Tip:
Highlight text to annotate it
X
Türkiye'de bir üniversitede ilk kez açılan,
Sabancı Üni. Toplumsal Duyarlılık Projeleri Koordinatörlüğünü yürüten Tara,
İstanbul'da da yapacaklarının bittiğini düşündüğünde
kendini Ayvalık'a atmış.
Ama Ayvalık'ta bir kadın olarak sadece kendisi için değil,
burada yaşayan kadınlar için de yapacak çok fazla bir şey olmadığını görünce, Tara yine kolları sıvamış.
Yıllar önce Meksika'da gördüğü bir projeyi hayata geçirmeye karar vermiş.
Meksika'da hapishanedeki mahkumların
çöpten çıkan eşyalarla yaptıklarını gören Tara Hopkins,
bu projeyi yıllarca aklında taşımış.
Hatta mahkumların becerilerini Yerinde görebilmek için
hapishaneleri bile ziyaret etmiş.
İşte Tara Hopkins, emekliliğinde Çöp (m)Adam projesinin peşine biraz da böyle düşmüş.
Türkiye'ye geldiğimden beri naylon poşete karşı çıktım.
1989'da o kadar yoktu
ama sonra herkes onları bolca kullanmaya başladı.
Bir dükkana gidince kasiyer poşet veriyor, hayır deseniz de,
"olsun, siz yine de alın bir tane" diyor.
"Allah aşkına benim ihtiyacım yok poşetine" diyorum ama zorla veriyorlar.
Buna karşı çıkmak yerine bunu değerlendirelim dedik.
Ben baktım, çöpten bir çok kullanışlı ürünü
nasıl yapabiliriz diye.
Ve işe, işte eski Ayvalık sokaklarını arşınlayarak ulaştığınız,
asmalar altındaki bu küçük mekânı tutarak başlamış.
Ve eskiden bir köy kahvesi olan bu mekânı
bu kez kadınların borusunun öttüğü bir mekana çevrilmiş.
Bugün çöp (m)adam'ın tam karşısında hala bir kahve bulunuyor.
Ve çöp (m)adam kadınları harıl harıl üretirken
Tara'nın belki de ilk olarak onlara kendini kabul ettirdiği erkekler keyifle onları izliyorlar:
– Bu kadın mahalleye hareket getirdi vallahi.
Güzel yani. Değil mi Murat? Çöp (m)Adam olmasaydı mahalle gözükemezdi.
Erkeklerin iktidarının baskın olduğu bir ülkede, bir kadın olarak
şehirde bile tutunmak, kendini kabul ettirmek zorken,
Tara bunu bir yabancı olarak, üstelik bir kasabada başarıyor.
Birkaç haftalığına onu ziyarete gelen annesi ve babası ise
kızlarını bazen şaşkınlıkla ama her zaman gururla izliyorlar.
- Çılgın kızınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Bu Tara'nın tipik özelliği, küçüklüğünden beri yeteneklerini başka insanlar için kullanıyor.
Ve bunu hiç durmadan yapıyor
Ama bu olabilecek son nokta. Biz onunla çok gurur duyuyoruz.
Yeteneklerini çok güzel bir şekilde kullanıyor.
- Çocukluğunda nasıl bir çocuktu?
El işlerine meraklıydı.
Her zaman başkalarına yardım etme eğilimindeydi.
Küçük çocukken bile kasabanın öbür çocuklarıyla gönüllü işlerde çalışıyordu.
Her zaman el sanatlarıyla uğraşırdı. Bu onun için çok doğal bir şey.
- "Anne, ben Türkiye'ye gidiyorum" deyince ne dediniz?
- Biz Türk değiliz.Türkçe'yi konuşamıyoruz bile deyince;
"uçakta beş saat uçacağım ve bir sözlüğüm var" dedi bana.
Ve ben de "tanrı yardımcın olsun, güle güle" dedim.
- Tara'yla birlikte, bu insanların yaptıklarını görünce ne düşünüyorsunuz?
- Çevremizde kullandığımız şeyleri fırlatıp atmak yerine,
bunları kullanıp yeni bir şey yaratmak çok güzel.
Bu atölyede yaklaşık 50 kadın çalışıyor.
Bu kadınlar daha önce hiç çalışmamış ve para kazanmamış kadınlar.
O yüzden de hem sosyal bir çevre edinmek hem de para kazanmak için
Tara'nın ortaya attığı bu fikir bulunmaz bir fırsat.
- Ben yeni başladım, 3 ay oluyor. Duymuştum böyle bir yer var diye,
boş vakitlerimi değerlendirmek istedim.
- Ben en büyükleriyim burada. Ama başta Tara Hanım'a çok teşekkür etmek istiyorum,
gençlerimize iş sağladı. Bunları görünce çok hoşuma gidiyor.
Gençler çalışıyorlar boş vakitlerinde, evlerine destek sağlıyorlar
Değişik üreticiler, yaratıcılar… herkes bir şey yapıyor.
Tek kelimeyle süper bir şey ama başta Tara Hanım'a çok teşekkür ederiz.
O Ayvalık'I buldu ya, çok şanslı Ayvalık:
Temizleniyor, çöpler, atıklar toplanıyor.
Ben bile sokaktan cips paketlerini topluyorum.
Arkadaşlar tüm poşetlerini bana veriyor, onlara da söyledim.
Hem temizlik, hem para kazanma, hem çevre temizliği;
bundan daha güzel ne olabilir ki?
- Daha önce hiç çalışmış mıydınız? - Hayır, hiç çalışmamıştım daha önce.
- 1 sene oldu başlayalı. Çok güzel yani,
hem evimizin işini yapıyoruz, hem gelip burada vakit geçiriyoruz.
- Eşiniz ne iş yapıyor? - Lokantada çalışıyor, bulaşık yıkıyor.
- Onun peki hoşuna gidiyor mu çalışmanız?
- Bazen gidiyor, bazen de kendimi çok kaptırdığımda ara vermemi istiyor.
- Neden? - Bazen kendimi kaptırdığımda
akşamları bırak en azından diyor. Ama çok hoşuna gidiyor.
- Eşiniz ne iş yapıyor? - Eşim lokantada garsonluk yapıyor.
- Şimdiye kadar hep tek maaşla geçiniyordunuz değil mi?
- Evet, tek maaşla geçiniyorduk, şimdi ikiye çıktı.
- Bu bir rahatlık kazandırdı mı?
- Evet, birimizinkini harcasak, öbürününkini kenara koyuyoruz.
Aslında şık ve renkli çantaların ve dolayısıyla Tara'nın bu fikrinin
sadece Ayvalıklı kadınlara değil çevreye de faydası var.
Zira hem çöpe gidecek ve bir daha kullanılamayacak atık malzemeler değerlendirilmiş oluyor,
hem de bir yandan annelerine yardımcı olmak isteyen çocuklar sayesinde çevre temiz tutuluyor.
Çöp (m)adamlar sayesinde Ayvalık her daim pırıl pırıl kalıyor.
Üstelik bu işi ailece yapanlar da var.
İşte onlardan bir tanesi, Bulut ailesi...
- Siz ailecek mi geldiniz? - Evet. Komşum gelip söyledi.
Eşim hiç çalıştırma taraftarı değildi. Ama ben bunu yapacağımı söyledim.
Çünkü hırs var, ben hiç para kazanmış bir insan değilim.
Parayı kazandıkça ben para nasıl kazanılıyor, nasıl harcanıyor, ben bunun tadını anladım.
Çok güzel yerlere harcanıyor.
İki çocuğuma faydam oluyor. Onlar da bana yardımcı oldular.
- Evet ben de okuldan vakit buldukça anneme yardım etmeye çalışıyorum.
Cumartesi, Pazar günleri kesiyorum, yıkayabildiğim kadar yıkıyorum, onlara yardımcı olmaya çalışıyorum.
Ablam kesiyor, ben de kesiyorum.
Keserken bazen iş hataları oluyor, elimi de kesiyorum.
- Hiç çalışmamış birisi olarak çalışmaya karar vermek de zor değil mi?
- Evet zor tabii.
Başarabilecek miyim, ortama ayak uydurabilecek miyim diye çok düşündüm.
Tara'nın yabancı olması beni çekindirdi.
Zor geldim, ayaklarım geri geri gitti gelmeden önce.
Ürkerek ve tereddütlü başladım ama arkadaşların sıcaklığıyla,
ortamın sıcaklığıyla insan daha çok motive oluyor.
- Daha önce ne yapıyordunuz peki?
Gününüz nasıl geçiyordu, şimdi nasıl geçiyor?
- Sabah ev işi yapıyordum. Öğleden sonra gezmekten başka işimiz yoktu.
Yaratıcı değildi, üretici olamıyorduk,
mecburen de vaktimizi gezerek ya da televizyonun başında harcıyorduk.
Ama ben gezmeyi, televizyonu bir kenara koydum, bıraktım.
Artık işimle ilgileniyorum.
- Pişman mısınız peki daha önce günlerinizi böyle geçirdiğinize?
- Evet ama böyle bir fırsat verilmedi ki bize.
Belki verilseydi hiçbir hanım evde oturmazdı.
- Peki siz okuyor musunuz? - Ben üniversiteye hazırlanıyorum.
Bir yandan da çalışıyorum, eğitimime katkıda bulunuyorum.
Burada çalışıyorum ve annemden farklı bir hesabım var.
Bazen de geçiyorum annemi, daha çok para kazanıyorum.
Ama çok mutluyum, insanın emeğinin karşılığını alması çok güzel bir şey.
Bu atölyede çalışan kadınların kazanacağı para da
aslında kendilerine bağlı.
Ne kadar çok üretirlerse o kadar çok kazanabilme şansları oluyor.
Ama ayda en az 200-300 TL kazanıyorlar.
Bu para kimi zaman 800-900'e kadar çıkabiliyor.
Çantaların fiyatı ise 5 liradan başlıyor 90 liraya kadar çıkıyor.
Ayvalık'taki bu atölyede satış yapıldığı gibi,
internetten sipariş verilebiliyor (www.copmadam.com)
ya da İstanbul'daki bazı mağazalardan satın alabiliyorsunuz.
Tara Hopkins... Türkiye'ye bir öğretmen olarak geldi.
Ama zamanla hem öğretmen oldu bilgi öğretti,
hem öğrenci oldu Türkiye'yi öğrendi.
İş yaşamının her anında, insanların hayatlarına dokunmaya çalıştı.
Emeklilik döneminde bir sahil kasabasında günlerini öldürmek yerine,
çevresindeki kadınların hayatlarını değiştirmek istedi.
Hem bugüne kadar hayata geçirdiği projelerle,
hem de Çöp (m)adam fikriyle binlerce insanın hayatında
kocaman bir "Fark Yarattı"...
Tara Hopkins.
Kendisi içimizdeki yardımsever Amerikalılardan bir tanesi diyebiliriz.
20 yıl önce geldiği Türkiye'de boş durmak yerine
bu güzel projeyle onlarca, yüzlerce kadınımızın hayatını değiştirdi diyebiliriz.
Eğer siz de bir Fark Yaratan iseniz,
ya da çevrenizde bir Fark Yaratan tanıyorsanız kendisini teşvik edin.
Ya da dolduracağınız aday formuyla onu bize tanıtın.
Biz kendisine ulaşalım, onu programımıza alalım.
Sevgili seyirciler, kısa bir ara vereceğiz,
ardından Fark Yaratanlar'ı bugün de bitireceğiz.
Sevgili seyirciler, Sabancı Müzesi'nin içindeki "the SEED" isimli salondayız
ve bu hafta da Fark Yaratanlar'ın sonuna geldik.
Gördüğünüz gibi bizim programımıza herkes katılabilir.
Yeter ki kendisi kadar şanslı olmayan insanların hayatına bir parça katkı sağlasın.
Nereli olduğunuz hiç farketmez, herkese kapımız sonuna kadar açık.
Eğer siz de programımıza katılmak istiyorsanız,
ya da birisinin katılmasını istiyorsanız,
www.farkyaratanlar.org'daki başvuru formunu doldurun.
Ya şahsınız adına, ya da önereceğiniz isimler adına doldurabilirsiniz.
Ya da bize telefonla ulaşın, biz size ne yapacağınızı tarif edelim: +90-212-249-23-14
Türkiye'nin iyi haberler veren tek haber programında karşınızdayız
ve yeni bir Fark Yaratanlar'da buluşuncaya kadar
hepinize iyi akşamlar, iyi geceler diliyoruz.
Onlar daha iyi yarınların peşinde koştular
Hiç tanımadıkları insanların hayatlarına varlıkları ve çabaları ile katkıda bulundular
Onlar, insanlara cesaret verdiler. Onlar, fırsatlar yarattılar.
Günlerini bu uğurda harcadılar.
Bunu yaparken hiç bir ödül ya da övgü beklentileri yoktu.
Sadece daha iyi yarınlara inandılar.
Umut ettiler, bu mücadeleden hiç vazgeçmediler.
Bu program, insanların hayatında fark yaratanları arıyor.
Türkiye'nin dört bir yanında iyiliğin peşine düşüyor.