Tip:
Highlight text to annotate it
X
Benim adım Fatma Şimşek, ilkokulu bitirdim.
12 yaşındayım babam tahtacılık yapıyor.
Annem hasta olduğu için ormana gelmiyor genellikle köyde kalıyor.
Annem yokken burdaki işleri annemin yerine ben yapıyorum.
Yemekleri yapıyorum, çay pişiriyorum.
Babamgilin sabahleyin kalktığında yataklarını topluyorum
Ellerini yüzlerini yıkıyorlar kahvaltılarını hazırlıyorum.
Yemeklerini yiyorlar, dağa gidiyoruz, ormana gidiyoruz...
Bizim köy bütün tahtacılığa çıkar, ormanla idare olurlar.
Ben orman işçisi Ali Şimşek, bize genel olarak "tahtacı" diyorlar.
Bunun ben temelinden başlamak istiyorum bir yerde
ki tahtacılık deyince bazı çevreler öcü görmüş gibi
bunu başka bir tanımda değerlendiriyorlar.
Tahtacılık, "Adem'in beşiğinden, Kabe'nin eşiğinden" dediği gibi
Bir sanattır herşeyden evvel bu ne bir zümrenin ismidir,
ne bir zenci davasına benzeyen bir şey değildir.
Sadece demirciye demirci, kalaycıya kalaycı dendiği gibi
Ormandan tahta biçen, ağaç yapan insanlara da tahtacı denilir.
Tanımlaması kısaca bu, biz herşeyden önce sahipsiz bir işçi kütlesiyiz.
Sahipsiz diyeceğim çünkü ne sosyal ne ekonomik hiçbir dayanağımız olmadığı gibi,
bizi temsil eden bir yetkilimiz de yok.
Neymiş biz sigorta kapsamına giremiyormuşuz
Nedenmiş efendim bunlar vahidi fiyatla şartnameyle çalışıyorlarmış.
Kanunlar nazarında bile orman işçisi şu veya budur anlamında hiçbir belirti yoktur.
Bu çok acıdır biz devlet bütçesine milyarlar akıtan orman işçisi toplumu,
bunun karşılığını alamadığımız gibi en ufak bir dayanağımız olmuyor.
Sosyal ekonomik haklardan yoksun kalıyoruz.
Herhangi bir kaza anında hayatımızı kaybetmemiz bir an meselesi...
Bizim derdimiz ormanda yaşamak istemiyoruz.
Ya köyde durmalıyız bir gelirimiz olmalı, köyde durmalıyız.
Öyle olmamış şehirde durmalıyız, dağa çıkmamak için...
Onun için hiçbirimiz de dağa gitmek istemiyoruz.
Ağacın çok işleri var adamı yoracak, ağacı yıkıyon,
metreyle ölçüp kesiyon, kabuğunu soyuyon, odunlarını topluyon,
odununu çekiyon, tomruğunu çekiyon, teslim ediyon bir sürü iş.
Ben bu işi küçük yaştan beri yapıyorum, abim Hurşit Şimşek orta okulu bitirdi.
İlkokulu bitirdim, motorlu testereyi elime aldım.
Motorlu testere ortalama olarak 20 kiloyu geçiyor.
Akşama kadar iki el üzerinde taşımak kolay mı ya? Zor tabi...
Bu yıl orta okulu bitirdim. Babam benim yüksek okula gitmemi istiyor.
Liseye örneğin ama ben gitmek istemiyorum.
Lise mezunlarını görüyoruz. Bir kışta 70 bin talebe liseyi bitirirse,
bunun 30 bini yüksek okula alınıyor 40 bini boş geziyor.
İkinci yıl da tutturamıyorlar puan yine boş geziyorlar.
Babamın da zaten liseye gidersem beni okutacak gücü yok sayılır.
Orman işçiliğinde çalışan insanlar bir sürü haksızlıklarla karşı karşıya kalıyor.
Bu haksızlıklara dayanamıyor çabuk, genç yaşta ihtiyarlıyor.
35 yaşındayım ismim Ahmet Kara sakalım apak,
kafamda tüy kalmadı, ağzımın ön tarafında 5 diş var azı tarafım tamamen yok
Bizler sahipsiziz, bizim sorunlarımız aslında çok
Sorunlarımıza çare bulacak adamımız yok.
Biz ne ölüyüz ne sağ, ne ölü ne sağ arada
Türkiye'de şu kadar nüfusu varmış, kalabalıkmış olsun gibicesine biz de yaşıyoruz.
Çok aydın fikirliyiz ama fakir misin, beş tane kitap yutsan cahilsin.
Var mı pulun cümle alem kulun, yok mu pulun cehennemdir yolun.
Devlet babanın bize hak gördüğü bütün işçi haklarından ve sigortasından,
sendikasından işçi haklarından, özelliklerden, hayat şartlarından
bizim de istifademiz olsa, bize de hak görülse
ama işçi iki yerde göz önüne alınıyor,
birisi harpte birisi seçimde, birisi de devlet angaryasında.
Sigortamız yok bizim en ufak bir tarafımızı motorlu testere, nacak, demir çivi
veya taş veyahut kütük, tomruk ezdiği an bunun tedavisi bizim kendimize ait.
Maddi ve manevi yönden her tarafta biz yoksuluz.
Orman dairesi istese bizim üç-beş evlik bir yerde çalışan bir grubumuza,
bir ilk yardım çantası içinde her teferruatı olan gönderemez mi? Gönderir.
Can aciz oluyor, can aciz oluyor
11 yaşındaki bir çocuk 25 kilo ağırlığında stil motorlu testereyi tutar da
ormanın içinde ağaç kesebilir mi? Keser, ya motor onu kesecek,
ya ölecek ya kesecek. Çıkar yolu yok.
Bizdeki iş işleyen çocuklar, ekmeğini pekmezine denk getiren yerde
inanın oyuncak ister oynamak için özel oyuncaklar ister.
Sanki bizim çocukların gözleri mi kör? Ayakları felçli mi? Allah etmesin.
Kollarında menegiç hastalığı mı var? Yok, onlar kadar Türkiye'ye yararı
olsun diye biz çocuk okutamaz mıyız?
Okuturuz, ama nasıl okutalım. Nasıl okutalım?
Orman yangınlarında, bize yangın var diye söylenmesine hiç lüzum yok.
Bir menfaate dayanarak değil içimizden ormana karşı,
gelen bir sevgiye dayanarak orman yangınlarına gideriz.
Ben o ormandan çoluğumu çocuğumu nafakalarım,
Beni annem inanın Dokuzgöl'de bir sedir ağacının dibinde dünyaya getirmiştir.
Orman benim için hazine, orman benim çiftliğim,
benim hazinem, benim bahçem orman
Ama ben sahip olmak istiyorum da ormanın hiçbir haklarından,
işçi haklarından ben yararlanamıyorum.
Elif Şen benim adım, oğlan var, everdim iki kere karıdan ayrıldı.
Tutacak adamım yok, ekmeğini pişireni yok, yemeğini pişireni yok.
Yalnız, ne yapayım kuzum çalışmayayım da ne edeyim.
Kaditliğe çalışıyorum, iki odun kesiyorum, çalışıp da ettiğim bu.
Hastayım kuzum ben, üzerinden ırak iyi böyle tir tir tir tir tir belimde bir ağrı
geçiremedik bu belim, bu dizlerim odun gibi.
Buralarım, dizlerim, bellerim buralarım ağrıyor benim. Az çalıştırıyor
Bugün çalıştım mı ertesi gün ağaç gibi oluyorum. Ne idiğini bilemedik kuzum.
Romatizma diyorlar. Diyorlar emme iğne ilaç hap ata ata ata uyuşturuyor.
İçten almıyor, iki gün çalıştım mı, ertesi gün geliveriyor.
Böyle ağaç gibi oluveriyorum, işte bu.
Bilemediler canım. Kendim veriyorum ya kendim veriyorum.
İlaç parasını da kendim veriyorum, Muayene parası 200 lira para veriyorum hemi.
Devlet böyle beş kuruşluk bir şey almıyor da vermiyor da, bedava bakmıyor da
Yatarsam işte yatak parasını almıyorlar ona yalan yok.
İçim dolu kuzum ağlamak hani, ölmek lazım, ölünmüyo da al gel bakalım
Şu bir oğlan evli olsun, hiç tanımayacağım, kendimi bir yerden hani ya atacağım,
Ya boğunacağım, Allah anlar ise beni tecelli midir? Kader midir? Ona küsüyorum işte...
Patates yaparım, fasulye, makarna, pilav,
en çok sevdiğim yemek et, fasulye, piyaz bunlar...
Lokantadaki yemeklerin hepsini severim.
Gördüğüm en güzel rüya, annem, babam, ben yoldan gidiyorduk
Arkamızdan küçük boylu bir dede geldi, bir ağacın dibine durduk.
Ağaç üstümüze eğilip eğilip kalkmaya başladı, o dede yanından kaçın dedi.
ağaç üstünüze göçer dedi, ordan geçtik, eve vardık uyanıverdim.
Motorla ardıç ağacı keserken motorun uç kısmı budağa dokunarak,
tuttu parmağımın üst tarafını kesti, oraya benzin sürdüm,
benzin kanını dindirmedi.
Ve bundan sonra biraz yağ döktüm, o da dindirmedi,
cigara külü dökerek oramı sardım.
Ve ondan sonra arkadaşın bir tanesi söyledi,
Arkadaş bu cıgara külü geçmez diye söyledi.
Yerine soğan ve tuz ezerek oramıza sardık. Yani ilkyardım olarak
Ben aşık Mehmet Civaroğlu. Evet, ailemle beraber çalışıyorduk tabi ormanda
Ailemin doğum zamanı geldi, önündeki takozu almasıyla beraber tomruğu vurdu.
Ailemin omasına vurunca yani tomruk, az hızlı dokundu ya, itti biraz
Nihayette ağrısı fazlalaştı, ağrısı fazlalaşınca ormandan araba istedik vermediler.
Bir odun arabası vardı yükleniyordu, onunla götürmek mecburiyetinde kaldık.
Ona bindirdik Elmalı'ya vardık,
Öğlen ölü olarak doğumu yaptı, akşamına da vefat etti.
Ailem öldükten sonra, çocuklara baktım, ailem öldükten sonra bir ağıt yaktım.
Annem babam ihtiyar onun için onlar çalışamıyor, oğlan kardeşim var küçüğüm 17 yaşında
Kendim 20 yaşındayım, onunla çalışıyoruz. Aynı zamanda lise öğrencisiyim.
Kışın okuyorum, yazın çalışıyorum liseyi bitirdikten sonra kazanabilirsem
Üniversiteye tıp bölümünde okumak istiyorum, tıp bölümünde okumamın sebebi de
buralarda bazı yaralı olaylara tanık oldum,
onun için halkımın bütün dertlerine ortak olabilmek için
tıp bölümünde okumak istiyorum.
Dedelerimizin babalarımızın sanatı olan bu sanata bizler de
5-7 yaşları arasında katırların arkasında
sefer dönmek suretiyle çocukluğumuzda katılıyoruz.
ki bugün feza çağının gelişim yönlerinden biz de istifade etmeye başladık ki
Kesim motoru yani motorlu testereler, meydana geldi.
Bu testereler bize ekonomik güç, enerji tüketimi yani bedenen çalışmadan daha kolay,
daha olumlu, daha verimli üretim yaptırıyor.
Malum bugün bir testerenin fiyatı 25-30 bin lira arasında
bir sene önce 12 bin liraya aldığımız bir motor bugün, peşin para da olmadıktan sonra
30 binin üzerine çıkıyor, aracılar, tefeciler arada
konu komşu'dan alıyoruz 3-5 bin lira, toparlanıyoruz,
önden veriyoruz 5 bin lira, kambur dünya kambur üstüne
bindiriyorlar zamlı olarak bize, 30 bin liranın üzerine çıkarıyorlar,
hadi babam orman işinde çalış, bu motoru öde.
Zaman zaman bu motorların üzerine ağaç da gidiyor.
Devriliyor, kırılıyor yenisini almaya imkan da yok,
bir ocağın sönmesi bir an meselesi oluyor
Bu yaptığımız tomrukları bir de orman dışına nakil yapmak zorunda oluyoruz.
Bizden ucuza alıyorlar da, para kazanmak için
bize zıtlar ya biz tahtacı olduğumuzdan
başka memlekete bizden aldıkları tomruğu
fazla parayla satıyorlar, para kazanmak için
İlkokulu bitirdikten sonra ortaokula girmek istiyorum.
Babam vermez, annem hasta. En büyük ablam da yok, evin işine kim bakacak.
Yazın biraz çalışıyoruz, Kışları da sahile gidiyoruz, kışları köye kar yağıyor.
Kışlıyoruz sahilde yazın da ormana çıkıyoruz. Sahil de ta başka uzak memleket.
Kar, yağmur yağmayan yerler, ben böyle göç etmeyi sevmiyorum.
Hem rezil olunuyor, göç sarıp göç yıkılıyor. Her yerden her yere göçüyorsun.
Bir yerde durdun mu hemen durmalısın, bir yerde durdun mu bir gelirin olmalı
orda yiyip yiyip yatmalısın, ben devamlı bir yerde kalmak istiyorum.
Bir evim olmasını istiyorum...
Ben hayatımda hasta olduğumda ağladım, başka da ne ağlayayım.
Abim döver ağlarım, annem azarlar ağlarım, babam hiç bir şey yapmaz.
Babam beni çok sever.
Biz cuma - salı günleri istirahat yaparız çok yoruluruz da o gün istirahat günüdür.
Okusam öğretmen olmak isterdim, öğretmen olmak iyi maaş aylık alıyorsun,
doktor da olsam olurdu, en istediğim şehirde yaşamak,
orda bir aylıklı bir memur olacaksın
Şehirde yaşayacaksın şehirde rahat ediliyor, dağdaki gibi rezil olunmuyor.
Hem aylık alıyorsun memur oluyorsun, para kazanıyorsun.
Biz aylıklı değiliz ki biz ormanda çalışıyoruz. Onlar şehirde
Devlet bizi ne etsin, biz ölesiye ormanda yaşarız. Ölesiye ormanda yaşarız.