Tip:
Highlight text to annotate it
X
Çeviri: Banu Yobas Gözden geçirme: E. Barış Öndeş
Başlamadan hemen önce bir şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum
ki bu da beyin ve sinir cerrahlarının hepsinin kovboy botları giymediğidir.
Bunu bilmenizi istedim.
Yani ben aslında bir beyin cerrahıyım
ve beyin cerrahisinin eski geleneklerini takip ediyorum
ve bugün size anlatacağim şey hastalarımıza yardım edebilmek için
beyin devrelerindeki kadranların ayarlanması,
beyinde herhangi bir yere gidebilme
ve beyindeki alanların açılıp kapatılabilmesi
hakkında.
Dediğim gibi, beyin cerrahisi çok eski bir geleneğe dayanmaktadır.
Beyin cerrahisi yaklaşık yedi bin yıldır var.
Mesoamerika'da (orta Meksika ile orta Amerika arası), beyin cerrahisi yapılmaktaydı
ve orada hastalarını tedavi eden beyin cerrahları vardı.
Ve onlar uğraşıyorlardı - nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların
beyinle alâkalı olduğunu biliyorlardı.
Ne yaptıklarını tam olarak bilmiyorlardı.
Yani, şu anki durumdan pek de farklı değil. (Gülüşmeler)
Fakat onlar,
eğer bir sinir ya da psikiyatrik hastalığınız varsa,
bunun sizin kötü bir ruh tarafından
ele geçirilmiş olmanızdan kaynaklandığını düşünüyorlardı.
Bu yüzden eğer nörolojik ve psikiyatrik problemlere sebebiyet veren
kötü bir ruh tarafından ele geçirildiyseniz,
o zaman bunu tedavi etmenin yolu, tabii ki,
kafatasınıza bir delik açmak ve kötü ruhun kaçmasına izin vermektir.
Yani o zamanlar böyle düşünülüyordu
ve bu şahıslar bu delikleri açtılar.
Bazen hastalar bu süreçten geçme konusunda biraz gönülsüz olurdu,
çünkü kafatasındaki deliklerin kısmen yapıldığını
ayırt edebilirsiniz ve daha sonra, bence,
bazı trepanasyonlar(kemikleri delerek vücut boşluklarının açılması) yapıldı ve sonra, çabucak vazgeçtiler.
O sadece kısmi bir delikten ibaretti
ve onların bu süreçlerden sonra sağ kaldıklarını biliyoruz.
Fakat bu olay oldukça yaygındı.
Bazı yerleşim yerlerindeki insanlarin yüzde birinin
kafatasında bu deliklerden vardı ve buna dayanarak
sinirsel ve psikiyatrik hastalığın oldukça yaygın olduğunu anlayabilirsiniz.
Ve yaklaşık 7,000 yıl önce bu olay oldukça yaygındı.
Şimdilerde, zaman içerisinde,
şunu fark ettik ki,
beynin farklı tarafları farklı şeyler yapıyor.
Yani beyinde hareket etmenizi ya da görmenizi
ya da hafızanızı yahut iştahınızı vb. kontrol etmeye
adanmış bölgeler bulunuyor.
Ve her şey yolunda gittiğinde, o zaman sinir sistemi de
iyi çalışır ve böylece her şey işlevini yerine getirir.
Fakat bazen, işler çok da yolunda gitmez
ve beyindeki devrelerde sorun çıkar
ve zamansız harekete geçen bazı bozuk sinir hücreleri vardır
ve bunlar soruna yol açarlar ya da bazen normalin altında faaldirler
ve tam olarak çalışmaları gerektiği şekilde çalışmazlar.
Şimdi, bunun görünmesi de
bu sinir hücrelerinin beyinin neresinde olduğuna bağlıdır.
Yani, bu bozuk hücreler motor nöronlarıysa
siz hareket sisteminde fonksiyon bozukluğu yaşarsınız
ve sizde Parkinson hastalığı gibi hastalıklar baş gösterir.
Eğer arıza sizin ruh halinizi düzenleyen bir devrede ise
sizde depresyon benzeri şeyler başgösterir
ve arıza hafızanızı ve bilişsel (idrak etme) fonksiyonu kontrol eden devrede olduğu zaman
o zaman Alzheimer hastalığı gibi hastalıklara yakalanırsınız.
Bu nedenle bizim yapabildiğimiz
bu rahatsızlıkların beyinin neresinde olduğunu saptamak
ve beyindeki bu devrelerin içine onları açmak ya da
kapatmak için müdahale edebiliyoruz.
Yani bu radyo kadranında doğru istasyonu seçmeye
çok benziyor.
Doğru radyo istasyonunu seçtiğinde, jaz yada opera olsun,
bizim durumuzda da hareket edebilme ya da ruh hali olsun,
biz de kadranı orada bırakırız
Sonra ses ayarı için, sesi açmak ya da kapatmak için
ikinci bir düğme kullanabiliriz.
Size söyleyeceğim şey
hastalara yardım edebildiğimizi görmek için
beynin devre sistemlerine elektrotları yerleştirmek
ve bu yolla beynin alanlarını açıp kapama işlemi hakkında.
Ve tüm bu anlattıklarım,
"Derin Beyin Uyarımı" isimli bir cihazla başarıldı.
Yani yaptığımız şey bu elektrotları beynin her tarafına yerleştirme işlemi.
Tekrar edersem, kafatasında ufak bir madeni para büyüklüğünde delik açıyoruz,
elektrodu deliğin içine yerleştiriyoruz ve sonra bu elektrot
derinin tamamen altından
göğüste kalp piline kadar iniyor
ve TV kumandasına çok benzer bir kumandayla,
beynin bu alanlarına ne kadar elektrik vermemiz gerektiğini
ayarlayabiliyoruz.
Açıp kapatabiliyor ya da ileri-geri ayarlayabiliyoruz.
Şimdi, dünyadaki yaklaşık yüz bin hasta
derin beyin uyarılması cihazını taşıyor
ve size hareket düzensizliğini,
ruh hastalığı ya da bilinç düzensizliğini tedavi etmek için
bu derin beyin uyarma cihazının kullanıldığı bazı örnekler göstereceğim.
Bu şey beyinde iken işte böyle görünüyor.
Elektrodun kafatasından geçip beynin içerisine girdiğini ve
orada kaldığını görüyorsunuz ve beynin herhangi bir bölgesine yerleştirebiliriz.
Arkadaşlarıma hiçbir sinir hücresinin bir beyin cerrahından
kaçamayacağını söylüyorum, çünkü biz şimdi gerçekten
beyinde istediğimiz bölgeye oldukça güvenli bir şekilde ulaşabiliyoruz.
Şimdi size göstereceğim ilk örnek,
Parkinson hastası
ve Parkinson hastalısı olan bu bayanın
beyninde bu elektrodlardan var
ve size göstereceğim şey
elekrodlar kapalıyken onda Parkinson semptomlarının olduğu
ve şimdi elektrotları açıyoruz.
Böylece bunun gibi bir şeye benziyor.
Elektrotlar şimdi kapatıldı ve bayanın titrediğini görebilirsiniz.
(Video) Adam: Tamam. Kadın: Yapamıyorum. Adam: Parmağıma dokunmaya çalışabilir misiniz?
(Video) Adam: Bu daha iyi. Kadın: Bu taraf daha iyi.
Şimdi elektrotları açıyoruz.
Elektrodlar açıldı. Az önce açıldı.
Ve bu anında işte böyle çalışıyor.
Ve bu şekilde titreme ile titrememe arasındaki fark --
(Alkışlar)
Böyle bir titreme ile titrememe arasındaki fark kadının
talamus altı hücrelerindeki 25 bin sinir hücresinin uygunsuzluğuyla ilgili.
Artık sorun çıkartanları nasıl bulmamız gerektiğini biliyoruz
ve diyoruz ki onlara "Beyler, yeter artık.
Artık bunu kesmenizi istiyoruz."
Ve bunu elektrik ile yapıyoruz.
Böylece nasıl harekete geçeceklerini elektrik kullanarak dikte ediyoruz
ve elektriği kullanarak onların yanlış davranışlarını engellemeye çalışıyoruz.
Yani bu şekilde, sinir hücrelerinin normal olmayan faaliyetlerini önlüyoruz.
Bu tekniği diğer sorunlarda da kullanmaya başladık
ve şimdi size çok büyüleyici bir sorundan bahsedeceğim,
ki bu sorun da, distoni(kas tonusu bozukluğu) hakkında.
Distoni, çocukların büküm hareketini ile de alakalı olan
çocukları etkileyen genetik bir hastalık.
Bu çocuklar başta nefes alamamaya, sonra aşırı derece ağrıya,
ardından da ürinal enfeksiyonlara varasıya kadar giderek daha fazla bükülüyorlar.
Sonunda da bu çocuklar ölüyorlar.
1997 yılına geri dönecek olursak, bu küçük çocuğa bakmam istenmişti.
Tamamen normal görünüyor. Bu çocuk genetik kas tonusu bozukluğuna sahip.
Ailede 8 çocuk var
Bunlarin 5'inde bu distoni hastalığı var.
Ve işte bahsettiğim çocuk.
Bu çocuk 9 yaşında, altı yaşına kadar her şey normaldi.
Ama sonra sağ ayağından başlayarak bükülmeler başladı,
sonra sol ayağı, daha sonra sağ kolu ve sonra da sol kolu.
Sonrasında gövdesi, ve sonra zaman geldi
ve hastalık başladıktan bir veya iki sene sonra
artık ne yürüyebiliyor ne de ayakta durabiliyordu.
O artık kötürümdü ve aslında bu çocukların giderek bükülüp
özürlü olana dek kötüleşmesi hastalığın doğal seyriydi
ve bu hastalıklı çocukların çoğu hayatta kalamıyor.
Bu bahsettiğim de ailedeki beş çocuktan birisi.
Gezinebilmesinin tek yolu, göbeğinin etrafında şu şekilde sürünmesiydi.
Hiçbir ilaca cevap vermedi.
Bu çocukla ne yapacağımızı bilmiyorduk
Nasıl bir yöntem izlememiz gerektiğini
ve beyinde nereye gitmemiz gerektiğini bilmiyorduk,
fakat Parkinson hastalığındaki sonuçlarımıza dayanarak akıl yürüttük
ve dedik ki, Parkinson hastalığında önlediğimiz beynin aynı yerini
önlemeyi neden denemiyoruz?
Ve bunu yaparsak bakalım ne olacak?
Ve işte. Onun daha iyi olacağını umarak
ameliyat ettik. Bilmiyorduk.
İşte şimdi burda, yaşadığı yere, İsrail'e geri döndü
Müdahaleden 3 ay sonra, ve buyrun
(Alkışlar)
Bu sonuca dayanarak,
bu artık dünyanın herbir yanında uygulanan bir yöntem
ve bu gibi ameliyatla yardım edilen
dünyanın her bir yanında yüzlerce çocuk bulunmakta.
Bu çocuk şimdi üniversitede
ve gayet normal olarak hayatına devam ediyor.
Tüm kariyerim boyunca yaptığım
en memnun edici durumlardan biriydi bu.
Hareketi yeniden onarmak ve onun gibi bir çocuğun yürümesini sağlamak.
(alkışlar)
Ve fark ettik ki, bu teknolojiyi
sadece hareketi kontrol eden devrelerde değil,
diğer şeyleri kontrol eden devrelerde de kullanabiliriz
ve sonrasında da
ruh halini kontrol eden devrelerle uğraştık.
Depresyonu ele almaya karar verdik.
Depresyonu ele almamızın sebebi, onun çok yaygın olmasıydı
ve bildiginiz gibi, depresyonun ilaçla tedaviden psikolojik tedaviye
ve hatta elektroşok tedavisine kadar
bir çok tedavi yöntemi var,
fakat hala milyonlarca depresyonlu hastanın,
yüzde on ila yüzde yirmisi
bu tedaviye cevap vermiyor ve biz de bu hastalara yardım etmek istiyoruz.
Bakalım depresyonlu hastalara yardım etmek için
bu tekniği kullanabilecek miyiz.
İlk yaptığımız şey, depresyonlu hastaların beyni ile
normal insanların beyni arasındaki farkın ne olduğu bulmak
ve karşılaştırmasını yapmaktı.
Ve beynin kan akışına bakmak için PET taraması yaptık,
depresyonlu hastalarla normal insanları karşılaştırınca
depresyonluların beyin alanlarının devredışı kaldığı
ve bu devredışı kalan alanların mavi renkte
olduğunu fark ettik.
İşte burada gerçekten maviler hakim,
ve mavi renkteki bu alanlar
motivasyon, hareket ve karar verme ile ilgili olan alanlardır.
ve esasında, eğer bu hastalar kadar ağır bir şekilde depresyonda iseniz,
böyle zayıflatılmışsınızdır. Artık motivasyon ve hareketten mahrumsunuzdur.
Kırmızı renkteki 25. bölge olarak gördüğünüz
aşırı aktif alanlar
diğer bulduğumuz şeydi
ve 25. bölge beynin hüzün merkezidir.
Eğer herhangi birinizi üzersem, örneğin,
aile ya da bir arkadasizdan biri ölmeden önce
bunlardan birini en son gördüğünüz zamanı hatırlatırsam
beyninizin bu alanı parlayacak.
Parlayan bu bölge de beynin hüzün merkezidir.
Depresyonlu hastalar aşırı tepkiye sahiptir.
Hüzün durumunda beynin bu alanı kıpkırmızı olur
Termostat 100'e ayarlanır
ve beynin diğer alanları, hareket ve motivasyon da dahil, kapatılır.
Elektrotları bu hüzün alanlarına yerleştirip
termostat kapatılırsa
aktiviteye de son verebilir miyiz
ve bunun olası sonuçları neler olur diye merak ettik
Devam ettik ve depresyonlu hastalara elektrotları naklettik.
Emory Üniversitesinden meslektaşım Helen Mayberg ile bu konuda çalıştık.
Ve 25. bölgeye elektrotları yerleştirdik.
Üstteki taramada gördüğünüz operasyondan önce,
25. bölge, hüzün bölgesi kıpkırmızı olmuş
ve mavi renkteki ön bölgeler kapalı
ve sonra, sürekli uyarılmanın 3 ay sonrasında,
günde 24 saat veya sürekli uyarılmanin 6 ay sonrasında
bunun tamamen tersini elde ettik.
25. bölgeyi azaltabiliyorduk,
normal seviyesine kadar düşürebiliyorduk.
Ve beynin ön loblarını
tekrardan devreye sokabiliyorduk
ve gerçekten ağır depresyonlu bu hastalarda
oldukça göze çarpan sonuçlar alıyorduk.
Şimdilerde klinik denemelerin 3. evresindeyiz
ve eğer yöntemin güvenilir ve verimli olduğunu saptarsak
ağır depresyonlu hastaların tedavi edilmesinde
bu yeni bir yöntem olabilir.
Size Parkinson ve kas tonusu bozukluğu gibi durumlarda
motor sistemini tedavi edebilmek için
derin beyin uyarılmasını kullanabileceğimizi gösterdim.
Depresyon durumlarında ruh hali devresini
tedavi edebilmek için kullanabileceğimizi gösterdim.
Peki sizleri daha zeki yapmak için derin beyin uyarılmalarını kullanabilir miyiz?
(Gülüşmeler)
Bununla ilgilenen kimse var mi?
(Alkışlar)
Elbette yapabiliriz, değil mi?
Bu yüzden de biz
beyindeki hafıza devrelerini
daha güçlü yapmak için çalışmaya karar verdik
Eğer bilişsel işlev ve hafızayı düzenleyen devrelerin
aktivitesini arttırabilme imkanını görmek için
onları düzenleyen devrelerin arasına elektrotlar yerleştireceğiz.
Şimdi bunu normal insanlara uygulamayacağız.
Bunu bilişsel eksikliği olan insanlara uygulayacağız
ve biz bunu bilişsel ve hafıza eksikliği olan
Alzheimer hastalarını tedavi etmek için seçtik.
Bildiğiniz gibi, bu Alzheimer hastalığının erken safhasının
ana semptomudur.
Eğer bu hafıza devresini açmayı başarabilirsek,
Alzheimer hastalarına yardım edebileceğiz.
Bunu test etmek için Alzheimer hastalarına,
beynin hafıza devresinin giriş ve çıkışının anayolu olan
forniks isimli bölgesine
elektrotları yerleştirdik.
Görünen o ki, Alzheimer hastalığı
beyindeki glikoz kullanımının aşırı düşük olmasıyla ortaya çıkıyor.
Beyin glikoz kullanma söz konusu olduğu biraz açgözlüdür.
Beyin vücut ağırlığımızın yalnızca yüzde ikisini oluşturmasına rağmen,
yüzde 20'lik bir kullanım oranıyla
kendi ağırlığına oranla 10 kat daha fazla glikoz tüketiyor.
Vücuttaki tüm glikozların yüzde yirmisini beyin kullanıyor.
Sağlıklı bir insanın yapısından,
ılımlı kognitif bozukluğu olan bir bireye
ve oradan da Alzheimer hastası bir bireye doğru giderseniz;
beyinlerindeki glikoz kullanmayı durduran bölgeleri görürsünüz.
Devre dışı kalıyorlar ve kapanıyorlar.
Ve aslında, şekildeki beyin kurdelasının dışında kalan
bu kırmızı bölgeler
tamamen kapanana dek
giderek daha da mavileşiyor.
Beynin bir bölgesinde gerçekleşen bu güç kesintisi,
bölgesel bir elektrik kesintisine benziyor.
Alzheimer hastalarının beyin kısımlarında
elektrikler kesilmiştir.
Ve soru şu ki: Sonsuza dek böyle mi kalacaklar
yoksa tekrar aktifleştirebilir miyiz?
Beynin bu bölgelerini tekrar glikoz kullanımına açabilir miyiz?
Ve bu da yaptığımız şey:
Alzheimer hastalarının forniks bölgelerine elektrotları yerleştirdik,
etkinleştirdik ve beyindeki glikoz kullanımının durumuna baktık.
Esasında, yukarıda, ameliyat öncesini göreceksiniz
Mavi bölgeler ağırlıklı olarak normalden daha az glikoz kullanan
yan kafa kemiği ve şakak lobu bölgeleridir.
Beynin bu bölgeleri devredışı bırakılmış.
Beynin bu bölgelerinde elektrikler kesilmiş.
Sonra DBS elektrotlarını yerleştirdik ve bir ay veya bir yıl kadar bekledik
ve kırmızı bölgeler
glikoz kullanımını arttırdığımız bölgeleri gösteriyor.
Ve biz gerçekten, glikoz kullanamayan bu bölgelerin tekrar
glikoz kullanabilmelerini sağladık.
Yani burdaki mesaj şu ki: Alzheimer hastalığında,
ışıklar kapalı; fakat evde birisi vardır
ve beynin bu kapalı bölgelerine gücü geri getirebiliyoruz
ve bunu yaparak
onların işlevlerinin geri döneceğini umuyoruz.
Bu yöntem şu anda klnik testlerde.
Bunun güvenilir ve etkili olup olmadığını,
hastaların nörolojik işlevlerini geliştirip geliştiremeyeceğimizi
görmek için erken teşhis edilmiş 50 Alzheimerli hastayı
ameliyat edeceğiz.
(Alkışlar)
Yani bugün vermek istediğim mesaj şu ki,
gerçekten, beyinde çeşitli hastalık durumlarında
hatalı çalışan birçok devre vardır.
Bu durum Parkinson, depresyon, şizofreni
veya Alzhemir hastalığı için geçerlidir.
Şimdi devrelerin ne olduğunu, bu hastalıkların
beynin hangi alanlarının bu klinik semptomlardan
sorumlu olduğunu öğreniyoruz.
Artık bu devrelere ulaşabiliriz.
Bu devrelerin içine elektrotları yerleştirebiliriz.
Bu devrelerin etkinliğine son verebiliriz.
Eğer fazla aktiflerse, eğer beynin her tarafından
hissedilen soruna sebebiyet veriyorlarsa; onları kapatabiliriz.
Veya performansları düşükse, yükseltebiliriz.
Ve böyle yaparak, beynin tüm fonksiyonlarına
yardım edebileceğimizi düşünüyoruz.
Bunun bir sonucu olarak, elbette,
hastalığın belirtilerini değiştirebiliriz.
Size bahsetmedim ama, elektriği kullanarak beynin
zarar görmüş bölgelerinin düzelmesine yardım edebileceğimize dair
elimizde bazı kanıtlar var ve bu gelecek için önemli bir şey.
Fark ettiyseniz, aslında sadece beynin aktivitesini
değiştirmeyeceğiz, beynin bazı onarıcı fonksiyonlarından da
fayda sağlayabileceğiz.
Bu yüzden bu tekniğin belirtilerinin
giderek artacağını öngörüyorum.
Birçok beyin hastalığında elektrotların yerleşirildiğini göreceğiz.
Esasında, buna dair en heyecanlı şeylerden biri de
birçok alanı kapsayan bir çalışma oluşudur.
Bu yöntem; mühendislerin, görüntüleme bilimcilerinin,
temel bilimcilerin, nörologların,
psikiyatristlerin, beyin cerrahlarının çalışmalarını ve
bu çoklu disiplinlerin kesişimindeki heyecanı içerir.
Ve öyle düşünüyorum ki ,
zaman geçtikçe beyindeki kötü ruhları koyabileceğiz.
Ve tabi bunun sonucu olarak
daha fazla hastaya
yardım edebileceğiz.
Çok teşekkürler.