Tip:
Highlight text to annotate it
X
Bu filmin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim: www.seslibetimlemedernegi.com
(Müzik)
(Erdem iç ses) (Şiir) "Bu insanlar dev midir?"
"Yatak görmemiş gövde midir?"
"Bir yara açar boyunlarında Kol kola durup bağırdıklarında"
"Yar kurbanın olayım"
"Dağlar önüme durmuş ki dağlanam"
"Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden"
"Durdular ite çakala karşı yarin kapısında"
(Erdem iç ses) (Şiir) "Yedi adam biri bir gün bir bela gördü"
"Gereğini belledi"
"Yalvarsa evleri harap kadınlar ve ağlayan birkaç çocuk"
"Kamalar salınsa karnına ayrılmaz belalı yanından"
"Haberime kulak asmayıp duymadık demeyesiniz kardeşlerim"
(Müzik)
(Jenerik müziği)
(Müzik)
(Erdem iç ses) (Şiir) "Yedi adam biri bir gün bir aşk bir gün, gereğini belledi"
"Ölüm girse koynuna ayırmaz aşkı yanından"
(Müzik)
"Yedi güzel adam biri bir gün bir dağ gördü"
"Gereğini belledi ki o dağ..."
"Ağaçsız ve yalnız"
"Gökte alıp veriyordu Rüzgârla ürperir gibi olurdu "
-(Adam) Abi geçmiş olsun. İyi misiniz? -(Şoför) Sağ ol kardeş, iyiyiz.
(Şoför) Ancak bir kaybımız var. Allah rahmet versin.
-(Adam) Hay Allah. Allah rahmet eylesin. -(Şoför) Sağ ol kardeş. Allah razı olsun.
(Adam) Yapabileceğimiz bir şey var mı abi?
(Şoför) Yoktur sağ olasın.
Ancak acele edelim, merhumu ailesine yetiştirmemiz lazım.
(Müzik)
(Müzik)
(Müzik)
(Müzik)
(Müzik)
Burada toplandığımız iyi oldu. Biraz kendinize gelirsiniz.
Annesinin feryatları kulağımdan gitmiyor.
Perişan oldu kadıncağız.
İlk defa...
...ölümün nefesini ensemde hissettim.
Keşke biz de sizinle gelseydik.
Off...
İyi ki gelmediniz.
(Müzik)
Metin’e çok üzüldüm.
Hayatım boyunca da onu unutamayacağım.
Ama sizden birine bir şey olsaydı...
...onu kaldırabilir miydim hiç bilmiyorum.
Allah sizleri esirgedi, verilmiş sadakanız varmış.
Son anda benim yerime kamyona bindi. Belki de ben ölecektim.
Kendimi suçlu hissediyorum.
Senin yerine binmedi Metin.
Birileriyle kavga etmişti, onlardan kaçıyordu.
Sen binsen de binmesen de o kamyona binecekti.
Kader diye buna diyorlar işte.
Bazen neyin kavgasını veriyoruz diye düşünüyorum.
İnsan, en büyük zararı yine insandan görüyor.
(Müzik) (Ayak sesleri)
(Müzik)
Hoş geldin abi.
Hoş bulduk.
(Müzik)
(Müzik)
Başımız sağ olsun.
-Geçmiş olsun. -Abi...
...şu dergi çalışmalarına bir an evvel başlayalım.
Olur bayım. Başlayalım.
Acıyı güzele, kötüyü iyiye çevirmek lazım.
Bunu da ancak sanatla yapabiliriz.
(Müzik)
Ölümsüz olan bir tek o çünkü.
(Müzik)
Ablacığım, gözlerin ağrıdı, bırak hadi.
Gel hadi. Koyuyorum çorbaları.
Al nineciğim.
Sağ ol.
Afiyet olsun.
Erzaklar en az iki hafta yeter. Kim getirdiyse Allah razı olsun.
Amin kızım.
Abla, ben hafta sonları çalışmaya karar verdim.
Olmaz öyle şey! Hafta sonları çalışamazsın.
Sen dersine, ödevine çalışıp okulunu bitireceksin.
Annemizin, babamızın istediği gibi muallim olacaksın!
Tamam ablacığım! Sen de hem evde hem dışarıda kendini heba et, parala, öyle mi?
Olmaz öyle şey. Kabul etmiyorum!
Ben de bir şeyler yapmak istiyorum.
Böyle göz göre göre hayatını perişan etmene izin veremem.
Hayatımın perişan olduğu falan yok!
Siz benim ailemsiniz. Elimden ne geliyorsa yapmak zorundayım.
-Halimden de memnunum, tamam mı? -Tamam değil abla.
-Ben hayatıma devam ederken… -Ben de hayatıma devam ediyorum.
(İç çekme sesi)
(Müzik)
Nenem... seni üzdük mü?
Siz beni üzmezdiniz kızım. Öyle canım yandı işte.
Canın yanmasın nenem. Gör bak her şey yoluna girecek.
Girecek elbet. Nenem evde, yanımızda olsun yeter.
-Bir de Zehra sözümü dinlesin tabii! -Abla...
(Gülme sesleri)
(Müzik)
Nuri abi ilaç gibi geldi. Nasıl da rahatlattı bizi.
Ölüm burnumuzun ucundan geldi, geçti.
İnsan düşündükçe bir garip oluyor.
-Hele Metin’in o hali… -Ben de hâlâ inanamıyorum.
Etraf ne kadar sessiz.
Sanki Metin’in annesi iki saat önce başında feryat etmiyordu.
Hayat her saniye değişiyor. Her an her şey olabiliyor.
Öyle.
Bu yüzden insan hiçbir şeyi ertelememeli.
Söyleyeceği bir şey varsa, ertelemeden söylemeli.
Yok canım.
Yani bazı şeyler ertelenebilir.
Gönül işleri gibi.
-Bu nereden çıktı şimdi? -Bilmem. Öyle aklıma geldi birden.
Aksine.
Kalbin ölümüdür ertelenmiş aşk.
(Müzik)
İyi geceler.
(Müzik)
Kolun nasıl oldu Filozof Efendi?
Acımıyor.
Ya da ben duymuyorum artık.
(Rasim iç ses) Erdem’i durduramazsam, sadece kolum değil, başım da çok ağrıyacak.
(Kapı gıcırtısı sesi)
(Müzik)
(Müzik)
(Erdem dış ses) Erdem...
...sen bir şey söylemesen de bana olan ilgini biliyorum.
Eğer bana olan duygularında ciddiysen...
...mektup eline geçtiği gün okul paydosunda benimle konuş.
İmza: Sensiz ve mutsuz Zehra.
(Müzik)
(Müzik)
Hepimiz çok üzüldük.
Allah rahmet etsin.
O bizlerin de kardeşiydi.
Sağ olun arkadaşlar. Allah hepinizden razı olsun.
Okula da pek uğrayamıyordu son zamanlarda.
O gün birden kamyona atlayınca çok şaşırdım.
O da Ali gibi sık sık Güzlek’teki bağa çalışmaya gidiyordu.
Evet. Bir iki kez karşılaştık Güzlek’te.
Hatta bir keresinde beraber matematik çalışmıştık.
Bu dersi veremezsem bu yaz bana rahat yok deyip duruyordu.
Rahmetli.
(Müzik)
(Zil sesi)
(Genç) Hadi bakalım gel.
(Zil sesi)
(Müzik)
Erdem, akşam bana gelsene. Sana okutmak istediğim bir hikâye var.
Okuldan sonra işim var Rasim. Ama söz, yarın gelirim.
Peki.
(Müzik)
Arkadaşlar benim acil eve gitmem lazım.
Ne evi bu saatte ya? Hadi hep beraber bize gidelim.
Yarın dedim ya Rasim, yarın.
Arkadaşlar şimdi hatırladım. Benim de çarşıya gidip bir şeyler almam lazım.
Ne alman lazım?
Annem bir şeyler istemişti de o şeyleri alacağım.
E birlikte gidelim o zaman.
Ya ikiziz diye her yere birlikte mi gideceğiz? Hadi eyvallah.
(Gülme sesi)
Yine bir iş çeviriyor bu geç gelen ama hadi hayırlısı.
Şimdi peşine düşüp öğrenmek var ama hiç halim yok.
Zaten uçarak gitti, hayatta yetişemeyiz ki.
Sırf bu Rasim’in hızına yetişmek için bir gün pilot olacağım.
-Ee hadi. -Hadi abi.
(Müzik)
Erdem, dur bir dakika dur, konuşalım.
Rasim, sen nereden çıktın? Şimdi olmaz, sonra konuşuruz.
Hayır, şimdi konuşmamız lazım.
Rasim, halletmem gereken bir iş var. Sonra konuşuruz dedim.
-Hayır... -Ne hayırı?
Arkasından gitme. O mektubu ben yazdım.
Hangi mektup?
O mektubu işte.
Zehra’dan gelen mektubu.
Zehra'dan falan gelmedi. Ben kendim yazdım diyorum.
(Müzik)
İmza: Sensiz ve mutsuz Zehra.
(Müzik)
Bunu bize nasıl yaparsın Rasim?
Erdem...
Erdem dur.
(Müzik)
(Müzik)
Bakma öyle.
Cezam neyse kes diye geldim.
İyi geceler... Geç oldu.
Yapma be Şiir Avcısı!
Bir halt ettim işte.
Ne bileyim, Zehra’ya falan açılamıyorsun diye…
Madem öyle neden vazgeçtin?
Beni neden durdurdun Filozof Efendi?
Kurduğun oyunun sonunun nereye gittiğini mi görmekten korktun?
Ha?
İşte bizim Rasim.
Böyle sağ sola bakmaya başladı mı, gizlediği bir şey var demektir.
Neyse ne.
Vazgeçtim işte. Unutalım gitsin!
Neyse ne!
Unutalım gitsin.
O kadar kolay mı gönülle oynamak?
-Erdem... -Bırak.
Sana iyi geceler dedim.
Burada bırak.
(Müzik)
(Müzik)
Şu hale bak.
-Polis! (Düdük sesi)
(Polis) Dur kaçma! Dur!
(Koşma sesleri) (Düdük sesi)
-Cahit, ben karakola kadar gidiyorum. -Ben niye gelmiyorum?
Ortalık iyice karıştı zaten. Sen konferansa dön.
Tamam, sonra gelirim.
Erdem nereye gitti Aristo?
Galiba öğrencilerinden birkaç tanesini karakola çektiler.
O da peşlerinden gitti tabii.
(Düdük sesi) -Dur!
-Gel biz de bakalım, neler oluyor? -Bu olanlar hiç hoş değil.
Ya değil tabii.
Biz birlik, beraberlik, kardeşlik için neler yapıyoruz. Şu olanlara bak.
Umarım millet olarak bu yaptıklarımızdan ders...
...çıkarırız da yarınlarda daha beterini yaşamayız.
İnşallah Rasim, inşallah.
(Müzik)
(Müzik)
Celal Usta?
Merhaba hocam.
Merhaba.
Senin evladım dediğin...
...Cevat mı?
He ya.
O kendini bilmez, benim oğlum.
Allah seni ıslah etsin Cevat!
Adam olmadan gelme eve!
Polise ihbar ederim dediğinde sinirdendir demiştim.
Ama dediğini yapmışsın.
Dedim ama etmedim.
Sayarım söverim, yeri gelir döverim ama ne bileyim işte…
...kıyamam da.
Keşke sayıp sövmesen, dövmesen de oturup konuşsanız bundan sonra.
Bazen dövmeden olmuyor hocam. Ancak baba olunca anlarsın beni.
Celal Usta...
...belki baba değilim ama benim bir sürü evladım var.
O nasıl oluyormuş öyle?
Hem senin ne işin var burada?
Bir evladım burada. Bir öğrencim.
Ha sen öğretmensin.
Eyvallah.
Cevat’ın edebiyat öğretmeniyim.
Nasıl ya?
O komünist şairin ödevlerini veren öğretmen sen misin?
Ee ama...
...Üstat'ın konferansı da sen düzenledin.
Nasıl oluyor o öyle?
Allah Allah.
(Müzik)
Yürü. Girin şuraya.
Abi, bırak beni ne olur gideyim. Babam kemiklerimi kıracak yoksa.
Babası kemiklerini kıracakmış!
Sen hiç korkma. Babana gerek kalmaz belki?
Kızlar gibi bağrışıp çağrıştığınızı duymayayım.
Yoksa çok fena yaparım ona göre!
Çok kalır mıyız biz burada?
Bana kalsa sizi güvercin gibi burada saklarım.
Günde üç öğün de ziftin pekini yediririm.
Ama savcının insafına kaldınız artık.
Yatın zıbarın bir kenara. Sesiniz çıkmasın!
Eli ekmek görmeden komünist sevdasına düşüyor sıpalar.
Aah ah... Sizi benim elime bir verecekler ki.
Gidelim.
(Müzik)
Nedir bu?
Tirşik çorbası üstadım.
Doğru söyledi.
Şekeriniz için iyi gelir diye üç gün önceden hanıma özel olarak yaptırdım.
Soğuk diye içmezseniz, ısıtırım.
Tirşik çorbası ha.
İçmeyeli ne kadar zaman oldu.
Ki başlı başına bir ilaçtır.
Sağ ol Nuri.
Çemeni de özlemişsinizdir üstadım.
Bak isterseniz ondan da var.
Kemik suyuna kıymalı.
Ah ben isterim de...
...sabah İstanbul'a varınca Neslihan Hanım eve sokmaz beni.
Çorba yeterli. Isıtmaya da gerek yok. Sağ ol.
(Müzik)
Bugün...
...konferans sırasında dışarıda olan hır güre üzülmeyin.
Bunlar olacak.
Üstelik...
...daha fecaat hadiseler de olacak.
Bu memleket gebe çocuklar.
Lakin doğacaktan endişeliyim.
Çünkü herkes...
...bir avuç tohum ekti bu memlekete.
Kimi diken, kimi keten.
Kimi gül, kimi sümbül.
Gül mü tutacak, diken mi?
Sümbül mü boy verecek, keten mi?
Bunu zaman gösterecek. Fakat...
...öyle bir düzen ki mümin topraklar...
...ketene, dikene tahsis.
Güle, sümbüle ise kayalar, taşlar mahsus.
İşimiz zor çocuklar.
İşiniz zor.
(Müzik)
Cahit...
...git bak bakalım, Erdem ne halde.
Kurtarabilmiş mi çocukları?
Derhal üstadım.
(Müzik)
Memleketin üstüne Gulyabaniler çökmüş. Milletin havsalasıyla oynayıp duruyorlar.
Şu çorba...
...tirşik çorbası, analarımızın elinden çıkar.
Bir avuç toz halinde...
...torbayla satıldığını görürseniz bir gün, hiç şaşırmayın.
Ama korkun.
Hem de öyle bir korkun ki...
...dudaklarınız ebediyet kadar yarılsın.
Çünkü o zaman...
...fikir ve şükür köklerinden sökülüp bir avuç toz haline dönüşeni...
...tirşik çorbası değil...
...bugün...
...o sokaklardan vuruşan çocuklar olduğunu göreceksiniz.
(Üstat) Maraş, ah Kahramanmaraş.
(Üstat) Toprağından başak değil, zeka fışkıran şehir.
(Üstat) Korkum odur ki bu şehir memlekete çöken karabasanın...
...kan ve kin türüklerinden ibaret piyesinde...
...perde açacağı ilk sahnelerinden biri olacak.
(Üstat) Bu şehir şimdi uyuyor.
Bu şehir hâlâ mazinin tatlı rüyalarıyla müteressiz.
(Üstat) Çünkü bu şehirde hâlâ tirşiğini mayalandıran...
...misafirini kendi ellerini parçalayarak şifalandıran sofralar kurulur.
(Üstat) Fakat o sofralar kalktı mı her şehirden önce bu şehir...
...Maraş... Bir kabusla uyanacak.
(Müzik)
(Üstat) Komşunun komşuya, kardeşin kardeşe...
...babanın oğula, arının kovana düşman edildiğini görecek bu şehir.
Bu şehir, bu memleket köklerinden koparılıp bir avuç toz gibi savrulacak bu gençlik.
(Kapı gıcırdaması)
(Kapı kapanması)
Komiserim sizi bekliyor.
Celal Usta, ben gidip bakayım neler yapabilirim.
Sen burada bekle.
(Kapı gıcırdaması)
(Kapı kapanması)
Bugün getirilen gençler için gelmiştim.
İşlem yapmak durumundayız. Savcıya çıkarılacaklar.
Anlıyorum.
Ama hepsi çok genç.
Heyecanlı, talepkarlar.
Dünyayı, hayatı anlamaya çalışıyorlar.
Yani diyeceğim o ki...
...biraz inisiyatif kullansanız?
Siz kimsiniz? Çocukların yakınlarından biri misiniz?
Kusura bakmayın, kendimi tanıtmadım.
Ben Adil Erdem Bayazıt. Kara Lise'de…
...Maraş Lisesi’nde edebiyat öğretmeniyim.
Tamam tamam, duymuştum.
Bayazıtların oğlusunuz. Daha da ötesi, Maraş şairlerinden birisiniz.
(Şiir) “Düşer ölümün gölgesi eşyaya”
“Başlar eşyada hareket Kurtulmak için kendinden”
Ezberim kötüdür.
Sizin için elimden geleni yapmak isterdim ama iş büyümüş.
Anlıyorum.
Peki.
Bir defaya mahsus affedilsin gençler. Savcılık yok. Tamam.
Ama… Sorumluluk bundan sonra size ait.
Çok teşekkür ederim. Merak etmeyin.
Bir öğretmen olarak tekrarlanmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım.
(Kapı gıcırdaması)
(Kapı kapanması)
Vaziyet nedir hocam?
Gözümüz aydın Celal Usta. Bir aksilik olmazsa bugün bırakacaklar.
Allah senden razı olsun.
Senden de razı olsun. Ne yaptım ki?
Kaç saattir kendi evladın gibi uğraşıyorsun.
Daha ne yapacaksın?
Ah hocam. Baba olmak zor zanaat.
Öyle. Ama evlat olmak da zor.
Önemli olan birbirini dinlemek, anlamaya çalışmak.
Her şerde bir hayır vardır Celal Usta.
Bundan sonra birbirinizi daha iyi dinleyip daha iyi anlamaya çalışın.
Dinlemesine dinleriz de hocam...
...komünist evlat istemem ben!
Celal Usta, komünist, sağcı, solcu… O senin evladın.
Hem onun da kendine ait bir dünyası var.
Bire bir senin düşündüklerini, senin istediklerini yaşayamaz ya.
İyi diyorsun, hoş diyorsun da… bu yaşa kadar ben büyüttüm onu.
Elbette sözümü dinlemeli.
Hocam...
...sen ne zaman baba oldun, bir evladın oldu, o vakit anlarsın beni.
Bunun baba olmakla ne alakası var Celal Usta?
Ya neyle alakası var hocam?
İnsan olmakla alakası var.
Üstat'ın yarın konferansı varmış. Bu gece çıkması lazım.
Çocukları, bir de seni merak etmiş. Beni yolladı, git bak diye.
Hemen gidelim. Görmezsem üzülürüm.
(Celal) Hah işte geliyorlar.
(Müzik)
-Allah senden razı olsun hocam. -Senden de razı olsun.
(Müzik)
Ama senden bir ricam var Celal Usta.
Söyle hocam.
Bu konuyla ilgili Cevat'ın üzerine gitme. Biraz zamana bırak.
Olur olur. Sen merak etme. Biz baba oğul hallederiz meselemizi.
Hadi bakalım.
-Geçmiş olsun. -Allah razı olsun.
(Müzik)
İşte bu noktada...
...sizleri büyük vazifeler bekliyor.
Onların keten, diken tohumlarına karşılık siz gülle, sümbülle karşılık vereceksiniz.
Kayalı taşta gül mü yetişir demeden...
...zerre miktar şüphe duymadan, bu davayı sırtlanacaksınız.
Rabbim isterse sular büklüm büklüm budur diyeceksiniz.
Ve o hor davayı mahşere kadar taşıyacaksınız.
(Müzik)
(Üstat) Maraş size emanet çocuklar. Emanete sahip çıkın.
Bu şehir ve bu memleket üstüne oynanan oyunları bozmak için ne lazımsa yapın.
(Üstat) Maraş, bu memleketin kahramanı oldu. Sizler de Maraş'ın kahramanı olun.
(Müzik)
Üstat'ın arabası Cahit. Üstat'ın arabası.
Kaçırdık.
Tüh.
(Müzik)
Üstadım geçen sefer sizi tanımadım, bağışlayın.
Şimdi nasıl tanıdın peki?
E günlerdir Maraş çalkalanıyor burada olmanızdan sebep.
Kaç gündür kendimi yedim, nasıl tanımam diye.
Mühim değil evlat. Mühim olan yolun geri kalanını huzurla gitmek.
Çok üzüldük olanlara. Yani ne bileyim...
...sizin gibi değerli bir şair Edeler Memleketi’ne gelmiş, konferans veriyor.
Ama bizimkilerin yediği naneye bak!
Sizinkiler, bizimkiler yok evlat. Birbirimizi tanımamak asıl sıkıntı.
Zaman denen mefhum, her şeye merhem.
Zamanla birbirimizi tanırız elbet.
Bir daha ne zaman gelirsiniz üstadım?
Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazıdır.
Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı.
Kader ne zaman isterse o zaman evlat.
Kaç kere sana bu gavur işlerine girme demedim mi?
Konuşurken suratıma bak!
Ne o? Erdem Hoca'yla iyi anlaştınız galiba?
Gerçi anlaşırsınız tabii, o gerici, sen gerici.
Ulan...
Erdem Hoca olmasa zor çıkardın bu delikten.
Ne alakası var ya? Suçsuz olduğumuzu anladılar, bıraktılar işte.
Sen öyle bil sıpa!
Ha, kolaydı o delikten öyle çıkmak.
Savcıya çıkaracaklardı sizi.
Adam kaç saattir sizin için uğraşıyor karakol kapılarında.
Uğraşmasaydı. Ona uğraş diyen mi oldu?
Nankör.
Çok konuşma da düş önüme! Yürü!
(Müzik - Kanun)
(Müzik - Kanun)
(Müzik - Kanun)
(Müzik - Kanun)
(Müzik - Kanun)
Oo, evin prensesi de kalkmış.
Günaydın.
Günaydın Hale Hanım, günaydın.
İyi uyudun mu bari?
Yoksa sayıkladın mı?
Emine abla, vallahi bak abime bir şey söylemedim ya.
Hatta hep sorduklarını geçiştirdim.
-Vallahi. -İnşallah.
Kendi hayrına en güzeli tabii.
Beni tehdit mi ediyorsun sen ya?
İyi ki bir yardım ettin.
Ne tehdidi kız?
(Emine) Gene yardım ederim, ben sana hiç kıyar mıyım?
Hıı...
Ben aslında senin nelerini biliyorum da sesimi çıkarmıyorum.
Sen de sesini çıkarmazsan iyi edersin.
Nelerimi biliyormuşsun, de bakalım.
Oo, kızlar sabah fiskosu mu yapıyorsunuz?
(Hacer) Hadi hadi, herkes kalktı, oyalanmayın.
Konuşmamıza kaldığımız yerden devam ederiz.
Ben gidip çayı getireyim.
Hayırlı sabahlar.
-Günaydın. -Günaydın.
Günaydın anneciğim.
-Günaydın. -Günaydın.
-Günaydın. -Günaydın.
Günaydın.
Anacığım, nasılsın bu sabah?
İyiyim oğlum, hamdolsun.
Bütün gün uğraş dur işte.
Aşk olsun sana, sen niye koşturuyorsun?
Evde bu kadar genç hanım var...
...bırak onlar koştursun.
Hem bak, gelinin de var artık.
Benim bütün işimi Emine yapıyor oğlum.
(Şerife) Başka insana ihtiyacım yok çok şükür.
Naciye kızım...
...bana bir bardak su getirir misin yavrum?
Tabii babacığım hemen.
Sen annene aldırma oğlum.
Bu sabah tersinden kalkmış, bak besbelli.
Yoo...
...gayet düzümden kalktım.
Mühim değil babacığım, mühim değil.
-Buyurun babacığım. -Sağ ol kızım.
Kızım, bir şey unutmuşsun galiba?
Tövbe estağfurullah.
Sen şaşkın mısın Naciye abla?
Ay onun kabahati yok.
Sus oğlum, öyle denir mi ablaya?
(Emine) Ben dedim...
...sen bardağı götür sürahiyi ben getiririm diye.
(Emine) Asıl şaşkın benim ki sürahiyi unutmuşum.
-Kaldır şunu, okula geç kalacak! -Tamam baba.
Abi...
...abi hadi kalk, okula geç kalıyoruz.
Gitmeyeceğim ben okula falan.
Ne demek ulan gitmeyeceğim okula?
Hastayım.
Ulan iki saat nezarethanede kaldın, hemen hasta mı oldun?
Demek bir hafta kalsan hastaneye kaldıracaklar seni.
Hah! Ulan ne biçim adamsın sen ya?
Hah!
Gözün bunun üzerinde olsun.
Beraber gidin gelin okula.
Oğlan çocuğu. Kızın gözü üstünde olsa ne olur?
Karışma sen.
Anasının kızıdır o.
Erkek gibidir benim kızım.
(Müzik - Kanun)
Hâlâ aynı şeyleri mi hissediyorsun?
Abla!
Ne var, merak ediyorum.
Hatta dahası, sonunuz ne olacak, en çok onu merak ediyorum.
Bir şey olacağı yok.
Sen böyle devam edersen bir şey olmaz tabii.
İki kız kurusu ölüp gideceğiz vallahi.
(Müzik - Kanun)
(Kapı tıklama sesi)
-Buyurun? -Günaydın.
Ee, Zehra hocanın evi diye burayı gösterdiler ama...
Zehra...
A... Kenan Bey?
Günaydın.
Ee, bir işim vardı da buralarda...
...eğer bir sakıncası yoksa okula kadar birlikte yürüyelim mi?
Ee, olur, ben çantamı alayım.
Ah, galiba tek başıma kız kurusu olarak öleceğim.
Baksana herifler seni almaya kapıya geliyor artık.
Aman abla.
Aman abla aman abla, evlen artık kızım.
Olmaz, önce büyükler.
-Ablam bu arada. -Ah, çok memnun oldum efendim.
Ben de. Size bahçede bir kahve ikram etseydim.
(Zehra) Etme, geç kalıyoruz çünkü.
İnşallah başka sefere artık.
Çok memnun olurum doğrusu.
-Her zaman beklerim. -Hoşça kal ablacığım.
-İyi günler. -İyi günler.
(Müzik)
(Hakkı) Ah be Cevo, ben sana söyledim gitme, olaylar çıkacak diye.
Hakkıcığım ben artık gerçekten yorgunluktan senin...
...beynine kan gitmediğine kesin kanaat getirdim.
(Cevat) Oğlum olayları biz çıkardık zaten.
(Zafer) Aman ne iyi ettiniz.
(Zafer) Oğlum ya tutuklayıp seni hapse atsalardı?
Yani aslında sizden ve Kara Lise'den kurtulmuş olurdum, çok da fena olmazdı.
Sen hapse de girsen gene de bizden kurtulamazdın.
Evet, her gün ziyaretine gelirdik vallahi.
Amcan izin verir miydi Zaferciğim?
Ya aman be Cevat be!
-(Öğrenci 1) Günaydın hocam. -(Öğrenci 2) Günaydın hocam.
E, sizi Erdem Hoca kurtarmış?
Vay be!
Siz de dedikoducu kadınlar gibisiniz maşallah!
Hiçbir şey kaçmıyor!
Ya oğlum herkes bunu konuşuyor.
Kim konuşuyor ulan? Gösterin, keseyim dilini!
(Hakkı) Ya dur be Cevo!
Adam sizi hapse girmekten kurtardı fena mı?
Ya amma konuştunuz ulan sabah sabah!
Tamam be, konuşmayız. Sen yeter ki sinirlenme.
"Maraş'tan bir haber geldi"
"Maraş'tan bir haber geldi"
"Dediler ki meyrik ölmüş"
"Keşke meyrik ölmeseydi"
"Keşke"
"Oy meyrik, meyrik, meyrik..."
"Ben kurbanım sana meyrik"
"Ben hayranım sana meyrik, ay"
Budur abi.
Çok güzel söyledin gerçekten.
(Zafer) Eyvallah Hakkı.
Dün neyse ki olaylar fazla büyümeden herkes dağılmış.
Öyle oldu hocam.
Vallahi işlerin buraya kadar varacağını...
...olayın bu kadar siyasete döküleceğini...
...tahmin edemedik.
Evet, neyse geçti.
Oh be, seni nihayetinde razı ettim ya...
...Erdem'le Zehra bu işe çok sevinecekler.
Ne işiymiş bu?
Cahit?
Cahit hocama geçenlerde vekillik telif ettim.
Benim niye haberim yok bundan?
Karar vereyim, öyle söyleyeyim dedim.
Alıştım artık bu hallerine.
-Hayırlı olsun. -Sağ ol.
Yeni edebiyat öğretmenimizle tanış Erdem.
Ohoo!
Beyefendi makamımıza da göz dikmiş!
Yok yok, ben...
...sordum hocama, çocuklara coğrafya anlatayım dedim ama...
...hocam dinlemedi.
E coğrafyaya da gir Cahit.
(Mustafa) Bu okulun öğretmen açığı biter mi hiç?
Zehra yorulunca sen girersin derse.
(Mustafa) Hah! İyi insan da lafının üzerine gelirmiş.
Sanırım benden bahsetmiyorsunuz?
Zehra hocamı andık da...
...Zehracığım, eski okul, yeni öğretmen arkadaşın.
(Müzik - Keman ve Kanun)
(Müzik - Keman ve Kanun)
(Müzik - Keman ve Kanun)
(Müzik - Keman ve Kanun)
Emine abla...
...biraz konuşalım mı?
Konuşalım gelin hanım.
Buyur, bir isteğin mi var?
Yok.
-Sadece sabahki hareketin için... -Teşekkür etmene gerek yok.
Seni öyle mahcup görünce içim elvermedi.
Bu aralar çok dalgınım.
Neyim var hiç anlamadım.
Sen kafana takma gelin hanım, olur öyle arada.
Sağ ol.
Sen de sağ ol.
(Şerife) Emine, kızım sabahtan beri ayaktasın, otur dinlen biraz.
Yok ana, çok işim var benim.
Daha bahçe süpürülecek, mutfak temizlenecek.
Yorganları da bugün havalandırayım diyorum.
Benim işim bitmez ana.
Peki kızım.
E o zaman gelinim de bana bir kahve yapsın da içeyim.
Hemen yapıyorum anneciğim.
Ana, ne olacak bu kızın hali?
Aklı beş karış havada.
Yazık...
...unutkanlık hastalığı falan mı var acaba?
Ne hastalığı kızım sende.
İnsanlık hali.
Yok ana yok, var bunda bir gariplik.
Bir şey kırıp dökecek diye ödüm kopuyor vallahi.
Sürekli gözüm üstünde.
Hadi hadi abartma.
Ben diyeyim de.
Neyse...
...gideyim de bir yatak yorgan havalandırayım bari.
Doğrusu sizi tanıdığıma çok memnun oldum Cahit Bey.
Yani hep bir Zarifoğlu ismi dolanıyor Maraş'ta.
Ama kim olduğunu bilmiyordum.
Şimdi aynı okulda, hem sizinle...
...hem Erdem Bey'le öğretmen olmak...
...doğrusu gururumu okşuyor.
Çok sağ olun hocam, estağfurullah.
Merhabalar.
-Nasıl geçti ilk dersin? -Çok acayipti.
Nasıl yani?
Bizim okuduğumuz sınıfa denk geldim.
Bizim sıradaki çocuk aynı Rasim'e benziyordu.
(Cahit) Ders boyunca şakalar yaptı durdu...
...ve gözlüğünü aynı onun gibi sildi koluna.
İnsan kendine benzeyeni görünce daha garip hissediyor.
Şu hale bak...
...hem gericilere konferans düzenliyorlar...
...hem de protesto eden insanları içeri tıkıyorlar.
Siz konferansta mıydınız Kenan Bey?
Ne münasebet efendim?
(Kenan) Ne işim var benim o konferansta?
Gelseydiniz mutlaka fark ederdik hocam.
Siz oradaydınız yani?
(Erdem) Elbette.
Konferansı düzenleyenler arasındaydık.
Okulda da o kadar konusu geçti halbuki. Duymuş olmanız lazımdı.
Yo.
Olur mu hocam? Daha önce konuştuk ya sizinle.
Hatırlamıyorum Harun Bey.
Hem bilseydim de şaşırmazdım zaten sizin düzenliyor olmanıza.
Şaşırmayın efendim.
Şairlerin bir şairin konferansını düzenlemesinden...
...daha makul ve manalı bir şey olabilir mi?
Herkes sokaklara döküldü.
Karakolluk oldu insanlar.
Hiçbiri boşuna değil bunların.
(Kenan) O konferansta siyaset hüküm sürmeseydi bunların hiçbiri yaşanmazdı.
(Kenan) Gerici söylemlerden...
...vaazlardan başka insanlara verecek bir şeyi yok bazılarının.
Siyaset, hayatın her alanında var.
Ne kadarını görmek isterseniz o kadarını görürsünüz.
Yani yaklaşım meselesi.
Bu ülkede gericileri istemiyoruz efendim.
Ne siyasete ne sanata bulaşmasınlar lütfen.
İslam'ın üslubu edebiyata çok yakışır Kenan Bey.
Eğer gericilikten kastınız buysa, bir daha düşünün derim.
(Cevat) Hem tıpkı bir öğrencimin babası gibi konuştunuz.
O da komünistleri bu ülkede istemiyoruz demişti.
(Erdem) Siz de gericileri istemiyoruz diyorsunuz.
Yani mantalite aynı.
Tahammül edemediğiniz düşünceyi yaftalamak...
...yok saymak, inkar etmek.
Gerici olduğunuzu kabul ediyorsunuz yani?
Anlamak istediğiniz gibi anlıyorsunuz.
Görmek istediğiniz gibi görüyorsunuz.
Keşke o konferansa gelseydiniz Kenan Bey.
(Erdem) Ve yargılarınızı bir kenara bırakıp, dinleseydiniz eğer...
...konuşulanların temelde insan ve şiirden başka bir şey olmadığını anlardınız.
Güldürmeyin beni Allah aşkınıza.
Bugün Nazım yaşıyor olsaydı, ona da konferans düzenler miydiniz acaba?
Hı?
Büyük bir şeref duyarak.
Elbette.
Hadi canım.
(Erdem) Ne demiş Nazım...
(Şiir) "O yalnız ağaran tan yerini görüyor"
"Ben geceyi de"
-(Erdem) "Sen yalnız geceyi görüyorsun" -(Cahit) "Sen yalnız geceyi görüyorsun"
-"Ben ağaran tan yerini de" -"Ben ağaran tan yerini de"
(Müzik)
Oturun.
Tek kelime duymayacağım.
Cevo...
...bugün gene çok sinirli, yandık vallahi.
Dur oğlum dur, sus, duyacak şimdi.
Tek kelime duymayacağım dedim!
Ben biraz çıkabilir miyim?
Çıkabilirsin.
Cevat...
...öğretmenler odasında kitabımı unutmuşum, alır mısın?
Evet, kırk altıncı sayfayı açın...
...içinizden okuyun.
Kenan Hoca kitabını unutmuş, onu almaya geldim.
Tabii.
Beni ve birkaç öğrenciyi savcılığa çıkmaktan kurtarmışsın.
Biz cezamız neyse çekerdik, keşke hiç zahmet etmeseydin.
Zahmet etmedim Cevat.
Gerekeni yaptım.
O konferansı düzenlemeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı.
(Erdem) Ah Cevat ah...
...keşke o konferansa gelseydin.
O zaman bu sözleri sarf etmiyor olurdun.
Hem önyargı...
...insanı yanlışa sürükleyen şeylerin başında gelir.
-Hoca, o gerici yobazların içinde... -Cevat!
Sürekli aynı şeyleri tekrar edip durma.
Dünyaya sadece babanla olan ilişkin üzerinden bakamazsın.
Ne zaman konuşmak istersen, ben hazırım.
Şimdi derse gitmem lazım.
Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok benim hocam.
-Sağ ol. -Bir şey değil.
Cevat...
...geçen günkü başarını unutmuş değilim.
Konferansı burunlarından getirmişsin.
Tebrik ederim.
Görüyor musunuz oğlum?
Ha, ben rüyada mıyım yoksa gerçek mi bilemedim ha.
Yok yok, rüya değil, var bir numara ama anlarız.
Vay arkadaş.
Akşam okulda buluşalım yine, konuşacaklarımız var.
Tamam.
(Kenan) Kırk altıncı sayfa.
(Müzik)
(Şiir) (Zehra iç ses) "Yüreğimin zarif acısı"
"Şimdi bu şehir adının incesiyle gülümsüyor kuşlara"
"Basıp geçtiğim yollar"
"Dokunduğum duvarlar"
"Her yer şarkı söylüyor"
"Kimyası değişiyor gökteki yıldızların"
"Parlıyor aklımdaki kuyruklu uçurtmalar"
"Şimdi her evin gölgesinde bir avuç su kalbim"
"Yüzünü yıkıyor göçüp gitmiş babalar"
"Ağzını uzatıp yudumluyor terlemiş çocuklar"
"İyi ki geldin bak, şimdi bu şehir çocuk"
"Bu şehir baba"
"Bu şehir aşk"
(Müzik)
(Müzik)
Ben bu kızı var ya...
...o saçlarından tutup şu ağaca asacağım en sonunda.
Aşık kız bunlar.
Dur kızım ya, hemen sinirlenme.
Elimiz armut mu topluyor, buluruz bir çaresini.
Ne çaresi ya? Ay ne çaresi?
Hemen bir şeyler yapmam lazım, yoksa delireceğim!
Hemen delirme, bir dur.
Baksana geldi kurtarıcı meleği de.
Hah, esas ben de onun kanatlarını yolacağım yakında.
Dur bakalım, elbet bir gün elimize düşecek.
Hep böyle gülümse olur mu?
Her şeye rağmen gülümse.
İyi ki varsınız hocam.
Sizi gördüğümde kendimi güvende ve iyi hissediyorum.
Ben seni böyle iyi görünce mutlu oluyorum.
O güçlü duruşunu, derslerdeki başarını.
Bunda sizin katkınız büyük. Bana hep moral veriyorsunuz.
Zaten artık benim için ninem, ablam, bir de siz varsınız.
Biliyorsun benim de bir yaşlı babam var sadece.
Sen benim hem kardeşim hem arkadaşım oldun.
Bu yüzden başın her sıkıştığında çalacağın ilk kapı benimki olsun, tamam mı?
Kadınlar kuvvetli olmalı Zehra.
Hayatın her alanında kuvvetli olmalıyız.
Seni, sizleri yıllar sonra iyi yerlerde görmek benim için çok önemli.
Biliyorum.
Emin olun elimden geleni yapacağım, söz veriyorum.
Biliyorum.
Bahar da geldi.
Aşk gibi aydınlık her yer.
Çiçek gibisin şimdi.
Sen niye derste değilsin?
Öğrencilere sözüm vardı, son on dakika bıraktım.
Bahar hediyesi.
Ah, ne güzel hediye.
On dakika özgürlük.
Elimden bu kadarı geldi.
Ya sen?
Vallahi benim bugün başka dersim yoktu...
...bahçeyi gezdim, okulun içini gezdim falan.
Eskiyi yad ettim.
Çok sevindim.
Yani burada öğretmenliğe başlamana.
Ben de.
(Cahit) Burada olmak çok güzel.
Her yerde anılarımız var.
Pek çok unutulmayan anı.
(Müzik - Piyano)
Merhaba.
Merhabalar.
Dışarıda hava çok güzel, neden burada duruyorsunuz?
(Zehra) Bilmem, bazen pencereden seyretmek de güzel oluyor.
Hayata seyirci olmamak lazım Zehra hocam.
İnsan biraz etrafına bakmalı.
Mukayese etmeli.
İçine girmeli hayatın.
Haklısınız.
O zaman en iyisi ben biraz hava alayım.
Hocam müsaadenizle.
Oo, afiyet olsun Neriman anam.
İnsan bir davet eder.
Gel beraber iki lokma yiyelim der.
Zıkkım ye!
Ah! Ne vuruyorsun be?
Vicdansız kadın!
Defol git evimden artık!
Sen beni anlamadın galiba.
Artık burası benim de evim sayılır.
Ne zaman istersem o zaman giderim.
Yoksa dünya alemi başına toplarım büyücü diye!
Boyu devrilesice! Duymadın mı dün? Ben artık büyü falan yapmıyorum.
Duydum, duydum.
Tarif ettin bir güzel kendi yapsın diye.
Ne farkı varsa?
Var elbet!
He, var var.
Kendine çok iyi mirasçı yetiştiriyorsun.
Emine cadısı senden iyi becerir artık bu işleri.
Allah o konaktakilere yardım etsin.
Ama yok...
...müstahak hepsine.
Müstahak!
Oğlum ödümü kopardın.
Şerife ana seni çağırıyor.
Tamam, git geliyor de.
Benim karnım acıktı, o tasta ne var?
Yemek değil o oğlum, sakın ellemeyesin ha.
Hadi yürü yürü, babası kılıklı.
Ben babası kılıklı değilim.
He, değilsin, değilsin.
Yürü!
(Müzik - Keman)
Ko... Konuşmak istiyorum!
A... An... Anlatmak istiyorum!
Konuşmak istiyorum!
Anlatmak istiyorum!
(Müzik - Keman)
Konuşmak istiyorum!
Anlatmak istiyorum!
(Müzik - Piyano)
Ne o...
...ilk günden çok mu yordular seni Cahit'im?
Aristo?
Ondan sonra dedim ki bırakıyorum artık bu işleri.
Bundan böyle tek kelime yazmayacağım.
Neyi bırakıyorsun? Yazmadan olur mu Erdem?
Bir şeyi bıraktığım falan yok...
...yazmak lafı geçmese yüzümüze bakmayacaksın.
Kusura bakma, dalmışım.
-Kenan Hoca. -Hı...
-Şu mesele. -Hı hı.
Geldiğimden beri bana da hep böyle ön yargılı davrandı.
Boş ver, takma kafana.
Kafaya takmak değil de...
...huzursuz ortam hiç sevmiyorum biliyorsun.
Bilmez miyim?
-Kaçıp gidersin. -Hıh.
Gidersin de... bu sefer seni bırakmam.
Bırakmam seni Cahit.
İyi.
Bir de bu Kenan Hoca, Zehra'ya karşı bir ilgi duyuyor sanırım.
Hı...
Ama Zehra'nın ona bir ilgisi yok.
(Erdem) Hatta zaman zaman tersliyor da.
E bundan sebep gurur yapmış Kenan Hoca da belli ki.
Sabah okula beraber geldiler ama.
Yolda karşılaşmışlardır Cahit...
...ya da emrivaki yapmıştır kıza kesin.
Zehra zor kızdır.
Bilirim.
Baksana evlenmemiş hiç.
Bir sevdiği var belli ki Cahit.
Ah...
-Diyorum ki... -Hı?
-Rasim dönene kadar Rasim'de kalayım. -Hı?
Sonra da benim eski eve taşınayım.
E tabii, badanası boyası...
...önce onları halletmek lazım.
Yıllardır kimse girmedi içine.
Geçen gün gittim, kapısından döndüm.
Tabii onca acı, onca üzüntü...
...yüzleşmeye cesaretim yok herhalde dedim.
Öyle ama o evde acı kadar sevinç de var.
Yahu var da benim yüzüme önce acı çarpıyor.
Gittiğim her yerde önce acı!
(Şiir) "Nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme"
"Alıp başımı duvarlara vuruyor bu yollar"
"Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda"
"İnsanların koşup durduğu bu dar yapılarda"
Bu şiiri hatırladım.
Kara Lise'de yazmıştın.
Ağzınla söyledin bak, lisemiz bile kara be Cahit.
(Erdem) Kalk hadi, kalk. Herkes evine.
Ha, sen şimdi tabii evli adam oldun değil mi?
He, ben evli bir adamım da...
...ayıptır sorması, sen ne zaman evleneceksin?
Ayıpsa sorma Şiir Avcısı.
(Cahit) Benim daha zamanım var.
Maraş'ta evlenme vakti gelmiş erkeğe ne diyorlar biliyor musun?
He?
Kirik diyorlar, kirik.
Biliyorum biliyorum.
Biliyorum da takmıyorum.
Sahi bu Rasim nerede?
Bir gider, bir gelir Rasim.
-Bilmiyor musun? -Biliyorum biliyorum.
Hadi eyvallah.
(Müzik - Piyano)
(Radyo cızırtıları)
(Radyo cızırtıları)
Sen çalış.
(Radyo cızırtıları)
-Hoş geldin baba. -Hoş bulduk kızım, hoş bulduk.
-Aç mısın? -Yok, yedim ben dükkanda.
Ne ulan yine kucağına almışsın radyoyu?
O şarkılar, türküler mi adam edecek seni?
Kalk dersini çalış!
(Radyo cızırtıları)
Çay demlenmiştir.
Ben gidip getireyim.
(Radyo cızırtıları)
Nereye?
(Müzik - Piyano)
Uykum var.
Ne uykusu ulan bu saatte?
Biraz üşütmüşüm de.
Git yat.
Okula beraber gidip geliyorsunuz değil mi?
Evet baba.
Kimlerle oturup kalkıyor bu?
Hep aynı arkadaşları baba. Yabancı biriyle konuştuğunu görmedim hiç.
Kız bana bak...
...bilip de bir şey söylemiyorsan...
Yok baba, bilsem söylemez miyim?
Hıı!
Buyur Bey!
Sağ ol.
Ana, ben yarın okula gitmeyeceğim.
Ne demek gitmeyeceğim okula?
Önlüğüm çok eski...
...ayakkabım da yırtıldı.
Utanıyorum.
Benim de ayakkabım yırtıldı.
Ben de utanıyorum.
(Kadın) İnsan bundan değil, başka şeylerden utanır.
Hırsızlık yapar, utanır.
Yalan söyler, utanır. Birinin kalbini kırar, utanır.
Ama arkadaşlarım önlüğüm eski diye bana gülüyorlar.
(Murat) Hem onlar ekmeğin arasına kavurma koyuyor bazen.
Benimkinde her zaman zeytin var.
-Onu bulamayan da var oğlum. -Biliyorum.
Geçen gün Şahika’nın ekmeğinde zeytin de yoktu.
Ben de kendi ekmeğimden iki tane zeytin koydum arasına.
(Kadın) Aferin benim akıllı, iyi yürekli oğlum.
Ana, ben beş dakika çıkacağım.
(Kadın) Gurbet, Murat, hadi gidin yatın.
(Müzik - Keman)
(Kapı gıcırdama sesi)
Nerede kaldın?
Ya bizimkiler normalde erkenden tavuk gibi uyur, bu gece uyumayacakları tuttu.
Neyse konumuza dönelim.
Birdi, iki oldular.
Yakında bütün okulu ele geçirip ortalıkta at koşturur bunlar.
Şimdiden bazı öğretmenleri kendi taraflarına çekmeye başladılar.
Zehra bile…
Zehra hoca bile bunlara uymaya başladı.
Zaten o da eskiden onlarla okumamış mı? Hepsi aynı bunların.
Hayır! Zehra başka!
O sadece eski arkadaşları oldukları için yakınlık gösteriyor.
(Cevat) Vallahi eski arkadaşları mı eski aşklar mı, orasını bilmem.
Ama bence onlardan bir farkı yok.
Yine bilmiş bilmiş konuşmaya başladın ha!
Konferanstan sağ salim çıktılar.
Ama ben onları bu okuldan kaçırmayı bilirim.
Sen de bana yardım edeceksin!
Tamam, uyar. Ne yapmamı istiyorsun?
Aslında...
...kendin olman yeter.
Erdem'le Cahit’in üstüne gideceksin.
Elinden geleni ardına koyma.
Bu kadar mı?
Şimdilik bu kadar.
Şimdilik Cevat, şimdilik!
Sonra...
...acaba...
...biri...
...kapıdan mı...
...seslendi...
...diye...
Oğlum uyumadın mı?
Uykum yok.
Yeni moda çıkarma başımıza.
Uykum yok neymiş? Yersin sussuğu.
-Zaten hep kızıyorsun. -Hiç de bile.
Hep kızar mıyım oğlum?
(Emine) Yaramazlık yapınca kızıyorum sadece.
Hep kızıyorsun!
Bana bak laf yetiştirme, fena yaparım ha!
İşte yine kızdın!
Gel.
Anasının kuzusu...
...öğretmeni...
...arkadaşı.
Anasının her şeyi.
Oy, ohh!
Gülüm benim.
(Kapı gıcırdama sesi)
Kahvaltılarını koydum.
Kaşla göz arası kaçtım geldim.
Uff!
Yaptın mı büyüyü kız?
Fırsat bulamadım ki.
Bir dakika rahat mı veriyorlar insana?
Olsun olsun.
Beklerse daha iyi.
Hee, ben de ondan sebep bekliyorum zaten.
Naciye gidince bana ne alacaksın?
Hele bir gitsin.
İstediğin kadar meyve...
...istediğin kadar nevale.
Kız...
...Şerife ananın entarilerinden de getiririm sana.
Bana bak...
...o kadın benim sayemde gidecek...
...sen hâlâ nevale, entari diyorsun.
Ya ne istiyorsun?
Para!
Para!
Ne yapacaksın kız parayı?
Yediğin önünde yemediğin arkanda.
Sen bir getir hele...
...yapacak bir şey bulunur elbet.
Neyse…
...konakta çok iş var.
(Emine) Şüphelenmesinler, gideyim ben.
İyi git bakalım.
Bir daha gelirken samsa getirmeyi unutma ha!
-(Emine) Oldu. -Bir de cevizli sucuk istiyorum.
Oldu, getiririm.
Zıkkımın kökünü ye!
(Kapı gıcırdama sesi)
Şişş...
...bana bak.
Çok iyi ettin ha para istemekle.
Çünkü yakında ben de senden isteyecektim.
(Hasan Ali) Böylece ikimizin derdini de halletmiş oldun.
Ortak.
Çok akıllı kadınsın vesselam!
Sen bizi mi dinliyorsun zındık?
Çok özür dilerim Neriman Hanım!
Sizin gibi asil bir kadını dinledim.
Halbuki hiç sevmezsiniz böyle şeyleri.
Sen şimdi sofraya da buyur etmezsin.
Bakalım Kambur Sultan neler getirmiş?
Hazırım, gidebiliriz.
Akşama görüşürüz canım kardeşim.
Görüşürüz canım ablacığım.
-Su için teşekkürler. -Ne demek, afiyet olsun.
-Size iyi dersler. -Sağ olun.
(Yoğun konuşmalar)
(Adam) Afiyet olsun beyler.
(Yoğun konuşmalar)
Beni almanıza gerek yoktu. Zahmet vermek istemem.
Aşk olsun Zehra hocam, zahmet ne demek?
Size eşlik etmek benim için şeref.
(Adam) Zarifoğlu!
Para üstünü unuttun hocam.
Sağ ol.
(Müzik - Kanun)
(Kuş sesi)
(Kuş sesi)
Abiciğim, yengeciğim.
Söyle güzeller güzelim.
Ne zaman bizi sinemaya götüreceksin?
Ne zaman isterseniz.
Yaşasın, abim benim.
Yarın gidelim mi? Ne dersiniz?
Yarın cumartesi. Okul öğleden sonra tatil, gideriz tabii.
(Naciye) İyi, güzel o zaman, yarın gidiyoruz.
Yarın ola hayrola Naciye Hanım!
Yarın ola hayrola!
Dersin başlamasına daha zaman var.
Pastanede bir çay içebiliriz.
Hayır, teşekkür ederim. Hem biraz daha hızlı yürüyelim mi?
Neden?
Benimle görülmek istemiyor musunuz?
Rica ederim, sizinle bir ilgisi yok.
Öğrencileri biliyorsunuz. Bir dillerine düşersek.
Hay ben onların dillerini.
Onlara neymiş?
(Öğrenciler) Günaydın hocam.
Günaydın, günaydın.
Hadi oyalanmayın. Okulunuza hadi!
(Yoğun konuşmalar)
Ahh!
-Ya Zafer? -Hı?
Bunlar sevgili mi oldu acaba?
Yok canım, daha neler ya!
Olur olur, ne olacak ki.
Yok ulan olmaz öyle şey.
-Sana ne oluyor oğlum? -Yani şey...
...Zehra hoca...
...buna hayatta yüz vermez dediydim ben ya!
Zaferciğim, aşk bu aşk.
(Cevat) Ne zaman kime aşık olacağını bilemez insan.
Ulan Cevo, sen kaç defa aşık oldun ki?
(Gülme sesi)
Çok konuşma da yürü, derse geç kalacağız.
(Müzik - Keman)
Geç kaldın oğlum.
Erdem amcanla gitseydin ya!
Koşa koşa giderim ben anne, sen merak etme.
Sakın koşma oğlum.
Terler hasta olursun.
Hadi Allah zihin açıklığı versin oğluma.
(Çocuklar) Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine!
-(Çocuklar) Kambur Emine! -(Naciye) Terbiyesizler sizi.
(Naciye) Bir daha buraya geldiğinizi göreyim, sizi kazana koyar kaynatırım.
(Kapı kapanma sesi)
Ne biçim anne babaları var bilmiyorum ki!
(Naciye) Edepsizler!
Sakin ol yenge, çocuk onlar.
Sağ ol Naciye Hanım.
(Emine) Ama benim için yorma kendini.
Kızsan da dövsen de yıllardır halimiz bu.
(Horoz sesi)
Nasıl çemkirdi sabilere.
Boşuna dememişler...
...asıl böyle sessiz olandan korkacaksın diye.
Nasıl da korktular Naciye abladan.
Sen hâlâ burada mısın Kerim?
Başlatma şimdi Naciye ablandan.
Ama seni korudu!
Benim kimsenin korumasına ihtiyacım yok!
Hadi okula.
Kavga etme yolda kimseyle!
(Müzik - Ut)
Tahir'le Zühre Meselesi şiirini ezberledim.
-Ezberlemeyeceğim demiştin. -Vazgeçtim.
Sözlü notumu yükseltmek istiyorum.
Pekala...
...isabetli bir karar olmuş.
Buyur bakalım.
(Şiir) "Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da"
"Hatta sevda uğruna ölmek de ayıp değil"
"Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte..."
"...yani yürekte"
"Mesela bir barikatta dövüşerek"
"Mesela...
...mesela…
...mese...
"Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken"
"Mesel denerken damarlarında bir serumu"
"Ölmek hiç ayıp olur mu"
(Kahraman) "Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da"
"Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil"
(Kahraman) "Seversin dünyayı doludizgin"
(Kahraman) "Ama o bunun farkında değildir"
(Kahraman) "Ayrılmak istemezsin dünyadan...
...ama o senden ayrılacak"
(Kahraman) "Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
(Kahraman) "Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi, yahut hiç sevmeseydi"
"Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?"
(Kahraman) "Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da"
"Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil"
(Alkışlar)
İkiniz de çok güzel okudunuz.
Tebrik ederim.
Ama Kahraman...
...nasıl oldu da kekelemeden okudun?
(Kekeleyerek) Şiir okurken...
...kekelemiyorum hocam.
Gerçekten çok güzel ve çok ilginç.
Eminim...
...şiir okumayı sevdiğin kadar konuşmayı da sevdiğin gün kekelemekten kurtulacaksın.
Cevat...
...beni şaşırttığın için çok teşekkür ederim.
Gerçekten çok güzel şiir okuyorsun.
Sadaka gerek yok hoca! Senin kekeç daha iyi okudu.
Sen daha güzel okudun.
(Kekeleyerek) Hem...
...beraber okuduk işte.
-Kes ulan, seninle konuşan mı var? -(Erdem) Şişt!
Konuyu uzatmayalım.
İkinize de sözlüden on veriyorum.
Yerine geçebilirsin.
(Çocuklar) Kambur Emine! Kambur Emine!
(Çocuklar) Kambur Emine! Kambur Emine!
Ulan!
(Hasan Ali) Ulan! Kırarım ulan o bacaklarınızı!
Ne istiyor bu herifler senden?
Anama kambur diyorlar.
Ee kambur değil mi ulan anan?
Oğlum...
...ben senin babanım ulan.
Düşmanın mıyım ki, niye kaçıyorsun benden?
Sen bizi bırakıp gittin!
Bırakmadım oğlum, işlerim vardı.
Hem o konakta istemediler beni.
Sen daha küçüktün, hatırlamazsın.
Hatırlıyorum bir kere...
...Şerife ananın altınlarını çaldın, Ökkeş dede de seni evden kovdu.
Hah!
Annen çok güzel doldurmuş seni.
Sen de o ne derse inan, tamam mı? Eşeğin oğlu!
Ben senin oğlunum ki.
İşine gelince benim oğlumsun tabii.
Gel hele gel.
Baban bir öpsün seni.
Gel ulan.
Büyümüş de okula gidiyormuş benim oğlum.
Şiş bana bak annene beni gördüğünü söyleme sakın, tamam mı?
Söylemem, sonra vurur.
He kolaydı öyle adam vurmak!
Geçen defa vurdu ya! Yakalarsa yine vuracakmış.
Ha vurur.
Hadi okula.
Anası kılıklı, bilmiş cingöz!
Anam da babası kılıklı diyor.
Yürü ulan yürü! Elimden bir kaza çıkacak şimdi!
Gel buraya gel.
Al, bununla da şeker alırsın.
Buna şeker gelmez!
(Müzik)
(Anlaşılmayan konuşma)
(Anlaşılmayan konuşma)
Geliyor işte senin Kahraman!
Aman Neşe ya!
Derste bir şiir okudum.
Sana da...
Size de okuyayım mı?
Aa Kahraman, kekelemiyorsun sen!
(Şiir) "Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da"
"Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil"
"Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte...
...yani yürekte"
(Kahraman) "Mesela bir barikatta dövüşürken"
"Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken"
(Kahraman) "Mesela denerken damarlarında bir serumu...
...ölmek..."
Kahraman!
Kahraman!
(Güler) Kahraman!
Cahit!
(Güler) Kahraman!
(Zehra) Kahraman!
-(Güler) Kahraman! -(Zehra) Cahit bir şeyler yap, çocuk boğuluyor.
-(Zehra) Kahraman! -Açılın açılın!
Ne oluyor burada?
Yine mi kendini yaraladı bu?
Daha öncede mi oldu?
-Ne oluyor ulan burada? -(Kenan) Ya sakar bu çocuk, sakar.
Daha öncede okulun önündeki belediye çukuruna düştü bu.
(Kenan) Kahraman!
(Zehra) İyi misin çocuğum?
Hah Kekeç Efendi'ymiş. Ne oldu ulan yine?
Cevat hiç sırası değil. Az daha arkadaşınız boğuluyordu.
E boğulur tabii, sabahtan beri Erdem hocası yüzünden ağzında taşla geziyor gariban!
(Cevat) Gerçi buna müstahak. Ha bakın görün Erdem hoca öldürüyordu çocuğu.
Saçma sapan konuşma Cevat!
(Erdem) Cevat haklı.
Benim hatam.
(Erdem) Kahraman'a taşla antrenman yapmasını ben söylemişim.
(Zehra) Ne demek benim hatam canım?
Bir anlık dikkatsizlik işte.
(Kenan) Erdem hocanın yaptığı tamamen dikkatsizlik.
(Kenan) Öyle taşla alıştırma da neymiş?
Haklısınız...
...düşüncesizlik ettim.
Kahraman'ı uyarmış olmam gerekirdi.
(Kekeleyerek) Sizin bir suçunuz yok hocam.
(Cahit) Senin de suçun yok, kimsenin de suçu yok.
Daha iyi misin?
(Teneffüs zili sesi)
(Kuş sesleri)
(Müzik - Piyano)
Sen iyi misin?
Çok korktum.
Ölümün ihtimalini düşünmek bile çok acı.
Bu ihtimali düşünebilsek, hayatta ihmale yer kalmazdı.
(Kuş sesleri)
Ölümü unutmanın faturası...
...ertelenmiş bir hayatı yaşamak sanki.
Sanki değil...
...öyle.
Evet baylar...
...yeniden ve büyük bir hamle yapacağız.
(Nuri) Artık hiçbir şeyi ertelemek yok.
Fikir, şükür...
...acı ve aşk...
...yaşanması gereken ne varsa, yaşanacak.
Ve hepsini de hamleyle...
...zamanın yüzüne kazıyacağız!
(Alkışlar)
Ali, ne oldu kapak işi?
Bitmek üzere, bakalım beğenecek misiniz?
Sen yaparsın da beğenmez miyiz?
-Selamünaleyküm gençler. -(Rabarba) Aleykümselam baba, hoş geldin.
(Nuri) Hoş geldin.
Acıkmışsınızdır, üç, beş bir şey getirdim.
Vallahi sağ olasın.
Sen olmasan ne yapardık bilmiyorum Mehmet amca...
...şu dükkânı bize ayarlamasan biz bu dergiyi zor çıkarırdık.
(Mehmet) Çok eski bir arkadaşımın dükkânı burası.
Geçtiğimiz ay vefat etti.
(Mehmet) Kimsesizdi garip.
(Mehmet) Dükkânı da sahipsiz kaldı. Ara sıra gelir, uğrar giderim.
Şimdi sizleri burada böyle harıl harıl çalışıyor görse...
...eminim çok sevinirdi.
-Gel otur Mehmet amca, gel. -Gel baba.
(Müzik - Piyano)
Ölüm sanki bu aralar her yerde.
Ölüm her zaman her yerde oğlum. Çünkü o da hayatın bir parçası.
(Nuri) E hadi, babam çok güzel yemek yapar, kıymetinizi bilin.
(Sait) Bu arada, biraz daha böyle çalışırsak yakında biter bu dergi işi.
Ama okul müdürünün gözü üstümüzde ha!
Geçen yine bahçede bas bas bağırıyordu “Yine mi dergi muhabbeti...
...artık ders çalışın, adam olun" falan diye.
Hep aynı tepki.
Ne zaman ki replik değişti, o zaman çalışmaya başlarız.
Ya onu geçin de...
...ilk sayı, adına çok yakışacak.
Hamle!
Yine ikiz olduklarını belli ettiler.
Duygu yüklü ikizler.
Yıl 1958...
...Gençlerin Hamlesi ses getiriyor!
(Alaeddin) Ee para da getirse iyi olacak...
...yoksa ikinci sayıyı çıkaramayacağız.
(Nuri) Al kardeşim.
(Müzik - Piyano)
Hadi beyler uyanın.
Okula geç kalacaksınız.
Cahit.
-Hadi kardeşim. -Ooo hemen çıkmamız lazım.
Sait.
Şiir Avcısı!
Şiir Avcısı!
Hadi bakalım.
Hadi okula.
Bugün hiç okula gidesim yok.
Bugün gitmeyelim o zaman.
(Rasim) Sen nasıl istersen.
Hem zaten benim de canım okula gitmek istemiyor bugün.
Senin canın ne zaman okula gitmek istedi ki zaten?
Hiç sorma!
Tarihten sözlü vardı.
Şimdi hatırladım.
(Rasim) Tamam, gidelim.
(Sait) Hayrola Rasim, Erdem’le aranızda bir şey mi var?
Yok bir şey.
Erdem’inki yorgunluk.
-Görüşürüz abi. -Eyvallah!
(Müzik - Ut)
Ya beyler...
...aranızda sözlüye çalışan var mı?
Kaç gündür derginin telaşından hiç çalışamadım vallahi.
Al benden de o kadar. Ödevleri bile yapmadım.
Çalışırız beyler çalışırız.
Da şu dergiyi çıkaralım da.
Eyvah, müdür bir şeye kızmış yine.
Üstümüze üstümüze geliyor.
Erdem Bayazıt!
Buyurun hocam?
O ne biçim şiir oğlum öyle?
Ne şiiri hocam?
Günbatı’da bir kızı sevmişsin ya. O şiir. Zehr’aşk!
Evladım burada bir genç kızın haysiyeti söz konusu!
(Müdür) İnsan öyle ilanı aşk eder gibi gazeteye şiir falan yollar mı?
(Müdür) Hadi yolladın, yolladın...
...bu kadar açık seçik ismi yazılır mı?
Hocam neden bahsettiğinizi hiç anlamadım.
(Müdür) Altında imzan var.
(Müdür) İnkar edecek değilsin.
(Müzik - Ut)
(Müdür) Gerçi Zehra şikayetçi olmadı ama seni disiplin kuruluna vermek zorundayım.
(Müdür) Okuldan uzaklaştırma alacaksın Bayazıt.
(Müzik - Piyano)
Üzülme hocam bu kadar. Daha çocuk bunlar.
Bir şey söylüyorsun onu abartıp başka şey çıkartıyorlar.
(Mustafa) Doğru diyor Erdem, senin ne kabahatin var?
(Mustafa) Sürekli ağzında taşla gez, konuş demedin ya!
Yine de kendimi çok kötü hissediyorum hocam.
Ya kötü bir şey olsaydı?
O zaman kendimi hiç affetmezdim.
Ama olmadı.
Çok şükür.
Çok şükür tabii ya.
Ne olur daha fazla düşünüp kendini üzme.
Sen çok iyi bir öğretmensin.
Onun kendine olan özgüvenine nasıl katkı sağladın farkında değil misin?
-Ne olursa olsun yine de... -Aman Şiir Avcısı...
...sana kalsa kendini yer bitirirsin.
(Cahit) Kabul et artık, bu işte kimsenin bir suçu yok!
(Kapı gıcırdama ve kapanma sesi)
Teselli ekibi mi kurdunuz?
Sanki çocuğu ben boğmuşum gibi bakıyorsunuz!
(Zehra) Rica ederim Kenan Bey.
Yeteri kadar herkes üzgün zaten.
Peki...
...madem siz rica ediyorsunuz.
Bu konuyu kapatalım Zehra hoca.
(Kenan) Yeter ki siz üzülmeyin.
(Müzik - Piyano)
(Şerife) Emine...
...çöreğin mayası hazır mı kızım?
Emine! Kilerde mi bu?
Eyvah eyvah, şimdi söndürürsem benim ocağım sönecek.
Sen yan. Yan mübarek, kendi kendine yan.
Naciye bu evden kaçsın gitsin yarabbim.
Sen yan!
(Kapı kapanma sesi)
Ne oldu kızım? Betin benzin atmış senin.
Yok, iyiyim iyiyim.
Kileri temizliyordum...
...sen çağırınca koşup geldim.
Ne koştun kızım. Şu hamurun diyorum mayası tamam mı?
Tamam ana tamam. Ben şimdi koşup getireyim.
Burada yoğuruveririm.
(Hale) Ya yavaş!
Nereye yetişiyorsa?
Bende bahçede hazırlayayım yemeği. Hava pek güzelmiş bugün.
Pek güzel pek!
(Hale) Anne, bugün çarşıya çıksak mı?
Olur, çıkalım vallahi!
Benim bile pek bir gezesim var bugün.
Hep birlikte şöyle bir gezeriz.
(Hale) Annem benim!
Hacer yenge, hani geçen bir kışlık kumaş görmüştük ya çarşıda, onu da alalım mı?
(Hacer) Tamam tamam, ben de çok beğenmiştim onu.
Kibriti kilerde unutmuşum, ben bir koşu gidip alayım.
Eyvah!
Ne güzel duruyor. Tazecik.
Yardım edeyim ben de.
(Müzik - Ut)
Bu filmin betimlemesi TRT tarafından Sesli Betimleme Derneğine yaptırılmıştır.
Erişim: www.seslibetimlemedernegi.com