Tip:
Highlight text to annotate it
X
1961 yılında Almanya ile Türkiye arasında işçi anlaşmasının imzalanmasıyla,
Almanya, yeni bir umut kapısı olarak,
birçok kişinin aklına düşmüştü.
Almanya kiminin yuvasını yıktı, kiminin yuvası oldu yıllar içinde.
Gidenler Almanya'ya,
dönenler Türkiye'ye alışmaya çalıştı.
Ama herkesin aklı bir parça, bıraktığı yerde kaldı.
Türkiye'ye gelenler Alamancı, Almanya'da kalanlar yabancı oldu.
Bugün Berlin sokaklarında gezdiğinizde,
Türklerin yoğun olarak yaşadıkları mahallelerde,
Türkiye'den fazlasıyla izler buluyorsunuz.
Her ne kadar Berlin'in tam ortasında olsalar bile,
onlar küçük Bayburtları'nda, Elazığları'nda, Çorumları'nda,
İstanbulları'nda, yani Küçük Türkiyeleri'nde yaşıyorlar.
Çanak antenlerle donanmış yüksek bloklar,
balkonlarda asılmış çamaşırlar, Türkçe tabelalarla,
Berlin'de yaşayan Türkler,
her alanda kendilerini belli ediyorlar.
Aslında bu farkındalık ve farklılık ilk bakışta olumlu gibi gözükse de
uzun vadede uyum sorunlarına da yol açıyor.
Almanya, göçmenlerin uyumu konusunda birçok adım atsa da
bazı konularda sıkıntı, halen devam ediyor.
Çevre konusu, Türkiye'nin olduğu gibi Almanya'da yaşayan Türklerin de
öncelik sıralamalarında, sonlarda bir yerde ancak kendine yer bulabiliyor.
Almanya'da yaşayan Türklerin bu konuda ihmal edildiğini düşünen
Gülcan Nitsch ise, çalışmalarıyla bu konuda fark yaratıyor.
Gülcan Nitsch Almanya'da doğmuş,
büyümüş ve okumuş bir çevreci.
Ailesinin kökenleri Bolu'ya dayansa da
o kendisini Berlin'li olarak tanımlıyor.
Üniversitede biyoloji okumuş olsa da
o kendisini çevreci olarak tanımlıyor.
Çocukluğundan beri çevre konusuna karşı duyarlı olan Nitsch,
Almanya'da yaşayan Türklerin
bu konudaki ilgisizliğini fark edince
hayatını çevre sorunlarına adamış.
Gülcan Nitsch çevre çalışmaları konusunda daha aktif
ve planlı çalışmak için öncelikli olarak
Almanya'nın en büyük çevreci örgütü BUND'a katıldı.
Sonrasında ise Almanya'da yaşayan Türklere daha iyi ulaşmak için
BUND'un bünyesinde, Yeşil Çember Oluşumunu kurdu.
- Yeşil Çember'de yaptığımız çalışmalar genellikle bilgilendirmeler oluyor.
Bu bilgilendirmeler yazılı oluyor, sözlü oluyor.
Ondan sonra, yazılı deyince,
broşürler çıkartıyoruz mesela,
Geçen seneden beri, Türkçe bir çevre dergisi çıkarmaya başladık.
Sonra, bilgilendirme toplantıları sunuyoruz,
seminerler sunuyoruz.
Bilgi düzeyi düşük olan insanları çevreci olarak yetiştirdik,
onlar da çevresindeki insanları bilgilendirdiler.
Ama en büyük yaptığımız faaliyetlerden bir tanesi,
Yeşil Çember'i kurduktan kısa bir süre sonra,
Çevre Gününü organize etmeye karar vermemizdi.
Yani bu sene 4. kez Çevre Günü'nü organize ediyoruz.
Biz bir seferlik organize etmek istiyorduk aslında,
her sene geleneksel hale geleceğini hiç düşünmemiştik gerçekten.
Somut olarak neler değişti?
Mesela derneklerde tasarruf lambaları kullanıyorlar.
Ondan sonra kadınlar mesela temizlik ilaçlarını değiştirmeye başladılar,
zehirli temizlik ilaçları kullanmıyorlar artık.
Sonra, çöp ayrımına başladılar. Bir de çevreye duyarlılıkları arttı,
sorumlulukları çoğaldı ve bildiklerini başkalarıyla paylaşıyorlar.
En büyük başarı olarak şeyi söyleyebilirim,
gittiğim her toplantıda (ve söylüyorum da bunu) ben geldim sizi bilgilendirdim,
siz 20 kişisiniz ama diyorum,
sizden her kişi 5, 10, 20 kişiyi daha bilgilendirmesi ve
topun böyle yuvarlanması gerek.
Gülcan Nitsch çevresinde söylenenlere aldırmadı, kendisini çevreye adadı.
Küresel ısınmadan, dünyanın dengesinin bozulmasına
kendisini herkesten daha fazla sorumlu hissetti.
Almanya'da yaşayan Türk vatandaşları için, ben ne yapabilirim ki demedi,
sokaklara çıktı, ev ev dolaştı.
Kurduğu Yeşil Çember Oluşumu ile hem Almanya'da yaşayan Türklerin hayatında,
hem de hepimizin yaşadığı dünyada koskocaman bir fark yarattı.