketin başkanıydı, değil mi?
Büyükannem kurul başkanı.
Ya bu?
Babam. Baban?
Hiç benzemiyorsunuz ama.
Patron, sen... ondan da betersin.
Ama senin çevren çok fazla mükemmel değil mi?
Eğer bu kadar çok kitap alacaksan, neden internetten alışveriş yapmadın?
Şimdi trafikte tıkanır kalırız diye arabaya da bindirmedin.
Hiç değilse minnetdarlık adına bana içecek bir şey almalısın.
yanlış mıyım?
Hava çok sıcak ve kitaplar da çok ağır.Bu kitapları internette de bulabilirdin.
Kızdın mı ?
-Bu kitapların hepsi senin için - Benim mi ?
*Barista olmak istemiyor muysun?(*Barista Kahve uzmanı demek)
O zaman çalışmalısın.
Wow!
Patron çok etkilendim.
Wow! Harika!
Nefret ettiğim insanlara iyi bir şeyler yapmaya çalışıyorum sadece.
Neden benden nefret ediyorsun ki ?
ne yanlış yaptım ben ?
Ahjussi?
Merhaba,benim.
Bir şarkıyı yeniden düzenliyorum.
-Seninde dinlemeni istiyorum. -Benim?
Tamam,bekle.
Bu şarkıyı daha önce duymuştum. Sen mi yazdın bunu?
Kim o?
Sanane.
-Birisimi var yanında? -Şu an dışarıdayım.
O zaman telefonda konuşmak için uygun zaman değil.
Hayır önemli değil.
Kim o diye sordum?
Han-sung ahjussi.
Boşver onu.
Eğer şimdi konuşmazsak, telefonda konuşmak için pek zamanım olmayacak.
Kim vaktin olmadığını söylemiş? Vakit sen de çok bol olan bir şey. Ne şaka ama!
Ahjussi, şarkıyı yeniden çalsana.
o zaman biraz daha dinle.
Güzel.
-sen de dinle. -istemiyorum,git.
sen bilirsin.
Han Kyul ile mi birliktesin?
Evet.
Ah...
O zaman sonra konuşalım.
Tamam.
Gidelim.
beni bu sıcakta bekletiyorsun.
Sanat ile uğraşan insanlar çok harikalar, değil mi ?
Hiç bir şeyden nasıl bir şey yaratabiliyorlar?
Ne zaman o sanatçıları görsem, çok gizemli olduklarını düşünürüm.
Gizemli? Bir şey olsa bari!
Bir söylem vardır:"Boğazına örümcek ağı öremezsin" (yani sanat karın doyurmaz)
Sanatı nasıl yemeklerle tarif edebilirsin?
Kelimelerin çok...
Sessiz, sessiz ol.
- Neler oluyor - Bekle Bekle.Geri çekil.
Olamaz. Kırılmış!
Onu nasıl cebinde bırakabilirsin? O şekilde tabi ki çok kolay kırılır.
Ne yapacağım? paramparça oldu.
Kolunu biraz indir. Arkandakiler rahatsız olabilir.
Öyle mi?
Nasıl ben... Bir erkeğe...?
Ve Han Sung hyung... Bu kıskançlık olamaz...
Nasıl ben...ama neden Süpermen'i cebinde taşıyordu?
Ben patronum, sen de çalışan.
Bu iş burada bitmeli.
Evet, sen diğerlerinden daha hoş bir elemansın.
Ama bu iş gerçekten burda bitmeli.bitmeli.