Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Yusuf Pasha Gözden geçirme: Yasemin Yelbay
Bir çok ataerkil ve kabile toplumlarında
babalar genellikle oğulları ile tanınır
ama ben kızı ile tanınan
az sayıdaki babadan biriyim
ve bundan gurur duyuyorum
(alkış)
Malala eğitim kampanyasına
ve haklarını talep etmeye 2007 yılında başladı,
ve bu çabaları 2011 yılında onurlandırıldığında
ve Ulusal Gençlik Barış Ödülü verildiğinde
ülkesinde çok ünlü ve
ve çok popüler genç bir kız oldu.
Önceden Malala benim kızımdı,
şimdi ise ben onun babasıyım.
Bayanlar ve baylar,
Eğer insanlık tarihine bir göz atarsak,
Kadınların tarihinin bir
adaletsizlik
eşitsizlik,
şiddet ve sömürü tarihi olduğunu
görürsünüz.
Ataerkil toplumlarda
daha en başta,
bir kız çocuğu doğduğunda
doğumu kutlanmıyor.
Bir kız çocuğunun doğumu ne annesi ne de babası tarafından
istenen bir şey değildir.
Komşular gelir
ve annenin kederini paylaşır
ve kimse babayı kutlamaz.
Anne de bir kız çocuğu doğurduğu için
büyük bir huzursuzluk içindedir.
İlk kız çocuğunu doğurduğu zaman
üzülür.
İkinci kız çocuğunu doğurduğu zaman
şoka girer,
ve bir erkek çocuğunun beklentisi içinde iken
üçüncü kız çocuğunu da doğurduğu zaman
kendisini suçlu hisseder.
Bu acıyı tabi ki sadece anneler çekmiyor
aynı zamanda kızları, daha yeni doğan kızları da
büyümeye başladıklarında
bu acıyı devralıyorlar
5 yaşında
okula gitmesi gereken yaşta
evinde oturuyor
ve erkek kardeşleri okula gönderiliyor
12 yaşına gelene kadar
bir şekilde iyi bir hayatı oluyor
eğlenebiliyor
arkadaşları ile sokaklarda oyunlar oynayabiliyor
ve tıpkı bir kelebek gibi
sokaklarda rahatça gezebiliyor.
Ancak çocukluk evresinden genç kızlığa geçtiğinde
yani 13 yaşına bastığı zaman
yanında bir erkek olmadan
evden dışarı çıkması yasaklanıyor.
Evin içinde dört duvar arasında mahsur bırakılıyor.
O artık özgür bir birey değil,
babası ve abileri için
ve ailesi için
"namus" olarak görülüyor
ve sınırı aşarsa
bu ahlak kurallarına göre
öldürülebiliyor.
Aslında bu sözde ahlak kurallarının
yalnızca
kızların değil,
ayrıca aile içindeki
erkek bireylerin de yaşamlarını etkilemesi ilginçtir.
7 kızı ve 1 erkek çocuğu olan bir aile tanıyorum
ve bu erkek çocuğu
Kız kardeşlerinin ve ailesinin
yaşamını kazanabilmek için
Körfez ülkelerine göç etti. Çünkü 7 kız kardeşin
bir meslek edinmesi
ve evden dışarı çıkması fikri
ve tabi ki geçim kaynağına sahip olmaları düşüncesi
ona çok aşağılayıcı geliyordu.
Bu yüzden bu erkek kardeş,
hayatın ona
ve kızkardeşlerine sunduğu mutlulukları
bu sözde namus anlayışının sunağında kurban etti.
Ataerkil toplumlarda
bir kural daha vardır
ve bunun adı "itaat"tir.
İyi bir kız
her zaman sessiz, mütevazi
ve uysal olmalıdır
bu bir kriterdir.
Örnek bir kız sessiz
ve sakin olmalıdır ve
annesi ya da babası
ya da büyükleri tarafından alınan kararları
hiç hoşuna gitmese bile
kabul etmelidir.
Sevmediği bir adamla evlendirilse
veya çok yaşlı bir adamla evlendirilse bile
bunu kabul etmelidir
çünkü itaatsiz olarak
etiketlenmek istemez.
Eğer çok erken yaşta evlendirilirse
bunu kabul etmelidir
Aksi halde itaatsiz olarak anılacaktır
Peki sonra ne olacaktır?
Bir kadın şairin tanımı ile
evlenecek, kademe atlayacak
ve bir çok erkek ve kız çocuk doğuracaktır.
Bu durumun en ironik tarafı ise
bu annenin de
kızlarına
aynı itaat dersini
oğullarına ise aynı namus dersini verecek olması
ve bu vahşi çarkın hep dönmeye devam edecek olmasıdır.
Bayanlar ve baylar,
milyonlarca kadının içinde olduğu bu kötü durum
değişebilir
eğer farklı bir şekilde düşünebilirsek
eğer kadınlar ve erkekler farklı düşünürlerse
eğer gelişmekte olan ülkelerdeki
ataerkil toplumların kadın ve erkekleri
toplumlarının ve ailelerinin
normlarını kırabilirlerse
eğer ülkelerindeki sistemin
kadınların en temel insan haklarına karşı çıkarılmış olan
ayrımcı kanunları
ortadan kaldırırlarsa.
Sevgili kardeşlerim, Malala doğduğu zaman
ilk anında
inanın bana,
ki dürüst olmak gerekirse yeni doğan çocuklardan hoşlanmam,
O'nun gözlerinin içine baktığımda
inanın bana
çok ama çok gururlandım.
O doğmadan çok önce
O'nun adını düşünmüş
ve Afganistan'ın efsanevi kahramanı olan
bir özgürlük savaşçısından çok etkilenmiştim.
O'nun adı Malalai Af-Maiwand'dı
ve ben de kızıma bu ismi verdim
Malala,
yani kızım doğduktan sonra bir kaç gün sonra
kuzenim geldi
ve tesadüfi bir şekilde
evime gelirken
ile ağacımızı da yanında getirmişti
Yousafzai ailesinin aile ağacını.
Aile ağacımıza baktığımda
300 yıl öncesine dayandığını gördüm
Aile ağacındaki herkesin erkek olduğunu gördüğümde,
kalemimi aldım
ve kendi adımın altından çıkan bir çizgi çektim ve
"Malala" yazdım.
Ve büyüdüğü zaman
4 buçuk yaşına bastığında
onu kendi okuluma kaydettim.
Neden onu okula kaydettirdiğimi anlattığımı
soracaksınız bana
Evet, bundan bahsetmeliyim
Bu Kanada'da, Amerika'da ya da bir çok gelişmiş ülkede
zaten doğal olan bir uygulama olabilir,
ama yoksul ülkelerde
ataerkil toplumlarda ve kabile toplumlarında
bu bir kızın yaşamı için çok büyük bir olaydır.
Bir kızın okula kaydolması
onun kimliğinin ve isminin tanınması demektir.
Bir okula kaydolmak demek
rüyalar dünyasına girdiği anlamına gelir
ve gelecek yaşamı için
kendi potansiyelini keşfedeceği
büyük bir hedef anlamına gelir.
Benim 5 kız kardeşim var
ve hiçbirisi okula gitmedi
ve şaşıracaksınız,
2 hafta önce
Kanada vize formunu doldururken
ve formda aile kısmını doldururken
kız kardeşlerimin bazılarının
soy isimlerini hatırlayamadım.
Çünkü
şimdiye kadar hiçbir dökümanda
hiçbir kız kardeşimin ismini yazılı olarak görmemiştim.
Bu sebepledir ki
ben kızıma değer veriyorum.
Babamın kız kardeşlerime
ve kendi kızlarına veremediği değeri veriyorum
Ben bunu değiştirmem gerektiğini düşündüm
Kızımın zekâsını
ve dehasını her zaman takdir ettim.
Arkadaşlarım bana geldiklerinde
kızımı benim yanımda oturmaya teşvik ettim
Benimle birlikte farklı toplantılara gelmesi için cesaretlendirdim
Bütün bu iyi değerleri
onun karakterine aşılamaya çalıştım.
ve bu sadece Malala için değil,
bu değerlerin hepsini
kendi okulumda, kız ve erkek öğrencilerime de uyguladım.
Eğitimi bir kurtuluş olarak kullandım
Kızlarıma,
kız öğrencilerime
itaat dersini öğrenmemelerini öğrettim.
Erkek çocuklarıma
sahte ahlak derslerini öğrenmemelerini öğrettim.
Sevgili kardeşlerim
bizler kadın hakları için
daha fazla hak sahibi olmaları için çabalıyorduk
kadınların toplum içinde daha fazla yer edinmesi için
ancak yeni bir fenomen ile karşı karşıya geldik.
İnsan hakları için öldürücü olan
ve özellikle de kadın hakları için öldürücü olan bir fenomenle.
Bu, "Talibanlaşma" olarak adlandırılıyordu.
Bu tam anlamı ile
kadınların politik, ekonomik ve sosyal aktivitelerini
boşa çıkarmaydı.
Yüzlerce okul kayboldu.
Kızlar okula gitmekten alıkonuldu,
Kkdınlar peçe giymeye zorlandı
ve markete bile gitmeleri yasaklandı.
Müzisyenler susturuldu,
kızlar kırbaçlandı ve
şarkıcılar öldürüldü.
Milyonlarca insan acı çekti
ancak çok azı konuştu
ve bu en ürkütücü olanıydı
etrafınızda öldürülen ve kırbaçlanan
insanlar olduğunda
kendi haklarınız için konuşuyorsunuz,
bu en ürkütücü olanıdır.
10 yaşına geldiğinde
Malala ayaklandı,
eğitim hakkı için ayaklandı.
BBC Blog için bir günlük yazmaya başladı
ve kendini New York Times belgesellerine
gönüllü olarak adadı
ve konuşabildiği tüm platformlarda konuştu.
Onun sesi en güçlü ses oldu
ve bu ses, şiddeti git gide artan bir hızla dünyaya yayıldı
İşte bu yüzden Taliban
onun kampanyasına tahammül edemedi
ve 9 Ekim 2012 tarihinde
çok kısa bir mesafeden kafasından vuruldu
O gün benim ve ailem için tam anlamı ile bir kıyamet günüydü.
Dünya büyük ve karanlık bir boşluğa dönüşmüştü.
Kızım
yaşam ve ölüm arasındaki o sınırda iken
eşimin kulağına
"Kızımıza olanlar için kendimi mi suçlamalıyım?"
diye fısıldadım
ve birden bire bana
"Lütfen kendini suçlama
sen doğru bir şey için direndin
doğru olan için
kendi hayatını ortaya koydun
barış için
ve eğitim için
ve kızın da senden etkilendi
ve sana katıldı.
Siz ikiniz de doğru yoldaydınız
ve Tanrı onu koruyacaktır"
Bu bir kaç cümle benim için çok önemliydi
ve aynı soruyu bir daha sormadım.
Malala hastanede iken
ve can acısı içinde iken
çok ağır baş ağrıları varken
-çünkü yüz sinirleri kesilmişti-
eşimin yüzüne yayılan
karanlık bir gölge gördüm.
Ancak kızım asla şikayet etmedi
Bize
"Çarpık gülüşüm ve yüzümdeki bu hissizlikle
ben iyiyim
Ve iyi olacağım, lütfen merak etmeyin" dedi.
O bizim için bir teselli idi
ve bizi yatıştırdı.
Sevgili kardeşlerim,
biz ondan en zor zamanlarımızda
güçlükleri nasıl yeneceğimizi öğrendik
ve sizlerle paylaşmaktan çok mutluyum ki
bir çocuk ve kadın hakları ikonu olmasının yanı sıra
kendisi
her 16 yaşındaki kız gibi
ödevlerini bitiremediğinde ağlayan,
erkek kardeşi ile dalaşıp duran bir kız çocuğu
ve bundan çok mutluyum.
Bana soruyorlar
Malala'nın akıl hocalığını yaparken
onu bu kadar cesaretli, bu kadar sesini çıkarmaktan çekinmeyen
ve bu kadar özgüvenli kılacak kadar özel ne yaptın?
Ben ise onlara bana ne yaptığımı değil
ne yapmadığımı sormalarını söylüyorum
Ben onun kanatlarını kırmadım, hepsi bu.
Teşekkürler
(Alkış)
Teşekkürler, çok teşekkürler, teşekkürler (Alkış)