Tip:
Highlight text to annotate it
X
ABD'nin Boston şehrindeyiz.
Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde Fitz Henry Lane'in bir tablosuna bakmaktayız.
Eserin ismi Owl's Head, Penobscot koyu, Maine. Owl's Head, ABD'nin Maine bölgesinde Rockland'a yakın bir yarımada.
Sanatçı hayatının bir kısmında burada yaşamış.
Amerikalı bu sanatçının karakteristik özelliklerini yansıtan bir eser bu,
son derece güzel ve sakin bir ana tanıklık ediyoruz. Bu sanatçının genelde Luminist olduğu düşünülür.
Luminizmi biraz açıklayalım,
Amerikan ressamları tarafından bu dönemde yapılan manzara resimlerinde gözlemlenen bir akım. Resimlerde sükunet ve dinginliği hissediyoruz.
Işık, peysajdaki her bir öğenin netlikle görülebilmesini sağlıyor.
Resmin bütününe baktığınızda adeta tefekküre dalmış gibi huzurlu, sakin bir ortam var.
Baktığımız eser Amerikan resminin özellikle de Amerikan denizcilik resimlerinin tipik özelliklerini taşıyor.
Resimde tan vaktini görüyoruz, gün ağarıyor. Gökyüzü pembe renkte. Suyun yüzeyi hala çok sakin, gündüz esen rüzgarlar henüz başlamamış.
Arkadaki gemi yelkenlerini açmış, başlayacak esintiyi yakalamaya çalışıyor.
Bu manzarayı, resmin sol alt köşesindeki balıkçının gözlerinden görüyor gibiyiz.
Çok romantik bir peysaj. Ve aynı zamanda romantizm akımının ilkeleriyle, gelenekleriyle uyumlu bir resim.
Caspar David Friedrich'in figürleri denize bakıyor, bize arkaları dönük.
Hatta İngiltere'de John Constable'ı Stour vadisinde,
bölgenin manzarasına hayranlıkla bakarak resim yaparken hayal edebiliyoruz.
Sanırım bu resmi yaparken Lane de manzaraya hayranlıkla bakıyormuş.
Işığın kullanımı, tüm detayların dikkatlice aydınlatılmasını
ve netlikle gözükmesini sağlamış.
Aynı zamanda, şiirsel bir görsellik var. Bunlar, luminizm akımının temel öğeleri.
Herşey kesinlikle, netlikle yansıtılmış, bununla birlikte
duyguları da son derece başarıyla yansıtıyor. Bu duygusal bir resim, neredeyse insan aklını aşan bir eser.
Sanırım böyle düşünmemin sebebi, gördüğümüz sahneyi bize açıklayan hareketler görmememiz.
Deniz manzarasına bakıyoruz. Ancak balıkçının neyle meşgul olduğunu görmüyoruz.
Gelen ve yükünü boşaltan gemiler görmüyoruz.
Veya bir limanda görmeyi bekleyeceğimiz sahneler yok.
Baktığımız sahnede, insan aktivitesinden daha ziyade ışığın ön planda olduğunu görüyoruz.
Küçük adanın üzerindeki eve pembe tonlarında bir ışık demeti vurmuş,
Sabahın erken saatlerinde gördüğümüz.
renkte bir ışık.
Kendimizi bu resmin içindeymiş gibi hissediyoruz, neredeyse dalgaların sahile vurduklarında çıkardıkları sesi duyabileceğiz.
Bu resim insanı derin düşüncelere dalmaya çağırıyor.
Baktığımız tablo, Amerikan resim sanatındaki peysajlardan oldukça farklı.
Örneğin Albert Bierstadt'ın veya Frederic Church'ün eserlerini düşündüğümüzde
görkemlidirler, teatraldirler, yücedirler, büyük şeyleri anlatırlar-
Rocky dağları veya Niagara Şelaleleri gibi.
Bakmakta olduğumuz bu resim ise Amerikan manzara resmi sınırlarını zorlayan bir eser,
burada gördüğümüz manzara alçak gönüllü ve sükunet içinde.
.