Tip:
Highlight text to annotate it
X
İzleyeceğiniz video, KESİNLİKLE dini inançlara ve inanış biçimlerine herhangi bir kötü etki girişimi için HAZIRLANMAMIŞTIR.
Kanalda bulunan her videoda olduğu gibi sadece bilgiyi paylaşma amaçlanmıştır.
Diğer dünya ülkelerinin yıllar önce yaptığı işleri biz Türkler olarak izlemek ve üzerinden yıllar geçtikten sonra
hala gerçek mi değil mi diye bilgisiz sohbet etmek yerine, tüm dünya ile birlikte her konuda bilgi alışverişine katılıp
araştırmalarda söz sahibi olmamız tek gayemdir. İyi Seyirler. Hazırlayan : Ali Murphy
Merhaba ben Ali Murphy.
Söz verdiğim serinin ilk videosu sizlerle.
Bu videoyu oluşturmak için 2 gün aralıksız çalıştım.
Video hoşunuza giderse beğenmeyi ve beni, yorum yazarak değerlendirmeyi unutmayın.
Başlayalım.
Bu yıl 34 milyon bebek dünyaya gözünü açtı.
Bu dünyada farklı kültürlere ve geçmişlere sahip olan, farklı yerlerde yaşayan 7.6 milyar insanın arasındasınız.
Siz de ortalama 90 yıllık hayatınızı bir şekilde yaşamaya devam ediyorsunuz.
Bu kadar farklılığın arasında bu 7 milyar küsür insanla ortak bir tek özelliğiniz var.
Doğuştan sahip olduğunuz, fakat gün geçtikçe unuttuğunuz bir arayış.
Varoluş amacı.
Günlük rutinlerinizi ve karmaşayı bir kenara bırakıp, doğduğunuz ana bir dönün.
Bu dünyaya neden geldiniz?
İlk insan bu dünyaya nasıl ve neden geldi?
Bu amacı, yıllar içinde yaşam kavgası verirken unutmuş olabilirsiniz. Haksız da değilsiniz.
Fakat, gözünüzü bir anlığına açın.
Tarihler boyunca binlerce fikir üretilen ve
aslında hiç de o şairane fikirler kadar karmaşık olmadığını yeni öğrendiğimiz,
varoluş amacımızı, çok yakın bir zamanda keşfettik bile.
Fakat ironik bir şekilde, binlerce yıldır aradığımız şeyi bulduğumuzda, kimsenin dikkatini bile çekmedi.
Çünkü televizyonlar yeni çıkan telefon reklamları ile sizi meşgul etmeyi çok iyi biliyorlardı.
Fakat bu gün internetin hızlı yaygınlaştırma gücüne sahibiz.
Bu video serisinde,
varoluşumuzdan bu yana, en baştan başlayıp bu güne kadar hep birlikte ayrıntılı bir inceleme yapacağız.
İyi seyirler.
Guatemala’nın yağmur ormanlarında bulunan antik Maya kenti Xultun’da
21 Aralık 2012 tarihinde sona eren ve ismi Haab takvimi olan bir takvim keşfedildi.
Sıradan bir günde, Arkeolog William Saturno’nun,
bu antik kentin haritasını detaylandırmak için yaptığı keşif turlarından birinde,
gözüne çarpan bir hendekten içeri girmesiyle birlikte duvarlarda keşfettiği Maya takvimleri,
hepimizin bildiği bir konu.
Fakat bilmediklerimize geçecek olursak;
Mayalar, Haab takvimini “baktun” adını verdikleri 394,26 yıllık bölümlere ayırmıştı.
21 Aralık 2012 de ise 13. Baktun tamamlanacak ve
Dünya Beşinci Güneş Çağı’ndan, Altıncı Güneş Çağı’na geçmiş olacaktı.
Fakat biz her zamanki gibi takvimin bitişini kıyamete yorduk.
Hatta 'Şirince, kurtulacak olan tek köy' diye komik bir rivayet bile dolaştı dünyada.
Tahmin edersiniz ki Şirince’nin farklı bir özelliği var.
Oraya da değineceğiz ama başka bir bölümde.
Ortalıkta Dünya’ya çarpacak olan büyük bir göktaşı olduğu söylentileri büyük bir hızla yayıldı.
NASA, bu bilginin gerçekliği yok diye uyarı yapsa da, hikayenin aksiyonlu versiyonu daha hoşumuza gitmişti.
Tabi yavaş yavaş tarih yaklaşıyordu.
Ve o gün geldiğinde, ne gök taşı ne de kıyametten bir iz olmayınca, hemen ertesi gün herkes aynı şeyi söylüyordu.
Binlerce yıl matematik, astronomi ve daha bir çok alanda
hayal bile edemeyeceğimiz noktalara gelen bu Maya halkına, yanıldılar denildi.
Ve rutin hayatlarımıza geri döndük.
Ama durum bundan çok daha önemli bir şeyi anlatıyordu.
Binlerce arkeolog, ve dil bilimci bunun farkındaydı.
Mayalar yanılmamıştı.
Biz yanlış yorumlamıştık.
Dünyanın en iyi dilbilimcileri ve arkeologları, çok uzun yıllardır önemli bir şey üzerinde ortak çalışıyorlardı.
Bu çalışma, insanlık tarihi için muazzam bir öneme sahip olan Sümer Tabletleriydi.
Toplamda 22 binin üzerinde ve 6000 yıllık olan Sümer tabletleri,
ilk olarak 1849 yılında Irak'ta İngiliz arkeolog Robert Koldewey tarafından keşfedildi.
Keşfin ardından yüzlerce arkeolog ve dilbilimci,
büyük devletlerin desteğini de arkasına alarak tabletler üzerinde yoğun bir çalışma başlattı.
Yaklaşık 150 yıl süren ve binlerce arkeolog ve dilbilimcinin çalışmalarının ardından
alfabenin şifresi çözüldü ve günümüz diline çevrildi.
Bu dilbilimcilerden biri de ünlü Türk Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dır.
1976 yılında Zecharia Sitchin, tam 30 yılını vererek hazırladığı
ilk Sümer Tabletleri Çevirileri’ni bir kitap halinde yayımladı.
Kitap sever araştırmacı dostlarım için, bu yazarın “12. Gezegen” adlı kitabını şiddetle öneriyorum.
Konumuzla doğrudan alakalıdır.
Daha sonra farklı dilbilimciler de çevirilerini yayımladılar.
Zecharia'nın çevirisi ile diğerlerinin arasında küçük farklılıklar bulunmakla birlikte,
genel olarak hikaye aynıydı.
Evet artık siz de bu tabletlerin hikayesini biliyorsunuz ve hazırsanız artık konuya giriyoruz.
Alfabesi çözümlenen ve çevirisi tamamlanan,
sizin de gidip bizzat görüp, okuyabilme özgürlüğüne sahip olduğunuz ve
karbon testleri ile 6000 yıllık oldukları bilinen Sümer tabletlerine göre,
İnsanoğlu, Güneş sisteminin dışında bulunan bir gezegen olan Nibiru'dan
Dünya'ya gelen uygar halk tarafından, gelişmiş genetik mühendislikle,
kendi soyları ve dünyadaki maymunların genleri birleştirilerek oluşturulmuştu.
İnsanoğlunun yaratılışı, bu şekilde tasvir ediliyordu.
Yine tabletlerde yer alan bilgilerin içerisinde 4 kutsal kitapta anlatılan;
Adem ile Havva yasak meyve hikayesi,
Habil ile Kabil hikayesi, Nuh Tufanı,
Dünyanın yedi günde yaratılması,
İbrahim peygamberin hikayeleri,
Kadının, erkeğin kaburgasından yaratılması,
ve erkeklerde sünnet gibi çok sayıda hikayenin,
çok ama çok eski olan 6000 YILLIK ORJİNAL VERSİYONLARI yer almakta.
Hatırlatmak isterim, en eski kutsal kitap olan Tevrat’ın geliş dönemi, günümüzden sadece 3000 yıl önce.
Bu anlattıklarım size şoke edici gelmiş olabilir ama önce sakin olun ve araştırmaktan korkmayın.
Saydığım bu bilgileri bu serinin devamında, bilimsel olarak,
yazılı ve görsel kaynaklar eşliğinde, ayrıntılı bir şekilde anlatacağım.
Ama beklerken kendiniz de bizzat okumak isterseniz,
açıklama kısmına sizin için bıraktığım kaynak linklerini kullanabilirsiniz.
Şimdi izninizle devam edelim.
Tabletlerde anlatılan bu yaratılış hikayesi bilim insanlarını ikiye böldü.
Kimileri insanların bir Tanrı tarafından yaratıldığını ve bunun sorgulanmaması gerektiğini,
kimileri ise bu bilgilerin doğru olduğunu, evrim teorisinin bu tabletlerde anlatılanlarla bağdaştığını savundu.
Fakat hemfikir oldukları bir konu vardı.
En eski kutsal kitap olan Tevrat'tan bile 3000 yıl önce yazılmış olan Sümer Tabletlerinde,
tüm kutsal kitaplarda yer alan hikayelerin, detayları ile anlatılmış olması oldukça ilginçti.
Peki bu tabletlerde yazan halk kimdi?
Nereden ve ne için geldiler?
Bütün bunları neden yaptılar?
Mayalardan kalan arkeolojik bilgiler,
Mayaların o zamanlarda astronomi ve uzay bilimleri alanında
çok ileri bilgilere sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Hatta öyle ki güneş sistemimizdeki tüm gezegenleri o zamanlarda gözlemlemişler,
bir güneş sistemi haritası çıkarmışlar ve ilginçtir ki gezegenlerin büyüklüklerini bile hesaplayabilmişlerdir.
Daha da ileri giderek güneş sistemimizde olmayan fakat belirli döngülerde güneş sistemimizin içinden geçen
bir gezegeni keşfetmişler ve o gezegen hakkında oldukça ilginç bilgiler yazmışlardır.
Mayaların Güneş sistemi notlarına göre sistem dışından gelen bir gezegen,
Güneş sisteminden geçerken bazı gezegenlerin yörüngesini bozmuş,
yakın komşumuz olan Mars'ın da atmosferini yok etmişti.
6000 yıl önce yazılan Sümer tabletlerinde bu konudan açıkça bahsedilmiştir.
Bunun üzerine de geçtiğimiz yıllarda NASA tarafından Mars'a gönderilen insansız aracın verilerine göre,
çok eski zamanlarda Mars'ta atmosfer olduğu ve
belirlenemeyen bir sebepten aniden yok olduğu bilgisine ulaşılmıştır.
Güneş sistemimizin dışından gelen bu gezegene Sümerler Nibiru adını vermişlerdir.
Astronomi alanında oldukça iyi olan Mayalar da bu gezegeni gözlemleyerek not tutmuşlar.
Birbirinden çok uzak bölgelerde yaşamış olan ve aralarında neredeyse 3000 yıl olan iki medeniyetin
verdiği bilgiler nerdeyse birbirinin aynısı
Mayalar üstün astronomi bilgisi ile bir yılın 365 gün olduğunu hesaplamışlar
ve bu yılı 12 ay olarak belirlemişler.
Takvimlerini de bu zaman döngüsüne göre hazırlamış oldukları görülmektedir.
Hazırladıkları takvim binlerce yıl hiç sapma olmadan doğru göstermiş
ve 21 Aralık 2012 tarihine kadar gün ay ve yıl bilgisini doğru olarak aktarmış.
Gökbilimciler, arkeologlar ve dilbilimciler yıllar boyu
takvimin neden 2012’nin 21 Aralık günü bittiğini araştırdılar.
Bu durum yıllarca kıyamet senaryosu olarak yorumlanmış olsa da
durumun böyle olmadığının farkına birkaç yıl önce varıldı.
Şimdi size çok güzel bir soru sormak istiyorum.
21 Aralık günü, öncesi ve sonrası, içinde bulunduğumuz o yoğun, meraklı ve biraz da eğlenceli bekleyiş ile birlikte,
sürekli sosyal medyada ve televizyonda bu olayı takip ederken aramızdan kaç kişi
NASA’nın o önemli haberini duydu?
NASA, Güneş sisteminin dış çemberinde bir nesne keşfetmiş
ve yakınındaki gezegenlerin yörünge sapmalarını da hesaplayarak,
bahse konu olan nesnenin yeni bir gezegen olduğunu açıklamıştı.
Gezegeni ise Planet X olarak adlandırmıştır.
Bu ismin Spacex ismiyle bir bağlantısı yoktur.
Desem de siz buna hemen inanmayın, araştırın.
Çünkü bu söylediğim bana bile mantıksız geldi :)
Bu X gezegeni ile ilgili bilgiler,
Sümer ve Maya tabletlerinde belirtilen Nibiru gezegeni hakkında yazılanlarla birebir örtüşmektedir.
Yani Planet X, Nibiru’dur.
Ve güneş sistemimizin dış çemberi olarak belirlediğimiz sınıra tam olarak 21 Aralık 2012 günü giriş yapmıştır.
Yani Mayalar yanılmamıştı. Bekledikleri bir kıyamet ya da göktaşı değil Nibiru gezegeniydi.
"Daha önce buradaysa, koca gezegen nasıl ve neden kayboldu?"
ve yine "nasıl ve neden geri gelebildi?" diye düşünüyorsanız hemen cevaplayayım.
Nibiru, güneş sistemine dahil olan bir gezegendir.
Bu nedenle diğer adı da 12. Gezegendir.
O tarihte Güneşi ve uydumuz olan Ay’ı da gezegen sayısına ekledikleri için, ve
Plüton henüz gezegen kategorisinden çıkarılmamış olduğu için sayı 12 ediyor.
Fakat Nibiru’nun Güneş etrafında düzenli izlediği bir tam döngüsü
3600 yıl olduğu için sadece belirli zamanlarda bizim görebildiğimiz sınırlara giriş yapıyor.
Aslında buradan yola çıkarak, Güneş sistemimizin bizim görebildiğimiz sınırdan çok daha geniş olabileceğini ve
çok daha fazla gezegene sahip olabileceğini düşünebiliriz.
Düzenli döngü içinde güneş sistemimize giren Nibiru gezegeni binlerce yıl önceki son ziyaretinde,
güneş sistemimizde büyük değişiklikler yaparak sistemimizi terk etmişti.
Ve Mayalara göre 21 Aralık 2012 de Nibiru güneş sistemine girince döngü sıfırlanacak
ve güneş sistemi yakın zamanda büyük bir değişime uğrayacaktı.
Bu sonuca ulaşan ve bir takvim hazırlayan Mayalar yaşadıkları tarihten ileriye doğru hesaplayarak,
gezegenin güneş sistemine tekrar gireceği günü 21 Aralık 2012 olarak saptamışlar
ve takvimi o tarihte aninden sonlandırmışlar.
Bu durum onlar için aslında bir kıyamet değil insanlık için yeni bir yaşam döngüsünün başlangıcıydı.
Çünkü Nibiru gezegeni onlar için en son güneş sistemine girdiğinde, yani bundan ortalama 7200 yıl önce,
gezegenler ile etkileşime geçmiş ve insan ırkını yaratmıştı.
Haliyle bir sonraki ziyarette de yapıcı bir değişiklik bekliyorlardı.
Mayaları ve oluşturdukları takvimi, Planet X adıyla bilinen yeni gezegen Nibiruyu ve insanlık tarihi adına inanması zor bilgileri bize ulaştıran Sümer tabletlerini konuştuk.
Daha doğrusu konuya sadece bir girizgah yaptık.
Bu seriye devam etmek için sizden beğeni veya abone olmanızı istemeyeceğim.
Çünkü kanalımı asıl açma amacım bu seriyi oluşturmaktı.
Bir kişi dahi izlediği sürece tüm özverimle bunu layıkıyla devam edip bitireceğim.
Fakat bu esnada, bilginin paylaşımına siz de aracı olmak isterseniz,
işte o zaman videoyu beğenip, izlemesini istediğiniz arkadaşlarınız için paylaşabilirsiniz.
Evren gizemlerle dolu,
Ali Murphy sundu.
Hoşçakalın.