Tip:
Highlight text to annotate it
X
(Jacque Fresco) Bugünkü tartışma konumuz depresyon.
Pek çok insan yıllardır depresyonda ve bu konuda
çok fazla mektup almaktayım.
Bazen şöyle diyorlar;
“Hayatta ne bir anlam bulabiliyordum, ne de bir amacım vardı ve
siz beni çekip çıkardınız."
Buna benzer çok fazla mektup alıyorum
ve söyleyebileceğim tek şey, depresyonun genlerle alakası yoktur.
Eğer genlere dayanıyor olsaydı, onu çekip çıkaramazdım.
Bu size mantıklı geliyor mu?
Depresyon nedir?
Eğer tümüyle bir başkası için yaşarsanız
(tümüyle bir başkasına bel bağlarsanız diyelim)
siz hayattayken o kişi ölürse
kimliğinizi kaybedersiniz.
Çünkü kimliğinizi o başka biriyle özdeşleştirmişsinizdir ki,
bu hiç iyi bir şey değil.
Bu bir tür bağımlılıktır. Neyi kastettiğimi biliyor musunuz?
Bu depresyonun küçük bir parçasıdır.
Geri kalanı ise kişilik kaybıdır.
Eğer sizi güçlendirmeyen
bir hayat görüşü ile yetiştirildiyseniz,
kişiliğinizi kaybedebilirsiniz.
“Sen doğru şekilde davran, göreceksin her şey yolunda gidecek"
gibisinden bir takım değerler doğrultusunda yetiştirildiyseniz,
işler yolunda gitmediğinde depresyona girersiniz.
Çünkü öngörünüzü kaybedersiniz. Gayet açık değil mi?
Eğer kendiniz ve diğer insanlar hakkında öngörüye sahipseniz,
belirli şeyleri önceden tahmin edebilirsiniz.
Eğer bir cevabınız yoksa, zihninizde bir cevap arayıp duruyorsanız,
durum yeteri kadar açık değildir.
Okullarda size sorunlarınızı çözmenize yardımcı olacak
düşünme yöntemleri öğretilmemektedir.
Öğretmek istemediklerinden değil. Kendileri de nasıl yapılacağını bilmiyorlar.
Hiçbir zaman kendi sorunlarını çözmeye yönelik bir düşünme metodu bulamadılar.
Bu yüzden bir işadamı emekliye ayrılınca
depresyona giriyor
çünkü artık oynayacak bir oyunu kalmıyor.
Hayatı boyunca, sahip olduğu kuyumcu dükkanında mücevher satan ve
yaptığı her satışta kendini iyi hisseden bir adam düşünün.
Bu adam emekli olduğunda
elinde hiçbirşeyi kalmaz.
Çünkü bu adamın "mücevher satmak"tan başka bir kimliği yok.
Anlıyor musunuz? Olan biten bu işte.
Bu süreci takip eden şey ise depresyon.
Çok yakın ilişkide oldukları sahiplerini kaybettikleri için
depresyona giren köpekler de var.
Sahip öldüğü zaman,
yakınında bir yere oturur ve uzaklaşmazlar
ve onları oradan uzaklaştırmak isteyen herkese havlarlar.
Çünkü tüm kimlikleri, sahipleriyle oluşturdukları takımdan ibarettir.
Sahip ölünce ortada kimlik de kalmaz.
Başka türlü bir bakış açıları da yoktur.
İnsanlar ve çoğu hayvan arasındaki fark,
hayvanların ölümden korkmamasıdır. Böyle bir kavramın varlığını dahi bilmezler.
Kendilerinden daha iri olan hayvanlardan uzak dururlar.
Bu bir reflekstir, ölümün ne olduğunu bildiklerinden veya
ölümü düşündüklerinden değil.
Buraya kadar, bir soru var mı acaba?
Pekala.
İnsanlar kendi kendilerine
“Karım beni neden terk etti?” diye sorarlar
ve bir açıklama bulamazlar çünkü onlara göre yaptıkları herşey
karşı tarafı mutlu edecek türdendir
ve bir türlü anlam veremezler.
Bunun mantıklı bir soru olması gerekmez.
Karınız sizi pek çok farklı nedenden dolayı terketmiş olabilir:
Uzun boylu ve sarı dalgalı saçlı adamlardan hoşlanıyordur.
ya da kısa ama sağlam yapılı, her neyse.
Siz kafasındaki bu imaja uymuyorsanız sizi terk edebilir.
Eşinizin sizi terketmeyeceği varsayımı ise sizi depresyona sokabilir.
Varsayımınız aslında dünya ile ilgilidir:
“Elbette şu anda savaşırken tekrar bir savaşa girmeyecekler!”
Böyle birşey söyleyemezsiniz. Ama,
“Dünyada barış olduğunu görmek isterim” diyebilir ve bunun için çalışırsınız.
Ama eğer dünyada barış görmeyi umut ederseniz,
çıkacak ilk savaşta depresyona girebilirsiniz.
İnsanlar bana “Venüs Projesi ne zaman gerçekleşecek?” dediklerinde,
verebileceğim en dürüst cevap, “Bilmiyorum” olur.
Ona ulaşabileceğimizi bile bilmiyorum
ama gördüklerimi kabul edemiyorum ve müdahele etmeye çalışıyorum.
Müdahele, daha iyi bir dünyaya sahip olacağımız anlamına mı geliyor? Hayır.
Ne gerçekleşirse, onu elde edersiniz.
Anlıyor musunuz?
Varsayımlar:
“Şüphesiz insanlar tek küresel toplumun mantığını anlayabilirler.”
Hayır, anlayamazlar!
Bu büyük bir problemdir
ve onları bu fikre yönlendirebilmek için
değişik yöntemler kullanmanız gerekir.
Peki, o halde depresyon nedir ve depresyondan nasıl kurtulursunuz?
Eğer depresyondaysanız, bu kendi içinizde
bazı cevaplar aradığınız ancak
bulamadığınız anlamına gelir.
Nasıl mı anladım?
Psikoloji kitaplarında pek bir şey bulamadım.
Nasıl anladığımı size anlatayım:
Oturdum ve dedim ki: "Depresyon nedir?" ve cevapladım;"bilmiyorum".
Ne olduğunu nasıl bulabilirim?
Depresif bir insanın kendisine olan saygısı azalma eğilimindedir.
Bunun anlamını biliyor musunuz?
"Hayatta hiçbir yere gelemedim. Saygı duyulmaya değer birisi değilim,
üç kız beni terk etti." Artık herneyse
kendine yetememe ile başlar.
"Hayallerinizin kızı"nı aramak yerine,
onu yaratmaya çalışın. Bu ne demek biliyor musunuz?
Yapabileceğiniz her yolla onu eğitin.
Bu her şey mükemmel mi olacak demek? Hayır.
Ama hiçbir şey yapmamaktan daha çok işe yarayacaktır.
Anlıyor musunuz?
Bu nedenle, depresyon sadece kendine olan saygıyı kaybetmek değil,
her şeyi kaybetmektir.
Bir adam kendini deniz kuvvetlerinde bulur
ve iyi bir denizci olmak ister
ancak madalya verip
sırtını sıvazlamadıkları sürece bu başarı getirmeyebilir.
Bu özbenliğinizdir: “Ben yaptım” diyebilirsiniz.
Ya da bir aktör,
bir tiyatro oyuncusu, seyircinin önüne çıkmadan önce prova yapar
ve alkışlandığı zaman,
bu ona iyi hissettirir.
Ancak bir sinema filminde, sonunda ne olacağını bilemez.
Oynadığı filmin sonunda insanların onu alkışlayıp alkışlamadıklarını bilemez.
Anlıyor musunuz?
Bu sebeple depresyona girebilir.
Sürekli rutin bir döngüde yaşayan herkes;
sıradan bir işte çalışan, bir kuyumcu, tesisatçı, oyuncu, ressam…
bir ressamı yaptığı iş için ödüllendirmezseniz
mesela “Siz bir dahisiniz, çok yaratıcısınız” gibi bir şeyler
söylediğinizde bu onu resim yapmaya teşvik eder.
Ama insanlar kalkıp da " Bu şey de neyin nesi?" dediklerinde durum
farklılaşır. Tabii sadece resim yapmayı sevdiği için resim yapıyorsa
durum başka; tabii böyle bir şey mümkünse...
Eğer doktor her gün en az yarım saat
yürümenizi tavsiye etti diye değil de
yürümeyi sevdiğiniz için yürüyüşe çıkıyorsanız
bunu bir başkası söylediği için değil yapmayı sevdiğiniz için yapın.
Doğada yürüyüşe çıktığınızda
ağaçların kokusunu içinize çekip etrafınıza bakltığınız zaman
bundan keyif alıyorsanız, durmayın, yapın!
Eğer yürümek sizi depresyona sokuyorsa,
öz saygınızı yeniden yapılandırmanız gerekiyor demektir.
Depresyondaki pek çok örnekte kişinin öz saygısı yoktur,
bu yüzden, öz saygılarını kazanmalarına yardımcı olmanız gerekir.
Sürekli “Suyun aniden buza dönüştüğünü bilmiyordum. Bir anda değil de
yavaş yavaş olduğunu düşünürdüm. Nasıl oluyor da..." gibisinden
pek çok farklı konuda konuşmanız gerekir.
Her ne olursa, eğer onları bilimin çeşitli dallarıyla baş başa bırakırsanız
ve kendilerini tatmin edecek cevaplar bulmaya başlarlarsa,
kendilerine olan saygıları da artmaya başlar.
Protestan bir arkadaşınız varsa ve
“Tanrı'ya inan. O seni koruyup kollar” diyebilir
ve siz bu inancı görüp dokunamadığınız birine bağlarsanız
bu sizi ayakta tutabilir
çünkü yukarıda bir yerlerde sizi seven birinin olduğunu bilirsiniz.
Hiç kimse sizi sevmese bile,
yukarıda seven birileri var
ve bu düşünce bazı insanların ayakta kalmasını sağlar
ama bu gerçek bir yardım değil. Anlıyor musunuz?
Çünkü kendisi papaza gidip "Nerede yanlış yaptım?" der.
Eğer doğru ve yanlışa inanırsanırsanız, depresyona girersiniz:
“Yanlış bir şey yapmış olmalıyım.”
Yaptığınız şey 'yanlış' değil.
Sadece o an için yerinde bir hareket değil.
Genel olarak biraz uygunsuz bir şey. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Yanlış değil. Eğer birine yardımcı olmaya çalışıyorsunuzdur
"Topla kendini! Kendine inan ve güven!"
dediğinizde
belki biraz inandırıcı olabilirsiniz. Size "Haklısın, doğru söylüyorsun!"
diyebilirler ama bu kişinin öz saygısını çekip çıkartmaz.
Kişinin kendine olan saygısını çıkartamazsını. Ona ekleme yapabilirsiniz.
Bunun ne demek olduğunu anladınız mı? Her kim olursa olsun bu böyledir.
Sadece kendilerine olan saygılarını yitirmişler. Kim olduklarını bilmiyorlar.
(Acı çekiyorsanız, durum farklıdır. Bunun hakkında konuşmuyorum.
Ciğerlerinizde büyüyen bir tümor varsa ve zar zor nefes alıyorsanız
bu başka bir şeydir. Depresyon değil.
Bu fiziksel bir engeldir.)
Eğer sağlıklıysanız,
her gün bir şeyler öğrendiğinizi hissediyor
ancak asla bir şeyleri düzeltebileceğinizi düşünmüyor olabilirsiniz.
Ama düzeltmeyi deneyebilirsiniz: "Ben bu durumu düzeltmeye çalışacağım"
ve işe yaramazsa başka bir yolla üstüne gidersiniz.
Bu da olmazsa, kendinize “Bununla başa çıkabilirim:
sadece bu konuda biraz bilgiye ihtiyacım var" deyin.
İşte bu özgüvendir.
İnsanın belli bir alandaki bilgisi ne kadar sağlam olursa...
Bakın insanlar genelde "Yüzlerce insanın önünde
kalkıp da konuşamam çünkü
bir gaf yaparsam herkes bana
güler" şeklinde düşünürler.
İşte böyle durumlarla başa çıkmak için;
Asla insanlarla onların onayını almak için konuşmayın
İnsanları bilgilendirmek için onlarla konuşun.
Eğer bir binanın içinde, koridorda olsaydınız
ve büyük bir kiriş yanmaya başlasaydı, binlerce insan için mücadele ederdiniz
ve derdiniz ki, “Hemen burayı terkedin. Yangın var!”
ve bunun için kendinizi kötü hissetmezdiniz, çünkü söylediğiniz şey
onların iyiliği için son derece önemli
ancak dindar insanların olduğu bir toplantıda risk alıp
"Tanrıya inanmıyorum" dediğinizde hepsi birden size "NE?!" diye cevap verir.
Kimse kalkıp da "Tüm bunları nasıl açıklıyorsun?" diye sormaz bile.
Bunu bile yapmazlar.
Bunu yapmadıklarında, ortada köprü möprü kalmaz. Köprüyü sizin inşa etmeniz gerekir.
İnançlı biri bile, penceresinin kolu kırıldığında
ki kendileri kırmıştır ve pencere artık açılmıyordur,
kırılan parçayı üretici firmaya gönderir.
Doğrulamaya gerek duyarlar.
Satın alırken satıcı "Bu pencereyi satın alırsanız,
"rüzgar geçirmez bir pencere satın almış olursunuz;
çünkü iki camın arasında plastik bir tabaka var
ve böylece onu herhangi bir şeyle kıramazsınız." der.
Öz yeterliliği düşük olan birini yönlendirerek
kendine yetebildiğini gösrmesini sağlayabilirsiniz
böylelikle kendilerine odaklanmaktan vazgeçerler:
“Yıllardır çalışıyorum ve elimde bunu kanıtlayacak hiçbir şey yok!”
"Hiç bir şeylere sahip olduğunuzu varsaymış mıydınız?"
Yapmanız gereken kendinize olan saygınıza bağlanmak ve soru sormaktır:
Neden depresyondayım? Neden kalabalıkta kendimi yetersiz hissediyorum?
Çünkü insanların söyleyeceğim şeyleri beğenmelerini istiyorum.
Bana sorarsanız, zerre umurumda değil.
İnsanlar dünyanın düz olduğuna inanırken, ben döndüğünü bulup çıkardıysam,
onlara dünya dönüyor demek beni çok eğlendirir.
Reddederlerse de bu onların sorunu, benim değil.
Kendinizi bir fikri ortaya koymakta başarısız hissediyorsanız,
başarılı olacağınız varsayımı bile iç karartıcıdır.
Anlıyor musunuz? İşte bu depresyon sebebidir.
Bir şey yaptığınızda ve karşılığında hiçbir şey olmadığında;
kürek çektiğinizde ve kayık gitmediğinde,
kayıktaysanız ve kürekleri nasıl kullanacağınızı bilmiyorsanız
ve ilerleyemiyorsanız, canınız sıkılır.
İpini çektiğiniz halde motor çalışmıyorsa,
“neden çalışmıyor ki” der ve çalışana kadar çekmeye devam edersiniz.
ya da bujileri değiştirmeniz gerektiğini fark edersiniz.
Buji tırnaklarında küçük ya da geniş bir açılma olmuştur,
ve o boşluğu kapattığınızda bujiler motoru ateşler.
Bu tür temel şeyleri bilmiyorsanız, kendinizi çim biçme makinasını tekmelerken bulabilirsiniz.
Biz canlı insan karakterlerini eşyalara yansıtma eğilimindeyiz.
Bazen, çalışmayan bir dürbünü kanepeye fırlatırsınız
Ne dediğimi anlıyorsunuz değil mi?
Çünkü dürbüne sinir olmuşsunuzdur.
Ona karakterize etmişsinizdir; "gerzek alet, çalışsana!"
"40 dolar para verdim. Çalışması gerek"
Hayır, 40$ ödediniz ve bozuksa iade edersiniz
ya da iade edene kadar bir kenarda bekler.
Ancak çalışmayan bir şeyi sağa sola fırlatmak çalışmasını sağlamaz.
Bazen, televizyona bağlı kablolar gevşediğinde
televizyona bir iki kere vurur ve kablo bağlantısının temas ederek tekrar gelmesine
neden olursunuz ve böylece bu tür bir değer sisteminiz olur.
Sanırım depresyonla alakalı her şeyi anlattım.
Depresyon kendine olan saygının azalması, tamamen kaybolması ya da adalet arama durumudur.
Eğer insanlara kendi istediğiniz değil ama
onlara kimlik kazandıracak bir şeyler verirseniz...
İnsanlara Venüs Projesinden bahsedin, üzerinde çalışın, başkalarıyla konuşun
böylelikle bir şeyler yaptıklarını hissetsinler.
Eğer başkaları onları anlamazsa hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Onları hayal kırıklığına uğratan,
diğer insanlarla iletişim kurmadaki eksiklikleridir.
Bu çok çalışmayla ve hata yapa yapa öğrenilir.
Ku Klux ***’dakilerle ilk tanıştığımda,
“Neden siyah adamı dövüyorsunuz, o size hiçbir şey yapmadı” demiştim
onlarda benim için “ Burada kuzeyden bir zenci aşığı var!” dediler.
Ne demek istediğimi duymuyor, duyamıyorlardı. Anlıyor musunuz?
Depresif biriyle konuşur ve ona kendisiyle ilgili neyin yanlış gittiğini
anlaması için bir yol göstermeye çalışırsanız:
Özsaygılarını kaybettiklerini anlatın.
Peki öz saygınızı nasıl kazanırsınız? Yeni şeyler öğrenerek.
Sizi eskimiş değer sisteminden kurtaracak yeni şeyler öğrenerek...